Macaristan Budapeşte Tuna nehri ve köprüler

Macaristan Budapeşte Tuna nehri ve köprüler

Macaristan Budapeşte Tuna nehri ve köprüler; Tuna nehri; Almanya’nın güneyinden doğuyor ve Karadeniz’e  dökülüyor.

Uzunluğu: 2779 km. Toplam: 10 ülkenin sınırları içinden geçiyor.

Nehir taşımacılığına çok uygundur. Hollanda’dan Ren nehrinden başlayan seyahat kanalları geçişleri ile, Tuna üzerinden Karadeniz’e kadar seyahat ediliyor.

Yazın buharlaşma ve kuraklık arttığında, suları azalır. Kışın ve ilkbaharda ise suyu fazlalaşır. Nehir yatağından çevreye yayılır.

Bu durumda, bir deniz görüntüsü alır. Nehrin ortalama genişliği: 400-500 metre olmasına rağmen, bazı yerlerde, 1200 metreye ulaşır.

Macaristan Budapeşte Tuna nehri ve köprüler

Tuna nehri üzerinde: Budapeşte şehrinde, üç tane ada bulunuyor. Bunlar: Tuna nehrinin en büyük adası: Csepel-sziget (Csepel adası), Hajoyari-sziget ve Lupa-sziget adalarıdır.

Tuna nehri konusunda burada size bazı bilgiler vermek istiyorum. Hani, bir türkü var, “Tuna nehri akmam diyor” şeklinde dizeleri olan. Burada elbette Tuna nehri akıyor, ama uzaktan baktığınızda, nehrin aktığını fark edemiyorsunuz, Tuna’nın bu güzel şehri terk etmek istemediğini düşünüyorsunuz bir an.

Diğer konu

Mavi Tuna. Evet, Tuna nehrine baktığınızda, mavi renk görmek mümkün değil, alenen kahverengimsi bir rengi var. Bunu Macarlara sorduğunuzda, çok ilginç bir yanıt veriyorlar. Macarlar diyorlar ki “Tuna nehri, yalnızca aşık olanlara mavi görünür”

Yanınızda, eşiniz, sevgiliniz varsa, buyurun bu cevabı değerlendirin, siz Tuna nehrini mavi görmüyorsanız, demek ki aşık değilsiniz, yanınızdakine bunu nasıl izah edeceksiniz.

İşte böyle, Tuna nehri. Bu nehir üzerinde, 9 tane köprü var. Bunlardan: 7 tanesi trafiğe açık. Diğer 2 tanesi ise kapalı.

Bu köprülerden en ünlüsü: Lanc Hid yani Zincirli köprüdür. Bir diğer adı: Aslanlı köprü. Bu köprüde bazen, özellikle Cumartesi akşamları, trafiğe kapatılıyor.

Macaristan Budapeşte Tuna nehri ve köprüler Szecsenyi Lanchid

SZECSENYİ LANCHİD (ZİNCİRLİ KÖPRÜ)

Köprü: şehrin ilk köprüsü. Aslanlı köprü de deniliyor. Zincir köprü ismini ise: birer gerdanlığı andıran asma zincirlerinden alıyor. Uzunluğu: 380 metre. Genişliği ise; 16 metre.

Macaristan Budapeşte Tuna nehri ve köprüler

1839-1849 yılları arasında yapılmıştır. Ancak: Tuna nehri üzerindeki tüm köprüler gibi, bu köprü de,  II. Dünya Savaşı sonrasında yıkılmış, ancak 1949 yılında, eski planlarına sadık bir şekilde tekrar inşa edilmiştir.

Macaristan Budapeşte Tuna nehri ve köprüler

Buda tarafına geçen, en eski ve en ünlü köprü, zincirli köprüdür. Buda kalesinin üzerinde bulunduğu tepenin (Varhegy) altında biter. Köprü, yaz döneminde hafta sonlarında trafiğe kapatılır ve çevresinde etkinlikler düzenlenir.

Macaristan Budapeşte Tuna nehri ve köprüler

İki başında da, her bir ayağın üzerinde, aslan heykelleri var. Peşte yakasında: günümüzde “Four Seasons Hotel” olarak hizmet veren “Gresham Sarayı”na, Buda yakasında da, tepeden aşağı mağrur bakan “Kraliyet Sarayı”na açılıyor.

Gündüz hantal bir görüntü verse de, gece karanlık olup ta ışıklandırıldığında muhteşem bir manzara ortaya çıkıyor. Bu yüzden: şehri tanıdan tüm broşürlerde, bu köprünün gece ışıklandırılmış görüntüsünün resmi kullanılıyor.

Köprü ilk yapıldığında

Mimarı İngiliz William Clark : eğer köprü bittiğinde bir hata olursa, kendini öldüreceğini söyler. Bu sözünün ağırlığı ile, köprüyü hatasız yapmaya gayret eder. Gün gelir, köprü biter ve tüm halk tarafından incelendiğinde, köprüde hiçbir mimari ve statik hata bulunmaz.

Ancak, bir çocuk, en büyük hatayı, daha doğrusu eksikliği görür ve kendi üslubu ile söyler. Aslan heykellerini yapan bir heykeltıraş, aslanların dillerini yapmayı unutmuş. Köprüyü süsleyen aslanların dili yoktur.

Çocuk, aslanların dillerini yutup yutmadıklarını sorar. Bunun üzerine, aslan heykellerinin dillerinin bulunmadığı görülür ve bunun üzerine, köprüyü yapan mimarın sözlerini hatırlayan heykeltıraş, Tuna nehrine atlayarak, intihar eder.

Bu köprü: bazen, araç trafiğine kapatılıyor. (benim zamanımda, Cumartesi günü akşamı idi) Bu akşamlarda, köprünün üzeri panayır yeri gibi oluyor. Köprünün iki tarafından konserler, köprü üzerinde yiyecek-içecek ve hediyelik eşya satıcıları doluşuyor. Caddenin kenarına konulan masalara oturup bir şeyler yiyip içebiliyorsunuz. Bu da size yorgunluğunuzu unutturacaktır.

Macaristan Budapeşte Tuna nehri ve köprüler Liberty Bridge

 LİBERTY BRİDGE

1894 yılında inşa edilmiştir. 1896 yılında, İmparator Franz Joseph tarafından açılmıştır. Köprünün inşaatı: çelik bir kemer kombinasyonudur. Asma köprü gibi görünür.

Macaristan Budapeşte Tuna nehri ve köprüler Petöfi Köprüsü

PETÖFİ KÖPRÜSÜ

Köprü: ismini: ünlü Macar Şairi ve İhtilalcisi Sandor Petöfi’den almıştır. 1933 yılında yapımına başlanan köprü 1937 tarihinde bitirilmiştir. Ancak, şehirdeki diğer köprüler gibi, bu köprüde, II. Dünya Savaşı sonunda, Alman askerleri tarafından, geri çekilirken bombalanarak imha edildi.

Bunun üzerine, Sovyet ordusu, buraya geçici bir köprü kurdu. Daha sonra ise, 1950-1952 yılları arasında, köprü yeniden inşa edildi. Köprünün yeni açılışı: 1952 yılına rastlar.

Macaristan Budapeşte Tuna nehri ve köprüler

Köprünün Buda tarafındaki ayağına kurulmuş “Zöld”: Avrupa’nın önde gelen açık hava diskolarındandır. Burada: her gece canlı pop, rock ve elektronik müzik dinleyebilirsiniz. Ancak, yaz aylarında açık.

Burada, 2 katlı bir dans pisti de var. Köprünün yine Buda tarafında, Cafe Del Rio isimli bir eğlence mekanı var. Burası da, genç ve kalabalık ziyaretçileri buraya çeker. Dans, içki, yemek sunuluyor. Her gece, binlerce insan kulübe geliyor.

Buranın müşterilerinin çoğu üniversite öğrencileridir. Çünkü: köprünün Goldman György ter denilen ayağında: Budapeşte Teknoloji ve Ekonomi Üniversitesi kampüsü var. Uzunluğu: 514 metre ve genişliği ise: 25.6 metredir.

Macaristan Budapeşte Tuna nehri ve köprüler Elizabet Köprüsü

 ELIZABET KÖPRÜSÜ

1897-1903 yılları arasında yapılmış. Tamamlandığında, dünyanın en uzun asma köprüsü imiş. Adını: İmparator Franz Joseph’in eşi Macaristan’ın kraliçesi Elizabeth’den almış. Çok sevilen bu kraliçe, trajik şekilde suikaste kurban gitmiş. Köprünün, Buda tarafındaki küçük bir bahçenin ortasında kraliçenin bronz heykeli bulunuyor.

Macaristan Budapeşte Tuna nehri ve köprüler

II. Dünya Savaşında, diğer köprüler gibi yıkılmış ve 1964 yılında yeniden inşa edilmiş. Sonuçta: Budapeşte’nin en yeni ve en zarif köprüsü olarak öne çıkıyor.

Tuna nehrinin en dar kısmında yapılmış.

Uzunluğu: 290 metre. Bu köprünün özel aydınlatması: ünlü Japon aydınlatma tasarımcısı Motoko İshii tarafından yapılmış, maliyetler ise Japonya tarafından karşılanmıştır.

Kar beyaz rengi nedeniyle, Budapeşte’nin en zarif köprüsü olarak biliniyor.

Macaristan Budapeşte Tuna nehri ve köprüler Margitsziget Adası

MARGİTSZİGET ADASI (MAGRİT ADASI)

Peşte yakasından, Magrit köprüsü ile karaya bağlanan bir ada konumunda. Magrit ve Arpad köprüleri arasında kalıyor. Yürüyerek, 20 dakikada gitmek mümkün. Tuna nehrinin kenarındadır.

Günümüzde, burada, bir spor tesisi, ilköğretim okulu, olimpik yüzme havuzu, bol sinek üremesine neden olan nilüfer çiçekleri ile bezeli Japon bahçesi ve otel bulunuyor. Bu otel: Grand Danibius Oteli. Bütçesi uygun olanların kalması için, şiddetle tavsiye ederim.

Tüm bunların yanında: bir de yüksek su kulesi var. Bu kule: 1911 yılında yapılmış ve UNESCO tarafından koruma altına alınmış.

Adanın bir bölümünde: gezinmek için ilginç bir araç var. Carriage, bringo coach denilen Açıkhava, araba modeli bir tür bisiklet. Newyork, Central Park’daki gezinti bisikletleri gibi.

Halka açık bir ada. Uzunluğu: 2.5 km. Ada boyunca: bisiklet kiralayıp, bir gezinti yapabilirsiniz. Bu adada: bol ağaçlı bir park var. Yeşillikler içinde bir yer. Burada: hafta sonları piknik yapılabiliyor.

Macar halkı spor yapmaya düşkün. Özellikle parklarda, koşu yapan insanlar göreceksiniz. Magrit adasının koşu parkutu: 5 km. uzunluğunda.

Budapeşte’de bulunduğunuz dönem

Yaz mevsimi ise: adanın ortasındaki devasa havuza girebilirsiniz. Şehir halkı, burada havuz kenarında güneşleniyor. Sere serpe çimlere uzanıyorlar, güneşleniyorlar.

Hatta:  sonbahar mevsiminde ; adada, meşhur Sziget Müzik Festivaline gidebilirsiniz. Evet, bu adada, her yıl, Doğu Avrupa’nın en büyük rock-elektronik müzik festivallerinden biri düzenleniyormuş.

Ada hakkında bir söylenti var. “ Kral IV.Bela, ülkesinin işgal edilmesinden usanmış ve işgal biterse, ilk doğan çocuğunu, bu adada bir manastır yaptırarak din işlerine adayacağına dair, kendi kendine söz verir.

Ülkesi işgalden kurtulduğunda, kralın, Margit isimli bir kızı olur. Ve söz verdiği gibi, manastır yaptırıp, kızını buraya kapatır.

Ancak: Margit, çok genç yaşta, bu manastırda ölür. O günden sonra: adanın ismi Margit adası olarak anılmaya başlanır. Sonraki yıllarda: Osmanlı işgali sırasında, buradaki manastır yıkılır.

Macaristan Estergon kalesi ve çevresi

Macaristan Estergon kalesi ve çevresi

Başkent Budapeşte şehrine 46 km uzaklıktadır. Otobüsle yaklaşık 45-50 dakikada ulaşılıyor. Trenle de ulaşım mümkündür. Yazının hemen en başında şunu belirtmekte yarar var, burayı gezmeyi düşündüğünüzde, hani karşınıza muhteşem bir kale yapısı çıkmasını beklemeyin.

10-13’ncü yüzyıllar arasında, Macaristan kralları burada ikamet ediyorlardı ve 13’ncü yüzyılda Buda şehrine taşındılar. 1526 yılında Mohaç savaşının ardından, Estergon 1 aylık kuşatmanın ardından, 1543 yılında, Sultan Süleyman idaresindeki Osmanlı güçleri, burayı ele geçirdiler.

Ardından, burası Budin Beylerbeyliğine ait bir sancak merkezi olmuş ve başına Yahya Paşazade Mehmet getirilmiştir. 1664 yılında Evliye Çelebi: Ordu ile birlikte Macaristan seferine gittiğinde, Estergon kalesini uzun uzun anlatır.

Bu anlattıklarında benim de ilgimi çeken bölüm: 2 Macar birbirlerine beddua etmek isterse “Estergonlu belasına uğrayasın” derlermiş. Kalenin suyu: Tuna nehrinden, at koşulu dolaplarla gelir ve sarnıçlara doldurulurmuş.

Yine Evliye Çelebi tarafından, kalede 200 tane bir ve iki katlı ev bulunduğu yazılıdır. Ama bahçe bulunmamaktadır. Kalenin büyük dış kapısının önünde, asma demir zincirleri olan bir köprü vardır.

Bu köprü, her gece bekçiler tarafından kaldırılır ve kapıya siper edilirmiş. Evet, Evliya Çelebi, kale hakkında daha birçok bilgi vermiş, ancak ben okuru bunaltmamak adına, ayrıntıya girmiyorum.

1593 yılına gelindiğinde, kalenin içindeki Sokullazade Lala Mehmet Paşa komutasındaki 5000 Türk muhafız, Alman, Leh, Çek ve İtalyanlardan oluşan 80.000 kişilik haçlı ordusu tarafından kuşatılır.

Macaristan Estergon kalesi ve çevresi:

Yardım alma ihtimali olmamasına rağmen, kalede bulunanlar, kaleyi düşmana teslim etmeyi kabul etmezler. Ancak günler geçtikçe kalede susuzluk ve kıtlık baş gösterir ve yapacak fazla bir şey kalmaz.

Son olarak, yeniçeri askerlerinin ayaklanması üzerine, teslim olmaktan başka çare bulunmadığı kabul edilir ve teslim olunur. Esirler Tuna nehrindeki gemilere bindirilerek Visegrad şehrine götürülürler.

Estergon kalesinin elden çıkması ve orada verilen şehitler, bütün milletimizi yürekten yaralar ve nesilden nesle gelen ünlü “Estergon Türküsü” söylenir. Burada hassas husus: olaya bizzat tanıklık eden Osmanlı tarihçesi İbrahim Peçevi tarafından savunmanın destanlaştırılmasıdır.

1605 yılında, Estergon kalesi, yine Türkler tarafından kuşatılır ve 1 aylık kuşatmanın ardından ele geçirilir. Burada ilginç olan husus, bir önceki sefer kaleyi teslim etmek zorunda kalan Sokulluzade Lala Mehmet Paşa, bu kere Sadrazam olarak ordunun başındadır ve kaleyi ele geçirmiştir.

Takip eden süreçte, 78 yıl daha Osmanlı hudut boylarını savunan mücahitler tarafından kullanılan kale, 1863 yılında yine elimizden alınır ve “Estergon Türküsü” tüm ülkede, keder ve hüzünle birlikte, insanların hafızalarına işlenir. Kalenin bulunduğu yer, günümüzde Macarların en büyük dini merkezi konumundadır.

Macaristan Estergon kalesi
Macaristan Estergon kalesi ve çevresi:

Tuna nehri kıyısında, hemen karşı kıyıda Slovakya ülkesi toprakları bulunuyor. Burada, 2 ülkeyi Maria Valeria Köprüsü birbirinden ayırıyor. Köprü II. Dünya savaşında, Naziler tarafından 1945 yılında yıkılmış ve 2001 yılında yeniden inşa edilmiştir.

Macaristan Estergon kalesi

Burayı ziyaret ettiğinizde, önce bu köprüden karşıya yani Slovakya topraklarına geçin ve buradan, Estergon kalesinin tam karşıdan muhteşem manzarasını izledikten sonra, aynı yoldan geri dönerek Estergon kalesine çıkmanızı öneriyorum.

Zaten burayı ziyaret ettiğinizde, eminim ki, Tuna üzerinden göreceğiniz manzaraya bayılacaksınız ki, fotoğraflardan bunu görebilirsiniz.

 

Esztergon Kalesi

Estergon kalesi: tam Tuna nehrinin bir “S” çizdiği yerde bulunuyor, yani konumu stratejik, bir zamanlar Tuna nehri üzerinden geçen bütün gemiler, tam bu dönemeç noktasındaki Estergon kalesini tutanlara, vergi ödüyorlarmış ve kalenin değeri bu yüzden çok fazla imiş.

Günümüzde, kaleden pek bir şey kalmamış görünüyor. Sadece, Bazilikanın aşağısına bakılınca, tepenin kenarında eski duvarlar ve burç kalıntıları görülebiliyor.

Osmanlı döneminde inşa edilmiş saray ve kalenin bir bölümünün kalıntıları, 1930’lu yıllara kadar tamamen toprak altında kalmış ve halen arkeolojik çalışmalar sürdürülüyor. Hatta: Bazilikanın hemen altında bir minare göreceksiniz.

Burası eski bir cami kalıntısı, duyduğuma göre, burası bir özel şirket tarafından alınmış ve restorasyon çalışması yapılıyormuş. Zaten burada Osmanlının ardından gelen Avusturyalılar öyle bir yıkım yapmışlar ki, Estergon tamamen yıkılıp tüm Osmanlı izleri yok edilmiş ve yeniden yapılmış, Osmanlıdan günümüze sadece bir yıkık cami ve hamam kalmıştır.

Bazilikanın bahçesinde dolaştığınızda, bir kuyu göreceksiniz. Bu kuyudan, kaleye Tuna nehrinden su temin ediliyormuş.

Ayrıca, yine kalenin bir metalden yapılmış maketi görülüyor. Bazilikanın yeşil büyük kapının bulunduğu yerdeki kale duvarları yok edilmiş, çünkü bazilikanın kapısının çok uzaklardan görülmesi istenmiş.

Ayrıca Macar Kralı St Stephen’in taç giymesinin anısına yapılmış bir heykel görülüyor. Bu heykelde, krala tacı, Papa tarafından takılıyor ve kutsanıyor.

Kale hakkında son bir not: hemen kalenin girişinde bir Macar flüt çalıyor. Türk olduğunuzu söylediğinizde veya öğrendiğinde: flütle, Türk ezgilerini muhteşem icra ediyor, inanamayacaksınız, her şehre göre çalabildiği parçalar var, hatta 10’ncu yıl marşı, İstiklal Marşı. Dinledikten sonra elbette birkaç bozukluk atmak adet olmuş.

Macaristan Estergon Bazilikası
Macaristan Estergon Bazilikası
Macaristan Estergon Bazilikası

 

Esztergon Basilica

Giriş ücretsizdir. Macaristan ülkesinin en büyük kilisesidir. Avrupa’nın ise 3’ncü büyük kilisesidir. İlk Macar kralı Stephan, MS 1000 yılında buradaki katedralde taç giymiştir.

Aynı zamanda Macar Klasizm mimari stilinin en güzel anıtsal örneğidir. Yapı 1822-1870 yılları arasındaki dönemde inşa edilmiştir. Elbette daha önce burada ilk yapı, kilise, sonra cami, sonra yine kilise var, bu son kilise yıkılarak günümüzdeki muhteşem yapı yapılıyor.

Bir önceki kiliseden tek kalan, Bazilikaya girdikten sonra, hemen ileride sağ bölümdeki bir alanda, bu alanda hemen kapının solunda, gerek II. Viyana kuşatmasında ordusu ile gelerek şehri kurtaran Polonya kralının resmi var.

Bu kral, aynı zamanda bu Bazilikanın yapımına da büyük para yardımında bulunmuştur. Bu küçük bölümde, içeri girdiğinizde, sağ bölümde duvardaki bölüm, eski kiliseden alınarak buraya aktarılmıştır.

Bu kalıntılar, yani Güney kanattaki Bakocz Şapeli, ortaçağdan günümüze gelen bu kalıntıyı barındırıyor. 1600 yılından kalma bu kalıntı, duvara monte edilmiş ve orijinal yani bir önceki kiliseden kalmadır. Burası Macar Rönesans’ının en önemli kalıntısıdır.

Macaristan Estergon Bazilikası

Dikkatle bakın ve biz yani Türklere ne gözle baktıklarını ve duygularını düşünün. Bu duvar kabartmasındaki meleklerin gözleri oyulmuş, çünkü Müslümanlar bu şekildeki suretler önünde namaz kılmayı günah kabul ederek, bunların gözlerini oyuyorlarmış. Görüntü maalesef kötü.

Gelelim yapıya, kubbe 71 metre yüksekliktedir. Kubbenin bir özelliği de, burayı yapan İtalyan mimarlar, bu tür yapılarda kubbenin dışarıdan ve uzaktan daha haşmetli görülmesi için, kubbenin üstüne, dışarıdan bir ek kubbe yapıyorlarmış, burada da aynı teknik kullanılmış.

Hemen girişteki sütunların yüksekliği 22 metredir. Hemen üstte en sağda gördüğünüz ve bazilikanın duvarındaki büyük tablo, iki kısımdan oluşuyor. Aslında tek parça olarak görünmesine rağmen, üstteki ve alttaki bölümlerin renk farklılığını hissedeceksiniz, çünkü üst ve alt bölümler 2 farklı ressam tarafından, farklı zamanlarda yapılmıştır.

Bazilikanın ücret karşılığı girilen bir de “Hazine” bölümü bulunuyor. Burada ben girmedim ama koleksiyonda, 9’ncu yüzyıldan kalma bir elmas ve gotik tarzın en güzel örneklerinden bir suki kadehi bulunduğu söyleniyor. Ayrıca, yine ortaçağ döneminden kalma tekstil örnekleri varmış.

 

SZENTENDRE

Tuna nehrinin kıyısındaki bu küçük yerleşim yeri, Pilis Tepesinin eteklerine kurulmuştur. Budapeşte şehrine çok yakın olması nedeniyle, çok sayıda ziyaretçi çekmektedir.

Osmanlı işgalinden kaçan Sırplar, bu şehre yerleşmiş ve şehirde Akdeniz karakteri korunmuştur.

Arnavut kaldırımlı dolambaçlı sokaklarda yürürken, 18’nci yüzyıl Barok mimari yapı örneklerini görebilirsiniz.

Şehrin hemen ortasında, diğer birçok yerde olduğu gibi “Veba Anıtı” bulunuyor. Anıt 1763 yılında yapılmıştır.

Arnavut kaldırımlı sokaklarda, Tuna nehri kıyısında nehir manzarasını izleyerek gezinebilirsiniz. Ancak buranın en büyük özelliği: tabiat güzelliği yanında, alışveriş olanaklarıdır. Burada: Tuna nehri kıyısına paralel bir iç cadde, tamamen alışveriş mekanlarıyla doludur.

Buralarda: Budapeşte şehir merkezinden daha uygun fiyatlı birçok hediyelik eşya bulup satın alabilirsiniz. Benim önerim: bu caddede, birbirine 400 metre mesafede 2 Türk alışveriş mağazası bulunuyor.

Bunlar zaten kapılarına astıkları Türk bayrakları ile kendilerini tanıtıyorlar. Ama maalesef aralarında rekabet var, yani birinden ucuz diye ki, gerçekten diğer dükkanlara bakarak ucuz bir şey satın aldığınızda ve öbür dükkana gittiğinizde, satıcı, sizin önceki dükkandan alışveriş yaptığınızı bilerek, yani almayacağınızı düşünerek, fiyatı iyice aşağıya çekiyor.

Bu yüzden, bence, hoşunuza giden ve satın almak istediğiniz ürünlerin her iki dükkandan da fiyatlarını alıp, sonra satın alma faslına geçmenizdir.

Ayrıca, bu Türk dükkanlarından biri, yani caddenin sonundaki dükkanda, sıcak Türk çayı içebilir, tuvaleti ücretsiz kullanabilir, aldıklarınızı, gezinizin sonunda teslim almak üzere emanet bırakabilirsiniz.

Peki ne satın alınır? Buranın bir tür kırmızı toz biberi meşhur, (Paprika Haz) bu kırmızı biberler acılı ve acısız olarak, küçük şişelerde satılıyor. Acı biber meraklıları düşünebilir. Ayrıca: yine burada, buraya has içki türleri var.

Tokaji denen şarap cinsi, ünlü ama esas buraya has ve sert bir içki türü var. Palinka denen (bir tür Brendi) ve içinde, içkinin yapıldığı meyvenin bir parçası bulunuyor ve gözle görülüyor, ama bunun çok sert olduğunu duydum.

Başkaca: yine hoşa gidebilecek yüzlerce hediyelik çeşidi ve magnetler var. Ama söylediğim gibi, hediyelik bir şeyler satın almayı düşünenler, burayı ziyaret edeceklerse, alışverişi buraya bıraksınlar çünkü fiyatlar gerçekten uygun.

Bunun  dışına: burada şehir meydanında hemen sağda bulunan dondurmacıdan dondurma almanızı, özellikle taze naneli dondurma almanızı öneririm, değişik bir tat, denemelisiniz.

Bunların dışında, burada yapabileceğiz fazlaca bir şey yok, Tuna nehrinin kıyısında banklar var, oturup nehri izleyebilirsiniz.

Macaristan Visegrad

VİSEGRAD

Szendtenre şehrinden sonra, yine Tuna nehri kıyısındaki bu yerleşim yerine gidebilirsiniz. Tur şirketleri, Estergon turunda, aslında 3 yer satıyorlar ama buraya uğramıyorlar, çünkü bir önceki Szendtenre şehri, daha çok ilgi çekiyor ve insanlar orada alışveriş için daha uzun zaman istiyorlar. Visegrad ise, tepede kalıyor yani ana yoldan uzak ve tarihi kalıntılarıyla dikkat çeken bir yer.

Tuna nehri kıyısında, kayalık tepelerde konumlandırılmış ve bir zamanlar stratejik konumuyla önem kazanmış bir yerdir. Özellikle Romalılar döneminde, burada büyük bir kale inşa edilmiştir. Bu ilk kale, 1241-1242 yıllarındaki Moğol saldırıları sırasında imha edilmiştir. 1235-1270 yılları arasında ise, Macar Kralı Bela IV. Tarafından burada yeniden kale inşa edilmiştir.

Günümüzde, burada kale ve 1320 yılında yapılan kral sarayı kalıntıları gezilebiliyor. Özellikle, 1458-1490 yılları arasında Kral Matthias tarafından yeniden yapılan muhteşem Rönesans sarayı ilgi çekiyor. Bunun hemen ortasındaki Herkül heykeli bulunan havuzu mutlaka görün.

Macaristan Budapeşte Peşte bölümü

Macaristan Budapeşte tekne gezisi

 

Macaristan Budapeşte tekne gezisi

Budapeşte şehrine gittiğinizde, bu muhteşem şehri gündüz gördüğünüzden çok farklı olarak, gece de görmek mümkündür.

Özellikle, şehrin, dünyanın en iyi ışıklandırılan 3’ncü şehri olarak seçildiğini söylediğimde eminim ki, siz de mutlaka bir gece vakti, Tuna nehri üzerinde bir tekne turu yapmayı düşüneceksiniz ki, öneririm, yapmalısınız.

20160809_221144
Macaristan Budapeşte tekne gezisi
20160809_220746
Macaristan Budapeşte tekne gezisi
20160809_220152
Macaristan Budapeşte tekne gezisi
20160809_214418
Macaristan Budapeşte tekne gezisi

 

Tekne turu, yaklaşık 60 dakika sürüyor. 20-25 dakika Tuna nehrinin sağ kıyısından gidiş ve 35-40 dakika, Tuna nehrinin sol kıyısından yavaşça geri dönüş şeklinde tur devam ediyor. Ücret kişi başı 15 Euro.

Tekne belli sayıda yolcu alınca hareket ediyor, ödeyeceğiniz ücretin içinde, teknede ikram edilecek bir adet içki de var. İçki, bira veya meşrubat olabilir. Ancak, garsona siparişi verdikten sonra, bulunduğunuz yerden fotoğraf çekmek veya çeşitli nedenlerle kalkarsanız, garson sizi bulamıyor ve sipariş boş oluyor.

20160809_214206
Macaristan Budapeşte tekne gezisi
20160809_214107
Macaristan Budapeşte tekne gezisi
20160809_213849
Macaristan Budapeşte tekne gezisi
20160809_213558
Macaristan Budapeşte tekne gezisi

 

Teknede açık ve kapalı bölümler var, bence kapalı bölüme geçin ve kaydırmalı camları açın, daha rahat edersiniz çünkü bazen dışarısı soğuk oluyor ve üşüyebilirsiniz.

20160809_213528
Macaristan Budapeşte tekne gezisi

 

Evet, daha uzun anlatmıyorum, tekne gezisinde, Tuna kıyısındaki şehrin bütün önemli yerlerinin muhteşem güzel ışıklandırılmış halini görebiliyorsunuz, özellikle köprülerin görüntüsü ilgi çekiyor.