Paris Eğlence hayatı

Paris Eğlence hayatı

Paris Eğlence hayatı; 2010 yılı başlarında, Le Monde gazetesi, Paris şehrini, Avrupa’nın sıkıntı başkenti ilan etmiş.

Çünkü: bir zamanlar, eğlence başkenti olan şehir, artık, yani 2010 yılı başından itibaren, saat: 23.00’de uykuya yatıyor. Paris, ışıkların şehri olmaktan çıkmış.

Hem kulüp sahipleri ve hem de gençler, Paris şehrini, artık daha az neşeli, daha ciddi ve burjuva olarak görüyorlar.

Bunun en büyük nedeniyse: önce gürültü yasağı, sonra ise sigara yasağı. Pek çok semtteki barlar, gece kulüpleri: komşuların “gürültü yapıyorlar” şikayetleri üzerine, ağır para ve kapatma cezaları almış. Önce müziğin sesi kısılmış, sonra da üzerine sigara yasağı binmiş.

Kapıların önüne sigara içmeye çıkan tiryakilerin gürültüleri yüzünden, pek çok semt barı şikayet edilmiş. Hatta, sokağa taşan bar müşterilerinin üzerine yumurta atan, su döken semt sakinleri bile çıkmış.

Bu nedenle, şehir, günümüzde, Avrupa’da “gece hayatı” cazibesi bakımından, Londra, Amsterdam, Barcelona ve Berlin gibi şehirlerdeki gece yaşamı cazibesinden geriye düşmüş durumda.

Şehrin en önemli eğlence merkezlerinin sahipleri, Belediyeyi suçluyorlar. Sigara yasağı, gürültü kirliliğinden yakınanlar ve “müze kent” imajı, işletmecilerin yakınmalarının en başta gelenleri.

Mekanlarına “ölü kent nedeniyle kapalıyız” afişleri astıklarını duydum.

En büyük sıkıntı da, İstanbul’da olduğu gibi, sigara yasağı.

Burada, insanlar: “sigarayı kapı önünde içelim ama bu soğukta, dışarıda durmak mümkün değil. İçeride içemiyoruz, dışarıda içemiyoruz, bu nasıl özgürlük” diyerek, isyan ediyorlarmış.

Sigara yasağının, saat: 21.00’den sonra, serbest olmasını istiyorlar.

Evet, devam edelim.

Paris’te, gece dışarı çıkmak için, saat asla geç değildir. Geç saatlerde: şehirdeki hit caz kulüplerinin bulunduğu: Montmarte veya Marais sokaklarında, romantik yürüyüşler yapabilirsiniz.

Üniversitelerin açık olduğu  dönemlerde: Quartier Latin ve St. Germain des Pres bölgelerini tercih etmelisiniz.

Bunun dışında: eğlencenin doruk noktalarına çıkmak isterseniz: Le Lido, Crazy Horse Salon, Bal du Moulin Rounge ve Les Folies Bergere mekanlarına gidebilirsiniz.

Bunlar: şehrin önde gelen kabareleridir. Bu kabareler: düzenledikleri, görkemli şovlarla, adlarından sıkça söz ettirirler.

Şehirde, opera izlemek isterseniz:

Opera Garnier ve Opera de la Bastille, mutlaka uğramanız gereken yerlerin başındadır.  Tiyatro seviyorsanız: Theatre du Chatelet, Comedie Française, Odeon-Theatre de I’Europe, Theatre de la Ville,  Theatre Sarah Bernarth, kentin başlıca tiyatro salonlarıdır.

Şu unutulmamalıdır ki, Paris şehrinde, çoğu eğlence mekanında, mutlaka kılık-kıyafet zorunluluğu bulunmaktadır. Bu nedenle: yanınızda, mutlaka uygun kıyafet götürmeyi unutmamalısınız.

Sonuç olarak:

Her ne kadar yazının başında: gerek gürültü ve gerekse sigara yasağı nedeniyle, Paris şehrinde gece hayatının son yıllarda nispeten olumsuz etkilendiğini söylesem de, burası Paris. Gerçekten: özellikle, tarihi süreç içinde uzun yıllar önce kurulmuş ve günümüze kadar etkinliğini sürdürmüş eğlence mekanları var.

Fiyatları yüksek olsa da, imkanlarınız ve zamanınız ölçüsünde, mutlaka bunlara gitmeli ve sergilenen şovları, revüleri izlemelisiniz.

Ben bu eğlence mekanları hakkında, kısa bilgiler vereceğim. Tercihlerinize göre seçiminizi yapıp, gezi planınıza bunlardan bir kısmını ekleyebilirsiniz. Bunun dışında: Paris tam bir kafeler şehridir.

Benim belirttiğim kafeler, tanıma imkanım olanları. Diğerlerini de mutlaka sizler keşfedeceksiniz. Hoşunuza giden kafeler olduğunda, yorum bölümüne eklerseniz, sizlerden sonra Paris’e gidecekler için, mutlaka yararlı olacaktır.

GECE KULÜPLERİ

CLUB BARRİNO LATİNO

Burası, Küba stili bir mekan. 4 katlı. Daha çok genç nesle hitap ediyor. Kapısında, içeri girmek isteyenler tarafından kuyruklar oluşturuluyor. Aslında, içki ve kokteyllerin pek özelliği yok ama, burada insanlar rahatlıkla eğlenebiliyorlar.

Ferah ortamı, sıcak kırmızı tonlardaki dekoru gerçekten muhteşem. Birinci ve üçüncü katlarda: Latin müzikleriyle dans edebilirsiniz. İkinci katta bulunan restoranda, Latin yemeklerinin tadına bakabilirsiniz. Dördüncü katta ise, eğlencenin doruklarına çıkmak mümkün.

Paris Eğlence hayatı Crazy Horse

CRAZY HORSE (8.Bölge)

Alma Marceau metro istasyonu bölgesindedir. Burası: şehrin, en ünlü gece kulüplerinden biridir. Burası: 1951 yılında, Alain Bernardin tarafından kurulmuştur. Benzersiz ve zarif kareografiler sunuluyor. Tüm dansçılar: bale eğitimi almışlar.

En çarpıcı ve mükemmel, görsel efektleri yapıyorlar. Dansçıları, birbirinden ayırt etmek mümkün değil. Şekil, tip ve giysi olarak, hepsi birbirinin aynısı.

Dünyanın en güzel ve sanatsal çıplak gösterilerinin burada yapıldığı söyleniyor. Çıplak sanat, buranın öne çıkan özelliği.

Güzel dansçıların: duygusal kareografilerini, çarpıcı ışık görüntüleri altında birleştirmişler ve ortaya, mükemmel seksi bir şov çıkmış.

Burada: mutlaka, revü izlemelisiniz. Şov: saat: 21.30-23.30 arasında sürüyor.

LA SALLE WAGREM

Çılgınca eğlenmek isteyenler için ideal bir ortam. Şehirli genç kitle, genellikle burayı tercih ediyorlar. Mekan: 1500 kişi kapasiteli. Her odada, değişik müzik türü ve farklı zevkler mümkün. Wağram bölgesinde bulunuyor.

Paris Eğlence hayatı La Nouvelle eve

LA NOUVELLE EVE (9.Bölge)

Montmartre-Pierre Fontaine bölgesinde bulunuyor. Kaliteli ve renkli şovlar düzenleniyor. Komik ve orijinal ve çeşitli şovlar bunlar. Şarkıların yoğun olduğu, bayan ve erkek dansçıların birlikte rol aldıkları şovlar.

Paris Eğlence hayatı Le Lido

LE LİDO (8.Bölge)

Champs-Elysees bölgesindedir. Buradaki şov, saat: 22.00’de başlıyor ve sabaha dek sürüyor. Salon: 1150 kişi kapasiteli ve herhangi bir sütun olmadan yapılmış ve dolayısı ile, herkes için, mükemmel bir görünürlük sağlanmış. Tiyatro salonu gibi, koltuklar panoramik olarak düzenlenmiş.

Paris Eğlence hayatı

Özellikle ve kesinlikle, erkekler için, seyir zevkini yaşamak isteyenler için uygun bir yer. Dansçı kızlar, üst kısımları açık olarak şovlarını sergiliyorlar. Ellerinde yalnızca, büyük ponponlar bulunuyor.

Bazen vücutları boyanmış veya sırtlarında, kanatlar. Müziğin ritmine uygun, muhteşem bir gösteri sunuyorlar. Burada da, mutlaka uygun giysi isteniyor. Kot pantolon ve spor ayakkabısı ile içeri girilmiyor.

LE CAB

Son dönemin, şehirdeki popüler mekanlarından birisidir. Champ Elyesse yakınlarında bulunmaktadır. Mekan, 2 katlıdır ve burada insanlar, hem lezzetli yemeklerin tadına bakabilirler ve hem de eğlenceli bir gece hayatı yaşayabilirler.

Buraya girmek oldukça zor. Ama, girdikten sonra da, burada geçireceğiniz saatler, inanın anılarınız arasında, mutlaka yer alacak güzellikte olacaktır.

Paris Eğlence hayatı Les Bains

LES BAİNS

Şehirde, yıllara meydan okuyan bir mekan. İsim anlamı, “banyolar”. Mekanın içinde: fayans duvarlar, tuvaletlerde duş imajı verilmiş. Müzik ise, hip müzik tarzında. Müşterileri arasında: ünlü fotomodeller ve eğlence dünyasının şehirde yaşayan önce gelen isimleri var.

İçeri girebilmek için, kılık-kıyafete çok önem veriliyor. Gitmeye niyetlenenler, mutlaka kıyafetlerine dikkat etmelidirler.

Paris Eğlence hayatı Moulin Rouge

MOULİN ROUGE (18.Bölge)

Blanche metro istasyonu bölgesindedir. 1889 yılında kurulmuştur. Fransız sanatçı Toulouse-Lautrec’in resimleriyle ölümsüzleştirilmiştir.

Dünyada en çok tanınan kabaredir. Günümüzde, onun “kırmızı yel değirmeni”, hala gururla durmaktadır. Bu kırmızı yel değirmeni, aynı zamanda, Paris şehrinin de bir simgesidir. Çatı üzerindedir.

Paris Eğlence hayatı Moulin Rouge

Burada,  dans ağırlıklı gösteriler düzenleniyor. Kızlar, genellikle göğüsleri açık dans ediyorlar, ancak bu gösteri, bir erotizm gösterisi değil. Seyrederken: gösterinin daha çok dans ve estetik ağırlık taşıdığını hissediyorsunuz.

Buradaki fiyatlar hakkında bir minik örnek isterseniz: bir şişe şarap, 100 Euro civarında. İsterseniz, yemek servisi de yapılıyor.

Giriş için mutlaka resmi kıyafet gerektiğini sakın unutmayın.

REGİNE

Champ Elyesse bölgesindedir. Oldukça özenli ve nispeten pahalıdır.

ÖZEL (STRİPTİZ) KULÜPLER

Paris Eğlence hayatı Hustler Club

HUSTLER CLUB

Georges V. Metro istasyonu bölgesindedir. Salon: kertenkele derisi şeklinde dekore edilmiş. Burada: Amerika ile İngiltere’de olduğu gibi, dansçıların bulunduğu özel odalar var. Giriş ücreti: 25 Euro.

Paris Eğlence hayatı Stringfellows

STRİNGFELLOWS

Temes metro istasyonu bölgesindedir. Merkezi Londra’da bulunan bir zincirin, Paris şehrindeki halkasıdır. Burada: üstsüz dans izlemek mümkün. Giriş ücreti: 25 Euro.

Paris Eğlence hayatı Pink Paradise

PİNK PARADİSE

Franklin Roosvelt metro istasyonu bölgesindedir. Paris şehrinde, ilk tablo dans gösterisi burada yapılmaktadır.

Kırmızı halılar, gösterişli bir dekor ve uzun bacaklı Fransız kızlarının striptiz şovu. Bu kelimeler, bu gece kulübündeki etkinlik ve görünümün kısaca özeti. Ancak, müşteri kitlesi, seçkin kişilerden oluşuyor. Pontheau bölgesindedir.

Paris Eğlence hayatı Casino-Kumarhane

CASİNO- KUMARHANE

CASİNO BARRİERE

Enghien les Bains bölgesindedir. Kot pantolon veya spor ayakkabısı ile girilmesine izin verilmiyor. Kesinlikle, ceket zorunluluğu var.

İçeride ise: zarif bir dekor, oyun masaları bulunuyor. Fransa’nın en büyük casinosudur. 44  tane oyun masası var. Bu masalarda, her türlü oyun mümkün.

Paris bölgesindeki tek slot makinaları da burada bulunuyor. 280 slot makinası: 0.5-20 Euro ile çalışan slot makinaları gruplandırılmıştır.

Yalnız, bu casino’ya girerken, yanınıza kesinlikle pasaportunuzu bulundurun. Çünkü, girişte pasaport istiyorlar. Ayrıca: kıyafet zorunluluğu var. Elbise isteniyor.

KONSER SALONLARI

Paris Eğlence hayatı Le Zenith

LE ZENİTH (19.Bölge)

Allee du Zenith bölgesindedir. 7000 seyirci kapasitelidir. Pop, rock ve alternatif müzik ağırlıklı konserler düzenleniyor. Özellikle, Ağustos ve Eylül ayları hariç olmak üzere, diğer zamanlarda, sık aralıklarda, çok büyük konserler veriliyor.

OLYMPİA

Şehirde, ünlü sanatçıların konser ve şovlarını sundukları, dünyaca ünlü bir konser salonudur.

Paris Eğlence hayatı Parc des princes

PARC DES PRİNCES (16.Bölge)

Burada, özellikle futbol maçları yapılıyor. 49 000 seyirci kapasitelidir. Başlangıçta: bir veledrom yani bisiklet yarışlarının yapılması için planlanmıştır. Ancak, 1960 yılında yıkılarak, aynı zamanda ulusal bir stadyum haline getirilmiştir. 1998 FIFA Dünya Kupası, burada düzenlenmiştir.

Ama, bunun dışında, büyük organizasyonlar ve konserler de düzenleniyor. Özellikle, futbol maçları dışında, burada konser düzenleyen ünlüler şunlar: U2, The Rolling Stones, The Red Hot Chili Peppers, Robbie Williams, Genesis, Metallica, Muse gibi isimler.

PALAİS OMNİSPORT DE BERCY (12.Bölge)

Green Day, Madonna, Benabar, Seal, Leonard Cohen, burada muhteşem konser veren ünlülerden, yalnızca birkaçıdır. Burası, aynı zamanda: spor, film, fuar, kongre gibi organizasyonların da sık yapıldığı bir yer.

Paris Eğlence hayatı Buddha Bar

BARLAR

BUDDHA BAR

M. Concorde bölgesindedir. Amber renkli ışıklandırma, zengin maun mobilya, Çin ve Japon sanatı objeler, Khmer heykelleri, ahşap paneller, gür-kırmızı ve altın, lüks kumaşlar ve Portekizce mozaiklerle süslü, zengin ve rafine bir dekor yaratılmış.

Ortam mükemmel, hizmet mükemmele yakın, ama fiyatlar pahalı. Özellikle, ortamın mükemmelliğinden mutlaka etkileneceksiniz.

Diğer şubeleri gibi: Paris şehrindeki Buddha Bar da, oldukça lüks bir mekandır. Burada, ayrıca bir restoran var ve restoranda, Asya mutfağından örnek yemekler sunuluyor. Burada: “Buda heykelleri” var. Müzik derseniz: burada, lounge ve chill-out tarzı müzik dinleyebilirsiniz. Burada çalınan müziklerden oluşturulan albümler bulunuyormuş.

GEORGE V HOTEL BAR

George V Avenue bölgesindedir. Champ Elysees’in, biraz ilerisinde, ünlü George V Sokağındaki “Four Season” Oteli içindedir. Ünlü ve zengin müşterileri, bu barı: “Le Bar” olarak bilirler. Oldukça rahat bir bar ortamında, kokteyl içkiler yudumlanırken, güzel zaman geçirmek için, kesinlikle tam uygun bir mekan.

HOTEL COSTES BAR

St. Honore bölgesindedir. Paris’in ünlü otellerinden olan “Hotel Costes” içindedir. Otel barı: saat: 19.00’dan, 02.00’ye kadar açıktır. Barda lounge tarzı müzik dinlemek mümkündür, bu çalan müziklerden derlenen, bir albüm çıkarılmıştır.

LA JAVA BAR VE CLUB

Belleville semtindedir. Bu semtte, daha yoğun olarak şehrin işçi sınıfı oturuyor. Burası, tarihi bir bar, kulüp ve konser mekanı. Efsanevi sanatçı Edith Piaf burada uzun süre sahneye çıkmış. İlk şarkılarını burada söylemiş.

LE BARON ROUGE BAR

Theophile-Roussel bölgesindedir. Kalabalık ve popüler bir yer. Fiyatları uygun. Peyniri ve şarabını mutlaka denemeniz gerek.

LE DEPANNEUR

Fontaine bölgesindedir. Popüler, eğlencesi bol ve tüm gece açık olan bir bar. Place Blance ve Moulin Rouge’un hemen aşağısında bulunuyor.

THE HEMİNGWAY BAR

Rue Cambon bölgesindedir. Bu bölgede, ünlü “Ritz Oteli” içinde, hizmet vermektedir. Ernest Hemingway’in, burada geçirdiği uzun saatler onuruna, buraya ismi verilmiştir. Bar: ayrıca, en şık kıyafetlerini giyerek, bara inen turist müşterilerine, piyano müziği eşliğinde hizmet vermektedir. Şehirdeki güzel buluşmalar için gayet güzel ve lüks bir mekan.

Paris Eğlence hayatı Cafe de I’Industrie

KAFELER

CAFE DE I’INDUSTRİE

Rue Sedaine ve Rue St. Sabin’in köşesindedir. Daha çok gençlerin uğradıkları bir kafe olarak öne çıkıyor. İlginç tasarımı dikkatinizi çekecektir.

CAFE DE FLORE

Sartre ve Beauvoir’in buluşma mekanı olan kafe, günümüzde, halen şehir sosyetesinin tercihlerinin başında gelen bir kafe olarak öne çıkıyor. Burada: uluslar arası düzeyde ünlü sanatçılar, ressamlar ve film yönetmenlerini görmek, sıkça mümkün. İç mekan: 1930’lu yılların stillerini yansıtıyor. Servis elemanları ise, gerçekten güler yüzlü ve zarifler. Günün her saati, buraya gidebilirsiniz.

CAFE MARLY

Louvre Müzesinin bir kanadında bulunuyor. Yani: Rue de Rivoli bölgesindedir. Kapalı bir terası var. Buradan: Louvre müzesinin cam piramidini görebilirsiniz. Kafenin içinde: güzel koltuklar var ve duvarları kırmızı boyanmış. Bu hem çağdaş ve hem de tarihi görünümlü kafe, şehrin kafe ortamını tanımak için ideal bir yer, mutlaka zaman ayırın.

LES DEUX MAGOTS CAFE

St. Germain bölgesindedir. Şehrin en eski ve en ünlü kafelerinin başındadır. Burası aynı zamanda bir bar.

Bu mekan, ismini: iç mekanı, bir şövalye gibi koruyan, iki büyük ve tahta maymun heykelinden almıştır. Şehrin, en ünlü kafelerinin başında gelmektedir. Geçmiş dönemlerde, burada zaman geçiren ünlüler arasında: Jean Paul Sartre ve Hemingway sayılabilir. Turistlerin yoğun olarak uğradıkları bir mekan.

RENDEZ-VOUS DES BELGES CAFE

Dunkerque bölgesindedir. Güzel servisi var. Burası: bir kahve dükkanı olarak biliniyor. Alanı küçük ve ince-uzun mimari yapısı var. Aslında, bu bölge, turistlerin yoğun olmadıkları bir bölge olmasına rağmen, bu kafe, şehirliler ve ziyaretçiler tarafından, yoğun olarak tercih ediliyor. Burada: tamamen Arap kahvelerinden oluşan, lezzetli harmanı mutlaka tatmanızı öneririm.

Paris Genel

Paris Genel

 

 

 

 

 

Paris Genel; Neredeyse tüm sokakları, Seine nehri çevresi de dahil olmak üzere,  idrar kokan şehir.

Ve şehre ilk gelindiğinde “Tour Eiffel” den çok, insanların dikkatini bu çeker.

İdrar kokusu, o kadar yoğundur ki, bazen mideniz bulanabilir.

Şarapçısı, sokakta yatanı boldur.

İnsanlar, köpeklerini kaldırımın ortasına kaka yaptırmaktan geri kalmaz, hem idrar kokusu, hem köpek dışkısı, bunlara basmadan yürümek için, insanın dikkat kapasitesini en üst düzeylere ulaştırır.

Fransa’nın en önemli yapısı, düşünün UNESCO Dünya Miras Listesinde kayıtlı Versay Sarayı.

Her türlü lüksün ve ihtişamın düşünülüp uygulandığı, yaratıldığı bu sarayda: tuvalet ve banyo yok. Saraya girdiğinizde, öğle yoğun bir koku var ki, inanamayacaksınız. Yıllarca önce, her tarafa etmişler, kokusu hala geçmemiş. Bu kokuyu engellemek için de, parfüm yaratmışlar.

Yine de, güzeldir. Çünkü: bu şehrin satışı o kadar muhteşem yapılmış ve yapılmaktadır ki, dünyanın en çok ziyaret edilen şehirlerinin başında gelmektedir.

Paris Genel vize bilgileri

VİZE BİLGİLERİ

Fransa’ya giderken, umuma mahsus pasaport sahiplerinden vize isteniyor. Diplomatik, hizmet ve hususi pasaport sahipleri ise 6 ay içinde, üç ayı aşmamak kaydıyla, Fransa’ya yapacakları seyahatlerinde, vizeden muaf tutuluyorlar.

Paris Genel Uçuş Süresi

UÇUŞ SÜRESİ

İstanbul-Paris arası uçak yolculuğu: 4 saat

HAVAALANLARI

Paris’te uluslar arası uçuşlara açık, 2 havaalanı var. .

Paris Genel Aeroport D’Orly

AEROPORT D’ORLY

Ülkenin en büyük havaalanlarından birisidir. Şehrin 16 km. güneyindedir.

Başlangıçta Villeneuve-Orly Airport olarak bilinen havaalanı, 1932 yılında açılmıştır.

Burası: 2.Dünya savaşında, Alman hava güçleri tarafından kullanılmıştır. Bu nedenle, Kraliyet ve Amerikan Hava güçleri tarafından, birçok kez bombalanmış ve oldukça zarar görmüştür.

Normandiya çıkartmasının ardından, Amerikan ordusu, 9.Hava Gücü tarafından tamir edilen Orly Havaalanı, Ağustos 1944’ten Ekim 1945’e kadar, Amerika’nın kontrolünde kalmıştır.

Orly

1 Ocak 1948 tarihinde yeniden ticari kullanıma açıldıysa da, Amerikan hava kuvvetleri, 1967 yılına kadar havaalanının bir kısmını nakliyat için kullanmaya devam etmiştir.

Burada, 2 terminal vardır. Havaalanı otobüsleri, otoyollar ve RER B Antony İstasyonuna bağlanan otomatik Orlyval Metro servisleriyle, havaalanından şehir merkezine ulaşılabilir. Orly, A6 Otobanına bağlantısı bulunan tek havaalanıdır.

Alan: düşük maliyetli havayolları tarafından, iç hat uçuşları, uluslar arası ve kıtalararası uçuşlar için kullanılır. İstanbul’u düşünürseniz, Sabiha Gökçen havaalanı gibi denebilir. Biraz önce söylediğim gibi, tarihi açıdan da önemli bir havaalanı.

THY da, bu havaalanını kullanmaktadır. THY uçakları, güney terminalinden kalkar. Alanın giriş ve çıkışı kolaydı ve rahattır. Ancak, şehir merkezine gitmek için, biraz uğraşmak gerekir.

Paris Genel Aeroport Charles De Gaulle

AEROPORT CHARLES DE GAULLE

Şehrin 27 km. kuzeydoğusundadır.

Roissy Havaalanı olarak da bilinir. Fransa’nın ana havaalanı olmasının yanında, dünyanın başlıca havacılık merkezlerinden biridir. Londra’dan sonra, yolcu sayısı bakımından, Avrupa’nın en işlek ikinci havaalanıdır. Alandan hareket eden uçak sayısı açısından ise, Avrupa birincisidir.

Adını 1890-1970 yılları arasında yaşayan, özgür Fransa Kuvvetlerinin lideri ve 5. Fransa Cumhuriyetinin kurucusu Charles de Gaulle den almıştır.

Buranın bağlı olduğu RER raylı sistemiyle, buradan şehir merkezine 1 saat içinde, 3-4 sefer düzenleniyor. Bağlandığı yüksek hızlı ray sistemi: TGV ile, havaalanından: Angers, Avignon, Bordeaux, Grenoble, Le Mans, Lille, Lyon, Marseille, Montpellier, Nantes, Nimes, Poitiers, Rennes, Toulouse, Tours ve Valence ye gidiliyor.

Bu havaalanına indiğinizde, her ne kadar büyük bir alan olmasına rağmen, büyük bir hayal kırıklığına uğrayacaksınız. Korkunç bir havaalanı. Özellikle: ülkeye girişte, kendi ve AB vatandaşları dışındakilere, büyük sıkıntı yaratıyorlar.

Evet, havaalanının 3 terminali var. 1 ve 3 numaralı terminaller birbirine yakın, 2 numaralı terminal ise ayrı bir binadadır. Ücretsiz servis treni: terminalleri birbirine bağlıyor.

Bu havaalanında: yiyecek çok pahalı. Biletinizde, uçağınızın hangi terminalden kalkacağı yazılıdır. Air France uçakları, genellikle, 2 numaralı terminali kullanırlar. Havaalanından şehir merkezine, banliyö trenleri ile ulaşabilirsiniz.

Paris Genel Tarihi

TARİHİ

İSİM EFSANESİ

Priamos ve Hekame’nin en küçük oğulları Aleksandros, doğduğunda Troya kahinleri, bebeğin yıllar sonra, Truva’nın yok olmasına neden olacağına hükmederler ve bebeğin öldürülmesini isterler. Bir çanta içinde, kutsal İda dağına bırakılan bebek, bir süre ayılar tarafından emzirildikten sonra, bir çoban tarafından bulunur ve büyütülür.

Bu nedenle, bebeğe, çanta anlamına gelen “Paris” ismi koyulur. Bazı tarihçilere göre, Fransa’nın başkenti Paris in adı da buradan gelmektedir. Paris denildiğinde akla gelen ilk üç şeyden birinin: kadın çantası olması, kanımca bu savı güçlendirmektedir.

Paris şehrinin ismi hakkında inanılanlar, söylentiler bununla bitmez. Bir diğer söylentiye göre, Paris şehrinin ismi şöyle oluşmuştur: Paris, adını “Galya” halklarından “Parisilerden alır. Parisilerin adı ise “Mısır” tanrıçası “İsisten gelmektedir. Çünkü: Paris bölgesinde, “İsise adanmış, birçok tapınak bulunmaktaymış.

Bir efsaneye göre: Paris adını, dalgalar altında kalıp, denize batan efsanevi “Ys” şehriyle birlikte anılıyor. Sonuç olarak: Paris şehrinin isminin anlamı konusunda net olan şu: şekli gemiye benzeyen, su üzerine kurulmuş, geçimini suya borçlu olan ve ismini de belki sudan almış olan bir şehir.

DİĞER BİR EFSANE

Napolyon, Paris şehrini yeniden inşa ederken, eski bir topçu subayı olması nedeniyle, şehri, yuvarlak bir meydana açılan, uzun caddeler ve bu caddelerde, 6’şar katlı binalar şeklinde planlamıştı.

Böylece, herhangi bir isyan durumunda, meydanlara yerleştireceği toplarla, isyancıları çabuk ve kesin bir şekilde yok etmeyi düşünmüştü. Dünyanın en güzel şehirlerinden biri kabul edilen Paris’in imar düzenindeki esas temel budur.

TARİH

Şehrin kurucusunun, 5.yüzyılda Atilla’yı şehri yıkmaması için ikna ettiğine inanılan: Azize Genevieve olduğuna inanılıyor.

Seine nehri kıyılarında yapılan çalışmalar sırasında: Oyma taş dönemine ait el aletleri bulunmuştur. Bunlar gösteriyor ki, Paris kent alanı, yaklaşık 40.000 yıldır, insanlar tarafından yerleşim yeri olarak kullanılmaktadır.

1991 yılında, şehrin 12.bölgesinde yapılan çalışmalarda: çok önemli arkeolojik değere sahip birçok tahtadan oyma kayık, topraktan çanak-çömlek, ok ve yaylar, kemik ve taş aletler bulunmuştur. Bunlar: MÖ.4000 ile 3800 yılları arasındaki avcılık döneminde, yine burada, insanların yaşadığını göstermektedir.

Yani sonuç olarak: tarihi çok eski yıllara uzanan bir şehri gezeceksiniz.

Antik çağları takip eden dönemde: yörede Galya-Roma çatışmaları görülmektedir. MÖ.52 yılında, Sezar’ın komutanı Labienus, Paris şehrini ele geçirir ve şehre “Lutetia” ismini verir.

Takip eden dönemde: fazla uzatmadan anlatmak gerekirse; Frankların kralı I.Clovis: 508 yılında, Romalılara karşı zafer kazanır ve Paris’e yerleşerek, burayı başkent yapar.

6.yüzyılda, nehrin sağ kıyısında “Saint-Gervais kilisesi” kurulur. 9.yüzyılda, kiliselerin çevresinde koruma duvarları yapılır. Nehrin sol kıyısı: 885 yılında, Vikingler tarafından tamamen yok edilir. 987 yılında, tahta: Capet hanedanı geçer.

Osmanlı Devleti, III. Selim döneminde, ilk daimi büyükelçiliğini, bu şehirde açmıştır.

Paris Genel

GENEL

Parisliler şehre : “Parisien” diye hitap ederler. Şehrin isminin Latince anlamı ise: “Sallanır ama batmaz”. Şehrin armasındaki “Scilicet” ise, “ gemiyi” anlatmak için kullanılıyor. Bu gemi: Ortaçağda şehri yöneten güçlü “Gemiciler” ya da Su tüccarlarının kurduğu birliği sembolize ediyor. Reblais’e göre: şehrin ismi: Parris: şakacıktan gülme anlamına gelir.

Hani, birçok şehir kendisine dünyanın başka diyarlarından kardeş şehir seçer ya, Paris’te bu durum yine tam bir artistlik olarak değerlendirilmiş ve kendilerine kardeş şehir olarak, yalnızca İtalya-Roma şehrini seçmişlerdir. Diğer şehirleri kardeş şehir olarak kabul etmezler.

Aşk şehridir.

Özellikle, Christmas öncesi çok kalabalıklaşıyor. Ancak, hani aşk şehri dedim ya, bunun yanında, şehrin istatistiklerde öne çıkan bir özelliği daha var. Çiftlerin; tatile gidip, ayrılıp döndükleri şehirler sıralamasında, birinci sırada geliyormuş. İkinci sırada, Amsterdam geliyormuş.

Romantik şehir kilisesi yüzünden, ilişkileri zaten dibe doğru gitmekte olan çiftler, son bir kurtarma operasyonu olarak görüyorlar herhalde Paris ziyaretini. Bekledikleri mucize gerçekleşmeyince de ayrılıyorlar.

Çünkü: Paris halkının sevimsizliği, suratsızlığı, şehrin hiç de öyle abartıldığı kadar hoş ve romantik olmaması, hatta Fransızca bilmiyorsanız veya az biliyorsanız,   düpedüz insanı düşmanca karşılayan bir şehir olması, başlıca faktörlerdir.

2007 yılı verilerine göre, Avrupa’nın en büyük, dünyanın ise altıncı büyük, ekonomi üreten şehridir. Özellikle: La Defense bölgesinde, çok sayıda iş merkezi bulunmakta olup, bu özellik nedeniyle, Avrupa’da en üste çıkmaktadır. Bunun dışında: şehirde birçok uluslar arası kuruluş bulunmaktadır.

Bunlar: UNESCO, OECD (Kalkınma ve İşbirliği Teşkilatı), ICC (Uluslar arası Ticaret Odası).

Moda ve lüksün dünya başkentidir ve “Işık Şehri” olarak anılmaktadır. Dünyanın en pahalı şehri, evet gezmeyi düşündüğünüz bu şehir, maalesef dünyanın en pahalı şehri olarak bir üne sahip.

Şehirdeki konutlar: genellikle, her katında iki yada daha fazla daire bulunan, 6 katlı apartmanlardan oluşuyor.

Paris şehir merkezinde, 2.2 milyon insan yaşamaktadır. Ancak, Metropolde yaşayanlarla birlikte, bu nüfus, toplam 12 milyonu bulmaktadır.

Şehir: UNESCO Dünya Miras Listesinde bulunmaktadır.

Dünyada, yıllık olarak 45 milyon turist, şehri ziyaret etmektedir.

Şehrin yerleşimi: şehir merkezi, 20 tane ilçe olarak bölgelere ayrılmıştır. Şehir merkezine oranla, saat yönünde ilerlediğinizde, bu 20 ilçe, yaklaşık 20 km. lik bir bölgede konumlanıyor. Bunlara: bölge numaraları veriliyor.

Gezi planınızı: bu bölgelere göre yapmanızı önereceğim. Sizlere, her bölgede gezilecek yerleri ayrı ayrı anlatacağım, sizler ilginizi çeken yerleri işaretleyecek ve ona göre gezi planınızı kendiniz yapacaksınız.

Genel olarak şehir:  nispeten düz bir alana kurulmuş olup en yüksek yeri, deniz seviyesinden 35 metre yüksekliktedir.

Paris, Manş Denizine dökülen Sen Irmağının ağzından 375 km. içeridedir. Buna rağmen: Sen ırmağı: kanallar ve akarsular yolu ile, Manş Denizi ve Akdeniz’e, Almanya’ya, Belçika’ya ve Fransa’nın öbür bölümlerine de bağlı olduğu için, bir liman kenti sayılır.

Şehrin güneyindeki sanayi bölgesinde: tabakhaneler, çimento, bira ve tütün fabrikaları bulunmaktadır. Uçaklar, lokomotifler, elektrikli araçlar, kimyasal maddeler ve ilaçlar, Paris’in sanayi ürünleri arasındadır.

Paris aynı zamanda, Fransa’nın film yapım merkezidir.

Yağmur yağmamasına rağmen, sokakların ıslak ve sigara izmariti dolu olduğunu göreceksiniz. Çünkü: sokakları süpürmek yerine yıkıyorlar. Kaldırımların kenarında, oluk oluk akan suyun götürdüğü pislikler, logarlarda toplanıyor ve çok da çirkin bir görüntü oluşturuyor.

Evet, köpek pislikleri. Şehirliler, günün belli saatlerinde köpeklerini caddelerde, bulvarlarda gezdiriyorlar, köpeklerinin pisliklerini ise, ya ellerine taktıkları naylon torbalar içine alıyorlar ve çöpe atıyorlar, ya da olduğu gibi caddenin ortasında bırakıyorlar, belli saatte, görevliler gelip, bu tamamen köpek pisliğiyle dolu caddeleri yıkayarak temizliyorlar. Hayvan hakları, hayvan sevgisi tamam da, bu pislik nedir, ben şahsen anlayamadım.

Evet, en başta yazdığım gibi, şehrin ara sokakları ve özellikle metro bölümünde, yoğun bir sidik kokusu var. Bu kadar güzel şehirde ki, bu kokunun anlamsızlığını hemen hissedeceksiniz. Ancak, şehirde çok miktarda evsiz var. Ayrıca, alkolikler, sarhoşlar. Bunlar: tuvalet aramak derdine düşmüyorlar. Kimi evsizlerin, sokak ortasında, don-paça sıyırıp, hacetlerini giderdiklerini görürseniz sakın şaşırmayın.

Peki ya hani medeniyet. Bunu bir Fransız’a söylesem, büyük olasılıkla, bu pisliği yaratanların göçmenler olduğunu söyleyerek, kendini avutacaktır. Ama, sonuçta, göçmen de olsa, o insanlar, sizin ülkenizde yaşıyorlar. Bunların: normal bir insan gibi yaşam şartlarını ayarlamak, sizin göreviniz olması gerekir diye düşünüyorum şeklinde cevap verirdim.

Ben şahsen, sokakta park etmiş bir arabanın kapısına, çişini yapan birini gördüm, o arabanın sahibini düşünün artık. Ama yine de, şehrin pisliği bununla bitmez. Yine birkaç örnek vermem gerekirse: tren istasyonlarında burnunu silip, mendili raylara atanları, benzer hareketleri tren içinde yapanları, arabasının bagajındaki çöpleri sokağa dökenleri, kendi kapısının önünü temizleyip, komşusunun kapısı önüne doğru pislik silkeleyenleri görebilirsiniz.

Evet, biz anlatmaya devam edelim.

Paris şehrinde, benim başıma gelmemiş olmasına rağmen, birçok turistin sıkıntıya düştüğü bir durum söz konusu. Şöyle ki, sokaklarda yürürken, “bu yüzük size mi ait” diyerek, sözüm ona yerden buldukları bir yüzüğü size gösteren birileriyle karşılaşabilirsiniz.

Bu yüzük size mi ait denildiğinde, evet deyip atlar ve alırsanız, aynı şahıs ki büyük olasılıkla bayandır, biraz sonra, yanınıza gelip, kendisine bir şeyler ısmarlamanızı isteyecektir.

Bu teklifi paranız olmadığını ileri sürerek kabul etmeseniz, size yüzük verdiğini, o yüzüğü bozdurduğunuzda paranızın olacağını söyleyerek, sizi bir şeyler ısmarlamaya (tabi bu ısmarlama, size yüklü bir hesap olarak dönecektir) ikna etmeye çalışacaktır. Yani, modern yankesicilik, hırsızlık, dolandırıcılık. Ne derseniz deyin.

Şehri anlatmaya devam edelim. Şehir, bir sürü güzel ve eski binaya sahip. Sokakta, yarı çıplak, kulağında kulaklıktan müzik dinleyip dans ederek dolaşan, cadde ve sokaklarda karşıdan karşıya geçen insanlar göreceksiniz.

Bunun dışında, Paris şehrinin delileri, kendi kendine konuşanları, kopukları meşhurdur. Belki de, şehrin altında vızır vızır dolaşan metro trenlerinin yarattığı elektro manyetik alan yüzünden, insanlar bir garip olmuşlar.

Şehirliler yanında, polisler göreceksiniz. Ama bu polisler, ellerindeki makineli tüfekler ile, her an çevreyi tarayacakmış gibi dolaşan tipler.

Şehir: pahalı. Konaklama, yeme-içme çok pahalı. Hatta, dünyanın en pahalı şehirlerinin başında geldiği söylenen Londra şehrinden bile pahalı olduğunu söyleyebilirim.

Şehirde: sürekli olarak grev-eylemler oluyor.

Eğer, Paris şehrinde, bir arkadaşınız ile buluşmak üzere sözleştiniz ve siz o buluşmaya geç gittiyseniz, “Eylem vardı, o yüzden geciktim” yalanını rahatlıkla kullanabilirsiniz. Çünkü, hakikaten, bu şehirde, her gün eylem olasılığı çok yüksek. Tabii bu eylemler sonucunda, yollar kapanıyor, trafik sıkışıyor. Metro çalışmayabiliyor. Taksi bulmak ise, mümkün değil.

Şehir, tamamen SİT alanı olduğundan, şehir merkezinde, bina yıkıp-yapamazsınız. Dış görünüşü değiştiremezsiniz. Klima taktırsanız bile, özel izin almanız gerekir. İşte, bu değişmeyen yapılarda: uzun yıllardır oturan, yaşayan ailelere, nesillere rastlamak mümkün.

Güvercinleri insanlardan korkmaz. Üstüne üstlük, sağlıklı bir bebek boku boyutlarında pisletirler. Bu kallavi pislikleri görünce “benim üstüme böyle bir kuş yapsa, herhalde önümüzdeki on senenin bütün piyangolarını tuttururum” dedirttikleri şehir.

Son olarak, biraz da istatistik bilgiler vermek istiyorum.

Dünyanın en büyük seyahat ve veri sitesi olarak tanınan “Trip Advisor”, 1400 kişinin katılımıyla yaptığı ankette elde edilen sonuçlar şöyle:

Avrupa’nın en pahalı kenti sıralamasında: Paris, Londra’dan sonra ikinci.

En iyi gece hayatı kategorisinde: birinci Londra, ikinci Paris.

Avrupa’nın en romantik kenti sıralamasında: Paris birinci. Bunu takip edenler ise: Roma ve Venedik.

Avrupa’nın en kirli kenti sıralamasında: birinci Londra, Paris ise ikinci sırada. Üçüncü sıradaki kenti merak ettiyseniz: Roma.

Avrupa’nın en soğuk halkı kategorisinde, birinci Paris halkı.

Paris Genel İnsanlar

İNSANLAR

Parisliler, ya okur ya da müzik dinlerler. Kitap olsun, gazete olsun, reklam veya broşür dinlemeden, metroda, sokakta yürürken, otururken sürekli okurlar.

Ancak, en büyük ve bilinen özellikleri: kaba ve kibirli olmalarıdır. Bu kabalığı önlemek isterseniz, onlara birkaç kelime Fransızca kullanmanız gerekir. Bir mağazaya girdiğinizde “Bonjour Madame” dediğinizde veya yanlışlıkla birine çarptığınızda “Pardon” dediğinizde, asık suratlı Parislinin gülümsediğini görebilirsiniz. Çünkü: nezaket, bu şehirde, oldukça önemli.

Toplu bulunulan yerlerde (caddelerde, kafelerde, metroda) yüksek sesle konuşulmasından hoşlanmazlar.

Turistleri sevdikleri söylenemez ama herhangi bir sıkıntılı durumunuzda, biraz önce de söylediğim gibi, kibarca sorduğunuzda, size yardımcı olmaya çalışırlar.

Eğer Fransızca konuşma denemesinde bulunmadan, doğrudan İngilizce ile olaya girerseniz, garsonlar veya diğer çalışanlar, size tiksintiyle bakarlar ve muamele ederler. Bu insanların: Amerikan lisanına ve parasına karşı antipatileri var. Amerikan dolarını asla sevmezler, hele hele İngilizceden nefret ederler. Kendi içlerinde, bir sanırım bu şekilde milliyetçilik duygusu geliştirmişler.

Neyse, devam edelim.

Şehirde, birçok milletten insan yaşıyor. Bunların yarısı zenci ve diğer yarısı ise, sarışın ve mavi gözlüdür.

Parisli kadınlar özeldir. Kendilerine özgü özellikleri vardır. Bacakları mutlaka düzgün ve bilekler tercihen incedir. Çok uzun adımlar atarlar ve topuksuz ve süssüz ayakkabı giyerler. Bir ipek eşarpları vardır mutlaka. Metroda, dünyanın en tutkulu işini yapıyormuşca sına, can sıkıcı kitaplar okurlar. Başlarını, boyunlarını: tutulmuş gibi hafifçe yana eğerek konuşurlar. Burunları, genellikle uzundur. Özellikle, baharda sık sık nezle olurlar. Güzel değillerdir.

Dayanılmaz çekicidirler. Saçlarını başka türlü toplar, başka türlü bacak bacak üstüne atarlar. Tüm bunların yanında: Paris’te, belli-başlı yerler haricinde, böyle şık bayan görmek pek mümkün olmaz. Bayanlar genelde paçoz dolaşıyorlar. Çünkü: sıradan bir ceket 500 Euro. Bir kuaförde saç yaptırma/taratmak ise, en az 80 Euro.

Giyim mağazalarında, öyle Türkiye’deki gibi, reyonlardan bir sürü kıyafet toplayıp prova odasına giremezsiniz. Girmeye kalkarsanız, büyük olasılıkla zenci olan güvenlikçe, size potansiyel hırsız muamelesi yapar.

Tüm bunların yanında: turistik caddelerden birkaç kilometre uzaklaşınca, rüya şehrin diğer ve asıl yüzünü görebilirsiniz. Yerde: kalemden, tırnak makasına kadar her şeyin satıldığı sokak pazarları var. Fakirlik, bu insanların yüzlerindeki sıkıntı olarak yansıyor. Ve ilginç olanı, bunların sayılarının tahmin edemeyeceğiniz kadar fazla olması.

Kosovalı, Romen, Ukraynalı kaçak göçmenler. Özellikle Kosovalılara dikkat, adamlar geleli daha birkaç yıl olmuş, ama hemen klan halini almışlar, düşünmeden insan yaralamaya, saldırmaya hazırlar.

PARA BİRİMİ

Euro kullanılıyor. Ülkemizde de yeteri kadar tanındığında, Euro hakkında ayrıntıya girmiyorum. Ancak, yine de birkaç nokta hakkında bilgi vermekte yarar var. Döviz bozdurma işlemleri, bankalarda ve “Bureau de Change” denilen yerlerde yapılıyor.

Kurlar, bankalara göre değişiklik gösterebiliyor. Alış ve satış kurlarını, paranızı bozdurmadan önce kontrol etmelisiniz. Cumartesi ve Pazar günlere, malum bankalar açık değil, döviz büfelerinden döviz bozdurabilirsiniz. Yine de, siz, bu şehre gelmeden önce ,yanınızda Euro bulundurmalısınız.

BAHŞİŞ

Fransız restoranlarında, % 15 servis ücreti faturaya ilave edilir. Ancak, servisten memnun iseniz, ilaveten garsona küçük bir bahşiş daha verebilirsiniz.

Taksilere, toplam ücretin en fazla % 10-15 kadarı, bahşiş olarak verilebilir.

Paris Genel Konaklama

KONAKLAMA

Otel odalarında banyo bulunmaz ancak hep lavabo bulunur. Daha önce de söz ettiğim gibi, şehir tamamen SİT alanı. Bu nedenle: şehirde lüks otel bulmak çok zor. Oteller, hep eski ve tarihi binalardan oluştuğu için, küçücük bir oda ve kısıtlı imkanlar.

Otelleri: yalnızca geceden geceye yatmak için kullanmak dışında, bir düşünce olmamalı. Bu kadar kalitesiz mekan ve servis özelliklerine rağmen, fiyatlar çok yüksek. Özellikle: bizim ülkemizdeki otel standartları ve servis kalitesiyle karşılaştırmaya sakın kalkmayan, tam bir hayal kırıklığı olur.

Ucuz olsun diye, kesinlikle “Gar edu Nord” da kalmayın. Çünkü, buraya ayak bastığınızda, kendinizi, Amerika’da boktan bir zenci mahallesine düşmüş gibi hissedeceksiniz. Tüm tatil boyunca, Paris’te olduğunuzu hissetmeyeceksiniz.

Tüm dükkanlar, zenci bayanlara hitap eden kıyafetler dolu ve kuaför salonları var. Ama, hepsi de ağzına kadar doludur. İnanılmak bir takma tırnak salgını var.

Kesinlikle: “champ-elyesse” ya da “La Defense” bölgesinde kalın.

VOLTAJ/ELEKTRİK BİLGİLERİ

Fransa’da, tüm AB ülkelerinde olduğu gibi, 230 voltluk elektrik akımı var. Prizler, Türkiye’dekinden biraz farklı olsa da, buradaki fişlere uyum sağlıyor. Dolayısı ile, Fransa’ya gitmeden önce, herhangi bir adaptör almanıza gerek yok.

PARİSTE GREV

Paris’te grev, şehir yaşamının pek sık rastlanan bir özelliği olarak öne çıkar. İnce bir nokta: nasılsa metro var, ucuz ama merkezden uzak otel tutayım diyorsanız, iki kere düşünmeniz gerekir. Çünkü, Fransızlar zırt pırt grev yaparlar. Metro da çalışmaz. Taksilere bir ton para ödemek zorunda kalırsınız, astarı yüzünden pahalıya gelir.

Grev zamanı: herkesin delirdiği bir şehirdir. Ortalama 40 dakikada bir gelen ve geldiğinde de camından bile insan çıkmasından dolayı, kimsenin binmesinin mümkün olmadığı metroya binebilmek için şansını deneyen çılgın insanlar birbirini tokatlar, polis gelir ayırır, insanlar madem binemiyoruz, bari zarar verelim diyerek, gelen metroyu yumruklar, kıçının yarısı dışarıda kaldığı için kapının kapanmasını ve dolayısı ile metronun gitmesini engelleyen adam metrodan aşağıya itilir, sokaklarda elinde harita, küfreden insanlar gezinir.

20 dakikalık yol: trafikten dolayı 2 saatte gidilir. Taksi bulmak imkansızdır. Bisikletliler, trafik kurallarına uymamayı tercih ederek, sürekli insanlara çarpar. Ama, bu kaos içinde dahi, bir kişi bile, greve isyan etmez, kaderlerine razı olarak hayatlarına devam ederler.

İKLİM

Şehirde, tipik okyanus iklimi görülür. Kışlar soğuk ve yazlar sıcak şeklinde, bu iklim etkilerini gösterir. En soğuk ay: Ocak.

Yazın: genellikle ılık ve hoş bir hava vardır. Ortalama sıcaklık: 25 derece civarındadır. Ağustos ayında, sabahları sıcaklığı 15 dereceye kadar düştüğü görülür. Bu gayet normaldir. Yani: mevsim yaz da olsa, bu şehirde, pek öyle tişört giyilerek dolaşılmaz.

Hava harika bile olsa, zaten mimari özellikler nedeniyle, şehrin birçok yerinde, güneşi doğrudan göremezsiniz. Duvar gibi uzanan binalar, gök yüzünü görmeyi engeller.

İlkbahar: Nisan ortasında: hava soğuk, gri ve puslu olabiliyor. Bazen, Mayıs ayı biter ve havanın hala yağmurlu ve karanlık olduğu görülür.

Kışın: güneş az görülür. Ortalama sıcaklık: 7 derece civarındadır. Kar yağışı, çok nadir görülür. Özellikle, son yıllarda, kış aylarının daha sert geçtiği ve hava sıcaklığının eksi 10 derecelere düştüğü görülmektedir. Böyle durumlarda, şehirde gezerken, 3 yün çorabı üst üste giymeniz gerekebilir. Yani, hava bu kadar soğuk olabiliyor.

Ve inanın, bu soğuk hava, bu şehirde hiç çekilmez. Sokakta geçirilen her on dakikanın ardından, bir yere kapanmak ve sıcak bir şeyler içmek ihtiyacını duyarsınız. Bunun sonucunda, elbette: şehri gezmek için ayırdığınız bütçe, açıklar vermeye başlar. Çünkü, Paris kafelerindeki fiyatlar, yüksektir.

Aralık ayı içinde: genellikle, karla karışık yağmurlu bir hava görülür.

DİL

İngilizce bilenle bilmeyenlerin eşit olduğu şehirdir. Kural, önce Fransızca. İngilizce bir şey sorduğunuzda, kesinlikle size cevap vermezler. Veya, sizi anlasalar bile, cevabı, Fransızca olarak verirler. Bakarlar ki, siz mağdur durumdasınız, o zaman İngilizce konuşmayı tercih ederler.

Çünkü: Fransızlar, anadillerine hayranlık duyarlar. Yabancıların Fransızca konuşmasından çok olumlu etkilenirler. Şehre gitmeden önce, bence, mutlaka birkaç kelime Fransızca öğrenmenizde yarar var. Örneğin: Bonjour, Madame, Excusez moi, Monsieur gibi.

ÇALIŞMA SAATLERİ

İş saatleri: Pazartesi-Cuma günleri arasındadır. Bu günlerde: 09.00-17.00 ve cumartesi günleri ise, 10.00-19.00 arasındadır. Mağazalar ve alışveriş merkezleri, genellikle Pazar günleri kapalıdır. Bunun dışında, pek çok küçük mağaza: akşam, saat; 19.00-20.00’ye kadar açık kalır.

VERGİLER

Fransa’da, diğer Avrupa Birliği ülkelerinde olduğu üzere, çoğu servis ve ürüne, % 20.6 vergi uygulanır. Yemek ve servislerde alınan vergilerde, geri ödeme yok. Ancak, alışveriş yaparken, mağazalardan resmi “Detaxe” formu alın. Geri ödeme almak için: bu formu, Avrupa Birliği üyesi son ülkeyi ziyaretinizde, havaalanında gösterin. Bunu bavullarınızı teslim etmeden önce gösterin, çünkü, forma yazılı, aldığınız malı görmek isteyebilirler.

Paris Genel Gezi Planı

PARİS GEZİ PLANI

Paris şehri: Sen nehrinin iki yakasına kurulmuştur. Sarmal bir dönüşle, merkezden çevreye, birbirini izleyen 20 ilçeye ayrılmıştır. Irmağın kuzeyde kalan bölümüne: Sağ yaka, güneyinde kalan bölümüne ise, sol yaka ismi verilmiştir.

Paris şehrini gezmek için, size şöyle bir öneride bulunabilirim. Tabii elbette, en önemli olan, bu şehirdeki zamanınız. Öncelikle, şehir merkezinde: 20 tane bölge/semt bulunuyor. Ben: bu 20 bölgede bulunan ve gezebileceğiniz yerler hakkında, kısa kısa ve bazen de bayağı uzun bilgiler veriyorum.

Siz: özellikle, küçük numaralı yani merkeze yakın semtleri mutlaka gezecek şekilde, bu 20 bölge hakkındaki, benim yazılarımı okuyup, bu yazılarda geçen yerlerden, görmek istediklerinizi, kendi tercihlerinize göre seçerek, kendinize bir gezi planı oluşturmalısınız.

Bunun dışında, yani 20 bölgenin dışında, Paris şehrinde: özellikle ve elbette “Disneyland” ve şehir merkezine yakın banliyölerdeki özellik arz eden yerleri gezebilirsiniz. Başta da söylediğim gibi: siz, şehirdeki zamanınıza göre, 20 bölge ile ilgili yazıları inceleyip, ilgi düzeyinize göre, mutlaka görmek istediklerinizi işaretleyin ve buna göre bir gezi planı oluşturun.

Çünkü: tüm yerleri gezmek için, şehirde iyi bir süre geçirmeniz gerek. Bu gezi planınıza göre: gezmek istediğiniz yerleri, bir şehir haritası üzerinde işaretleyin ve yakın mesafedeki yerleri mutlaka yürüyerek, uzak mesafeleri ise: metro veya diğer ulaşım araçları ile gezebilirsiniz.

Şehri gezmek için: en az 3 gün ayırmanız şart.

Bu üç günlük süre içinde, müzeleri hariç tutuyorum. Çünkü, müzeleri de gezeceğim derseniz, bol zaman ayırmanız şart. Ben yine de: site de, özellikle gezmeniz gereken yerleri, yani hani derler ya, Top 10 listesini verdim. Bu listeleri inceleyip, kendinize güzel bir gezi rotası yapabilirsiniz.

Şehrin tepeden görüntüsü daha güzeldir. Çünkü: mimari, anıtlar ve şehir planlaması mükemmel görünüyor.

 

YÜRÜYÜŞ

Paris Genel; Şehri gezmenin en iyi yolu: yürümektir. Eğer kendinizi, sayısız kafe ve dükkanlara girmekten alıkoyarsanız, şehri, baştan başa yürüyerek üç saat içinde gezebilirsiniz.

Paris şehrinde yürümek gerçekten keyifli. Günlük: 10-12 km. yürüyerek, şehri gayet güzel gezebilirsiniz. Hava buz gibi de olsa, şiddetli yağmur da yağsa, yollarda asla göller oluşmuyor. Ancak, park ve bahçelerdeki yollar stabilize ve toprak. Yağmur yağdığında, bu nedenle, ayakkabılar çamur olabiliyor.

Kaldırımlar geniş ve şehir dümdüz. Özellikle, şehir idaresi şehir merkezinin tamamen yürüyerek gezilebilmesi için, bölgesel olarak, trafiğe kapatma uygulaması yapıyor. Büyük olasılıkla, birkaç yıl içinde, hemen merkezde bulunan, dört bölge, tamamen trafiğe kapatılacakmış.

Bunlar: şehri yürüyerek gezmek için büyük avantaj. Ancak yürürken yine de yollara yani bastığınız yerlere dikkat etmenizi öneririm. Çünkü: hayvan ve bazen insanlara ait; dışkılara rastlama olasılığınız çok büyük.

METRO

Paris Genel; Şehri gezmenin diğer bir yolu. Ancak: metro, genelde pis. Akşam: saat: 21.00’den sonra boşalıyor. Zaten, bu saatten sonra, metroda, güvenlik problemi de başlıyor. Şehri gezmek için, metro düşünüyorsanız, sınırsız-limitsiz bir metro kartı satın almalısınız.

Şimdiden iyi tatiller diliyorum.

Fransa Strazburg

2018.01.26-2-Strazburg.1.Avrupa parlamentosu binası.11
Fransa Strazburg

Şehir: Fransa’nın kuzeyinde, Almanya sınırına yakın, Alsace bölgesinde, “Bas-Rhin” bölgesinin başkentidir. Genç ve dinamik bir şehirdir. Şehir: Avrupa Konseyi (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa Parlamentosu) başka olmak üzere Avrupa’daki birçok kurumun merkezi olduğu için, Avrupa Birliğinin (Brüksel ve Lüksemburg yanı sıra) facto başkentlerinden birisidir. Yani, bir anlamda “Avrupa Başkenti” olarak tanınır ve bilinir.

Strazburg: ekonomik olarak önemli bir üretim ve mühendislik merkezi ve aynı zamanda karayolu, demiryolu ve nehir taşımacılık merkezidir. Ren nehri üzerinde, Almanya’nın Duisburg şehrinden sonra en büyük ikinci liman buradadır.

COĞRAFYA

Şehir, tarihte ilk olarak: Ren nehrinin bir kolu olan İll nehrinin çevrelediği bir ada (Grande İsland) üzerinde kurulmuştur. Kuş uçuşu: Baltık, Akdeniz ve Atlantik Okyanusu kıyılarına eşit uzaklıktadır. Bu durum: iklim açısından önem kazanır.

Şehrin yaklaşık 20 km batısında: Vosges dağlarının dağlık alanlarında “Kara Orman” bölgesi ve yukarıda ise “Yukarı Ren Ovası” bulunur. Şehrin doğusunda bulunan Ren vadisinin 25 km lik bölümü: nehir trafiğine ve her iki kıyıya paralel olan ana yollara ve demiryollarına sahiptir ve kuzey-güney seyahatlerinde önemli bir eksendir.

NÜFUS

Nüfus bakımından, ülkenin en kalabalık 7’nci şehridir. 2014 yılı sayımlarına göre, şehir nüfusu 276.170 kişidir. Şehrin metropol alanının nüfusu ise 773.347 kişidir. Şehirde yoğun öğrenci nüfusu vardır ve bu yüzden gece hayatı hareketlidir.

Öğrencilerin % 20’si yabancı öğrencilerdir. Fransa ülkesinin kuzeyinde bulunması nedeniyle, yüzyıllar boyunca Alman ve Fransız kültürleri arasında bir köprü olmuştur.

Ancak, Alman kültürü biraz daha ağırlıklıdır ve şehir, bir Alman şehrine benzer. Tarihi Germen kültürü, şehirde somuttur ve şehrin kimliğinin bir parçasıdır. Şehirde: çoğu işaret Fransızca ve Alsas (Almanca’nın bir lehçesi) ya da bazen sadece Alsas dilinde yazılmıştır.

Hatta şehir Fransa ülkesinde olmasına rağmen, cadde ve bölge isimlerinin çoğu Almanca’dır.

Birçok tarihi binadaki işaretler: klasik Alman Gotik mimari stilini yansıtır. Öte yandan: şehirde, Katolik ve Protestan kültürlerinin bir arada bulunması da önem kazanmaktadır. Hatta: Fransız İçişleri Bakanı tarafından, 2012 yılında, şehirdeki en büyük İslam ibadethanesi olan “Ulu Cami” ibadete açılmıştır.

TARİH

İll ve Ren nehirleri arasındaki verimli alanda, Paleolitik çağın ortalarından günümüze kadar olan süreçte yerleşim olduğu biliniyor. Ancak: kesin yerleşim, tarihi süreç içinde, ilk olarak MÖ 150 yıllarında: Roma imparatoru Augustus tarafından, küçük bir Roma yerleşimi olarak “Argentoratum” ismiyle kurulur ve zamanla, genişleyen Roma imparatorluğunun önemli bir merkezi haline gelir.

Buraya Roma yerleşimi kurulmasının başlıca sebeplerinden biri: bölgeyi hakimiyet altına almaktır. Çünkü burası yani Alsas bölgesi şarap bölgesidir. Çünkü toprağının çok iyi olması nedeniyle burada çok iyi üzümler yetiştirilir.

Özellikle, bölgede Colmar şehri, şarabın başkenti olarak tanınır. Romalılar, başlarda meyve yemez iken, daha sonraları meyvenin sağlık için önemi anlaşılır ve özellikle üzüm ve üzümden yapılan şarap tüketimi hızla artar.

Roma döneminde şehir, Ren nehri üzerinde, bir kontrol noktası yani askeri üs olarak kullanılır. (1988 yılında, bu ilk yerleşimin 2000’nci yıldönümü kutlandı.

Zaten bölge insanı halen Roma dönemi çok tanrılı dinlerine bağlıdır, şehirde özellikle en çok görülecek heykeller pagan dönemine heykellerdir. Pagan dinlerine bağlılıkları nedeniyle, bu tür heykelleri asla yıkmazlar )

MS 362 ve 1262 yılları arasında, şehir piskoposlar tarafından yönetilir. 1262 yılında, şehirde yaşayanlar: piskoposların yönetimine karşı ayaklanırlar ve şehir, özgür bir yer statüsüne kavuşur.

1349 yılında, şehirde Yahudi katliamı olur, birçok Yahudi öldürülür, mallarına ve paralarına el konulur.

1681 yılında: Alsace bölgesinin Louis XIV tarafından fethinden sonra, şehir bağımsız bir şehir iken, Fransa’ya bağlanır ve bir Fransız şehri haline gelir. 1789 yılında Fransız Devrimi etkisiyle, Fransız kültürü iyice buraya hakim olur.

Fransız-Prusya savaşının ardından, 1871 yılında; Otto Von Bismarc tarafından ele geçirilen şehir, Alman egemenliğine girer ve 1918 yılında I. Dünya savaşının ardından tekrar Fransız egemenliğine girer.

1940 yılında: Fransa’nın yenilgisinden sonra, şehir yine Alman denetimine girer. 1944 yılında ise, Almanların yenilgisi sonucu, şehirde yine Fransız egemenliği görülür.

MS 5’nci yüzyıldan sonra, günümüze kadar olan süreçte kullanılan şehrin isminin anlamı: Germen kökenlidir ve “yolların geçiş bölgesi” anlamına gelir.

Tarihi süreçte: Strazburg şehri: John Calvin, Martin Bucer, Katherine Zell gibi kişilerin öncülüğündeki Protestan reformunda önemli rol oynamıştır ve Avrupa reform hareketlerine öncülük etmiştir.

Aynı zamanda: öncülüğünü Gutenberg ve Mentelin gibi kişilerin yaptığı baskı enstitüsünün ilk merkezlerinden birisidir. Gutenberg: matbaayı burada icat eder.

Şehir, Avrupa reform hareketlerine öncülük etmiştir. Gutenberg: matbaayı burada icat etmiştir. Günümüzdeki Avrupalı öğrencilerin en büyük hareket noktasını oluşturan ve Öğrenci Değişim Programının temelini atan Rotterdam’lı Erasmus, burada yaşamıştır.

Yine ünlü Alman yazar Goethe, öğrencilik yıllarını burada geçirmiştir.

Fransız milli marşı: “La Marseillaise” 1792 yılında burada genç bir subay olan Rouget de Lisle tarafından bestelenmiştir.

Şehrin uzun tarihindeki en karanlık dönemler arasında: 1349 yılındaki Strazburg katliamı, 1870 yılındaki Strazburg kuşatması, 1940-1944 yılları arasındaki Nazi işgali ve İngiliz-Amerikan askeri güçlerinin bombardımanları bulunur.

Diğer önem kazanan olaylar ise: 357 yılında Argentoratum savaşı, 842 yılında Strazburg yemini, 1538 yılında Üniversitenin kuruluşu, 1605 yılında Johann Carolus tarafından dünyanın ilk gazetesinin basımı ve 1889 yılında Miknowski ve Von Merling tarafından diyabetin kökeni olan pankreasın keşfi sayılır.

Günümüzde ise, Cenevre ve New York şehirleriyle birlikte, dünya üzerindeki en önemli siyasi şehirlerden biri haline gelmiştir.

İKLİM

Şehirde genel olarak “Oceanic” iklimi görülür ve buna bağlı olarak: yazlar güneşli-sıcak ve nemli, kışlar ise bulutlu-yağışlı ve serin-soğuk geçer. Yağışlar: ilkbahardan başlayarak yaz sonuna kadar artarak devam eder.

Kar: yılda ortalama 30 gün düşer. Bölgedeki kaydedilen en yüksek sıcaklıklar: Haziran-Temmuz-Ağustos aylarında görülür ve 40 dereceye yaklaşır. (Ağustos 2003 tarihinde 38.5 derecedir.)

En soğuk dönem ise: Aralık-Ocak-Şubat aylarında görülür ve hava sıcaklığı, genellikle eksi bir veya iki dereceye kadar iner. (Aralık 1938 tarihinde -23.4 derecedir) Şehir: Fransa’da atmosferi en kirli şehirlerden birisidir.

Çünkü: Ren nehri vadisinin konumu ve dağlar tarafından, egemen rüzgarlar engellenir. Ancak son dönemlerde: Ren nehrinin her iki kıyısındaki ağır sanayi tesislerinin giderek ortadan kalkması ve şehir içi ve çevresindeki trafiğin düzenlenmesi sonucu, hava kirliliği nispeten azalmıştır.

LEYLEK

Alsace bölgesinin sembolü olarak “leylek” bilinir. Çünkü 20’nci yüzyılın başlarında, burada binlerce leylek vardı. Ancak: 1980’li yıllara gelindiğinde, şehirde konaklayan leylek sayısında önemli azalma görüldü.

Çünkü leylekler yazı geçirdikleri Afrika’da avlanıyor, kimyasal ilaçlardan zehirleniyor ya da elektrik kabloları nedeniyle ölüyorlardı.

Bu durumun telafisi ve şehirdeki leylek sayısının arttırılması için, 1990’lı yılların başlarında, şehirde büyük etkinlikler düzenlendi ve günümüzde leylekler yine Alsace’te yuva yapmaya başladılar.

Bahar ve yaz döneminde, şehrin birçok yerinde leylekleri görebilirsiniz. Ama esas leylek yaşam alanlarını görmek isterseniz “Hunawihr” bölgesindeki “Parc des Cigognes et des Loutres” alanına gitmeniz gerekir. Burada yürüyüş yaparken gerek leylekleri ve gerekse su samurlarını görmek mümkündür. Ayrıca: şehirdeki hediyelik eşyaların birçoğunda leylek resimleri veya figürleri de görebilirsiniz.

Fransa Strazburg Ulaşım

ULAŞIM

Paris şehri dışında, Fransa ülkesinin en büyük tren istasyonu buradadır. Aynı zamanda özellikle Almanya demiryolu bağlantısı buranın önemini arttırmaktadır. Stutgart-Strazburg arasındaki uzaklık: 150 km. dir ve 1 saat 37 dakikadır. Strazburg-Paris arasındaki uzaklık ise: 400 km dir.

2018.01.26-2-Strazburg.2.Şehir genel.13a
Fransa Strazburg Turizm

TURİZM

Öncelikle, şunu belirtmek isterim, şehir merkezi yürüyerek gezilebilir, en uzak yeri 15 dakikadır.

Şehir, çeşitli savaşların olduğu bir yer olmasına rağmen, Roma döneminden günümüze kadar olan evrimi gösteren olağanüstü çeşitlilikteki mirasını korumayı başarmıştır. Şehirdeki birçok Gotik ve Rönesans tarzı zaman içinde zarar görmüş olsa da, daha sonra yeniden restore edilmiştir.

Şehirde: “Grande İle” yani “Grand Island” bölümü: 1988 yılında UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesi” ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Fransa ülkesinin UNESCO tarafından sınıflandırılan ilk şehir merkezi olması açısından önem kazanır.

Çevresi “üzüm bağları” ile çevrili şehrin tarihi merkezi: İll nehri ortasında kalan bir ada üstündedir. Aynı bir açık hava müzesini andıran bu bölgede: Ortaçağ ve Rönesans dönemi mimari özellikleri taşıyan birçok yapı bulunur.

Burada bulunan ve renkli çiçeklerle donatılmış evlerin büyük kısmı, günümüzde konut olarak kullanılırken, bir kısmı da otel ve restoran olarak hizmet vermektedir. Bu ahşap evlerin en güzeli ise, hemen katedralin yanındaki Kammerzell Evidir.

Özellikle “Notre Dame Katedrali” ve “Petite France” bölgesi ilgi çekmektedir.

Çevresindeki şarap barları, şehirdeki öğrencilerin toplanma yerleridir. Bir zamanlar, ünlü yazar Goethe de bunların arasındaymış. Şehirdeki ünlüler yalnız bununla kalmıyor. Gutenberg matbaayı burada keşfetti. Fransa milli marşı, 1792 yılında Rouget de Lisle tarafından burada bestelendi.

Şehrin dar cadde ve sokaklarında yürüyün ve şehri keşfedin.

Hatta şehir girişinde iki kola ayrılarak, tarihi şehir merkezini çevreleyerek akan nehirde, tekne gezintisi yapabilirsiniz.

Her yıl “Aralık” ayında, şehir 1570 yılından bu yana kutlanan “Noel Pazarı” na ev sahipliği yapmaktadır. Bu dönemde, şehirde sayısız ışık ve renk gösterileri düzenlenir.

MİNİTRAM

Bu, şehrin kalbini keşfetmeniz için güzel bir gezi yapmanıza imkan verir ve rehber eşliğindeki bu gezi, yaklaşık 50 dakika sürer. Bu 50 dakikalık süre içinde: şehrin dar yolları, Petite France, Points Couverts ve Vauban barajı olarak adlandırılan bölgeler gezilir.

STRASBOURG ÜNİVERSİTESİ

Fransa’nın en ünlü üniversitelerindendir. Bu yüzden, şehir bir üniversite kenti olarak bilinir. Çok sayıdaki üniversite öğrencisinin beşte biri yabancıdır. Günümüzde, şehirde 53 bin civarında öğrenci bulunmaktadır.

MATBAANIN İCADI VE GUTENBERG

Strazburg şehrinde doğan Gutenberg’in, ilk baskı işini burada yaptığı kesin değildir. Basılacak ilk önemli çalışma, 1450 tarihinde basılan, Latince “İncil” idi.

Bu baskı yapıldıktan sonra, baskı sürecinin sırları serbest bırakıldı ve böylece: bu yeni baskı tekniği, Avrupa’nın geri kalan kısmında da hızla yayıldı. Bu teknik sayesinde, yeni fikirleri yaymak ve böylece edebiyat Rönesansı’nı teşvik etmek mümkün olmuştur.

2018.01.26-2-Strazburg.7.La Fayette mağazası.1a
Fransa Strazburg Alışveriş
2018.01.26-2-Strazburg.7.La Fayette mağazası.1c
Fransa Strazburg Alışveriş

ALIŞVERİŞ

Şehirde, küçük dükkanlar, lüks butikler, tanınmış markalar, sanat eserleri kreasyonları bulmak mümkündür. Ancak: daha önce bir çok yazıda söz ettiğim gibi: Avrupa şehirleri, Euro ile alışveriş yapılması nedeniyle pahalıdır.

Burada alışveriş yapmak isterseniz: ülkemizde bulunmayan markalara bakmanızı öneririm. Çünkü ülkemizde bulunan markaların ürünleri, burada çok pahalıdır, ülkemizde aynı markanın ürünleri, yarı fiyatına satılmaktadır.

 

Le Printemps

Rue de la Haute Montee bölgesindedir.
Şehrin en büyük mağazasıdır ve şehir merkezindedir. Burada: moda, kozmetik, mücevher, oyuncak, hediyelik eşya, ev aksesuarı, spor giyim ve diğer birçok şeyi bulup satın alabilirsiniz.

Place Des Halles

Şehrin en büyük alışveriş merkezidir. Burada her ürün bulunur.

Rue des Juifs

Ev dekorasyonu mağazaları var. Gilles Dewavrin: egzotik aromalı mumlar satılıyor. Tadzio: güney enerjisiyle çalışan el sallayan papa heykelleri, Polychrome: parlak renkli plastik ev eşyaları, cam objeler,

Fransa Strazburg

NE YENİR-YEREL LEZZETLER

Alsace bölgesinin iki merkez yemeği: kaz ciğeri ve lahana turşusudur. Ancak bu ünlü yemeklerin yanı sıra, menülerde birçok ağız sulandırıcı lezzet görmek mümkündür. Örneğin: balık, özellikle ünlü matelot, kümes hayvanları ve baeckeoffe, tarte flambe (flambe kueche) ve spaetzle (çeşitli makarnalar) sayılabilir.

Benim önerim, bu şehre yolunuz düşerse, özellikle: “Tarte Flambe” tatmanızı öneririm. Bu bir tür: pizza-lahmacun-pide karışımıdır. Hamuru inceciktir. Soğanlısı, peynirlisi ve etlisi vardır. Ancak, dikkat akşam saatlerine doğru birçok yerde tarte flambe bulmak mümkün olmuyor.

Bunun “munster peynirli” olanını tercih etmelisiniz. Bu peynir, bölgenin güzel bir peyniridir. Domuz eti olmaması için, tarte flambe’nin vegan tipini yani etsiz olanını seçebilirsiniz. Peynirli veya mantarlı isterseniz, menüde yazmasa bile: domuz jambonlu gelir.

Yanında: Alsace bölgesinin beyaz riesling şarabı içilebilir. Ancak burada küçük bir ayrıntıdan söz etmek gerek: munster peyniri çok kokuyor, dikkat beğenmeyebilirsiniz.

Buraya has bir diğer lezzet “krep” dir. Ancak önce tuzlu ve sonra tatlı cinsini seçin, tatlı olarak kestaneli ve çikolatalı deneyin.

Tatlı olarak: tam aromalı munster peyniri, bilberry, erik ve elma tartları, elbette özel cheesecake ve ünlü kougelhopf unutulmamalıdır.

Son olarak: “Bretzei” denen, bir tür simit, üzerine kaşar konularak yapılmış olanı tatmanızı öneririm.

Fransa Strazburg Ne İçilir
Fransa Strazburg Ne İçilir

 

NE İÇİLİR

Alsace bölgesi: şarap ve bira üretiminin birlikte yapıldığı bir yer olarak önem kazanır. Eğer bira içmek isterseniz: bir tür Alsace birası olan: “Queue de Charrue” denenebilir. Kaynak suyu ve arpadan yapılan bu bira, baharatlı ve sapsarı renklidir.

Alsace şaraplarına gelince: diğer Fransız bölgelerinin aksine, Alsace şarapları, genellikle geldikleri köyler ve üzüm bağlarının isimlerine göre adlandırılırlar. Bunların 7 çeşidi bulunur. Üretilen şaraplar, geleneksel ince Alsace şişelerine konurlar.

Özellikle: “Muscats” aromatik ve taze üzüm tadı ile ve hafif olması ile tercih edilir. “Pinot Noir” ise, kırmızı ve roze cinsleriyle üretilir ve kiraz tadı ihtiva eder. “Gewurztraminer” ise, iyi yapılandırılmış, en iyi bilinen Alsace şarabıdır.

Zengin aromasında: meyve, çiçek ve baharat harmanlanmıştır. Merakınız varsa, bunu almanızı öneririm.

Şehri ziyaretiniz “Haziran” veya “Ekim” ayına denk gelirse: şehrin güney bölümündeki 200 km. lik yol boyunca uzanan ünlü üzüm bağlarını ziyaret etmenizi öneririm. Burada, bağbozumu öncesi veya sonrasında, muhteşem şarapları tadarak, satın alabilirsiniz.

2018.01.26-2-Strazburg.3.İll nehri.2
Fransa Strazburg Gezilecek Yerler

GEZİLECEK YERLER

Şehirde bulunma zamanınıza göre gezilecek yerleri planlayabilirsiniz. Öncelikle: Grand Island yani tarihi şehir merkezini gezmenizi öneririm.

Daha sonra zamanınız kalırsa: Uluslar arası kurumların bulunduğu yerler görülebilir. Avrupa Parlamentosu önündeki heykeli unutmayın.

Özellikle, bu şehre gelip te: katedrali görmeden ayrılmayınız. Bir de Petit France görülmelidir.

ULUSLAR ARASI KURUMLARIN BİNALARI

Şehrin bu bölümünde: üç bina görülür. Bunlardan birincisi: Avrupa Konseyi binasıdır. Bu konsey binasının hemen önünde: taşkınlık yapmasınlar diye polis gözetimine alınan bazı guruplar, çadırları ve posterleri bulunuyor.

Çünkü: burada, şiddete dökülmediği sürece her türlü fikrin söylenmesinin serbest olduğuna inanılıyor. Binanın hemen karşısında “İnsan Hakları Mahkemesi” ve çaprazında ise, arkasında “Avrupa Parlamentosu” binası görülüyor.

2018.01.26-2-Strazburg.2.Avrupa konseyi.1c
Fransa Strazburg Avrupa Konseyi

          

AVRUPA KONSEYİ

“Konsey de Europe” olarak isimlendirilen binanın önündeki yeşillik alanda: yukarıda sözünü ettiğim gibi, bazı gurupların toplandığı görülüyor.

Evet, gelelim Avrupa Konseyine: Konsey, Avrupa Birliğinden daha eski ve geniş bir uluslar arası topluluktur ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesini denetler. İnsan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü savunulur.

Üye ülkelerin uluslar arası parlamentolarından seçilen 324 parlamenterden oluşur ve genellikle haftada bir kez genel kurul toplantıları yaparlar. Konsey ilk toplantısını, 10 Ağustos 1949 tarihinde, yine burada Strazburg şehrinde yaptı.

Binanın herhangi bir özelliği yok, sanırım en çok ilginizi, binanın önünde veya yolun kıyısındaki yukarıda sözünü ettiğim guruplar çekecektir.

2018.01.26-2-Strazburg.2.Avrupa konseyi.1a
Fransa Strazburg Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi

 

AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ

Hemen sol tarafta, yine önünde çeşitli protestoları yansıtan bir sürü yazı ve poster bulunan bir binadır. Mahkeme burada görülen binasına 1995 yılında taşınmıştır.

Nehir ve kanalların kesiştiği noktada bulunan modern bina: bir İngiliz mimarlık şirketi olan Claude Buche tarafından tasarlanmış ve 1994 yılında tamamlanmıştır.

Bina tasarlanırken, mimarlar ziyaretçileri sıcak bir şekilde karşılayan bir plan üzerinde anlaşmışlardır.

Evet, buradan dünyaya adalet dağıtıyorlar, çok adil insanlar, mahkeme üyeleri çok özel insanlardan seçiliyor. İnsan Hakları Mahkemesine başvuru sıralamasında: ülkemiz üçüncü sıradadır.

Birinci sırada Romanya ve ikinci sırada ise Rusya bulunur. Bu yüksek başvuru sayısını azaltmak için: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, son yıllarda, başvuru öncesinde ülkedeki bütün iç hukuk yollarının tüketilmesini şart koşmuştur.

2018.01.26-2-Strazburg.1.Avrupa parlamentosu binası.9
Fransa Strazburg Avrupa Parlamentosu
2018.01.26-2-Strazburg.1.Avrupa parlamentosu binası.5
Fransa Strazburg Avrupa Parlamentosu

          

AVRUPA PARLAMENTOSU

Sol tarafa bakıldığında: nehrin hemen kıyısında, yuvarlak bina vardır. Avrupa Parlamentosu, oturumlarını “Louise Weis” ismi verilen bu binada yapmaktadır. Bu isim, Parlamentonun en eski üyesi olan Fransız politikacı “Louise Weis” ten gelmektedir.

Çıkıntıları olan, yarım kalmış bir inşaat gibi görünmektedir. Yapı: bir gurup Fransız mimar tarafından, Roma dönemi amfi tiyatrolarından ilham alınarak tasarlanmıştır. Ancak tasarlandığı dönemde, hiçbir Doğu Bloku ülkesinin birlik içinde olmamasına vurgu yapmak için, binanın üst kısmı yarım bırakılmış gibi bir görüntü oluşturur.

Evet: Strazburg şehrinin en önemli özelliklerinden bir tanesi: başkent olmamasına rağmen, uluslar arası bir organizasyonu bünyesinde bulunduran 3 şehirden (New York, Cenevre) bir tanesi olmasıdır. 10 Eylül 1952 tarihinde kurulan Avrupa Parlamentosunun 3 çalışma yeri vardır.

Bunlar: Brüksel, Lüksemburg ve Strazburg şehirleridir. Lümsemburg: idari ofislere (Genel Sekreterlik) ev sahipliği yapar. Parlamentonun tüm toplantıları yani genel oturumlar: Strazburg ve Brüksel şehirlerinde yapılır.

1992 yılında, İskoçya-Edinburg zirvesinde alınan karar gereğince, Avrupa Parlamentosu, Strasbourg şehrinde faaliyetlerini sürdürmektedir. Parlamentoda: topluluk yasalarının hazırlanması ve çalışmalarda yer alan komisyonlar ve Bakanlar kurulu bulunur.

Parlamento

Dünyanın en büyük ikinci demokratik seçmenini (birinci Hindistan) ve dünyanın en büyük uluslar arası demokratik seçmenini temsil eden 751 üyeden oluşur. Burada: çevre, işgücü, eşitlik ve benzeri mevzuat üzerinde karar veriyorlar.

İçerideki sistem, ülkelere göre değil, ideolojilere (sağcı, solcu, yeşiller gibi) göre ayarlanıyor. Yani kimse ülkesini temsil etmiyor. 5 veya 6 ülkenin değişik parlamenterleri, bir araya gelerek bir gurup kurabiliyorlar. Oturumlar: ayda 4 gün sürüyor.

Son olarak, binanın hemen önünde: çok güzel bir heykel bulunuyor. Heykel: üye ülkelerinin bayrak direklerinin hemen başlangıç yerinde, hafif kalbi andıran, iç içe geçmiş iki insan, kardeşliği ve sevgiyi anlatan bu heykeli mutlaka görün.

Hatta: eğer güvenlik bariyeri yoksa veya hani derler ya karışan olmaz ise, heykelin yanına kadar gidip bu anlamlı heykeli görebilirsiniz.

2018.01.26-2-Strazburg.4.Metal şehir maketi.1
Fransa Strazburg Grand İll

GRAND İLL

Burası: şehrin tarihi merkezinde bulunan bir adadır.

Adı “Büyük ada” anlamına gelir ve bir tarafı İll nehrinin ana kanalı ve diğer tarafı ise o nehrin kanalize edilmiş bir kolu olan “Canal du Faux-Rempart” ile çevrelenmiştir.

Bir açık hava müzesi gibi olan bu ada: Ortaçağ ve Rönesans dönemi mimari özelliklerini yansıtan binalarla doludur.

Grand İll: 1988 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır. O tarihte, UNESCO Uluslar arası Anıtlar ve Siteler Konseyi: Grand İll’in “Ortaçağ şehirlerini örnekleyen en eski mahalle” olduğunu kaydetti.

Burası: Fransa ülkesinin UNESCO tarafından sınıflandırılan ilk şehir merkezi olması açısından önem kazanır.

Grande İll: şekli nedeniyle elips’e benzer. En uzun yeri 1.25 km ve en geniş yeri ise sadece 0.75 km dir.

Burada: şehrin merkezi meydanı “Place Kleber” vardır. Daha güneyde ise: 15’nci yüzyıldan kalma, Gotik mimarinin süslü bir örneği olan “Strazburg Katedrali” ve birkaç kilise bulunur.

Yine bölgenin batı ucunda ise: bir zamanlar şehrin dericileri, değirmencileri ve balıkçılarının eski evlerinin bulunduğu ve günümüzde Strazburg şehrinin başlıca turistik mekanı olan “Petit France” vardır. Bölgedeki ahşap evlerin en güzeli “Kammerzell Evi” dir.

Eski gümrük evi “Ancienne Dauane” de buradadır. Yine bu bölgede: şehrin en heybetli 18’nci yüzyıl otelleri ve saraylarından olan Palais Rohan, Hotelde Hanau (günümüzde Belediye Binası olarak kullanılıyor), Hotel des Deux-Ponts (Bavyeralı Ludwig’in doğduğu bu ev, günümüzde şehrin valisine ev sahipliği yapmaktadır), Hotel de Klinglin, Hotel d’Andlau Klingin, Hotel de Neuwiller bulunmaktadır. Adada ayrıca: Strazburg şehrinin Başpiskoposunun piskoposluk sarayı vardır.

Grande İll’in, bir dünya mirası olarak statüsünü göstermek için, adaya erişimi sağlayan köprülere 22 adet pirinç levha yerleştirilmiştir.

2018.01.26-2-Strazburg.11.Katedral.1
Fransa Strazburg Notre-Dame Katedrali
2018.01.26-2-Strazburg.11.Katedral.4.Dış.2
Fransa Strazburg Notre-Dame Katedrali
2018.01.26-2-Strazburg.11.Katedral.4.Dış.5
Fransa Strazburg Notre-Dame Katedrali

STRAZBURG NOTRE-DAME KATEDRALİ

Katedral her gün açıktır ve giriş ücretsizdir. Önce yapının isminden söz etmek istiyorum. Burası bir Katolik dini yapısıdır. “Notre-Dame” denince, dünyanın çeşitli yerlerinde birçok “Notre-Dame” isimli dini yapı vardır.

Bunlar: “Meryem Ana” ya adanmıştır ve “Bizim Hanımımız” demektir.

Önemli bir kısmı Romanesk mimari izlerini taşımakla birlikte, yüksek ya da geç Gotik mimarinin en güzel örnekleri arasındadır.

Avrupa’nın en güzel Gotik katedralidir. Gotik mimari ve Alman Ren bölgesinin heykel sanatı bir arada kullanılmış ve Alsace bölgesinin bu kültür sembolü ortaya çıkmıştır.

Katedral: Alsace ovalarının çok uzaklarından, Ren nehrinin diğer tarafındaki Vosges dağları ve Kara Orman bölgesinden dahi yani 30 kilometre kadar uzaklıktan görülebilir.

Katedralin çevresinde yapılan arkeolojik kazılarda bulunan kalıntılardan: katedralin bulunduğu yerde Argentoratum döneminde bir Roma tapınağı bulunduğu ve günümüzdeki yapıya gelinceye kadar, burada birkaç ardışık dini yapılar yapıldığı anlaşılmıştır.

Yine, bu arkeolojik kazı sonuçlarına göre: MS 7’nci yüzyıl sonlarında: burada St Arbogast piskoposu tarafından, Meryem’e adanmış bir tapınak inşa edilmiştir.

MS 1015 yılına gelindiğinde ise:

Buradaki küçük tepenin çamurlu zemini üstündeki Carolingian bazilikası kalıntılarının üstüne: piskopos Werner von Habsburg tarafından: Romaneks mimari stilde yeni bir katedral yapımına başlanmıştır.

Burada hassas olan nokta: yine aynı tarihlerde İstanbul Ayasofya’da dinler arası ayrışmanın gerçekleşmesi, Katolik ve Ortadoks’ların birbirini aforoz etmesi, Batı ve Doğu Hıristiyanlığının ikiye ayrılmasıdır.

Burada çamurlu zemin dedim, bunun hakkında da bir efsaneden söz edilir. Efsaneye göre: katedralin bir yer altı gölünün sularına batırılan meşe yığınlarının üstünde durduğu söylenir.

Yapının içinde kimse olmadığında bile, katedralin içinde, gölde dolaşan bir teknenin kürek seslerinin duyulduğu söylenir. Yine efsaneye göre, bu yer altı gölünün girişi: katedralin hemen karşısındaki bir evin mahzenindedir ve burası birkaç yüzyıl önce, duvarlarla kapatılmıştır.

Daha sonra yapımı biten katedraldeki ahşap çerçevelerle kaplı neflerde, 1176 yılında yangın çıkar ve yanarak yok olurlar. Bu felaketin ardından, piskopos Heinrich von Hasenburg: yeni bir katedral inşa ettirmeye karar verir.

Yeni katedralin inşası önceki yapının temelleri üzerinde başlar ve yüzyıllar boyunca devam eder. Werner katedralinin yani önceki katedralin kriptası, batı yönünde tutulur ve genişletilir.

Kuzey bölümü, Romanesk tarzda yapılır ve anıtsallık ve yükseklik esas alınır. 1225 yılında gelen bir ekip, yapıyı yeniden elden geçirir ve bu sırada Gotik mimari stili uygular.

Bu sırada: daha önce Romanesk tarzda başlamış olan nefler parçalanır. 1253 yılına gelindiğinde katedralin bitirilmesi için para kalmaz ve halktan yardım istenir.

2018.01.26-2-Strazburg.11.Katedral.6.İçi.2a
Fransa Strazburg Notre-Dame Katedrali

Yapının binlerce figürle süslenmiş batı cephesi, Gotik çağın başyapıtıdır. Önceki dini yapılardaki cepheler, inşaat öncesinde çizilerek hazırlanırken: buradaki katedralinin cepheleri daha önce çizilmeden yapılmıştır.

Cephelerin tasarımı, karmaşıklığı bakımından, neredeyse rastgele görünür, ancak bir dizi dönen sekizgen kullanılarak oluşturulmuştur.

12’nci yüzyılda ise

Vosges yakınlarındaki dağlardan buraya taşınan “kırmızı kum taşları” ile yenilenmiştir ve bu yüzden yapıda, karakteristik pembe renk tonu hakimdir. Bu yenileme sırasında Gotik mimari stil kullanılmıştır.

2018.01.26-2-Strazburg.11.Katedral.6.İçi.15a
Fransa Strazburg Notre-Dame Katedrali

1277 yılına gelindiğinde: Erwin von Steinback isimli mimar: pembe kum taşından, muhteşem batı ön cepheyi yapar. Steinback: 1318 yılında öldüğünde: bina, gül pencere hizasına yani “Havariler” bölümüne kadar tamamlanmıştır.

1399 yılından itibaren, bu kez “Ulm Katedrali” mimarı Hültz, şehrin sembolü haline gelen sivri-sekizgen taban yapısını tamamlamıştır.

Katedral’in inşası; 1439 yılında tamamlanmıştır.

1505 yılında mimar Jakob vo Landshut ve heykeltıraş Hans von Aachen: kuzeydoğudaki Saint-Lawrence portalını: Gotik erken Rönesans sonrası tarzda yeniden inşa ederek bitirmişlerdir.

Katedralin diğer portalında olduğu gibi, buradaki heykellerin çoğu kopyadır ve bunların orijinalleri “Musee de Notre Dame” ye taşınmıştır.

Yapının Romaneks tarzdaki apsis bölümü, 18’nci yüzyıldan kalmadır ve kompleksin bitişik avlusundadır.

Victor Hugo: burayı “devasa ve büyüleyici bir yapı” olarak tanımlamıştır. Goethe tarafından ise “Allah’ın zarif bir biçimde yükselen ve genişleyen bir ağacı” olarak nitelendirilir.

2’nci Dünya Savaşı sırasında, katedral her iki savaşan taraf için de bir sembol olarak görüldü. 28 Haziran 1840 tarihinde, burayı ziyaret eden Adolf Hitler: kiliseyi “Alman halkının ulusal kutsal alanı” ve Meçhul asker anıtına dönüştürmeyi amaçladı.

Aynı savaş sırasında yapının 74 vitray penceresi yerinden çıkarıldı ve bir tuz madeninde saklandı. Savaştan sonra, Birleşik Devletler ordusu tarafından, bu vitray pencereler katedrale geri gönderildi. Savaş sırasında, katedraldeki hasarların onarımları, 1990’lı yıllara kadar sürdü.

2018.01.26-2-Strazburg.11.Katedral.6.İçi.2b
Fransa Strazburg Notre-Dame Katedrali Kule

Kule

Yapının tek kulesinin olması: yapının benzersiz olmasının diğer bir sebebidir. Kuzey kulesi tamamlanmıştır. Ancak planlanan güney kulesi, yapılamamıştır ve bunun sonucunda, yapının karakteristik asimetrik formu sağlanamamıştır.

Yapının kuzey yönündeki sivri kulesi: 142 metre yüksekliktedir. Ancak bu yükseklikteki sivri uç, inanılmaz derecede hafif görülür.

Bu yükseklik: 1647-1874 yılları arasında yani 227 yıl boyunca, buranın dünyanın en yüksek binası olma özelliğini taşımıştır (Hamburg St Nikolai kilisesini geride bırakarak) ve Ortaçağ döneminden kalan inşaat yüksekliği halen korunmaktadır.

Ancak, günümüzde, dünyanın en yüksek 6’ncı kilise kulesidir. Sekizgen kule: mimar Ulrich Ensingen ve Köln’lü Johannes Hültz’ün bir araya gelerek yaptıkları bir çalışmadır. Ensingen: 1399-1419 ve Hültz ise 1419-1439 yılları arasında çalışmıştır.

Kulenin zarif külahı dikkat çeker. Hatta bu külahın ilginç bir hikayesi vardır: Fransız devrimi sonrasında, Nisan 1794 tarihinde, şehri yöneten devrimciler, eşitlik prensiplerine aykırı olduğunu düşündükleri kule tepeliğini yıkmak isterler.

Ancak şehir sakinlerinden biri, Mayıs 1794 tarihinde, kuleye vatanseverlerin renkleri olan kırmızı-beyaz-mavi bir kumaş asar ve devrimciler, kule tepeliğini yıkmaktan vazgeçerler.

Bu bayrak: Ağustos 1870 tarihinde büyük bir yangında tamamen yok oluncaya kadar, şehrin tarihi koleksiyonu içinde tutuldu.

Kulenin 329 basamaklı merdivenini tırmanırsanız, terasına varırsınız ve buradan şehrin muhteşem güzel manzarasını izleyebilirsiniz.

2018.01.26-2-Strazburg.11.Katedral.6.İçi.12.Astronomik saat.1a
Fransa Strazburg Notre-Dame Katedrali Astronomi Saati

 

2018.01.26-2-Strazburg.11.Katedral.6.İçi.12.Astronomik saat.2c

 

2018.01.26-2-Strazburg.11.Katedral.6.İçi.12.Astronomik saat.2d

Astronomi Saati

Transeptin güney tarafında, 19’ncu yüzyıldan kalma bir “astronomi saati” bulunmaktadır. Saatin boyu 18 metredir. Dünyanın en büyük saatlerinden birisi olarak bilinir.

Burada bulunan saatlerin ilk öncüsü: 1352-1354 yılları arasında, günümüzdeki saatin tam karşısındaki duvarda bulunan ve “Dreikönigsuhr” olarak adlandırılan saattir. Üç kral saati olarak da bilinir. Bu saat, daha sonra müzeye kaldırılmıştır. Aynı yerde: 1547 yılında Christian Herlin tarafından yeni bir saat yapılmaya başlanır.

Ancak katedral Roma Katolik kilisesine teslim edildiğinden, saatin yapımı durur. 1571 yılında ise, yarım kalan saatin yapımı: Conrad Dasvpodius ve Habrect kardeşler tarafından devam ettirilir.

Hatta: saat, astronomik saat olarak düzenlenir. Ayrıca: yeni düzenlenen saat, İsviçreli ressam Stimmer tarafından tablolarla süslenir. 18’nci yüzyıl sonlarına doğru tamamlanan bu saat: günümüzde Strazburg Dekoratif Sanatlar Müzesinde sergilenmektedir.

Günümüzde katedralde görülen saat: 1838-1843 yılları arasında, Jean Baptiste tarafından oluşturulmuştur. Tamamen yeni bir mekaniğe sahiptir. Astronomik bilgileri doğru olarak gösterebilmektedir.

Güneşin, gezegenlerin ve takımyıldızların yörüngelerini gösteren saat üzerinde, ayrıca bir takvim ve güneş sisteminin küçültülmüş bir modeli bulunur.

Baptiste: 1816 yılında saatin mekanizması tasarımı için çok sayıda ön çalışma yapar ve 1821 yılında saatin protitini yapar. Gregoryan kuralına uygun yapılan, ancak günümüzde nerede olduğu bilinmeyen bu mekanizma: Paskalya’yı hesaplıyordu.

Evet: saatin astronomik kısmı:

Olağandışı derecede doğru veriler gösterir. Yani, bir saatten çok daha karmaşık bir hesap makinası gibidir. Genellikle karmaşık işleyişi, uzmanlık gerektiren matematiksel bilgileri de gerekli kıldı. Henüz bilgisayarların kullanılmadığı bir dönemde “computus” (Hıristiyan takviminde Paskalya tarihini) tespit edebildi.

Saatin altında: bir dünya haritası vardır. Bu haritaya dikkatli bakarsanız, Ermenistan’ın Avrupa’da ve Türkiye’nin ise Asya’da gösterildiğini görebilirsiniz.

Evet: günümüzde ziyaretçiler saatin sadece heykellerden oluşan figürlerini görebiliyorlar. Ancak bu heykel topluluğunun arkasında, bir mekanizma vardır.

Her gün saat: 12.30 olduğunda: mekanik figürler ortaya çıkar ve izleyenlerin ilgisini çeken bir gösteri sunulur. Bu gösteride: bir melek çanı çalar, gösteri başlar. Ölüm: elindeki kemikle, çana 12 kere vurur.

Önündeki yaşlı adam koşarcasına geçer. 12 havari İsa’nın önünden geçerler. Horoz, kanat çırparak geçenleri seyreder. Ve sonunda: İsa, evrensel barışı simgeleyen el işaretiyle töreni bitirir.

Gelelim efsanelere

Diğer bu tür pek çok sanat eserinden olduğu gibi (Örneğin: Prag şehrindeki astronomi saati gibi) : daha sonra aynı saatin üretilmesini önlemek için, saatin yaratıcısının gözlerinin oyulduğu söylenir.

Çünkü Parisliler, Notre Dame Katedralinde olduğu gibi, bir saat isterler. Bu yüzden, Strazburglular, saati yapan sanatçıyı kör ederler.

Yine bir efsaneye göre: saatteki bir odada, dirseklerini bir küpeşte üzerine dayayan bir adam heykeli görülür. Söylentiye göre, bu adam “tek bir direğin böyle büyük bir saat kasasını desteklemeyeceğini iddia eden” dönemin mimarını simgelemektedir.

1855 yılında burayı yani astronomi saatini ziyaret eden Danimarkalı bir ziyaretçi Theodore Nielsen isimli kişinin saat hakkında yazdıkları şöyledir: “Herkes Munsteren adlı katedral hakkında bir şeyler biliyor. Kulede işsiz bir saat var.

Elbette, bu saat: dünyanın tek uydusu, günün sıradan saatlerinin yanı sıra tüm zaman değişikliklerini, güneş ve ay tutulmalarını da gösteriyor.

Saatte: bir elinde bir zil ve diğerinde çapraz kemik bulunan “ölüm” : saati saymak için her saat başı çan çalar. Bir Mesih figürü, başka bir niş içinde durur.

Her iki tarafta da kapı vardır ve saat 12’ye yaklaştığında, sol kapı açılır ve 12 havariler geçit yaparlar, her seferinde bir tanesi görülür.

Her biri sağ elini törenle kaldıran İsa’ya doğru ilerler ve sonra her biri sağdaki kapıdan çıkarak kaybolur.

Onların yanı sıra, ölüm figürü, kemikle çana vurarak çanı çalar, bu sırada muazzam bir horoz figürü aynı anda kanat çırpar.

2018.01.26-2-Strazburg.11.Katedral.6.İçi.12.Melekler sütunu.13c
Fransa Strazburg Notre-Dame Katedrali Pilier des Anges
2018.01.26-2-Strazburg.11.Katedral.6.İçi.12.Melekler sütunu.13d
Fransa Strazburg Notre-Dame Katedrali Pilier des Anges

Pilier des Anges-Melekler Sütunu

1253 yılına gelindiğinde, astronomik saatine bakan güney bölümde, Chartres taş ustaları tarafından, bir sütun üzerine Son yargıyı temsil eden “Melek sütunu” yapılır.

Saatin hemen önünde bulunan bu sütun: muhteşem güzellikteki oymalarıyla ilgi çeker, mutlaka görün.

Fransa Strazburg Notre Dame Müzesi-Musee de I’Oeuvre Notre-Dame

Notre Dame Müzesi-Musee de I’Oeuvre Notre-Dame

Katedralin hemen yanında bulunan ve güneye bakan bu büyüleyici müzede: Fransa’nın ortaçağ eserlerinin yanı sıra Fransa ve hatta Avrupa’daki en iyi ortaçağ sanat koleksiyonlarından biri bulunmaktadır.

Özellikle erken dönem vitrayları, katedralin heykelleri ve Ortaçağ Alsace resimlerinden oluşan koleksiyonlar: 700 yıl boyunca şehirden ve üst Ren nehri havzasından toplanmıştır.

Müze, Salı günleri hariç her gün açıktır. Giriş ücretlidir, yetişkinler 4 Euro ve öğrenciler 2 Euro’dur.

2018.01.26-2-Strazburg.6.Kleber meydanı.1c
Fransa Strazburg La Place Gutenberg

GUTENBERG MEYDANI-LA PLACE GUTENBERG

Katedral yakınındadır. Burası: Ortaçağ dönemindeki Strazburg şehrinin kalbidir. Meydanın ortasında, matbaanın mucidi Gutenberg’in heykeli bulunur.

Johannes Gutenberg’in hareketli tipini yansıtan bu heykel: 1840 yılında, Gutenberg’in doğumunun 400 yılı anısına, heykeltıraş David Angers tarafından yapılarak buraya konulmuştur.

Heykel kaidesinde: baskı hakkında çeşitli sahneler figüre edilmiştir.

Gutenberg: günümüzde Almanya sınırları içinde bulunan Mainz şehrinde 1440 yılında doğmuş, siyasi ayaklanmalar nedeniyle, bir kuyumcu ve oymacı olarak buraya taşınmıştır.

Strazburg şehrinde ise, hareketli matbaa makinesini geliştirmeyi düşünmüş ve matbaayı icat etmiştir. İcat ettiği matbaada ilk baskı olarak “İncil” in bir kısmını basmıştır.

Bu ilk baskı, 42 satırlık İncil sayfası: kendi adını taşıyan meydanın ortasındaki heykelin kaidesinde görülebilir.

Bu meydanda, Gutenberg’in yeşil bronz heykeli dışında: mağazalar, kafeler, yer altı otoparkı ve bir atlıkarınca bulunuyor. Ayrıca: 1585 yılı yapımı “Ticaret Odası” binası dikkat çeker.

Rönesans tarzı bu bina, eğimli çatısı ve çentikli zeminiyle önem kazanıyor. Bir zamanlar: bu meydan, şehirde ticaret ve sanayinin merkeziydi.

Meydanda bir bitpazarı kuruluyor ve burada çeşitli kitap ve baskıları bulabilirsiniz.

  2018.01.26-2-Strazburg.6.Kleber meydanı.1b   

KLEBER MEYDANI

Şehrin en büyük ve en ünlü meydanıdır. Katedrale 100 metre uzaklıktadır. Genel olarak beton ağırlıklıdır yani pek yeşil görülmez. Şehrin ticaret bölgesinin kalbinde bulunan bu meydan ismini: General Jean Baptiste Kleber’den alır.

Kleber: 1753 yılında Strazburg şehrinde doğmuştur.

1792-1800 yılları arasında, Fransız devrimi sırasında görev yapmıştır. General Kleber, Türk düşmanı olarak bilinir. Çünkü iki kere, Osmanlı askeri güçlerini yenilgiye uğratmıştır.

1800 yılında Mısır-Kahire’de, bir Sırp öğrenci tarafından yapılan suikast sonucu öldürülmüştür.

General Kleber’in kemikleri daha sonra buraya getirilmiş ve meydanın ortasında bulunan Kleber heykelinin altındaki tonozun altına konulmuştur. Yani heykelin bulunduğu yer, aynı zamanda bir mezarlıktır.

Meydanın kuzey tarafında: 1765-1772 yılları arasında, Kralın mimarı Jacques François tarafından yaptırılan “Aubette” bulunur. Buranın en büyük özelliği: her yıl Noel nedeniyle “Kasım” ayından itibaren ışıklandırılmasıdır.

Meydanın güneyine 30 metre yüksekliğinde bir çam ağacı yerleştirilir ve bunun altına fakirler için hediyeler bırakılır. Şehirde yeni yıl kutlamaları bu meydanda yapılıyor.

Meydanın çevresinde: mağazalar, anıtlar ve görkemli anıtlar vardır. Meydanın kıyısında “Kleber Sarayı” isimli yapı görülür. Ancak burayı bir saray olarak düşünmeyin.

Çünkü: buranın altında “App Store” ürünlerinin satıldığı bir mağaza, “Starbuck” kafe bulunuyor. Ayrıca yine meydanın çaprazında “Galeries Lafayette” mağazası vardır.

Burada: özellikle “Tommy Hilfiger” ürünlerine bakabilirsiniz, ayrıca Fossil marka ürünler ve Nike Air ayakkabılar ve parfümler ilginizi çekebilir, ama unutmamak gerekir ki, bu mağaza pahalılığı ile ünlüdür. Yine burada “Printems” mağazası bulunuyor.

Ancak gece yarısından sonra, bu meydan pek güvenli değildir, şehrin ziyaretçileri, akşam saatlerinde burayı tercih etmemelidir.

2018.01.26-2-Strazburg.10.Katedral meydanı.Şişelerden yapılan bina.1a
Fransa Strazburg Kammerzell Hause
2018.01.26-2-Strazburg.10.Katedral meydanı.Şişelerden yapılan bina.1c
Fransa Strazburg Maison Kammerzell

 

KAMMERZELL HAUSE-MAİSON KAMMERZELL

Katedralin hemen sol tarafında bulunan bu yapı: şehrin en eski evidir. Şehirde, Ortaçağ döneminin sonlarından kalma, en iyi korunmuş ve en süslü yapıdır. 550 yıllık ahşap ev:  Kammerzell isimli eski zengin bir peynir tüccarının evidir. 1427 yılında yaptırılmıştır.

1467-1589 yılları arasında çeşitli kereler restore edilmiştir. Günümüzdeki zemin katı: 1467 yılına tarihlenir. Üst katın ahşap oymaları ise: 1589 yılına tarihlenir.

Tüm katları: Alsaslı ressam Leo Schnug tarafından dekore edilmiştir.

75 penceresi bulunur ve bu yüzden muazzam bir aydınlatmaya sahiptir. Bu pencereler: 400 adet şişe dibi camlarının birbirlerine tutturulmasıyla dekore edilmiştir.

Binanın ahşap heykelleri, freskleri, sarmal merdivenleri görenleri hayran bırakır. Günümüzde yapı: çok şık bir restoran ve butik otel olarak hizmet vermektedir.

PHARMACİE DU CERF

Burası: Katedralden daha eski bir eczanedir ve 13’ncü yüzyıldan kalmadır. “Rue Merciere” başında Place de la Cathetrale bölgesinde olan bu eczane, Fransa’nın en eski eczanesidir.

Fransa Strazburg Rohan Sarayı
Fransa Strazburg Chateau Des Rohan

ROHAN SARAYI-CHATEAU DES ROHAN-PALAİS ROHAN

Katedralin hemen sağındadır. Bu sarayın ismi “Yüzüklerin Efendisi” filmlerinden hatırlanır. Bu yapı: 18’nci yüzyıl kraliyet mimarlarının eseri bir başyapıttır. Şehrin önemli bir mimari, tarihi ve kültürel simgesidir. Fransız Barok mimarisinin başyapıtı olarak kabul edilir.

Yapı: 1731-1742 yılları arasında, Strazburg Piskoposluğu yapan Armand Gaston de Rohan için yapılmıştır. Yapı: Robert de Cotte tarafından tasarlanmıştır.

Protestanlığın egemen olduğu dönemde, Strazburg şehrine Roma Katolikliğinin geri dönüşünü göstermek amacıyla yapılmıştır. Rahiplerin daireleri, kuzeye doğru yani katedrale doğru dönüktü.

Yapıdaki heykeller, kabartmalar ve tabloların çoğu, Katoliklik doğmasını yansıtıyor. Takip eden süreçte: krallar, prens ve prensesler, piskoposlar ve kardinaller burada ikamet etmiştir.

Bunlar arasında öne çıkanlar: Fransa kralı XV Luis, Napolyon ve Josephine, Marie Antoinette burada kalmışlardır. Saray yapısı: Fransız Kültür Bakanlığı tarafından, 1920 yılında “Tarihi Anıt” statüsünde koruma altına alınmıştır.

Saray: 19’ncu yüzyılın sonlarından bu yana, Strazburg şehrinin en önemli müzelerine ev sahipliği yapıyor. Bunlar: Arkeoloji müzesi, Dekoratif Sanatlar Müzesi ve Güzel Sanatlar Müzesidir. Sarayın yan kanadı, geçici sergiler için kullanılıyor.

Fransa Strazburg Arkeoloji Müzesi

Arkeoloji Müzesi-Musee Archeologique

Sarayın bodrum katındadır. Salı günleri hariç her gün açıktır. Giriş ücretlidir. Şehrin eski arkeolojik koleksiyonlar: 1870 yılındaki şehrin kuşatılması sırasında: Belediye Kütüphanesiyle birlikte tamamen yok edildi.

Alsace tarihi eserlerinin korunması için, topluluk adına 1876 yılında yeni bir koleksiyon toplanmaya başlandı ve toplanan koleksiyon 1889 yılında saraya taşındı.

İlk olarak 1896 yılında halka açıldı ve 1907 yılında bugünkü yerine taşındı. Müzenin koleksiyonları: Paleolitik çağdan, Merovingyan hanedanına kadar olan dönemde, kuzey Alsace buluntuları üzerine odaklanmıştır.

Musee des Arts Decoratifs-Dekoratif Sanatlar Müzesi

Sarayın zemin katındadır. Salı günleri hariç her gün açıktır. 1887 yılında kurulan Kunstgewerbe müzesi koleksiyonları: 1920-1924 yılları arasında, saray dairelerine bitişik ahırların taşınmasıyla buraya getirilmiştir. Koleksiyonlar daha önce: Rönesans dönemi eski Belediye mezbanesinde bulunuyordu.

Müzede bulunan dekoratif eserler: 1944 yılında II. Dünya Savaşı sırasında yapılan bombalamalar sırasında hasar gördü. Kardinallerin dairelerinin mobilyaları ve dekorasyonları yanı sıra, koleksiyonda bulunan diğer objeler şunlardır: 1354 yılı yapımı ortaçağ astronomi saatinin orijinal parçaları (otomasyonlu horoz dahil), yerel üretim porselenler (Strazburg porselenleri), gümüş kaplamalar, mobilyalar, goblenler, duvar halıları, ahşap oymalar, duvar ve sıvı dekorasyonları ve saatlerdir.

1750 yılı kökenli, eski bir otelin (Hotel Oesinger), özellikle yeniden yapılandırılmış oturma odası ve saray odalarında 18’nci yüzyıldan kalma mobilyalar büyük ilgi çekmektedir.

Burayı gezerseniz, 17 ve 18’nci yüzyıllarda Paris ve Alsace soylularının yaşam tarzlarını görebilirsiniz. Ancak müzenin en değerli koleksiyonu: seramik koleksiyonudur.

Bu seramik koleksiyonunda: Avrupa’nın en değerli porselenleri ve Strazburklu Hannog ailesinin muhteşem işçiliğiyle ilgi çeken Rokoko tarzı bezeli porselenleri görebilirsiniz.

En ilgi çeken parça: hindi şeklindeki büyük çorba kasesidir. Müzenin bir diğer ilgi çeken objesi ise, katedralin astronomi saatinin kopyasıdır. Bu kopya üzerinde, saatin şekillerini ve figürlerini rahatlıkla görebilirsiniz.

Güzel Sanatlar Müzesi-Musee des Beaux-Arts

Sarayın birinci ve ikinci katlarında bulunan bu müze: 1803 yılında kurulmuş ve tamamen Prusya topçu atışı ile yakılan Resim ve Heykel Müzesinin halefidir. Yeni müze: 1899 yılında açılmıştır.

Koleksiyonlar: 13’ncü yüzyıldan 1871 yılına kadar Avrupa sanatına genel bir bakış sunmakta, ağırlıklı olarak İtalyan, Flamen ve Hollanda tablolarından oluşmaktadır.

Eserleri bulunan sanatçılar: Correggio, Antony van Dyck, Botticeli, Tintoretto’dur. 1681 yılına kadar sergilenen “Yukarı Rhenish” sanatı koleksiyonları, 1931 yılında meşhur “Musee de Notre-Dame” taşınmıştır.

Burada: özellikle Rönesans çağı İtalyan ressamlarından Correggio’nun büyüleyici, gerçeküstü tablosu “Judith ve Hizmetçi”, Raphael’in zengin renklerle bezediği ustalık eseri “Genç Kadın Portresi” görülebilir.

Rubens’in “Elma yanaklı aristokratlarından Pieter de Hooch’un günlük hayatından enstanteneler de ilgi çeker.

 

PETİTE FRANCE

Burası: Strazburg şehrinin tarihi bir semtidir. 1988 yılında UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesi” ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Gelelim buranın isminin anlamına: Petite-France (Küçük Fransa) ismi, buraya yurtseverlik veya mimari nedenlerle verilmemiştir. Buranın ismi: 15’nci yüzyıl sonlarında, frengili kişilerin tedavi edilmesi için bu adada yaptırılan hastaneden gelir.

Bölge, şehrin tarihi merkezini içeren, Grande İll bölgesinin batı ucundadır. İll nehri, burada: 17’nci yüzyıl sonlarında inşa edilmiş bir savunma duvarı olan Barrage Vauba’nın altından geçer ve dört kanala ayrılarak güneye akmaya devam eder.

Barrage Vauban: Luois XIV döneminde yaptırılmış savunma duvarlarının kalıntılarıdır. Nehrin bir yanından, diğer yanına uzanır. Buraya çıkarsanız: şehrin muhteşem manzarasını izleyebilirsiniz.

“Ponts Couver” aşağısındaki bu 4 kanal: çoğunlukla yarı ahşap binaların bulunduğu dar bir şerit ve onları birbirine bağlayan geçit köprüleriyle birlikte, çoğunlukla 16 ve 17’nci yüzyıllardan kalan bir alanı dolaşır.

Birçok binanın eğimli çatıları ilgi çeker. Ortaçağ döneminde, İll nehri kıyısında, bu bölgede şehrin dericileri, değirmencileri ve balıkçıları yaşıyor ve çalışıyorlardı.

Bunlar: nehrin dört kola ayrıldığı noktadaki su yollarını kullanıyorlardı.

Bölgenin tam merkezinde: İll nehrinin kuzey kıyısında, Maison des Tanneurs ve Place Benjamin vardır. Bu meydan, birçok caddeye bağlanır.

Bu bağlantılarda: yarı ahşap ve 500 yıllık evler sıralanır. Bunlar: doğuda St Thomas kilisesi ve batıda Pont Couvert ve St Le Viens kilisesine kadar uzanır.

Evet, günümüzde bir dizi kanalla ayrılan bu bölge: şehrin başlıca turistik mekanlarından birisidir. Buraya yürüyerek gidebilirsiniz. Burada bulunan kuleler, düşman gemilerini engellemek için yapılmıştır.

Burası, özellikle geceleri ışıklandırılınca harika oluyor, buraya mutlaka gece de gitmelisiniz.

Buranın bir diğer özelliği de: İll nehri üzerindeki tekne turlarının buradan geçmesidir.

2018.01.26-2-Strazburg.2.Şehir genel.13a
Fransa Strazburg
2018.01.26-2-Strazburg.2.Şehir genel.14d
Fransa Strazburg

ŞEHİRDE GEZİLECEK DİĞER YERLER

Fransa Strazburg Musee Alsacien

Musee Alsacien

Salı günleri hariç, her gün açıktır. Quai Saint-Nicholas bölgesindedir. Bu bölgede: Alsace kültürünün özelliklerine uygun, 16 ve 17’nci yüzyıldan kalma renkli evleri görebilirsiniz.  Müzede: eski oyuncaklar ve bebekler sergileniyor.

Bu yüzden, özellikle çocuklarının ilgisini çeken bir müzedir. Ayrıca: bölgedeki evlerde: ibadet ve dini törenlerde kullanılan objeler ve Yahudi cemaatinin dini yaşamı sergileniyor.

Modern ve Çağdaş Sanatlar Müzesi-Musee d’Art Moderne et Contemporain

İll nehri kıyısındaki müzenin bulunduğu cam yapı yapı: 1998 yılında tasarlanmıştır ve mimari görünümüyle şehrin “Avrupa Kültür Merkezi” olduğu dönemde çok ilgi çekmiştir. Strazburg şehrinde doğan sanatçı Jean Arp’ın “Sanat insanoğlu içinde büyüyen bir meyvedir” sözü müzenin kapısında yazılıdır.

Müzenin koleksiyonlarında: 20’nci yüzyılın en büyük yenilikçi eserleri sergilenmektedir. Koleksiyonda: Rodin’in 1904 yılında yaptığı ünlü “Düşünen adam” heykeli vardır. Picasso’nun 1958 yılında yaptığı “Meyve toplayan çıplak”, Dore’nin 1867-1872 yılları arasında yaptığı dev “Praetorium’dan çıkan İsa” resmi büyüleyicidir. Müzenin terasındaki “Art Cafe” de yorgunluk atmak için bir şeyler içebilirsiniz.

Tomi Ungerer Müzesi

Ünlü Alsaslı ressam Tomi Ungerer’in eserleri: günümüzde şehir merkezinde Ulusal Tiyatronun karşısında bulunan ve “Villa Grenier” isimli bu evde sergilenmektedir. Koleksiyonda: 8000 orijinal çizim, eskiz, heykel ve posterler sergileniyor.

Orangerie Park

Palais de I’Europe karşısındadır. Park alanı: 1804 yılında, İmparator Napolyon’un eşi İmparatoriçe Josephin’i etkilemek için: Versailles Sarayının mimarı Le Notre tarafından tasarlanmıştır ve yapılmıştır.

Park alanında küçük bir şato bulunur. Ayrıca: çocuk bahçesi, minyatür bir çiftlik ve hayvanat bahçesi vardır. Şehirde leylek sayısı azalınca, bu park alanında, leylek yaşam alanları hazırlanmış ve son yıllarda leylek sayısında artış gözlenmiştir.

1971 yılından bugüne kadar, park alanında 800’den fazla leylek doğduğu söyleniyor. Ancak yine de Alsace bölgesinin sembolü olan bu sevimli canlının geleceği tehlike altındadır. Park alanında: bir de romantik şelale vardır.

Göl de teknelerle gezi yapmak mümkündür. Park alanındaki “Pavillion Josephine” bölümü: sayısız sergi ve geçici etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır.

Yine park alanında bulunan ve 17’nci yüzyıl yapımı “Buerehiesel” ise: çekici ve ahşap çerçeveli bir ev olarak, 1994 yılından sonra bir restoran olarak hizmet vermektedir. Burası: özellikle hafta sonlarında koşu yapanlarla doludur.

Citadelle Park

Rue de Boston bölgesindedir. 1681 yılında, ünlü Fransız mimar Vauban: şehrin savunmasını geliştirmek ve Ren nehrinin stratejik kontrolünü sağlamak için, bir kale yapar. Bu kale: şehre herhangi bir saldırı durumunda, son savunma noktası olarak kullanılmıştır.

Ancak 1870 yılına gelindiğinde, buradaki askeri tahkimat, Alman İkinci Reich tarafından, şehrin ilhakının ardından yıktırılmıştır. Sadece: iki burç ve onları bağlayan duvar ve iki kapı kalır. Kale: bir duvarla şehre bağlanır.

Daha sonra ise, bu askeri arazi peyzaj tasarımcısı Joffret tarafından, bir park alanı olarak düzenlenmiş ve 1967 yılında halkın kullanımına açılmıştır. Günümüzde bu park alanında: piknik masaları, çocuklar için oyun alanları bulunuyor.

Jardin Botanique-Botanik Parkı

Strasburk Üniversitesi Botanik Bahçesi: 1619 yılında kurulmuştur. 1884 yılında ise, günümüzdeki konumuna ulaşmıştır. Şehrin merkezinde bulunan park alanında, 6000’den fazla bitki türü vardır. 3.5 dönümlük yeşillik arazide, nadir ve olağanüstü tematik koleksiyonlar bulunur.

Bu koleksiyonlar, arboretum botanik okulu ve seralarda sergileniyor. Evet bu park alanında, sadece bitki koleksiyonu değil, çeşitli hayvanlar da bulunuyor. Bahçe, özel karakteri nedeniyle, yaban hayatı için gerekli ve uygun şartlar sunmaktadır.

Batorama Tekne Turlar

Şehri en iyi tanımanın yollarından birisi tekne turu yapmaktır. Tekneler: 1731-1742 yılları arasında yapılan Rohan Sarayının hemen yanından kalkıyor.

70 dakikalık bu tekne turlarında: Alsas bölgesinin görülmesi gereken yerleri ve özellikle de Petite France ve deri tabaklama yerleri, köprüler ve Vauban barajı, Neustadt bölümü ve Avrupa kurumları görülebiliyor.

Özellikle Petite France bölümündeki tekne gezisi ilginçtir. Buraya gelmeden önce, tekne, nehir içinde özel bir bölüme giriyor. Nehrin alt kısmında şelale var, tekne özel bölüme girince kapaklar kapanıyor, yaklaşık 5 dakika boyunca havuzda su boşaltılarak su seviyesi 1.80 metre aşağıya indiriliyor.

Daha sonra ön kapak açılıyor ve tekne yoluna devam ediyor. Havuzdaki suyun boşaltılması çok ilgi çekiyor.