Van Erciş

Van Erciş

Erciş bölgesine birkaç kez gittim, özellikle: Van yönünden gelirken, öncelikle sağ yanınızda, yol ile göl arasında, büyük bir yeşillik, yeşil alan görüyorsunuz ve daha sonra, buranın Erciş ilçe merkezi olduğunu anlıyorsunuz.

Evet, yemyeşil bir yer. Düzenli yapılaşma var, güzel bir yer olduğunu gördüm.

 

ULAŞIM

Erciş ilçe merkezinin, il merkezi olan Van şehrine olan uzaklığı: 90 km.dir. Erciş-Adilcevaz arasındaki uzaklık: 66 km. Erciş-Ahlat arasındaki uzaklık: 88 km. Erciş-Tatvan arasındaki uzaklık: 130 km. Erciş-Patnos arasındaki uzaklık: 54 km. Erciş-Ağrı arasındaki uzaklık: 144 km. Erciş-Doğubayazıt arasındaki uzaklık: 133 km.

İran’dan, Ortadoğu’ya giden transit yol, buradan geçmektedir.

TARİHİ

Tarihte, yöreye verilen isimler: Arzaşkun, Arsissa, Argişti Khinili, Arciş, Ardişi, Eganis, Erdiş. Urartu krallarından II. Arsissa, bu topraklar üzerinde Arsissa veya Arzaşkun isimli şehir kurmuşlardır. Takip eden dönemlerde ise, yörede: Selçuklular, Osmanlılar, Celayirliler ve Karakoyunlular egemenlik kurmuşlardır.

1365-1469 yılları arasında ise, Doğu Anadolu, Irak ve İran topraklarında egemenlik kuran Karakoyunlu Devletine başkentlik yapmıştır.

13.yüzyılda: ünlü ticaret yolunun buradan geçiyor olması, yörenin önem kazanmasına neden olmuştur.

1841 yılında, Van gölü sularının alçalıp-yükselmesi nedeniyle, Erciş halkı, eski yerleşim yerleri olan Erciş kalesi ve civarını terk ederek, bugünkü yere taşınmışlardır. 1910 yılında, Erciş, İlçe olur. 1915 yılındaki Rus işgali sırasında yaşanan, Ermeni vahşeti ve kötü günler, 1 Nisan 1918 tarihinde işgalin sona erdirilmesiyle bitirilir.

 

GENEL

Van ilinin, en büyük nüfusuna sahip ve en gelişmiş ilçesidir. Ticaret hayatı çok güçlüdür. Özellikle: kükürt gibi doğal ürünlerini işleyecek sanayi tesislerinin bulunmaması, büyük eksikliktir. Günümüzde, ilçenin en büyük geçim kaynağı:  Erciş Şeker Fabrikasıdır.

Konum olarak: göl kıyısında bulunmayıp, Van gölünden 5 km. içeridedir. Sanırım göl taşkınlarından korunmak için, göl kıyısında yapılmamış. Göl seviyesinden yükseklik ise: 25 metredir. İklim şartları düşünüldüğünde, tek kelime: kışın muhteşem soğuktur.

Erciş ovası: Van gölü kıyılarının en geniş ovalarının başında gelir. İlçe merkezi, tam bir kavak cennetidir. Süphan dağının yakınlarında bulunması nedeniyle, yerde ince bir toz tabakası hiç eksik olmaz. Hani, en küçük bir rüzgarda, her yer toz-duman derler ya, o ölçüdedir.

ERCİŞ ASKERİ BİRLİKLERİ

Son olarak, Erciş’ten söz edipte, burada bulunan “Askeri Birliklerden” söz etmemek olmaz. Erciş: bulundurduğu birçok askeri birlik ile öne çıkan ve bu birliklerde askerlik hizmetini yapanların, burada yaşamış olmaları ve anılarının bulunması ile de öne çıkan bir yer. Buraya atanan askeri şahıslar: bulundukları yerden Van hava alanına uçakla gelmekte ve daha sonra, kara yolu ile Erciş’e ulaşmaktadırlar.

ERCİŞ ÜZÜMÜ

Fındık büyüklüğünde, kabuğu çok ince, tadı ise ne ekşi-ne tatlı olarak öne çıkıyor. Yiyenlerin ağzında, farklı tatlar bırakıyor.

Erciş üzümü: aşağıda belirteceğim gibi, Urartular döneminde, yörenin en büyük tarımsal etkinliği olarak öne çıksa da, daha sonraki dönemlerde, üzüm hakkında herhangi bir bilgi bulunmamaktadır.

Ancak: 1800’lü yıllarda, Erciş yöresinde, üzüm, birçok ailenin geçim kaynağı olarak biliniyor. Bu üzüm, özellikle: yörede yaşayan Ermeniler tarafından, şarap yapımında kullanılmış. Hatta, ünü, Fransa’ya kadar uzanmış. Ancak, zamanla Ermenilerin bölgeden ayrılmaları üzerine: Erciş üzümü üretiminde de duraklama olmuş.

Rus işgaliyle de, üzüm üretimi tamamen bitmiş. 1900’lü yılların ortalarında, üretim yeniden canlanmış. Ancak: yine de günümüzde, Erciş yöresinde üzüm üretimi, pek yaygın değil.

NE YENİR

Fazla bir yemek kültürü yok. Ancak, ilçe merkezinde, kahvaltıda mutlaka “sucuklu-yumurta” denemelisiniz. Yemek olarak ise, lokantalarda “etli kuru fasulye” yemelisiniz. Burası: et diyarıdır. Özellikle: kuzu eti önerilir.

GEZİLECEK YERLER

 

ÇELEBİBAĞI BELDESİ

Burası, Zilan ayının Van gölü ile buluştuğu nokta. Burada: sazlık ve çimenlerden oluşan ve içinde yaklaşık 50’ye yakın kuş barındığını görebilirsiniz. Yani, çok büyük bu sazlık alanda, her an değişik kuş türleriyle karşılaşmak mümkün.

Hatta: Van gölü kıyısında filamingoları görebiliyorsunuz.

Çünkü: Çelebibağı bölgesi, filamingoların göç yolları üzerinde bulunuyormuş.

Bu nedenle, havaların ısınmasıyla birlikte, özellikle büyük sürüler halinde filamingoları görmek mümkün. Burada: 3 ay konaklıyorlarmış. Eylül ayından itibaren de, daha güneye, sıcak bölgelere gidiyorlarmış.

ZORTUL KÜMBETİ

İlçe merkezine bağlı, Zortul köyündedir. Karakoyunlulardan önemli bir şahsiyet için, 15.yüzyıl başlarında inşa edildiği düşünülmektedir.

Kümbetin üzeri, piramidal bir külahla örtülmüştür. Üzerindeki figürlü bezemeler görülmeye değerdir. Bu bezemelerde: çift başlı kartal, aslan ve kuş figürleri var. Bunların yanında: bitkisel bezemeler ve külahın altında, yazı kuşağı dolanmaktadır.

Van Erciş Kalesi

ERCİŞ KALESİ

Erciş-Adilcevaz kara yolu üzerinde bulunuyor ama ana yoldan ayrılarak, tali yola, yani sola sapmak gerekiyor.

Kalenin büyük kısmı yıkılmış ve günümüze herhangi bir kitabe bulunmamaktadır. Bu yüzden, kim tarafından ve hangi tarihte yapıldığı bilinmemektedir. Ancak, yapının gerek mimari ve gerekse teknik özelliklerine bakılarak: muhtemelen 12. ile 14.yüzyıl arasında yapıldığı söylenebiliyor.

Yapıldığı dönemden sonra, burayı gezen Evliya Çelebinin yazılarında, bu kale ile ilgili ayrıntılı bilgiye sahip olmak mümkün. Evliya Çelebi Erciş kalesi hakkında şunları yazmaktadır: Van gölü kenarında, kayalık bir tepe üzerinde, dört köşesi kuvvetli bir kaledir.

Her taşı, fil büyüklüğündedir. Dört köşesindeki kuleler, gayet sağlamdır. Havalesiz bir kale olduğundan, duvarı o kadar yüksek değildir.

Fakat, o kadar geniştir ki, üzerinde bir atlı cirit oynayabilir. Çevresinde hendek yoktur. Bazı yıllarda, Van gölü suları yükselince, bu kale 8 ay sular altında kalır.

Kalenin iki kapısı vardır. Kale içinde, üstü toprak örtülü 1000 ev vardır. Bir de minareli Süleyman Han camisi vardır. Yusuf Paşa camisi, tamir edilmiş haldedir. Kale içinde, 200 kadar dükkan vardır. Ayrıca, güzel bir liman vardır ve Van gemileri, tüccarları buraya getirir.

 

Evet, işte bu muhteşem anlatımlara inanarak, kaleyi görmeye giderseniz, maalesef kaleden geriye yani günümüze bir şey kalmamış olduğunu görürsünüz.

Sadece, birkaç sur duvarı ve hatta göl suları içindeki sur duvarları. Yine de, gerçek olan şu ki: Evliya Çelebinin yazılarının doğruluk derecesi tartışılmaz, demek ki bir zamanlar burada gerçekten muhteşem bir kale varmış. Bu havayı teneffüs etmek isterseniz, kaleden günümüze kalan iki sur duvarını görmeye gidebilirsiniz.

HAYDARBEY- BALIK BENDİ MESİRE YERİ

Ala dağların eteklerinden doğarak gelen ve Van gölü ile kucaklaşan Deli çayın bulunduğu bölge özel bir anlam taşıyor.

Burada: her yıl Nisan-Temmuz ayları arasında, Van gölünün derinliklerinden gelen inci kefalleri: yumurtalarını bırakmak üzere, deliçaya girmeye çabalıyorlar ve bu çabaları, muhteşem bir görüntü ortaya çıkarıyor. Bu görüntü: tam anlamıyla, dans eden balıklar.

Çünkü: yumurtlamak üzere, dereye girmeye çalışan balıklar, suyun ters istikametine doğru hareket ederken, kayaların yüksekliği nedeniyle, zıplayarak hedeflerine ulaşmaya çalışıyorlar. Bu mevsimde, buralarda olursanız, bu görüntüyü izlemenizi öneriyorum.

Dünyanın başka bir yerinde, benzer bir görüntü olabileceğini sanmıyorum. Mutlaka zaman ayırın. Zaten, bu yöre aynı zamanda, yöre halkı tarafından piknik yeri olarak kullanılıyor.

Yeri mi: Erciş-Van kara yolunun, 10’ncu kilometresinde, Şeker Fabrikasının yanında. Burası: Erciş Özel İdaresine ait ve Erciş Açık Cezaevi mahkumları tarafından işletiliyormuş. Temiz ve bakımlı bir yer. Küçük bir ücret ödeyerek girebiliyorsunuz.

 

KADEM PAŞA HATUN TÜRBESİ

Van-Erciş kara yolunun, Karataşlar mevkiindedir.

Kitabesine göre: Karakoyunlu Cihan Şah zamanında, 1453 yılında yapılmıştır. Mimari: Emir Rüstem. Karakoyunlu hükümdarı Karayusufun hanımı: Kadem Paşa Hatun ve oğulları için yaptırılmıştır.

Türbe yapısı: 2 katlıdır. Alt kat: cenazelik bölümü, kare planlı olup, beşik tonoz örtülüdür. Buraya: doğu yönündeki bir basit kapıdan giriliyor. Batı duvarında açılan mazgal penceresiyle, türbenin içi aydınlatılmış ve aynı zamanda hava sirkülasyonu sağlanmış. Türbenin ikinci katına: kuzey yönünde ve 6 basamaklı taş bir merdivenden çıkılarak girilmektedir.

Türbede süsleme olarak: bitkisel ve geometrik desenler kullanılmıştır. Geometrik süslemelere, pencere üstlerindedir.

Evet: sonuçta, Kadem Paşa Hatim Türbesi: on iki gen gövdeli, piramidal yapısıyla, Anadolu’da görülen türbe mimarisinin devamı olması açısından önem taşımaktadır.

 

KARA YUSUF PAŞA TÜRBESİ

Türbe yapısı: Erciş-Patnos kara yolu üzerinde, Zortul köyü yakınlarındadır.

Yapı üzerinde herhangi bir kitabe bulunmamaktadır. Ancak, yapı üzerinde bulunan figüratif bezemeler: Anadolu Türk sanatında hükümdarlık sembolleri olarak bilinmektedir.

Ayrıca, yapının mimari özellikleri de değerlendirildiğinde: muhtemelen, 15.yüzyılda, Karakoyunlu hükümdarı Kara Yusuf Paşa döneminde yapıldığı ve ona ait olduğu düşünülmektedir.

Türbe 2 katlıdır. Alt kat: kare planlı ve beşik tonozludur. Buraya, doğu yönünden, iki basamaklı merdivenle iniliyor. Üst kat girişi ise, kuzey yönündeki giriş kapısındandır.

Yapıda: süsleme olarak figüratifler kullanılmıştır. Ayrıca: geometrik ve bitkisel motiflerden de yararlanılmıştır. Kuzey cephede: en üstte, simetrik olarak yerleştirilmiş ve sırt sırta vermiş, iki aslan figürü var.

Bunların gövdeleri: yandan, başları ise profilden resmedilmiş. Kuyrukları ise ejder başı şeklinde. Yapının tek geometrik süslemesi, güney penceresi alınlığında yapılmış ve sonsuzluk hissi veren sekizgenlerdir.

Sonuç olarak: türbe yapısı, Kadem Paşa Hatun türbesiyle, plan ve teknik özellikler olarak benzerlik gösteriyor. Ayrıca, türbe üzerindeki bezemeler, Anadolu Türk sanatında, hükümdarlık, güç, kuvvet sembolize etmektedir. Bu özellikleri açısından, türbe önem arze diyor.

Van Erciş Urartu dönemine ait çivi yazılı kitabeler

URARTU DÖNEMİNE AİT ÇİVİ YAZILI KİTABELER

Bu kitabeler: Van-Erciş kara yolu üzerinde, Karataşlar mevkiinde, blok kayalar üzerindedir.

Kitabenin boyutları: 1.5 x 1 metre ölçülerindedir. Çerçeve içine alınan kitabede: Urartu kralı Sarduri’nin: bu bölgedeki faaliyetlerinden söz edilmektedir.

Daha ayrıntılı söz etmek gerekirse, burada yazılı olanlar şunlar: “ Tanrı Hadlinin büyüklüğü ile Sarduri Argiştioğlu, bu üzüm bağını yaptırdı. Sarduri der ki: hiç kimse, üzüm bağından çalmasın. Her kim çalarsa …. Versin.

Tanrı Haldi, Tanrı Teyşeba, Tanrı Şivini, onu güneşin altında yok etsinler ”Yani, büyük bir olasılıkla, burada büyük bir üzüm bağı vardı ve burada bulunan üzümlerin korunması için yazılmış bir yazıt olsa gerek.

Diğer bir yazıtta da, yine üzüm bağından ve üzümlerden söz ediliyor. Evet, burada bir zamanlar büyük üzüm bağları bulunduğu kesin. MÖ.743-735 yılları yani, 2700 yıl önce, üzüm bağları.

Van Gevaş

Van Gevaş

 

Van-Tatvan karayolu üzerinde bulunuyor. Özellikle: ülkemizdeki çoğu kişi, bu ilçenin adı geçtiğinde, sanırım “Vizontele” filmlerini hatırlayacaklardır. Çünkü: Vizontele filmlerinin bu ilçede çekilmiş olması, ilçenin populitesinin artmasına neden olmuştur.

Ayrıca, burada, yine büyük bir turizm potansiyeline sahip Akdamar adasına ulaşım iskelesinin bulunması da öne çıkıyor. Yöreyi gezerken, ilçeye iki kez uğradım, özellikle Akdamar adasının güzelliklerine hayran olmamak mümkün değil.

Akdamar adasına, iki kez gittim ve her seferinde, kilisenin özellikle dış cephesindeki bezemeleri, daha doğrusu muhteşem bezemeleri, büyük bir keyifle izledim. Taşa bu şekilde, güzellik vermek, inanılır gibi değil. Mutlaka ve mutlaka gidin-görün. Kimin yaptığı, kimin kültürü umurumda  değil, bu güzellik bizim topraklarımız üzerinde, gidin, bu güzelliği görün, çünkü bize ait.

ULAŞIM

Gevaş ilçesi, il merkezi olan Van şehir merkezine, 40 km. uzaklıktadır. Gevaş-Tatvan arası uzaklık: 104 km.

TARİHİ

İlçe merkezinin bulunduğu yer, Urartular tarafından yerleşim yeri olarak kullanılmıştır. O dönemlerde, yerleşim yerinin adı: Vostan olarak geçer. Ancak, bu yerleşim yeri: günümüzdeki ilçenin yeri olmayıp, Akdamar adasının karşısında bulunmaktadır.

Bu yerleşim yeri: MS. 421 yılında, Sasani devletinin egemenliğine giren Ermeni bölgesini yöneten, İran kökenli valilerin ikametgahı olarak önem kazanmıştır.

7.yüzyılda: Sasani devletinin İslam egemenliğine girmesinden sonra, Vostan şehrinde Ermeni kökenli Rştuni Beyliği hüküm sürmeye başlamıştır. Ancak: 705 yılında, Ermeni beylerinin birleşerek Rştnuni’yi öldürmesinin ardından: bölge, Başkale kökenli Ardzruni hanedanlığının egemenliği altına girer.

908 yılına gelindiğinde ise, I. Gagik Ardzruni: bazı Arap beylerinin de desteğini alarak, Vostan şehrinde, “Ermenistan kralı” olarak taç giyer.

Ancak: Vostan şehrindeki ikametgahını, Akdamar adasına taşır. Adada yeni inşa edilen kasabada yaşamaya başlar. Ardzruni isimli bu beylik: 1021 yılında Bizanslılar tarafından tasfiye edilinceye kadar, varlığını sürdürür.

Takip eden dönemde: 1264 yılında, Moğol egemenliği döneminde, kasaba, bugünkü yerine taşınır. 1380 yılında, Hakkari ve Van yörelerini içine alan bölgede, güçlü bir beylik kuran: İzzeddin Şir: burayı, başkent yapar. İlçenin en önemli anıtı olan: Celme Hatun Türbesi; İzzettin Şir’in, Karakoyunlu hanedanından olan kızına aittir.

 

GENEL

İlçe merkezinin denizden yüksekliği: 1750 metredir. Artos dağının eteklerinde kurulmuştur.

Yörede: kışlar soğuk ve sert, yazlar ise sıcak ve kurak geçer. Sonbahar aylarında, fırtına çıkmaktadır.

İlçenin temel geçim kaynağı, tarım ve hayvancılıktır. Ayrıca: önemli düzeyde arıcılık faaliyetleri sürdürülmektedir. Yıllık, 100 bin ton civarında bal üretimi yapılmaktadır. Ayrıca: Van gölünden, inci kefali avcılığı da yürütülmektedir.

AKDAMAR ADASI EFSANESİ

Adaya yaşayan keşişlerden birinin “Tamara” isimli genç ve güzel bir kızı varmış. Tamara, karşı kıyıda oturan bir çobana aşık olur.

Çoban: haftanın belli günlerinde, Tamara’nın ada kıyısından tuttuğu ışığı takiben, yüzerek ada kıyısına ulaşır ve Tamara ile buluşurmuş.

Ama, bir gün Tamara’nın babasının, bu durumdan haberi olur. Daha sonra ise, kızını bir odaya hapseder. Çobanın geleceği gün ise, ada kıyısına inerek, ışık yakar ve bunu gören çoban adaya doğru yüzmeye başlar.

Ancak, Tamara’nın ışık yakan babası, ada kıyısında sürekli yer değiştirir ve bunun sonucunda, çoban, ada kıyısını bulamaz, yorulur ve boğularak ölür. Ancak, ölürken, olanların Tamara tarafından yaratıldığını düşünerek “Ah Tamara” diye bağırır.

Bunun üzerine, adaya “Ah Tamara” cümlesinden gelen “Akdamar” adası ismi verilir.

NE SATIN ALINIR

Buradan: bal satın alabilirsiniz.

GEZİLECEK YERLER

İZZETTİN ŞİR CAMİSİ VE KÜLLİYESİ

İlçe merkezinde, Karşıyaka Mahallesindedir. Van ve Hakkari Hakimi, İzzettin Şir tarafından yaptırıldığı biliniyor. Selçuklu dönemi mimari özelliklerini taşıyor.

Yapılış tarihi ise: 1257 yılıdır. En son 2005 yılında restore edilmiştir. Günümüzde, kullanılmaktadır. Ancak: cemaatten yoksundur, çünkü bulunduğu mahallede nüfus azalmıştır.

Burada: cami ve medreseden oluşan bir külliye var. Cami: düzgün kesme taştan yapılmış olup, batı cephesindeki minaresi, sonradan eklenmiştir. Cami: anıtsal taş mimarisi ve mihrap önündeki kubbesiyle önem taşıyor.

HALİME (CELME) HATUN KÜMBETİ

İlçe merkezinde, Selçuklu mezarlığının doğusundadır. Giriş kapısı üzerindeki kitabesine göre: 1325 yılında, Melik İzzeddin tarafından, kızı Halime Hatun için yaptırılmıştır. Gerek mimarisi ve gerekse bezemeleriyle, Osmanlı öncesi Türk sanatının en zarif ve güzel örneklerinden biridir.

Bir hanım adına inşa edilmesinden olsa gerek, zarif ve dengeli yapısıyla Türk-İslam mezar mimarisinde önemli bir yere sahiptir. Geometrik ve bitkisel süsleme şeritleri, gülbezekler, damla motifleri celi sülüs yazı kuşağı, mukarnaslar ve diğer süslemeler ile, Selçuklu geleneğini sürdürmektedir.

1396 yılında, Ahlat bölgesinde yapılan Erzen Hatun Kümbetiyle büyük bir benzerlik göstermektedir.

(Ancak: İzzettin Şir, bu bölgede 1380 yılında Beylik kurar, bu kümbetin yapılış tarihinde bir hata olduğunu düşünmeyin, çünkü, yörenin tarihinde hüküm sürmüş, 2 tane İzzettin Şir var.)

Ustası: Ahlatlı Pehlivan oğlu Esed. Bu durum: güney cephesindeki tek satırlık kitabeden anlaşılmaktadır.

Üstten piramidal bir külahla örtülmüş kümbet, kare kaide üzerine, onikigen gövdeli olarak yaptırılmıştı. Kümbetin çevresinde “Besmele ve Fetih surelerinin tamamı” kemer üzerine, büyük bir ustalıkla yazılmıştır. İki katlı olarak gerçekleştirilen yapıda, kare planlı cenazelik bölümüne merdivenle inilmektedir. Buraya, doğu cephesindeki kapıdan giriliyor.

SELÇUKLU TÜRKLERİ MEZARLIĞI

639 yılında, Selçuklular tarafından ele geçirilen Gevaş, uzun yıllar Selçuklular için önemli merkezlerden biri olmuştur. Bu nedenle: o döneme ait, birçok mezarlık bulunmaktadır.

Mezarlıkta gömülü olanların sayısının, muhtemelen 60 bin civarında bulunduğu tahmin edilmektedir. Mezarlık yakınlarında, çok sayıda “yatır” bulunmaktadır.

Günümüzde, mezarlık ortasından geçirilen bir asfalt yol, mezarlık alanı ikiye ayırmıştır. Güney kanattaki mezarlık bölümünü, bir anıt taç kapı süslemektedir. Bu hemen: Celme Hatun Kümbetinin yanındadır.

Ahlat ilçesinde bulunanlardan sonra, Türk sanatının en güzel mezar taşlarını burada görmek mümkün. Çoğunluğu: 14.yüzyıl ikinci yarısına ait olan bu mezar taşlarının, beyaz kalkerden yapılmış olması, Ahlattaki benzerlerinden farklılık gösterir.

Ancak, Ahlat bölgesindeki mezar taşı ustalarının bir kısmının burada da çalışmış olması ve eserlerinin bulunması, Gevaş Mezarlığının önemini ortaya koymaktadır.

Mezarlıkta tespit edilen en eski mezar taşı: 1340 yılına aittir.

Van Gevaş Akdamar Adası

AKDAMAR ADASI

Ada, Van gölünde, kıyıdan yaklaşık 4 km. açıkta bulunmaktadır. Gevaş iskelesinden kalkan teknelerle ulaşılıyor. Gevaş iskelesi, Van şehir merkezine 50 km. uzaklıkta. Van tarafından gelirseniz, Gevaş ilçesini geçtikten sonra, Akdamar İskelesine ulaşacaksınız.

Ancak: gölde herhangi bir rüzgar ve dalga durumu söz konusu olduğunda, Adaya olan ulaşım aksıyor. Bu yüzden, gitmeden önce, İskele bölgesine telefon ederek, adaya ulaşım olup olmadığını sormanızı öneririm. (İskele telefon numarası: 432-6123864)

Van Gevaş Akdamar Adası

Ada: üzerinde bulunan badem ağaçlarının yarattığı eşsiz güzellik sergiliyor. Ama, adanın en büyük özelliği: adaya yaklaştıkça dikkati çeken sivri kuleli bir yapı var. Bu yapı: bir kilise. Geçen aylarda, Ermenistan’dan gelen binlerce Ermeni tarafından dini ayin yapılan bu kilise, Ermeniler için çok önemli.

Van Gevaş Akdamar Adası

Evet, bu kilise, yani ada üzerinde bulunan kilise: MS.915-922 yılları arasında, Vaspurakan kralı I. Gagik tarafından, bir saray kilisesi olarak yaptırılmıştır. İsa’nın gerildiği, Kutsal Haça, ithaf edilmiştir. Kilise: adanın bu kısmındaki doğal bir podyum üzerinde yapılmıştır.

Yaklaşık: 15 x 20 metre boyutlarındadır. Haç planındadır. Kubbesi ise, tam ortada, yerden 20 metre yüksekliktedir. Güneydeki çan kulesi, daha sonra yapıya ilave edilmiş. Kuzeydeki şapelin yapılış tarihi ise bilinmiyor.

Van Gevaş Akdamar Adası

Kilisenin mimarı ise, aynı zamanda bir keşiş olan: Manuel. Söylenenlere göre, kral, mimarın yarattığı bu güzelliği görünce, aynı güzelliği başka yerde yaratmasın diye “ellerini kestirmiş”.

Kilisenin taşları: günün her saatinde ve değişen mevsimlerde: gün ışığına bağlı olarak renk değiştirmektedir. Taşlar: kırmızı, sarı ve gri renkleri yansıtıyor. Ayrıca: yapının dış cepheleri, gayet güzel süslemeler ile bezenmiş. Bu bezemeler, renk değiştiren  taşlarla birlikte, bambaşka bir görüntüye bürünüyor.

Kilise: muhtemelen buradaki sarayın ortadan kalkmasından sonra, çevresine yapılan binalar ile, manastır kilisesine dönüştürülmüştür.

DIŞ CEPHE RESİMLERİ

Yapının dış cephesini saran: bitki ve hayvan motifli kabartmalar, muhteşem. Kabartmalarda, İncil ve Tevrat’tan sahneler ve günlük olaylar canlandırılmış. Bunlar arasında: Yunus Peygamberin Van gölünde sandal içinde ve sandalın altında, çok büyük boyutlu bir canlı kabartması var.

Bu kabartmada görülen garip canlının, Van gölü canavarı olduğu söyleniyor. Aynı zamanda: kabartmaların en üst bölümünde görülen insan başı tasvirlerinde, göz çukurlarında, yapıldığı dönemde, değerli taşların bulunduğu söyleniyor.

Tek bir gerçek var ki, muhteşem kabartmalar, mutlaka görülmesi gereken bir tarih hazinesi. Özellikle: dış cephede, alt bölümlerdeki Hıristiyan dini konularını içeren kabartmalar yanında, üst kısımlarda, İslam sanatı etkili kabartmaların birlikteliği, mutlaka görülmesi gereken bir özellik olarak öne çıkıyor.

Bu cephede bulunan resimler hakkında ayrıntılı bilgi:

KUZEY CEPHESİ

Cephesi: Burada: başta İncil yazarı St. Markos olmak üzere, aşağıya doğru inildikçe: sırası ile, Adem ve Havanın yasak meyveyi yemeleri, cennetten kovulma sahneleri, Samson’un düşmanı öldürme sahnesi, rozetler içinde veya ayakta havariler, azizlerin resim programı ve diğer ana konular görülüyor. Aynı cephede: deve, tavşana hücum eden kartal ve iki tavus kuşu ile Yuda kentinin hükümdarı Lezekiel ve Esaias canlandırılmış.

DOĞU CEPHESİ

Bu cephede: haç kolu duvarının üst kısmında: İncil yazarı Vaftizci Yahya ve hemen altındaki kabartma gurubunun ortasında: madalyonun içinde, bağdaş kurmuş oturur vaziyette: Abbasi Halifesi Muktedir olduğu tahmin edilen bir kişiye ait figür görülüyor.

Altındaki iki nişin çevresinde: aziz, havari ve peygamber figürleri var. Sağ elleri yukarı kalkık bu figürler: bir şeyi işaret ediyorlar.

Ortadaki, dar ve uzun pencereyi kuşatan kabartmaların altındaki hayvan figürleri: günlük hayattan kesitler veriyor.

Bu cephenin batısındaki figürlerde: ateşten üç İbrani genci ve aslan ininde Daniel efsaneleri canlandırılmış.

GÜNEY CEPHESİ

Bu cephedeki haç kolunun üst kısmında, İncil yazarı Lukas var. Tepedeki madalyonun içinde, Peygamber Samuel’in büstü bulunuyor. Bu cephede: Tevrat ve İncil’den sahneler görülüyor. Sonradan eklenen çan kulesi, orta mekandaki figürleri örtmüş.

İki yan duvarda, konu olarak Hz. Yunus, Davut ve Goliath efsaneleri canlandırılmış. Hz. Davut’un : sapanıyla: kılıç, kalkan ve zırhlı Goliath’ı nasıl yendiği görülüyor. Bu cephenin batısında: tahtta oturan ve kucağında Hz. İsa’yı taşıyan Meryem Ana figürü görülüyor.

Daha batıda, pencere altında: sırası ile, Hz. İbrahim’in oğlunu kurban etme sahnesi, Hz. Adem’in yasak meyveyi yemesi ve Hz. Yunus’un denize atılıp, balina tarafından yutulması ile kurtulması efsaneleri canlandırılmış.

BATI CEPHESİ

Ana giriş bu cepheden. Ancak, buraya sonradan ilave edilen ön mekan, çoğu figürleri kapatmış. Bu cephede, haç kolunun üstünde, İncil yazarı St.Matheus var. Bu yöndeki, ana konu Vaspurakan kralı I.Gagik’in, kilisenin maketini, Hz. İsa’ya sunması efsanesi canlandırılmış.

Bu yöndeki diğer motiflerde ise, Hz. İsa, melekler ve kerubinler ile birlikte görülüyor.

YAPI İÇİNDEKİ RESİMLER

Yapı içinde: önemli bir resim veya figür yok. Duvarların iç yüzlerini kaplayan sıvanın üzerine, boyalarla yapılmış resimler yani fireskolardan bir kısmı dökülmüş, bir kısmı tahrip olmuş ve bir kısmı da, üzerine siyah boya dökülerek örtülmüştür.

Yine de, kilise içinde, bir miktar resim görülüyor. Bu resimlerde: yani kilise kubbe kasnağında: sıralamayla, Adem ve Havanın yaratılmaları ve sonrası olayları anlatan Tevrat’ın yaratılış öyküleri resimlendirilmiş.

Ancak, günümüzde sadece kasnaktaki çok az fresko görülüyor. Kilisenin apsis duvarındaki: 6 havari resmi iyi korunmuş ve görülebiliyor. Ayrıca, payeler üzerinde, üst üste panolarda, tam boy figürlü azizlerin resimleri görülüyor.

Adada, kilisenin hemen yanında, bir de mezarlık var. Mezar  taşlarının en erkeni, 1336 tarihli ve Katolikos IV.Stefanos’a ait.

En yeni mezar taşı ise, 1893 yılına ait. Taşlardan birisi dikdörtgen ve üzerinde muhteşem bir işçilik örneği var. Derin oymalı çizgilerle, motiflerin yer aldığı bezeme ile süslenmiş.

Kilise bölgesini gezdikten sonra: hemen arka bölümde bulunan ve mevsimi uygunsa badem ağaçlarının bulunduğu bölümü dolaşın ve hatta bademlerden tadın.

Bu arada: adanın arka bölümlerinde, Van gölünün en güzel  kıyılarından biri bulunuyor. Buradan, göle girmek, kumsalda güneşlenmek mümkün.

Tercih ederseniz, buraya gitmişken, göle de girmeniz mümkün. Ancak: dönüşte motor ulaşım saatini mutlaka öğrenmenizi ve hatta son motor saatini mutlaka öğrenmenizi öneririm.