Küba Matanzas Varadero

Küba Matanzas Varadero

Havana şehrinin doğusunda, Meksika körfezinin kıyısındadır.

Burada: çoğunlukla “şeker kamışı” tarlaları bulunmaktadır. 19’ncu yüzyılda, Küba’nın en önemli şeker üretim yeridir. Günümüzde ise, burada, bol miktarda turist çeken, Varadero bölgesi öne çıkmaktadır.

VARADERO:

Bölge: başkente yaklaşık 2 saatlik uzaklıkta, ülkenin en ünlü plaj bölgesidir. Bölgenin diğer ismi “Playa Azul” yani “Mavi plaj” dır. Matanzas iline bağlı bir kasabadır.

Bembeyaz kumsalları ve masmavi deniziyle gerek Kübalılar ve gerekse turistlerin yoğun ilgisini çeker. Hatta: devrim öncesinde, 1950’li yıllarda, burada, Amerikalıların muhteşem villaları bulunuyormuş ve günümüzde bu villalar, Kübalılar tarafından kullanılıyor. Hatta, yine bir zamanlar burada ünlü Mafia babası Al Capone tatil yapıyormuş. Günümüzde ise, buraya yılda yaklaşık 500-600 bin turist geliyormuş.

Burada,

Birçok otel, restoran, bar, kafe ve market ile dükkanlar bulunmaktadır. Sahil boyunca dizilmiş, 5 yıldızlı oteller var. Bu oteller İspanyol kökenli ve her otelde, bir İspanyol ve bir Kübalı müdür bulunuyor. Bu otellerin toplamı, 60-65 kadarmış. Ancak, bu özellikleri nedeniyle, buraya gelen turistlerin yoğunluğu: burayı ziyaret ettiğinizde, sanki Küba’da olmadığınız hissine kapılmanıza neden oluyor. O kadar çok yabancı turist var ki, kendinizi daha çok batılı bir ülkede hissediyorsunuz. Öte yandan, yerliler yani Kübalılar, bu bölgeye, kontrol noktasından geçerek girebiliyorlar ve otellerin içine girmeleri kesinlikle yasak. İlginç bir durum. Hatta: Küba Genel bölümünde söz ettiğim gibi, otel odalarında uydu kanallı ve yüzlerce kanalı olan televizyonlar bulunuyor iken, otel lobilerinde ve görevlilerin yaşadığı yerlerde, yalnızca devlet televizyonu izlenen yani tek kanallı televizyonlar var.

Burada, yerel bir havaalanı var. Bu nedenle: Kanada ve Avrupa’nın birçok şehrinden buraya direkt uçuşlar yapılıyor. Buraya, havayolu ile gelirseniz, Juan Gualberto Gomez Havaalanına iniliyor. Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki uzaklık, yaklaşık 10 km. dir ve taksi ile, 25-30 CUC arasında bir bedelle ulaşabilirsiniz. Hatta, pazarlık yaparak 20 CUC karşılığında da şehir merkezine ulaşabilirsiniz.

Evet,

Buranın başlıca özelliği, biraz önce de belirttiğim gibi, kumsallarıdır. Burada: 20 km. lik kumsal yani sahil şeridi bulunuyor. Deniz ise, sığ ve berraktır. Burada sıcaklık, hiçbir zaman 25 derecenin altına düşmez. Aslında, bu bölgenin her iki tarafında da deniz var ve anakaraya, bir köprüyle bağlanmaktadır. Yarımadada, özellikle bir bölümde, tahta bungalovlar içinde, yöre insanı yaşamaktadır. Sıcaklık 25 derecenin altına düşmez dedim, ama burada iklim yönünden sıkıntılı bir durum olarak değerlendirilecek yağmurlar yağıyor, bu yoğun ve muhteşem yağmurlar, bardaktan boşanırcasına yağıyor ve sonra aniden duruyor ve ardından hava günlük-güneşlik oluyor. Yani, buraya gitmeyi düşünürseniz, bence, Aralık-Nisan ayları arasındaki dönemi tercih etmelisiniz.

Ancak: bazen, kuzey rüzgarları yoğunlaştığında, burada dip akıntıları oluşmakta ve denize girmek tehlikeli hale gelmektedir. Yine de, Havana şehrindeki tatilinizde, fırsat bulursanız, buraya gitmenizi öneririm, çünkü muhteşem turizm potansiyeli olan bir yer.

Burada, bir şeyler içmek isterseniz: taze ezilmiş nane, limon suyu ve beyaz rom ile yapılan karışımı öneririm. Ayrıca: rom, kola ve limon karışımı da ilgi çekiyor.

Son bir not, buranın tüplü dalış merkezi olduğunu hatırlatmam gerek, meraklılarına duyurulur. Özellikle, tüplü dalış meraklıları, bölgede bulunan “Cayo Blanca” adasına gitmelidirler. Bununla birlikte, yörede 30 civarında dalış noktası bulunduğu bildiriliyor ki bu dalış noktalarında, deniz altının muhteşem güzelliği dillere destandır.

GEZİLECEK YERLER:

Parque Josone:

Şehrin ortasında bulunan parkta: kuşlar, satıcılar ve müzik gurupları bulunuyor. Özellikle: çocuklar için ilgi çekici bir yerdir. Buradaki yerel satıcılardan, hediyelik eşyalar da satın alabilirsiniz.

Tropicana Matanzas:

Burası, Küba ülkesinin en ünlü kabaresidir. Burada: Küba dansı, müzik ve tarih birlikte sergilenmektedir. Gösteri: yaklaşık 5 saat sürüyor ve ücreti: 49 CUC.

Bellamar Mağaraları:

1860 yılından bu yana ziyarete açıktır. Küba’nın en eski turistik yeridir. Mağaralar geniş ve etkileyicidir. Mağaraların içi: hafif nemli ve ayrıca çok sıcaktır, girmek isterseniz, bunu göze almalısınız.

Villa du Pont:

Burası bir golf merkezidir. 18 delikli, Küba’nın en büyük golf merkezi olarak önem kazanmaktadır. Burası, 1950’li yıllarda Amerikalılar tarafından yapılmış villalardan birisidir. Burada, son derece lüks bir de restoran bulunuyor: Las Americas. Bu restoran bölümünden, deniz manzarası muhteşemdir.

Cayo Blanco Adası:

Buranın bir diğer adı, beyaz adadır. Varadero merkezine, yaklaşık yarım saat uzaklıktadır. Yukarıda sözünü ettiğim gibi, burada, tüplü dalış noktaları var ve bu dalış noktalarında, deniz dibi, muhteşem güzelliğiyle dikkati çekiyor. Özellikle: deniz dibindeki deniz süngerleri ve mercanlar muhteşem bol ve güzel görüntü sunuyor. Hatta, adanın kıyısındaki deniz o kadar sığ ki, uzun süre denizin içinde ilerleseniz bile, derinlik boy seviyesine ulaşmıyor.
Burada: yunus balıkları ile birlikte yüzebilir ve delfino yunus gösterilerini izleyebilirsiniz. Günbatımında ise, parti var. Yunus gösterileri ve parti için ödemeniz gereken ücret: 75 CUC. Yunuslarla yüzmek ise: 85 CUC.

Küba Matanzas Varadero

MATANZAS:

Burası, ülkenin bir turizm ve sanayi şehridir. Şehir, 1693 yılında kurulmuştur. Bölgede: petrol ve doğalgaz üretiliyor. Şehre, üç nehir bulunması nedeniyle “köprüler şehri” denilmektedir. Bu yüzden, Küba ülkesinin “Venedik” i olarak bilinir. Şehrin nüfusu, 250 bin kişidir.

Ancak: Varadero ile karşılandığında, son derece yakın olmalarına rağmen, buranın ayrı bir dünya yani döküntü olduğu görülür. Kasaba: Varadero kasabasının 32 km. batısındadır. Havana şehrine olan uzaklık ise, 90 km. dir. Şehrin, 15 km. doğusunda, Juan Gualberto Gomez Havaalanı bulunmaktadır.

Yoğun ve kirli bir yerleşim yeri olarak öne çıkmaktadır. Ancak, bir zamanlar bölgenin şeker başkenti olmuştur.

Şehrin ana meydanında bir müze var. Museo Farmaceutico isimli müze: 1882 yılında kurulmuş ve günümüze kadar gayet iyi korunmuş bir eczanedir. Aslında, burası ülkedeki tek eczanedir. Çünkü; sağlık hizmetleri ücretsiz verildiği için, ilaçlar da sağlık merkezlerinden ücretsiz veriliyormuş. Yani, ülkede bunun dışında, başkaca bir eczane yok.

Küba Matanzas Varadero

Şehir merkezinin doğusunda ise,

Yine bir il müzesi olan “Palacio de Junco” ve tiyatro “Teatre Sauto” bulunmaktadır.
Müze: 1835-1838 yılları arasında, Matanzas ailesi için inşa edilmiş yapıda kurulmuş ve 1980 yılından bu yana, müze olarak ziyarete açıktır. Tiyatro: 1863 yılında yapılmış olması nedeniyle ilgi çekmektedir. Sonraki yıllarda, şehrin gururu olmuştur. Salonu 775 kişiliktir. Ahşap panellerle kaplıdır. Günümüzde tiyatroda, haftanın 5 günü gösteriler sunulmaktadır. Tiyatro yapısı, 1978 yılında, “Ulusal Anıt” olarak ilan edilmiş ve korumaya alınmıştır.

Küba Matanzas Varadero

San Carlos De Borromeo Katedrali: 1693 yılında, bu bölgede bulunan kilisenin yapımına başlanmıştır. Orijinal kilise yapısı, bir fırtınada tahrip olunca, kısa bir süre sonra, 1750 yılında, başka bir kilise yapılmıştır. Yapının büyük kubbesi, duvarları, tavanı ve freskleri ilgi çekmektedir.

Küba Matanzas Varadero

Biraz daha doğuda: Las Cuevar de Bellemar isimli turistik bir alan var. Burada muhteşem güzel mağaralar bulunuyor. 1861 yılında bulunan mağaralara günübirlik geziler ile gidebilirsiniz. Aslında, buralar bir mağaradan öte, doğal ve büyük yeraltı alanlarıdır.

Küba Havana yakınlarında gezilecek yerler

Küba Havana yakınlarında gezilecek yerler Cristo De La Habana

CRİSTO DE LA HABANA- MESİH HEYKELİ

Bu: körfezin doğu yamaçlarında, Havana banliyösünde, şehri kutsamak üzere yapılmış: 20 metre (heykelin yüksekliği: 17 metre, taban yüksekliği: 3 metredir) yüksekliğinde bir “Mesih/İsa” heykelidir. 24 Aralık 1958 tarihinde açılmıştır. 8 Ocak 1959 tarihinde ise, Fidel Castro liderliğindeki devrimci birlikler Havana şehrine girerler. Aynı gün, heykele yıldırım çarpar ve baş kısmı yıkılır. Daha sonra yeniden tamir edilir.

Heykel: beyaz mermere oyulmuştur. İsa’nın figürü: sağ eli çenesine yakın, sol eli göğsünde duruyor. 320 ton ağırlığındadır. Heykel: 67 parçanın birleştirilmesiyle, bulunduğu yere konulmuştur. Papa XII. Pius tarafından kutsanmıştır.
Heykel, Havana şehrinin birçok yerinden görülebilmektedir. Çünkü: deniz seviyesinden 51 metre yüksekteki bir tepe üzerindedir ve heykelin toplam yüksekliği, deniz seviyesinden 79 metreye kadar çıkmaktadır. Heykel, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Küba Havana yakınlarında gezilecek yerler Finca La Vigia

FİNCA LA VİGİA

Burası, ünlü yazar Hemingway’in 1939-1960 yılları arasında: üçüncü eşiyle ikamet ettiği yerdir. 1886 yılında, şehir merkezinden 24 km. uzakta, Katalan mimar Miguel Pascualy Baguer tarafından yapılmıştır.

2007 yılından sonra, müze olarak düzenlenmiştir. Amerika dışında olmasına rağmen, tehlikede olan 11 tarihi yerden biri olarak listelenmiş ve “Dünya Anıtlar Fonu” tarafından koruma altına alınması istenmiştir. Yapı içinde, yaklaşık 10 bin kitap ve yazarın o günlerdeki kullanım hali görülmektedir. Ayrıca: yine yazara ait “Pilar” isimli tekne görülebiliyor.
Pilar isimli 12 metrelik tekne: şehir merkezinin 10 km. doğusundaki “Cojimar” denilen bir yerde, kıyıya bağlanırmış. Günümüzde, bu kasabanın bir yerinde, ünlü yazarın küçük bir büstü bulunuyor. Ünlü yazarın, “İhtiyar Balıkçı” adlı romanını yazarken, buralardan ilham aldığı söyleniyor.

Küba Tarih

Küba Tarih

Küba ismi: Taino dilinde “verimli toprakların bol olduğu yerler” anlamındadır.

1492 yılında, Kristof Kolomb, adanın doğu kıyılarına çıkmıştır. Aslında: kendisi, Hindistan’a ulaşmayı düşünüyordu ve İspanya-Hindistan arasındaki uzaklığı hesaplamış ve Küba kıyılarına çıktığında, burayı Hindistan olarak düşünmüştür. Hatta: adada ilk gördüğü yerlilere, Hindistanlı anlamında “İndia” adını vermiş ve Amerika yerlilerinin ismi, bu nedenle “İndian” olarak isimlendirilmişlerdir.

Evet, Kolomb adaya çıktığında, adada, ilk yerleşimciler bulunmaktadır ve bunlar, MÖ.3500 yılından bu yana, burada yaşamlarını sürdürmektedirler.

1511 yılına gelindiğinde ise, bu kez: Diego Valazquez, 300 İspanyol asker ile birlikte, adaya çıkar. Valazquez: yerli halkı köleleştirir ve kendileriyle birlikte getirdikleri ve yerli halkın bağışık olmadığı hastalıkların, adada yayılmasına neden olurlar. Bunun sonucunda, yerli halk arasında büyük kıyım olur ve ilk yıllardaki 150 bin kişilik yerli nüfusu, kısa süre sonunda, 3 bin kişiye düşer.

Ada,

16’ncı yüzyılın sonuna kadar, bir İspanyol sömürgesi olarak etkinliğini devam ettirir. 17’nci yüzyıla gelindiğinde ise, özellikle Havana şehri, yöredeki ticaret filoları tarafından yoğun olarak kullanılmaya başlanır. 1760 yılında, ada, İngilizler tarafından ele geçirilir. Ancak, bir süre sonra, Florida karşılığında, adayı İspanyollara geri verirler. Aynı yıllarda, adada, tütün endüstrisi kurulur. 1762 yılında ise, tütün ve şeker endüstrisi, adanın en büyük ekonomik etkinliğini oluşturur. Özellikle, şeker endüstrisinde kullanılmak üzere, aynı dönemlerde, Afrika’dan binlerce köle getirilir.

Bu dönemlerde, adaya gelen çeşitli kültürler arasında yakınlaşma olur ve melez ırk ortaya çıkmaya başlar. Adada, doğan ve “Criollo” ismi verilen İspanyollar, şekerkamışı ticaretini ellerinde tutarlar. Ancak, bunlar adanın yönetiminde söz sahibi değildirler ve adanın yönetiminden hoşnut da değildirler. 1868 yılında, Carlos Manuel isimli bir criollo, bağımsızlık bildirisi hazırlar ve daha çok özerklik isteyerek, kölelerini serbest bırakır. Bunu takip eden dönemde: yaklaşık 50 bin Kübalı ve 200 binden fazla İspanyolun yaşamını yitirdiği mücadeleli bir dönem yaşanır. Bu çatışmalar sonunda, Küba, İspanyanın bir sömürgesi olarak kalır, ancak kölelik kaldırılır ve ulusal bilincin temelleri atılmış olur.

İspanyollar, Küba adasını, sömürgeden ayırmak istemezler. Çünkü: aynı dönemde, dünya üzerinde üretilen şekerin, üçte biri, bu adada üretilmektedir ve bu yönü ile, ada önem kazanmaktadır. Hatta, bu şekerin üretimi için kullanılan köleler, maliyetleri oldukça düşürmektedir.

1895 yılında, adada, yine İspanyollara karşı direniş baş gösterir. Jose Marti önderliğinde başlayan direniş hareketi, Marti’nin Amerika’ya sürgüne gönderilmesiyle duraksar. Ancak, yine aynı dönemde, büyük bir bağımsızlık savaşı çıkar ve Marti ile birlikte, 300 bin Kübalı öldürülür.

19’ncu yüzyıl boyunca,

Küba Tarih; Amerika, gerek adanın kendisi için stratejik önemi ve gerekse şeker endüstrisi nedeniyle, sürekli olarak adanın içişlerine karışmayı tercih eder. Hatta, bir aralar, Amerika, adayı, İspanyollardan satın almaya kalkar. Ancak: Marti’nin uyarıları ile, bu durum gerçekleşmez.

1898 yılında, bir Amerikan savaş gemisi: Havana limanda, batırılır ve içindeki 250 mürettebatı ölür. Geminin batmasına, muhtemelen ambarındaki bir patlama neden olmuş olsa da, Amerika, bunu kabul etmez ve adaya, savaş ilan eder. Ama, bu dengesiz savaş, Amerika’nın kısa sürede etkinliğiyle sonuçlanır ve aynı yıl, Adada, Amerikan egemenliği kabul edilir.

Sonraki dönemde,

Amerika, ülkede üretilen şekerin en büyük tüketicisi konumuna gelir ve ülkedeki siyasi güçleri, sürekli olarak etkisi altında tutar.

1933 yılına gelindiğinde, Batista isimli bir direnişçi, ülkenin yönetimini eline geçirir. 1940 yılında ise, devlet başkanı olur. 1944 yılında devlet başkanlığını bırakır ancak 1952 yılında bu kez, askeri bir darbe ile yine işbaşına gelir. 1959 yılına kadar, ülkedeki kötü yönetimini sürdürür.

1953 yılında ise: Kübalı isyancılar, ülkedeki askeri güçlere karşı saldırılara başlarlar. Saldırılar her ne kadar başarısız da olsa, ülke halkı, saldırının başındaki “Castro” ya karşı ilgi duyar. Castro tutuklanır ve hapse atılır. Hapisten çıktıktan sonra, Meksika’ya geçer. Bir sonraki yıl ise, 80 gerilla ile birlikte, adanın güneydoğusunda karaya çıkar. Bunların, 15 tanesi, Sierra Maestra dağlarına ulaşmayı başarırlar.

1958 yılına gelindiğinde,

Küba Tarih; Dağlardaki devrimci güçlerin saldırıları yoğunlaşır ve 1 Ocak 1959 tarihindeki Başkan Batista’nın ada dışına kaçışından sonra; Santiago ve Havana şehirlerine girerler.

Castro: ilk icraat olarak: ücret sistemini düzenler, ev kiralarını düşürür ve özel tarım arazisi mülkiyet hakkını sınırlar. Bu uygulamalar, adada yaşayan geniş kamuoyunun ilgisini çeker. Takip eden dönemde: ülkede bulunan fabrikalar, kamu kurumları ve topraklar kamulaştırılır. İşsizlik ortadan kaldırılır. Okuma yazma için parasız eğitim verilmeye başlanır. Yani, sonuçta tüm Kübalılar, mutlu olmaya başlarlar. Ancak: devrime karşı geldiği düşünenler, rahipler, din adamları ve eşcinseller tutuklanır ve çalışma kamplarına gönderilirler.

1959-1962 yılları arasındaki bu dönemde: 200 bin civarında Kübalı, ülkeden ayrılırlar. Bunlar, Amerika-Florida yakınlarındaki bölgeye yerleşirler. 1965-1971 yılları arasında ise, bu kez: yine birçok Kübalı ülkeden kaçarlar. 1980 yılında, ayrılanların sayısı, 125 bin kişidir.

1962 yılında, Sovyetler Birliği lideri Kruşçev, Küba’ya, 40 adet orta menzilli balistik füze yerleştirir. Aynı dönemde, Amerika-Sovyetler Birliği arasındaki bu füze krizi: Amerika’nın Türkiye’de bulunan balistik füzelerini geri çekmesiyle atlatıldı. Aynı yıl, Amerika, Küba için, günümüze kadar sürdürülen, abluka adlı, ambargosunu yürürlüğe koydu.

1980’li yıllarda,

Sovyetler Birliğinin çöküşü, Küba’nın sıkıntıya düşmesine neden olur. Küba yönetimi: 1990’lı yılların başında: yeni tasarruf önlemleri içeren özel bir dönemi başlatır. Ekonomisinde büyük sıkıntılar ortaya çıkan ülke, sınırlı da olsa, çeşitli ekonomik etkinlikler yaratmaya başlar. Bunların başında ise, turizm, maden ve petrol araştırmaları gelmektedir. 1993 yılına gelindiğinde, Amerikan dolarının kullanımı yasağı kalkar. 1994 yılında, ülkeyi terk etmek isteyenlere izin verilir ve 30 bin kişi daha, ülkeyi terk ederler.