Fethiye Ören Yerleri

Fethiye Ören Yerleri: ilk tanıtacağım şehir “Telmessos” dur.

Fethiye Ören Yerleri Telmessos
 

TELMESSOS-TELEBEHİ-QUVALAPASA-MEĞRİ-FETHİYE

Fethiye Ören Yerleri, birinci durak: Telmessos antik kentinin, günümüzdeki Fethiye ilçe merkezi yakınlarındaki Belen’de; MÖ 3 binlerde kurulduğu tahmin edilmektedir.

Şehir antik Likya bölgesinin en batısında, Karia sınırında bulunuyordu.

Telmessos, Lykia bölgesinin bilinen en eski antik kentidir.

Günümüzdeki Fethiye körfezi, antik dönemde Telmessos körfezi olarak adlandırılmıştır.

“Livius” da, körfezin bir yanının Karia ve diğer yanının ise Lykia olduğu yazılıdır.

MÖ 5’nci yüzyıla ait sikkelerde ise, yörenin ismi “Telebehi” olarak geçer.

Ancak şehrin ilk kurucuları hakkında bilgi yoktur.

 

Telmessos İsmi

Bilinen en eski ismi “Quvalapasa” dır. Likçe ismi “Telebehi” dir. Eski Yunanca ismi “Telmessos” dur. MS 713 yılında II Anastasios tarafından kent kurulduğunda ismi “Nastasiopolis” dir. 1284 yılında “Meğri” (Makri) olarak değiştirilmiştir. Bu isim Makra adasından gelir. 1934 yılında ismi Fethiye olmuştur. 

Telmessos isminin antik çağda Apollon’un oğlu olan Telmessos’dan geldiği tahmin edilir. Antik kentin, güneş tanrısı Apollon tarafından kurulduğuna ve şehre oğlunun ismini verdiğine inanılmaktadır. Bu isim “Işıklar Ülkesi” anlamına gelmektedir. Çünkü yörede güneşli gün sayısı, yılda 211 gündür.

 

Gelelim, Telmessos isminin efsanesine

Tanrı Apollon, Finike kralı Agenor’un kızlarından birine aşık olur ve aşık olduğu kişinin ölümlü olması nedeniyle, aşkını açıklamaktan çekinir.

Ancak, Apollon, kıza yakın olmak için, kıza bağlı bir köpek olmayı tercih eder.

Çok utangaç olan Kral Agenor’un kızına, küçük ve sevimli bir köpek olarak yaklaşır.

Kız, zamanla kendisine alışınca da, genç bir delikanlıya dönüşür, kızın sevgisini kazanır ve evlenirler.

Daha sonraki dönemlerde ise bir oğulları olur ve ismini Lykia dilinde “Aydınlık Ülke” anlamına gelen Telmessos koyarlar.

Apollon çocuğunu bu yeni kente kahin olarak  tayin eder.

Şehrin tarihi gelişimi

Fethiye, Patara Yol Klavuz Anıtında en batı güzergahta bulunan en önemli menzildir. Karia ve Lykia arasında bir sanat-kültür ve ekonomi merkezidir. 

Uzun süre Lykia’ya karşı bağımsızlığını korumuş olan şehir, MÖ 6’ncı yüzyıl ortalarında Pers hakimiyetine girer.

MÖ 5’nci yüzyılda “Delos Birliğine” girer, MÖ 362 yılında ise Perikle yönetimindeki Lykialılar Telmessos’a karşı savaşıp kenti Lykia topraklarına katarlar. Scylax isimli bir coğrafyacı: o dönemde kentten bir Lykia şehri olarak söz eder. 

Ardından, Lykia topraklarını hakimiyeti altına alan Perslere geçer ve Karia Saprapı Mausolos tarafından yönetilmeye başlar.

MÖ 333 yılında, bölgede Büyük İskender hakimiyeti görülür. Söylenenlere göre, şehir, kendi isteğiyle Büyük İskender’e teslim olmuştur.

Bir başka söylentiye göre ise: Büyük İskender, donanması ile Telmessos kıyılarında geldiğinden, kumandanlarından Nearkos, o dönemin kent yöneticisi Antipatrides’ten yanlarındaki müzisyen ve esirlerin kente alınmasını ister.

Bu istek kabul edilir. Ancak müzisyen olarak kente girenler, müzik kutularının içlerine sakladıkları silahları çıkararak, gece, şölen esnasında akropolü ele geçirirler.

MÖ 188 yılında Bergama Krallığı bölgede egemen olur.

MS 8’nci yüzyılda şehrin ismi, Bizans İmparatoru II Anastasius onuruna “Anastasiupolis” olarak değiştirilir.

Sonraki 200 yıl boyunca, şehir bu isimle anılır.

MS 10’ncu yüzyıl başlarında ise, şehrin ismi Rumlar tarafından “Makri” olarak değiştirilir. Makri kelime anlamı “uzak şehir” demektir.

Şehrin bugünkü ismi ise, Osmanlı döneminin ilk pilotlarından olan Fethi Bey’in Kahire’ye giderken uçağının 1913 yılında buraya düşmesi nedeniyle 1934 yılında verilmiştir.

 

Kahinlik

Telmessos’da çok sayıda kahin bulunduğu kanıtları vardır. Bununla birlikte, Karya da aynı adla anılan ikinci bir kent daha vardır ki, burada gaipten haber veren ünlü bir papaz ailesi yaşamaktaydı. Anlatılanların çoğu, bu aile ile ilgili olsa gerek. 

Öte yandan, şehrin antik dönemde bir kehanet merkezi olduğu ve kahinlik özelliğinin babadan oğula geçtiği de bilinmektedir. Kahinlerin kayaların üzerine çıkarak Akdeniz’in mavi sularına bakarak kehanetlerde bulundukları düşünülür.

Tarihçi Heredot’a göre: Telmessos şehri bir zamanlar bölgenin önemli bir kehanet merkeziymiş. Lidyalı kral Krezüs, Pers kralı Kyros’a karşı savaşa hazırlanırken: Sardes kentinin çevresini yılanlar sarmış, atlar ise otlamayı kesip yılanlara saldırıp yemeye başlamışlar.

Bunun üzerine, olay Telmessos Kahinlerine sorulmuş ve alınan cevap “Krezüs üzerine yabancı dil konuşan bir ulusun yürümesini beklesin, bunlar ülkeye yayılacaklar, boyunduruk altına alacaklar, yılan toprağın oğludur, at ise savaşçı ve göçebe hayvandır.”

Evet bu kehanet bir süre sonra gerçekleşmiştir. Krezüs, Perslerle yapılan savaşı kaybeder, ancak ölümden kurtulur ve esir alınır, Pers kralı Kyros, onu bir danışman gibi yanında gezdirir.

Bir diğer örnek: İskender, Telmessoslu kahin Aristados’un yorum yapmasını ister. Kahin, İskender’e en yakın dostlarından birinin kendisine ihanete yelteneceğini, fakat zarar vermeden yakalanacağını söyler. Kahine göre, serçe uysal ve insanlara dost bir kuştur. Ama çok gevezedir. Karya’daki Telmessos, Halikarnas’a 7 mil uzaklıkta bulunduğuna göre, Aristanros’un Fethiye’de değil, burada yaşaması daha kabul edilebilir bir olasılıktır. 

 

Büyük Oyun:

MÖ 334-333 kışında, İskender bu yöreye gelince, Telmessoslularla barışçı bir anlaşma yaptı. Kent kendi isteğiyle İskender’e katıldı. Ardından. İskender güvendiği adamlardan biri olan Antipatrides’e kenti teslim eder. Bu sırada kentte Giritli Vali Nearchos vardır. 

İskender’in kenti teslim ettiği Antipatrides, kendisini tek egemen sanmaya başladığında Vali Nearchos ile savaşır ve valiyi kentten dışarı atar. Vali Nearchos ve Antipatrides dost idiler. Nearchos, kentten çıkarken beraberinde esir kadın ve çocuk şarkıcıları da beraberinde götürmek için ister ister ve götürür. Daha sonra şehirdeki bir şenlik için bu müzisyenler geldiğinde, kadınlar müzik aletlerini çocukların ellerine verirler, fülut kutularının içinde ise hançerler gizlenmiştir. Topluluk kaleye girince, esir müzisyenler silahlarını çıkarır ve Akropolü ele geçirirler. 

Burada başka bir husus daha var. İskender, Telmessoslu bir kahin olan Aristandros’tan gelecekte bir arkadaşının ihanet edeceğini öğrenmiştir ve bu kişi Antipatrides’dir. 

Evet, İskender önlemini alır ve Telmessos şehri Antipatrides’ten geri alınır. 

Söylenen o dur ki, şenlik anında ortaya çıkan müzisyen köleler, meğerse savaşçılardır ve ellerinde de müzik aletleri değil silahlar vardır. Antipatrides gafil avlanmıştır. Bu öykü, strateji örnekleyen bir anlatım olarak hala Fethiye tepelerinde yankılanır. Tarihçiler buna strateji diyorlar, başkaları ise üç kağıtçılık olarak tanımlıyor. 

 

Magra Adası:

MÖ 1’nci yüzyıl kaynaklarında bu adanın Lykia’ya bağlı olduğu belirtilir. Fethiye teritoryumundaki topraklara “Başkaza” da denilmektedir. Çünkü Fethiye merkez kadısının işlere yetişememesi nedeniyle, atanan bucak kadılarının (Baş kadı) varlığıdır. Beşkadılık örgütü, hiçbir resmi kayda dayanmamakla birlikte, merkez kadısının kendi yetkisi ile oluşturulan bir yönetim gurubudur. Fethiye merkezi dışındaki beşkadılık örgütü, Üzümlü, Ören, Yaka, Döğer, Yakabağ, Eşen ve Kaya yörelerinde halka mutlak sözünü dinleten, vergileri zamanında toplayıp merkez kadısına teslim eden ve kendilerine de bu hizmetlerinden dolayı geniş yetki verilen kimseler vardı. Bunlar parasal yönden de tatmin ediliyordu. 

 

Deprem:

1821 tarihinde ağır yıkıcı (8.2) deprem nedeniyle Meğri tüm eski erken kalıntıları, bugün liman alanı oluşturmak üzere denize dökülmüştür. 1957 yılındaki depremde yine büyük zarar görmüştür. Kaya yamaçlarına kurulu evler dışında, hemen her şey yıkılmış kentin kalıntıları toplanıp bugünkü, eskiden bataklık olan dolgu sahasına dökülerek bataklık kurutulmuştur. Tüm bu yıkılma sırasında tek ayakta kalan şimdiki Kız Meslek Lisesi ve Hükümet Konağı bahçesindeki ünlü Likya lahit mezarıdır. Onun da kapağı 2-3 cm kaykılmıştır. Depremde can kaybının olmaması, zamanın kaymakamının serinkanlılığı sayesindedir. İlk deprem hafif geçmiştir. Sonrakinin şiddetini sezen kaymakam, tellaklar ile halkı evlerini boşaltmaya çağırmıştır. Bu sayede depremden birkaç kişi hariç fazla can kaybı olmamıştır. 

 

Fethiye Ören Yerleri Telmessos Anfi Tiyatro
 

GÜNÜMÜZE KALAN KALINTILAR:

Kalıntılara bakıldığında Telmessos’un Helenistik dönemde Hıdırlık Tepesinden sahile indiği anlaşılmaktadır. Düze indikçe Helenistik ve Roma mezarları görülür. 

Eski kentten mezarlar dışında hiçbir şey kalmamıştır. Mezarlar ise, dönemin en güzel örnekleridir. Başlıca mezarlar: doğuda, kentin hemen dışındaki tepelerin kuzey ve batı yüzlerine oyulmuştur. 

Telmessos Amfi Tiyatro

1993 yılında yapılan resmi arkeolojik sondaj kazılarında, toprağın 3-4 metre altında, tiyatronun oturma sıralarını buldular. 1995 yılında ise, tiyatrodan kalabilen tüm kalıntılar gün ışığına çıkarılmıştır.

Türkiye’de denize en yakın ve en eski tiyatrodur. Hemen şehrin iskelesi yanındaydı. Tiyatro, erken Roma döneminde yapılmış ve MS 2’nci yüzyılda onarılmıştır. Telmessos tiyatrosu sadece 73 m çapında ve 27 sıralı, en çok 4000 seyirci kapasitelidir. 

Oturma sıraları ve sahne binasından giden taşlar, 1953 yılında Fethiye Limanının inşasında kullanılmıştır. Toprak üstü kalıntıları, çoktan taşınmış olmakla birlikte, alttan sağlam kalmış basamaklar ve sahnenin temelleri gün ışığına çıkarılmıştır. Masklar hala taşlaşmış gözlerle ziyaretçilere bakar. Arka planda da bir zamanların Glaukos Körfezine sintine döken yeni zaman yelkenlileri görülür. 

Günümüzde ise, tiyatroda 2000-2500 seyirci oturabilmektedir. İki oturma gurubu vardır. Üst oturma sıralarının tamamında dolgu malzemesi kullanılmıştır.

Tiyatronun 4 girişi bulunmaktadır, bunlardan sadece 3 tanesi sağlam olarak günümüze ulaşmıştır. Kalan bir tanesi bozulmuştur. Tiyatro, Bizans döneminde arena olarak kullanılmıştır.

Fethiye Ören Yerleri Telmessos Anfi Tiyatro
 

Fethiye Ören Yerleri nden Telmessos günümüzde “Kentsel Sit” alanı olarak ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Bugün Fethiye Limanına giderseniz, denizin içindeki büyük taş blokları görebilirsiniz.

 

Lahitler

Günümüzde Fethiye ilçe merkezinde Lykia tipi birçok lahit görülmektedir. Bunlardan bir tanesi Amintas Kaya mezarlarının altındaki sokakta ve bir tanesi de Hükümet Binası ile iskelenin yanındadır.

Fethiye Ören Yerleri Telmessos Lahitler
 

Hükümet Konağı Lahit Mezarı:

Lahit tipi olanlardan belki de en güzeli Lykia örneği Hükümet Konağı doğusundadır. Yüzyıl önce bu mezar denizin içindeydi. (Antik çağdan bu yana yükselen su seviyesi, yakın çağlarda yeniden alçalmış olsa gerek) Mezarın saygın bir görünümü vardır. İki katlı ön yüzünde, dörtgen, ahşap kirişleri andıran oymalar, Gotik stili kemerli bir kapağı vardır. Kapağın her iki yanı, sorgucu savaşları resmeden fresklerle bezenmiştir. Dörder savaşçı, ellerinde kalkanları olduğu halde savaşmakta, uzun giysili bir adam sağ tarafta koltukta oturmaktadır. Kapağın bitimleri, dörder kanat halindedir. Lahdin MÖ 340 yılına ait olduğu düşünülür. 

 

Amistas Mezarı:

Tapınak mezar tipindedir. Bu tip mezarlar, Lykialılara özgü değildir, Caunos ve Anadolu’nun başka yörelerinde de bulunmuştur. Ön yüzleri tapınak biçiminde olup girişte İyon stili iki sütun, bir sütun başlığı ve bir alınlık vardır. Kapıda içerideki mezar odasına açılan bir sahanlık bulunur. Mezar odası, üzerine ölülerin yatırıldığı taş peykeler bulunan sade bir odadır. Bunun en güzel örneği Telmessos’da kayaya oyulmuş Amistas Mezarıdır. 

Amistas mezarının bulunduğu yere Belediye tarafından yaptırılmış merdivenle çıkılır. Merdivenler Amistas mezarının önüne kadar çıkar. Bu mezar aşağıdan kolaylıklı görülür ve yaklaştıkça büyüklüğü karşısında duyulan hayret artar. İyonstilinde ve tapınak tipindedir. Önündeki iki yanı, bitişik sütunlu sahanlığa dört basamakla çıkılır. Soldaki sütunun orta kısmında MÖ 4’ncü yüzyıl alfabesi ile “Hermapias’ın oğlu Amistas” yazılıdır. Amistas destan çağında yaşamıştır. Yöneticilerin tanrı katına çıkma hakkını kendilerinde görmek istedikleri dönemin beyi olma ayrıcalığı yaşamıştır. 

Bu kişinin kimliği bilinmez. Her sütunun tepesinde, süper fiyonktan oluşan bir sıra nakış vardır. Yukarıda biri kırık, üç aktoterli alınlık, aşağıda ise bir dentil fresk bulunur. Esas odaya giren kapının dört köşesinde, taştan oyulmuş demir çivileri andıran eklemler vardır. Eskiden kayan bir taşla açılıp kapanıyordu. Alt tarafındaki kanat, hırsızlar tarafından kırılıp açılmıştır. Odanın tavanı düz ve biraz kabaca oymalı olup, içeride üç duvar boyunca üç ayrı taş peyke vardır.

Yamacın solunda daha birçok mezar göze çarpar. Bunlardan ikisi Amistas’ın kine benzer tapınak mezarlar olup, daha küçüktür. Çevik bir kişi soldakine belki çıkabilir. Ama öbürüne erişmek mümkün değildir. Daha aşağıdakiler daha küçük 2-3 katlı ev tipi mezarlardır. Kalanlar ise kartal yuvası tipindedir. 

Akropol Tepesi;

Telmessos Akropol Tepesi, kentin gerisinde yükselir. Burada Aziz John’un şövalyelerine ait olduğu sanılan bir Ortaçağ kalesi vardır. Duvarlara oyulmuş birkaç yazı ve tarihi belirsiz bir sarnıç dışında, kalenin içinde eski bir başka kalıntıya rastlanmaz. Tepenin en doğu yüzünde Amintas’ın kine benzeyen, fakat çok daha küçük basit bir çift kaya mezarı göze çarpar. Kuzeye bakan batı cephesinde ise, Telmessos’daki iki tiyatrodan birinin yeri olduğu sanılan bir çukur vardır. Fakat burası çok kazılmış olup, tiyatro ile ilgili hiçbir belirti bulunmamıştır. Çukurun tepesinde küçük ev tipi bir kaya mezarı görülür. 

 

 

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda
 

KADYANDA-CADİANDA-KADAWANTİ-ÜZÜMLÜ

Fethiye Ören Yerleri, ikinci durak Fethiye merkezine 25 km uzaklıktadır.

Üzümlü beldesinin güneydoğusunda, bir tepe üzerindedir.

Tepenin yüksekliği yani rakımı 915 metredir.

Yani Fethiye limanı bölgesine tepeden bakar, muhteşem bir manzara vardır.

Yolun büyük kısmı asfalt, kısa bir bölümü ise stabilizedir. Bu bölüm, çamların arasında bir dağ yoludur, bazı yerleri bozuktur. Burayı orman içinde bir Likya şehri olarak düşünün. Şehir, engebeli bir dağ yamacı boyunca, yarım daire şeklinde konumlanmıştır.

Tanıtıma başlamadan önce söylemek gerekir: buraya mutlaka spor ayakkabısı ile gidin, çünkü yerlerde çam yaprakları var ve oldukça kaygan, ayrıca yanınızda mutlaka su bulundurun.

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda
 

Buraya ulaştığınızda, hemen ön tarafta otopark var, aracınızı buraya park edebilirsiniz. Giriş ücretli, müze kart geçiyor.

Şehrin kuruluş tarihinin, MÖ 3 binli yıllara indiği tahmin edilmektedir.

Şehir: Karia ve Likya bölgelerinin arasında kalmış ve her türlü özellikleri barındıran bir kent olarak öne çıkmaktadır.

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda
 

Fethiye Ören Yerler inden Kadyanda, Likya dilinde “Kadawanti” olarak bilinir.

Pilinus ise şehrin ismini Lykia dilinde “Cadianda” olarak yazmıştır.

Günümüze ulaşan kalıntıların en eskisi: MÖ 5’nci yüzyıldan kalmadır. Ayrıca: Likya bölgesinin, Hekatomnosların kontrolünde olduğu döneme ait bir kitabede, Karya Satrabı Piksodoros’un yaptığı bir bağıştan söz edilmektedir. Bu satrap MÖ 340-334 yılları arasında satraplık yapmıştır. Bu bağış, büyük olasılıkla: Karya şehri olan Kaunos’a karşı girişilen bir harekatta, Kadyandalıların satraba yardım ettiğini ifade etmektedir.

MÖ 168 yıllarında şehrin kendi sikkesini bastırdığı anlaşılmaktadır.

Ancak kent, özellikle Roma döneminde önem kazanır.

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda
 

Günümüzdeki kalıntılar

Kent, doğal nedenlerle oldukça fazla yıpranarak günümüze ulaşmıştır.

En eski tarihli olarak, günümüze, kenti saran çevre duvarlarının bir kısmı, kaya mezarları ve bazı kitabeler kalmıştır. Kaya mezarları, iri taşlardan oluşur.

Kentin bir tepe üzerinde iskan edilmiş Akropolisinde, ana cadde boyunca bir tapınak, hamam, agora, stadion, gymnasion, tiyatro ve kaya mezarları yer alır. Kentin kimliğini oluşturan tüm bu yapılar, onun antik dönemdeki yerleşimini ve canlılığına tam olarak gözler önüne serer. 

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Tiyatro
 

Tiyatro

Akropolün güney yamacındadır. Yapılan çalışmalar sonucunda, tiyatroda bir gezi yolu açılmıştır. 

Tiyatro kentin güneydoğusundadır. Güneye bakar. 20 oturma sırası ile yaklaşık 2000 seyirci kapasitelidir. Yaklaşık 9 m çapındaki orkestrayı kuşatan at nalı kaveasıyla Helenistiktir. Lykia da çok az sayıda bilinen Helenistik proskene örneklerinden biri bu tiyatrodadır. 

MÖ 2’nci yüzyıl sonu ile 1’nci yüzyıl başına tarihlenir. Koltuklardan bazılarında özel kişilere ayrıldığını gösteren işaretler bulunru. Prostenesinde sütunlar üzerinde, Dor plasterleri ve trigliph metoplarıyla süslenmiştir. 

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Tiyatro
 

 

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Tapınak
 

Tapınak

Akropol bölümünde 5 basamakla ulaşılan bir tapınak kalıntısı vardır. Dor düzenindedir. Kuzeybatısında stoa ve agora bulunur. Agoranın hemen kuzeyindeki stadium’un doğu ucunda Vespasianus dönemine ait hamam ve yukarısında bir tapınak vardır. Burası yapıların arasından geçen bir caddeyle biçimlenen yerleşim merkezidir.

Evet, tapınağın hangi tanrıya ait olduğu bilinmiyor. Tapınak kalıntısının duvar taşları çevreye yayılmış durumdadır.

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Agora Ticaret Alanı
 

Agora-Ticaret Alanı-Çarşı

Kentin güney batısında, ot ve çalılıklar arasında yaklaşık 9 m uzunluğunda bir koridor yakıntısı vardır. Bunun kuzeyindeki boşluğun “Agora” olduğu varsayılmaktadır. Hemen Tapınak yanındadır. 

Stadionun hemen yanında kalıntıları bulunan Agora da uzunca bir stoa bulunmaktadır. Burası revaklı çarşı dükkanlarıdır ve 82 m uzunluktadır. Muhtemelen deprem sonucu yıkılmış olmalıdır. 

Stadionun basamaklarının arkasına yıkılmış bir tapınak yer alır. Bu tapınak bir Dor düzeninde olduğu tam kesin olmakla birlikte yıkılmış sütunlar içinde İon düzenine de rastlandığı görülür. 

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Hamam
 

Hamam

Stadion ve Agoranın güneyinde ana caddenin izlediği yol üzerinde konumlanmış olan Vespasianus döneminden kaldığı düşünülen, üç odalı ve pencereleri iyi korunmuş olan bir hamam vardır. Akropol’un kuzey çıkışında,  tepeye doğru çıkarken tepenin kenarındadır. 

Hamamın duvarında İmparator Vespasianus halamı kendi servetinden donattığını belirten bir yazıt bulunur. Roma taş işçiliği görülür. Yapının odalarından batı odası, Roma İmparator Vespasian (MS 9-79) banyosu olarak şehirden elde edilen para ile yapılmıştır. Koşulların ne olduğu bilinmez. Gene de İmparatorun en küçük bir kentin gereksinimleriyle nasıl ilgilendiğini kanıtlamaktadır. Evet günümüzde yapının üç bölümü de yakılmış ama bir köşesinin yanında, küçük bir yapı sağlam kalabilmiştir. 

 

Gymnasium

Kentte kalıntılar bulunmamış olmakla birlikte, epigrafik metinler ile gymnasium yapısından bahsedilmektedir. Kentteki oyunların ve müsabakaların günümüze kalıntıları ulaşmayan bir gymnasium da düzenlenmiş olduğu düşünülmektedir. 

 

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Stadion
 

Stadion

Kentin iç kısımlarında uzun açık bir alanda bulunan Stadion, günümüze daha iyi korunmuş bir halde ulaşmıştır. Bu stadion kentte bulunduğu konum ve boyutları ile az rastlanır özellikler sergilemektedir. 

Batıdan doğuya 9 m eninde ve 900 m kadar uzunluktadır. Ancak gerçek uzunluğu kestirilememektedir. Zira her iki ucu da yıkıktır. Gene de 188 m standart uzunluğa yakın olduğu tahmin edilir. 

Burası Phaselis’deki ana caddeyi andırır. Bununlar birlikte, boyutları ve konumuna rağmen, burasının stadyum olduğu kuşkusuzdur. Zira yazıtlar, Cadianda da düzenlenen iki atletizm şenliğinden söz etmektedir. Bu kısımda başarılı atletlere ait heykel altlıkları bulunmuştur. 

Evet, Stadium, Lykia bölgesinde yaygın olarak bulunan tek taraflı Stadium tiplerinden bir tanesidir. Stadion’un kuzey kısmında 6 oturma sırası korunmuş haldedir ve güney kısmında ise sıra halinde taş bloklar bulunur. Kntin yazıtlarından Kadyanda da Sarapis ve İsis onuruna düzenlenmiş olan iki ayrı agon olduğu anlaşılır. Bu yazıtlar agonların kazanan sporcu vatandaşların onur yazıtlarını içermektedir ve muhtemelen günümüze ulaşmamış heykelleri, bu yazıtların bulunduğu kaidelerin üzerinde yer almaktaydı. 

Bu koşu pisti, her yıl Yeşil Üzümlü Köyünde geleneksel olarak Nisan ayında yapılan festivaldeki yarışlarda kullanılmaya devam edilmektedir.

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Stadion
  

Mabet ve Mezar Odası

Stadion üzerinde, Dor stilinde bir mabet ve mezar odası görülür.

Burada 8 atlete ait bir heykel kaidesi bulunmuştur. Kaidelerden birisi üzerinde “Kadyanda” yazısı bulunmaktadır. Elbette sadece kaideler var, heykeller ortada yoktur, muhtemelen çalınmıştır.

Su kemerleri ve Sarnıçlar

Kent yüksek bir tepe üzerinde konumlandırılmasından dolayı, Roma tipi su kemerleri için çok yüksekte kalmaktadır ve herhangi bir su kaynağı bulunmamaktadır. 

Bu nedenle kentin su ihtiyacı sarnıçlar sayesinde karşılanmıştır. Şehrin merkezinde ve çeşitli yerlerinde su sarnıçları bulunur. Stadion çevresinde 4 büyük sarnıç vardır. Tapınağın doğu kesiminde, geniş bir alanın altına inşa edilmiş, birbirine geçmeli 4 büyük sarnıç bulunmaktadır. Agora yakınlarında da bir sarnıç vardır. 

Bu sarnıçlar günümüzde de hala görülebilir ve yaz aylarında buralar su içermektedir. Kentin herhangi bir su kaynağının bulunmamasının yanı sıra yukarıda sözünü ettiğim hamamın su ihtiyacı da muhtemelen kentin çeşitli yerlerinde bulunan sarnıçlar tarafından karşılanıyordu. Ancak, bu su sıkıntısı nedeniyle, sonraki süreçte kentin terk edildiği tahmin edilmektedir. 

Mausoleum

Fethiye ovasına bakan yamaçtadır. Oldukça yüksek temeller üzerine oturtulmuştur. Silindirik çatılıdır.

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Mezarlar
Kadyanda Mezarlar

Mezarlar

Şehrin kuzey bölümünde 4 tane Lykia dönemine ait mezarlar bulunmaktadır.

Mezarların MÖ 4’ncü yüzyıla ait olduğu tahmin edilmektedir.

Bunlardan üç tanesi, ev tipi mezardır. Ancak günümüze yıkık olarak ulaşmıştır.

4’ncü mezar ise: yekpare yani tek bir parça kayaya oyulmuştur. Buna “Atlı Mezar Anıtı” denir.

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Atlı Mezar Anıtı
 

Atlı Mezar Anıtı

Kadyanda antik kentine giderken, orman yolunun yaklaşık 4’ncü km de ormanın içine doğru, kuzey yönde, Atlı Mezar anıtı vardır. MÖ 400 yılına tarihlenir. 

Mezardaki yüksek işçilik görülmeye değerdir.

Kabartmalarında ise savaş sahneleri en önemli alanları kaplar. 

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Atlı Mezar Anıtı
Kuzey yüzündeki kabartmada ise, miğferli bir savaşçı; elinde mızrak ve kalkanla, yere dizleri üstüne çökmüş bir düşmanı yenmiş, diğerini de yenmek üzeredir. Bu sahnenin: Truva savaşındaki Achilleis tarafından öldürülen Truvalı kahraman Hektor’un kabartması olduğu düşünülür. 

 

 Uzebeimi Mezar Anıtı:

Yine erken dönem dynastik anıtları içinde yer alan önemli bir mezar anıtıdır. Günümüze oldukça iyi korunmuş bir şekilde ulaşan mezarın iki cephesinde de ince bir şekilde işlenmiş kabartmalar bulunur. Bu mezarın güney cephesinde, sedir üzerine uzanmış bir erkek figürü görülürken, kuzey cephesinde miğfer kuşanmış, at üzerinde mızrağı ile düşmanı yere sermiş, bir savaşçı figürü yer alır. Mezar Likçe yazıt taşımaktadır. 

 

Salas Anıt Mezarı

Salas anıtı olarak isimlendirilen mezar, günümüze parçalar halinde ulaşmıştır. Bu anıt: 1840 yılında keşfedilmiştir. 

Mezar, tek bir kayadan yontulmuşa benzer.  Bu kabartmaların bulunduğu kısım mezarın kaide kısmıdır. Bu kısmın: ön yüzünde ve her iki yan yüzünde kabartmalar bulunur. 

Güney yüzünde: divana uzanmış bir adam.

Kuzey yüzünde: yendiği düşmanın üzerinden aşmakta olan, elinde bir mızrakla bir kalkan taşıyan, bir başkasına saldırmaya hazırlanan bir atlı görülür. 

Ön yüzünde: Oinokhoe taşıyan, sakallı bir erkek figürü bulunur ve figürün hemen solunda Salas yazıtı vardır. 

Her iyi yan yüzünde: friz halinde ikişer tane kabartma görülür. Güney yöndeki yan yüzde: altta iki savaşçı düello yapmaktadır. Bunun üstünde birçok figürden oluşan kurban sahnesi görülür. 

Kuzey yöndeki yan yüzde: iki kişi düello yapmaktadır. Üst kısımda ise diğer yüzdekinden farklı olarak ziyafet sahnesi görülür. 

Evet, mezar bu alt yapıyla birlikte, tek bir kaya bloğa üç basamaklı bir temel olarak işlenmiştir. Ancak şu an kaidesinin üzerindeki kısımları yıkılmış ve yerlere saçılmış haldedir. Yerlere saçılmış parçalarda bulunan kabartmalarda, bir gurup insanın üzerlerinde isimleri yazılı şekildedir ve bu yazıtların bazıları Likçe, bazıları ise Yunanca olmak üzere çift diller yazılmıştır. 

Araştırmacılara göre: bu mezar anıtının Karialı Hekatommos’un babası Salas’a olabileceği düşünülür. Ancak diğer bir kısım araştırmacı: bu mezar anıtı için Hekatomnoslar ailesiyle bağlantılı olan seçkin bir kadının mezar anıtı olduğunu ve mezarı eşi Salas’ın yaptırdığını ileri sürer.

Mezar MÖ 400 yıllarında yapıldığı düşünülür. Evet günümüzde Salas kaya mezarı, yer hareketleri nedeniyle içine yapıldığı ana kaya kütlesiyle birlikte yan yatmış durumdadır. Bu anıtın bazı parçaları, buradan çalınmış ve günümüzde Londra British Museum da sergilenmektedir. 

 

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Sur Duvarları
 

Sur duvarları

Kent, Helenistik döneme tarihlenen devasa sur duvarlarıyla çevrilidir. Poligonal taşlarla örülmüş bu surların kenarları kırık olmakla birlikte hala korunmuş halde kalan çeşitli kısımlar vardır. 

Kentin dik yamaçları ve arazinin özelliklerine göre, sur duvarları birçok kez inşa edilmiştir. Bu duvarlardan, güneydekiler günümüze sağlam olarak ulaşmıştır. Tiyatro alanına, istinat oluşturan sur duvarı ise, Helenistik döneme aittir ve kaliteli bir işçilik görülür.

Fethiye Ören Yerleri Kadyanda Nekropol Alanı
Kadyanda Nekropol Alanı

Nekropol alanı

Kentin güney bölümünde, sur duvarlarının dışında kalmaktadır. Kemerli Roma dönemi mezarları her yere dağılmış ve yıkılmış durumdadır. Zaten günümüzde burada yoğun kaçak kazı çukurları bulunmaktadır.

Fethiye Ören Yerleri Gezi yolu
 

Gezi Yolu

Kent kalıntılarında, 1992 yılında resmi arkeolojik kazı çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmalar sırasında, kent kalıntıları yani ören yerinin rahatça gezilebilmesi için 2.5 km lik bir yürüyüş yolu düzenlenmiştir.

 

Fethiye Ören Yerleri Pinara
 

PINARA-PİNALE-MİNARE

Fethiye-Kaş karayolu üzerinde (40’nci kilometrede), Eşen yakınlarında Minare köyündedir. Yoldan 5 km içeriye girilmektedir.

Kemer ilçe merkezine 20 km uzaklıktadır. Akdağ eteklerindedir.

Giriş ücretsizdir.

Günümüzde harabeler: köyün gerisindedir. Buraya ulaşmak için Minare köyünün girişinden sonra, dik bir rampadan yukarı çıkılır. Bu yol yaklaşık 2 km dir ve stabilizedir.

Yani burayı ziyaret etmeyi düşünürseniz, yolun bu son bölümünün oldukça bozuk olduğunu aklınızda bulundurun. Peki bu yol niye bozuk derseniz, bunun cevabı olarak, bölgenin dağlık olduğu ve iş makinalarının buraya girmesinin mümkün olmadığı söyleniyor. Bu yüzden düzgün yol yapılmıyormuş.

Ayrıca yanınızda spor ayakkabısı olmalı, çevre çok ıssız olduğundan yanınızda su veya benzeri içecek ve yiyecekler bulunmalıdır. Son bir not: burayı gezmek için en az 3 saat ayırmalısınız ve çevrenin aşırı ıssız olmasını düşünerek, en geç saat 14.00 veya 15.00 gibi orada olmanız lazım, akşama kalmamak gerekir.

Minare Köyü:

Minare köyünün ismi, üzerinde kuş yuvasına benzeyen mezarların bulunduğu bir kayadan alır. Çünkü bu kaya, minare şeklindedir.

Bu kayanın yüzünde yüzlerce oda oyulmuştur. Apartman gibi yükselen bir kaya parçasının üzerine yüzlerce mezar oymuşlar.

Baş döndürücü yükseklikteki, yüksek duvar gibi dik sarp kayasının cephesine, iki bin yıl öncesinin imkanlarıyla, güvercin yuvaları gibi gömüt delikleri açan taş ustaları, günümüzde bile bize, nasıl da inanılmazı başardıklarının göstergesidir.

Sırf burada mı, şehrin birçok yerinde bu taş ustalarının ince işçilikleri görülmektedir.

Ancak bu odaların bulunduğu yere günümüzde ulaşmak mümkün değildir. Yani dimdik bir dağ gibi kaya parçasıdır.

Antik dönemde, Likya uygarlığının en büyük ve en öne çıkan şehirlerinden olan “Pınara” şehrinin isminin anlamı Lykia dilinde “Yuvarlak” demektir. Bu ismi, üstüne oturduğu yuvarlak kayadan alır.

Şehrin ilk kuruluşu hakkında, antik dönem yazarlarından Stephanus Byzantion: “Xantos şehrinin nüfusu çok fazla artınca yaşlılardan bir gurup Kragos Dağının yüksek olan tepesinde bir kent kurup, adını da yuvarlak manasına gelen Pınara ismini verdiler” diye yazmıştır.

Şehrin ilk kuruluşu hakkında yapılan araştırmalarda, ilk kuruluş dönemi “Troya” ya kadar gitmektedir. Çünkü Troya savaşında “Pınaralı Okçu Pandaros” dan söz edilir.

Pandaros, Troya’da Sarpedon’un yanında yiğitçe çarpışmıştır. Strabon, kent için “Pandaros’un kızı, yeşil ormanın bülbülü” demiştir. Strabon: kent için “Pandaros’un kızı, yeşil ormanın bülbülü” der.

4’ncü yüzyılda Ksanthos’ta  yaşayan tarihçi Menekrates: nüfus artışı nedeniyle Ksanthos’a sığmayıp ayrılanların Pınara’ya yerleştiklerinin anlatır. 

Antik dönem yazarlarından Strabon ve Stephanos Byzantions: Pınara şehrinin Lykia bölgesinin çok önemli bir kenti olduğunu belirtmiştir.

Kentin ismi Likçe kitabelerde “Pinale” olarak okunmaktadır.

Lykia birliği içinde, 3 oy hakkına sahip olan 6 şehirden birisidir.

Kentin tarihi süreci

Pınara: MÖ 333 yılında Büyük İskender’e kapılarını açarak teslim olur.  İskender’in ölümünden sonra ise, şehir Bergama Krallığına bağlanır. Takip eden dönemde ise, Roma imparatorluğunun bir şehri olur. Roma döneminde, şehir imar edilmiş ve canlandırılmıştır.

Ancak MS 141 ve 241 tarihlerindeki depremlerde, şehir büyük zarar görür. Ardından, MS 8’ncu yüzyılda terk edilir. 1957 yılındaki depremde şehir yeniden zarar görür, tepelerdeki kayalar aşağıya kayarak kalıntıların arasına karışırlar.

 

Güzellik Yarışması

Yazılı kaynaklara göre, bölgedeki ilk güzellik yarışması bu şehirde yapılmıştır. Şehirde: Tanrıça Afrodit’e adanan, ilginç mimari özellikleri bulunan bir tapınak yapısı kalıntısı vardır.

 

KALINTILAR

Antik kaynaklarda en fazla sözü edilen kentlerdendir. Yaklaşık 450 m uzunluğunda ve 200 m genişliğinde, kuzeyden güneye yayılan yamaçta konumlandırılmıştır. Batısı boyunca sarp kayalıklar bulunur. Kuzey, doğu ve güneyde de kent ve kayalık sınırlarında, sur duvarları vardır.

Yerleşimin ortasında, kuzeydoğu doğrultusunda, ana cadde uzanır. Cadde pek çok yapı arasında ilerleyerek, kuzeyde Agora’ya ulaşır. Agora’nın batısı boyunca, bir stoa, doğu karşısında da meydana bakan odeon vardır. Odeon’un yaklaşık 100 m kuzeyinde, kayalıklar üzerinde, podyumlu bir Roma tapınağı bulunur.

Birbiriyle çelişkili yapılardan oluşan, bu ana merkezin oturduğu kayalıkların doğu altında hamam vardır. Üç dikdörtgen bölüm ve onlara servis veren yatay 4 bölümle, standart bir Lykia hamamıdır. 

Kayalık yüzünü dolduran, güvercin yuvası biçimindeki kaya odacıkları, kentin erken mezarlığıdır. Yüzlerindeki kapak örgü dökülmüştür. Üstüne yerleşmiş erken Akropol de ise geriye, sadece sarnıçlar ve şehrin bey yerleşiminin kaya tabanları kalmıştır. Evlerin duvarlar ve üst yapıda nasıl olduğu, kaya tabanlarından anlamak mümkün olmaz. Ancak, vadideki sıra dışı bir kaya mezarının ön duvarına çizilmiş kent resmi, MÖ 4’ncü yüzyılın ilk yarısındaki Lykia evlerini, sokaklarını, kent dokusunu ayrıntılı olarak günümüze aktarır.

Lykia dönemi konut alanları, genellikle dağınık ve üst üste yığılmış gibidir. Dikdörtgen bir oda, önündeki terasa açılır, oradan da doğrudan küçük bir avluya çıkılır. Düzenli ve dışa kapalı avlulu evler, ancak Roma döneminde görülür. Dış cephede keskin ve net hatlara pek az örnekte rastlanır. Kabartmalardaki evler, gerçekten kaya mezarların yansımış konutları anlatır. 

 

Mezarlar:

Vadideki mezarlar, diğerlerine göre daha görkemlidir. Bu kayalıklardaki mezarların ölçü ve nitelikleriyle Pınaralı zengin ve nüfuslu ailelerin burada gömülü olduklarını gösterir. Muhtemelen Aşağı Kale’de yaşayan hanedan üyeleri bu mezarlara gömülmüşlerdir. Güney Nekropoldeki mezarlar da anıtsallık açısından Dere Nekropolünden aşağı kalmazlar.

 

NEKROPOL:

Pınara’nın zengin nekropolü çeşitli Lykia mezar tipleriyle kaya mezarlarının da dikmelerinin de çok özel örneklerini barındırır. Dikmeler, erken Klasik tarihiyle kentin en erken anıtlarıdır. Vadiye dökülmüş anıtsal yekpare taş kuleler, Lykia’nın en özgün mezar türlerini örnekler. Aşağı Nekropoldeki bir kaya mezarının akroterinde bulunan öküz boynuzu, çok eski ve yaygın bir geleneksen kaynaklanır. Dar ve dolaşık kaya vadi içindeki bakışan mezarlar, ahşap taklidi kaya cepheleriyle diriler mahallesi içinden akan ölü evleri gibidir. 

Uçan mezarlar-Bir Öykü

Likyalılar “Phoenix” isimli kuşun varlığına inanırlarmış. Likya inanışlarına göre: ölen insanın ruhu, başka bir canlıya, özellikle de kuşa dönüşür uçar gidermiş. Vücudu ise öylece kalırmış. Bu inanışı ölümsüzleştiren ise “Phoenix” isimli kuş imiş.

Bu ölümsüz kuşun: renkli tüyleri, altın gibi parlak kanatları, sevimli bakışı varmış. Hep güneşe doğru uçarmış, ancak güneşe yaklaşınca güneş ışınları ile yanar, külleri yere dökülürmüş.  Dökülen küllerinden yeniden doğar ve güneşe doğru uçarmış.

Bu böylece: ölümsüzlüğe doğru, sonsuzluk içinde devam eder dururmuş. Phoenix kuşu, görünmezmiş, ancak ölenin ruhunun görünen, insana yakınlığı ile bilinen güvercin biçimine dönüştüğü düşünülürmüş.

Çeşit çeşit renkleri, adları ile her güvercin ölen bir insanın ruhuna bürünür, gelir anıt mezara konar, orada yaşarmış. Yaşadığı yer, ölmeden önce yaşadığı eve benzemeli, aynısı olmalıymış ki, zorluk çekmesin.

Bir kuş biçiminde: yaşamaya devam eden kral, kraliçe, soylu veya herhangi bir kentli, anıt mezarından tüm kentle birlikte, yaşamını devam ettirirmiş, aynı zamanda kentin denetleyicisi, gözcüsü durumundaymış.

Kentte yaşayanların iyi olmaları için yardımcı olur, tanrılara yakarışlarda bulunurmuş. İşte bu öyküyü dinledikten sonra, çevrenizdeki mezarları daha anlamlı görebilirsiniz.

Fethiye Ören Yerleri Pinara Yukarı Akropol
 

Yukarı Akropol

Şehrin Akropolu, yuvarlak bir kayadadır. Bu kayanın yuvarlak olması nedeniyle, şehre “Pınara” ismi verilmiştir. Pınara ören yerine yaklaştığınızda uzaktan, Yukarı Akropol’ün sarp olan doğu yamacında, kayaya oyulmuş yüzlerce kaya mezarı görülür. Bu ev tipi Lykia mezarlarının, şehre Xanthos şehrinden gelen kolonistler tarafından kullanıldığı söylenmektedir.

Akropole güney cepheden, kayaya oyulmuş bir merdivenle çıkılır.

Akropolün çevresi surlarla çevrilidir ve doğu kısmında Bizans dönemine ait yapı kalıntıları bulunmaktadır. Bu kalıntılar, bölgenin Bizans döneminde de kullanıldığını ifade etmektedir.

Yukarı Akropol yetersiz kalınca, ulaşımın daha kolay sağlandığı Aşağı Akropol devreye sokulmuştur.

Fethiye Ören Yerleri Pinara Prens Mezarı
 
Prens Mezarı

Dere kenarındaki kral mezarlarından bir tanesi oldukça önemlidir. Çünkü bu mezarın alınlığında ve duvarındaki kabartmalar ilgi çeker. Bu kabartmalarda: 4 önemli antik kentin gravürleri vardır. Bu kabartmalarda surlarla çevrili bir kent izlenir.

Bu nedenle, mezar kabartmasındaki kentin Pınara olduğu ve mezarın prense ait olduğu tahmin edilmektedir. Akropol kısmının doğusunda Bizans yapıları bulunmaktadır.

Bunlara bakarak bölgenin Bizans döneminde de kullanıldığını açıklamaktadır. Akropol’un doğusunda ise, Pınara Harabeleri bulunmaktadır. Harabelerde, zengin mimari kalıntılar görülüyor.

Fethiye Ören Yerleri Pinara Mezarlar
 

 

Aşağı Akropol

Burada: Odeon, agora, tapınak gibi yapılar ve çeşitli mezarlar bulunmaktadır.

Kaya mezarlarının büyük çoğunluğunun konut biçiminde olması, Lykia sivil mimarisine ışık tutmaktadır.

Aşağı Akropol’un dik yamaçlarına rağmen, gerek terasın oluşturulması ve gerekse tahkimat açısından sur duvarı ile desteklenmiştir.

Surun güneyindeki kapıdan geçilerek kenti dolaştığınızda, arkasını yamaca dayamış Odeon ve önündeki düz alanda kentin odağını oluşturan Agora görülür.

Aşağı Akropol’un, alt kesiminde Antik Çağda geçirdiği depremler ile büyük zarar gören pilyeli mezarlar ve kayalara oyulmuş pek çok mezar görülür.

Fethiye Ören Yerleri Pinara Mezarlar
 

Surun güneyindeki kapıdan geçerek kenti girilince, arkasını yamaca yaslamış Odeon ve önündeki düz alanda Agoranın, şehir merkezini oluşturduğu görülür. Aşağı Akropolün alt kısmındaki su kaynağı çevresinde, kentin Antik Çağda geçirdiği depremler sonucunda büyük oranda tahrip olmuş pilyeli mezarlar ve kayalara oyulmuş çok sayıda mezar dikkat çeker.

 

Afrodit Tapınağı

Burası Afrodit’e adanmış tapınak diye geçse de kalk şeklindeki kolonları ve önündeki “Phallus” simgesiyle büyük olasılıkla bir aşk evi olarak düşünülebilir. Tapınak kalp planlıdır. Bu tapınak yüzünden şehre “Güzellikler Merkezi” de denilir.

Fethiye Ören Yerleri Pinara Tiyatro
 

Tiyatro

Kaya gömütlerinin yanında, yaklaşık 2000 kişilik tiyatro bulunmaktadır.

 

Fethiye Ören Yerleri Leteon Şehir Girişi
 

LETOON

Fethiye Ören Yerleri, bir diğer antik şehir “Letoon” dur.

Arifler Mahallesi Fethiye-Kaş karayolu üzerinde 65’nci kilometrededir. Kalkan’a 19 km uzaklıktadır. Seralar arasında kalmıştır. Xanthos ve Patara kentleri arasında kalır. Kumluova mahallesi merkezine yaklaşık 400-500 metre mesafededir.

Giriş ücretlidir. Giriş ücreti 12 TL. dir. Oldukça güzel bir giriş yeri bulunmaktadır ve tuvalet buradadır.

Giriş yerinden sonra: antik kentin hikayesinin anlatıldığı bir  sinevizyon gösterisi ve ardından gezi yolunu takip ederek ören yerini gezebilirsiniz. Ancak öğle saatlerinde gezecekseniz, yanınızda mutlaka şapka ve su bulundurmalısınız.

Şehrin kuruluş efsanesi

Bu hikaye, Şair Ovidius tarafından anlatılmıştır.

Tanrılar Tanrısı Zeus: Titanlardan Kios ve Phoibenin kızı Leto’ya aşık olur ve Leto’ya sahip olur. Leto hamile kalır.

Çapkın Zeus’un kıskanç karısı Tanrıça Hera: Leto’yu takip ettirir ve onun Zeus’tan olacak çocuğunu doğurmasına engel olmaya çalışır.

Sonuçta Leto, Anadolu’daki “Lykia” bölgesine kaçar ve Hera’dan kurtulur.

Leto. Delos adasında ikiz çocukları Artemis ve Apollon’u doğurur.

Daha sonra Ksanthos nehrinin denize ulaştığı yere gelip, nehir boyunca, Leto Tapınağının bugünkü bulunduğu yerdeki kaynağa gelinceye kadar yürür. Kaynakta çocuklarını yıkamak ister, ancak yerli halk tarafından engellenir. Bunun üzerine, Leto, yerli halkı “Kurbağa” ya çevirir.

Ancak başka bir söylentiye göre ise, Apollon, “Patara” da doğmuştur.

Evet, Leto adına kurulan “Letoon” antik kendi, Lykia bölgesinin kutsal merkezidir.

Şehrin Tarihi Süreci

Şehirdeki en eski yerleşim izleri, MÖ 7’nci yüzyıla kadar gitmektedir.

Kent, tanrıça Leto’yu onurlandırmak ve ona tapınak inşa etmek için kurulmuştur.

Yani: Likyalıların dinsel ve politik bir alandı, din merkezidir. Ören yerinde bulunan birçok yazıtın da gösterdiği gibi, federal kutsal alan, yönetici güçlerin tüm dini ve siyasi kararlarının halka açıklandığı yerdir.

Daha doğrusu Lykia birliğinin birleşik sunağı durumundadır.

Likya birliğine bağlı olan 23 kentten biridir. Likya birliği şehirlerinin yıllık toplantıları burada  yapılırmış.

Dönemin başkenti Xanthos şehrine 21 km uzaklıktadır yani oldukça yakındır.

Roma döneminde İmparator Hadrianus döneminde kültür merkezi haline gelen şehir, MS 7’nci yüzyılda Arap saldırıları nedeniyle terk edilmiştir.

Arkeolojik Araştırmalar

Fethiye Ören Yerleri nden Letoon şehrinde ilk kazılar, 1962 yılında Prof. Metzger tarafında başlatılmış, Christian Roy tarafından sürdürülmüş ve şehir ortaya çıkarılmıştır.

Bu araştırmalar sonucunda, şehirdeki ilk yerleşimin MÖ 8’nci yüzyıla kadar indiği görülmüştür.

Fethiye Ören Yerleri Leteon Kalıntılar
 
Kalıntılar

Fethiye Ören Yerleri nden Letoon şehrinde 3 tane tapınak vardır. Bu tapınak kalıntıları, 1988 yılında UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesi” ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Tapınaklar

Fethiye Ören Yerleri Leteon
 

Nymphaeum

Tapınakların güneybatısında, bazıları Letonun intikamıyla dönüştürülen talihsiz çobanların olduğu su kaplumbağaları ve kurbağalarla dolu kutsal bir su kaynağına bağlı nymphaeum vardır.

Burası muhtemelen dini bir daldırma töreninde kullanılmış ve Helenistik dönemde yapılmış, Roma döneminde ise yarım daire şeklinde bir havuz eklenmiştir.

Her üç tapınak ta kutsal suya yönlendirilmiştir. Çünkü tapınaklar yapılmadan önce kentte “su” ve “kayalara” tapınılmıştır. Ören yerinin bir kısmı hala suyla kaplıdır. Yer altı suyu tablasının mevsimsel yükselmesi nedeniyle, Letoon kutsal alanındaki anıtlar ve arkeolojik kalıntılar tehdit altındadır. Ancak 2006 yılında su seviyesinin düşürülmesi için su kanalları yapılmıştır.

Özellikle su periler için çeşme inşa edilmiştir.

Çeşme: kutsal suyun bulunduğu alanda, yarım daire şeklindedir.

Klasik dönemde: Hıristiyanlığın kabulünün ardından, Artemis ve Apollon tapınakları sönmüş kireç haline getirilmiş, ancak Leto tapınağı ancak Antik çağ sonunda yıkılmış ve bu yüzden tapınak bloklarının büyük kısmı korunarak günümüze ulaşmıştır.

Hadrian Çeşmesi

Çeşme binası: Tapınağın güney batısında, Nymphe kültüne adanmıştır. Bu çeşmenin doğu kenarında erken Hıristiyanlık dönemi kilisesi bulunmaktadır. Çeşme Roma döneminde İmparator Hadrian onuruna yapılmıştır.

Bazilika-Kilise

Fethiye Ören Yerleri nden Letoon şehrinde, Bizans dönemi kilisesinin kalıntıları, kilisenin MS 6’ncı yüzyılda inşa edildiğini ve 7’nci yüzyıl ortalarında, muhtemelen Arap saldırılarıyla yıkıldığı tahmin edilmektedir.

Yapının nef ve koridorlarının zemini, geometrik desenler ve hayvan figürleriyle süslenmiştir. Ancak günümüzde bunlar görülmemektedir.

Kilisenin nefi, iki koridordan ve altı sütundan oluşan bir sıra ile ayrılmış, 7 bölümden ulaşmaktadır. Nef ve kanal arasındaki bölüm, içine kanal perdesi ve direklerinin yuvalanmış olacağı bir kaide ile açıkça işaretlenmiştir.

Kilisenin bir özelliği: batı ucunda narteks olmamasıdır. Bunun yerine, batıdaki nef ve koridora doğrudan bir atriumdan girilir.

Kazı sırasında çok sayıda içki kabı bulunmuştur. Buna göre, Arkeolog Martin Harrison: kilise üyelerine “Sarhoş Rahipler” ismi verilmiştir. Martin Harrison: Newcastle Tyne Üniversitesinde görevlidir ve buradaki kazıları bir süre yönetmiştir.

Fethiye Ören Yerleri Leteon Leto Tapınağı
 

Leto Tapınağı

En baştaki bu tapınak Artemis’in annesi “Leto” ya aittir. Diğerlerine nazaran en iyi korunmuş tapınaktır. Hatta: boyutları ve heykel süslemelerinin kalitesiyle, Türkiye’deki Yunan mimarisinin en istisnai örneklerinden ve dünyadaki en iyi korunmuş Yunan tapınaklarından birisidir.

Kral Arbinas tarafından MÖ 5-4’nci yüzyıllarda yapılmıştır. Tapınağın yapımında: berrak renkli, mermer yanılsaması yaratan çok ince kireç taşı kullanılmıştır. Zarif bir korint sütun dizisiyle süslenmiştir. Kült odasını iyonik bir revak çevreliyor.

Günümüzde yıkıntıları görülen tapınak ise, bu sözünü ettiğim tapınağın üzerine MÖ 150’li yıllarda yapılmış İon düzeninde bir tapınaktır.

Tapınağın boyutları 30,25 x 15,75 metredir. 6 tane, 11 metre yükseklikte sütun bulunur.

Tapınağın güney kısmında, MS 7’nci yüzyılda terk edilen bir bazilika ve manastır kalıntıları vardır.

2000-2007 yılları arasında Leto tapınağı orijinal ortamında yeniden inşa edilmiştir. 1950’lerden beri yapılan kazılarda bulunan Leto tapınağına ait mimari parçalar, bu projenin başarılı bir şekilde tamamlanmasını sağlamıştır.

Artemis Tapınağı

Ortada bulunmaktadır. Daha küçüktür ve çok da iyi korunmamıştır.

Bu tapınak “Artemis” e aittir ve MÖ 4’ncü yüzyılda yapılmıştır.

Fethiye Ören Yerleri Letoon Apollo Tapınağı
 

Apollon Tapınağı

Doğuda bulunan tapınak ise, Apollon’a aittir ve Dor düzeninde MÖ 4’ncü yüzyılda yapılmıştır.

Günümüzde oldukça harap durumdaki tapınak Helenistik dönemden kalmadır.

Tapınağın cellasında muhteşem bir mozaik bulunmaktadır.

Fethiye Ören Yerleri Letoon Apollo Tapınağı Zeminindeki mozaik
 

Mozaki: taban süslemesi olarak yapılmıştır.

Ortasındaki güneş motifi “Işık ülkesi Lykia” yı, sağdaki Lyra betimlemesi Tanrı Apollon’u ve soldaki ok sadağı ve yay ise Tanrıça Artemis’i sembolize etmesi açısından önemlidir.

Mozaik tapınağın inşa edildiği Helenistik döneme aittir.

Mozaik zemin hava şartlarından olumsuz etkilenmemesi için; bulunduğu Apollon Tapınağı cellasından kaldırılmış ve Fethiye Müzesinde halen sergilenmektedir. Tapınak cellasına ise, mozaik eserin bir kopyası yerleştirilmiştir.

Fethiye Ören Yerleri Letoon 3 dilli yazıt
 

Üç dilli Yazıt

Fethiye Ören Yerleri nden Letoon şehrinde; 1973 yılında Apollon Tapınağı ile doğuda insan eliyle taşlanmış ana kaya arasında, tören yolu güzergahında bulunan ve Fethiye Müzesinde sergilenmekte olan üç dilde yazılmıştır. Apollon Tapınağı yakınındaki Helenistik çöplük alanı içinde bulunmuştur.

Likya’da ele geçen stel: Likçe, Aramice ve Eski Grekçe olmak üzere 3 dille yazılmıştır.

Likya’da ele geçen stel içinde çok özel bir yere sahiptir.

Stelin kesin tarihi için MÖ 337 yılıdır.  

Stelin ön yüzünde 41 satırlık Likçe, yan yüzünde 27 satırlık Aramice ve diğer yan yüzde de 35 satırlık eski Yunanca metin yer alır.

Yazıt hem Krya-Likya ilişkileri, hem Perslere karşı özgürlüğünü yitiren halklarla krallığın ilişkileri, hem de satraplarla Pers büyük kralının ilişkileri üzerine çeşitli ipuçları verir.

Aynı zamanda yazıtın Likya dilinin çözülmesine sağladığı büyük katkının yanı sıra, diğer bir büyük önemi de Likya bölgesinde “Polis” şehir devleti sisteminin varlığını kanıtlamasıdır.

Bu kararname Hekatomnid Sülalesinin, Maussolos’un kardeşi, Karya ve Likya bölgeleri satrapı olan Piksodaros tarafından, Pers Büyük Kralı III Artasarkes’in ilk hakimiyeti yılında MÖ 358 yılında Ksanthos’ta yayınlanmıştır. Bu yıllarda şehirde Pers hakimiyeti vardır.

Karya Tanrısı “Baseleus Kaunios” için bir kült oluşturulması öngörülmektedir.

Kutsal alanın mali ihtiyaçlarının karşılanması, rahiplik kurumu, kutsal alanda hizmet verecek olan diğer kült personeli, bayram günlerinin sayısı ve kurban hediyeleri konularında düzenlemeleri ve uyulması gereken kuralları içeren metin bu kurallara uymayanları tanrıların öfkesinin cezalandıracağı belirtilerek son bulmaktadır.

Bu metinde Piksadoros’un Likya’yı daha kuvvetli bir şekilde Karya’ya bağlama girişimi görülmektedir.

Basileus Kaunios kültü, Büyük İskender ve ardılları döneminde, artık Letoon’da görülmez. Onun yerine Likya’nın geleneksel tanrıları olan Leto, Artemis ve Apollon almışlardır.

Üç dilde stelde Likçe metinlerden de Likya’da şehir devletleri ile şehirler çevresinde yaşayanların ilişkileri hakkında ayrıntılı bilgiler verilmektir.

Arruntii Anıtı

Arruntil anıtı: Lykia’nın ilk senatörü olan Arruntius Claudianus Vespasianus tarafından yapılmıştır.

Ksantos şehrinin ünlü Arruntius ailesine mensup Arruntius: Atlı sınıfa katılmış ve 10 yıl kadar başarılı bir asker olarak hizmet etmiştir.

Fethiye Ören Yerleri Letoon Roma Tiyatrosu
 

Roma Tiyatrosu

Fethiye Ören Yerleri, Letoon Ören yerinin kuzeyinde Stoa ve arkasını kısmen doğal yamaca yaslamış tiyatro bulunmaktadır. İyi korunmuştur. Likya Tiyatroları içinde Caveası (seyircilerin oturduğu bölüm) çok iyi korunmuş olarak günümüze ulaşan örneklerden birisidir. Yapı Helenistik dönemde, yaklaşık MÖ 2’nci yüzyılda inşa edilmiştir. Tiyatronun kapasitesi yaklaşık 7800 kişidir. Orkestrası (erken dönemde koronun şarkı söylediği yer) çapı 20 metredir.

Helenistik gelenekse inşa edilmiştir. Orta bölüm kayaya oyularak şekillendirilmiştir. Yan kanatlar ise bu işlem sırasında çıkan bloklar kurtarılarak inşa edilmiştir. At nalı formundaki Caveanın bir kısmı tepenin yamacına yaslanmıştır.

Evet, MÖ 2’nci yüzyılda inşa edilen Letoon tiyatrosu, Helenistik zamanların en güzel tiyatro yapılarından birisi olarak kabul edilmektedir. Her iki tarafta da girişlere açılan tonozlu geçitlere sahiptir.

Tiyatro kutsal törenler için inşa edilmiştir.

Tiyatro: bir Likya mezarlığından geçen Xanthos’tan gelen yolun sonunda bulunuyor. Güney tarafındaki giriş, 16 maskeden oluşan ilginç bir oymaya sahiptir. Antik dönemde ziyaretçilerin tiyatronun içinden geçmesi sağlanmıştır.

 

PYDNAİ-KÖTÜ BURUN:

Letoon’un 7 km batısındadır. 

Denizin Xanthos’a doğru girinti yaptığı alanın kuzeyinde, akarsuyun kenarındaki tepe üzerinde, kulelerle berkitilmiş, uzunluğu yaklaşık 300 m gelen surlarla çevrili bir kaledir. 

Xanthos’un deniz savunmasını üstlenen kalenin adı, yazıtlara göre “Pydnai” ya da “Kydnai” dir. Araştırmalara göre, MÖ 3’ncü yüzyılda Ptolemaioslar döneminde inşa edilmiştir. 2’nci evresi Bizans’tır. Oldukça iyi korunmuştur ve tüm yapısallığı rahatlıkla anlaşılmaktadır.

Kuzeybatıdan girilen kalenin surlarında seyirdim yolu ve dört yöne merdivenler izlenir. İçeride bir kilise kalıntısı dışında başka bir şey görülmez. Hem konumu ve korunaklı yapısı hem de tatlı su kaynağı nedeniyle, Ptolemaioslar’dan Bizans’a kadar korunaklı bir kale olarak kullanılmıştır. 

 

SİDYMA-DODURGA-HİSAR MAHALLESİ

Fethiye Ören Yerleri, bir diğer antik döneme ait şehir “Sıdyma”. Arsada’dan sonra Xantos vadisinde en az gezilen ve görülen yerdir. Burasını da Arsada gibi vadinin iinde saymamak gerekir. Çünkü denizden 500 m yükseklikte, Cragus dağının yamaçlarında, motorlu kara taşıt aracı ile ulaşılması olanaksız bir yerdedir. 

Evet, Fethiye-Kaş asfalt yolundan, Eşen’in 6 km güneyinden, sağa sapan bir yoldan, 6 km daha araç ile gidilir. Bundan sonra taşlık iyi durumdaki patikadan 150 m kadar yüksekliğe, yaklaşık 1 saatte tırmanmak mümkündür. Fethiye ilçe merkezine 55 km uzaklıktadır. 

Söylencelere göre, şehir Kragos’un kızı Khelidn ile Tloos’un oğulları olan Sidymos tarafından kurulmuştur. İlk yerleşimin belki Demir çağına inmesi beklense de elde bunu kanıtlayacak belge yoktur. En erken veri, MÖ 425 yılında Attika-Delos deniz birliğine ödenecek vergi listesidir. Listede anılan Hiera kra; Pydnai ve Kalabatia arasında Sidyma teritoryumunda bulunan Bel’dir.

Adının Sidyma olması kentin çok eski bir tarihe sahip olduğunu kanıtlar.

Patara Yol Klavuz Anıtında adı anılır. Sidyma ve limanı Kalabatia arasındaki yol bağlantısının, bir kent ve limanı arasındaki bağlantı açısından özgün olduğu anlaşılır. 

Kalıntıların çoğu ve tüm yazıtlar ise Roma İmparatorluk dönemine aittir. Bununla birlikte, bulunan ve Lykia Birliğindekilere benzeyen Sidyma ya ait bir gümüş sikkenin, MÖ 2’nci yüzyılda basıldığı düşünülür. Sikke basma hakkına sahip 18 kentten biridir.

MÖ 334 yılında batıdan Lykia’ya giren İskender’in Ksanthos bölgesini işgal edip ele geçirdiği 30 yerleşim içinde Sidyma’da olmalıdır. MÖ 168 yılında kurulan Lykia Birliğinin ilk 23 üye kenti arasında bulunması, Helenistik dönemde önemli olduğunu gösterir. 

Kentin adı Bizans dönemine kadar coğrafya kayıtlarında geçer ama tarihte bir kez söz edilir. 

İmparator Mercian (MS 450-455) Perslere karşı bir savaşta, sıradan bir er iken, Lykia’da hastalanır, Sidyma şehrinde kalır. Burada iki erkek kardeşle dostluk kurar ve kardeşler onu evlerine alıp bakarlar. İyileşince birlikte ava çıkarlar. Öğleyin yorulmuş ve terlemiş vaziyette yatıp uyurlar. Kardeşlerden ilk uyanan, Mercian’ın güneşte kaldığını ve kocaman bir kartalın kanatlarını gererek ona gölge yapmakta olduğunu hayretle görür. Hepsi kalkınca kardeşler Mercian’a “Bir gün İmparator olursam sizi kentinizin ulu kişileri yaparım” der. 

II Theodosios’un ölümünden sonra tahta geçince, Mercian gerçekten sözünü tutar ve kardeşleri Lykia’nın en yüksek mevkilerine getirir. 

Günümüze kalan Kalıntılar

Burayı gezerken yukarıda sözü edilen patikadan tırmanınca, eski kentin ilk belirtileri olan soldaki yarda, oyulmuş çok sayıda kartal yuvarı mezarlara rastlanır. Bunlar Pinara’dakini andırmakla birlikte, daha az sayıda ve daha basit görünümdedir. Ne kadar eski oldukları bilinmez.

Tepeye çıkınca Sidyma kalıntıları gözler önüne serilir. İnsan kendini iyi durumda, çeşitli biçimlerde mezarlar arasında bulur.

MEZARLAR

Günümüze sağlam ulaşan yapılar mezar yapılarıdır. Doğu girişi boyunca nekropol yoğunlaşmaktadır. Klasik dönemden Erken Bizans dönemine kadar geniş bir zaman diliminde yapılmış olan mezarlar, zengin bir tipolojik çeşitliliğe sahiptir. Yaklaşık 40 mezar sayılır. 60 civarında güvercin yuvarı biçiminde kaya cephesine oyulmuş mezarlar, 3 geleneksel kaya mezarı yanında, Roma döneminde kullanıldığı yazıtlarından anlaşılan iki kaya mezarı da bulunur. 

Bunların en ilginci, patikanın hemen bitiminde, soldaki küçük sütun mezardır. Dikdörtgen bir kaide üzerine oturtulmuş uzun ve yekpare bir bloktan ibarettir. Tepedeki mezar odası görünürde yoktur. 

Hemen yanında 7 mezar daha vardır. Bunların bazıları lahit mezardır ve özellikle Lykia dönemindeki Gotik biçim yerine üç köşeli kapakları göze çarpar. Diğerleri yapma mezar olup birisi iyi ve güzel durumdadır. 

Asıl kent, 1 mil kadar kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan düzlükte kurulmuştur. 

Dodurga köyünün Asar-Hisar mahallesi geçen yüzyıldan beri yer değiştirmemiştir. Mahalle şimdi kalıntıların tam ortasındadır. Bu yerleşim kentin yıkılmasına neden olmuştur. Daha önceleri tanımlanan yapıların tümünü görmek mümkün olmaz. 

Flavia Nanne mezarı:

Anıt mezarlardan en ünlülerinden birisi İmparator kültü baş rahibesi Flavia Nanne’nin mezarıdır. Tapınak cepheli, Dor düzenindeki mezar, kent merkezinde yer alışı ile sahibinin özel ayrıcalığını gösterir. Nanne, MS 1’nci yüzyıl sonunda, en erken İmparator Kültü baş rahibelerinden biridir. 

AKROPOL

İki bölümlü, Akropol Tepesi kuzeydedir.

850 rakımlı tepede kurulu Akropolün güneyinde 365 m uzunluğunda sur duvarı görülür. Duvarın yüksekliği yer yer 1 m ye ulaşır.

Taşlar düzgün kesilerek işlenmiştir ama doğu ucu polygonal biçimdedir. Bu noktada, ön avlusu ve yanında kulesi olan bir yapı vardır. Bu duvar burada daha önce Sidyma kentinin tepede kurulmuş olduğunun ikinci kesin kanıtıdır.

Her nedense tepedeki bu kentten günümüze hiçbir kalıntı kalmamıştır. Bulunan duvarların sarnıç ve çömleklerin tümü Bizans dönemine aittir.

Tiyatro:

Bununla birlikte duvarın biraz üstünde, çok yıkık durumda küçük bir tiyatro ya da benzeri bir yapı vardır. Başka ne kaldıysa dağdan zamanla inen taş ve toprakla örtülmüştür. Tiyatro da daha önce kurulmuş bir kentten kalmadır.  Çok az bir kısmı görülebilir. 

DİĞER KALINTILAR:

Mahalledeki son cami, son zamanlarda onarılmış ve bu iş için Sidyma kalıntılarından yararlanılmıştır. Caminin arka duvarında “Buradaki tüm tanrılar” başlığını taşıyan bir listede 13 kutsal varlığın adı sıralanır. Tümü: Zeus, Apollon, Artemis, Athena, Afrodit gibi isimlerdir. Gariptir ki, başka yazıtlarda her zaman sözü edilen Hecate ve Sarapis’in adı geçmez. Lykia’nın 12 tanrısı çok ünlüdür. Ama bunlar adsızdır. Acaba bu liste onların isimlerini belirtmek için mi düzenlenmiştir? Tüm bu tanrıların Sidyma da tapınakların olduğunu varsaymak hatalıdır. Aslında orada bulunan tek tapınağın İmparatora ait olduğu saptanmıştır. 

Kent merkezindeki Agora; Cladius’un hekimi Epagathos ve oğlu Livius’un İmparatora adadığı Stoa, Quintus Veranus’un teşvikiyle, Sidyma’nın danışma ve halk meclislerinin İmparatora adadığı bir Sebasteion bulunmaktaydı. Sebasteionun doğusunda yazıtlarda anılan Balneion-Gymnasion’dan birkaç kemer ve duvarların bazı kısımları ayakta kalmıştır. Sebasteion dışında herhangi bir tapınak kalıntısı görülmez.

 

 

ARSADA-ARAKSA-ARATHTHİ-ÖREN KÖYÜ

Fethiye Ören Yerleri, bir diğer şehir “Arsada” dır.

Fethiye ilçe merkezine 40 km uzaklıktadır.

Xanthos vadisinin doğusunda, bir hayli yüksekte, eski Massicytus, şimdiki adıyla Akdağ’ın yamacındaki bir düzlükte kurulmuştur. Buradaki yükseklik 900 m yi bulur. Burada birkaç yıl önce orman yolu yapılmıştır. Ama kalıntılara kadar ulaşmaz. Kalıntılara Kayadibin’den uzun ve dik bir patikadan gidilir. 

Lykia, Phrygia ve Pisidia sınırları arasında kalmıştır. Araksa isminin anlamı Luwi ve Karia dillerinde “sunağı olan mabet” demektir. 

Lykia yazıtlarında bu kentin ismi “Araththi” olarak geçer. İlk olarak II Ptolemaios Philadelphos’a ilişkin MÖ 2’nci yüzyıl yazıtında anılır. Bu dönemde varlığı ve önemi, kentin bastırdığı birlik sikkeleriyle kanıtlanır. Ardından, MÖ 1’nci yüzyılda Alexander Polyhistoriker’de anılır. Sonra da Stephanos Byzantios ve Ptolemaios’da adı geçer.

Kentin ne zaman kurulduğu bilinmez.

Araka bildiri taşı:

Eski coğrafyacılar adından söz ettikleri halde, Ören köyünde, Orthagoros adlı ünlü bir vatandaşın kamu hizmetlerini belirten Araxa halkının bir bildirisi bulununcaya kadar kent hakkında bir şey bilinmiyordu. Bu taş; bulunduğunda Ören’deki bir köylü kadını tarafından çamaşır tahtası olarak kullanılmaktaydı. Yazıların girişti ve çıkıntıları, çamaşır için çok elverişliydi. Yazıttan MÖ 2’nci yüzyılda Araxa’nın, Bubon ve sonra da ülkeyi yağmalayan ve birçok yurttaşı esir alıp götüren Cisyra ile savaşa tutuştuğu öğrenilir. 

Orthagoras, elçi olarak birliğe şikayetini gönderir. Tlos ve Xanthos’daki zorbalarca başkaldırı döneminde Orthagoras, Birlik Ordusundan, ayaklanma bastırılıncaya kadar başarı ile savaşır. Lykialılar ile Telmessos arasındaki çatışmada aynı başarıyı sürdürür. 

Araxa’nın komşusu Oenoanda’nın (ki adı başka yerde geçmez) Birliğe katılmasını sağlamada önemli rol oynar. Daha sonra Roma’dan gönderilen çeşitli elçilerle görüşmeleri Orthagoras sürdürür. Tüm bu hizmetleri gönüllü ve ücretsiz olarak yerine getirir, kentin ihtiyaçlarının karşılanmasında öncülük eder. 

ŞEHRİN GENEL ÖZELLİKLERİ

Boubon Roma öncesinde, siyasi ve sanatsal olarak Lykia ile pek barışık değildir. Ayrıca: Araxa ile sorunları vardır. Savaşan dönüşen sorun, Kibyra aracılığıyla çözülse de Araksa’ya saldırılar devam eder. Bunlar: Araksa’nın zor zamanlarıdır. Lykia Birliğinin etkinleşmesiyle birlikte sorunlar azalır. Ama küçük ve zayıf bir yerleşim olan Araksa’nın bağımlılığı bitmez.

GÜNÜMÜZE ULAŞAN KALINTILAR:

Ören yerinin girişinde, Geç Roma dönemine ait duvarlar bulunur. Bunlar 5 metreye kadar ayaktadır. Tepenin eteğinde, günümüz köy yerleşimi ve Roma dönemi kalıntıları, iç içe bulunur. Birçok köy evi, antik kalıntılardan yararlanılarak inşa edilmiştir. İçinde bir köy evi ve ahırın bulunduğu kesme taş bloklarla örülü yapı kalıntısı, bir hamama aittir. Kuzeydoğu yöndeki en yüksek tepenin çevresi, 23.7 metresi izlenebilen sur  duvarlarıyla çevrilidir. Duvar içinde 10 x 5.5 m ölçülerinde kuleler berkitilmiştir. Burası korunaklı Akropoldür.

Akropol:

Hayli alçak olan Akropol tepesi, köye bakan yüzünün doruğun az aşağısında masif bir  duvar göze çarpar. Buradaki kule 5.5 m dir. Bloklar yer yer 1.80 x 2.20 m boyutlarına varan düzgün sıralar halinde yerleştirilmiştir. Çoğunun kenarları kesmedir. 

Mezarlar:

Aralarında en ilginçleri, köyden 1 km kadar batıda, yol kenarındaki alçak bir tepeciğin dibindeki kayaya yontulmuş bir düzine kadar mezardır. Bunlar çeşitli tipte çoğunluğu gerçek Lykia ev tipi mezarlardır. Üçlü bir gurup mezar, özellikle görülmeye değerdir. Geri kalanlar ise düz, kesme kaya mezarlarıdır. Bir tanesi daha değişik ve  daha sonraki döneme aittir. Girişte üstleri oymalarla işlenmiş 2 sütun vardır. Bunların üstünde dentil freskli bir taş taban ve düz bir alınlı göze çarpar.

Yüksek bir kapıdan üç peykeli mezar odasına girilir. Ana odada düz bir Lykia mezarının kapağının iki yanında Orthagoras adı oyulmuştur. Bu gurupta tek yazılı olan mezar kapadığı budur. Sözü edilen ismi, yukarıda anlatılan Araxalı kahraman ile karıştırmamak gerekir. 

Nekropolün en önemli mezarı: 2.50 x 2.85 m ölçülerinde, tapınak cepheli olandır. Bunun doğusunda, 3 kasetli cepheye sahip, ev tipi bir kaya mezarı vardır. 

Aşağıda çay kenarında bir çok Gotik lahit mezar kapağı göze çarpar. Yazıları okunamaz durumdadır. 

Su Kaynağı:

Ören’den az ileride, dağlara doğru, olağanüstü bir kaynak vardır. Topraktan çıkar çıkmaz derin, güçlü bir akarsu oluşturur. Bu su köy yakınlarında ana kolla birleşerek akarsuyun yoğunluk ve gücünü büyük oranda arttırır. Eski çağlardaki bir söylentiye göre: Leto; Apollo ve Artemis’i Dellos’da değil, Lykia ören yerindeki köyde doğurmuştur. Çocuklarını bu menbanın berrak sularında yıkamıştır. Bir ozan, Leto’nun kutsal doğun sancılarından kıvranırken, tırnaklarını Lykia’nın sert topraklarına geçirip Xanstohs nehrini ortaya çıkararak insanlığın hizmetine sunmuş olduğunu anlatır. Sidyma da bulunan bir yazıta göre, doğum Araxa’da olmuştur. Sözünü ettiğim olağanüstü kaynak, bugün o yöre yerlileri tarafından Xanthos’un ana kaynağı olarak kabul edilir. 

 

Fethiye Merkezinde gezilecek yerler.

Fethiye Kayaköy ve çevresi.

Fethiye Ölüdeniz.

Fethiye Genel bilgiler.

Fethiye Göcek ve çevresi.

Fethiye Girme Kaplıcaları.

Fethiye Saklıkent.

 

Fethiye

Fethiye

Muğla Fethiye: Doğal güzellikleri ve tarihi ve turistik yerlerinin önemiyle dikkati çeken bir yer. Birçok kez gittim. Ülkemizde: özellikle: Çalış plajları bölgesini bilmeyen, ilçenin hemen kıyısında tam bir simge gibi yükselen kayalık blok üzerindeki kayalara oyulmuş mezarları görmeyen ve de Ölüdeniz’i  bilmeyen sanırım çok azdır.

Uzun zamandır bu defalarca gittiğim güzel ve turistik ilçemizi yazmadığımı düşündüm. Her ne kadar: Ölüdeniz ve Saklıkent konularını daha önce yazmış olsam da, Fethiye sadece bunlardan ibaret bir yer değil. Tam bir turizm cenneti.

Buyurun: ayrıntılı bir Fethiye ve çevresi, gezi yazısı. Bu bölgeye giderken, “okumadan gitmeyin”

Aslında: yazı bayağı geniş, ayrıntılı ve uzun oldu. Ama: her zaman olduğu gibi, sizler: gezilecek yerlerde özelliklerini belirttiğim yerleri inceleyin, beğendiklerinizi ve ilginizi çeken yerleri işaretleyin ve Fethiye yöresinde kalacağınız zamana ve beğenilerinize göre, kendinize muhteşem güzel bir gezi rotası hazırlayın.

ULAŞIM

Muğla Fethiye ye ulaşım için çeşitli alternatifler var.

Karayolu ulaşımı: Fethiye’ye, Muğla üzerinden veya Antalya üzerinden ulaşabilirsiniz. Hatta: arada, yani Çandır-Korkuteli üzerinden de bir ulaşım yolu görünüyor. Ama: en rahat yol: Muğla üzerinden ulaşım.

Kıyıyı takiben, Antalya üzerinden ulaşım: biraz zahmetli ve uzun zaman alıyor. Antalya üzerinden Fethiye’ye gelecek olanlar için: zamanınız varsa ve görmedi iseniz, kıyı yolunu öneririm. Muhteşem güzellikleri izleyerek, yolculuk yaparsınız.

Ancak, yol biraz zahmetli ve zaman alıyor. Eğer, kısa sürede Fethiye’ye ulaşmak isterseniz, Korkuteli üzerinden, yani iç bölgeden Fethiye’ye, daha kısa sürede ulaşmanız mümkün.

Fethiye-Ankara arası uzaklık: 635 km. Fethiye-İzmir arası uzaklık: 359 km. Fethiye-İstanbul arası uzaklık: 810 km. Fethiye-Aydın arası uzaklık: 232 km. Fethiye-Antalya arası uzaklık: 199 km. Fethiye-Denizli arası uzaklık: 217 km.

Fethiye-Korkuteli arası uzaklık: 137 km. Fethiye-Demre arası uzaklık: 149 km. Fethiye-Marmaris arası uzaklık: 126 km. Fethiye-Ortaca arası uzaklık: 49 km. Fethiye-Bodrum arası uzaklık: 256 km. Fethiye-Pamukkale arası uzaklık: 230 km. Fethiye-Kaş arası uzaklık: 103 km. Fethiye-Kuşadası arası uzaklık: 277 km.

Bunun dışında: Muğla üzerinden gelirseniz, zaten herhangi bir sorun yok, yol rahat. Fethiye-Muğla arası uzaklık: 124 km.

Havayolu ulaşımı düşünürseniz: Dalaman havaalanı, ilçe merkezine, yaklaşık 30 dakika uzaklıktadır. Yani, yaklaşık 50 km. dir. Dalaman havaalanından, bir taksi ile Dalaman merkezine geçebilir (bu yolculuk 10 dakika sürer) ve buradan, otobüsler ile, Fethiye merkezine, yaklaşık 30 dakikada ulaşabilirsiniz.

TARİHİ

Muğla Fethiye nin antik çağlardaki adı: Telmessos.

Burada: Likya devletinin, Karya sınırındaki en önemli kenti kurulmuştur. Hatta, kentin kuruluşunun, MÖ.5.yüzyıla kadar uzandığı bilinmektedir. Şehrin kuruluşu hakkında, bir Likya efsanesi var. Buna göre: “ Finike kralı Agenor’un kızına aşık olan Tanrı Apollon: küçük bir köpek kılığına girerek, kral kızının gönlünü çalar. Bu beraberlikten olan çocuklarının ismi ise: “Telmessos” olur. Tanrı Apollon’un kurduğu kente de, oğlunun ismine atfen: Telmessos adı verilir.

Evet: MÖ. 547 yılında, Persler, yörenin diğer tüm kentleri gibi, burayı da işgal ederler. MÖ. 344-343 yıllarında ise, bu kez, yörede Büyük İskender görülür. Söylenenlere göre: kent, kendi isteğiyle, Büyük İskender’e teslim olmuştur.

Bir başka söylentiye göre ise: Büyük İskender, donanması ile, Telmessos kıyılarına geldiğinde: kumandanlarından Nearkos, o dönemin kent yöneticisi Antipatrides’den: yanlarındaki müzisyen ve esirlerin kente alınmasını ister.

İsteği kabul edilir ve müzisyen olarak kente girenler, müzik kutularının içinde sakladıkları silahları çıkararak, gece, şölenler sırasında, akropolü ele geçirirler.

MÖ.189 yılında ise, bu kez, yörede Romalılar görülür. Romalılar tarafından Bergama krallığına bağlanan kent; Bergama krallığının yıkılmasından sonra, MÖ.133 yılında, Likya Federasyonuna bağlanır ve hatta federasyonun en önemli 6 kentinden biri olur.

Takip eden tarihi süreçte, 8’nci yüzyılda: kentin adı, Bizans imparatoru II. Anastasios onuruna “Anastasiopolis” olarak değiştirilir.

1424 yılında, Osmanlılar yöreyi ele geçirirler. Yöreye: uzak şehir anlamına gelen “Meğri” ismini verirler. Cumhuriyetin ilanından sonra, 1934 yılında ise, Şehit Pilot Fethi Bey’in anısına: yöreye “Fethiye” ismi verilir.

Muğla Fethiye’nin antik dönemdeki en büyük özelliklerinden birisi de: kahinlerinin ünüdür. Mitolojide, Tanrı Apollon’a adanan bu bilicilik/kehanet merkezinde yaşamış kahinlerin: tarihin akışında büyük etkilerinin olduğu, yazılı kaynaklardan öğrenilmektedir.

GENEL

Muğla Fethiye: Akdeniz bölgesi ve Ege bölgesinin ayıran hattın içinde ama Akdeniz bölgesinde kalıyor. Tipik bir kıyı yerleşim yeri. Kıyı uzunluğu: 167 km. Ayrıca: 18 adet ada var. Bu adaların önemlileri: Şövalye, Kızılada, Katrancı, Tersane, Domuz, Yassıca, Gemile, Ayanikola ve Karaören adalarıdır.

İlçenin önemli akarsuları: Kargı ve Eşen çaylarıdır. İlçe hudutları içinde: çoğunluğu denize dik olarak inen, 180 koy-körfez bulunuyor. Bunları hepsi, birbirinden güzel.

İlçe topraklarının: % 70’den fazlası, ormanlık ve makilik alanlarla kaplıdır. Halkın geçim kaynaklarının başında turizm gelir. Bundan başka: yörenin bereketli toprakları, tarım için de elverişlidir.

Şöyle ki, bölge halkının büyük bir bölümü: seracılık ile de uğraşmaktadır. Genellikle, kışın yetiştirilemeyen: domates, biber, patlıcan gibi sebzeler ve diğer bir kısım tarım ürünü, buradaki seralarda 12 ay boyunca yetiştirilmektedir.

Bunun dışında: tüm bölgede olduğu gibi, burada da zeytincilik yapılır.

Yörede: karakteristik Akdeniz iklimi görülür. Buna göre: yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise ılık ve yağışlı geçer.

Sonuç olarak: Muğla Fethiye ilçe merkezi: ülkemizdeki birçok şehirden belki daha büyük belki de aynı ölçüde: gelişmiş, modern bir şehir havasındadır. Bu ilçe merkezinde: modern ürünlerin satıldığı mağazalar, lüks ve her türlü gelir düzeyindeki ziyaretçiye hitap eden restoranlar, deniz kıyısında mola verebileceğiniz çay bahçeleri ile dolu.

Yani: her bakımdan tam bir turizm merkezi denilebilecek bir yer. Rahatlıkla, tatil yapılabilecek bir yer.

MAVİ YOLCULUK

Ülkemizde, mavi yolculuk yapmak için en uygun yer: Fethiye’dir diyebilirim. Çünkü: bu yörede: birçok: ada ve yamaçlarında yemyeşil ağaçların kıyıya kadar ulaştığı koy ve körfezler var. İrili-ufaklı bu koy ve körfezler: mavi yolculuk düşünenler için, ideal güzellikler sunuyor. Özellikle: Göcek. Burası: mavi yolculuk turunda kesinlikle uğranılması gereken yer.

Mavi yolculuk için ideal ortamın bir diğer özelliği: Fethiye’de bulunan: dev yat limanı. Mavi yolculuk yapan tekneler: bu limanda duraklıyor ve hatta burada günlerce kalabiliyorlar. Liman: yaz-kış dolu. Bu nedenle: Fethiye’de, yat turizmi gerçekten öne çıkıyor. Çünkü: körfez açık denize kapalı olduğu için, özellikle fırtınalı havalarda, yatçılar için tam bir korunma ve sığınma yeri.

Günübirlik turlar düzenlenen tekneler ile gezmeyi düşünürseniz: bunlar: Fethiye, Ölüdeniz ve Göcek’ten: her gün sabah, saat: 10.00 gibi hareket ediyorlar ve saat: 18.00 gibi geri dönüyorlar. Ölüdeniz bölgesinden kalkan bu günübirlik tekneler: Kelebekler vadisine gidiyor. Fethiye merkezden kalkan günübirlik tekneler ise: çevrede bulunan ada ve koyları ziyaret ediyorlar.

Tabii “Mavi yolculuk” denilince, insanların aklına hemen, bu işin ekonomik yönünün yüksekliği geliyor. Çünkü: Mavi yolculuk, aslına bakarsanız, üst düzey geliri olan insanların bir tatil aktivasyonu. Ancak, şunu unutmayın: çok yakın olduğunuz birkaç aile bir araya gelerek, standart bir tekne kiralayarak, sizler de kısa bir mavi yolculuk yapabilirsiniz.

NE YENİR

Muğla Fethiye, tüm Ege kıyısındaki ilçelerde olduğu gibi: zeytinyağlı yiyeceklerin yaygın olduğu bir yer. Burada: zeytinyağlı, yöresel otlardan yapılan yiyeceklerden tadabilirsiniz.

Elbette: deniz kıyısında, deniz ürünleri yani taze balık mevcut. Balık denilince, elbette: buğulama ya da ızgara balık yemelisiniz. Bunun yanında: jumbo karides, istakoz, karavide gibi kabuklu deniz canlıları ile birlikte, salata ve yanında mutlaka zeytinli ekmek. Özellikle: zeytinli ekmek, mutlaka ve mutlaka tadın, bayılacaksınız.

Ama: yukarıda da sözünü ettiğim gibi: burası turistik bir yer, deniz ürünlerinin ekonomik fiyat yüksekliğinden çekinirseniz, her türlü yemeğin bulunduğu, hatta ev yemeklerinin sunulduğu birçok restoran var.

NE SATIN ALINIR

Muğla Fethiye ilçe merkezinde: haftanın iki günü (Salı ve Cuma) halk pazarı kuruluyor. Bu halk pazarından: gerek kendiniz ve gerekse yakınlarınız için, hediyelik bir şeyler bulabilirsiniz. Bunun dışında: yöreye özgü, kesin kalıpları belirlenen bir hediyelik öneremeyeceğim. Çünkü: burası, hediyelik olarak, herhangi bir ürünün öne çıktığı bir yer değil.

GEZİLECEK YERLER

FETHİYE-ÇAMELİ YOLU: GEZİLECEK YERLER

Muğla Fethiye ilçe merkezinde, Çatalarık Mahallesinden, Orman deposunun hemen yanından ilerlediğinizde: Üzümlü beldesine varacaksınız.

Fethiye

YEŞİL ÜZÜMLÜ

Burası: ilçe merkezine 18 km. uzaklıktadır. İlçe merkezinde, eski garajlardan kalkan dolmuşlar ile gidilmektedir.

Burada: bütün çevre yemyeşil bitki ve ağaçlarla kaplıdır. İlçe merkezinden daha serin olduğu için, özellikle yaz aylarında turistler tarafından konaklama için tercih edilir. Özellikle: yabancı turistlerin ilgi odağıdır. Burada: “Dastar” adı verilen bir tür dokumacılık ta yapılmaktadır.

Fethiye

DAİDALOS KAYA MEZARLARI

Fethiye-Muğla karayolunda ilerlediğinizde: İnlice köyü karşınıza çıkıyor. Daidalos kaya mezarları ise, İlçe merkezine, 22 km. uzaklıkta, İnlice köyü yakınlarındadır. Burayı gezmek için, özel aracınız ile, İnlice köyüne gelebilir veya ilçe merkezinden tur düzenleyen seyahat acentalarının imkanlarını kullanabilirsiniz.

İnlice köyünde, Daidalos kaya mezarları yanında, denize girilebilen “İnlice Plajı” bulunuyor.

Bu mezarlar: kayalar oyularak yapılmıştır. İnlice köyü çevresinde: Daidalos anıtı denilen mezardan, yukarı doğru ilerlediğinizde: Daidala antik kentini ifade eden, birçok kalıntı ve kaya mezar bulunduğunu görürsünüz.

Bu kente ait, ilginç bir efsane var. Şöyle ki: “Daidalos’un oğlu İkanos: iyi bir avcıdır. Bir gün: babasından, avladığı büyük bir şahinin tüylerinden, kendisine iki kanat yapmasını ister. Bunun üzerine, oğluna kanat yapan baba, oğluna uçma esnasında yol göstermek için, kendisine de bir çift kanat yapar.

Baba ve oğul, birlikte: Daidala’da, yüksek bir uçurum kıyısından havalanarak uçmaya başlarlar. Fethiye körfezi ve İnlice üzerinde uçarlar. Bu sırada: oğul İkanos, babasının “yüksekten uçma, kızgın güneş yakar” uyarısını dikkate almaz ve güneşe yakın olmak amacıyla, yükseklere çıkar.

Ancak, güneşin sıcaklığından, kanatları tutan sakız ve balmumu eriyince, kanat tüyleri tek tek dökülmeye başlar. İkanos: hızla mavi deniz sularına düşerek, ölür. “

Aynı yol üzerinde, devam ettiğinizde, karşınıza: ülkemizin yine en önemli turizm merkezlerinden biri geliyor.

DEĞİRMENBAŞI ORMAN İÇİ DİNLENME YERİ

İlçe merkezine 7 km uzaklıktadır. Fethiye-Çameli yolundadır. Fethiye-Üzümlü dolmuşları ile gidilebilmektedir.

Kızılçam ağaçlarıyla kaplı alan, B tipi mesire alanıdır. 1974 yılında kurulmuştur. Alan, günübirlik piknik alanı olarak kullanılmaktadır.

Alanda, piknik yapma için uygun düzenleme yapılmıştır. Günlük ziyaretçi kapasitesi 500 kişidir. Fethiye ilçe merkezine yakınlığı nedeniyle özellikle yaz aylarında yoğun ilgi görmektedir.

KARAAĞAÇ ALINCA KÖYÜ

Fethiye merkeze 31 km uzaklıktadır.

Alınca bölgenin en sakin ve gizli kalmış yeridir. Çünkü buraya toplu ulaşım araçları ile ulaşmak mümkün değildir. Kendi özel aracınız veya tutacağınız taksi ile ulaşabilirsiniz. Bölgede 1-2 tane konaklama tesisi bulunmaktadır.

Ayrıca kamping ve bungalov evler vardır. Akşam gün batımında, buranın eşsiz Cennet Koyu muhteşem güzel bir manzara sunar. Burası, Likya yolu üzerindedir ve bu yüzden genellikle Likya yolunda yürüyenler tarafından tercih edilmektedir.

OYUKTEPE KOYLARI

Fethiye merkeze 4 km uzaklıktadır. Koyda: birçok plaj bulunmaktadır. Bunlar: Turun Pınarı, Akvaryum, Aksazlar, Kuleli, Büyük Samanlık, Küçük Samanlık, Boncuklu, Mempaşa plajlarıdır.

Kuleli Koyu

Fethiye merkezde, İskele yolundan Karagözler istikametine giderken buraya ulaşabilirsiniz. Koyun bir tarafı deniz, bir tarafı ise yemyeşil ormanlık alandır.

Aksazlar Koyu

Fethiye merkez Sahil yolundan Aksazlar istikametine giderseniz, buraya ulaşabilirsiniz. Buradaki plaj, özel beyaz kum getirilerek sonradan dizayn edilmiştir. Plaj bölümünde, şemsiye, şezlong, tuvalet ve duş imkanı bulunmaktadır. Deniz dalgasız ve sığdır.

Küçük Boncuklu Koyu

Fethiye merkezinin batısında bulunan koy, merkeze 5 km uzaklıktadır. Burada: deniz oldukça berraktır ve sakindir. Denizin tabanı büyük çakıl taşları doludur ve deniz ayakkabısı ile girmeniz önerilir. Sahil ise, kum ve çakıl karışımıdır.

Büyük Boncuklu Koyu

Fethiye merkezin batısında, merkeze 4 km uzaklıktadır. Deniz temiz ve berraktır. Deniz yavaş derinleşir. Bu bölgede, orman içindeki kamp alanlarında konaklayabilirsiniz. Bungalov evler veya çadır imkanı bulunmaktadır.

Küçük Samanlık Koyu

Fethiye ilçe merkezinin batısında, yaklaşık 3 km uzaklıktadır. Burada aşağıda belirttiğim gibi Küçük ve Büyük Samanlık olarak iki koy olmasına rağmen, yörenin yerlileri, her iki koyu tek bir koy olarak yani “Samanlık Koyu” olarak bilirler. 

Deniz oldukça temizdir ve diğer koylardan farklı olarak burada iki tane iskele bulunmaktadır. Deniz: sığ ve dalgasızdır. Bu yüzden yüzme bilmeyenler ve çocuklu aileler tarafından tercih edilmektedir.

Plajda bulunan tesiste: şezlong ve şemsiye kiralama imkanı bulunmaktadır. Ayrıca, sahilde büfe, restoran ve kafeterya vardır. Koyda bulunan büfede bazı ihtiyaçlarınızı karşılayabilirsiniz. Ama buraya gelenler, genellikle kendi yiyecek ve içeceklerini yanlarında getirirler.

Büyük Samanlık Koyu

Fethiye merkezin batısında, merkeze 7 km uzaklıktadır. Koy, hem piknik yapmak ve hem de denize girme olanakları sunar. Piknik masaları vardır. Çocuklar için ise oyun parkı bulunur. Bisiklet ve yürüyüş parkurları da mevcuttur. Özellikle hafta sonlarında oldukça fazla kalabalıktır.

Fethiye

ONİKİ ADALAR

Fethiye körfezinin: kuzeybatısında bulunmaktadır.

Burayı: balıkçılar “Karanlık içi” olarak isimlendiriyorlar. Özellikle: mavi yolculuğa çıkan tekneler, bu bölüme kesinlikle uğruyor. Ayrıca: Fethiye ve Göcek bölgelerinden, günübirlik tekne turları ile de buraya ulaşmanız mümkün. Yörenin en önemli çekim alanlarının başında gelen bölgeye: oniki adalar ismi veriliyor.

DELİKTAŞ ADASI

Kızıl adanın kuzeybatısında irili-ufaklı adalara, bu isim verilmiş. Burada: özellikle su altı dalışı yapmak isteyenler için çok uygun ortamlar var.

TERSANE ADASI

Fethiye körfezindeki en büyük adadır. Mübadele öncesinde, burada bir Rum yerleşim yeri varmış. Mübadele sırasında, Rumlar burayı terk etmişler, günümüze kalıntılar ulaşmış.

Burada: bir gözetleme kulesi ve kısmen korunmuş durumdaki bir mezar var. Geçmiş dönemde, burada, küçük gemilerin bakım ve onarımlarının yapıldığı bir tersane varmış. Bu nedenle, adanın adı “Tersane adası” olarak anılıyor. Burada: korunaklı koylar var.

Bu koylarda, gerek balıkçılar ve gerekse yatçılar barınıyorlar. Son olarak, bu adanın kuzeybatısında bulunan Taşyaka koyu: ünlü ressam Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun bir kaya üzerine yaptığı “balık” resmi nedeniyle “Bedri Rahmi Koyu” olarak anılıyor.

Koyda: yatların yanaşabilmesi için ahşap iskeleler ve salaş restoranlar, lokantalar var.

PRENS ADASI

Burada, bir prens, söylentilere göre: 30 yıl kadar önce yaşamış. Bu yüzden, ada: Prens adası olarak isimlendirilmiş. Ama, bir zamanlar burada bol miktarda yaban domuzu bulunuyormuş ve bu yüzden adaya, “Domuz adası” da deniliyor.

Ada üzerinde: kral mezarları olarak düşünülen kalıntılar var. Ayrıca, burada: teknelerin yanaşmasına uygun bir liman var. Adanın güneyinde ise, Darboğaz ve onun güneyinde: Göbün koyu var. Bu koy: mavi yolculuk teknelerinin yoğun uğrak yeri.

YASSICA ADALAR

Bunlar, irili-ufaklı 5 adadan oluşuyor. Bu adalar üzerinde, herhangi bir tesis yok. Büyükçe olanının, denize uzanan burnu ucunda, küçük bir havuz oluşmuş. Burası: çocuklar için ideal bir yüzme yeri.

Burada: günübirlik tekneleri yoğun olarak mola veriyorlar. Adaların kuzey ucunda, yüzmek için son derece elverişli sığ bir deniz var. Buranın sahil bandı ise, ince kum. Bu arada: adalar arasında yüzmek isterseniz, korkmadan deneyebilirsiniz.

İki adanın arasındaki en kısa mesafe: 12 metreye kadar düşüyor. Yaklaşık, yarım saat kadar yüzmeyi becerebilirseniz, dört adayı da yüzerek dolaşabilirsiniz. Bu arada, arzu ederseniz, adalara çıkıp, yürüyüş te yapabilirsiniz, ancak, bu yürüyüş için spor ayakkabısı bulundurmanız şart.

ZEYTİN ADA

Burası: Yassıca adaların güney ucundaki bir ada. Ama, bu adada özel mülkiyet var. Ayrıca, Osmanlı dönemine ait bir zeytin sıkma atölyesi yapısı var.

KIZIL ADA

Bu adanın bu ismi almasının nedeni: gün batarken, taş ve toprağın renginin kızıla dönüşmesi. Adanın güney ucunda: bir deniz feneri var ki halen faaldir. Adada: sadece fener bekçisinin evi bulunuyor. Adanın doğu kıyısı: deniz dalgalarından etkilenmediği için, yüzmeye elverişli. Tekneler için de, burada konaklamak mümkün.

Burada büyük bir sahil bandı bulunuyor. Adanın güneybatısında ise, Deliktaş adaları var. Bu adalar da, dalış yapma meraklıları ve balık avlamak isteyenler için çok uygun ve tercih ediliyor.

HAMAM KOYU

Burası: mavi yolculuk ve günübirlik teknelerin uğrak yerlerinin başında geliyor. Yatlar ve tekneler, burada geceliyorlar. İskelenin hemen yanı başında: bir bölümü sular altında kalarak günümüze ulaşmış, bir Bizans manastırı kalıntıları görebilirsiniz. Ayrıca, tekneden çıkıp, orman içinde kısa yürüyüş yapabilirsiniz. Kıyıda, yatlara ve teknelere hizmet veren, küçük ve şirin lokantalar var.

Fethiye ören yerleri.

Fethiye merkez gezilecek yerler.

Fethiye Kayaköy ve çevresi.

Fethiye Ölüdeniz.

Fethiye Göcek ve çevresi.

Fethiye Girme Kaplıcaları.

Fethiye Saklıkent.