Edirne Keşan İbrice

Edirne Keşan İbrice Sualtı dalış

Saroz körfezi kıyılarındaki bu yerleşim yerlerinde: özellikle İstanbul’dan bölgeye: dalgıç eğitimi almak üzere gelen insanlar bulunuyor. Bunun dışında ise, özellikle çadır ve karavan turizmini tercih edenlerin, uğrak yeri.

ULAŞIM:

Erikli’ye İstanbul üzerinden ulaşmak için: Silivri’den Tekirdağ yönüne doğru devam ederek, Malkara ve Keşan geçilir. Keşan’dan Çanakkale yoluna saparak, Erikli’ye ulaşabilirsiniz. Ayrıca: Bayrampaşa-Esenler Otogarı Keşan-Gürel yazıhanesinden her saat otobüs bulmak mümkün.

İbrice-Tekirdağ arası uzaklık: 60 km. İbrice-Malkara arası uzaklık ise: 10 km. dir.

Keşan Erikli Sahili

ERİKLİ SAHİLİ

Saroz körfezi içinde, en sosyal ve gelen yerli-yabancı turistleri en iyi şekilde ağırlayabilecek tek bölge Erikli Sahilidir. 1974 yılında: 800-1000 arası bir nüfusa sahip bölge, günümüzde, yaz dönemi içinde, neredeyse 50 binleri buluyor.

Şu anda, Erikli de, Turizm Bakanlığına bağlı, üç otel, Keşan Belediyesi denetiminde yedi pansiyon ve apart oteller olmak üzere, yaklaşık 340 yatak kapasitesi var.

Fakat, ev pansiyonculuğu da çok yaygın. Yani, toplam 3000 yatak kapasitesine kadar ulaşılıyor.

Keşan Adilhan köyü

ADİLHAN, SAZLIDERE, GÖKÇETEPE

Sırtını ormana dayamış olan Adilhan köyü: temiz havası, denizi, bitki örtüsü ve en önemlisi ahtapotların yavrulamaya geldiği sahili ile bakir bir köy. Köy: çam, armut, akasya ve zeytin ağaçları ile kaplı. Sahilinin: astım ve nefes darlığı problemi olanlara iyi gelin bir havası var.

İstanbul’a yakınlığı nedeniyle, yazlık gibi kullanılan köyde: ata binmeyi, kış aylarında yaban domuzu ve bıldırcın avlamayı, yürüyüş, kros, bisiklet ve balık tutmayı sevenlere ve dalgıçlara rastlayabilirsiniz.

Gökçetepe:

tam bir balıkçı köyü. Köy girişindeki eski Rum taş evleri ve Bizans kale kalıntıları var. Köy meydanında: eski gelenekleri sürdüren, güler yüzlü köy sakinleri, dibekte bulgur dövmeye devam ediyorlar.

Sahile yönelince; son yıllarda “Kayıp Cennet” olarak anılan Milli Parklar Genel Müdürlüğü Kamp Alanı, önünüze çıkıveriyor.

Danişment; Çevre Bölge Müdürlüğüne bağlı kamp alanı. Hem günübirlik piknik hem de çadırlı kamplar için ihtiyaç duyulabilecek her türlü olanak sunuluyor. Keşan’dan sonra, Erikli’ye gider gibi devam edip, yoldaki “Danişment Orman Kampı” tabelalarını takip ederek, kolayca bulabilirsiniz.

En son 1 kilometrelik bölümü hariç, yol asfalt ve gayet güzel. 1 km.ye yakın stabilize bir yoldan koya iniliyor. Çevre Müdürlüğü, kamp alanını özel işletmeye kiralamış. Bakkal, manav ve restoran var. Orada, hazır çadırlardan kiralayabileceğiniz gibi, kendi çadırınızda da kalabilirsiniz. Duşlar, tuvaletler var, hepsi de tertemizdir.

Keşan İbrice Çadır Kampı

Günübirlik piknikçiler için, sabah saat: 07.00’de açılan kapı, saat: 01.00’de kapanıyor. Kamp alanında: ahşap masalar, ocaklar ve bir de restoran var. Günübirlik kamp alanında: çadır kurmaya ve karavan turizmine uygun düzenlenmiş: restoran, duş, tuvalet gibi üniteler var.

Kamp alanını büyükçe bir bölümü, çadırlar için parsellenmiş, elektrik veriliyor, yanlarında su var. Bu bölümü, guruplara günlük olarak da kullandırılıyor. Kumsalın belli bir bölümü kumluk, asıl denize girilebilen bölüm burası.

Deniz tabanı çakıllarla kaplandıkça, deniz kestaneleri görünmeye başlıyor. O yüzden ayaklarınızı yere basıyorsanız dikkat etmeniz şart. Dikkatli olduğunuz sürece deniz kestanesi yönünden sorun yaşamazsınız.

Keşan İbrice Limanı

İBRİCE LİMANI:

Edirne Keşan İbrice Limanı: Keşan’a bağlı Mecidiye beldesinde yer alan, iki küçük koydan oluşuyor. Tarihi liman, doğanın bir hediyesi olarak, dalgalara kapalı bir haliç çevresinde kurulmuş.

İzmir’den Gökçeada’ya gelen gemiler, geçmiş yıllarda yüklerini bu limana boşaltırlar, develerle Uzunköprü’ye taşınan ticaret malları, buradan trenle, İstanbul’a gönderilirmiş. Limanda gümrük binası, hamam, ticaret mağazası gibi üniteler bulunurmuş.

Şimdi, yalnızca kalıntıları görülen binalar, bölgenin ikinci derece SİT alanı olması nedeniyle yıkılmış.

Günümüzde, ciddi bir balık sirkülasyonu bulunan İbrice Limanı, sayısız balıkçı teknesini misafir ederken, lüks bir restoranda kendilerine balık ziyareti çekmek isteyen aileleri ağırlıyor.

Keşan İbrice Limanı

Evet, burası: kısa süre önce, mütevazi bir balıkçı barınağıydı. Artık özellikle yaz aylarında, dalma meraklılarının akınına uğruyor. Denize girmek, dalış yapmak isteyenler, taze balık almak için gelenlerle, limanın ziyaretçisi eksik olmuyor.

Keşan İbrice Sualtı zenginlikleri
EDİRNE KEŞAN İbrice Limanında, WC dalış merkezi var.

Meraklılarına eğitim veriliyor. Çünkü: Saroz körfezi, deniz turizmi yanında, özellikle balık avcıları ve dalma meraklıları için ideal bir yer. Savaştan kalma batık gemiler için yuva görevi yaptığından, bölgenin en iyi balık çıkan yeri buradadır.

Bu nedenle de, dalma meraklılarının yuvaları bozacağından endişe eden yöre balıkçıları ve eski sünger avcıları, dalmak için gelenlere yardımcı olmaktan pek hoşlanmıyorlar.

Hatta: her hafta en az 200 dalgıç gelen yörede, limandaki lokanta bile kapatılmış durumda. Açtırmamak için de uğraşılıyor.

Limanın karşısındaki kayalık alandan denize giren dalgıçların görüntüsü içler acısı. Burada hiçbir sosyal tesis yok. Elbette, son yıllarda gelen dalgıç sayısı azalıyor. İbrice Limanı ve çevresinde; dalgıçlara hizmet için harekete geçilmesi gerekir.

Yoksa: İbrice insanı, dalış turizmini kaybedecek. Dalmak için gelen insanlar: içecek, su, tuvalet, duş istiyorlar. Ücreti karşılığında bu hizmetlerin verilmesinin gerekliliğini düşünüyorum.

Evet, devam edelim.

İstanbul dalgıçlarının ehliyet aldıkları sınav, burada yapılıyor. Çünkü: burası İstanbul’a yakın ve derinliği kolayca bulabilen bir dalış merkezi. Bu yüzden de, tüm dalış okulları tarafından büyük ilgi görüyor.

Özellikle: hafta sonları, dalış okullarının hücumuna uğrayan Kömür Limanında, dalış yerleri, tekne limanını sol tarafındaki kayalıklar arasındaki küçük koylardır.

Edirne Keşan İbrice de, koy, gerek limana doğru ve gerekse diğer yöne doğru güzel bir dip florası sergiliyor. Özellikle, Mayıs ayından Eylül ayı sonuna dek süren dönemde, İbrice Limanında, dalgıçların sertifikalarını aldıkları, açık deniz ile tanıştıkları ilk yer burası.

Cuma sabahı, erkenden İstanbul’dan yola çıkan dalış gurupları, 3.5 saatlik bir yolculuk sonunda buraya ulaşıyorlar.

Liman her iki yanı yüksek tepelerden oluşan bir bölümde bulunuyor. Doğusundaki tepeden bakıldığında iki koy görülüyor. Bu koylarda: mükemmel resif sığlıklar bulunuyor. Koyların dipleri, zaman zaman kaya ve kumluk halinde, meyilli olarak 40 metrelere kadar inen bir su altı yapısına sahip.

Bu koylara yapılan dalışlar sırasında, çok sayıda sübyeye, taşların arasında gizlenen ahtapotlara ve melanur sürülerine rastlamak mümkün.

Limanın batı kıyısındaki sarp ve dik kaya yapısı, Toplarönü Burnuna kadar uzanıyor. Toplar önü, mükemmel gizli koyları olan bir dalış noktası. Ancak, buraya yalnızca deniz yolu ile gidiliyor. Ortalama derinlik ise 20 metre ile sınırlı.

Keşan İbrice çadır kampı

Evet: dalış dışında, limandan içlere doğru, toprak yolla devam ettiğinizde, Deli Liman denilen ve arkası çamlık, önü deniz olan kamp sahalı görülüyor. Burada: kamp ateşi yakmak ve gitarlı geceler yaşamak mümkün.

Kamp yerinden, güneşin batışını, hele hele güneş battıktan sonra, ışık kirliliği olmayan gökyüzünde, saman yolunu izlemek, bir yandan da tüm haftanın yorgunluğunu atabilmek, inanın, muhteşem bir keyiftir.

Eğer, amatör balıkçılığa, olta balıkçılığına merakınız varsa, burası olta balıkçılığı içinde mükemmel olanaklar sunan bir yer.

Özellikle: zargana yakalayabilirsiniz. 4-5 saatlik bir süre sonunda, muhtemelen 50 civarında zargana yakalamanız içten bile değil. İhtiyacınız olan tek şey, birazcık şans. Yoksa, balık bol.

Edirne Keşan İbrice Limanında: balık restoranları, dükkanlar ve pansiyonlar da var. Uskumru, sinarit, levrek, mercan, kefal ve barbunya, çevredeki restoranların muhteşem balık lezzetleri arasındadır.

Çanakkale Ayvacık

Çanakkale Ayvacık

Ayvacık denilince akla hemen, başkaca birçok özellik söz konusu olmasına rağmen: Asos ve Behramkale gelmektedir. Buraya birkaç kez gittim. Özellikle: Asos, sahil kıyısındaki yapısı ile, gerçekten muhteşem. Hemen kıyıda bulunan restoranlardan, güneşin batışını mutlaka izleyin.

Behramkale de bulunan Athena Tapınağına çıkın ve çevreye yayılan muhteşem deniz manzarasını izleyin. Behramkale de, taş duvarlar ve antik mimari kalıntılar üzerinde dolaşın, dönemin büyüsünü hissedin. Tüm bunların yanında: tarihi gezi merakınız yanında, Asos’ta bulunan taş yapı otellerde, güzel bir tatil geçirmek te mümkün.

Tek sıkıntı: Behramkale ile Asos arasındaki yolun, nispeten dar, virajlı ve eğimli olması, sanırım bu yolda ilerlerken, mümkün olduğu kadar dikkatli araç kullanmak şart.

ULAŞIM

Ayvacık-Çanakkale arasındaki uzaklık: 72 km. Ayvacık-Ezine arasındaki uzaklık: 25 km. Ayvacık-Edremit arasındaki uzaklık ise: 70 km. dir. Özellikle: İstanbul ve Trakya bölgesinden gelerek, güneye, Ege bölgesine yolculuk yapanlar, bu bölgeden geçerler.

TARİH

Ayvacık ilçesinin hangi tarihte kurulduğu kesin olarak bilinmemektedir. Ancak, ilk çağlardan bu yana, çeşitli kavimler tarafından, bölgenin yerleşim yeri olarak kullanıldığı tahmin edilmektedir.

Bölgede ilk yaşayan topluluğun: Mysyalılar ve Luviler olduğu, ardından ise Hititler, Lidyalı’lar ve Perslerin bölgede egemen oldukları öğrenilmiştir. MÖ.334 yılında, Büyük İskender bölgede egemen olur. Onun ölümü üzerine, Bergama krallığı,  daha sonra Roma ve Bizans idaresi görülür.

Selçuklu Beylerinden Emir Caka Bey, Oğuz boylarını buraya yerleştirir. Karesi Beyin ölümünden sonra ise, taht kavgalarından yararlanan Osmanlılar, Sultan I. Murat zamanında, Ayvacık bölgesini ele geçirirler. 1876 yılında, ulaşım güçlüğü nedeniyle, Ayvalıoba, bugünkü Ayvacık ilçesinin bulunduğu yere taşınmıştır.

Tarihi süreç içinde, yazılı kaynaklara göre, Ayvacık ile ilgili 1335 yılındaki bilgilere göre: burada Kızılca Tuzla adıyla anılan 15-20 evlik bir yerleşim bulunduğu bilinmektedir. Sonraları, Ayvalı oba adını alan yerleşim, Osmanlı kayıtlarında Biga sancağına bağlı bir kaza merkezi olarak geçer.

1920 yılında yaşanan Yunan işgali, 1922 yılında sona erdirilir. 1926 yılında Ezine ilçesine bağlanan Ayvacık, 1928 yılında ilçe haline getirilir.

İlçe adının temelinde şöyle bir söylenti var. Evet, söylentiye göre: 1514 yılında, bu bölgede yaşayan bir delikanlı, Çaldıran Savaşına katılır. Zaferden sonra, Osmanlı Ordusuyla Azerbaycan’ın başkenti Tebriz’e gider. Tebriz şehrinde, bir han avlusunda dinlenirken, hanın sahibesi olan Tiflisli Ümmühan Hatun ile tanışır.

Ümmühan Hatun, aşırı zengindir ve kocası, askerde iken ölmüştür. Bu genç delikanlıyı, kocasına benzetir ve bu isimsiz delikanlı ile evlenerek oradaki bütün mal varlığını satar ve bu bölgeye, delikanlının memleketine gelir.

Ümmühan Hatun: ilk olarak, çevredeki obaları dolaşır ve burada yaşayanları, Ayvalıoba’da yaşamak üzere davet eder. Böylece: Ayvalıoba köyü, kasaba haline gelir. Ayrıca yanında getirdiği para ile, kendi adını verdiği ve günümüzde de görülmekte olan “Ümmühan Hatun” camisini yaptırır.

Kasabaya su getirtir, hamam yaptırır. Böylece, kasabada rahat bir ortam sağlanır. Bu sırada, Ümmühan hatun, evinin bahçesine diktiği “ayva” ağacının cılız ve cansız kalması üzerine, kasabaya, küçük ayva anlamına gelen “Ayvacık” adını verir.

GENEL

Ayvacık: sırtını antik dönemlerin ünlü dağı İda dağına dayar, yüzünü ise, birçok efsanenin doğuşuna kaynaklık eden Ege denizine dönmüştür. Yeşilin ve mavinin her türlü tonu, bölgede görülebilir. Önemli bir kavşak noktasındadır.

İlçe, coğrafi açıdan nispeten dalgalı olup, dağlar ve tepeler, genellikle büyük çoğunluğu oluşturmaktadır. Yani, düzlükler yalnızca: yüzde 18. İlçe merkezinin denizden yüksekliği: 273 metredir. İlçenin deniz kıyısında, 88 km. lik sahil şeridi bulunmaktadır.

İklim olarak: yörede, Akdeniz ve Karadeniz ikliminin etkileri görülmektedir. İlçe merkezi ve çevresinde, yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise don yapmayacak kadar soğuk ve yağışlıdır.

Yöre halkı, oldukça zengin bir kültür yapısına sahiptir. Yörük ve Türkmen köylerinde, kendilerine özgü kültürel farklılıklar yaşanmaya devam etmektedir.

Bölgenin ekonomik etkinlikleri düşünüldüğünde: turizmin yanı sıra, zeytincilik ve zeytinyağı üretimi, halı dokumacılığı, odun kömürü, peynir ve hayvancılık önemli gelir kaynakları arasındadır.

NE YENİR,. NE İÇİLİR

Ayvacık bölgesinde, özellikle Asos yöresinde: hemen deniz kıyısında bulunan restoranlarda, mutlaka deniz ürünleri ve özellikle balık yemelisiniz.

NE SATIN ALINIR

Ayvacık ilçesinde, kök boyama iplerle el dokuma halılar üretilmektedir. İlginizi çekerse, bunlardan satın alabilirsiniz.

Bunun dışında, bölgenin turistik özellikleri nedeniyle, Behramkale bölgesinde, yöresel el sanatları ve yöresel doğal ürünlerin (özellikle: kekik öneriyorum) satıldığını göreceksiniz. Asos’ta ise, el dokuma küçük çantalar-heybeler, bayanlar için ilginç oluyor, hediyelik olarak da düşünülebilir.

GEZİLECEK YERLER

Çanakkale Ayvacık

HÜDAVENDİGAR CAMİSİ

14.yüzyıl sonunda Sultan Murat Hüdavendigar döneminde yapılmıştır. 238 metre yükseklikteki bir tepe üzerinde, muhteşem bir görüntü sergilemektedir. Cami: bir kubbe ve sütunlu bir giriş kapısını da içine alan, dörtgen bir alan üzerine inşa edilmiştir. Osmanlı mimarisinin tipik bir örneğidir. Caminin yapımında: Roma ve Bizans dönemi kalıntıları kullanılmıştır.

Caminin mermer giriş kapısı: Carnelius kilisesinin kapısıdır. Kiliseyi tamir ettiren Skamandros kralının, kapıya yazdırdığı duaya dokunulmamış, ancak haç işaretinin iki kanadı kırılmış ve cami kapısı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Üzerinde haç işareti olan bir kapının, cami kapısı olarak kullanılmış olması ilginç ve etkileyicidir.

Caminin iç dekorasyon resimlerinde de, kadırga resimlerinin kullanılmış olması, daha önce bu tür bir süsleme görülmemesi nedeniyle ilgi çekmektedir. Caminin minaresi yoktur. Tonoz örtülü son cemaat yeri, yanlarda basık kemerlidir.

Çanakkale Ayvacık

ASSOS

Ayvacık ilçesinin en şöhretli yeri, Behram köyünde bulunan “Assos” tur. Büyük Filozof Aristo, yaşamının bir bölümünü burada geçirmiştir. MÖ.347-344 yılları arasında, burada “Felsefe Okulu” kurmuş ve işletmiştir. Amacı: Eflatun’un ünlü eseri Republic (Devlet) de sözünü ettiği, ideal devlet şeklini hayata geçirmekti. Bu amaçla, Atina’dan kalkıp, buraya gelmiştir. Evet, Asos ile ilgili, yine bu sitede ayrıntılı bir yazı örneği var. Oradan, Asos hakkında ayrıntılı bilgi alabilirsiniz.

Asos-Behramkale tanıtımı hakkındaki yazıma ulaşmak için. 

Çanakkale Ayvacık

BEHRAMKALE

Behramkale antik yerleşim yeri hakkında, yine bu sitede ayrıntılı bir yazı örneği var. Behramkale bölgesindeki gezinizden önce, siteden Behramkale arattırıp, ayrıntılı tanıtım yazısı örneğini alabilirsiniz.

BEHRAMKALE KÖPRÜSÜ

Yapılış tarihi net olarak bilinmeyen köprü, 14 yüzyıla tarihlenir. Tuzla çayı üzerindedir. Sivri kemerli olan ve yörenin taşlarıyla inşa edilen köprü, günümüzde kullanılmamaktadır.

Çanakkale Ayvacık

GÜLPINAR-CHRYSE-APOLLO SMİNTHEUS TAPINAĞI 

Bu kalıntılar, İlyada Destanında adı geçen “Apollon Smintheus Tapınağı”, burada yani Gülpınar da bulunmaktadır. Gülpınar, Ayvacık’ın güneybatısında, Bahçeleriçi kesimindedir.

Antik Troas bölgesi sınırları içindeki Chryse antik şehri, bir Aiolia şehridir. Ancak, Apollon Smintheus Tapınağı ile önem kazanmıştır. Bölgede, tapınak dışında, ayrıca Roma ve Bizans yapıları da bulunmaktadır.

Apollon Smintheus kültü, Anadolu kökenli ve Troas bölgesine özgü bir tapınma biçimidir.

Tapınağın yapıldığı Helenistik çağda, yörede suyun bol olması, Apollon kültürünün bir simgesidir. Çünkü: tanrı Apollon, kehanette bulunmak için, her zaman suya ihtiyaç duyar. Tapınağın bu nedenle, bu alanda kurulmuştur.

Tapınak: MÖ.330-30 yılları arasındaki 300 yıllık sürede, İon stilinde yapılmıştır. Troas bölgesinde, tek örnek olarak öne çıkmaktadır. Tapınağın ölçüleri: dar yüzeyler 23 metre, uzun kenarlar ise, 42 metredir. Alt yapısında, üç farklı taş kullanılmıştır. Temel ise, yöreye özgü, tüf  taşından yapılmıştır.

Üzeri ise, çevrede çok görülen, andezit-bazalt taşından yapılmıştır. Temel ve 11 basamağın son kaplaması, mermerdir. Mermer bloklarla döşenen kutsal alan ise, 3 odadan oluşur. Bunlar: kutsal ön oda, kutsal oda ve arka odadır. Kutsal oda da, Paroslu heykeltıraş Skopas’ın yaptığı düşünülen ve 110 cm. lik bacak parçası ele geçen, tanrı Apollon’un heykelinin bulunduğu biliniyor.

Tapınak hakkında antik kaynaklarda bahsedilmektedir. Ayrıca, Helenistik çağ sikkelerinde, tapınak cephesinde duran bir kutsal heykelin, 5 metre uzunluğunda bulunduğu sanılmaktadır. Ünlü Roma İmparatoru Julius Ceaser’ın burayı ziyaret ettiği biliniyor.

Tapınak kalıntıları ve tapınaktan çıkan eserler, burada bulunan müzede sergilenmektedir.

Çanakkale Ayvacık

KÜÇÜKKUYU-ZEUS ALTARI

Beldeye bağlı, Adatepe köyünün üst tarafında, Gargaran tepesinde bir mağara bulunuyor. Gargaran Tepesi; eski Yunan kültürüne göre, tanrılarına kurbanlar sunmak üzere yapılmış bulunan Zeus Altarı’na ev sahipliği yapmaktadır. Eski Yunanlılar; savaşta galip gelmek, kuraklıktan, hastalıktan kurtulmak, bereketli ürün alabilmek, felaketlerden korunmak için tanrılara kurban vermeyi adet haline getirmişlerdi.

İşte, bu alışkanlığın uygulandığı bir yer. Mağaranın ön tarafı, diklemesine uçurum. Taş duvarlarla örülen küçük odaya kadar olan bölümde bir su sarnıcı var. Sarnıca inen taş merdiven, günümüzde yıkılmıştır. Homeros, İlyada destanında, Zeus Atlarından söz etmektedir. “Hera, dosdoğru yürüdü Gargaran doruğuna. İda’nın en yüksek tepesiydi bu. Bulutları devşiren Zeus, onu gördü. Görür görmez aşk sardı düşünceli kafasını ve Hera, Zeus’un dokuz eşinin birincisi oldu”.

Çanakkale Ayvacık

ADATEPE KÖYÜ

Bu köy: Türk ve Rum kültürünün bir arada uzun yıllar yaşadığı bir yer olarak öne çıkıyor. Deniz kenarında değil de, dağlara, daha güvenli yerlere yerleşmek düşüncesindeki insanlar tarafından kurulmuştur. Köydeki Rum ve Türk yerleşim yerleri, Kültür Bakanlığı tarafından koruma altına alınmıştır.

Bu konutlar, orijinal taş yapılarıyla, yerli ve yabancı ziyaretçilerin ilgisini çekmektedir. Köyün yerli halkı, büyük yerleşim yerlerine göç ederken, büyük yerleşim yerlerinden gelen bir kısım insanlar, Adatepe köyünde yaşamaya başlamışlardır.

Çanakkale Ayvacık

KÜÇÜK ÇETMİ KÖYÜ-AFRODİT KAPLICASI

Küçük Çetmi köyünde bulunmaktadır. Adını, mitolojideki güzellik tanrıçası Afroditten almaktadır. Kaplıcanın tam olarak ne zaman yapıldığı bilinmez, ancak Cenevizliler zamanında onarıldığı bilinmektedir. İlyada Destanına göre: Zeus, hastalanan güzellik tanrıçası Afrodit’i yanından uzaklaştırır.

Afrodit: İda dağında, bir mağaraya konur. Bu mağarada: 42 derece sıcaklıkta çıkan suda yıkanan Afrodit, eski güzelliğine ve sağlığına kavuşur. Ancak, Zeus’un yanına bir daha dönemez.

O zamandan, günümüze kadar, bu söylenti sonucu, güzelleşmek ve iyileşmek isteyenler, bu kaplıcanın sularına girerler. Zamanınız varsa, sizde değerlendirebilirsiniz.

Çanakkale Ayvacık

SİVRİCE-SOKAK AĞZI

Ayvacık ilçesinde, deniz kıyısındaki bir bölgedir. Burada bulunan dalgıç kulüpleri: kursiyerlerini eğitmektedirler. Ülkemizin gizli cennetlerinden biridir. Son yıllarda özellikle soft turizm konusunda, öne çıkmaktadır.

Çanakkale Ayvacık

BABAKALE

Asya kıtasının en uç noktasıdır. Assos bölgesine, 17 km. ve Küçükkuyu bölgesine ise, 25 km. uzaklıktadır.

Gözden uzak, muhteşem sakin ve dinlendirici, tertemiz havasıyla öne çıkan minik bir yerleşim yeri. Evet, Babakale bir balıkçı köyüdür.

Geçmişi ise, 1723 yılına kadar gidiyor. Bu tarihte kurulan Babakale, görkemli kalesi, antik su yolları, camisi, hamamı, çeşme ve ulu çınar ağacı ile, ziyaretçilerinin, tarih içinde, zamanda yolculuk yapmasını sağlıyor.

Çanakkale Ayvacık

Babakale’nin yine geçmişini izlemek, belki ilginizi çekebilir. Şöyle ki: bir gün, Osmanlı sultanı III. Ahmet, deniz seferinden dönerken, kötü hava nedeniyle, buradaki köye sığınır. Halk: Padişahın çevresini sarar ve korsan saldırılarından bıkıp-usandıklarını söylerler. Padişah, veziri İbrahim Paşa’ya talimat vererek, bir ferman çıkarılır.

Bu fermana göre: ülkenin bütünündeki mahkumların, Babakale’de çalışmalarından sonra, serbest bırakılacakları vaat edilir. Daha sonra, mahkumlar bölgeye gelirler. Bölgede: kaleyi yaparlar, çeşmeye su getirmek için, 5 km. künk döşerler ve liman inşaatına başlarlar.

Günümüzde, bu kale, maalesef restorasyon beklemektedir. Hemen karşı kıyıda bulunan Midilli Adasındaki kale ışıklandırılmış görüntüsüyle, muhteşem ilgi çekerken, Babakale’de bulunan kale, maalesef kaderine terk edilmiş görüntüsüyle, görenleri üzüyor.

Kalede, 2000’li yıllarda restorasyon çalışmaları başlamış olmasına rağmen, belli bir onarım yapılamamış. Çeşmeye su getirmişler dedim ya, Osmanlı Donanması, deniz seferlerine çıkarken, bu çeşmeden su alırmış. Alınan bu su, 3 ay gibi uzun sürede, asla bozulmaz ve tazeliğini muhafaza edermiş. Ama, günümüzde bu çeşmenin suyu akmıyor.

Evet, bu arada liman yapılmış dedim ya, bu yapılan liman, elbette arzu edilen gibi olmaz. Özellikle: günümüzdeki gemilerin yükleme yapabilecekleri, balıkçı teknelerinin sığınabilecekleri, turistik yatların barınabilecekleri bir liman olma özelliğini taşımaz.

Yani: uzun yıllara dayalı bir ihmal, günümüzde hala devam etmektedir. O yıllarda liman için atılan taşlar, hala eskisi gibi duruyor. Liman yapılması için çalışmaların yürümediğini öğrendim.

Evet, Babakale ve çevresinin, diğer bir ismi de: akvaryum. Balıkların yumurta bırakmak için, Akdeniz’den Karadeniz’e geçtikleri, geçiş yolu üzerinde bulunması nedeniyle, burada, her türlü balık bulunabiliyor. Özellikle, denizin temiz olması nedeniyle, dalış yaparak balık avlamak ta mümkün.

Ama avlamaktan değil de, yemekten hoşlanıyorsanız, Babakale, tam size göre bir yer. Çünkü, özellikle balık fiyatlarının düşük olması en büyük özellik. Bunun yanında, deniz ürünleri muhteşem şekilde servis ediliyor. Hatta, kırlangıç balığı çorbasını mutlaka tatmanızı öneriyorum.

Burada, günümüze kadar uzanan bir efsane var. Osmanlı donanmasında, adı “peksimet yemez Latif Baba” olarak bilinen denizci ölünce, Babaada Burnuna gömülür. Donanma, ne zaman buradan geçse, uğur getirsin diye, türbenin bulunduğu tarafa, denizciler tarafından peksimet atılırmış.

Evliya Çelebi, ünlü Seyahatnamesinde, bundan söz eder. Günümüzde, mavi yolculuğa çıkanlar da, bu yöreden geçerken, mavi sulara, peksimet atıyorlarmış.

Babakale yöresine gelirseniz, elbette balık ve deniz ürünleri yemelisiniz. Ama, satın alabileceğiniz ilginç bir şeyden söz edeceğim. Bıçak. 1723 yılında kurulan köyde, uzun yıllardır bıçakcılık yapılıyor.

El yapımı bıçakların en büyük özelliği: keskinliği ve balık ayıklamada kullanışlı olması. Tercih ederseniz, satın alabilirsiniz.

Ezine tanıtımı.

Edremit tanıtımı.

Çanakkale tanıtımı.

Gelibolu tanıtımı.

Truva tanıtımı.