Fethiye Ölüdeniz

Fethiye Ölüdeniz

Fethiye Ölüdeniz, Yabancılar için, yurtdışında  herhangi bir turizm aktivitesi düşünüldüğünde, ilk akla gelen resimlerden biridir. Gerçekten: dünya üzerinde pek eşi-benzeri olmayan bir yer. Sakin bir yer, çam ağaçlarının gölgelediği kumsallarında, muhteşem güzellikteki kumsallar ve isteyene sakin bir deniz, isteyene ise dalgaların hareketlendirdiği bir deniz.

Fethiye ilçe merkezinden, Ölüdeniz’e giderken, dik rampanın sonunda, Hisarönü ve Ovacık köyleri vardır. Bunlar: yan yanadır.

OVACIK

Fethiye ilçe merkezine 6 km uzaklıktadır. Ölüdeniz’e ise 5 km uzaklıktadır.

Fethiye eteklerinde küçük bir kasabadır. Babadağ’ın dibinde, Ölüdeniz ile Fethiye arasında bulunan bir plato üzerindedir. Babadağ yamaçlarına yakın olması nedeniyle serin esintiler bulunur. Hisarönü ile aynı yerdedir ve Hisarönü’nün konaklama tesislerinin bulunduğu kısımdır.

Belde son yıllarda kurulan çok sayıda otel ve tatil köyü ile turistik bir merkez olmuştur. Ovacığın hemen bitiminde Hisarönü başlar. Ovacık ve Hisarönü’nün birleştiği yerde, Ölüdeniz yol ayırımı vardır.

Son bir not: Ovacık bölgesinde tepe üzerindeki sur duvarları, 1’nci Derece Arkeolojik Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.

Fethiye Ölüdeniz Hisarönü

HİSARÖNÜ

Fethiye-Ovacık karayolu üzerindedir. Fethiye Ölüdeniz’e 4 km uzaklıktadır. Fethiye ise 10 km uzaklıktadır.

Çam ormanlarının içindedir. Gündüzleri sakindir. Ancak burası özellikle popüler gece hayatı ile tanınmaktadır. Hisarönü merkezi, akşam saat 19.00’dan sonra araç trafiğine kapanmaktadır. Ölüdeniz ve Fethiye’den daha yüksekte olduğu için, hava nispeten daha serindir.

Burada çok miktarda tatil köyü, otel ve pansiyon bulunmaktadır. Bölgede çok sayıda hediyelik eşya dükkanı da bulunuyor. Mağara ve dükkan yanında, sokak üzerinde sayısız tezgah açılarak çeşitli ürünler satılır.

Ayrıca: restoranlar, barlar, kulüpler ve mağazalar vardır. Özellikle “Barlar sokağı” eğlence için tercih edilmektedir ve özellikle İngiliz turistler oldukça fazladır. Ancak sadece turist değil, bölgede çok sayıda yerleşik İngiliz ve İrlandalı da yaşamaktadır. Restoran ve barlarda, menüler İngilizce ve Paunt olarak yazılıdır. İngiliz yemekleri servis edilir. İngiliz usulü kahvaltılar bulunur. Raflarda İngiliz gazeteleri görebilirsiniz. Yani bunu yazmaktan sıkılsam da, buranın esnafı Türk müşteriyi pek sevmez.

Son bir not: Hisarönü bölgesinde bulunan Roma yapı kalıntıları, 1’nci Derece Arkeolojik Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.

Fethiye Ölüdeniz Belcekız

BELCEKIZ

Ulaşım

Fethiye Ölüdeniz, Fethiye ilçe merkezine 14 km uzaklıktadır. Yol, çamların arasından ilerler. Yolun son kısımlarındaki yokuştan aşağıya inince, muhteşem bir mavilik, deniz sizi karşılar.

Burası “Belcekız Koyu” dur.

Ölüdeniz lagününün bulunduğu mahalle “Belcekız” olarak isimlendiriliyor.

Belcekız koyundaki kumsaldan yürüyerek Ölüdeniz’e ulaşabilirsiniz.

Fethiye Ölüdeniz

ÖLÜDENİZ

Teke Yarımadasında Fethiye Ölüdeniz Mahallesindedir.

2006 yılında; Almanya’nın en yüksek tirajlı gazetesi olan “Bild” gazetesinin düzenlediği ankette “Dünyanın En Güzel Sahili” seçilmiştir.

Fethiye Ölüdeniz: Likya döneminde “Işık ve Güneş Diyarı” olarak tanınmıştır.

Ortaçağ’da ise “Uzak Diyar” olarak tanınır.

Adı gibi durgun bir göl şeklindedir.

Kıpırtısız durur.

Belcekız kıyılarında yoğun dalgalar varken, Fethiye Ölüdeniz’de sadece çırpıntılar görülür.

Dibinde tek bir tane yosun yoktur ve beyaz bir kumla örtülüdür.

Suyun ve dibindeki kumun kırdığı ışık “turkuaz” bir renk verir.

Ayrıca: kıyıdaki çamların gölgesi, Fethiye Ölüdeniz e düşer ve ortaya etkileyici bir görüntü çıkar.

Fethiye Ölüdeniz lagünü, Kaptan Cousteau tarafından incelenmiş ve buranın tek hücreli mikro organizmalardan deniz kaplumbağalarına kadar birçok canlıyı barındıran doğal bir akvaryum olduğu belirtilmiştir.

Fethiye Ölüdeniz

Ölüdeniz 2 kısımdan oluşuyor.

1’nci Bölüm: Belcekız bölümüdür.

2’nci Bölüm ise, Lagün bölümüdür.

Her iki bölümü birbirinden Kumburnu ayırır.

Kendisini Yenilemesi

Fethiye Ölüdeniz, hemen hemen her gün kendisini yeniler.

Çünkü: burada yoğun kaynak suyu çıkar.

Dipte, açık denize doğru bir akıntı vardır.

Kaynak sularının yarattığı tuzluluk farkı nedeniyle, açık denizden içeriye ve dışarıya devamlı bir sirkülasyon vardır.

Gel-git etkisi nedeniyle, 2-3 günde bir Ölüdeniz ortalama yarım metre yükselir ve alçalır. Bunun sonucunda, Fethiye Ölüdeniz’e büyük oranda, açık deniz suyu giriş ve çıkışı sağlanmaktadır.

Ölüdeniz Efsanesi

Bir zamanlar, buradan geçen gemiler, açıkta demirler ve içme suyu almak için sandallarla kıyıya çıkarlarmış.

Yine bir gün yaşlı bir kaptanın genç oğlu, sandalla su almak için karaya çıkar ve “Belcekız” ı görür. Görür görmez de vurulur aşık olur. Kızda buna kapılır.

Ancak, delikanlı suyu alıp dönmek zorundadır.

Gemi uzaklaşıp gider.

Belcekız, hep kıyıyı, sevgilisini gözler.

Delikanlı da geminin buralardan her geçişinde, sandalla kıyıya su almaya gelir ve görüşürler.

Yine bir gün, gemi, buradan geçerken fırtına çıkar.

Genç, kaptan babasına burada korunaklı, havuz gibi bir koy olduğunu söyler.

Ancak babası oğlunun gönül macerasını ve karadaki Belcekız’ı bilmektedir.

Oğlunun sevgilisini görmesi uğruna, gemiyi parçalamayı göze aldığını düşünür.

Fırtına, dalgalar ve baba ile oğul arasındaki kavga büyür.

Gemi tam kayalıklara çarpacakken, kaptan bir kürek darbesiyle oğlunu denize atar ve geminin dümenine iyice yapışır.

Derken deniz döner, çarşaf gibi bir koya girerler.

Oğlan ise orada denizde ölür.

Belcekız, kayaların üzerinde sevgilisini beklerken, öldüğünü görünce kendisi de kayalardan atlayarak intihar eder.

İşte o günden sonra kızın öldüğü yere “Belcekız” ve oğlanın öldüğü yere ise “Ölüdeniz” denir.

Ölüdenizin rengi, günün değişik saatlerinde değişip durur ve bu durumun, iki aşık oğlan ve kıza denizin yandığını söylerler.

Fethiye ÖlüdenizKıdrak Tabiat Parkı

 

KIDRAK TABİAT PARKI

Kıdrak koyu, Fethiye Ölüdeniz’in ilerisinde, Kayaköy’e yaklaşık 16 km uzaklıktadır. Fethiye merkeze 12 km ve Ölüdeniz’e 3 km uzaklıktadır.

Babadağ eteklerindeki bölge: 1983 yılına kadar Orman içi dinlenme yeri iken, bu tarihte “Tabiat Parkı” olarak ilan edilmiştir.

Çünkü flora zenginliği ve orman, deniz, sarp kayalıkların oluşturduğu doğal peyzaj koruma altına alınmıştır. 1’nci derece doğal sit alanıdır.

950 hektarlık alanda ilan edilen Kıdrak Tabiat Parkı içine, Ölüdeniz de dahil edilmiştir.

Alan: Fethiye Ölüdeniz Lagünü ve Kıdrak Plajını kapsar.

Fethiye Ölüdeniz’den buraya karayolu bulunmaktadır.

Fethiye Ölüdeniz Kıdrak Plajı

Kıdrak Plajı

Fethiye Ölüdeniz biraz ilerisindedir. Ölüdeniz kalabalığından sıkılmış olanlar burayı tercih ediyorlar.

Milli Park alanı olması nedeniyle buraya giriş ücretlidir. (Araç girişi 27 TL. dir.) Aracınızı otoparka bıraktıktan sonra biraz yürümek gerekiyor.

Kıdrak Plajı: 2017 yılında Tabiat Parkı olarak ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Çünkü, burada birçok ağaç türü ve birçok kuş türü bulunmaktadır. Ayrıca yaban hayatı da mevcuttur.

Sessiz ve sakin bir yerde, plaj istiyorsanız, burayı mutlaka ziyaret etmelisiniz. Burada ayrıca: piknik, yürüyüş, kuş gözlemi ve fotoğrafçılık yapabilirsiniz.

Tabiat parkında bir işletme bulunuyor. Bu işletmeye ait bölgede: karavan veya çadırla konaklama yapabilirsiniz. Tuvalet ve duşlar bulunuyor.

Koyun en büyük özelliği: yamaç paraşütü yapanların genellikle iniş için kullandığı alandır. Yani güneşlenirken, tepenize inen rengarenk paraşütleri izleyebilirsiniz.

Piknik Alanı

Kumsal hariç, ağaçların altında çokça dinlenme alanları vardır. Ancak piknik alanı fazla büyük değildir. Park alanına dışarıdan yiyecek-içecek getirmek serbesttir.

Fethiye Ölüdeniz Piknik Alanı

Plaj-Kumsal

Plaj, kumluktur.

Sahilde şezlong ve şemsiye kiralamak mümkündür. Plajda, soyunma kabini, duş ve tuvalet bulunuyor.

Giriş ücreti ödemenize rağmen şezlong ve şemsiye için de ücret ödemeniz gerekiyor.

Fethiye Ölüdeniz

Deniz

Deniz birden derinleşiyor bu yüzden yüzme bilmeyenler ve çocuklu aileler için uygun değildir. Suyu tertemiz ve berraktır. Deniz serin, hafif dalgalı ve kum-çakıl karışımıdır.

Ancak deniz yoğun şekilde taşlıktır, bu yüzden deniz ayakkabısı kullanmak şarttır.

Fethiye Ölüdeniz Kumburnu Tabiat Parkı

 

KUMBURNU TABİAT PARKI

Belceğiz’İn kuzeybatısında, Kıdrak Tabiat Parkı sahasının içindedir. Park alanına giriş ücretlidir. Otopark ve giriş ücreti 25 TL. dir. Aracınızı otoparka bıraktıktan sonra plaja ulaşmak için 150 metre kadar yürümek gerekiyor. Dikkat buraya yaya olarak girerseniz ücret alınmıyor. (Eskiden 7 TL. giriş ücreti alınıyordu.)

Çevresi dağlarla çevrilidir.

Tabiat Parkı, Muğla Valiliğine bağlı MUÇEV (Muğla Hizmet Vakfı) tarafından işletiliyor.

Burada: 100 metrelik bir mesafenin, saha koruması yapılarak sürekli temiz kalması sağlanıyor. Bu mesafeye giren atıklar, görevliler tarafından anında temizleniyor.

Günübirlik ziyaretler için kullanılmaktadır.

Halen burada iki küçük kafeterya bulunmakta ve fast-food türü yiyecek ve içecekler satılmaktadır. Piknik yapmak isteyenler için, piknik alanı düzenlenmiştir.

Fethiye Ölüdeniz Kumburnu Halk Plajı

 

Kumburnu Halk Plajı

Fethiye bölgesindeki mavi bayraklı 3 plajdan birisi burasıdır.

Plaj 2 km uzunluktadır.

Plaj bölümünde: su sporları yaptıran bir işletme bulunuyor. Ayrıca duş ve tuvaletler bulunmaktadır.

Plajda şezlong ve şemsiye kiralamak imkanı bulunmaktadır. (şezlong 15 TL ve şemsiye 15 TL. dir.)

Denize gelince, deniz tabanı taşlık ve hatta kayalıktır ve birden derinleşir. Bu yüzden yüzme bilmeyenler ve çocuklu ailelere uygun değildir. Isıran balıklar burada da vardır.

BABADAĞ

1975 metre yükseklikteki Babadağ üzerinde kurulu B tipi mesire alanı, Babadağ’ın 1965 metre rakımındadır ve yaklaşık 810 hektar büyüklüktedir.

Paraşüt yapmayacaksanız, Babadağ’da Bayrak Zirveye kadar çıkın ve çevreyi ve paraşüt yapanları izleyin. Burada “Zirve Kafe” diye bir mekan bulunuyor, oldukça güzel bir yerdir.

Burası, Fethiye Ölüdeniz e yamaç paraşütü atlayışı için kullanılmaktadır.

Babadağ yamaç paraşütü için ayrı yükseklikte 4 tane piste sahiptir. Hava şartlarına ve rüzgar durumuna bakılarak hangi pistten atlayış yapılacağına profesyonel pilotlar karar veriyorlar.

Sadece: paraşüt atlayışı ve manzara izlemek için gelenler tarafından kullanılabilir.

Ancak: buraya ulaşım oldukça dik ve stabilize yolla sağlanır. Paraşüt atlayışı yapacak olanlar buraya özel ciplerle çıkarılırlar. Bu yolculuk yaklaşık 50 dakika sürer.

Fethiye Ölüdeniz Skywalk Teleferik Projesi

 

Skywalk Teleferik Projesi

Proje tamamlandığında, Ölüdeniz ile Babadağ zirvesi arasında ulaşım sağlanacaktır. Bu hareket, Babadağ’ın karlı zirvesi ile yine Ölüdeniz arasında kış aylarında da devam edecektir.

Fethiye Ölüdeniz Teleferik

Teleferik projesinin başlangıç yeri: Ovacık Mahalesindeki Yasdam Caddesidir. Bitiş yeri ise, Babadağ zirvesindeki 1700 metrede bulunan pistin hemen yanındadır.

1700 metre yüksekliğe çıkacak olan teleferik, 61 kabinlidir ve seyahat süresi 7 dakikadır.1800 ve 1900 metrelik pistlere ulaşım ise telesiyej ile sağlanacaktır. Proje dahilinde 1700 ve 1900 metre pistlerinde restoran ve seyir terası yapılacaktır.

Fethiye Ölüdeniz Paraşüt Atlayışı

Paraşüt Atlayışı

Deneyimli bir pilot eşliğinde başlayan uçuş, 35-40 dakika sürer. Uçuşu tamamladıktan sonra yamaç paraşütü atlayışı yapanların inmesi için ayrılmış alana iniliyor.

Fethiye Ölüdeniz Faralya Köyü

 

FARALYA KÖYÜ

Fethiye merkeze 28 km ve Fethiye Ölüdeniz e 8 km uzaklıktadır.

Fethiye Ölüdeniz den; buraya ulaşım için alternatiflerden birisi: Likya yolu üzerindeki Kelebekler Vadisinden, yukarıya yürüyerek ve zaman zaman iplere asılarak tırmanmaktır.

Diğer ulaşım şekli ise, araba ile buraya ulaşmaktır.

Köyün ismi “Uzunyurt” olarak değiştirilmiştir.

Köy, denize meyilli bir yamaç üzerindedir.

Denizden 440 metre yüksekliktedir.

Köy: yemyeşil bir cennete benzer.

Dağlardan gelen rüzgarlar sıcak yaz günlerinde insanın içini rahatlatır. Köy, yüzünü Akdeniz’e dönmüş ve sırtını Babadağ’a yaslamıştır. Kızılçam ormanlarıyla bir cennet gibidir.

Köy: Hisar, Orta Mahalle ve Kabak Mahallesi olarak üç mahalleden oluşmaktadır.

Köy halkı, hayvancılık ve turizm ile uğraşmaktadır. Özellikle bal üretimi yaygındır ve burayı ziyaret ederseniz, bence mutlaka tatmalısınız.

Köyde; sakin ve huzurlu bir tatil geçirmek isteyenler için pansiyon, otel, bungalov ve çadır kamp yerleri bulunuyor.

Fethiye Ölüdeniz Kabak Vadisi ve Kabak Koyu

 

Kabak Vadisi ve Kabak Koyu

Fethiye merkeze 31 km dir. Kelebekler vadisine yakındır.

Buraya gerek teknelerle denizden ve gerekse dolmuşlarla karadan gidebilirsiniz.

Vadi yüzlerce metre yükseklikteki yamaçlarla çevrilidir. Bu yamaçların yükseklikleri 800 metreyi bulabilmektedir. Kanyonun bitiminde, vadi yaklaşık 200 metre genişlikte bir plajla sonlanır.

Kabak koyu: doğa tutkunları için, yörede mutlaka görülmesi gereken yerlerden biridir.

Fethiye Ölüdeniz Kabak Koyu

Likya yolu üzerindedir.

Koy, Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır.

Çünkü: dünya üzerinde koruma altına alınmış 100 dağdan biri olan Babadağ eteklerinde bulunan Kabak Koyu, Türkiye’de nadir rastlanan bir jeolojik yapı olan kanyon biçimindedir. Doğal hayatın devamlılığını sağlamak için bölgede büyük oteller yoktur.

Burada kamp alanlarında bungalovlarda kalabilir veya çadır kurabilirsiniz. Hatta ağaç evler bulunmaktadır. Tesislerde sabah kahvaltısı ve akşam yemeği veriliyor.

Ölüdeniz’den sonra en güzel kumsal buradadır.

Fethiye Ölüdeniz Kabak Koyu

Koyda 200 metre uzunluktaki sahilin bir kısmı taş bir kısmı kumludur.

Kumsal Sit alanı olduğu için herhangi bir tesis bulunmuyor. Tesis olmadığından doğal olarak şezlong ve şemsiye de bulunmuyor. Yani kendi şemsiyenizi götürmelisiniz.

Deniz ise, temiz ve parlaktır. Ancak kalabalık sezonda yani Temmuz ve Ağustos aylarında deniz aşırı kalabalık olması nedeniyle bulanık olabiliyor. Denizde su seviyesi birden derinleşiyor, bu yüzden yüzme bilmeyenler ve çocuklu aileler için sıkıntılı bir yerdir, dikkat etmek gerekir.

Fethiye Ölüdeniz Kelebekler Vadisi

 

KELEBEKLER VADİSİ

Vadiye kara ulaşımı yoktur. Sadece Ölüdeniz’den kalkan teknelerle buraya ulaşabilirsiniz. Tekneler vadinin koy kısmına gidiyor, bu koyun ismi “Güdürümsü Limanı” dır.

Babadağ’ın eteklerindedir.

Babadağ: sahil olduğu endemik türler nedeniyle, UNESCO Dünya Mirası için önerilmiştir.

Vadi, 350 metreye ulaşan sarp kayalarla çevrilidir.

Vadi, her türlü yapılaşmaya kapalıdır.

İsmini barındırdığı 80’den fazla kelebek türenden ve özellikle “Kaplan kelebeğinden” almaktadır.

Vadide kayalarda, ağaçların gövdelerinde ve yapraklarında, milyarlarca kelebek bulunmaktadır.

Bu kelebeklerin yarattığı bu örtü, önce fark edilmiyor ancak bir ses veya bir hareket nedeniyle, havalanan kelebekler, gökyüzünü sarıyor.

Vadi: 1995 yılında 1’nci derece Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Yani, burada yapılaşma yasaktır.

Fethiye Ölüdeniz Kelebekler Vadisi

Vadiye giriş ücretlidir.

Burada konaklama isterseniz: çadır ve bungalov tercihleri bulunmaktadır. Konaklayanlar için vadide bir restoran, bar ve büfe vardır.

Yukarıda belirttiğim gibi, buraya ulaşmanın en kolay yolu teknelerdir.

Ancak Babadağ eteklerinde Kelebekler Vadisine ulaşan iki tane patika bulunmaktadır.

Bu patikalardan bir tanesi “Şelalelere” ve diğer patika ise “Faralya köyüne” gitmektedir.

Belli bir tecrübeniz varsa, sadece 1’nci Şelaleye kadar gitmeniz önerilir, gerisi tehlikelidir.

Faralya köyüne giden patika ise daha tehlikelidir, hatta birçok yerde ilerlemek için ip yardımı ile yukarı çıkmak gerekir.

GEMİLER KOYU

Ölüdeniz’in batısında yaklaşık 7 km uzaklıktadır.

Kaya Mahallesinin arkasındaki tepenin hemen arkasında, zeytin ve çam ağaçlarının arasında “Gemiler Koyu” bulunmaktadır

Gemiler koyu ve plajı: korunaklı oluşu ve güzel kumsalıyla gerek tekneler ve gerekse karayolu ile buraya ulaşanlar tarafından yoğun tercih edilmektedir. Karayolu ile, buraya Fethiye-Hisarönü-Kayaköy yolundan ulaşmak mümkündür.

Kayaköy, buraya 5 km uzaklıktadır. Birçok ziyaretçi, buraya Kayaköy’den yürüyerek gelmektedirler. Ancak buraya araçla da ulaşmak mümkündür.

Koyda, plaj işleten bir işletme bulunuyor. Şezlong ve şemsiye kiralamak mümkündür. Sahilde kano ve deniz bisikleti kiralayabilirsiniz.

GEMİLER ADASI

Gemiler koyunun tam karşısında ise, Gemiler adası vardır.

Adanın diğer ismi “St Nicholas” (Aya Nicola) adasıdır.

Adaya, tekne ile geçilebiliyor.

Adaya giriş ücretlidir. Müze kartı olanlar, ücretsiz girebiliyorlar.

Adada, MS 5 ile 13’ncü yüzyıllar arasında, Roma ve Bizans dönemlerinde yerleşim görülür.

Bu dönemlere ait: sarnıç, konut, depo ve kilise kalıntıları vardır.

Büyük kilisenin freskleri iyi durumda günümüze ulaşmıştır.

Deniz kıyısında ise sarnıç kalıntıları vardır.

Kalıntılar arasında en ilgi çeken yer: iki kilise arasındaki 500 metrelik tüneldir.

Tünel bazı kısımları yıkık olarak günümüze ulaşmıştır.

Tünel içindeki merdivenlerin aralarında 17 durak vardır.

Bunlar: İsa’nın çarmıha gerilmeye götürülürken 17 kere dinlenmesini temsil eder.

MS 240-241 yılları arasında meydana gelen deprem sonucunda, kıyıdaki kalıntıların bir kısmı suların altında kalmıştır ve günümüzde bu batık kalıntıları, denizde 2 metre derinlikte görülebilmektedir.

1990 yılında bir Japon arkeoloji heyeti tarafından yapılan araştırmalarda, adanın erken Hıristiyanlık döneminde bir ziyaret yeri olduğu, çünkü adada denizcilerin azizi St Nicholas’in yaşadığı tespit edilmiştir.

Evet bu adayı ziyaret etmeyi düşünürseniz, özellikle gün batımını izlemenizi şiddetle öneririm.

Fethiye Ölüdeniz Yediburunlar Köyü

 

YEDİBURUNLAR KÖYÜ

Ölüdeniz ve Patara plajları arasındadır.

Yolu biraz zorludur. Ancak büyüleyici manzaralar sunmaktadır.

Köy, eski dönemlerde “Kutsal Burun” (Hiera Akra) olarak tanınmaktadır.

Köy, denizden 600 metre yüksektedir ve harika bir manzara görülmektedir. Yüksek konumu nedeniyle havası bunaltmaz.

Güneye doğru: sırasıyla Yediburunbaşı, Kötü, Sancak, İnkaklık, Yassa, Kılıç ve Zeytin burunlarından oluşmaktadır.

Evet, Yediburunlar köyünde denize ulaşmak için, Likya yolu üzerinden bir yürüyüş parkurundan denize inmeniz gerekiyor.

Bu parkurun bir kısmı “Kabak koyu” na doğru ayrılıyor. Diğer kısım ise özel bembeyaz bir koya açılıyor. Ancak: 450 metre yükseklikteki yamaçtan, 2.5 km lik bir parkurdan aşağıya inmek gerekiyor. Aşağıda deniz kıyısındaki koyda herhangi bir tesis bulunmuyor.

Fethiye ören yerleri.

Fethiye merkezi gezilecek yerler.

Fethiye kayaköy ve çevresi.

Fethiye genel bilgiler.

Fethiye Göcek ve çevresi.

Fethiye Girme kaplıcaları.

Fethiye Saklıkent.

 

 

 

Fethiye Saklıkent

 

Fethiye Saklıkent

Öncelikle, Saklıkent denilince, burayı Antalya-Saklıkent ile karıştırmamak gerekiyor. Burada: “Saklıkent Milli Park” alanı içinde “Fethiye Saklıkent Kanyonu” bulunuyor.

Fethiye Saklıkent ulaşım, iki yönden de olabilir. Antalya üzerinden gelirseniz; karadan ve kıyıdan olmak üzere iki yol var. Karadan olan yol: Antalya-Korkuteli-Kızılcadağ istikametinde ilerleyerek gidiyorsunuz.

Yaklaşık; 150 km. sonra anayoldan, Saklıkent tabelasını görünce sapıyorsunuz ve 16 km. sonra oradasınız. Zamanınız varsa, Korkuteli’nde; çok güzel ” Et Restoran” ları var. Uğramanızı özellikle öneriyorum, muhteşem damak tadı yemekleri var.

Evet, bu yol nispeten asfalt ve rahat. Muhtemelen 2 saat civarında, bu yolu alabiliyorsunuz. Ben bu yolu kullandım ve öneriyorum. Sahil yolu çok zamanınızı alacaktır.

Sahil yolundan giderseniz; Antalya-Kemer-Finike-Demre-Kaş-Kalkan yolundan ilerliyorsunuz. Fethiye’ye varmadan, Saklıkent’e dönüyorsunuz.

Saklıkent-Fethiye arası karayolu uzaklığı ise; 43 km. Fethiye’nin merkezinden kalkan dolmuşlar ile, 40 dakikada ulaşmak mümkün. Yorucu olmayan rahat bir yol.

Saklıkent Kanyonu

FETHİYE SAKLIKENT KANYONUNUN OLUŞUMU

Esençay vadisi, kuzey-güney yönünde, Akdeniz’e kadar uzanan bir çöküntü alanı. Kanyonun doğusunda, Esen çayı ile aynı yönde uzanan 3024 m. yüksekliğinde Akdağ var. Bu dağın, batı etekleri, kırık hatlar (faylar) ile kesilmiş. Bu büyük kırıklar, 2000 m. üzerinde kalındığı olan Akdağ kireç taşını parçalayarak, Saklıkent kanyonunu meydana getirmiştir.

Fethiye Saklıkent

FETHİYE SAKLIKENT MİLLİ PARKI

Fethiye Saklıkent Milli Parka giriş ücretlidir.

1996 yılında Milli Park olarak ilan edilen alan: dağlardan geçen vadiyi kapsar. İçinde: nehir akıntıları, akarsular, şelaleler ve kayalıklar vardır. Ama ana kaynak, 1000-1100 metre yükseklikte ve oldukça dik vadi yamaçları bulunan “Saklıkent Kanyonu” dur.

Park alanı içinden “Eşen Çayı” geçer. Eşen çayı kaynağını Akdağlardan alır.

Milli Parkın, alt seviyelerinde kızılçam toplulukları ve yukarılarda ise karaçam ve sedir ağaçları bulunur.

Fethiye Saklıkent

FETHİYE SAKLIKENT KANYONU

Fethiye Saklıkent Milli Parkı içindedir. Kanyona giriş ücretlidir. Kanyonun içinde ve dışında yeme-içme mekanları bulunmaktadır.

Kanyon, vahşi ve dik yapısı ile görülmeye değerdir. Burayı gezmeye giderseniz, yanınızda mayo veya şort olmalıdır, ayaklarınızda ise lastik tabanlı terlik veya deniz ayakkabısı bulunmalıdır. Çünkü kanyon içinde ilerlerken bazı yerlerde buz gibi suların içinden geçmeniz gerekir. Dizlerinize veya biraz daha fazla suya batmanız gerekecektir.

Burada; kalma yeri sıkıntılıdır. Ama, insanlar buraya genellikle, günübirlik olarak geliyorlar. Bu yüzden, restoranlar ön plandadır. Yani kalmaya gelen pek yoktur. Özellikle; Fethiyeliler, yazın sıcak günlerinde, buraya piknik yapmaya geliyorlar. Ağustos ayının 40 derece sıcaklığında, burada üşünecek ölçüde serin bir hava bulmak mümkündür.

Fethiye Saklıkent

FETHİYE SAKLIKENT KANYON ÖZELLİKLERİ

Fethiye Saklıkent kanyonun uzunluğu 18 km dir.

Ortalama derinlik ise 200 metredir. Bazı yerlerde yükseklik o kadar fazladır ki, güneş ışığı görülmez.

Eşen çayının bir kolu olan “Kocaçay” kanyonun içinde akar. Kanyonun girişindeki su debisi saniyede 14-17 metre küptür yani oldukça fazladır.

Evet, kanyondaki yürüyüş alanının toplam uzunluğu 18 km dir ve bu yolu bitirmek profesyonel almayanlar için mümkün olmaz. Zaten parkurun birçok yerinde, tehlikeli geçişler bulunuyor. Bu yüzden gidebildiğiniz kadar gidip, sonra geri dönmelisiniz.

Giriş için son bir not: kanyon içinde bazı yerlerde suların içinden ilerlemek gerekiyor, bu yüzden kanyon gezisi küçük çocuklar için pek uygun olmamaktadır.

Fethiye Saklıkent

FETHİYE SAKLIKENT KANYONDA GEZİ PLANI

Antalya-Fethiye karayolundan, Fethiye Saklıkent tabelasını gördükten sonra anayoldan sapıyorsunuz. Dar bir yoldan yaklaşık 16 km. ilerledikten sonra, Fethiye Saklıkent’e varıyorsunuz.

Ücretini ödeyerek, özel aracınızı park edebileceğiniz otopark var. Sorun yok. Burada, gayet lüks tuvalet bile yapılmış. Sonra: nehrin aktığı yerin hemen kıyısından, kayaların arasına açılmış demir parmaklıklı bir kapıdan kanyon bölgesine giriyorsunuz. ( Ücret ödemeniz gerekiyor.)

Nehrin hemen solunda, kanyon duvarına tutturulmuş tahta iskeleler var. Bu tahta iskeleler, kayalara açılan deliklere bağlanmış. İlk anda, bunlar sizi ürpertebilir.

Hani güvenlik problemi olabilir mi diye?

Buranın tek tehlikesi, birkaç yıl önce, nehrin doğduğu bölümün yukarı kısmından yani kuru bölümden, gelen ani bir sel, bu kuru bölümde yürüyüş yapan insanların güvenliği açısından tehlike yaratmış.

Yoksa, bu tahta iskeleler ile ilgili herhangi bir sorun yaşanmamış.

Ama, umarım günü geldiğinde ki çünkü bunların bölgedeki nemli ortam nedeniyle belli bir kullanım süresi vardır, bu iskeleleri yenileriyle değiştirirler.

Evet, devam ediyoruz

Bu tahta isleler üzerinden, bazen tek sıra halinde, bazen iki sıra halinde yürüyorsunuz.

Fethiye Saklıkent

Fethiye Saklıkent

Yaklaşık 100 m. yürüdükten sonra, Karaçay’ın, büyük bir gürültü ile patlayarak, yeryüzüne çıktığı yere geliyorsunuz.

Bu bölüm: 50-60 m. genişliğinde. Kanyonun en geniş yeridir.

Evet; burada, yani Karaçay’ın doğduğu (sol yanda) yerin hemen önünde, su sığdır. Mevsime göre, suyun yüksekliği yaklaşık 120-140 cm olabiliyor.

Zaten yağışın bol olduğu ve sel tehlikesi olduğunda, kanyon girişini ziyarete kapatıyorlar.

Akıntı hızlı ama suyun sığ olması nedeniyle, ziyaretçiler burada, nehrin karşı kıyısına, çapraz geçerek, kuru bölüme ulaşıyorlar.

Yani; suyun içine, diz ve biraz üstü seviyeye kadar girerek, karşı tarafa geçebilirsiniz.

Yalnız; su aşırı soğuk ve ayrıca, nehrin tabanı yani suyun içi, çakıllı ve mevcut kayalar kayıyor.

Yani: ayağınızda, altı kaymayan bir terlik, tokyo bulunması şart. Eyer, bunları yanınızda getirmedi iseniz, unutmayın, kanyon bölgesine girmeden önce, terlik-tokyo kiralayan birkaç yer var. Buradan temin edebilirsiniz.

Evet, burada gerçekten su çok soğuk ve nehrin tabanı kayıyor. Tedbirli olmanız şarttır.

Karşıya geçmeden, bulunduğunuz yerden, bu doğa harikası olayı seyretmekle de yetinebilirsiniz.

Ancak; nehrin karşısına geçmenizi mutlaka öneriyorum. Yine de, küçük çocuklar için uygun değildir.

Evet, nehrin karşısına geçtiniz.

Burada, nehrin kıyısında kuru bölüm vardır. Yani, nehrin doğduğu ve aktığı bölümün, üst kısmına geçtiniz. Nehir, aşağı doğru akıyor. Ama, kanyon yukarı doğru da devam ediyor. Bu bölümde, yürüyerek ilerliyorsunuz.

Fethiye Saklıkent Çamur Banyoları

Fethiye Saklıkent Çamur Banyoları

Çamur Banyosu

Eşen çayı ve Karaçay’ın birleştiği yerde bulunan çamur havuzunda, çamur banyosu yapmak mümkündür. Akdağ zirvesinden yoğrularak gelen, zengin mineral bileşimi çamurun cilde çok faydalı olduğu söyleniyor.

Çamur havuzunda 30 dakika boyunca çamura bulanan ziyaretçiler, bir süre de birbirlerine su ve çamur atma savaşı yapıyorlar, ardından Karaçay ve Eşen çayının birleştiği yerde, buz gibi suya atlayarak yıkanıyor ve vücutlarındaki çamuru temizliyorlar.

Ancak bu su aşırı soğuktur. Son bir not: çamur havuzuna girildiğinde rehberler guruba bir şaka yapıyorlar “Çamur banyosunun aslında Fethiye’nin lağım suyu ile dolu olduğunu söylüyorlar”

Evet kanyonda ilerlemeye devam ediyoruz

Burada, ilerleyince, tabandan 2-3 m. yükseklikte, incir ağaçları ile kaplı alanlar göreceksiniz.

Düzlüğün hemen arkasında ise, yamaçlardan küçük çağlayanlar, sular akıyor. Bu bölümde, kanyon yamaçlarında, birbirinden farklı yüksekliklerde 20’ye yakın irili-ufaklı mağara var. Bu mağaralarda, sağ yamaçtaki büyük mağara 150 m. uzunluğunda imiş. Sol yamaçtaki mağaraya ise, 50 m. lik bir galeriden sonra giriliyormuş. Kanyonda, fazla ilerlemenizi önermiyorum. Zaten, bazı yerler öyle dar ki, gökyüzü görünmüyor. Bazı yerlerde ise, ilerlemek için, büyük kayaların üzerinden aşmanız gerekiyor.

KANYONDA GERİ DÖNÜŞ

Aynı yoldan geri dönüyorsunuz. Çıkışta; sizi halk pazarı karşılıyor. Hemen otopark ile nehir arasındaki bölümdedir. Burada, yöreye uygun: baharat, meyve ve hediyelik eşyalar bulmanız mümkündür.

Satışlar pazarlıklıdır. Size tavsiyem: mısır inciri denilen, buraya has bir meyve var, onu tadın. Son derece güzel bir tadı var.

Ayrıca; halk pazarını gezdikten sonra; suların üzerine kurulmuş ahşap balkonlarda; sedir ve kilimlerin üzerinde mutlaka alabalık yemelisiniz. Muhteşem bir tat. Alabalığın lezzeti başka yerlerdekilere benzemiyor.

Zaten, bölgede çok miktarda alabalık çiftliği var ve özellikle soğuk sularda yetiştirilen, üretilen alabalıkların lezzetinin muhteşem olduğu söylenir. Balık sevmezseniz, çayınızı yudumlarken, gözleme yemeyi tercih edebilirsiniz.

SAKLIKENT MİLLİ PARKI VE YAKINLARINDAKİ DİĞER YERLER

Gizlikent Şelalesi

Gizlikent Şelalesi

Fethiye Saklıkent Milli Parkında, kanyonun biraz ilerisinde 1 km uzaklıktadır. Yani Saklıkent kanyonundan araba ile 5 dakika uzaklıktadır. Araçlar için otopark parası 10 TL. dir.

Ancak arabadan indikten sonra da şelaleye ulaşmak için yürüyüş gerekiyor.

100-150 basamaklı bir merdivenden aşağıya inip, yaklaşık su içinde, 300-350 metre yürüdükten sonra şelaleye ulaşılıyor. Yürünen su soğuk değil, yani yürümesi nispeten keyifli ancak uygun ayakkabı yani terlik giymelisiniz.

Yani, uzun ve zorlu bir patikadan sonra buraya ulaşabilirsiniz.

Ancak bu zorlu yürüyüşün sonunda muhteşem güzel bir tabiat harikası göreceksiniz. Şelaleye vardığınızda, şelalenin döküldüğü yerde suya girebiliyorsunuz.

Ayrıca “zipline” yapabilirsiniz.

Yalnız unutmayın: şelaleye gitmek yani bu zorlu yolculuğu yapmak için yaş durumuna dikkat etmek gerek, yüzlerce basamak çıkıp derede yürümek oldukça yorucu oluyor, küçük çocuklarla da bu yolculuğu denemeyiniz. Bu yolculuk gidiş olduğu gibi bir de aynı yoldan dönüş yani merdiven yukarı çıkış vardır.

Şelalenin girişince çok büyük bir restoran bulunuyor. Bu restoranda yemek yerseniz, girişte ödediğiniz ücreti, yemek bedelinden düşüyorlar.

Şelale Yakapark

Şelale Yakapark

Şelale Yakapark

Gökpınar Mahallesi Yakaköy içindedir. Yakaköy’den 1 km yukarıdadır. Jeep safarilerin uğrak noktasıdır. Tlos antik kentini gezip dönüşte dinlenmek için uğranılır. Tlos antik kentine 2 km uzaklıktadır. Otoparkı vardır. Yolu sıkıntılıdır, köy yolu ve yokuştur. Oldukça fazla ağaçlık bir yerdir. Anıt ağaçlar vardır.

Şelale Yakapark

Sulara iyi yön vermişler, kademeli teraslar, havuz, su kanalları ve su sesinin yoğun olduğu ve yeşillikli bir ortamdır. Ayrıca hamaklar ve salıncaklar vardır. Restoran bölümünde taş masalar ve köşkler, yani özel bölümler bulunmaktadır.

Burası: asırlık çınar ağaçları arasına kurulmuş ve yer sofralarında doğal ortamda pişirilen saç ekmeği yiyebileceğiniz, bal, tereyağı, zeytin ve köy yumurtası tadabileceğiniz ideal kahvaltı mekanları vardır.

Şelale Yakapark

Burada, gezi gurupları, genellikle mola veriyor ve kahvaltıda, yukarıda sözünü ettiğim doğal gıdalar yeniliyor veya öğle ve akşam yemeklerinde ise “alabalık” servis ediliyor. Tamamen doğal bir ortamdır. Ortalıkta dolaşan tavuklar-horozlar vardır. Bu doğal ortamı yaşamak isteyenler, gidebilirler.

Tlos antik kenti Tiyatrosu

TLOS ANTİK KENTİ

Fethiye-Korkuteli karayolu üzerindeki Kemer bucağından 13 km uzaklıktaki Yaka köyünde, Kale Mahallesinde Akdağların yamacındadır. Fethiye merkeze toplam 35 km uzaklıktadır. Saklıkent’e ise 8 km uzaklıktadır. Giriş ücretlidir, giriş ücreti 10 TL dir.

Ören yerinin girişinde, yol kıyısında çok miktarda çay bahçesi vardır. Dönüşte burada yorgunluğunuzu özellikle köpüklü ayran içerek giderebilirsiniz.

Şehrin Hikayesi

Bölgenin en eski kentlerinden birisi olarak, ilk kuruluşunun MÖ 2000’li yıllara kadar uzandığı sanılmaktadır. Çünkü burada tesadüfen bulunan bir balta, MÖ 2000’li yıllara aittir.

Yani şehir MÖ 2000’li yıllarda “Talawa” ismiyle yazılı kaynaklarda görülmektedir.

Bu yöre hakkında, MÖ 14’ncü yüzyıldaki Hitit yazılı belgelerinde, Lukka topraklarındaki “Dlawa” kenti diye söz edilmektedir. Bölgedeki Hitit dönemi yerleşimi, arkeolojik buluntularla kanıtlanmıştır.

Öte yandan, bu bölgedeki ilk yaşam izleri, Hititlerden de önceye gitmektedir. Bu durum: Tlos Teritoryumunda bulunan kalıntılar ve arkeolojik verilerle kanıtlanmıştır.

Dlawa kelimesi zamanla “Tlawa” olarak değişmiş ve ardından Likçe bir ifade olan “Tlos” kelimesi kullanılmaya başlanmıştır.

Yunan mitolojisine göre

Kentin ismi “Tlos”, Tremilus ile Prokside’nin 4 oğlundan biri olan Tlos’dan gelir.

Şehir, MÖ 2’nci yüzyılda, Lykia Birliğine girer ve Likya uygarlığının 6 büyük kentinden birisi olur.

Ancak spor merkezi olarak öne çıkmaktadır.

Bizans döneminde de varlığını sürdürür ve 19’ncu yüzyıla kadar varlığını sürdürebilmiş nadir antik dönem şehirlerinden birisidir.

Şehir: 19’ncu yüzyılda ise terk edilir.

ANTİK KALINTILAR

Kent, aslında geniş bir alana yapılmış olmasına rağmen, kalıntılar, Akropol çevresinde yoğunlaşmıştır. Ama özellikle antik kent girişinde, Akropolün hakim görüntüsü, sizi hemen etkileyecektir.

Akropol

Ören yerinin önünde, Osmanlı yapısı bir kalenin gizlediği ve 500 metre yükseklikteki bir tepenin üzerinde kentin Akropol’u bulunmaktadır. Akropolün çevresi yer yer sur duvarlarıyla çevrilidir. Akropolün hemen kuzeydoğu yönünde ise, sur duvarları ve kaya mezarları vardır ki, bunların Likya döneminin kültürünü yansıtan önemli eserler olduğu görülür.

Akropolün eteğinde: stadyum, hamam, tiyatro ve bazilika kalıntıları vardır.

Tlos antik kenti mezarlar ve Roma hamamı

Mezarlar ve Roma Hamamı

Antik şehirde ilk dikkati çeken, kent Akropolünün kaya bloğu üzerine kurulmuş olan mezarlıktır.

Bu mezarlıkta: Likya uygarlığının en güzel ev tipi mezarlarını görebilirsiniz.

Buradaki gezinizde, Agoranın taş kemerli kapılarından girdiğinizde, karşınıza, hemen bir “Roma Hamamı” çıkar. Ama o günün koşullarında yapılmış, alttan ısıtmalı bir yapı olması ilginçtir. Hamamda: termal su kullanılıyormuş.

Hamamın giriş kısmında soyunma odası vardır. Sıcak odada terleyen, dönemin ziyaretçileri, yıkanıp kurulandıktan sonra, dinlenme odalarına geçiyorlar ve oradaki sedirlere uzanarak şarap içiyorlarmış.

Bellerophon ve Pegasus Mitolojisi

Tlos şehrinde, antik dönemde anlatılan efsanelere göre, mitolojik kahramanlardan “Bellerophon” yaşamıştır.

Bellerophon, uçan kanatlı atı “Pegasus” ile bilinmektedir. Bellerophon’un maceraları, kazara bir kişiyi öldürmesiyle başlar. Bu cinayetin ardından, şehri terk eder ve günahlarından arınmak için Kral Proitos’un yanına gider. Kral Proitos’un karısı Bellerophon’a aşık olur ve ondan bir buluşma ister.

Bellerophon bunu kabul etmez, bunun üzerine Bellerophon’un kendisini baştan çıkarmak istediğini söyleyerek kocasına şikayette bulunur.

Kral Belerophon’a bir mektup vererek onu Lykia Kralı İobates’e gönderir. Mektupta: İobates’ten bu mektubu getireni öldürmesini ister.

İobanes, mektubu okuduktan sonra Bellerophon’na canavar Khimaira’yı öldürmesini ister. İobates, Bellerophon’un tek başına canavarın üstesinden gelemeyeceğini düşünmüştür.

Ama Bellerophon bir gün Korinthos’ta Peirene pınarından su içmekteyken bulduğu kanatlı at Pegasus’a binerek havalanır ve doğruca Khimara Canavarı’nın tepesine çöküp onu bir vuruşta öldürür.

Bellerophon Kaya Mezarı

Akropolun kuzeyinde, titan kayalığının düzleştirilmiş bir terasın önünde oluşturulmuş ve 4 sütundan ibaret bir İon tapınağının cephe düzenlemesini yansıtan görkemli bir mezar bulunmaktadır.

Bunun süslemeleri arasında en dikkat çeken: “Kanatlı atı Pegasus’un üzerinde, üç başlı canavar Chimera ile savaşırken” yaşananlar resmedilmiştir.

Bu mezar yapısı: giriş bölümündeki 2 sütun ve 3 bölümlü duvar ve ortada süslerle bezenmiş kapı motifi, iki yandan mezar odasına giden kapılar ile ilgi çeker.

Yan yana iki mezar odası ve girişte bir ön odadan oluşan kaya mezarının içinde: diğer mezarlarda olduğu gibi ölü yatakları yani klineler vardır.

Tiyatro

Şehrin diğer önemli yapısı: “Tiyatro” dur.

Tiyatroda, sahne ile seyirci arasında bir duvar yoktur. Bu yüzden, buranın bir arena değil, sadece konser ve gösteri amaçlı kullanıldığını ifade etmektedir.

Geniş kapılar ilginçtir. Sanırım giriş-çıkışların çabuk yapılması için böyle düzenlenmiştir. Aynı zamanda, mükemmel bir akustik vardır.

Sahnedeki taşlar arasında, çift başlı kartal ve insan kabartmalarına  dikkat edin.

Tiyatroda yapılan araştırmalar sırasında bulunan heykellerden 3 tanesi erkek ve 2 tanesi kadındır.

Her biri 2.10 metre yüksekliğinde olan erkek heykelleri, askeri zırh içindedir. Roma imparatoru Hadrianus, Marcus Aurelius ve Antonius Pius’dur. Bu heykeller günümüzde Fethiye Müzesinde sergilenmektedir.

Kemerli Kapı

Kalenin altındaki düzlükte, Likya dönemine ait duvar-sur kalıntıları görülmektedir. Bunların arasında kemerli kapı ilgi çeker. Kapı 9 metre genişlikte ve 6 kemerlidir.

Fethiye ören yerleri.

Fethiye merkezi gezilecek yerler.

Fethiye Kayaköy ve çevresi.

Fethiye Ölüdeniz.

Fethiye genel bilgiler.

Fethiye Göcek ve çevresi.

Fethiye Girme Kaplıcaları.

Datça

 

Datça


Muğla Datça; Akdeniz kıyısında, küçük ve şirin bir kasaba. Dağların ve şelalelerin arasından kıvrılarak uzanan bir yoldan; çam, zeytin, badem ve narenciye ağaçlarının eşsiz güzelliği ve mis kokuları arasından geçerek ulaşılıyor.

 

ULAŞIM

Marmaris-Datça arası uzaklık: 67 km. Yaklaşık 1 saat yolculuk yapmak gerekir. Bir zamanlar: Marmaris-Datça arasında 372 tane viraj sayılıyormuş. Son 10 yılda, Marmaris-Datça yolu genişletildi ve rahat seyahat edilebilir hale getirildi. Artık: 372 viraj yok. Yolun tamamı asfalt ve geniş.

Datça’ya uçakla gitmek isterseniz: Dalaman Havaalanına iniş yapmanız gerekir. Datça-Dalaman Havaalanı arası uzaklık: 160 km. dir. Bodrum Havaalanından, Datça’ya gelirseniz, havaalanından sonra Bodrum üzerinden feribot ile Datça’ya gelebilirsiniz. Yolculuğunuz yaklaşık 2 saat sürer.

Datça-İzmir arası uzaklık: 330 km. dir. Ulaşım zamanı ise, yaklaşık 4 saattir. Datça-İstanbul arası, otobüsler ile 14 saat yolculuk yapılıyor.

Datça-Ankara arası uzaklık: 830 km. ve Datça-Bodrum arası uzaklık ise: 245 km. dir.


GENEL

Doğanın bozulmadığı, cennetten bir yer olup, stres ve üzüntüden uzak bir yaşam isteyenler için, ideal bir yerdir. Ege denizi ile, Akdeniz’i buluşturan 235 km. lik sahil bandında, pırıl pırıl, masmavi, akvaryum niteliğinde, 52 irili-ufaklı koya sahiptir. Büyük yerleşim yerleri ve sanayi tesisleri yoktur.

OKSİJEN

Dünyada, oksijeni en yüksek yerler içinde, ikinci gelmektedir. Bu nedenle: astım ve kalp rahatsızlığı çekenler kişiler için, ideal bir yerdir. Kuzeyden esen sıfır rutubetli rüzgar sayesinde, yaşam çok rahat bir şekilde geçirilir. Tarihi geçmişte de, Datça Yarımadasının, insanları iyileştirdiği rivayet edilmektedir.

Datça


DENİZ

Denizde sörf yapabilir, yüzebilir ve dalabilirsiniz. İlçede: 7 mavi bayraklı plaj bulunmaktadır. Bunlar: Aktur Tatil Sitesi Plajı, Aktur Kamping Plajı, Karaincir Plajı, Hastane Altı Plajı, Billurkent Tatil Sitesi, Periliköşk Plajı.

GÜNEŞ

365 günün, 300 günü güneşli geçmektedir.

DATÇA HURMASI

Bu ağaç tam 65 milyon yıl geçmişten gelen bir tür. Yarımadanın en ücra köşelerinden birinde karşınıza çıkıverir.

EL SANATLARI

Datça’nın en değerli el sanatı: iğne oyasıdır. İğne oyası yapımında kullanılan, has ipeğin istenildiği gibi bükülerek pişirilmesiyle elde edilir.

Bu ipek ipliklerden, iğne ile motifler elde edilir veya büyük eşya örtüleri yapılır. İğne oyası bu örtüleri, Cumartesi günleri kurulan pazar yerinden, butiklerden ve hediyelik eşya satan dükkanlardan satın alabilirsiniz.

Ayrıca: İlçe merkezine, 3-5 km. uzaklıktaki köylerdeki evlerden de satın alabilirsiniz. Evet, Datça’dan ne satın alalım? İğne oyası.

DATÇA’NIN 3 B’Sİ

Datça üç “B” siyle ünlü derler. Balı, bademi ve balığı. Oysa, Datça’nın ününe ün katan bir şey varsa, bu da yolların sapalığı olmuştur.

Halkının: çıkmaz sokak diye tanımladığı, kuzeyini Ege, güneyini Akdeniz almış. Bu kadar bakir ve vahşi bir doğaya sahip olmasını, aslında büyük ölçüde coğrafi sıkıntılara borçlu.

BADEM

Datça bademi, Türkiye’nin en lezzetli bademidir. En kalitelisi: Nurlu, en kolay yeneni, kabukları ince olan Dişli bademdir. Bademin dış kabukları, yeşil ve taze iken yenilenine çağla denir. Datça bademi, günümüzde, dünyanın en iyi bademi olarak kabul edilmekte olup, ikinci sırada Amerikan bademleri gelmektedir.

TARİHİ

Datça’nın binlerce yıl önceye dayanan tarihi, hala araştırılıyor. Oldukça, fazla sayıda arkeolojik kalıntı barındıran yarımada, tarih boyunca önemli uygarlıklara yataklık etmiştir. Bunlardan en önemlisi: Knidos antik kentidir. Yarımadada bulunan, yakın döneme ait 28 kilise kalıntısı, bölgenin aynı zamanda, mistik bir kökene sahip olduğunun kanıtıdır.

Evet, Datça, önce Kayralıların, MÖ.1100 yılından sonra da Dorların egemenliği altında kalmıştır. Dorlar, Hexapolis Birliği altında, 6 şehir kurmuşlar. Bu şehirlerden biri olan, Knidos, Datça Yarımadası üzerine kurulmuş ve birliğin merkezi olmuş.

Pers saldırılarına (MÖ.546) karşı koymak için, Dorlar, Balıkaşıran denilen yerde kanal açarak yarımadayı, ada yapmak istemişlerdir. Ancak, umulduğundan daha sert ve keskin çıkan kayalar, çalışanların el ve yüzlerinde yaralar açınca, tanrıların gazabına uğradıklarına inanarak vazgeçmişlerdir. Persler dostça karşılanmışlar. Perslerden sonra, Datça Yarımadası, Atinalıların, Romalıların ve 1282 yılında Germiyanoğullarından Menteşe Bey’in yönetimine geçmiştir.

Datça: 1390 yılında, Yıldırım Beyazıt tarafından, Osmanlı İmparatorluğuna katılmış, Sultan Reşat zamanında, adı Reşadiye olarak değiştirilmiştir. Cumhuriyet döneminde ise, Datça adını almıştır.

Datça Knidos
Knidos

KNİDOS

Yarımadanın ucunda bulunuyor. Tarihçi Diyotoros: Knidos’ta yaşayanların, Teselya’dan gelen göçmenler olduğunu ileri sürüyor. Burada yapılan kazılarda: yöredeki yerleşimin başlangıcının, MÖ.7’nci yüzyıla tarihlendiğini açığa çıkarmıştır.

Knidos’lular, MÖ.4’ncü yüzyılın ortalarına kadar Datça’nın kuzey doğusundaki yarımadada yaşamışlar, sonra da bugünkü yere yerleşmişlerdir.

Heredot’a göre: Sparta’lılar, Knidos’u, bir koloni kenti olarak kurmuşlar. Zamanla, güçlü bir konuma gelen Knidos, komşu kentleri: Lindos, Kamiros, Italyysos, Kos, Halikarnasos ve Delos ile birlikte Dor Hexapolisini oluşturmuşlardır.

Fenikeliler ile denizcilikte yarışacak kadar ilerlemişlerdir. Bunun sonucu olarak da: Lipori’de, kendine ait bir koloni, Miletos’un Nil deltasındaki koloni kenti Naukratis’de de: imalathane kurmuşlardır.

Knidoslular, gün geçtikçe genişleme politikası güden Lydialılara karşı, bir önlem olarak, Yarımadayı karadan ayıracak kanalın yapımına başlarlar. Ancak; MÖ.546 yılındaki Pers saldırısı nedeniyle tamamlayamazlar. Persler; Knidos’a zarar vermezler.

MÖ.540 yılında, diğer İon kentleriyle birlikte, Delphi’de bir hazine binası yaptırırlar. Bu yüzyılda Knidos, şarap ihraç eden önemli bir ticaret merkezi konumuna gelmiştir.

İskender’e boyun eğmişler, bundan sonraki dönemlerde de, Knidos’un ismi tarihte pek geçmemiştir. Roma İmparatorluğu ile Seleukos Kralı III. Antiokhos arasındaki savaşta, Roma’nın tarafını tutmuş, bu nedenle de Bergama Krallığına katılmıştır.

Bizans döneminde, sönük bir yerleşim olarak varlığını sürdürür. Bir süre piskoposluk merkezi olur, MS.7’nci yüzyılda tamamen terk edilir.

Datçada gezilecek yerler

Datça Knidos gezisi.