Malta Valetta yakın çevresi

Malta Valetta yakın çevresi

FLORİANA

Malta Valetta yakın çevresi; Buranın ismi: 16.yüzyıl ortalarında: Valetta şehrinin savunma hatlarını genişletmekle görevlendirilen, asker mühendis Pietro Floriani’den geliyor. Burası günümüzde: önde gelen bir yönetim merkezi konumundadır. Bakanlıkların büyük bölümü burada bulunuyor.

Floriana’nın girişindeki ana kapı: şehri ikiye bölen, ana cadde üzerinde bir kemer oluşturuyor. Bu kapı: Portes des Bombes olarak anılıyor. 1721 yılında, Valetta şehrinin dış savunma halkasının bir parçası olarak inşa edilmiş. Ancak, daha sonraki dönemlerde, pek çok değişiklik geçirmiş.

Burada özellikle görmenizi önereceğim yer: Aziz Publius Kilisesi. İsmini: MS.60 yılında, Roma’ya götürülen havari Paulus’un adada geçirdiği deniz kazası sırasında: Malta’nın lideri olan Publius’tan almış. Söylenenlere göre: lider Publius: Aziz Paulus’u evine davet etmiş ve azizde, minnettarlığını göstermek için Publius’un babasını iyileştirmiş.

Publius: bunun dışında, Paulus aracılığı ile, Hıristiyanlığı ilk benimseyenlerden biri olmuş ve daha sonra ise, Malta Piskoposu görevine getirilmiş.

Malta Valetta yakın çevresi

Kilisenin önündeki meydanın altında: 1600 yılında inşa edilmiş ve 1960 yıllarına kadar kullanılmış: tahıl ambarları var. Bunun dışında, bu şehirde gezebileceğiniz yerler şunlar: Mesih kral anıtı, biraz önce söylediğim Floriana tahıl ambarları, Montgomery Evi, Wignacourt Water Tower, Lion anıtı, Portes des Bombes, Triton çeşmesi.

Burada: alışveriş yapma şansı yok. Alışveriş için, Valetta daha uygun. Burada: plaj da yok. En yakın plaj: Sliema.

Malta Valetta yakın çevresi Rinella

RİNELLA

1878-1886 yılları arasında, İngilizler tarafından, Kraliçe Victoria döneminde yapılmıştır.

Burada: öncelikle karşınıza çıkacak olan yapı: 1698 yılı yapımlı: Ricasoli Kalesi. Bu kalede: asker üniforması giymiş görevliler tarafından turlar düzenleniyor.

Malta Valetta yakın çevresi Rinella

Burası, film yapımcıları açısından ilginç. Film şirketleri, burada büyük açık hava setleri kurmuşlar. Özellikle, sizlerin rahatça hatırlayacağı: Gladyatör ve Truva filmleri burada çekilmiş. Gladyatör filmindeki Colleseum: burada, kalenin ortasında bulunan geniş alana yapılmış.

Malta Valetta yakın çevresi Rinella

Daha doğuda ise: Rinella Kalesi var. Kale: 19.yüzyılda yapılmış. Kalenin yapılış amacı: o güne kadar ki en büyük topu barındırması. 100 ton ağırlığında bir top var. Başka bir kaleye sığmayacak kadar büyük, 100 ton ağırlığındaki top.

Öyle büyük ki, ancak 22 kişiyle hareket ettirilebiliyor. 8 km. öteye, 38.cm.lik gülleler atabiliyor.

Kalenin hemen yanında: 1963 yılında açılan: Akdeniz Film Stüdyoları var. Su üzerinde çekim gerektiren bir çok film: Avrupa’nın en büyük su tesislerine sahip bu stüdyoda çekilmiş ve çekilmekte.

Malta Valetta yakın çevresi Üç Şehirler

ÜÇ ŞEHİRLER

St. Jean şövalyeleri: Büyük Limana geldiklerinde, Birgu ve Bormla denilen yerlere yerleşmişler. Birgu: Büyük kuşatmada yaşanılan zaferin anısına: Vittoriosa (muzaffer anlamında) anılmaya başlanmış. Bormla: Büyük Üstat Claude de la Sengle anısına, Senglea olarak anılmaya başlanmış. Bunun dışında: L’Isla denilen bir bölgede ise, küçük bir gurup yerleşmiş.

Evet, bu üç yerleşim yerinden, üç şehirler olarak söz ediliyor. Büyük Üstat Nicola Cottener: yeni bir saldırı ihtimaline karşı, 1680 yılında büyük bir duvar inşa ettirerek, bu üç şehri birleştirmiş. Duvar: 3 km. uzunluğunda.

Beş giriş kapısı var. Merkezdeki kapıda: Cottoner’in bir büstü ve taş işlemeler var. Bölgedeki gezinizde, bu duvarı rahatlıkla görebileceksiniz. Özellikle;  bu duvarı, 17.yüzyılda, yani yapıldığında düşünün, bir Osmanlı yeniçerisi, bu duvarı gördüğünde neler hisseder?

Malta Valetta yakın çevresi Vittoriosa şehri

VİTTORİOSA ŞEHRİ

Bu şehir, hemen kalenin arkasına kurulmuş. Bir dizi burç ve ince duvardan oluşan, duvarlarla korunuyor. Şehrin üç giriş kapısından: 1727 tarihli Couvre Port kapısı, günümüzde de kullanılıyor. Ancak, araç girişi yasak.

Şehrin sokakları: Ortaçağdaki durumları ile bırakılmış. Sokaklar eğri ve kıvrımlarla dolu. Şehrin gelişmesi: şövalyelerin ihtiyaçları doğrultusunda olmuş. O zamanlar, bu şehirde, 7 han ve 1 hastane kurulmuş.

Ancak, bunlar, daha sonra Valetta şehrine taşınmışlar. Hastanenin yanında bir manastır inşa edilmiş. Bu manastırda, hala bir kısım rahibe bulunuyor ve burası okul olarak hizmet veriyor. Burada, ayrıca 1540 yılı yapımlı bir de piskoposluk sarayı bulunuyor.

Burada: Engizitörlük Sarayı isimli bir yapı göreceksiniz.

Malta Valetta yakın çevresi Engizitörler Sarayı

ENGİZİTÖRLER SARAYI

Engizitörler yani Papa’nın elçileri : Şövalyeler, Büyük Üstat ve Piskopos arasındaki anlaşmazlıkların çözümü için gönderilmiş, Kilisenin en düzey hizmetkarlarından idiler. Saray: 3 küçük avlu çevresinde inşa edilmiştir.

Engizitörlük sarayında kalıyorlardı. Sarayda; alt katlarda, hapishane ve zindanlar, üst katlarda ise, Engizitörlere ait dekore edilmiş özel daireler ve sanıklar hakkında hüküm verilen Mahkeme Odası bulunuyor.

AZİZ LAURENTİUS KİLİSESİ

Kilise, liman bölgesinde bulunuyor. Orijinal yapısı: 1530 yılından kalma. Kilisenin dışında: 1979 yılında, buradaki rıhtımdan gemiye binerek adayı terk eden, son İngiliz valisini gösteren, bronz figürleri bulunan Özgürlük Anıtı var.

ULUSAL DENİZCİLİK MÜZESİ

İskele bölgesinde bulunuyor. 1841 yılında, İngilizler, burada gemilere erzak yüklemek ve askerleri doyurmak üzere yiyecek deposu ve fırın inşa etmişler. Ancak, 1979 yılında adayı terk edince, bu yapılardan fırının bir bölümü onarılarak: Müze haline getirilmiş.

Müze: 1992 yılında hizmete açılmış. Müzede, neler görebilirsiniz? Denizcilik üniformaları, tablolar, Malta karasularında olan kazalardan kurtarılan eşyalar.

Ayrıca: el kitapları ve gemi modelleri de sergileniyor. Bir başka bölüm ise, Malta el sanatlarına ayrılmış. Özellikle: 2 nadir Fransız topu ve Roma döneminden kalma bir “çapa” var.

POSTE DE KASTİLYA

7Ağustos 1565 tarihinde, 4000 Osmanlı askeri, buraya saldırıp, savunmayı delmişler.

ST JOSEPHS CHAPEL

Burası bir müze. 18. yüzyılda bir kilise olarak yapılan yapı: günümüzde, müze olarak kullanılıyor. Müze: sosyal, dini ve askeri gereçlerle dolu. En değerli eşyalar: Büyük Üstat Valletta’nın şapka ve kılıçlarıdır. Bunun dışında: 1598 tarihli, Venedik’te basılan sekiz flama-bayrak ve 16.yüzyıla tarihlenen, Venedik atlası.

Malta Valetta yakın çevresi Senglea şehri

SENGLEA ŞEHRİ

Şehir ismini: inşa ustası De La Sengle’den almıştır. 1551 yılında, kuşatmadan önce, tahkimat olarak yapılmıştır. Şehrin eski ismi “Isla”

Malta Valetta yakın çevresi

Limana doğru uzanıyor, Vittoriosa şehrinin hemen karşısında bulunuyor. Günümüzde, burası bir işçi şehridir. Burada yaşayan halkın büyük çoğunluğu: Fransız koyundaki Malta Tersanesinde çalışıyorlar.

En uçta bir bahçe var. Safe Haven Garden. Bu bahçede, burçlardan birinin üzerinde antik taş gözetleme kulesi var. Kulenin üzerinde; buradan her şeyin görülüp- duyulduğunu anlatan bir göz ve kulak var.

Malta Valetta yakın çevresi Cospicua şehri

COSPİCUA ŞEHRİ

Neolitik çağlardan bu yana, son derece güçlendirilmiş olarak ikamet edilmiştir. Görkemli burçları vardır. 1722 yılında, Büyük Üstat Marc Antonio Zondadari: şehri, güçlü bir burç ile çevirir. Aslında, kent: MÖ.600 yıllarında, Fenikeliler zamanından sonra, tersane kenti olarak öne çıkmıştır.

Bu tersaneler: Kırım, I. Dünya Savaşı ve II. Dünya Savaşı sırasında, yoğun olarak kullanılmıştır. Yalnızca, son yıllarda tersane küçültülmüş ve bölge daha çok bir turizm merkezi olarak öne çıkmaya başlamıştır. Ama: bu şehirde, daha çok Maltalı işçi sınıfının oturduğunu belirtmek isterim.

Evet, şehir, Senglea ve Vittoriosa arasında kalan alanda kurulmuş. 16. yüzyılda, yani ilk kurulduklarında üç şehrin en büyüğü iken, II. Dünya Savaşında büyük hasar görmüş ve daha sonra ise, bir endüstri şehri olarak yeniden inşa edilmiş.

Burada bir kilise var. Bu kilise: adanın en zengin döşenmiş kilisesidir. Burada, her yıl 8 Aralık tarihinde dini bir etkinlik düzenleniyor.

Son olarak bu şehir ile ilgili, ama aynı zamanda bizi de ilgilendiren bir konudan söz etmek istiyorum. Şehirdeki gezinizde: bunu da bilerek gezmenizde yarar var.

Dünyanın 7 harikasından biri olarak kabul edilen: “Halikarnas Mozolesi”: İngilizler tarafından; 1858 yılında, Bodrum’dan bir donanma gemisine yüklenerek, kaçırılmış ve Malta’da, Grand Harbour limanına getirilmiş.

Anlatılanlara göre: bu muhteşem mezar yapısına ait mermerler: Cospicua şehrinde inşa edilen “Dock 1” adlı liman inşaatı sırasında kullanılmış. Hem de temel inşaatında. Yani: halen, limanda dibi bile görünmeyen bulanık suların altında yatmaya devam ediyorlar.

Halikarnas Mozolesinden geriye kalan parçaların büyük kısmı: 1406-1523 yılları arasında inşa edilen, Bodrum kalesinde kullanılmış. İngiliz arkeolog Newton: 1856-1857 yılları arasında, Halikarnas Mozolesinde yaptığı kazılarda: bulduğu kabartmaları, Mausolos ve Artemisia’nın heykellerini, dört atlı arabanın parçalarını: British Museum’a götürmüş.

Bu dört parça: halen, Londra’daki Brisith Museum’da sergileniyor.

Onların iddialarına göre: Malta’da bırakılan parçalar; pek de işe yaramayan kötü parçalar. Ama, bunlar, bir gemiye yüklenip te, çalınacak kadar önemsenmiş se, niye işe yaramasın?

Malta Valetta yakın çevresi Hypogeum ve tarxien yerleşimleri

HYPOGEUM VE TARXİEN YERLEŞİMLERİ

Bu iki yerleşim yeri: Başkent Valetta şehrinden, araba ile yaklaşık 10 dakika uzaklıktadır. Bu iki şehrin sınırları içinde, 19.yüzyıl başlarında bulunmuş, çok önemli iki antik kalıntı bölgesi var.

Bu kalıntılar, tapınaklar: 1915 yılında, tarlasındaki büyük taşlardan şikayetçi olan bir çiftçinin, yerel yetkililere başvurması üzerine ortaya çıkarılmışlar. Maltalı arkeolog Dr. Themistocies Zammit: bölgede hemen araştırmalara başlamış ve üç tapınak ortaya çıkarılmış.

Bunlar, aynı zamanda, birer mezarlık UNESCO Dünya kültür mirası listesine alınmışlar. 1992-1996 yılları arasında ziyaretçilere kapatılarak, restorasyon çalışmaları yapılmış.

Günde, bu tapınaklara yalnızca 80 kişinin girmesine izin veriliyor. Gitmeye niyetlenirseniz, mutlaka önceden rezervasyon yaptırmanız şart.

Fenikeliler, adaya gelmeden önce: burada, dikkate değer bir kültür vardı. Bu insanlar: çok yetenekliydiler ve manevi bağları bulunuyordu. Kayaları yontarak, mezar odaları yaptılar.

Ancak: bu büyük kültürün insanları; zamanla, sebebi bilinmemekle birlikte (yangın, doğal afet, kıtlık, istila gibi) yok oldular. Ancak: geride, bu mezar odaları ile birkaç eser bıraktılar.

Malta Valetta yakın çevresi uyuyan leydi

Özellikle: uyuyan lady. Enfes bir kil ve işçilik.

Bu muhteşem buluntu; halen, Ulusal Arkeoloji Müzesinde sergileniyor. Bu mezarlarda: ilk keşfedildiğinde 7000 iskelet bulunmuş, ancak bugün yalnızca 6 kafatası var.

Bu bölgeler:

Malta Valetta yakın çevresi Hal-Saflieni hypogeum

HAL-SAFLİENİ HYPOGEUM

Bir sokakta, masum bir kapıdan buraya giriliyor. Burası: Neolitik Çağ yerleşimcilerinin, ölülerini gömdükleri basit bir mağara olarak kullanılmış.

MÖ.3800-2500 yılları arasında, burada yaşayan halk; mağarayı kazıp biçimlendirmiş ve yerin 12 metre altına inerek, ikinci ve daha sonra üçüncü katman odalarını oluşturmuşlar.

Evet, bu yer altı mağarasının boyutlarına hayret edeceksiniz. Ayrıca, o dönemdeki insanların, el taş işçiliğinin inceliğine de şaşıracaksınız. Bu tapınakta: 7000 den fazla cesede ait kalıntılar bulunmuş.

Kazılarda ortaya çıkan el yapımı eşyalar ise: Valettadaki Arkeoloji Müzesinde sergileniyor. Yer altı tapınağının korunması için, günde 80 kişiden fazla ziyaretçi içeriye sokulmuyor. Buraya gitmeden önce, mutlaka önceden yer ayırtmanızı öneririm, yoksa kapıdan dönebilirsiniz.

Malta Valetta yakın çevresi Tarxien Temples

TARXİEN TEMPLES (TAPINAKLAR)

Hemen yer altı tapınağının yanında. Burada: MÖ.4000 yıllarındaki yaşama ait önemli kayıtlar bulunmuş. Tapınak ustaları: yalnızca balta ve çakmaktaşı kullanarak, buraları inşa etmişler.

Bunun yanında: büyük taş kütlelerini yerlerine oturtmak için, büyük ağaç kaldıraçlar kullanılmış.

Malta Valetta yakın çevresi

Ortadaki tapınak: MÖ.3200 yılına tarihleniyor. Bu diğerlerine nazaran daha iyi durumdadır. Burada: yer altı tanrılarına ibadet etmek için, şarap dökülen delikler göreceksiniz.

Taş levhalar var, bunların üzerinde ise:  boğa ve domuz figürleri işlenmiş. Tapınaklarda birçok kemik bulunmuş ve bu kemiklerin tören için düzenli hayvan kurban edildiğine işaret ediyor.

Malta Valetta yakın çevresi Siliema, San Giljan ve Paceville

SİLİEMA, SAN GİLJAN VE PACEVİLLE

Siliema; Marsamxett limanı sahilindedir. 1855 yılında, günümüzde de görülen kilise (Stella Maris) çevresinde, şehir inşa edilmeye başlanmış.

Burası: 1970 yıllarına kadar, adanın tek tatil yöresi. Fakat, turizm geliştikçe: kıyı şeridindeki: San Giljan ve Paceville şehirleri de, birer tatil yöresi olarak ortaya çıkmaya başladılar.

Buralarda: çok miktarda otel, restoran, kafe ve barlar yapılmış. Bölgede gece canlılık başlar ve günün ilk ışıklarına kadar sürer.

Gündüzleri ise, buradan adalara ve diğer limanlara tekne turları düzenleniyor. Silieman şehri: önemli bir ticaret ve konut alanı. Malta’nın en modern otelleri burada.

Malta Valetta yakın çevresi

San Giljan: günümüzde resimlere konu olabilecek güzellikteki koyunda restoranların sıralandığı bir yer. Mutlaka görmenizi öneririm.

Paceville; Burası, tam bir gece hayatı merkezi. Pek çok: bar, disko, sinema ve restoran bulunuyor.

Malta Valetta yakın çevresi Marsaxlokk

MARSAXLOKK

Marsaxlokk: Malta’nın en büyük koyudur. Koyun sularında ve limanda: birçok balıkçı teknesi görebilirsiniz. Ayrıca: teknelerin başındaki balıkçılar da, ilginç bir görüntü oluşturuyor.

Burada: hemen su kenarında: balıkçı restoranları var. Hemen deniz kıyısında: güzel bir öğle veya akşam yemeği yiyebilirsiniz.

Burada: her gün Pazar kuruluyor. Bu pazarda: özellikle, masa örtüleri ve danteller satılıyor, ilginizi çekebilir.

Bölgenin güzelliği: sonradan yapılan, enerji santralı nedeniyle bozulmuş.

Malta Valetta yakın çevresi Ghar Dalam Mağarası

GHAR DALAM MAĞARASI

Ghar Dalam: bir mağara. Burada bir müze var. Müzede: yörede çıkarılan buluntular sergileniyor. Müze: her gün, saat: 09.00-17.00 arasında açık.

Mağara: kalker kaya kütlelerinden oluşmuş. Derinliği: 144 metre. Bu mağara: batıdaki mağaralara bağlanıyor. Bölgenin en büyük özelliği: Buzul Çağından kalan kalıntılar. Bunlar: yüzbinlerce yılda oluşan fosiller. Cüce filler, su aygırları, küçük memeliler, kuşlar.

Malta Valetta yakın çevresi

Fosiller: Malta’nın bir zamanlar: su ve bitki örtüsü bakımından, ne kadar zengin olduğunu gösteriyor. Burada: adanın, zamanında Avrupa kıtasına bağlı olduğu da anlaşılıyor.

Çakıl taşı tabakasının üzerinde: 18.000 yıl öncesine kadar uzanan ve geyik tabakası olarak isimlendirilen, katman bulunuyor. Kültürel tabaka olarak bilinen en üst katman ise: 10.000 yıl öncesine uzanıyor. Bu tabaka: Adada yaşayan ilk insanların izlerini taşıyor.

Evet, buradaki müze muhteşem. Müzede: binlerce canlı türüne ait örnekler sergileniyor.

Malta Valetta yakın çevresi Hagar Qim ve Mnajdra

HAGAR QİM VE MNAJDRA

UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine alınmıştır.

Burada bulunan Mnajdra’da : Neolitik Çağ kalıntıları bulunuyor. Bu buluntuların bulunduğu yere: giriş ücretli, her gün açık. Buraya gitmek için: Hagar Qim’den başlayan: 500 metrelik dik bir patikadan inmek gerekiyor.

Burada: 2 tapınak var. Bunların yapım tarihleri: MÖ.3400 yıllarına kadar uzanıyor. Burası: Malta’nın en iyi korunmuş SİT alanıdır.

Bu tapınak yapılarının sütun ve kirişleri: gerçekten görülmeye değer güzellikte. Tapınakların arka tarafındaki yamaca tırmanıp, bölgenin ne kadar büyük ve karmaşık olduğunu görebilirsiniz.

Ada: tam bir kuş cennetidir. Antik bir kertenkele türünü barındırıyor. Hagar Qim: sarp kayalıklar üzerinde bulunuyor. 1839 yılında keşfedilmiş.

Yapımında, yumuşak bir taş kullanıldığından: hava şartlarından, ciddi ölçüde etkilenmiştir.

Burada bulunan “şişman kadın” heykelcikleri: bu yapıların bereket tapınağı olarak kullanıldığını gösterir. Bu şişman kadın heykelcikleri: Valetta şehrindeki, Arkeoloji Müzesinde sergileniyor.

Malta Gozo adası

Malta Gozo adası

Malta Gozo adası; adasına ulaşmak için: Malta’nın en kuzey noktasından, 30 dakikalık bir feribot yolculuğu yapmak gerekiyor. Bu yolculuk sırasında: Comino’nun görkemli “Blue Lagon” unu göreceksiniz.

Malta adasının küçük bir kardeşidir. Daha doğrusu, Malta adasının üçte bir büyüklüğündedir. Ama, çok daha yeşildir. Hayat, balıkçılık ve çiftçilik çevresinde döner. Zamanın durduğu yer denebilir. Tam bir cennet adası.

Burada: yaşam, daha yavaş akar. Turizm: günlük yaşantıyı daha az etkiler. Çünkü: buraya çok az ziyaretçi geliyor. Büyük otellerin sayısı, 10’u geçmez. Toprakların çoğu: tarım arazisidir. Malta adasına oranla: daha tepelik ve daha yeşildir.

Buraya gelen ziyaretçiler için, ilginç olan: buradaki geleneksel yaşam tarzıdır. Bisikletle gezmek, uzun yürüyüşler yapmak için idealdir. Akdeniz bölgesinin, en iyi dalış alanlarından bir kısmı buradadır.

Gozoluların çoğu: II.Dünya savaşından sonra, adayı terk etmiştir.

Malta Gozo adası Mgrar

MGRAR

Burası: Adadaki bir liman şehridir. Gozo adasının feribot limanını barındıran, küçük bir balıkçı kasabası. Şehirde: büyük bir feribot limanı var. Limanda: banka, birkaç büfe ve kafe bulunuyor. Ayrıca: mükemmel balık restoranları bulunuyor. Limandan kalkan otobüslerin tümü: Gozo adasının başkenti Victoria şehrine gider.

Malta Gozo adası

Otobüs ile, ilerlerken: limandan hemen sonra: “Ghanjnsielem” kasabasına geliyorsunuz. Kasabanın ana meydanında: Anglu Grech anıtı var. İnanışa göre: kutsal Bakire, çiftçiye görünerek, buraya bir kilise inşa edilmesini ister. Böylece yapımına başlanan kilise: 1820 yılında tamamlanır.

Kilisenin adı:  Loreto Meryem Ana Kilisesi. Burada: ayrıca bir müze var. Gozo Heritage müzesi. Müzede: heykeller, özel olarak aydınlatılmıştır. Ayrıca: görsel ve işitsel araçlarla, ada tarihinde bir yolculuğa çıkmak mümkün.

Malta Gozo adası Victoria

VİCTORİA (RABAT)

Gozo adasının tam kalbindedir. Yani: başkent. Adanın: yönetim, çalışma ve sosyal yaşam merkezidir. Şehrin ismi: 1897 yılında, İngilizler tarafından, kraliçenin tahta çıkışının, 25. yılı şerefine verilmiştir. Ama: Gozolular, şehre daha çok eski adıyla, yani “Rabat” olarak söz ederler.

Şehirde: Triq Ir-Rehpubblika caddesi var. Birbaştan, diğerine şehri geçiyor. Burada: çeşitli kafeler ve gündüzleri kurulan bir pazarın bulunduğu bir meydan var. Misrah It-Tokk meydanı. Meydanın batısında: Banco Guiratale olarak bilinen, 1733 yılı yapımlı bir bina göreceksiniz. Az ileride: tarihi şehir merkezi, kapı önlerinde dantel işleyen kadınlar ve labirenti andıran dar sokaklar bulunuyor.

Civarda: el sanatları ve antika dükkanlarının yanı sıra, metal mutfak eşyaları ile koleksiyon malzemelerinin satıldığı bir semt var.

Surların çevresinde kurulan şehir meydanında: her gün Pazar kuruluyor ve burada birçok çeşitli hediyelik eşya satın alabilirsiniz. Alışveriş meraklılarına duyururum. Surların tepesinde ise, bütün Gozo adasını panaromik olarak izlemeniz mümkün.

Meydanın hemen yanında: Aziz George Bazilikasının bulunduğu: Misrah San Gorg var.

Malta Gozo adası Bazilika

Bu bazilika:

1672-1678 yılları arasında yapılmış. 1693 yılındaki depremde: büyük zarar görmüştür. Bazilika: zengin bir biçimde dekore edilmiştir. Tavan resimleri: İtalyan ressam Battista Conti’nin eseri. Koruyucu azizin ahşap heykeli ise: 1841 yılında yapılmış. Heykel: azize adanmış olan, Temmuz ayının üçüncü Pazar günü, sokaklarda dolaştırılıyor.

Malta Gozo adası Hisar

HİSAR

Şehrin kurulduğu tepede: Hisar bulunuyor. Burası: 8.yüzyılda yapılmıştır. Burası: 1551 yılındaki Osmanlı akınlarında ve 1693 yılındaki depremde büyük hasar görmüştür. İdari binaların çoğu ve kilise, sonradan yeniden inşa edilmiştir. Yine de; Hisar’ın büyük bölümü, harabe durumda. Depremden hemen sonra inşa edilen ve çevredeki en büyük yapı olan “Meryem Ana Katedrali”; Lorenzo Gafa’nın eseri.

Katedralin inşası için gereken para sağlanamadığından: yapılması düşünülen kubbe, hiçbir zaman tamamlanamamış. Ancak: 1739 yılında: İtalyan Ressam Antonio Manuele: görsel yanılsama yaratan, güzel bir resim yapmış. Kilisenin orta bölümünden bakıldığında, son derece gerçekçi bir kubbe etkisi yaratıyor.

Binanın yan tarafındaki kapıdan: katedralin müzesine giriliyor. Bu müzedeki sergide: katedral hazinesinde bulunan altın ve gümüş nesnelerle, cüppeler, dua kitapları ve diğer eşyalar görülüyor. Meryem’in göğe yükseldiği kabul edilen gündü: (15 Ağustos), Hisar’ın kalabalık sokaklarında: Meryem Ana heykeli dolaştırılıyor.

Katedralin önündeki meydanda, iki önemli yönetim binası var. Solda, Valilik binasının bitişiğinde: 1687 yılında yapılmış, Adliye Sarayı var. Binanın açıldığı dönemde, tarikatın lideri olan, Büyük Üstat Wignacourt’un kalkanı; binanın hemen önünde yer alıyor. Bunu mutlaka görün.

Solunuzda bir kemer kalıyor.

Buradan; Gozo yerel yönetim konseyinin toplantı merkezi olan:  Bando Malikanesine gidebilirsiniz. Bu yapı: bugün, Goto Arkeoloji Müzesi olarak kullanılıyor. Müzede: Neolitik çağa tarihlenen kadın heykelcikleri ve ada tarihinin farklı  dönemlerinde kullanılan eşyalar sergileniyor. Müzenin sağındaki taş merdivenlerden, kale burçlarına çıkabilirsiniz. Sol yanda ise, Hisarın orijinal ana giriş kapısı görülüyor.

Evet, Hisar sınırları içindeki pek çok ev, daha sonradan restore edilmiş. Bunların en güzeli, günümüzde, Etnoğrafya Müzesi olarak kullanılan, Milite Bernardo Sokağındaki ev. Katedralin hemen sağında. Burada sergilenenler: orijinal tarım makinaları, dokuma tezgahları ve dantel işlemekte kullanılan gereçler.

Bu bölümde bir de “Doğa Tarihi Müzesi” var. Burada sergilenenler: kayaç örnekleri ve fosiller. Bir zamanlar, Hisarın tahıl ambarı olan, Silah Odasında ise, eski savaş araçları sergileniyor.

Gozo adasının kırsal yöreleri de görülmeye değer doğal güzellikleri sunuyor.

DWERJRA

Anayol: başkent Victoria şehrinden sonra, sahile doğru ilerliyor. Yol üzerinde son durak, 3 doğal güzelliği ile öne çıkan, Dwerjra.

Malta Gozo adası Azure Wındow

AZURE WINDOW

Burada: asırlar önce, bir dizi jeolojik kayma oluşmuş ve bunun sonucunda: etkileyici bir manzara ortaya çıkmış. Taş kemerler var. Bunların: bir ayağı, derin, koyu-mavi deniz suları içinde. Buraya: Tieqa Zerqa (Azure Window) deniliyor. Burası son derece ilginç bir kaya oluşumudur.

Bu devasa kemerin tek ayağı, denizde. Kıyıdan bakılınca, Azure Wındow: gerçekten maviye açılan bir pencere gibi görülüyor. Hemen iç tarafında ise “Inner Sea” olarak adlandırılan, kayaların arasından gelen deniz sularıyla oluşmuş, bir tuzlu su göleti var. Bu gölet, aynı zamanda, balıkçı barınağı olarak kullanılıyor. Buradan, kayıkları kullanarak, kayaların arasındaki yarıktan denize ulaşmak mümkündür.

Bunun hemen yanında: Island Sea (İç deniz) olarak anılan ve kayalık yamaçtaki gizli bir yarıktan akıp gelen deniz sularının doldurduğu bir krater var. Burada: demir atmış sandallar, kayıkhaneler ve bir kafe var.

Burada: yüzmekten ziyade, sandallarla, dar tünelden geçip, mavi sulara açılmayı deneyin. Kıyı boyunca yükselen kayalıkları görün. Elbette, bu güzellikleri görmek için sandal gerek. Sandal kiralarken: sandalcı ile pazarlık etmeyi sakın unutmayın.

GENERAL KIYILARI

Diğer ismi: Fungus Rock. Koyun en solunda: kıyı şeridini korumak için, şövalyeler tarafından yaptırılan, 1561 tarihli, gözetleme kulesi var. Hemen kulenin altında: Dwejra Koyu var. Bu koydaki : Gebla tal-General (General kayaları) var. Bu kaya: şövalyeler zamanında, tepesinde yetişen, az rastlanır şifalı mantarlarla ünlenmiş. Burada, korsanlar, şifalı olduğuna inandıkları mantarları toplarlarmış. Buraya: izinsiz girebilecek yabancıları engellemek için, bir gözetleme kulesi yapılmış. Günümüzde: bu bölgede yetişen mantarların, herhangi bir şifai özelliklerinin olmadığı saptanmış.

TA’PİNU

Anayoldan, Victoria şehrine geri dönerken: solda, Ta’Pinu tapınağını göreceksiniz. Burası: yeni bir yapı. 16. yüzyılda yapılan bir şapelin yerine, 1931 yılında yapılmıştır. Ama: ilginç bir hikayesi var. 1883 yılında: yörede yaşayan bir kadın: Carmen Grima, eski şapele geldiğinde, içeride yalnız olmasına rağmen, dua etmesini isteyen bir ses duyar. Daha sonra: bir arkadaşının da, aynı sesi duyduğunu öğrenir.

Beraberce, arkadaşının hasta annesi için dua ederler. Sonunda: arkadaşının annesi iyileşir. Kilisede: başka insanlara da, iyileşme umudu ile dua edilmeye gelenler yüzünden, burası bir hac merkezine dönüşür. Ziyaretçi sayısının, giderek artması üzerine: 1920 yılında: daha büyük bir kilise yapılmasına karar verilir.

Orijinal şapel: bugün, ana atların arkasındadır. Dar koridordaki : koltuk değnekleri, ateller ve bebek elbiseleri, duaya gelenler tarafından bırakılmıştır.

MARSALFORN

Victoria şehrinin kuzeyinde, deniz kenarında, adanın en gelişmiş ve güzel bölgesidir. Dar bir koydadır. Burada: küçük oteller, bar ve diskolar var. Yaz aylarında, son derece hareketlidir.

Malta Gozo adası Xlendi

XLENDİ

Victoria şehrinin güneyindeki tek sahil şehridir. Küçük bir kasabadır. Korunaklı bir limanı var, burada balıkçı tekneleri görülüyor. Buranın en büyük özelliği: restoranları. Bu restoranlarda, muhteşem yemekler yiyebilirsiniz. Bunun dışında, yörede: antik  dolmenler, Tümülüsler ve el arabalarının antik tekerlek izlerini de görebilirsiniz.

Koyun manzarası gerçekten muhteşem. Bölgede herhangi bir tarihi doku yok. Daha ziyade, turizm amaçlı kullanılan küçük bir kasabadır.

Malta Gozo adası Ggantija

GGANTİJA

Victoria şehrinin kuzeydoğusunda, bir tepe üzerine kurulmuştur. Buradan, güzel manzaralar görmek mümkün. Burası: Neolitik çağda, bölgenin tapınak alanı olarak seçilmiştir. Malta’da ortaya çıkarılmış, dört büyük tapınak kompleksinden, en eskisi olan “Ggantija”.

Malta Gozo adası Ggantija

Sözcük: dev kadın anlamına geliyor. Tapınaktaki dev taşların, MÖ.3500 yıllarında, bu dev kadın tarafından yerlerine konulduğuna inanılıyor. Bölgede, 1820 yıllarında yapılan kazılarda: bugün müzelerde sergilenen, birçok çeşitli heykeller ve çömlekler bulunmuş. Tapınak yapısının: iç duvarı kireç taşından, dış duvarıysa daha sert bir taştan yapılmıştır. Her iki tapınak ta, 2 apsisten oluşuyor. İç apsiste: taş bir sunağı bulunan bir niş var. Tapınakların, ortak avlusu, toplu ibadet için tasarlanmıştır. Bu tapınağın, dev bir kadın tarafından yapıldığına inanılıyor.

Malta Gozo adası Ramla koyu

RAMLA KOYU

Xaghra şehrinin ilerisinde bulunan kuzeydoğu sahili: Gozo’nun tek geniş kumsalı bulunan Ramla koyudur. Sahilin biraz ötesinde: küçük bir Roma yapısına ait kalıntılar, civardaki tepelerde ise, yürüyüş güzergahları bulunuyor.

Gozonun bu yüksek bölümünde: hızla büyüyen “Nadur” şehri var. Burada: insanlar, grotesk maskeler takıp eğleniyorlar. Yeni evlerin çoğu, dünyanın çeşitli yerlerinden gelip, buraya yerleşmek isteyen insanlar için inşa edilmiştir. Evlerin süslü balkonları ve sütunları, geleneksel Gozo evlerini andırıyor.