Macaristan Budapeşte

20160807_170234
Macaristan Budapeşte

Budapeşte’yi ziyaret ettiğinizde, çeşitli yüzyıllara ait mimari ve kültürel mirasın, günümüzün modern hayatının getirdiği yeniliklerle çok iyi bir karışımını göreceksiniz.

Tarihi binalar ve anıtlar: yenilenmiş ancak tarihsel dokuları hiç bozulmamış, bunun sonucunda ziyaretçiler için muhteşem görsel güzellikler oluşturulmuştur. Büyük bir şehirle karşılayacaksınız.

Özellikle şehrin tam ortasından geçen ve şehri ikiye ayıran Tuna nehri ilginizi çekecektir. Tarihe ve tarihi yerlere meraklılar doğruca Buda şehrini gezebilirler.

Tarihe ilgisi olmayanlar ve daha çok modern yerlerden hoşlananlar ise, Buda bölümüne geçmeden doğruca Peşte bölümüne geçip modern şehrin dükkan, mağaza ve evleri arasında dolaşıp zaman geçirebilirler.

Budapeşte, 1-2 günlük süreç için uygun, daha fazla kalırsanız büyük olasılıkla sıkılırsınız, ama kaldığımız süreçte güzel zaman geçireceğinize inanıyorum. Yani, Budapeşte gidilip görülesi bir yerdir.

TARİH

Buda kalesi: tarihi süreç içinde, defalarca muhtelif uygarlıklar tarafından ele geçirilmiş, yıkılıp baştan yapılmıştır. Kalenin tarihi: 12.yüzyıla kadar gidiyor. Burada: müzeye çevrilmiş binalar ve de özellikle bilhassa tarih müzesi görülmeye değerdir. Mattias Kilisesi de, burada bulunuyor. Bölge: Tuna nehrinin en güzel yerlerinden biri olduğu için, bölgedeki ilk yaşamın izleri, tarih öncesine kadar gitmektedir.

Macarlar: 12. yüzyılda bu bölgeye gelmişlerdir. Macarların; Türk oldukları savı kısmen doğru sayılmaktadır. Çünkü: kuzeyde bir yerlerde olan Macar kavimleri, Oğuz Türkleri ile birleşip kaynaşmış ve batıya birlikte göç etmişler ve 12’nci yüzyılda, burayı beğenip yerleşmişlerdir. .

Macar dilinde yani “Macarcada” ki birçok Türkçe terim de o zamanlardan kalmadır. Yani: Osmanlı etkisi değil. Budapeşte: 1542 yılından itibaren, 150 yıl boyunca Osmanlı yönetiminde kalmış. Osmanlılar: özellikle, hamamlar başta olmak üzere, bayağı yatırım yapmışlar.

Tabii kiliseleri camiye çevirerek verdiği tahribatı da göz önünde bulundurmak lazım. Fakat, Osmanlılardan şehri ele geçirince, hiçbir Osmanlı anısı kalmamak üzere, hepsini yıkmışlar ve yok etmişler sadece bir hamam ve Gül baba türbesi kalmış, 150 yıllık egemenliğin anıları böylece yok edilmiştir.

GENEL

Tuna nehrinin iki yanındaki: Buda ve Peşte bölümlerinin birleşmesiyle oluşmuş bir şehir. Buda kelimesinin yerel dilde anlamı “su” dur. Buda şehri, tarih sürecinde: Budin olarak geçiyor.

Buda tarafı: daha eski olup, Osmanlı döneminden de birkaç tarihi eser barındırıyor. Peşte tarafı ise, daha yeni ve modern. Buda tarafı dağlık-tepelik, peşte tarafı ise düzdür. Buda tarafı: İstanbul’u fazlasıyla hatırlatır.

Özellikle: İstenhegy (Tanrı Tepesi) ye çıkarken, arkada kalan manzara, tepeden gece bakıldığında Tuna nehri; İstanbul boğazına benziyor. Özellikle: Peşte tarafında kıyıda: Parlamento binası aydınlatıldığında, ışıklar nehrin üzerine düşüyor. Peşte tarafında, daha çok müzeler ve çeşitli kiliseler var.

Evet, Budapeşte: Almanya-Berlin’den sonra, Orta Avrupa’nın en büyük şehridir. Yine de, yürümeyi seven insanlar için, en güzel şehirlerden biridir. Ama bu büyük şehrin sokaklarında yürürken: aman köpek pisliğine basmayın çünkü çok sayıda köpek gezdiriyorlar.

2 milyon insanın yaşadığı şehirde, köpek sayısının 1.5 milyon olduğu söyleniyor. Her yerde, köpek seven çocuk heykeli görebilirsiniz. Evlilik kurumu çok iyi işlemediği için: köpek besleyenlerin sayısının oldukça yüksek olduğu söyleniyor. İnsanlar, yalnızlıklarını gidermek için, hayvan besliyorlarmış.

Macaristan: bir Avrupa ülkesi, ancak diğer Avrupa ülkeleri gibi çok gelişmiş olduğunu söylemek mümkün değil. Macarların, emekli olduklarında aldıkları maaşı duyduğunuzda, bizim ülkemizdeki emeklilerin daha iyi durumda olduğunu anlayacaksınız. Macar emeklileri, bir aylık süre için: yalnızca 300 dolar civarında maaş alıyorlarmış.

Ülkede: Sanayi yok, çalışan yalnızca 1 fabrika var. Yani, tek geçim kaynakları: turizm ve oldukça fazla turist çekiyorlar. Avrupa Topluluğuna girmiş olmaktan da çok mutlu değiller. Bu geçiş onlara pahalık ve işsizlik getirmiş gözüküyor.

Topluluğu girdiklerinde, ülkenin tek şeker fabrikasını, Avrupalı bir başka firma satın almış ancak bir süre sonra imalatın pahalıya mal olduğunu söyleyerek, fabrikayı kapatıp Macaristan’a şeker ithalatına başlamışlar. Böylece, birçok insan, işsizler ordusuna katılmış.

Macaristan Budapeşte

Budapeşte

Dünyanın en romantik şehri olarak tanımlanıyor. Ayrıca: Brezilya-Rio de Jenerio’dan sonra: dünyanın en güzel manzaralı şehri seçilmiş. İtalya’nın başkenti Roma ile, mimari yapı olarak çok benzerlikler gösteriyor. Tarihi süreçte: Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun bir parçası olarak yaşayan şehir: sürekli ikinci planda kalmanın yarattığı eziklik ile mimarisini bütünleştirmiş.

Macarlar: nerede güzel bir bina veya yapı görseler: aynısını, hemen kendi şehirlerinde yapmışlar. Yani: II. Dünya Savaşından sonra bütün binalar yenilenmiş. Tarihi diye gezdiğiniz bir binanın, kesinlikle yeni yapım olduğunu unutmayın.

Tuna nehrinin iki yakasını birleştiren köprüler: özellikle geceleri ışıklandırıldığında, çok güzel görünüyor.

Tuna nehrinin sularına bakıp ta, sakın “Mavi Tuna” aramayın. Çünkü: Tuna nehrinin suları mavi değil, alenen kahverengimsi. Neden Tuna nehrinin suları mavi değil diye, bir bilene de sormayın, çünkü: “Tuna nehrinin sularının, yalnızca aşık olanlara mavi göründüğünü söylerler.”

O anda yanınızda, eşiniz, kız arkadaşınız var ise, bu söz elbette çok büyük anlam kazanıyor. Bir de niye “Mavi Tuna” diye merak ederseniz, Tuna nehrinde tekne gezisine çıkarsanız, teknede sürekli “Mavi Tuna Valsi” ni dinleyerek gezdiğinizde bunu anlarsınız. Ünlü bir besteci “Mavi Tuna” diye vals bestelemiştir.

Budapeşte’ye eğer 20 Ağustos tarihinde giderseniz: deyim yerinde ise, Macaristan’ın doğum gününe rastlarsınız. Chain Brıdge üzerinde, akla hayale gelmeyen ve Tuna nehri manzarası eşliğinde, havai fişekler patlatılır. Muhteşem görüntülere şahit olursunuz.

Ancak: 15 Mart tarihinde de “Bağımsızlık günü” kutlamaları var. Ama, bu kutlamalar: eğer bu tarihte orada olursanız göreceğiniz üzere, biraz fazlaca polis eşliğinde yapılıyor. Yani: sağda solda birçok polis, tepede uçan helikopterler, böyle bağımsızlık günü kutlanır mı, bilmiyorum? Biraz garip.

HAVAALANI

İstanbul-Budapeşte arası uçuş süresi: yaklaşık: 2 saat. Yabancı havayollarının hepsi, Budapeşte’ye aktarmalı uçuşlar yapıyor. Malev (Macar) Hava yollarının, İstanbul’dan Budapeşte’ye direkt uçuşları bulunuyor. Bilet: 296 dolar civarında. Ancak: gerek servis ve gerekse uçak konforu bakımından pek de güzel bir havayolu şirketi sayılamaz.

Bunun dışında: THY’da: Salı, Perşembe ve Pazar günleri, Budapeşte’ye direkt uçuyor. Bilet fiyatları: 385 dolar civarında. Budapeşte’de: Ferihegy Hava alanı var. Gayet küçük bir alan. Buradan şehrin her tarafına: minibüs ile ulaşabilirsiniz. Havaalanından minibüs servislerini organize eden birimler bulunuyor.

Havaalanı otobüsleri, yarım saat aralıklarla hareket ediyor. Şehir merkezine ulaşım: 30 dakika sürüyor. Bunun dışında: hava alanından şehre ulaşım için: zone-taksi tercih edebilirsiniz. Yaklaşık 12 Euro’ya, hava alanından şehir merkezinde istediğiniz noktaya ulaşabilirsiniz.  Hava alanından şehir merkezine, metro yok.

DİL

Ülkede: Macarca dili kullanıyorlar. Türkçe ile, yaklaşık 450 benzer kelime, Macarca da bulunuyor. Daha önce de söylediğim gibi, bu kelimelerin, Osmanlılar döneminde değil, daha önceki tarihi süreçten, Macarcaya girdiği düşünülüyor. Ülkede: İngilizce bilen sayısı az.

Yoğun olarak Almanca biliyorlar. Yani: Macar insanlarıyla anlaşmakta problem yaşayabilirsiniz. Size önerim: kaldığınız otelin resepsiyonunda, birkaç tane adres kartı alın. Dönüşlerinizde taksi sürücüsüne bu kartı verin. Çünkü: konuşarak anlaşmak bayağı sıkıntılı oluyor.

Macaristan Budapeşte

ŞEHİR İÇİ ULAŞIMI

Şehir içi ulaşımı için: “Budapeşte Card” almanızı öneririm. Kart: 48 ve72 saat geçerli olarak satılıyor. Bu kart ile: tüm Transportasyon araçlarına “ücretsiz” binebiliyorsunuz. Ayrıca: bu kartı bulunanlar: bazı müzelere ücretsiz, bazılarına ise indirimli olarak girebiliyorlar. Yani: sonuçta çok müze gezecek iseniz, bu kartı almanızı mutlaka öneriyorum.

Evet, şehir içinde ulaşım çok rahat. Birçok ulaşım aracı: saat: 04.30-23.00 arasında hizmet veriyor. Ancak: bu ulaşım araçlarında mutlaka Card veya bilet bulundurun, çünkü kontroller çok sıkı. Bileti olmayan yolculardan, belirli bir miktarda para cezası alıyorlar.

Özellikle: metro istasyonlarında bilet kontrolleri yapılıyor. Bu arada, yalnızca bilet almanız yetmiyor, bu biletinizi girişte okutmanız gerekiyor. Biletinizi okutmasanız, 5000 forint yani yaklaşık 20 Euro para cezası ödemek zorunda kalıyorsunuz. Biletsiz yakalanırsanız, görevliye derdinizi anlatmanız çok zor.

Metro Sistemi

4 ana hattan oluşuyor. Komünizmden kalma, harika bir ulaşım altyapısı var. İç içe geçen, 3 yuvarlak tramvay hattı, onları yıldız şeklinde kesen tramvay hatları, otobüs hatları ve metrolar. Karmaşık bir metro sistemi var. Bu dört hattan biri: dünyanın en eski yer altı raylı sistemi imiş.

Kendinizi ne kadar zorlarsanız ve ne kadar dikkat ederseniz edin: sonuçta, mutlaka bir yerlerde yanlış bir kapıdan giriyor ve Macar görevliler tarafından heyecanla ve büyük bir arzu ile kesilen cezayı ödüyorsunuz. Tartışmaya kalkarsanız, olay, pasaportunuzun alınacağı tehditlerine kadar gidiyor.

Taksi

Sokaktan çevirdiğiniz taksiler ve telefon taksileri diye, iki gurup taksi var. Telefon taksilerine telefon edip yerinizi söylediğinizde, en yakın taksiyi merkezden yönlendiriyorlar ve bu taksilerin tarifesi daha ucuz. Taksi ihtiyacınız bulunduğunda, bunu öneriyorum.

Bunun dışında: serbest çalışan yani sokaktan çevirdiğiniz taksilere binerseniz: büyük ihtimalle taksimetre açılmayacak ve sonuçta gideceğiniz yere vardığınızda, yüklüce bir miktar ödemek zorunda kalacaksınız.

Bu yüzden: yoldan çevirdiğiniz taksilere binmeden önce, bineceğiniz yeri söyleyin ve pazarlık yapıp, fiyatı sabitleyin. Bu arada taksilerin en güzel tarafı: tüm taksilerin sürücülerinin, söylediğiniz her türlü adresi kolayca buluyor olması. Sokak adını ve blok numarasını verince, kapının önüne kadar götürüyorlar.

PARA BİRİMİ

Macaristan; Avrupa Birliğine girmiş, ama henüz Euro’ya geçmemişler. Burada: para birimi: forint. Ancak: Euro da geçiyor. 1 Euro: 300 Forint’e karşılık geliyor. Döviz bozdururken: döviz ofislerinin ışıklı panolarında, döviz kurunun yazılı olmasına dikkat edin. Eğer döviz kuru yazılı değilse, beklediğiniz parayı alamayabilirsiniz. Paranızı vermeden önce, son defa yazılı olan rakamın komisyonsuz net fiyat olup olmadığını mutlaka sorun.

Ama bence en iyisi, paranızı kaldığınız otelin resepsiyonunda  bozdurun. Bir husus daha var, fazla para bozdurmayın, çünkü dönüşte forint elinizde kalır, Türkiye’de bozduracak yer bulamazsınız. Bu yüzden: paranızı günlük olarak bozdurun ve hatta, şehirdeki birçok yerde Euro geçiyor, bunu da değerlendirin.

İKLİM

Şehirde, yılın en sıcak ayları: Temmuz-Ağustos. Yılın en soğuk ayları ise: Ocak-Şubat. Macaristan gezinizi: bu tarih aralıklarına göre planlamanızda yarar var.

RESMİ TATİL GÜNLERİ

Macarların resmi tatil günlerinde: dükkanlar, müzeler ve bankalar kapalı. İşte resmi tatil günleri: 1 Ocak yılbaşı, 15 Mart Ulusal Tatil, 20 Ağustos St.Stephen’s Day, 23 Ekim Cumhuriyet Bayramı, 1 Kasım All Saint’s Day, 26 Aralık Christmas.

Macaristan Budapeşte

NE YENİR

Macar yemeklerin, genelde aşırı baharatlı ve sıcak servis ediliyor. Yemekleri çok yağlı. Malum domuz yağı. Alışık olmayan bünyeye iyi gelmiyor. Tuz ve biber oldukça çok kullanılıyor. Yemeğin güzel kokulu olmasına önem veriyorlar. En sık rastlayabileceğiniz iki yemek türü var.

Kaposzta

Bir tür lahana yemeği.

Pörköl

Macar tas kebabı olarak biliniyor.

Bunun dışında: çorbalar önemli bir yer tutuyor. Özellikle: bol malzemeli ve zengin çorbalar öne çıkıyor. Belki de, soğuk kış günlerinin bir sonucu, bu çorba merakları. Yemek diye devamlı çorba sunuluyor. Her çeşit çorbayı deneme şansınız var. Gelen çorbaya bakıyorsunuz ki, domates çorbasına benziyor, seviniyorsunuz, ancak: soğuk olduğunu görüyorsunuz ve tüm hevesiniz gidiyor. Bardağa koyup, meyve suyu niyetine içesiniz geliyor.

Osmanlı mutfağı

Macar mutfağını büyük ölçüde etkilemiş. Özellikle: poğaca ve kahve. Tatlılar büyük porsiyonlar halinde tüketiliyor. Pankekler ve ekmekli tatlılar: değişik krema veya reçellerle birlikte servis ediliyor.

“Goulas” denilen bir yemek türü daha var. Bundan sipariş verirseniz: porsiyon çok büyük geliyor ve bir türlü bitiremiyorsunuz.

Raday caddesinde “soul” isimli cafe/restorana mutlaka uğramalısınız.

Evet, yemeklere alışamazsanız, her zaman olduğu gibi: Mcdonalts. Her caddesinde: mutlaka Burgerking veya McDonalt var. Lezzetler klasik ve her yerde aynı, fiyatlara gelince orta standart bir hamburger menüsü 6-7 Euro’dur. Ancak: ketçap, mayonez gibi soslar isterseniz, buna ilave para istiyorlar.

Otellerdeki kahvaltı kültürüne gelince: kaldığınız otelin durumuna göre elbette değişecektir ama benim kaldığım otelde, gayet zengin kahvaltı veriliyordu. Kahvaltıda: portakal ve elma suyu, çay, kahve var. Ayrıca: küçük ekmekler, kaşar türü bir peynir, reçel türleri, poğaça türleri, rafadan pişmiş yumurta, tavada pişirilmiş yumurta, sosis, her türlü salam gibi gıdalar bulunuyor, yani kahvaltı kültürü bayağı iyi, aç kalmıyorsunuz.

NE İÇİLİR

Öncelikle şundan söz etmek istiyorum. Budapeşte’de, içme suyu problemi var. Şehrin yerlileri: gazlı su içiyorlar. Ama bu su: tatsız-tuzsuz bir şey. Marketlerden su alacağınız zaman: mutlaka pembe kapaklı olanı seçmelisiniz, onlar nispeten içilebilir lezzette. Ama şunu da belirtmek isterim ki, şehri bilip tanıyanlar, yani şehrin yerlileri, çeşmeden akan  suyu rahatlıkla içtiklerini söylüyorlar, tercih sizin.

Şehirde: içkiler oldukça kaliteli. Özellikle: barackpalinka. Bu bir brendi, kayısıdan yapılıyor. Aslında: hangi meyvenin Palinka’sını içecekseniz, önce o meyvenin kurutulmuşunu ağzınıza atıyorsunuz, sonra da kocaman olan palinka shotu dikmeniz gerekiyor. Oldukça acı, ama içip kendinizi sokağa atınca asla üşümüyorsunuz. Eğer Estergon tarafına gideceksiniz, Palinka denen bu içkinin her çeşidini, orada gayet uygun fiyatla bulup satın alabilirsiniz. (14-15 Euro civarında)

Bunun yanında: şaraplar da oldukça iyi ve ucuz. Tokaj isimli şarap: güzel, deneyebilirsiniz. Mutlaka öneriyorum. Hatta: birçok turist, bu marka şarabı satın alarak, hediyelik olarak yanlarında götürüyorlar. Yine Estergon tarafına gitmeyi düşünenler, bu Tokaj şaraplarını oradan bulup uygun fiyatla satın alabilirler. Oradaki satış fiyatı: 6-7 Euro civarındadır.

Bira derseniz: Dreher ve obanyai denen iki marka önerebilirim. Bunlar: geleneksel Macar biraları arasından ,en iyileridir. Bira severler burada gayet uygun fiyatla birçok çeşit bira bulabilirler, en iyi bira fiyatı yaklaşık 0.80-0.90 cent civarındadır.

Macaristan Budapeşte

EĞLENCE

Şehirde, gece hayatı pek hareketli ve canlı değil. Yalnızca: birkaç bar ve eğlence merkezi var. Açık hava mekanları: saat 22.00 gibi kapanıyor. Bunun dışında: kapalı mekanlar, saatlerce açık.

Yani: sabaha kadar eğlence imkanı bulunan yerler de var. Tabii burada canlı müzik denilince: akla hemen Çigan müziği geliyor. Tüm bunların yanında: Budapeşte şehrinde, eğlencenin değişik bir stili bulunan barlar da var. Bunlar: striptiz barlar.

İNSANLAR

Budapeşte: Avrupa’da intihar konusunda, açık ara birinci olan bir şehir. Çalışmaktan zevk almayan, her daim asık suratla dolaşan insanlar göreceksiniz. Bir şehir bu kadar çok güzel olup ta, insanları niye bu kadar mutsuz olurlar, anlamak mümkün değildir. Bunun yanında: şehir halkı;  hırsızlığa ve turist kazıklamaya aşırı meyilli. Her hatayı yüzünüze vurmaktan aşırı zevk alırlar.

Ama, çevreyi düzeltmeyi amaç edinirken, kendilerine çeki düzen vermeyi akıllarına getirmezler. Yabancı sevmezler ve kendilerinden olmayanla iletişim kurmazlar. Trafikte, en fazla kornayı yabancılara ait olduğu belli olan arabalara çalarlar. Ama; bir Macar hata yaptığında, asla tepki vermezler. Özellikle: yaşlılar, komünizm dönemlerinden kalma soğukluklarını hala üzerlerinden atamamışlardır. Bu arada: şehirle ilgili bir anıyı anlatmak istiyorum.

Böyle bir hataya düşmemeniz açısından: şehirde; eğer yalnız veya bir-iki erkek olarak gitti iseniz, “Vörösmarty” veya diğer bir meydanda: bir süre aylak aylak dolaştığınızda, iki genç, bazen de orta yaşlı kadın, yol sorma bahanesiyle yanınıza gelir. Kurnazca tekniklerle: sizi, soyup-soğana çevirecekleri bir bara çekmeye çalışırlar. Bunlar öyle çoktur ki; bir tanesinden kurtulursanız, hemen yanınızda diğer bir gurup biter.

Bunlar: sizi, kendileri ile daha önce anlaşmış olan bir bara davet ettirirler ve o bar çıkışında: size çok yüklü bir hesap ödemek kalır. Bunlardan kurtulmak için: gidilecek bara gelindiğinde, para çekme bahanesiyle kaybolabilirsiniz. Ayrıca: göstermelik samimiyet bağı kurulduktan sonra, kızlara ne kadar açık fikirli olduğunuzu söyleyerek, abartılı cinsel içerikli bir sohbete girmek suretiyle, onları yanınızdan uzaklaştırabilirsiniz.

Veya, en kolay yol, onları anlamıyor rolüne bürünmektir. Aman dikkat, buraya has bir söz var: “Saatte Nacar, Bayanda Macar” Malum: “Nacar” marka saatler,  dünyanın en iyi saatleri olarak öne çıkıyor. Son olarak: bu ülkede yaşayan insanlar, cinsellik ve çıplaklık konusunda rahatlar. Yazın, kızlar fazlaca bir şey giymeden sokaklarda dolaşırlar. Özellikle, Tuna nehri üzerindeki adada, üstsüz güneşleniyorlar.

Macaristan Budapeşte Alışveriş Merkezleri

ALIŞVERİŞ VE ALIŞVERİŞ MERKEZLERİ

Budapeşte’de alışveriş merkezi: “Vaci utca” olarak biliniyor. Burası ve çevresindeki birçok cadde ve sokak: turistlerin uğrak yerlerinin başında geliyor.

Macaristan Budapeşte Vaci Utca

Vaci Utca

Budapeşte’nin alışveriş sokağıdır. İstanbul’daki İstiklal Caddesine benzer bir yer. Modanın tüm nimetlerini gözler önüne seren bir caddedir. Bu caddede bulunan alışveriş merkezlerinin bol olması, alışveriş tutkunlarının buraya hücum etmesine neden olur. Özellikle, burada bulunan “Duna Plaza”:koni biçimindeki dış görüntüsü ile, bir alışveriş cennetini andırıyor.

Ancak: şunu unutmayın, eğer Estergon kalesi yani Szentendre denen yere geziye gitmeyi düşünüyorsanız, alışveriş için buraları tercih etmeyin, Szentendre gerçekten çok ucuz bir yer, kesinlikle oradan alışverişinizi yapın derim. Bu caddede: yemek yiyebilir, döviz bozdurabilir ve keyifli yürüyüşler yapabilirsiniz.

Macaristan Budapeşte Duna Plaza

Duna Plaza

“Vaci üt” bölgesindedir. Pazartesi-Cuma günleri: saat: 09.00-21.00 arasında açık. Cumartesi-Pazar günleri ise: 10.00-19.00 arasında açık kalıyor. Merkeze uzak olması kötü. Ancak: buraya mavi metro ağları ile ulaşmanız mümkün. Burada: merkezin içinde; sinema ve bowling salonları bulunuyor.

Corvin AruHaz

“Blaha Lujza ter” bölgesindedir. Kumaş ve iç giyim malzemeleri satılan mağazalar var. Burada: daha çok nakit ödeme yapılması isteniyor. Kredi kartı kullanılması durumunda: bayağı bekletiyorlar. Bunu göze alarak: bu alışveriş merkezine gidebilirsiniz, yani fazla zamanınız yoksa, gitmeyin.

Flavius Center

Kıyafet ve ayakkabıların satıldığı bir yer. Fazla pahalı değil, bu durum bir avantaj. “Rakoczi üt” bölgesinde bulunuyor.

Great Hall

Ucuz alışveriş için seçilebilecek bir yer.

Lurrd Haz

Daha çok: krom ve cam eşyalar satılıyor. İçinde: bir de sinema ve butik var.

Macaristan’a özgü: bez, örtü, porselen: buda bölümündeki kale de daha ucuz.

NE SATIN ALINIR

Şehirde: bayanlar için, incik-boncuk sektörü fazlasıyla etkileyici. El yapımı takılar ve dokumalar satın alabilirsiniz. Ayrıca: bu şehre has, en güzel hediyelik: Macar Şarabı. Bunun yanında: genellikle kayısılı olan, Macar geleneksel içkisi: palinka da alınabilir. Süpermarketlerden birine gidip: Turo Rudi çikolatası da alabilirsiniz. Veya birer tane magnet olabilir.

Yunanistan Xanthi-İskeçe

İskeçe.0
Yunanistan Xanthi İskeçe

Buraya: “bin bir rengin şehri” de deniliyor. Düzlük bir alanda kurulan şehir, eski ve yeni şehir olarak, iki kısımdan oluşuyor. Eski İskeçe: dağın yamacında kurulmuş, dar sokaklardaki Türk evlerinden oluşuyor. Her mahallede, bir cami var. Şehir merkezinde ise, 5-6 civarında cami bulunduğu söyleniyor.

Kavala-İskeçe arasındaki karayolu uzaklığı: 55 km. dir. Yol boyunca, kendinizi Anadolu’nun bir bölgesinde ilerliyormuş gibi hissedebilirsiniz. İskeçe şehrinin arka kısmındaki dağ üzerinde ilerleyen küçük yoldan gidildiğinde, birçok spor yapan insan ve kiliseler görebiliyorsunuz.

İskeçe ismi: “Eskice” sözcüğünden gelmektedir. Osmanlılar döneminde, burada iki tane yerleşim yeri varmış. Bunlar: Eskice ve Yenice olarak isimlendiriliyormuş. Yine aynı dönemde, Yenice denilen merkez, büyük bir yangın sonucu yok olunca, buradaki insanlar bugünkü İskeçe merkeze
taşınmışlardır. Bu yangın felaketine uğrayan Yenice, günümüzde bir köy olarak bulunmaktadır. Evlerinde ise, mutlaka balkon bulunmaktadır. Şehirde, balkonsuz ev bulunmuyor. Özellikle: bahar ve yaz aylarında, balkonlarından çiçekler sarkmaktadır.

Yunanistan ülkesinde: Gümülcine ve Dedeağaç ile birlikte, Türklerin en çok barındığı şehirlerden biridir. Ancak: Lozan Barış Anlaşması ardından, buradaki Türk nüfusun büyük bölümü, mübadeleye tabi tutulmuştur.

Günümüzde: İskeçe şehrinde: her yıl Şubat ve Mart aylarında: Karnaval düzenleniyor. Karnaval muhteşem güzel, buraya karnaval zamanı gitmenizi öneririm. Ayrıca: Eylül ayında, “Kasaba Festivali”  düzenleniyor. Ayrıca, her cumartesi günü düzenlenen kent pazarı da, çevreden gelenlerin ilgisini çekiyor.

TARİHİ

Şehrin tarihi geçmişi: MÖ.880 yıllarına kadar uzanıyor. Ancak, konumu itibarıyla, şehir, Batı Trakya’nın tüm savaşlarını ve yıkımlarını yaşamıştır.

1363-1912 yılları arasında ise, yüzyıllar süren Osmanlı egemenliği görülür. Osmanlılar: 1363 yılında Çirmen Zaferi sonucu burayı ele geçirmişlerdir.

1715 yılında, İskeçe, tütün üretimiyle önem kazanmıştır.

1829 tarihinde, iki büyük deprem, şehri olumsuz olarak etkiler. Bunun sonucunda, şehir yeniden yapılandırılsa da, birçok tarihi yapı eski özelliklerinden uzaklaşmıştır. Ancak, yine de, Yunanlılar, Avrupa Birliğinden sağladıkları fonlar ile, şehrin bu tarihi yapılarını ve diğer birçok yapıyı: özellikle cepheleri gayet güzel şekilde restorasyona tabi tutmuşlardır. Yani: muhteşem fotoğraf kareleri yakalayabilirsiniz.

1920 yılında ise, referandumla, Yunanistan’a bağlanmıştır.

EĞLENCE

Şehirde, çok sayıda: restoran, taverna ve bar bulunuyor. Barlar sokağına gidebilirsiniz ve hatta meraklısı için, şehirde bir de  “Casino” var. Ama, tavernalarda genellikle garsonlar pek hareketli değildir.

NE YENİR

İskeçe bölgesinde, geleneksel lezzetlerden tatmak isterseniz: size önerebileceğim restoran “Peramsa” dır. İskeçe: tatlıları ve kuruyemişleriyle öne çıkan bir yer. Özellikle: şehir meydanında, tatlıcı dükkanları var. Burada, Yunan peynirleri de çok ünlü.

NE SATIN ALINIR

Buradan, mutlaka kurabiye satın almalısınız. Yukarıda sözünü ettiğim gibi, şehir meydanındaki tatlıcılara mutlaka uğramalısınız. Kurabiye ise, bademli un kurabiyesi denilebilecek türdendir.

Ama, unutmayın ki, bir pazar günü buraya gittiyseniz, her yerin kapalı olduğunu göreceksiniz. Hafta içi günlerinde ise: dükkanlar saat: 09.00 ile, öğleden sonra 2 arasında açık kalıyor. Yani: saat 14.00’den sonra siesta yapmaya gidiyorlar ve dükkanların hepsi kapanıyor.

iskeçe.1
Yunanistan Xanthi İskeçe
iskeçe.3
Yunanistan Xanthi İskeçe
İskeçe.1
Yunanistan Xanthi İskeçe

GEZİLECEK YERLER

Yunanistan Xanthi İskeçe İskeçe Meydanı

İSKEÇE MEYDANI

Dar sokaklardan geçerek, İskeçe meydanına ulaşın ve burayı gezin. Burası, şehrin tam ortasında, genişçe bir meydandır. Bu meydanı süsleyen görkemli bir saat kulesi var. Meydanda, çok miktarda kafeterya ve restoran bulunuyor. Meydandaki mekanlardan birinde oturup, Türk kahvesi içmelisiniz ki, Yunanlılar buna Yunan kahvesi diyorlar.

Meydanın hemen batı yönünde, bir kilise var.

Yunanistan Xanthi İskeçe Saat Kulesi
İskeçe.saat kulesi.2
Yunanistan Xanthi İskeçe Saat Kulesi
iskeçe.saat kulesi.1
Yunanistan Xanthi İskeçe Saat Kulesi

SAAT KULESİ

Şehirde, Osmanlı döneminden kalma yapıdır. Aslında, şehirde Osmanlı döneminden kalma, iki tane saat kulesi bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi: Pazar Yeri Camisinin yanındaki saat kulesidir ki, bu kule, 1943 yılında Bulgarlar tarafından yıkılmıştır. Günümüzde, bu kulenin yalnızca resimleri görülmektedir. Diğer saat kulesi ise, şehir meydanındadır ve günümüzde
ayaktadır. Bu saat kulesi: 1870 yılında, İskeçe’nin önde gelen ailelerinden, Hacı Emin Ağa tarafından yaptırılmıştır.

İskeçe Belediyesi: 1972 yılında, Şehir Meydanındaki bu saat kulesini: Türk-Osmanlı kültür mirası olması nedeniyle,  yıkmaya kalkmış, ancak halkın tepkileri sonucu, yıkılma engellenmiştir. Ancak, kule yıkılamamış olmasına rağmen, kitabeleri yok edilmiştir.

Yunanistan Komotini-Gümülcine

Yunanistan Komotini Gümülcine

 

E-90 karayolu üzerindedir. Ayrıca, şehrin güneyinden Egnatia otoyolu geçmektedir.

Batı Trakya bölgesinin en merkezi şehridir. Deniz kıyısında değil, içeride kalıyor. Şehrin Gümülcine isminin: bölgeye ilk yerleşen insanlardan olan “kömürcü nine” den geldiği söylenmektedir.

Diğer bir söylentiye göre: Yunan hekimlerinden Bilkos: cüzam hastalığına yakalanan kızı Rumçine’yi, bu şehre gönderir. Gümülcine şehrinin havası ve suyu, kızın hastalığını iyileştirir ve Rumçine’de, bu şehri imar ettirir. Yunanlılar, bu şehre, Rumçine adını vermişlerdir. Osmanlı-Türk yönetiminde ise, bu isim, Gümülcine olarak değiştirilmiştir.

Geçmişte, şehrin merkezinden bir nehir geçmekte iken, bu nehrin yarattığı seller nedeniyle, daha sonra şehrin ana caddeleri değiştirilmiştir.

Nüfus, yaklaşık 40 bin kişidir. Ancak, nüfusun büyük kısmı Yunanlı olmasına rağmen, yine de bir Türk şehri olma kimliğini halen korumaktadır. Nüfusun % 40’ı Türklerden oluşmaktadır. Zaten: camilerin minarelerin silüetleri gökyüzüne yükseliyor ve ayrıca yollarda dolaşırken, rahatlıkla, geleneksel kıyafetleri içindeki Türkleri ve Türkçe konuşan insanları görebiliyorsunuz.

Şehir: Trakya Demokritos Üniversitesine ev sahipliği yapmaktadır. Üniversite, 1973 yılından beri, burada konuşlanmıştır.

Yunanistan Komotini Gümülcine

TARİHİ SÜREÇ

Gümülcine şehrinde, MS.4’ncü yüzyılda, İmparator I. Theodosius tarafından inşa edilen Bizans kalesinde, ilk yerleşimciler yerleşmiştir.

Şehir: 1361 yılında, Osmanlılar tarafından ele geçirilir ve 1913 yılına kadar olan yüzlerce yıl boyunca idare edilir. Aynı yıl: Bükreş Anlaşması gereği Bulgarlara bırakılır ve 1920 yılında imzalanan San Remo anlaşması gereğince ise; Yunanistan’a bırakılır.

Yunanistan Komotini Gümülcine Gezilecek Yerler

GEZİLECEK YERLER

Şehri, yürüyerek gezmek mümkündür.

 

ESKİ CAMİ

Şehirde, irili-ufaklı yaklaşık 20 cami bulunduğu söyleniyor. Bunlardan 3 tanesi şehir merkezinde ve diğerlerinden daha büyüktür. En gösterişli olanı ise, tek şerefeli mütevazi bir minaresi olan “Eski cami” dir. Gümülcine balık hali yakınında, Eski mahallededir.

Zaten, Eski Mahallede bulunması nedeniyle, Eski cami ismi verilmiştir. Oysa, diğer cami, yani Yeni cami, bu camiden 25 yıl önce yapılmıştır. Caminin güney kısmında, Gazi Evrenos Bey İmareti ve kuzeyinde de, yakın geçmişte yıktırılan bir tarihi hamam bulunmaktadır.

Cami: 1608-1610 yılları arasında yapılmış ve 1678 ile 1855 yıllarında onarım görmüştür. Özellikle: 1855 yılında, Sultan Abdülmecit dönemindeki onarım da, cami genişletilerek bugünkü görünümüne kavuşmuştur.

Caminin tek kubbesi: kiremitle örtülmüştür. Haziresinde ise, Sultan IV. Murat’ın torunu Mehmet Bey gömülüdür. 1912 yılına kadar, caminin tek şerefeli bir minaresi bulunuyormuş. Ancak, Bulgarlar bölgeyi işgal ettiklerinde, bu orijinal minare, kaidesine kadar yıkılmış ve çan kulesi haline sokularak, cami, kiliseye çevrilmiştir.

Ayrıca

Gazi Evrenos Bey İmareti gibi, bu camiyi de soymuşlar ve süslemeleri tahrip etmişlerdir. Sultan IV. Murat’ın torunu Mehmet Beyin mezarının üstünde bulunan, kurşun kaplı, zarif kubbeli türbeyi yıkmışlardır. Hatta: daha da ileri giderek, mezarı kazmışlar, çıkardıkları kemikleri toplayarak, Sofya’ya Bulgar kralı Ferdinand’a
göndermişlerdir.

Evet: cami, 6 yıl boyunca kilise olarak kalır. 1919 yılında, Trakya bölgesi Yunanistan’ın hakimiyetine girince, o dönemdeki azınlıkların müracaatı üzerine, Fransız Komutan General Sharpi tarafından tekrar Türk cemaatine verilir ve eski kaidesi üzerine, bugün görülen iki şerefeli minaresi yapılarak, cami olarak kullanılmaya başlanmıştır. Yine, Balkan Savaşında, Bulgarların tahrip ettikleri iç süslemeler ise, 2002 yılında, Kütahya Çinileriyle yeniden yapılmıştır.

Bu caminin hemen yanında, eski Türk mimarisi özelliklerini gösteren, bir yapı daha var.

Yunanistan Komotini Gümülcine Gazi Evrenos Bey İmareti

GAZİ EVRENOS BEY İMARETİ

Şehir merkezinde, Eski caminin hemen arka tarafındadır. Osmanlı-Türk mimarisinin ilk örneklerinden sayılmaktadır. Gümülcine’nin, 1361 yılında, Gazi Evrenos Bey tarafından fethinin ardından: 1365-1385 yılları arasında yapılmıştır.

İmaret: kısaca “aşevi” yani ihtiyaç sahiplerinin ağırlandığı bir kurumdur. Bünyesinde: cami, okul, misafirhane bulunan bir komplekstir. İmaret, Osmanlı döneminden kalma olmasına rağmen, yıllarca: şehrin Elektrik İdaresi tarafından, santral olarak kullanılmış, büyük hasar görmüş ve günümüzde “Hıristiyanlık Müzesi” olarak kullanılıyor.

Bu müze içinde ise: Hıristiyanlık figürleri ve ikonalar sergileniyor. Yapı: kiremit çatılı, kubbeleri ve heybetli yuvarlak kirişleriyle dikkat çekiyor.

Yunanistan Komotini Gümülcine Yeni Cami
Yunanistan Komotini Gümülcine Yeni Cami

    

YENİ CAMİ

Şehir merkezinde, çarşının orta yerindedir. Bu nedenle, sosyal hayatın bir parçası olmuştur. Yapılış tarihi ve yaptıranı bilinmemektedir. Ancak, muhtemelen 16’ncı yüzyılın sonlarında ve Defterdar Ekmekçizade Ahmet Efendi Paşa tarafından yaptırıldığı düşünülmektedir. Hatta: orta kapısı üzerinde bulunan kitabede: III. Murat döneminde, Defterdar Ahmet Paşa tarafından, 1585 yılında yaptırıldığı yazılıdır.

Kubbeli ve yanında, tek şerefeli bir minaresi görülüyor. Avlusunda ise, Osmanlı dönemi izlerini taşıyan, büyükçe bir mezarlık var. İçinde nadir İznik çinilerini barındırmaktadır. Motiflerle süslenmiş iç kısmı, muhteşem güzeldir. Türkiye sınırları dışında bulunan, en iyi korunmuş Türk çini sanatının örneğidir.

Bu arada: Yeni caminin hemen yanındaki, Osmanlı mimarisiyle yapılmış ;” Müftülük Binası” görülüyor. Ayrıca: yine külliyenin içinde: üstü kurşun örtülü kitaplık, ders odaları, oturma odaları, mezarlık, çeşme ve türbe bulunmaktadır.

 

SAAT KULESİ

Yeni caminin hemen yanında-bahçesindedir. Yapımına: Sultan II. Abdülhamit döneminde: 21 Ekim 1884 tarihinde başlanmış ve 10 Ekim 1885 tarihinde tamamlanmıştır. Yaptıran ise: Gümülcine Sancak Yöneticisi Abdulkadir Kemali Paşa’dır.

Bina: dört katlı bir yapıya sahiptir. Aşağıdan yukarıya doğru, her katta biraz daha daralmaktadır. Üçüncü katın üst kısmına yerleştirilmiş bir saat kadranı, zamanı göstermekte ve bugün hala çalışırlığını sürdürmektedir.

Kulenin orijinal kitabesi, halen üzerinde durmaktadır. En son olarak: 1997-1998 yıllarında onarımdan geçirilmiştir. Kulenin çevresindeki sokaklarda: Osmanlı mimarisiyle yapılmış dükkan ve evler görebilirsiniz.

Yunanistan Komotini Gümülcine Heart of The City

HEART OF THE CİTY

Şehrin orta yerindedir. Burada; yaprak dökmeyen ağaçların bulunduğu büyük bir park var. Parkta: 15 metre yüksekliğinde, kılıç şeklinde, “Kahramanlar Anıtı” görülüyor. Bu anıt, savaşlarda hayatını kaybeden Yunan askerleri anısına, 1967 yılında dikilmiştir.

Kılıç anıtının hemen karşısında, buraya kadar gelmişken, mutlaka uğramanızı önereceğim bir yer var. “Nedim Pastaneleri”. Evet, bunlar, tatlıları ile günümüzde, bütün Batı Trakya ve hatta Yunanistan’da meşhur olmuşlar ve özellikle sucuklu lokumları harika.

Özellikle geceleri, buradaki “Orta kare” yani “Plateia İrinis (Barış Meydanı)” öğrenciler tarafından hareketlendiriliyor. Bölgede: ayrıca mağazalar, dükkanlar, süpermarketler, sinema kompleksi, kafeterya ve restoranlar bulunuyor. Parkın diğer ucunda: küçük Aziz Paraskevi Kilisesi var.

 

BİZANS KALESİ

Gümülcine içinde: eski bir kalenin var olduğu, Gümülcineliler tarafından bilinmektedir. Bu kalenin içinde, II. Dünya Savaşından önce, Yahudiler oturuyormuş. Burada, bir de Sinegog’ları bulunuyormuş.

Edinilen bilgilere göre, bu kale: 380-385 yılları arasında, Bizans imparatoru I. Theodosius tarafından yaptırılmıştır. Yan tarafta, kapısı üstünde, tuğladan örülmüş yazılar görülmektedir. Burada: Epidosio ismi yazılıdır. Kale hakkında başka bir söylentiye göre ki, bu Evliya Çelebi yazıtlarında öne sürülmektedir: “ Gümülcine kalesi, Gümülcin adında Çinli bir Yahudi tarafından yapılmıştır. Yahudi, buraya gelmiş, buranın havasını beğenmiş ve yaptığı kalenin çevresi, yerleşim merkezi olunca da, buraya Gülümcin’den “Gümülcine” ismi verilmiştir.

Kalenin kalıntıları, günümüze kadar ulaşmıştır. Harap bir durumdadır. Yahudi havrası da, harap bir halde, ayakta durmaktadır. Buradan çıkarılan eserler ise, Gümülcine Arkeoloji, Bizans ve Folklor Müzelerinde sergilenmektedir.