Mardin Nusaybin

Mardin Nusaybin

Mardin Nusaybin: Nusaybin-Mardin arası uzaklık: 53 km. Nusaybin-Midyat arası uzaklık: 51 km. Nusaybin-Diyarbakır arası uzaklık: 153 km. Nusaybin-Şanlı Urfa arası uzaklık: 223 km. Nusaybin-Batman arası uzaklık: 132 km.

TARİH

Nusaybin’in kuruluşu MÖ 3000-2800 yıllarında bölgede hakimiyet kuran Sümer imparatorluğunun III. Ur Sülalesine kadar uzanmaktadır. Bu tarihi merkez, MÖ 2300 yıllarında Babil Kralı Nemrut tarafından inşa edilmiştir. Nemrut, Nusaybin’i surlarla çevirmiş ve “Akarların yani çiftçilerin kenti” olarak adlandırmıştır.

Diğer bir görüşe göre ise, Süryanice Nsap (ekti, dikti, yerleştirdi, oturttu) kelimesinden gelmektedir. Tarihte Migdonius olarak adı geçen Çağçağ suyunun kıyısında kurulan Nusaybin, Roma devrinde çok önemli ve stratejik konuma sahip bir şehirdi. Asurlular tarafından Naşibina olarak adlandırılan bu şehrin adı tarihte ilk defa MÖ 900’e doğru Asur Kralı Adadnirari II zamanında geçer.

Naşibina, MÖ 612 yılında Asurluların, Babiller ve Medlere karşı yapılan savaşlara konu olmuştur. Daha sonraları Ermeniler ve Partlar arasında birkaç kez el değiştirmiştir. MÖ 3’ncü yüzyılda, Roma ile Persler arasındaki savaşlarda, öneminden dolayı şehir Romalılar tarafından sınır kalesi haline getirilmiştir. Kızıltepe şehri ise, daha çok Artuklular zamanında ün kazanmıştır.

Bu dönemde, Kızıltepe, Mardin’den sonra beyliğin en önemli şehri idi. Nusaybin’İn en önemli coğrafi konumda bulunması (İpek yolu) tarihte sürekli önem kazanmasına sebep olmuştur. Çok eski zamanlardan kalma, üzüm suyu kanalları ise, burada yaşanan medeniyetin ve bereketin bir kanıtıdır.

Mardin Nusaybin

 

GENEL

Nusaybin’in en büyük özelliği, Suriye sınırında Kamışlı’ya komşu ovada kurulmuş bir ilçe olmasıdır. Nusaybin ile Suriye-Kamışlı ilçeleri arasındaki uzaklık oldukça yakındır. Diğer bir özelliği ise, E-90 karayolu üzerinde bulunmasıdır.

Bu nedenle ulaşım imkanları oldukça iyidir. Sınırda bulunması nedeniyle, bir zamanlar, özellikle hafta sonlarında çevre il ve ilçelerden, alışveriş yapmak üzere buraya çok sayıda yerli turist gelirdi ancak son yıllarda terör nedeniyle, bu durum oldukça olumsuz etkilendi.

Mardin Nusaybin

 

GEZİLECEK YERLER

Nusaybin’de bulunan Mor Yakup Kilisesi ve Zeynelabidin Camisi: UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesinde bulunmaktadır. 4 yıl önce, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesine alınan tarihi Zeynel Abidin Camii ve Mor Yakup Kilisesinin restorasyonu yapıldığı takdirde, asıl listeye alınacakları bildiriliyor. Kilise MS 300 yıllarında Roma döneminde kurulmuş ve dünyanın ilk üniversitesi olarak kabul edilmektedir.

Hatta zamanında buranın yatılı olduğu, 800 ile 1000 civarında öğrencisi olduğu söyleniyor. Burada: Süryanice, teoloji, felsefe, mantık, edebiyat, geometri, astronomi, tıp ve hukuk dersleri veriliyormuş.

Ayrıca, aşağıda Nusaybin’de gezilmesini önereceğim birçok yer okuyacaksınız, büyük bir olasılıkla fazla zamanınız olmayacak ve hepsini gezemeyeceksiniz, bence buralara yolunuz düşerse, önceden aşağıda yazılı yerleri okuyun, ilginizi çekenleri gidip ziyaret edin, yoksa oldukça geniş bir ziyaret edilebilecek yer listesi vardır.

Mardin Nusaybin Mor Yakup Kilisesi

 

MOR YAKUP KİLİSESİ

İlçe merkezinde Zeynel Abidin Camisinin yanında konumlandırılmıştır. Ortodoks ibadethanesidir. Nusaybin’de ayakta kalan tek kilisedir.

Bu kilise, Nusaybin’in metropoliti Mor Yakup (309-338) tarafından mevcut kilisenin küçük olduğunu düşünülerek 313 yılında inşa ettirilmeye başlanmıştır. Kilise 313-320 yılları arasında, 7 yılda tamamlanmıştır. Kilisenin yarısı, zaman aşımına uğramış olmasına rağmen, diğer yarısı halen ayaktadır.

Rivayete göre, Episkopos Mor Yakup, Episkoposluk mertebesine yükselince içinde dua ettiği kilisenin küçük olduğunu düşünür ve yeni bir kilise inşa etmek ister. Fakat bu kararını henüz kimseye açmamışken, arkadaşı aziz Mor Evgin kendisine bir ilham geldiğini ve kendisinin yapmak istediği kilisenin temellerini bir melekle birlikte Yunanlı Kral Antiyakus’un putlarının enkazı üzerine atacağını haber verir.

Bir gece evinden dışarı çıkarken yanına gelen kişinin melek olduğunu anlar ve onunla birlikte kilisenin temellerini atar.

Mardin Nusaybin Mor Yakup Kilisesi

Episkopos Mor Yakup’un temellerini bir melekle attığına inanılan bu kilise, en eski yapısını halen korumaktadır. Tur Abdin bölgesindeki en eski kiliselerden biridir. Kilisenin içindeki 3 metre uzunluğundaki taşları, kemerlerindeki taş işçiliğini sergileyen bezemeleri, ayin icra edilen bölümlerdeki kubbeleri, duvarlardaki diğer motifleri ve yapısı bakımından benzerine sık rastlanmayan bir kilisedir.

İlk başta inşa edilen vaftizhanenin güney cephesine, daha sonra bilinmeyen bir dönemde başka bir bina eklenmiştir. Vaftizhanenin inşası 359 yılında tamamlanmıştır. Manastır içinde Mor Yakup’un türbesi bulunmaktadır. Vaftizhane olarak inşa edilen güney kilisesinde, Mor Yakup’un tabutunun saklandığı yere girip çıkanlar için düşünülmüş çift merdivenli bir bölüm vardır.

Kilisenin batı cephesindeki dış duvar, bilinmeyen sebeple yıkılmıştır. Yıkılan bu yer, tekrar yenilenmiş ve kilisenin damı üzerine bir Metropolitlik binası yapılmıştır.

Mardin Nusaybin Mor Yakup Kilisesi

Mor Yakup, 338 yılında ölümünden sonra kilisenin bodrum katına gömülmüştür.

Kilisenin içinde bulunan 3 metre uzunluğundaki taşlar, taş işçiliğini sergileyen kemerlerdeki bezemeler, kutsal ayinin icra edildiği bölümdeki yarım kubbeler, duvarlardaki diğer motifler önemlidir. Üç neften ibaret olan yapı Bazilikal planlı olup Geç Roma ve Erken Bizans mimari özelliklerini içinde barındırır.

Yaklaşık 1700 yıllık olan kilise, birçok yerinde yüksek kabartma tekniğinde yapılan bezemelerle süslü olup bu bezemeler çok iyi korunmuş durumdadır. Burası asırlardır Nasrutilerin manevi merkezi durumundadır. Zarif çan kulesi görülmeye değerdir.

2000 yılında tescil edilerek koruma altına alınan kilisenin bakımını, Midyat-Anıtlı köyünden gelen bir Süryani ailesi üstlenmiştir. Yine aynı yıl, kilisede bir takım restorasyon çalışmaları başlamıştır. Öncelikle, toprak altındaki temel kalıntılarının açığa çıkarılması için, kilisenin bahçesinde bulunan toprak dolgu kaldırılmıştır.

Ancak toprak dolgunun kaldırılması sırasında, birtakım kabartmalar bulunmuştur. Yezidiler tarafından kutsal olduğu kabul edilen “Melek Tavus” ve “Deniz Tanrısı Pegasus” u temsil eden bu kabartmalar Mardin Müze Müdürlüğüne teslim edilmiştir.

Bu kabartmalarla birlikte, ayrıca kilisenin bodrumundaki Mor Yakup’un mezarının yanında bulunan ibadet bölümü de yapının kilise olmadan önce Yezidilere ait ibadet yeri olma ihtimalini kuvvetlendirmektedir.

Mardin Nusaybin Zeynel Abidin Camii ve Türbesi

 

ZEYNEL ABİDİN CAMİİ VE TÜRBESİ

İlçenin en önemli camisidir. Ancak burada sadece cami yok, burası bir külliye ve külliyede: cami, minare, iki türbe, şadırvan, medrese odalaları, mezarlık alanı ve abdesthane yapıları bulunmaktadır.

Türbe üzerindeki kitabeye göre, yapı 12’nci yüzyılda yapılmıştır. Külliye, yapı olarak bahçeli, açık avluludur. Genel olarak “L” plan şemasında kesme taş malzemeyle yapılmıştır. Minare: avlunun doğu kısmındadır. 1956 yılında yapılmıştır. Cami: kuzeyden giriş yapılır.

Harim mekanı kare plandadır ve kalın payelerle desteklenmiş çapraz tonozla örtülmüştür. Caminin mermer mihrap ve minberi yeni yapılmıştır. Türbe: Cami ibadet mekanının güney batı köşesinde, taş basamakla inilen ve kubbe ile örtülü, kare planlıdır. Burada Hz Muhammed’in ehli beytinden, Hz Hüseyin’e 13’ncü kuşaktan torun olan Molla Zeynelabidin mezarı vardır.

Türbenin batı bitişiğinde ise, Zeynelabidin’in kız kardeşi Seyyidete Sitti Zeynep türbesi bulunur. Bu mezarlar kubbe ile örtülü, sanduka tipindedir. Üzerleri Arapça ayet yazılı yeşil örtüyle kapatılmıştır. Türbe kapısı üzerindeki Arapça kitabede yapının 1159 yılında inşa edildiği yazılıdır. Böylece külliye yapısı, 12’nci yüzyıla tarihlenir.

Ayrıca Sitti Zeynep türbesinin cephesindeki başka bir onarım kitabesinde, 1821 tarihi okunur. Külliyenin batı kısmı, eskiden medrese iken günümüzde Kız Kuran kursu ve Türbe ziyaret mekanlarından oluşur. Bu bölümlerin batısında ise yeni abdest alma mekanları vardır.

Avlunun kuzey kesimi bahçe ile çevrilmiştir. Avlunun batı köşesinde, abdest şadırvanı bulunur. Caminin doğu ve güney cephelerinde, büyük mezarlık alanı vardır. Doğu bitişiğindeki süslemeli taş sanduka tipli mezarlar, Tayyi aşireti şeyhlerine ait olup, 19’ncu yüzyıl geç Osmanlı dönemine tarihlenir. Diğer mezarlar ise günümüze aittir. Ayrıca Müze arşivinde bu mezarlıkla ilgili herhangi bir tescil kaydı yoktur.

Zeynelabidin Camii külliyesinin doğu avlu cephesi bitişiğinde ise 4’ncü yüzyıla tarihlenen Mor Yakup Kilisesi yer alır.

Günümüzde iki yapı; Cami ve Kilise arasında, tek avlu olarak birleştirilmiş ve kilise tarafı kazısı tamamlanmıştır. Söz konusu alan ve yapıların “Kültür İnanç Parkı” olarak turizme açılması planlanmaktadır. Zeynel Abidin Camii, yakın zamanda yenilenmiş ve hala ibadete açıktır. Caminin mükemmel taş işçiliği ve süslemeler içeren lahitleri görülmeye değerdir.

ÜZÜM SUYU KANALI

Nusaybin’in ilgi çekici tarihi yapılarından biridir. Girmeli bucağının 1500 metre güneydoğusunda, Odabaşı köyünün kuzeyinde, İpek yoluna paralel biçimde, doğuya doğru uzanan tarihi bir kanaldır. Eskihisar (Marin) şehri yöresindeki dağlık köylerde yetiştirilen üzümün, kanallardan oyuklar yapılan taş teknelerinde ezilip suyu çıkarıldıktan sonra, bu kanal vasıtasıyla uzaktaki kraliyet başkenti Ninova’ya aktarıldığı söyleniyor.

HAYTAM (DİMİTRİUS) KALESİ-YENİ KALE-SAÇLI ALİ

Günyurdu ile Dibek köyleri arasında geçen yolun doğusundaki 1254 metre rakımlı İzlo dağının doruğundadır. Turabdin kalesi olarak da bilinir. Mor Abraham Manastırının bitişiğindedir.

Arap ve Pers sınırına yakın olması ve tüm ovaya hakim olması nedeniyle, tarihte stratejik önemini hep korumuştur. Bsorino’nun güneyinde Nsibin ile Bethzabday arasında kalan Dimitrius kalesi, Perslerin saldırılarına karşı İmparator Konstantinos’un emriyle, Turabdin’in ana girişlerinde inşa edilen üç kaleden biridir. Roma komutanlarından Dimitrius tarafından 351 yılında inşa edilmiştir.

Bu kale Haytan el-Tay’in eline geçince, kaleye Haytam ismi verilmiştir. Perslerin harabeye dönüştürdüğü bu kale bir süre sonra, 684 yılında Mor Şemun Dzayte’nin girişimleriyle, Abrohom ve Loozor ismiyle iki Süryani tarafından yeniden onarılıp, Beth Sbirino kalesi ismini almıştır.

Onca güce rağmen, Aksak Timur’un bir türlü fetih edemediği bu kalenin, 1451’lerde Beth Mahlam ismiyle çağrıldığı görülmektedir. Dönemsel olarak köy ahalisine sığınak olmuşsa da Bsorino halkına yarardan çok zarar ve sıkıntı vermiştir. Bundan dolayı bu yer Basibrinlilerin hışmına uğramış ve yıkılmıştır.

Kalenin tarihi süreç içindeki rolü oldukça önemlidir. Diyarbakır şehrini inşa eden Romalılar, Batman suyuna kadar olan bölgeyi bu şehre bağlarlar. Sonucunda o zamana kadar Roma imparatorluğuna yönelik akınlarda, Dicle vadisini kullanan Perslerin yolu kapanmış olur. Bu yüzden, Persler daha güneydeki ovadan Roma topraklarına saldırı düzenlerler.

Bunun üzerine, Romalılar, Turabdin bölgesinin güneydoğu köşesinde Perslerle sınır oluşturan noktada Tur Abdin kalesini yani bu kaleyi yaparlar. Kalede: 3 gözetleme kulesi ve 10 burcu bulunan kale, günümüzde bölgedeki diğer kaleler gibi harap durumdadır.

Çevresi 1000 metreden geniştir, surlarının yükseklikleri 10 metreyi geçer. Burada, bir kısmı günümüze kadar ulaşmış olan yapıda Mor Abraham Manastırı, su sarnıcı ve depolar bulunur. Kalenin büyük bölümü harap haldedir.

Mor Abraham Manastırı

Bagok dağının doruk noktasındadır. Bir tapınaktan öte büyük bir askeri kışlaya benzemektedir. Zaten Haytam (Dimitrius) kalesinin içindedir. Kale ile aynı yıllarda yani 451 yılında yapıldığı tahmin edilen bu yapının, daha sonra Hıristiyanlar tarafından kiliseye çevrildiği tahmin edilmektedir. Mar Abraham, Aziz İbrahim demektir. Aziz İbrahim ise, Orta Asya’nın Kaşkar şehrinden gelen, eski Türk boylarından bir Hıristiyan din adamı olarak tanınır.

GIRNAVAZ HÖYÜK

İlçe merkezinin 4 km kuzeyinde, Habur nehri kollarından biri olan Çağçağ deresinin doğusundadır. Suriye sınırından 5 km içeridedir. Höyük: Çağçağ deresinin oluşturduğu kayalık bir çıkıntının üstündedir.

Bu höyük, bölgede kapsamlı bir yüzey araştırması ve kazı çalışması yapılan tek höyüktür. Gırnavaz höyük, ilk olarak 1918 yılında bilim dünyasına tanıtılmıştır. 1981 yılında ise MÖ 3000 yıllarına tarihlenen mezarlıktan bazı parçalar bulununca, höyükte kazı yapılmasını karar verilmiştir.

Kazılar 1982-1991 yılları arasında terör saldırıları başlayıncaya kadar devam etmiştir. MÖ 4 bin sonlarından, MÖ 7’nci yüzyıla kadar kesintisiz iskan edilmiştir. Çünkü tarım toprakları Çağçağ suyu tarafından sulanmış, nemli iklim şartları da eklenince, verimli topraklar uzun yıllar burada iskan bulunmasını sağlamıştır. Ayrıca: bölge stratejik öneme haizdir.

Gerek Turabdin güneyinden geçen ve gerekse Çağçağ vadisini takip eden yolların kavuşma noktası burasıdır. Gırnavaz yerleşim yeri, Çağçağ suyunun yarattığı vadinin giriş kapısıdır.

Höyük karakterindeki yerleşim yerinin çapı 300 metre ve yüksekliği 24 metredir.

Gırnavaz’ın ismi Harun Reşid döneminde yaşayan ünlü Arap Şair Ebu Nuvaz’a dayanır. Daha çok halk arasında yaygın olan bir söylentiye göre: Harun Reşidi yeren bir şiiri yüzünden Ebu Nuvaz, halife tarafından uzak bir yere yani Gırnavas’a sürgün edilir.

Belli bir süre burada yaşadıktan sonra da geri çağırılır. Bu olaydan sonra da höyük halk tarafından “Nuvaz’ın tepesi” anlamına gelen “Gırnavaz” olarak isimlendirilir. Ancak şairin biyografisine dayanak, höyük ile şair arasında bir bağlantı kurulamayacağını da belirtir.

Höyük üzerinde 400-500 yıl öncesine ait bir Ortaçağ mezarlığı vardır. Bu mezarlarda: şahsi eşya olarak metal silahlar, metal süs eşyaları, vazolar, kandiller, mühürler, insan taş heykelciği, heykelcikler, boncuk taneleri, seramikler ve kültür tarihi açısından son derece önemli dört adet tablet bulunmuştur.

Çivi yazılı tabletlerden bir tanesi, tarihi coğrafya açısından büyük önem taşır. Bu belgede Gimavaz Nabula eski adı ile ifade edilmektedir. İsim benzerliğinden hareketle, MÖ 2000 yılı belgelerinde adı geçen Nawalanın da burası olduğu öne sürülmektedir.

Yerleşimin ulaşılabilen kültür tabakasını MÖ 4000 yılı sonlarına tarihlenen geç Uruk devri oluşturmaktadır. Bu kültür tabakasının üzerinde bulunan, MÖ 3000 ortalarında yerleştiği sanılan “Er hanedanları” devri mimari tabakaları, daha çok ölü gömme adetleri açısından araştırılmış ve değerlendirilmiştir.

Az sayıdaki mezarlarda, III. Tabakada yanında taş baltası ve kaması ile gömülmüş bir erkek, VI. Tabakada boncuk dizisi, topuz başlı iki tunç iğne ve tunç halkadan oluşan takılarıyla gömülen bir kadın mezarı ele geçirilmiştir. Höyüğün kuzeydoğu yamacındaki mezarlıkta ise 70 dolayında mezar incelenmiş, bunlarda üç tarz gömüt yapıldığı tespit edilmiştir.

Bunlar kerpiç sanduka mezarlar, küp ya da çömlek mezarlar ve basit toprak mezarlardır. Gömüt armağanları olarak çanak-çömleklere rastlanmıştır. Bazılarının içine kil, bazılarının içine buğday ve mercimek konmuştur. Bu kaplar ölümün baş ve ayakucuna bırakılmıştır.

Er hanedanından sonra, Girnavaz, MÖ 2000 başlarına tarihlenen Asur, MÖ 2000 ortalarına tarihlenen Hurri-Mittani ve MÖ 2000 sonlarına tarihlenen Orta Asur devirlerinde de yoğun bir şekilde iskan görmüştür.

Bir bahçe satış anlaşmasını içeren tabletlerden biri özellikle önemlidir. Çünkü satılan bahçenin Nabula’da olduğu şeklindeki tabletteki ifadeler, Gırnavaz’ın henüz yeri tespit edilemeyen Asur kaynaklarındaki Nabula şehri olma ihtimalini güçlendirir.

Mardin Nusaybin Şirvan Kalesi

 

ŞİRVAN KALESİ

Şirvan kalesi: Günyurdu köyünün kuzeydoğusunda, Turgutlu ve Değirmencik köyleri arasındadır.

Kale: Sasaniler tarafından 451 yılında, Bizans saldırılarından korunmak için yaptırılır. Sasaniler, 451 yılında Bizanslılarla yaptıkları bir savaşta galip gelirler, yöre halkını esir alarak Şirvan kalesine götürürler. Komutan hastalanır, esirler arasındaki bir papaz komutanı iyileştirir.

Bunun üzerine, Sasanili komutan papazı serbest bırakır. Baraz isimli Sasanili komutan çok zalim bir kişidir, çevre halkı isyan eder, Baraz ayaklanmayı çok şiddetli bastırır ve ayaklananlara yardım eden Midyat ve İdil kasabalarını yağmalattırır. Kale, kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır.

Günümüzde harap durumdadır bu yüzden planı ve yapı şekli hakkında bilgi sahibi olunamamıştır. Ancak kalenin yapısı, Haytam kalesine benzer. Günümüze sadece birkaç duvarı kalıntısı kalmıştır.

Mardin Nusaybin Hafemtay Kalesi

 

HAFEMTAY KALESİ

İlçe merkezine 20 km uzaklıkta konumludur. Suriye sınırına yakın bir tepe üzerindedir.

Romalılar tarafından yaptırılmıştır. Tepenin doğusunda bulunan vadiden: Nusaybin-Midyat kervan yolu geçer. Yani, kale gerek Nusaybin ovasına ve gerekse kervan yolunun geçtiği vadiyle Suriye Ovasına tamamen hakim bir durumdadır. Romalılar, kaleye: Suriye’den gelecek tehlikeler için, ileri karakol işlevi yüklediler.

Kale: uzun zaman Araplar ve Romalılar arasında çekişme konusu oldu. Bu yüzden, kalenin ismi, tarihi çok kanlı geçmiştir. Kale: güneyden-kuzeye uzanır, 14 burcu, 2 gözetleme kulesi vardır.

Uzunluğu 1500 metre, surların yüksekliği 10 metreyi bulur. Burçlar ve gözetleme kulesinin yüksekliği 20 metredir. Kaleye giriş, güneyden tek noktadan yapılır. Kale meydanında, günümüzde su sarnıçları, erzak ambarları, bazı bina kalıntıları ve yeraltı mahzenleri görebilirsiniz.

KIŞLA

Kışla, Diyarbakır valisi Hafız Mehmet Paşa tarafından, 1867 yılında yaptırılmıştır. Büyük bir alana kurulan kışlanın 300’den fazla odası ve giriş kapısında, iki büyük aslan heykeli varmış. 1891 yılında Sultan II. Abdülhamid zamanında kurulan Hamidiye Süvari Alayları’nın Nusaybin kolu; bu kışlada barınıyordu.

2’nci Dünya Savaşı yıllarında da binlerce askerin kaldığı kışlanın büyük bölümü, 1970 yılına kadar ayakta kalmış, ancak günümüzde yıkık sadece bir duvarı görülmekte, başkaca bir şey görülmemektedir.

HARABBABA (KURU KÖY)

İlçe merkezinin kuzeybatı bölümünde ilçeye 34 km uzaklıktadır.

Buraya: Büyük Kardeş köyü üzerinden gidilir. Antik kentin, hangi dönemde ve kimler tarafından yapıldığı bilinmez. Çünkü herhangi bir araştırma yapılmamıştır. Ancak, burada Selefkus, Roma, Sasani, Bizans ve İslam dönemlerine aittir sikkeler bulunmuştur. Yerleşim alanı, çok geniş bir alanı kapsadığından, yerin mimari özellikleri de ortaya çıkmamıştır.

Kalesi, bugünkü yerleşim yerinin 500-600 metre güneybatısındadır. Kalenin surları ve kule yerleri bulunmaktadır. Ancak kuzey ve doğu tarafındaki surlar, zaman içinde tamamen ortadan kaldırılmıştır. Güneyden, kısmen taş döşeli bir antik yol uzanmakta ve güney kapısında sona ermektedir.

Kalenin içinde su sarnıçları, mağaralar ve depolar bulunur. Değişik zamanlarda, değişik yerleşim alanında çok değerli antik eserler bulunmuştur. Ancak bu eserlerin tümü kaçakçılar tarafından kaçırılmıştır. 1976 yılında bir köylü tarafından tesadüfen bir mağarada bir sıra halinde kaya mezarları bulunduğu, mağaranın tam ortasında ise üstü altın işlemeli bir örtü ile kaplı, başucunda işlemeli bir vazo ve değişik antik eşyaların bulunduğu tek parça ayrı bir mezar bulunduğu, yöre köylüleri tarafından anlatılmaktadır.

Ayrıca, yine yerleşim alanında zaman zaman toprak altından, tek parça mozaiklere rastlanılır. Tüm bunların dışında: heykeller, cam vazolar, değişik mühür ve amforalar bulunur.

MOR EŞA’YO KİLİSESİ

İlçe merkezine bağlı Balaban köyündedir.

Balaban köyü, ilçe merkezine 34 km uzaklıktadır. Köy geniş ve susuz bir araziye sahiptir. Köyde Aziz Mor Eşa’yo adını taşıyan bir kilise vardır. Bu kilise, 1968 yılında eski kerpiç kilisenin yıkılması üzerine yapılmıştır. Mor Eşa’yo Halep Hükümdarı Sumokos’un oğludur ve Mısırlı Aziz Mor Evgin’in öğrencisidir. Mısırlı Aziz Mor Evgin, Mezopotamya’da yerleşmeye karar verir ve 71 kişilik kafilesiyle yola çıkar. Kafile Halep’e ulaştığında Mor Eşa’yo da bu kafileye katılır.

Kafile İzlo dağına ulaştığında değişik yerlere ibadethaneler kurmuşlardır. Bu kafilenin misyonerlik çalışmaları sonucunda Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun bölgelerinde yaşamakta olan halk putperestlikten Hıristiyanlığa geçmiştir. Mor Eşa’yo, meşhur İpek Yoluna yakın bir yerde, kendisine ibadet yeri inşa edip yanına da bir su kuyusu açmıştır.

Daha sonra buraya Balaban köyü inşa edilmiştir. Süryanice olarak yazılan Mor Eşa’yo’nun öyküsüne göre, açtığı kuyudan yörenin uyuz hastalığına yakalanmış koyunları içmişler ve hepsi de iyileşmiştir. Bu yüzden kuyuya “Biro-d-Garbone” denilmiştir. Süryanice de Biro-d-Garbone “Uyuzlar kuyusu” anlamına geler. Zamanla bu ifade biraz kısaltılarak “Birguriye” şeklinde Süryaniler tarafından köye ad olarak verilmiştir.

Mardin Nusaybin Mor Malke Manastırı

 

MOR MALKE MANASTIRI

İlçe merkezine bağlı Üçköy’ün yaklaşık 1 km güneyindedir. Bir vadinin kenarında inşa edilen manastır, Aziz Malke tarafından kurulmuştur. Mor Malke’nin Mor Evgin’in yeğenlerinden biri olduğu söylenir. Roma Pers sınırının İzlo dağından geçiyor olması ve Mor Evgin Manastırıyla olan ilişkisi, Mor Malke’nin Pers kilisesi geleneğinin Üçköy’e getirilmesine sebep olmuştur.

İzlo dağında bulunan Doğu Süryani geleneğine bağlı manastırlar içinde en kuzeyde olanlarından birisidir. Mor Melke, tarihte birçok kez yıkılmış ve tekrar inşa edilmiştir. En son yapılışı 1955 yılındadır. Süryani ziyaretçileri, kiliseye çeken şey Mor Malke’nin hastalara şifa sunduğuna inanılan mezarıdır.

Yaygın söylentilere göre: manastırın kurucusu Mor Melke, İstanbul’daki imparatorun kızını şeytanın tutsaklığından kurtarır. Şükran borcuna karşılık imparator Azizin her dileğini yerine getirmeye hazırdır. Mor Malke ise, şeytanın, boynuna asıp manastıra yolladığı ortası dilek taşı ister. Bu taş halen çukurda kalan manastır avlusundaki bir sarnıcın üzerinde durmaktadır.

Mardin Nusaybin Mor Evgin Manastırı

 

MOR EVGİN MANASTIRI

İlçe merkezine bağlı Girmeli köyünde, Mezopotamya ovasına bakan İzlo dağının sarp yamaçlarında kuruludur.

Mor Evgin, Mısır’dan kalkıp 70 öğrencisiyle birlikte Mezopotamya’ya gelen ve buranın Hıristiyanlaşmasında önemli misyonerlik faaliyetleri yürüten azizdir. Manastır 4’ncü yüzyıl sonlarında 5’nci yüzyıl başlarında yapılmıştır. Mor Evgin, altından geçen İpek yolunu kullanarak seyyahları büyük bir misafirperverlikle ağırlamış ve Hıristiyanlığı onlara öğretmiştir.

Birçok bilim adamı Süryani mezhebinde rahipliğin Mısır kökenli olduğundan şüphe duymaktadır. Rahiplik yaşamının çıktığı dönemlerde Mısır rahipleri, çok saygın bir yer tuttuğundan çok uzaklardaki Tur Abdin bölgesi rahipleri de köklerini Mısır çöllerindeki öncülere bağlamak istemişlerdir. Mısır “Seçilmiş Halkın” tarihinde önemli bir yer tuttuğundan bu yaklaşımda katkısı büyüktür.

Persler, 363 yılında Nusaybin’i Romalılardan alınca, iki ülke arasındaki sınır İzlo dağlarının zirvesine doğru çekilmiştir. Mor Evgin Manastırı, Pers tarafında kalınca orada yaşayan rahipler de ister istemez, Doğu Süryani kilisesinin üyeleri olmuştur. Bu kiliseler “Nasruti kiliseleri” olarak adlandırılmıştır.

Mor Evgin manastırı, 1504 yılına kadar Doğu Süryani kilisesine bağlı kalmıştır. Son Süryani Ortodoks rahip ise 1974 yılında vefat etmiştir. Kutsal emanetleri arasında Nuh’un gemisinden bir tahtayı barındırdığı rivayet edilen bu manastır yıkılmaya terk edilmiştir.

Mardin Nusaybin Merdis-Marin Kalesi

 

MERDİS-MARİN KALESİ

İlçe merkezinin 15 km kuzeydoğusundadır. Eski Merdis şehrinin üzerindeki yüksek kayalıklarda inşa edilmiştir. Eskihisar köyündedir.

Çevre genişliği 1500 metredir. 12 kule ve burcu vardır. Güneye açılan kapısı, eskiden bir demir kapı ile korunuyormuş. Kalenin doğusunda, Merdis kralının şatosu bulunmaktadır. Şatonun altında, kayalara oyulmuş ve derinliği 5 metre, uzunluğu 15 metre, genişliği 5 metre olan bir mahzen, bunun yanında da suyu eksilmeyen bir sarnıç vardır.

Kalenin kimler tarafından yapıldığı tam olarak bilinmemektedir. Ancak inşa tarzına bakıldığında Bizans eseri olduğu tahmin edilmektedir. Kalenin burç ve surları günümüze kadar özelliğini muhafaza ederek gelmiştir.

AZNAVUR KALESİ

İlçenin 14 km kuzeydoğusundadır.

Geniş bir vadinin üzerindeki bir tepenin zirvesindedir. Kale 970 yılında, Hamdan bin Al Hasan, Nasir Al-Davla bin Abdullah bin Hamdan tarafından yaptırılmıştır. Doğudan-batıya uzunluğu 400 metredir. Genişliği 30 ile 60 metre arasındadır. Kalenin inşa edilmiş olduğu düzlüğün zemini, doğuda 800 metre, batıda ise 300 metre yüksekliktedir.

Kale 14 burç, 2 gözetleme kulesi ile tahkim edilmiştir. Güneye açılan tek kapısı doruğa, kale meydanına gider. Burada kale beyinin mekanı görülmeye değer bir güzelliktedir. Güneyde Suriye ovasına hakim olan kulesi hala ayaktadır.

Midyat tanıtımı.

Batman tanıtımı.

Mardin tanıtımı.