İspanya Malaga

İspanya Malaga


Malaga denilince insanların ilk aklına gelenler: Costa del Sol denilen yerde bulunan muhteşem plajlardır. Genelde insanlar bu plajlardan yararlanmak ve denize girmek için bölgeye gelirler. Ancak, bu sırada, şehir merkezindeki birkaç tarihi kalıntıyı ve anıtı ziyaret ederler.

İspanya Malaga

ULAŞIM


Malaga şehrinde “Malaga Costa Del Sol” havaalanı bulunmaktadır. İspanya’nın en işlek dördüncü havaalanıdır. Yani, birçok yer ile bağlantılıdır. THY, Malaga şehrine doğrudan uçuşlar düzenlemektedir.

Çarşamba, Cuma ve Pazar günü düzenlenen seferler, İspanya’daki dördüncü varış noktası olarak, 2011 yılında başlamıştır. Yolculuk yaklaşık 4 saat sürmektedir.

Malaga şehrinde tren bağlantıları “Malaga-Maria Zambrano Tren İstasyonu” ile karşılanmaktadır. Buradan “AVE” yüksek hızlı tren sistemi hareket etmektedir. Bu hızlı tren sistemi, İspanya’da mevcut 18 şehir ile bağlantılıdır.

Malaga şehrine otobüs ile ulaşmak isterseniz: bu kez şehir merkezine on dakika uzaklıktaki “Malaga Otobüs İstasyonu” kullanılır. Buradan, toplu taşım otobüsü ile, şehir merkezine ulaşmak mümkündür.

İspanya Malaga

GENEL

Yarım milyondan fazla nüfusu ile, Endülüs bölgesinde Sevilla şehrinden sonra, ikinci en büyük şehirdir. İspanya’nın ise en kalabalık altıncı büyük şehridir.

Malaga, ziyaretçilerin ana giriş kapısıdır.

Şehrin kültürel yapısının en büyük şahsiyetleri: Uluslar arası üne sahip ressam ve heykeltıraş “Pablo Picasso” ve aktör “Antonio Banderas” ın bu şehirde doğmuş olmasıdır. Öte yandan: Kübalı besteci Ernesto Lecuona, başyapıtı olan “Malaguena” adlı yapısının ismi, bu bölgeden alınmıştır.

Birçok resmi kurumun idari merkezidir ve yurt dışı konsolosluklarını veya onların temsilciliklerini bulabileceğiniz yerdir. Malaga limanı, İspanya’nın en önemli limanıdır.
Birçok kişi, Costa del Sol de tatil yapmak için Malaga ya uçup şehrin kendisini gezmeye tenezzül etmese de Malaga en azından yarım günlük bir keşif hak eder.

Evet, Malaga şehrinin en büyük özelliği: Akdeniz sahilinde “Costa del Sol” yani “Güneş Sahili” üzerinde olmasıdır. Costa del Sol sahilinde nispeten dar bir şerit içinde şehirleşme görülür. Malaga şehirleşmiş bölgesini: birbirine bitişik olan, sahildeki: Rincon de la Victoria, Torremolinos, Benalmadena, Fuengirola, Alhuirin de la Torre, Mijas, Marbella ve San Pedro Ancantara adlı şehirler oluşturur. Malaga şehir merkezinden, bu yerleşimlerin en yakın yeri 20 dakika, en uzak yeri 45 dakika uzaklıktadır.

Malaga-Cebelitarık boğazı arasındaki uzaklık: 100 km. ve şehrin Kuzey Afrika sahillerine olan uzaklığı ise, 130 km. dir.

İKLİM

Şehirde, Subtropikal Akdeniz iklimi hakimdir. Buna bağlı olarak: kışlar ılıman ve yazlar sıcak geçer. Malaga şehrinde güneş yılın 300 günü görülmektedir. Yağış ise, yalnızca 50 gün sürer. Burayı ziyaret etmek isterseniz, aşırı sıcak Temmuz-Ağustos ayları dışında ziyaret edebilirsiniz. Ancak: yoğun yağmur dönemiyle karlışabilirsiniz. Özellikle kışın buraya gitmeyi düşünürseniz, yanınıza yağmurluk almanız şart.

 

TARİHİ

Malaga’nın tarihi, şehri Akdeniz in ana limanı olarak kuran Fenikelilere kadar uzanır. Yani, dünyanın en eski şehirlerinden birisidir. Fenikelilerin burada yerleşim yeri kurmalarının en büyük nedeni, yakınlardaki “tuz” yataklarıdır ve bu tuz, balık tuzu olarak kullanılmıştır.

Bu rol Magribiler ve Hıristiyanların dönemini de geçerek bugünlere kadar devam etmiştir.
Fenikeliler aynı zamanda şehrin tatlı ve sertleştirilmiş şaraplarıyla büyüyüp gelişen bağcılık kültürünü de ortaya koymuştur.

Ancak, bu sanayi 19. yüzyıldaki asma biti salgını nedeniyle yıkıma uğramıştır. Larios ailesi, bugün halen anonim sınavlarda İngiliz markalarına fark atan damıtılmış Malaga cini ile daha iyi iş çıkarmıştır.

Şehir İspanya’nın ve hatta 20. yüzyılın en ünlü ressamı Picosso’nun da doğum yeridir ve iç savaş döneminde Barselona dan sonra en çok kavga sebebi olan cumhuriyetçi istihkamıdır.

Alameda Principal nehir yatağı ve Carreteria ile Alamos yollarının sınır oluşturduğu şehir merkezi, cadde ve sokaklardan oluşan kalabalık bir yerdir.

Malaga aynı zamanda bir bahçe şehridir ve en büyük bahçesi Paseo del Parque dir.

FERİA DE AGOSTO-MALAGA FUARI

“Feria de Agosto” yani “Ağustos Fuarı” her yıl, Malaga şehrinde, Ağustos ayında yapılır. Kutlamaların temelinde: Katolik hükümdarlar (İsabella ve Ferdinand) tarafından, 18 Ağustos 1487 tarihinde, Malaga şehrinin ele geçirilmesi bulunmaktadır.

İlk kutlamalar: Ağustos 1491 tarihinde gerçekleşir. Ertesi yıl ise, 18 Ağustos günü kutlamalar yapılır. 17’nci yüzyılda, kutlamalarda havai fişekler ve roketler kullanılmaya başlandı. 1887 yılından sonra ise, fuar şehrin çeşitli yerlerinde kutlanmaktadır.

Başlangıçta: su bulunan “Muelle de Heredia” yakınlarında iken sonradan “Parque de Malaga” bölümü kullanılmaya başlanmıştır.
Günümüzdeki kutlamalar: Cuma günü gece yarısından hemen sonra b aşlar ve Pazar gecesi biter. Toplam: 10 gece ve 9 gün kutlamalar sürer.

Kutlamalarda çeşitli eğlenceler düzenlenir. Şehrin tarihi merkezinde “Feria de dia” yani “Day Fuarı” açılır. Akşamları ise “Feria de la Noche” yani “Night Fuarı” düzenlenir. Fuar sırasında: şehir merkezindeki sokaklar: çiçek görünümlü kağıt fenerlerle bezenir.

Çocuklar ve yetişkinler, müzik ve dans coşkusunu yaşarlar. Her yerde, Flamenko müzik sesleri duyulur. Her öğleden sonra: “La Malagueta” da, boğa güreşleri düzenlenir.

Fuar süresince, kentin toplu taşıma düzeni yeniden planlanır ve fuar süresince taşımada hiçbir aksaklık yaşanmaz.

 

MALAGA KUTSAL HAFTA KUTLAMALARI

Bu kutlamalar, 500 yıl boyunca sürdürülmektedir. Kutlamalar: Paskalya Pazar gününden bir hafta önceki Pazar günü başlar ve Paskalya Pazar gününe kadar sürer. Bu kutlamalara katılan “Tronos” olarak isimlendirilen kişiler: sivri şapkaları, uzun mor elbiseleri, taşıdıkları siyah mumlarla dikkat çekerler. Müzik olarak: davul ve trompet çalınır.

İspanya Malaga

MALAGA ŞEHRİNDEKİ GECE-EĞLENCE HAYATI

Malaga şehrinde: gerek sabaha kadar eylenebileceğiniz mekanlar ve gerekse sakin bir yerde dinlenme şansınız bulunmaktadır. Şehirdeki bazı gece kulüpleri hakkında kısa bilgi vermek istiyorum.

Plaza de Uncibay

Granada ve Beates caddeleri arasındadır. Çoğu kişi, gece burada eylenmeyi tercih ederler.

La Malagueta

Arenanın güneyinde, şehrin en modern yeridir ve burada gençler için çeşitli eğlence mekanları bulunmaktadır. Kaliteli barlar, publar ve diskolar vardır. Ayrıca, burada yine geleneksel Endülüs yemeklerini tadabileceğiniz restoranlar bulunuyor.

El Palo

Burada bulunan barlarda, çeşitli ülkelerden gelen öğrencilerle, özellikle Erasmus öğrencileriyle karşılaşabilirsiniz. Dolayısı ile farklı bir hava hissedeceksiniz. Burada: lezzetli tapaslar tadabilir, biranızı içebilirsiniz.

İspanya Malaga

MALAGA-DENİZ KEYFİ

Malaga şehrini ziyaret eder ve denize de girmeyi düşünürseniz: tek öneri “Costa del Sol” yani Güneş Sahilidir.

Burası: çok sayıda ziyaretçi çeker. Çünkü, eşsiz kumsalı ve tertemiz denizi, yörenin en iyilerindendir. Hatta, batı sahilinde gizli koyları ve kayalıkları da keşfedebilirsiniz.

Buradaki plajlar: 35-40 metre genişliktedir, uzunlukları ise 15 km. bulur. Batıdan doğuya bilmek isterseniz, bölgedeki plajlar şunlardır: El Candado, Las Acacias, Barons del Carmen, La Malagueta, San Andres, Misericordia, Guadalhorca. Guadalmar bölgesindeki plajda: çıplaklar için özel bir bölüm bulunmaktadır.

İspanya Malaga

MALAGA ŞEHRİNDE GEZİLECEK YERLER

İspanya Malaga

MALAGA ESKİ TARİHİ MERKEZİ

Burası, güneyde limana ve kuzeyde ise yüksek tepelere doğru uzanır. Her iki tarafından: Akdeniz’e ulaşan “Guadalmedina” ve “Guadalhorce” ırmakları bulunmaktadır.

İspanya Malaga

TEATRO ROMANO-ROMA AMFİTİYATRO

Alcazaba bölgesindeki bu yapı, antik Roma dönemine aittir.

MÖ 27’den MS 14’teki ölümüne kadar Roma İmparatorluğunun 1’nci İmparatoru olarak kabul edilen Augustus’un ilk günlerine aittir. Roma tiyatrosu tamamen kaybolmuş bir halde iken, 1951 yılından itibaren kazılarla büyük kısmı ortaya çıkarılmıştır.

Kazılar sırasında, sahne, orkestra kalıntıları, senatörler ve savea için ayrılan yer, 31 metre yarıçaplı, 16 metre yükseklikte, 13 ayaklı stantlar ortaya çıkarılmıştır. Evet, tiyatro, Alcazaba altındadır. Tiyatroya girip gezebilir ve taş basamaklarda oturabilirsiniz. Giriş ücretsizdir.

GIBRALFARAO KALESİ

Gibralfaro dağı ve çevresinde bir tepede bulunan kale, 1340 yılında Nasıra kralı I Yusuf tarafından, tepeye adını veren bir deniz fenerinin de bulunduğu, Fenike kökenli eski bir çitin üstüne yapılmıştır. Yani, Araplardan kalma bir kaledir. 

Kale deniz seviyesinden 130 metre yüksektedir. Malaga şehrine ve Akdeniz’e bakmaktadır. 

Kale, 1487 yılında Katolik hükümdarlar tarafından kuşatıldı ve Fernando del Catolico, zaferden sonra burayı geçici ikametgahı yaptı. Ayrıca kaleyi şehrin armasının bir parçası olarak belirledi.

Bir süre, İber yarımadasının en zapt edilemez kalesi olarak kabul edildi. İki sıra duvarı ve 8 kulesi vardı. Dış duvarlar, kaleyi Alcazaba ile birleştiren zikzak şeklinde düzenlenmişti.

Kalenin geçmiş dönemdeki en büyük önemi, Katolik krallığına karşı, Malagalı yerli Müslümanların isyanına tanıklık etmiş olmasıdır. Bu isyan üç ay sürmüş ve Kral Ferdinand’ın karısı İsabel’i alıp, şehrin kulesine gitmesiyle bitmiştir. Bu hikaye, yörede uzun zamandır bilinip kulaktan kulağa anlatılmaktadır. 

Gibralfaro dağı eteğinde, Müslümanlık döneminden kalma görkemli bir sur olan Alcazaba ve Alcazaba yokuşunun kuzey yamacında ise Roma Tiyatrosu var. 

Evet, kale günümüzde Malaga şehrinin en çok ziyaret edilen yerlerinden biridir. Günümüzde kalede, devlet tarafından işletilen Paardor otel bulunmaktadır. 

2005 yılında, kalenin bulunduğu tepelik alana: çam ve okaliptus ağaçları dikilmiştir.

           

LA ALCAZABA

Burası, Endülüs döneminden kalma, önemli bir kale ve hükümdar konutudur.

Yapı: şehre hakim bir tepe üzerinde kurulmuştur. Kuruluş amacı: şehrin korsanlardan korunmasıdır.

11’nci yüzyıla gelindiğinde ise, genişletilerek daha büyük olarak yeniden yapılmıştır. Buranın girişinin bitişiğinde, MÖ.2’nci yüzyılda yapılmış bir “Roma tiyatrosu” nun kalıntıları bulunmaktadır. Hatta: Roma dönemine ait bu yapının malzemeleri: Alcazaba’nın bir kısmının yapımında kullanılmıştır.

Kale: denizden yükselen bir tepenin doğu bölümündedir. Çevresinde: palmiye ve çam ağaçlarından oluşan koruluk bölümler bulunmaktadır.

Yapının planı: genel olarak dikdörtkendir. Ancak, meyilli arazide kurulduğu için, araziye uyarak tam kare veya dikdörtgen şekil almaz. Kalın dış ve iç duvarlar vardır. Bu iki duvar arasında ise, üzeri kapalı yollar bulunur.

Bu yollar: kalenin değişik kısımları arasında, korunaklı ulaşım sağlamak için yapılmıştır. Zaten: Alcazaba ve Gıbralfarao kalelerinin arasında da, her iki kaleyi birleştiren, korunaklı yol bulunmaktadır.

Duvarlarda, yer yer dörtgen kuleler görülür.

Kompleksin girişinde: diğerlerinden daha büyük bir kule bulunur. Bu kule altından, kaleye giriş: zikzaklı ve kapılı bir yolla olur. Kalenin dış giriş kapısı olan “Puerta de la Boveda” yani “Kasa kapısı” kaleye girmek isteyen düşman güçlerinin zorlanması için, geriye doğru iki katlıdır, günümüzde burası bir asansör ile aşılmaktadır.

Hıristiyanlar şehri ele geçirince, zaferlerini bu kale kapısında kutlamışlardır. Buradan eşsiz dağ manzarasını izleyebilirsiniz.

Kalenin iç bölümünün giriş kapısı ise: “Puerta de la Boveda” yani “Kasa kapısı” olarak isimlendirilir.

Bu yol üzerinde, birkaç kapıdan geçtikten sonra: güzel bahçeli avlulara gelinir. Bu avlulardaki bahçelerde: güzel kokulu çam, okaliptus ağaçları ile yasemin ve sümbüller bulunmaktadır.

“Puerto da Granada” olarak isimlendirilen iç surlarda da geçtikten sonra: 11 ve 14’ncü yüzyıllar arasında kullanılan “vali sarayı” bölümüne gelinir.

Vali sarayı: bir avlu çevresinde kurulmuştur. Bu avlunun, üç kemerli kenarları vardır ve güney bölümü açıktır, bir yandan bahçeler ve öte yandan deniz manzarası görülür. Sarayın içindeki odalardan bazıları, Hıristiyanların işgalinin ardından sağlam kalarak günümüze ulaşabilmiştir.

Vali sarayının kuzeyinde, bir su değirmeni görülür. Ayrıca: dönerek inilen bir merdivenli, 40 metre derinlikte bir kuyu, bir hamam, çeşitli atölye odaları ve kalenin en kuzey kısmında ise: “Puerta de la Torre del Homonaje” isimli süslü anıtsal bir kapı bulunur.

Buraya ulaşmak için: “Plaza de Aduana” dan kısa bir yürüyüş yapmanız gerekir.

İspanya Malaga
İspanya Malaga

MALAGA PİCASSO MÜZESİ

Giriş ücretlidir. Giriş ücreti: 8 Euro’dur.
Müze: Palacio de Buenavista bölgesinde; “Palacio de los Condes de Buenavista” sarayındadır.

Yapı: 16’ncı yüzyılda inşa edilmiştir. Daha önce burada bir Nasrid dönemi yapısı olduğu tahmin edilmektedir. Çünkü: bu döneme ait bazı kalıntılar görülmektedir. Bu yüzden, yapı: “Ulusal Anıt” olarak ilan edilerek, koruma altına alınmıştır.

Pablo Ruiz Picasso: Malaga şehrinde doğmuş ve 10 yaşında iken Malaga şehrinden ayrılmıştır. Ancak, bu durum, onu olumsuz etkilememiş ve yaşamı boyunca bu doğduğu şehre karşı ilgisi devam etmiştir.

Müze: 2003 yılında açılmıştır. Müzede: Picasso ailesinin üyeleri (üvey kızı Christine ve torunu Bernard) tarafından bağışlanan 285 eser sergilenmektedir. Christina ve Bernard: bu eserlerden 204 tanesini bağışlamışlardır.

Bu eserler: sanatçının gençliğinden ölümüne kadar hayatındaki tüm dönemleri kapsamakta ve yansıtmaktadır. Müzede: Picasso’nun eserlerinin yanı sıra: şehrin kültürel hayatını ifade eden eserler de sergilenmektedir.

Son bir not: Müzenin bodrum katında: şehirdeki en eski kalıntılar olan, Fenikeliler döneminde yapılan sur kalıntılarını görebilirsiniz.

İspanya Malaga

FUNDACİON PİCASSO-PİCASSO DOĞUM YERİ MÜZESİ

2009 yılında, Picasso’nun doğduğu ev: “Museo Casa Natal” olarak ziyarete açılmıştır.

Müze: “Plaza de la Merced” üzerindeki bir evdedir. Picasso’nun doğduğu ve kısa bir süre yaşadığı bu ev yani “Casa Natal” Picasso’nun eserleriyle ilgili sergiler için bir sanat galerisine dönüştürülmüştür.

Eğer sanatçı ve sanatına ilgi duyuyorsanız burayı ziyaret etmenizi öneririm.
Giriş ücretlidir. Giriş ücreti: 1 Euro’dur.

 

MUSEO CARMEN THYSSEN- MÜZESİ

Müze: “Palacio de Villaon da Carmen” sarayındadır. 2011 yılında açılan müzede: 19 ve 20’nci yüzyıl İspanyol ressamlarına ait muhteşem bir koleksiyon sergilenmektedir. Giriş ücretlidir, giriş ücreti 8 Euro’dur.

İspanya Malaga

MUSEO DE MALAGA-GÜZEL SANATLAR VE ARKEOLOJİ MÜZESİ

Müze: La Alcazaba bölgesinde “Palacio de la Aduana” sarayındadır.
Müze: daha önce kurulan iki müzenin birleştirilmesiyle, 2010 yılında kurulmuştur. Güzel sanatlar bölümünde 15 bin civarında ve arkeoloji bölümünde ise 2 bin civarında eser bulunmaktadır.

Müzenin güzel sanatlar bölümü: 1913 yılında, kraliyet kararnamesiyle kurulmuştur. Müzede çalışmaları bulunan bazı sanatçılar şunlardır: Esteban Murillo, Luis de Morales, Luca Giordano, Velazquez, Francisco de Goya, Leon Bonnat, Pablo Picasso.

Müzenin arkeoloji bölümünde: 1930 yılından bu yana, Eyalette yapılan kazılarda bulunan eserler sergilenmektedir. Bunların başlıcaları: Fars dönemine ait ve Fenikelilerden kalmadır.

 

PLAZA DE TOROS D E LA MALAGUETA- BOĞA GÜREŞİ ARENASI

Paseo de Reding bölgesindedir. Malaga şehrindeki boğa güreşleri burada yapılmaktadır. Yapı: 1874 yılında inşa edilmiştir. 1876 yılında, efsanevi boğa güreşçisi Rafael Molina Lagartijo’nun diğerleriyle birlikte mücadele ettiği bir boğa güreşi ile açılmıştır. 

Arena: 9032 seyirci kapasitelidir. Yapının çapı: 52 metredir. Yapıda: 10 ağıl, ahır, atların test odası ve boğa güreşçileri için revir bulunmaktadır. Her yıl Ağustos ayında, burada harika bir boğa güreşi programı bulmak mümkündür.

Çünkü yıllık büyük Boğa Güreşi Fuarı düzenlenmektedir. Günümüzde burada Boğa Güreşi Müzesi var.

İspanya Malaga

MALAGA KATEDRALİ VE MÜZESİ 

Endülüs bölgesinin en değerli Rönesans eserlerinden biridir.

1487 yılında Katolik hükümdarlar İsabel ve Fernando, şehri ele geçirince, şehirde Aljama camiinin bulunduğu yere bir Hıristiyan tapınağı dikilmesini emrederler.

Katedralin yapımına 1525 yılında başlanır ve eksik de olsa 1782 yılında sona erer. 18’nci yüzyıl başında, katedralin yapımı yaklaşık 100 yıl durur.

Çünkü bağımsızlıklarını kazanmak için İngiltere’ye karşı ayaklanan Amerikalılara yardım gönderildiği söyleniyor. (Bunun bir efsane olduğu da iddia edilir, çünkü bu paranın gerçekten de acil bayındırlık işlerini finanse etmek için kullanıldığı kanıtlanmıştır.)

Böylece katedralin yapımı yarım kalır. Bir kule (Güney kule) inşa edilemez. Ayrıca ana cephesi de yarım kalır. 

Kulelerden birinin eksikliği nedeniyle, yapıya “La Manquita” (Tek silahlı kadın) lakabı verilir. 

2012 yılına kadar Endülüs bölgesindeki en yüksek binadır. Ancak Giralda tarafından geçilmiş ve 2’nci en yüksek bina olmuştur. 

Katedralin kendine ait bahçeleri ve eski camiyi hatırlatan portakal ağaçlarıyla bezeli güzel bir varendası vardır.

Katedralin üzeri: değişik biçimde dekore edilmiş kubbelerle kapatılmıştır.

Kapılar:

Yapının dışındaki mermer kapılar farklı renklerde yapılmıştır. 

Sadece bazıları madalyon taşırlar. 

Ortadaki kapı: diğerlerine göre daha geniştir. 

Ana Cephe Kapısı: Yaklaşık 1510 yılında Gotik tarzda yapılmıştır. Süleyman sütunlarıyla örülmüştür. Kapıların üstünde madalyonlar bulunur. Kapı, günümüzde bahçelere açılan kutsal kapıdır.

 

Kuzey Kulesi:

Ana cephenin solundadır. 84 metre yüksekliktedir. Kulede, 8 çan ve usta Venero tarafından 1784 yılında dökülen 14 çan vardır.

 

Koro Tezgahları:

Katedralin en değerli bölümüdür. Koro bölümündeki 42 koltuğun oyma dekorasyonu Barok marangozluğunun bir başyapıtıdır. Heykeltıraş Pedro de Mena tarafından yapılmıştır. 

 

Hazine Odası:

Tapınakta birkaç parça sanat eseri bulunmaktadır. Ana şapelde İtalyan ressam Arbasian’ın tabloları görülmeye değerdir. 

Evet, katedral yapısı günümüzde Piskoposluk sarayı olarak kullanılmaktadır. 

Mimari detayları zayıf olan yapı, son derece heybetli görüntü verir. Yani küçük bir dağ büyüklüğündedir. 

 
Son bir not: Katedral içinde, bir de müze bulunuyor. Müzede: resimler, heykeller ve el yazması metinler bulunuyor.

MARTİRES KİLİSESİ


Kilise yapısı, 1847 yılında yapılmıştır. Mimari stil: Mudejat özellikleri yani Arap-İspanyol mimari özelliklerini gösterir. Kilise yapısı içinde: Francisco Ortiz’in heykelini görmelisiniz.

IGLESİA DE SANTİAGO APOSTOL-SANTİAGO KİLİSESİ

Katedralin bitişiğindedir. 15’nci  yüzyılda daha önce burada bulunan caminin yerine inşa edilmiştir. 

İspanya Müslümanlardan alındıktan sonra ortaya çıkan mimari akım olan “Mudejar” stiline uygun olarak yapılmıştır. Kilisenin Gotik portalı, 1714 yılında yeniden inşa edilen orijinal yapıdan geriye kalan tek parçadır. 

1490 yılında inşa edilmiştir. İçinde Mudejar stili kuleleri ve değişik tarzdaki şapeli ilgi çeker. Pablo Picasso’nun “Vaftiz töreni” isimli eseri, burada sergilenmektedir. İç mekan zengin bir şekilde dekore edilmiştir ve 16’ncı yüzyıl yapımı ana sunak, özellikle muhteşem güzelliktedir. 

 

İGLESİA DEL SAGRARİO


Hıristiyanların bölgeyi almalarının ardından, bu cami kiliseye çevrilmiştir. Gotik mimari tarzdaki ön cephesinin süslemeleri görülmeye değerdir.

İspanya Malaga

MALAGA ŞEHİR DIŞINDA GEZİLECEK YERLER

ANTEQUERA

Tarihi Antequera kasabası, kayıtlı tarihin öncesinden beri Endülüs için önemli olmuştur.
Kasaba bugün Sevilla, Granada, Malaga ve Cordoba yı birbirine bağlayan ve otoyolların kesişme noktasında yer almakta ve her yerden kolayca ulaşılabilmektedir.

Antequera’yı kronolojik olarak gezmek istiyorsanız, kasabanın dışında yer alan hem boyutsal hem de yapısal anlamda gerçek ten etkileyici tarih öncesi dolmenden başlayabilirsiniz.

Dolmen de Menga (en eskisi MÖ.2500 civarında inşa edilmiştir) ve Dolmen de Viera bir petrol istasyonu yanındaki bir alanda birlikte yer almaktadırlar.

Dolmen de Romeral daha uzakta kalır, ancak görülmeye değerdir. Çünkü ustaca yapılmış kubbeli bir odanın çevresinde inşa edilmiştir.

Nispeten daha güncel anıtlardan oluşan büyük yığın, turizm danışma ofisinin yanındaki bir yoldan ulaşabileceğiniz kasaba merkezinde yer alır.

16. yüzyıldan kalma Arco de los Gigantes (Devlerin kemeri) sizi, Rönesans dönemine ait bir kilisenin bulunduğu bir meydana çıkarır. Burada Magribi kalesi Alcazaba ya geçiş vardır.

 

EL TORCAL

Antequera nın yukarısındaki tepelerde yer alan bir gurup kaya rüzgar ve su erozyonları sonucu doğal heykellere dönüşmüşlerdir.

Renklerle işaretlenmiş iki yoldan birini kullanarak El Torcal a yürüyebilirsiniz. Bugün bir doğa koruma alanıdır.

Yeşil yol: ruta verde (1.5 km. yaklaşık 45 dakika) ve sarı yol: ruta amarillo (3 km. yaklaşık 2 saat)

 

FUENTA DE PİEDRA

Antequera nın kuzeyindeki ovalar bir parça sıkıcıdır. Ama otoyoldan çıkıp kısa bir süre Sevilla istikametinde ilerlediğinizde, Endülüs ün en büyük doğal gölüne rastlarsınız.

Bu göl, mevsiminde flamingo sürülerine ev sahipliği yapar. Gölün yanında bir ziyaretçi merkezi vardır. İyi bir dürbüne ihtiyaç duyabilirsiniz.

BENALMADENA

Sea Life ve Tivoli Parque tematico (eğlence parkı) gibi Torremolinos un daha sakin turistik yerleri, bu uydu kentte yer alır.

Kasabanın tepelere giden bir teleferiği vardır. Alışılmadık bir şekilde Benalmadena aynı zamanda Avrupa’nın en büyük Budist stupa sının (tapınak) da bulunduğu yerdir. Tapınak sahile bakan muhteşem bir manzaraya sahiptir.

 

ESTEPONA

Büyük bir gurbetçi topluluğunu barındıran oldukça sade bir tatil yeridir.
Ancak yine de faal bir İspanyol kasabasıdır.

Kalabalık sahilden uzakta yer alan, iki keyifli meydanın (Plaza las Flores ve Plaza Arces) arasından geçen yan bulvarlar ve Arnavut kaldırımlı caddelerin olduğu merkezin büyük bölümü trafiğe kapalıdır.

Kasabanın yenilikçi kalabalık meydanı Plaza de Toros, arada sırada İspanya’yı turlayan uluslar arası sanatçıların verdiği konserlere ev sahipliği yapar.

Meydanın aşağısında, deniz fenerinin yanındaki marinanın bar ve restoranları Puerto Banüs tekilerden daha salaştır. Casares ve yakındaki Pueblos Blancos kısa bir sürüş veya araba yolculuğu mesafesinde kuzeyde kalmaktadır.

 

İspanya Cordoba

İspanya Cordoba

Şehrin eski adı “Corduba” dır. Şehir: “Guadalquvir” nehrinin kıyısında, vadinin ortasında kurulmuştur.

Endülüs bölgesinde Cordoba eyaletinin başkentidir.

Şehrin tarihi merkezi, 1984 yılında UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesi” ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Çünkü: 10 ve 11’nci yüzyıllarda: Cordoba şehrinin, dünyanın en kalabalık şehri olduğu biliniyor.

Şehirde, UNESCO tarafından onaylanmış dört kültür mirası bulunmaktadır.
Günümüzde ise, Sevilla ve Granada şehirleriyle birlikte, Endülüs bölgesinin en büyük üçüncü şehridir.

İspanya Cordoba

ULAŞIM

Cordoba havaalanı şehir merkezine 6 km. uzaklıktadır. Şehrin diğer bazı şehirlere olan uzaklıkları ise şöyledir: Cordoba-Almeria: 310 km.
Cordoba-Barselona: 880 km.
Cordoba-Granada: 232 km.
Cordoba-Malaga: 162 km.
Cordoba-Sevilla: 143 km.

İKLİM

Şehirde, Subtropikal-Akdeniz iklimi egemendir ve buna bağlı olarak, yaz döneminde ortalama günlük sıcaklıklar yüksektir. Hatta, Avrupa’nın en sıcak şehirlerinin başında geldiği söylenmektedir.

TURİZM

Şehrin en büyük özelliği: tarihi ve mimari özellikler taşıyan bir cami üzerine yoğunlaşılır. Yani, çoğu ziyaretçinin buraya gelme nedeni bu camidir. Ancak, şehirde bu cami dışında: kale, saraylar ve birkaç müze de bulunmaktadır. Burayı ziyaret ederseniz: ortaçağdan kalan caddeler ve sokaklarda dolaşabilir, kalabalık mahallelerde, ağaçlıklı avlularda ilginç yerler keşfedebilirsiniz.

Son bir not: şehir Avrupa’nın ikinci büyük “Old Town” yani “Tarihi şehir” bölgesine sahiptir.

Los Patios Festivali:

UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilmiştir. Mayıs ayının 2 ve 3’ncü haftasında kutlanır.

Tarihi merkezdeki birçok ev, özel varendalarını çiçeklerle süsleyerek bir yarışmaya katılırlar. En güzel süslemeyi yapan yarışmayı kazanır. Ancak festival döneminde, şehirde kalacak yer bulmak oldukça zor ve fiyatlar son derece pahalı, bilmekte yarar var.

 

TARİHİ

MÖ.2’nci yüzyılda Roma döneminde, şehir önemli bir merkez haline gelmiştir.

MÖ.150 yılında, bölgedeki Roma Eyaletinin başkenti olmuştur. Takip eden dönemde, şehir: tarım ve madencilikle kalkınmıştır. Roma döneminde şehrin ismi “Corduba” dır.

Roma etkisinin azalması sonucu: burası da, İber yarımadasındaki Vizigot ve Vandal ayaklanmalarından etkilenmiştir. Şehir Vizigotlar tarafından ele geçirilir.

711-712 yıllarına gelindiğinde ise, şehrin Magribiler tarafından ele geçirildiği görülür.

756 yılında, şehir: kendini “Al-Andalus Emiri” (Cordoba Emevi Halifesi) olarak ilan eden Emevi Hanedanlığının başı I. Abdurrahman yönetimde bir başkent ilan edilmiştir. Şehrin yeni ismi “Qurtubah” olur.

Abdurrahman; 785-787 yılları arasındaki dönemde “cami” nin inşaatını yönetmiştir. Daha sonra gelen hükümdarlar ise, camiyi büyütüp genişletmişlerdir.

929 yılında: III Abdurrahman döneminde, şehir, Avrupa’nın en büyük şehri olmuştur. Hatta: bilgi, kültür ve gücün yoğunlaştığı şehir, Batı Dünyasının merkezi haline gelmiştir. Şehirde 80’den fazla kütüphane ve öğretim kurumu vardır.

Tıp, matematik, astronomi ve botanik bilgisi, o dönemde Avrupa’nın geri kalanından çok üstündü. Şehrin ulaştığı bu zirve noktası: dönemin ünlü düşünürlerinin şehirden yetişmesine neden olmuştur.

Burada: Averroes (İslam filozofu), İbn Hazm (İslam ilahiyatçısı ve hukukçusu) ve Al-Zahrawi (İslami cerrah ve hekim) gibi kişiler yetişir.

11’nci yüzyıla gelindiğinde ise, bölgedeki Emevi hükümdarlığı, kuzeyden gelen Hıristiyan orduları tarafından parçalanmıştır.

1236 yılında, şehirde Hıristiyanlar egemenlik kurarlar. Cami, Meryem Ana’ya adanmış bir Katolik katedraline dönüştürülür. Ancak, aynı tarihten sonra, şehir büyük bir ekonomik çöküş içine girer.

GEZİLECEK YERLER

ALCAZAR DE LOS REYES CRİSTİANOS

Giriş ücreti kişi başı 5 Eurodur.

Alcazar, devasa kale ve kraliyet sarayından oluşan bir yapı kompleksidir. Kalenin tamamı, 4 kuleli devasa duvarlarla/surlarla çevrilidir. Kuleler: Aslan kulesi, Nehir kulesi, Homoneja kulesi ve Vela kulesidir.

Yapılar ve bahçeler kompleksi, ilk olarak 8’nci yüzyılda Hilafet konutu olarak inşa edilmiştir.

Daha sonra burası Hıristiyan hükümdarların kalesi olmuştur. Katolik hükümdar Ferdinand ve Isabella, burada 8 yıl ikamet etmiştir. Böylece, Ortaçağ döneminde burası önem kazanmıştır.

1328 yılında, Alfonso XI tarafından, saray binaları günümüzdeki şekline dönüştürülmüştür. Daha sonra Alcazar hükümdarların 160 yıl boyunca sarayda bulundukları bir yer olmuştur.

Hatta, Ferdinand ve Isabella, Hindistan’a batıya giden bir deniz yolu bulmayı planlayan Kristof Kolomb’u burada karşılamışlardır. Daha sonra engizisyon döneminde kale sivil ve askeri bir hapishane olur.

1931 yılında ise, Belediye kaleyi “ulusal anıt” olarak ilan eder ve 1984 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Evet kalede bugün neler var?

Kalenin salonlarında, 3’ncü yüzyıldan kalma, Roma lahitleri ve 2’nci yüzyıldan kalma mozaikler var. Ancak buranın en büyük özelliği muhteşem arka bahçeleridir. Burada güzel havuzlar, iyi kesilmiş çitler görülür.

 

MEDİNA AZAHARA

III Abdurrahman, kendini “Halife” ilan ettikten sonra, şehrin 7 km. batısında yeni bir başkent yaptırmıştır. Hatta: hükümdarlığın zirvede olduğu dönemde, Medina Azahara şehri, iddialı bir konuma gelmiştir.

30 yıl boyunca: burası, yıkımına kadar, halife III Abdurrahman’ın gelirinin büyük bölümünü: tuhaf zevklerine harcamıştır. Bu tuhaf zevkler hakkında, birkaç örnek şunlar olabilir:

Büyük salonların birinde: kristallerin yardımıyla gökkuşakları oluşturulmaktadır.
Bir diğer salonda: halife, ziyaretçilerini etkilemek için: bir kölenin çevirdiği, geniş bir civa tavası ile “şimşek” etkisi yaratılmıştır.

Evet, Medina Azahara: III Abdurrahman ve kendisini yıkmaya çalışan veziri El Mansur arasındaki çatışmalar sonucunda, Berberi paralı askerleri tarafından, yerle bir edilmiş ve ancak 20’nci yüzyılın başında yeniden keşfedilmiştir. Günümüzde, bu alanın yalnızca küçük bir kısmı kazılarak ortaya çıkarılmıştır.

İspanya Cordoba

İspanya Cordoba

İspanya Cordoba

LA MEZQUİTA-CAMİ

Burayı her yıl 1.5 milyon kişinin ziyaret ettiği söyleniyor.

Giriş ücreti kişi başı 13 Eurodur. Bakın burada ilginç bir durum var, yerel sakinler yani İspanyollar buraya ücretsiz girebiliyorlar, yani sadece turistlere ücretlidir. Malum ülkemizde böyle bir uygulama yok, giren her kez aynı ücreti ödüyor.

Caminin bilet gişesi, 14’ncü yüzyıldan kalma Mudejar kemeri olan Puerta del Perdon’dur.

Önemi:

Yapı, 1984 yılında UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesi” ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Evet, buraya Araplar “Cordoba Camii” ve İspanyollar ise “Mezquita” ismini vermişlerdir.

Yapı. 10’ncu yüzyıldan kalma bir Magribi ibadethanesidir.

Batı İslam sanatının en etkileyici yapılarından biridir.

Tüm dünyadaki, en büyük camidir. Aynı zamanda, dünyanın en büyük tapınağıdır. İçinde aynı anda 40 bin kişi ibadet edebilmektedir.

 

Yapım Aşamaları:

Emevi ailesinin Suriye Şam’da Abbasiler tarafından devrilmesinin ardından, Emevi Prens Abd al-Rahman I, İspanya’nın güneyine kaçtı. Hızla İber yarımadasının neredeyse tamamı üzerinde kontrol sağladı ve yeni başkenti Cordoba’da, Şam ihtişamını yeniden yaratmaya çalıştı.

784 yılında, şehirde Müslüman nüfus arttı ve Vizigotlar dönemi Christian Saint Vincent bazilikası, onun emriyle satın alındı, kilise yıkıldı ve Cordoba şehrindeki büyük cami inşaatı başladı. Caminin mimarı: Sidi ben Ayub’dur.

(Bu konuda anlatılan efsaneler var. Abdurrahman, meleksel bir vizyon gördükten sonra camiyi inşa ettirmeye karar vermiştir.

Melek efsanesine göre, el-Rusafa sarayında uyurken, bir meleğin göründüğünü ve kendisine aldıklarının karşılığında Allah için ne yaptığını sorduğunu gördü. Bu nedenle, Allah için camiyi yapmaya karar verdi.)

Yapım da, dış duvar da dahil olmak üzere, eski Vizigot kilisesinin malzemeleri kullanılmıştır.

Ve caminin yapımına, 785 yılında yaklaşık 200 yıl süren inşaata başlandı ve 990 yılında tamamlandı. I Abd al-Rahman, rakip bir siyasi hanedan tarafından katledildi.

833-852 yılları arasında II Abd al-Rahman döneminde camide ilk büyük genişleme gerçekleşti. Bunda şehirde meydana gelen demografik gelişme etkili oldu.

960 yılında II El Hakim tarafından, süslü “mihrap” eklendi.

961-966 yılları arasında III Abd al-Rahman döneminde cami yine genişletildi ve yeni bir minare eklendi. Camide daha önceki dönemde, I Hişam tarafından yaptırılan orijinal bir minarenin varlığına dair bazı kanıtlar olmasına rağmen, bu dönemde yapılan minare, kare planlı ve farklı yüksekliklerde iki bölümden oluşmuştur.

987 yılında, Al-Mansur tarafından cami doğu yönünde genişletilmiştir. Yapının günümüzde görülen “dikdörtgen” şekli bu dönemde yapılmıştır. Al-Mansur’un yapıdaki en büyük katkısı: namaz kılınan alanın, granit, yeşim taşı ve mermerden oluşan bir yer haline getirilmesidir.

Evet, cami nehir nedeniyle, güneye doğru genişleyememiştir.

 

Caminin Katedrale Dönüştürülmesi-Catedral de Nuestra Senora de la Asuncion:

1236 yılında, Kral III Ferdinand, şehri ele geçirince, cami, şehrin katedrali olarak kutsandı. Ancak, yaklaşık 300 yıl boyunca büyük değişikliğe uğramadan aynen kaldı.

Çünkü şehirliler yani Cordobalılar bu konuda ısrarcı olmuşlardır.

16’ncı yüzyıl başlarında, Katedralin Piskoposu yeni bir katedral inşasını ve inşa etmek için de caminin yakılmasını önerdi. Ancak, bu yıkıma, şehir halkı karşı çıktı.

Bunun üzerine, Kral I Carlos, caminin merkezine, yeni bir ana sunak alanı ve koro inşa etmeleri için, Katedral yetkililerine izin verdi.

Ardından, 1523 yılında, caminin tam merkezinde, Piskopos Alonso Marniwue tarafından bir Rönesans stili katedral inşa edilmeye başlandı. Bu sırada, sütunlu salonun bazı bölümleri yıkıldı.

Yine bu yapılanma sırasında, namaz kılınan alan, duvarla çevrilmiştir. Böylece, aydınlık ve havadar bir yer olan ibadethane karanlık ve kasvetli bir alan haline gelmiştir.

Ancak, efsaneye göre: Kral sonucu görünce, dehşete kapılmış ve inşaatçılara “Dünyada benzeri olmayan bir şeyi yok ettiklerini” haykırmıştır.

Katedralin tamamlanması, yaklaşık 250 yıl sürdü. (1523-1766)

CAMİNİN GEZİLMESİ:

Giriş Bölümü:

Caminin girişinde: eskiden burada hurma ağaçları varmış. Çünkü Sultan memleketinden gelirken yanında bir hurma ağacı çekirdeği getirmiş ve memleket (Şam) hasretini gidermek için buraya hurma ağacı diktirmiş.

Günümüzde ise, burada: portakal, palmiye ve selvi ağaçları ve havuzların bulunduğu güzel bir avlu var. Burası, camide namazdan önce abdest alma yeri olarak düzenlenmiştir ve Portakal ağaçlarının altında büyük bir sarnıç bulunmaktadır.

Buraya 13’ncü yüzyılda Palmiye ağaçları dikilmiş ve 15’nci yüzyıldan beri Portakal ağaçlarının varlığı bilinmektedir.

Bu Portakal ağaçları, Emevi sürgününün bir hatırlatıcısıdır. (Bu konudaki ayrıntı aşağıda) 18’nci yüzyılda ise zeytin ve selvi ağaçları dikilmiştir.

Sayısal Bilgiler:

Cami binası, 24 bin metre karelik bir alanı kapsar.

Kompleksin toplum boyutları, 180 metreye 130 metredir.

 

Mimari Özellikleri:

Orijinal cami, Kudüs, Şam ve El-Aksa camilerinden esinlenilerek yapılmıştır.

Orijinal basit İslami ibadet yeri: genellikle bir çöl evinin açık avlusu gibi, yatay ve basit olarak tasarlanmıştır.

İlk ibadethane: bugünkü ziyaretçi giriş yerinin hemen karşısındaki alanda, kırmızı tuğla ve beyaz taştan, çizgili kemer sıralarıyla, kıble duvarına dik olarak, 11 nefe bölünmüştür.

Katedral bölümü ise, 16 ve 17’nci yüzyıl mimari stillerini yansıtmaktadır.

Duvarlar:

Kireçtaşı kesme taşlarla örülmüştür.

Orijinal Zemin:

Sıkıştırılmış toprak üzerine, kalın bir harç tabakasından oluşur. Kompakt, kırmızımsı sönmüş kireç ve kumdan yapılmış olan argamasa üzerinde, yan yana dua edilmektedir.

Çatı:

Çatının iç kısmı, oyma süslemeli ahşap kirişlerden yapılmıştır.

Düz çatı, altın ve rengarenk motiflerle süslenmiştir.

Kemerler ve Sütunlar:

Kırmızı-beyaz dev çizgili, üst üste bindirilmiş kemerler, bir hurma ağaç ormanını andırır.

Cami ilk yapıldığında 1293 tane kemer vardır.

Kemerler: mermer, granit, jasper ve diğer kaliteli malzemeden yapılmış sütunlara dayanıyordu.

Kemerlerin bu sütunları: bölgedeki eski kiliselerden ve Cordoba’nın Roma yapılarından toplanan malzemelerin bir karışımıdır.

Ancak bu sütunlardan günümüze sadece 856 tanesi kalmıştır. (Cami katedrale dönüştürülürken sütunların bir kısmı sökülmüştür.)

Yapıda kısa ve uzun sütunlar kullanılarak, tavanda bir açıklık hissi yaratılmış, üst üste yerleştirilen iki katmanlı bir yapı fikri ortaya atılmıştır.

Kapılar:

Caminin kuzey tarafında, içeriyi ışıkla dolduran ve bir açıklık hissi veren 19 kapı varmış. Ancak daha sonra bu kapıların tamamı kapatılmış, kırmızı-beyaz çift kemerlerin canlı etkisi azaltılmıştır.

Bizans Mozaiği:

Yapının güney kesiminde, övgü dolu yazıtlara sahip bir Bizans mozaiği vardır.

Sunak:

Burada yine bir efsaneden söz edilmektedir.

Öküz efsanesine göre, Ana Sunak’ın minberinin yanında bulunan öküz heykelinin, son sütunları taşıyana kadar canına sımsıkı tutunan, beyaz bir öküzün anısına yapıldığı söylenir. Böylece caminin inşasında kilit rol oynamıştır.

Mihrap:

Camilerde mihrap, Kabe’nin yönünü gösteren kıbleyi işaret eden bir niştir. Yani, camide önemli bir odak noktasıdır. Mihrapların hat süslemeleri genellikle “Kur-an” dan alıntıdır.

Mihrabın bulunduğu duvar, kıble duvarıdır.

Evet, Kurtuba camiindeki mihrap oldukça süslüdür. Niş yerine, bütün odayı kaplamaktadır. Bu yüzden, diğer mihraplardan farklıdır. Bir camide ibadethane veya mihrap güneydoğu yani Mekke yönüne bakması gerekirken, Kurtuba camiinin mihrabı, Şam camii gibi, güneye bakmaktadır.

960 yıllarında, Al-Hakim II tarafından, ibadethanenin nefleri uzatılmış, güney ucunda yeni bir kıble duvarı yani mihrap yaratılmıştır.

Al-Hakim, portalın dekorasyonu için, Bizans İmparatoru II Nicephoras Phocas’tan, kendisine 8’nci yüzyıldan kalma büyük Suriye Emevi yapılarından biri olan Şam Ulu camiinin muhteşem mozaiklerini taklit edebilecek bir mozaik ustası göndermesini ister.

Hıristiyan İmparator, Müslüman Halifeye, sadece bir mozaik ustası değil, aynı zamanda 1600 kg altın mozaik küp hediye gönderir. Kur-an’dan çiçek motifleri ve yazılarla şekillendirilen bu altın, mihrap portalına büyülü bir parıltı verir.

Mozaikler: geometrik ve bitki temelli tasarımlarla kemerler boyunca uzanır. Ayrıca: Kur-an’dan ayetlerin kaydedildiği yazıtlar bulunur. Ayrıca: at nalı kemer, oyma sıva ve cam mozaikler de kullanılmıştır.

Mihrap içinde, Kur-an sembolü olan deniz tarağı kabuğu şeklinde yontulmuş, tek bir beyaz mermer blok: cami boyunca imamın sesini yükselten kubbeyi oluşturur.

Güzelliği ve yaldızlı tasarımıyla, ziyaretçilerin hayranlığını kazanan mihrap, camide bir toplanma yeridir.

Maksura:

Mihrabın hemen önündeki bölge ve buranın her iki tarafındaki bölmeler, halifelerin ve saray mensuplarının dua edecekleri bölümdür ve Maksura olarak isimlendirilir.

Maksura’nın kemerleri, caminin en güzel kemerleridir. İç içe geçmiş, at nalı şekillerinden dolayı, bir orman görüntüsü yansıtır.

Maksura’nın kubbeleri: Yıldız desenli taş tonozlarla dekore edilmiş, gökyüzü ışıklı kubbeleri gibidir.

Her bir kubbe: 10’ncu yüzyıl Avrupa’sı için, oldukça gelişmiş bir teknik olarak, birbirine kenetlenen, dört çift paralel nervür tarafından desteklenir.

 

Hazine Odası:

Burada, 15 ve 16’ncı yüzyıllardan kalma, önemli dini eserler bulunmaktadır. Odanın en görkemli eseri: Alman kuyumcu Heinrich von Arfe tarafından 1510-1516 yılları arasında yapılmış “canavar” dır.

Evet son bir not:

2010 yılında, burada bir olay olduğunu duydum ve kısaca bilgi vermek istiyorum. Avrupalı genç Müslümanlardan oluşan 120 kişilik bir gurup, ziyaret amacıyla yapıya girerler ve bir anda, aynı yerde diz çökerek dua etmeye başlarlar.

Bunun üzerine, güvenlik görevlileri, devreye girerler ve kendilerini yapının dışına davet ederler. Bunun üzerine, guruptan iki kişi, güvenlik görevlilerine saldırır, güvenlik görevlilerinden biri ağır yaralanır ve saldırganlar göz altına alınır.

İspanya Cordoba

BEL TOWER-SAN JUAN MİNARESİ-ÇAN KULESİ:

Mezquita çan kulesi, ziyarete açıktır. Giriş kişi başı 3 Eurodur.

Abdurrahman III tarafından, 930 yılında yaptırılmıştır. Kemerli pencereler, çift at nalı şeklindedir. Kule, 1236 yılında, Hıristiyanlar şehri ele geçirince, çan kulesine dönüştürülmüştür.

Kulenin yüksekliği 40 metredir. Kulenin üstünde Cordoba şehri ve çevresinin güzel bir manzarasını izlemek mümkündür.

ROMA SURLARI

Büyük eski kenti çevreleyen Roma dönemi yapımı surlar bulunmaktadır. Bu surlarda, ilk yapıldığında mevcut 13 kapıdan, sadece 3 tanesi günümüze ulaşmıştır.

 

İspanya Cordoba

CORDOBA ROMA KÖPRÜSÜ

20’nci yüzyıl ortalarında, San Rafael köprüsü yapılana kadar, 2000 yıl boyunca, şehrin tek köprüsü olarak kalmıştır.

Köprü ilk olarak MÖ 1’nci yüzyıl başlarında Roma İmparatoru Augustus döneminde yapılmıştır. Çünkü bu köprü, bir zamanlar önemli bir Roma ticari ve askeri yolunun bir parçasıydı.

Ancak sonraki dönemlerde yeniden inşa edilmiştir. Günümüzde görülen köprü, MS 8’nci yüzyılda Araplar tarafından (Emevi hanedanının Müslüman valisi Al-Samb İbn Malik al-Khawlani tarafından) yeniden inşa edilen köprüdür.

Uzunluğu 250 metre, genişliği 9 metredir. Yarı silindir payandalara sahip sağlam mahmuzlarla desteklenen 16 kemeri vardır.

Köprünün kuzey ve güney uçlarında, kuleler var.

Köprünün ortasında, Cordoba’nın hamisi San Rafael’in bir heykeli bulunuyor. Heykel 1651 yılında buraya konulmuştur. Heykeli yapan Bernabe Gomez del Rio isimli bir sanatçıdır. Birçok Cordobalı burada dua etmek ve mum yakmak için kısa mola verirler.

Köprü 2004 yılında yayalaştırılmıştır.

Torre de la Calahorra-Calahorra Kulesi

Giriş ücreti 4.5 Eurodur. Köprünün güney ucundadır. Şehirdeki en eski savunma yapısıdır. Orijinal yapı: Almohad dönemine aittir. Şehrin saldırıya uğramasını önlemek için, Moors tarafından dikilmiştir.

1369 yılında ise, II Henry tarafından büyük çaplı bir yenileme ve güçlendirme çalışması yapılmıştır.

Kuleyi bir kale haline dönüştürmek için, üçüncü bir kule eklenmiştir. Çünkü Henry, kardeşi Peter I’e (Zalim Peter) karşı bir savunma aracı olarak kullanmıştır.

Günümüzde burada 8 odadan oluşan bir müze var. Müzede, yüzyıllar boyunca Yahudilerin, Müslümanların ve Hıristiyanların barış içinde bir arada yaşamalarını anlatan, zengin Cordoba tarihinin eserleri ve belgeleri sergileniyor. Ayrıca Mezquita camisinin orijinal haliyle bir maketi, bir dizi belge ve resim var.

 

CORDOBA ROMA TAPINAĞI

Tapınak, şehrin genişletilmesi çalışmaları sırasında, 1950 yılında tesadüfen bulunmuştur. Yapı 32 metre uzunluğunda ve 16 metre genişliğindedir.

Korint düzeninde yapılmıştır. Yapımına ise, İmparator Claudius (MS.41-54) döneminde başlanmış ve İmparator Domitian (MS.81-96) döneminde, yani yaklaşık 40 yıllık bir sürecin ardından tamamlanmıştır.

Günümüzde tapınak alanında, tüm mimari elemanlar bulunmuştur. Bir podyum üzerinde bulunan yapıda, ön cephesinde 6 sütun bulunur. Diğer yanlarında ise 10 sütun bulunmaktadır.

Yani, merdiven-sunak-sütunlar ve diğer bazı mimari elemanlar görülüyor. Tapınağın bazı önemli parçaları, Cordoba Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.

İspanya Cordoba

CORDOBA ROMA MOZOLESİ

Bu silindir şeklinde bir tür mezar anıtıdır. MS.1’nci yüzyılda inşa edilmiştir. 1993 yılında yapılan bir çalışma sırasında tesadüfen bulunmuştur.

Yapıda: mezar odası ve bodrum, kornişler ve mazgallı parapet bölümü görülmektedir. Varlıklı bir aileye ait olduğu düşünülmektedir.

İspanya Cordoba

ALCAZAR DE LOS REYES CHİSTİANOS

Burası: Guadalquvir nehri ve Büyük camiye yakın bölümdeki bahçedir.

İspanya Cordoba

TORRE DE LA MALMUERTA

Kule, kralın emriyle, 1406-1410 yılları arasındaki süreçte yapılmıştır. Önceleri bir savunma kulesi olarak yapılan yapı, daha sonra soylular için hapishane olarak kullanılmıştır. Sekizgen planlı kule de, bir de kemer bulunmaktadır.

Kulenin isminin bir anlamı var: İspanyolca da “Ölü kadın kulesi” anlamına gelen kulenin ismi: söylenenlere göre, zina suçu nedeniyle kocası tarafından öldürülen bir kadının adına hitaben verilmiştir.

MUSEO ARQUEOLOGİCO

Müze: şehrin Roma ve Magribi geçmişine ait birçok kalıntıyı barındırmaktadır. Müze yapısı: 16’ncı yüzyıldan kalma Casa Paez Köşkündedir. Burada, köşkün yenileme çalışmaları sırasında ortaya çıkan, bir Roma mozaiği de görülmektedir.

Zemin katı, tamamen mozaikler, heykeller ve Roma arkeolojisine adanmıştır. Birinci katta: yakındaki antik kentin (Medina Azahara) birçok Magribi eseri sergilenmektedir.
Giriş, 50 cent’tir.

MUSEO DE BELLAS ARTES VE PALACİO DE VİANA

Şehrin güzel sanatlar müzesi: birçok tablosunu Madrid şehrindeki Prado Müzesine kaptırmış olsa da, günümüzde burada da halen “Murillo, Leal ve Zurbaran” gibi sanatçıların eserlerini görebilirsiniz.

Palacio de Viana: sarayının yapımına 14’ncü yüzyılda başlanmış ve 1980’lerda yapı, Viyanalı bir aileye satılmıştır ve bu yüzden ismi değiştirilmiştir.
Sarayın ondan fazla avlusu var ve gezilmeye değerdir.

PLAZAS

Şehrin geçmişi ve bugünü, meydanlarında rahatlıkla görülebilmektedir. Plaza del Porto, bir zamanlar bir hayvan pazarı olarak kullanılmıştır. Yenilenen bölge: günümüzde “Posade del Porto” nun evi ve bir sanat galerisi olarak kullanılmaktadır.

Plaza de las Tendilas ise: modern şehrin merkezidir. Ancak, aynı zamanda, şehrin birçok tarihi kilisesi, burada bulunmaktadır.

 

YAHUDİ MAHALLESİ-JURERİA:

Katedralin yakınındadır. 1984 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Mahalle, özellikle III Abd al-Rahman döneminde, tüm bölgenin entellektüel ve kültürel merkezi olmuştur.

Şehrin Ortaçağ görünümünü koruyan, düzensiz sokaklardan oluşur. Magribi mimarisinin hazinelerini barındırır. Burada, güzel beyaz badanalı evler, muhteşem balkonlar ve rengarenk çiçeklerle dolup taşan avlular bulunur. Ayrıca, 1315 yılı yapımı bir Sinegog bulunuyor. Bu sinegog, İspanya’da günümüzde var olan üç sinegogdan biridir.

ŞEHİR ÇEVRESİNDE GEZİLECEK YERLER

Şehrin çevresi: güneyde: geniş zeytinliklerle, kuzeyde Sierra Morena bölgesinin ıssız yamaçlarına kadar uzanmaktadır. Bu bölgede gezilebilecek birkaç yer hakkında bilgi vermek istiyorum.

ALMODOVAR DEL RİO

Şehir merkezinin 17 km. güneyinde, ilk olarak 760 yılında Araplar tarafından yapılan bu yapı: daha sonra Hıristiyanların bölgeyi ele geçirmesiyle büyük ölçüde yeniden inşa edilmiş, muhteşem büyük bir şatodur. Burada, tam bir ortaçağ dönemi havası teneffüs edebilirsiniz.

MONTİLLA

Burası, Cordoba şehri yöresinde, şarapları ile ünlenen bir yerdir. Lezzetli şarapları bulunmaktadır. Şarap üreticilerinin tesislerinde küçük bir tur atabilirsiniz.

Montilla’nın, güneyinde kısa bir mesafede bulunan “Agular de la Frontera”: 19’ncu yüzyıldan kalma, sekizgen, büyük bir meydanı ile ilgi çekmektedir.

Yine kuzeyde: 1780’lerde inşa edilmiş “Fernan Nunez” sarayı görülebilir. Sarayın teraslı arka bahçesi ilgi çekmektedir.

PRİEGO DE CORDOBA

Cordoba eyaletinin en güzel kasabasıdır. Kasaba: 17 ve 18’nci yüzyıllarda, ipek ve tekstil endüstrisinin merkezi konumuna gelmiştir. Bu döneme ait barok yapılarla kaplıdır. Burada, görmenizi önereceğim yer: “La Fuente del Rey” çeşmesidir.

Çeşme: 139 fıskiye bulunan üç havuzun yanındadır. Burada, bir de “Barrio de la Villa” isimli Magribi mahallesi bulunuyor.

SİERRA SUBBETİCA

Burada, kendine özgü manzaralar ve ilginç köyler görebilirsiniz. Zuheros denilen yer: bir şatonun altında, parlak beyaz evler bulunan ve kıvrılarak inen caddesiyle ilgi çeken kasabadır.

Kasabanın altında: taş devri resimleriyle dekore edilmiş ve 700 basamaklı ve 2 km. uzunluğundaki “Cuevo de los Murcielagos” bulunmaktadır ve görülmelidir.

Yine bu bölgedeki “Baena” kasabası: üstün kaliteli zeytinlikleriyle ünlüdür. Ayrıca, birkaç eski kilise ve aristokrat bir köşke sahiptir.

İspanya Sevilla Gezilecek yerler

İspanya Sevilla Gezilecek yerler

 

Kasım 2022 başlarında, Avrupa Komisyonu, Sevilla şehrini, Akıllı Turizmin Avrupa Başkenti olarak seçmiştir.

Şehir Endülüs bölgesinin başkentidir.

İspanya’nın 4’ncü büyük şehridir.

Aslan bir Roma şehri olarak kurulan ve günümüzde 1987 yılında seçilmiş, üç UNESCO Dünya Kültür Mirası alanına ev sahipliği yapan Sevilla, antik cazibelerle dolup taşmaktadır.

En temsili anıtlar arasında, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilenler:

1-Katedral.

2-Alcazar.

3-Archivo de Indias ve Torre del Oro.

Evet; Sevilla şehrinin merkezinde, 4 mahalle bulunmaktadır. Bunlar:

1. Santa Cruz,
2. La Macarena,
3. El Arenal
4. Parque de Maria Luisa.

Şehrin tarihi merkezine/bölümüne “Barrio” ismi verilir. Eski şehir merkezini çevreleyen duvarların dışında, daha düzenli bir planlamaya dayanan konut ve sanayi alanlarının bulunduğu bölge vardır.

Şehirde eğer fazla zamanınız yoksa: öncelikle “Santa Cruz” ve “El Arenal” bölgelerini gezmenizi öneririm.

Ancak, şehirde kalış süreniz fazla ise, bu kez, şehir merkezinin kuzeyindeki “La Macarena” mahallesini, nehrin batısında ve karşı kıyısında bulunan “Triana” ve “Isla de la Cartuja” bölümündeki eski fuar alanını ve yine aynı bölgedeki ağaçlıklı bir park olan “Parque de Maria Luisa” bölgesini görmenizi önerebilirim.

Eğer yürümeyi düşünmez iseniz, bu söylediğim yerlere giden tur otobüslerinden yararlanabilirsiniz.

İspanya Sevilla Gezilecek yerler

1. SANTA CRUZ MAHALLESİ

Burası: şehrin tarihi merkezindedir ve bir Yahudi Mahallesidir. Kristof Kolomb, bu eski mahallede bir süre yaşamıştır. Şehrin en sembolik semtlerinden biridir. Dar, dolambaçlı sokaklar var.

Kastilya Kralı III Leon tarafından, 1483 yılında Yahudiler buradan sürgün edilince, mahalle terk edilmiştir. 20’nci yüzyılın başlarında, Belediye mimarı Juan Talavera tarafından mahalle yeniden modellenmiştir.

Mahallede, geçmişe dönük olarak 1575 yılı yapımı Santa Teresa de Jesus tarafından kurulan “Las Terassas Manastırı” ilgi çeker.

Evet, Santa Curuz mahallesi, aynı zamanda en hareketli ve tarihi yoğunluğu en fazla olan bölümüdür. Genel olarak: Katedralin çevresindeki bölümdür.

Mahallede “Calle Mateos Gagos” bölgesinde gezinize başlayabilirsiniz. “Plaza del Triunfo” meydanının kuzey köşesine kadar ilerlediğinizde, bu bölümdeki karmaşık sokaklar ve caddeler ilginizi çekecektir.

Buralarda, aynı zamanda, şehrin en iyi otelleri, restoranları ve barları bulunur. Bu mekanlar: tüm zamanlarda, gerek şehirliler ve gerekse ziyaretçiler/turistler tarafından doldurulur.

Eski kent merkezindeki en önemli mimari eserlerin başında gelenler: Real Alcazar ve Santa Maria Katedralidir.
Bu bölüme genel olarak “Barrio Santa Cruz” da denilmektedir.

İspanya Sevilla Gezilecek yerler

REAL ALCAZAR-KRALİYET ALCAAZAR

Hemen, katedralin yanında bulunan “Real Alcazar” Magrip döneminden, şehirde, günümüze kalan en güzel eserdir. Şehrin en büyük yükseltisidir.

Avrupa’nın en eski, aktif kraliyet sarayıdır.

Daha önce, 4’ncü yüzyılda Roma döneminde: kraliyet konaklama yeri olarak kullanılan yapı: 10’ncu yüzyıla gelindiğinde Cordoba halifeliğinin kalesi olarak kullanılmıştır.

1181 yılında ise, Muvahhidler tarafından yapıda büyük değişiklikler yapılır ve kale olarak kullanılmak üzere genişletilir.

Ama: yapının tam olarak tamamlanması, 1364 yılında yani Hıristiyanlar döneminde olur. Sevilla şehrinin yeniden fethi sonrasında ise: Kral I. Petro ( kayıtlarda, Zalim Petro olarak geçmektedir) tarafından başlatılan programa bağlı olarak, yapı, iyice genişletilir ve konut olarak kullanılmaya başlanır.

Takip eden dönemde ise, Kraliçe İsabel II. Döneminde yapı yeniden genişletilir.

Bu nedenle: yapıda, gerek Magrip ve gerekse gotik mimari tarz görülebilmektedir.

Sayısız odası, abartılı mimarisi, birçok avlusu, göletleri ve keşfedilmeyi bekleyen lüks bahçeleri bulunmaktadır. Yani: bir anlamda, bu odalarda, Kristof Kolomb, Amerika yolculuğunu planlamıştır.

Duvara işlemeli “kraliyet silah panosu” nu görebilirsiniz. Yapının içi: özel yaşam için düzenlenen iki avludan oluşmaktadır. (Bakireler ve Bebekler Avluları)

Özellikle: yaz sıcaklarında, yapı, serin bir sığınak gibidir.

Günümüzde, İspanya kralları ve kraliyetin diğer üyeleri, Sevilla şehrini ziyaret ettiklerinde, geceyi burada, ayrılmış alanda geçirirler.

Giriş ücretlidir. Yetişkinler: 8.5 Euro, 25 yaş altındaki öğrenciler: 2 Euro’dur. Üst saray katını görmek isterseniz: 20 Euro ödemeniz gerekir. Çocuklar ücretsizdir.

Yapı: Her yıl, 1 Ocak, 6 Ocak, 25 Aralık tarihlerinde kapalıdır.

Evet, gelelim, Real Alcazar içinde özellikle gezmenizi ve görmenizi önereceğim bölümlere:

Palacio

Yapı bölümünün üst katları: günümüzde İspanya monarşisi yani krallık ailesi tarafından kullanılmaktadır. Kral Carlos’un halen burada, çalışma ofisleri bulunmaktadır.

Kızı da, 1996 yılında burada evlenmiştir. Üst kata çıkmak için: Roelas ve Madroza isimli sanatçıların tabloları ile dekore edilmiş bir merdiven kullanılır.

Üst kattaki odalarda: farklı mobilyalar ve halılar görülmektedir. Ancak, biraz önce söylediğim gibi, üst katı gezmek isterseniz, ilave bir ücret ödemeniz gerekiyor.

Palacionun merkezinde: Patio de las Doncellas (Bakireler Avlusu) bölgesinde: “Palacio de Petro I” bölümü bulunur.

Bu kral: zalim kral olarak anılmaktadır. Sanırım bu zalimliği “engizisyon” ile bağlantılı olsa gerek.

Bakireler Avlusu: üst katta, çeşitli dönemlerde yapılan özel salonlara açılır. Avluda: Granada bölgesinden gelen sanatkarların, elleriyle şekil vererek işledikleri ince detaylı alçı kaplamaları görebilirsiniz.

Ama, unutmamanız gerekir ki, bu mükemmel simetrinin oluşturulması için yıllarca uğraşılmıştır.

Evet, hemen yan tarafta: Patio de las Munecas (Bebeklerin Avlusu) bulunuyor. Buranın duvarları: sırlı çinilerle süslenmiştir. Kemerlerin birinde bulunan, iki küçük yüz nedeniyle, buraya “Bebeklerin Avlusu” ismi verilmiştir.

Bebeklerin avlusu: Alcazar’ın en görkemli bölümü olan “Salon de Embajadores” yani “Büyükelçiler Salonu” na açılır.

Salon de Embajadores (Büyükelçiler Salonu); 15’nci yüzyıldan kalmadır. Burada, özellikle birbirine geçen, yaldızlı ahşap parçalardan oluşan kubbeli tavan göz kamaştırıcıdır. Çinilerle süslenmiştir. Unutmamak gerekir ki, bu görüntü, betimleme sanatının kesinlikle yasak olduğu bir kültüre (İslam kültürüne) ait bir tasarı başyapıtıdır.

“Patio de la Monteria”,burası geniş ve açık bir avludur. Saray halkı: av seferlerinden önce, burada toplanırmış. Buradan “Palacio de Petro I” bölümüne giriş kapısı bulunuyor. Bu avluda: ayrıca çok katlı ve balkonlu cephedeki, ritmik desenlere dikkatinizi çekerim.

“Salones de Carlos V”

13’ncü yüzyılda yapılan orijinal saray yapısı içinde, uzun yıllar süren yeniden şekillendirme çalışmaları içinde, 16’ncı yüzyılda, bu bölüm ortaya çıkmıştır. Günümüzde: tonozlu muhteşem bir tavanın altında, burada, tarihi halılardan oluşan bir koleksiyon sergilenmektedir.

“Puerta del Leon” Alcazar’ın girişidir. Burası: orijinal Muvahhid surları arasındaki “Patio del Leon” bölgesine açılır. Burası: Kral Petro’nun hemen yanda bulunan “Sala de la Justica” da verdiği yargı kararlarını uyguladığı yer olarak bilinir.

“Sala de la Justica” nın hemen çıkışında: Muvahhid tasarımlarına sahip, 12’nci yüzyıl yapısı olan, “Patio del Yeso” isimli, kemerli bir küçük su bahçesi bulunuyor.

“Jardines del Alcazar”: Girişin ücretli olduğu bu bahçe bölümü: ilk olarak 12’nci yüzyılda yapılmıştır. Ancak, günümüzdeki görünümüne, 16’ncı yüzyılda ulaşmıştır. Sevilla şehrinin en sakin alanı olarak değerlendirilir.

Burada: büyük palmiyeler ve çam ağaçları, birbirlerine simetrik olarak yerleştirilmiş ve aralarına yine tarihi özellikleri olan çeşmeler konulmuştur.

Evet, Alcazar bahçelerinde, sabahtan akşama kadar hiçbir şey yapmadan oturabilirsiniz. Zaten bu yüzden, günümüzde, buralar ressamların merkezi konumuna dönüşmüştür.

JARDİNES DE MURİLLO – PARK

Alcazar duvarlarını çevreleyen ve Santa Cruz mahallesine giden yol üzerinde: Plaza Santa Cruz yakınlarındadır.

Buranın isminin kaynağı: ressam Bartolome Murillo’dur. 1618-1682 yılları arasında yaşayan ressam Murillo’nun eski evi: günümüzde müze olarak kullanılmaktadır ve parka yani halk bahçelerine bakmaktadır.

Park alanında: seramik çalışmaları yapılan yerler ve bol bol çiçek bulunuyor. Ayrıca: Kolomb anısına dikilmiş bir anıt da görebilirsiniz.

CALLEJON DEL AGUA

Burası, Alcazar bahçe duvarlarının hemen yanında “Barrio” bölgesinin merkezine giden dar bir sokaktır. Bu dar sokakta yürüyüş yapmanızı öneririm.

İspanya Sevilla Gezilecek yerler

İspanya Sevilla Gezilecek yerler

CATEDRAL DE SANTA MARİA DE LA SEDE

Evet, gezi meraklıları bilirler, şehrin kutsanması için, o şehirde mutlaka bir katedral bulunması ve Papa tarafından kutsanması gerekmektedir. Burası da, Sevilla şehrinin katedralidir.

Sevilla şehrinin zenginliğine güç katan katedrali mutlaka görmelisiniz.

1147 yılında, şehre ulaşan Muvahhid işgalciler: nehir kıyısında, bir cami ve minaresi olarak bir kule inşa ederler.

1428 yılında: yani aradan 281 yıl geçtikten sonra, Hıristiyanlar şehri ele geçirince: mevcut cami bir Hıristiyan kilisesine ve minare de, çan kulesine dönüştürülür. Ancak, bu dönüştürme ve yeniden yapım çalışmaları, yaklaşık 100 yıl sürer. Mimari tarz olarak: geç gotik mimari tarzı kullanılır.

Ancak, yapı tamamlandığında ortaya çıkan yeni katedral, dünya üzerinde o anda, en büyük gotik kilise olarak tarihe geçer. Ayrıca, Hıristiyan dünyasının en büyük mihrabı buradadır. Burada: küçük bir ayrıntıdan söz etmek istiyorum.

Bu yapı yapılana kadar, Hıristiyan dünyasının en büyük dini yapısı olarak İstanbul-Ayasofya geçmektedir ve Ayasofya, yaklaşık 1000 yıl sürdürdüğü en büyük dini yapı olma özelliğini, bu yapı tamamlandığında yitirir.

Günümüzde, en büyüklük sıralamasında, Sevilla Katedrali, üçüncü sırada gelmektedir. Ön sıralarda: Roma-Vatikan ve Londra Saint Paul katedralle gelmektedir.

Kapladığı alan bakımından ise, bütün gotik mimari tarzdaki kiliseler arasında, Guiness Rekorlar kitabına girmiş olarak dünyanın en Hıristiyan dini yapısıdır.

İç mekan:

Murillo, Zurbaran ve daha başka çeşitli ressamların tabloları ile süslenmiştir. Orta nef bölümü: 11.520 metre karedir. Yerden yükseklik ise: 37 metredir. Tavandaki gotik süslemelerin rahat görülebilmesi için yerlere ayna koymuşlar.

Capilla Mayor-Büyük Şapel

Biraz önce söz ettim gibi: Hıristiyan dünyasının en büyük mihrabı buradadır. Capilla Mayor isimli bu kilisede, İsa’nın yaşamından 45 sahnenin sunulduğu altar panosu bulunmaktadır ki, bu dünyanın en büyük mihrap panosu olarak önem kazanmaktadır. Panodaki güzellikler: Pierre Dancart isimli bir sanatçı tarafından yapılmıştır.

Kraliyet Şapeli

Kral San Fernando, Afonso ve Pedro I; Kastilya Leona kraliyetinin diğer üyeleriyle birlikte burada gömülüdür. Şapelde ayrıca, Sevilla şehrinin koruyucu azizi Virgen de Los Reyes’in bir görüntüsü vardır.

İspanya Sevilla Gezilecek yerler

Kolomb’un Mezarı

Burada, 1890 yılında, Küba’dan getirilip yerleştirilen Kolomb’un mezarının bulunduğu küçük bir şapel görülmektedir. Şapel içinde: Kolomb’un tabutu ve üzerinde: Castilla-Leon-Aragon-Navarra kraliyet hanelerini simgeleyen 4 oyma figür görülmektedir.

İspanya Sevilla Gezilecek yerler

Sacristia Mayor

Burada, ünlü ressam Murillonun resimlerinden oluşan bir koleksiyon sergileniyor. Ayrıca, bir kısım dini eser de bulunuyor.

Museo Catedralicio-Katedral Müzesi

Katedral içinde, müze olarak kullanılan yerde: altın işlemeli resimler, kutsal emanetler, mücevherler ve dini kıyafetlerin sergilendiği değerli bir koleksiyon görebilirsiniz.

Hazine Odası: Güney Amerika altınlarıyla yapılmış hazineler bulunur.

LA GİRALDA KULESİ

Muvahhidler döneminde inşa edilen caminin minaresi olarak yapılan kule, Hıristiyanların bölgeyi ele geçirmelerinin ardından kiliseye çevrilen cami yapısının çan kulesi olarak dönüştürülmüştür.

1147 yılında, camiyle birlikte yapılan kule: takip eden 400 yıllık süreçte, dörtten fazla büyük tasarım değişikliğine uğrar. İlk yapıldığında, Fas Marrekeş şehrindeki “Koutobia Camisi” nin minaresinin görüntüsünde ve benzerliğindedir. Halife Ebu Yakup Yusuf tarafından yaptırılmıştır.

Günümüzdeki görünümü ise, 1568 yılında: Rönesans mimari tarzında ortaya çıkar. Minare: dikdörtgen planlıdır. Magrip motifleriyle süslenmiş, sarı tuğlalar ve taş plakalarla kaplıdır.

1365 yılındaki depremde, kuleyi taçlandıran eski orijinal bakır küre kaybolur. Yerine, basit bir yapı yapılır. Daha sonra 16’ncı yüzyılda Rönesans çanlarının ince gövdesi eklenir. Ayrıca, inancı temsil eden heykel şeklinde bir taç yapılır. Heykel 1568 yılında yerleştirilir.

Tepesinde, üzerinde rüzgar gülü işlevi gören ve Avrupa Rönesansı’nın en büyük bronz heykeli olan “Giraldillo” nun durduğu, kavanoz adı verilen bir top vardır.

Kulenin yüksekliği: 94.69 metredir. Dikdörtgen planlıdır.

1928 yılında Katedral ve Giralda kulesi, ulusal anıt olarak ilan edilmiştir. 1987 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Son tasarım değişikliğinde, kule içten, iki atlı muhafızın, çanların bulunduğu yere kadar çıkabileceği şekilde dizayn edilmiştir.

Yani gerek atlar ve gerekse muhafızların çan kulesine çıkabilmeleri için, hafif eğim sağlamak üzere, bir dizi geniş ve hafif basamaklı, döne döne çan kulesine çıkan merdivenler yapılmıştır. (spiral düzen merdiven yoktur)

Ayrıca, kulenin tepesinde, yerküre üzerine ata biner gibi görünen “Ga Giralda” rüzgar gülü bulunur.

Günümüzde: Magribi temeller üzerinde yerleştirilen kulede: çanlar çalıyor. .

Çan kulesine çıkmanızı öneriyorum. Çünkü: buradan muhteşem bir şehir manzarası izleyebilirsiniz.

Hatta, geniş basamaklı merdivenlerle çıkarken yorulduğunuzda, pencerelerden, yine şehrin güzel manzaralarını izlemek mümkündür.

Her katta: geniş pencereler var, içerisi aydınlık ve çıkış gayet rahattır.
Giriş ücreti: yetişkinlere: 8 Euro, öğrencilere 2 Euro’dur.

Kuleden indiğinizde, portakal ağaçlarıyla dolu bir bahçe göreceksiniz.

CASA LONJA-HİNT ARŞİVLERİ BİNASI

Katedralin bitişiğinde bulunan bu yapı: 1599 yılında tamamlanmıştır. Günümüzde: Batı-Hint Adaları” arşivi olarak kullanılmaktadır.
Bu arşiv: Yeni Dünyadaki İspanya sömürge imparatorluğunun tarihi ve yönetimiyle ilgili, çok sayıda: kitap, plan, yazma ve milyonlarca belgeyi barındırmaktadır.

Amerika’nın keşfi ve yapılan tüm seferlerin kayıtlarının tutulduğu, harita örnekleri de burada sergileniyor.

Arşiv tarafından tutulan belgeler, 9 kilometreden fazla uzunluktaki raflarda saklanıyor. Ağırlık olarak, kolonilerin yönetiminden sorumlu kuruluşlardan gelen 43.175 dosya vardır. Burası, 1987 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Katedralden çıktıktan sonra: hemen yakınlardaki “gezinti at arabaları” ile çevre gezisi yapabilirsiniz. Ama, tamamen yolları ve çevreyi kokutan bu tür uygulamaları, kendi ülkemizde, birçok yerden tanıyorum. Yine de, bu at arabaları ile küçük bir gezi yapmak isterseniz: çevredeki park ve diğer ilgi çekici yerlere gidebilirsiniz.

İspanya Sevilla Gezilecek yerler

ARCHİVO DE İNDİA-GENERAL ARCHİVE OF THE İNDİES

“Plaza del Triunfo” nun hemen altındadır. Giriş ücretsizdir.

Burası: İspanyol Amerika’sının bir ticaret merkezi olarak kullanılmıştır.

1785 yılından sonra ise, İspanya’nın Amerika kıtasını keşfine ait, milyonlarca belgenin depolandığı bir yer olarak kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde de aynı işlevi sürdürmektedir ve yalnızca bilim adamlarının erişebildiği 100 milyon civarında belge bulunduğu söylenmektedir. Hatta, yine burada: Kolomb’un günlüğünün bile bulunduğu söylenmektedir.

İspanya Sevilla Gezilecek yerler

HOSPİTAL DE LOS VENERABLES-PLAZA DE LOS VENERABLES

Bu yapı: geçmiş dönemde: Fundacion tarafından restore edilerek: yaşlı ve hastalıklı emekli rahipler için bir huzurevi olarak kullanılmıştır. Günümüzde ise, sergiler için kullanılmaktadır.
Yapının içinde, bir de barok mimari tarzda kilise bulunuyor.

Evet: 17’nci yüzyıldan kalan ve Endülüs mimarisinin özelliklerini barındıran, bu muhteşem yapıyı görmeyi ihmal etmeyin. Özellikle, içerideki şaşalı barok şapel yapısını görmeyi unutmayın.

Buraya girmek isterseniz, ücret ödemeniz gerekir ki, yetişkin giriş ücreti: 4.75 Euro’dur.

İspanya Sevilla Gezilecek yerler

PALACİO DE LA CONDESA DE LEBRİJA

Calle Cuna ile Campana arasındadır.

Lebrija kontesi Dona Regla Manjon Mergelina: arkeoloji, sanat ve tarih tutkusuyla bilinmektedir.

Tutkulu bir koleksiyoncu ve gezgin olan Kontes: 16’ncı yüzyıldan kalma, aile yadigarı evini, bu merakı nedeniyle, her türlü antika eşya ile doldurmuştur.

Arkeolojiyi seven Kontesin muhteşem koleksiyonunda: genel olarak: “Pan” ve “Zeus” gibi tanrıları gösteren anekdotlar, İtalica arkeolojik kenti kalıntıları bulunmaktadır.

Yani, bir anlamda: özel koleksiyon yani bir aile sarayıdır. Yapı: 19’ncu yüzyılda “Condesa de Lebrija” tarafından yeniden tasarlanmış ve günümüzdeki durumuna ulaşmıştır.

Evet, sonuçta ise, günümüzde, burada muhteşem bir koleksiyon sergilenmektedir. Üst katta ise: birkaç yıl öncesine kadar, yani ölümünden önce, kontesin burada yaşadığı bölümler bulunmaktadır.

Bu yani üst katta: bazı eşyalar yanında, Arap temalı odalar, kütüphane ve bir yemek odası bulunuyor. Burada, ayrıca: Van Dyck ve Murillo tarafından yapılan birkaç tablo bulunuyor. Ana veranda katta ise; en önemli eserler bulunuyor.

Evet, günümüzde, burası, Avrupa’da, en iyi döşeli ev-saray olarak kabul edilmiştir. Pratik zemin bölümünde, roman mozaikleri bulunmaktadır. Ayrıca: korkuluk, vazo, amfora, sütunlar ve heykel koleksiyonu ilgi çekmektedir.

Sergilenen eserlerin ve özellikle muhteşem mozaiklerin büyük bölümü: şehir yakınlarındaki ünlü Roma antik kenti “İtalica” harabelerinden getirilmiştir.

Diğer eserler arasında öne çıkanlar ise: Magribi eserleri, bir rahibe manastırından ele geçirilen fayanslar ve Rönesans dönemine ait bir duvar süsüdür.

Sonuç olarak son derece iyi korunmuş süs eşyaları, porselen ve cam koleksiyon eserleri, 16’ncı Louis dönemine ait mobilyalar ve paha biçilmez sanat eserleriyle dolu olan bu mekanı mutlaka ziyaret etmenizi öneririm.

İspanya Sevilla Gezilecek yerler

2. LA MACARENA MAHALLESİ

Şehir merkezinin kuzeyine doğru yürürseniz, La Macarena mahallesine ulaşabilirsiniz.

BASİLİCA DE LA MACARENA

Bu kilise yapısı: şehrin Arap dönemi surlarının kalıntılarının hemen yanındadır. Kilise: Sevillalılar’ın çok saygı duyduğu “Virgin de la Macarena” heykelini barındırmaktadır.

Heykelin özellikleri şunlardır: 17’nci yüzyıldan kalan bu heykelde, Bakire Meryem: gözleri yaşlı, oğlu için gözyaşı döküyor.

Ancak: kendisinden şafaat dileyen birçok Hıristiyan, ellerinde adaklarla gelerek, kendisinden yani bu heykelden dertlerine şifa bulmasını istiyorlar.

Elbette, şehrin “Paskalya Kutlamaları” sırasında, heykel, kalabalık bir topluluk tarafından, törensel şekilde taşınarak katedrale götürülüp getirilmektedir.

3. EL ARENAL MAHALLESİ

Burası: tarihi şehir bölgesi olan “Barrio” daki en eski kısımlardan birisidir. Tam yeri: “Avenida de la Constitucion” ve “Rio Guadalquvir” arasındadır.

Buranın en büyük özelliği: uzun yıllar, Sevilla şehrinin limanı ve İspanya’nın dünyanın geri kalanı ile olan deniz ticaretinin merkezi konumunda olmasıdır.

Hatta: bu alanın denizcilikte önemi: Magribiler’in, günümüzde katedral olarak kullanılan alana yaptıkları cami ve yine günümüzde “La Giralda” olarak isimlendirilen kuleyi yaptıkları döneme; yani, 12’nci yüzyıla kadar uzanmaktadır.

Ancak, 16’ncı yüzyıla gelindiğinde, nehir alüvyonlar ile dolmaya başlamış, 17’nci yüzyılda gemiler Sevilla şehrine ulaşamamaya başlamışlardır. Bunun üzerine bölgenin önemi bitmiştir. Ancak, gerek Kolomb ve gerekse Macellan, tam buradan yeni keşiflerde bulunmak üzere denize açılmışlardır.

HOSPİTAL DE LA CARİDAD

Günümüzde, yaşlıların ve düşkünlerin bakımının üstlenildiği bu bölümün kurucusu: Manara isimli bir şahıstır.
Miguel de Manara denilen bu şahıs: öte yandan, 17’nci yüzyılda yaşamış, bir zamanların kadın avcısı efsanevi karakter, kötü şöhretli, gönül çelen “Don Juan” olarak da bilinmektedir. Ancak, Sevillalılar’ın büyük çoğunluğu, buna inanmamakta ve Manara’nın hayırsever biri olduğunu öne sürmektedirler.

Hastanenin küçük kilisesinde, ünlü sanatçılardan Murillo, Leal ve başkaca birkaç yöresel sanatçının tablolarından oluşan küçük ama heyecan verici bir koleksiyon bulunuyor.

İspanya Sevilla Gezilecek yerler

MUSEO DE BELLAS ARTES-MUSEUM OF FİNA ARTS OF SEVİLLA-SEVİLLA GÜZEL SANATLAR MÜZESİ

El Arenal bölgesinin kuzey ucundadır. Yani, nispeten şehir merkezinden uzakta, “Plaza del Museo” meydanındadır.

Madrid şehrindeki “Prado” müzesinden sonra, İspanya ülkesinin en önemli ikinci güzel sanatlar müzesidir.

Müze: rahibe manastırı olarak yapılan eski manastır binasındadır.
Son durumu: 1612 yılında “Juan de Oviedo” tarafından tasarlanarak ortaya çıkan binada: üç avlu ve bunun çevresinde inşa edilmiş 15 kadar sergi odası bulunmaktadır.

Tavan ise, barok tarzıdır. Binanın dekorasyonunda: çiçekler, ağaçlar ve Sevilla çinileri kullanılmıştır.

15’nci yüzyılda ise, bir sanat ekolu olan “Sevilla Okuluna” ev sahipliği yapmıştır. Bu yüzden: Sevilla Okulu sanatçıları olan: Bartolome Esteban, Murillo, Juan de Vales Leal ve Francisco de Zurbaran çalışmaları ve İtalyan heykeltıraş Torregiani’nin eserlerinden oluşan güzel bir koleksiyon bulunmaktadır. Yani: bir anlamda, İspanyol resim ve heykel müzesi de denilebilir.

Sıcak havalarda, müze binası, serinliğiyle harika bir seçenektir. Bu müzeyi mutlaka görmenizi öneririm.

İspanya Sevilla Gezilecek yerler

PLAZA DE TOROS DE LA REAL MAESTRANZA DE CABALLERİA DE SEVİLLA-CATEDRAL DEL TOREO

Nehir kıyısından, 200-300 metrelik bir yürüyüş ile ulaşılmaktadır.

Burası: Sevilla şehrinin “boğa güreşi” arenasıdır ve 1761-1881 yılları arasında inşa edilmiştir.

Ancak: bir arena olarak, dünyanın en eskisi ve ünlüsüdür.

Mimari olarak: bir daireden çok, 30 köşeli bir poligon tarzındadır. Ön cephesi: beyaz ve sarı renklidir.

Bu cephe: barok mimari tarzı yansıtır. Ana girişin hemen yanında “Petro Roldan” tarafından yapılan orijinal bir manastır bulunmaktadır. Matadorlar, mücadeleye girmeden önce, burayı ziyaret ederlermiş. Bir de revir var.

Bu revirde: Matadorların acil tedavileri yapılıyormuş. Giriş kapısı ise: 16’ncı yüzyıldan kalma, demir kapılıdır ve “Puerta del Principe” kapısı diye bilinir. Olağanüstü bir performansı sonrasında, torero (boğa güreşçisi) seyircinin omuzlarında, bu kapıdan geçer.

Seyirci kapasitesi: 12.500 kişidir. Ancak, bu boyutuna rağmen akustiği mükemmeldir. Oturduğunuz yerden, her şeyi duyabilirsiniz. Boğanın, süratle yokuş aşağıya inmesini önlemek için, arenanın zeminine hafif bir eğim verilmiştir. Bu durum, boğa güreşçisine bir avantaj vermek için düşünülmüş ve yapılmıştır.

Burada: bir boğa güreşi izleyebilirsiniz. Ancak, olay, genellikle bir boğa öldürmek ile sonlanıyor. Bunun doğal sonucu olarak: İspanya ülkesindeki genç nesil, bu etkinlikten nefret etmektedirler. Ama özellikle Sevilla yöresinde bu etkinlik olağanüstü popülerdir. Yani: burası, bir boğa ile yaşanan elektrikli atmosferi yaşamak için mükemmel bir yerdir.

Museo Taurino-Boğa Güreşi Müzesi

Arena içinde: birde müze bulunuyor. 18’nci yüzyıldan kalma müzede: boğa güreşi tarihindeki çeşitli izleri taşıyan eserler sergileniyor. Bunlar arasında: kostümler, afişler, bir boğa başı bulunuyor. Ayrıca:”Juan Belmonte” ve “Joselito El Gallo” gibi bazı ünlü Sevillalı toreros (boğa güreşçisi) ların resimleri bulunuyor. Burada, ayrıca geçici sergiler de düzenleniyor. Müzede “Picasso” tarafından boyandığı söylenen bir de “boğa burnu” var.

Evet, her ne kadar yapı büyük olmasa da, biraz önce söylediğim gibi, İspanya ülkesinin en cazip doğa arenası olarak kabul edilmektedir. Bunların yanında, küçük bir not: Bizet ünlü “Carmen” operetini burada ölümsüzleştirmiştir.

Arena ve müzesine giriş ücreti 5 Euro’dur. Gezi yaklaşık 30 dakika sürmektedir. Rehberli bu gezide: arenanın özel mülkiyet olduğundan, 14 yaşındaki matadora, yaşamasına izin verilen katil boğaya kadar pek çok bilgiyi bir çırpıda öğrenebilirsiniz.

Giriş öncesinde, elbette, buraya has kitap-kartpostal ve posterlerin satıldığı hediyelik eşya dükkanı var.

İspanya Sevilla Gezilecek yerler

RİO GUADALQUİVİR-TEKNE TURLARI

Evet, şehir içindeki geziniz yanında, tekne turlarına katılarak nehirden şehri izlemenizi öneririm. Özellikle, akşam saatlerinde muhteşem güzel görüntüler ortaya çıkıyor.

Çünkü: nehirden bakınca şehrin farklı yüzünü görebilirsiniz. Her gün saat: 11.00 ile 23.00 arasında sürdürülen ve her 30 dakikada kalkan tekneler, 1 saatlik tur yapıyorlar.

Tekne turuna katılmak isterseniz: “Torro del Oro” yanındaki; “Alcalde Marques de Conradero” bölgesindeki büyük iskeleye gitmeniz gerekir.

İspanya Sevilla Gezilecek yerler

TORRO DEL ORO-ALTIN KULE

Guadalquivar nehri kıyısındadır.

Real Maestranza arenasının yanında, İslam döneminde gözetleme için yapılmıştır. Guadalquivar nehrindeki nakliye kontrol ediliyormuş.

Düşman gemilerinin nehirde yelken açmasını önlemek için, devasa kuleden diğer tarafa su altından ağır bir zincir uzanıyormuş. Diğer bağlantı noktası, o zamandan beri yıkıktır veya kaybolmuştur. Muhtemelen 1755 Lizbon depremi sırasında çökmüştür.

Kule: 1220-1221 yılları arasında Sevilla şehrinin Almohad Valisi Abul Ula emriyle yapılmıştır.

15’nci yüzyılda ise, Amerika kolonilerinden getirilen hazinelerin depolanmasında kullanılmıştır.

Nehirden yansıyan altın parıltısına atfen, Arapça adı “Bury al-dahab” dır.

2005 yılındaki restorasyon çalışmasında, bu parlaklığın kireç harcı ve preslenmiş saman karışımından kaynaklandığı tespit edilmiştir.

Kulenin isminin “Altın Kule” olmasının bir başka sebebi ise, bir zamanlar kulenin üst kısmının altın kaplı olduğu söylentisidir.

Ayrıca, bir zamanlar Amerika kıtasındaki kolonilerden getirilen tonlarca altın burada muhafaza ediliyormuş. Gemiler nehir yoluyla Sevillaya girdiklerinde yüklerini yani altınları burada boşaltıyorlarmış. Orta kısmı depo olmasının yanı sıra, aynı zamanda hapishane olarak da bir dönem kullanılmıştır.

Mimari özellikleri:

Kule, tuğladan yapılmıştır. Yükseklik 36 metredir. 3 ayrı gövdeden/kısımdan oluşur. Birinci gövde: 12 metredir. Almohad Valisi Abu-l Ula emriyle, 1220-1221 yılları arasında yapılmıştır.

İkinci gövde: 14’ncü yüzyılda, Pedro I Cruel tarafından yaptırılmıştır.

Kule, 1755 Lizbon depreminde ağır hasar görmüştür ve aynı dönemde, Monte Real Markisi, atlı arabaların yolunu genişletmek ve Triana köprüsüne erişimi düzenlemek için, kulenin yıkılmasını önerir. Ancak Sevilla halkı, bu öneriye itiraz eder ve araya giren Krala başvurur ve yıkımdan vazgeçilir.

1760 yılında, kulenin alt katında onarım yapılır. Bu onarımda, kule moloz ve harç kullanılarak güçlendirilir. Duvarın çevresindeki patikadan, yeni bir giriş oluşturulur. Aynı yıl, üst silindirik gövde (üçüncü gövde) inşa edilir. Böylece kulenin görünümü değişir.

Günümüzde burada en üst katta “Denizcilik Müzesi” bulunuyor. Burada antik denizcilik aletleri, ölçekli modeller ve deniz haritaları sergileniyor.

 

ÜNİVERSİDAD DE SEVİLLA- TÜTÜN FABRİKASI

Günümüzde Üniversite olarak kullanılan burası: aynı zamanda eski bir tütün fabrikasıdır. 1728-1771 yılları arasında; Sebastian der Bocht tarafından barok ve rokoko mimari tarzlarında yaptırılmıştır. Sigara fabrikası iken, Avrupa’nın en büyük sigara fabrikası olarak önem kazanmıştır. Ama aynı zamanda, İspanya’nın en büyük endüstriyel binası olmuştur.

Fabrikanın mimarisi ve çevreleyen bahçenin tasarımı: yüksek bir zevk ürünüdür. Ana girişin üzerinde: üçgen cephe “La Fama” nın bir heykeliyle biter. Kilise ve cezaevi, ana binayı tamamlamaktadır. İç mekanda: etkileyici merdivenler, çeşmeler ve Patios bulunmaktadır.

Hatta: Proper Merima isimli yazarın hayali kahramanı olan “Carmen” in, burada tütün sardığı söylenir. Bizet: bu hikayeyi alıp, dünyanın en ünlü operasını yani “Carmen operası” nı ortaya çıkarmıştır.

Evet, burası: 1953 yılından sonra, Sevilla Üniversitesinin bir parçası olarak kullanılmaya başlanmıştır. Kuruluşu 1502 yılına kadar iner Sevilla Üniversitesinde, günümüzde ise, ülkemizden de “Erasmus” programı çerçevesinde, birçok öğrenci burada eğitim görmüş veya görmektedir.

İspanya Sevilla Gezilecek yerler

TRİANO BÖLGESİ

El Arenal bölgesinden, nehrin karşı tarafındaki “Barrio Triano” bölgesine geçmelisiniz. Triana bölgesi: efsanevi Flamenko’nun doğuş yeridir. Burada, ayrıca birçok çini (azujelo) atölyesi bulunmaktadır. Yani: çömlek sanayinin merkezi, burasıdır.
Bu bölgede gezilecek yerler şunlardır:

Puanta de Isabel II

Nehrin üzerindeki toplam 9 köprüden birisidir. 1852 yılında demirden yapılmıştır. Bir zamanlar, şehrin tüm ticari faaliyetlerinin sağlandığı nehir, günümüzde ticari trafikten çok, gezi tekneleri ve yatlar için önem kazanmaktadır.

Capillita del Carmen

Burası bir şapeldir. 1926 yılında yapılmıştır. Puenta de Isabel köprüsünün, Triana tarafındadır. Burada, özellikle görmenizi önereceğim yer: azulejo yani çini kaplı kapıdır. Yapının hemen karşısında ise, bir kule var. El Faro de Triana olarak isimlendirilen bu kule: sarı rengiyle dikkati çekiyor ve terasına çıkarsanız, muhteşem bir nehir manzarası görebilirsiniz.

Calle San Jorge

Burası çömlekçiler mahallesidir. Bölgedeki en ünlü çömlek atölyesi “Ceramica Santa Ana” dır. Evet, burası da şehirde önem kazanan yerlerden birisidir. Çünkü: çömlekçilik, Triana bölgesinde, yani burada: 1314 yılından bu yana devam eden bir uğraşıdır.

Romalılar, burada içini şarap ve yağ ile doldurdukları anforalar yaparlarmış. Magribiler döneminde ise, burada, mavi-beyaz ve yeşil renkli seramik karolar üretilmiş ve yapılarda kullanılmıştır.

Evet, Calle San Jorge bitiminde, sola dönerek “Calle Campos” istikametinde yürüdüğünüzde, daha çok seramik atölyesinin bulunduğu bölümleri göreceksiniz. Daha sonra ise, Triana bölgesinin en işlek caddesi olan “Calle de San Jacinto” ya ulaşabilirsiniz.

Calle Rodrigo de Triana

Burası, tipik bir Triana sokağıdır. İsminin anlamı ise: 1492 yılında, Kolomb’un ilk yolculuğunda, Yeni Dünya’yı ilk gören denizcinin ismine atfen “Rodrigo” dur.

İglesia de Santa Ana

Burası bir kilisedir ve 13’ncü yüzyılda inşa edilmiştir. Sevilla şehrindeki en önemli cemaat kilisesi olarak önem kazanmaktadır.

Calle Betis

Burası: Triana bölgesinin en güzel kısmıdır. Buradaki uzun bir şerit halindeki bar ve restoranlarda: Sevilla Flamenko müziği çalar. Bu mekanların büyük bölümü, masalarının bir kısmını nehir kenarına yerleştirirler.

Burada bir mola verirseniz, nehrin karşı kıyısındaki “Boğa Güreşi Arenası” nı ve “Torro del Oro” kulesini görebilirsiniz. Ayrıca, nehir üzerinde gidip-gelen kano ve tekneler de güzel bir görüntü oluşturuyor.

İspanya Sevilla Gezilecek yerler

4. PARQUE MARİA LAİSA

Burada, bir park alanı bulunuyor. Park alanı: Montpellier Düşesi Maria Laisa Fernando de Borbon tarafından: 1893 yılında şehre bağışlanmıştır.

Şehrin en büyük parkıdır. 400 bin metre karelik bir alanı kapsamaktadır. Ağaçlıklı caddeleri ile otobana kadar uzanır.

Parkın ilk yapılışı: 1929 yılında: “Latin Amerika” diğer adıyla “İber-Amerika” fuarı dönemindedir. Daha önceki dönemde ise, burada “San Telmo Sarayı” için yapılmış romantik bir bahçe bulunmaktaymış.

Aslında, 1929 yılında dünya üzerinde büyük ekonomik kriz etkin iken, burada bu fuarın düzenlenmesi büyük başarıdır. Bu fuardan günümüze geriye kalan ise, olağanüstü mimari yapı koleksiyonudur. Evet, bu bölümdeki iki yapı: günümüzde halen “Arkeoloji Müzesi” ve “Halk Sanatları Müzesi” olarak kullanılmaktadır.

Günümüzde, burada çekici anıtlar ve müzeler bulunuyor. Caddelerinde ise çeşmeler ve heykeller var ve bunlar parkı bir açık hava müzesine dönüştürmüştür. Park alanı içindeki en önemli çeşmeler şunlardır: aslanlı çeşme, kurbağalı çeşme. En önemli havuz ise: Lotus ve Ördek havuzlarıdır.

Parka giriş ücretsizdir.

İspanya Sevilla Gezilecek yerler

PLAZA DE ESPANA

Ünlü seyahat portallarından biri olan “Jetcost” tarafından tüm Avrupa’nın en cezbedici meydanlarından birisi olarak seçilmiştir.

Yarım daire biçimli bir bina ile çevrili, büyük anıtsal bir açık alandır.

İspanya’nın eski kolonileriyle kucaklaşmasını simgeler, nehre doğru bakan bölüm, Amerika’ya doğru izlenecek yolu gösterir.

Meydan, 1929 yılında İbero-Amerikan sergisi için, mimar Anibal Gonzales tarafından yapılmıştır.

Kendisi meydan bittikten birkaç gün sonra ölür.

İspanya’nın Amerika’ya olan saygısını simgeler.

Bina inşa edilirken, İber-Amerikan Fuarından sonra, Sevilla Üniversitesine ev sahipliği yapması planlanmıştır. Ancak, sonunda Endülüs’teki Hükümet Delegasyonu ve Guadalquivar Konfederasyonu gibi çeşitli resmi kurumlar arasında dağıtılır.

Meydanın çapı 170 metredir. Toplam 50 bin metre karelik bir alana sahiptir ve bu onu İspanya’nın en etkileyici meydanı yapar.

515 metre uzunluğunda, 200 metre çapında bir kanala sahiptir. Kanal, 1928 yılında tamamlanmıştır. Meydanın tüm çevresi boyunca, kanalda tekneyle gezilebiliyor.

Kanalda, 4 antik İspanyol krallığını temsilen 4 köprü bulunur.

Serginin açılış töreni, Kral XII Afonso tarafından yapılmıştır.

Kral, mimar Anibal Gonzales’in başyapıtını görünce çok şaşırmıştır. İlk gördüğünde “Beyler bunun güzel olduğunu biliyordum ama o kadar da değil” dediği söylenir.

Vicente Traver Havuzu:

Kompleksin ortasındadır. 1927 yılında mimar Anibal Gonzales’in halefi olan Vicente Traver tarafından yapılmıştır. Havuz, merkez bina ön cephesinde, Haliç’e bakan revak kemerinde, Castilla ve Leon köprülerinin arasındadır. Yerleşik bir kral ceketine benzer, kollar bir kartal tarafından desteklenmiştir. Bu çift başlı kartal, sularını bir bardağa döker.

 

Bankolar:

Plazayı çevreleyen duvarlarda farklı karo işçilikleri bulunur.

Bunlar, İspanya’nın birer bölgesini temsil eder.

48 İspanyol eyaleti, karo şeklinde temsil edilmektedir.

Bu 48 bandoda, İspanyol tarihinin ünlü karakterlerini temsil eden 48 tane de büst bulunur.

Ancak, 48 yerine 50 banko olması gerekirdi. Ama plaza yapıldığında, Kanarya adalarının sadece bir ili vardı. 1927 yılına kadar, Grand Canaria ve Tenerife olarak bölünmemişti. Öte yandan, Sevilla şehri, meydandaki dört duvar resminde temsil edilmektedir. Yani, diğer vilayetlerle birlikte temsil edilmiyor.

Navarra ili: şehirlerin alfabetik dağılımında görülmez. Çünkü 1929 İber-Amerikan sergisi bittiğinde, Navarralı IV Garcia’nın ölümü, çok şiddetli olduğu için karosu kaldırılmıştır. Kralın çocukları onun yerine almıştır.

Ciudad Real Eyaleti Bankosu:

Motif olarak “El Kişot” seçilmiştir. Bu motif, Cervantes’in herhangi bir özel sahnesini temsil etmese de, ön planda, bize iki ana karakteri “Don Kişot” ve “Sancho Panza” yı gösterir. Arkalarında, ufukta değirmenlerin olduğu net bir “La Mancha” manzarası görülür. Bu hem kitap resimlerinde hem de gravürlerde ve o dönem Sevilla seramiklerinde çok popülerdir.

 

İspanya Sevilla Gezilecek yerler

ARKEOLOJİ MÜZESİ

Müzenin bulunduğu yapı: 1929 yılında, Latin Amerika Fuarın bir parçası olarak: Anibal Gonzales tarafından tasarlanmış ve Neo-Rönesans mimari tarzında inşa edilmiştir. “Plaza de America” meydanındadır.

İspanya ülkesinde kendi türünde, en iyi müzelerden biri olarak kabul edilir.

Odak: Romalılar üzerine, ama daha eski bölümlere kadar uzanmaktadır. Romalılar ile birlikte: Fenikeliler, Yunanlılar ve Kartacalılar’a ait eserler sergilenmektedir.

Müzenin ana galerileri ve üst katı: İtalica ve yakınlarındaki antik kentten kurtarılan heykel ve parçaları ile Roma dönemine ait buluntulara ayrılmıştır.

Bunlar arasında göze batanlar: heykeller ve yerel doğumlu Roma imparatorları olan Trajan ve Hadrian’ı gösteren, 3’ncü yüzyıl mozaiğidir. Takip eden bölümlerde ise: Magribi İspanya’sına ait kalıntılar sergilenmektedir. Vizigot dönemine ait eserlerin sergilendiği bölüm de görülmeye değerdir.

Ayrıca: kolonizasyon bölümünde bulunan “Tartessian” hazinesini mutlaka görmenizi öneririm. Bu hazine: 1958 yılında yapılan bir temel kazısında: işçiler tarafından bulunmuştur. Hazine içinde: 6’ncı yüzyıldan kalma: bir kolye, bilezik ve altın-mücevher ve taş orjinli, 20 parça bulunmuştur.

Buluntuların tasarımları “Orient” özellik göstermekte olduğundan, bunları kullanan insanlar, yani Endülüs sakinleri hakkında bilgi vermeleri açısından önem kazanmaktadır.

İspanya Sevilla Gezilecek yerler

ŞEHİRDE GEZİLECE DİĞER YERLER

ISLA DE LA CARTUJA

Burası, şehirdeki fuar alanıdır. Cartuja adasında kurulmuştur.
1992 yılında, burada “Expo-92” fuarı kurulmuş ve yine aynı yılın Nisan-Ekim ayları arasındaki 8 aylık dönemde: fuar 36 milyon kişi tarafından ziyaret edilmiştir.

Evet, bu fuar: düzenlendiği dönemde, Sevilla şehrini modern bir şehir haline getirecek yatırımları çekmesi açısından önem kazanmaktadır.

Ancak, fuar sonrasında, fuar alanının nasıl değerlendirileceği konusunda büyük çelişkiler yaşanmış ve hatta günümüzde bile, bu fuar alanı, şehrin ziyaretçileri tarafından sık ve mutlaka ziyaret edilen bir yer değildir.

Çünkü: fuar alanı, düzenlendiği dönemi takiben kendi kaderine terk edilmiş ve günümüzde, nehrin karşısında, çoğu binanın boş ve yıkık-dökük görüldüğü, otların bürüdüğü bir yer haline gelmiştir.

Yine de, şehirde yeterli zamanınız varsa, Expo’dan kalanları görmek için burayı ziyaret edebilirsiniz. Bu alanda: görebileceğiniz diğer yerler: çeşitli alışveriş alanları, müzeler, Omnimax sinema kompleksi, Isla Magıca ve Monasterio de Santa Maria de las Cuevas’dır.

Omnimax Cinema

Burası, bir sinema kompleksidir. Sevilla şehrindeki bu alan, 2000 yılında bir film seti oldu. Plaza de Espana ve Star Wars filmleri burada çekildi. Ayrıca: Arabistanlı Lawrance, Star Wars Episode II, The Dictatör gibi filmlere de sahne olmuştur.

Isla Magıca

Burası: şehirdeki bir eğlence parkıdır. Yani bir lunapark denilebilir. Burada büyük bir “roller coaster” bulunmaktadır.

Expo-92 gölünün çevresindeki alana: Puente de la Barquere köprüsünü geçince, kısa bir yürüyüş ile ulaşılır. Burada, birçok eğlence aracı bulunuyor, özellikle çocuklar için ilgi çekecektir.

Monasterio de Santa Maia de las Cuevas

Expo-92 fuar alanında bulunan bu bina: 19’ncu yüzyılda bir manastır olarak inşa edilmiştir. Ancak, daha sonraki dönemde, bir girişimci tarafından çömlek fabrikasına dönüştürülmüştür.

1992 yılında ise: Expo Fuarı sırasında, bölgedeki en eski bina olarak ziyaretçilerin ilgisini çekmiş ve günümüzde ise bir modern sanat galerisi olarak kullanılmaktadır.

Burayı ziyaret ederseniz: Kolomb’un oğlu Hernando tarafından dikildiği söylenen “Ombu” ağacını, muhteşem güzel çini dekorasyonu ve kilisenin arkasındaki avluyu görmelisiniz.

PATİO DE NARANJOS

Burası: kiliseye dönüştürülmüş eski bir camidir. Magrip mimarlığının güzel örneklerinden birisidir. Ayrıca: yine bu kilisenin önünde, iki duvarlı, portakal ağaçlarıyla dolu avlu bulunmaktadır ki, cami olduğu dönemde insanların burada abdest aldıkları söylenir.

İGLESİA DE SAN MARCOS

14’ncü yüzyıldan kalmadır. Özellikle: La Giralda benzeri kulesi ilgi çekmektedir.
Ancak: 1936 yılında büyük bir yangında, iç dekorasyonu yanmıştır.

Kilisenin arka tarafındaki plaza, 1490 yılında kurulan “Convento de Santa İsabel” bulunmaktadır. Burası: 19’ncu yüzyılda, kadın cezaevi olarak kullanılmıştır.

Evet, bu kilise: son olarak, 1609 yılı tarihlidir. Plaza de Santa İsabel üzerine bakan barok portal üzerinde: Andres de Ocampo tarafından yapılan bir heykel kabartma görülmektedir.

İGLESİA DE SANTA CATALİNA

Bir eski cami üzerinde kurulmuştur. 14’ncü yüzyıldan kalmadır. Buranın da, La Giralda örnek alınarak yapılmış bir kulesi bulunmaktadır.

Girişinde: at nalı kemer bulunmaktadır. Sağda: “Capilla de la Exaltacion” bulunmakta olup, burası yaklaşık 1400 yıllarına tarihlenen dekoratif bir tavana sahiptir.

İGLESİA DE SAN PEDRO

14’ncü yüzyıldan kalmadır. Ancak, daha sonra çeşitli eklemeler yapılmıştır. Sağ bölümde: 1379 yılından kalma, Mudejar tavanlı güzel bir şapel bulunmaktadır.

Ayrıca, 17’nci yüzyılda Sevillalı ressam Zurbaran tarafından yapılmış birkaç resim bulunmaktadır.

İGLESİA DE SAGRARİO

Burası: 17’nci yüzyılda inşa edilmiş küçük bir kilisedir. Ama, daha önce burada bulunan bir caminin üzerine inşa edilmiş olmasıyla önem kazanmaktadır. Yapı, günümüzde kilise olarak kullanılmaya devam edilmektedir.

Kilisenin hemen yanında: simetrik olarak dikilmiş portakal ağaçları bulunan güzel bir bahçe bulunuyor. Söylenenlere göre: yapı cami olarak kullanılırken, Müslümanlar bu bahçe bölümünde abdest alıyorlarmış.

CALLE DE LAS SİERPES

Burası, Sevilla şehrinin en büyük alışveriş bölgesidir. Belediye binası önündeki meydanı geçince, buraya ulaşabilirsiniz.

CONVENTO DE SANTA PAULA

Sevilla şehrinde birçok kapalı dini kompleks bulunmaktadır. Ama, bunlardan yalnızca birkaç tanesine erişmek mümkündür. Bu kilise de, onlardan birisidir.

1475 yılında kurulmuş olan manastır: günümüzde de, 40 rahibeye ev sahipliği yapmaktadır. Manastırda: dini resimler ve eserler dolu iki galeri bulunuyor. Rahibeler ise, manastır üzerindeki pencerelerde görülebiliyorlar.

Burayı ziyaret ederseniz, rahibeler tarafından yapılan ve satılan marmelat ve reçellerin bulunduğu, çıkışa yakın odaya mutlaka uğramalısınız.

CASA DE PİLATOS

16’ncı yüzyılda, Tarifa Markizi tarafından yaptırılmış bir evdir. Yapılış amacı: Markizin, Avrupa ve kutsal topraklara yaptığı seyahatlerde topladığı sanat eserlerinin depolanmasıdır.

Sonraki dönemlerde, Markizin ardılları, bu geleneği devam ettirmişler ve günümüzde yapı: gerek mimari güzelliği ve gerekse içinde bulundurduğu sanat eserleriyle önem kazanmıştır. Şehrin en iyilerinden birisidir.

Evet, burayı ziyaret etmek isterseniz, ücret ödemeniz gerekiyor.

MUSEO DEL BAİLE FLAMENCO

Burası: 18’nci yüzyıldan kalma bir binada düzenlenmiş, Flamenko danslarının bütün türlerinin tanıtıldığı bir müzedir. Ayrıca: burada, Flamenko danslarından oluşan programlarda düzenlenmektedir.

EL CENTRO

Plaze de Toros bölgesinden kuzeye doğru yürürseniz buraya ulaşırsınız. Burada: gerçekten kaliteli eşyaları ucuza bulmanız mümkündür. Burada alışveriş için zaman ayırmanızı öneririm.

İspanya Sevilla Gezilecek yerler

ŞEHİR YAKIN ÇEVRESİNDE GEZİLECEK YERLER

İspanya Sevilla Gezilecek yerler

İTALİCA

Burada, bir Roma kenti kalıntıları görebilirsiniz.
Kalıntıların bulunduğu yer olan Santiponce: şehir merkezine 10 dakika uzaklıktadır. Yani, şehir merkezinin kuzeybatısında, 8 km. uzaklıktadır.

Kent: “Scipio” tarafından kurulmuştur. Ama Roma İmparatorluğuna: Troia ve Hadrian isimli iki imparator vermiştir. Evet, bu iki imparator, bu şehirde doğmuştur.

Kalıntılar arasında: eski merkezde bulunan bir amfi tiyatro ve bunu çevreleyen modern bir park bulunuyor. Amfi tiyatro: 25 bin seyirci kapasitelidir. Roma imparatorluğunun en büyük tiyatrolarından biri olduğu söylenir.

Sevilla Arkeoloji Müzesi: İtalica’dan götürülen mozaikler, heykel ve diğer kalıntılarla doludur.

CARMONA

Burası, Sevilla şehir merkezinin alternatif konaklama alanıdır. Çünkü: Sevilla şehrinin yakınındadır ve mimari zenginliğiyle orantılı olarak, çok sayıda güzel oteli barındırmaktadır.
Burada, Sevilla şehir merkezine düzenli otobüs seferleri düzenlenmekte ve bu otobüsler ile, şehir merkezine 40 dakikada ulaşılmaktadır.

Kasabanın ortaçağdan kalma kalabalık caddelerinin merkezinde, sevimli “Plaza de San Francisco” bulunmaktadır. Aynı zamanda, çok eski bir yerleşim yeridir. Çünkü: Hıristiyanlık öncesinde, İber döneminden bu yana, burada yerleşim bulunmaktadır.

Yeniden fetih döneminden sonra ise, kalenin de mimarı olan Kral I. Petro’nun yazlık mekanı haline gelmiştir. Bunun yanında, Roma mimarisine ait izler de görülür. Kasaba müzesi ilginizi çekebilir.

MUSEO DE LA CİUDAD

Kasaba müzesi: 18’nci yüzyıldan kalma bir malikanedir. Burada: kasaba tarihinin başlıca dönemlerini yansıtan eserlerden oluşan bir koleksiyon sergilenmektedir. Bunlar: tarih öncesinde, İberliler dönemi, Roma dönemi, Magribiler dönemi ve Hıristiyanlar dönemi olarak düzenlenmiştir.

NECROPOLİS ROMANA

Burası bir Roma dönemi mezarlığıdır. 1868 yılında bulunan mezar alanı: kazılmış ve aile mezarları, kemik saklama yerleri, yerel bir hükümdarın kızına ait villa tipi bir mezar gibi kalıntılar bulunmuştur. 30 dakika uzaklıktaki bu alana da rehberli turlar düzenlenmektedir.

ECİJA

Burası, İspanya ülkesinin en sıcak kasabası olarak bilinir ve önem kazanır. Çünkü: “La Sarten” yani “kızartma tavası” olarak bilinen bölgenin tam ortasındadır. Eski kent merkezinde, çeşitli malikaneler bulunmaktadır. Ayrıca: 15 ve 16’ncı yüzyıllardan kalma kiliseler vardır. Ancak, bu kiliseler ve kuleler, günümüzde bakımsız ve harap halleriyle dikkat çekmektedirler.

OSUNA

Bu kasaba, Sevilla şehrinin doğusunda, küçük bir tepeye inşa edilmiştir. Burada, Rönesans dönemi malikaneleri ve etkileyici dini binalar bulunmaktadır. Burada, beş yıldızlı bir otel bulunuyor.