Afyonkarahisar Sandıklı

Afyonkarahisar Sandıklı

Afyonkarahisar Sandıklı: Ankara-Antalya karayolu üzerinde, özellikle Hüdai kaplıcaları ile öne çıkan, tanınan bir yerdir.

 

ULAŞIM

İl merkezine uzaklığı 60 km dir. Antalya-Denizli karayolu ve İzmir-Ankara-İstanbul demiryolu hattı üzerindedir. Sandıklı-Antalya arası 228 km, Sandıklı-Ankara arası 332 km. Sandıklı-İzmir arası 322 km., Sandıklı-İstanbul arası 515 km, Sandıklı-Konya arası 287 km, Sandıklı-Bursa arası 320 km. dir.

Afyonkarahisar Sandıklı

 

GENEL

Ege bölgesinin İç Batı Anadolu bölümünde, Antalya-Ankara kara yolu üzerindedir. İlçenin dört bir tarafı dağlarla çevrilidir. İlçe merkezinde rakım 1070 metredir, ama güneybatıya gidildikçe rakım düşer. Sandıklı ekonomisinde “haşhaş” üretiminin önemli bir yeri vardır. Haşhaş kültürü, Sandıklı insanının günlük yaşamında çok yoğun yerini alır, hamur işlerinden başka kullanılan sıvı yağa kadar, haşhaş yaşamın değişmez bir parçası olmuştur. Sandıklı’nın ortasından geçen ve halen üstü kapalı olan çayın kenarında, bir zamanlar 7 tane tabakhane bulunuyormuş. Çevre illerden toplanan deriler bu tabakhanelerde işlenip, ihtiyaç fazlası yurt dışına ihraç ediliyormuş.

 

TARİHİ

Sandıklı ismi nereden gelir? İlçe düz bir ovada, çevresi dağlarla çevrili ve kısmen çukur bir yerde kurulmuş olduğundan, bu durum sandık manzarası gösterir ve bu yüzden ilçeye “Sandıklı” ismi verilmiştir. Ancak bir diğer bilgiye göre, Hititler bu yöreye “Samuka” adını verirler ve kelime anlamı “Sanduk” dur. Sonradan bölge İyonların saldırısına uğrar ve Samuka şehri “Kutsal Sandık” anlamında “Apamiyakivatos” ismini alır. Son bir rivayet: Selçuklu komutanlarından Emir Sanduk Bey tarafından, bölge 1072 yılında fetih edilmiştir ve buraya Emir Sanduk ismine atfen “Sandıklı” ismi verilmiştir.

Evet gelelim ilçenin tarihi geçmişine. Yörenin ilk kuruluş tarihi ve kimler tarafından kurulduğu bilinmez. Ancak ilçe merkezine 13 km uzaklıktaki Kusura Kasabasında: Hitit imparatorluğu zamanında Kussar (Kursora) krallığının hüküm sürdüğü bilinir. Daha sonra Frig hakimiyeti görülür. Frigya arazisinde bölgenin ismi “Pentapolis” dir ve bölgenin 5 büyük şehrinden biri olduğu, şehir adına sikke basıldığı bilinir.

1071 Malazgirt zaferi sonrasında, Emir Sanduk adındaki bir bey, Afyon ve civarını fetih eder. Yörenin tarihi geçmişi hakkında ilginç bir hikaye var. Germiyanoğullarından Sabibataoğulları, Sandıklının Bizanslıların elinde bulunduğu sırada, muhtemelen 1115 yılında, Bizans beylerinden birinin oğlunun düğününe katılır ve düğüne giderken, beraberinde hediye süsü verilmiş, 80 sandık yüklü 40 deve götürür. Ancak develerde bulunan sandıklarda askerler gizlidir ve bu askerler bir ara sandıklardan çıkar, ufak bir çatışma ile Sandıklı’yı ele geçirirler. Bu nedenle, buraya Sandıklı ismi verilir.

Sandıklı Kurtuluş savaşında önemli bir merkezdir. Kurtuluş savaşı esnasında, ilçe Yunanlılar tarafından birkaç defa işgal edilir, sonra geri alınır. Son yani kesin kurtuluş tarihi, 12 Eylül 1921 günüdür.

Büyük Taarruzun ünlü komutanlarından Miralay Reşat Bey, vefatının ardından Sandıklı Şehir Mezarlığına defnedilmiş ve adına bir anıt mezar yaptırılmıştır. Ancak takip eden süreçte, naaşı Ankara Devlet Mezarlığına nakledilmiş, ancak anıt mezar yerinde muhafaza edilmiştir.

Atatürk, 13 Mart 1930 tarihinde, Antalya’dan Ankara’ya dönerken Sandıklı’ya uğramış ve bir müddet kalmıştır.

1934 yılında kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesinin ardından, 1935 yılında yapılan ilk belediye başkanlığı seçiminde, Sandıklı’da Cemile Yaman isimli bir bayan Belediye Meclis Azası olarak seçilerek belediye meclisine girer.

1924 yılında ilçe olur.

Afyonkarahisar Sandıklı

 

NE SATIN ALINIR

Sandıklının nesi meşhur denildiğinde ilk akla gelen “leblebi” dir. Evliya Çelebi, Sandıklı’dan söz ederken “Sandıklı’da 40 leblebici dükkanı bulunduğunu yazar” Ancak bu dükkanlardan günümüze sadece birkaç tanesi gelmiş olsa da, modern imalathanelerde üretim yapan leblebiciler, Sandıklı’da oldukça meşhurdur. Evet Sandıklı’dan leblebi satın alabilirsiniz.

Afyonkarahisar Sandıklı Meslek Yüksek Okulu

 

SANDIKLI MESLEK YÜKSEK OKULU

Afyon Kocatepe Üniversitesine bağlıdır. 1993-1994 öğretim yılında, Turizm ve Otel İşletmeciliği ve İşletme programları ile öğretime başlamıştır. 1994-1995 yıllarında, kendi binasına taşınmıştır. Son olarak, 7 normal öğretim programı ve 5 ikinci öğretim programı olmak üzere 12 programda öğretim yapılmaktadır.

 

SANJET

Sandıklı Hüdai kaplıcalarında ve diğer açılmış kuyulardan sıcak su rezervleri, İlçe merkezinde bulunan iki ana eşanjör sistemine su basılır ve normal şebeke suyu ısıtılır. Isıtılan su, sıcak su hattına sevk edilir ve böylece binaların ısıtılması sağlanır.

 

NE YENİR-NE İÇİLİR

Yöreye özgü yemeklerde genellikle haşhaş ve patates bolca kullanılır. Buraya yolunuz düşerse “ekşili kabak yemeği” tatmalısınız. Ayrıca “toyga çorbası” denemelisiniz. Kaymak, Sandıklı mutfağının vazgeçilmezleri arasındadır. Tatlı olarak kaymaklı ekmek kadayıfı önerilir.

Afyonkarahisar Sandıklı

 

GEZİLECEK YERLER

Afyonkarahisar Sandıklı Ulu Cami

 

ULU CAMİ

İlçe merkezinde Cuma mahallesi, Yukarı Pazar Meydanındadır.

Cami, 1379 yılında Germiyanoğulları döneminde ünlü beylerden Alaeddin oğlu Bahauddin Ömer tarafından yaptırılmıştır. Caminin mimarı hakkında bilgi yoktur. Muhtemelen Sandıklı Kadısı Abdullah oğlu Aydemir olduğu düşünülmektedir.  

Bir belgede, burada mezarlık içinde bulunan bir kilise yıkılarak üstüne bu caminin yapıldığı yazılıdır. İç kapı sağında dokuz satırlık Arapça kitabe vardır.

Önceleri tek kubbeli bir mescit olarak yapılmıştır. 16’ncı yüzyılda onarım sırasında pencereler seviyesinden yeniden inşa edilmiş, 20’nci yüzyılda kapalı bir son cemaat yeri ve avlusuna bir şadırvan ilave edilmiştir.

Afyonkarahisar Sandıklı Ulu Cami

Cami, günümüzde kubbe ile örtülmüştür. Kare planlı bir harim, harimin kuzeyinin bütünü ve batı cephesini içine alan bir son cemaat yeri, son cemaat yerinin bittiği noktada, batı cephesinin ortasında yer alan bir minareden oluşur.

Afyonkarahisar Sandıklı Ulu Cami

Yapının pencerelerinin üst kesimlerinden itibaren, 19’ncu yüzyılda yapılan onarımla yenilenmiştir. Çünkü malzeme ve inşa tekniği değişmektedir. Belli bir seviyeye kadar duvar kaba yontu ve moloz taşla, aralarına yer yer tuğla kullanılarak, yığma duvar tekniğiyle inşa edilmiştir. Belirtilen seviyenin yukarısında ise tek sıra kesme taş, beş sıra tuğla almaşık düzendedir.

Afyonkarahisar Sandıklı Ulu Cami

Kubbe, dışarıdan altıgen bir kasnak üzerine oturtulmuştur. Süslemenin en yoğun ve en dikkat çekici yüzeyi olan kubbe, Arapça yazılar, cami tasvirleri ve bitkisel süslemelerle göze çarpar. Kubbenin göbeğinde dev bir madalyon ve dışını çevreleyen çelenk motifi ile gırland motifli şeritler vardır. Madalyonun merkezinde “Mührü Süleyman” olarak bilinen altı kollu yıldız ve bu yıldızı çevreleyen sülüs yazısı görülür. Siyah zemin üzerine yerleştirilen motifin çevresinde ince dört şerit sıralanır. İçten dışa doğru olarak sırasıyla, ilk şeritte kıvrım dallar ve bu dallardan çıkan tohumlar, ikinci şeritte yan yana dizilmiş bir kompozisyonda yaprak ve çiçek motifleri, üçüncü ve dördüncü şeritte ise alçı kabartma girland motifleri bulunur.

Afyonkarahisar Sandıklı Ulu Cami

Kubbenin alt kısmında, kuşatma kemerinin üstünde ve mihrap ile aynı eksene denk gelen, caminin en dikkat çeken süslemelerinden olan iki cami tasviri görülür. Sağ taraftaki tasvirin hemen yanında “Resmi Sultan Ahmet Camii Şerifi”, sol taraftakinin altında “Resmi Tophanei Amire Camii Şerifi” yazmaktadır. Yazıların altında ise, 1870 tarihi bulunur. Mimari tasvirler, dönemin diğer cami tasvirlerinden farklı olarak bir çerçeve içine alınmadan ya da bir doğa ile iç içe tasvir edilmemiş, bundan ziyade bağımsız, havada uçarmış gibi tasvir edilmiştir. Renk olarak gri ve mavi tonları kullanan sanatçı, iki boyutlu perspektif algısı yaratmıştır. İki camide de iki cephe tasvir edilirken yine iki caminin ön ce sağ cepheleri gösterilmiştir.

Afyonkarahisar Sandıklı Ulu Cami

Pencere alınlıklarında ise genel olarak geometrik ve bitkisel süslemeler yer alır. Alt seviyede bulunan mazgal pencere alınlıklarında iç içe geçmiş palmetlerin, rumilerle sonlandığı kıvrım dalların ve merkezinden kübik bir form hissi veren vazodan çıkan çiçek motifinin bulunduğu kompozisyonlar tasvir edilmiştir.

Afyonkarahisar Sandıklı Tarihi Hisar Kalesi-Sandıklı Kalesi

 

TARİHİ HİSAR KALESİ-SANDIKLI KALESİ

1325 yılında, Germiyan sultanı Çelebi Hüsamettin Yakup Bin Umur Bey tarafından, Mimar Çoban’a yaptırılmıştır. Kale, yığma topraktan oluşan bir höyük üstündedir. 3 kat surla çevrilmiştir. Güneye bakan dış kale kapısı üzerindeki, iki büyük parça mermerden oluşan kitabe, önemli bir tarihi belgedir. Bu kitabe, kale zamanla yıkılınca, bulunduğu yerden alınmış Çavuş Camii yanına getirilerek, buradaki cami çeşmesinin yan dikmelerine konulmuştur. Kale kitabesinde bir sıfat “Büyük Çelebi” sözü dikkat çeker. Çelebi, Mevlana Celaleddin Rumi’nin evlatlarına verilen bir sıfattır. Mevlana’nın torunu Mutahhare hanımın oğlu olduğu kesin olarak bilinen Hüsameddin Çelebi I, Yakup Bey’in bu kitabede Çelebi Azam sıfatını kullanmasının anlamı budur. Büyük Çelebi Hüsameddin Yakup bin Umur’un ismi Sandıklı kale yazıtında geçmesine rağmen, türbesi Şuhut ilçesi Seydisultan (Ulupınar) dadır. Ancak günümüzde, kalenin sadece 10 metrelik bir bölümü ayakta kalmıştır.

Afyonkarahisar Sandıklı Ali Çavuş Çeşmesi

 

ALİ ÇAVUŞ ÇEŞMESİ

Hisar mahallesinde, Çavuş camisine bitişik bir Osmanlı dönemi çeşmesidir. Kesme taş kaplama olup, her iki kemer ayağındaki mermer yazıtlar, Sandıklı kalesinin Germiyanoğlu Yakup tarafından günümüzde Hisar denilen höyük üzerine kale yapıldığını gösteren kale yapım yazıtlarıdır. Çeşme, 19’ncu yüzyılda yapılmıştır ve yapım kitabesi, kemer iç yüzeyine yerleştirilmiştir.

Afyonkarahisar Sandıklı Miralay Reşat Bey Mezarı Anıtı

 

MİRALAY REŞAT BEY MEZARI ANITI

27 Ağustos 1922 günü Çiğiltepe’yi ele geçirmekle görevlendirilen 57’nci Tümen Komutanı Miralay Reşat Bey, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal’e tepeyi yarım saat içinde ele geçirmek için söz vermiştir. Ancak sözünü yerine getiremez ve tabancası ile intihar eder. Ne var ki, bu kahramanın intiharının ardından kısa bir süre sonra Çiğiltepe, Türk askerleri tarafından ele geçirilir.

Afyonkarahisar Sandıklı Miralay Reşat Bey Mezarı Anıtı

Büyük Taarruzun ünlü komutanlarından Miralay Reşat Bey, vefatının ardından Sandıklı Şehir Mezarlığına defnedilmiş ve adına bir anıt mezar yaptırılmıştır. Ancak takip eden süreçte, naaşı Ankara Devlet Mezarlığına nakledilmiş, ancak anıt mezar yerinde muhafaza edilmiştir.

Afyonkarahisar Sandıklı Yunus Emre Mezarı

 

YUNUS EMRE MEZARI

1985 yılında İlçeye bağlı Yeniçay köyünün ismi “Yunus Emre Mahallesi” olarak değiştirilmiştir. Bu mahallede Çanlı ve Sel isimli iki çay bulunmakta ve bu çayların birleştiği noktada bir mezarlık vardır.

Afyonkarahisar Sandıklı Yunus Emre Mezarı

Bu mezarlığın içinde “Yunus Emre” nin mezarının bulunduğu iddia edilir. Önceleri bir taş yığını olan mezar, sonradan yaptırılmıştır. Daha fazla ayrıntıya girmek istemiyorum, malüm Anadolu’da bir çok yerde Yunus Emre’nin mezarı olduğu iddia edilen yerler var, ama unutmamak gerekir ki, hepsi iddia, burası da iddia.

Afyonkarahisar Sandıklı Tabtuk Emre Türbesi

 

TABTUK EMRE TÜRBESİ

Türbe, bir çıkmaz sokağın arasında kalmıştır. Yunus Emre ve Tabtuk Emre Türbelerinin arası 100 metredir.

Afyonkarahisar Sandıklı Tabtuk Emre Türbesi

Yunus Emre’nin hocasıdır. Daha doğrusu Yunus Emre, Tapduk Baba’nın dervişidir. Horasan erlerinden olan Taptuk Emre, Cengiz Han’ın baskıları nedeniyle Anadolu’ya göç etmiştir. Türbe, önceleri kesme taştan yapılmış bir mezar iken, sonra üstü betonarme bir çatı ile örülerek türbe haline getirilmiştir.

Afyonkarahisar Sandıklı Kültür ve Sanat Evi

 

SANDIKLI KÜLTÜR VE SANAT EVİ

Bu bina; 1932 yılında inşa edilmiştir. Erken Cumhuriyet dönemi mimari özelliklerini taşır. Ahşap ve kerpiç malzeme kullanılarak yapılmıştır. Bina 2006 yılında Karagözler sülalesinden satın alınmıştır. Her türlü kültürel ve sanatsal faaliyetlerde kullanılmak üzere, üst katta ayrıntılı tadilat yapıldı. Binanın giriş ve orta katı, kıraathane olarak kullanılıyor. Ayrıca halk oyunları ve Türk halk müziği ve benzeri kurslar açılıyor.

Afyonkarahisar Sandıklı Hıristiyanlık Devri Yazıtı

 

HIRİSTİYANLIK DEVRİ YAZITI

Sandıklı’da Hüdai Kaplıcaları bölgesinde, 1892 yılında bulunan Aziz Abercius’a ait bir kitabe, o zamanın padişahı Sultan II. Abdülhamit tarafından Vatikan’a hediye edilmiştir. Vatikan’a hediyel edilen bu kitabe, Aziz Abercius’un mezarının Sandıklı’da bulunduğunu gösterir ve Hıristiyanlık tarihi açısından son derece önemlidir. Hatta, Hıristiyanlık Devri Yazıtlarının Kraliçesi” olarak değerlendirilir.

Afyonkarahisar Sandıklı Vita Abercil Kitabı

 

Vita Abercil Kitabı

Aziz Abercius, Hüdai kaplıcalarının yakınında bulunan Hieropolis (günümüzdeki Koçhisar) şehrinde yaşamış ve 1600 yıl önce yazdığı kitabında hayatını anlatmıştır.

Bu kitabın Türkçeye çevrilmesi ve kaplıca tarihine ışık tutması bekleniyor.

Kitaptan anlaşıldığı üzere: kaplıca sıcak sularının doğal yollarla çıktığı yerler Dümbültek tepe mevkiidir. Buradan çıkan suların biriktiği, dağıtımlarında kullanılan taşlar ve oyulmuş havuzlar bulunmuştur. Bu mevkide, kuyu benzeri bir yerden köpürerek, fokurdayarak çıkan sular kaynadığı için “Dümbüldek” ismi verilmiştir.

Yine bu kitapta yazan bir olay var. Roma İmparatoru Marcus Aurellius’un 16 yaşındaki kızı hasta olur. Kızının tedavisi için, iki adamını Sandıklı’ya gönderi. Aziz Abercius’u Roma’ya davet eder. Bu davet üzerine Roma’ya giden Aziz Abercius, imparatorun kızı Lucilla’yı tedavi eder. Roma imparatorunun annesi Faustina, Abercius’un bu iyiliğine karşılık, Hüdai kaplıcalarına bir mimar gönderip hamam yaptırır. Bu hamam günümüzde yoktur.

Afyonkarahisar Sandıklı Hüdai Kaplıcaları

 

HÜDAİ KAPLICALARI

Kaplıcalar ilçe merkezine yaklaşık 8 km uzaklıktadır. İl merkezine ise 70 km uzaklıktadır. Afyonkarahisar-Antalya karayolunun 65’nci kilometresinde, güney batı yönündedir. Kaplıcaların 20 km ilerisinde Akdağ Tabiat Parkı vardır.

Afyonkarahisar Sandıklı Hüdai Kaplıcaları

Önce biraz bölgenin tarihinden söz edelim. Çünkü Sandıklı’nın şifalı sularının tarihi çok eski dönemlere kadar gider. Hatta şifa dağıtan çamur banyolarının ünü Frigyalılara kadar uzanır. Frigya arazisinde bulunan Sandıklı, o dönemde “Pentapolis” olarak biliniyordu. Hz İsa’ın oniki havarisinden biri olan Paulus, bu yörede piskoposluk yapmıştır. Yahudiliğin tarihçesini anlatan Talmud’un 315’nci sayfasında, Frigler döneminde, bu yörenin şarap ve hamamlarının meşhur olduğu yazılıdır. Frigler ve sonraki dönemde buraya Frigya Salutaris (Şifalı Frigya) denilmiştir.

Afyonkarahisar Sandıklı Hüdai Kaplıcaları

Latincede “dertlerden kurtulma” anlamına gelen “salut” sözcüğü yerine günümüzde “Allah korusun, şifa versin” anlamına gelen “Hudai” kelimesi kullanılmaktadır.

Afyonkarahisar Sandıklı Hüdai Kaplıcaları

Kaplıcaların bulunduğu alan, bir termal tatil köyüdür. Burada: doğal saunalar, kardelen çamur banyoları, umumi ve saatlik havuzlar, apart ve kür merkezleri vardır.

Kaplıcalarda bulunan termal su, yer altından 72 derece sıcaklıkta çıkar.

Çamur banyoları

Hüdai kaplıcalarını, diğer kaplıcalardan ayıran en önemli özellik, ünü tüm dünyaya yayılmış olan çamur banyolarıdır. Bu mucizevi çamur banyoları 500 metre devam eden jeolojik bir çatlağın, farklı yerlerinde kaynayıp 68 derecelik sıcaklığa ulaşan şifalı su ile özel şekilde hazırlanan toprağın karışımından oluşur.

Afyonkarahisar Sandıklı Hüdai Kaplıcaları

Toprak, 68 derece sıcaklıktaki şifalı su ile karıştırılınca 40-45 derece sıcaklıkta bir çamur oluşur. Bu toprak, kaplıca yakınlarından sağlanan, çok az kumlu kızıl bir kildir. Çamur banyosu küvetini 30 cm kalınlığında dolduran kil, üzerinden geçirilen sıcak kaplıca suyu ile çamur haline getirilir. Sıcak kaplıca suyu, çamurun üzerinde 3-5 cm kalınlığında bir süre bekletildikten sonra kesilerek küvetten tamamen akıtılır. Sonra kürekle açılan çamurun içine, hasta başı dışarıda kalacak şekilde uzanır, üstü çamur ile örtülür. Belirli bir süre çamurun içinde kalan hasta için günde bir defa bu işlem uygulanmalıdır. Bu çamur banyosunun: nevrit, nevralji, kırık-çıkık tedavileri, her türlü romatizmal hastalıklar, çocuk felci ve kadın hastalıklarında yararlı olduğu onaylanmıştır.

Afyonkarahisar Sandıklı Akdağ Tabiat Parkı

 

AKDAĞ TABİAT PARKI

İlçe merkezine bağlı Sorkun köyünden 10 km sonra, köy meydanında yönlendirme tabelaları bulunuyor. Milli parka ulaşım yolu oldukça zorlu, virajlı ve dar parke bir yolla buraya ulaşılıyor.

Afyonkarahisar Sandıklı Akdağ Tabiat Parkı

Buraya giriş ücretli, otomobil girişi 10 TL dir. Göl kenarında oldukça fazla piknik yeri ve içme suyu vardır. Ayrıca, küçük stantlarda gözleme, katmer, ayran, ızgara köfte ve çay satılıyor.

Afyonkarahisar Sandıklı Akdağ Tabiat Parkı

Burada: patika yollar, atlı gezi yolları, bisiklet parkurları, yaban hayatı izleme noktaları, gölet, gölcükler ile günübirlikçiler ve kampçılar için yapılmış sosyal tesisler ve bungalovlar bulunuyor.

Afyonkarahisar Sandıklı Akdağ Tabiat Parkı

Yürüyüş yapmak isteyenler, yaklaşık 20 km uzunluğundaki kanyona girebilirler ve özellikle kanyonda Çivril gölüne dökülen Akçay görülmelidir. Kanyon boyunca trekking yapılıyor.

Afyonkarahisar şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

 

Isparta Gönen

Isparta Gönen

Isparta Gönen: İl merkezine 25 km uzaklıktadır. Isparta-Burdur karayoluna 5 km uzaklıktadır. Deniz seviyesinden yüksekliği 1050 metredir. Tınaz tepenin hafif meyilli yamaçlarına yerleşmiştir.

Uzun yıllar “Konak” ismi ile de anılan Gönen, Konan ismini kervancıların İzmir-Aydın kervan yoluyla İç Anadolu’ya geçerken Gönen höyüğündeki fener nedeniyle, burada konaklamalarından almıştır.

Isparta Gönen

İlçede turizm önemli bir potansiyel olarak değerlendirilmekte, Güneykent beldesinde yapılan gül turizmi, son yıllarda 15 bin civarında turistin buraları ziyaret etmesine sebep olmuştur. Ayrıca Yunus Emre hakkında da türbesinin burada olmasına istinaden çeşitli etkinlikler düzenlenmektedir.

Isparta Gönen

 

TARİHİ

Roma imparatoru Augustus’un, Pisidia bölgesinde kurduğu 4 şehirden birisidir. Sonraki dönemde, bölgede Hamitoğlu Beyliğinin egemenliği görülür. Hamitoğlu Hüseyin Bey, toprakların büyük bölümünü Osmanlı Sultanı I. Murat’a satmış ve Gönen’e çekilerek geri kalan topraklarını buradan idare etmiştir. İstiklal savaşında İtalyan’ların Antalya’yı işgallerinden sonra, işgale Burdur ve Isparta yönünde devam edeceklerinin anlaşılması üzerine Isparta’da mahalli direniş çalışmaları başlatılmıştır. Bu çalışmaların önderliğini yapan Hafız İbrahim teşkilatlanmayı gerçekleştirmek için, 22 Haziran 1919 tarihinde bir bildiri yayınlar. Bu bildiriyi duyan Gönenliler bir toplantı yaparak, Gönen’den 76 gönüllüyü hemen Isparta’daki birliğe göndermişlerdir. Gönen 1990 yılında ilçe olmuştur.

 

ELMA

İlçede en fazla gelir getiren ürün elmadır. Toplam 8930 dekarlık alanda 16 bin ton elma hasat edilmektedir. En fazla elma varlığı Senirce köyündedir.

Isparta Gönen

 

GÜL

İlçede 3758 dekar alanda yağ gülü üretilmekte ve 1425 top yağ gülü çiçeği elde edilmektedir. İsparta il genelinde en fazla gül üretimi burada yapılmaktadır. Elde edilen gül yağı, özellikle Arap ülkelerine ve Avrupa ülkelerine ihraç edilmektedir.

Isparta Gönen Meslek Yüksek Okulu

 

GÖNEN MESLEK YÜKSEK OKULU

Süleyman Demirel Üniversitesine bağlı Meslek Yüksek Okulu; Muhasebe Programı ve Büro Yönetimi ve Sekreterlik Programları ile başlamış ve 2004 yılında Gönen’e taşınmıştır. Halen Yüksek Okul bünyesinde 7 bölüm ve 11 programla eğitim ve öğretime devam edilmektedir.

İsparta il merkezindeki Üniversite kampüsüne 17 km uzaklıktadır.

GEZİLECEK YERLER

Isparta Gönen Eski Hamam

 

ESKİ HAMAM

İlçe merkezinde Cami mahallesi Hamam Sokaktadır. Mülkiyeti Gönen Belediyesine, sorumluluğu ise Vakıflar Genel Müdürlüğüne aittir. 2003 yılında, I. Gurup Anıt Eser olarak tescil edilerek koruma altına alınmıştır. Hamamın önünde bulunan ve hamama sonradan eklendiği düşünülen geniş kare mekan, kiremit çatılıdır.

Metruk hamam, halk arasında Selçuklu hamamı olarak bilinmektedir. Müze kayıtlarında ise “Eski hamam” olarak geçer. Kitabesi ve vakfiyesi yoktur. Ancak 50 yıl öncesine kadar faal olduğu ve kullanıldığı söylenir.

Isparta Gönen Eski Hamam

Kare şeklindeki hamam, soğukluk, ılıklık ve sıcaklık bölümünden oluşur. Hamamın önünde ve sonradan eklenen kare mekan, kiremit çatılıdır. Bu mekanın ilave bir hamam yapısı olduğu düşünülmektedir. Çünkü günümüze kadar gelebilen sıvalarından bu durum anlaşılmaktadır. Orta mekanın doğusunda kare planlı pandantif geçişli kubbeli bir halvet vardır. Kubbede bir adet ortada, yedi adet çevresinde aydınlık feneri bulunur. Bu kısımda batı ve güneyde köşeleri motifli iki kurna vardır. Mermer kurnalar özgündür. Batıda kurnanın iki köşesinde kum saati şeklinde kabartma vardır. Plan olarak Anadolu’daki birçok hamamla benzerlik göstermez.

Isparta Gönen Sinan Dede Türbesi

 

SİNAN DEDE TÜRBESİ

Gümüşgün (yeni adı Baladız) köyündedir. Osmanlı döneminde yapılmış ya da onarılmıştır. Net yapım tarihi bilinmiyor. Türbenin çevresinde etkinliklerde kullanılabilecek mekanlar vardır. Türbe sekizgen planlı, blok taş platform üzerine inşa edilmiştir. Giriş kısmında taç kapı, sivri kemerli ve kenarlar dışbükey silmedir. Zamanla duyulan gereksinim nedeniyle kapının üzerine metal malzeme ile saçak yapılmıştır. Dört kenarda, altta dikdörtgen üstte daha küçük aydınlık pencereler bulunur. İçten tavanı kontroplak kaplıdır. Dıştan kırma çatılıdır. Girişi yaklaşık 150 cm yüksekliğinde demir, tek kanatlı bir kapıdan sağlanır. İçerisinde Sinan Dede’ye ait olduğu söylenen bir sanduka vardır. Sinan Dede’nin 1180-1270 yıllarında yaşadığı hususu, Gümüşgün Köyü Kültür Derneği tarafından iddia edilmektedir. Türbenin iç kısmında üzerinde çok sayıda eşarp olan bir sanduka bulunur. Türbenin duvarlarında Hz. Alinin resimleri ve kılıcı zülfikara ait işlenmiş motifler görülür. Ayrıca Alevi-Bektaşi geleneğine ait işlemeler de vardır. Türbede mum yakabilmek amacıyla köşeler oluşturulmuştur. Türbenin pencerelerinde çok sayıda mum bulunmaktadır. Türbenin içinde, türbenin ihtiyaçlarını karşılayabilmek için bir bağış kutusu konmuştur.

Isparta Gönen Sinan Dede Türbesi

Peki Sinan Dede kimdir? Sinan Dede, Anadolu erenlerinden, Horasan erlerinden, hem Anadolu’yu Türkleştiren ve Müslümanlaştıran, büyük bir asker ve aynı zamanda da büyük bir evliya olarak kabul edilmektedir.

Gümüşgün Aşure Şenlikleri

Sinan Dede Türbesinin yanındaki alanda, her yıl Aşure Şenlikleri düzenleniyor.

 

Gümüşgün Tren İstasyonu

İzmir-Aydın hattı kapsamında İngilizler tarafından 1911 yılında yapılmıştır. İstasyon yapısı, ambar, lojman, su deposu, gazhane ve tuvalet yapılarından oluşur. Ana istasyon binasının bir kısmı tek, bir kısmı iki katlıdır. İki katlı bölümün üst katı misafirhane şeklinde tasarlanmıştır. Alt katta ise, bekleme salonu, gişe, büro odaları gibi hizmet birimleri bulunur. Yapının ön kısmında, üstü kiremit örtülü ahşap bir sundurma vardır. Yapı, taş yığma tekniğiyle yapılmıştır. Dış cephede su basman kotu üzerinden itibaren taş duvar görülür. Bu taş duvar arasında dört sıra tuğla hatır yapının etrafını döner. Ayrıca saçaklar da tuğladır. İstasyon yapısının hemen karşısında, rayların diğer tarafında ambar yapısı vardır.

Isparta Gönen Tarihi Kale ve Konane (Conana) Antik Kenti

 

TARİHİ KALE VE KONANE (CONANA) ANTİK KENTİ

Gönen ilçesinin kuzeybatısında, ilçe merkezinden yaklaşık 3 km uzaklıktadır. 1656 metre rakımlı Kaletepe adı verilen, yüksekçe bir dağın yamaçlarında kurulmuştur.

Antik dönemde Pisidia olarak adlandırılan Göller bölgesindeki Conana antik kenti, önemli yerleşimlerden birisidir. Çünkü: ticaret yolları üzerinde yer alır. Ayrıca Burdur Gölünün batısında kalan verimli ovalara hakim konumdadır.

Şehir: Hitit, Frig, Lydia, Hellenistik, Roma, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde yerleşim görmüştür. Teraslar üzerine konumlandırılmış olan kent, bölgenin hem savunma hem de mimarlık tarihi açısından önemli bir yapılaşma yeridir.

Isparta Gönen Tarihi Kale ve Konane (Conana) Antik Kenti

Antik kentten ilk olarak Ptolemaios söz eder. Ancak şehrin yeri, 1874 yılında Alman tarihçi Profesör G. Hirscfeld tarafından keşfedilmiştir. Hirscfeld, kentin ismini Sagalassos’da bir yazıt üzerinde okumuş ve kenti ilk olarak Gönen ilçesine atfetmiştir.

2009 yılından bu yana sürdürülen yüzey araştırmaları, Gönen ilçesinin 2 kilometre kadar kuzeybatısında yer alan 1656 metre yükseklikteki Kale Tepe üzerindeki yerleşmede yoğunlaşmıştır. Kentin ilk yerleşim alanı Kale Tepe üzerinde olmasına karşın Roma döneminden itibaren Akyokuş Tepe’ye taşınmış olduğu ve zamanla da modern Gönen ilçesinde konumlandığı tespit edilmiştir.

Kale Tepe, oldukça iyi durumda korunmuş olan sur duvarlarıyla tahkim edilmiştir.  Bu sur duvarları, 4 metre uzunluğunda ve 1 metre genişliğinde taşların harçsız bir şekilde bir araya getirilmesiyle yapılmıştır. Kalenin ihtiyacı olan su, Yuvetça yaylasındaki pınarlardan, 35 cm çapındaki toprak künklerle getirilmiştir.

Kalenin içinde, düzenli bir yol şebekesi ve geniş bir yerleşim alanı yer almaktadır. Bu haliyle, yerleşme alanı tam donanımlı bir yerleşmenin çekirdeği olma görüntüsü vermektedir. Kale Tepe yerleşmesi izole edilmiş, müstahkem bir kale görünümündedir. Pisidia’da birçok noktada karşımıza çıkan, küçük ölçekli, dağ zirvelerinde veya yüksek tepeler üzerinde konumlandırılmış yerleşmelere benzerdir. Yüksek rakımlı tepelerin üzerine yerleşmiş olan Hellenistik dönemin bu kale görünümlü yerleşmeleri Strabon’un “Pisidialılar Pamphylia Ovasını çeviren dağlık arazide oturuyorlardı” tanımlamasıyla oldukça uyum içindedir.

Evet, Kale Tepe içindeki yerleşimi anlatmaya devam edelim: Tepenin güneydoğu kısmında, şehre girişi sağlayan yolun her iki yanında Tümülüsler ve kayaya oyulmuş mezarlardan oluşan bir nekropol alanı vardır. Mancarlı sırtı olarak isimlendirilen bu alanda bulunan Tümülüslerin çapları yaklaşık 5-9 metre arasında değişir, düzgün kesme taşlarla çevrili, üst tarafı tıraşlanmış ve ortası kaçak kazılar sonucu oyulmuştur. Bu Tümülüs mezarların ortalarında, doğu batı yönünde uzanan, dikdörtgen planlı ve büyük düzgün blok taşlardan yapıldığı anlaşılan mezarlar görülür. Tümülüslerin üstünde ise, Geç Helenistik ve Erken Roma dönemlerine tarihlenen günlük mutfak kullanım eşyası seramik parçaları vardır. Bu seramik parçalarına göre; tepe üzerinde bulunan yerleşmenin Erken Helenistik Dönemden itibaren kurulmuş olduğu ve muhtemelen Roma döneminde terk edildiği tahmin edilmektedir. Mancarlı sırtından Kaletepe zirvesine doğru çıkıldıkça, işlevi tam olarak anlaşılamayan kare planlı binaların kalıntıları ve temel seviyesindeki duvarları görülür. Antik kentin kalıntıları, Kaletepe zirvesine kadar yayılmıştır. Zirvede sarnıçlara ve işlevi anlaşılamayan değişik tipte bazı mekanlara rastlanılmıştır. Kalıntılara göre burada bir küçük kale bulunduğu düşünülür.

Şehirde, MÖ 1’nci yüzyıldan itibaren sikke basıldığı bilinmektedir ve şehre ait ilk bilgilere bu sikkelerden ulaşılır.

İmparatorluk sikkelerinin basımı, İmparator Hadrianus’tan (MS 117-138), İmparator Gallienus (MS 260-268) dönemine kadar devam eder. MS 7-8’nci yüzyıllarda İstanbul’da derlenmiş piskoposluk listelerinde, Konane ismi görülür. Kent, Pisidia Antiokheiası Başpiskoposu altında sınıflandırılmıştır. Kent piskoposu ya da kilise temsilcileri, ikonaların onurlandırılması hususunu görüşmek üzere MS 787 yılında İznik’te toplanan 2’nci Konsey’de görünürler. Ayrıca, Aziz Zosimos hikayesinin anlatıldığı bir Hıristiyan metinde, kentten bahsedilir.

Ancak günümüzde fazlaca bir kalıntı görülmez. Mimari parçalar ve bol miktardaki mezar stelleri, Isparta müzesinde sergilenmektedir.

Isparta Gönen Demirci Mehmet Efe Konağı

 

DEMİRCİ MEHMET EFE KONAĞI

İlçe merkezine 7 km uzaklıktaki Demirlidağı eteğinde kurulmuş İğdecik köyünde köy meydanının yaklaşık 100 metre batısındadır.

19’ncu yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Yarı bodrumlu, zemin üzeri bir katlıdır.

Demirci Mehmet Efe, Milli Mücadele yıllarında, 1920 yılında, Süleyman Efendiye ait bu büyük binayı karargah binası olarak 7 ay süreyle kullanmıştır. Aydın cephesinden düşman baskısı altında tutunamayarak geri çekilen Demirci Mehmet Efe, tren ile yakınından geçmekte olduğu İğdecik köyünü görünce, bu köyün manzarasını çok beğenmiş ve burada oturmaya karar vermiştir. Ardından birkaç ailenin evini boşaltmış ve bu evlere kendisi ve ailesini yerleştirmiştir. Demirci Mehmet Efe, Milli Mücadele tarihinde “İğdecik baskını” olarak bilinen tarihi olayda bu konakta bulunuyordu. Baskın sabahı bu konaktan kaçarak İğdecik köyünün arkasındaki dağlara sığınmıştır. Demirci Efe daha sonra Nazilli’de ikamet etmeye başlamış ve 1959 yılında ölümüne kadar orada kalmıştır. İğdecik baskınından da söz etmek istiyorum. 10 Kasım 1920 tarihinde, Refet Bey, Afyon-Adan a arasındaki Güney Cephesine tayin edilince, Kuvayi Milliye ve Kuvayi Nizamiye yani düzenli ordu arasında çekişme olur, bu sıralarda çeteciliği savunan Galip Hoca ve Çerkes Ethem, Demirci Mehmet Efe’yi kendi yanlarına almak isterler. Refet Bey ise, düzenli bir ordu kurulması için Efe’yi Konya’ya davet eder. Efe, kendisine olumlu veya olumsuz bir cevap vermez, ama bir gece İğdecik köyüne baskın düzenlenir, Efe’nin kuvvetleri dağıtılır, Efe çok az adamıyla dağa kaçmayı başarır, dağa kaçarak kendisini kurtarmasına rağmen, kuvvetleri teslim olur. Daha sonra Ankara Hükümeti, Milli Mücadeledeki başarılarından dolayı kendisini affeder.

Bir dönemin tarihine tanıklık etmiş bu konak, günümüze kadar ayakta kalmayı başarmıştır. Ayrıca, bu konak tarihi değerleri dışında, mimari anlayışı ve gösterişli süslemeleriyle de geleneksel Isparta evleri içinde önemli yer tutar. Özellikle konağın en çok dikkat çeken yönü, ana yola bakan cephede yer alan iki odanın alçı tavan süslemeleridir. Realist üslupta yapılarak kendi renklerine boyanmış olan meyvelerin tasviri, diğer evlerde görülmemektedir. Meyve tabağı içindeki limon ve mandalina gibi sıcak iklimlerde yetişen meyvelerin tasvir edilmesi, bunu süslemeyi yapan ustanın gezdiği yerlerden ve hayal gücünden kaynaklanabileceği gibi, Demirci Mehmet Efe’nin Ege ikliminde doğup büyümesinden ve bu meyveleri daha önce tanımasından dolayı süslemenin onun zevklerine uygun yapılmış olabileceğini de akla getirmektedir. Öte yandan bu tür realist süslemelerin, yörede yaşayan gayrimüslim, daha doğrusu Rum ustalar tarafından yapılması muhtemel görünür. Bu görüşü doğrulayacak bir husus o dönemlerde İğdecik köyünün yakınlarında, Gönen ilçesi civarında bir kısım Rum vatandaşın yaşamakta olduğudur.

Ancak yapı günümüzde oldukça harap durumdadır. Mülkiyeti Gülsüm Erdoğan adına kayıtlıdır. Kapısı kilitlidir, koruma altına alınmamıştır.

 

KOÇTEPE İNCİRLİKAYA ODA MEZARLARI

Isparta-Burdur kara yolunun doğusunda, Koçtepe köyü İncirlikaya mevkindedir. 6 mezar, toprak düzeyinin üstünde kayada, 1 tane dromoslu mezar tepenin güney doğusunda tarla içinde, ikinci kromoslu mezar odası güneydoğudaki tepenin ilk eteğinde, son mezar odası da bu alandadır. Mezarların iki tanesi dromosludur. Bir mezarın içi iki odalı olup 4 adet kline ihtiva eder. Diğer bazı mezarların çatısı iki tarafa eğimlidir. Cephesi kaya yüzeyinde olanların ön kısmı tıraşlanmış ve kapı kenarlarını bantlarla çevirmişlerdir. Roma dönemi mezarlarıdır. Pisidia kaya mezarlarının diğer örnekleriyle benzerlik gösterir.

 

AKYOKUŞ TEPE ANTİK YERLEŞİMİ VE NEKROPOL ALANI

Gönen ilçe merkezinin yaklaşık 1 km kuzeyinde, yaylaya çıkan orman yolunun batısında, 1267 metre yüksekliğinde, doğal bir tepedir. Tepenin yamaçlarında ve zirvesinde, farklı dönemlere ait seramikler ve büyük şekilsiz inşaat taşları görülür. Önceki yıllarda, piknik alanı haline getirmek maksadıyla tepenin zirvesi, 1-1,5 metre tesviye edilerek tamamen düzleştirilmiş, yamaçlarda 5 farklı teras oluşturularak ağaçlandırma ve bu ağaçları sulamak için bir sistem yapılmıştır. Tepenin yamaçlarında yer yer kaçak kazı çukurları görülür.

 

GÜNEYKENT KASABASI

Isparta il merkezine 40 km ve Gönen ilçe merkezine 13 km uzaklıktadır. Kasabanın hemen girişinde Yunus Emre heykeli vardır.

Isparta yöresinin en güzel gülleri, burada yetiştirilir. Gül toplama döneminde, turist gurupları Güneykent kasabasına gelirler ve tarlalardan gül toplayabilirler. Tarlalarda gül toplarken, gül bahçelerinin güzel kokularını hissedebilirsiniz. Hatta, yurt dışından da, gül toplamak üzere, buraya çok sayıda turist gelmektedir. Gül toplama yanında: gül temalı figürler, heybeler, dokumalar ve iğne oyaları da satılmaktadır.

Isparta Gönen Manastır Koruluğu

 

Manastır Koruluğu

İlçenin en önemli ormanlığıdır. Burada Yunus Emre Türbesi vardır ve buraya manastır isminin verilmesinin sebebi: “mana-sır” kelimesinden gelmektedir. Sonra mana esastır ve manastır olmuştur. Aslında Hıristiyanlara ait en ufak bir işaret yoktur. Burada Manastır ormanlık yer anlamındadır. Ancak Manastır mahallesinin yeni ismi “Pazar Mahallesi” dir. Mezarların 1963 yılına kadar tapulu vakfıyesi varken, kadastro geçince vakfın arazileri ormana verilmiştir. Mevcut ormanların ayakta kalması bu kutsal mezarlar sayesindedir. Yunus Emre’nin mezarı ancak böylesine kutsal bir yerde olabilir.

Isparta Gönen Yunus Emre Türbesi

 

Yunus Emre Türbesi

Pazar Mahallesi, Manastır mevkiinde çam ormanları arasında göletin hemen üstünde bir türbe vardır. Bu türbe yapısı, 1993 yılında betonarme olarak yeniden inşa edilmiştir. Türbe sekizgen planlı olup mekanı dışarıdan çepeçevre saran tretuvar bulunur. Su basman seviyesine yükseltilmiş olan türbenin girişi batı yönündedir. Giriş kapısının iki yanında, tabana kadar uzanan birer niş vardır. Geri kalan yedi cephesi birbirinin aynısı olup, her bir cephenin ortasında kemerli bir pencere ve pencerenin her iki tarafında giriş cephesinde olduğu gibi birer niş bulunur. Yapının üstü sekizgen kırma çatı ile kapatılmış ve Marsilya tipi kiremitle örtülmüştür. Çatının en yüksek noktasında “alem” bulunur.  

Isparta Gönen Yunus Emre Türbesi

Bu türbenin Yunus Emre ve hocası Taptuk Emre’ye ait olduğuna inanılır. İslam inanışına göre, büyük ve bilgili kişilerin mezarı sağda, diğerleri sol tarafta bulunur. Türbeye girince sağda bulunan ilk mezar Yunus Emre’nin, sonrakiler sırasıyla Taktuk Emre, Sinan Efendi ve Vakfıyenin kurucusu Saadettin Efendidir.

Isparta Gönen Yunus Emre Türbesi

Türbenin hemen dışında, Yunus Emre heykeli bulunuyor. Gönenliler bu türbeye özel bir ilgiyle bakmakta ve yaşamasını sağlamaktadır. Her sene duvarları yeniden sıvanmakta, üzerine örtüler örtülmektedir.

Isparta Gönen Yunus Emre Türbesi

Ancak yine de bu mezarların kimlere ait olduğu net olarak bilinmemektedir. Bu mezarların ermiş kişilere ait kutsal mezarlar olduğuna inanılır. Hatta Hacı Bektaş-i Veli’nin müritlerinden birine ait olabileceği söylenmektedir. Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre’ye Taktuk Emre’ye gitmesi için yol göstermiştir. Sonuç olarak: halk burayı kutsal bir yer olarak kabul etmiş ve her yıl binlerce insan burayı ziyaret ederek dua etmekte ve adaklar adamaktadır.

Isparta Gönen Yunus Emre’yi Anma ve Aşure Şenlikleri

 

Yunus Emre’yi Anma ve Aşure Şenlikleri

İlçede: 1991 yılından bu yana, her yıl Haziran’ın son Cumartesi günü; Yunus Emre’yi anma ve Aşure Şenlikleri yapılır. Bu şenliklerde amaç: Yunus Emre’yi halka tanıtmak ve sevdirmektir.

Isparta Gönen Yunus Emre’yi Anma ve Aşure Şenlikleri

Türbe çevresindeki etkinlik alanında davetlilerin yapılan etkinlikleri ve gösterileri izleyebilecekleri bir amfi, eğime uygun olarak düzenlenmiştir. Amfinin yanındaki yarı açık bir mekan ise yemek hazırlama bölümü olarak kullanılmaktadır. Amfinin karşısında protokol için ayrı bir yarı açık mekan oluşturulmuştur.

Isparta Gönen Kuru Fasulye Günü

 

Kuru Fasulye Günü

Gönen ilçesinde, ülkemizin dört bir yanından gelen Gönen Öğretmen Okulu Mezunları ve ailelerinin katılımı ile, her yıl Haziran ayının son Pazar günü, Geleneksel Kuru Fasulye Günü etkinlikleri düzenlenmekte olup, bu etkinlikler 1945 yılından bu yana sürdürülmektedir.

Isparta tanıtımı.