Rize

Rize
Rize

ULAŞIM

Türkiye’nin her yerinden, Rize’ye kara yolu bağlantısı vardır. Ancak: demir yolu ve hava yolu yok. Kara yolundan: Trabzon-Rize arası uzaklık: 76 km. Rize-Erzurum arası uzaklık: 251 km. Rize-Artvin arası uzaklık: 109 km. dir. Artvin üzerinden, Sarp sınır kapısına bağlanır.

Rize

TARİHİ

Rize’nin ismi hakkındaki söylentiler şunlardır: Yunancada “Rhisas” kelimesi: pirinç anlamına gelir. Bu kelime, Rumcada “Rıza” olarak şekil değiştirip kullanılır. Dağ eteği anlamına gelir. Bu arada: Osmanlıcada, Rize, ufak kırıntı, döküntü anlamına gelir.

Son olarak ise: Erzincan’ın, Sakalar dönemindeki ismi “Eriza” dır. Bu kelimenin başındaki sesli “e” harfinin düşmesi ile, bu kelimenin adaş şehir olarak “Rize” için kullanıldığı düşünülmektedir.

Rize il ve çevresindeki ilk egemen kavimlerin, Asya kökenli oldukları düşünülmektedir. Sakaların, MÖ. 626 yılında Medler tarafından ortadan kaldırılmasından sonra, bunların göç kolları: Rize-Batum arasında kalan bölgeye yerleşirler.

Buraya yerleşen göç kolu: Kalaç adlı bir Türk boyudur. Batum-Rize arasında, güneyden Karadeniz’e esen sıcak rüzgarlar, günümüzde bile, “Kalaş yeli” olarak anılır.

MÖ. 670 yıllarında: Ege kıyılarında yaşayan Miletoslu denizciler: bu kıyılarda, Pazar yeri adı verilen ticari nitelikte liman şehirleri kurarlar. Takip eden dönemde: MÖ.323 yılında, Büyük İskender ve daha sonra onun ölümü üzerine: bölgede, Pontus, Koppodkida ve Bithynia gibi krallıklarının egemenlikleri görülür.

Ancak: Trabzon, Rize gibi bir takım büyük şehirler, bu krallıklara bağlı olmadan, bağımsız olarak varlıklarını sürdürürler.

Rize; MÖ. 180 yılında, Pontos kralı Farnakes tarafından işgal edilir. MS. 10-395 yılları arasında Roma ve 395 yılından sonra ise Bizans hakimiyeti görülür.

19.yüzyıldan sonra ise, bölgeye Türkmenlerin akınları yoğunlaşır. 1071 Malazgirt zaferinin takiben, Selçuklular, Doğu Karadeniz bölgesinde, Bizans hakimiyetine son verirler.

Böylece, Rize de, Selçukluların hakimiyetine girer. 1204 yılında ise, bölgede kurulan: Trabzon Pontos İmparatorluğu, Rize’yi de hakimiyet sınırları içine alır.

1470 yılında, Ali Paşa ismindeki komutan tarafından, Rize ve çevresi, Türk egemenliği altına alınır. Bu dönemde, Rize ve çevresine, yoğun miktarda Çepniler yerleşir. Günümüzde, Rize ve çevresinde, yalnızca Türkçe konuşulmasının sebebinin, bu yoğun Çepni yerleşimi olduğu bilinmektedir.

19.yüzyıldan itibaren gelişen tarihi süreçte: Rize bölgesinde, Tuzcuoğullarının isyanları görülüyor. Ancak, 1834 yılında, bu insanlar, Rumeli bölgesine gönderilmiş ve isyanlar sona erdirilmiş.

I. Dünya Savaşında: 9 Mart 1916 tarihinde, Rize, Rusların işgaline uğrar. 2 Mart 1918 tarihinde ise, işgal sona erer.

Rize, 1924 yılında, vilayet olur. 17 Eylül 1924 tarihinde, Atatürk, Rize’yi ziyaret eder. Ziyaretinde misafir olarak kaldığı ev, günümüzde “Atatürk Müzesi” olarak halkı ziyaretine açılmıştır.

Rize

GENEL

Rize toprakları, genel olarak: dağlık ve engebelidir. Kıyı şeridi dardır ve çok sayıda akarsu tarafından kesilmektedir. Kıyı düzlüğünün hemen arkasında ise, yükselti birdenbire 150-200 metreyi bulur. Arazi, giderek daralan akarsu vadileri tarafından, derin bir şekilde yarılır.

Bölgede iklim; yazları serin, kışları ılıman ve her mevsimi yağışlıdır. Denizsel iklimin karakteristik özellikleri etkendir. Türkiye’nin en çok yağış alan ilidir. Yağışlar her mevsime, dengeli olarak dağılmıştır. Bu nedenle: Rize’de kurak mevsim yoktur.

Kurak ay da yoktur. Evet, Rize’de kar yağışı da görülür. Toplam yağışın bir kısmının kar şeklinde düşmesi, akarsu rejimlerini etkiler. İlkbaharla birlikte, eriyen kar suları, akarsuların kabarmasına neden olur.

Yılın 150 günü kapalı, 163 günü ise bulutlu geçer.

Bol yağış alan ve dengeli bir ısı rejimi olan şehirde, sık ve gür bir bitki örtüsü görülür. Kıyıdan, 750 metre yükseltiye kadar, geniş yapraklı kıyı ormanları görülür. 800-1400 metre yüksekliklerde ise, karışık orman kuşağı görülür.

Rize’nin Türkiye’nin akarsu yoğunluğu en fazla olan il olduğunu söylemek mümkün. İlin akarsuları: kısa boylu, yatay eğimli ve hızlı akışlıdır. İl sınırları içinde: uzunluğu 5 km. den fazla olan, 23 akarsu bulunur. Mart ayından itibaren, karların erimeye başlaması ile, akarsular birdenbire kabarmaya başlar ve Haziran ayında en yüksek seviyeye ulaşırlar.

Ekonomik yönden, şehrin durumu değerlendirildiğinde, şehrin tamamen bir çay kenti olduğu görülür. İl ekonomisi ve ticaretine en büyük etki: çay bitkisi ve çay tarımından gelir. İl genelinde, yaklaşık 170 çay işletmesi olduğu görülür. Bunların bir kısmı Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğüne bağlıdır.

Bu fabrikalarda çalışan, yaklaşık 150.000 kişi bulunması, çay tarımının bölgedeki önemini ortaya koyar. Zaten sonuç olarak da, ülkemizdeki çay üretiminin, üçte ikisinin Rize’de yapılıyor olması, çay’ın önemini ortaya koyan diğer bir etken. Çayın burada bu derece öne çıkmasının en büyük sebebi ise: iklimin ılık oluşu ve bol yağış bulunması. Bu şartlar, çay üretimi için, çok elverişlidir.

Ekonomik faaliyetlerde, çay dışında: arıcılık öne çıkıyor. İlin birçok bölgesinde arıcılık yapılıyor. Özellikle: İkizdere ilçesindeki, Anzer Yaylasında küçük bir alanda yetiştirilen dünyaca ünlü: Anzer Balı, öne çıkıyor.

Bu bölge: dünyada başka hiç bir yerde bulunmayan bir bitki örtüsüne sahip. Yaklaşık: 450-500 değişik türde kır çiçeği bulunan bölgede; özellikle 80-90 bitki türü, yalnızca burada yetişmesi ile değer kazanıyor. Böylece, bu bölgeden elde edilen bal: birçok hastalık için de iyileştirici özellik taşıyor.

İlin, diğer bir ekonomik faaliyeti ise: balıkçılık. Rize kıyıları, bol ve kaliteli balık potansiyeline sahip. Kıyılarda: hamsi, kefal, istavrit, palamut, barbunya, kalkan, zargana gibi kıymetli balıklar bulunuyor.

İlin en büyük özelliklerinden biri de; Artvin üzerinden sarp sınır kapısı bağlantısıdır. Bağımsız Devletler Topluluğundan gelen turistler için: Rize-Batum, Rize-Tiflis arasında otobüs seferleri yapılıyor.

 

YEŞİL ÇAY

Çay: siyah, olong, yeşil ve beyaz olmak üzere, 4 kategoriye ayrılıyor. Bunların hepsi: camelia sinensis adlı bir bitkinin yaprağından elde ediliyor. Aralarındaki fark: üretim aşamasındaki fermantasyon.

Yeşil çay: hiç fermente edilmemektedir. Çayın tazesidir ve insan vücuduna siyah çaydan daha yararlıdır. Anti kanserojen etkisi vardır. E, C vitaminleri bulundurur. Özellikle: bayanlarda, yumurtalık kanseri riskini, % 60 oranında azaltır. Kolesterolü düşürür, yüksek tansiyonu engeller. Hücre yenileyicidir, dolaşımı düzenler. Evet, bir yığın faydası var. Siyah çaydan daha yararlı olması özellikle bilmenizi istediğim bir husus.

Yeşil çay üretiminde: Çin başı çekiyor. Onu: Japonya, Endonezya, Hindistan, Sri Lanka takip ediyor. Biraz önce söz ettiğim yararları nedeniyle, dünya üzerinde yeşil çay tüketimi, siyah çay tüketimine nazaran, hızla artıyor.

Tüm bunların yanında, hassas bir durum daha var. Çay bitkisinde: bakteriyel ve mantar hastalıklarına sebep olan, 160 civarında böcek çeşidi varmış. Bunlarla mücadele etmek için elbette, çoğu çay tarımı yapılan yerde, kimyasal ilaçlama yapılıyor.

Bu durum sonucunda: ilaç kalıntısı, çay yaprağının üstünde kalıyor. Bu durumda: gerek siyah ve gerekse yeşil çaydan, insan vücuduna bir çok zararlı maddenin geçtiği söyleniyor. Şimdi burada, ülkemizde yapılan çay tarımı öne çıkıyor.

Çünkü: ekolojik şartlar nedeniyle, Türk çaylarında, kimyasal mücadele ilaçları kullanılmıyormuş. Ülkemizde üretimi yapılan yeşil ve siyah çaylarda, kimyasal ilaç kalıntısı bulunmuyor.

Evet, yine yeşil çay üretimine dönmek istiyorum. Yeşil çay üretimi için, çok kaliteli olan yaş çay yaprağına ihtiyaç var. Bu yüzden, yaprağın toplanması büyük önem taşıyor. Nitelikli yeşil çay: körpe ve genç çay yapraklarından yapılıyor. Ülkemizde, yeşil çay üretiminde: Çin metodu kullanılıyor.

RİZE ÜNİVERSİTESİ

Rize Üniversitesi, 2006 tarihinde kurulmuştur. Üniversite bünyesinde: Fen-Edebiyat, Su Ürünleri, İlahiyat, Eğitim Fakülteleri ile Fındıklı Meslek Yüksek okulu, Tıp Fakültesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Ardeşen Meslek Yüksek Okulu, Pazar Meslek Yüksek Okulu, Sağlık Meslek Yüksek okulu ve Fen, Sosyal ve Sağlık Bilimleri Enstitülerinden oluşmaktadır.

Mevcut durumu ile, Fen ve Sosyal Bilimler ağırlıklı bir üniversite konumundadır. 1 Aralık 2011 tarihinde, YÖK tarafından alınan bir karar ile, üniversitenin isminin değiştirildiğini duydum! Üniversitenin ismi: Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi olmuş.

 

KEMENÇE

Rize’de en çok kullanılan çalgı aletleri: kemençe ve tulum. Kemençe: eski bir Türk sazı olarak söyleniyor. Ama; Selçuklu Türkleri ile birlikte kullanılan Horasan kemençelerinin: Karadeniz kemençeleri tipinde, ancak tahta gövdeli olmadıkları biliniyor. Yani: arada bir farklılık var.

Evet, kemençenin genel özellikleri şunlar: boyu: 50-60 cm. Baş, boyun ve gövde kısmından oluşuyor. Baş: 9 cm. boyun: 10 cm. ve gövde, 44 cm. dir. Kemençede, 3 tel var. Zil denilen en incesi, çeliktendir. Diğerlerinin ikincisine, sağır, üçüncüsüne ise bom teli denir ve bağırsaktan yapılır.

Kemençe: kurutulmuş erik veya dut ağacından yapılır. Camdan kapak haznesi hazırlanır

 

TULUM

Tulum, keçi yavrusunun derisinden yapılıyor. Deri bütün olarak çıkarıldıktan sonra, hasır denen ilaçlama ve kurutma işlemine tabi tutuluyor. Delik kısımları, tıpalanıp bağlanıyor. Tulumun çalgı kısmına: nav denir. Burası: şimşir veya dut ağacından yapılıyor. İçine ses getirecek kamış dalından hazırlanmış eşit sesli, iki adet düdük yerleştiriliyor. Tuluma doldurularak hava sıkıştırılan nav kısmının ses çıkarması sağlanıyor.

Evet, tulum, Kafkasya’dan Türkiye’ye gelmiş. Dağ köylerinde ve yayla sakinleri tarafından kullanılan bir çalgı türü. Tulumla oynanan oyunlar, daha çok Rize’nin Hemşin bölgesinde gelişmiş. 20 veya daha fazla kişinin oynadığı oyunlarda, oyunu idare eden bir kişi var. Onun vereceği komutlar ile oyun oynanıyor.

 

ATMACA TUTKUSU

Evet, bölge insanı yani Rizeliler, atmacaya aşırı bağımlı ve tutkun. Bu yüzden: atmaca, birçok türkülere ve manilere konu olmuş. Bölge insanını böylesine etkileyen bu sevginin nedeni, aslında pek anlaşılır gibi değil.

Çünkü: atmaca barındırmak ve bunların avladıkları bıldırcınlar için harcanan efor: gerçekten yapılan masrafın karşılığı değil. Ama, yine de: insanlar, Ağustos ayı geldiğinde, çalıştıkları yerden izin alırlar ve dağlarda: günlerce, yarı aç yarı tok bu kuşun peşinde gezerler.

Avcılık için, insana alıştırılmaları ve eğitilmeleri  daha kolay olduğundan: tutuldukları yılın yavruları, yani bir yaşını doldurmamış olanlar, genellikle tercih edilirler. İyi huylu atmacalar saklanıp, bir sonraki sezonda avda kullanılır.

KARAYEMİŞ

Vatanı: Anadolu’dur. 1546 yılında, bir Fransız tarafından, Trabzon kirazı olarak adlandırılır. 1600 yılından itibaren, tüm Avrupa park ve bahçelerinde süs bitkisi olarak yetiştirilmeye başlanmıştır.

Ülkemizde: Rize, Trabzon, Maçka, Giresun, Sinop, Ayancık gibi bölgelerde doğal olarak yetişir. Gövde ve dalları: kış soğuklarına dayanıklıdır. Kiraz iriliğinde olan meyveler: şekil olarak da genellikle kiraza benzerler.

Meyveler: tatlı, buruk ve acı arasında değişen yeme özelliklerine sahiptir. Meyveler üzerinde yapılan çalışmalarda: karayemişte, mineral maddelerin ve antioksidan maddelerin bol miktarda, buna karşın bakır ve çinko gibi ağır ve zararlı metallerin ise, çok düşük miktarlarda bulunduğu tespit edilmiştir.

Bu özellikleri nedeniyle: bazı ilaçlara tat ve koku verici olarak kullanılır. Pasta, kek ve özellikle hoşaf ve kompostolarda, koku ve tat kazandırmak için ilave edilir. Pekmez, reçel ve tuzlaması yapılır. Sindirimi kolaydır, meyveleri kolayca yenebilir. Tokluk hissi verir, bu yüzden diyetlerde kullanılır. Bronşite iyi gelir.

Demir eksikliğini giderir. Dişleri korur. İdrar söktürür. Kalp çarpıntısını giderir. Kan şekerini düşürür. Kasların düzenli çalışmasını sağlar. Kemik yapısını geliştirir. Sakinleştiricidir, taş düşürür, uyku verir.

Ancak: yaprakları, çiçek açma döneminde zehirlidir. Baş dönmesi, kusma ve karın ağrısı yapabilir.

 

NE YENİR

Rize mutfağı denilince, akla, hemen: mısır ekmeği gelir. Daha sonra ise: Laz böreği, Kocakarı Gerdanı, Karadeniz Kavurması, Hamsili Pilav, Hamsili-Pazılı Pilav, Karalahana Diple, Hamsi Salamura, Hamsi Ekşilisi, Fasulye Diple,

Ha bir de, kuymak var. Unutmayın.

 

NE SATIN ALINIR

Rize’de yöreye özgü el sanatları satın alabilirsiniz. Bunlar arasında: iskemle, kaşık, kepçe, beşik, sandık gibi günlük gereksinimleri karşılayan parçalar bulmak mümkün. Beşiklerin yapımı: turistik eşya olması nedeniyle, halen sürdürülüyor.

Beşikler: kızıl çamdan yapılıyor, ahşaptan boncuk keserek süsleniyor. Üniteler canlı renklerle boyanarak, satışa sunuluyor.

İskemleler: dört ayağını, üstte birbirine bağlayarak bir oturma ünitesi oluşturulmuş. Sarmaşık, mısır kapçığı ve mısır fidesinden elde edilen ipliklerle yapılıyor.

Ancak, günümüzde giderek sentetik elyaflar kullanılır olmuş. Balık sırtı ve hasır örgü çeşitleri ile, sarı ve yeşil renklerde hazırlanıyor. Günümüzde, turistik ve küçük boyutlarda yapılarak satışa sunuluyor.

Dokumalar: Rize dokumaları, bir veya birden fazla renkli olarak yapılıyor. İpliklerine göre de çeşitlere ayrılıyorlar. Özellikle: kendir ipi, kenevir ipi ve pamuklu iple dokunanlar var. Özellikle: Dolay peştamal öne çıkıyor. Bunlar: bele dolanarak kullanılıyor.

Dokunurken: yatay, takarken dikey çizgi desenli bir dokuma türü. Bunların renkleri: genellikle: siyah ve karşısında mor, yeşil, pembe, mavi ve krem olarak görülüyor.

Rize

GEZİLECEK YERLER:

Rize Atatürk Müzesi

ATATÜRK MÜZESİ (MATARACI MEHMET EFENDİ EVİ)

Müftü mahallesinde, 127 Sokaktadır. Kuzeyinde, büyük bir bahçesi var. 20.yüzyıl başlarında yapılmış. 3 katlı. İkinci katta: Atatürk’ün kaldığı oda bulunuyor. Ev daha sonra restore edilerek, müzeye çevrilmiş ve 27.12.1985 yılında ziyarete açılmış.

Zemin katta: il merkezinden toplanan kitabeler ve mezar taşları var. Birinci katta ise: ahşap oymalı mimari parçalar, dokuma araç-gereçleri ve Etnoğrafik eserler sergileniyor. İkinci katta: kuzeydoğudaki odada: Ulu önder Atatürk: 17 Eylül 1924 tarihinde şehri ziyaret ettiği sırada misafir edilmiştir.

Bu odada: Atatürk zamanından kalan eşyalar, Atatürk’e ait giysiler, Kurtuluş Savaşı ve Atatürk’e ait fotoğraflar bulunuyor. Yani toplam: 52 arkeolojik eser, 1014 Etnoğrafik eser, 594 sikke, 17 mühür baskısı, 3 arşiv vesikası ve 17 el yazması olmak üzere, toplam: 1695 eser sergileniyor.

Rize Şehitler Çeşmesi

ŞEHİTLER ÇEŞMESİ

İl merkezinde, İslampaşa Mahallesinde, eski Güneysu yolu üzerindedir. Şehrin savunmasında şehit olan askerlerin gömüldükleri yerde, 1917 yılında yapılmıştır. Dairevi kemerli bir cepheye sahiptir. Tek lülelidir ve lülesi üzerinde tası vardır.

Ruslar: işgal sırasında, buradan yol geçirmek istemişler. Bu yüzden, şehitlerin mezarları buradan kaldırılmış. Bu nakil işlemi yapılırken, şehit askerlerin üzerinden çıkarılan madeni paralarla, halk bu çeşmeyi yaptırmış. Çeşme üzerindeki Latin harfli kitabe metni, ünlü şair Bayburtlu Hicrani tarafından yazılmıştır.

İSKENDER CAFER PAŞA CAMİSİ

İslam Paşa Mahallesinde, geniş bir hazire içinde: İslam Paşa veya Kurşunlu Camisi olarak da isimlendirilmektedir. 1570 yılında, İskender Paşa tarafından yaptırılmıştır.

Cami: taş duvarlı ve kubbe ile örtülü bir harim kısmından oluşmaktadır. Caminin duvarları, moloz taşlarla örülmüştür. Harimin kuzeybatı köşesinden minareye çıkılmaktadır.

Kare planlı harime, kuzey cephedeki kapıdan girilir. Her cephedeki iki pencere aydınlanmayı sağlar. Bu pencereler, düz lentoludur. Ayrıca, sekizgen kubbe kasnağı üzerinde yuvarlak kemerle pencereleri vardır. Kubbe, dıştan kurşun kaplıdır.

Taş mihrap, sadedir. Camiye göre oldukça büyük olan ahşap minber yenidir. Eskiden ahşap olan mahfil son yıllarda betonarme olarak yenilenmiştir. Caminin içindeki kalem işi süslemeler de yenidir.

1970’li yıllara kadar, son cemaat mahalli, 2 katlıydı ve kiremit kaplıydı. Üst katı: Kur’an kursu, müftülük ve lojman olarak kullanılmıştır. Bu kısım yıkılınca, son yıllarda Vakıflar Genel Müdürlüğünce, tek katlı, ahşap olarak yenilenmiştir. Bu arada, 1989 yılında taş minare de yenilenmiştir. Eski minarenin demir korkuluklu şerefesi, taşa dönüştürülürken, külah üzerindeki dendan dizisi yeni minarede de tekrarlanmıştır.

BÜYÜK GÜLBAHAR SULTAN CAMİİ

Gülbahar mahallesindedir. Bütünüyle dikdörtgen olan cami, son cemaat mahalli ve harim kısmından meydana gelen kırma çatılı bir yapıdır. İnşa tarihi kesin olarak bilinmemektedir.

Son cemaat mahalli bir su basman üzerinde oturur. İki kattı, taş ve ahşap olarak inşa edilmiştir. Doğu tarafında imam odası, batısında bir odunluk ile üst kata çıkan merdiven bulunmaktadır. Üst kat bağdadi olarak inşa edilmiş, kurs yeri olarak kullanılmaktadır. Son cemaat mahallinden çıkılan minare batıdadır.

Harim kısmının duvarları düzgün yontu olarak mahalli siyah taştan yapılmıştır. Son  cemaat mahalliyle birlikte, dört omuz bir çatıya sahiptir. Üzeri kiremit kaplıdır. Kare planlı harim kısmına son cemaat mahallinden ve batıdaki kapıdan girilir. Girişin üzerinde, iki sütunla taşınan ahşap bir mahfil bulunmaktadır. Tavan, ahşap olup ortada bağdadi bir kubbeye sahiptir.

Rize Eski Rize Evleri

ESKİ RİZE EVLERİ

Şehir merkezinde, çok az sayıdaki bir kısım ev, koruma altına alınmış. Rize evlerinin yapımında: geleneksel yapı malzemeleri ve teknikleri kullanılmış. Bu evler: yığma taş ve dolma göz tekniğinde yapılmış duvarlar, dört yana eğimli ve kiremitle kaplı çatılara sahiptir.

Evler, genellikle iki yada üç katlıdır. Zemin katta: ahır, kiler gibi yerler var. Birinci katta: mabeyin odası, sofa ve diğer odalar var. Buradaki ocakta, yemek pişirilirmiş. Odalar geleneksel olarak tasarlanmış ve bazıları ahşap süslenmiş.

Rize il merkezinde: gezip görebileceğiniz evler: Tuzcuoğulları evi, Fındıklı köyü girişindeki Çağlayan Mustafa Hacaloğlu Evi ve yine Fındıklı’da, Hurşit Bey Evi.

TUZCUOĞULLARI EVİ

Rize’nin en eski evlerinden biridir. Denizden 60 metre yükseklikte, manzaraya sahip bir yerde kurulmuştur. Üç katlı olup, bölgenin mabeynli denilen evlerinden birisidir. Esas cephe, doğuya yöneliktir.

Zemin kat ve arka kısımlar taş duvarlı, diğer cephelerde dolma göz duvarlar kullanılmıştır. İç kısımlar, ahşap yığma olarak inşa edilmiştir. Geniş saçaklı kırma çatı alaturka kiremit kaplıdır.

Zemin katın girişi cephenin ortasındadır. Geniş bir taşlık ve kilerler vardır. Buradan bir merdivenle birinci kata çıkılmaktadır. Birinci katın esas girişi, güneydedir. Burada, bir aralıktan mabeyin ve diğer mekanlara geçilmekte, üst kata çıkılmaktadır.

Plan simetriktir. Mabeyin, aşhane, esas hayat etrafına, yatak odaları yerleştirilmiştir. Hayattan ikinci kat odalarına da çıkan iki ayrı merdiven bulunmaktadır. Hela kuzeyde dışarıya taşırılmıştır. Banyo ise güney doğudadır.

İkinci katta mabeyin ve merdiven boşluklarının etrafında sekiz oda, hela ve banyo bulunmaktadır. Odaların sedirleri ve yüklükleri pencere korkulukları kısmen orijinaldir. Birinci kat odalarında tepe pencereleri vardır.

Evin kesin yapılış tarihi bilinmemektedir. 18’nci yüzyılın başlarında yaptırılmış olmalıdır.

Rize Kalesi

RİZE KALESİ

Şehir merkezinin güneybatısındadır. 2 bölümden oluşuyor: iç kale ve aşağı kale. Ancak: aşağı kalede yoğun yerleşim var, bu yüzden bu bölüm yok olmuş. Batı tarafında, bazı sur parçaları ve kuleler günümüze ulaşmış.

Kalenin net olarak ne zaman yapıldığı bilinmiyor. Ancak: ilk olarak Cenevizliler döneminde kullanıldığı sanılıyor. Daha sonra, aşağı kale surlarının bir kısmının, Bizans İmparatoru Alexios II. (1297-1330) döneminde yapılan Trabzon kalesi surlarına benzediği için, bu dönemde yapıldığı söylenebilir.

İç kale ise: İmparator Iustianus (527-565) zamanında yapılmış. Daha sonraki dönemlerde ise, Aşağı kalenin surları yapılmış ve kale büyütülmüş. Daha sonra ise, Osmanlılar döneminde yapılan onarımlar var.

İç kale: deniz seviyesinden 150 metre yüksekliktedir. Doğal bir yükselti üzerine yapılmış. Girişi: doğu yönünde. Bu kapıdan girildiğinde, küçük bir avlu var ve daha sonra ikinci bir kapıdan asıl kaleye giriliyor. İç kaleyi çevreleyen duvarlar: kesme taştan yapılmış,

Kısmen de moloz taş kullanılmış. Kireç harç ile sağlamlaştırılmış. Duvar kalınlıkları, yer yer: 1.5 metreyi buluyor. Burada ayrıca, 5 tane kule var. Bunlar, yarım daire planlı kuleler. Ayrıca, doğuda, kayalara oyulmuş bir de kuyu görülüyor.

Evet, Rize kalesi harap bir durumda iken, 1990 yıllarında Kültür Bakanlığı tarafından restore edilmiş. Bu onarım sırasında, yol ve mazgallar yenilenmiş. Kapı iç alanı, 7 metre aşağıdadır. Bu kısım, büyük bir ihtimalle daha sonra yapılmıştır.

Bu kısımda, kapının sağında şehre uzun yıllar Belediye Başkanlığı yapmış Ekrem Orhon’un (1909-1983) mezarı bulunmaktadır.

Aşağı Kale: Zamanında, İç kaleden kuzeydoğuya ve kuzeybatıya yanlara açılarak uzayan ve denize ulaşan surlarla çevriliydi. Günümüzde, yalnızca batı surlarının bir bölümü ve bazı kuleler görülmektedir.

Kale surları: düzgün yontu taşlı, bazı kısımları içten takviye kemerlerine sahiptir. Bu kemerler, tuğla örgülüdür. Batı surları üzerinde, önceki yıllarda bulunduğu tespit edilen 9 kule ve 2 kapı hakkında bilinenler ise şunlardır: kuleler, dikdörtgen veya yuvarlak planlı olup, 2 katlıydılar.

Günümüze ulaşan kalıntılardan, üst örtülerinin tuğla  tonozlara sahip olduğu anlaşılmaktadır. Doğu surlarından hiçbir iz kalmamıştır. Büyük ihtimalle, ilk yapıldığında, surlar, vadinin doğu yamaçlarından geçerek, Kale Camisini de içerisine alıyordu. Tuzcuoğlu Evinin batı yakınında yapılan bir kazıda, sur izlerine rastlanmıştır.

Rize Kalesi

İç kale gerçekten güzel bir görünüm sunuyor. İçi yemyeşil. Mutlaka zaman ayırıp çıkmanızı öneririm.

Rize Bozuk Kale

BOZUK KALE

İl merkezine, 10 km. uzaklıktadır. Gündoğdu köyünde, aynı adla anılan bir derenin kenarındadır. Denizden 30 metre yükseklikte, küçük bir gözetleme kulesidir. Daha çok, küçük bir Ortaçağ kalesini andırıyor.

Kale moloz taş duvarlıdır. Duvar işçiliğinde, kireç harç kullanılmıştır. Duvarları, yaklaşık 1 metre kalınlığında olan bu kalenin düzgün bir planı var. Yaklaşık olarak: 56 x 15 metre ölçüsünde, kuzey kenarı daha geniş olan yamuk planlıdır.

Rize Zil Kale

ZİL KALE

İlçe merkezine, 15 km. uzaklıktadır. Fırtına Deresinin batı yamaçlar üzerinde kurulmuştur. Kalenin üzerinde kurulduğu kaya kütlesi: denizden 750 metre ve dere yatağından ise, 100 metre yüksekliktedir.

Kale: 3 bölümden oluşuyor: dış surlar, orta surlar ve iç kale. Dış kalenin kapısına; kuzeybatı yönündeki bir patika yol ile ulaşılıyor.

Kuzeydeki kapının: taşları sökülmüş. Buradan: bir teras ile, orta surlar bölümüne çıkılıyor. Burada, ikinci bir kapı var, bu kapıdan kalenin merkezine giriliyor.

Orta kale içinde, önemli yapılar var. Bunlar: muhafız binası, şapel ve baş kule. Duvarlarındaki hatıl izleri ve kiriş deliklerinden, kulenin 4 katlı olduğu anlaşılıyor. İçinde: ince bir bölüntü duvarı ve dolgu toprak bulunuyor.

Duvarlar üzerinde ise, mazgal delikleri var. Kulenin üstü: bir teras şeklindedir. Duvarlar içinde, dikey boru yuvaları uzanıyor. Bunlar, belki de kapanmış su sarnıçlarının su akıtma boruları imiş.

Rize Ayder Yaylası

AYDER YAYLASI

Ayder yaylası: doğal kaynakları ve termal olanakları ile, son 35 yılın en popüler Doğu Karadeniz yaylalarından biridir.

Yayla: 1200-1300 metre yüksekliktedir. Yaklaşık: 44 hektarlık bir alanda kurulmuştur. Bu alanda: 3 mahalle şeklinde yerleşim var. Bunlar: Aşağı Ambarlık, Orta Ambarlık ve Yukarı Ambarlık.

Yayla: Çamlıhemşin ilçesine, 17 km. lik bir asfalt ile bağlanıyor. Yaz döneminde: sabit nüfus, yaklaşık: 1500 kişiye kadar ulaşıyor. Ancak: günübirlik ziyaretçiler ile, bu rakam, yaklaşık 3-4 bin kişiye ve hatta bazen 5-6 bin kişiye kadar ulaşıyor.

Bölgedeki konutlar: toplam, 216 civarında ve ahşap, taş-ahşap ve taş malzeme kullanılarak yapılmış. Bunların yanında: 100 civarında konaklama tesisi var. Oteller: briket ve betonarme, tek yada çok katlı olarak yapılmış.

Ancak: elbetteki, bu görüntü, yani briket ve betonarme yapılar, yayla karakteri ile uyuşmuyor. Görsel ve fiziki kalite bozuluyor. Evet: Ayder Yaylası, her yönü ile turizmin hizmetine girmiş bir belde. Çünkü: burada rahatlıkla konaklayabilirsiniz.

Belediyeye ait 29 konaklama tesisi var. Bunların dışındaki otel ve pansiyonlar ile birlikte, toplam yatak kapasitesi: 1000 kişi civarında. Burası: yalnızca turistik amaçlı geziler değil, aynı zamanda burada bulunan kaplıcalarda, tedavi amaçlı olarak kullanılması ile öne çıkıyor.

 

Rize Güneysu

Rize Güneysu

Her taraf yeşil, her taraf engebeli (hiçbir düzlük yok), her taraf dereler ile dolu, işte tam bir doğa cenneti. Güneysu, ziyaretçilerine, tarihi kalıntı ve eser göstermez, ama eğer doğayı yaşamak isterseniz, burası tam size göre.

Çünkü, burada doğa ziyaretçilerine bambaşka güzellikler sunuyor. Buranın tüm bunların yanındaki en büyük özelliği: Sayın Başbakanın, baba ocağı olmasıdır.

ULAŞIM

Güneysu ile bağlı bulunduğu Rize il merkezi arasındaki uzaklık: 15 km. dir. Güneysu-Çayeli arasındaki uzaklık: 22 km. dir. Rize ile Güneysu arasındaki yolcu taşımacılığı, minübüsler ile yapılmaktadır. Güneysu-Trabzon arasındaki uzaklık: 92 km. Güneysu-Çaykara arasındaki uzaklık; 66 km. Güneysu-Ankara arasındaki uzaklık: 835 km. dir. Güneysu-İstanbul arasındaki uzaklık: 1188 km. dir.

TARİH

Yörenin bilinen en eski adı “Potomya”dır. Çünkü; yerleşim yeri, Taşlıdere havzasının iki önemli akarsuyu olan Salarha ve Potamya deresi arasında kalmaktadır. Bu iki akarsu arasında kalınması nedeniyle, yöreye “Potamya” ismi verilmiştir.

MÖ. 606 yılında, yörede Med’lerin hakimiyeti görülür. Daha sonra ise, sırası ile: Persler, Pontus Devleti, Roma ve Bizans imparatorluğu, yörede hakimiyet kurarlar. Malazgirt savaşından sonra ise, Selçuklular bölgeyi ele geçirirler ve 1461 yılında, Fatih Sultan Mehmet tarafından, yöre, Osmanlı hakimiyetine sokulur.

Güneysu, 1987 yılında ilçe olmuştur.

Rize Güneysu

GENEL

İlçe: Rize ilinin, iç kesimlerinde kalan bir ilçedir. Yani, il merkezinin güneydoğusundadır. İlçe merkezinin, deniz kıyısına uzaklığı: 14 km. dir. Rize ilinin en gelişmiş ilçesidir.

İlçe merkezinin deniz seviyesinden yüksekliği, yani rakımı ise: 152 metredir. Yerleşim yerinin çevresi ise, tepelerle çevrilidir. Bu tepelerin rakımı, 150 ile 2000 metre arasında değişmektedir. Çünkü: akarsu kenarında kurulmuştur. Bu tepeler arasındaki vadilerde bulunan çok sayıda dere, daha sonra birleşerek Güneysu yani Potamya deresini oluştururlar.

Hatta: ilçenin köylerinde bile, bazen aynı köy içinde, 2-3 km. mesafelerde, rakım, birkaç kata yükselebilmektedir. Yani: yerleşim yerleri, yamaçlara, dağınık olarak kurulmuştur. İlçe merkezinde ve yörede, çıplak arazi ve düzlük arazi görmek mümkün değildir.

Bölgenin iklim özelliklerine bakılırsa: en büyük etkinlik, sürekli yağış olmasıdır. Bunun sonucunda: heyelan ve sel gibi doğal felaketler, sürekli olarak yöredeki yerleşimi tehdit etmektedir. Geçmişte, 2001 ve 202 yıllarında, büyük sel felaketleri görülmüştür.

Yöre insanının en büyük ekonomik etkinliği: tarım ve tarıma dayalı sanayidir. Özellikle, çay tarımı önem kazanmaktadır. Son yıllarda ise, çaya alternatif olarak, kivi üretimi yaygınlaşmıştır. Çay üretiminin bu kadar yoğun olması sonucu, ilçe merkezinde, Çaykur’a ait 2 fabrika ve özel sektöre ait 35 çay fabrikası bulunmaktadır. Bu fabrikalarda, sadece yörede yetiştirilen çay değil, çevre yörelerde yetiştirilen çay bitkisi de işlenmektedir.

Rize Güneysu Feretiko Bezi

FERETİKO BEZİ

Çay üretiminden önce, yörede, iklimin uygun olması nedeniyle, yoğun oranda “kenevir” üretimi yapılmaktaydı. Kenevirden yapılan “kendir ipi” üretimi de yaygındı. Buna bağlı olarak: Rize bezi, çay öncesinde, Rize yöresinde, ekonominin en büyük etkinliklerinin başında gelmektedir.
1960’lı yıllarda, çay bölgeye gelmeden önce, yörede her evde “feretiko bezi” tezgahı bulunuyordu.

Kendir bitkisinden çıkarılan ip: çeşitli işlemlerden geçirildikten sonra, feretiko özel tezgahlarında dokunup bez haline getirilmektedir. Oluşturulan bu beze “feretiko” denir. Bu bez: gerek kalitesi, gerek sağlıklı olması ve gerekse zarafetiyle, giyim alanında ve üzeri işleme yapılarak süslendiğinde, yoğun olarak kullanılmaktadır.

Evet, konuyu fazla uzatmak istemiyorum. Ama, yörenin bu ünlü bezinin mazide yoğun olan ve günümüze kadar yoğunluğu ulaşmayan üretimi, bugün yine arttırılmaya çalışılıyor ve yöredeki resmi makamların desteği ile, yeniden feretiko bezi üretimi yaygınlaştırılmaya çalışılıyor.

Bunları anlatmamın sebebi şu: buraya yolunuz düşerse, mutlaka feretiko bezi veya bu bez ile üretilmiş bir şeyler satın alabilirsiniz, zaten gördüğünüzde beğenmemeniz mümkün değil, ama öte yandan bu bezin sahtesini satın almamaya dikkat etmelisiniz.

Rize Güneysu

NE YENİR-NE İÇİLİR

İlçe merkezinde, 150 kişi kapasiteli, güzel bir “alabalık” restoranı bulunmaktadır. Ayrıca: yine, Asmalı ırmak köyü ve Gürgen köyünde de, alabalık satışı yapılan, alabalık çiftlikleri bulunmaktadır.
Bu çiftliklerin restoranlarında: mutlaka alabalık tatmalısınız ki, bu lezzeti, başka bir yerde bulmanız mümkün değildir.

NE SATIN ALINIR

Yukarıda da belirttiğim gibi, buralara yolunuz düşerse “feretiko” bezi ve bu bezden üretilen güzel şeyler bulup satın almalısınız.

KONAKLAMA

Güneysu ilçesinde, çok güzel bir öğretmen evi bulunuyor. Özellikle, mimari yapısıyla dikkati çeken öğretmenevi: 2008 yılında hizmete açılmıştır. 8 oda ve 500 kişilik salon bulunmaktadır.
Öğretmenevi, ilçe merkezinde, Sağlık caddesindedir. Telefon numarası: 0464-3442082.

Rize Güneysu

GEZİLECEK YERLER

Güneysu ilçesinde, özellikle “Handüzü” yaylasında, yaz aylarında, dağ ve yaylacılık turizmi yapılıyor. Özellikle, 1999 yılından bu yana, her yıl Ağustos ayı içinde düzenlenen Yayla şenliklerine, birçok insan katılmaktadır.

Ancak, yaylada, herhangi bir konaklama tesisi bulunmadığından, ziyaretler, günübirlik yapılmaktadır. Yolu derseniz, beton kaplı yol, ulaşım için uygundur. Handüzü yaylası, ilçe merkezine 16 km. uzaklıktadır.

KIBLEDAĞ CAMİSİ

Kıbledağ köyü merkezinden, Çamlıca köyü Ilıca mahallesine taşınmıştır. 1862 yılında yapılmıştır. Çamlıca köyü: ilçe merkezine 20 km. uzaklıktadır.

Bölgenin geleneksel ahşap camilerinden birisidir. Taşınma sırasında, beton bir zemin kat üzerine oturtulmuş, kuzeyine yeni bir kısım ilave edilmiştir. Bununla birlikte, caminin orijinal unsurları korunmuştur.

Caminin harimine kuzey cephenin ortasındaki iki kanatlı kapı ile girilir. Harim: 6.70 x 8.40 metre boyutlarında, enlemesine dikdörtgen planlıdır. Giriş kısmının üzerindeki ahşap ayaklarla t aşınan mahfil U şeklindeki kıble duvarına kadar uzanır. Cami, yan yüzlerdeki iki sıra pencere ile aydınlatılmıştır.

Düz tavanın ortasında, ahşap oyma süslemeli bir göbek bulunmaktadır.
Cami ahşap süsleme bakımından çok zengindir. Giriş kapısı, minber, tavan, mahfil, köşk ve korkulukları dönemin yaygın barok karakterli mahalli üslubu ile bezenmiştir. Bu unsurları, son yıllarda, sarı-lacivert olarak boyanmıştır.

Kapı kanatları üzerinde stilize vazolar içinde çiçekler S ve C kıvrımları yer almaktadır. Ahşaptan oyulmuş mihrap da yine stilize yapraklı kıvrım dalları, rozetler, S ve C kıvrımları ile süslüdür. Minberin yan yüzlerinde çok kollu, dairevi bir yıldız çevresinde S ve C kıvrımları, kartuşları yer almaktadır.

Dikdörtgen şekilli tavan göbeği bitkisel motiflerle bezeli bir bordürle çevrilidir. Zemini S kıvrımları kaplıdır. Ortada dairevi merkez bulunmaktadır. Mahfil köşkünde, büyük kıvrımlı bir bördür görülmektedir.

Kapı motifleri bakımından, diğer ahşap işçiliği ile benzerlik gösterir. Kanatlar, ikili örgünün çerçevelediği panolar halinde düzenlenmiş, yüzeyler birbiriyle bağlantısı zayıf olan bitkisel motiflerle dolgulanmıştır.

Minber, özenli bir işçilik göstermekle birlikte, iri motifler boyanınca, fazlasıyla dikkat çekmektedir.

Minber kapısının üzerinde, iki ay yıldız arasındaki tarihe göre, cami 1862 yılında yapılmıştır.

Rize Güneysu Kiremit Köyü Aşağı Mahalle Camii

KİREMİT KÖYÜ AŞAĞI MAHALLE CAMİSİ

Bir medrese ile birlikte yapılmıştır. 19. yüzyılda yapılmış, bölgenin geleneksel taş ve ahşap malzemeli, kırma çatılı camilerinden birisidir.

Doğu cepheden birkaç basamakla cami ve medresenin önündeki hayat kısmına çıkılır. Buradan, bir kapı ile medreseye ve bir kapı ile de camiye girilir. Bu kısmın üzerinde, camiye içten bağlanan bir dış mahfil bulunur.

Bu mahfile, doğu tarafından ahşap minare bitiştirilmiştir.
Esas cami mahfil seviyesine kadar bütünüyle taş, üstte ise kıble yönünde taş, diğer kısımlarda ahşap yığma duvarlara sahiptir. Harim, derinlemesine dikdörtgen planlıdır. Giriş kısmının üzerindeki mahfil korkuluğu kıble duvarına kadar uzanır.

Caminin giriş kapısı, minberi ve mahfil köşk ve korkulukları ahşap süslemelere sahiptir. Taş mihrap yenilenmiştir. Kapı kanadı, kare panolara ayrılarak üzerine stilize ağaçlar, rozetler ve dairevi motifler yerleştirilmiştir. Söğeler üzerinde geniş bir kıvrım dal bordürü vardır. Minber ve mahfil süslemesinde yüzeysel geometrik motifler, şeritler yer alır.

Caminin kesin yapılış tarihi bilinmiyor. Mahfil korkuluklarında bulunan 1819 tarihini, inşa tarihi olarak kabul edilmektedir.

Son bir not: ilçe merkezine 1 km uzaklıkta bulunan Kiremit Mahallesinde, bir de çok eski yıllardan bugüne kadar süregelen “Katarahte Şelalesi” bulunmaktadır. Bu şelale, özellikle yaz aylarında, serinleme ve piknik amacıyla kullanılmaktadır. Burayı da gezip görmenizi öneririm.

Rize Kalkandere

Rize Kalkandere

Ülkemizin bu şirin yöresinde: herhangi bir tarihi kalıntı veya eser bulunmamaktadır. Burası: daha çok doğal güzellikleriyle öne çıkan bir yerdir. Konumuz turizm ve tanıtım yaptığımız yörelerin turistik özelliklerini ön plana çıkarmamız nedeniyle: ben şahsen, buranın turistik özellikleriyle ilgili yazacak çok şey bulamadım ve 2022 yılında, buradan geçtiğimde ki yarım gün kadar kaldım; turizme yönelik herhangi bir yer veya etkinlik göremedim.

Zaten, internetten Kalkandere hakkında araştırma yaptığımda, gerek kamu kurumlarının ve gerekse özel kişilerin internet sitelerinde de, yörenin turistik özelliklerine ait herhangi bir bilgi ve belge, hatta fotoğraf yok. Yani: sanırım turizm pek umursanmamış.

Öte yandan, buranın insanı, gerçekten, doğa olarak cenneti andıran yörede yaşarken, çay dışında bir şey düşünmemiş ve düşünmüyor, yani yaşamın her döneminde çayın büyük önemi ve yeri var, bunun dışında pek bir şey düşünülmüyor, ama unutmamak gerekir ki, büyük şehirlerde yaşayan insanlar, doğaya, sessizliğe, yeşile hasret ve bu güzellikler, bu insanları cezp edebilir, ama elbette en büyük eksiklik olan “TANITIM” şart.

Evet, ben yine de, Kalkandere ilçemizin güzelliklerini ve özelliklerini bir nebze de olsa, siz okurlara tanıtabilmek açısından, kısa bir yazı sunuyorum.

ULAŞIM

Kalkandere ilçesinin, denize uzaklığı: 13 km .dir.
Kalkandere ve bağlı bulunduğu Rize ili arasındaki uzaklık: 33 km. dir. İlçe merkezi ve il merkezi arasında, yoğun toplu taşım aracı seferleri bulunmaktadır. Kalkandere-İkizdere arasındaki uzaklık: 40 km. Kalkandere-İyidere arasındaki uzaklık: 15 km. Kalkandere-Trabzon/Of arasındaki uzaklık: 22 km. dir.

TARİH

İlçenin ismi, ilçe merkezinden geçen “Karadere” isimli derenin yatağında bulunan ve suyun rengini kara gösteren taşlardan gelmektedir. Yani, önceleri “Karadere” olarak isimlendirilen ilçe, sonra “Kalkandere” olarak isimlendirilmiştir. Derenin birçok kez, aşırı yağışlar sonucu kabarması nedeniyle de, “Kabaran dere” anlamında “Kalkandere” isminin verildiği düşünülmektedir.

Evet, bu isim kökeni tamamlandıktan sonra, yörenin tarihi geçmişine kısaca bakalım. Yörede: sırası ile, Kimmerler, Persler, Selçuklular, Trabzon Pontus Devleti ve Osmanlılar egemenlik kurmuşlardır. Türkler, ilk olarak 11’nci yüzyılda, bölgeye gelmişlerdir. 1048 yılında, bir Selçuklu askeri birliği, yörede görülür. Çünkü: Rizey bölgesini, Erzurum bölgesine bağlayan bir yaya yolunun, buradan geçtiği bilinmektedir.

Evet, 1461 yılında, bölgenin diğer yerleşimlerinde olduğu gibi, burası da, Fatih Sultan Mehmet tarafından, Osmanlı egemenliğine sokulmuştur.
1916 yılında kısa süreli Rus işgali görülür. 1957 yılında, Kalkandere ilçe yapılmıştır.

GENEL

Kalkandere ilçesi, Rize ilinin, deniz kıyısından uzak, iç kesimlerde kalan 4 ilçesinden birisidir. İlçe merkezinin denize uzaklığı 13 km. dir.

İlçe arazisinin büyük bölümü engebelidir. Düzlük denecek yer, yok denecek kadar azdır. Bu arazinin: % 77’lik bölümünde tarım yapılır ve bu tarım yapılan arazinin % 97 de, çay üretimi yapılmaktadır. Bu çay üretimi: ilçede bulunan Çaykur’a ait 2 ve özel sektöre ait 6 fabrikada yürütülmektedir. Bunun yanında, ilçe halkı, yalnızca kendi ihtiyacını karşılamak adına, küçük ve büyükbaş hayvan besiciliği yapmaktadırlar.

İlçe sınırları içinde, yükseklikleri 1000 metre civarında çok sayıda tepe vardır ve bunların arasında, birçok irili-ufaklı dere bulunmaktadır.

Genel olarak, hareketsiz bir yaşamın egemen olduğu bir yerdir. Çay üretimi dönemi dışında, yöre insanı, zamanının büyük bölümümü: ilçede bolca bulunan kahvehaneler ve lokallerde geçirmektedirler.

Çünkü, ilçede, ekonomik etkinliklerin başında, çalışma hayatı, tamamen çay üretimine dayanmaktadır. Hatta, yine ilçede yaşayanların büyük bir bölümü, çay fabrikalarında daimi veya geçici işçi olarak çalışmaktadırlar. Yani, sonuç olarak, ilçe ekonomisi büyük ölçüde çay üretimine dayanmaktadır.

Bölgenin iklimi: ılıman ve yağışlıdır. Buna bağlı olarak, aşırı soğuklar görülmez.

NE YENİR-NE İÇİLİR

Burada tadabileceğiniz en başlıca gıda: baldır. Yörede, yılda yaklaşık 30 ton civarında bal üretimi yapılmaktadır. Bunun dışında yöresel lezzetlerden tatmak isterseniz: mısır ekmeği, kara lahana yemekleri düşünebilirsiniz. Bu arada, turşu kavurmasını da unutmamak gerekir. Bunların yanında, elbette “hamsi” ile yapılan çeşitli yemekleri tercih edebilirsiniz.

NE SATIN ALINIR

Yöreye yolunuz düşerse, çay fabrikalarından çay ve yörede yetiştirilen bal satın almanızı öneririm. Özellikle, burada yetiştirilen balı başka yerde bulamasınız, mutlaka satın almanızı öneririm.
Bunun dışında, burada da, keten ve kendir tohumlarından üretilen feretiko bezi ve bu bezden üretilen muhteşem güzellikte el sanatı ürünleri var, bunlar da ilginizi çekebilir.

GEZİLECEK YERLER

PİKNİK ALANI

İlçe merkezine 3 km uzaklıkta, Kalkandere-İkizdere kara yolu üzerinde, dere kenarındadır. Belediyeye ait piknik alanı, özel şahıs tarafından işletilmektedir.
Buraya yolunuz düşerse, özellikle alabalık yemenizi öneririm.

ZIVANE KÖPRÜSÜ CAMİSİ

Cami, Of’un Keler köyünden sökülerek bugünkü yerine çay alım merkezinin üzerine kurulmuştur. Cami, H.Hoca köyünün Zıvane köprüsü mevkiindedir. Bölgenin ahşap camilerinin en iyi örneklerinden birisidir. Az kalsın yerine yapılan beton camide kalıp tahtası olarak kullanılacaktı.

Cami içten 7.40×7.35 m. ebatlarında, kare planlı bir harimden meydana gelmektedir. Ahşap yığma olarak yapılmış kırma çatılıdır.

Giriş kapısı, batı cephesindedir. Harimin kuzey kısmında U planlı mahfil bulunur. Aydınlanma, doğu ve güneydeki iki sıralı pencerelerle sağlanmıştır. Taşıma sırasında, bu pencerelerin bazıları kapatılmıştır.

Yapı, ahşap süsleme bakımından çok zengindir. Kapı, mihrap, minber, mahfil ve tavan çok çeşitli motif ve kompozisyonla süslenmiştir. Kapı kanatları ve yan pervazları stilize hayat ağacı ile süslenmiştir. En dışta hasır örgülü panolar bulunmaktadır.

Ahşap mihrap nişini kıvrım dallı stilize bir ağaç çevreler. Minberin yan aynalıkları Şimşirli Camisi gibi dikey panolara bölünmüş, her pano içerisine dalları lalelerle sonuçlanan ağaçlar yerleştirilmiştir.

Minber kapısının üzerinde ajur olarak değişik süslemeler, ağaçlar, Hz. Süleyman mühürleri bulunmaktadır. Mahfil köşkü ve korkulukları, stilize lale, rozet ve püsküllü silmelerle camiyi içten çepeçevre dolaşır. Tavan göbeği, dışta kare içte sekizgen şekillidir ve yüzeyi rozet, kıvrımdal ve lalelerle kaplıdır.

Mihrap üzerinde mihrap ayeti yazıldıktan sonra Sahibül hayrat olarak Ömer adı geçmektedir. Kapı üzerindeki kitabe okunamamıştır. Hem mihrapta, hem de kapı üstündeki kitabede, 1834 tarihleri okunabilmektedir. Yani, cami, 1834 yılında, Ömer adlı bir hayırsever tarafından yaptırılmıştır.