Roma Fontana De Trevi (Aşk Çeşmesi)

Roma Fontana De Trevi (Aşk Çeşmesi)

İtalya’da Roma şehrine gidildiğinde, ilk ziyaret edilen yerlerin başında: dünyaca ünlü “Fontana de Trevi” havuzu gelmektedir. Niye böyle yazdım? Çünkü: buraya, biz Türklerden başka “Aşk çeşmesi” ismini veren yok. Bizim bu ismi vermemizin nedeni de, ülkemizde de gösterilen, bu havuz çevresinde geçen birkaç “aşk” temalı film olsa gerek.

Evet: burada muhteşem bir havuz var. Havuzu: gerek gündüz ve gerekse gece-ışıklandırılmış haliyle görmenizi öneriyorum. Ayrıca: başı sürekli kalabalık olan bu havuza, gelenek olduğu üzere “para” atmanızı da öneriyorum, zaten birçok para atan ziyaretçi göreceksiniz. Bundaki yöntem: havuza sırtınızı döneceksiniz, arzu ettiğiniz metal parayı: sağ eliniz baş parmağı üzerine yerleştirip, sol yanınız (yani kalp üstünden) üstünden havuza doğru fırlatacaksınız ki, para havuza düşerse: gözünüz aydın “Roma şehrine bir kere daha geleceksiniz”, bilmiyorum bu elbette herhangi bir şekilde açıklanabilecek gibi değil, ama ben şahsen: Roma şehrini iki kere gördüm.

Bu arada: havuzda toplanan bu paraları merak edenler olabilir. Bu havuzda toplanan paralar, her gece Roma Belediyesi görevlileri tarafından toplanıp, ülke ülke tasnif ediliyor, daha sonra şehirdeki sosyal sorumluluk projelerine aktarılıyor, kalanı ise, Romalı yoksullara dağıtılıyormuş ki, bir günde toplanan paranın 3000 Euro civarında olduğunu duydum.

Havuz, en son olarak 1998 yılında restore edilmiştir.

Eskiden kenarına oturup, ayaklarınızı havuza sokmak serbest iken, geçen yıllarda, bu yasaklanmış, çünkü sarhoş Alman turistler havuza zarar vermişler.

Roma Fontana De Trevi (Aşk Çeşmesi)
Roma Fontana De Trevi (Aşk Çeşmesi)
Roma Fontana De Trevi (Aşk Çeşmesi)

Peki, havuz nasıl yapılmıştır?

Buranın yapılışına ait anlatılan bir efsane var: “bir Roma ordusu, savaşta dönerken, uzun süre su bulamazlar. Derken: karşılarına çok güzel bir kız çıkar. Romalı askerlere, bulundukları yeri kazarlarsa, su çıkacağını  söyler. Bunun üzerine, askerler, halen havuzun bulunduğu ve güzel kızın tarif ettiği yeri kazarlar ve su bulurlar. Bu hikaye: havuzun üstünde bulunan kabartmalar da da resimlerle ifade edilmektedir. Dikkat ederseniz: kabartmalarda, Romalı askerlerin yeri kazdığı ve yanlarında çok güzel bir kız olduğu görülür.

Aşk çeşmesinin bulunduğu bu küçük meydanda:

Yine pizza restoranları, ayakkabıcılar ve en önemlisi dondurmacılar var. Ülkemizde de bilinen ve tanınan “Roma dondurması” nı burada tatmanızı öneririm. (2.5 Euro) Daha sonra ise, ara sokaklara girin, hediyelik eşya satan dükkanları dolaşın ama unutmayın, bunlardaki fiyatlar yüksektir. En çok tercih edilen hediyelik eşyalar: buzdolabı magnetleri, kupalar, şapkalar, Roma futbol takımı formaları gibi.

Öte yandan, burada, ülkenin Afrikalı göçmenleri tarafından, yerlere serilen çarşaflar üzerinde, ünlü marka çantaların çakmaları satılıyor. 30-40 Euro’dan fiyat açsalar da, 25 Euro’ya kadar  satın almak mümkündür ancak pazarlık yapmalısınız. Son bir not: aşk çeşmesinin başı sürekli kalabalıktır, burada yankesicilik yaygın, güzel bir Roma tatili, zehir olmasın, çantanıza, cüzdanınıza sahip çıkın.

İtalya Venedik Genel

venedik.maskeler.1
İtalya Venedik Genel

İtalya Venedik Genel: Kendinizi, bu şehirde kesinlikle bir rüya aleminde yaşıyor sanacaksınız.

Çünkü: gerçekten mimari ve yerleşim açısından: geçmişi bütünüyle yaşayan ve yaşatan bir şehir.

Bunun yanında: pahalı, turist o kadar çok ki, artık turistik reklamları kesmişler, turizmin şehri öldürdüğünü düşünüyorlar, bir anlamda da, doğa ve iklim şartları zaten pek fazla uzun olmayan bir süre sonra bu şehri ortadan kaldırabilir, bu yüzden, mutlaka gidin ve görün.

Doyumsuz bir güzellik, mutlaka gidin ve bu güzelliği yaşayın.

Yalnız: gerek aşırı yüksek fiyatlar ve gerekse bol bulunan yankesicilere dikkat.

Kaldığınız yerin mutlaka kartını alın, kaybolmak çok kolay, harita ile uğraşmayın, çünkü harita sizin kaybolmanızı önlemiyor, şehir karışık.

ULAŞIM

İtalya Venedik Genel: Bu şehirde: araç kullanmak yasak. Hatta: bisiklet kullanmak bile yasak. Ulaşım yalnızca: kanallar üzerinde hareket eden, su araçları ile yapılıyor.

HAVAALANI

İtalya Venedik Genel: Venedik’e tarifeli bir seferle uçuyorsanız: Venice Marco Polo Havaalanına inersiniz. Marco Polo Havaalanı: şehir merkezine, yaklaşık 13 km. ve 25 dakika uzaklıktadır. Hava alanından; yarım saatte bir kalkan otobüsler ( 5 numaralı otobüs) şehre ulaşmanın en kolay ve ucuz yoludur.

Ayrıca: tren veya taksi de kullanabilirsiniz. Bazı charter seferi yapan şirketler ve ucuz fiyatlı şirketler: Treviso havaalanını kullanırlar. Treviso, Venedik’in 30 km. kuzeyindedir. Venedik’e gitmeden önce, seyahat şirketinizle görüşüp, hangi havaalanına inileceğini sormanızda yarar var.

 

BELEDİYE OTOBÜSLERİ

Bunlar “ACTV” olarak işaretlenirler. Yazın: yarım saatte bir ve kışın ise, saatte bir havaalanından kalkıp: Piazzale Roma’ya kadar giderler. Havaalanı otobüsleri: “ATVO” hemen hemen aynı tarifeyle işler. İkisi de, pahalı değildir.

ACTV daha ucuzdur, ancak bagajınız varsa, biraz zorlanabilirsiniz. Piazzale Roma’ya varmak, yaklaşık 30 dakika sürer. Biletinizi varış terminalindeki ATVO bürosundan satın alabilirsiniz.

İtalya Venedik Genel Tekneler

TEKNELER

Cooperativa San Marco motorları, bütün yıl boyunca havaalanı ile Venedik merkezi arasında sefer yapıyor. Fiyat: 40 Euro’dur ve vaporetto bağlantılı ATVO seferlerinin iki katıdır. Gene de pahalı sayılmaz. Eğer vaporetto kalabalık ve bagajınız çoksa ekstra ücret ödemeye değer.

Havaalanı binasının hemen önünden: 04.45’ten gece yarısına kadar, saatte bir motor kalkar. Ticari kanal taksileri (matoscafi) çok pahalıdır.

Bitişik olarak inşa edilmiş olan Ponte Della Ferrova demiryolu köprüsü ve Ponte Della Liberta karayolu köprüsü: anakaradan, Venedik’e bağlantı sağlar.

Eğer, şehre otomobil ile geldiyseniz: arabanızı: Pıazalle Roma Meydanındaki otoparka bırakmak zorundasınız. Otobüsle geldiyseniz de aynı meydanda inip, otelinize, Büyük Kanal üzerinden ulaşabilirsiniz.

Demiryolu ile Venedik’e geldiyseniz: Pıazzale Roma’nın karşı kıyısında bulunan istasyonda inip, yolunuza yine Büyük Kanal üzerinden devam edebilirsiniz.

1801-1846 yılları arasında inşa edilen demiryolu köprüsü: 3601 metre iken, 1931-1932 yılları arasında yapılan onarımlar ile, uzunluğu: 4070 metreye çıkarılmıştır.

Büyük Kanal’a ulaşımınızı, önce bir bilet alarak “Vaporetto”larla (1.Nolu) sağlayabilirsiniz. Ayrıca: aceleniz varsa, “motoscafi”leri tercih edebilirsiniz. Motoscafiler, küçük kanallarda da ulaşımı sağlar.

Gondollar; daha çok çevre gezileri için tercih edilir.

Gondollara binmeden önce, güzergah, fiyat, süre konusunda gondolcu ile anlaşma yapmalısınız. Şehirde ise, yürüyerek dolaşmak çok kolay ve Venedik’i tanımanın en iyi yoludur.

Evet, şehir içinde, ulaşım konusunda mümkün olduğunca yürümeye çalışın.

Hem ara sokakların tadına varmak hem de vaporetto fiyatlarının el yakması bunun için yeterli sebeplerdir. Tabii, yorucu bir günün ardından, San Marco Meydanından, tren garına kadar yürümek, haritada göründüğü kadar kolay değil.

Motorlar için ve 72 saatlik abonman kartlar mevcut. Bu kartlar: aldığınız andan itibaren, bahsedilen saate kadar tüm motorlarda geçerli. (Havaalanı motoru hariç)

Bu kartın fiyatı 10 Euro. Bununla: sürekli olarak her motora ücretsiz binebiliyorsunuz.

 

KONAKLAMA:

Venedik’te: Lido Bölgesinde konaklamak mümkün. Burada göreceğiniz 4 yıldızlı oteller inanın bizim ülkemizdeki

2 yıldızlı otellere eşdeğer personel ve işletmeciliğe sahip. Kahvaltıda: genellikle: bal ve bol bol domuz jambon bulacaksınız. Üstelik: çay niyetine verdikleri de, berbat. Yani: sakın beklentileriniz çok olmasın.

Eski Venedik merkezinde ise, oteller çok pahalı imiş. Buradaki tüm binalarda, hala yaşam devam ediyor. Yaşayanlar da, evlerin aile içinde, kuşaktan kuşağa geçmesiyle sahip olmuşlar. Yoksa, bu evlere, binalara para yetmeyeceği, metre karesinin 1 milyon Euro olduğu söyleniyor.

Dolayısı ile, eskiden kont, dük ve soylu olarak yaşayanların torunları buralarda şimdi oturuyorlar. Aslında: çok bunaltıcı bir atmosfer var.

Muhteşem nem bir yandan. Üstelik: yazın kanalların kokusu rezalet. Dolayısı ile merkezde kalmamak bir kayıp değil gibi.

Şehir çok pahalı. Eğer gece konaklayacaksanız, yarım saat uzaklıktaki: Trivignano’da yarı fiyatına kalınması tavsiye edilir.

 

 

NEREDE YENİR

San Marco çevresinde: hiçbir Venediklinin denemeyi bile düşünemeyeceği kadar pahalı turist restoranları dolu. Şehrin en pahalı ve gözde restoranları: Dorsoduro, San Polo, Santa Croce bölgelerinde ve San Marco’nun karşı yakasında bulunur.

Kabaca ristorante kelimesi yüksek kalite ve pahalı bir servis demektir.

Trattoria; küçük ve sıcak aile işletmelerini, osteria ise basit bir atmosferde sunulan sade yiyecekleri ifade eder.

Ama her sınıf, kendi içinde çeşitlilik gösterebilir. O yüzden, en doğrusu: mönüye ve fiyatlara göre karar vermenizdir. Fiyatlar, kalitenin göstergesi değildir. Pahalı bir restoran, güzel yemekler sunabilir ama daha çok mekan için para ödemiş olursunuz.

San Marco civarındaki restoranların çoğunda, sabit bir ücret karşılığında, sınırlı bir listeden üç veya dört çeşit yiyecek seçebileceğiniz mönü turistico sunulur.

A la carte fiyatları ile kıyasladığınızda, daha ucuz bir seçenek olarak görünse de, turistik mönüde porsiyonlar çok küçüktür ve yemek seçenekleri sınırlıdır.

Eğer bütçeniz kısıtlı ise, en iyisi pizzanın yanı sıra geleneksel balık ve et yemeklerinin de sunulduğu bir pizzeria bulmanızdır.

İtalyan restoranları: yemek mönülerini ve fiyatlarını cama asmak ya da kapı önünde sergilemek zorundadırlar. Bu da, içeriye girmeden önce, fikir sahibi olmanızı sağlar.

Kanunen bütün restoran ve barlar: KDV’nin de dahil olduğunu gösteren yazar kasa fişi vermek zorundadırlar. Restoranların büyük bir bölümü: % 10 veya % 15 servis ücreti alır.

Bu yüzden: bahşiş vermenize gerek kalmaz. Ancak emin değilseniz yine de sorun.

Öğün saatleri: öğlenden 14.30 veya 15.00’e kadar ve akşam 19.30’dan 22.00’ye kadardır.

NE YENİR

Venedikliler, güne piccola colazione ile başlarlar. Bu genellikle: bir kahve ve yanında hamur işi veya kuruvasandan oluşur.

Bu tip bir kahvaltı için: en iyi yer, bir caffedir. Herhangi bir barda, masaya oturarak yiyeceğiniz şeylerin fiyatının, barda ayakta durarak yemekten iki kat daha fazla olacağını unutmayın.

Kahvaltınızı bir otelde yapıyorsanız, İngiliz ya da Amerikan tarzı açık büfeler bulabilirsiniz. Öğlenleri atıştırmak için: yanınıza alıp götürebileceğiniz sıcak ve soğuk yiyecekler sunan, ayaküstü barları tercih edin.

Uzun yemekler için, öğle ve akşam yemeklerinde, genellikle dört çeşit yemek seçeneği vardır.

APERATİFLER

Tranttoriaların zeytinyağı ile süsleyip sundukları vejateryan aperatifler: balıklı ya da etli aperatifler denemeye değerdir. Yerel aperatifler arasında en popüler olanlar şunlardır: vejateryanlar için: carciofi (enginar), sarde in saor (kuşüzümü ve kuru üzümle birlikte terbiye edilmiş sardalye ve soğan); üzerine limon ve zeytinyağı gezdirilmiş jumbo karides, ahtapot, midye ve kalamardan oluşan frutti di mare (karışık deniz ürünleri), bazen makarnanın yanında ikram edilerek primi piatti adını alan, ama genellikle beyaz şarap sosuyla sunulan vongole veya caparozzoli veya cozze (midye).

Etli aperatifler arasında: mayonezle servis edilen ince dilimlenmiş biftek (carpaccio), incirle (fichi) birlikte çok lezzetli olan prosciutto crudo con melone (kavunlu jambon), affetteri veya baharatlı salsicce (şarküteri ve salam tarzı sucuk) bulunur.

GİRİŞ YEMEĞİ:

Primo piatto makarna, risotto veya çorbadır. Kuzeye doğru, makarnanın yerini pirinç alır ve risotto Venedik’in klasik yemeği olarak görülür.

Pirinç, genellikle taze sebze veya deniz ürünleriyle pişirilir. Venedik’in en meşhur makarna yemeği: bigoli in salsa’dır.

Bu yemek: hamsi veya sardalya sosunda pişirilen eriştedir. Bunun yanında: zuppa di pesce denilen balık çorbası da güzeldir.

ANA YEMEK

En popüler et yemeği: fegato alla venezianadır. Yani: soğanlı dana ciğeri. Salatalarda ise, ana malzeme olarak: rucola (roka) ve radicchio (hindiba) kullanılır.

TATLILAR

Tatlı seçenekleri oldukça azdır. Gelato (dondurma) ile çikolata, kahve, krema veya tatlı mascarpone peyniri ve kaynakla yapılan tiramisu en bilinenlerdir. Bir kadeh tatlı şarap yanında tatlı bisküvi veya bademli kek ikram edilir. Bu bir Venedik geleneği.

Evet, sonuç olarak, bu deniz kentinde, doğal olarak önerilecek en iyi yemek balık olacaktır. Ama fiyatlar da, özellikle turistlerin yoğun olduğu meydanlarda (St. Marco civarında) bulunan lokantalarda, turistiktir.

Ancak, ara sokaklardaki restoranlarda daha ucuz yerler bulmak mümkündür. Balığınızı sipariş vermeden önce, sizin için hazırlanacak balığı görmenizde fayda var. Hesabı ödemeden önce de, mutlaka kontrol edin.

Grand Kanal kenarında oturup, bol zeytinyağlı pizza margarita yiyebilirsiniz.

Venedik’te yemek ne çok özel ne de ucuz. Ana yemekler: 7 Euro’dan başlıyor. Pizza: bir kişi için biraz büyükçe gelebilir. Ama salata alacaksanız, menüdeki ya da vitrindeki resimlere aldanmayın. 7.5 Euro ödediğiniz: marul, domates ve mozarella için gelen mamul: 7 parça mozarella peyniri, 7-8 dilim domates ve 3 küçük marul yaprağı

oluyor. O yüzden, verdiğiniz siparişin ne büyüklükte geleceğini sormanızda yarar var.

Ülkemizde de tanınan: tiramisu isimli tatlı, Venedik’e özgü bir tatlı. Ama; bunu burada yiyip yememek konusunda size bir şey söylemek istemiyorum, çünkü: sanırım biz tadına baktığımızda, asıl yerini mi bulamadık bilmiyorum, pek hoş değildi tat.

 

İÇECEKLER

Birçok restoranda, ev yapımı açık şarap bulabilirsiniz. Bunlar: çeyrek, yarım veya 1 litrelik sürahilerde servis edilir ve seçkin şaraplar kadar iyidir. Şehrin kafelerinde en çok içilen iki içki: Veneto dışında nadir bulunabilen ve köpüklü bir beyaz şarap olan prosecco ve campari, şarap ile maden suyunun karışımından yapılan karışımdır. 

Campari ve Punt e Mes gibi serinleticiler: soda ve limonla sunulur. Bira sevenler: Nastro Azzuro içebilirler. Bu bira: Kuzey Avrupa biraları kadar sert değildir ve buzul servis edilir.

Alkolsüz içecekler ise: köpüklü sıcak çikolata ve buzlu çay. Venedik’in musluk suyu içilebilir. Şehrin çeşitli yerlerindeki çeşmelerden çekinmeden su içebilirsiniz. Musluk suyunun içilemez olduğu yerlerde, yazı bulunur.

İtalya Venedik Genel

GENEL

Venedik genel; Venedik’in diğer adı da: Serrennissima (huzurlu)’dur. Bunun sebebi: tüm sosyal ve politik yaşamın kanunlarla belirlenmiş olmasıdır. Adalet: en önemsenen kuraldır. Örneğin: hakimler, hiçbir kulübe, partiye ve benzeri kuruluşa üye olamaz, hatta yakınlık bile kuramazlar. Venedik: bir şehir devleti iken, sembolü: kılıç ve kanunların yer aldığı bir kitaptır.

Kanunların, bu kadar önemsenmesinin sebebi: kentin, Ortaçağ sonlarında başlayan ve tamamen ticaret üzerine kurulu olan yaşamıdır. Kent: güvenli bir liman olarak kurulmuştur. Özellikle: Doğu’dan gelen mallar (kumaş, değerli taş ve madenler, halılar, baharatlar vs.) buradan; burjuva ve aristokrat ailelere dağıtılmıştır.

Dolayısı ile, uluslar arası ticaretin yapıldığı bir şehir devletinin kanunlarının çok sıkı uygulanıyor alması, tüccarların bu güvenli ortamı tercih etmesini sağlamıştır.

Venedik: Adriyatik’in mücevheridir. Bu bölgede: kesintisiz 1100 yıl boyunca, bağımsız bir imparatorluk ve cumhuriyet olarak, idari yapısıyla günümüze kadar gelmiş ve bu özellikleri nedeniyle, araştırmacıların ilgisini çekmiştir.

9’ncu yüzyılda, çoğu Avrupa şehri, surların arkasına gizlenirken, Venedik, kendi lagununun korumasından çıkmış ve dünyaya açılmayı başarmıştır. Doğu ile batının bu sentezi: ne tamamıyla Avrupalı ve ne de tamamıyla İtalyan olabilmiştir. Kentin dört bir yanında: Bizans izleri ve egzotik Asya etkisi görülür.

Belli bir uzaklıktan bakıldığında, şehir:

Adriyatik Denizinin üzerinde yüzüyormuş gibi görünen, zarif ve gösterişli evleriyle, bir masal diyarını andırır. Şehrin dar sokaklarında (cali) yürüyüp, kanalları boyunca dolaşmaya başladığınızda, asırlar boyu sanatçıları ve gezginleri kendisine hayran bırakan zarif ve egzotik, bir o kadar da romantik mimariden gözünüzü alamazsınız.

Dünya üzerindeki büyük şehirler, otoyolları ve yüksek bina bloklarını bir yara izi gibi taşırken, Venedik, modernite tarafından lekelenmeden, bundan 300 yıl önceki parlak devirlerindeki halini, günümüze kadar taşımış ve hala korumaktadır.

AZİZ MARCOS:

Aziz Marcos’un naşı, MS.829 yılında, Venedik’e getirildiğinde: Dükler Sarayının yanına, bir şapel inşa edildi. Bu ilk: San Marco Bazilikası idi. Azizin simgesi: kanatlı aslan, şehrin sembolü oldu.

MARCO POLO:

Venedik’in en ünlü vatandaşı: Marco Polo. 13’ncü yüzyılda: Avrupa’nın gözlerini, egzotik Asya gizemine çevirmişti.

Zamanımızın bazı bilim adamları: hikayesinin gerçekçiliği konusunda şüpheler dile getirse de; Marco Polo:20 yıl süresince, Moğol İmparatoru Kubilay Han’a hizmet etmişti. Ayrıca: Çin’de özgürce gezmesine izin verilen ilk Batılıdır.

Çin’den döndüğünde: efsaneye göre, hikayelerine kimse inanmamış, kıyafetinin dikiş yerlerine sakladığı mücevherleri ortaya çıkarınca, haklı olduğu anlaşılmıştı.

MÜZELERE GİRİŞ:

Müzelere giriş için tek tek para vermek yerine: “Musei Civici Veneziani” müzelerinden herhangi birinden, “Museum Pass” alın. Çünkü: her müzenin girişi 3-5 euro iken, bu kartı kullanarak, 13 müzeye, 10 Euro karşılığında girebiliyorsunuz.

KUMARHANE:

Venedik’in resmi kumarhanesi, bahar ve yaz aylarında Lido’da açılır ve yılın geri kalan bölümlerinde, Büyük Kanal’daki Palazzo Vendramin Calergi’ye taşınır.

Sabahın ilk ışıklarına kadar: rulet, bakara ve 21 oynamak mümkün. Kumar oynanan odalara giriş yapabilmek için pasaportunuzu yanınızda bulundurmanız şart. Erkeklerin ceket giymesi ve kravat takması şarttır.

DÜNYANIN EN ÇOK İNTİHAR EDİLEN YERİ ;

Evet: bunun sebebini, şehri görünce hemen anlıyorsunuz. Ömrünüzde göreceğiniz en hüzünlü, en tekinsiz atmosfere sahip yer. Güzel olmasına güzel de, geçmişte çok görkemli olan, şimdiyse, çoktan ölmüş ve ağır ağır yürüyen bir güzelliğin kalıntısı. İnsana: gerçek dışı bir his veriyor, masallardan çıkmış gibi.

Her köşesi: son derece estetik, koca bir açık hava müzesi ve inanılmayacak kadar çok görülecek şeyi var. Ama: nemli. Çürümüşlüğün hakim olduğu, tuhaf, tekinsiz bir yer aynı zamanda. Normal yaşam da göremiyorsunuz.

Şehir, yalnızca turistler için ayakta gibi. Onlar da günden güne, kemirip kirletiyorlar şehri. Sakın yalnız başınıza gitmeyin, şehir, iki katı hüzün veriyor insana o zaman.

 

COĞRAFYA:

İtalya Venedik Genel: Venedik, Kuzey İtalya’nın doğusunda ve Adriyatik Denizinin kuzey batı ucunda bulunuyor. Karaya: 4 km. uzunluğunda: kara ve demiryolu köprüsü ile bağlanıyor. Şehir: 50 km. uzunluğunda, bir hilal şeklindeki lagünde bulunan takımada gurubu üzerinde uzanıyor.

Büyük Venedik: deniz seviyesinin 1 metre üzerindeki, 118 adacıkta kurulmuş. Binaları; sıkışmış kil tabakasına çakılan, milyonlarca karaçam kazığı ile desteklenmiştir.

Kent: 170 kanal ve yaklaşık 600’den fazla köprü ile, bir labirenti andırır. Kanallar: lagünü çevreleyen kumluk bölgelerden (lido) geçerek, iç taraflara ilerleyen üç derin suyolundan gelen Adriyatik denizi sularıyla dolar.

 

ADRİYATİK DENİZİ

Deniz her zaman Venedik’in varlığı ile birlikte anılır. Çamurlu, sığ lagün gibi denizin kendisi de, şehrin bir parçası olarak kabul edilir.

Deniz seviyesinin yükselmesiyle; yer altı su seviyesinin düşmesi sonucunda oluşan çökme yüzünden, Venedik, her kış giderek daha çok su baskınına maruz kalmaktadır.

Uzmanlar: önlem alınmadığı takdirde, Venedik’in 22’nci yüzyılda, sular altında kalacağı uyarısında bulunmaktadırlar.

Ne var ki, kent sakinleri; Venedik’in, varlığını borçlu olduğu lagünün, ekolojik dengesinin bozulacağı gerekçesiyle, Londra’daki Thimes Nehri’nde olduğu gibi, su bentleri yapılması projesine karşı gelmektedirler.

 

ŞEHİRLE ANLAŞMAK

Venedik’in ziyaretçileri: şehrin özel koşullarına hazırlıklı olmalıdırlar. Şehir hakkını vererek gezebilmek için; sokakların zorluğuna katlanmak (trafik gürültüsünden uzak yürümek keyifli olsa da) ve kanallar üzerindeki pek çok köprüyü tırmanmak gerekir.

Burası: aşırı yükle gezilebilecek bir yer değildir. Bagajlarınızı, kalabalık sokaklardan ve köprülerden geçirerek otelinize taşımak zorunda kalabilirsiniz.

Yürümekten yorgun düştüğünüzde: vaporetto’ya (deniz otobüsü) binebilirsiniz. Ana vaporetto güzergahları: Büyük Kanal üzerinde sefer yapar.

Fakat: bu sistemle; Venedik lagününün en uzak köşelerine kadar gidebilirsiniz. Lido Sahilleri ve rengarenk boyalı evleri bulunan: Barano Adasından, duvardan duvara cam ürünlerinin sergilendiği ve cam üretim alanlarının bulunduğu: Murano Adasına ve Torcello Adasındaki tuz ovalarının üzerinde kurulu sevimli katedrale kadar.

 

TURİZM

Venedik’te her yıl, yaklaşık 12 milyon turist, en az bir gününü geçiriyormuş. Bu güne kadar tespit edilen, bir günlük turist rakamı: 150.000 dir.

Turist sayısının bu kadar çok olması ve her şeyin deniz yolu ile taşınması nedeniyle, buradaki fiyatlar, İtalya’ya nazaran yüzde 10 daha pahalıdır. Venedik’te turizm: hem en önemli gelir kaynağı ve hem de en büyük düşman olarak görülüyor. Bu yeni bir şey değil. “Venedik’te Ölüm” romanında, Thomas Mann, şehri “yarı peri masalı, yarı turist tuzağı” diye tarif etmektedir.

Venedik’te turiste doygunluk artık yüzlerinden okunuyor. Nitelik, turizm reklamları da yapmıyorlar artık. Turizm ile birlikte: sanayi ve tarım geliri de yüksekmiş. Gerçekten de, her yer yemyeşil ve ekili. Çok verimli bir toprağı var. Mussolini burada, toprakların büyük bir kısmını bataklıkları kurutarak verimli tarlalar haline getirmiş. Hala, bu olaydan Mussolini’nin yaptığı en iyi şeyler diye anlatıyorlarmış.

Turistler, kendilerini kazıklanmış hissederler. Benzerleriyle karşılaştırıldığında, otel fiyatları burada hayli yüksektir. Vaporettolarda ve Piazza San Marco çevresindeki restoranlarda; Venediklilerin ödediklerinden daha fazla hesap ödeyeceksiniz. Yiyecek ve içeceklere, hayli şişirilmiş fiyatlar ödemek zorunda kalacaksınız.

Bu: yalnızca turistlerin sıkıntısı değil. Yazın şehir o kadar kalabalık oluyor ki; Piazza San Morco civarındaki dar sokaklarda yürümek imkansız hale geliyor. Tek yönlü yaya trafiği, bir zorunluluk haline geliyor.

Venedikliler: turist akını karşısında: o kadar mağdur olmuşlar ki: şehrin alt yapısı yetersiz kalınca: ziyaretçilerin şehre girişine günlük kota uygulamak veya otel rezervasyonu olmayan ziyaretçilerin girişinden ücret alınması gibi kenti korumaya yönelik önlemler tartışılmaya başlanmış.

 

KALABALIKTAN UZAK DURMAK

Ek masraflar ve harcayabileceğiniz çaba, bu göz alıcı hazinenin keşfi için ödeyeceğiniz küçük bir bedeldir. Eğer: San Marco Meydanının dışına çıkarsanız, sakin ve büyüleyici civar semtlerde; Venediklilerin Venedik’ini bulabilirsiniz.  İlgi çekici dükkanlar, uygun fiyatlı güzel restoranlar, kafeler ve şarap barları var.

Ama, elbette dünyanın en güzel meydanı olan San Marco’nun muhteşem Bazilikası ve görkemli Palazzo Ducale’nin (Dükler Sarayı) güzelliği tartışılmaz. Sezonun en yoğun olduğu dönemlerde bile: günün erken ya da geç saatlerinde, izdihamla karşılaşmadan buraları gezebilirsiniz.

 

VENEDİKLİLER

Venedik şehri: en parlak dönemlerinde: 200.000 nüfusa sahipti. Cumhuriyetin sonlarında: 90.000’e düşen bu rakam, halen 65.000 civarındadır. Yaşlı nüfusun yoğunlukta olduğu Venedik, artık anakarada bulunan “Mestre” adı verilen yeni şehre doğru kaymaktadır.

Bu göç: şehirde kiralık evlerin çok az ve satın alınamayacak kadar pahalı olmasından kaynaklanır. Venedikte’ki binaların restorasyon masrafları: ana karada bulunan: Mestre Banliyösündeki evlerin değerinden, neredeyse iki katı daha fazladır. Özellikle: genç kuşak Venedikliler, Mestre’de oturup; Venedik’e çalışmaya gelip gitmektedirler.

Venedikliler, ziyaretçilere karşı misafirperverdirler. Şehirlerinin kıymeti konusunda da duyarlıdırlar. Hem İtalyanca ve hem de Venedik diyalektiyle yazılmış tabelalar yüzünden; kanal ve bölge isimleri konusunda karışıklık yaşamak mümkündür.

Bu yüzden: Venedik’te kaybolabilirsiniz. Adres soracak olursanız: “Kısa yolu mu, güzel yolu mu tercih edersiniz?” karşılığını alabilirsiniz. Ama, aslında: Venedik’te, güzel olmayan bir yola rastlamak da mümkün değildir.

İKLİM

Venedik’te, ısı sonbahar ve ilkbahar aylarında 15 derece civarındadır. Kış mevsimi ise oldukça soğuk geçer. Venedik’te yaz mevsimi çok sıcak değildir. Kasım ve Mart ayları arasında, seller ve Adriyatik’ten esen rüzgarlar nedeniyle: Venedik serin ve nemli olur. Mayıs ayında, Adriyatik’ten esen kuvvetli rüzgarlar (bora) sırasında, deniz seviyesi yarım metre kadar yükselir.

Yani: St. Marco Meydanına gondol ile girmeniz mümkündür. Bu iklim hareketi, önemli ölçüde erozyona sebep olduğu gibi binalara da zarar verir. Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında hava boğucu olabilir. Rahat bir uyku uyuyabilmek için, yılın bu aylarında klima şarttır.

Evet, bu güzel şehre: özellikle, Şubat ayında gidilmeli. Çünkü: Şubat ayında, karnaval düzenleniyor. İlk başta: karşınıza çıkan, maskeli gençlerden korkabilirsiniz. Ama, caddeye doğru yürüdüğünüzde, herkesin maskeli olduğunu göreceksiniz.

Hemen bir koşu gidin ve maske alın ve sizde eğlenceye ortak olun. Çünkü, maskeli gezdiğinizde, hiçbir yabancılık çekmesiniz. Zaten, amaç da budur. Sınıf ve ırk ayrımını kaldırmak. Ama, inanın çok eğlenirsiniz. Bunun dışında: Eylül ayında film festivali var.

Venedik’te Mayıs ayı, Türkiye’ye göre daha sıcak olur diye bekleyebilirsiniz. Ancak: yanınızda mutlaka kalın üst giysileri bulunması şart.

Bu arada: kıyafet çok önemli. Özellikle: yağmur yağdığında su geçirmeyen bir ayakkabınız olması şart. Çünkü: bol yağmur yağan bir yer. Ayrıca: sakın iklime aldanmayın, yanınızda mutlaka biraz kalınca üst giysileri götürün. 

 

VENEDİKLİ SANATÇILAR

Jacopo Bellini: (1400-1470);

Bellini ve oğulları Giovanni ve Gentile, 15’nci yüzyılda Serenissima’da yeni bir dönem başlatmışlardır. Venedik’in Yüksek Rönesansı, genç yaşta ölmesine rağmen, Accademia’da sergilenen “Fırtına” adlı eserinde büyük dehası görülen Giorgione ile başlamıştır.

Vittore Carpaccio: (1445-1526);

Ardında şehri detaylı şekilde betimlediği resimler ve Azize Ursula’nın hayatına dair anlaşılmadık bir dizi anlatımcı resim bırakmıştır.

Tiziano: (1490-1576);

Döneminin en büyük ressamı kabul edilir. Resimleri: Avrupa’nın büyük müzelerinde sergilenmesine rağmen, Venedik’te çok az eseri bulunur.

İlk başyapıtlarından biri olan “Meryem’in Göğe Çıkışı”, Frari kilisesindeki altarın üzerindedir.

Jacopo Tintoretto (1518-1594):

Sessiz ve dindar olan bu sanatçı, Venedik’in dışına bir kez çıkmıştır. Birçok çalışması:Venedik’te kalmıştır. Scuola di San Rocco ve mensup olduğu Madonna dell’Orto Kilisesindeki resimleri dehasını yansıtır.

Paolo Veronese (1528-1588):

Resimleriyle süslenmiş bir kilise vardır. San Sebastiano. Birçok çalışması, Accademia’dadır.

Antonio Canaletto: (1697-1768);

Venedik konulu resimleriyle ünlüdür. İngiliz sanat hamisi Josef Smith’in eserlerini, yurt dışına satması nedeniyle, Venedik’te sadece 3 resmi kalmıştır.

Giovanni Battista Tiepolo (1696-1770);

Venedik’in en iyi dekoratif ressamlarından biridir. Scuola Grande dei Camini’nin üst salon tavanını; 9 muhteşem resim ile bezemiştir.

 

VENEDİK ASLANLARI

Barışçı, oyunca ya da savaşçı olsun, aslan motifi Venedik’te birçok resim, heykel ve resimli el yazmasında hakim unsurdur.

San Marco ve Castello bölgelerinde daha yoğun olmak üzere aslanlar, birçok binayı, köprüyü ve balkonu süsler. Oturan aslan, devletin azametini, yürüyen aslan ise Venedik’in sömürgeleri üzerindeki hakimiyetini temsil eder.

Aziz Marcos Aslanı; barışın simgesidir ve savaş zamanlarında defteri kapalı bir şekilde tasvir edilir. (Örneğin: Arsenal’in giriş kapısındaki takta). Az sayıda aslan ise, pençesinde kılıç taşır.

Napolyon’un kuvvetleri: aslanların bu sembolik değerleri nedeniyle birçoğunu tahrip etmişlerdir. Bu nedenle: Dükler Sarayının Gotik Kapısındaki gibi bazı aslanlar: röpradüksiyondur.

venedik.alışveriş.vitrin.1
Venedik alışveriş

ALIŞVERİŞ

Venedik, hediyelik eşya almak için en uygun şehirlerden biri. San Marco Meydanına ulaşan ara sokaklar: cam eşya ve maske satan rengarenk dükkanlarla dolu. Murano ve Brano’da, dünyanın en kaliteli camlarının yapıldığı bir gerçek. Ancak: seramik maskeleri de es geçmeyin. Oralara kadar gitmişken, bir maske alın ve salonunuzun duvarına asın.

Venedik’te tatmin edici bir alışverişin sırrı: gerçek hazinelerin saklı olduğu dükkanlar ile, turist tuzaklarını birbirinden ayırmaktır.

Pahalı mağazalar (mücevher, cam işi, deri vb.) Piazza San Marco ve çevresindeki sokaklarda yoğunlaşıyor. Bu bölge, aynı zamanda yapışkan satıcıların turistlere pahalı hediyelikler satmaya çalıştığı dükkanlarla doludur.

Turist yoğunluğundan uzak alışveriş için: Ca’ d’Oro’nun arkasında, tren istasyonundan çıkan Strada Nuova boyunca uzanan mağazalara bakmanızı öneririm.

Giudecca’da, Zathare arkasındaki Dorsudora’da ve Frezzeria’da zanaatkarların atölyelerinden pazarlıkla alışveriş yapabilirsiniz. Moda dünyasına göz atmak için, kaliteli butikleriyle ünlü Mercerie alışveriş merkezine gidebilirsiniz. John Evelyn 1645 yılında burası için: “Dünyanın en nefis caddesi” demiştir.

CAM ÜRÜNLERİ:

Venedik cam ürünleri kaliteli ve son derece pahalıdır. Bir o kadar da kırılgandır. Dikkatli olun. Murano’daki atölyelerdeki fiyatlar, Venedik’teki dükkanlara göre, daha pahalıdır. Ancak, ücretsiz tanıtım gösterileri ve adaya taşıma hizmeti sunarlar. Nakliye gerektiren hediyelikler seçerseniz, kırılgan olanları tercih etmeyin. Ayrıca, nakliye ücretini ve sigorta bedelini mutlaka sorun.

DANTEL İŞLERİ:

Geleneksel usullerle dokunan girift dantel işlerini görmek için en güzel yer: Burano’daki küçük müzedir. Gerçek danteller muhteşemdir, ancak fiyatları yüksektir. Daha az kaliteli ve makine işleri, yerel el yapımı dantellerin yerine geçmiştir. Burano’yu ziyaret etmeye zamanınız yoksa, San Marco civarında, modern röprodüksiyonları ve geleneksel modellerin taklitlerini bulabilirsiniz.

EBRULU KAĞIT ÜRÜNLER:

İtalya Venedik Genel: Venedik, legotaria olarak bilinen, ebrulu kağıtları ve ciltciliğiyle de ünlüdür. Bu kağıtlarla ciltlenmiş kitaplar çok popülerdir. Ayrıca evrak sahteciliğine karşı bir önlem olarak, çeşitli dökümanların arka planı olarak da kullanılmıştır. Günümüzde daha çok resim albümü, defter, kutlama kartları yapımında kullanılmaktadır.

VERGİLER:

İtalya Venedik Genel: Yüzde 19’lara kadar çıkabilen katma değer vergisi fiyatlara dahildir. Avrupa Birliği dışındaki ülkelerden gelenler: tek bir alışverişte 180 Euro ve daha fazlasını ödedikleri takdirde, katma değer vergisini geri alabiliyorlar.

Bu nedenle, yaptığınız tüm alışverişlerde fatura isteyin ve Avrupa Birliği ülkelerine başka gezi yapacaksanız, son ülkeye kadar bu faturaları saklayın. Turistlere vergisiz satış teklif eden dükkanlara bakın. Çünkü genellikle vergiyi fiyattan düşerler.

 

MASKELER

İtalya Venedik Genel: Maskelerin çıkış noktası veba hastalığı olmuş. 1348 yılında yaşanan veba salgını, nüfusun neredeyse yarısının ölmesine neden olmuş. İşte o dönemlerdeki giyim tarzı da bu salgından etkilenmiş.

İnsanların birçoğu hastalıklı görüntülerini ve yara-berelerini gizlemek için pelerinler, uzun eldivenler ve maskelerle, hiçbir yerlerini göstermeyecek şekilde giyinmeye başlamışlar. İşte hüzünlü bir ifadeye sahip olan maskeler, bu veba salgını dönemini sembolize ediyormuş.

Bundan yaklaşık 200 yıl sonra ise Venedik Cumhuriyetinin en şaşalı ve sefaya düşkün dönemlerinde de maske kullanımı yeniden yaygınlaşmış.

Ancak, bu kez amaç farklı. Bu sefahat dönemi, devleti çöküntüye götürürken, bu gidişi tersine çevirecek hiçbir şey yapılmadığı gibi, kumarhaneler, genelevler ve insanların bolca zaman ve para harcadıkları, bu tür merkezler, gayet iyi iş yapıyorlarmış.

Genel gidişat bu kadar kötüyken, aynı safahatı sürdürmek yüz gerektireceğinden; yine maskeler devreye girmiş. Yani, bu kez, insanların zevk-ü sefa merkezlerine gittiklerini gizlemek için. Pis pis sırıtanlar, mutlu maskeler, bu sefa dönemini simgeliyormuş.

 

GONDOL

İtalya Venedik Genel: Gondol kelimesi, muhtemelen “Cymbulo (küçük kayık)” kelimesinden gelmektedir. Bu küçük. Asimetrik, alt kısmı düzce olan kayık, bir kişi tarafından, o da ayakta olarak kullanılır. Gondolculuk: babadan oğula geçen bir meslektir.

Genellikle: boyu 4 veya 5 metre, genişliği ise 1 metre civarındadır. İlk gondollar: 13’ncü yüzyıl sonlarında ortaya çıkmıştır. Ama; kimin fikridir bilinmez.

1562 yılında çıkan yasa ile, tüm gondolların siyah renge boyanması zorunlu hale getirilmiştir.

Veba gelip te ölümler başladığında, cesetleri gondollarla taşımışlar ve o günden beri, matemin rengi olan siyaha boyanmış tüm gondollar.

Evet: San Marco Meydanının bittiği yerde, Belediyenin işlettiği gondollar var. Normalde: bu gondolların 45 dakikalık turu, 120 Euro ve 6 kişi biniyor.

Tanıdığınız veya tanımadığınız kişilerle, bu gondollara kişi başı 20 Euro vererek binebilirsiniz. Ayrıca: gondolcular, şarkı da söylüyorlar. Yani: tam bir romantizm yaşanıyor.

 

EĞLENCE HAYATI

İtalya Venedik Genel; Kültürel etkinlik arayan ziyaretçiler: Venedik’te hayal kırıklığı yaşamazlar. Yıl boyunca, kentte klasik müzik konserleri, operalar, tiyatrolar, sergiler ve festivaller eksik olmaz.

Venedik’te yaş ortalaması 45 olduğu için gece kulüpleri ve barlar daha azdır. Gecenin geç saatlerinde eğlence hayatı piyano barlarında, San Marco civarındaki tarihi kafelerde ve şık otel barlarında yoğunlaşır. Bacari denilen Venedik’e özgü geleneksel barlar, özellikle görülmeye değerdir.

 

KARNAVAL VE FESTİVALLER

İtalya Venedik Genel: Venedik’in daha çok maskeleri ile ünlü bir karnavalı var. Bu aslında: dini bir kutlama imiş. Şubat ayında: “Karem” yani büyük perhiz öncesi (paskalyadan 40 gün önce): pazar, pazartesi, salı (perhiz öncesi üç etli gün) eğlenceler düzenleniyor. Eğlenceler: Çarşamba günü doruğa ulaşarak sonlanıyor.

Katolik dünyasında: önem verilen bu kutlamalar, karnaval geleneğinin devamıdır.

Venedik karnavalı ile özdeşmiş olan siyah pelerinler, üç boynuzlu şapkalar, beyaz masklar ve diğer kıyafetler; 18’nci yüzyılda ortaya çıkan cammedia dell’arte’ye dayanır. Cumhuriyetin sürüklediği yıkılış döneminin son yüzyılında, karnaval altı aya uzatılmıştı.

Venedikliler, Aralık’tan Haziran’a kadar, bu kostümleri giyerlerdi. Tanınmayı imkansız kılan kıyafetler sayesinde halk ile aristokratlar karışıyor, evliler rahatlıkla aşk maceraları peşinden koşuyor ve her türden hafif suç, rahatlıkla işleniyordu.

Bu dönemde: günlük yaşam kuralları kalkar, eğlence hat safhaya çıkar. Bu karnavallarda sosyal statülere bağlı kalmamak ve sınıf farklarını ortadan kaldırmak için maske takma geleneği, Venedik’te hala sürüyor.

Ayrıca: tarihi kıyafetler giyiyorlar, dükler, düşesler gibi oluyorlar. Kutlama her yerde yapılıyor ama, yalnızca Venedik’te maske takılıyormuş. Sokak tiyatrocuları: utandıklarından maske ile dolaşırlarmış.

Ancak, işler o kadar çığırından çıkmıştı ki, sonunda Karnaval yasaklandı. 1979 yılından itibaren Şubat/Mart aylarında tekrar kutlanmaya başlanan Karnaval, artık daha kontrollüdür. Sokak partileri, maskeli balolar, gösteriler ve Avrupa’nın her yerinden buraya akın eden turistlerle şehir canlılık kazanır.

Bu tip bir çekim merkezi olmasının dışında, iki yılda bir çağdaş sanatçıların bir araya geldiği “bienal” ile, bir de film festivali var.

 

VENEDİK TEHLİKEDE

1966 yılında yaşanan sel felaketinin ardından; şehirde bulunan sanat eserlerinin ve yapıların restorasyonu amacıyla yerel ve uluslar arası organizasyonlar kurulur.

O tarihlerde: Porto Marghera sanayi kompleksinin, lagün sularından milyonlarca varil su çekmesi nedeniyle; şehir batma tehlikesi geçirir. Bu problem çözülür, ancak şehirde giderek büyüyen diğer sorunlar günümüzde hala çözüm beklemektedir.

Kış aylarında oluşan: acqua alta (su yükselmesi): tehlikenin belirtilerinden yalnızca biridir.

MOSES (Musa) sistemi su taşkın duvarları inşa edilmeye başlanmış. 2011 yılında bitirilmesi planlanan sistem; çevresel etkilerinin göz ardı edildiği kısa dönemli bir çözüm olarak düşünülüyor.

Yani: özetle ve sonuç olarak; en kısa zamanda Venedik şehrini görün, yoksa gelecekte Venedik kalmayacak galiba.

 

Roma Pıazza Dı Spagna (İspanyol Merdivenleri)

Roma Pıazza Dı Spagna (İspanyol Merdivenleri)

İspanyol merdivenleri olarak tanınan, İspanyol mahallesindeki bu bölüm: aşk çeşmesinden, yürüyerek 10 dakika uzaklıktadır.

Bir zamanlar: Vatikan Fransızların koruması altında burada varlığını sürdürürken: dünyanın birçok yerinde, Katolikler, hacı olmak üzere, günler süren yolculukların ardından buraya gelirlermiş. Yine aynı dönemde: bu bölgede İspanyollar tarafından bir mahalle kurulur ve Vatikan için gelen hacılara; bu mahallede bulunan evlerin odaları kiralanmaya başlanır. Zamanla; yine mahalleye “İspanyol elçiliği” kurulur ve mahalle: İspanyol mahallesi olarak bilinip anılmaya başlanır. Hatta: bu meydanın, Roma şehrinin tam ortası, yani İstanbul-Taksim meydanı pozisyonunda bulunduğu söylenir. Gerek Romalılar ve gerekse şehir dışından gelenler, burada buluşur, oturur, zaman geçirirler, yani bu meydan bir anlamda, şehrin biraz önce de söylediğim gibi tam merkezidir.

Evet; meydanın hemen yukarısında bir kilise var ve merdivenler bir anlamda: meydanın o kilise ile bağlantısının sağlanması için yapılmıştır. Yoksa: merdivenlerin herhangi bir mimari özelliği ve güzelliği yok. 138 basamaklı merdivenler, 1723 yılında yapılmıştır. Yapıldığı dönemde: Avrupa’nın en uzun merdiveniymiş. Zaten İspanyol merdivenleri denildiğine bakmayın, merdivenleri yapan bir İtalyan sanatçıdır. Hatta: merdivenleri, Fransızların finanse ettiği söyleniyor, yani “İspanyol Merdivenleri” ismi, yalnızca meydandan buraya yansımıştır.

Roma Pıazza Dı Spagna (İspanyol Merdivenleri)

Roma Pıazza Dı Spagna (İspanyol Merdivenleri)

Roma Pıazza Dı Spagna (İspanyol Merdivenleri)

Roma Pıazza Dı Spagna (İspanyol Merdivenleri)

Merdivenlerin hemen başlangıç yerinde

Bir havuz ve Obelis (dikili taş) var. Bir de, önemli bir anıt “Meryem Ananın göğe yükselişi” anıtı var. Uzunca bir sütun direk üzerine, bronz Meryem ana heykeli konulmuş ve her yıl: 4 ARALIK tarihinde: burada, Meryem Ananın göğe yükselişi törenleri yapılıyor ki, bu törenlere: İspanya’dan üst düzey insanlar ve Papa katılıyormuş. Törenden sonra: Meryem Ana heykelinin koluna, meydana getirilen bir vinç yardımı ile taze çiçekli bir çelenk asılıyormuş ve bu çelenk bir yıl boyunca orada kalıyormuş. (baktığınızda, bir çelenk olduğunu görebilirsiniz) Bilindiği üzere: Meryem Ana heykelleri: Avrupa’da özellikle 1300’lü yıllarda, vebadan kurtuluş için bolca yaptırılmıştır. Düşünün, bir “Papa” çıkıyor ve şöyle saçmalıyor “tüm kedilerin öldürülmesi” emrini veriyor ve bunun üzerine Avrupa’da bütün kediler öldürülüyor ve tabii ardından: fare nüfusu artıyor ve veba hızla yayılarak, Avrupa’da her girdiği yerde: nüfusun yarısını (bu yarının da yarısı kadın, yarısı erkek olmak üzere) öldürüyor, inanılır gibi değil ama bu bir gerçek. Evet: bu Meryem Ana anıtı da, İspanyol hükümeti tarafından yaptırılıp, buraya  dikilmiştir.

Anıt yanında bir havuz var.

Havuz, ünlü sanatçı “Bernini” tarafından yapılmıştır ve İncil’de geçen bir sahne canlandırılmaktadır. (Tekne batıyor, içinde İsa’nın havarisi St. Pol var, denizin üzerinde yürüyerek kıyıya çıkıyor gibi)

Evet, meydanda birde Obilis yani Mısır dikilitaşı var. Ancak: bu taş, orijinal değil. Taşın bulunduğu yerden: doğruca ileri bakarsanız, sokağın bittiği yerde, yine bir Obelis göreceksiniz ki, o orijinaldir.

Meydan ile ilgili  son bir not: merdivenlerin önünde, sola dönen sokak, (Via Condotti) dünyanın en pahalı sokağı olarak biliniyor. Çünkü: bütün ünlü markaların satıldığı yerler, butikler, bu sokakta sıralanmıştır ki, mutlaka gezmenizi öneririm.

Meydanın bir özelliğinden söz etmeden geçmek istemiyorum. Burası: Roma şehrinde: hırsızlık ve yankesiciliğin en yaygın olduğu bir yer olarak biliniyor. Kesinlikle: buradaki kalabalık içinde, çanta-cüzdan-kamera gibi eşyalarınıza aşırı özen gösterirseniz, sonradan üzülmezsiniz.

İyi geziler.