İstanbul Eyüp Sultan Merkez

İstanbul Eyüp Sultan Merkez

 

EYÜP SULTAN KÜLLİYESİ, EYÜP SULTAN TÜRBESİ, EYÜP SULTAN CAMİİ

İstanbul Eyüp Sultan Merkez: (Ayrıntılı tanıtım yazısı yine bu sitede “Eyüp Sultan Külliyesi” başlığı altında bulabilirsiniz.)

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Piyer Loti Tepesi

PİYER LOTİ TEPESİ

(Ayrıntılı tanıtım yazısı yine bu sitede “Piyer Loti” ve “Piyer Loti Tepesi” başlıkları altında bulabilirsiniz.)

Pierre Loti Tepesinden, Eyüp Camiine giderken birçok tarihi yapı bulunmaktadır.

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Mirmiran Mehmet Paşa Türbesi

 

MİRMİRAN MEHMET PAŞA TÜRBESİ

Camii Kebir Caddesi ve Beybaba Sokak arasındadır. 1583-1584 yılları arasında ise Yeniçeri Ağası olmuştur.

Sultan Selim zamanında, 1584-1585 yılları arasında Rumeli Beylerbeyi oldu ve Beylerbeyi semtinde bir yalı yaptırdı ve semtin ismi “Beylerbeyi” oldu. Ölümü oldukça hazindir. Sikke ayarlarının düşürüldüğü gerekçe gösterilerek Yeniçeriler tarafından başı kesilmiştir. Padişahın görünürde haklı bir gerekçe yokken böyle bir infaza engel olamadığı bilinmektedir. 1589 yılında yaşanan bu olay “Beylerbeyi Vakası” dır.

Kitabesine göre, türbe 1589 yılında yapılmıştır. Dıştan ve içten onikigen plan tipindedir. Önünde 4 ve yanlarda 2 sekizgen sütunlu ve üstü tonoz kubbeli bir revak altından türbeye girilmektedir.

Tek kubbeli türbe, kesme taştan yapılmıştır. Geniş bir avlu içindedir. Türbe kapısı önünde: dört köşe mermer sütunlu bir revak vardır. Avlu da bir kuyu vardır. Türbenin içinde pencereler arası doluluklara dolap gözleri açılmıştır. Dışarıda altta düz atkılı ve üstünde biraz yüksek tutulmuş, sivri kemer içinde petekli beş pencerenin aralarındaki düz cephelerde, sadece kör pencereler var. Türbenin içerisinde 2 tane ahşap sanduka vardır. Bunlar Mehmet Paşa ve onunla birlikte öldürülen Mahmut Efendi’ye ait olduğu tahmin edilmektedir.

 

ZAL MAHMUT PAŞA KÜLLİYESİ

Zalpaşa Caddesindedir. Defterdar Caddesine ve Zal Paşa Caddesine açılan iki tane kapısı vardır.

Zal Mahmut Paşa kimdir

Zal Mahmut Paşa: Boşnak asıllıdır. Kanuni Sultan Süleyman döneminde Beylerbeyi ve vezir olarak görev yapmıştır. Sultan II Selim’in (Yavuz Sultan Selim) kızı Şah Sultan ile evlenmiştir. Eşi ile birlikte, aynı gün vefat etmiştir. Bu külliyenin alt avlusundaki türbelerine defnedilmişlerdir.

Zal Mahmut Paşa Külliyesi

Bölgede Eyüp Sultan Külliyesinden sonraki en büyük külliyedir. Mimar Sinan’ın özgün eserlerinden birisidir. Mimar Sinan, yaptığı yapılarda bulunduğu araziyle uyumlu, mekânsal bütünlüğe riayet eden, çevreyi gözeten, insanları önceleyen bir prensip sahibidir. Külliyenin yanına gelinceye kadar külliyenin varlığı anlaşılmaz. İhtişam, yapının dışında değil içindedir.

Külliye:

1-Cami,

2-Medrese (2 tanedir.)

3-Türbe

4-Çeşmeden oluşur.

Külliye: Zal Mahmut Paşa ve hanımı Sultan II Selim’in kızı Şah Sultan tarafından 1577 yılında Mimar Sinan’a yaptırılmıştır.  

Burada araya bir söylenti girmekte yarar var. Söylentilere göre: Mimar Sinan, sevdiği kızı Zal Mahmut Paşa alınca, yapının kubbesini bir küp üzerine kondurmuştur. Yaptığı ahenksiz yapı ile bu durumu kendince protesto etmiştir. Mimar Sinan, bu külliyeye özen göstermemiştir. Paşa, bu durumu gördüğünde, Mimar Sinan’ı uyarmış, bunun üzerine Sinan, caminin içini değerli çinilerle süslemiştir.

(Aşağıda yazdım, bu değerli çinilerin bulunduğu mihrap bölümü, sanki bitirilmemiş yarım bırakılmış gibi bir görüntü var.)

Külliye: yapıldığı arazideki kod farkının, muhteşem kullanımı ile dikkat çeker. Üst ve alt seviyede, 2 tane medrese bulunmaktadır. Defterdar caddesine açılan avlu kapısından külliyeye girildiğinde: sağ tarafta medrese odaları, sol tarafta ise Zal Mahmut Paşa Türbesi, haziresi ve ortada kitabesiz bir kuyu vardır. Buradan taş bir merdivenle 8 sütunlu şadırvan avlusuna çıkılır. Avlunun üç tarafından, medrese odaları vardır.

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Zal Mahmut Paşa Camii

 

Zal Mahmut Paşa Camii

Camiyle ilgili de bir söylenti, rivayet bulunmaktadır. Zal Mahmut Paşa, Şehzade Mustafa’nın katli hadisesinde etkili olunca, o dönemde halkın büyük nefretini kazanmış ve adına yaptırılan camiye kimse gitmez. Zal Mahmut Paşa’nın çadırda, cellatların kement atmasına yardımcı olduğu, yeni Padişahın abisinin ölüp kendisine taht yolu açılmasında parmağı olan bu kişiyi ikbale boğsa da halk yaptırdığı camiye, uzun süre hiç uğramamıştır.

Günümüzde de, Eyüp yöresinde oturanlar, bu camiye gitmeyi tercih etmezler. Camiye, sadece dışarıdan gelenler ve buraya yolu düşenler gitmektedirler. Caminin cemaati oldukça azdır.

Külliye, başlangıçta sadece: medrese, türbe ve çeşme şeklinde planlanmıştır. Daha sonra; Zal Mahmut Paşa’nın Şah Sultan ile evlenmesinden sonra 1574 yılında yapılmasına karar verilmiştir.

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Zal Mahmut Paşa Camii

Cami inşaatı, 1580 yılında tamamlanmıştır. Evet kare planlı cami, son derece mütevazi bir yapıdır. Haliç kıyısında bulunan bir yamaç kenarında, meyilli bir arazide, muhtemelen çevresi konaklarla çevrili bir arazide bulunan cami, daha ilk bakışta dikkati çekebilmesi için kübik bir kitle olarak düzenlenmiştir.

Cami kareye yakın bir planlıdır. Yapı: kesme taştan, tuğla hatıllı olarak yapılmıştır. Tek kubbelidir. 4 kemer büyük kubbeyi taşır. Caminin son derece yüksek duvarları, kasnaksız ana kubbesi görülmeye değerdir. Caminin minber ve mihrabı muhteşem güzelliktedir.

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Zal Mahmut Paşa Camii

Mihrabın çevresinde: paha biçilmez İznik çinileri vardır. Bitirilmeden bırakıldığı izlenimi verse de, çinilerin desen ve teknik kalitesi oldukça yüksek düzeydedir. Minberin itinalı taş işçiliği dikkat çeker. Şadırvan: Avlu ortasında sekiz sütunludur.

Caminin tek minaresi: yekpare kesme taştan yapılmıştır. Yapıya bitişik minare kalın gövdeli, tek şerefelidir. 1894 yılındaki depremde yıkılmıştır. Sonra yeniden yapılmıştır.

Cami, 1955-1963 yılları arasında onarılmıştır.

Zal Mahmud Medreseleri

Medreselerin inşaatının 1582 yılında bittiği tahmin edilmektedir. İki tane medrese vardır.  Ayrı medreseler gibi görünmekle birlikte, vakıf kayıtlarına göre medreseler tek olarak planlanmıştır. Ayrı inşa süreçlerini işaret ederler. Medreselerden birisinin banisi Zal Mahmut Paşa’nın hanımı Şah Sultan’dır.

Medrese hücreleri alt yapı üzerine oturtulmuştur. Simetrik olmayan bir yapı düzeni vardır.

Alt Kotta

Türbe ile aynı avluda bulunan medrese “L” şeklinde düzenlenmiştir. Alt kattaki avluda: değişik biçimde üst örtüleriyle dikkati çeken, kuzey tarafında 6, bunun sağında da 4 oda bulunmaktadır. Bunlar, simetrik olmayacak şekilde yerleştirilmiştir. Doğu tarafında, üzeri kubbeli 3 oda, tonozlu bir büyük oda ve yüksek kubbeli bir dershane vardır. Odaların önünde de sütunlu bir revak var.

Üst Kotta

Camiyle aynı avluya sahip medrese, 14 birimlidir. Medresenin üst katındaki avlusu, merdivenle aşağı kottaki avluya bağlanmıştır. Dershane odaları, caminin alt kısmına kadar uzanmaktadır. Mekan maksimum düzeyde kullanılmıştır.

Alt kat, günümüzde “Eyüp Mehterhanesi” olarak kullanılmaktadır. Mehter takımı, haftanın bir günü (Perşembe) çalışmalarını burada yapmaktadır. Yine haftanın bir günü (Cuma) ise Eyüp Meydanında icra yapmaktadır.

 

Zal Mahmut Paşa Türbesi

Zal Mahmut Paşa ve eşi Şah Sultan, 1580 yılında birer saat ara ile vefat etmişler ve bu türbeye gömülmüşlerdir. Alt medrese avlusunun ortasındadır. Kesme taş ve iki sıra tuğla ile görülmüştür. Uzaktan bakıldığında kırmızı renklidir. Rivayetlere göre, Mimar Sinan, burada yine bir mesaj vermek istemiştir. Yukarıda da değindiğim gibi, 1553 yılında Konya Ereğli’de Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlu Şehzade Mustafa’nın boğdurularak ölümünden, Zal Mahmut Paşa’yı sorumlu tutmaktadır.

Önünde revak vardır. Sekizgen plan üzerine yükselen sekizgen gövdeli bir yapıdır. Üstü çift kubbe ile örtülüdür.

Kapı karşısı ve çapraz aksında diagonal, ikişer pencere altlı üstlü açılmıştır. Öteki yüzleri birer kafa pencerelidir. Alt kısmı ise sağır duvardır. Bu cepheleri dik köşeli pilastrlar ile belirsiz bir durum arz etmekte, bitmemiş izlenimi bırakmaktadır. (Bitmemiş izlenimi önemlidir.) Türbe içinde: Zal Mahmut Paşa ve Şah Sultan’ın ahşap sandukaları var. Üçüncü sandukanın ise kime ait olduğu bilinmemektedir.

 

ZAL MAHMUT PAŞA ÇEŞMESİ

Defterdar caddesine açılan avlu kapısının sağ yanındadır. Külliyenin son yapısıdır. Yol seviyesi sonradan yükseldiğinden çeşme günümüzde çukurda kalmıştır. Kemeri içinde kitabesi vardır. Kitabesine göre 1590 yılında yaptırılmıştır. Çeşme, küçük ayna taşında bulunan tamir kitabesine göre, 1824 yılında tamir ettirilmiştir. Zal Mahmut Paşa ve eşi Şah Sultan: 1580 yılında vefat ettiklerine göre, çeşme daha sonra yaptırılmıştır. Kitabe üzerinde yazılı 1590 rakamında, 9 rakamının aslında 5 olduğu ve çeşmenin 1551 yılında yaptırıldığını ileri sürerler. 

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Şah Sultan Külliyesi

 

ŞAH SULTAN KÜLLİYESİ

Feshane caddesindedir. Burası ayrı bir külliye olmasına rağmen, Zal Mahmut Paşa külliyesinin tamamlayıcı bir unsurudur.

Şah Sultan Medresesi

Zal Mahmut Paşa külliyesindeki iki tane medreseden birinin banisi Şah Sultan’dır. Medrese Zal Mahmut Paşa külliyesindeki medrese bahsinde anlatılmıştır.

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Şah Sultan Sebili

 

Şah Sultan Sebili

Feshane Caddesinde, Şah Sultan Türbesinin sağ yanında, Şah Sultan Sıbyan Mektebinin altındadır. Şah Sultan: Sultan III Mustafa ve Mihrişah Sultan’ın kızıdır. Zal Mahmut Paşa Külliyesinin yanına bir Sebilküttap yaptırmıştır. Tamamen mermerden yapılmıştır.

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Şah Sultan Sebili

Üç şebekeli penceresi var. Pencereler üstünde ve geniş saçağın altında kitabesi vardır. Kitabeye göre, yapı 1800 yılında yaptırılmıştır. Bu yapı: İstanbul’daki nadir örneklerden biridir. Alt katındaki kafesli yapının içinden: gelen geçenlere su ve şerbet dağıtılırdı. Üst katında ise: Sıbyan mektebi vardı. Mektebin altındaki “Kuş Evi” görülmeye değer güzelliktedir.

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Silahtar Mehmet Bey Camii

SİLAHTAR MEHMET BEY CAMİİ

Zalpaşa Caddesi üzerinde, Zal Mahmut Paşa Camisi karşısındadır.

Camiye birçok isim verilmektedir. Bu isimleri “Selahi Mehmet Bey Camii, Bey Camii, Silahşör Mehmet Bey Mescidi, Sürahi Mescidi”

Silahtar Mehmet Bey 15’nci yüzyılda yaşamış, Fatih Sultan Mehmet’in silahtarlarından birisidir.

İstanbul’un en eski binalarından birisidir.

Yapılış tarihi bilinmemektedir. Muhtemelen 15’nci yüzyılda Mehmet Bey tarafından yaptırılmıştır.

Kesme taş ve tuğladan yapılan yapının dörtgen planı vardır. Caddeden merdivenle caminin avlusuna ulaşılır ve buradan mekana girilir.

Caminin minaresi şerefesizdir. Bu tür orijinal minare, İstanbul şehrinde sadece birkaç yerde var. Minare ana yapıdan bağımsız olarak kapı girişinin yanındadır. Minarenin köşk şerefesi, oldukça güzel ve dikkat çeker.

HATİCE CANAN HANIM TÜRBESİ

Bu kabir yapılırken: Çivizade Mehmet Efendi’nin kabri yok olmuştur.

Hasan Hüsnü Paşa’nın oğlu Mustafa Süreyya Bey’in ikinci eşidir.

Türbesi, nefis hat yazılarıyla süslenmiştir.

Türbenin arka kısmında: Canan hanımın kabrine ait mermer kitabe vardır. Kitabede, Canan Hanım’ın 23 yaşında (1907 yılında)  öldüğü yazılıdır.

 

HALİL RIFAT PAŞA TÜRBESİ

Bostan İskelesi sokak ve Boyacı sokağın kesiştiği yerdedir.

Halil Rıfat Paşa: 1827 yılı Selanik doğumludur. Sultan II Abdülhamit döneminde Sadrazamlık yapmıştır. 1901 yılında vefat etmiştir.

Türbenin kitabesi yoktur. Bu yüzden yaptıran belli değildir. Tam köşedeki türbe Tophane Müşiri Damad Halil Rıfat Paşa’ya aittir. Bunun arkasındaki türbe ise, Halil Rıfat Paşa’nın oğlu Adliye Nazırı Damad Mahmut Celalettin Paşa’nın türbesiyle bitişiktir. Her iki türbe ise, Hüsrev Paşa tarafından tahsis edilmiştir. Çünkü: Halil Rıfat Paşa, Hüsrev Paşa’yı yetiştiren kişidir.

Türbe: cephe bütün olarak mermer kaplı ve tek kubbelidir. Kapının sağ tarafından türbedar odası bulunmaktadır. Yuvarlak kemerli, 6 tane penceresi vardır. Türbenin içinde 3 tane ahşap sanduka vardır. Büyük sanduka Halil Rifat Paşa’ya aittir. Sanduka levhaları yoktur. Bu yüzden diğer iki sandukanın kime ait olduğu bilinmiyor.

 

MAHMUD CELALETTİN PAŞA TÜRBESİ

Halil Rıfat Paşa’nın oğludur.

1853 yılında İstanbul’da doğmuştur. Halil Rıfat Paşa’nın oğludur.

1876 tarihinde, Sultan Abdülmecid’in kızı Seniha Sultan’la evlenmiştir. Bu evlilikten: Sabahattin ve Lütfullah Beyler dünyaya geldi.

Mahmud Celalettin Paşa daha sonra Vezir ve ardından Adliye Nazırı oldu.

Daha sonra görevden azledildi. Çünkü Abdülhamit’i tahttan indirmek üzere örgütlenmiş Skelyeri-Aziz Bey komitesiyle ilişkisi olduğu anlaşıldı.

1899 yılında Sultan II Abdülhamit’e olan muhalefeti nedeniyle, oğulları Lütfullah ve Sabahattin Beyleri de yanına alarak 1899 yılında Avrupa’ya kaçtı.

17 Ocak 1903 yılında kışı geçirmek için getirildiği Brüksel şehrinde vefat etti ve Paris’te defnedildi. Mezarı başındaki cenaze töreni Jön Türklerin mitingine dönüştü ve yapılan konuşmalar Osmanlı gazetelerinde yayınlanır.

1908 yılında ise Meşturiyetin ilanının ardından, kemikleri oğulları tarafından Marsilya’dan vapurla İstanbul’a getirildi.

Ardından büyük bir törenle, kemikleri, 3 Eylül 1908 tarihinde babası Halil Rıfat Paşa Türbesinin yanındaki türbesine gömüldü. Her iki türbe birbirine bitişiktir.

Paşanın türbesinde bulunan sandukalardan birisi Paşanın oğlu Prens Sabahattin’e aittir. (Ancak, Seniha Sultan’ın büyük oğlu Sultanzade Mehmet Sabahattin Bey (1878-1848) hanedana mensubiyeti sebebiyle, yanlış olarak “Prens Sabahattin” diye meşhur olmuştur. Halbuki bu tabir sadece Şahzadeler için kullanıldı. )

Evet devam edelim, Cumhuriyetin ilanı ve Osmanlı hanedanının yurt dışına çıkarılmasının (1924 yılı) ardından, 1948 yılında 71 yaşında İsviçre’de ölmüş, cenazesi ise 1951 yılında İstanbul’a getirilerek babasının yanına gömülmüştür.

Annesi Seniha Sultan ise, parklarda sefalet içinde yatıp kalkarken Nice şehrinde 1912 yılında vefat etti ve İstanbul’da dedesi Sultan Mahmut türbesine gömüldü.

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Eyüp Mezarlığı

 

EYÜP MEZARLIĞI-EYÜP SULTAN MEZARLIĞI

Balıkçı Bakkal Sokaktadır. Pierre Loti’ye ulaşmak için mezarlık içindeki yoldan geçilir. Ayrıca yine Pierre Loti’ye giden teleferik mezarlığın üzerinden geçer.

Haliç manzaralı mezarlık ismini: Ebu Eyyüp el-Ensari’den alır.

Kendisi: 7’nci yüzyılda Konstantinopolis şehrine düzenlenen seferde (MS 674-678) Emevi ordusunda sancaktarlık yapmaktadır ve İstanbul surları önünde şehit düşmüştür. Daha sonra buradaki mezarı üzerine türbesi yapılmış ve takip eden süreçte kendisine yakın olmak isteyenlerin buraya gömülmesiyle Eyüp Mezarlığı ortaya çıktı.

Mezarlığın bulunduğu alan, Bizans döneminde koruluk ve mesire alanıdır.

Günümüzdeki mezarlık: Eyüp Sultan Camii çevresinde: Camii Kebir haziresi, Kırkmerdiven, İmaret, Gümüşsuyu ve Bahariye bölümlerinden oluşur. Bunlardan: Camii Kebir haziresi bölümüne Bakanlar Kurulu kararı ile gömü yapılmaktadır. Diğer bölümlere ise, Eyüp Belediyesinin izni ile gömü yapıldı.

Camii Kebir bölümünde: devlet ricalinden birçok ünlü kişinin açık ve kapalı türbe halindeki mezarları bulunmaktadır.

Evet: Eyüp mezarlığı, hat sanatı ve mezarlık mimarisi yönünden oldukça önemlidir. Tüm mezarlık bölümleri, Osmanlı klasik mezar taşı çeşitleriyle doludur. Ayrıca, mezar alanında bulunan türbelerin plan tipleri, iç süslemeleri, çini ve kalem işleri oldukça güzeldir.

Son bir not: burada 7 sahabe mezarı bulunduğu söylenmektedir.

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Sultan I Ahmet Sebili

 

SULTAN I AHMET SEBİLİ

Eyüp Sultan Camii iç avlusunda ve Eyüp Sultan Türbesi giriş kapısının sağ yanındadır.

Üç cephelidir. Pencereleri demirlidir. Pencereler arasına mermer dört sütun yerleştirilmiştir.

Sebilin kitabesi: pencerelerin üzerinden başlar ve kapının üzerinde biter. Kitabesine göre: Sebilin Mimarı Mehmet Ağa’dır. Yapılış tarihi ise 1613 yılıdır. Mehmet Ağa, “Sultan Ahmet Camii” mimarıdır.

Bu kitabenin üstünde: oyma mermer şebekeli ve kemerli ikinci bir pencere vardır.

Çatısı kurşun kaplıdır. Alçak kubbelidir. Yerden 1 metre yüksekliğe kadar mermer kaplıdır. Pencerelerinde çiçek motifli şebekeler vardır. Sebilin içinde: büyük bir çeşme vardır. Yer altındaki bir dehlize açılan merdivenli yol var. Burada: Kızlar ağası Mustafa Ağa’nın kabri vardır. Kendisi 1623 yılında ölmüş ve sebil içinde bulunan set üzerine gömülmüştür. Sebile “Mustafa Ağa Sebili” de denilmektedir.

1922 yılından önce; Ramazan ayında, bu sebil içindeki kısmet kuyusundan alınan su ile oruç açılırdı.

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Kanuni Çeşmesi

KANUNİ ÇEŞMESİ

Balaban Yolu Sokaktadır.

Kanuni Sultan Süleyman, Eyüp yöresinde 3 tane çeşme yaptırmıştır. Bu çeşmelerden iki tanesi, Eyüp Camiinden Piyer Loti tepesine çıkan yokuştadır. Diğeri ise buradaki çeşmedir.

Kitabesi yoktur. Öte yandan, şehirde “Kanuni “ tarafından yaptırılan hiçbir çeşmede kitabe yoktur.

Mimari üslubu, klasiktir ve hazneli olarak yapılmıştır. Muntazam kesme taştan yapılmıştır. Yan yana iki çeşme bulunmaktadır. Büyük kemerli ve oldukça güzel görünüşlüdür. Günümüze ulaşan ayna taşının alt bölümünde, musluk yeri görülmektedir. Sol tarafında: tuğladan su terazisi vardır.

Çeşmenin üstü mezarlıktır. Bir zamanlar buranın namazgah olarak kullanıldığı tahmin edilmektedir. Çeşmenin sol yanından, üst kısma çıkan taş bir merdiven vardır.

Çeşme 1997 yılında restore edilmiş olup, halen suyu akar.

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Eskiyeni Hamamı

ESKİYENİ HAMAMI

Eski-Yeni Caddesi üzerinde, Eyüp Hamamı çıkmazı ile Kemikçi çıkması arasındadır.

Fatih Sultan Mehmet tarafından, Eyüp Camiinin yapımı sırasında, ona gelir sağlamak için yaptırılmıştır. 1582 yılında Sultan III Murat zamanında toplanan vakfiyede “Yeni Hamam” adı ile kayıtlıdır. Yakınlarına başka bir yeni hamam yapıldığından, burası “Eskiyeni” hamam olarak isimlendirilmiştir. Yakınındaki Bali Hoca Camisi nedeniyle, “Bala Hamamı” olarak ta bilinir. Hamam, günümüzde şeker imalathanesi ve satış yeri olarak kullanılmaktadır.

EYÜP SULTAN HAMAMI

Eyüp Sultan Camii yakınlarında Balaban Yolu Sokaktadır.

“Camii Kebir Hamamı” ve “Fatih Sultan Mehmet Hamamı” isimleriyle de tanınır. Fatih Sultan Mehmet tarafından çifte hamam olarak yaptırılmıştır. 

Hamamla ilgili bilgiler Evliya Çelebi kayıtlarından alınmıştır. Evliya Çelebi kayıtlarında, hamam, İstanbul’un fethinden sonra yapılan ilk hamam olarak önemlidir. Evliya Çelebi, hamam için “hastalar girse şifa bulurmuş” yazmıştır.

1451-1481 yılları arasında yaptırılan Eyüp “Türbe Hamamı”: büyük olasılıkla, 14 Eylül 1510 tarihinde meydana gelen Büyük İstanbul Depreminde (Küçük Kıyamet) yıkılmıştır.

Daha sonra Mimar Sinan tarafından yeniden yaptırılmış ve günümüzdeki görüntüsüne kavuşur.

Evet, vakıf malı olan hamam günümüzde faaldir. Dışarıdan bakıldığında hamam yapısı, bir evi andırır. Hamam yapısına: dar bir kapıdan girilir. Camekan kısmının sağ ve sol tarafındaki dükkanlar küçültülmüştür. Üst katta, soyunma odaları var. Soyunma odaları, bu dükkanların üzerine yerleştirilmiştir. Ilıklık üstünde: büyük bir kubbe var. Orta yerde dikdörtgen göbek taşı vardır. Bunun üzerinde kubbe var. Hamam, bir süre sonra “Su Medeniyeti Müzesi” olarak ziyarete açılması planlanıyormuş.

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Eyüp Müzisyenler Kahvesi

 

EYÜP MÜZİSYENLER KAHVESİ

Haliç kıyısındadır.

Kahve: Sultan III Selim annesi Mihrişah Sultan tarafından, Bostan iskelenin yanına yaptırılmıştır. 20’nci yüzyıl başlarında kahvehanede hem önemli bestekarlar buluşuyor hem de meşk yapılıyor ve musiki dersleri veriliyordu.

Itri’den, Dede Efendiye, Mehmet Şevki Beyden, Eyyubi Mehmet Beye kadar, bütün üstatların bestelerinin yaptığı, Klasik Türk Musikisinin en önemli mekanlarından biridir.

Bu mekan, 1986 yılında Haliç Kamulaştırma çalışmalarında yol yapımı sırasında yıkılarak yok edilmiş ve buraya adaklık kurban kesim satış yeri yapılmıştır.

Müzisyenler kahvesi, yeniden yapılarak “Fikir, Sanat Atölyesi” olarak kültür dünyasına yeniden kazandırılmıştır.

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Zübeyde Fitnat Hanım Türbesi

 

ZÜBEYDE FİTNAT HANIM TÜRBESİ

Asıl ismi Zübeyde’dir ve Divan şiiri tarzında şiirler yazmıştır. İstanbul doğumludur.

Babası: Sultan I Mahmut döneminin Şeyhülislamlarından Ebu İshakzade Mehmet Esat Efendidir. Baba, dede, amca ve ağabeyi de şairdir. Küçük yaştan itibaren edebiyat ve şiirle ilgilenmiştir. Şaire Fitnat Hanım: 1780 yılında vefat etmiştir. Mezarı: Eyüp Sultan Türbesi, arkasında, Şadırvan avlusu tarafında, cüzhane binasının hemen yanındadır. Mezar taşı hala ayaktadır.

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Zaro Ağa Türbesi

 

ZARO AĞA TÜRBESİ

Eyüp Sultan Camii arkasında, Kaşgari dergahından çıkarken, yolun ikiye ayrıldığı yerde, sol taraftadır. Mezar taşı: Osmanlı dönemine aittir. Mezar taşının üstünde: 160 yaşında ölen Bitlisli Şemsi Ağa oğlu Zaro Ağa yazılıdır. Tabii, bu mezar taşında yazanlardan ilk dikkat çeken “160 yaşı” olur. 160 yaş imkansız bir rakamdır. Bu durumda, Zaro Ağanın hayat hikayesi incelenmelidir: Şemsi oğlu Zaro Ağa: 1774 yılında Bitlis-Mutki ilçesinde Meydan köyünde doğmuştur. İstanbul’a gelmiş ve hamallığı tercih etmiştir. Doğduğu yıl, Sultan I Abdülhamit tahttadır.

Hayatı boyunca: 10 padişah, 28 veziriazam, 1 cumhuriyet, 2 cumhurbaşkanı, 5 başbakan görmüş ve 10 evlilik yapmıştır. Dünyanın en uzun yaşayan insanı olarak, dünyanın çeşitli ülkelerini ziyaret etmiştir. Mustafa Kemal Atatürk ile iki kez karşılaşmıştır. Zaro Ağa: 28 Haziran 1934 tarihinde ölmüştür.

İstanbul Eyüp Sultan Merkez Kara Ahmet Mezarı

 

KARA AHMET MEZARI

Bulgaristan sınırları içindeki Deliorman Razgrad şehri Omurbey köyünde doğmuştur.

Dönemin ünlü pehlivanlarının çırağı olarak yetişmiştir. 1897 yılında Hocası Hergeleci İbrahim Efendi ile birlikte gittiği Avrupa’da tüm müsabakaları kazandı. 1899 yılında Paris’te düzenlenen İlk dünya güreş şampiyonasına katıldı. Dünya şampiyonu oldu. İstanbul’a dönünce, Sultan II Abdülhamit tarafından “Osmani Nişanı” ile taltif edildi. 1902 yılında vefat etti. Mezarı: Eyüp Sultan Camii arka kısmında, KAşgari Dergahına giderken, yolun hemen başında, sol taraftadır.

Eyüp Sultan Külliyesi tanıtımı ve gezi yazısı.