Monaco

Monaco

Monaco denilince, sanırım birçok insan: öncelikle “Film Festivali” ve “kumarhaneler” ve “dünyanın en küçük ülkelerinden birisi” olduğu akla gelecektir.

Bu arada: biraz eskilere gidersek, ünlü film yıldızı Grace Klly’nin Monaco Prensi ile yaptığı muhteşem ve dillere destan evlilik ve çocuklarının karıştığı Avrupa sosyetesinde yaşananlar, evet, Monaca gerçekten bunlardan ibaret, Avrupa’nın sosyetik yani zengin bir şehri, sokaklarında son model ve yüksek fiyatlı arabalar, çoğu kere bazı ünlüler gezer, festival zamanı zaten bambaşka bir alem olur, bu arada “Grand Prix” yarışlarını unutmamak gerekir ki, dünyanın birçok yerinde düzenlenen bu yarışlardan, şehrin cadde ve sokaklarında düzenlenen yalnızca buradadır ve insanlar, çok yakınlarından geçen yarış arabalarını büyük bir ilgiyle izlerler.

Bu küçük şehir

Deniz, gökdelenler ve küçük kara parçası çevresindeki dağlardan oluşur. Şehir merkezi, İtalya’ya yalnızca 16 km. uzaklıktadır. Fransa’nın Nice şehri ise, yine şehir merkezine, 13 km. uzaklıktadır.

Vatikan’dan sonra, dünyanın en küçük ikinci devletidir. Kara sınırı: 4.4 km. dir. Sahil şeridi ise, 4.1 km. dir. Ülkenin en yüksek bölgesi: deniz seviyesinden yalnızca 160 metre yükseklikte olan Les Revoires bölgesidir.

Ama, en büyük özelliği “vergi cenneti” olmasıdır. Gerçek Monacolu sayısı, yalnızca 10 bin civarındadır. Her ne kadar bağımsız görülse de, Monaco, Fransa’nın bir parçası gibidir. Fransız Cumhurbaşkanı tarafından seçilen kişi: Monaco Prensi’nin de onayını aldıktan sonra, bu küçük ülkenin yöneticisi oluyor.

Evet, Monaco dünyanın en güvenilir yerlerinden birisidir. Ordusu yalnızca 90 kişiliktir ve bu küçük şehrin Filarmoni orkestrası 100 kişiden oluşmaktadır.

Öte yandan: 700 yıldan fazla Grimaldi ailesi tarafından yönetilen şehir: 1860 yılına gelindiğinde, halk oylamasında, Monacolular, ülkelerinin büyük kısmını Fransa’ya kaptırmışlardır.

Bunun üzerine, Monacolular ile ilişkilerinin bozulmasını istemeyen Fransızlar, şehirde bir kumarhane ve şehri dünyaya bağlayacak bir demiryolu hattı yapmaya söz vermişler ve bunlar yapılınca da, Monaco’da turizm patlamıştır.

Evet, bu küçük ülke her şeye rağmen muhteşem bir zenginliğe sahiptir. Çünkü: turizm, şans oyunları başta olmak üzere, servis sektörü çok gelişmiştir.

Monaco
Monaco
Monaco

Tüm bunların yanında, Monaco şehri sokakları, her yıl “Formula 1” Grand Prix yarışlarına ev sahipliği yapmasıyla bilinir.

Yarış: şehrin en dar ve kıvrımlı sokaklarında 3.34 km. lik bölümde, 78 tur üzerinden yapılır. Yarışın en büyük özelliği ise: seyircilerin, yarış arabalarına son derece yakın olarak yarışları izleyebilmeleridir.

Bu yüzden, yarışların en heyecanlısının burada yapıldığı söylenir. Yarışları izlemek için koltuk düşünürseniz: şehirde yaklaşık 3000 civarında koltuk için bilet satın alarak yarışları izleyebilirsiniz.

Hatta: şehir sakinlerinden bazıları, evlerinin teraslarını yarışlar süresince yüksek ücretle kiraya vermektedirler. Kapalı sezonda, yarış parkurunda yürüyüş yapabilirsiniz.

Hatta: bu yarış parkurunda, paraya kıyarsanız, yarış arabaları ile, kısa süreli tur atabilirsiniz. Monaco: zengin ve zenginlere yönelik bir şehir. Ama, öte yandan, turizme açık, turizmden yıllardır büyük paralar kazanan bir şehir.

Monaco

ULAŞIM

Bu küçük ülkeye, Nice şehrinden taksi ile ulaşabilirsiniz. Ücret, muhtemelen: 65-100 Euro arasında olacaktır. Bu ulaşımı sağlayan taksiler, genellikle 3 yolcu alıyorlar. Tren tercih ederseniz, Nice şehrinden, her yarım saatte bir kalkan tren ile, 25 dakikada Monaco şehrine varabilirsiniz.

Otobüs tercih ederseniz, bu kez Nice şehrinde “Gare Routier” den her saat başı kalkan otobüslere binebilirsiniz. Otobüs yerine, treni (ücreti biraz daha fazla olmasına rağmen) tercih etmenizi öneririm.

Monaco

TURİZM

Monaco denilince akla ilk gelenler: kumarhane, saray, katedral ve Oşigoğrafi müzesidir. Ancak: gerek katedral ve gerekse Casinolara giriş için uygun kıyafet aradıklarını hatırlatmam gerek. Yani, spor kıyafet ile içeri almıyorlar.

Şehre: turistik otobüs veya özel araç ile geldiyseniz: kayalar içine gömülü asansör ve yürüyen merdivenleri kullanarak şehri gezebilirsiniz.
Tren veya Nice şehrinden buraya otobüs ile geldiyseniz; kayalık alana tırmanan merdivenler veya Belediye otobüsü ile eski şehre ulaşabilirsiniz.

Eski şehirde, şehrin ve limanın muhteşem bir manzarası ve Prenslik Sarayı sizi bekliyor. Saray: bu şehirde geldiğinizde, ziyaret etmeniz gereken yerlerin başında, bir de, Denizcilik müzesini mutlaka ziyaret etmenizi öneririm ki, bu müzenin kurucusu ve uzun yıllar müdürlüğünü yapan şahıs, bildik, tanıdık biri, Custo. Son bir not: gerek kumarhanelere ve gerekse katedrale girmek isterseniz, kıyafet zorunluluğu olduğunu unutmayın, katedral için şort, kolsuz üstlük yasak, kumarhaneler için ise, yine düzgün bir kıyafet, ayakkabılar gerekiyor.

Monaco

Azur Express

Bu eğlenceli turistik trenler, şehir içinde günlük turlar yapmaktadırlar. Bu turları sırasında, şehrin birçok turistik yöresini gezerler. Tur yaklaşık 30 dakika sürer. Bu trene biniş, kişi başına 7 Euro’dur.

Monaco

GEZİLECEK YERLER

Siz şehre ulaştığınızda, en yakın turizm ofisinden bir şehir haritası ediniyorsunuz ve aşağıda yazılanları okuduktan sonra ilginizi çeken yerleri harita üzerinde işaretleyerek, kendinize uygun bir gezi rotası düzenliyorsunuz.

Benim önerim: Özellikle “Palais des Princes, Musee Oceanographique, Kumarhaneler bölümü ve film festivali salonunu” gezmenizdir.

Monaco

Monaco-Ville-Eski Bölüm

Burası: Akdeniz’e doğru uzanan, kayalık bir burun üzerindedir. Eski şehir olarak bilinir.
“Prens Albert II” nin yaşadığı saray da: buradadır. Burada: çok güzel bahçeler arasında dolaşarak, her yeri görmek mümkündür.

Monaco
Monaco
Monaco
Monaco

Palais des Princes

Burası, kraliyet ailesinin resmi konutudur. Sarayın için ücretli olarak gezilebiliyor. Ama uzun kuyrukları beklemeniz gerekiyor. İçeriye giremeseniz bile, her gün saat 11.55’te düzenlenen, Saray Muhafızlarının nöbet değişim törenini izlemenizi öneririm, ilginç bir törendir.

Bunlara “Carabiniers” deniliyor ve yalnızca “Prens” in güvenliğinden sorumludurlar. Bunların bir de askeri bandosu var. Uluslar arası müzik festivallerinde, halk günlerinde ve spor etkinliklerinde, bu bando konserler veriyor.

Gelelim: saraya
Orijinal kale ve surları

1215 yılında, Cenevizliler tarafından yapılmış ve yüzyıllar boyunca Louise XIV tarzı, en lüks konutlardan birine dönüştürülmüştür. Prens Honore II. döneminde, Saraya, İtalyan ordusu için bir hastane ilave edilmiştir. Fransız devriminin ardından, kapalı kalan saray, Prens Rainer III döneminde eski ihtişamına kavuşmuştur.

Hercule Galeri üstünden başlayan ve ana avluya inen, 13’ncü yüzyıldan kalma mermer merdivenler ilgi çekmektedir.

Galeri duvarlarında: 16 ve 17’nci yüzyıllarda Cenevizli sanatçı Orazio Ferrari tarafından yapılan mitolojik figürlere ait freskler görülür. Ana avlunun kuzey ucunda: Prensliğin hamisi Aziz Adamaka adanan Palatine şapeli var.

Aşağıda “York odası” bulunuyor.

İngiltere kralı George III kardeşi, York Dükü, Monaco yakınlarında bir gemide hastalanınca, buraya alınır ve bu odada, 1787 yılında vefat eder, bunun üzerine odaya onun ismi verilmiştir. Oda süslemeleri dört mevsimi temsil eden freskler olarak, Cenevizli sanatçı Gregorio de Ferrari tarafından yapılmıştır.

Bu odanın ortasındaki mermer mozaik tablo

Resmi belgelerin imzalanması için hazırlanmıştır. Odanın mobilyaları, 17’nci yüzyıldan kalma ve süslü abanoz ağacından yapılmışlardır. Ayrıca: odada bir saat ve kraliyet portresi vardır.
Sonra “Sarı oda” bölümüne geçiliyor. Burada: Louise XV nin yatak odası bulunuyor. Odada, ressam Jean Baptiste Van Loo tarafından yapılan, Prenses Louise Hippolly’nin bir portresi görülüyor.

Subaylar odası

duvarları mavi ipek brokar kaplıdır ve resmi resepsiyonlar öncesi, Protokol Dairesi tarafından, konukları selamlamak için kullanılır. İçinde Grimaldi portreleri ve 19’ncü yüzyıl İtalyan yaldızlı ve göz kamaştırıcı avizeleri bulunur.

Evet, daha sonra muhteşem taht odasına geliniyor. Yüksek rütbeli devlet yetkililerinin yemin törenleri ve bazı resepsiyonlar, burada düzenleniyor. Odanın muhteşem tavan ve duvar freskleri görülüyor. Kraliyet tahtı: imparatorluk tarzıdır ve tepesinde kırmızı bir ipek kadife gölgelik bulunur. Odanın zemini: Carrera mermerinden yapılmıştır.

Günümüzde, saray biraz önce de söylediğim gibi: Prens Rainer oğlu ve halefi Prens Albert II tarafından ikametgah olarak kullanılmaktadır. Yaz aylarında: devlet ofislerinin bulunduğu odalar, halkın ziyaretine açılmaktadır. 1960 yılından bu yana, saray avlusunda “Monte Carlo Filarmoni Orkestrası “tarafından konserler verilmektedir.

Bu muhteşem sarayı gezmek isterseniz, ücret ödemeniz gerekir ki, yetişkinler 7 Euro, çocuklar için 3.5 Euro ücret alınıyor.

Napolyon Müzesi

Saray yapısı içinde, bir kısım odada bulunan müzede: 1000 civarında obje bulunduğu ve bunların I. Napolyon zamanında toplanan Roma giysileri, Saint Helena dini hediyelik eşyaları olduğu söyleniyor.

Ayrıca: yine burada: Fransa kralı Louis XII tarafından derlenen “Monaco sikke koleksiyonu”, pul koleksiyonu, Kral Louise XIV tarafından yazılmış bir mektup ile birlikte “Monaco Bağımsızlık Şartı”.

Müze girişi ücretlidir, yetişinler 4 Euro, çocuklar 2 Euro ödemek durumundadır.

Antik Otomobil Koleksiyonu

Burada: Monaco Prensi Rainier III, tarafından toparlanan antik otomobil özel koleksiyonu sergilenmektedir. Bu sergide: 4000 m. karelik alanda, 100 civarında araç sergileniyor ki, bunlar arasında: askeri araçlar, faytonlar, popüler, tecrübeli, eski, spor arabalar, klasik ve prestij arabaları bulunmaktadır.

Buraya da girmek ücretlidir, yetişkinler 6 Euro, çocuklar 3 Euro ödeyerek bu koleksiyonu görebilirler.

Monaco
Monaco
Monaco

Aziz Nicholas Monaco Katedrali

Yapı: ilk olarak 1252 yılında yapılmış ve 1875 yılında kutsanmıştır. St. Nicholas’a adanmıştır. Beyaz piskoposluk tahtının hemen yanındaki, büyük Carrara mermerinden yapılmış altar ilgi çeker.

Burada: “Grace Kelly” ve “Prens III. Rainer” in mezarları bulunuyor. Katedral yapısı: 13’ncü yüzyıldan kalma Romanesk-Bizans dönemi bir kilise yapısı yerine, 1875 yılında inşa edilmiştir.
Katedralin içinde: St. Roman ve Kutsal Sacrament isimli iki şapel bulunuyor. Sacrament şapeli, Monaco piskopos ve başpiskoposlarının mezar şapelidir.

Katedralin bulunduğu meydan: aynı zamanda şehrin en iyi restoranlarını barındırmaktadır.

Saray Meydanı

Meydanın batı tarafından, stadyumun bulunduğu kısım, diğer tarafta ise Monte Carlo’nun muhteşem bir manzarası görülüyor.

Monaco
Monaco

Musee Oceanographique

Saray meydanından geri dönerek buraya ulaşabilirsiniz.

Burası hem bir müze, hem de bir akvaryumdur.

Müze: Prens I. Albert tarafından kurulmuş olmasına rağmen, daha çok “Captan Cousteau” Müzesi olarak bilinip tanınıyor. Çünkü: 200 türden, 4000 civarında deniz canlısı bulunan bu müzede, Cousteau, 1957 den sonra, uzun süre müze müdürlüğü yapmıştır.

Buraya, geniş zaman ayırmanızda yarar var. Alt katta: akvaryumlar bulunuyor. Zemin katta: sergi ve film gösterileri düzenleniyor. Bodrum katta: deniz flora ve faunası izleniyor. Yapıda, ayrıca bir restoran ve hediyelik eşya dükkanı var.

Buraya girmek ücretli, yetişkinler için 12 Euro giriş ücreti alınıyor, ama elbette bu yeterli değil, uzunca bir kuyruk da beklemeniz gerekiyor.

Monaco

Monte Carlo-Kumarhaneler Bölümü

Bu bölüm: Monte Carlo Casino’sunun doğu ve kuzeydoğusunda uzanır.
İspanyolcada, kelime anlamı “Carlo’nun Dağı” anlamına gelen “Monte Carlo” kumarhaneleri buradadır. Saray bölgesinden buraya ulaşmak için uzun bir yürüyüş yapmanız gerekir.

Ama, sahilden yapacağınız bu yürüyüş sırasında, “F1” yarışlarının startının verildiği yeri görebilirsiniz. Monaco Grand Prix yarışları: 1929 yılından bu yana,
her yıl “Mayıs” ayının sonunda yapılmaktadır.

Monaco

Place du Casino

Burası, bölgenin merkezidir. Bu muhteşem meydanda, daima: ünlüleri, muhteşem otomobilleri ve turist kafilelerini görebilirsiniz. Deniz tarafında ise, Casino binası bulunuyor. Buradaki oyunlar, yalnızca Fransızların değil, İtalyanlarında ilgisini çekiyor.

Amerikan Oyunları Kumarhanesi

18 yaşından büyük herkes: Casino binasının hemen yanında bulunan buraya girebiliyor. Ayrıca, yine yan tarafta, çok büyük bir kafe bulunuyor.

Monaco

Hotel de Paris

Bölgenin en lüks ve en pahalı otelidir. 1863 yılında açılmıştır. 187 odası bulunmaktadır.

Metropole Hotel

Meydanda, yokuştan aşağıya indiğinizde, burayı görürsünüz ki, bu otelin altında, büyük bir alışveriş merkezi bulunuyor.

Monaco

Monaco Opera Binası

Yapı: ünlü mimar Charles Garnier tarafından tasarlanmıştır. Oditoryum bölümü: fresk ve heykellerle süslüdür. Yan girişi ve fuayesi muhteşem güzelliktedir. Ama içeriye girmek için, ya davetli ya da bilet almış olmanız gerekiyor. 1879 yılında açılmıştır. Yapının tasarımı, mimar Charles Garniere aittir.

Grimaldi Forum

Burası: bir kongre ve kültür merkezidir. Burada: 3 büyük toplantı salonu, 22 küçük toplantı salonu, 3 yemek alanı bulunmaktadır. 35 bin m. karelik alanda, aynı anda 3000 kişi bulunabilir.

Evet, burası tam bir seminerler, kongreler, fuarlar, sergiler, ürün lansmanları, gala yemekleri veya büyük gösteriler için yapılmış bir yer olarak önem kazanıyor. Monacolular, kongre turizminden de para kazanıyorlar çünkü burada birçok ünlü firmanın veya kuruluşun büyük kapsamlı kongreleri yapılabiliyor.

Monaco

Larvotto Plajı

Monaco şehrinin en iyi halk plajıdır. Aslında, şehirdeki tek halk plajı burası olmasına rağmen, yine de oldukça iyi olduğu söylenebilir. Plaj: II. Dünya Savaşından sonra, denizin doldurularak yer kazanılması ile oluşturulmuş, insan yapımı bir plajdır.

Son birkaç yıldır ise, plajın arka bölümünde restoranlar ve barlar kurulmuştur. Evet: bu plajı kışın ziyaret ederseniz, burada kıyıda oyalanan çocukları, anneleri ve dadıları görebilirsiniz. Haziran-Eylül arasındaki dönemde ise: plaj, muhteşem kalabalıktır ve kalabalığa yakalanmak istenmezseniz, sabahın erken saatlerinde gitmenizi öneririm.

Burada, bir konuya dikkat çekmenizi istiyorum, tatilinizin kalan bölümünün ızdrap olmaması için dikkat etmeniz gereken bir husus var. Larvotto’da çok sayıda deniz kestanesi var, eğer mümkünse denize girerken deniz ayakkabısı kullanmanızı öneririm.

Zaten, kayalar üzerine hiç tırmanmayın, çünkü burada, deniz kestanelerinin iğneleri, el veya ayaklarınıza mutlaka batacaktır. Ayrıca, yine buranın denizinde, bol miktarda “deniz anası” var. Bu yüzden: denizde yüzerken gözlük veya şnolker kullanmanız gerekir.

Evet, deniz suyu da kirli, diyeceksiniz ki, ben bu denize girmem, plaja gitmekten vazgeçtim, bence gidin ve havayı teneffüs edin.

Monaco
Monaco
Monaco
Monaco

La Condamine Bölümü

Burası, şehrin ikinci bir mahallesidir. Hercules limanının hemen yanındadır, daha doğrusu limanın bulunduğu mahaldir.

Burada: marina yani rıhtım bulunuyor ve yolcu gemileri, muhteşem yatlar görülüyor. Evet: şehrin bu bölümü modern binalar ve keyifle hazırlanmış meydanlardan oluşmaktadır. 2008 yılında tamamlanan liman ise: doğal bir kaya uzantısı üzerine yapılan beton dalgakıranın arkasındadır.

Monaco

Jardin Exotique

Şehrin en iyi bahçelerinden birisidir. Burada, dünyanın dört bir yanından getirilen nadir bitkilerin örnekleri bulunmaktadır. Burada yapacağınız yürüyüş sırasında, bunları görebilirsiniz.

Burada: bir de mağara var. Mağara için rehberli turlara katılmanız gerekiyor ki, bu turlar yaklaşık yarım saat sürüyor. Aynı zamanda, mağara gezisi için, uzunca bir merdiveni tırmanmanız gerektiğini de hatırlatırım.

Marlborough Güzel Sanatlar Galerisi

Frank Lloyd ve Harry Fisher tarafından Londra merkezli olarak kurulan topluluğun, bir galerisi de Monaco şehrindedir. Galeride görebilecekleriniz şunlardır: Pablo Picasso, Joan Miro, Davit Hockney, Henri Matiste. Bunların yanında: II. Dünya Savaşı sonrası birçok sanatçının eseri de bulunmaktadır.

Fransa Rouen

Fransa Rouen

Burası: Normandiya bölgesinin merkezi; Haute Normandie eyaletinin başkentidir. Hatta: bölgenin en zengin tekstil merkezidir.

Şehir: 1944 yılındaki bombardımanda tamamen tahrip olmuş akabinde birçok bina restore edilmiş veya yeniden yapılmıştır. Özellikle: katedralin çevresindeki: Ortaçağ ve Rönesans dönemi bölge, yenilerek yayalara açılmıştır.

Ancak, şehirdeki bazı binalar, savaşın yıkıcılığını göstermek açısından, restore edilmeden öylece bırakılmışlardır. Yani, tarihi güzellikleri korunmuştur. Zaten, bu özellikleri, yani II. Dünya Savaşının izlerini hala koruyor olması, buranın turizm ağırlığını etkileyen en önemli unsurdur.

Şehrin dar sokaklarında gezerken, karşınıza birden yıkık duvarlar çıkar ve savaşın yıkıcılığı aklınıza gelir. Biraz ileri de, yine bir yıkıntı görebilirsiniz.

Öte yandan: ünlü Fransız “Jeanne d Arc” bu şehirde kazığa bağlanarak yakılmıştır. Bu olayın anısına, ismine atfen bir kilise bulunmaktadır. İlginç, kendisini önce yakmışlar, sonra kahraman ilan etmişlerdir. Şehir meydanındaki şapka biçimindeki kilise, onun adını taşır. Hemen yanında ise, 4-5 metre uzunluğundaki bir haç; kadının yakıldığı yeri temsil etmektedir.

Şehrin turizm yönünün en büyük özelliği

Notre Dame Kilisesidir. Bu kilise, II. Dünya Savaşında hasar görmüştür ki, zaten o kadar yoğun bombalama sırasında hasar görmemesi mümkün değildir. Kilisenin kulesi, şehrin hemen hemen her yerinden görülür.

Ön cephesinden baktığınızda ise, her tarafında ayrı renk taş bulunduğunu fark ediyorsunuz. Yani, restore edilmiştir. Bu arada: şehir özellikle yaz aylarında İngiliz turistlerle dolar taşar. Çünkü coğrafi yakınlık vardır. Şehir insanlarının koyu Katolik olduğunu da söylemem gerek.

Evet, şehrin coğrafi yapısına gelince, Seine nehrinin iki kıyısına kurulmuş küçük bir şehir olduğu söylenebilir. Nehrin sağ yakası tarihi yaka olarak değerlendirilmiş, müzeler, eski binalar burada yoğunlaşmıştır. Sol yakada ise, yeni kentleşme ve fabrikalar görülür. Yük gemileri, Seine nehrinde, en fazla bu şehre kadar gelebilirler. Tabii “Cruuze” gemileri de buraya ulaşırlar.

Şehirde iklim durumuna gelince, fazla ayrıntıya girmeden iklimin en büyük özelliğini söylemem yeter sanırım, burada sürekli yağmur yağıyor, yanınıza mutlaka şemsiye veya yağmurluk almalısınız. Yarım saat içinde, güneşli bir havada dışarıda yemek yemeyi düşünürken, birden bastıran dolu sizi içeri kaçırır ve çok kısa süre sonra yine güneş açabilmektedir.

Son bir not: şehirde “Rouen Üniversitesi” bulunuyor ve bu üniversite, çok sayıda “Erasmus” programına dahil Türk öğrenci bulunmaktadır. Yani, şehir yabancı öğrenci doludur ve öğrencilerin hepsi yabancı olduğu için uyum sorunu pek yaşanmadığı söylenmektedir.

Yani, burası bir anlamda öğrenci şehri de denilebilir. Çok sayıda öğrenci bulunması nedeniyle, şehirde, akşam saatlerinde dışarı çıktığınızda ise, çok sayıda pub ve club bulma şansınız bulunmaktadır.

Ayrıca: 1250 kişi, ünlü ressam Monet’in şehirdeki katedrali resmettiği tablosu için: 600 metre karelik bir canlandırma yapmışlar ve bu durum, Guines Dünya Rekorları kitabına girmiştir.

Fransa Rouen

TARİHİ

Şehrin tarihi geçmişi incelendiğinde: gaddarlığa direnişin ulusal sembolü olan “Jeanne d’Arc” ın burada öldüğü görülür.

Ünlü yazar “Gustave Flaubert” de: burada doğmuş ve yine ünlü “Madame Bovary” romanı burada geçmektedir.

Fransa Rouen

ULAŞIM

Şehir: Paris şehir merkezine 121 km uzaklıktadır. Yani araba ile, Paris şehir merkezinden buraya 1.5 saatte ulaşılabilir. Rousen şehrinin, diğer bazı merkezlere olan uzaklıkları ise şöyledir: Le Havre: 128 km. Caen: 156 km.

Şehrin Paris’e yakın olması sonucu: Paris şehrinde çalışıp burada oturan birçok insan görmek mümkündür. Bu yüzden, şehir tren istasyonu, sabah ve akşam saatlerinde çok kalabalık ve canlıdır.

Bunun dışında, şehir merkezinde, tüm mekanlara yürüyerek ulaşabilirsiniz. Yine de, şehir içinde otobüsler ve kuzeyden-güneye ilerleyen bir raylı sistem bulunmaktadır.

NE YENİR-NE İÇİLİR

Bu bölgeye yolunuz düştüğünde, içecek olarak sıkça “Icı Vente Cidre” yani “Satılık Elma Şarabı” levhalarını veya yazılarını sık sık görebilirsiniz. Çünkü: meyve bahçeleri ve süt inekleriyle dolu bu bölgede, elma şarabının hem alkollüsü ve hem de alkolsüzü yapılır.

Ayrıca, yine elmadan yapılan “Calvados” yani “Elma kanyağı” ilgi çekmektedir. Bu arada: bu şehre yolunuz düşerse “Normandiya usülü ördek” ve “Normandiya usulü sufle” denemeden sakın ayrılmayın.

Bu arada, bu bölgede peynir de meşhurdur. Özellikle öne çıkan markalar şunlardır: Pont I’Eveque, Neufchatel.

Croq’Saison

Burası: Ağustos 2011 tarihinde açılmış bir restorandır. Ancak: Seine nehrine yalnızca birkaç adım uzaklıktaki bu restoranda, sağlıklı yiyecekler sunuluyormuş. Öğle yemeği molası için buraya gelenlere sunulan menüde bulunanlar: sandviç şeklinde: jambon ve tereyağı ve farklı birkaç alternatif. Bunun dışında, yine burada: sıcak tost sandviç, salata ve tart bulunuyor. Mekan sahipleri, yalnızca mevsimsel yani taze ve organik ürünleri kullandıklarını söylüyorlar.

Aux Gurmeler d’Italie

Burası, 1986 yılında kurulmuş bir tür şarküteridir. Burada: peynir, pizza, hazır yemekler ve taze makarna seçenekleri bulunmaktadır. Raflarında ise, satışa sunulan: zeytinyağı, sirke, grissini bulunur.

Fransa Rouen

GEZİLECEK YERLER

Fransa Rouen Place Du Vieux-Marche
Fransa Rouen Place Du Vieux-Marche
Fransa Rouen Place Du Vieux-Marche
Fransa Rouen Place Du Vieux-Marche

PLACE DU VİEUX-MARCHE

Burası tarihi bir alandır. Buranın batı ucunda: eski ve yeni Rouen şehri birleşirler.

Eglise Sainte-Jeanne-d’Arc

Burası, çekici ve modern bir kilisedir. Kilisede: 1944 yılında bombalanan daha eski bir kiliseden kurtarılan ve 16’ncı yüzyıldan kalan vitraylı pencereler görülmelidir.

Jeaanne Dark Anıtı

Hemen kilisenin yanında, 1431 yılında, Jeanne’nin direğe bağlanarak yakıldığı yeri belirten bir anıt bulunur. Haç şeklindeki anıtın yüksekliği 4-5 metre kadardır.

Rue du Gros-Horloge

Pazar yerinin doğusundadır. Günümüzde de, şehrin ticaret merkezidir. Burada bulunan 15-16 ve 17’nci yüzyıllardan kalma evler: Normandiya mimarisinin güzel örnekleri olarak dikkat çekerler. Bu evler, genellikle ahşap kullanılarak yapılmışlardır.

Fransa Rouen Gros Horloge

Gros Horloge-Büyük Saat Kulesi

Burası, kemerli Rönesans saat kulesidir. Şehrin sembolüdür. Belki dikkatinizi çekecektir, saatin yaldızlı yüzünde “yelkovan” bulunmuyor, yalnızca saatleri gösteren “akrep” bulunuyor.
Kadran üstündeki bir küre ayın evrelerini gösterir.

MUSEE FLAUBERT

Burada: son derece ilginç, tıbbı cihazların sergilendiği koleksiyon bulunmaktadır. Aslına bakarsanız, bu yapı yani ev: en ünlü romanı “Madam Bovary” olan yazar “Gustave Flaubert” in doğduğu ve uzun süre yaşadığı yerdir. Babası ve kardeşi doktor olduğu için, daha sonra ev, tıp müzesine dönüştürülmüştür.

Fransa Rouen Saint Malo Kilisesi

SAİNT MALO KİLİSESİ

Kilise yapısı, 1437 yılında yapılmıştır. Sanat tarihçileri tarafından mimari açıdan Gotik sanatının bir şaheseri olarak kabul edilmektedir. Cephesi: dairesel bir yay şeklindedir. Bu da yapıya, çekicilik ve zarafet vermektedir.

Fransa Rouen Cathedrale Notre-Dame
Fransa Rouen Cathedrale Notre-Dame
Fransa Rouen Cathedrale Notre-Dame

CATHEDRALE NOTRE-DAME

Şehir merkezinin doğusundadır. Buranın en önemli özelliği, ünlü ressam Monetin: ön cephesini resmetmesidir. Yapının taştan oyma, süslü iki kulesi değişik bir silüet yaratır.
Kilisenin sade iç mekanı, detaylı dış görüntüsü ile tezat oluşturur.

Cephesinin Gotik sanatının güzelliği muhteşemdir. Çevresinde bulunan iki kule ise; üç kapısı ve tepe noktasındaki farklı stilleriyle dikkat çekerler. Sağ taraftaki kule “tereyağı kule” olarak adlandırılır, çünkü: kule, tereyağı yiyen insanların vergileriyle inşa edilmiştir. Merkez kulesi, 151 metre yüksekliğindeki dökme demir bir ok ile, 19’ncu yüzyılda restore edilmiştir.

Ana girişin yanındaki sade oymalı sundurmalar: erken dönemlere aittir. Daha süslü olan ana taç kapı ve oymalı üst pencereler, 15-16’nci yüzyıllarda eklenmiştir. Katedralin cephesi, ünlü ressam “Claude Monet” tarafından boyanmıştır.
Bu yüzden, özellikle yaz akşamlarında 10 dakika süre ile, katedralin bu cephesinde ışıklı gösteri düzenlenir.

Tour Saint-Romain

Yapının kuzey kulesidir. 12’nci yüzyıl yapısıdır.

Tour de Beurre

Güney kuledir ve 15’nci yüzyılda yapılmıştır. Şehirde anlatılanlara göre: Katolik kasaba sakinleri, Büyük Perhiz sırasında “Normandiya tereyağı” yiyebilmek için bu “Tereyağı kulesi” denilen kulenin yapımında para yardımında bulunmuşlardır.

Amboise Kardinallerin Mezarları

Kilisenin içinde, koro mahallinin ilerisinde “Chapelle de la Vierge” denilen yerde bulunurlar. Koro mahallinin güney tarafında: kahramanlığı ile meşhur ünlü bir Ortaçağ İngiltere kralı Richard’ın mezarı bulunur. Mezarın altındaki Latince yazıda şöyle yazılıdır “Burada Aslan Yürekli adıyla bilinen İngiltere Kralı Richard’ın kalbi gömülüdür”

ENGLİSE SAİNT-MACLOU

Katedralin arkasındadır. Burası: Gotik mimari tarzda, ülkenin en ünlü yapısıdır ve 15’nci yüzyıldan kalmadır. Yapının özellikle kuzey ve merkezdeki taç kapılarındaki oymaları görmelisiniz. Yine, içeri girdiğinizde, org kafesindeki ahşap oymaları ve sarmal merdivendeki taş süslemeleri de kaçırmayın.

Fransa Rouen Abbatiale Saint-Quen

ABBATİALE SAİNT-QUEN

Rue Damiette bölgesinin kuzeyindedir. Mimari olarak, Gotik mimarinin güzel bir örneğidir. 1190 yılında Lion Heart Richard tarafından yaptırılmıştır. Yemekhane ve mutfak bölümlerindeki stil; ortaçağdan, yani 17 ve 18’nci yüzyıllardan kalmadır.

PALAİS DE JUSTİCE

Burası, Ortaçağ gettosu üzerinde inşa edilmiş, Rönesans ve Gotik mimari stilleri birlikte barındıran güzel bir yapıdır.
Yapılan arkeolojik kazılarda, bu binanın altında da, 12’nci yüzyıl yapısı kalıntıları bulunmuştur. Juif Anıtı olarak isimlendirilen bu yapının: okul mu, konut mu, Sinagog mu olduğu konusunda net fikirler bulunmamaktadır.

Fransa Rouen Musee Des Beaix-Arts

MUSEE DES BEAİX-ARTS

Square Verdrel bölgesindedir ve 1866 yılında kurulmuş bir Güzel Sanatlar Müzesidir. Müzede sergilenen eserler, genellikle zengin ailelerin koleksiyonlarıdır. Yine de, resim ağırlıklı bir müze olduğu söylenebilir. Bu müzeyi ziyaret ederseniz, eserlerini görebileceğiniz sanatçılar şunlardır: Rubens, Velazquez, Caravaggio.
Bunların yanında, müzede güzel bir seramik koleksiyonu bulunmaktadır. Çünkü: şehir, 16’ncı yüzyılda seramik üretiminin merkezi konumundadır.

Fransa Rouen Musee De La Ceramique

MUSEE DE LA CERAMİQUE

1 Rue Faucon bölgesindedir.
Burada: yöreye ait renkli, sırlı toprak eserler ve Fransa ve dünyanın çeşitli yerlerinden getirilmiş porselenler sergilenmektedir.

Fransa Mont-St-Michel

Fransa Mont-St-Michel

Buralardan yolu geçen veya Paris şehrine gezmeye giden ve zamanı olan gezginlere, mutlaka buraya gitmelerini ve muhteşem güzelliği görmelerini öneriyorum.

Evet: Mont-St-Michel: Burası: Normandiya ile Britanya arasındaki sınırda bulunan bir adadır. 9’ncu yüzyıldan sonra, burada yerleşim görülür. Tamamı kesme taşlardan yapılmış evler inşa edilir ve bu evler, kayalığın tepe noktasına doğru uzanırken, en tepeye kilise oturtulur ve kilisenin çan kulesi de gündeme geldiğinde, kaya parçasının yani adanın muhteşem bir manzarası ortaya çıkar.

Buraya ulaşmak için, Paris’ten trene binebilirsiniz. Yolculuk, gidiş-geliş toplam 6 saat sürmektedir ve Paris şehrinde, buraya tur düzenleyen seyahat acentaları bulunmaktadır.

Evet, kilise deniz seviyesinden, yaklaşık 80 metre yükseklikte inşa edilmiştir ve çan kulesi de eklenince, gerçekten muhteşem bir görüntü ortaya çıkıyor. Zaten adanın en yüksek noktası, deniz seviyesinden 92 metre yüksekliktedir.

Sonuçta burada bulunan “Merveille de I’Occident” denilen yer, tam bir “Batı Dünyası Harikası” olarak değerlendiriliyor. Bu nedenle: Mont Saint-Michel adası ve körfezi: 1979 yılında, UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası” listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Ada, her yıl yaklaşık 3 milyon civarında turist tarafından ziyaret edilmektedir.

Fransa Mont-St-Michel

Gel-git

Adanın çevresindeki koyda, gel-git büyük önem taşıyor. Çünkü: sular geldiğinde ki saniyede 1 metrelik bir hızla gelmektedir, yaklaşık 12.20 metrelik bir su yüksekliği sağlanıyor. Yüksek gel-git: 36 ile 48 saatte bir gerçekleşiyor.

Bahar gel-gitleri sırasında: deniz, kıyıdan 15 km. uzağa gidiyor ve çok hızlı bir şekilde tekrar geri gelebiliyor. Evet, adanın en büyük özelliği, bu muhteşem görsellik yanında, Avrupa’nın en hızlı gel-git olaylarının yaşandığı yer olmasıdır.

Buraya yolunuz düşer de giderseniz, sabah saatlerinde gördüğünüz kumsalın, öğleden sonra saatlerinde deniz tarafından doldurulduğunu ve kaya bloğunun adaya dönüştüğünü görebiliyorsunuz.

Fransa Mont-St-Michel
Fransa Mont-St-Michel
Fransa Mont-St-Michel

GEZİLECEK YERLER

Adada yapılacak gezi için: öncelikle demir parmaklıklar ile güçlendirilmiş; “Kral kapısı” yani “Boulevard kapısı” denilen yerden giriliyor. Daha sonra “Grande Rue” veya ana cadde karşınıza çıkıyor. Bu ana cadde üzerinde: müzeler, alışveriş mağazaları ve 15 ile 16’ncı yüzyıllardan kalma evler göreceksiniz.

Yine bu ana cadde üzerindeki “St-Pierre kilisesi” balıkçıların koruyucu azizi adına adanmış ve 15-16’ncı yüzyıllarda yapılmış bir yapıdır.

Yürümeye devam ettiğinizde: “Grande Degre” denilen yere ulaşıyorsunuz. Surlara doğru ilerlerken, Abbey kilisesini görebilirsiniz. Daha sonra ise, körfezin güzel ve eşsiz manzarası karşınıza çıkıyor.

Evet: tepenin eteklerinden en üst noktaya doğru uzanan evler ve en tepe noktada kilise-manastır görülüyor. Sokakların tümü, kesme taştan ve iki kişinin ancak geçebileceği genişlikte yapılmıştır.

Sokakların kalabalık olduğunu unutmayın, yani bu muhteşem güzelliği gezmek biraz zahmetli de olsa, inanın değecektir. Gücünüz yeterse, kilisenin sarmal merdivenine tırmanarak, bölgenin muhteşem manzarasını izleyebilirsiniz.

Bu arada: kaya üstündeki yerleşimi gezebileceğiniz gibi: kayanın bulunduğu alanda da gezebilir ve fotoğraf çekebilirsiniz, ancak burada muhteşem bir balçık var ve kaymadan yürümek pek mümkün değil.

Ayrıca: gel-git olaylarını da takip etmek gerekir. Eskiden: gel-git olayları takip edilmediğinden, buraya ulaşmaya çalışanlar, 15 km. uzaklıktan, yarım saat içinde kıyıya ulaşan denizin 15 metreye varan derinliğinden olumsuz etkileniyorlarmış.

Abbey bölgesini gezmek isterseniz: yıl içinde sürekli açık olduğunu bilmelisiniz. Yalnızca: 1 Ocak, 1 Mayıs ve 25 Aralık tarihlerinde kapalıdır. Rehberli turlar eşliğinde gezilebilir.

Manastırın girişinde giriş bileti almanız gerekiyor. Bilet ücretleri, yetişkinler 9 Euro, öğrenciler 5.5 Euro’dur. Ancak: AB üyesi olan ve olmayanlar için ayrı bilet ücreti alınıyor.

Fransa Mont-St-Michel Merveille De I’Occident Abbey
Fransa Mont-St-Michel
Fransa Mont-St-Michel

 

 

MERVEİLLE DE I’OCCİDENT-ABBEY

Bu muhteşem manastır: denizdeki bir kayanın üzerinde dik yamaçlara doğru yükselmektedir.
Dağın: su üzerinde kalan granit kısımların çevresindeki koylar çamurla dolduğundan, burası ada görünümünü kaybetmiştir.

Bu arada, terasların oluşturulduğu bu granit blokların, buraya 40 km. uzaktan getirildiği söyleniyor.

Yalnızca: gel-git esnasında, burası ada görünümünü alır. İlkbahar ve Sonbahar mevsimlerinde: deniz, 15 kilometrelik bir mesafede, hızla ilerler ve manastırın bulunduğu kaya parçası ada haline gelir.

Aslında: burası ilk yapıldığında, kumların üzerinde yürüyerek buraya gelen hacılar için, bu durum tehlike yaratıyormuş, çünkü burayı yani adayı anakaraya bağlayan yol: 1874 yılında yapılmıştır.

Gelelim, bu muhteşem manastırın yapılış hikayesine

709 yılında yakınlardaki Avranches şehrinin piskoposu: bir rüya görür ve rüyasında “St Michael” kendisinden bir kilise yaptırmasını ister.

Bunun üzerine, piskopos: bir zamanlar “Kelt” mezarlığı olan ve “Mont-Tobme” olarak bilinen bu araziye: küçük bir kilise yaptırır. Günümüzde, St. Michael’in altın heykeli, kilise kulesinin tepesinde, tüm adaya bakar konumda bulunmaktadır.

966 yılında ise, bu kez Normandiya Dükü, kaya üzerinde bir Romanesk kilise yaptırır. 11’nci yüzyıla gelindiğinde, kaya tepe üzerinde, Romanesk manastır yükselir. 1017 yılında, Benedikten keşişleri, kahverengi granit bloklarla desteklenen platform üzerine, düz çatılı manastırı inşa etmeye başlarlar.

İlk manastır binaları yine aynı dönemde, kuzey duvarı karşısına inşa edilir. 12’nci yüzyıla gelindiğinde, Romanesk manastır binaları, batı ve güneye doğru uzanmaya devam eder. 13’ncü yüzyılda ise, Fransa kralı Philipp Augustus tarafından yapılan bağış ile, manastırın yemekhane bölümü tamamlanır.

14’ncü yüzyılda, “Yüz yıl savaşları” sırasında, İngiliz saldırılarından korunmak için, manastır çevresine büyük bir set çekilir ve hatta toplar yerleştirilir. 15’nci yüzyılda, 1421 yılında, manastır-kilise restorasyon geçirir.

Fransız Devrimi ve imparatorluk günlerinde ise, burası bir hapishane olarak kullanılır. 19’ncü yüzyılın sonunda ise yeniden restore edilir ve Hıristiyanların “hac yeri” olarak kullanılır.
Manastırın 1000 yıl kutlamaları ise, 1966 yılında yapılmıştır.

Evet: buraya yolunuz düşerse: 1 saat süren rehberli bir tura katılabilirsiniz. Bu tur ile: en üst terastan koyun muhteşem bir manzarasını izleyebilirsiniz. Ayrıca: manastır binasının 3 katını gezebilirsiniz.

En üst katta: kilise, manastır, yemekhane bulunuyor.

Orta katta: “Salle des Chevaliers” yani “Şövalyeler Salonu” ve Salle des Hotes” yani “Konuk Salonu” görülüyor.

En alt katta: depo ve imarethane görülüyor.

Fransa Mont-St-Michel Manastır Kilisesi
Fransa Mont-St-Michel
Fransa Mont-St-Michel

Manastır Kilisesi

Kilisenin koro bölümü ilgi çeker.
Arkadlı avlunun deniz tarafındaki muhteşem sütunlarını görmelisiniz.

Fransa Mont-St-Michel Archeoscope Museum

Archeoscope Museum

Bu muhteşem anıt ve kutsal yerin tarihini ve inşaat aşamalarını öğrenmek isterseniz, bu müzeyi ziyaret etmeniz gerekir.

Tarih Museum

Burada: eski silahlar, tablolar, heykeller ve saatlerden oluşan bir koleksiyon sergileniyor.