Yunanistan Atina Yakın çevre gezilecek yerler

Yunanistan Atina Yakın çevre gezilecek yerler Pire

PİRE

Atina şehrinin güneyinde, şehir merkezine 10 km. uzaklıktadır. Yani, bir anlamda, şehir merkeziyle bütünleşmiş olarak da düşünülebilir. Zaten Atina merkez tren istasyonundan, buraya çok sık tramvay seferleri düzenleniyor.

Yani, Atina şehrini ziyaret ettiğinizde, tramvaya binerek Pire’ye gelebilirsiniz. Diğer yönden ise, gemilerle gelindiğinde, Atina gezisi için gemiler Pire limanına yanaşır ve yolcular buradan otobüslerle Atina şehrine taşınırlar. Yani: Pire limanı, Atina şehrinin denize açılan yeridir.

Pire ismi: Perea kelimesinden gelmektedir. Perea kelimesinin Türkçe anlamı karşı demektir. Bu kelime, İstanbul’da Beyoğlu için de kullanılmıştır.

Pire: Yunanistan ülkesinin en büyük üçüncü yerleşimidir ve ülkenin en büyük limanını barındırır. Pire, birçok insan tarafından Ege denizindeki Yunan adalarına gitmek için bir liman olarak kullanılır.

Pire şehrindeki ilk yerleşimciler; MÖ.500 yıllarında olur. Daha sonra, takip eden tarihi süreçte, Makedonyalı Philippos zamanında, burası önemli bir ticari liman haline gelir. Başkente yakınlığı nedeniyle, ticari başarısı öne çıkmıştır.

Yunanistan Atina Yakın çevre gezilecek yerler Pire

Pire şehrinde ne görebilirsiniz?

Burada, yukarıda da sözünü ettiğim gibi, büyük bir liman var. Limanda, yüzlerce büyüklü küçüklü tekne görülüyor. İskele boyunca, güneye yürüdüğünüzde ise, Agia Triada Katedrali görülüyor. Körfezi; geniş bir gezinti yeri olan Akti Moutsopoulou çevreliyor. Burada, halk akşam ve hafta sonlarında gezinti yapıyorlar.

Liman kafelerinde oturup, dinlenebilir, çevreyi seyredebilirsiniz. Ama, marina denilen yerde, tekneler o kadar çok  ki,  denizi görmeden bir kafeteryada oturup bir şeyler içebilirsiniz. Hatta: Pire limanındaki restoranlardan birinde, mutlaka ahtapot yemenizi öneririm. Pire bölgesinin dar ara sokakları, Antalya’yı andırıyor. Pire içinde, denize girilebilecek küçük bir plaj bile var.

Zea limanının güneyinde

Pire Arkeoloji Müzesi var. Buraya, limandan yürüyerek ulaşmak mümkün. Bu müzede: kentteki antik tapınaklar ve diğer yerleşim yerlerinde yapılan kazılarda elde edilen heykeller ve başkaca bir kısım eser sergileniyor. Müzenin en değerli eseri ise;  Pire Kourosu denilen ve tanrı Apollon’u gerçek boyutlarında gösteren, bronz bir heykel. Müzenin zemininde ise, antik Zea Tiyatrosunun az sayıdaki kalıntısı görülüyor.

Yunanistan Atina Yakın çevre gezilecek yerler Pire

Pire şehrinde görebileceğiniz son yer

Helen Denizcilik Müzesi. Bu müze: antik deniz surlarını geçtikten sonra karşınıza çıkıyor. Buranın bahçesinde bir top var. Odalarda ise, MÖ.480 yılında yapılan Salamis Savaşından sahneler ve Yunan Bağımsızlık Savaşına ait çeşitli mektuplar ve objeler bulunuyor. Yani, tamamen milliyetçilik kokan bir yer.

Pire bölgesinde: Gounari caddesinde, Chios Shop isimli bir dükkan var. Burada: 1956 yılından bu yana, Ege denizinde, Sakız adasının geleneksel ürünleri satılıyor. Burayı ziyaret edebilirsiniz.

Yunanistan Atina Yakın çevre gezilecek yerler Aigiana Adası

AİGİNA ADASI

Saron körfezindedir. Atina şehrinin güneyinde, Saron körfezinin en büyük adası ve aynı zamanda karaya en yakın ada. Özellikle, yaz aylarında muhteşem kalabalık oluyor. Zaten, zengin Atinalıların yazlık evleri ve malikaneleri, bu adada imiş.

Adaya giderseniz: burada sizi bir kıyı kasabası olan Aigina karşılıyor. Burada, limanda balıkçıların önünden yürüyerek kıyı yürüyüşü yapabilirsiniz. Ayrıca, sahil tavernasında güzel bir öğle yemeği yiyebilirsiniz. Bunların yanında: bu adanın “şamfıstığı” meşhur, mutlaka tadın. Hediyelik eşya olarak ise, yine adaya özgü seramiklerden satın alabilirsiniz.

Yunanistan Atina Yakın çevre gezilecek yerler Korinthos

KORİNTHOS

Korinthos: Atina şehrinin güney batısındadır.

Şehir: antik dönemde, Atina şehrinin en büyük rakiplerinden biriydi. Yani, şehir  devletler arasında, birbirine rakip iki şehir devleti. Ancak, şehir, Atina’nın birçok özelliğini taklit etmekten de geri kalmamış. Örneğin: şehir, Atina gibi, üzerinde dini tapınakların bulunduğu bir tepenin çevresinde kurulmuş.

Evet, uzun yıllar, Atinalılar ile savaşan Korinthoslular: özellikle, MÖ.8 ve 5’nci yüzyıllar arasında, ihtişamlı bir kent haline gelmiştir. Bu görkem, Helenistik  dönemde de devam etmiştir. MÖ.197 yılında, Romalılar, Makedonyalıları yenince, şehir, bölgenin merkezi haline gelir. Ancak, bu kez Romalılar ile karşı karşıya gelirler ve kent yok olur.

Yaklaşık 100 yıl boş kalan kent bölgesi, MÖ.44 yılında, Roma imparatoru Julius Caesar tarafından yeniden inşa edilir. Böylece: şehir, Roma eyaletinin başkenti olur. Hatta, Roma konsülü, burada ikamet etmeye başlar. Hz. İsa’nın havarilerinden Aziz Paulus, MS.50-51 yılları arasında, bu kenti ziyaret eder. Takip eden tarihi süreçte, şehir yine düşman saldırıları ve birçok depremden olumsuz etkilenir.

Evet, günümüzdeki Korinthos kenti: yukarıda öneminden söz ettiğim antik Korinthos kentinden daha farklı bir yerde  kurulmuş. Korinthos şehrinden güneye  doğru ilerlediğinizde, antik şehrin kalıntılarına ulaşabilirsiniz.

Antik Korinthos bölgesinde görebilecekleriniz şunlar:

Apollan Tapınağı

Bölgeye yaklaştığınızda, ilk göreceğiniz yer burası. Hemen karayolunun kıyısında, yüksekçe bir tepe üzerinde. MÖ.6’ncı yüzyılda yapılmış ve Dor düzeni bir tapınaktır. Antik şehrin en eski yapısı olarak önem kazanır.

Lekhaion Yolu

Roma döneminden kalma. Üzerindeki mermerlerde hala el arabalarının tekerlek izleri görülüyor.

Bema

Aziz Paulus’un, Roma valisi, yani konsülünün huzuruna çıktığı yer.

Müze

Burada da, bazı ilgi çekici buluntular görülüyor.

Akrokorinthos

Antik şehrin en yüksek yeri. Atina şehrindeki Akropolis taklit edilmek istenmiş bir yapılaşma. Buraya çıkmayı sakın ihmal etmeyin. Bu yüksek yer, MÖ.7’nci yüzyıldan bu yana, çeşitli savunma  tesisleriyle güçlendirilmiştir.

Özellikle, Bizans ve Osmanlı dönemlerinde, çevresi, yüksek taş duvarlarla çevrilmiştir. Zirvede yani bu surların içinde ise: Aphrodite tapınağı, erken dönem Hıristiyan bazilikası, Bizans su sarnıçları, Frenk isimli bir kule, Osmanlı cami ve çeşmeleri görülüyor.

Tüm bunlardan söz ettik te, buradaki meşhur bir deniz kanalından söz etmemek mümkün değil.

Korint kanalı.0
Yunanistan Atina Yakın çevre gezilecek yerler Korinthos Kanalı
Korint kanalı.2
Yunanistan Atina Yakın çevre gezilecek yerler Korinthos Kanalı
Korint kanalı.1
Yunanistan Atina Yakın çevre gezilecek yerler Korinthos Kanalı

KORİNTHOS KANALI

Korint kanalı Atina şehrine 80 km uzaklıktadır. Kanal: bulunmadığı dönemlerde, yöredeki şehir devletlerinin gemileri, Akdeniz’in, özellikle kışın aşırı dalgalı sularında, zor şartlarda yolculuk yapıyorlarmış.

Antik Yunanlılar, dev gemilerini 6 km. genişliğindeki, kıstak bölgesinden geçiriyorlarmış. MS.67 yılına gelindiğinde ise, Roma İmparator Neron, bu kıstak bölgesinde bir kanal yapımını başlatır. Ancak, bu kanal, 1825 yıl boyunca tamamlanamaz. 1893 yılına gelindiğinde kanal tamamlanarak hizmete açılır.

1940 yılına kadar faaliyette bulunan kanal, çeşitli çökmeler nedeniyle 4 yıl kapalı tutuldu. En büyük çökme ise 1923 yılında oldu. 1944 yılında ise, geri çekilen Alman ordusu, yanları patlattı ve kanal yine kapandı ve 1944-1949 yılları arasındaki 5 yıllık süreç temizleme faaliyetleriyle geçti.

O patlamadan önce, Almanlar onarımı daha zor hale getirmek için, kanal içine demiryolu araçlarının önemli bir bölümünü attılar.

Kanalın uzunluğu 6343 metredir. Kanalın derinliği: 70 metre, genişliği 25 metre, yüksekliği 8 metredir. Kaya duvarlar, deniz seviyesinden 90 metre yükselir. Büyük gemiler, römorkörler tarafından çekilir.

Günümüzde çoğunlukla turist gemileri tarafından kullanılır. Yılda, kanaldan 15.000 gemi geçtiği söyleniyor. İki körfez arasında, aynı anda, sadece bir gemi geçişi sağlanabilmektedir.

Evet günümüzde kanal sadece uluslar arası nakliye için bir düğüm değil, aynı zamanda bir turistik ziyaret yeridir ve her yıl yüzlerce turist kanalı ziyaret ederek, bu büyük projeyi izlemekte, bungee jumping aktivitelerine katılmaktadır. Kanaldaki köprünün yükselişini ve bazı balıkların köprünün üzerinde çırpınışlarını göreceksiniz.

ARGOLİS

Korinthios modern şehrinden güneye inen karayolu kullanılarak gidiliyor. Korinthios antik kentinin ise, yaklaşık 60 km. güneyinde kalıyor.

MÖ.15 ve 11’nci yüzyıllarda: burası, dünyanın en önemli merkezlerinden biri haline gelmiştir. Çünkü: Mykenai imparatorluğu, bu topraklar üzerinde kurulmuş ve Yunanistan anakarası ile, Kuzey Ege adalarına kadar ulaşan bir hakimiyet alanına ulaşmıştır. Bunların askeri gücü, her ne kadar Homeros tarafından yazılmış olmasına rağmen, sanatsal açıdan ulaştıkları üst düzey, arkeolojik kazılar yapılana kadar bilinmiyordu.

Mykenai kenti kalıntıları, bizim Troya hazinelerini çalan, hırsız arkeolog Schliemann tarafından; kazılmış ve Korinthos kendinin güneyinde kalan bu korunaklı vadide, binlerce yıl yıkıntılar altında kalan kalıntılar ortaya çıkarılmıştır. Ancak, bölge tamamen unutulmuş ve kalıntılar bu yüzden, binlerce yıl mezar soyguncularının talanına uğramamıştır.

Kalıntılar arasında kazı yapıldıkça:

Bir sürü kral mezarı bulundu. Ancak, biraz önce de söz ettiğim gibi, mezar soyguncularından kurtulan bu mezarlardaki iskeletler, olduğu gibi duruyordu. Hatta, yüzleri, saf altın maskeler ile örtülüydü. Aile mezarlarında, zarif heykeller bulundu.

Ayrıca, karmaşık takılar vardı. Tüm bunlar, ünlü kral Agamennon’un dünyasını, günümüze taşır özellikler gösteriyordu. Evet, çıkarılan tüm bu eserler, Schlieman tarafından, çalınarak Yunanistan dışına çıkarılmamış ( çünkü karısı Yunanlı idi) ve Atina’ya götürülmüş ve Ulusal Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.

Evet, bu küçük Mykenai arkeoloji bölgesinde görebilecekleriniz şunlar:
Kiklop Duvarları

Bu  duvarlar, birbiri üzerine mükemmel bir hassasiyetle yerleştirilmiş, kaba yontulmuş, dev granit bloklardan oluşmuştur. Kiklop duvarları denmesinin ismi ise, şehrin düşmanlarının, bu duvarları yapanların insanlar olmadığına inanmalarının istenmesi, bu duvarların tek gözlü mitsel devler olan “Kykloplar” tarafından yapıldığına inanmalarının istenmesidir.

Dış duvarlar: MÖ.1250 yılından kalmadır. Bu duvarlarda bulunan “Aslanlı Kapı” kullanılarak, “iç tapınak” bölgesine geçilir. Aslanlı kapı: günümüz itibarıyla, Avrupa kıtasında bilinen en eski anıtsal heykeldir. Evet, Aslanlı kapıdan geçiyorsunuz ve karşınıza: kraliyet mezarlarının bulunduğu “A Mezar Bölgesi” geliyor. Daha sonra ise, Kraliyet Saray kalıntılarını görmek için, yerleşim yerinin tepesine tırmanmanız gerekiyor.

Duvarların dışında, birçok mezar daha bulunuyor. Bu mezarlardan en göze çarpanı ise: “Atreus Hazinesi” olarak da isimlendirilen “Agamennon Mezarı” dır. Burasını, Ankara-Polatlı yakınlarındaki Gordion antik kentindeki kral Midas mezarına benzettim.

NAVPLİO

Bu sahil kasabası: Mykenai arkeoloji bölgesinin, güneyinde, buraya araba ile 20 dakika uzaklıktadır. Yüzyıllar boyunca, stratejik önemi nedeniyle öne çıkmıştır. Yüksek Palamidi kayalığında, Bizans ve Venedik dönemlerinden kalan kaleler var. Özellikle, 1828-1834 yılları arasında, Yunan bağımsızlık savaşı sonrasında, bağımsız devletin ilk başkenti burada kurulmuştur.

Kasabanın sokaklarında: tavernalar, limanda balıkçı tekneleri ve taze deniz ürünlerinin pişirilerek sunulduğu restoranlar var. Sahilde, kasaba halkı gibi, akşamları siz de gezinti yapabilirsiniz. Kasabanın hemen karşısında, dalgakıran açıklarında “Bourtzi” adası var.

Burada görebilecekleriniz şunlar;

Epidauros Tiyatrosu

Bu yapı, MÖ.3.yüzyılda yapılmıştır. Seyirci kapasitesi, 12.000 kişi. Gayet güzel korunarak günümüze kadar ayakta kalabilmiştir. Özellikle, akustiği muhteşem. Sahnede fısıltı halinde yapılan konuşmalar, en üst oturma sıralarından rahatlıkla duyuluyor. Tiyatro da, günümüzde de çeşitli etkinlikler düzenleniyor.

Yunanistan Atina Yakın çevre gezilecek yerler Daphne

DAPHNE

Atina şehir merkezinin, 10 km. batısındadır.

Burada: daha önceki dönemlerde bir Apollon Tapınağı bulunan yerde, “Daphne Manastırı” var. Bu manastır, MS.5.yüzyılda yapılmıştır. 11’nci yüzyılda ise, yapıya, etkileyici mozaikler eklenmiş. 16’ncı yüzyılda ise, Ortodoks keşişler tarafından, Manastır yeniden inşa edilmiştir.

Kilise yapısında: taş ve kiremitten yapılmış bir kubbe var. Ancak, burada görülebilecek en ünlü objeler: iç kısımdaki dekorasyonda kullanılan mozaikler ve ana girişte bulunan “İsa” mozaiği.

Yunanistan Atina Yakın çevre gezilecek yerler Delphoi

DELPHOİ

Atina şehrinin, yaklaşık 3 km. kuzeybatısında bir yer. Tarih meraklılarının ilgisini çekebilecek bir yer, gitmenizi öneririm.

Burası: Apollonun Delphoi kehanet merkezi olarak  da biliniyor. MÖ.8 ve MS.4’ncü yüzyıllar arasında, etkinliğini sürdürdü. Özellikle, antik dönemde, Yunan dünyasının dini merkezi olarak öne çıktı.

İnsanlar, kara ve deniz yolu ile, tanrılara danışmak için buraya geliyorlardı. Hatta, devletle ilgili hiçbir karar, buradaki kahinlere danışılmadan alınmazdı. Kahin ise: yaşı 50’den büyük, Apollon Tapınağında, üç ayaklı bir sehpada oturan kadındı. Kahin kadın, transa geçtiğinde, tanrı Apollonun onun bedenine girdiği söylenirdi. Bu anda, söylediği belirsiz sözler, tapınak rahipleri tarafından, danışmaya gelen kimselere yorumlanırdı.

Burada görebilecekleriniz:

Roma Agorası, burada, hacılar birkaç dakika uzaklıktaki tapınak için malzeme ve bağış topluyorlarmış. Roma Agorasının yukarısında, birçok hazinenin ve Apollon Tapınağının kalıntıları bulunuyor.

Hemen yakında ise, hacıların danışmadan önce, kendilerini temizledikleri “Kastalyan Pınarları” bulunuyor.

Burada, güzel bir de müze var. Müzede: heykeller ve bölgede bulunan eserler sergileniyor. Güzel objeler var, ziyaret etmenizi öneririm. Müzede sergilenen eserlerin en önemlisi: Charioteer’in, MÖ.5’nci yüzyıldan kalma bronz heykeli. Ayrıca: MÖ.6’ncı yüzyıldan kalma; gümüş boğa heykeli görülüyor.

Yunanistan Xanthi-İskeçe

İskeçe.0
Yunanistan Xanthi İskeçe

Buraya: “bin bir rengin şehri” de deniliyor. Düzlük bir alanda kurulan şehir, eski ve yeni şehir olarak, iki kısımdan oluşuyor. Eski İskeçe: dağın yamacında kurulmuş, dar sokaklardaki Türk evlerinden oluşuyor. Her mahallede, bir cami var. Şehir merkezinde ise, 5-6 civarında cami bulunduğu söyleniyor.

Kavala-İskeçe arasındaki karayolu uzaklığı: 55 km. dir. Yol boyunca, kendinizi Anadolu’nun bir bölgesinde ilerliyormuş gibi hissedebilirsiniz. İskeçe şehrinin arka kısmındaki dağ üzerinde ilerleyen küçük yoldan gidildiğinde, birçok spor yapan insan ve kiliseler görebiliyorsunuz.

İskeçe ismi: “Eskice” sözcüğünden gelmektedir. Osmanlılar döneminde, burada iki tane yerleşim yeri varmış. Bunlar: Eskice ve Yenice olarak isimlendiriliyormuş. Yine aynı dönemde, Yenice denilen merkez, büyük bir yangın sonucu yok olunca, buradaki insanlar bugünkü İskeçe merkeze
taşınmışlardır. Bu yangın felaketine uğrayan Yenice, günümüzde bir köy olarak bulunmaktadır. Evlerinde ise, mutlaka balkon bulunmaktadır. Şehirde, balkonsuz ev bulunmuyor. Özellikle: bahar ve yaz aylarında, balkonlarından çiçekler sarkmaktadır.

Yunanistan ülkesinde: Gümülcine ve Dedeağaç ile birlikte, Türklerin en çok barındığı şehirlerden biridir. Ancak: Lozan Barış Anlaşması ardından, buradaki Türk nüfusun büyük bölümü, mübadeleye tabi tutulmuştur.

Günümüzde: İskeçe şehrinde: her yıl Şubat ve Mart aylarında: Karnaval düzenleniyor. Karnaval muhteşem güzel, buraya karnaval zamanı gitmenizi öneririm. Ayrıca: Eylül ayında, “Kasaba Festivali”  düzenleniyor. Ayrıca, her cumartesi günü düzenlenen kent pazarı da, çevreden gelenlerin ilgisini çekiyor.

TARİHİ

Şehrin tarihi geçmişi: MÖ.880 yıllarına kadar uzanıyor. Ancak, konumu itibarıyla, şehir, Batı Trakya’nın tüm savaşlarını ve yıkımlarını yaşamıştır.

1363-1912 yılları arasında ise, yüzyıllar süren Osmanlı egemenliği görülür. Osmanlılar: 1363 yılında Çirmen Zaferi sonucu burayı ele geçirmişlerdir.

1715 yılında, İskeçe, tütün üretimiyle önem kazanmıştır.

1829 tarihinde, iki büyük deprem, şehri olumsuz olarak etkiler. Bunun sonucunda, şehir yeniden yapılandırılsa da, birçok tarihi yapı eski özelliklerinden uzaklaşmıştır. Ancak, yine de, Yunanlılar, Avrupa Birliğinden sağladıkları fonlar ile, şehrin bu tarihi yapılarını ve diğer birçok yapıyı: özellikle cepheleri gayet güzel şekilde restorasyona tabi tutmuşlardır. Yani: muhteşem fotoğraf kareleri yakalayabilirsiniz.

1920 yılında ise, referandumla, Yunanistan’a bağlanmıştır.

EĞLENCE

Şehirde, çok sayıda: restoran, taverna ve bar bulunuyor. Barlar sokağına gidebilirsiniz ve hatta meraklısı için, şehirde bir de  “Casino” var. Ama, tavernalarda genellikle garsonlar pek hareketli değildir.

NE YENİR

İskeçe bölgesinde, geleneksel lezzetlerden tatmak isterseniz: size önerebileceğim restoran “Peramsa” dır. İskeçe: tatlıları ve kuruyemişleriyle öne çıkan bir yer. Özellikle: şehir meydanında, tatlıcı dükkanları var. Burada, Yunan peynirleri de çok ünlü.

NE SATIN ALINIR

Buradan, mutlaka kurabiye satın almalısınız. Yukarıda sözünü ettiğim gibi, şehir meydanındaki tatlıcılara mutlaka uğramalısınız. Kurabiye ise, bademli un kurabiyesi denilebilecek türdendir.

Ama, unutmayın ki, bir pazar günü buraya gittiyseniz, her yerin kapalı olduğunu göreceksiniz. Hafta içi günlerinde ise: dükkanlar saat: 09.00 ile, öğleden sonra 2 arasında açık kalıyor. Yani: saat 14.00’den sonra siesta yapmaya gidiyorlar ve dükkanların hepsi kapanıyor.

iskeçe.1
Yunanistan Xanthi İskeçe
iskeçe.3
Yunanistan Xanthi İskeçe
İskeçe.1
Yunanistan Xanthi İskeçe

GEZİLECEK YERLER

Yunanistan Xanthi İskeçe İskeçe Meydanı

İSKEÇE MEYDANI

Dar sokaklardan geçerek, İskeçe meydanına ulaşın ve burayı gezin. Burası, şehrin tam ortasında, genişçe bir meydandır. Bu meydanı süsleyen görkemli bir saat kulesi var. Meydanda, çok miktarda kafeterya ve restoran bulunuyor. Meydandaki mekanlardan birinde oturup, Türk kahvesi içmelisiniz ki, Yunanlılar buna Yunan kahvesi diyorlar.

Meydanın hemen batı yönünde, bir kilise var.

Yunanistan Xanthi İskeçe Saat Kulesi
İskeçe.saat kulesi.2
Yunanistan Xanthi İskeçe Saat Kulesi
iskeçe.saat kulesi.1
Yunanistan Xanthi İskeçe Saat Kulesi

SAAT KULESİ

Şehirde, Osmanlı döneminden kalma yapıdır. Aslında, şehirde Osmanlı döneminden kalma, iki tane saat kulesi bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi: Pazar Yeri Camisinin yanındaki saat kulesidir ki, bu kule, 1943 yılında Bulgarlar tarafından yıkılmıştır. Günümüzde, bu kulenin yalnızca resimleri görülmektedir. Diğer saat kulesi ise, şehir meydanındadır ve günümüzde
ayaktadır. Bu saat kulesi: 1870 yılında, İskeçe’nin önde gelen ailelerinden, Hacı Emin Ağa tarafından yaptırılmıştır.

İskeçe Belediyesi: 1972 yılında, Şehir Meydanındaki bu saat kulesini: Türk-Osmanlı kültür mirası olması nedeniyle,  yıkmaya kalkmış, ancak halkın tepkileri sonucu, yıkılma engellenmiştir. Ancak, kule yıkılamamış olmasına rağmen, kitabeleri yok edilmiştir.

Yunanistan Komotini-Gümülcine

Yunanistan Komotini Gümülcine

 

E-90 karayolu üzerindedir. Ayrıca, şehrin güneyinden Egnatia otoyolu geçmektedir.

Batı Trakya bölgesinin en merkezi şehridir. Deniz kıyısında değil, içeride kalıyor. Şehrin Gümülcine isminin: bölgeye ilk yerleşen insanlardan olan “kömürcü nine” den geldiği söylenmektedir.

Diğer bir söylentiye göre: Yunan hekimlerinden Bilkos: cüzam hastalığına yakalanan kızı Rumçine’yi, bu şehre gönderir. Gümülcine şehrinin havası ve suyu, kızın hastalığını iyileştirir ve Rumçine’de, bu şehri imar ettirir. Yunanlılar, bu şehre, Rumçine adını vermişlerdir. Osmanlı-Türk yönetiminde ise, bu isim, Gümülcine olarak değiştirilmiştir.

Geçmişte, şehrin merkezinden bir nehir geçmekte iken, bu nehrin yarattığı seller nedeniyle, daha sonra şehrin ana caddeleri değiştirilmiştir.

Nüfus, yaklaşık 40 bin kişidir. Ancak, nüfusun büyük kısmı Yunanlı olmasına rağmen, yine de bir Türk şehri olma kimliğini halen korumaktadır. Nüfusun % 40’ı Türklerden oluşmaktadır. Zaten: camilerin minarelerin silüetleri gökyüzüne yükseliyor ve ayrıca yollarda dolaşırken, rahatlıkla, geleneksel kıyafetleri içindeki Türkleri ve Türkçe konuşan insanları görebiliyorsunuz.

Şehir: Trakya Demokritos Üniversitesine ev sahipliği yapmaktadır. Üniversite, 1973 yılından beri, burada konuşlanmıştır.

Yunanistan Komotini Gümülcine

TARİHİ SÜREÇ

Gümülcine şehrinde, MS.4’ncü yüzyılda, İmparator I. Theodosius tarafından inşa edilen Bizans kalesinde, ilk yerleşimciler yerleşmiştir.

Şehir: 1361 yılında, Osmanlılar tarafından ele geçirilir ve 1913 yılına kadar olan yüzlerce yıl boyunca idare edilir. Aynı yıl: Bükreş Anlaşması gereği Bulgarlara bırakılır ve 1920 yılında imzalanan San Remo anlaşması gereğince ise; Yunanistan’a bırakılır.

Yunanistan Komotini Gümülcine Gezilecek Yerler

GEZİLECEK YERLER

Şehri, yürüyerek gezmek mümkündür.

 

ESKİ CAMİ

Şehirde, irili-ufaklı yaklaşık 20 cami bulunduğu söyleniyor. Bunlardan 3 tanesi şehir merkezinde ve diğerlerinden daha büyüktür. En gösterişli olanı ise, tek şerefeli mütevazi bir minaresi olan “Eski cami” dir. Gümülcine balık hali yakınında, Eski mahallededir.

Zaten, Eski Mahallede bulunması nedeniyle, Eski cami ismi verilmiştir. Oysa, diğer cami, yani Yeni cami, bu camiden 25 yıl önce yapılmıştır. Caminin güney kısmında, Gazi Evrenos Bey İmareti ve kuzeyinde de, yakın geçmişte yıktırılan bir tarihi hamam bulunmaktadır.

Cami: 1608-1610 yılları arasında yapılmış ve 1678 ile 1855 yıllarında onarım görmüştür. Özellikle: 1855 yılında, Sultan Abdülmecit dönemindeki onarım da, cami genişletilerek bugünkü görünümüne kavuşmuştur.

Caminin tek kubbesi: kiremitle örtülmüştür. Haziresinde ise, Sultan IV. Murat’ın torunu Mehmet Bey gömülüdür. 1912 yılına kadar, caminin tek şerefeli bir minaresi bulunuyormuş. Ancak, Bulgarlar bölgeyi işgal ettiklerinde, bu orijinal minare, kaidesine kadar yıkılmış ve çan kulesi haline sokularak, cami, kiliseye çevrilmiştir.

Ayrıca

Gazi Evrenos Bey İmareti gibi, bu camiyi de soymuşlar ve süslemeleri tahrip etmişlerdir. Sultan IV. Murat’ın torunu Mehmet Beyin mezarının üstünde bulunan, kurşun kaplı, zarif kubbeli türbeyi yıkmışlardır. Hatta: daha da ileri giderek, mezarı kazmışlar, çıkardıkları kemikleri toplayarak, Sofya’ya Bulgar kralı Ferdinand’a
göndermişlerdir.

Evet: cami, 6 yıl boyunca kilise olarak kalır. 1919 yılında, Trakya bölgesi Yunanistan’ın hakimiyetine girince, o dönemdeki azınlıkların müracaatı üzerine, Fransız Komutan General Sharpi tarafından tekrar Türk cemaatine verilir ve eski kaidesi üzerine, bugün görülen iki şerefeli minaresi yapılarak, cami olarak kullanılmaya başlanmıştır. Yine, Balkan Savaşında, Bulgarların tahrip ettikleri iç süslemeler ise, 2002 yılında, Kütahya Çinileriyle yeniden yapılmıştır.

Bu caminin hemen yanında, eski Türk mimarisi özelliklerini gösteren, bir yapı daha var.

Yunanistan Komotini Gümülcine Gazi Evrenos Bey İmareti

GAZİ EVRENOS BEY İMARETİ

Şehir merkezinde, Eski caminin hemen arka tarafındadır. Osmanlı-Türk mimarisinin ilk örneklerinden sayılmaktadır. Gümülcine’nin, 1361 yılında, Gazi Evrenos Bey tarafından fethinin ardından: 1365-1385 yılları arasında yapılmıştır.

İmaret: kısaca “aşevi” yani ihtiyaç sahiplerinin ağırlandığı bir kurumdur. Bünyesinde: cami, okul, misafirhane bulunan bir komplekstir. İmaret, Osmanlı döneminden kalma olmasına rağmen, yıllarca: şehrin Elektrik İdaresi tarafından, santral olarak kullanılmış, büyük hasar görmüş ve günümüzde “Hıristiyanlık Müzesi” olarak kullanılıyor.

Bu müze içinde ise: Hıristiyanlık figürleri ve ikonalar sergileniyor. Yapı: kiremit çatılı, kubbeleri ve heybetli yuvarlak kirişleriyle dikkat çekiyor.

Yunanistan Komotini Gümülcine Yeni Cami
Yunanistan Komotini Gümülcine Yeni Cami

    

YENİ CAMİ

Şehir merkezinde, çarşının orta yerindedir. Bu nedenle, sosyal hayatın bir parçası olmuştur. Yapılış tarihi ve yaptıranı bilinmemektedir. Ancak, muhtemelen 16’ncı yüzyılın sonlarında ve Defterdar Ekmekçizade Ahmet Efendi Paşa tarafından yaptırıldığı düşünülmektedir. Hatta: orta kapısı üzerinde bulunan kitabede: III. Murat döneminde, Defterdar Ahmet Paşa tarafından, 1585 yılında yaptırıldığı yazılıdır.

Kubbeli ve yanında, tek şerefeli bir minaresi görülüyor. Avlusunda ise, Osmanlı dönemi izlerini taşıyan, büyükçe bir mezarlık var. İçinde nadir İznik çinilerini barındırmaktadır. Motiflerle süslenmiş iç kısmı, muhteşem güzeldir. Türkiye sınırları dışında bulunan, en iyi korunmuş Türk çini sanatının örneğidir.

Bu arada: Yeni caminin hemen yanındaki, Osmanlı mimarisiyle yapılmış ;” Müftülük Binası” görülüyor. Ayrıca: yine külliyenin içinde: üstü kurşun örtülü kitaplık, ders odaları, oturma odaları, mezarlık, çeşme ve türbe bulunmaktadır.

 

SAAT KULESİ

Yeni caminin hemen yanında-bahçesindedir. Yapımına: Sultan II. Abdülhamit döneminde: 21 Ekim 1884 tarihinde başlanmış ve 10 Ekim 1885 tarihinde tamamlanmıştır. Yaptıran ise: Gümülcine Sancak Yöneticisi Abdulkadir Kemali Paşa’dır.

Bina: dört katlı bir yapıya sahiptir. Aşağıdan yukarıya doğru, her katta biraz daha daralmaktadır. Üçüncü katın üst kısmına yerleştirilmiş bir saat kadranı, zamanı göstermekte ve bugün hala çalışırlığını sürdürmektedir.

Kulenin orijinal kitabesi, halen üzerinde durmaktadır. En son olarak: 1997-1998 yıllarında onarımdan geçirilmiştir. Kulenin çevresindeki sokaklarda: Osmanlı mimarisiyle yapılmış dükkan ve evler görebilirsiniz.

Yunanistan Komotini Gümülcine Heart of The City

HEART OF THE CİTY

Şehrin orta yerindedir. Burada; yaprak dökmeyen ağaçların bulunduğu büyük bir park var. Parkta: 15 metre yüksekliğinde, kılıç şeklinde, “Kahramanlar Anıtı” görülüyor. Bu anıt, savaşlarda hayatını kaybeden Yunan askerleri anısına, 1967 yılında dikilmiştir.

Kılıç anıtının hemen karşısında, buraya kadar gelmişken, mutlaka uğramanızı önereceğim bir yer var. “Nedim Pastaneleri”. Evet, bunlar, tatlıları ile günümüzde, bütün Batı Trakya ve hatta Yunanistan’da meşhur olmuşlar ve özellikle sucuklu lokumları harika.

Özellikle geceleri, buradaki “Orta kare” yani “Plateia İrinis (Barış Meydanı)” öğrenciler tarafından hareketlendiriliyor. Bölgede: ayrıca mağazalar, dükkanlar, süpermarketler, sinema kompleksi, kafeterya ve restoranlar bulunuyor. Parkın diğer ucunda: küçük Aziz Paraskevi Kilisesi var.

 

BİZANS KALESİ

Gümülcine içinde: eski bir kalenin var olduğu, Gümülcineliler tarafından bilinmektedir. Bu kalenin içinde, II. Dünya Savaşından önce, Yahudiler oturuyormuş. Burada, bir de Sinegog’ları bulunuyormuş.

Edinilen bilgilere göre, bu kale: 380-385 yılları arasında, Bizans imparatoru I. Theodosius tarafından yaptırılmıştır. Yan tarafta, kapısı üstünde, tuğladan örülmüş yazılar görülmektedir. Burada: Epidosio ismi yazılıdır. Kale hakkında başka bir söylentiye göre ki, bu Evliya Çelebi yazıtlarında öne sürülmektedir: “ Gümülcine kalesi, Gümülcin adında Çinli bir Yahudi tarafından yapılmıştır. Yahudi, buraya gelmiş, buranın havasını beğenmiş ve yaptığı kalenin çevresi, yerleşim merkezi olunca da, buraya Gülümcin’den “Gümülcine” ismi verilmiştir.

Kalenin kalıntıları, günümüze kadar ulaşmıştır. Harap bir durumdadır. Yahudi havrası da, harap bir halde, ayakta durmaktadır. Buradan çıkarılan eserler ise, Gümülcine Arkeoloji, Bizans ve Folklor Müzelerinde sergilenmektedir.