Bilecik

Bilecik

Bilecik denilince, akla ilk gelen: Osmanlı imparatorluğunun burada kurulup, dünyaya yayılması. Son derece küçük, sosyal imkanları kısıtlı bir şehir. Ama: İstanbul yönünden gelenlerin, güneye ve özellikle Antalya’ya inerken kullandıkları yolu üzerinde. Toprakları killi olduğu için, özellikle ve sadece seramikçilik gelişmiş. Birçok kez içinden geçerken zaman ayıramadığım şehirde, 2018 yılında, iki gün kaldım ve gezme fırsatım oldu.

Bilecik

ULAŞIM

Bilecik  denilince, ilk akla gelenler: soğuk ve virajlı yolları. Bir yanda Bursa, öbür yanda Eskişehir. Bilecik-Bursa arası uzaklık: 95 km. Bilecik-Eskişehir arası uzaklık ise: 80 km. ve bu yol: yaklaşık 1 saat 15 dakika sürmektedir. Hatta: terminalden, Eskişehir’e direkt araba bulunmamaktadır. Tüm bunların yanında: hani Bilecik için hiçbir sosyal etkinliği yok diyenler olsa da, bu küçük şehir: İstanbul’a sadece: 250 km. uzaklıktadır. Yani, şehir merkezinden çıktığınızda, en fazla 4 saat sonra İstanbul’da olursunuz.

Son olarak, birkaç yer bağlantısı daha vermek istiyorum. Bilecik-Kütahya arası uzaklık: 110 km. Bilecik-Afyon arası uzaklık: 211 km. Bilecik-Ankara arası uzaklık: 313 km.

İl merkezinden,  demir yolu geçmektedir. Ankara-İzmir demir yolu şehir merkezinden geçiyor. Hatta: tren istasyonunun bulunduğu yerde, eski Bilecik şehrinin kurulu bulunduğu, ama Yunanlılar tarafından işgal yıllarında tamamen yakılıp yok edildiği için, yeni şehrin bugünkü yerinde kurulduğu söyleniyor.

Bilecik

TARİHİ

Bölgedeki ilk yerleşimin: MÖ.3000 yıllarına kadar indiği düşünülmektedir. Şehrin, bilinen en eski adı: Agrilion.

Takip eden dönemde: yörede, Bizanslılar egemen olurlar. Bu dönemde, şehre verilen isim: Belekoma. Ancak, o dönemdeki şehir yerleşimi: bugünkü yerde olmayıp, bugünkü yerleşimin doğusunda, Hamsu-Tabakhane derelerinin oluşturduğu vadiler arasında, bir kaya çıkıntısının üzerine inşa edilen kale ve çevresindedir.

Daha sonra: 1230 yılında: Selçukluların bir kolu olan Kayıların bir bölümü, Ertuğrul Bey idaresinde, Söğüt ilçesi ve çevresine yerleşirler. 1231 yılında ise, Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubat, sınır ihlallerinde bulunan Bizanslılar üzerine bir sefer düzenler ve bu sefere bir akıncı olarak, Ertuğrul Bey’de katılır. Selçuklu ordusu, bu sefer sırasında, Bizans ordusunu yener ve Belekoma (Bilecik) tekfuru, vergiye bağlanır. Bu savaşta, Selçuklu ordusuna büyük katkıları olan Ertuğrul Gazi’ye ise, armağan olarak Domaniç bölgesi verilir.

Evet, şehrin, tarihindeki en öne çıkan özelliği: Osmanlı imparatorluğunun kurulduğu topraklar olmasıdır.

Çünkü: takip eden  dönemde: Kayıların başına geçen Osman Bey tarafından, büyük Osmanlı imparatorluğunun kuruluşu gerçekleştirilmiştir. 1299 yılında, Bilecik yani Belekoma şehri, Osman Bey tarafından ele geçirilir. Bu tarihten sonra, şehir, Osmanlı yönetiminde giderek gelişmiş, ancak, bulunduğu yer, fazla gelişimi engellemiştir. Osman Gazi tarafından, ilk fethedilen kale olması ve Şeyh Edebali’nin türbesinin burada bulunması, şehre daima ilgi gösterilmesine neden olmuştur. Önceleri: kale çevresinde kurulu olan şehir: zamanla Şeyh Edebali’nin Türbesi, Orhan Gazi Camisi yakınlarına doğru büyümeye başlamıştır.

Şehir: 8 Ocak 1921 tarihinde Yunanlılar tarafından işgal edilir, ancak I. İnönü savaşları sonucu, bu işgal, sadece 4 gün sürer. 23 Mart 1921 tarihinde ise, II. İnönü savaşı başlar. Gerek I. İnönü ve gerekse II. İnönü savaşları, Bilecek toprakları üzerinde geçer. Ancak, daha sonraki dönemlerde, şehir, Yunanlılar tarafından yeniden işgal edilir ve bu işgal sırasında ve şehri boşaltırken: birçok yerde yangınlar çıkararak, şehri harabeye çevirmişlerdir.

Özellikle: Ertuğrul Gazi türbesinde, duvarlarda, günümüzde bile, mermi izlerini görebilirsiniz. Söylenenlere göre: Yunanlılar bu türbeye girerek, küstahça “Ertuğrul Gazi, yattığın yerden kalk ta, ardıllarını kurtar” çığlıkları atarak, türbeyi kurşunlamışlardır.

Bilecik

GENEL

İl, Marmara bölgesinin güneydoğusundadır. Ama, coğrafi bakımdan: ülkemizde, dört coğrafi bölgede de toprakları olan bir il olarak öne çıkmaktadır. Çünkü: il toprakları: Marmara-Karadeniz-İç Anadolu-Ege bölgelerinin kesişim noktasındadır. İl’in coğrafi özelliklerinden bir diğer öne çıkanı: Türkiye’nin küçük illerinden biri olmasıdır. En küçük il olmasa da, kapsadığı alan bakımından, son sıralardadır.

İl merkezinin, denizden yüksekliği: 500 metredir. Güneye, Karasu vadisine gidildikçe, yükseklik iyice azalmaktadır. İl topraklarının, yaklaşık % 50’lik bölümü ormanlıktır.

Coğrafi özelliklere bağlı olarak, il genelinde, 3 farklı iklim çeşidi görülür. İl merkezinde: İç Anadolu iklimi egemendir.

Tüm bunların yanında, Bilecik denilince, burada bulunan askeri birlikler de öne çıkıyor. Çünkü: tatil günlerinde, özellikle şehir merkezinde, büyük bir asker yoğunluğu görmek mümkün. Evet, bu şehirde “Jandarma acemi erlerinin eğitim gördüğü” bir askeri birlikte var ve buraya çeşitli fasılalarda gelen asker adayı gençler ve hatta aileleri, Bilecik şehrini hareketlendiriyorlar.

Yani: şehir ekonomisi: bizzat ziyaret ettiğim: bu şehre izinli çıkan askerler, Polis Okulu öğrencileri ve Üniversite öğrencileri üzerine yoğunlaşmış.

ŞEYH EDEBALİ

Edebali; Osmanlı imparatorluğunun kuruluş yıllarında, imparatorluk insan yapısının sağlam temellere oturmasında büyük emeği geçmiştir. Bu anlamda, Osmanlının manevi mimarı sayılmaktadır. Aslen: bir Selçuklu din büyüğüdür. Aynı zamanda: Osman Gazi’nin kayınpederidir.

Bu büyük insan için: her yıl, Eylül ayı başında, “Şeyh Edebali Kültür Şenlikleri” düzenlenmektedir. Bu şenliklerde: çeşitli folklor, sanat ve kültürel etkinlikler yapılıyor.

ERTUĞRUL GAZİ

Ertuğrul Gazi: Sivas yakınlarında: Moğol ordusu ile savaşan Selçuklu ordusunun yardımına koştuğu ve Selçuklu ordusunun zafer kazanmasında yardımı olduğu için, Selçuklu hükümdarı Alaeddin tarafından; toprak verilerek ödüllendirilir. Ankara taraflarına yerleşen Ertuğrul Gazi ve aşireti: daha sonra, 1231 yılında, Söğüt ve Domaniç bölgesine yerleşirler.

Aşiret: komşularıyla daima iyi geçinmeyi prensip edinir ve bunun sonucu olarak, güçlü bir durumda, rahat ve huzur içinde yaşarlar. Ertuğrul Gazi’nin ölümünden sonra ise, aşiretin başına, küçük oğlu, Osman Gazi geçer. Ertuğrul Gazi, yukarıda sözünü ettiğim, dönemin Ahi Şeyhi Edebali’den büyük destek ve yardımlar görmüş ve oğlu Osman Gazi’ye de, vasiyetinde bu durumu açıkça belirtmiştir.

 

OSMAN GAZİ

1258 yılında, Söğüt’te doğmuştur. Osmanlı devletini ve Osmanoğulları’nı kurmuş ve devlete ve soyuna adını vermiştir. 24 yaşında iken, babasının yerine geçer. 1289 yılında, Edebali’nin kızı ile evlenince, nüfusu ve gücü artar. Hükümdarlığı süresince, birçok fetihlerde  bulunur ve 1324 yılında, beyliği, Orhan Bey’e devreder. 1324 yılı, Şubat ayında, 67 yaşında iken, Bursa’nın fethini göremeden vefat eder. Vasiyeti üzerine: 1326 yılında, Bursa’daki türbesine gömülür.

BİLECİK ÜNİVERSİTESİ

Üniversite, 2007 yılında kurulmuştur. Rektörlüğe bağlı olarak bulunan üniteler: Fen-Edebiyat Fakültesi, Mühendislik Fakültesi ve Fen Bilimleri Enstitüsü. 2010 yılı itibarı ile, üniversitenin bünyesinde: 8000 civarında öğrenci eğitim görmektedir.

NE YENİR

Bilecik merkezinde yöresel lezzetler tatmak isterseniz: alternatifleriniz şunlar olabilir. Dağ eriği ekşili kesme çorbası, bıldırcın kebabı ve nohutlu mantı. Tatlı olarak ise, büzme tatlısı deneyebilirsiniz.

Bunları bulamazsanız veya tercih etmezseniz: üzerine ekmek dilimleri kapatılmış, saç kavurma yemelisiniz.

NE SATIN ALINIR

Bilecik şehrinde, ilginizi çekerse: seramik hediyelik eşyalardan satın alabilirsiniz. Daha öncede sözünü ettiğim gibi, bu yörede, toprağın killi olması nedeniyle, seramik üretimi yaygın. Hatta, şehir merkezi yakınlarında, yol üzerinde bulunan fabrikaların; fabrika satış mağazalarında, mutlaka ilginizi çekecek bir şeyler bulup satın alabilirsiniz.

GEZİLECEK YERLER

Bilecik Şeyh Edebali Türbesi

ŞEYH EDEBALİ TÜRBESİ

Türbe: eski Bilecik şehrinin kurulduğu vadinin sırtında, küçük bir tepe üzerinde; mütevazi bir yapıdır.

Orhan Gazi tarafından yaptırılmıştır. Bu türbeye, taş merdivenlerle çıkılır. Ulaşım kolaydır. Bu yüzden: şehirde kaldığım sürede, burayı ziyaret ettim.

İlk yapıldığında kubbeli olan türbenin üstü, zamanla kiremitle örtülmüştür. Türbe yapısı: bir salon ve iki odadan oluşmaktadır. Büyük olan odada: mihraplı bir mescit bulunmaktadır. Diğer oda ise, sohbethane ve misafir ağırlamak için kullanılmıştır. Ortada, sandukaların bulunduğu ana kubbeli bölüm, kare şeklindedir. Bu bölümde, yedi büyük ve dört küçük sanduka bulunmaktadır. Tek bir giriş var. Yanlardaki duvarlarda görülen pencerelerdeki güzel işçilik, 16-17. yüzyıllardan kalmadır. Türbenin içinde: kıble yönünde, Sultan II. Abdülhamid’in tuğrası var. Çünkü: bu türde, Sultan tarafından tamir ettirilmiş.

Türbenin avlusunda, doğu yönündeki taş merdivenlerden indiğinizde ise, yine küçük bir türbe göreceksiniz. Burada da, Edebali’nin eşi ve kızı Malhatun gömülü.

Burada anlatılan ilginç bir söylentiden söz etmek istiyorum. Şöyle ki, Yunanlılar tarafından çıkarılan yangında, bu bölgede bütün yapılar yanmış olmasına rağmen, denilen o dur ki, bu türbe yanmamış. Hatta, türbeye baktığınızda, yangın izleri bile görünmemektedir.

Bilemiyorum, belki de sonradan yeniden inşa edildi. Bir de şu var: Türbe kayıtlarında şöyle bir not geçer: “ Türbenin çok kıymetli olan ve altın yaldızla tezyin edilmiş olan tavanı, II. Abdülhamit’in emriyle İstanbul’a nakledilmiştir.” Ancak, öğrendiğime göre, bütün araştırmalara rağmen, bu tavanın İstanbul’da nereye konulduğu veya nereye götürüldüğü bulunamamış.

ORHAN GAZİ CAMİSİ

Edebali Türbesinin 50 metre uzağındadır. Yani: bugünkü Bilecik şehrinin, 500 metre güneydoğusunda, eski Bilecik diye anılan yerdedir.

Cami: 1392 yılında Yıldırım Beyazıt tarafından dedesi Orhan Gazi adına yaptırılmıştır. Ama, bazı kaynaklara göre ise: bu caminin, 1331 yılında, bizzat Orhan Bey tarafından yaptırıldığı da belirtilmektedir.

Yapı: dik bir uçurumun kenarında inşa edilmiştir. Uçurumun ön kısmında, kalın ve sağlam bir duvar üzerine oturtulmuştur. Genel plan olarak, kareye yakın, dikdörtgen şeklindedir. Ebatları: 17 x 16.5 metredir. Kalın duvarları, kaba taştan örülmüştür.

Asıl minaresi: ana binadan, 30 metre uzakta, bir kayanın üzerine inşa edilmiştir. Diğer iki minare ise, yapıya sonradan ilave edilmiştir. Ön cephenin iki yanında bulunmaktadır. Bu minareler, yapıya ait 1882 yılı fotoğrafında görülmemekte olup, sonraki bir tarihte yapıldığı sanılmaktadır. Bunların, Padişah II. Abdülhamit tarafından yaptırıldığı sanılıyor.

Yapı: II. Abdülhamit döneminde, önemli onarım görmüştür. 400 kişiye yakın cemaat alabilmektedir. Cami yapısı, sanat tarihi açısından büyük önem taşımaktadır. Çünkü: Osmanlı devri mimari sanatında, ilk kubbeli yapı örneğidir. Yani, bu yapıdan önce, gerek Selçuklular ve gerekse Osmanlılarda, kubbeli bir yapı görülmemektedir. Caminin 9.50 metre çapındaki basık kubbesi: sekizgen biçimli, dar bir kasnak üzerinde bulunmaktadır.

Biraz önce sözünü ettiğim onarım/restorasyon sırasında: kubbe üzeri, kurşunla kaplandığı için, yörede, cami “Kurşunlu cami” olarak da bilinmektedir.

Bilecik Saat Kulesi

SAAT KULESİ

İl merkezinde, şehre hakim bir yamaç üzerinde: Anadolu Lisesinin bahçesindedir.

Giriş kapısı üzerindeki kitabeye göre: 1907 yılında, Sultan II.  Abdülhamit döneminde, Musa Kazım Bey tarafından yaptırılmış ve 1987 yılında Bilecik Valisi Adil Yazar tarafından tamir ettirilmiştir.

Kule: yukarıdan aşağıya doğru genişleyen bir yapım usulü göstermektedir. Alttan itibaren, yukarıya doğru ilk iki kat ile kesme taştan başlayan yapı, yukarıda ahşaptır. En alt katta: kemerli büyük kapı üzerinde, yuvarlak bir pencere görülüyor. İkinci katta ise, balkon var. Balkonun hemen üzerinde ise, kadranlı saat var. Kulenin üzeri ise, piramidal bir külahla örtülmüş. Günümüzdeki görünümü, 1907 yılındaki orijinal görünümünün aynıdır.

İpekyolu üzerinde hareket eden hacı kafileleri, ticaret kervanları ve tüccarlar, bu saat kulesinde, saat başı çalan çanın sesi ile, zamanı öğrenirlermiş.

Bilecik Belekoma Kalesi

BELEKOMA KALESİ

Şehrin tarihi bölümünde belirttiğim gibi, eski Bilecik şehri, bu kalenin çevresinde kurulmuştur. Kalenin: yapıldığı dönemde, iki kısımdan ibaret olduğu ve şato şeklindeki birinci kısımda: Tekfur, ikinci kısımda: Tekfur ailesinin oturduğu ve diğer kadınların bulunduğu söylenmektedir. Günümüzde, kalenin surlarından eser kalmamıştır. Sadece, doğu cephesinde, kayaların boşluklarında, kalenin surlarının temel kalıntıları görülebiliyor.

ORHANGAZİ İMARETİ (AŞEVİ)

İl merkezinde: eski Bilecik şehri bölgesindedir. Orhan Gazi döneminde yapılmıştır. İpekyolu’nun Bilecik topraklarından geçen önemli bir bölümü üzerinde inşa edilmiştir. Bu nedenle, yapıldığı dönemde büyük hizmet görmüştür. Yapı: yüksek, iki kubbeli bir orta sahan ile, alçak, iki kısa bölümden oluşmaktadır. Yunan işgali sırasında, bu yapı, büyük hasar görmüştür.

Bursa şehri tanıtımı.

Eskişehir tanıtımı.

Bilecik Bozüyük

Bilecik Bozüyük

Bilecik Bozüyük: Nüfusu, il merkezi olan Bilecik’ten daha fazla. Eskişehir-Bursa karayolu üzerinde, ülkemizde yaşayan büyük bir çoğunluk, bir şekilde, mutlaka buradan geçmiştir. Zaten bu merkezi konumu nedeniyle, hızlı gelişmiştir.

ULAŞIM

Bozüyük-Bilecik arasındaki uzaklık: 34 km. Bozüyük-Eskişehir arası uzaklık: 45 km. Bozüyük-Bursa arası uzaklık: 126 km. Bozüyük-İnegöl arası uzaklık: 59 km. Bozüyük-Kütahya arası uzaklık: 80 km. Bozüyük-İstanbul arası uzaklık: 246 km. Bozüyük-Ankara arası uzaklık: 296 km.

TARİHİ

Bölgede ilk yerleşimciler olan Kimmerler:: bugünkü İçköy, Yaylacık ve Manişar olarak adlandırılan bölgede “Mina” şehrini kurmuşlardır. Yaklaşık 100 yıllık süreç sonunda, Lidyalılar tarafından, Kimmer uygarlığı yıkılır. Daha sonra ise, sırasıyla: Persler, Makedonyalılar, Roma ve Bizans egemenlikleri görülür. Bu dönemde, yörenin ismi: “Lamunia”

1071 yılında ise, Selçuklu Türkleri bölgede görülmeye başlarlar. Ancak: Haçlı seferleri sırasında, bölge sürekli el değiştirir. Ancak, 1289 yılında, Selçuklu Sultanı II. Gıyasettin Mesut tarafından, Osman Bey’e sancak beyliği olarak verilince, bölgede Osmanlı egemenliği başlamış olur.

1525 yılında: bugünkü yerleşimin olduğu yerde: Çayköy, Arıklar, İçköy ve Atkaydı isimli dört köy vardır. Osmanlı devleti orduları herhangi bir sefere giderken, önceden gidiş yolu ve yol üzerindeki ordunun ihtiyaçlarının karşılanacağı yerler, önceden belirlenirmiş. Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Ordu, Bağdat seferine giderken, Kasım Paşa komutasındaki ordu, Bozöyük’te konaklar ve Bozöyüklüler, ordunun tüm ihtiyaçlarını karşılarlar.

Kasım Paşa, bu durumdan çok hoşnut olur ve “ eğer savaşı kazanarak dönersem: bu dört köyün ortasına bir cami yaptıracağım” der. Evet, daha sonra, takip eden süreçte, savaşı kazanarak bölgeye gelen Kasım Paşa; 1525-1528 yılları arasında; sözünü tutar ve yöreye: cami ve külliye yaptırır. Bunun üzerine, bu dört köy halkı birleşir ve günümüzde Kasımpaşa Mahallesinin bulunduğu yere toplanarak, günümüzdeki “Bozüyük İlçe Merkezini” oluştururlar.

Kurtuluş savaşı döneminde ise, burada bir süre cephe karargahı kurulur ve halkın gösterdiği vatan sevgisinin sonucunda: Yunan ilerleyişi durdurulmuş, daha sonra I ve II. İnönü savaşlarında bir süre Yunan işgali altında kalan yöre: 4 Eylül 1922 tarihinde, harap bir halde Yunan işgalinden kurtarılmıştır.

Bozüyük isminin kaynağı: yerleşim yerinin kuzeyinde: çevresindeki tepelere göre daha bozkır olan bir tepe var. Bu tepe: bozkır olduğundan ve bir höyüğe benzediğinden: yöreye “Bozüyük” ismi verilmiştir.

Bilecik Bozüyük

GENEL

İlçe, Marmara bölgesinin güneyindedir. Bilecik ilinin, en büyük ilçesidir. İlçe merkezi, şehrin ortasından geçen kara yolunun kuzey ve güneyinde kurulmuştur.

İlçe merkezinin, denizden yüksekliği: 750 metredir. Bölge: engebeli ve dağlıktır. Arazinin, yarıya yakın bölümü ise, ormanlarla kaplıdır.

İklim durumu değerlendirildiğinde: yörede, birbirinden farklı iklim etkileri görülmektedir. Yani: tam bir geçiş iklimi egemen.

Ekonomik şartlar düşünüldüğünde: ilçede, Bozüyük Seramik Sanayi, Demirdöküm fabrikası ve gayet büyük bir organize sanayi sitesi var. Bunun yanında, gerçekten Bozüyük denilince akla hemen fabrikalar geliyor.

Çünkü, yolun yani ana kara yolunun kıyısında: Ezzacıbaşı, Ford Otosan, Demirdöküm, Eti, Ak Enerji, Halıser vb. gibi birçok fabrika bulunuyor. Bu fabrikalarda çalışan personel, servis araçlarıyla sabah ve akşam saatlerinde, gerek Eskişehir ve gerekse Bozüyük merkezine taşınıyor. Yani, yörede büyük bir canlılık ve hareket var.

NE YENİR-NE İÇİLİR

Bozüyük denilince, akla hemen “boza” geliyor. Eskiden, hatırlayanlarınız olabilir; bozacılar, yani boza satıcıları özellikle akşamları, mahalle aralarından geçerdi, ama günümüzde, maalesef böyle bir alışkanlık kalmadı. Boza içmek isterseniz: Bozüyük, bunun tam merkezi. Zaten, buraya gittiğinizde veya buradan geçtiğinizde, yol kıyısındaki birçok alışveriş yerinde, yöreye has boza satıldığını göreceksiniz. Mutlaka deneyin, mutlaka tadın. Kesinlikle bir vitamin deposu olarak özellikle kış aylarının vazgeçilmezi. Ama, içindeki alkol oranı, sanırım birçok insanı bu güzel içecekten uzak tutuyor. Ama unutulmaması gereken şu ki; boza, yapımı sırasında içine alkol katılan bir içecek değil. Mayalanma sonucu, alkol kendiliğinden oluşuyor. Sonuçta, tercih sizin.

Ülkenin veya dünyanın birçok yerinde boza üretiliyor olmasına rağmen, burada üretilenlerin tadı bir başka.

Bu arada, Bozüyük yöresinde ne yenir diye düşünürseniz, buraya has “Bozüyük” olarak isimlendirilen bir tatlı türü var, bunu  deneyebilirsiniz.

NE SATIN ALINIR

Bozüyük ilçesinden, buraya özgü, şişelerle satılan “boza” satın alabilirsiniz. Kendiniz ve yakınlarınız için iyi bir hediyelik olacağı kesin.

GEZİLECEK YERLER

Bilecik Bozüyük Kasım Paşa Camisi

KASIM PAŞA CAMİSİ

İlçe merkezindedir. Yöredeki en eski yapıdır.

Klasik Osmanlı camilerinin tipik bir örneğidir. 1525-1528 yılları arasında, Kanuni Sultan Süleyman’ın komutanlarından Kasım Paşa tarafından yaptırılmıştır. Ancak, aynı dönemde yaşamış ve vezirlik yapmış, 2 tane Kasım Paşa var. Bunlardan biri Cezeri Kasım Paşa ve diğeri Güzelce Kasım Paşa. Camiyi, hangisinin yaptırdığı net olarak belli değil.

Yapının mimarı: Mimar Sinan. Ancak, bu konuda herhangi bir yazılı kayıt yok. Ölçüleri: 17 x 17 metredir.

Duvar kalınlıkları: 2 metreye yakındır. İnşasında: düzgün kesme kırmızı ve beyaz taşlar kullanılmıştır.

Yapıda: giriş kapısı ve mihrabın yanındaki pencerelerin ahşap kanatlarındaki: ağaç işçiliğini mutlaka görmelisiniz. Ayrıca: bunlar, fildişi kakmalarla süslenmiş. Minber: ak mermerden, çeşitli renkte çinilerle kaplanmış. Cami: tek minareli ve tek şerefelidir. Minarenin kaidesi, kırmızı taştan yapılmış. Minarenin yüksekliği, yaklaşık 33 metredir. En üstünde, çinko külah var.

Caminin içinde: kalem işi süslemeler var. Bunlar: lacivert, yeşil, beyaz, altın yaldız, kırmızı renkte. Bunların yapılında, rozetler, örgüler, kıvrık dal motifleri kullanılmış. Yani, çini süslemeleri açısından oldukça zengin.

Cami: 1938-1939 yılları arasında büyük onarım görmüş olup, günümüzde halen kullanılmaktadır.

Bilecik Bozüyük Kasım Paşa İmareti

KASIM PAŞA İMARETİ

Caminin 20 metre uzağındadır. Yapının tam ortasında: aydınlatma feneri var. Ayrıca: dört kapısı ve üç penceresi görülüyor. Hemen yanında, eskiden bir kilise varmış.

Burası, günümüzde “aşevi” olarak hizmet veriyor.

Bilecik Bozüyük Atatürk İlkokulu

ATATÜRK İLKOKULU

Burası, 1925 yılında hizmete giren ve yörenin resmi ilk okuludur. Yörenin çocukları, mahalle mekteplerinde okurken, buranın açılması ile, modern bir okulda eğitim görmeye başlamışlardır. Burada: 1928 yılına kadar, Arap alfabesiyle eğitim-öğretim sürdürülmüştür. 1928 yılında ise, yapılan harf devrimi sonucu, Latin harfleriyle öğretime başlanılmıştır. Okul, yörede yetişen bir çok ünlüyü yetiştirmesiyle öne çıkıyor.

DEVLET DEMİR YOLLARI İSTASYON BİNASI

Demir yolları istasyonunda; Almanlar tarafından yapılan  4 kumpanya binasından; günümüzde sadece bir tanesi, orijinal haliyle ayaktadır.

Bilecik Bozüyük Metristepe Zafer Anıtı

METRİSTEPE ZAFER ANITI

Eskişehir tarafından, Bozüyük ilçe merkezine gelirken, 10 km. kala ana yoldan ayrılarak ulaşılan bir yer. Ana yoldan ayrıldığınızda, bu 1 km. lik kıvrıla kıvrıla ilerleyen yol boyunca, sürekli şehitlikler göreceksiniz. Bunlar: İnönü savaşlarında şehit olmuşlar. Metristepe’nin Bozüyük ilçe merkezine uzaklığı: 16 km.

Anıt ise: Metristepe’de, betonarme olarak, 24 metre yüksekliğinde yapılmıştır. Anıt, Cumhuriyetin ellinci yılında, İnönü Savaşları Zafer Anıtı olarak, 1975 yılında açılmıştır.

Metristepe, yöredeki en büyük yükseltilerden biri. Özellikle, akşam olduğunda tepe üzerinden: Eskişehir, Bozüyük, Söğüt ve İnönü yerleşim yerlerinin ışıklarını görmek mümkün.

Anıtın üzerindeki rölyeflerde: savaşa katılan birlikler ve komutanlarıyla ilgili bilgiler verilmektedir. Kurtuluş savaşının en çetin mücadelelerinin yapıldığı İnönü çarpışmaları burada yürütülmüş ve şehitlerimizin anısına, bu anıt yapılmıştır. Anıtın çevresinde mevziler kazılmış.

Burasının önemini ortaya koyması açısından, büyük önder Atatürk, Batı cephesi komutanı İsmet İnönü’ye gönderdiği kutlama telgrafında şöyle yazar: “ Siz orada düşmanı değil, milletin makus talihini de yendiniz”. Bu sözler: anıtın üzerine yazılmış.

Her yıl, 1 Nisan tarihinde, burada anma törenleri düzenleniyor. Ayrıca: çevre Belediyeler tarafından, özellikle gençlere yönelik, buraya, kültür turları düzenlendiğini duydum ki, muhteşem bir uygulama. Çünkü, yeni nesil, genç nesil, buradaki şehit mezarlarını görmeli ki, bu ülkenin nasıl kurtarıldığını ve kurtarılırken nasıl canların bedel olarak ödendiğini görsün, öğrensin ve ülkesine daha çok sahip çıksın.

Bilecik Bozüyük İnönü Şehitliği

İNÖNÜ ŞEHİTLİĞİ

İlçe merkezine  6 km. uzaklıkta: Akpınar köyündedir. 1981 yılında yaptırılmıştır.

Burası: İnönü savaşlarının geçtiği yerler. Burada: çok sayıda şehit mezarı (toplam: 844 mezar) ve mermerden yapılmış bir şehitlik nişan taşı var. Taşlarla çevrili dikdörtgen mezarların ayak uçlarında, Türk bayrakları var.

Her yıl, 1 Nisan tarihinde, “İnönü Şehitleri Anma Günü” olarak burada tören yapılıyor.

Bilecik Bozüyük İntikam Tepe Şehitliği

İNTİKAM TEPE ŞEHİTLİĞİ

Bozöyük-Dodurga yolu üzerindedir. Burada: kurtuluş savaşında şehit düşen çok sayıda şehidimizin mezarı bulunmaktadır. Özellikle, mezar taşlarından bir tanesinin üzerindeki yazı dikkati çeker: “ 126.Alay.3.Tabur.9.Birlik kahramanları, burada şehit düştüler. 30-31 Mart 1921.Mezarları Zaferlerin Beşiği oldu. “

Batı cephesi komutanı İsmet paşa, İnönü soyadına buradaki çatışmalar sonucu hak kazanmış. Kurtuluş savaşı destanının yazıldığı bir yer olarak öne çıkıyor. Burada da, her yan şehitlik, yere basarken bile ürpermemek elde değil. Hani, meşhur bir deyim var ya “bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı, düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı”

Bilecik Bozüyük Kömürsu Yaylası

KÖMÜRSU YAYLASI

İlçe merkezine 28 km. uzaklıktadır. Burada: yaz mevsiminde, özellikle yemyeşil orman ve rengarenk çiçekler, muhteşem bir güzellik ortaya çıkarıyorlar.

Yükseklik: 1700 metredir. Yaylada, 4-5 tane kaynak suyu var. Yayla turizmi açısından önem taşıyor.

Bilecik Bozüyük Kumral Abdal Türbesi

KUMRAL ABDAL TÜRBESİ

İlçe merkezine 2 km. uzaklıkta, Kovalıca yolu üzerindedir.

Bu şahıs: Osmanlı devletinin kuruluş yıllarında, Ertuğrul Gazi’nin sancaktarlığını yapmasıyla öne çıkmıştır.

Bilecik Bozüyük Türbin

BOZÜYÜK TÜRBİN

İlçe merkezine 7 km. uzaklıktadır. Burası: muhteşem güzel bir piknik alanıdır. Yamaçta bulunan şelaleden: jeneratör vasıtasıyla elektrik üretiliyor. Bu jeneratörün türbininden dolayı, buraya bu isim verilmiş. Güzel bir mesire yeri, özellikle yörenin insanı, buraya çok rağbet ediyor.

Bilecik Bozüyük Atatürk Köşkü ve Çolak İbrahim Bey Köşkü

ATATÜRK KÖŞKÜ VE ÇOLAK İBRAHİM BEY KÖŞKÜ

Albay İbrahim Çolak: Balkan harbinde, sağ elinden yaralanır ve çolak kalır. 1917 yılında ise emekli olur ve buraya yerleşerek, ticaretle uğraşmaya başlar. Daha sonra, 1921 yılında, emrindeki müfrezeyle kurtuluş savaşına katılır. 1922 yılında Albay olur ve I ve II. İnönü ve Sakarya Savaşlarına katılır. Kurtuluş savaşı bitince emekli olur ve üç dönem Bursa Milletvekilliği yapar. 1944 yılında ölür. Atatürk’ün yakın silah arkadaşıdır.

İbrahim Çolak, 1930 yılında, Çolak İbrahim Bey Köşkü olarak bilinen binayı yaptırır. Binanın mimarisi: Bulgar tipindedir. Ayrıca: Muratdere köyüne, 10 km. uzaklıkta bulunan Gülalan mevkiinde; Atatürk Orman Köşkünü yaptırır. 1930 yılında, Bozüyük ilçesini ziyaret eden, büyük önder Atatürk, bu köşkte konaklamıştır.

Bilecik Bozüyük Camiyayla Köyü

CAMİYAYLA KÖYÜ

İlçe merkezine 35 km. uzaklıktadır. Köyün en büyük özelliği: su ve peyniridir. Özellikle: su: yapılan tahliller sonucu içerdiği asit oranı ile, böbreklerdeki kum ve taşları düşürdüğü tespit edilmiştir. Ayrıca: muhteşem güzel peyniri var. Yolunuz düşerse, mutlaka peynir tatmalı ve satın almalısınız.

Bilecik tanıtım yazısı.

Eskişehir tanıtım yazısı.

İnegöl tanıtım yazısı.

Kütahya tanıtım yazısı.

 

Bilecik Söğüt

Bilecik Söğüt

Her ne kadar ana kara yolu üzerinde bulunmasa da, yakın, çok yakın. Burası; Osmanlının kurulduğu topraklar, burada, 400 çadırdan oluşan bir aşiret, dünyaya egemen oluyor. Buraya giderseniz, büyük bir kaya parçası var. Bu kayanın çevresinde ise, bir zincir göreceksiniz.

Bu zincir, kayanın yerinden koparak aşağıya düşmemesi için  takılmış, çok ilgimi çekmişti. Bir de, Ertuğrul Gazi’nin türbesinin duvarındaki mermi izleri, Yunanlıların vahşice türbe kurşunlamalarının, ölüye bile saldırmalarının hatırasını mutlaka görün ki, kurtuluş savaşının ne tür vahşi bir düşmana karşı kazanıldığını daha iyi anlayalım.

ULAŞIM

Söğüt, yukarıda söylediğim gibi, ana kara yolu üzerinde değil, ama merkezi yerlere çok yakın. Söğüt-Bilecik arası uzaklık: 28 km. Söğüt-Bozüyük arası uzaklık: 22 km. Söğüt-İnhisar arası uzaklık: 28 km. Söğüt-Eskişehir arası uzaklık: 91 km. Söğüt-Bursa arası uzaklık: 131 km.

Bilecik Söğüt

TARİHİ

Söğüt yöresinin, tarih sahnesinde bilinen ilk ismi: İtea. Bizans  döneminde: Thebasion ve Sebasiyon.

MS.796 yılında, bölge, Müslümanların eline geçer ve bu dönemde kullanılan ismi: Beldet Safsaf.

Safsaf: kelime anlamı olarak: Söğüt anlamındadır.

Tarihi süreç incelendiğinde, Osmanlı devletinin kuruluşu, bölgenin tarihinde öne çıkmaktadır. Özellikle: İstanbul’un fethedilmesinden sonra, İstanbul-Mekke yolu, Söğüt üzerinden geçmiştir. Bu nedenle, bu yola, “Hacılar Yolu” denilmiştir. Bu yol, günümüz yerleşiminde: Küsnük ve Mezarlık bölgelerinden geçmektedir.

Biraz önce de sözünü ettiğim gibi; 13.yüzyıl sonlarında; doğudan gelen Oğuz Türklerinin Kayı boyu; bu küçük kasaba sınırları içine, toplam 400 çadırlık bir aşiret olarak yerleşmiştir. Bu dönemde, Kayılar, Selçuklu Türklerinin yanında, savaşlara katıldıklarından, Selçuklu hükümdarları, Kayılara, Anadolu’da yerleşecekleri yurtluklar vermiştir.

Özellikle: Selçuklu ordusunun, bugünkü Bozüyük-Pazaryeri arasındaki “Ermeni Derbent” bölgesinde Bizans ordusu ile karşılaştığında, aşiret lideri Ertuğrul Bey ve akıncılarının üstün başarıları, Selçukluları çok hoşnut etmiştir.

Evet, tarihi mevzuları uzatarak, sizleri bıktırmamak için, kısa kesiyorum. Şöyle ki, Söğüt, Bursa’nın fethine kadar, Kayı Aşiretinin merkezi olmuştur. Yani, kısa da olsa, Osmanlı devletinin ilk başkenti gibi. Bursa’nın fethinden sonra, başkent, Bursa olmuştur.

Bilecik Söğüt

GENEL

Söğüt: Kayı boyunun Orta Asya’dan, 400 kadar çadırla gelip yerleştiği ve Osmanlı devletinin kuruluşunun ortaya çıktığı bir yer olarak öne çıkmaktadır.

Coğrafi konum olarak: Marmara bölgesinin doğusundadır denebilir. Güneyden kuzeye eğimli bir arazi üzerinde kurulmuştur. İklim  durumu değerlendirildiğinde, bölgede geçiş ikliminin egemen olduğu, kar yağışının az olduğu görülür. Deniz seviyesinden yükseklik: 695 metredir.

SÖĞÜT ŞENLİKLERİ

Kayı boyu aşireti mensupları: 700 yıldan fazla zamandır, geleneksel olarak, her yıl Eylül ayının ikinci Pazar günü, burada: Ertuğrul Gazi’yi Anma ve Söğüt Şenliklerini kutlamaktadırlar. Bu şenliklerin diğer bir ismi: Yörük bayramıdır. Türkiye’nin dört bir yanından gelen “Kayı boyu Yörükleri” ile yöre halkı: bu şenliklerde bir araya gelirler ve geleneksel, mahalli kıyafetlerini giyerek, gösteriler ve ikramlarda bulunurlar. Yapılan aktiviteler ile, Osmanlı devletinin kuruluş yılları yaşatılır.

Şenliklerde: folklor ekiplerinin gösterileri, paraşüt gösterileri, cirit oyunları, Yörüklerin kına gecesi gibi adetten olan uygulamaları canlandırılır. Törenler, üç gün sürer ve  törenlere katılan konuklara, bu sırada, şifalı pilav ikram edilir.

NE YENİR

Söğüt ilçe merkezinde, bolca lokanta var, ama yöreye has bir lezzet olarak herhangi bir şey göremedim.

GEZİLECEK YERLER

ERTUĞRUL GAZİ MÜZESİ

İlçe merkezinde: Kayhan Mahallesindedir. Eski bir Türk evi restore edilerek, 2001 yılında müze olarak hizmete açılmıştır. Çadır şeklini andıran bir mimari yapıya sahip olan müze yapısı, sadece bir salondan ibarettir. Yani, Osmanlının kurulduğu bu topraklarda, o dönemlere ait pek çok şey beklerken, sadece Yörük kültürünü yansıtan objeler görünce şaşıracaksınız.

Müzedeki eserler: 1 vitrinde sikkeler, 1 vitrinde tartı aletleri, 1 vitrinde, İznik Müzesinden devredilen Osmanlı çini örnekleri, 1 vitrinde, arkeolojik eserler için ayrılmış. Diğer vitrinlerde ise, Etnoğrafik eserler, karışık olarak sergileniyor. Bunlar arasında: sancak, eski giyim-kuşam, halı ve kilimler, silahlar, ölçü aletleri, peşkir ve para keseleri var. Sergilenen bu eserler: müze açılmadan önce, 1970’li yıllarda kurulan bir komite tarafından, Bilecik-Söğüt ve civardaki köylerden toplanmıştır ve bir süre Eskişehir müzesinde saklandıktan sonra, burada müze açılınca, buraya taşınmış ve sergilenmeye başlanmıştır.

Müzede özellikle görmenizi önereceğim obje: Bahçecik köyünde yaşayan, Karakeçili Yörüklerinin Beyi, Hacı Bey’e; 1891 yılında, Sultan II. Abdülhamit tarafından verilen “Ertuğrul Sancağı”.

HAMİDİYE CAMİSİ

Cami, ilçe merkezinde, 1903-1905 yılları arasında: II. Abdülhamit tarafından yaptırılmıştır. Duvarlarında: kırmızı kesme taş kullanılmıştır. Caminin 2 minaresi bulunmakta olup, yöre insanı tarafından “Çifte Minareli Cami” olarak da isimlendirilmektedir. Yapının üstü, kurşun kaplı, tek kubbeyle örtülmüştür. Caminin de içinde bulunduğu külliye; uzun yıllar eğitime destek vermiştir. Buraya, 1919 yılında, Sultan Reşat tarafından, Yetimler Yurdu ilave edilmiştir.

Bilecik Söğüt Çelebi Mehmet Camisi

ÇELEBİ MEHMET CAMİSİ

İlçe merkezindedir.

1414-1420 yılları arasında, Sultan I. Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Osmanlı mimari yapılarından, kubbeli yapıların ilk örneklerinden biri olması nedeniyle önem kazanmaktadır. Caminin 12 kubbesi bulunmakta olup, II. Abdülhamit döneminde önemli onarım görmüştür. İlçenin merkezinde bulunan cami “Çarşı camisi” olarak da bilinir. Günümüzde, avlusunda bulunan büyük çınar ağaçları ile, geçmiş ile günümüz arasında bağlantı kuruyor.

Bilecik Söğüt Kaymakam Çeşmesi

KAYMAKAM ÇEŞMESİ

İlçe merkezindedir. 1919 yılında ilçe kaymakamı Sait Bey tarafından yaptırılmıştır. Çeşme: Osmanlı mimarlık sanatının son dönem örneklerindendir. Çeşme: dört cephelidir ve üstü Kütahya çinileri ve mermerle kaplanmıştır. Üç kenarda: dilimli vazo biçiminde yalakları var.

Bilecik Söğüt Ertuğrul Gazi Türbesi

ERTUĞRUL GAZİ TÜRBESİ

Türbenin ilk kez, hangi tarihte yapıldığı bilinmiyor.

Ancak, Ertuğrul Gazinin buradaki mezarının, ilk dönemde açık mezar olarak ve Osman Gazi tarafından yaptırıldığı bilgileri var. Açık mezarın, daha sonraki dönemlerde, Çelebi Mehmet tarafından, türbe haline getirildiği düşünülüyor. Türbe yapısı: çevresi geniş duvarlarla çevrili ve ağaçlandırılmış bir bahçe içinde bulunuyor. Son olarak, 1886-1887 tarihleri arasında, II. Abdülhamit döneminde restorasyon yapılmış.

Türbenin arka kapısının sağ ve solundaki çeşmeler: 1986-1987 yılları arasında yapılmıştır. Türbenin bahçesinde ve hemen yanında, Ertuğrul Gazinin geçici mezarı bulunmaktadır.

Türbeyi gezdiğinizde: duvarlarda yer yer kurşun izleri göreceksiniz. Bunlar: işgal yıllarında, Yunanlılar tarafından bırakılan hatıralardır. Düşünün; türbeleri bile kurşunlamışlar.

HAMİDİYE CAMİ (ÇİFTE MİNARELİ CAMİ)

İlçe merkezinde, İstiklal caddesindedir. Sultan II. Abdülhamit tarafından, 1790 yılında yaptırılmıştır. Cami: kare planlıdır. İbadet mekanı: büyük ve tek bir kubbe ile örtülmüştür. Caminin, kesme taştan iki tane minaresi bulunmakta olup bu yüzden çifte minareli cami olarak anılmaktadır.

Bilecik Söğüt Türk Büyükleri Platformu

TÜRK BÜYÜKLERİ PLATFORMU

İlçe merkezinde, Ertuğrul Gazi türbesinin hemen yanındadır.

Türk büyüklerinin büstlerinin ve bayraklarının bulunduğu bir platformdur. Ertuğrul Gaziyi Anma ve Söğüt Şenlikleri törenleri, burada yapılıyor. Bu törenlere: Dünyanın ve ülkemizin birçok yerinden gelen binlerce Yörük katılıyor.

Bilecik Söğüt Dursun Fakıh Türbesi

DURSUN FAKIH TÜRBESİ

İlçenin, Küre Beldesindedir. Söğüt-Bilecik karayolu yakınında, huni şeklinde bir tepe üzerindedir.

Dursun Fakıh: Şeyh Edebali’nin damadı ve aynı zamanda Osman Gazi’nin bacanağıdır. Tefsir, hadis ve fıkıh eğitimi almış ve yaşadığı dönemde: ilim adamı ve hukukçu olarak, Osmanlı devletinin kurulmasında hizmet etmiştir. Osman Bey ile birlikte, birçok çatışmaya katılmıştır. Katıldığı bu seferlerde, askerlerin imam hatipliğini ve vaizliğini yapmıştır.

Bilecik Söğüt Dar’ul Eytam (Yetimler Yurdu)

DAR’UL EYTAM (YETİMLER YURDU)

İlçe merkezinde, Sultan Reşat zamanında yaptırılmıştır. Taş duvarlı ve iki katlı yapının giriş kapısı üzerinde bulunan, muhteşem güzellikteki 12 parça çiniden, 11 parçası düşerek kırılmış ve kalan 11 parçası ise, Söğüt Etnografya Müzesinde sergilenmektedir.

HAMİDİYE İDADİSİ

İlçe merkezindedir.

Giriş kapısının üstündeki Osmanlı arması: söylenenlere göre, İstanbul’dan 19 mandanın çektiği bir araba ile taşınarak buraya getirilmiş. Bu armayı görmelisiniz.

Bilecik tanıtım yazısı.

İnhisar tanıtım yazısı.

Boyöyük tanıtım yazısı.