Ağrı Tutak

Ağrı Tutak

Ağrı Tutak;

ULAŞIM

İlçe merkezi Ağrı il merkezine 40 km, Hamur’a 28 km, Patnos’a 39 km, Karayazı’ya 66 km Eleşkirt’e 70 km uzaklıktadır.

Ağrı Tutak

 

TARİHİ

Yörenin tarihi Urartulara gider.

Tutak isminin kökeni konusunda üç iddia vardır. Bunlara göre: ismin Farsça’dan alındığı ve iki anlama geldiği ve sonradan bu deyimin Tutak olarak değiştirildiğidir. Diğer iddia: yöreye ilk gelen Türkler tarafından tutulan yer anlamında Tutak isminin verildiğidir. Üçüncü ise: yörenin adını Alparslan ordusu komutanlarından olup, bu yörede konaklayan Tutak Bey’inden aldığıdır.

Osmanlı imparatorluğu döneminde, Van eyaletinin Beyazıt sancağına bağlı iken, 1919 yılında ilçe statüsü kazanmış ve Ağrı iline bağlanmıştır. Osmanlı salnamelerinde, buranın ismi “Antab” (Entab, Ayintab) olarak geçer. Antab ismi, 1894 tarihinde Tutak olarak değiştirilmiştir.

Birinci Dünya Savaşı sırasında, Rus işgaline uğrayan bölgede bölgesel mahalli direnmeler devam ederken, 14 Nisan 1918 yılında Ruslar geri çekilmiş ve işgal bitmiştir.

Ağrı Tutak

 

GENEL

İlçe il merkezinin batısındadır. Ağrı-Van karayolu üzerinde, Murat nehrinin batı kenarında kurulmuştur. Denizden yükseklik 1565 metredir. Kara iklimi hakimdir. Yazları sıcak ve kurak, kışları ise soğuk ve kar yağışlı geçer. Kışın yağan kar, Mart ayı sonuna kadar yerde kalır. Yörenin toprakları yüksek yayla karakterinde ve oldukça yüksektir.

Fırat nehrinin iki önemli kolundan biri olan Murat nehri ilçe merkezinden geçer. Murat nehri üzerinde, ilçe merkezinde, İstanbul Boğaziçi Köprüsüne benzetilen bir köprü bulunuyor.

İlçe halkı tarım ve hayvancılık yaparak geçimini sağlar.

NE YENİR

Tereyağlı kete yenir.

Ağrı Tutak

 

GEZİLECEK YERLER

YAZIT

Tutak ilçesine ait bir tarlada MÖ 755-745 yılları arasında yaptırılan bir yazıt bulunmuştur.

Yazıtta yazılı olanlar “Haldi’nin büyük gücüyle, Rusa’nın oğlu Argişti söyler, ben Bianlı ülkesinden buraya kara yolu yaptım ve Arsiani nehri üzerine köprü inşa ederek, adını Argişti köprüsü koydum.

Haldi’nin büyük gücüyle, ben Rusa oğlu Argişti, güçlü kral, karaların kralı, Bianlı ülkesinin kralı, Tuşpa şehrinin yöneticisiyim. Rusa oğlu Argişti söyler, her kim bu yazıtı kırarsa, kim ona zarar verirse ve her kim bunları yaparsa, ona söyleyin fırtına tanrısı Haldi onu güneşin altında yok etsin.

Güneşin laneti onun üzerine olsun. Bu yazıt, Arsiani nehri üzerindeki Argişti köprüsüne onun anısına dikilsin” Bu yazıtta, Urartu kralı II. Argisti tarafından, tarihteki en eski kara yollarından birisi olarak bilinen Van-Ağrı karayolu ve Murat nehri üstünde yaptırılan köprüden söz edilmektedir.

Yazıtta, Murat nehrinin ismi “Arsiani” olarak geçer. Ayrıca yine kral, yazıta zarar verenler hakkında lanet etmektedir.

 

ATABİNDİ KALESİ

Atabindi köyünün 4 km kuzeybatısında bulunan Atabindi kalesi, kuzeydoğu-güneybatı uzantılı bir kayalık üzerinde kuruludur. 

Kayalığın eğimi doğu ve kuzey yönlerde kademeli şekilde azalırken, kayalığın güney ve kısmın batısı ise 5-10 m yüksekliğinde dik bir uçurumla son bulur. 

Kalenin üzerinde bulunan kayalığın tahribata dayanıksız, gözenekli yapısından dolayı tahrip olduğu anlaşılır. 

Atabindi’nin yaklaşık 2 km kuzeyinden geçen Kesik Çayı, kalenin doğu ve güneyini çevreleyerek Murat Nehriyle birleşir. Kesik çayının arasında bulunan alan, güneybatı kısmı dışında, otlak özelliği taşıyan sulak ve verimli araziden oluşmaktadır. 

Kalenin çevresinin sur duvarlarıyla çevrili olup olmadığı anlaşılmamaktadır. Bu nedenle kalenin boyutu hakkında net bilgiler yoktur. Fakat kalenin üzerinde bulunduğu kayalığın sınırları ölçüldüğünde en az 1 hektarlık bir alana sahip olduğu anlaşılır. 

 

Kaleden günümüze kalan kalıntılar:

Kalede kaya mezarları, kaya işaretleri, mekanlara veya surlara ait harçsız duvarlar ve oda mezarları bulunmaktadır. 

Urartu dönemine ait harçsız duvarlar kalenin bulunduğu kayalığın kuzey ve kuzeydoğu kısmındadır. 

Yarı işlenmiş taş bloklarla inşa edilmiş duvarlar, bazı yerlerde 3 sıra halinde yaklaşık 1 m uzunluğunda görülebilir. 

Ayrıca kayalığın güney yamaçlarında, çevresi küçük taşlarla örülmüş yeraltı oda mezarlarının bulunduğu görülür.

 

Kaya Mezarı:

Kalede bulunan kaya mezarı, Atabindi’nin Urartu dönemine ait en dikkat çeken arkeolojik buluntularındandır.

Mezar, kayalığın güneydoğu uç kısmında bulunur.

Ön odaya geçilen ana oda ve bu odadan ulaşılan iki küçük yan odadan oluşur.

Mezar girişine ulaşmak için kayalığın üst kısmında anakayaya oyulmuş 13 basamaklı bir merdiven yapılmıştır. 

Bu amaçla yapılan açıklığın, aşağıda söz edilecek kaya işaretlerini tahrip ettiği anlaşılır. 

Mezarın dar girişi, üstteki kaya bloklarının çatlaması ve zamanla kayması ile kapanacak kadar küçülmüştür. Yani bir insan ancak sürünerek mezarın içine girebilir. 

Merdivenlerin indiği ön oda 2.12 x 3.30 x 3.13 m ölçülerindedir. 

Doğu cephesinde dikdörtgen bir açıklık bulunur. 

Mezarın ana odasına, ön odanın batı duvarına açılmış, etrafı tek silmeyle çevrili, dikdörtgen bir kapıdan geçilir. 

Ana oda dikdörtgen planlıdır. Yüksekliği 2.70 m olan odanın doğu duvarının 2.20 m lik kısmı, 1.20 m derinliğinde geriye doğru çekilerek büyük bir niş oluşturulmuştur. Bu alanın zemininde 35 cm çapında, çanak şeklinde bir oyuk vardır. Odanın duvarları boyunca sıralanmış 36 adet kemerli niş dikkat çeker. Nişlerin bazılarının tabanlarında oyuklar bulunur. 

Mezarın ana odasının zemininde, tüm duvarların kenarlarını çevreleyen, anayaya oyularak yapılmış, 50 cm yüksekliğinde 50 cm eninde seki vardır.

Odanın tavanı ise düz şekilde biçimlendirilmiştir. Anakaya üzerinde odanın batı duvarından başlayarak tavan boyunca devam eden, derin yarıklar görülür. Bu yarıkların kayaç yapısının dayanıksızlığı nedeniyle doğal şekilde oluştuğu anlaşılır. 

Ayrıca mezar odasının zemini yakın zamanda yapıldığı anlaşılan kaçak kazı çukurları nedeniyle tahrip edilmiştir. 

Ana odanın batı duvarında dikdörtgen bir kapıyla yan odaya geçilir. Odanın duvarlarında niş yoktur. Odanın zemininde 70 cm çapında bir çukur bulunur. 

Ana odanın kuzey duvarından ise, yine dikdörtgen kapıyla diğer yan odaya ulaşılır. Dikdörtgen planlı oda boyut bakımından diğer yan oda gibi küçüktür. Odanın yan ve ön duvarlarında, ikişer adet olmak üzere 6 adet niş bulunur. 

Kayalığın güney batısında, kaya mezarı dışında anakayaya açılmış bir mekan daha vardır. Kaya mezarı olduğu düşünülen mekanın tavan kısmı büyük oranda çöktüğü için planı tam olarak anlaşılmaz. Mekana güney kısmından dromoslu bir girişle ulaşılmaktadır. Girişin önünde ise düzensiz plana sahip bir oda vardır. 

 

Kaya işaretleri:

Atabindi’de kaya mezarlarından sonra en dikkat çekici buluntular kaya işaretleridir. 

Bu işaretler kaya mezarları gibi doğal tahribata az maruz kaldığından günümüze kadar ulaşmıştır. 

İşaretler, kayalığın güney ve güneybatı kısımlarını içeren geniş bir alana yayılıdır. Zamanla kayalığın üzerindeki toprağın erozyonla aşınması sonucunda yeni işaretler günümüzde görünür hale gelmiştir. 

Kaya mezarının üzerinde bulunan işaretlere dikkatli bir şekilde bakıldığında, mezar girişinin açılırken işaretlerin bir  kısmını tahrip olduğu görülür. 

Bu durum Atabindi’de, kaya mezarının üzerinde bulunan işaretlerin kaya mezarından daha önce yapıldığını işaret eder. 

Kaya işaretleri, Atabindi Kalesi dışında Urartu krallığıyla ilişkilendirilen Yukarı Anzaf, Çavuştepe, Pekeriç, Tatvan, Palu gibi krallığın egemenlik alanı içerisindeki merkezlerde bulunmaktadır. 

Bu işaretlerin atlı araba veya mobilya aksamı üretmek için kullanılan kaya kalıpları olabileceği iddia edilir. 

Ne yazık ki, bu kaya işaretleri, yakın geçmişte üzerine boya ile yapılan işaretler, yazılar ve isimler nedeniyle oldukça tahrip olmuş durumdadır. 

 

Sonuç

Atabindi’de yöneticiye ait kaya mezarının bulunmasının yanı sıra kalenin küçüklüğü ve krali merkezler ve eyalet merkezlerinde görülen mimari birimlerin yokluğu, Atabindi’nin aşiret merkezi olarak değerlendirilmesine neden olur. 

Kalenin doğu ve kuzey kısmında, özellikle Kesik çayının oluşturmuş olduğu yay içerisinde düz otlakların varlığı dikkat çeker. 

Otlak niteliği gösteren düzlük alanlar hayvancılık için oldukça müsaittir.

 

Atabindi Köprüsü

İlçe merkezine 19 km uzaklıkta, Atabindi köyünün içinden geçen çayın üzerine kurulmuştur. Ancak günümüzde tamamen yıkılmış, sadece ayakları kalmıştır.

Köyün yaşlılarının verdiği bilgiye göre, köprü tek gözlü bir açıklığa sahip iken köprünün yan taraflarında da iki adet boşaltma gözleri varmış.

Siyah bazalt taşı kullanılarak yapılan köprünün, doğu ayağının yanına DSA tarafından beton dökülerek zarar verilmiştir.

DAMLAKAYA KÖYÜ ŞEHİTLİĞİ

İlçe merkezine bağlı Damlakaya köyündedir.

Köyün batısında köy mezarlığı içindedir. Çevresi, 1 metre yükseklikte, köy sakinleri tarafından dere taşlarıyla örülmüştür. Girişi, doğudan demir bir kapı ile sağlanır.

Şehitlikte 2 mezar bulunur. Bu mezarlarda, son Rus işgali sırasında yani 1914yılında Rus ordularına karşı kahramanca savaşan Hamidiye Alay Komutanı Abdülmecid Bey ve Rus ordularına karşı savaşan ve Şeyh Abdülaziz Bey yatmaktadır.

Savaş esnasında ikisi de burada şehit düşmüşlerdir. Ayrıca: yine Rus işgali sırasında, bu köy civarında cereyan eden çatışmalarda, bu civarlara kadar savaşmak için gelip soğuktan ve çeşitli hastalıklardan dolayı şehit düşen ve Arap olduğu söylenen 7 şehit de, şehit oldukları yerden getirilip buraya gömülmüşlerdir.

ÇIRPILI KÖYÜ KALESİ

İlçe merkezine 14 km uzaklıkta bulunan Çırpılı köyünün kuzeydoğusundadır.

Yüksek ve oldukça sarp bir tepenin üzerine kurulu kalenin üç tarafı uçurumlarla çevrilidir. Arazinin doğal yapısına uygun olarak doğu-batı doğrultusunda uzanan kalenin, kuzeydoğu ve güneydoğu tarafları dik uçurumlarla çevrilidir ve bu bölümlere savunma duvarı yapılmamıştır.

Kuzeybatı yönü, hafif eğimli olduğundan savunma duvarı yapılmıştır. Ancak bu bölümdeki savunma duvarının taşları, bulundukları yerden çıkıp aşağıya doğru kaymıştır. Kalenin güneybatı bölümünde andezit taşından yapılan savunma duvarının iki sırası günümüze ulaşmıştır.

Kalenin doğu yönünde, bir su yolu ile ulaşılan bir su sarnıcı vardır. Sarnıç oldukça derindir, sarnıca kayaya oyulmuş dik merdivenle inilir. Sarnıcın doğuya açılan bir penceresi vardır. Kaçak kazılar ve doğal tahribat yapıya çok zarar vermiştir.

Kalenin üst platformu sonradan kaçak kazılarla tahrip edilmiştir. Kaçak kazılar sırasında bulunan çanak-çömlekler parçalanarak atılmıştır.

Ağrı Tutak Karagöz Kilisesi

 

KARAGÖZ KİLİSESİ

İlçe merkezinin 26 km batısında, Dayıpınarı köyü yakınında, kayalık arazidedir. Kilise kayalara oyularak yapılmıştır. Kiliseye giriş, kayalara oyularak yapılmış merdivenle sağlanır. Ortada geniş bir alan, yanlarda odalar, raflar ve pencereler vardır.

 

DÖNERTAŞ KALESİ:

Tutak ilçesine bağlı Dönertaş köyünün 600 m kuzeybatısında, doğu-batı uzantılı yüksek olmayan bir tepecik üzerindedir.

Kalenin yaklaşık 200 m önünden Başma Deresi geçer.

Kalenin üzerinde bulunduğu tepeliğin yükseltisi kuzey, güney ve doğu kısımlarından kademeli şekilde azalırken, batı kısmı ise doğal bir sırtla platoya bağlanmaktadır. 

Günümüzde tepeliğin üst kısmı tarla olarak kullanılmaktadır. Dolayısıyla bu kısımda kaleye dair izler görülmez durumdadır. Fakat tarlanın sürülmemiş kısımlarında duvarlara ait olabilecek, yarı işlenmiş taşlar, dağınık halde bulunmaktadır. Muhtemelen kaleye ait duvar taşları, yakınlarda bulunan evlerde yapı taşı olarak kullanılmıştır. 

Kalede en belirgin arkeolojik buluntu kaya mezarıdır. Mezar, 1986 yılında bulunmuştur. Kaya mezarı tepeliğin doğu yamacındadır. Mezarın tavan kısmı büyük oranda çökmüştür. Dolayısıyla mezar girişi görülemez durumdadır. Oda plan bakımından yakınında bulunan Atabindi kaya mezarının ana odasına benzemektedir. Mezar odasının Atabindi mezarında olduğu gibi kuzey duvarında büyük bir girinti bulunmaktadır. Niş benzeri bu girinti 1.80 m genişliğinde ve 0.95 m derinliğindedir. 

Mezar odasının kuzey duvarında 9, batı duvarında 7 ve güney duvarında 6 adet niş bulunur. Nişler ortalama 30 cm genişliğinde, 25 cm derinliğindedir. Ayrıca mezarın çökmüş kısımlarındaki duvarlarda nişlerin bulunduğu anlaşılmaktadır. Odanın zemini toprakla doludur. Odanın tavanı ise kuzey-güney yönünde uzanan tonozlu bir şekilde biçimlendirilmiştir. 

Dönertaş’a en yakın krali merkez yaklaşık 37 km güneybatısında bulunan Aznavurtepe’dir. En yakın aşiret merkezi ise 8.5 km uzaklıktaki Atabindi Kalesidir. Atabindi ve Dönertaş’ın birbirlerine bu kadar yakın olması dikkat çekicidir. 

 

ZENCİR KALE

İlçenin güneyinde, Katavin dağındadır. Yapılış tarihi ve yaptıranlar bilinmemektedir. Kalenin köşelerinde zencir sallandığı için, bu ad verilmiştir. Kale, günümüzde yıkık durumdadır. Kale hakkında birçok efsane ve söylenti vardır.

Ağrı Tutak İsaabat Köyü Kilisesi

 

İSAABAT KÖYÜ KİLİSESİ

İlçe merkezinin 11 km uzağında, İsaabat köyündedir. Köyün kuzeydoğusunda yerleşim alanları arasında kalmıştır. Ancak günümüzde oldukça harap durumdadır.

Kilisenin sadece kuzey duvarı ve kuzeydoğu köşede bulunan apsis kemerinin küçük bir bölümü günümüze ulaşmıştır. Kaplama taşları, siyah bazalt taştandır ancak köylüler tarafından sökülerek köyün okulu ve evlerinin inşaatında kullanılmıştır. Moloz taşlarla örülen dolgu duvarında Horasan harcı kullanılmıştır.

Batı duvarında iki pencere bulunur. Kilisenin orta kısmında, bir kütle halinde duran ve çevredeki kaplama taşları sökülen bir mimari parça bulunur. İçerisine çanakların gömülü bulunduğu bu mimari parça, muhtemelen üst örtüye ait olmalıdır. İçinde gömülen çanaklar ise, ses akustiği sağlamak amacıyla konulmuştur.

MÜNEVVER VE HÜNKAR ŞEHİTLİĞİ

İlçe merkezinde, Kaymakamlık binasının kuzeyinde, Murat Mahallesinde Maksut Irgat evinin arkasındadır.

Burada 1877-1878 yılları arasında yapılan Osmanlı-Rus harbinde şehit olan bir kadın ve bir erkek yatmaktadır. Şehidin biri bahçe dışındadır. Bugün 124 yaşında olan ve 93 Harbini gören Maksut Irgat’ın anlattıklarına göre, 93 Harbinde, Tutak’a giren Rus kuvvetlerinin top ateşi sırasında parçalanarak şehit olan Münevver adlı kadın ve kocası Hünkar burada yatmaktadır.

Komşusu olan bu şehitleri, kendi elleriyle şehit oldukları bu yere defnetmiştir. Şehitlerin çevresi, Maksut Irgat tarafından 75-80 cm yükseklikte dere taşlarıyla çevrilmiştir. Şehitlikte Münevver isimli kadınla, kadının yanında ziyaret olduğu belirtilen bir mezar daha vardır. Hünkar isimli şehidin mezarı ise, etrafı çevrilen şehitliğin dışında kalmıştır. Şehitlik içinde ayrıca bir ziyaretgah daha vardır. Bakım durumu iyi değildir.

Ağrı şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

 

Ağrı Patnos

patnos.çarşı.1
Ağrı Patnos

2021 yılında: bir gece, iki gündüz kaldığım bu ilçede: maalesef ilçe merkezini gördüm, ancak: aşağıda anlattığım tarihi mekanları görme şansım olmadı. Umarım: toparlayabildiğim bilgiler: gerek burada yaşayan ve gerekse buralara yakın olup ta, buralardan geçen ziyaretçiler için yeterli olabilir. Farklılıkları; yorum olarak yazarsanız, diğer ziyaretçilerimizin yararlanmaları açısından, mutlaka faydalı olacaktır.

ULAŞIM

Patnos’un Ağrı il merkezine uzaklığı: 82 km. dir. İlçe: Ağrı-Bitlis, Ağrı-Muş illerini birbirine bağlayan, dört yol kavşağında bulunmaktadır. E-95 karayolu ile, Van ve oradan da İran’a bağlanır. İşlek bir karayolu üzerindedir.

patnos.gene.1
Ağrı Patnos

GENEL

Patnos ovasının kuzeyinde: Ağrı-Van-Bitlis-Muş karayollarının kavşağında kurulmuştur. Denizden yüksekliği: 1650 metredir.

Patnos’ta kara iklimi hakimdir. Yazları: sıcak ve kurak, kışları: soğuk ve kar yağışlıdır.

patnos.süphan dağı.1
Ağrı Patnos

Patnos

Süphan dağının 25 km. kuzeyindedir. Süphan Dağı, ilçeden, tüm haşmeti ile görülür. Bu dağ: İran inanışlarına konu olmuştur. Şöyle ki: dağa çıkmak zor olduğundan: zirveye üç kere çıkmanın bir hac sevabı kadar olduğuna inanırlar.

Burada dikkati çeken bir özellik var. Askeri nüfusun, toplam nüfus içindeki payı: 1985 yılında: % 31.4, 1990 yılında: % 17 ve 1995 yılında ise: % 31.8’dir.

Tarihi süreç içinde: Patnos, Urartuların dini merkezinin bulunduğu bir yer olarak öne çıkar. İlçenin tarihteki adı: Aladri ve Patusis’tir.

Doğal oluk ve yolların düğümlendiği bir noktada bulunan İlçenin konumu, kendisine oldukça stratejik bir konum kazandırmıştır. Bu özelliği: tarih boyunca, bölgenin egemenleri tarafından hep kullanılmıştır.

Ağrı ilindeki, tarihi kalıntıların en eskisi Patnos’taki: Aznavur ve Girik Tepeleridir. Urartu uygarlığından kalma bu tepelerde: tapınak ve çeşitli maddi kültür ürünleri bulunmuştur. Aznavur Tepe: Urartu mimarisinin en önemli eserlerindendir. Diğer önemli bir saray da: Girik Tepede bulunmaktadır.

Girik Tepe: Değirmen Tepe olarak da bilinir. Bu tepe: 15 km. yükseklikte, bir höyüktür. Günümüzde: tahrip edilmiş ve iyice alçalmıştır. Aznavur Tepe ile birlikte, burada kazı yapılmıştır. Kazılarda: höyük tepesinde, saraya benzeyen anıtsal bir yapının, höyüğü çevreleyen bir surun kalıntısı ortaya çıkarılmıştır.

patnos.kot tepesi.1
Ağrı Patnos

AZNAVURTEPE-ALUDİRİ

Patnos ilçesinin yaklaşık 3 km kuzeybatısında, doğal bir tepeliğin üst kısmı ile güney ve güneydoğu yamaçlarında kurulmuştur. Patnos kalesi olarak da bilinir.

Aznavurtepenin bulunduğu bölge, Aşağı Murat havzası ile Yukarı Aras havzasına ulaşan sefer yollarının kavşak noktasını oluşturur.

Dönemin yazılı kayıtlarından, Aznavurtepe’nin Kral İşpuini, Menua, I Argişti ve II Sarduri dönemlerinde eklemeler yapılarak geliştirildiği anlaşılır.

Aznavurtepe’deki ilk inşa faaliyetleri, İşpuini dönemine tarihlenir.

Patnos’da bulunan bazalt sütun kaidesi üzerinde, İşpuini’nin daha önce hiçbir şey olmayan bu yerde yaptırdığı inşa faaliyetlerinden bahsedilir. Fakat yazıt tam olarak okunamadığından İşpuini’nin ne inşa ettirdiği anlaşılamaz.

Aznavurtepe’ye dair önemli bir yazılı bilgi ise: sitadelde bulunan tapınak duvarlarından edinilir. Yazıtta, Menua’nın Aludiri şehrinde Haldi kapıları yaptırdığı ve bir kale inşa ettirdiğinden bahsedilir. Yazıtta bahsedilen Aludiri kenti, tapınağın bulunduğu Aznavurtepe ile eşitlenir. Tapınak yazıtlarından dolayı tapınağın Menua tarafından inşa ettirildiği söylenebilir. Ayrıca sitadeli çevreleyen sur duvarları Menua tarafından yaptırılmış olmalıdır.

Kentin Sitadel alanı, kabaca yuvarlak planlı tepeliğin üst kısmında, yaklaşık 6 hektarlık bir alanı kaplar.

Aşağı şehir ise sitadelin güney ve güneydoğu eteklerine uzanan yaklaşık 25 hektarlık alana ulaşır.

Sidadel gibi aşağı yerleşmenin de sur duvarları ile çevrelendiği anlaşılır.

Günümüzde bir kısmı görülen ve kalınlığı 4 m ye ulaşan sur duvarları eşit aralıklarla yerleştirilen kulelerle desteklenir.

Tapınak Kompleksi:

Yukarı Anzaf’da olduğu gibi, sitadelin en üst noktasında bulunur. Tapınağın duvarları 3 sıra kesme taş üzerine kerpiç duvar olacak şekilde inşa edilmiştir. Tapınağın cella kısmı 5 x 5 m ölçülerindedir. Köşeleri rizalitti tapınağın girişi güneydoğuya bakar. Tapınağın önünde geniş bir avlu olduğu anlaşılır. Tapınak önünde uzanan avlusu ve tapınağa ait odalarla birlikte bir kompleks olarak inşa edilmiştir.

Tapınağın doğu kısmında, duvarları renkli desenlerle süslü oda içerisinde tapınağa ait olduğu anlaşılan eşyalar bulunur. Bu eşyalar arasında bronz mızrak ucu, ok uçları, bronz bileklik ve rozet, mühürler, biri gümüş olmak üzere yüzükler dikkat çeker.

Odanın güney duvarının dış yüzünde bulunan yazıtta: I Argişti’nin “asihusi” yapısını yaptırdığı yazılıdır. İçinden eşyalar çıkan odanın, içindeki hediyeler nedeniyle tapınak adaklarının bulunduğu yer olduğu düşünülür.

Yazılı kaynaklar “asihusi” yapısının: Aznavurtepe dışında Van Kalesi, Arinberd, Kef, Armavir, Ayanis kentlerinde olduğunu gösterir. Krali bir yatırım olduğu anlaşılan bu yapını planı ve işlevi hakkında net bilgiler yoktur. Ancak ziyafet salonu olduğu öne sürülmektedir.

Tapınağın kuzey duvarına paralel uzanan duvarın 2.30 m mesafesinde; kalın bir duvara rastlanır. Duvarın kuzey yüzü kurban hayvanlarının bulunduğu fresklerle süslüdür. Ancak buradaki muhtemel yapılar bilinmemektedir. Muhtemelen bu odalar, tapınak kompleksine ait mekanlar olmalıdır.

Anıtsal Kapı Girişi:

Aznavurtepe’de yapılan kazılarda, surların batı yamacında doğuya bakan anıtsal bir kapı girişi ortaya çıkarılmıştır. Biri kapının yakınında, diğeri kuzey köşesinde olmak üzere iki yazıt bulunur. Yazıtlar: II Sarduri’nin depo inşasından bahseder. Ayrıca yazıtların bulunduğu yerde sur duvarının iç kısmında büyük pitos parçalarına rastlanır. Bu yüzden surların benzer şekilde Yukarı Anzaf kalesinin sitadelini çevreleyen batı sur duvarlarının iç kısımlarında sura bitişik şekilde depo yapıları ortaya çıkarılmıştır. Aznavurtepe’nin depo yapılarıyla ilgili bir diğer yazıt ise I Argişti dönemine tarihlenir.

Kaçak Kazılar:

1959 ve 1960 yıllarında yapılan kaçak kazılarda, Aznavurtepe’de tapınak alanının kaçak kazılarla tahrip edilmesi üzerine, 1961-1963 yılları arasında kazı çalışmaları yürütülür. Fakat hem kazı çalışmalarının kısa sürmesi hem de kazı raporlarının yetersizliğinden dolayı kenti tam olarak tanımlamak mümkün değildir.

Bu kazılarda: Kral Menua’ya ait tapınak, birçok Urartu yapısı ve mezarı ortaya çıkarılmıştır. Elde edilen buluntular ise: Erzurum ve Van Müzelerinde sergilenmektedir.

Kral İşpuini tarafından yazdırılmış, ancak başka bir yerde bulunmuş bir kitabeye göre: “ yörede, başka bir tapınak yaptırıldığı” anlaşılıyor.

İlçeye 19 km. uzaklıkta olan “Orta Damla Köy”ünde: bir Urartu kitabesi bulunmaktadır.

Ağrı Patnos Girik Tepe

GİRİK TEPE

İlçenin, 1 km. güneydoğusundadır. Değirmentepe olarak da isimlendirilir. Tepe: yüksek bir höyük şeklindedir. Ancak: zamanla tahrip edilmiş ve günümüzde yüksekliği iyice azalmıştır. Aznavur Tepe ile birlikte, burada da kazılar yapılmıştır. Kazılarda: höyük tepesinde: saraya benzeyen bir anıtsal yapı ve höyüğü çevreleyen surların kalıntıları ortaya çıkarılmıştır.

Bulunan bina: blok taş temelleri üzerine, kerpiç duvarlar şeklinde yapılmıştır. Sarayın: bu yöreye çok önem veren: Urartu kralı Menua veya oğlu I. Argişti döneminde yani MÖ.789-766 yılları arasında yapıldığı sanılmaktadır.

Evet: burası, bu saray kalıntısı da değerlendirilerek, Urartular döneminde, bir yönetim merkezi imiş. Ancak: yapılan kazılarda, herhangi bir yazılı belgeye, buluntuya rastlanılmamış. Ancak: yapının, çok büyük bir yangın geçirdiği öğrenilmiş. Büyük olasılıkla: kuzeyden yada doğudan gelen, atlı kavimler, burayı yakmışlar.

1960-1963 yılları arasında yapılan kazılarda: burada: yanmış bir iç avlu, taht odası, salonlar, kiler, mutfak ve iri toprak küplerin dizili olduğu mekanlar, mutfakta ocaklar, mangal, değirmen, havan, hamur yoğurma taşları, harem dairesinde 37 yanmış iskelet, iskeletlerin üzerinde yüzük, küpe, bilezik, kemer, boncuk, mühür, altın ve tunçtan yapılmış çok sayıda süs eşyası bulunmuştur.

Ağrı Taşlıçay

taşlıçay.genel.1
Ağrı Taşlıçay

Konum olarak: kolay ulaşılabilecek bir yerde. Ağrı’ya çok yakın ve İran transit karayolu üzerinde bir ilçe.

Ağrı Taşlıçay

GENEL

Ağrı il merkezine uzaklık; 32 km. dir. İlçeden geçen: Türkiye-İran transit yolu, ulaşımı kolaylaştırmaktadır.

Denizden yükseklik; 1660 metredir. Ağrının orta kesiminde bulunan ilçenin, büyük bölümü: 2000 metreden yüksek dağlarla kaplıdır. Türkiye’nin en yüksek göllerinden olan “Balık Gölü”nün yarısı, Taşlıçay ilçesi sınırları içindedir.

Taşlıçay ve çevresinde: önemli antik kent yoktur.

taşlıçay.1
Ağrı Taşlıçay Üç Kilise

ÜÇ KİLİSE

İlçenin 18 km. doğusunda, Taşteker köyündedir.

Ağrı-Doğubayazıt karayolunun ve Murat nehrinin güneyinde bulunan köy, eski tarihlerde kutsallığı ile ön plana çıkmaktadır.

Birçok: tarih, gezi ve din kitaplarında: bu üç kilisenin ismi geçer. Şöyleki: Miladi yılların başlangıcında: Arsakü Türkleri, burada: “Bagavan” adlı, büyük ve ünlü bir “Güneş Tapınağı” yaparlar. Sonradan: Ermeniler, burada bir manastır yaparlar. Köyün üst tarafındaki dağın tepesinde: tapınak kalıntıları ve bina temelleri, günümüzde görülmektedir.

19. yüzyılda, Osmanlı-Rus savaşında, buraya yerleşen Ermeniler: bir manastır yaparlar. Ermenilerin çok önem verdiği manastır : 1950 yıllarında sökülerek, taşları, Ağrı Merkez Camisinin yapımında kullanılmıştır. Günümüze, bu kiliseden belirli bir iz ve kalıntı gelmemiştir. 20.000 metrekarelik bir alan üzerine kurulu olan bu kilisenin, günümüzde, yalnızca: temelleri durmaktadır. Kilisenin güney batısında: içme suyu ihtiyacı için, o dönemden kalan, 40 metrelik derinlikte, üç kuyu var. Köyün güneyinde: 2000 metre yükseklikteki dağın tepesinde ise: süt deposu olarak kullanılan bir oda var. Odanın ölçüleri: 4 x 3 metre boyutlarında ve 3 metre derinlikte. Burada: kiliseye ait koyunların sütü sağılarak, süt deposuna boşaltılıyormuş ve buradan da, yerin altına döşenmiş 25 cm. çapındaki boralarla, köyün içindeki kiliseye aktarılıyormuş.

Kilisenin 50 metre güneyinde, Ermenilere ait mezar taşları var.

Ermeniler ve Batılılar, üç kiliseyi: “Surp Ohannes” (Dera Fılla)  adı ile bilirler. Nuh Peygamberin mezarının da, buralarda bulunduğu söylentileri yaygındır. Ayrıca: mitolojik söylentilerde: burada; Urartuların “Güneş Tapınağı” (Derka Fılla) bulunduğu ve kalıntılarının halen var olduğu belirtilir.

Ağrı şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

Doğubayazıt tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.