İstanbul-Günlük Gezi Planı-Gezi Yazısı

İstanbul günlük gezi planı: Bu gezi planının, yani bu sayfanın, sitede bulunan diğer sayfalarla bağlantısının sağlanması gerekiyor. Yani; örneğin, burada Topkapı Sarayını gezin derken, sitenin diğer bir sayfasındaki “Topkapı Sarayı” ayrıntılı gezi planını çıkarmanız gerek, yoksa elbette burada yalnızca bir yüzeysel plan söz konusu olur. Ayrıntıyı; yine siteden bulmanız ve çıkarmanız gerekiyor. Ayrıca bu plan bir öneridir. Tercihleri ve seçimleri, İstanbul’daki zamanınıza ve ilgilerinize göre siz yapacaksınız.

Evet; ülkemizin en güzel şehirlerinden biri; İstanbul. Bu arada: ben şu ana kadar 54 ülke gezdim, inanın İstanbul gerçekten birçok ülkenin birçok şehrinden daha güzel.

İstanbul’un Güzellikleri

Her ne kadar; yoğun trafik ve kalabalık ta olsa, insanların asla vazgeçemediği, binlerce yıldır yaşamın her kesimine ev sahipliği yapmış, güzellikler diyarı. UNESCO tarafından 2010 yılı, “Dünya Kültür Mirası Kent” listesine alınan, geçmişi ile iç içe yaşayan kültür kentimiz. İşte; bu kenti, yabancılar bizlerden çok iyi tanıyorlar ve hala İstanbul olarak değil de, belki de bazı şeyleri kabullenmek istemediklerinden “Konstantinapolis” olarak isimlendiriyorlar. Hayır. Bu kent, her ne kadar yüzlerce yıl; Roma ve Bizans egemenliğinin hüküm sürdüğü bir kent olarak kalmış olsa da; yüzlerce yıldır da, Türk egemenliği altında. Kentte; her ne kadar Roma ve Bizans kültür varlığı olsa da, o ölçüde ve hatta daha fazla Türk kültürüne ait eserleri görmek mümkün.

Burada; amacımız; İstanbul’da yaşayanlar için; belki de her gün önünden veya yakınından geçtikleri yapıları tanıtmak. İstanbul dışında yaşayanlar için ise; İstanbul’a geldiklerinde, en güzel şekilde ve en kısa sürede: günlük tur planları yapmalarına yardımcı olmak. Yani: İstanbul’da nereye gidelim, nereyi görelim, ne satın alalım, ne yiyelim, ne içelim, gezi planı nasıl yapalım, gezi güzergahımız ne olsun ve benzeri gibi tüm sorularınızın yanıtlarını, burada bulabileceksiniz. Bilgisayarınızdan alacağınız bir çıktı ile; çok güzel bir gezi rotası/planı yapabilir ve bu rota üzerindeki tüm eserleri, müzeleri; atlamadan, unutmadan, geçmeden görebilirsiniz. Evet; iyi geziler. İstanbul’u önce biz çok iyi tanıyalım, sonra yabancılara tanıtalım.

Yalnız; unutulmaması gereken hassas bir husus var. Gerek yabancı turistler ve gerekse bizler için, kutsal mabetlere/camilere girerken; kıyafet zorunluluğunu unutmayalım. Kolsuz kıyafet, kısa etek, şort gibi kıyafetler ve başı açık olarak ibadethanelere girilmemesi gerekiyor. Bu konuda tedbirli olunmasında yarar var, hatırlatırım.

1.GÜN

İstanbul gezi planı: Bu günlük gezide görülebilecek yerlere ait ayrıntılı bilgileri: yine bu sitede: İstanbul, Eminönü, Kumkapı sayfasında göreceksiniz.
İstanbul’daki 1.günümüzde, bulunduğunuz veya kaldığınız mekandan; herhangi bir vasıta ile; Galata Köprüsünün hemen ayağının bulunduğu yerdeki Eminönü Meydanına gelin.
Eminönü Meydanında; çiçekçiler çarşısı ve meydanda bir süre durduktan sonra; Yenicami’ye ve Mısır Çarşısına girin. Mısır Çarşısına mutlaka zaman ayırın. Yenicami’ye de girmenizi öneriyorum. Ama yine de tercih sizin. Mısır çarşısından çıktıktan sonra; Bankalar caddesine doğru yürüyün. Köşede Hidayet Cami var. Buradan sonra: Ankara caddesine çıkın. Karşınıza: Sirkeci Garı çıkıyor. Buradan: Mimar Kemalettin Caddesine ilerliyorsunuz ve karşınızda: Sansaryan Hanı. Yola devam ediyoruz, Hamidiye Caddesine geliyoruz. Burada: Abdülhamit Türbesi var. Türbenin karşısında: Vakıf Han. Mimar Vedat Bey Sokağından ilerliyoruz ve karşımıza Büyük Postane çıkıyor.
Evet, Büyük Postanenin önündeki caddeden, sola doğru yürüyoruz ve Ankara caddesine geliyoruz. Buradan: deniz yönü aksine doğru yürüdüğümüzde: İran Başkonsolosluğu Binası. Buradan: Türkocağı Caddesine girin; İstanbul Erkek Lisesi Binası.
Buradan tekrar geri dönüyoruz. Kazım İsmail Gürkan caddesine giriyoruz. Burada karşımıza: Cağaloğlu Hamamı çıkıyor. Cağaloğlu’nda, Yerebatan caddesinin sağ yanında.
Sonra; Alay Köşkü caddesi ve burada Beşir Ağa Camisi var. Sonra ise: Alay köşkünü göreceksiniz.

Gülhane Parkı

Gülhane Parkı girişinin hemen karşısında: Zeynep Sultan Cami var.
Yokuştan yukarı doğru yürüyün. Karşınıza: Cafer Ağa Medresesi gelecek. Buraya girip, bir süre dinlenebilirsiniz.
Sonra, daha yukarı yürüdüğünüzde, Yerebatan caddesinin başında, Yerebatan sarnıcı karşınıza çıkıyor. İşte, buraya mutlaka girin. Buraya, 1 saatinizi ayırın. İçeride gerçekten hoşunuza gidecek bir ortam var.
Yerebatan sarnıcından sonra; Sultanahmet meydanına dönüyorsunuz. Divanyolu caddesi üzerinde: Firuzağa cami var. Cadde üzerinde, Klot Farer sokağa girin. Solda parkın altında, ikinci bir kapalı su sarnıcı karşınıza çıkacak. Binbirdirek sarnıcı. Buraya da mutlaka girin ve gezin diye öneriyorum.

Klot Farer sokaktan aşağıya doğru yürüyün. Karşınıza Keçecizade Fuat Paşa Cami ve Türbesi çıkacak. Buradan, biraz daha aşağıya yürüdüğünüzde ise, sağdan Su Terazisi sokağa girin ve sağa dönün. Karşınıza: Sokullu Mehmet Paşa Cami çıkacak.
Caminin karşı kapısından çıkışta: Özbekler Tekkesi. Sonra: Şehit Mehmet Paşa Sokakta, tam karşıda, Çardaklı Hamam, hamamın hemen sağına dönünce, Küçük Ayasofya Cami görülecek.

Küçük Ayasofya caminden sonra: denize doğru yürüyün. Sola dönünce, Çatladıkapı. Sarayburnu’na doğru ilerleyin, Bukaleon sarayı kalıntıları. Sonra tekrar geri dönün ve Kadırga Limanı Meydanına geliyorsunuz.

Evet, burası son durak. Bu gezi: en iyi şartlarda; 8-9 saatlik bir zamanınızı alacak ve mutlaka yorulacaksınız. Ama, daha önce de söylediğim gibi; bu plan sizlere bir öneri. Bu gezilecek yerleri; yine bu sitede bulunan: Eminönü, Kumkapı sayfasından inceleyin, mutlaka görmek istediklerinizi işaretleyin ve ona göre rotanızı belirleyebilirsiniz. Benim önerim: yani mutlaka görmenizi önereceğim yerler: Yenicami, Mısır Çarşısı, Yerebatan Sarnıcı, Binbirdirek Sarnıcı, Küçük Ayasofya Camii.

2.GÜN

Evet, İstanbul günlük gezi planı: bugün gezimizi; yine bir tarih hazinesi olan ve açık hava müzesi statüsündeki bir alanda sürdüreceğiz: Sultanahmet meydanı. Bulunduğunuz yerden, herhangi bir vasıta ile; Sultanahmet meydanına ulaşıyorsunuz.

Meydanda; önce, Alman Çeşmesini görüyoruz.

Sonra; Dikilitaş, yılanlı sütun ve örme sütunu görüyoruz. Sonra ise: Türk ve İslam Eserleri Müzesine giriyoruz. (Buraya kadar olan gezi rotamızdaki objelere ait ayrıntılı bilgiyi; yine bu sitemizde, İstanbul, Sultanahmet Meydanı başlığı altından çıkarınız)

Müzeden sonra ise, sıra: muhteşem bir yapı, yabancıların Mavi Cami olarak isimlendirdikleri Sultanahmet camisinde. (Burası hakkında ayrıntılı bilgiyi, yine bu sitede, İstanbul, Sultanahmet camii başlığı altında bulacaksınız) Gününüzün, büyük ihtimalle, yarısı bu mekanlarda geçti.

Ayasofya

Öğleden sonraki bölüme; Ayasofya Müzesini gezerek başlayın. Buraya mutlaka bolca zaman ayırın. Bir zamanlar, dünyanın sekizinci harikası olarak nitelenen bu yapı, kesinlikle ilginizi çekecek. (Ayasofya ile ilgili ayrıntılı bilgiyi, yine sitede, İstanbul, Ayasofya Müzesi başlıklı yazıdan alabilirsiniz.) Daha sonra ise; Aya İrini demek istiyorum, ama burası kapalı, yani gezme şansınız yok. Belki; önünde, yapıyı izlemek için, birkaç dakika ayırabilirsiniz. Bir sanat etkinliğine denk gelirseniz, Aya İrini’nin içini görme şansınız olur.

3.GÜN

Evet; İstanbul günlük gezi planı: inanın, ben sizin yerinizde olsam, bugünü, yani tam günü; yalnızca Topkapı Sarayı/Müzesi için ayırırım. Çünkü: burayı, acele etmeden, tadını ala ala gezmek şart. Bulunduğunuz yerden, uygun bir araç ile (taksi öneriyorum) Topkapı Sarayı’na gidin, girin ve akşama kadar, yorulana kadar, orada gezin.
Büyük keyif alacağınıza, güzel bir tarih hazinesini keşfetmenin mutluluğunu yaşayacağınıza inanıyorum.

4.GÜN

Evet, bugün yine müzeler turu var. Fazla yorulmayacaksınız, ama göreceğiniz eserler; tarihi süreç içinde, sizleri başka alemlere götürecek.

İstanbul Arkeoloji Müzesi

Bugünkü; plan; İstanbul Arkeoloji Müzelerinin gezilmesi. Bu müzeler: üç tane. Arkeoloji Müzesi, Türk ve İslam Eserleri Müzesi ve Çinili Köşk. Evet; bu üç müze; kesinlikle bir tam güne yakın zamanınızı alabilecek durumda. Gerek Topkapı Sarayı içinden ve gerekse Gülhane Parkından buraya ulaşmanız mümkün.

5.GÜN

Evet, bugün sizlere; daha değişik, tarih dışında bir tur önereceğim. Bugün; kaldığınız yerden, bir şekilde Beyazıt Meydanına gidiyorsunuz. Burada; Çemberlitaş ve Beyazıt kulesini görüyorsunuz ve sonra Kapalıçarşı’ya giriyorsunuz. Evet; dünyanın en eski ve büyük yapılı kapalıçarşı’sı. Burada; güzel ve ilginç bir gün geçireceksiniz ve sanırım özellikle kapalıçarşı; tüm gününüzü alacak. Çünkü; büyük bir mekan.

6.GÜN

Evet, İstanbul günlük gezi planında, bugün size; Haliç istikametini önereceğim. Bu gezi planında: Cibali, Fener, Ayvansaray, Balat, Eyüp semtlerini görebilirsiniz. Bu gezi planında; dini yerler ağırlıkta. Özellikle; Eyüp Sultan Türbesi, Müslümanlar için büyük önem taşımakta. Fener Rum Patrikhanesi ise, Ortodokslar için önemli. Bu arada; Pierre Loti kahvesine uğrayacağız. Evet, zamanınıza göre; bu günü, buralara ayırabilirsiniz. Tercih sizin.

Taksim Cumhuriyet Anıtı

7.GÜN

Evet, İstanbul günlük gezi planında, bugün sizlere; Taksim, Beyoğlu ve İstiklal Caddesinde gezi önereceğim. Bulunduğunuz yerden, herhangi bir araç ile Taksime ulaştığınızda geziniz Taksim Meydanından başlayacak ve Beyoğlu, İstiklal Caddesinde devam edecek ve son olarak Galata Kulesinde bitecek.

Galata Kulesi

İyi geziler diliyorum.

8. GÜN

Bilmiyorum, belki gün sayısı fazla gelmeye başladı. İstanbul’da bu kadar zamanınız olmayabilir. Ama, sonuçta bu gezi planları sizler için bir öneri. Gezilecek yerleri değerlendirip, içlerinden seçim yapabilir ve bu gezi günlerini daraltabilirsiniz. Bugün için örneğin size Dolmabahçe Sarayını gezmenizi önereceğim. Normal şartlarda; yaklaşık 4 saat civarında tutacak gezi süresi, İstanbul’daki zamanınıza göre daha kısaltılabilir.

İstanbul Cihangir

cihangir.genel.2
İstanbul Cihangir

İstanbul Cihangir: İsmini Kanuni Sultan Süleyman’ın oğlundan almıştır. 17’nci yüzyılda caminin yapılması ve camiyle birlikte yapılan tekkenin gelişmesiyle birlikte semt büyük bir canlılık kazanır. İmar faaliyetleri artar. Evliya Çelebi: İstanbul’un Tarihi isimli kitabında, semtle ilgili olarak şunları yazar “Cihangir tepesine kadar olan ev ve bak.

Tepeye 240 basamakla çıkılır. Kanuni, Cihangir adına bir cami ve çevresine dairevi bir mevkide aynı adla odalar yaptırdı.” Ancak  yerleşim birimleri arttıkça, semt yangınlarla yüz yüze gelir. 1719 Fındıklı, 1765 Cihangir-Sürre Emini Hasan Ağa’nın Tophanedeki konağından yayılan yangınlar: birkaç mahalleyi yok eder.

İstanbul Cihangir in merdivenli yokuş sokağı: 16 sokaktan oluşur. Toplam basamak sayısı ise 1990 tanedir. Bütün sokaklara, belli sayıda basamak çıkılarak ulaşılır. Semtin yangınları ve zorlu coğrafyası, bu bölgenin tulumbacılarını da meşhur yapmıştır. Caminin inşaatıyla birlikte, semt çeşmelere de kavuşmuştur. Günümüzde sadece 17 tanesi kalan çeşmelerin bir zamanlar toplamı 21 adettir.

cihangir.genel.1
İstanbul Cihangir

 

Gelelim günümüze

İstiklal Caddesine yakın olması nedeniyle, İstanbul’un gözde yaşam merkezlerindendir. Semt kendine simge olarak “kedi” seçmiştir. Çünkü burası tam bir kedi cumhuriyeti sayılabilir. Mimari olarak Rum mimarisi özellikleri taşıyan yapılar yoğundur. Günümüzde İstanbul’a gelen yabancıların çoğunluğu, bu semtte yaşarlar.

Özellikle: 1920 yılından sonra akın akın gelip Pera bölgesine biriken Beyaz Rus göçmenlerin bir bölümü, buraya yerleşti. Cumhuriyetin ilanından sonra da Cihangir inşa ve gelişmeye devam etti. Özellikle televizyonlarda aylarca izlenen “Yalan Dünya” dizisinin burada çekilmiş olması, buraya olan ilgiyi arttırdı.

Buranın önemini belirtmesi açısından son bir not: İngiliz Guardian gazetesi tarafından, “Dünyanın yaşanacak en iyi beş yeri” sıralamasında “dördüncü” olmayı başarmıştır. Barları, ekonomik büyümesi ve her adımda karşınıza çıkan sanatçılarıyla semt, farklı renkleri bir araya getirmeyi başarıyor.

kadiriler tekkesi.6
Cihangir Kadirhane

 

 

KADİRHANE-KADİRİLER TEKKESİ

İstanbul Cihangir’den Tophaneye inen yokuşlardan birinin üzerinde kurulmuş, semtin önemli bir yapı kompleksidir. Firuzağa camisinin hemen altındadır.

İstanbul’un günlük hayatının içine, 17’nci yüzyıl başlarında, Tosyalı Şeyh İsmail Rumi tarafından sokulmuştur. Yapı: Bizans döneminden kalma bir manastır kalıntısı üzerine 1630 yılında inşa edilmiştir. 1925 yılında, tekke ve zaviyelerin kapatılmasına kadar, çeşitli eklemelerle büyütülen ve önemli bir yere sahip olan yapıda, yakın zamana kadar gelenekler sürdürülmekteydi.

Ancak, 2 Nisan 1997 günü bir cami yanar. Kadiriler yokuşu üzerinde bulunan Hacı Piri Cami, Kadiriliğin İstanbul’daki merkezi olan Kadirhane Tekkesinin tevhidhanesidir. Hatta tekkelerin kapatılmasından sonra, burası bir süre ilkokul olmuş, sonrasında Hacı Piri Camii olarak faaliyet göstermiştir.

Zikir törenleri, cami yandığı için misafirhanenin üst katında yapılıyor. Misafirhane, tekkeyle aynı yaştadır.

Çeşme

Tekke binasının dışında bir de çeşme bulunuyor. Bu çeşme 1731 yılında Topçubaşı İsmail Ağa tarafından yaptırılmıştır. Sultan I. Mahmut’un annesi Saliha Sultan tarafından bu çeşmeye su getirilmiştir. Bu yüzden çeşme “Saliha Sultan Çeşmesi” olarak bilinir.

Tekkenin kurucusu olan Şeyh İsmail Rumi’nin türbesi de Kadirhane’nin içinde bulunuyor.

taksim sahnesi.1
Cihangir Taksim Sahnesi

 

TAKSİM SAHNESİ

İstanbul Cihangir Sıraselviler caddesi girişindedir.

1914 yılında mimar Mongeri tarafından yapılmıştır. İlk sahibi Sarıcızade Ragıp Paşa’dır. Bina ilk olarak Majik Sineması adıyla Halil Kamil tarafından işletildi. Sessiz filmler gösteriliyordu. Binanın ismi 1944 yılında Türk Sineması, 1946 yılında Yeni Taksim Sineması ve 1964 yılında Venüs Sineması olarak değiştirildi. 1970 yılında İstanbul Kültür Sarayı yanarak kullanılmaz hale gelince, Venüs Sineması, Devlet Tiyatroları tarafından kiralandı ve tiyatro salonuna çevrildi.

1975 yılında yapı yine Venüs Sineması oldu. 1980 yılında Dostlar Tiyatrosu tarafından burada bir oyun sergilendi. 1983-2007 arasında yapı yine tiyatro sahnesi olarak kullanıldı.

Bu dönemde “Taksim Sahnesi” ismini aldı. 2007 tarihinde, binada kiracı olan İstanbul Devlet Tiyatrosu, kendisine ait olan donanımı sökerek binayı boşalttı. Çünkü binanın sahipleri binanın Mahkeme Kararı ile tahliye edilmesini istediler.

Binanın 2008 yılında yıkılması, 2010 yılına kadar yerine yapılacak alışveriş merkezinin tamamlanması planlandı. Yapılacak alışveriş merkezinde bir tiyatro sahnesi olacağı ve bunun Devlet Tiyatrolarına verileceği söyleniyor.

cihangir camii.000
Cihangir Camii

 

 

CİHANGİR CAMİ

İstanbul Cihangir Pürtelaş Mahallesi, Cihangir yokuşundaki bu cami, günümüzde yüksek apartmanlar arasında kaybolmuştur.

Ancak yine de önündeki banklardan: İstanbul’un güzel manzarasını izlemek mümkündür.

Cami: 1559 yılında; üvey kardeşi Mustafa’nın katledilmesine çok üzülen Şehzade Cihangir için, Kanuni Sultan Süleyman tarafından İstanbul’un hakim bu tepesi üzerine ahşap çatılı olarak yaptırılmıştır. Caminin mimarı, Mimar Sinan’dır. Cami yanında inşa edilen tekke ve sıbyan mektebiyle caminin çevresinde bir mahalle oluşmaya başlamıştır.

27 Kasım 1553 tarihinde Şehzadenin cenazesi İstanbul’a varır ve Şehzade Mehmet Külliyesinin haziresindeki türbede, ağabeyinin yanına defnedilir.

Evet bu cami hakkındaki bilgiler sadece Evliya Çelebinin yazılarında bulunmaktadır. Evliya Çelebi: caminin “İskender-i Zülkarneyn Aleksandıra” isimli kilise yerine yapıldığını yazar. Göklere baş kesmiş yüksek bir dağın tepesinde, cihannüma bir cihangir camidir ki cihan süsüdür.

Deniz kenarındaki dik sokaktan baş yukarı ta Cihangir camine kadar yüz basamak taş merdivenle çıkılır. Nice yiğitler bahis ile dinlenmeden çıkamamıştır. Ta bu derece dik bir yokuştur.”

Cihannüma

Cihannüma: bulunduğu yer olarak çevresi açık ve bu yüzden her tarafa hakim, her tarafı görmeye elverişli anlamında kullanılmıştır. Yine Evliya Çelebinin belirttiğine göre: “cami dört köşe duvar üzerine, yine dört köşe ve balıksırtı kurşun örtülü kubbedir, zira o dağın tepesine ağır bina olması imkansızdır” der.

Yapı: mimari olarak Dolmabahçe ve Ortaköy’deki Balyan camilerine benzer. Mihrabındaki bulut resimleri ilgi çeker. Caminin iki minaresi vardır. Daha önce camiye bağlı bulunan tekke: Halveti Tarikatının Cihangir kolunu kuran Şeyh Hasan Burhaneddin Efendi tarafından kurulan tekkedir. Caminin sağ ve sol yanlarında, günümüze ulaşmayan tekke yapıları varmış, ayinleri de cami içinde yapılıyormuş.

Evet, Kanuni döneminde yapılan cami günümüze ulaşmamıştır. 1719 Fındıklı yangını, 1765 Cihangir 1771 Çivici limanı ve 1823 Tophane yangını, camiye ciddi hasarlar vermiştir. 1823 yılındaki yangından sonra, Sultan II. Mahmut’un sadrazamı Silahdar Ali Paşa tarafından cami onarılmıştır. Son olarak 1874 yılında çıkan yangından sonra, cami Sultan II. Abdülmecid tarafından yeniden yaptırılmıştır. Camiyi ikinci kez yapan mimar Sarkis Balyan’dır. Yani günümüzde görülen cami, mimar Sinan yapısı değildir.

Cami

Cami oldukça dik bir arazide inşa edilmiştir. Bu yüzden avlusu ve bahçesi ile kapladığı alan çok küçüktür.

Cami dikdörtgen planlıdır. Dikdörtgenin dar cepheleri denize ve içeri bakar. Kubbenin çapı 14 metredir. Kubbe dalgalı saçaklıdır. Bu tür uygulama, Osmanlı camilerinde görülmez. Asıl olarak bu tür kubbe uygulaması, Bizans döneminin sonlarında kullanılan bir uygulama türüdür. Kubbe klasik şekilde fil ayaklarına oturmaz. Aksine kubbeyi büyük kemerler taşır. Kubbenin yaptığı baskı, dışarıdan da görülen kuleler vasıtasıyla zemine taşınır. Bu ağırlık kuleleri, camiye uyumlu inşa edilmiştir. Dört kulenin de süslemeleri birbirinden farklıdır.

Son cemaat yerinin kubbeleri ayrıdır. Girişte kapalı alanda olan sağ ve sol son cemaat yeri üzerinde, birer küçük kubbe bulunur.

cihangir camisi.bulutlar figürü.1
Cihangir Camii

 

Caminin içinde duvarlarda çini yoktur. Süslemelerde zengin kalem işleri tercih edilmiştir. Mat pastel renklerle yapılan bu süslemeler içinde, mihrabın süslemeleri dikkat çeker. Mihrap üzerinde, yanlara toplanmış perde motifi çizilmiştir. Perdeler arası ise gökyüzünün tasvir edildiği düşünülen açık mavi bir görünüm boyanmıştır. Camiyi ziyaret ederseniz, bu tasviri mutlaka görmelisiniz. Burada daha çok bulutlar tasvir edilmiş izlenimi verilmektedir.

Caminin duvarları

Caminin duvarlarında: görülmedik şekilde yarım daire şeklinde hatta daha güzel bir tanımlama ile yelpaze şeklinde inşa edilmiş pencereler bulunur. Bu yüzden cami içine çok bol gün ışığı girer ve cami aydınlık bir mekana sahiptir.

Caminin kara tarafındaki köşelerde birer minaresi vardır. Her iki minarede birer şerefe bulunur. Caminin giriş kapısına göre sağdaki minarenin tadilat gördüğü, orİjinaliyle rengi tutturulmamış taşlardan belli olur. Batı tarafındaki minarenin girişi batıya, doğu tarafındaki minarenin girişi doğuya doğru dönüktür.

Minare kaideleri kare şeklindedir. Minarelerin külahları ise, bilinen tarzdaki minare kubbelerinden farklıdır. Günümüzde minarelerden birinin külahında bir eksiklik vardır. Ayrıca, minarelerin şerefelerinin kapıları Kabe’ye dönük olması gerekirken, bu şerefelerin kapıları da o istikamete dönük olsa da açıları farklıdır.

cihangir camii.dışında çeşme.1
Cihangir Camii

Caminin dışında, Tophane tarafındaki kapının hemen yanında bir çeşme vardır. Çeşmenin kitabesi yoktur. Ancak Sultan IV. Murat’ın saymanlarından Silahtar Bıyıklı Mustafa Paşa tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. Bu çeşmenin de bir musluğu yoktur ve kurudur.

Caminin ön ve arka tarafı, büyükçe bir istinat duvarıyla desteklenmiştir. Hazire sol yandadır. Caminin bahçesinin muhteşem bir manzarası vardır.

Cihangir Parkı

CİHANGİR PARKI

İstanbul Cihangir Güneşli Sokaktadır. Fındıklı yokuşunun hemen tepesindedir.

Park, yörede merdivenleri boyanan park olarak bilinip tanınıyor. 1938 yılımda Nuri Demirağ isimli bir işadamı, buradaki arazisini çocuk parkı yapılmak şartı ile Belediye’ye bağışlamıştır.

Park alanı 1983 yılında, yıkılarak altına çok katlı (6 katlı) otopark yapılmış ve sonra park alanı yenilenmiştir. Bu sırada park alanındaki ağaçlar kesilmiş, park alanı toprak dolgu olmuştur. Ayrıca: parkın ortasında havalandırma bacaları, merdiven çıkışları ve asansör boşlukları bulunmaktadır. Ayrıca, çevre sakinleri, buraya köpeklerini getiriyorlar, park alanında özel bir köpek alanı bulunuyor. (ismi Pati Park)

CİHANGİR SANAT GALERİSİ

İstanbul Cihangir Caddesinde İşparktadır. Beyoğlu Belediyesine ait galeri, park içindedir.

Cihangir Köşe çeşme

KÖŞE ÇEŞME

Çeşme, Cihangir camisine giden yolun köşesindedir. Susam sokağı köşesindedir. Ancak kitabesi yoktur, bu yüzden kim tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Tek bilinen, çeşmenin levhasına “Köşe Çeşmesi” yazılı olmasıdır. Çeşmenin ayna taşı oymalıdır. Ancak aynı taşı, yarısına kadar toprak altında kalmıştır. Çeşmenin üstü ise, betonla örtülmüştür.

Cihangir Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi

BEYKENT ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ

İstanbul Cihangir Sıraselviler caddesindedir. Beykent Üniversitesi, Beykent Eğitim Vakfı tarafından 1997 yılında kurulmuş bir vakıf üniversitesidir.

İSTANBUL DİMİTRİE CANTEMİR ROMEN KÜLTÜR MERKEZİ

İstanbul Cihangir Sıraselviler Caddesindedir. Burada 2012 yılından bu yana: çocuklar ve yetişkinler için Romence dil kursları düzenleniyor.

firuz ağa camii.esas.0
Cihangir Firuz Ağa Camii

 

FİRUZ AĞA CAMİ

İstanbul Cihangir Firuzağa Ağa hamamı sokakta, Sıraselviler ve Defterdar yokuşunun birleştiği yerdedir.

Yapı: yeşil beyaz rengiyle dikkat çeker.

Sultan II. Beyazıt’ın Hazinedarbaşısı Firuz Ağa tarafından 1491 yılında yaptırılmıştır. Firuz Ağa, bir cami de Divanyolunda yaptırmıştır. Ancak hazinedarbaşı Firuz Ağanın vakfiyesinde tek camiden söz edilmektedir. Böylece, bu caminin ona ait olmadığı, bu caminin banisi olan Firuz Ağanın ise Galata Sarayı ağalarından olduğu tahmin edilmektedir.

Cami

Cami: 1823 yılındaki büyük Cihangir yangınında zarar görür ve Sultan II. Mahmut tarafından yine aynı yıl restore ettirilir ve günümüzde görülen cami ortaya çıkar. Bu cami “Tanzimat Üslubu” denilen mimari karakterdedir. İki taraftan merdivenle çıkılmaktadır.

Cami 380 metrekarelik alan üstündedir. İki katlıdır, üst katta cami, alt katta ise 6 tane dükkan vardır. Duvarlar kagir, çatı ahşap, minare tek şerefeli ve tuğladır. Çatısı kiremit kaplıdır. Caminin minber ve kürsüsü ahşaptır.

Cami ve asmaların altındaki çay bahçeleri, İstanbullular tarafından yoğun olarak ziyaret edilmektedir.

firuzağa kahvesi.1
Cihangir Firuz Ağa Kahvesi

 

FİRUZ AĞA KAHVESİ

Hemen caminin yanındadır. Aslında 1491 yılında inşa edilmiş Firuzağa camisinin avlusudur, bir de bu avluda musalla taşı bulunmaktadır. Ancak, dünyada musalla taşında çay kahve içilen tek camidir. Kahvesini bitiren boş fincanı musalla taşının üstüne koyar, kahve kalabalık olduğundan çoğu zaman çantalar, montlar o musalla taşının üstüne atılır.

Evet, burası eski köy kahvelerini andırır. Burada birçok ünlü sanatçı zaman geçirmektedir. Bölgenin popüler dinlenme yerlerinden biridir. Günün her saati doludur. Şehrin ortasında, en lüks semtlerinden birinde, köy kahvesi havası solumak ilgi çekiyor.

orhan kemal müzesi.0
Cihangir Orhan Kemal Müzesi

 

ORHAN KEMAL MÜZESİ

İstanbul Cihangir Kılıçali Paşa Mahallesinde Akarsu Caddesinde, İtalyan konsolosluğuna 500 metre uzaklıktadır.

Genelde olduğu üzere, müzenin bulunduğu ev, Orhan Kemale ait değildir. Ev, 1997 yılında yazarın ailesi tarafından satın alınmış binadır.

Müze, Orhan Kemal’in anısını yaşatmak için Orhan Kemal Kültür Sanat Merkezi tarafından 2000 yılında kurulmuştur. Müze, Orhan Kemal’in en küçük oğlu Işık Öğütçü öncülüğünde açılmıştır. Bu arada hatırlatmakta yarar var, Orhan Kemal’in asıl adı “Mehmet Raşit Öğütçü” dür.

Bina 3 katlıdır. Ayrıca alt katta “İkbal Kahvesi” adında bir kahve dükkanı ve içinde Orhan Kemal kitaplarının satıldığı bir kitaplık bulunur. Kitaplıktan Orhan Kemal kitapları ve anı fincanları satın alabilirsiniz.

Müzede bulunanlar

Müzede: Orhan Kemal’in çoğu Ara Güler tarafından çekilmiş fotoğrafları, bazı özel eşyaları, daktilosu, mektupları, gözlüğü, kitaplarının ilk baskıları, çalışma odasının modeli, öldüğünde yüzünden alınan mask sergilenmektedir. Ayrıca, müzede Atatürk’ün Orhan Kemale yazmış olduğu ıslak imzalı mektubu da görebilirsiniz. Yine müzede kitaplardan ayrılınca, bir köşede Nuriye Öğütçü’nün dikiş makinesi ve yine camlı vitrinde çay takımı, ütü, sahan, semaver, cezve, teşbih, tırnak makası, fırça, kol saati, masa saati, kol düğmeleri, evlilik cüzdanı, ağızlık, dolma kalem, kolonya şişesi, tarak, gravat, fötr şapka, terlik, tepsi yer almaktadır. Duvarda Turhan Selçuk’un Orhan Kemale “Şimdiye kadar neredeydiniz dostlarım” karikatürü asılıdır. Orhan Kemal Roman Ödülü, 1972 yılından bu yana, müze tarafından verilmektedir.

masumiyet müzesi.0
Cihangir Masumiyet Müzesi
masumiyet müzesi.1
Cihangir Masumiyet Müzesi

 

 

MASUMİYET MÜZESİ

Müze: Boğazkesen caddesinden çıkılıp, bir paralele geçildiğinde, İstanbul Cihangir Çukurcuma caddesinin aşağısındadır. Dünyanın bir kitaptan esinlenen ilk müzesidir.

Romanda: 1974-2000’lerin başları arasında geçen bir aşk hikayesi anlatılıyor. Biri zengin, diğeri orta halli iki aile üzerinden geçmişe dönüşler ve hatıralarla birlikte, 1950-2000 yılları arası İstanbul hayatı anlatılıyor. Müzede ise, romanda anlatılan kahramanların kullandığı, giydiği, işittiği, gördüğü, biriktirdiği, hayal ettiği şeyler dikkatle düzenlenmiş kutu ve vitrinlerde sergileniyor. Özellikle: müzenin koleksiyonu, kitabın kahramanı Kemal’in kendisine sevgilisi Fisun’u hatırlattığı için (biraz tuhaf bir şekilde) biriktirdiği eşyalardan oluşuyor.

Romanı okuyanlar müzenin çeşit çeşit anlamlarını daha iyi kavrayabilirler. Müzeyi gezenler de romanı okurken, fark edemedikleri pek çok şeyi göreceklerdir. Roman 2008 yılında yayınlandı, müze ise 2012 yılında açıldı. Yanınızda roman varsa, giriş ücreti alınmıyor. Yoksa giriş ücretlidir. Müzenin dükkanından yine romanda geçen karakterlerin kullandıkları objelerin benzerlerini satın alabilirsiniz.

çukurcuma. antikacı dükkanları.1
Cihangir Çukurcuma
çukurcuma.antikacı dükkanları.1
Cihangir Çukurcuma
çukurcuma.antikacı dükkanları.2
Cihangir Çukurcuma

 

ÇUKURCUMA

İstanbul Cihangir Firuz Ağa camisinin batı bölümündedir.

İsmini: Fatih Sultan Mehmet’in fetihten sonra ilk Cuma namazını burada kılmasından almıştır. Fatih Sultan Mehmet, bir Cuma günü buradan geçerken, namaz vaktinin geldiği kendisine söylenince, bu cumayı da şu çukurda kılalım der. Ondan sonra bölgenin adı Çukurcuma olarak anılır.

Öte yandan, çevresindeki Beyoğlu, Galatasaray ve Taksim’e göre daha çukurda kalması nedeniyle de buraya Çukurcuma isminin verildiği söylenir.

Buranın semt olarak özelliği: İstanbul’un bilinen en iyi antikacılarının burada bulunmasıdır. Ağa hamam sokaktaki antikacı dükkanlarında: eski gemici lambaları, maşrapalar, emaye kaplar, kolonya şişeleri ve kahve fincanları gibi hediyelik objeler görebilirsiniz.

Eski avize arayanlar da burayı ziyaret etmelidir. Yine aynı sokakta, Yeşilçam kokulu meşhur Asri Turşucu vardır. Adile Naşit ve Münir Özkul’un “Neşeli Günler” filmindeki unutulmaz turşu kavgasının yapıldığı dükkan buradadır.

Dükkan 1938 yılından bu yana hizmet vermektedir. Altıpatlar Sokakta ise: mahallenin meşhur mezecisi bulunur. Boşnakça “Anne” sözcüğünden ismini alan mezeci, Nisan 2016 tarihinde açılmıştır. Mezecinin karşısındaki mekan “Derviş Baba Deliler, Abdallar, Meczuplar ve Aşıklar Kahvehanesi” dir.

Burada: kışın ortasında açıkta kalıp parkta yaşamaya çalışan aileleri, evlerine yemek götüremeyen babaları ve kahvelerden, lokantalardan kovulan, aileleri utandığı için de dışlanan, mahallenin delilerine sahip çıkınca, ortaya çılgın bir fikir” geldi.

Bir tabureye ilişip çayınızı içerken gönüllü yardım projeleri hakkında bilgi alabilirsiniz.

The Guardian gazetesi, 2008 yılında gezi ekinde Çukurcuma’ya yer vermiş ve şöyle yazmıştır “İstanbul için genel kanı doğu-batı sentezi şeklindedir. Ancak Çukurcuma hem doğu, hem batı, hem eski, hem yeni, hem trendy hem demode …”

Cihangir Çukurcuma Camii

Çukurcuma Camii

Cami aynı zamanda “Molla Fenari Cami” olarak da bilinmektedir. Çukurcuma’da bir yol kavşağındadır.

Cami: Şeyhülislam Muhittin Mehmet Efendi tarafından, 1541-1547 yılları arasında Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Ancak günümüzde görülen hali orijinal değildir. İlk halinden günümüze sadece birkaç sıra örme taş ve minarenin temelleri kalmıştır.

Cami, muhtemelen 1823 yılındaki Firuzağa yangını sırasında yanmış ve bu tarihten sonra yeniden yapılmıştır. 1968 yılında bu kere, Vakıflar Genel Müdürlüğü camiyi onarttırmıştır. Caminin bitişiğinde olan Sıbyan mektebi, günümüze ulaşmamıştır.

Caminin avlusu yoktur. Kubbesizdir ve çatısı ahşap bir çatı ile kapatılmıştır. Minber ve kürsüsü de ahşaptır. Minaresi tek şerefelidir.

Cihangir Antikacılar Çarşısı

ANTİKACILAR ÇARŞISI:

Burada Faik Paşa Yokuşu olarak bilinen Faik Paşa Caddesinde birçok antikacı bulunuyor. Gerek yurt içi ve gerekse yurt dışından toplanış binlerce antika obje buradaki dükkanlarda satılıyor.

Ömer Ağa Çeşmesi:

Caminin karşısında bir çeşme vardır. Çeşme 1720 yılı yapımıdır.

Cihangir Çukurcuma Hamamları
Cihangir Çukurcuma Hamamları

 

Çukurcuma Hamamları

Çukurcuma caddesi üstünde, karşılıklı iki hamam vardır. Bunlardan Boğazkesen tarafındaki “Çukurcuma Bostancıbaşı Hamamı” ve Çukurcuma camisinin karşısındakinin adı ise “Çukurcuma Sürahi Hamam” dır.

Her iki hamam da, Sultan I. Abdülhamit’in eşi ve Sultan II. Mahmut’un annesi Nakşidil Valide Sultan’ın Beyoğlu’nda vakfettiği su tesislerinin, 1831 yılında hizmete girmesinden sonra yapılmıştır.

Çukurcuma Sürahi Hamamı, bu hamamlardan meşhur olandır ve Çukurcuma Hamamı olarak da bilinmektedir. Ayrıca sürahi ismi, zamanla Süreyya’ya dönüştüğü için Çukurcuma Süreyya Hamamı olarak da bilinir.

faikpaşa yokuşu.1
Cihangir Faik Paşa Sokağı-Yokuşu

Faik Paşa Sokağı-Yokuşu

İstanbul Cihangir Çukurcuma semtinin simgesidir.

Sokağa ismi verilen Faik Paşa: aslında Francesco della Suda isimli bir İtalyan eczacıymış.  Yoksul bir İtalyan ailenin çocuğu olarak Yunanistan’da doğan Francesco Della Suda: yetim kalınca İstanbul’a yerleştirilir. Mekteb-i Tıbbiye’den 1844 yılında mezun olur ve İstanbul’un ilk eczanelerinden birini, Büyük Eczaneyi (Grand Pharmacie Della Suda) İstiklal caddesinde açar.

Zamanla Padişah Abdülaziz’in baş eczacılığına yükselir ve Paşa ünvanını alır. Bu sırada da yokuşun başındaki bir evde oturur.

Adını bu üst düzey sakinlerinden alan sokakta, bir zamanlar İstanbul’un varlıklı Rum, Ermeni ve Levanten aileleri yaşarmış. Çoğu Galata kulesini gören, Pazar günleri St. Antuan kilisesinin çan seslerinin yankılandığı o daireler bugün el değiştirip, semtte bir emlak meselesi haline gelmiştir.

Tarihi  doku olarak nitelendirilen dairelerin fiyatları, sokağın kartpostal görünümüyle toplandığında ortaya çok yüksek rakamlar çıkar. Eskiden burada sokağın bir tarafında zenginlerin evleri ve sokağın diğer tarafında ise zenginlerin evlerinde yaşayan hizmetkarların ve sıradan halkın evleri varmış.

Zenginlerin yaşadıkları evler: daha yüksek ve dış duvarlarında çeşitli heykellerle ve motiflerle süslenerek inşa edilirmiş. Diğer binalar ise, daha sade ve alçak katlı olarak yapılırmış. Televizyondaki “Paramparça” dizisinde Gülseren’in evi de, sokağın en taş binalarından birisindedir.

Cezayir Sokağı

Galatasaray Lisesinden başlayıp devam eden sokakta, bir çok alternatif lezzetlerin bulunduğu restoranlar vardır. Bu sokağa, Bostancıbaşı caddesinden merdivenlerle çıkılır. Zamanında bir Fransız sokağı olarak yaratılan burada: geriye sadece dükkan isimleri kalmış durumdadır.

Pointe Virgule, Blanche, Desir, La Fee gibi isimleri olan, kadife sedirli mekanlarda, yüksek sesli Türkçe canlı müzik ve nargile keyfi bulunuyor.

Sanatkarlar Parkı-Roma Parkı

Buradan: Topkapı Sarayı, Üsküdar, Haydarpaşa, Kız Kulesi ve Boğaz’ın eşsiz manzarasını izleyebilirsiniz. Ancak hava karardıktan sonra buraya gidilmesi önerilmiyor.

Bostancıbaşı Caddesi

Burada sarı cepheli, kepenkleri ve kapısının üzerinde “Zenovitch Apt” yazısı bulunan “House Hotel” bulunuyor. Bina: Karadağlı deniz tüccarı Milos Zenovitch tarafından 1883 yılında iki apartman olarak yaptırılmıştır. Zenovitcherin ailecek yaşadığı apartman, 2010 yılında aslına uygun olarak restore edilmiştir.

Ağa hamamı

Turnabaşı caddesindedir. Fenerbahçe Deniz Fenerine gelir sağlamak için, 1454 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Hamam önceleri sadece hanedana hizmet edermiş. 1844 yılında Sultan Abdülmecit döneminde büyük bir onarım geçirmiştir.

Cumhuriyet sonrasında ise, hamamın yeni sahibi olan Ermeni kadın, hamamı ilk defa halka açmıştır. Ancak 1940 yılında yine el değiştiren hamam, günümüzde sadece turistlere hizmet vermektedir.

corinne otel.1
Cihangir Corinne Hotel

Corinne Otel

Faik Paşa caddesindedir. Bu görkemli bina, 1’nci Milli Mimari Dönemin önemli ismi Mimar Kemaleddin Bey tarafından yapılmıştır. 1911-1913 yılları arasında, Evkaf Nezaretinin siparişiyle, 3’ncü Vakıf Hanı olarak inşa edilmiştir. Neo-klasik Osmanlı stilinin en iyi örneklerinden birisidir.

Bir dönem Osman Yağmurdereli tarafından film platosu olarak da kullanılmıştır. 1990’larda meşhur olan “Yılan Hikayesi” dizisinde Memolinin evi, Av mevsimi filminde Cem Yılmaz’ın evi olarak kullanılmıştır. 3’ncü Vakıf Hanın otel macerası, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından ihaleye çıkarıldığı 2011 yılında başlar.

Bina: 2 yıl boyunca çağdaş, modern ve lüks bir anlayışla tepeden tırnağa restore edilir. İlk yapılışının tam 100 yıl ardından, butik otel olarak açılır. Adını, yan sokakta yaşadığı sırada Atatürk ile mektuplaşan, milli mücadeleyi desteklediği ortaya çıkınca İngiliz baskısıyla İstanbul’u terk etmek zorunda kalan İtalyan opera sanatçısı Madam Corinne’den almıştır.

SOFU BABA TÜRBESİ

Mebusan Yokuşundadadır. Sofu Baba’nın Fatih Sultan Mehmet’in askerlerinden biri olduğu söylenir. Fetih sırasında şehit olmuştur. Evet, Sofu baba hakkında bazı rivayetler bulunmaktadır.

Bunlarda, genellikle Sofu Baba’nın askerlere yardım ettiği söylenir. Türbe günümüzde kapalıdır, anahtarı bölge esnafındadır, esnaftan anahtarı alınarak türbe ziyaret edilebiliyor.

Beyoğlu gezi rehberi.

 

İstanbul Atatürk Arboretum

İstanbul Atatürk Arboretum


Ülkemizin en büyük metropol illerinden İstanbul’da: yalnızca trafik, kalabalık, beton yığınları mı var? Sanırım özellikle bu şehri dışarıdan ziyaret edenlerin genelinde ve hatta bu şehirde yaşayan birçok İstanbullu’da şehirle ilgili bir şeylerden söz etmek gerektiğinde, ilk söyleyecekleri bu sıkıntılar olacaktır. Halbuki, öte yandan: bu büyük şehir, içinde bazı gizli güzellikler barındırmaktadır.


İşte bunlardan birisi: her ne kadar ismindeki kelimenin telaffuzu biraz zor da olsa “Atatürk Arboretumu” dur. Burası nedir, özellikleri nelerdir, nasıl gidiler, niye gidilmelidir; işte tüm bu sorularınızın yanıtları aşağıda, yaptığım bir yarım günlük gezinin ardından aldığım notlarda gizli, inanıyorum ki, bu notları okuduğunuzda, mutlaka buraya gitmeyi düşüneceksiniz, bir yandan da, burayı bilenler, buranın başkaları tarafından bilinmesini istemiyorlar, çünkü Bolu-Yedi göllerde olduğu gibi, buranın bilinmesiyle binlerce kişinin burayı ziyaret edeceği ve buranın güzelliklerinin yok olacağını düşünüyorlar, ama bu güzellikler hepimizin, yeter ki sahip olmasını bilelim ve bu güzellikleri hep birlikte yaşayalım.


Evet, arboretum

Biraz önce sözünü ettiğim gibi, bu işin uzmanları için kolay bir kelime, ama gezginler ve ziyaretçiler için ilk anda değişik ve zor bir kelime. Kelimenin anlamı “ağaç ev” ve “ağaçlıklı yer” anlamına geliyor.
Peki: büyük önder Mustafa Kemal Atatürk ile bağlantı, yani neden “Atatürk” ismi verilmiş. Bunu açıklamak için, buranın kısacık tarihine bir göz atmak gerek.


1949 yılında yani günümüzden 55-56 yıl önce

İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi öğretim üyelerinden Profesör Hayrettin Kayacık: Orman Genel Müdürlüğüne başvurarak, burada bir arboretum kurulmasını teklif eder. Çünkü, üniversite öğrencileri burada meslekleriyle ilgili uygulama çalışmaları yapabileceklerdir. Zaten: arboretum kurulmasının ana amacı: halkın ziyareti yanında, Orman Fakültesi öğrencilerinin burada çalışmalar yapmasıdır.

Ardından, bu teklif kabul edilir ve Kemerburgaz asfaltı yanındaki, 38 hektarlık bu bölüm, arboretum kurulması için tahsis edilir. O dönemde, bu konuda, yani arboretum kurulması konusunda uzman olan Sorbon Üniversitesi öğretim üyelerinden Camille Guinet ülkemize davet edilir.

Guinet: 1959-1961 yılları arasında İstanbul’da yaptığı çalışmalar sonucunda: arboretum içindeki yol ağını, yollar ile ayrılmış bölümlerdeki dünya bitkileri bölgelerini ve bu bölgelere dikilecek ağaç türlerini ve bunların latince isimleri bulunan bir liste hazırlar.

Ancak, tüm bu çalışmalara rağmen, gerekli ödenek sağlanamaz ve proje askıya alınır, Guinet, ülkesine döner.

Devam eden süreçte: 1982 yılına kadar olan 20 yıllık süreçte, buradaki alt yapı ve dikim çalışmaları: Orman Fakültesi ve Bahçeköy Orman İşletmesi Müdürlüğü tarafından kendi olanaklarını kullanarak yürütülür.

Bölgedeki çalışmalar, Guinet’in bıraktığı liste doğrultusunda büyük oranda tamamlanınca: Orman Bakanlığı, burada en küçük şeflik bölgelerinden biri olan İşletme Şefliğini faaliyete sokar ve aynı yıl büyük önder Atatürk’ün “100. Doğum yılı” etkinlikleri kutlandığından, buraya “Atatürk” ismi verilir.

Evet: bu girişten sonra, gelelim, nerede olduğuna. Atatürk Arboretumu: Sarıyer-Bahçeköy-Kemerburgaz caddesindedir. Yani: Belgrad ormanlarının güneydoğu bölümündedir.

Ancak, öncelikle bir uyarıda bulunmak istiyorum: burası, piknik yapmak için uygun bir yer değil, daha doğrusu öyle mangallı cinsinden piknik yapmaya izin verilmiyor, bu yüzden yanınızda mutlaka bir şişe su ve birkaç parça kraker cinsinden yiyecek bir şeyler götürmelisiniz, aksi halde, burada ne yiyecek, ne de içecek bulmak mümkün olmamaktadır.

Ancak, yine uyarmakta yarar var: içeriye paket paket, sepet sepet yiyecek sokmak yasak. Hani saklı saklı sokarım derseniz, bu kez içeride ki kameralara yakalanırsınız, çünkü bölge tamamen kameralar ile denetim altına alınmıştır. Tüm bunların neticesinde, içeride tertemiz bir ortam göreceksiniz.


Yine, en başta bir öneri: burayı mümkünse, hafta içinde ziyaret etmenizdir.

Çünkü: hafta sonlarında aşırı kalabalık oluyor ve ortam, tüm büyüsünü kaybediyor. Buranın en büyük özelliği: muhteşem havası ve huzur veren sessizliğidir. Ancak, hafta sonu giderseniz, çok kalabalık olduğunu ve özellikle gelin-damat ve bunların peşinden gelen davullu zurnalı kalabalıklar olduğunu görebilirsiniz.
Burayı tam olarak gezmek için 3-4 saat zaman ayırmalısınız.

Otobüs ile gitmek isteyenler için öneri: Bahçeköy otobüslerine bindiğinizde, Kemerburgaz yolu durağında inip, durağın önündeki trafik ışıklarını takiben içeriye yani Kemerburgaz yoluna ilerleyin ve yalnızca 200 metre yürüdükten sonra, buraya ulaşabilirsiniz. Zaten, yürürken, yolun yarısından itibaren, burada bulunan büyük göleti görmeye başlayacaksınız. Özel aracınız ile giderseniz, hemen ön tarafta ücretsiz otopark vardır.


Evet gelelim giriş ücretlerine: hafta arasında tam 7.5 TL ve öğrenci 2.5 TL, hafta sonunda ise tam 20 TL ve öğrenci 5 TL dir. DÜĞÜN VE NİŞAN FOTOĞRAF ÇEKİMİ 472 TL. FİLM VE REKLAM ÇEKİMİ İSE 8850 TL dir.


İstanbul Atatürk Arboretum; Bilet gişesinin de bulunduğu sütunlu girişten sonra: bir göbekle karşılaşacaksınız ve buradan 5 tane yol çevreye ayrılıyor. Bu yollar: alanda 7 kıta için ayrılan 7 bölgeye gidiyor. Yani: bölgeler arasında yollar düzenlenmiş ve mükemmel bir iç düzen yaratılmış.

İstanbul Atatürk Arboretum
İstanbul Atatürk Arboretum
İstanbul Atatürk Arboretum
İstanbul Atatürk Arboretum

 

345 hektarlık alanda: 1500 bitki türü bulunduğu söyleniyor. Bunlar arasında, zaten 450 tanesi: söylenenlere göre Belgrad Ormanlarının doğal türü olarak bilinmektedir. Başta da belirttiğim gibi, alan zaten Belgrad ormanlarının güney kanadında kurulmuştur. Her bitkinin üzerinde: gerek Latince ve gerekse Türkçe isimleri, bitkinin nereden geldiği, ailesi ve özelliklerini belirten küçük tabelalar bulunuyor.

Öte yandan: burada büyük bir soğanlı bitkiler koleksiyonu bulunuyor. Hatta: İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi tarafından: soğanlı bitkileri, burada tohumdan üretmek üzere çalışmalar yapılıyormuş. Odunsu bitkilere gelince, içeride: zengin bir meşe ve akçaağaç koleksiyonu da bulunuyor.


İstanbul Atatürk Arboretum; Alan içinde 3 tane gölet bulunuyor. Bunlardan en büyük olanı: hemen sol yanda bulunan gölet: kıyısındaki renkli yapraklı ağaçların suya yansıyan görüntüsü ve göl üzerinde yüzen ördekler ve kuğular ile, muhteşem bir manzara ortaya çıkarıyor.
Evet: bu görüntüler eşliğinde, yemyeşil bir ortamda: yürüyüşler yapabilirsiniz.

Hatta: bir tepenin üzerine doğru, yürüyüş yolunu takip ettiğinizde “fazla uzaklaşmayın, kaybolabilirsiniz” şeklinde bir uyarı tabelası bile görmeniz mümkün olacaktır. Çünkü: bu yolu takip ettiğinizde, orman içinde, uzunca bir süre yürümek mümkün olacaktır. Orman içinde, özellikle yazın yapılacak yürüyüşlerde “sineklerin” aşırı çok olduğu ve yürüyüş sırasında rahatsız ettiğini duydum.

SONUÇ


Özellikle: yağmurlu ve sisli bir İstanbul sabahında, gerçekten muhteşem olan burayı mutlaka ziyaret etmelisiniz. Hatta: özellikle bitkilerin çiçek açtıkları, bahar dönemini tercih etmelisiniz.

Fotoğraf çekmeyi sevenler, burada birçok fotoğraf çekebileceklerdir, ancak bir uyarı da daha bulunmak istiyorum yanınızda tripot götürmeyin çünkü yasak, görevliler, içeride profesyonel fotoğraf çekilmesinin yasak olduğu bahisle, içeriye tripot sokulmasına izin vermiyorlar.

Öte yandan: gelin-damat fotoğrafları denildiğinde ise onların içeriye girmesi için büyük giriş ücretleri (225 TL) ödedikleri belirtiliyor.

İstanbul günlük gezi planı hakkındaki yazım için.