Gümüşhane Torul

torul.1
Gümüşhane Torul

İl merkezi Gümüşhane’ye çok yakın. Trabzon kara yolu üzerinde bulunması, yörenin gelişimini olumlu yönde etkilemiş.

Gümüşhane Torul

ULAŞIM

Torul: Trabzon-Gümüşhane-Bayburt-Erzurum kara yolu üzerindedir. Trabzon-İran transit kara yolu, ilçeden geçiyor. Torul-Gümüşhane arasındaki uzaklık: 25 km. Torul-Trabzon arasındaki uzaklık: 147 km. Torul-Tirebolu arasındaki uzaklık: 93 km. Torul-Bayburt arasındaki uzaklık: 99 km. Torul-Erzurum arasındaki uzaklık: 210 km. Torul-Kürtün arasındaki uzaklık: 20 km. Torul-Tirebolu arasındaki uzaklık; 91 km.

TARİHİ

İlçenin eski adı: Ardasa. Günümüzdeki ismini ise: bölgede otağ kuran Tuğrul Beyden almıştır. Yani: “Tör” bir diğer ifade ile “Kutsal makam” demektir.

4.Haçlı seferleri sırasında, Trabzon’u fetheden Cenevizliler, Torul ve yöresini de ele geçirmişler ve buralarda kaleler ve haberleşmelerde kullanılan ateş kuleleri yapmışlardır.

12-13’ncü yüzyıllarda: Gümüşhane’nin  Torul’a bağlı bir ilçe olduğu biliniyor. Denizlere inmeyi düşünen güçler, Gümüşhane yönünden gelip,  Trabzon’a geçerken, buradan geçmişler ve Torul’u istila etmişlerdir.

1292-1399 yılları arasında: Anadolu’nun farklı diğer bölgelerinden gelen Türkmenler, yöreye çadırlı göçebe olarak yerleşmişlerdir. Takip eden tarihi süreçte: Fatih Sultan Mehmet, 1461 yılında, İran üzerine yürüdüğünde, Trabzon ve havalisini ve Torul bölgesini Osmanlı topraklarına katar.

Evet, tarihi ipek yolu üzerinde bulunan Torul, devamlı ve çok farklı güçlerin işgali altında kalmıştır.

1886 yılına ait kayıtlarda, Torul’un, Gümüşhane sancağına bağlı bir kaza olduğu yazılıdır. Cumhuriyet döneminde ise, Gümüşhane’ye bağlı bir ilçe haline gelmiştir.

1916 yılında, yöre Ruslar tarafından işgal edilir. 1918 yılında ise, Gavur dağı eteklerinde yapılan çatışmalar sonucu, işgal sona erdirilir.

Gümüşhane Torul

GENEL

Torul, Karadeniz bölgesine dahildir. İlçe toprakları: akarsu vadileriyle parçalanmıştır. Denizden yükseklik: 1000 metredir.

Kuzeyinde Zigana dağları bulunmaktadır. Dağların yüksek kesimlerinde: hayvancılık yapılır. İlçenin ekonomik yaşamında: hayvancılık ve ormancılık etkilidir. Bunun dışında, tarımsal üretimde ise, öne çıkan ürünler: patates, elma, vişne, armut ve fasulye. Ancak, ekonomik etkinlikler ilçe halkını tatmin etmemiş ve yurtiçi-yurtdışı göçler yoğun olarak yaşanmıştır.

Gümüşhane Torul

İlçe merkezi: Harşit çayı kıyısında: Kastel-Ceneviz-Köroğlu-Herek dağı yamaçlarında kurulmuştur.

İklim düşünüldüğünde: kışları sert ve yazları ılık bir Karadeniz iklimi görülür. Yağışlar azdır.

NE YENİR-NE İÇİLİR

Torul yöresine yolunuz düşerse, tatmanızı önereceğim yöresel lezzetler: borani, kaygana, kete, kara helva, aşuredir. Ama, elbette: pestil ve köme olmadan olmaz.

NE SATIN ALINIR

Torul yöresinde, bu yöreye has “çil peyniri” var. Bunu mutlaka denemelisiniz ve kendiniz veya yakınlarınız için hediyelik olarak da satın alabilirsiniz. Ayrıca: buradan “pestil” ve “köme” almalısınız.

GEZİLECEK YERLER

Gümüşhane Torul

TORUL KALESİ

İlçe merkezindeki kalenin, Cenevizliler döneminde yapıldığı sanılıyor. 1 saatlik bir yolculuktan sonra ulaşmak mümkün.

Daha sonraki dönemlerde, Fatih Sultan Mehmet tarafından bölge ele geçirildiğinde kalenin onarıldığı da biliniyor. Günümüzde sur duvarlarının bir kısmı görülebiliyor. Bu duvarlar: kesme ve moloz taş kullanılarak yapılmış ve kireç harç kullanılmıştır. Söylenenlere göre, Kaleden, Harşit çayına inen gizli bir geçit varmış ve kalenin su ihtiyacı buradan karşılanıyormuş, ama günümüzde bu geçit yok.

Gümüşhane Torul

TORUL KALESİ CAM SEYİR TERASI

Torul kalesi: Orta çağ’da yapılmış olup, Fatih Sultan Mehmet döneminde Osmanlı topraklarına katılmıştır. Savunma ve gözetleme amaçlıdır.

Torul kalesine yakın mesafede kurulan cam seyir terası 5 Ocak 2018 tarihinde açılmış olup, yerden yüksekliği 240 metredir ve bu yükseklik nedeniyle Türkiye ve Avrupa’nın en yüksek cam seyir terasıdır.

Kara yoluna (2 km mesafededir.) yakın cam seyir terası son bir yılda 175 bin kişi, toplamda ise 380 bin kişi ağırladı.

Gümüşhane Torul

ARDESA KÖPRÜSÜ

İlçe merkezindeki köprü, 1890 yılında yapılmıştır. Ayakları arasında, yuvarlak kemerler görülmektedir. Korkulukları da, kesme taşlardan yapılmıştır. Köprünün uzunluğu: 70 metre, genişliği 6 metredir. Yükseklik: 10 metredir. Köprü günümüzde halen kullanılmakta olup, tek bir araç geçişi için uygundur. İlçenin iki yakasını birbirine bağlayan tek köprü olarak önem kazanmaktadır.

2017.07.17-3.Torul.Karaca mağarası.0b
Gümüşhane Torul
2017.07.17-3.Torul.Karaca mağarası.4b
Gümüşhane Torul
2017.07.17-3.Torul.Karaca mağarası.4d
Gümüşhane Torul

 

KARACA MAĞARASI

İl merkezine 17 km uzaklıkta, Cebeli köyündedir. Mağaraya ulaşmak için, Gümüşhane-Trabzon kara yolunun 12’nci km de ana yoldan ayrılmanız ve yaklaşık 4 km daha gitmeniz gerekmektedir. Yolculuk sırasında geçtiğiniz köylerin evlerinin çatılarının teneke kaplı olduğunu göreceksiniz. Çünkü, kışın çok kar yağar ve çatıda kar birikmemesi için çatılar teneke kaplanmıştır.

Günümüzde kullanılan yol, mağaranın ziyarete açılmasının ardından yapılmış yeni ve asfalt yoldur. Yoldan ilerlerken, mağara: sol yanda ileride görülen büyük bir kaya kütlesinin altında kalmaktadır.

Eski yol, aşağıdaki İkisu köyünün içinden geçerken, bu yolu genişletmek mümkün olmadığından, yeni yol farklı bir yere yapılmıştır. Eski yol bulunduğunda, otobüsler sığmadığından, mağaraya ulaşım küçük münibüslerle yapılıyormuş.

Mağaranın kapısına ulaşmak için, aracınız veya otobüsten indikten sonra 300 metrelik bir yol yürümek gerekiyor. Yokuş yukarı ama hafif rüzgar olduğundan bu yolculuk ziyaretçileri yormuyor.

Gelelim, mağaranın bulunuş öyküsüne

Buralı ve Karadeniz Teknik Üniversitesinde Jeoloji Mühendisliğinde okuyan Şükrü Erus’a; 1983 yılında, burada yaşayanlar bir mağaradan söz ederler. Şükrü Erus: arkadaşlarını çağırır, mağaranın çok dar olan ağzından içeriye girdiklerinde muhteşem güzelliklerle karşılaşırlar, mağaranın ağzını genişletirler ve hocaları Prof.Dr. Remzi Dilek’e haber verirler. Remzi hoca, mağara içinde incelemelerde bulunur ve MTA’ya haber verilir. MTA tarafından yapılan ölçümler ve incelemelerin ardından, 1996 yılında mağara ziyarete açılır.

Mağara: Cebel köyünün Karaca mahallesinde bulunduğundan, Karaca mağarası olarak isimlendirilmiştir.

Mağaraya giriş, tam bilet 8 TL. ve öğrenci bileti 3 TL dir.

Mağaranın özellikleri

1550 metre yükseklikteki mağaranın en önemli özelliği: benzerleri arasında, dünyanın en güzel ikinci mağarası olmasıdır. Duvar perde desenleri, Slovenya’da bulunan benzerinin ardından ikinci güzelliktedir.

Mağaranın uzunluğu: 100 metre ve toplam alanı ise: 1500 metre karedir. Yatay olarak gelişen mağara, dört ayrı salonun birleşmesiyle oluşmuştur.

Bu mağara canlı bir mağaradır, yani mağara içindeki oluşumlar halen sürmektedir. Bu yüzden: içeride nemlenme olayının devam etmesi için, yıl içinde 5 ay kapalı tutulması gerekiyor. Sadece 7 aylık süreçte ziyarete açık tutuluyor. Bu 7 aylık süreçte de, rüzgarı kessin diye, ön tarafa bir kapı eklenmiştir.

Mağaranın içi

Mağaranın çökme riski yoktur. Yani, ziyaretçiler açısından tehlikeli bir durum söz konusu olmaz.

Yağmur ve kar suları, çatlaklardan alt tarafa doğru sızarak mağaraya doğru akar ve kireç taşı, tuz, magnezyum, demir gibi madenler, mağara içindeki boşluklarda birikinti bırakır. Bu birikintilerden yukarıda oluşanlara sarkıt, aşağıda oluşanlara dikit, ikisi birleşince sütun, duvarlardan süzülenlere traverten, damlayıp çevreye sıçrayarak oluşan küçük yapılara ise mağara mantarı, mağara incisi denir. Bunlar süngerimsi ve kalker bir yapıya sahiptir. Mağara içindeki oluşumların 30 bin yıllık bir geçmişi olduğu tahmin edilmektedir.

Bu oluşumların 1 cm bölümü, damlaya damlaya 12 yılda oluşmaktadır. Oluşumlar kışın daha hızlı, yazın ise daha yavaş devam eder. Oluşumlar: ışık ve ziyaretçilerin nefeslerinden etkilenir ve kararırlar. Bu yüzden, mağara içinde resim ve video çekimi kesinlikle yasaktır. Çünkü: oluşacak ısı, mağara içindeki oluşumlara zarar vermektedir. Hatta: mağara içinde, gurupların ziyaretleri 10 dakika ile sınırlıdır.

Mağaranın içinde klimalı bir ortam vardır. Mağaranın iç ısısı yaz-kış genellikle 18 derece civarındadır. Çok nadir olarak 12-15 dereceye kadar düştüğü görülmüştür. Mağara içindeki bol oksijen ve temiz hava astım hastalığına iyi gelmektedir. Astım hastalarının tedavi için, 21 gün boyunca günde 1 saat fasılalar halinde, mağarada kalmaları önerilmektedir. Mağara içinde herhangi bir hayvan (yarasa, yılan, sinek, böcek gibi) yaşamaz. Çünkü mağarada bulunan kalsiyum karbonat, hayvanları rahatsız eder, yaşamlarını olumsuz etkiler.

Mağaranın gezilmesi

Mağaranın kapısından girildikten sonra: geniş bir tünelden geçilerek bir galeriye ulaşılıyor. Bu galeri 15 metre yüksekliktedir. Burada dünyanın en uzun traverten sütunu bulunmaktadır. Galeri 2 bölümden oluşur. Sağ ve sol yanlara uzanan ve birbirine bağlı olmayan bölümler, ziyaretçiler tarafından gezilebilir.

Son bir not: mağara içindeki bazı oluşumlar dikkat çekmektedir. Bu oluşumlar, mağara görevlisi tarafından, el feneriyle ziyaretçilere gösterilmekte ve gerçekten söylenen oluşumlara benzerlik görülmektedir. Bu oluşumlar: bir bina benzeri, başında fes olan bir insan figürü ve özellikle kucağından bir çocuk bulunan Meryem Ana figürüdür.

ARTABEL GÖLLERİ

İlçe merkezine bağlı, Gülaçar köyünden geçen Artebel deresi kaynağındadır.

Köyün içinden, Artebel Mahallesinden sonra, orman yolu izlenerek ilk şelaleye ulaşmak mümkün oluyor. Daha sonra ise, ilk göl olan Karanlık göle ulaşmak için, yaklaşık 1.5 saat yürümek gerekiyor.

Saha içinde: yöreye adını veren 18 adet krater gölü var. Bu nedenle, göllerin bulunduğu bu bölge, “Artebel Gölleri Tabiat Parkı” olarak ilan edilerek koruma altına alınmıştır.

Gümüşhane Torul

LİMNİ GÖLÜ

İlçe merkezine bağlı, Zigana köyü, Saronay yaylasındadır. Soğuksu Orman içi Dinlenme yeri olarak da bilinir.

Göl ve çevresinde,  doğal güzellikler bulunmakta olup, özellikle havası, muhteşemdir. Bölgede, yaklaşık 200 değişik çeşit bitki türü bulunmaktadır. Burada: kamp-karavan imkanları bulunmaktadır.

AVLİYANE-ARDASA-GÜMÜŞTUĞ KALESİ

İlçe merkezine 30 km. uzaklıktaki, Gümüştuğ köyündedir. Kalenin bulunduğu yerdeki nehrin her iki yanındaki bölümlerde: Bizans  dönemine ait kalıntılar bulunmuştur. Bu kalıntılardan, özellikle; üzerinde “Konstantinata”yazılı sikkeler dikkati çekmektedir. Ayrıca, kale içinde bulunan bir tapınak kalıntısı dikkati çekmektedir. Bu tapınak kalıntısında, 1.5 metre yüksekliğinde, beş sütun görülüyor. Bunun dışında, günümüzde kale harap halde, fazlaca bir şey görmek mümkün değil.

PANAGHİA (MERYEM ANA) MANASTIRI

İlçe merkezine bağlı, Büyük Çit vadisinde; Çit deresinin sol yanındaki yamaç üzerindedir.

Kilise yapısı ve avlusu: büyük duvarlarla çevrilidir. Khaldea metropolitliğine bağlı olduğu anlaşılmıştır. Ancak, kim  tarafından yapıldığı bilinmiyor. Büyük ihtimalle, 900 yılları civarında yapıldığı tahmin ediliyor. Takip eden dönemlerde çeşitli onarımlar gören kilise, Trabzon’da bulunan Ayasofya Kilisesine benzer yapısıyla dikkat çekiyor.

ALPULLU KİLİSESİ

İlçe merkezine bağlı Cebeli köyü, Karaca mahallesindedir.

Yapının, batı yönünde giriş kapısı var. Üst örtüsü: beşik tonozla örtülmüştür. Günümüze sağlam olarak gelmiştir. Beden duvarları, 1 metreye yakın kalınlıktadır. Yontma taştan yapılmıştır.

Gümüşhane Torul

ARPALI KİLİSESİ

İlçe merkezine bağlı Arpalı köyündedir.

Kitabesinde, 1852 yılında yapıldığı yazılıdır.

Yapının çevresi: duvarlarla çevrilidir. Girişi yanında, altı sütun üzerinde bir çan kulesi bulunmaktadır. Bu çan kulesi ile: yöredeki kiliseler içinde, çan kulesi bulunan tek kilise olarak önem kazanmaktadır. Sur duvarları içinde, rahiplere ait mezarlar görülüyor. Yani, bir zamanlar yaklaşık 600 hanelik bir Rum köyü ve geçimlerini madencilik yaparak sağlayan bu insanlar, ibadet yapabilmek için burayı yapmışlardır.

Yapı: köyde cami bulunmaması nedeniyle, köylüler tarafından günümüzde cami olarak kullanılmaktadır.

ARILI MAĞARASI

İlçe merkezine bağlı, Arılı köyündedir. İlçe merkezine, 50 km. uzaklıktadır. Köy meydanına ise, 1 km. uzaklıktadır. Ancak, bu 50 km. lik yolun, büyük bölümü stabilizedir. Mağara ise: dar bir giriş ve daha sonra geniş odacıklardan oluşur. Tavan yüksekliği: 10 metreye kadar ulaşmaktadır. Mağara içindeki sarkıt ve dikitler: değişik renk tonlarındadır, ağırlıklı renkler ise: beyaz ve lacivert. Gezilmesi gereken bir yer, zamanınız olursa ve buralardan geçerseniz mutlaka uğramanızı öneririm.

ZİGANA YAYLASI-TURİZM MERKEZİ

Zigana yaylası ve turizm merkezi, Torul ilçe merkezine daha yakın. Buraya gitmeyi düşünenler için, Gümüşhane ilini anlattığım yazı içinde, ayrıntılı bilgi verdim. Oradan yararlanabilirsiniz.

Zigana yaylası ve turizm merkezi tanıtımı hakkındaki yazım için.

 

Gümüşhane Köse

Gümüşhane Köse

Köse, Gümüşhane arası uzaklık 50 km. dir. Köse, Kelkit arası uzaklık: 26 km. Köse, Bayburt arası uzaklık: 55 km. Köse, Demirözü arası uzaklık: 29 km.

TARİHİ

Kelkit ilçesine bağlı bir nahiye olarak kurulmuştur. 1473 yılı Otlukbeli savaşının ardından Osmanlı egemenliğine girmiştir. 1916 yılında Rus ve Ermeni işgali görülür. İşgal, 17 Şubat 1918 tarihinde bitirilir ve ilçe düşmandan kurtarılır. 1925 yılında Gümüşhane iline bağlanır. 1954 yılında Belediye kurulur. 1987 yılında İlçe olur.

Gümüşhane Köse

GENEL

İl merkezinin güneyindedir. Denizden yüksekliği ortalama 1650 metredir. İlçe topraklarında iki gölet vardır. Bunlar: Salyazı ve Köse göletidir. Yörede yaşayanların temel geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. İlçede, iklim olarak Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgesi arasındaki geçiş iklimi hakimdir. Yazları kurak, kış ve bahar ayları yağışlı geçer.

NE YENİR

Buralara yolunuz düşerse, yöresel lezzet olarak önereceklerim “evelek dolması, kalem dolması, siron, fıt fıt haşılı ve pirinçli börek” tir. Tatlı düşünürseniz “Söz kesen” yani bir tür sütlaç önerebilirim.

Gümüşhane Köse

GEZİLECEK YERLER

ÖZBEYLİ KÖYÜ CAMİİ

Gümüşhane Köse Özbeyli Köyü Camii

İlçe merkezine bağlı 5 km uzaklıktaki Özbeyli köyündedir.

Cami, tabelasına göre 1930 yılında yapılmıştır. Tek katlı ve kare planlıdır. Ana girişi kuzey cephedendir.

Gümüşhane Köse Özbeyli Köyü Camii

Duvarlar moloz taştandır. Saç ile kaplı kırma çatı ile örtülüdür. Harimi örten, dört sütunun taşıdığı ahşap tavan, ahşapların ortada bir göbek oluşturacak şekilde üst üste bindirilmesiyle oluşturulmuştur.

Gümüşhane Köse Özbeyli Köyü Camii

Mihrap ahşap malzemeden yapılmış olup, sonradan yeşil yağlı boya ile boyanmıştır. Ahşap minber süslemesizdir. Güney, batı ve doğu cephelerindeki ikişer tane pencere ile aydınlatılır. Caminin minaresi yoktur.

Gümüşhane Köse Bayrampaşa Kalesi

BAYRAMPAŞA (HEĞNİ) KALESİ

İlçe merkezine bağlı Salyazı beldesindedir. Köse-Bayburt kara yolunun Salyazı yerleşiminde güneye ayrılan, yaklaşık 7 km uzağındadır, yol stabilizedir.

Kitabesi yoktur, bu yüzden yapım tarihi ve yaptıran bilinmez. Kale, çevreye hakim ana kaya üzerine kurulmuştur. Muhtemelen Bayburt-Köse köylerini kontrol altında tutmak için yaptırılmıştır. Gözetleme kulesine benzer. Kale, günümüze kalan izlerden anlaşıldığına göre yamuk bir plana sahiptir. Sur duvarlarının büyük kısmı yıkılmıştır. Çevresi moloz taş yığınlarıyla doludur.

Gümüşhane Köse Yaylım Köyü Kilisesi

YAYLIM KÖYÜ KİLİSESİ

İlçe merkezine bağlı 9 km uzaklıktaki Yaylım köyündedir.

Gümüşhane Köse Yaylım Köyü Kilisesi

Dikdörtgen plandadır. Kuzey cephesi, toprak damlı başka bir yapıya bitişiktir. Üç nefli ve bazilikal tarzda inşa edilmiştir. Beden duvarları moloz taştan, kalan bölümler düzgün kesme taştan yapılmıştır. Yapının üst örtüsü içten  beşik tonoz, dıştan iki yönde kırma çatı olup üzeri toprak örtülüdür. Üst örtüde, yer yer silinmiş fresko izleri görülmektedir.

Gümüşhane Köse Kırklar Mağarası

KIRKLAR MAĞARASI

İlçe merkezine bağlı 14 km uzaklıktaki Salyazı beldesindedir.

Mağara, Altıntaş ve Yenice köyleri arasında bulunan mağara sırtı mevkiindedir. Bu iki köyü birbirine bağlayan yola ulaştığınızda, 5 dakikalık bir yürüyüşle mağaraya ulaşabilirsiniz. Mağaranın toplam uzunluğu 295 metredir. Girişe göre en derin yeri 37 metredir. Çok kırıklı ve faylı olması nedeniyle, yoğun bir şekilde kastlaşmıştır.

Mağaranın içindeki kireçtaşı tabakası gri ve bej renklidir. Mağaranın içinde, bol miktarda sarkıt, dikit, sütun ve çeşitli renk ve desende damlataşı şekilleri bulunmaktadır. Mağara 2004 yılında tescil edilerek koruma altına alınmıştır.

Gümüşhane Köse Sadak Harabeleri

SADAK (SALATA ANTİK KENTİ) HARABELERİ

İlçe merkezine bağlı 26 km uzaklıktaki Sadak köyündedir.

Sadak köyü: Meşe içi dağlarının, doğu eteğinde kurulmuş olan antik kenti barındırır. Aynı zamanda Fırat sınırını muhafaza amacıyla kurulmuş bir karakol kentidir. İsmi ise “Satala” dır. Roma dönemine ait olduğu düşünülmektedir. 15’nci Legio Apollinares’in karargahı Satala şehrindedir.

Antik kentin çevresi, doğuya doğru 200 metre ve kuzeye doğru 400 metre uzanan surlarla çevriliymiş. Ancak bu surların büyük bölümü, bugünkü yerleşim yerinde konutların altında kalmıştır. Antik kentin üzerine, bugünkü yerleşim yeri kurulmuştur. Bu yüzden buluntular yok denecek kadar azdır. Yüzeyde birkaç mezar steli, hamam, su kemeri ve kale kalıntısı görülebilir.

Gümüşhane Köse Sadak Harabeleri Su Kemerleri

Su kemerleri

Su kemerleri hakkında kesin bilgi yoktur. Ancak muhtemelen İmparator Iustinianos döneminde restore edilmiştir. Su kemerinin orijinal yapısı, bu şehrin kurulduğu devre yani Roma devrine aittir. İustinianos devrinde yeniden inşa edilmiş olabileceği düşünülür.

Su kemerleri, köye nazaran daha aşağıda, tarlaların içindedir. Köyün batı yakasında bir tepe üzerinde antik şehre su sağlayan su kaynakları hala durmaktadır. Burada, köylülerin yaptığı ufak bir kazı sonunda, prizma şeklinde muntazam kesme taşlardan yapılmış bir su deposu görülmüştür.

Kaynakların yanında bir de su toplama havuzu görülür. Buradaki su tesislerini emniyete alan daha zayıf sur duvarları bulunmaktadır.

Bu köyde bulunan yaklaşık 1 km güneydeki tarihi su kemerleri, bölgede bulunan Salata Antik kentinden günümüze kalan tek eserdir. Bu su kemerlerinin aslında 47 tane olduğu söylenmekte, ancak günümüze sadece 4 tanesi kalmıştır.

Bu tarihi su kemer kalıntıları, yıllardan beri dış etkenler ve özellikle insanların verdiği zararlar nedeniyle oldukça yıpranmış ve günümüzdeki görüntüsüne gelmiştir.

Anahit-Bronz Afrodit Büstü

Sadağ köyünden bulunan bu eser, oldukça ilginç, o yüzden birkaç cümle etmek gerekir.

Öncelikle, bu meşhur büst ile mukayese edilebilecek bir eser günümüze kadar buralarda bulunmamıştır. Bu yüzden, büstün Anadolu’nun bir mabedinden buraya getirildiği düşünülmektedir. Çünkü Satala, tıpkı Lidya’daki Satala’daki gibi Artemis ya da Afrodit kültü diye belirlenen eski bir Anaeitis kültü yeridir.

Tanrıça Artemis, Aneaitis adıyla anılır ve bu durum Grek kaynaklı veya İran kaynaklıdır. Büstün MÖ 4’ncü yüzyılın ilk yarısında yapıldığı ve Eriza (Erzincan)’da Anaitis mabedinden kaldığı düşünülmektedir.

1877-1878 Osmanlı-Rus savaşının ardından Ermeni Patrikhanesi tarafından Anadolu’da görevlendirilen 3 Ermeni Rahibin gözlemlerini Türkçeye aktaran Arsen Yalman’ın “Palu-Harput 1878” isimli eserinde buradan söz edilmektedir ve o yıllardan bu yana defineciler, bu bölgede kaçak kazılar yapmaktadır.

Evet, dediğim gibi, yine bölgede toprağını eken bir çiftçi bronz bir obje bulur. Bu obje “Afrodit büstü” dür. Bu büst daha sonra; Trabzon’da Büyükelçilik yapan Alessandro Castellani adında bir kişi tarafından İstanbul üzerinden İtalya’ya kaçılır ve oradan da İngiltere’ye satılır. Bu baş ile birlikte, bir kumaş kıvrımı tutan kırık bir sol el bulunmuştur. Bu da günümüzde Britihs Museum’dadır.

Bronz yaldızlı baş heykeli, Lonra’daki Brisith Museum’da bir cam kutu içinde bulunuyor. Burada verilen bilgilere göre: Bronz heykelin parçaları (baş ve el) Türkiye’nin kuzeydoğusunda Sadak Köyü, Satala Antik kendinde 1872 yılında bir çiftçi tarafından arazi kazıları sırasında bulunmuştur. Ancak baş Phidias devrinde Grek bronz sanatının tek örneğidir.

Öte yandan, bronz Afrodit büstünde, heykelin tüm vücudunun çıkarılıp çıkarılmadığı yani bulunup bulunmadığı bilinmemektedir. Ancak gövde bugün için bulunmamıştır veya bulunmuş olsa da gizli yani bir yelerde saklanmaktadır.

Neyse, devam edelim, Bronz büstün üstünde çapa izleri vardır. Ancak suratı oldukça sağlamdır. Oldukça iri olan gözlerin değerli taşlar veya cam macunu ile doldurulduğu tahmin ediliyor. Burun kuvvetli, dudaklar hafifçe aralık, fakat ciddi çene enerjiktir. Yanakların kıvrımı haşindir. Böylece burada orijinal bir çalışma ortaya konulmuştur.

Yapım tarihi olarak MÖ 99 yılı civarına tarihlenmektedir. Peki bunun önemi nedir? Bu heykelin Ermeni Tanrıçası “Anahit” olduğuna inanılıyor. Ermeniler, Brisith Museum yetkililerinden bu yüzden heykeli istemişler, heykeli Ermenistan’a götürmek istiyorlarmış.

Heykelin iadesi için açılan imza kampanyasında: Anahit hakkında şu bilgiler verilmektedir. Heykel: Ermeni kültüründe iffet, annelik ve bilgilik sembolüdür. Hatta, Anahit’in resimleri, Ermeni banknotlarında, pul ve madeni paralarında bulunuyor.

Nike Kabartması

Sadak köyünün, Mantara yolunda, sarımtırak taneli bir taş parçası bulunur. Bu taş kırık ve yosunludur. Ters durmaktadır. Taş incelendiğinde bir kadın tasviri görülür. Kadın figürü, alçak kabartma tekniğiyle yapılmıştır.

Fakat arkasında kanat izleri güçlükle seçilmektedir. Tasvir edilen kadın, bir Nike yani Zafer Tanrıçası tasviridir. Sol elinde tuttuğu palmetle savaş alanında gezinirken gösterilmiştir. Ayrıca: Arkaik devirde görülen birden fazla örgü halinde omuzlara dökülen saçlar, saçlardan birinin veya birkaçının omuzlardan inerek göğüs üzerinde bir elbise süsü gibi dolanır.

Nihayet bir omuz ve göğsün açık olması gibi özellikler, bu kadın figüründe de vardır. Yüz tamamen kırık olduğundan, bir fikir edinmek mümkün değildir.

Nekropol Alanı

Mezar stellerinin birçoğu Cirit tepesi denen ve köyün dışındaki bir tepeden çıkarılmıştır. Burası nekropol yani mezarlık alanıdır. Sadak köylüleri: stel, sütun başlıkları ve bazı küçük eserleri evlerinde saklamaktadırlar.

Yakın zamana kadar bol miktarda olan mezar stellerinden bazıları, kapı eşiği, döğme taşı ve benzeri amaçlar için kullanılmaktadır. Bölgede elde edilen bütün kitabeler Latincedir. Grekçe metin azdır.

Romalı bir kadının mezar taşında: Roma’da doğduğu ve bu şehirde ölmeden önce çok büyük misafirperverlik gördüğü yazılıdır. Yakın zamana kadar bu stellerin sayısı 32 olarak belirlenmiştir, bunlardan en belirgin olanı halen köy camisinin avlusundadır, ancak yazıları siliktir.

SADAK HAMAMI

Türk döneminden kalmadır. Günümüzde ahır olarak kullanılmaktadır. Kare bir sıcaklık bölümü ve iki halvet hücresi vardır. Doğuda bulunan asıl giriş kapısı sökülmüş ve taşları alınmıştır. Yeri çamurla kapatılmıştır. Genel anlamda: bu hamam Osmanlı-Türk hamam mimarisinde kullanılan kare bir sıcaklık çevresine sıralanan halvet hücreli tipe girer.

Gümüşhane Köse Santa Yerleşimi

SANTA YERLEŞİMİ

İlçe merkezine bağlı 80 km uzaklıktaki Dumanlı köyü sınırları içindedir.

Salata kadar eski değildir. Muhtemelen 18’nci yüzyılda kurulduğu düşünülmektedir.

Fatih Sultan Mehmet, Trabzon’u fethettikten sonra bu bölgeye yerleşmeyi tercih eden Rumlar, kendilerine 1920’lere kadar devam edecek bir yaşam alanı oluşturmuştur. Her mahalle, tamamen taştan yapılmış tek katlı konutlardan oluşur. Konutlar taş cephelidir, her sokak başında bir çeşme vardır. Tarihi eserler yönünden zengin olan Santa, doğal konumu itibarıyla yayla özelliği taşımaktadır.

Gümüşhane Köse Santa Yerleşimi

1923 yılından sonra mübadele nedeniyle Rumlar buradan ayrılınca onların yerlerine Türkler yerleştirilmiştir. Taş evlerin çoğunda günümüzde yerleşim vardır, ancak bölge koruma altında olduğundan evleri aslına uygun olarak korumak zorundalar.

Köyün içinde oldukça ilginç bir ortamda gezinebilirsiniz.

 Gümüşhane Şiran ile ilgili gezi yazım için  Şiran