Bolu Göynük

Bolu Göynük

Göynük ilçesine, birkaç kez gittim. Bir keresinde gezmeye ve bir keresinde ise Akşemsettin Şenlikleri için gittim. Ana yoldan ayrıldıktan sonraki yol, yani ilçeye varmadan önceki yol biraz sıkıntılı.

İlçe: biraz önce de sözünü ettiğim gibi, Akşemsettin ile anılıyor. İlçenin hemen ortasından bir çay geçiyor. Zafer kulesi, ilçenin bir simgesi olmuş. İlçe dışında ise, özellikle Sünnet gölü nü; doğa severlere ısrarla öneririm, mutlaka zaman ayırın ve burada, bir-iki gün tatil yapın.

Bolu Göynük

ULAŞIM

Göynük-Bolu arası uzaklık: 97 km. Göynük-Adapazarı arası uzaklık: 90 km. Göynük-Akyazı arası uzaklık: 97 km. Göynük-Taraklı arası uzaklık: 28 km. Göynük-Eskişehir arasındaki uzaklık: 210 km. Göynük-Bilecik arasındaki uzaklık: 85 km.

Göynük-İstanbul arası uzaklık: 230 km. Göynük-Ankara arası uzaklık: 220 km. Göynük-Mudurnu arası uzaklık: 52 km.

TARİH

Bölgede bilinen ilk yerleşimciler, Frigler zamanında başlamıştır. Daha sonra Lidyalılar, Persler ve Makedonyalı İskender görülür. MÖ.279-74 yılları arasında ise, Bitinya krallığı egemenlik kurar. MÖ.74 yılında ise, bu kez Romalılar var. Göynük’te Himmetoğlu köyünde, Çatak hamamı diye bilinen yerdeki hamam kalıntıları, Romalılardan kalmıştır.

Şehrin, Romalılar dönemindeki adı: Koinon Gallicanan.

Daha sonra, Bizanslılar bölgedeki hakimiyeti ele geçirirler. Göynük’te, Bizans döneminden kalma eserlere: Susuz, Kilciler, Boyacılar, Kayabaşı, Narzanlar köylerinde görülmektedir.

1071 yılından sonra ise, Türkler bölgede görülürler. Bölgedeki ilk Osmanlı akınları, 1292 yılında görülmeye başlar. 1323 yılında, Osman Gazi döneminde, yöre, Osmanlılar tarafından ele geçirilir. 1330 yılları gibi, Orhan Gazi’nin oğlu Gazi Süleyman Paşa, yörede hakimiyeti ele geçirir. 1811 yılında, Bolu Livası kurulmuş ve Göynük, bu Liva’ya bağlı kaza olmuştur.

Göynük: 1923 tarihinde, Bolu ilinin ilk ilçesi olarak tarihe geçmiştir.

1987 yılına gelindiğinde ise, Göynük, kentsel SİT alanı ilan edilmiştir.

Bolu Göynük

GENEL

Bölgenin coğrafi durumu değerlendirildiğinde: çok yüksek olmayan engebeli bir alanda bulunduğu görülür. İlçenin güneyinde: Himmetoğlu ovası var. Bu ovanın uzunluğu: 17 km ve genişliği 5 km. dir.

İlçe merkezi, 2 vadi ve 5 tepe üzerinde kurulmuştur. % 40’lara varan eğimli tepelerde kurulan yerleşim, 1951 yılı imar planı ile, 1967 depreminde, önemli bir bölümünü kaybetmesine rağmen, bu güne kadar gelmeyi başaran evleriyle “az bozulmuş bir Osmanlı kasabası” görünümündedir. Yeni yapılaşmanın, eski mimari dokunun öğelerini  taşıması nedeniyle, tahribatın etkisinin azaldığı söylenebilir.

İlçe insanının ekonomik faaliyetleri: tarım, ormancılık ve hayvancılık üzerine yoğunlaşır. Tarımsal ürünlerden en fazla üretilenler: buğday, arpa, patates ve elma. Hayvancılık olarak ise: kıl keçisi ve koyun besiciliği ağırlıktadır.

Eskiden yörede yaygın olarak yapılan ipek böcekciliği günümüzde etkinliğini yitirmiştir. Bunun üzerine, bol miktarda bulunan dutluklar sökülmüş ve yerine günümüzde, meyve ağaçları ve sebze bahçeleri yoğunlaşmıştır.

Göynük yöresinde, besi tavukçuluğu da ileri düzeydedir. Yol üzerinde mutlaka dikkatinizi çekecek tavuk fabrikaları var. Bu fabrikalarda: bir baştan canlı olarak, ayaklarından çengellere asılan tavuklar, fabrikanın içinde geçirilen çeşitli evreler sonucunda, diğer baştan, paketlenmiş olarak çıkıyor.

Ben şahsen bunlardan birini gezdim ve kullanılan teknoloji karşısında gerçekten gurur duydum. Hatta, gezimiz için bile, kıyafet zorunluluğu vardı ve kullanılan teknoloji gerçekten ileri düzeydeydi.

AKŞEMSETTİN

15.yüzyılda yaşamış alimlerden biridir. Aynı zamanda, çok yönlü Türk bilim adamıdır. Tarihte, mikroorganizmalardan bahseden ilk bilim adamıdır. 1389 yılında Şam’ da doğmuştur.

Hacı Bayram Veli’nin müridi ve Fatih Sultan Mehmet’in hocasıdır. İstanbul’un manevi fatihi olarak da anılır. Çünkü, İstanbul’un fethi sırasında, genç Sultan’ı teşvik ederek, zaferin kazanılmasında önemli katkısı bulunmuştur. Hatta, fethin ilk günlerinde “Ebu Eyyüb el-Ensari” kabrini bularak, ordunun maneviyatını yükseltmiştir.

Saçının ve sakalının beyaz olması ve sürekli olarak beyaz elbiseler giymesinden dolayı: Akşeyh veya Akşemsettin olarak isimlendirilmiştir.

Bolu Göynük Akşemsettin Şenlikleri

AKŞEMSETTİN ŞENLİKLERİ

Akşemsettin Anma günü; her yıl, Mayıs ayının son Pazar günü kutlanır. 1988 yılından bu yana yapılmakta olan törenler, genellikle, İstanbul’un fetih tarihi olan 29 Mayıs gününden bir önceki Pazar gününe denk getirilir.

Bu şenliklerde: çok miktarda pilav pişirilmekte ve şenliklere katılanlara ikram edilmektedir. Ayrıca: mehter takımı ve çeşitli etkinliklerle ve yöre insanının katılımı ile şenlikler sürdürülür. Bu arada, yöre dışından da şenliklere katılmak üzere, çok sayıda ziyaretçi bölgeye akın eder. Bu ziyaretçi yoğunluğunun, iki günlük sürede, yaklaşık 50 bin kişi olduğu oluyor.

NE YENİR

Göynük yöresinde, buraya özgü bir ürün var. Yıllık: 600-1000 ton arasında yetiştirilen “Bombay fasulyesi” tatmalısınız.

NE SATIN ALINIR

Biraz önce sözünü ettiğim Bombay fasulyesinden, mutlaka satın almalısınız. Çünkü, sadece bu yörede yetiştiriliyor. Bunun dışında: Göynük’te bolca arıcılık ta yapılıyor ve göynük balı satın alabilirsiniz.

Tüm bunların dışında: Göynük yöresinde özellikle Kılavuzlar köyünde: kayın, şimşir, ceviz ve ardıç ağaçlarından üretilen, çeşitli süs eşyaları, mutfak gereçleri ve bastonlar satın alabilirsiniz.

Hatta, buraya has “tokalı örtü” satın alabilirsiniz. El tezgahlarında, kadınlar tarafından, ilmek ilmek işlenmekte ve bir renk cümbüşünü andırmaktadır.

              

GEZİLECEK YERLER

Bolu Göynük Akşemsettin Türbesi

AKŞEMSETTİN TÜRBESİ

Akşemsettin: 1459 yılında vefat etmiştir. Bu türbe yapısı, 1464 yılında, Fatih Sultan Mehmet tarafından, hocası için yaptırılmıştır. Kefeki taşından yapılmış, kasnaksız bir kubbeyle örtülü, altıgen planlı bir yapıdır.

Türbeye yolunuz düşerse, özellikle sandukaya dikkat etmenizi öneririm. Çünkü, sanduka: ceviz üzerine kabartma yazı ve süslerle bezenmiştir. Osmanlı ağaç işçiliğinin güzel bir örneğidir.

Sandukanın boyutları: 2.50 x 0.50 metre boyutlarındadır. Akşemsettin türbesinin burada bulunması nedeniyle, yöre “Diyar-ı Akşemsettin” olarak da anılmaktadır.

Bolu Göynük Gazi Süleyman Paşa Camisi

GAZİ SÜLEYMAN PAŞA CAMİSİ

Bu cami, Orhan Gazinin oğlu, Süleyman Paşa tarafından, 1331-1335 yılları arasında yaptırılmıştır. Minaresi, tek şerefelidir. Cami: 1948 ve 1960 yılında onarılmıştır. Caminin en büyük özelliği: yöredeki ilk Osmanlı eserlerinden, sağlam olarak günümüze kadar gelebilmiş olmasıdır.

Caminin yapımı hakkında yörede anlatılan bir söylence var. Şöyle ki :”caminin yapımı sırasında, cami inşaatına taş getiren bir işçi, getirdiği taşı bırakmadan, geri götürür. Süleyman Paşa, işçiye sorar “niye, getirdiğin taşı yerine koymayıp geri götürüyorsun?”

İşçi, cevaben:” kirli olduğum için, mübarek bir yapının temeline taşı koymak istemedim” der. Bunun üzerine, Süleyman Paşa, hemen caminin yanında, bir de hamam yapılmasını emreder. Böylece: yörede, Süleyman Paşa camisi ve hamamı ortaya çıkar.

Bolu Göynük Gazi Süleyman Paşa Hamamı

GAZİ SÜLEYMAN PAŞA HAMAMI

Süleyman Paşa tarafından, 1331 yılında, cami ile birlikte yaptırılmıştır. Bölgedeki en eski ve en büyük hamamdır. Ünlü seyyah Evliya Çelebi, yazıtlarında, bu hamam hakkında şöyle der: “ Ankara ve İstanbul’da dahi, böyle muhteşem bir hamam görmedim”.

Bolu Göynük Zafer Kulesi

ZAFER KULESİ

Göynük ilçesinin simgesi, bu kuledir. Göynük yöresine gelenlerin hemen gözüne çarpar. İlçeye hakim bir tepe üzerinde, 1922 yılında yaptırılmıştır. Yapı: Cumhuriyet döneminin ilk kaymakamlarından, Hurşit Bey tarafından yaptırılmış olup, dünya tarihinde, Amerika’da bulunan Zafer Anıtından sonraki, ikinci yapılan anıttır. Sakarya Meydan Savaşı anısına yaptırılmıştır. Yapı: ahşap ve 3 katlı ve yalı baskı tarzındadır.

Bolu Göynük Bıçakçı Ömer Dede Türbesi-Ömer Sıkkın Türbesi

BIÇAKÇI ÖMER DEDE TÜRBESİ – ÖMER SIKKIN TÜRBESİ

Bu şahıs: Akşemsettin ile aynı dönemde yaşamıştır. Hacı Bayram Veli’nin müritlerindendir. Ancak, yaşadığı dönemde, Göynük merkezde yaşar ve bıçakçılık yaparmış ve bu yüzden, 1475 yılında ölen bu şahsa, yöre insanı “Bıçakçı Dede” ismini de vermiştir.

Bunun hakkında anlatılan bir söylenti var: Hacı Bayram, vefat edip, Akşemsettin defin görevini yerine getirdikten sonra, Ankara’da kalmaz ve yöreye geri döner. Bu sırada, Hacı Bayram müritleriyle, Ömer Dede arasında, sıkıntı oluşur.

Bunun üzerine, Ömer dede: müritlere “Dervişlik hırkada ve taçta değildir” diyerek, dört koyunun piştiği ateşe, ani bir hareketle kendini atar. Bir süre sonra, ateşten çıkan Ömer Dede’nin üzerinde bulunan taç ve hırkanın yandığı görülür. Ancak, hocası Hacı Bayram’ın kendisine hediye ettiği “şal” a bir şey olmamıştır.

DEBBAĞ DEDE TÜRBESİ

Mesleği: deri tabakçılığıdır. Halk, kendisini “Tabak Dede” diye bilir ve tanır. Bir hac mevsiminde, Göynük ve çevresinden bir gurup haca giderler. Görevlerini yerine getirirken, aralarından biri kaybolur.

Diğer hacılar, geri  dönerler, o kalır, çaresizlik içinde kıvranırken Arabın biri yanına gelir ve  derdini sorar. O  da anlatır. Arap “merak etmemesini”, Göynük’ten bir zatın her sabah, namaz için Mekke’ye geldiğini, onunla dönebileceğini söyler. “Namazdan sonra, sıkıca  sarıl ne derse desin sakın bırakma” der.

Adam, söylenenleri yapar. Tabak Dede, bakar ki kurtuluş yok, gözlerini yum, ben aç demeden açma, bu olayı da kimseye söyleme der. Birlikte, Göynük yakınlarına gelirler, Gümele köyünden olan bu adam, dericilikte kullanılan tetere otu satarken Tabak Dedeyi tanır. Bunun üzerine, Tabak Dede, vademiz dolmuştur, suyumuz ısıtılsın der ve vefat eder.

Bolu Göynük Göynük Tarihi Evleri

GÖYNÜK TARİHİ EVLERİ

İlçe merkezinde, bir kısım tarihi ev restore edilerek, ziyaretçilerin konaklaması için tahsis edilmiştir. Gerçekten, bu evlerde, konaklayabilir ve yıllar öncesinin yaşam tarzını hissedebilirsiniz. Özellikle: evlerin yazın serin olması, yaz döneminde ilçeye gelen ziyaretçiler için, buraların güzel konaklama yerleri olmasına neden olmuştur.

Günümüzde konaklamak için kullanılan bu evlerin birkaçı hakkında bilgi vermek istiyorum:

Akşemsettin Konağı

Yaklaşık 200 yıllık bir yapı. 2000 yılında restore edilerek, konaklamaya açılmıştır. Tarihi yapısı bozulmadan hazırlanan, 18 odada konaklamak mümkün.

Hacı Ali Paşa Konağı

1996 yılında restore edilmiş ve 16 yatak kapasitesiyle günümüzde ziyaretçilere hizmet vermektedir.

FRİG KİTABESİ

Soğukçam köyündedir. 1966 yılında bulunmuştur. Bu yazıtın: Frigler dönemine ait olduğu sanılıyor. Yüksek bir kaya üzerindeki yazıtı/kitabeyi görebilirsiniz.

Bolu Göynük Sünnet Gölü

SÜNNET GÖLÜ

Göynük-Bolu yolunun 20.km.den sonra, sağa dönün ve 4 km. daha giderseniz, Sünnet gölüne ulaşırsınız.

İşte, tam bir cennet köşesi. Yemyeşil bir orman tabakası, ortasında bir göl. Gölün kıyısında: tamamen ahşap malzemeden yapılmış bir otel. İnanın, burada cep telefonu çekmiyor, hatta, televizyon hatları bile tam çekmiyor. Ben burada bulunduğum sürede: özellikle akşam geç ve sabah erken saatlerde, ormanlık alandan gelen yabani hayvan sesleri, göl kıyısındaki banklarda oturarak geçireceğiniz birkaç saatlik zaman, inanın bu keyfi herhangi bir yerde yaşama şansınız yok.

İsmini vermek istemediğim otel ise, tamamen doğal ürünler ile sunulan kahvaltısı ile öne çıkıyor. Ayrıca: biraz önce sözünü ettiğim gibi, otelde beton o kadar az kullanılmış ki, inanmayacaksınız.

Sanki tamamen ahşaptan yapılmış bir otel. Bu otel: 45 oda ve 125 yatak ile ziyaretçilere hizmet vermektedir. Otelde: sauna, jimnastik salonu, toplantı salonu, oyun salonu, futbol ve basketbol sahaları bulunmaktadır.

Bolu Göynük Sünnet Gölü

Evet, bunların yanında, biraz da bölge ile ilgili bilgi vermek gerekirse, Sünnet gölü, Göynük ilçe merkezine, 27 km. uzaklıktadır. Kurudağ ve Erenler Tepesi arasındaki dar ve derin bir vadide, heyelan sonucu oluşmuştur. Denizden yükseklik: 800 metredir. En derin yeri: 22 metredir. Gölde olta balıkçılığı yapmak mümkün.

Bolu Göynük Sünnet Gölü

ÇUBUK GÖLÜ

İlçe merkezine 11 km. uzaklıkta olup, kuzeydedir. Göynük-Bolu kara yolunda, 5.km.den sola dönülüyor ve 6 km. daha ilerledikten sonra, göle ulaşılıyor.

Göl: Kayabaşı tepesinden inen heyelan sonucu, vadinin tıkanması ile oluşmuştur. Deniz seviyesinden: 1150 metre yüksekliktedir.

Yanında ise, küçük bir köy yerleşkesi bulunuyor. Piknik yapmak için ideal bir yer. Göl çevresinde yürüyüş yapmak mümkün. Olta balıkçılığı yapılabiliyor.

Afyonkarahisar Çobanlar

Afyonkarahisar Çobanlar

Afyonkarahisar Çobanlar: Küçük bir yer, tarihi ve turistik özellikleri pek ön plana çıkarılmamış, çıkarılmamış dedim çünkü ilçenin tarihi ve turistik yönü hakkında kaynaklarda hiçbir bilgi yok, burada genellikle termal kaplıca ön planda, bir de Göynük beldesinde Akşemsettin türbesi olduğu söylenen yer var, Bolu ili Göynük ilçesinde de Akşemsettin ile ilgili aynı iddialar var, yorum yapmayacağım, malum bazı değerler, Anadolu’da birkaç yer tarafından birlikte paylaşılıyor, bir zamanlar Çorum Alacahöyük’te bulunan Hititlerin meşhur “Güneş Kursu” nun Ankara Belediyesi tarafından simge yapılması gibi. (daha sonra bu simge Çorum’a iade edilmiş, Ankara Belediyesi simgesi iptal edilmiştir.) Sonuç olarak buralara yolunuz düşerse, tarihi kalıntı bulamayabilirsiniz, bence Termal Kaplıcalara gidin, oldukça modern ve güzel bir tesis.

ULAŞIM

İl merkezine 25 km uzaklıktadır. İlçe Konya karayoluna 6 k m ve Çobanlar Tren istasyonuna ise 4 km uzaklıktadır.

Afyonkarahisar Çobanlar

 

GENEL

İlçe düz ve geniş bir arazi üzerinde konuşlanmıştır. Orta dereceli yüksek dağlar arasında kalır. Deniz seviyesinden yükseklik 990 metredir. İlçe merkezinde tipik Osmanlı yapısını andıran avlulu evler bulunmaktadır. Ancak eski yapı bu kerpiç evler, 2002 tarihindeki depremde ağır hasar görmüş, oturulamaz hale geldiklerinden daha sonra yıkılmışlardır. İlçede İç Anadolu ve Ege bölgesi iklimleri görülür. Türkiye’nin en iyi domatesi burada yetiştirilir ve yetiştirilen domateslerin büyük bölümü yurt dışına ihraç edilir.

TARİHİ

Akarçay kenarındaki höyük, bu bölgede eski Tunç çağından başlayan bir yerleşim bulunduğunu gösterir. Bir söylentiye göre: Danişmentlileri oluşturan Avşar boylarından Süleymanlı koluna mensup bir gurubun bu bölgeye yerleştiği, Çobanlar, Işıklar ve Sülümenli beldelerinin bu oymak tarafından kurulduğu, hatta kurucuların kardeş olduklarıdır. Danişmentlilerin dağılmasıyla onlara bağlı birçok oymak ve boy, baştan başa özellikle batı Anadolu başta olmak üzere Anadolu’nun birçok yerine dağılmışlardır. Çobanlar halkının kökenini bu aşirete mensup olduğu, hatta birkaç kitapta Çobanların 1151 yılında fetih edildiği yazılıdır. Kanuni Sultan Süleyman zamanında vergi kayıtlarında Çobanlar isminin Çobanlar-ı Kebir (Büyük Çobanlar) olarak adlandırıldığı görülür. İlçe 1926 yılında nahiye yapılmış ve 1955 yılında belediye olmuş ve 1990 yılında ilçe olmuştur.

GEZİLECEK YERLER

Afyonkarahisar Çobanlar Termal Kaplıca

 

ÇOBANLAR TERMAL KAPLICA

2015 yılında hizmete giren termal kaplıca 5000 metre kare kapalı alana sahiptir. Bayanlar ve erkekler olmak üzere 2 bölümdür. Her bölümde ayrı ayrı olmak üzere zemin katta termal havuz, termal havuz içinde jakuzi, şelaleler ve havuz kenarında şezlonglar vardır.

Afyonkarahisar Çobanlar Termal Kaplıca

Türk hamamı kısmındı ise göbek taşı, kese odası ve banyo için kurnalar, sauna, buhar odası vardır. Termal havuz bölümünde buharlaşma oluşmaz çünkü tesiste iklimlendirme sistemi vardır. Kaplıca suyunun özellikle romatizmal hastalıklara iyi geldiği söyleniyor.

Afyonkarahisar Çobanlar Göynük Beldesi

 

GÖYNÜK BELDESİ

İlçe merkezine 15 km uzaklıkta, il merkezine ise 39 km uzaklıktadır.

Göynük kelimesinin anlamı: güneşte yanmış, acısı olan, elemli, üzüntüden ağlar duruma gelmiş, kızarmış, hicran, ızdırap, keder ve hararet gibi anlamlara gelmektedir.

Göynük beldesi civarında, önemli Frig şehirlerinin kurulduğu tahmin edilmektedir. Tarihi kaynaklar ve bu bölgede bulunup, günümüzde Afyonkarahisar Müzesinde sergilenen bazı buluntular, bu fikri doğrulamaktadır.

Tekke

Köyde bulunan tekke, Yargeldi Sultan (köydeki inanışa göre Akşemsettin) tarafından kurulmuştur. Yargeldi Sultan, Osmanlı dönemi kayıtlarında İnlice köyü (bugünkü adıyla Seydiler) kurucularındandır ve 13’ncü yüzyılda yaşamıştır. Hacı Bektaşı Veli’nin öğrencilerinden Seyyit Hasan Basri’nin yakın arkadaşıdır.

Kara kuyu

Rivayete göre: Fatih Sultan Mehmet’in hocası Akşemsettin, Hicaz’a gitmek üzere 1458 yılında yola çıkmış, bugünkü Göynük köyünün bulunduğu yere geldiğinde yanındakiler iyice susadıklarını belirtmek için “Göynüdük” demişlerdir. Akşemsettin elindeki asayı yere üç defa vurmuş, oradan temiz, sol, soğuk su fışkırmıştır. Susayanlar kana kana içmişlerdir. O suyun başında konaklamışlar, ancak o sırada Akşemsettin hastalanıp ölmüştür. Vasiyeti üzerine oraya gömmüşlerdir. Kara kuyu hala bol ve temiz suyu ile köylülerin susuzluğunu giderir. Özellikle Ramazan ayında her aile oruçlarını Kara kuyunun suyu ile açmak ister, kuyu başında kalabalık kuyruklar olur.

Akşemsettin Türbesi

Göynük köyünde Fatih Sultan Mehmet’in hocası Akşemsettin’in mezarı bulunduğu söyleniyor. Burada ben daha önce Bolu şehrinin Göynük kazasında da Akşemsettin türbesi bulunduğunu ve hatta yılın bir döneminde Akşemsettin şenlikleri düzenlendiğini biliyorum, bu yüzden burada da gerek beldenin isminin Göynük olması ve gerekse Akşemsettin türbesinin bulunması, bilmiyorum, sanırım Akşemsettin, bu iki yöre arasında paylaşılıyor, yorum yapmıyorum. Ancak burada bulunan Akşemsettin Türbesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulu tarafından “Dinsel yapı” olarak tescillenmiştir.

 

KOCAÖZ KASABASI

Bu kasabanın eski ismi Fekeli’dir. Kasaba il merkezinin 36 km doğusundadır. İlçe merkezine ise 6 km uzaklıktadır. Bolvadin ilçe merkezi ise 25 km uzaklıktadır.

Yapılan çevre incelemelerinde, beldenin tarihinin Arkaik döneme kadar uzandığı bilinmektedir. Nehir kenarında bulunan mezar höyüklerinin Bronz çağından kaldığı düşünülmektedir. Antik çağda, Anabura kasabası buradaydı.

Afyonkarahisar Çobanlar Anabura-Anabora

 

Anabura-Anabora

Şehir kalıntılarında yapılan çevre incelemesinde tarihi Arkaik devre kadar uzanmaktadır. Frig vadisinin önemli şehirlerinden olan Anabura, Roma döneminde de gelişmiş ve bölgenin en önemli şehirlerinden birisi haline gelmiştir.

Bu şehrin harabeleri, Ilıca mevkiindedir. Akşehir’in Ulupınar köyündeki yaylada tek parça 30 cm yükseklikteki kaya üzerinde Antıocheia-Anaboyria yazılı sınır yazısı, Anabora şehrinin sınırlarının Yalvaç’a kadar uzandığını gösterir.

Afyonkarahisar Çobanlar Anabura-Anabora

Şehir harabeleri, kaya mezarlar, çeşmelerdeki Grekçe kitabeler ve mimari parçalar, buranın tarihinin birer vesikasıdır. Feleli Molla oğlu çeşmesi aynasında, Roma dönemine ait mezar steli vardır. İstiklal Mahallesindeki İzzetlerin çeşmesindeki Grekçe kitabe, Roma dönemine ait olup, bu harabelerden gelen mimari parçalardır.

Afyonkarahisar müzesinde bulunan Artemis heykeli buradan çıkmıştır. Ancak böyle yazmama rağmen, Afyonkarahisar arkeoloji müzesinde bu heykeli bulup göremedim, resmini çekemedim, yani Artemis heykelleri genellikle Efes yöresinden çıkar, burada Artemis heykeli, keşke görseydim veya bir resmi olsaydı, sizlerle paylaşırdım. Evet hani üst kısımda buranın yani Anabura kentinin, Frig ve devamında Roma döneminde çok önemli bir şehir olduğunu belirttim ama inanın daha fazla bilgi, ayrıntılı bilgi yok.

Yeraltı şehri

2003 yılında çiftlik yapımı için temel kazılırken bir yeraltı şehri bulunmuştur. Yeraltı şehrinde incelemelerde bulunan Afyonkarahisar Arkeoloji Müzesi yetkilileri, MS 2 ile 4’ncü yüzyıla tarihlenen yer altı şehrinin 8 kat olduğu, ancak 2 katını gördüklerini söylemişler, gerekli temizlik çalışmalarından sonra ayrıntılı bilgi sahibi olunacağını söylemişlerdir. Ancak aradan geçen yıllara rağmen burada herhangi bir araştırma yapılmamış ve yeraltı şehrinin girişi toprakla kapanmıştır. Evet isterdim ki, size bu yeraltı şehri hakkında ayrıntılı bilgi vereyim ve siz de gidin burayı görün, ancak gitmeyin, görmeyin, çünkü tüm uğraşıma rağmen hiçbir bilgi bulamadım, yetkililerin mazereti sağlam, ödenek yok. Sadece bilginiz olsun, olur da ileride burayı turizme açmaya niyetlenirlerse bir gittiğimizde umarım görürüz, veya bir gören olursa bilgi verirse seviniriz.

Afyonkarahisar şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.