Tokat Erbaa

Tokat Erbaa

Kavak ağaçları, kargalar ve tarih severlerin ilgisini çekebilecek “Horoz Tepesi”. İşte, Erbaa ve hatta bazılarınca “Erbağ” olarak isimlendirilen ve ana yol üzerinde bulunan bu şirin ilçemizi tanıtabilecek birkaç kelime.  Ayrıntı isterseniz, buyurun hep birlikte Erbaa’yı gezelim.

 

ULAŞIM

Erbaa’nın, il merkezi olan Tokat’a uzaklığı: 81 km. dir ve bu mesafe 50 dakikada alınmaktadır. Erbaa-Amasya arasındaki uzaklık: 121 km. Erbaa-Niksar arası uzaklık: 41 km. Erbaa-Ünye arası uzaklık: 119 km. Erbaa-Ankara arası uzaklık: 382 km. Erbaa-İstanbul arası uzaklık: 734 km.

TARİHİ

İlçenin adının kelime anlamı, Arapça olup “Dört” anlamına gelmektedir. Çünkü: dört yerleşim biriminin birleşmesiyle oluşmuştur. Resmi kayıtlarda, 18.yüzyıldan itibaren, Erbaa ismi kullanılmaktadır.

Yörenin tarihi geçmişi incelendiğinde: Kelkit havzası ve yöresinde, Hititlerin yerleşim alanlarının bulunduğu anlaşılmıştır. Hititler ve Frigler: MÖ. 2000-6000 yılları arasında, birçok yerleşim birimi kurmuşlardır.

Osmanlı arşivlerinde ise, bölge hakkında “Kaza-i Erbaa” denilmektedir. Bu yörede kurulan “Erek” nahiyesi, 1872 yılından itibaren, Amasya sancağına bağlı bir ilçe olarak teşkilatlanmış ve Erbaa ismini almıştır. 1892 yılında ise, Tokat’a bağlanmıştır.

Aslında Erek nahiyesi, 1941 yılındaki depremde büyük hasar görmüş ve yaşanmaz hale gelince, fay hattında kalan bu bölge terk edilmiş ve daha güneye, toplu halde göç eden halk, Erbaa’yı kurmuştur.

Deprem sonrası kurulan yeni yerleşim yerinde, güzel bir planlama yapılmış olup, özellikle bütün resmi dairelerin birbirine 5-10 dakika uzaklıkta bulunması, büyük bir özelliktir.

 

GENEL

Orta Karadeniz bölgesinde, Yeşilırmak havzası üzerindedir. Karadeniz ve İç Anadolu bölgeleri arasındaki, bir geçiş alanıdır.

İlçe merkezinin, denizden yüksekliği: 248 metredir.

İklim: bölge bir geçiş alanı olduğundan, belli bir iklim tipinin hüküm sürdüğü söylenemez. Ama sonuçta, etkin olan hava şartları: kışları yağışlı ve ılık, yazları ise, ılık ve yağışlı geçmektedir.

En uzun mevsim: Sonbahardır. Özellikle, yörede, son yıllarda yapılan barajlar, iklim şartlarının ılıman olmasına neden olmuştur.

Yörenin bitki örtüsü incelendiğinde, ilginç bir durum ortaya çıkıyor. Çünkü: Karınca dağı eteklerindeki “Çatalan” bölgesinde: sadece Akdeniz iklim şartlarında yetişen “Lübnan Sedir” ağaçları görülüyor. Bunlar: güzelliği ve ekonomik değerleri nedeniyle, koruma altına alınmıştır.

Yörenin ekonomik etkinliği düşünüldüğünde: tarımın başta geldiği görülmektedir. Tarım ürünleri olarak ise: şeker pancarı, tütün, patates, domates, kuşburnu, ceviz, buğday, pirinç ve her türlü sebze ve meyve yetiştirilmektedir.

İlçe, yaşayan nüfus oranını değerlendirildiğinde, kilometre kareye düşün insan sayısı olarak, ülkemizdeki birçok il ortalamasının üzerindedir.

NE YENİR.NE İÇİLİR

Erbaa yöresinde: keşkek, nohut yahnisi ve mıhlama yiyebilirsiniz. Özellikle: pancar ve domates mıhlamasını tercih edebilirsiniz. Bunları beğenmeseniz, elbette, yöreye has “Tokat Kebabı” tercih edebilirsiniz. Erbaa da da, bunu çok güzel yapıyorlar.

 

NE SATIN ALINIR

Yörede: bol miktarda, kuş burnu yetişiyor. Bu nedenle: kuşburnu reçeli, kuşburnu pekmezi yapılıyor ki, gerek kendiniz ve gerekse yakınlarınız için, hediyelik olarak mutlaka satın almalısınız.

 

GEZİLECEK YERLER

Tokat Erbaa Horoz Tepesi-Dere Mahallesi

HOROZ TEPESİ-DERE MAHALLESİ

Burada: MÖ. 3000 yıllarında, Hitit medeniyetinin izleri ve özellikle kral mezarları bulunmuştur. Ancak, tam olarak arkeolojik araştırmalar yapılmamıştır.

Toprak altında bulunan tarihi kalıntıların, Hititlere ait olduğu sanılmaktadır.

Yani: henüz dokunulmamış, tarihi bir hazinedir. Alacahöyük yöresinden başka, değişik yerlerde kral mezarlarının bulunduğu kanıtlanmıştır.

Burada, 1954 yılında, iki mezar kazılmış, bir tanesi boş bulunmuş ve bunun defineciler tarafından boşaltıldığı ve yurt dışındaki buluntuların buraya ait olduğu düşünülmüştür. Diğer kazılan mezar yapısında ise, ilginç buluntular ele geçirilmiştir.

Tokat Erbaa Horoz Tepesi-Dere Mahallesi

Burada yapılan araştırmalarda, mezarların, MÖ. 3000 yıllarına ait olduğu anlaşılmış olup, mezar içinde: madeni ve altın süs eşyaları bulunmuştur. Bunların arasında en göze batanı ise, altından yapılmış, bebeğini emziren bir kadın heykelidir.

Evet, bunlar Hitit uygarlığının en muhteşem dönemlerinde, olağanüstü armağanlar ile gömülen yöneticilere ait çok zengin mezarlardır. Mezarların, 4 metre ötesinden başladığı düşünülen yerleşim yeri bölgesinde ele geçirilen çanak-çömlek parçaları da, aynı dönemleri işaret etmektedir.

Bu buluntu, halen Ankara-Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergileniyor. Bunun dışında: hayvan şekilli bir alemde bulunmuş. Bu da, aynı müzede koruma altına alınmıştır. Tüm bunların dışında, kaçak kazılarda elde edilen birçok Horoztepesi eseri ise, dünyanın çeşitli yörelerindeki müzelerde sergileniyor.

Bulunan eserlerin durumu değerlendirildiğinde, yörede büyük ve kültürel önemi öne çıkan bir yerleşim bulunduğu anlaşılmaktadır. Özellikle: Dere Mahallesi mezarlığının, eski bir yerleşim yeri ve kral mezarlığı üzerine oturduğu ortaya çıkmıştır.

Ancak: burayı görmek isterseniz: sadece tarlalar, tarlalar arasında günümüze kadar ulaşan bir mezarlık var.

KİLİSE SUYU

İlçenin, Çamdibi köyünün 1 km aşağısından çıkan bir kaynak suyudur. Buradan: bir değirmeni döndürecek kadar çıkan su, gayet temiz ve berraktır. Burada: yapı tarzına bakıldığında: içteki suyun, güzelce toplanarak, büyük bir kaynak şekline dönüştürüldüğü görülüyor.

Toplanan bu su: içmede ve arazi sulamada, kullanılıyor.

Eskiden, önünde demir bir kapısı bulunduğu söylenen kaynak: Roma döneminde tapınak olarak kullanılmıştır. Çünkü: Roma kültüründe: bu şekilde ve özellikle su kaynağı bulunan yapıların, tapınak olarak kullanıldığı bilinmektedir.

Küçük bir kapı ile dışarıya açılan kaynak mağarasının, Roma dönemindeki törenlerde kullanıldığı tahmin edilmektedir.

 

BOĞAZKESEN KALESİ

Kale köyündedir. Köyün resmi adı: Kaleköy’dür. Tarihi geçmişi, 2000 yıl öncesine kadar gitmektedir. Antik dönemde, Kral Mihridat, kalede yaşarmış. Önceleri, savunma amaçlı olarak kullanılan kale, takip eden Osmanlı döneminde ise, hapishane yani zindan olarak kullanılmıştır.

Çünkü, yazılı kaynaklarda bu konuda bilgi bulunmaktadır. Buna göre: 1775 yılında, Tokat yöresinde eşkiyalık yapan Biskenili Emin, Erbaa yöresinde de eşkiyalıklarına devam edince, yakalanır ve Boğazkesen kalesine hapis olunur.

Günümüzde: Erbaa’nın yüksek kesimlerinde ve özellikle Tepeşehir ve İsmetpaşa Mahallelerinin üst kısımlarında: midye kabukları bulunmaktadır. Buna göre: kaleboğazı mevkinin, eskiden kapalı olduğu ve bugünkü ovanın, antik dönemlerde, büyük bir göl olduğu ortaya çıkmaktadır.

Hatta: kalede yaşayan krallardan birinin eşinin, Lübnanlı olduğu ve buna bağlı olarak, Sedirlik denilen mevkiinin, Lübnan Sedir ağaçları ile kaplı bulunduğundan anlaşılmaktadır. Çünkü: bu küçük ormanlık alanda yapılan incelemelerde, bu ağaçların burada bulunması, başka bir şekilde izah edilememektedir.

Evet, kaleboğazı denilen yerde, bir de taş köprü var. Bu köprünün de, yapım tarihi ve yaptıran bilinmiyor.

Ancak, Yavuz Sultan Selim, bu köprüyü bir zamanlar tamir ettirmiş ve Mısır seferine giderken, bu köprünün üzerinden geçmiştir. Köprünün ayağında, taşa işlenmiş, iki haç işareti var. Ancak, daha önceleri, söylenenlere göre, burada “kartal” figürü varmış.

SİLAHTAR ÖMER PAŞA CAMİİ

İlçenin, Akça kasabasındadır. Caminin kitabesi yoktur ve bu yüzden, yapılış tarihi ve yaptıran bilinmemektedir. Ancak: Silahtar Ömer Paşa tarafından, 1688 yılında yapıldığı tahmin edilmektedir. Giriş kapısı gösterişlidir.

Yanının üst bölümü: ahşaptır. İç mekanı örten ahşap tavan ve minber, görülmeye değer. Yani, dıştan sade, içten ise çok zengin görünüşlüdür. Minaresi ise, kesme taştan yapılan bir kaide üzerine oturtulmuş, yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir.

Tokat Niksar

Tokat Niksar

Ulaşılması zor bir yer. Cahit Kulebi’nin şiirlerinde, Cem Karaca’nın bir şarkısında, bir türküde (Niksarın fidanları) ismi geçen bir yöremiz. Burada: fidan, sanırım “Niksar’ın gelinleri” olarak betimleniyor. Evet, sıcakkanlı ve güler yüzlü insanlar diyarını mutlaka gezmelisiniz.

Tokat’ın Karadeniz’e açılan kapısı.

 

ULAŞIM

Niksar, il merkezi olan Tokat’a: 60 km. uzaklıktadır. Niksar-Reşadiye arasındaki uzaklık: 57 km. Niksar-Erbaa arasındaki uzaklık: 43 km. Niksar-Ünye arasındaki uzaklık: 105 km. dir.

Niksar-Ünye arası uzaklık: 110 km.

TARİHİ

Bölge: Pers imparatorluğunun etkinliğinin yıkılması: Pontus krallığı döneminde “Caberia” olarak isimlendirilmiştir. İklimi ve verimli topraklarının bulunması, buranın sayfiye alanı olarak kullanılmasına ve bölgede, çok sayıda tapınak, saray ve yerleşim birimi yapılmasına neden olmuştur. MÖ. 72 yılında, şehir, Romalıların eline geçer.

Romalılar, şehre şu isimleri verirler: Diospolis, Sebaste, Neocaesera. Günümüzde kullanılan Niksar isminin: Neocaeserea kelimesinden düzenlendiği düşünülmektedir. Bu kelimenin daha açık anlamı: Yeni Kayseri. Yani, burası “Kayseri” şehrinden sonra kurulduğu için, buraya yeni Kayseri şehri anlamına gelen, bu isim verilmiştir.

MS. 395 yılında, Roma imparatorluğunun parçalanması sonucu, bölge, Bizans hakimiyetine girer. 1067 yılında ise, bu kez, Türkler bölgede sahne alırlar. Alparslan’ın komutanlarından Afşin Bey: bölgeyi fetheder. Ancak: daha sonra Bizanslıların yeniden hakim oldukları topraklarda, Melik Danişmend Gümüştekin Ahmet Gazi: kesin hakimiyeti ele geçirir.

Danişmendli Devletinin kurucusu olan bu şahıs, Niksar şehrini, kendisine hem bir üs ve hem de devletin başkenti olarak seçer. Özellikle bu dönemde: yöre, tam bir kültür ve bilim merkezi haline gelir.

1398 yılında, Yıldırım Beyazıt’ın oğlu, Süleyman Çelebi: Niksar yöresini, Osmanlı topraklarına katar. 1919 yılında, İzmir şehrinin Yunanlılar tarafından işgali üzerine, ilk tepki mitingi, Niksar’da yapılır. Kurtuluş Mücadelesinin başlarındaki bu büyük tepki; yöre insanının hassasiyetini göstermesi açısından öne çıkmaktadır.

 

GENEL

Karadeniz bölgesinde, Orta Karadeniz bölümündedir.

Deniz seviyesinden yüksekliği: 350 metredir.

Akarsular bakımından oldukça zengin bir bölgededir. Niksar topraklarından: Kelkit Çayı ve bu çayın irili-ufaklı kolları geçer. Kelkit Çayının, alüvyonlarla zenginleştirdiği, Niksar Ovası, Karadeniz bölgesinin en önemli ve verimli ovalarının başında gelmektedir.

Bölge topraklarının, % 54’ü orman ve % 12’si çayırlık arazidir.

İklim değerlendirildiğinde: bölgede, bir geçiş iklimi hakimdir. Buna göre: kışlar genellikle ılık ve yağışlı, yazlar ise sıcak geçmektedir.

 

NE YENİR.NE İÇİLİR

Tokat kebabını, en orijinal haliyle, Niksar yöresinde yiyebilirsiniz. Bir de “Cevizli Bahar” denilen ve bu yöreye özgü bir yiyecek türü var. Ceviz ve salçayı, bir miktar baharatla karıştırarak yapılıyor. Bu lezzetli yiyeceği, ekmeğe sürerek yiyebilirsiniz. Son olarak, bir de “Cevizli parmak ekmek” var. Her fırında bulabileceğiniz bu lezzeti de ihmal etmeyin.

NE SATIN ALINIR

Hediyelik olarak: “Niksar Sandığı” satın almalısınız. Ayrıca: kuşburnu ve ceviz de düşünebilirsiniz.

 

GEZİLECEK YERLER

Tokat Niksar Ayvaz Suyu

AYVAZ SUYU

İlçe merkezine 2 km. uzaklıkta: Kültür Mahallesinde, Ayvaz Parkından doğmakta ve çok eski dönemlerde, bilinmektedir. Evliya Çelebinin yazılarında, bu sudan söz edilmiştir.

Ülkemizin çoğu yöresinde tanınan bu su: 0.5 sertlik derecesindedir. Safra kesesi ve böbrek taşı, yüksek tansiyon ve damar sertliği hastalıklarına iyi geldiği söyleniyor. Su: 1960 yıllarından başlanarak elle doldurulan tesislerde ve son olarak 2004 yılında yapılan modern tesislerde, şişelenerek bütün ülkeye dağıtılmaktadır.

Tokat Niksar Kalesi

NİKSAR KALESİ

Türkiye’nin, ikinci büyük kalesidir. Kale yapısı: Niksar ve çevresine hakim bir tepe üzerinde, şehir merkezindedir. Kale hakkında, ilk yazılı bilgiler: ünlü coğrafyacı Strabon tarafından verilmiştir.

Strabon, yazılarında: Niksar kalesinin, o günlerdeki yapısının: doğal bir kaya bloğu üzerinde bulunduğunu, tepesinde bol su çıkan bir kaynak olduğunu, eteğinde ise bir ırmak ve derin bir dere aktığından söz etmektedir.

Evet, kalenin kim tarafından ve ne zaman yapıldığı konusunda belli bilgiler yok. Roma döneminde yapıldığı, Bizans döneminde de  kullanıldığı sanılıyor.

Kale; 1076 yılında Danışmentliler tarafından ele geçirilir. Şehir yerleşimi: başlangıçta bu kale içinde kurulu olmasına rağmen, zamanla nüfusun artmasına paralel olarak, yerleşim, kale dışına taşmıştır.

Kaleden günümüze kadar gelebilen duvarların, hangi dönemde yapıldığı meçhul. Ancak, bazı bölümlerinin “Pontus” döneminden kalma olduğu sanılıyor. Yapı: iç, orta ve dış kale olmak üzere, üç bölümden oluşmaktadır. Orta ve dış kalenin doğu kısımları ayakta olup, batısı yıkıktır. Ancak, sağlam kalan duvarlarda, günümüzde, evler arasında kalmış olup, tam olarak görülememektedir.

ARASTA ÇARŞISI

Niksar kale surlarının hemen dibinde kurulmuştur. Selçuklu ticaret hayatının güzel bir örneğinin görüldüğü bu bölgedeki çarşı: Anadolu’da bulunan, benzer “Arasta” çarşılarının, önemli örneklerinden biridir.

Selçuklu özelliklerinin kurulduğu çarşı, Osmanlı benzer çarşılarından ayrı olarak: değişik esnaf türlerinin bir arada bulunması ile dikkat çekiyor.

 

ULU CAMİ

İlçe merkezinde, Fatih Sultan Mehmet Caddesindedir.

Nizameddin Yağıbasan tarafından, 1145 yılında yaptırılmıştır. Evliya Çelebinin yazıtlarında, caminin ismi: Melik Gazi Camisi olarak geçmektedir. Anadolu Ulu camilerinin, en eski örneklerinden biridir. Yapının girişi: kuzeydendir. Dış cephesi, altı büyük payanda ile desteklenmiştir. Kesme taştan, silindirik gövdeli tuğla minare: 1967 yılında onarılmıştır.

Tokat Niksar Melikgazi Türbesi

MELİKGAZİ TÜRBESİ

İlçe merkezinde, Kayapaşa mahallesinde; Melik Gazi mezarlığındadır. 12.yüzyılın ortalarında, Nizamettin Yağıbasan tarafından yaptırılmıştır. Daha sonraki dönemlerde hasar gören türbe, Osmanlı döneminde, yani 15.yüzyıl ortalarında, yeniden inşa edilerek, bugünkü görünümünü kazanmıştır.

Türbenin kubbesi: 1939 yılındaki depremde yıkılmıştır. 1987 yılında yapılan restorasyonda, kubbe bölümü, düz tavanla örtülmüş, üzeri kiremit kaplı çatı ile kapatılmıştır. Yine, aynı depremde, türbenin kitabesi kaybolmuştur.

Tokat Niksar Yağı Basan Medresesi

YAĞI BASAN MEDRESESİ

Niksar kalesi surları içindedir. Anadolu’nun bilinen en eski medresesidir. Danişmentliler tarafından yapılan bu tür medrese mimarisi: takip eden dönemlerde Anadolu’da, Selçuklu, İlhanlı, Beylikler ve Osmanlı döneminde yapılan medreselerin mimari planlarında kullanılmıştır.

Danışmendli Melik Nizameddin Yağıbasan tarafından: 1157 yılında yaptırılmıştır. Niksar kalesinin surlarından yararlanılarak inşa edilmiştir. Üzerine oturduğu tepenin eğrilerini takip eden kale duvarına tabidir. Bu yüzden, bir tarafı çarpık, fakat aslında dört köşe olarak düşünülmüştür.

Yapı: Anadolu’da, ilk kapalı avlulu medrese planındadır. Moloz taştan yapılmıştır. Kapalı avlulu ve 2 eyvanlıdır. Biraz önce sözünü ettiğim gibi, kale içinde bulunması nedeniyle, iç kalenin surlarından yararlanılarak yapılmıştır.

Günümüzde, medrese yapısının büyük bölümü çok harap ve büyük kısmı çökmüş, tam bir moloz taş yığını halindedir. Kubbeli orta avlu dışındaki bütün bölümler, moloz taşla örülmüştür. İç duvarlar, genellikle 110 cm. kalınlığında örülmüştür.

Dış duvarlar ise, 150 cm. kalınlığındadır. Ortadaki avlusu: yalnızca, güney kısmı ayakta duran bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbenin aslı tamamen kapalı değildir.

Yağı basan Medresesinin kitabesi yok. Ancak, I. Dünya Savaşından önce, Niksar Melik Gazi Türbesinde bulunan bir medrese kitabesinin, bu medreseye ait olduğu söylenmektedir. Kitabe, büyük ihtimalle: kapının bulunduğu güney kanadı yıkılınca, kurtarılarak, yöredeki başka bir binaya nakledilmiştir.

Çünkü: 1939-1942 depremlerinde büyük hasar görmesi üzerine, yapının kaplama taşları sökülmüştür. Halen, duvarlarda güçlendirmeler yapılması için, çelik konstrüksiyon takviyeleri kullanılmış.

Halen, 1.derece Sit alanı olarak ilan edilerek, koruma altına alınmıştır. Çünkü, yaklaşık 900 yıllık yapı, çok yıpranmış ve uzun yıllar, onarılmadan bakımsız bırakılmış, adeta bitki örtüleriyle örtülmüştür.

MELİKGAZİ MEZARLIĞI

Mezarlık: yaklaşık 800 yıl öncesine kadar gitmektedir. Anadolu’nun en eski mezarlıklarından biridir. Mezarlık: tam bir açık hava müzesi görünümünde olup: burada; mezar taşı örnekleri ve değişik türbeler görülmektedir. Mezarlık girişinde ise: Doğanşah Alp ve Seyit Nurettin Alparslan Türbeleri var.

TAŞ MEKTEP

Osmanlı döneminde: Rüştiyeler öncesi: Mahalle ve  köy mekteplerinden, Maarife bağlı olmayanlara, halk arasında “Taş Mektep” deniliyordu. Tek derslikli bu taş mekteplerde, uzun süre, kız-erkek öğrenciler, birlikte eğitim görmüşlerdir. Ancak, daha sonraki dönemlerde, bunlar ayrılarak eğitim sürdürülmüştür.

İlçede, 19.yüzyıl mimarisinin önemli örneklerinden biridir. Ancak, kitabesi bulunmadığından, kim tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Halen binanın olduğu yer, Taş Mektep Sokak olarak isimlendirilmiştir.

Günümüzde, restorasyon çalışmaları bitirilen yapıda, eğitim çalışmaları verilmekte ve ayrıca, Niksar’ı ziyarete gelenler ağırlanmaktadır.

Tokat Niksar Leylekli-Yılanlı köprü

LEYLEKLİ (YILANLI) KÖPRÜ

İlçe merkezinde, Çanakçı çayı üzerindedir. Kitabesi bulunmadığından, yapılış zamanı ve yaptıran bilinmemektedir. Ancak, mimari özellikleri düşünülerek, Roma veya Bizans döneminde yaptırıldığı sanılmaktadır. Köprünün kemer kısmındaki bir kabartmada: ağzında yılan tutan bir leylek figürü görülüyor. Bu yüzden, köprüye: Leylekli veya Yılanlı denilmektedir.

 

AYVAZ PARKI

İlçe merkezinin 2 km. güney doğusundadır.

Burası bir park. Ama, buradan “Ayvaz” suyu çıkıyor. Alanda: çam ağaçları, havuz, büfeler, lokantalar, çocuk oyun alanları, dinlenme yerleri bulunuyor. Yörenin insanı, burayı çok tercih ediyor, sizlerde ziyaretinizde, mutlaka görün.

 

ÇAM İÇİ YAYLASI

İlçe merkezine, yaklaşık 15 dakika uzaklıkta, deniz seviyesinden 1350 metre yüksekliktedir. İlçe merkezinde, özellikle yaz aylarında bunaltıcı sıcaklıklar yaşanırken, burada, muhteşem bir yayla ortamı var. Buradan: denize ulaşmak isterseniz, 1 saat uzaklıktaki, Ünye’ye gidebilirsiniz. Ama, burada kalmak isterseniz, yaylada, konaklama tesisleri var. Yalnız kış aylarında, kar birikimi nedeniyle, ulaşım da zaman zaman sorunlar yaşanabiliyor.

Tokat Reşadiye

Tokat Reşadiye

Reşadiye’nin adını ilk kez, üniversite eğitimim de, uzun süre aynı sırayı paylaştığım arkadaşımdan duymuştum, kendisi Reşadiyeliydi. Özellikle, bu  yöreye yakın yerlere giderseniz veya bulunursanız, kaplıca için mutlaka zaman ayırmalısınız.

ULAŞIM

Reşadiye, il merkezi olan Tokat şehrine: 90 km. uzaklıktadır. Reşadiye-Giresun/Şebinkarahisar arası uzaklık: 291 km.

Reşadiye-Ordu/Fatsa arası uzaklık: 269 km.

TARİHİ

İlçe, 1906 yılında, Sivas Valisi Reşit Akif Paşa talimatıyla kurulmuştur. Antik dönemleri incelendiğinde ise, eski ilçe merkezinin: İsfender Kalesi denilen, Uluköy ve Keçiköy arasındaki tepede, yani “Kaledüzü” bölgesinde olduğu anlaşılmıştır.

İskefsir şehri: 1664 yıllarında Erzurum’a bağlı iken, daha sonraki dönemlerde, Sivas şehrine bağlanır. 1906 yılında ise, bugünkü yerinde, yeni bir ilçe olarak kurulur ve İskefsir olan ismi: Sultan Mehmet  Reşat’ın adına ithafen “Reşadiye” olur. Cumhuriyet sonrasındaki yapılaşmada ise, Tokat iline bağlanır.

1939 yılında, yörede büyük bir deprem olur. Bu dönemde ahşap olarak yapılan binalar, daha sonraki yıllarda, betonarme-karkas olarak yenilenir.

Tokat Reşadiye

GENEL

İlçenin, denizden yüksekliği: 450 metredir. Bu yüzden, ilçe merkezi, kışın pek kar tutmaz. Doğu Karadeniz bölgesinde yer almaktadır.

İklim şartları değerlendirildiğinde: yörede, Karadeniz ve İç Anadolu iklimlerinin, birlikte hüküm sürdükleri görülür. Buna göre: yazları sıcak ve kurak, kışları ise bol yağışlı geçer. İlçe merkezi: yerleşim yeri olarak, iki vadi arasında, Kelkit ırmağı üzerinde kurulmuştur.

Ekonomik faaliyetlerin temelinde: hayvancılık vardır.

GEZİLECEK YERLER

Tokat Reşadiye Zinav gölü

ZİNAV GÖLÜ

İlçe merkezinin kuzeyinde, 13 km. uzaklıktadır. Bu yolun, sadece 2 km. lik bölümü, stabilizedir. Göl bölgesinin denizden yüksekliği: 750 metredir.

Orman İşletmelerine bağlı, ormanlık bir alanda bulunuyor. Ormanlık alan, koruma altına alınmıştır. Ayrıca: Orman Bakanlığınca yaptırılan bir konuk evi bulunuyor.

Bunun dışında ise: göl çevresi düzenlenerek, yol yapılmış, bu yol: koşu ve yürüyüş parkuru durumuna getirilmiştir. Çeşitli yerlere ise, masalar, çeşmeler, ızgaralar ve çocuklar için oyun alanları yapılarak, burası tam anlamıyla bir mesire yeri haline getirilmiştir. 1993 yılında, Orman Bakanlığı tarafından “Milli Park” kapsamına alınmıştır.

Göl: bir dere ve birkaç küçük su ile besleniyor. Ortalama: 1.5 km. karelik bir alanı kapsıyor. Ortalama derinlik: 10-15 metredir. Kenarlarında bataklık bulunmamaktadır.

Tokat Reşadiye Kaplıca

KAPLICA

İlçe merkezindedir.

Reşadiye Belediyesi tarafından işletilmektedir. Buradaki suyun şifa verdiği hastalıklar şunlardır: romatizmal, sinir ağrıları, nefrit, kireçlenme, kırık-çıkık, cilt ve kadın hastalıklarıdır. Suyun sıcaklığı: 48 derecedir. İçeriğinde: sodyum bikarbonat, klor, karbondioksit bulunmaktadır.

Suyun bünyesinde, radon gazı yoktur ve bu özelliği ile, ülkemizde tektir. Burada: halen Belediye tarafından işletilen: 3 yıldızlı konfor sunulan bir konaklama tesisi bulunuyor. Bu tesiste: 124 kişi kapasiteli, 52 oda bulunuyor.

Burada, benim duyduğum ve mutlaka sizlere aktarmak istediğim bir durum var. Olur da, buraya yolunuz düşerse, sakın kaplıca suyunu içmeyin. Çünkü: suyun içeriğinde, normal düzeylerin üzerinde, arsenik bulunuyor. Yani, içildiğinde mutlaka vücuda zarar verecek bir seviyede. Suyun içilmesi kesinlikle yasak. Son olarak, bu kaplıcanın sularının: özellikle “bel” ağrılarına iyi geldiği söyleniyor.

KIZIL MAĞARA

Demirciler köyü yakınlarında, halk tarafından “Meryem Ana Yolu” olarak bilinen yol üzerindedir. Köye, yaklaşık 700 metre uzaklıktadır. Dıştan görünümü: piramit şeklindedir.

Mağara hakkında, yöre insanının anlattıklarına göre: bölgede yaşayan kral, savaş zamanlarında, düşmandan korunmak için bu mağaralara saklanırmış. Savaş olmayan dönemlerde ise, aynı kralın kızı, bu mağaralarda “gergef” işlermiş. (Gergef ne diye merak edenleriniz olabilir, kasnak üzerine takılan beze, renkli ipliklerle yapılan bir tür işleme)

Şebinkarahisar tanıtımı.

Fatsa tanıtımı.

Tokat tanıtımı.