Tunus Kartaca

Tunus Kartaca

Kartaca kentinin kurulması hakkında anlatılan bir efsane var.

Şöyle ki: Fenike’nin Tyros kralının; bir oğlu (Pygmalion) ve bir kızı (Elissa) vardır. Kral baba ölünce, halk: oğul Pygmalion’u kral seçer. Elissa ise, zengin amca ile evlenir.

Ancak: kral Pygmalion, zengin amcanın altınlarına göz diker ve onu öldürür. Bunun üzerine, iki kardeş, denize açılarak ülkelerinden kaçmak zorunda kalırlar.

Denizdeki yolculuk: buraya kadar sürer ve buraya vardıklarında yerel halk, onlara, bir öküzün postekisi büyüklüğündeki bir alana yerleşme hakkı verirler.

Ancak, Elissa: postekiyi, ince ince keserek ve uç uca ekleyerek, Kartaca kentini kuracak kadar toprak elde eder ve bu alana kraliçe olur.

Bu sırada: komşu krallardan biri, kraliçe Elissa’ya talip olur, onunla evlenmek ister. Elissa, evlenmek istemez, ancak oyalamak için süre ister. Sonra  da, hazırlattığı odun yığınının üstüne atlayarak, kendini yakar.

Bu kadar değil. Kartaca’nın kuruluşuna ait, beğendiğim bir söylenti daha var. Onu da anlatmak istiyorum.

Bu efsanede de, başrolde: Fenike prensesi Elissa var.

Elissa

Kendi ülkesini kurmak üzere, yanına ülkenin en güçlü 50 erkeği ile birlikte, denize açılır. Günümüzdeki Kıbrıs adasına gelirler ve orada konaklarlar.

Gece olduğunda, adet olduğu üzere, Kıbrıs adasında yaşayan kadınlar, çırılçıplak denize girerler.

Fenikeli erkekler, bunlar içinden en beğendiklerini yanlarına alırlar ve hep birlikte yola devam ederler.

Bugünkü Kartaca bölgesine geldiklerinde ise, yeni kenti bu verimli  topraklar üzerinde kurarlar.

Tunus Kartaca

Evet, işte Kartaca kentinin kuruluşuna ait efsaneler. Fenike dilinde: “Kart-Hadast” sözcüğü: “Yeni kent” anlamına gelmektedir. Ülke dilindeki ismi: Carthage.

MÖ.815 yılında: bir ticaret limanı olarak kurulmuştur. Ancak, kent yerleşimi: Byrsa tepesindedir.

MÖ.146 yılında, Romalılar tarafından yağmalanan şehir: daha sonra yeniden kurulmuştur.

Ancak, Arapların, 8’nci yüzyılda, Tunus’u kurmalarının ardından: kullanılmayarak, harabeye dönmüştür.

Kartaca: Tunus ülkesinin, günümüze kadar ulaşan en eski kentidir. UNESCO tarafından, Dünya Kültür Mirası Listesine alınarak korunmaktadır.

 

Şimdi de Geç Roma Döneminde Kartaca:

Modern Tunus kentinin genişleyen banliyölerinin altında kalan Kartaca kent merkezi, en azından UNESCO’nun himayesinde uluslararası ekipler tarafından yürütülen son zamanlardaki kazılara kadar, geniş oranda bilinmez olarak kaldı.

 

Kartaca, Kuzey Afrika kıyısındaki en geniş korunaklı limana sahipti ve Batı Akdeniz ana hattında, hayati bir konumu işgal ediyordu.

Batıya Atlantik’e doğru uzanan deniz kıyısı, kuzey rüzgarlarına açık, kayalıklardan ve dağlardan bir barikattı.

Procopius, o tarafta hiçbir liman olmadığı gözlemini nakletmektedir.

Buna karşın, Kartaca’nın kendisi sadece demirleme imkanı sağlamıyordu.

Fakat Avruya’ya geçişin en kısa yolunun güney ucundaydı ve karşıdaki Sicilya, Kartaca’ya Roma’dan daha yakındı.

Kent, karayoluyla Numidia hinterlandına bağlanıyordu ve bu yollardan birisi, Bagradas nehir vadisine ulaşıyordu.

Kartaca, zenginliğinin çoğunu, başta Byzacena ve Afrika Proconsularis’in tepe bayırlarında üretilen tahıl ve zeytin olmak üzere, zirai ürünlerden elde ediyordu.

Bölge, aralarında büyük kırsal malikhanelerin serpiştiği küçük ve orta ölçekli kentler şebekesiydi ki, bu malikhaneler V yüzyıla kadar gelişen kent kültürü ortaya çıkarmıştı.

İskenderiye gibi, Kartaca ve hinterlandı, dış tehditlere karşı kayda değer bir güvenlik düzeyinden de faydalanıyordu.

Numidia ve Afrika Proconsularis kentlerinin birkaçı, III ve IV yüzyıllarda surlara sahipti ve Kartaca’nın kendi savunma sistemi, tuhaf bir şekilde, kentin Vandalların eline geçmesinden sadece 14 yıl önce ancak 425’de inşa edildi.

Byrsa diye bilinen bir akropol, kente hakimdi ve planlı bir cadde şebekesi vardı.

Mozaiklerle süslü ayrıntılı kent malikhaneleri ve halk eğlencesi bütün yapılar repertuvarını hipodrom, amfitiyatro, tiyatrolar ve odeonlar, bazilika kiliseleri ve devasa Antoninus hamamı dahil, hamam yapıları oluşturuyordu.

Geç IV yüzyıl Kartacasındaki yaşam, Augustinus’un esaslı ve unutulmaz eseri İtiraflar’ın çarpık lensi vasıtasıyla bilinmektedir.

İtiraflar, 2 husus üzerinde durmaktadır.

Öğrencilerin gürültücü ve bohem hayatları ile arenalarda ve tiyatrolarda sunulan kamu eğlenesinin zorlayıcı heyecanları.

Buralarda ortaya çıkan ahlaksızlıklar ve kanlı sonuçlar, Augustinus ve arkadaşları için takıntı ve tiksinti kaynağı olan ahlaki tehditler ortaya çıkarıyordu.

Genç adamın itirafları, kentin sosyal ve ekonomik hayatının daha geniş bir resmini sunmamaktadır.

Ancak Kartaca piskoposu olmuş olsaydı, Augustinus’un yazılarından söz konusu hayata ilişkin böyle bir resim ortaya çıkabilirdi.

Kartaca, 439’da Vandalların eline geçti ve Vandal kralı, önceden eyalet valisinin ikamet ettiği Byrsa’daki makama oturdu.

Gaiseric, Kartaca’nın hinterlandı Afrika Proconsularis’in en iyi topraklarının kontrolünü ele geçirdi ve bu toprakları kurayla yeni bir kalıtsal topraklı sınıf oluşturacak olan savaşçılarına dağıttı.

Esas kurban, Vandalların elinde müsadereye ve organize kovuşturmaya maruz kalan, Katolik Hıristiyanlar ve yerel kent konseyinin mensupları dahil ve Afrika’da mülkleri olan Romalı senatörlerdi.

Bunların bazısı Suriye’ye bazısı da İtalya’ya kaçtılar.

Kalanların barbarlar tarafından köleleştirildikleri anlatılmaktadır.

Neredeyse özellikle Proconsularis’e sınırlandırılan Vandal varlığı, yazıtların dağılımı ve arkeolojik buluntularla teyit edilmektedir.

Afrika’nın 533’de yeniden fethedilmesinden sonra İustinianus toprakları sırasıyla özel mülk sahiplerine, devlete ve kiliseye iade etmek için tedbirler aldı.

Procopius, Kartaca’nın Theodosius surlarını ve liman cephesini, yeni stoalar ve karısının adından dolayı Theodoriane diye adlandırılan bir halk hamamını yeniden inşa ettirdiği için İustinianus’u övmektedir.

İustinianus, deniz surlarının içinde bir manastır ve Theotokos ile mahalli bir aziz olan Prima için kiliseler inşa ettirdi.

Kentteki arkeolojik çalışma, bu dönemde inşa edilmiş 4 kilisenin yerini tespit etti.

Bu yapıların varlığı, Vandal işgalinden sonra Kartaca’nın esas itibarıyla dini yapılar vasıtasıyla yeniden inşa edildiğini teyit ediyordu.

Görünüşü göre, VII yüzyıl boyunca kilise inşaatları sürdürüldü fakat kentin geri kalanının gerilemesi gibi, 698’de Arapların eline geçmeden önce meskun bölge de önemli ölçüde daralmıştı.

 

 

Tunus Kartaca Antik Kent Gezisi

ANTİK KENT GEZİSİ

Antik kentteki kalıntılar: çok geniş bir alana yayılmıştır ve bu yüzden: yürüyerek gezmeniz gerekiyor. Bu nedenle: uygun kıyafet ve özellikle ayakkabı giymenizde büyük yarar var.

Tunus Kartaca

Kartaca antik kentinin kalıntıları: Tunus kent merkezinin, yaklaşık 19 km. kuzeydoğusundadır. Buraya: TGM elektrikli trenleriyle kolaylıkla ulaşılabiliyor. Kartaca yolu üzerinde: Tunus şehrinin limanı olan: Guletta bulunuyor.

Buradaki kale, 1536 yılında, V. Karl tarafından yaptırılmıştır ve Berberi korsanlar, tutsaklarını, bu kalenin zindanlarına kapatırlarmış.

Trenden: Kartaca-Salammbo istasyonunda inin. Deniz yönünde, kısa bir yürüyüş sonunda: bir tapınağa ulaşılıyor.

Tunus Kartaca Tofel Tapınağı

TOFET  TAPINAĞI

Kartacalılar: ilk çocuklarını, tanrıları Tanit ( bereketi simgeleyen ana tanrı) ve Baal Hammon (ana tanrının karısı) adına, burada kurban ederlerdi.

Özellikle: Kartaca antik kentinin, batı bölümündeki Tanit yöresinde, bu uygulamaya ait birçok kanıt bulunmuştur.

Bu kanıtlar sonucu: çocuklar önce boğuluyor, sonra kemikleri kurban taşında yakılıyor ve kalıntıların içine konulduğu kaplar: oyma-işlemeli mezar taşlarının altına gömülüyordu.

Bu mezar taşlarının örneklerini: Bordo Müzesinde görmek mümkün.

Tunus Kartaca
Tunus Kartaca

Tapınağın hemen önünde: Pön limanı var. Burası: dairesel görünümlü liman olup, küçük bir kanalla, ticaret limanına bağlanmaktadır. Denizcilik limanını  hemen yanındaki küçük müzeyi de, sakın ihmal etmeyin ve mutlaka gezin-görün.

Tunus Kartaca
Tunus Kartaca

Buradan sonra: Habib Burghiba Bulvarı üzerinde ilerleyin ve hemen sağınızda, deniz yönünde yine bir müze var. Paleo Hıristiyan Müzesi.

Daha sonra “Kartaca Demerk” var. Burası: Kartaca antik kentinin: Magon Semti olarak biliniyor. Burada: devam ettiğinizde, hemen solda: en yukarıda sözünü ettiğim gibi, Kartaca şehrinin ilk kurulduğu Byrsa tepesi görülüyor.

Tepenin hemen azcık ilerisinde ise, muhteşem güzel bir müze görülüyor. Ama, tepedeki bu müzeye ulaşmak için, biraz yokuş yukarı yürümeniz gerekiyor.

Tunus Kartaca Ulusal Müzesi

KARTACA ULUSAL MÜZESİ

Müzede: Kartaca’da egemenlik kurmuş, bütün uluslara ve  dönemlere ait eserler sergileniyor. Ama özellikle: Fenike ve Roma dönemlerine ait: steller, lahitler, amforalar var.

Bunun yanında: Yunan ve yine Roma dönemlerine ait: heykeller görülmeye değerdir.

Tunus Kartaca

Müzenin hemen yanında: Fenike evlerinin kazılarının sürdürüldüğü, arkeolojik kazı alanı var. Bu Fenike evlerinde: su kuyuları ve atık su sistemi (pembe renk ile belirlenmiş) dikkati çekiyor.

Müzeden sonra, kara yönünde ilerlediğinizde, bir katedral karşınıza çıkıyor.

Tunus Kartaca St Louis Katedrali

ST. LOUİS KATEDRALİ

Bu yapı: 13’ncü Haçlı Seferleri sırasında, 1271 yılında, burada ölen, Fransa kralı Louis için, 1890 yılında inşa edilmiştir.

Burada: her yıl Ekim ayı içinde düzenlenen klasik müzik festivalinin yapıldığı, Acropolium var. Çünkü:  burası günümüzde bir kültür merkezi olarak kullanılıyor.

Tunus Kartaca

Evet, Habib Burgiba Bulvarından ilerlediğinizde, Muhammed Ali Bulvarı ile kesişen yerde, yine Roma dönemine ait mutlaka görmeniz gereken bir alan var.

Tunus Kartaca

ANTONİUS PİUS HAMAMLARI

Bunlar: MS.2’nci yüzyılda yapılmış ve günümüze ulaşmıştır. Ancak, çok büyük bir alana yayılmıştır.

Bu büyük alanda bulunan komplekste: zamanında yaklaşık 100 odalı bir hamam yapısı bulunduğu anlaşılmaktadır. Ancak, bu yapının, günümüze yalnızca temel kalıntıları kalmıştır.

Hamamda: klasik Roma hamamlarının hepsinde olduğu gibi, soğukluk, ılıklık, sıcaklık gibi bölümler ile birlikte, mozaikler, yüzme havuzları, çeşmeler, freskler, masaj odaları, yemek salonları, hizmet mekanları ve iç avlular bulunuyor.

Burada: zengin Romalı ailelerin çocuklarına eğitim verilen bir de okul bulunuyor.

Tunus Kartaca
Tunus Kartaca

Habib Burgiba Bulvarından ilerlemeye devam ediyorsunuz ve bu kez, karşınıza Roma villaları çıkıyor. Burada: bir odeon ve çok sayıda villa kalıntısı görülüyor.

Bu villalardan bir tanesi restore edilmiş ve müze olarak ziyaret mümkündür. Burada, antik dönemdeki gündelik hayata ilişkin, bilgiler sunuluyor.

Burada: deniz kıyısında ise, yakın geçmişte yapılan ve günümüzde de kullanılan “Başkanlık Konutu” görülüyor. Masmavi gökyüzü ve yemyeşil tepelerin oluşturduğu güzel manzarada, günümüze ait bir yapı.

Sanırım: Habib Burgiba, kendini Hannibal gibi görerek, bu antik kalıntıların tam orta yerine, Başkanlık sarayı yaptırmış.

Aynı yerde, kara kısmında ise, Odeon var. Odeon bölümünün hemen berisinde ise, Hadrianus Tiyatrosu var.

Tunus Kartaca Hadrianus Tiyatrosu
Tunus Kartaca

HADRİANUS TİYATROSU

Tiyatro: 20’nci yüzyılda restore edilmiştir. Her yıl, Kartaca Uluslar arası Festivali, burada yapılıyor. Bu festivalde: müzik ve  tiyatro etkinlikleri düzenleniyor.

İşte böyle. Romanın bir zamanlar en büyük düşmanı ve rakibi, Kartaca, burada kurulmuş, ancak bu gördüğünüz kalıntıların hiçbiri Kartaca döneminden kalma değil. En başta da söylediğim gibi, Romalılar, Kartacayı ele geçirince  taş taş üstüne koymadan yakıp-yıkıp yok etmişler ve daha sonra, yıllar sonra kendi şehirlerini kurmuşlardır.

Yani, şehir Roma kültürü eseri. Ama, gerçekten günümüze ulaşan, sayılı Roma kültürü şehir kalıntılarından biri. Gidip görmek, özellikle tarih severler için, muhteşem bir keyif olabiliyor.

Tunus Gece hayatı

Tunus Gece hayatı

Ülkede gece hayatı denilince, akla gelen iki-üç tane disko var. Çünkü, sonuçta Müslüman bir ülkede bulunuyorsunuz ve buradaki gece hayatı pek renkli değil.

En azından, yerli halk, kesinlikle gece hayatı düşünen ve yaşayan bir anlayışa sahip değildir.

Zaten halkın ekonomik durumu da buna müsaade etmez. Bu durumda: ülkedeki gece hayatı mekanları, diskolar ve bar, gece kulüpleri, casinolar sadece turistlere hitap etmektedir.

Ülkedeki belli başlı eğlence mekanlarının bulunduğu şehirler

Hammamet, Sousse, Port el Kantaoui, Tunus. Buralarda, hareketli bar ve gece kulüpleri var. Bu bar ve gece kulupleri, özellikle ülkeye gelen turistlere yönelik olarak hizmet vermektedir.

Ama, elbette başka ülkelerdeki benzerleri kadar üst düzey değil ve büyük ihtimalle beklentilerinize cevap vermeyecektir.

Biraz önce belirttiğim gibi, sadece turistlere yönelik, turist olmadığı veya az geldiğinde, buradaki hareketlilik azalıyor.

Hammamed şehrinde

Fun Pub ve Sousse Bonapartes düşünebilirsiniz.

Port el Kantaoui şehrinde

Manhattan’da Cocoloca, Calypso ve Red İguana deneyebilirsiniz.

Tunus Gece hayatı

Calypso

Ülkede bulunan en büyük kulüplerden biridir. Aynı zamanda uluslar arası düzeyde DJ ler, burada zaman zaman görev yapıyorlar.

Manhattan Club

Gece hayatı için iyi bir tercih olabilir. Burada, iki bar var ve binlerce değişik kokteyl hazırlanıyor. Güzel bir ortam, tercih edebilirsiniz. Müzik sistemi harika. Lazer gösterileri de bu muhteşem müzik eşliğinde, güzel bir görüntü sunuyor.

Hammamet şehrindeki Cocoloca

Ülkenin en büyük diskosudur. Yaklaşık 4000 kişi almaktadır. Buradaki Akdeniz restoranlarında hem yemek yiyebilir ve daha sonra disko da eğlenebilirsiniz.

Tunus Gece hayatı

Casino türü eğlence düşünenler için, bazı otellerin belli bölümlerinde, Casino bölümleri var. Ama, buralar sadece birkaç makinadan ibaret. Yani, kapsamlı bir Casino düşünmemek gerek.

Ülkedeki Casinolar

Sousse, Yasmene, Hammamet, Tunus ve Cerbe şehirlerinde bulunuyor.

Bunlar arasında öne çıkanlar: Sousse Casino Caribe ve Hammamet şehrinde, Kleopatra.

Buralar turistlere hitap eden mekanlar, ülkeye gelen turistler tarafından kullanılıyor, yerli halkın buralara girmesi yasaktır.

Tunus Ne yenir-Ne içilir

Tunus Ne yenir-Ne içilir

Ülkede, dışarıda yemek yeme alışkanlığı yoktur. Bu yüzden, turistik gezi için ülkeye gidenler, otelleri dışında, dışarıda yemek yemek için pek uygun mekan bulmakta zorlanırlar.

Tunuslular, yemek yemek için, mutlaka çatal ve kaşık kullanmayı düşünmezler.

Çoğu kez, elleriyle yemek yiyenleri görürseniz şaşırmayın. Siz  de denemek istenseniz, mutlaka sağ elinizi kullanmanız gerektiğini unutmayın veya denemeyin.

Başlangıç için, son ve önemli bir not: dışarıda ve otellerde musluklardan sakın su içmeyin.

Büyük olasılıkla: dizanteri olup, tatilinizi otele kapalı olarak geçirebilirsiniz.

Mutlaka, kapalı şişe suyu içmeyi tercih edin.

YEMEK ZAMANLARI

Kahvaltı

Otellerde genellikle açık büfe şeklindedir. Bu kahvaltıda: genellikle: ekmek, poça, kurabiye, tereyağı, reçel, zeytin, meyve suyu, kahve gibi şeyler bulunuyor. Otelde kahvaltı etmek istemezseniz: pastane veya kafeleri tercih edebilirsiniz.

Öğle-Akşam Yemekleri

Öğle yemeği: saat: 12.00-15.00 arasında ve akşam yemeği ise: saat: 19.00-21.00 saatleri arasındadır. Yani, saat: 21.30 dan sonra, bu ülkede, asla yiyecek bir şeyler bulamazsınız.

Ülkede, yerel lezzetlerin sunulduğu, klasik bir akşam yemeğinde, ikram edilenler şunlar olabilir: önce bir çorba ve  daha sonra brik denilen içi doldurulmuş ve yağda kızartılmış bir börek.

Daha sonra, kuskuslu ana yemek verilir. Son olarak, tatlı: makrud denilen hurma tatlısı olabilir.

Yemeklerde: taze ekmek verilir. Ayrıca, acı severler için, harissa denilen kırmızı biber ezmesi var.

YEMEK MEKANLARI

Ülkede, birçok yerde: kaldırımlara atılmış birkaç masa ve sandalyeden oluşan, basit yemek mekanları bulmak mümkündür. Bunlara: Gargote yani ucuz lokanta ismi veriliyor. Buralarda: kuskus, çorba, köfte, salata, ekmek gibi basit yiyecekleri bulmak mümkündür.

Ancak, özellikle tatil beldelerinde: İtalyanların burada yarattığı kültürün etkisiyle, pizza restoranları bulmak mümkündür. Ayrıca: pek çok alışveriş merkezinde, fast-food türü yerler de bulabilirsiniz.

Ben şahsen, genellikle dışarıda yemek yemek zorunda kaldığında: bu fast-food tarzı yerlerden, hamburger yemeyi tercih ettim. Çünkü: malum, hijyen şartları pek uygun değil. Yani: tatili, otelde kapalı kalarak geçirmek istemiyorsanız, dışarıda herhangi bir yerde bir şeyler yemeği düşünmemenizi öneririm.

Evet, daha önce belirttiğim gibi, ülkede belli bir Fransız kültürü de var. Bu Fransız kültürü: ülkede, kafeler ve pastaneler açılmasına neden olmuş.

Bunun sonucunda, bazı yerlerde üst düzey restoranlar da bulmak mümkündür. Ancak, bu üst düzey restoranlarda elbette karşılaşacağınız hesap, çok daha farklı ve üst düzeyde olacaktır.

Tunus Ne yenir-Ne içilir

NE YENİR

Sos

Tunuslular, acı ve baharatlı yemekleri severler. Bu yüzden, Harissa denilen bir sos, onlar için çok özeldir ve her yemekte kullanırlar. Bu sosun muhteviyatı: kurutulmuş kırmızı biber, baharatlar ve sarımsak. Bazen çok acı geldiğinde, içine zeytinyağı ekliyorlar ve acısı azalıyor.

Chorba-Çorba

Yukarıda belirttiğim gibi, yemeklere başlamadan önce çorba sunuluyor. Bu çorba: baharatlı yani acılı ve içinde erişte bulunan bir tür çorba. Yani: biber dolu bir çorba düşünün.

Salade Mechouia

Ayrıca: Salade mechouia ismi verilen ve içinde: ton balığı, haşlanmış yumurta ve közlenmiş: domates, biber ve soğan bulunan bir yiyecek türü alınabilir.

Chakchouka

İçinde: nohut, domates, biber, sarımsak ve haşlanmış yumurta ile servis edilen bir tür yemek.

Felfel mahchi

Tatlı biber, genellikle kuzu eti ve harissa sosu ile servis edilen bir tür yemek.

Mloukhia

Defne yaprakları, dana veya kuzu eti ile hazırlanan bir çeşit yahni. Ama, kalın bir sosis gibidir ve Fransız ekmeği ile servis edilir. Güzel bir lezzet, mutlaka deneyin.

Brik

Bunun dışında: ülkede, ismini duyunca şaşırdım, demek ki Arapça kökenli bir kelime: bizdeki adıyla börek, buradaki adıyla: brik. Evet: brik: özellikle yağda kızartılıyor ve içine çeşitli şeyler konulabiliyor. Özellikle, yumurtalı olanı tercih ediliyor.

Bu çıtır böreği mutlaka tatmalısınız. Sebzeli ve deniz ürünleriyle doldurulmuş çeşitlerini deneyebilirsiniz. Hatta: Doigts de Fatima yani Fatma’nın parmakları olarak isimlendirilen, bizde bilinen ismiyle, sigara böreği de deneyebilirsiniz.

Kuskus

Tüm bunların yanında, ülkenin geleneksel yemeği: Kuskus. Kuskus: irmik hamurundan yapılıyor ve iki bölmeli, özel bir kapta pişiriliyor. Bu özel kabın alt bölmesine: et (kuzu veya tavuk olabilir) konuluyor ve üst bölmeye ise: haşlaması yapılacak  sebzeler (kabak, nohut, havuç gibi) konuluyor.

Yemeğin suyu ise: domates salçası kullanılması ise kırmızı, safran kullanılmış ise, sarı olur.

Et sevmezseniz: sipariş verirken, etsiz olmasını söyleyebilirsiniz, ama unutmayın ki, sebzeler et suyunda haşlanıyor.

Deniz Ürünleri

Evet, burası deniz kıyısı bir ülke. Elbette, bunu düşününce, deniz ürünlerinin bol olması bekleniyor. Ülke kıyılarında  pek çok balık tutulduğu kesin. Özellikle; ton balığı, sardalya, barbun, levrek, mercan ve çupra. Balık ülkede genellikle, ızgara yada buğulama yapılarak sunuluyor.

Ayrıca, yukarıda belirttiğim gibi, deniz ürünleriyle (kalamar, karides, ahtapot gibi) doldurulmuş, brik tercih edebilirsiniz.

Tatlılar

Ülkeye has bir tür tatlı olan: makrud, mutlaka denemelisiniz. Ayrıca: lokmaya benzeyen bir tatlı olan “ftair” de denenmelidir. Mesfuf olarak isimlendirilen tatlı ise, kuskusun tatlı olan türüdür.

Son olarak: samsa isimli bir tatlı cinsi var. Kavrulmuş badem ve ince hamur katmanları, susam, limon ve gül suyu şurubu kullanılarak yapılıyor.

Bouza

Bir tür fındıklı kek.

Mhalbya

Pirinç, fındık ve sardunya ile yapılan bir tür kek.

Makrud

Zeytüne camisi yakınlarında: Suk el-Balat çarşısında bulabilirsiniz. İncir, hurma ve badem katılarak yapılıyor.

Tunus Ne yenir-Ne içilir

NE İÇİLİR

Nane Çayı

Ülkenin ulusal içkisi: nane çayı. Kaynamış su içine: taze nane yaprakları atılarak yapılıyor, güzel bir tadı var, mutlaka  deneyin. Lezzetli ve canlandırıcı özelliği var. Arzu edenler, şeker ilave ederek içiyorlar.

Alkollü İçkiler

Ülke, Müslüman ülkesi olması nedeniyle, alkollü içki kullanımı yasak. Ancak, tatil yörelerinde, restoran, otel ve barlarda bulabilirsiniz. Zaten, buralarda, turistlerin alması serbest, yerli halkın içki alışverişi yasak.

Ülkede, üzüm üretimi, tarih bölümünde belirttiğim gibi, Fenikelilere kadar dayanıyor.

İlk üzüm bağlarını, Fenikeliler, yüzlerce yıl önce dikmişler ve bunun doğal sonucu olarak, ülkede muhteşem lezzetli şarap üretimi var.

Tunus şarapları

Güçlü aromalı özellikleriyle öne çıkıyor. En iyi şaraplar arasında: Selian markası var. Magon isimli şarapları da çok güzel. Özellikle, Bon yarımadasında bulunan şaraplar, kalitelidir.

Bira ise: Celtia adıyla biliniyor, ama tadı saman gibi.

Son olarak, eğer bulabilirseniz, incirden yapılan yerel bir tür içki olan “boukha” denemelisiniz.