Manisa Akhisar

Manisa Akhisar

Antik Akhisar, günümüzde, hemen hemen tümüyle, binalar ve modern kent sokakları ile örtülmüş. Ancak, eski dönemlere ait kalıntılar, hala görülebiliyor. Birçok sokak köşelerinde: antik taş görmek mümkün.

Manisa Akhisar

ULAŞIM

İzmir-İstanbul karayolu üzerindedir. İl merkezi, Manisa’ya uzaklık: 52 km. dir. İzmir-Akhisar arasındaki uzaklık ise: 86 km. dir. Akhisar-İstanbul arasındaki uzaklık: 470 km. Akhisar-Bandırma arasındaki uzaklık; 190 km.

Akhisar’da, demiryolu ulaşımı da bulunmaktadır. Şöyle ki, Bandırma-İzmir demiryolu, ilçeden geçer.

Manisa Akhisar

TARİH

MÖ.14.yüzyılda, Amazon kadın savaşçılarının bir kolunun, Lidya bölgesine kadar geldiği ve kraliçeleri Myrine tarafından, Akhisar-Dikili arasında bazı yerleşim yerleri kurulduğu ve bunlardan bir tanesinin de, kendi adını verdiği ve Akhisar olduğu söylenmektedir.

Yani, Akhisar’ın ilk kuruluşu, Amazon savaşçıları tarafından, ve MÖ.14 yüzyıla kadar gitmektedir. Bu kurulan yerleşim yeri:; MÖ.24 yılında, yani aradan 1300 yıl geçtikten sonra, bir deprem sonucu yıkılmış. Yıkıldığı anda, kasabanın ismi: Tyatirin. Kasabanın daha  sonraki dönemlerdeki isimleri: Polonya, Ohipko, Semiramis.

Evet, Lidyalılar zamanında: Senatosu ve kalabalık nüfusu ve zenginliğiyle, burası, önemli bir şehir olarak öne çıkar.

Muhtemelen Lidya döneminde kurulmuş olan Thyatira, Anitoküs’ün yenilgiye uğramasından sonra: Selevküslerin eline geçmiş ve daha sonra Bergama krallığının bir parçası olmuştur. Roma egemenliği sırasında, Hıristiyanlık buraya yayılmış ve Hıristiyanlığın ilk çağlarına ait, Ege bölgesinde bulunan, 7 kiliseden biri burada yapılmıştır.

Bizans döneminde: İmparator Konstantin tarafından, Gölmarmara’ya sürülen Tyeder: Akhisar’in günümüzdeki istasyonu ile hastane arasındaki bölüme bir kale yaptırır. Bunun üzerine, şehrin ismi: Aspro-kastro olur. Yani: Aspro (ak) ve kastro (hisar) anlamına gelmektedir.

1307 yılında, şehir Türklerin egemenliğine girince, şehrin ismi: Akhisar olarak değiştirilir.

1919-1922 yılları arasında: Yunan işgali görülür. 6 Eylül 1922 tarihinde ise, düşman işgalinden kurtarılır. Şehri terk eden Rum ve Ermenilerin yerine, Rumeli Türkleri ve Yugoslavya’dan gelen Türk göçmenler yerleştirilir.

Manisa Akhisar

GENEL

Akhisar ilçesinin üzerinde bulunduğu, antik Thyaterira kenti: geçmişte, erken bronz dönemlerine kadar inen bir maziye sahiptir. Antik çağda, burası önemli bir dokumacılık merkezi olarak öne çıkıyor. Ayrıca: yöredeki başlıca merkezlere ulaşımı sağlayan yollar, burada kesişmektedir.

Bu nedenle: askeri ve ticari açıdan büyük önemi bulunmaktadır.

Türkiye’nin büyüklük açısından, ilk 10 ilçesi içindedir. Ancak, İlçe olmasına rağmen, 81 ilin, en az 50 tanesinden daha büyüktür. Bağlı köy merkezi bakımından, Balıkesir il merkezinden sonra, en fazla köye sahip yerleşim yeridir.

İlçe, kendi adını taşıyan bir ovanın ortasında kurulmuştur. İlçe sınırlarında, en yüksek yer, 1224 metre rakımlı, Sıdan dağıdır. İlçe merkezinin denizden yüksekliği ise, 94 metredir.

Akhisar ovasının en önemli akarsuyu: antik dönemde “Hyllos” ya da “Phryrgos” çayı denilen Kum çayıdır. Gediz nehriyle birleşir.

İlçede, tek kültürel etkinlik “Çağlak Festivali” adı altında, her yıl Mayıs ayında yapılmaktadır. Akhisar denilince, burada yapılan Faytonlarda öne çıkıyor.

Akhisar ekonomisinin temeli: tütündür. Tütün, Akhisar ile özdeşmiştir. Fakat son yıllarda, zeytin de öne çıkmaya başlamıştır. Özellikle, son 15 yılda, zeytin alanlarında büyük artış olmuştur. Zeytin çeşitlerinden, sofralık zeytin yetiştirilmektedir.

Yeşil zeytin üretiminde Türkiye’nin toplam üretiminin % 70 ve siyah zeytin olarak ise, Türkiye üretiminin % 20 lik kısmı burada üretilmektedir. Tüm bunların yanında: İlçede, Manisa Celal Bayar Üniversitesine bağlı olarak, Zeytincilik Meslek Yüksek Okulu var. Bu okul, zeytincilik sektöründe kalifiye eleman ihtiyacını karşılamaktadır.

İlçenin turistik özellikleri değerlendirildiğinde: halen Akhisar Devlet Hastanesinin bulunduğu höyükte: MÖ.3000 yıllarından kalma mezar ve çanak-çömlek bulunmuştur. Antik kent olan Thyateira: bugünkü modern kentin altında kalmıştır.

Manisa Akhisar

KONAKLAMA

Öğretmenevi, 27 yatak kapasitelidir.

NE YENİR

Akhisar’ın köftesi meşhur. Evet, merkezde, mutlaka bu köftelerden tadın. Köfte yanında, muhteşem paça çorbasından da tadabilirsiniz. İstanbul’dan güneye giden yolcuların tümü, genelde köfte yemek için buraya uğrarlar.

NE SATIN ALINIR

Buradan: minyatür at arabası satın alabilirsiniz. Bu şirin objeler, gerek kendiniz ve gerekse yakınlarınız için hediyelik. Bunun dışında; Çarşamba, Cuma ve Pazar günleri kurulan Pazar yerlerini de ziyaret edebilirsiniz.

GEZİLECEK YERLER

Manisa Akhisar Tepe Mezarı

TEPE MEZARI

Bu tepe üzerinde yapılan araştırmalar sonucu bulunan kalıntılardan: buradaki ilk yerleşimin, MÖ.9000 yılına kadar uzandığını ortaya koymaktadır. Burada, bir zamanlar: Thyateira antik kentinin tapınağı bulunuyormuş.

Manisa Akhisar Tepe Mezarı

1969-1971 yılları arasında, burada kazılar yapılmış. Bu kazılarda: kuzey yönünde, bir  dikdörtgen Roma binasının duvarları ortaya çıkarılmış. Yaklaşık 40 metre boyutları ile güney yönüne 10 metre ilerliyor. Ayrıca: yine Roma dönemine ait sütunlu bir cadde ve çeşitli mimari parçalar ile sikkeler bulunmuş.

Manisa Akhisar Tepe Mezarı

Evet, bu küçük tepe, Dünya Savaşından bu yana, İlçenin devlet hastanesine ev sahipliği yapıyor. Hastanenin bahçesinde, günümüzde bir lahit ve Helenistik tablet görülebiliyor.

ULU CAMİİ

Eski bir kiliseden çevrilmiştir. Yapım tarihi bilinmemektedir. Güney tarafı: antik yapının duvarlarından ve kemerli kısımlarından oluşmaktadır. Doğu ve Batı duvarları: Türk stiline uygun olarak: kısmen onarım ve ilaveler görmüştür. Cami haziresinde, Osmanlı-Türk mezar taşları işçiliğinin güzel örnekleri görülüyor.

PAŞA CAMİİ VE HAMAMI

İlçe merkezinde, 1469 yılında, Sarı Ahmet Paşa adına yaptırılmıştır. Caminin, diğer camilerden farklı olarak, bir sağ ve diğeri sol tarafta, iki namazgahı vardır. Doğu ve batı cephelerindeki pencerelerin yarı saydam renkli camları, Türkiye’nin ilk cam fabrikasının üretimidir.

ÇAĞLAK DERESİ

İl merkezine 56 km. uzaklıkta olup, Akhisar ilçesinin kuzeydoğusunda, Kargı köyü yakınlarındadır. Çağlak deresinin geçtiği çam ve zeytin ağaçlarıyla kaplı bir mesire yeridir. Her yıl, Mayıs ayının ilk ya da ikinci haftasında, burada Çağlak Festivali yapılıyor.

SÜLEYMAN ÇAMLIĞI

Akhisar-Kırkağaç kara yolunun, 12.km.de, Süleyman Kasabası yakınlarındadır. Zengin orman örtüsüne sahip, içme suyu ve tuvaletleri bulunan, güzel bir piknik alanıdır.

ATALİA (SELÇİKLİ)

Akhisar’ın kuzey batısında, Selçikli köyü yakınlarındadır. Şehrin: MÖ.261 yılında kurulmuştur. Adı: Helenistik orijinini göstermektedir. Pergamon krallarından Eummenes I. Tarafından kurulmuştur.

HERMOKAPELİA (BÜKNÜŞ)

Akhisar’ın batısında, bugünkü Büknüş’ün bulunduğu yerde kurulmuştur. Roma döneminde, idari yargı yönünden Pergamon’a bağlıdır. Ama, nispeten büyük bir kent konumundadır. Burada: İmparator Sempimus Severus, Germenicus Constantius ve oğullarına adanmış heykeller bulunmuştur.

HİEREKOMEİ (BEYOBA)

Beyoba kasabasının hemen güneyinde kurulmuştur. Artemis-Persika Tapınağıyla ünlüdür. İlk adı: Hierakome (kutsal köy) iken, Roma imparatorlarından Augustus yönetimi sırasında, Hierokaisereia (Kaisarın kutsal kenti) adını almıştır. Kent: MÖ.1.yüzyılda, kendi parasını basacak kadar önem kazanır.

MECİDİYE KASABASI

İdeal bir piknik yeridir. Buradaki tepede, büyük olasılıkla Helenistik dönemden kalma, bir kale kalıntısı bulunuyor.

ŞAHANKAYA

Akhisar-Gördes arasında kalan bir bölgede bulunuyor. 1000 metre yükseklikteki görkemli kaya parçası, tüm bölgeye egemen bir ilk çağ kalesini barındırıyor. Ama, buraya çıkış son derece güç. Bu kaya, özellikle dağcılar açısından önemli bir spor alanı. Buraya: ünlü gezgin Evliya Çelebi, çıkmış.

Manisa tanıtımı.

 

Manisa Selendi

Manisa Selendi

Selendi: Ankara-İzmir karayoluna 16 km. uzaklıktadır. Selendi-Simav arası uzaklık: 56 km. Selendi-Demirci arası uzaklık: 60 km. Selendi-Uşak arası uzaklık: 77 km. Selendi-Salihli arası uzaklık: 86 km. Selendi-Kula arası uzaklık: 38 km. dir. Selendi ilçesinin il merkezi olan Manisa’ya uzaklığı ise: 158 km. dir.

Manisa Selendi

GENEL

Manisa Selendi; Selendi, Gediz ırmağına dökülen Selendi çayı kenarında kurulmuştur. İlçenin adı: Karaselendi köyü yakınlarındaki kalıntıların antik dönemdeki ismi olan “Slendos” dan esinlenerek, Selendi olarak geçmektedir. Zaten: 1282 yılına kadar, buranın ismi, “Slondos” olarak bilinmektedir.

Selendi bitki örtüsü bakımından, büyük zenginlikleri olan bir yöredir. Ancak, eski dönemlerde burada rastlanan sık ormanlık alanlar, zamanla hayvancılık ve tarla açma bahanesiyle, yok edilmiştir. Özellikle, yörede keçi üretiminin yaygın olması mevcut bitki örtüsünün ve ormanların yok olmasında çok etkilidir.

Ancak, bazı köylerde, ormanı yok edici olarak bilinen keçi üretimi yasaklanmıştır. Bunun sonucunda, kırsal kesimde, kümes ve besi hayvancılığı yapılmasına başlanmıştır. Ayrıca, İlçede üretilen, Amerikan tipi küçük yapraklı tütünler çok değerlidir. İlçe merkezindeki pazarda, bolca tütün satılır. Kiloyla, gramla tütün satın alabilirsiniz. Hatta, satıcılardan biri, hemen tütün sarıp size uzatır ve beğenip beğenmediğinizi sorar.

İlçe merkezi: 400 metre yüksekliktedir. Ancak, bu merkezi çukurluğun hemen çevresinde, azami yüksekliği 1500 metrelere varan sıra dağlar bulunmaktadır. İlçe sınırları içinde doğan ve ilerleyen Selendi çayı, Gediz nehrine en çok su taşıyan akarsu durumundadır. Özellikle, kış aylarında Selendi çayı taşarak, çevresindeki konutlara zarar vermektedir.

Bölgenin iklimine gelince, burada ılıman Akdeniz iklimi hakimdir. Uzun süreli soğuk hava etkili olmaz. İlçe merkezine, yılda yalnızca bir-iki kez kar düşer. Yazları ise, sıcak ve kurak bir iklim hakim olur. En sıcak aylar: Temmuz ve Ağustos.

Selendi’nin tüm özelliklerinden söz etmek gerektiğinde, unutulmaması gereken bir şey daha var. İlk Türk butik şarabı burada üretiliyor. Bu üretilen şarabın en büyük özelliği: kükürt dioksit oranının en düşük seviyede olması. Bu özelliği, içildiğinde ertesi günü baş ağrısı yaratmaması.

Önce bir hobi olarak düşünülen, ancak daha sonra harika şaraplar üretilen bir ortam var. O kadar özenle çalışıyorlarmış ki, üzümleri daha taze iken sıkabilmek için, Türkiye’de pek yaygın olmayan şato tipi ekim yapmışlar. Yani, ev, bağın kenarında değil, tam ortasında. Az üzüm, yüksek kalite yakalamaya çalışıyorlarmış. Değişik ve güzel bir tat. Meraklısının ilgisini çekiyor. Tekel bayilerinde bulunmayan bu şarap, bazen büyük marketlerde satışa sunuluyormuş. İçecek denilince, Kula Maden Suları da, Selendi ilçesi sınırları içinde üretiliyormuş. Ayrıca: dr’s Selendi adında, içimi çok hoş bir maden suyu daha var.

EL SANATLARI VE DOKUMACILIK

Manisa Selendi: Yörede, el sanatları ve dokumacılığın tarihi önemi vardır. Bölgede: 450-500 yıllık dokuma eserlerin muhafaza edildiği ve korunduğu görülmektedir. Bölgede, fabrika kurulmadığı için: günümüzde, az da olsa el dokumaları, hali, kilim, çul, torba, kuşak, heybe dokumacılığı sürdürülmektedir. İlçede halk genellikle: Kızılkeçili, Karakeçili, Gacar aşiretlerinin bulunduğu Yörük geleneklerinin yaşatıldığı yerlerde, halı ve kilim dokumacılığı sürdürülmektedir. Yörükler, kendi yaşantılarını ve geleneklerini, halı ve kilim desenleri üzerine yansıtırlar.

 

TARİHİ

Bölgede, bilinen ilk yerleşimin, MÖ.7.yüzyılda, Lidyalılar tarafından yürütüldüğü bilinmektedir. Slendos olarak isimlendirilen Lidya şehri, Lidya devletinin başkenti Sard şehrine bağlıydı. Ancak, Lidya Devletinin, MÖ.7.yüzyıl sonlarında, Persler tarafından istilaya uğramasından, bu şehirde etkilenir ve Sart şehri gibi, Slendos şehri de, talan edilir. Bu tarihten sonra, bölgede ve Slendos şehrinde, Pers egemenliği görülür.

Takip eden süreçte: Makedonya Kralı Büyük İskender, Pers kralı 2.Darius’u yenince, MÖ.332 yılında, Slendos şehri ve çevresi, Büyük İskender’in hakimiyeti altına girer. Daha sonra ise, Bizanslılar bölgede egemen olurlar. MS.1282 yılına kadar, Bizanslıların hükümranlığı devam eder. Aynı yıl, yani 1282 yılında, Germiyan oğlu Ali Şir bey, Selendi ve çevresini Bizanslılardan alır. Yıldırım Beyazıt döneminde ise, bölge, Osmanlıların egemenliğine girer.

1918 yılında, tüm çevrede olduğu gibi, burada da düşman istilası görülür. 4 yıllık mücadele sonucu, 3 Eylül 1922 tarihinde, düşman işgali sona erdirilir. 1954 yılında, İlçe haline getirilir. Manisa ilinin en küçük ilçelerindendir.

Bu arada, güncel bir olaydan söz etmeden de olmaz. 2010 yılı içinde, ilçe merkezinde, romanlar ile yerli halk arasında çatışmalar çıkmış ve bunun üzerine, romanlar ilçe sınırlarını terk etmek zorunda kalmışlardır.

Yani: Selendililer, yerleşim yerlerinde, başka milletten insanları linç edebiliyorlar, onları topraklarından sürebiliyorlar. Kendilerine bunun sebebi sorulduğunda ise: “romanların: tefecilik, çetecilik, mafyacılık yaptığını, o yüzden kovduklarını” söylüyorlar.

 

CİRİT

Bu küçük ilçenin, ilginçtir, cirit takımı var ve bu takım Türkiye Şampiyonu. Özellikle, Erzurum ekibinin en büyük rakibidir. İlçede, 3 Eylül kurtuluş günü şenlikleri bünyesinde “kültür ve cirit festivali” düzenleniyor. Bu festivalde, cirit oyunları da büyük ilgi çekiyor.

 

NE YENİR

Tarhana, höşmerim, keşkek ve yufkası meşhurdur.

 

GEZİLECEK YERLERİ

KARASELENDİ KÖYÜ

İlçe merkezine 4 km. uzaklıktadır. Merkez ilçedeki mahallelere çok yakındır.

Bu köyün yerleşim alanının geçmişi, Bizans dönemine dayanmaktadır. Köy merkezinde ve çevresinde, bol miktarda Bizans ve özellikle Lidya dönemine ait madeni paralar ve şamdanlıklar bulunmuştur.

Bizans döneminden öncede, köy merkezinde yerleşim kalıntıları bulunmuştur. Şöyle ki, burası Lidya döneminden itibaren yerleşim yeri olarak kullanılmıştır. “Selendos” adı ile anılmaktadır. Resmi kazılar yapılmamış olup, kazı yapıldığında, hala, Lidyalılar dönemine ait tarihi kalıntılar ortaya çıkmaktadır.

Lidyalılar, MÖ.7’nci yüzyılda, burada ilk yerleşimi kurmuşlardır. Ancak bu kurulan şehir, yani Slendos şehri: Lidyalıların başkenti “Sard”a bağlı olarak varlığını sürdürmüştür. Tarihi süreç içinde: Lidya devletinin, MÖ.7’nci yüzyılda, Pers kralı Kross’un baskınına uğraması sonucu, Sart şehriyle birlikte, Slendos şehri de, büyük yıkıma uğramıştır.

Evet, çoğu tarihi bölgemizde olduğu gibi, burası da, define avcıları ve kaçakçılar tarafından talan edilmiştir. Günümüzde: burada geçmiş dönemdeki Bizans uygarlığına ait yalnızca birkaç kalıntı görülmektedir. Bunlar: bir taş anıt, dikili taş ve birkaç mağara.

Bunun dışında, bölgede rastlantılar sonucu bulunan eserler: çevre Müzelerine gönderilmiştir.

KINIK KÖYÜ PİKNİK ALANI

Burası, Selendi ilçesinin güneyinde ve ilçe merkezine 7 km. uzaklıktadır. Kurtuluş savaşında, bu mevkide, şiddetli çatışmalar yapılır. Burası, ilçenin, tek dinlenme ve eğlence alanıdır. Bol ağaçlı, temiz ve sakin bir havası bulunmaktadır.

Simav tanıtımı.

Demirci tanıtımı.

Salihli tanıtımı.

Manisa tanıtımı.

 

Manisa Kula

Manisa Kula


Kula ile ilgili herhangi bir kurumsal kaynak incelendiğinde “Yanık ülke” gibi bir cümle karşınıza çıktığında elbette şaşıracaksınız. Ancak antik dönemde, buradaki volkanik dağ ve tepeler gayet bolmuş ve bunlar zaman zaman lavlar püskürterek, bulundukları bölgedeki doğayı yoğun olarak etkilemişler ve antik dönem insanları, bu durumu, bu bölgeyi “Yanık Ülke” olarak betimlemişler.

Evet, Kula, ilginç ve tarihi özellikleri yoğun olan bir yer. Buralara yakın geçerken mutlaka zaman ayırın ve Kula bölgesinin tarihi, doğal ve jeolojik güzelliklerini mutlaka görün diye öneriyorum.

Manisa Kula

ULAŞIM

Kula, bağlı bulunduğu Manisa il merkezine, 118 km uzaklıktadır. Kula-İzmir arasındaki uzaklık ise, 147 km. dir. Kula-İstanbul arasındaki uzaklık: 580 km. Kula-Ankara arasındaki uzaklık: 450 km. Kula-Balıkesir arasındaki uzaklık: 194 km. Kula-Aydın arasındaki uzaklık: 191 km. Kula-Kütahya arasındaki uzaklık: 188 km. Kula-Denizli arasındaki uzaklık: 120 km. Kula-Uşak arasındaki uzaklık: 75 km. dir.

Gerek arazi durumu ve gerekse topografik özellikler nedeniyle, bölgede ulaşım oldukça gelişmiştir. Yörenin en önemli transit yollarından olan İzmir-Ankara karayolu, buradan geçmektedir. İlginizi çekerse, otoyol boyunca, geniş volkanik alanları ve siyah lav tabakalarını uzaktan görebilirsiniz.

Manisa Kula

TARİHİ

Antik dönemde, yöredeki volkanik bölgeye “Katakekaumene” yani “Yanık, yanmış arazi” ismi verilmiştir. Bu isim: antik dönem yazarlarının eserlerinde görülmektedir. Özellikle: MS. 17 yılında, bölgede büyük bir deprem olduğu ve volkanik Katakekaumene bölgesini tamamen yok ettiği bilinmektedir.

Katakekaumene bölgesindeki: Maionia ve Kollyda şehirleri: Perslerin Suşa şehri ve Lidyalıların Sardeis şehri arasında uzanan ve dünyanın ilk ticaret yolu olarak kabul edilen “Kral Yolu” üzerindedir. Bölgenin diğer şehirleri ise: Thermai Theseos, Tabala ve Satala şehirleridir. Ayrıca, yine Gediz ırmağı kıyısında, çok sayıda antik yerleşim alanı kurulmuştur.

Bölge: 7 ile 11’nci yüzyıllar arasında Bizans idaresindedir. Bu dönemdeki ismi “Opsikion” dur. Daha sonraki süreçte, Germiyanoğulları Beyliği görülür. Süleyman Şah: kızı Devlet Hatun’u, Osmanlı Sultanı Yıldırım Beyazıt ile evlendirmiş ve çeyiz hediyesi olarak da, Kütahya-Tavşanlı-Simav ve Emet yörelerini, Osmanlılara vererek, kendisi Kula kasabasına çekilerek burayı Beyliğinin başkenti olarak ilan etmiştir.

1915 yılında, bölgede Yunan işgali görülür. 1922 yılında ise işgal sona erdirilir.
Peki, yörenin “Kula” isminin kaynağı nereden gelmektedir? Söylentilere göre: “ antik dönemde, Sardes bölgesi kralı Giges, hasta kızını iyileşeceğini umarak, burada yaptırdığı bir kuleye yaşamaya gönderir. Yerleşim, bu kulenin bulunduğu alanın çevresinde gelişir ve zamanla “kule” ismi değişerek, yöreye “kula” denildiği söylenmektedir.

GENEL

İlçe, Ege bölgesini İç Batı Anadolu bölgesine bağlayan İzmir-Ankara kara yolu üzerindedir. Bu durum, ilçenin gelişmesinde en büyük etkenlerden biridir.

Çevresi: tepelerle çevrili ve ortada çanak şeklindeki volkanik bir arazi üzerinde kurulmuştur.

Yörenin deniz seviyesinden yüksekliği: 720 metredir. İklim özellikleri bakımından, Akdeniz iklimi ve Karasal iklim özellikleri görülür ve bunlara bağlı olarak: genellikle yağışlı ve ılıman hava özellikleri hakimdir. Yani, Ege bölgesinde olmanıza rağmen, buranın soğuğu sizi üşütür.

Yöre insanı, ticaret konusunda oldukça başarılıdır. Hatta, Kulalıların ticarete çok yatkın olmaları, gerek ülke çapında ve gerekse çevredeki insanların da ilgisini çekmiştir. İlçe merkezindeki hiçbir alışveriş mekanında etiket göremezsiniz, her şey pazarlığa tabiidir.

Bölgenin en önemli akarsuyu: Gediz ırmağıdır. Irmak, ilçe merkezinin 12 km kuzeyinden geçer.

YUNUS EMRE ANMA ŞENLİKLERİ

Her yıl, Eylül ayının birinci haftası içinde, Belediye Başkanlığı tarafından düzenlenmektedir.

BAĞDATLI SULTAN ALEVİ KÜLTÜRÜNÜ TANITMA VE KÜLTÜR ŞENLİKLERİ

Her yıl, Ekim ayının ikinci haftasında, Encekler Köyü Muhtarlığı tarafından düzenlenmektedir.

NE YENİR-NE İÇİLİR

Kula ilçesine yolunuz düşerse: mutlaka “kula güveci” yemelisiniz. Kuzu eti, biber, tereyağı ve domates ile yapılan bu yöresel lezzeti, mutlaka tatmanızı öneririm. Bir de, kula şekerli pidesi tatmanızı öneriyorum. Çifte kavrulmuş tahin, toz şeker ve hamur ile yapılan pide, ilgi çekiyor. Son bir not, buraya yolunuz düşerse, mutlaka “höşmerim” yemelisiniz. Leblebi tatmayı da unutmayın sakın. Çünkü buranın leblebisi de çok meşhurdur.

NE SATIN ALINIR

Kula yöresindeki yöresel el sanatları hakkında sizlere kısa bilgi vermek istiyorum. Bu el sanatı ürünlerini, ilçe merkezinde özellikle Tarihi çarşıda bulup, satın alabilirsiniz. Bunlardan ayrıntılı olarak söz edeceğim, ama bunların hiçbirisi ilginizi çekmez ise, Kula yöresinden, yine buraya has ve özel “Kula battaniyesi” satın alabilirsiniz.

HALICILIK

Kula yöresinde, ilk halı örnekleri: 17’nci yüzyılda görülmektedir. 18 ve 19’ncu yüzyılda ise, yörede halıcılıkta en güzel örnekler verilmiştir. 19’ncu yüzyıldan sonra, halılarda, sentetik boya kullanılmaya başlanmış ve desenler yozlaşmıştır.
Yörede dokunan halılar, genellikle “seccade” tarzındadır. Ana renk: sarı ve mavi tonlarıdır. Halılar: desenlerine göre: Çubuklu, Manzaralı, Kömürcü gibi isimlerle anılır.

KEÇECİLİK

Keçecilik, Orta Asya’dan bu yana, Türk kültürünün vazgeçilmez geleneklerinden biridir. Keçeden: yaygı, kepenek ve koşum takımları yapılmış olsa da günümüzde, burada genellikle hediyelik eşyalara yönelik keçe üretimi, ilçe içinde birkaç atölyede sürdürülmektedir.

BAKIRCILIK

İlçe merkezinde, hediyelik ve süs eşyası olarak bakır kap üretimi sürdürülmektedir.

KONAKLAMA

Öğretmenevi Dört Eylül İlköğretim Okulu 236-8161257

GEZİLECEK YERLER

TARİHİ ÇARŞI

İlçe merkezinde, geleneksel el sanatlarının günümüzde de sürdürüldüğü bu tarihi çarşıyı mutlaka gezmelisiniz.

KULA EVLERİ

İlçe merkezinde, sivil Osmanlı mimarisinin, 18 ve 19’ncu yüzyıllara tarihlenen evleri, açık hava müzesi gibi görülmeye değerdir. Dar sokaklarda sıralanmış evlerde, genellikle ahşap malzemeler kullanılmıştır.

Kapı, pencere, tavan ve davlumbaz bölümlerinde, ahşap unsurlarda zarif işçilik örnekleri görebilirsiniz. Eski Türk evlerinden, Zebunlar konağı: Anemon otelleri tarafından butik olarak kullanılmak üzere restore edilmiştir. Burası öyle güzel restore edilmiştir ki, misafirler yıllar öncesinin yaşamını hissedebiliyorlar.

KENAN EVREN ETNOĞRAFYA MÜZESİ

Ülkemizin 7’nci Cumhurbaşkanı Kenan Evren’in ilçe merkezinde doğduğu ev: kamulaştırılmış ve Etnografya Müzesi olarak düzenlenerek ziyarete açılmıştır. Eski bir Rum evidir.
Kula Belediye Başkanlığı tarafından işletilmekte ve rezervasyon ile ziyaretçi alınmaktadır.

Manisa Kula Kurşunlu Camisi

KURŞUNLU CAMİSİ

1496 yılında, Saruhanoğullarından Seyfettin Hoca tarafından yaptırılmış; 1780 yılında onarım geçirmiştir. İlçe merkezinde, çarşı içinde, kendi ismi ile anılan meydanda, alçak bir duvarla çevrili avludadır. Mimari olarak, Selçuklu tarzı hakimdir. Yapıda: kesme taş ve tuğla kullanılmıştır. Özellikle, kalem işi süslemeler ilgi çekmektedir. Bu süslemelerin, 1780 yılından kaldığı düşünülmektedir.

MERYEM ANA KİLİSESİ

İlçe merkezinde, Rumlardan kalan 3 kilise olmasına rağmen, bunlardan 2 tanesi günümüze kadar ayakta gelebilmiştir. Meryem Ana kilisesi, Zaferiye mahallesindedir. 1837 yılında inşa edildiği bilinen kilise yapısı, günümüzde boş olarak bulunmaktadır. Dış duvarları sağlamdır ve restorasyon çalışmaları sürdürülmektedir.

Manisa Kula Tabduk Emre Türbesi

TABDUK EMRE TÜRBESİ

İlçe merkezine bağlı, Emre köyündedir. Türbe, mimari özellikleri bakımından, il merkezindeki Saruhanbey türbesiyle büyük benzerlik göstermektedir. Türbe kapısının hemen önünde, mezar taşında “balta” tasviri bulunan mezarın ise, ünlü “Yunus Emre” ye ait olduğuna inanılmaktadır.

Bu özelliği nedeniyle, türbe ve mezar her yıl yoğun ziyaretçi akımına sahne olmaktadır. Ancak, yine de Yunus Emre’nin nerede ve ne zaman öldüğü tam olarak bilinmemektedir.

Köyde, bu türbe dışında, yine eski dönemlere tarihlenen çeşme, hamam ve medrese kalıntıları görülmektedir.

Burada: Yunus Emre ile hocası Taptuk Emre arasında geçtiği söylenen bir diyalogdan söz etmek istiyorum. Yunus Emre: Taptuk Emre dergahında, kendisine verilen dergaha odun getirme hizmetini aksaksız yürütmektedir. Ama, her getirdiği odun “dümdüz” dür ve bu durum, Taptuk Emre’nin dikkatini çeker ve kendisine sorar.

-Yunus, hepsi böyle mi bu odunların, hepsi dümdüz” Yunus cevap verir.
-Hepsi öyle Sultanım.
-Hiç eğrisi yok mu.
-Yok Sultanım.
-Bunca yıldır, dağda hiç eğri oduna rastlamadın mı? Bu soru üzerine, Yunus şu anlamlı cevabı verir.
– Sultanım, biliniz ki, sizin kapınızdan, hiçbir eğrilik içeri giremez, hatta odun olsa bile……

PERİ BACALARI

Kula-Ankara kara yolu üzerindeki Gediz köprüsünden sapılarak, 18 km uzaklıktaki, Burgaz bölgesinde, Gediz ırmağının hemen üst kısmında: peri bacası görünümlü doğal oluşumlar var. Bunlar: tarihi süreç içinde, ısı, yağmur, rüzgar ve erozyon ile oluşmuştur. Gediz vadisi içinde, ilginç ve güzel bir görünüm var, mutlaka görmelisiniz.

Manisa Kula Divlit Yanardağı

DİVLİT YANARDAĞI

Burada, lav akıntılarını görebilirsiniz. Lavlar, vadi içindeki eski çökeltiler üzerinde akarak, kilometrelerce yol almışlardır. Üzerlerinde bitki örtüsü bulunmamaktadır. Bu nedenle: sert ve sivri şekillerinden dolayı, halk arasında “divlit” olarak isimlendirilerek, diğer volkanik yerlerden ayrılmıştır. Lavlar, yaklaşık 60 km. karelik bir alana yayılmıştır.

Koyu siyah renkleriyle ilgi çekmektedir. Bazı yerlerde, lav şelaleleri oluşturularak, vadilerin aşıldığı görülmekte ve bütün vadilerin girintilerine sokulmuştur. Bazı lavların altında ise, gazlar nedeniyle, lav tünelleri oluşmuştur. Hatta: antik dönem öncesinde, insanların, bu bölgede bulunan bazı yerlere yerleştikleri bilinmektedir ki, bu bölgede, kraterler arasında bazı eski ilkel yapı ve eşya kalıntıları bulunmuştur.

Divit Tepe konisinin hemen yanında: “ilkel insan ayak izleri” de görülmektedir. Bu izlerin oluşum şekli olarak şöyle denilmektedir: “bölgedeki en yeni volkanik koni olan Divlit Tepe, yaklaşık 2000 yıl ince, ince taneli kül ve tüfler püskürtmüş ve daha sonra sönmüştür.

Çevreye saçılan bu ince taneli volkanik ürünler daha sonra yağan yağmurun etkisiyle kalın bir çamur tabakasına dönüşmüştür. İşte, bu sırada, bölgede yaşayan ilkel insanlar, bu çamurlar üzerinde çıplak ayakla yürümüşler ve günümüze kadar ulaşan bu ayak izleri büyük bir rastlantı eseri sonucu ortaya çıkmıştır.

Bu ayak izlerinin adım uzunluğu: 75-80 cm civarındadır. Ayak uzunlukları ise, 41-42 numara ayakkabı kalıbındadır. İzlerin ikisi: yan yana yürümüş iki ilkel insana aittir. Bunlar: tepeden aşağıya doğru yürümüşlerdir. Birde yine aynı döneme ait, tepeden yukarı doğru yürüyen bir çocuğa ait ayak izleri görülmektedir.

İlkel insan ayak izleri dışında: ilkel insanların taşıdığı yük izleri, ilkel insanların oturma izleri, hayvanların ayak izleri de görülmektedir. Yanardağdan çıkan bazaltik cüruflar, bunların üzerini örterek günümüze kadar ulaşmasını sağlamışlardır. Ancak: bu ayak izleri ortaya çıktıktan sonra, bunların bulundukları yerde muhafazasının zorluğu düşünülerek: bunların yaklaşık 60 kadarı bulundukları yerden çıkarılarak, MTA Genel Müdürlüğünün Tabiat Tarihi Müzesine yerleştirilmişlerdir.

Bu ayak izleri üzerinde yapılan laboratuvar incelemelerinde, bunların yaklaşık 20 bin yıllık olduğu ortaya çıkmıştır.
Evet, her ne kadar üzerlerinde yürümek ve tırmanmak oldukça güç olsa da, burayı mutlaka görmelisiniz, çünkü lav kalıntıları çok taze bir görünüm sunmaktadır.

Manisa Kula Emir Kaplıcaları

EMİR KAPLICALARI

İlçe merkezinin 19 km uzağında, Kula-Selendi kara yolunun, 3 km. sapağında, Şehitlioğlu köyündedir.
Günümüzde kullanılan kaplıca tesisinin yakınlarında, tarihi hamam kalıntıları görülmektedir ve bu durum, buranın yüzyıllardır kullanıldığının göstergesidir. Yüzeye ulaşan termal suların sıcaklığı: 60 derece civarındadır.

Termal suların iyi geldiği söylenen hastalıklar şunlardır: siyatik, romatizma, kırık-çıkık, cilt hastalıkları, kadın hastalıkları. Kaplıca sularının içmece olarak kullanıldığında ise: sindirim sistemi ve karaciğer rahatsızlıklarına iyi geldiği söylenmektedir. Bölgede: 36 odalı, konaklama tesisi bulunmaktadır.

ACISU KULA MADENSUYU

Kula-Selendi kara yolu üzerinde, ilçe merkezine 19 km uzaklıkta, Gediz ırmağı kıyısından çıkan bir doğal sudur. Suyun yeryüzüne çıkış ısısı: 18 derece olup, sağlık açısından yararlı geldiği söylenen hastalıklar şunlardır: mide, bağırsak, karaciğer ve safrakesesi rahatsızlıkları.
Kaynağın hemen yanında, kaynak suyunun şişelenerek satışa sunulduğu tesis bulunuyor.

Manisa tanıtımı.