Sicilya Palermo

Sicilya Palermo

Şehir: İtalyan şehirleri arasında, beşinci büyük şehirdir. Aynı zamanda Sicilya adasının başkentidir.

Palermo: adanın başkentidir. Doğu bölümünde “Monte Alfano” ve “Monte Pellegrino” dağlarının eteklerine yaslanmıştır. Adanın kuzeybatı kısmında konuşlanmıştır.

Şehir: 2800 yıllık geçmiş tarihi süreçte, zengin tarihi, kültürel ve mimari değerlere sahiptir. İlk olarak, Phoenicia’lılar tarafından kurulmuş, daha sonra Yunanlılar zamanında ise, “Panormus” olarak bilinmiştir. Takip eden süreçte, Roma egemenliği ve daha sonra ise, Bizans imparatorluğunun bir parçasıdır. Bu arada, kısa bir dönem Arap egemenliği görülür. Norman istilası sonrasında ise, 1130-1816 yılları arasındaki uzun süreçte, Sicilya krallığının başkenti olmuştur.

Sicilya Palermo

Şehir: tarihi süreç içinde, Sicilya adasına hakim olmuş birçok kültürün geride bıraktığı inanılmaz kültür zenginliğine sahiptir.

Şehrin eski bölümü: çoğunlukla Arap hakimiyeti sırasında inşa edilmiştir. Ancak, yine bu bölüm II. Dünya Savaşı sırasında birçok kez bombalanmıştır. Yakın geçmişte restore edilen bu bölüm: günümüzde kültür ve sanat için ayrılmış önemli bir merkez haline gelmiştir. Kültür Festivali “Kals’art” her yıl, burada yapılmaktadır.

Burada: denize girmeyi düşünürseniz: denizdeki kirliliğin üst düzeyde olduğunu unutmamak gerekir. Yalnızca, ünlü “Mondello” plajı, yüzmek için uygun olabilir. Ancak, buralara gelip te, yüzmek isteyenlere, şehrin 100 km. batısındaki “Sen Riserve dello Zingaro” doğal koruma alanındaki veya “San Vito lo Capo” bölgesindeki Karayip tarzı plajları önerebilirim.

Şehri ziyaret etmek için en iyi zaman: henüz çok sıcakların başlamadığı ilkbahar ve sonbahar mevsimleridir. Kışın, sıcaklıklar nadiren 10 derecenin altına iner. Yani, genellikle çok soğuk bir kış dönemi yaşanmaz.

Sicilya Palermo

GEZİLECEK YERLER

Palermo şehrinin tarihi bölümünü yürüyerek gezmenizi öneririm. Ama, yürümeyi tercih etmeyenler için, şehir merkezindeki tarihi yerleri gezdiren “Tur otobüsleri” ni tercih edebilirsiniz. Bu otobüsler: Piazza Castelnova meydanından hareket ederler.

Piazza Politeama

Burası, şehrin en hareketli ve canlı meydanıdır. Yılbaşı etkinlikleri de şehirdeki bu meydanda yapılır.
Meydanda: bir tiyatro binası, heykeller, restoranlar ve büfeler bulunmaktadır. Meydana ulaşan caddeler üzerinde ve caddeler üzerindeki ara sokaklarda: alışveriş yapabileceğiniz yüzlerce mağaza ve dükkan bulunur. Ayrıca, yine bu bölgede birçok kafe ve restoran bulunuyor. Hatta: İtalya’nın ünlü mağazalar zinciri “Rinascente” nin şubesi, yine bu meydana gelen cadde üzerinde bulunuyor.

Sicilya Palermo

Politeama Garibaldi Teatro

Yapı: Neo-klasik tarzda: 1867-1874 yılları arasında yapılmıştır. Açılışı: Vincenzo Bellini’nin “Capuleti ei Montecchi” operası sergilenerek yapılmıştır. Garibaldi’nin ölümünden sonra, ismi bu tiyatroya verilmiştir.

Tiyatroda

Günümüzde “Sicilya Senfoni Orkestrası” klasik müzik konserleri veriyor. İlginizi çekerse, burada bir konser izleyebilirsiniz. Yapıyı ziyarete gittiğinizde, özellikle: ön cephenin hemen üstündeki “bronz atları” görmenizi öneririm. Bunlar “Benedetto Civiletti” tarafından yapılmıştır.

Sicilya Palermo

Galleria d’Arte Moderna

1910 yılında, Tiyatro Politeama’nın fuayesi ile Modern Sanat Empedocle Restivo arasındaki galeride kurulmuştur. Burası: 15’nci yüzyılda, bir özel konut, 17’nci yüzyılda ise manastır olarak kullanılmıştır. İlk olarak, biraz önce de söylediğim gibi, 1480 yılında, Katalan tüccar Gaspar Bonet tarafından inşa ettirilmiştir. 16’ncı yüzyılda ise, buraya Cizvitler yerleşirler ve 1618 yılında, satışı yapılır. 17’nci yüzyılda manastıra dönüştürülür.

18’nci yüzyıldaki depremde konut hasar görür ve 19’ncu yüzyılda finansal zorluklar nedeniyle, yapıda çeşitli değişiklikler gerçekleştirilir.
Müzede bulunan daimi koleksiyonda: 176 resim ve 38 heykel bulunmaktadır. Özellikle: İtalya’nın en iyi modern sanatını temsil eden parçaların bulunması, müzeye ilgiyi arttırmaktadır.

Zemin katta: Neoklasizm ve Romantizm arasındaki döneme ait: portreler, tarih ve mitolojik resimler, Sicilya’nın tarihini görüntüleyen tablolar bulunur.
Birinci katta: 19 ve 20’nci yüzyılın estetiğine ait resimler, Akdeniz manzaraları ve doğallık ifade eden resimler sergileniyor.
İkinci katta: Sembolizm ve Modernizm dönemlerine ait, Sicilyalı ve İtalyan ressamların eserleri sergileniyor.

Theatro Massimo

1860 yılında, Sicilya’da birleşik krallık kurulunca Palermo şehri, adanın idari başkenti olmuştur. Bundan sonra, takip eden süreçte ise, burada: ekonomik ve endüstriyel yeni yatırımlar görülür. Şehrin, nüfusu hızla artar, inşaat patlaması yaşanır ve şehrin kuzeybatı bölümünde “Citta Nuova” denilen alanda, eski tarihi merkezin sınırları ötesine doğru genişleme görülür. Yeni kamu binaları ve büyük evler yapılır.
Bu dönemde: bölgeye “Liberty” tarzında yeni bir opera binası yani “Teatro Massimo” yapılır. Bu yapı: şehrin yenilenmesinin odak sembolü haline gelir. 1874 yılında “Gian Battista Basile” tarafından tasarlanarak inşaata başlanır, 1882-1890 yılları arasında durgunluk yaşanır ve 1897 yılında tamamlanır.
Büyük klasik cephesinde “Piazza Guiseppe Verdi” hakimdir. Zaten, 1897 yılında, Verdi’nin “Falstaff” denilen eseri sergilenerek açılır. Yüzey alanı, 7730 metrekaredir.
1974 yılına gelindiğinde ise, binada restorasyona başlanır ve çalışmaları bitirilerek, 1999 yılında yeniden sahneler açılır. Restorasyonun bu kadar uzun sürmesinin nedeni, pahalı maliyetlerdir.

Evet: bu opera binası, Avrupa’nın en büyük opera tiyatrolarından birisidir ve Palermo şehrinin en önemli binasıdır. 7 katlı eğimli bir sahne çevresinde yükselen, tipik at nalı tarzındadır ve 1350 seyirci kapasitelidir.
Burayı gezmek isterseniz, rehberli bir tura katılabilirsiniz. Bu turda: özellikle, muhteşem bir akustiğe sahip “Echo odası” gezdirilir. Oda ve alkış merkezinde, stant ve kulaklıklar ile, şelale gibi çıkan bir ses duyulur. Bu inanılmaz akustik, binanın en büyük özelliklerinin başında gelmektedir.
Evet, Garibaldi Tiyatrosu haricinde, cadde üzerinde, Avrupa’nın en büyük ve ünlü tiyatrolarından biri olan bu yapıyı görmelisiniz. Çevresinde gezerken, Giusto Liva tarafından yapılan ünlü besteci Verdi’nin büstlerini görebilirsiniz.

Sicilya Palermo

Piazza dei Quattro Canti (Piazza Vigliena)

Burası Palermo şehrinin merkezidir ve 4 ana yol, burada kesişmektedir. Şehir planlamacılar tarafından, İspanyol işgal döneminde, 1608 yılında şehir planlayıcıları tarafından, şehrin trafiğinin düzenlenmesine yardımcı olmak için ilk olarak düzenlenmiştir. Palermo şehrinin: anıtları, sanatsal kiliseleri, tarihi ve turistik yerlerinden birçoğu, buraya yürüme mesafesindedir.
Günümüzde ise, yalnızca iki yol (Corso Vittorio Emmanuele ve Via Maqueda) burada kesişiyor. Önemli bir kavşak olduğu için; bu dar yollarda çok sayıda otomobil görmek mümkündür.

Kavşağın her cephesinde: dört bina bulunmaktadır ve bunlar, mimar Giulio Kement tarafından tasarlanmış, barok heykellerle kaplı, üç seviyeli cephelere sahiptirler. Bu cephelerde: dekorasyon figürleri bulunmaktadır.
Zemin seviyesinde: dört mevsimi temsil eden çeşmeler bulunur. Çeşmelerin üstünde: dört İspanya kralı (V. Charles Philip II, Philip III ve Phalip IV) ve onların üstünde rivayete göre Palermo şehrinde doğmuş dört aziz (St.Ninfa, St. Ciristina, St Oliva, St. Agata) büstü bulunur. Yapıldıkları dönemde inci renkli olan bu heykeller, aradan geçen süredeki duman ve is nedeniyle, günümüzde kirli gri renktedirler.
Evet, burayı ziyaret etmek isterseniz, buradaki muhteşem yoğun trafiğe takılmamak için, sabahın erken saatlerinde gitmenizi öneririm.

Corso Vittorio Emanuelle Caddesi

Quattro Canti meydanının ortasından geçer ve bir tarafı kara, diğer tarafı ise denize kadar uzanır. Ancak: her iki tarafında da, birer şehir kapısı bulunur. Evet: şehirdeki birçok tarihi bina, bu cadde üzerinde sıralanmıştır. Bu tarihi binaların bir bölümü onarılmış, ancak büyük bir bölümü de, harap halde bulunur ve ara sokaklarda da bu tür tarihi binalar görülür.
Caddenin kara tarafındaki bölümünde “Piazza della Vittoria” meydanı bulunur.

Sicilya Palermo

Piazza della Vittoria

Bu meydan: şehrin tarihi sürecinde, Roma, Arap ve Norman dönemlerinden bu yana: idari, siyasi ve askeri bir merkez olmuştur. 16’ncı yüzyılda yapılan meydan, 1900’lü yılların başlarında: park olmuş ve çevresinde önemli eserler yapılmıştır. Özellikle: Villa Bonnanno çevresinde, palmiye ağaçları muhteşem bir güzellik yaratmaktadır.
Burada bulunan Roma dönemi evlerinden ele geçirilen Roma mozaikleri: Museo Archeologico Regionale’ye taşınmıştır.

Sicilya Palermo

Duomo-Palermo Katedrali

Katedral: Plazzo dei Normani civarında, Corso Vitorio Emanuele caddesi üzerindedir. Giriş ücretlidir, giriş ücreti olarak 5 Euro ödenir, ayrıca kılık-kıyafete dikkat etmek gerekiyor, şort ve kolsuz giysi ile girilmiyor.
Şehrin katedrali, 12’nci yüzyılda, burada inşa edilmeye başlanmıştır. Aslında: katedralin yapıldığı alanda, önce bazilika, sonra cami bulunuyormuş. Katedral, bu caminin üzerine, 1179-1185 yılları arasında inşa edilmiş ve daha sonraki dönemlerde ise, defalarca yenilenmiş ve genişletilmiştir. Yapının dışı değil, aslında içi bayağı ilginçtir.

Katedral: Palermo tarihinin farklı dönemlerini yansıtan, farklı mimari tarzların sergilendiği bir yapıdır. 1781 yılında restorasyon yapılmıştır. Çini küçük kiremitli kubbeleri, pencereleri, 12’nci yüzyılda eklenen saat kulesi, Gotik kuleleri ile ilgi çeker. Ana portal yani giriş yolu: 1400’lü yıllarda yapılmıştır. Kapının solundaki sütunun ortasındaki bir plakette: Arapça “Kur-an” dan bir sure bulunmaktadır. Bu sütunun, burada daha önce bulunan caminin bir parçası olduğu kesidir.

Normanlar, adayı ele geçirince, Palermo başpiskoposu: Müslüman camisinin yerine, görkemli bir katedral yapılmasını ister ve bunun üzerine, bu katedral, eski bir caminin yerine: 1185 yılında, Norman Kral William II tarafından yaptırılır.
Ana girişin solunda, 2 tane şapel bulunmaktadır. Burada: kraliyet üyelerinin, imparatorların ve eşlerinin mezarları bulunuyor. Sicilya’nın ilk kralı olan Roger II ve kızı Constance de Hauteville’nin mezarları da buradadır.

Sicilya Palermo
Katedralin diğer ilginç bir özelliği de

“meridyen hattı” bulunmasıdır. Bu en merak edilen özellik: iç mekanda, zemin boyunca eşit aralıklı Zodyak işaretleriyle, zemine çapraz kazınmış bir bronz çizgidir. Bu bir takvimdir. Çünkü: katedralin 18’nci yüzyıldan kalan kubbesinden: bir delikten gelen güneş ışığı, meridyen hattı üzerinde öğlen parlar ve zeminde 22 metrelik bir uzun çizgi oluşur. Bu durum: 1801 yılında, rahip ve matematikçi Guiseppe Piazzi tarafından yapılmıştır.

Bahçesinde çeşitli heykeller bulunur. Yapının tarihi geçmişini anlamak için, çevresini dolaşarak incelemenizi öneririm. İç mekanda: Sicilya krallarının mezarları bulunuyor. Mezarlar: kilisenin revak girişi yakınında bulunan yan şapeldedir. Burada, Sicilya kralları yanında bir de Alman imparatorunun mezarı bulunmaktadır. Çünkü: Henry VI Holenstaufen, Sicilya kralı olmasının yanında, aynı zamanda Almanların da imparatorudur.

Katedralin hazinesi yani dini nesnelerin toplandığı bir de küçük müzesi bulunmaktadır. Burada: el yazmaları, kadehler, haçlar, Bizans döneminden kalma emaye eşyalar, metal simgeleri süslenmiş altın takılar bulunur. Kraliçenin çeşitli mücevherli yüzükleri de görülür. Müzenin en etkileyici objesi ise bir taçtır. Kral Frederick II’nin eşi Kraliçe Constance Crown tarafından kullanılan bu taç: saray atölyelerinde, Bizans-Arap ve Batı öğeleri birleştirilerek, 12’nci yüzyıl maden sanatı ile sanatkarlar tarafından yapılmıştır. Burada: kraliyet elbiselerine ait parçalar da görülür.

Katedrali ziyaret ettikten sonra: hemen arka bölümde bulunan ve adanın en önemli pazarlarından biri olan, Pazar yerini de gezmenizi öneririm. Son bir not, katedral içinde, fotoğraf çekmek yasaktır, ama ülkemizden gidenler bu kurala pek aldırış etmeye niyetli olmazlar, yalnız unutmayın katedral görevlileri, fotoğraf çekmeye yeltenenlere büyük hiddetle bağırıp çağırıyorlar.

San Giovanni Delgi Eremiti Church

Meydanda, Normanni Sarayının yan tarafındadır. Norman dönemi kilisesidir. Ancak, İslam mimarisinin özellikleri de görülür. Bu özellikler: kubbeler, köşe kemerleri ve işlemeli pencerelerde hissedilir.
Yapının kırmızı kubbesi süslemeleriyle dikkati çeker. İç avlusunda ise, çeşitli ağaç ve bitkiler görülür. Yine, burada da Arap-Normal sanatının incelikleri görülmektedir. Evet, burası eski bir caminin kiliseye dönüştürüldüğü bir yerdir.

Caddenin deniz tarafında bir başka meydan bulunuyor.

Piazza Marina

Piazza Marina ve çevresi, Palermo şehrinin en ilginç parçalarından birisidir. 1861-1864 yılları arasında, mimar Giovanni Battista Flippo tarafından tasarlanmıştır.
Meydan: Corso Vittorio Emanuele caddesinin denize ulaşan sonudur. Yani, meydan denize sıfır konumdadır. Meydan: özellikle Engizisyon döneminde birçok infazın yapıldığı yer olarak hatırlanır. Ayrıca, yine tarihi süreç içinde, burada düğünler ve zafer kutlamaları yapılmıştır.
Burada: taş döşeli sokaklar, barok mimari tarzda yükselen soylu ailelerin konutları ve antik saraylar bulunur. Ayrıca: birçok kafe ve restoran yanında, bir de güzel bahçe bulunuyor. Eski şehrin merkezi burasıdır. Yalnız binaların büyük çoğunluğu II. Dünya savaşındaki bombardımandan etkilenmiş, daha sonraki süreçte buraya yoksul aileler yerleşmiştir.
Cumartesi ve Pazar günleri burada, antika pazarı kuruluyor. Meydanda bulunan yapılar arasında ilgi çekenler şunlardır: Palazzo Steri Chiaramonte, Palaza Denti Fatta, Palazzo Notarbartolo Greeco, Santa Maria dei Miracoli’dir.

Plazzo Steri-Plazzo Chiaramonte

Piazza Marina meydanının kuzeyindedir. Burası: Ortaçağ döneminden kalma, soylu aileler tarafından yaygın olarak kullanılan bir saray türüdür. 1307 yılında inşa edilen sarayın büyüleyici bir geçmişi bulunmaktadır. Yapıldıktan sonra, bir süre İspanyol valinin ikametgahı olarak kullanılmış, daha sonra ise, 1601 yılında, İspanyol Engizisyon kurumunun merkezi olmuştur. Bunun sonucunda: Piazza Marina meydanında, pek çok infaz gerçekleştirilmiştir. Günümüzde burası, Palermo Üniversitesi Rektörlüğü ofisleri olarak kullanılmaktadır.

Piazza Magione

Bu bölge, II. Dünya savaşında tamamen bombalanmış ve daha sonra Amerikan ve İtalyan hükümetlerinin verdiği fonlarla yeniden yapılmıştır. 1960 yılında ise, bütün alan, bir otopark alanı haline gelmiş ve bombalanan binaların duvarları kalmıştır. Sonuçta, yerel yönetim, 1990 yılında araziyi satın alır ve ağaçlar dikilerek yeşillendirilir. Şimdi, burada çocuk oyun alanları ve özellikle yaz aylarında konserler düzenlenmektedir.

San Francesco d’Assisi Bazilikası

Burası, tam bir ortaçağ kilisesidir. Arap-Norman mimari özelliklerini taşımaktadır. 1255 yılında yapılmaya başlanmış ve 1305 yılında tamamlanmıştır. Kilisede, sık sık konserler düzenlenmektedir.

Sicilya Palermo

 

Garibaldi Bahçeleri

Park içindeki en ilginç özelliklerin başında, egzotik bitkilerin bulunmasıdır. Hatta, bu bitkilerden bazıları, İtalya’nın en büyüğü olarak dikkati çeker.

Sicilya Palermo

 

Museo Internazionale dele Marionette-Kukla Müzesi

Meydanın hemen ilerisinde, “Via Butera” caddesi üzerinde ve 1975 yılında kurulmuştur.
Müze hakkında bilgi vermeden önce “Kutla Tiyatrosu” hakkında bir şeyler söylemek istiyorum. Kukla Tiyatrosu: Güney İtalya’nın geleneksel kültürüdür ve üç farklı gelenekle yürütülmektedir ki, bunlar: Palermo, Katanya ve Napoli’dir. Palermo kuklaları: 80 cm. boyunda ve belden ve dizden manevra yaparlar. Katanya kuklaları: 120 cm. boyunda, Napoli kuklaları ise, 100 cm boyundadır. Konular: epik şövalye edebiyatına göre seçilir. Geleneksel repertuara: azizler, haydutlar, tarihsel olaylar ve Shakespeare oyunları hikayeleri de dahildir.

Evet, gelelim müze hakkında bilgi vermeye. Bu müze: dünyanın en ünlü kukla müzelerinden birisidir. Müzenin koleksiyonunda 3500 parça bulunmaktadır. Ama, ilginçtir, bu kadar büyük bir koleksiyon içinde, Türk kültürünün en büyük kuklaları olan, gölge oyunu kahramanları “Hacıvat” ve “Karagöz” bulunmuyor.
Geleneksel kuklalar yanında modern kuklalara da yer verilmiştir. Sicilya kuklaları olarak: genellikle şövalyeler, prensesler, ejderhalar ve Hıristiyanlık çevresinde toplanmaktadır.

Ama, biraz önce de söylediğim gibi, yalnızca Sicilya kuklaları değil, dünyanın birçok yerinden getirilen kuklalar sergileniyor. Bunlar: Mali, Nijer, Japonya, Tayland, Vietnam, Fransız kuklalarıdır. Müzenin en seçkin kukla eserleri: 1800’lerde kullanılan “Gaspare” ve “Canino” isimli tiyatro kuklalarıdır.  Müze; 2001 yılında, UNESCO listesine eklenerek koruma altına alınmıştır.

Sicilya Palermo

 

 

Palazzo Abatellis

Meydana yakın “Via Alloro” caddesi üzerindedir. Yapı: 14’ncü yüzyılda özel bir konut olarak yapılmıştır. Ada üzerindeki Katalan-Gotik mimarisinin en güzel örneklerinden birisidir.

Günümüzde “Sicilya Bölgesel Galerisi” olarak kullanılmaktadır. 1866 yılında kurulan bu galeride: Ortaçağ’dan günümüze kadar olan döneme ait birçok resim ve heykel sergilenmektedir. Ayrıca: dini el yazmaları görülür. Kiliseler kapatıldığında, en iyi sanat eserleri buraya taşınmıştır.

Zemin katta: 12’nci yüzyıl ahşap eserleri, 14 ve 17’nci yüzyıllar arasına tarihlenen ahşap tavan boyalı paneller ve resimler sergilenmektedir.

Birinci katta: müzenin en önemli eseri olan Antonello da Messina yani İtalyanın 15’nci yüzyıl en iyi Rönesans ressamı tarafından yapılan “Müjde” isimli tablo görülür.

Ayrıca: yine buranın en önemli eseri “ölüm duvarı” isimli, veba salgını sonrası yapılan resimdir. 1466 yılına tarihlenen eserin ismi “Ölüm Triumph” freskidir. Sarayın bütün bir salonu: ölümü çeşitli şekillerde anlatacak şekilde resmedilmiştir. Resimde verilmek istenen mesaj “ölüm hem yoksul hem de zengin hepimiz için geliyor” Ne yazık ki: bu muhteşem fresk: taşınabilmesi için dört parçaya bölünmüş ve nispeten hasar görmüştür.

Sicilya Palermo

 

 

La Cala-Old Port

Marina meydanı yakınındaki, bu liman, 16’ncı yüzyıla kadar şehrin ana limanı olarak kullanılmıştır. Geçmişte büyük öneme sahip ve 1567 yılında yapılan bu liman: daha kuzeyde, yeni ve büyük limanın yapılmasıyla, kullanılmamaya başlanmıştır. Yeni yapılan Palermo Limanı: son derece işlektir ve liman girişinde, şehre gelenleri “Bronz Kadın Heykeli” karşılamaktadır.
Evet: Corso Vittirio Emanuel caddesinden yürürken, buraya, yani ikiz kulelerin bulunduğu limanın doğu ucuna ulaşırsınız. Bu geçit: 1582-1637 yılları arasında kurulmuş, ancak II.Dünya Savaşında bombalanarak tahrip edilmiştir.
La Cala güneyindeki rıhtım üzerinde yürüyüş yapabilirsiniz. Günümüzde, bu liman: muhteşem yatlar ve otopark alanı olarak halen kullanılmaktadır. Avrupa’nın birçok bölgesinden gelen zenginlere ait yatlar, buraya demirlemektedirler.

Santa Maria kilisesi

Hemen ikiz kulelerin yanında, kapının dibindedir. Gotik-Katalan mimari özellikler gösterir. Kilise: zincirli kilise olarak da bilinir. Çünkü: liman girişini kapatmak için, kilise tarafında bağlı olan zincir çekilmekteymiş. Başka anlatılan bir efsaneye göre ise: burada tutuklu mahkumlardan bir kısmı, zincirlerini gevşetmesi için, dua ederler ve mucize gerçekleşir, duaları kabul olur, zincirleri gevşer ve kaçarlar.

Piazza Del Parlamento

Sicilya Palermo

 

Porta Nuova

Corso Vittorio Emanuelle üzerindeki bu taş kapı: 1583 yılında: “Porta Nuova” zaferini anmak için Charles V tarafından yaptırılmıştır. Ancak, 1667 yılında kapı, bir patlama sonucu yıkılır. İki yıl sonra, mimar Gaspare Guercio tarafından yeniden yapılır. Özellikle çatıda, fayans üstüne işlenen bir kartal ve yine piramidal çatı ilgi çeker.
Takip eden süreçte, yüzlerce yıl, Palermo şehrinin en önemli giriş yolu olarak kullanılmıştır. Hemen sarayın yanındaki kemerli kapı “Yeni kapı” olarak da bilinir.

Sicilya Palermo

 

Palazzo Dei Normanni

Şehir kapısının hemen yanındaki bina: Sicilya Bölgesel Parlamentosu olarak kullanılmaktadır. Mimari olarak Arap ve Norman özellikleri taşır. Saray yapısı: Roma kalıntıları üzerine, Araplar tarafından yapılmıştır. Norman krallar döneminde ise, genişletilerek kullanılmaya devam edilmiştir. Günümüzdeki görünüm ise, 16-17’nci yüzyıllarda ortaya çıkmıştır.
Sarayın içini görmek mümkündür. Özellikle: giriş katında, Arap-Norman sanatının uyumlu birlikteliği görülen “Cappella Palatina” şapeli ilgi çekmektedir. İkinci katta ise, muhteşem kraliyet daireleri görülebilir.

La Capella Palatina-Palatine Chapel

Kral Roger II tarafından, Norman krallığı tahtına katıldığı yıl, yani 1130 yılında yapılmıştır. Yapılırken, kraliyet sarayının içine gizlenmiş, küçük ve kompakt bir başyapıttır. Farklı mimari stilleri, en belirgin Bizans mozaikleri ve ahşap Arapça petek tavanı ile ilgi çeker.
Evet, Palermo şehrinin en çok ziyaret edilen yerlerinden biri olan bu şapeli görmenizi öneririm. Hatta: belki de uzun kuyrukları beklemek zorunda kalabilirsiniz. Giriş ücretlidir, yetişkin ücreti 6 Euro’dur.

Piazza Pretoria

Quattro Canti meydanının hemen yanındaki Maqueda caddesinin üzerindedir. Burada: muhteşem bir havuz, City Hall ve daha birçok etkileyici bina görülür.

Sicilya Palermo

Fontana Pretoria

Bu havuz: 16’ncı yüzyılda yapılmıştır ve üç kademeli havuz üzerinde, şehrin dört nehrini simgeleyen mitolojik canavarları, yaratıkları simgeleyen, çıplak kadın ve erkek heykelleri bulunmaktadır. Havuzun kelime anlamı “Çıplaklar” veya “Utanç çeşmesi” olarak bilinir. Bu havuzun ilginç bir geçmişi vardır. 1555 yılında, Floransalı heykeltıraş Francesco Camiliani tarafından, Tuscan bölgesinde Viceroy Pedro de Toledo isimli birinin villası için yapılmıştır.

Ancak: villa sahibinin oğlu, 1574 yılında, havuzun beyaz Carrara mermer heykellerinin “müstehcen” olduğunu düşünür ve havuzun heykellerini, Palermo Belediyesine satar. Böylece, bu ünlü anıt, buraya gelir ve yerleştirilir. Anıtta: periler, insanlar, deniz kızları olmak üzere, 16 çıplak heykel bulunur. Engizisyon sırasında, anıta yani havuzu “Utanç çeşmesi” denilmesinin sebebi budur.

San Giuseppe dei Teatini Church

Bu kilise: çeşmenin hemen yanındadır. Kubbesi, yeşil ve sarı süslemelerle kaplıdır. 1612 yılında inşa edilen kilise: Barok mimari özelliklerini taşımaktadır. Yapının içinde, 1724 yılında Hollandalı ressam Borremans tarafından yapılan “Sant’Andrea Avellino Triumph” isimli resim büyük önem taşımakta ve ilgi çekmektedir. Ayrıca, yapıda usta mermer işçiliği görülür.

Sicilya Palermo

Santa Caterine Church

Yine, meydanda bulunan bir kilisedir. Kilisenin yapımına, 1566 yılında başlanmış olmasına rağmen, iç dekorasyonu 17 ve 18’nci yüzyıllarda yapılmıştır. Nef ve kubbede bulunan tavan freskleri, 18’nci yüzyılda Vito d’Anna Filippo Randazzo isimli sanatçı tarafından yapılmıştır.

Sicilya Palermo

Piazza Bellini

Doğu ve Batı mimarisini harmanlayan bu şehrin en güzel meydanlarından birisidir. Burada, 3 kilise bulunur. Bunlar: La Martorana, San Cataldo, Santa Caterina.

Sicilya Palermo

 

San Cataldo Kilisesi

Burası: üzerinde üç kırmızı kubbesi bulunan, Arap-Norman karışık tarzında yapılmış bir yapıdır. La Martorana kilisesine göre daha küçüktür. 1154 yılında inşa edilen kilise, mükemmel özgün atmosferini korumuştur. Özellikle: zemindeki özgün mozaik ilgi çekmektedir. Burası, aynı zamanda, Palermo Kutsal Mezar Şövalyelerinin dini merkezidir.

Sicilya Palermo

Santa Maria Dell’Ammiraglio-La Martorana Kilisesi

Citty Hall’ın arkasında, Palermo şehrinin en ilginç kiliselerindendir. Kilise: 1143 yılında, Kral Roger II filosunun ünlü Amirali La Martorana tarafından yaptırılmıştır. Kilise: başlangıçta Rum Ortodoks ayinleri için kutsanmış, ama 13’ncü yüzyılda değiştirilmiştir. Daha sonra, 17’nci yüzyılda yine restorasyon çalışmaları yapılmış ve orijinal mozaikler, Barok fresklere yer açmak için atılmıştır.

Bu mozaiklerden günümüze kalanlar, Sicilya’da yaratılmış en muhteşem mozaikler olarak dikkat çeker. Çünkü: Kral Roger II tarafından, Norman Sarayı ve Cefalu Duoma’da çalışmak üzere Bizans’tan getirilen ustalar, burada da çalışmışlardır. Kilisede: harika bir çan kulesi görülür. Evet: bu kilise Norman-Arap mimari birlikteliğinin zirveye ulaştığı bir yer olarak önem kazanmaktadır.

Sicilya Palermo

ŞEHİR MERKEZİNDE GEZİLECEK DİĞER YERLER

Palazzo Reale

Günümüzde, burada Sicilya bölgesel hükümeti çalışmalarını sürdürmektedir ancak bu alan Roma döneminden bu yana, şehrin bir güç merkezi olarak kullanılmıştır. Alan, ilk olarak Araplar tarafından oluşturulmuş ve Norman istilasından sonra ise genişletilerek günümüze ulaşmıştır. Günümüzde burada konserler düzenleniyor.

Sicilya Palermo

 

Vucciria ve Capo geleneksel Pazarları

Buralarda: sebze, et ve balık satılır. İtalyan ressam Renato Gutluso tarafından yapılan bir resimde görüldüğü üzere, satıcılar aradan yıllar geçmesine rağmen, halen, günümüzde de: bağırarak sağa-sola hamle yaparlar, insanların ve malların kokusu ve görüntüsü, Sicilya adasını ziyaret edenlerin unutamayacağı renkliliktedir. Evet, şehrin en büyük ve en kalabalık pazarı, Ortaçağ’dan kalan bu bölgede, hale, Kuzey Afrika Arap etkisinin yoğun olarak yaşandığı bir yer olarak dikkat çekiyor.

Museo Archeologıco Regionale

Burası: Via Roma caddesi üzerindedir. Müze binası eski bir manastırdır ve güzelliğiyle ilgi çeker.
Müzede: Sicilya’nın çeşitli yerlerinden gelen ve farklı dönemlere ait birçok eser sergilenmektedir. Özellikle: Sicilya’nın en önem kazanan heykelleri, seramikleri, cam eşyaları, bronzlar, mücevherler ve silahlar sergilenmektedir.

Sicilya Palermo

Oratorio Del Rosario Di Santa Cita

Bu şapel: 1517 yılındaki İnebahtı Deniz Savaşında, görüldüğü iddia edilen “Rosary Bakiresi” ne ithaf edilmiş ve 16’ncı yüzyılda yapılmıştır. Şapel içinde, Giacomo Serpotta isimli sanatçının 1688 yılı sonrasına ait alçı bezemeleri ilgi çekmektedir.
Arka duvara: sıva panele, İnebahtı deniz savaşı tasvir edilmiştir. Diğer kabartmalarda ise, Ahitten sahneler gösterilir.

La Kalsa

Burası şehrin Arap dönemindeki Emirin evinin bulunduğu yerdir. Yani, İslam döneminde inşa edilmiş bir mahalledir ve emir ile onun yöneticileri burada oturmuşlardır.
Ancak: II. Dünya Savaşındaki bombalamalar sırasında, tamamen harap olan bu mahalle, şehrin en fakir bölgelerinden biri haline gelmiştir. Evet burası şehrin “Mağribi” semtidir. 10’ncu yüzyılda düzenlenen bölgenin “Kalsa” olan ismi, Arapçadan türetilmiştir. Günümüzde de, burayı ziyaret ederseniz Arap-Norman tarzı binaları görebilirsiniz.

Sicilya Palermo

Monreale Katedrali

Katedral, şehir merkezinin dışında, Conca d’Oro dağları, Palermo dağları ve Tiren denizi arasındaki düzlüktedir. Şehir merkezine uzaklığı, yaklaşık 20 dakikadır. Burayı mutlaka ziyaret etmenizi öneririm, çünkü bu yapı UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası” listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.
Katedral: 1174 yılında, Sicilya Kralı William II tarafından yaratılmıştır. Yapının içi ve nef bölümü, inanılmaz güzel mozaiklerle doludur. Bu mozaiklerin toplam alanı: Venedik-San Marco kilisesindekilerden daha büyüktür. Evet, burada ince oyma ve mozaik desenli sütunlar bayağı çoktur.

Bu sütunların başlıklarında: İncil’den ve klasik bazı masallardan sahneler oyulmuş olarak görülür.
Ayrıca: yine yapıda, Normandiya ve İngiltere dehlizleri var ki, bu dehlizlerde Mağribi ve İspanyol etkileri görülüyor.
Burayı ziyaret ederseniz, mutlaka kuleye tırmanmalısınız. Kuleye tırmanırken, yapının dehlizlerinin manzarasını izleyebilirsiniz. Yapının içinde, ana sunak bölümünde ise, 7 metre yüksekliğinde, 13 metre boyutundaki “İsa” mozaiğini görebilirsiniz. Ayrıca: dört tarafı mermer sütunlarla çevrili, Arapça yazılı çeşmeyi de görmelisiniz. Sütunlar üzerindeki mermer oymalar muhteşemdir.

Sicilya Palermo

Cattacombe dei Cappuccini

Burası bir tür mezarlıktır. Cappucicini mezarlığının sağ yanında yer almaktadır. Burada ana kilise var ve mezarlar, ana kiliseye bitişiktir, merdivenlerden inilerek girilir. Ayrıca: her zaman açık değil, özellikle Pazar günü sabahları açık.
Burada: tamamen giyinmiş, mumyalanmış organlar ve iskeletler var. Birinci bölüm: en eski ve keşişlere ait bölümdür. Ayrıca: erkek ve kadın bölümleri ayrılmıştır. Bunlar: üstten alta dizilmiş, yer altı koridorlarında ziyaretçilere gösteriliyorlar. Tamamen giyinmiş şekilde, duvarlara asılı olarak sergilenen bu cesetlerin bazılarında, sakal ve değişik yüz ifadeleri görülmektedir. Ayrıca: bu ürkütücü durumu görmek için, 3 Euro gibi bir ücret de ödemeniz gerekiyor. Bu organları ve iskeletleri kurutma işlemi, uzun yıllardır yapılmasına rağmen, işin sırrı, yani mumyalamanın sırrı uzun süre çözülememiş ve ancak 2010 yılında, olayın içyüzü ortaya çıkmıştır.

Evet, burada 8000 mumyalanmış ceset bulunduğu söyleniyor. Bunların vücutları gayet iyi korunarak günümüze kadar ulaşmıştır. Son olarak, 1920 yılında, bir kız çocuğu buraya gömülen son kişidir. Aslında, önceleri buraya yalnızca rahipler gömülüyormuş. Ancak, 1881 yılından sonra, doktorlar, avukatlar, şehrin elit insanları da defnedilmeye başlanmıştır. Buraya giderseniz, çocuklarınızın buraya girmesine sakın izin vermeyin, ürkütücüdür.

Sicilya Palermo

Palazzo dei Normani

Burası: Palermo şehrinin en büyük sembollerinden birisidir ve günümüzde, Sicilya Bölgesel Hükümetinin merkezidir. Saray: “Capella Palantina” denilen yerdedir. Capella: bir Arap-Norman-Bizans eseridir. 12’nci yüzyılda, kral William II tarafından tamamlanan yapı, dünyanın en görkemli Arap-Norman yapısı olarak k abul edilir.
Evet, burayı ziyaret etmek isterseniz, giriş ücreti olarak 8 Euro ödemeniz gerekir. Ayrıca: saray, günümüzde de bölgesel meclis tarafından kullanılmaktadır ve bu yüzden, genellikle toplantı olduğunda, sarayın bölümleri kapatılır.
Ayrıca: sarayı görmek isterseniz, rehberli bir tura katılmanız gerekir. Saray turu: en üst kattan başlar.

Sarayın içindeki son gurup çıktıktan sonra yeni gurubu alıyorlar. Sarayın içinde, o kadar muhteşem mozaikler var ki, inanılmazdır. Her mozaiğe bakarak saatler geçirmek mümkündür.
Kraliyet sarayının ikinci katında: Kral Roger Ben şapeli var. Bu şapel: 1130 yılında, Kral Roger II tarafından yaptırılmış ve 1140 yılında kutsanmıştır.
Şapelin arka planı: Arap-Norman mozaikleriyle kaplıdır ve muhteşem güzelliktedir. Ahşap tavan oymalarla kaplıdır. Nef: İncil sahnelerini betimleyen mozaik duvar resimleriyle süslenmiştir. Kemerlerde: eski Ahit peygamberleri ve krallar tasvir edilmiştir.

Sicilya Palermo

Orto Botanico

Burası: Via Abramo Lincoln caddesi üzerindedir ve 1786 yılında kurulan park; yaklaşık 10 hektarlık bir alana yapılmıştır. Park içinde, dünyanın birçok yerinden getirilmiş, çeşitli bitkiler, ağaçlar bulunur. Ayrıca: yine park içinde de çeşitli tarihi yapılar görülüyor.

Villa Giulia

Botanik parkın hemen yanındadır. 1788 yılında kurulmuş, sonra yeniden düzenlenmiştir.

ŞEHİR DIŞINDA-YAKINLARINDA GEZİLECEK YERLER

CORLEONA KASABASI

Kasaba, Palermo şehir merkezine, 62 km. uzaklıktadır. Yolculuk süresi, yaklaşık 1 saat sürmektedir.
Evet, buranın ismi geçince, akla ilk gelen “Mafya” dır. Çünkü: bir çok Mafya patronu, burada doğmuştur. Kasaba, il merkezi olan Palermo şehrine 57 km. uzaklıktadır. Kasabanın en yüksek bölümünde bir kale görülür. Alt bölümlerinde ise, günümüzde manastır olarak kullanılan ve bir zamanlar hapishane olan alt kale bulunur.
Burayı ziyaret ederseniz görmenizi önereceğim yerler şunlardır:

Chiesa Madre

Burası: 14’ncü yüzyıl yapımı bir kilisedir ve 4’ncü yüzyılda yaşamış bir azize adanmıştır. Ancak, günümüzde görülen kilise, zaman içinde gördüğü restorasyonlar nedeniyle, orijinal yapısından tamamen uzaklaşmıştır.

Santa Rosalia Kilisesi

17’nci yüzyıl yapımı olan bu kilise, daha çok dini tabloları ve freskleriyle ilgi çeker.

Santuario della Madonna del Rosario di Tagliavia

19’ncu yüzyıl yapımı olan bu dini yapı; günümüzde çok sayıda Hıristiyan hacıyı buraya çekmektedir.

MONTREALE KASABASI

Palermo şehrini ziyaret edenlerin, mutlaka gidip gördükleri bir yer olarak önem kazanmaktadır. Şehir merkezinden, yaklaşık 49 km. uzaklıktadır.
Evet burası Caputo dağı eteklerinde, portakal, liman ve meyve bahçeleriyle dolu, küçük bir kasabadır. Kasabanın merkezinde, katedral civarında, çok sayıda tarihi bina bulunur. Ama en büyük ve ilgi çeken yeri: katedraldir.

Montreale Katedrali

Kasabanın merkezindeki bu dini yapı: Arap-Norman-Bizans sanatının karışımı ve dünya çapında ün kazanan bir yapıdır. Katedralin yapımına, Norman kral William II zamanında, 1172 yılında başlanmış ve 1183 yılında bitirilmiştir. Yapının, dışı gibi içi de Sicilyalı ve Bizanslı sanatçılar tarafından yapılan muhteşem güzellikte mozaiklerle süslüdür.

Özellikle: eski ve yeni Ahitten bazı sahnelerin betimlendiği, altın işlemeli ve büyük renkli mozaikler göz alıcıdır. Katedralin: dini ve Norman simgeleriyle süslü ana kapısı ise, yine muhteşem güzelliktedir. Bu bronz kapının bulunduğu meydandaki binaların yanından, ara yola girdiğinizde ise, muhteşem bir teras ile karşılaşacaksınız. Bu terastan: Palermo şehrinin ve Akdeniz’in güzel bir manzarasını izleyebilirsiniz.
Revaklı avlu ise: 228 mermer kolondan oluşan, muhteşem güzel bir görüntüye sahiptir.

Sicilya Palermo

 

CEFALU KASABASI

Burası: Palermo-Messina karayolu üzerinde, Ortaçağ döneminin izlerini taşıyan bir kasabadır. Palermo şehir merkezine, yaklaşık 40 dakika uzaklıktadır.

Kasaba: La Rocca Tepesi eteklerinde, yükselen kayalık granit bir kütle ile, doğal bir koy arasında kurulmuştur.

Kasabanın en ünlü caddesi “Via Corso Ruggero” caddesidir ve trafiğe kapalı olan bu cadde üzerinde, her iki yanda, mağazaya dönüştürülmüş eski küçük evler ve kiliseler bulunmaktadır. Cadde üzerinde ilerlediğinizde: Piazza Düomu meydanına varırsınız ve burada: çok sayıda saray, tarihi bina ve kafe bulunmaktadır. Bu tarihi saraylardan biri, günümüzde Belediye binası olarak kullanılmaktadır.

Sicilya Palermo

Meydanın en muhteşem yapısı ise “Cefalu Katedrali” dir. Görkemli yapı: adanın en güzel Norman katedrallerinden birisidir ve 12’nci yüzyıl yapımıdır. Katedralin içi: Arap ve Bizans ustaların eserleri olan muhteşem güzel mozaiklerle süslüdür.
Katedralin tam karşısındaki sokakta “Mandralisca Müzesi” bulunuyor. Müze:19’ncu yüzyılda, Mandralisca kontu tarafından yaptırılmıştır. Müzede: özellikle “Antonello da Messina” tarafından yapılan “Bilinmeyen Adam” portresini mutlaka görmenizi öneririm.

Corso Ruggero caddesinin sonunda “Piazza Crispi” meydanı bulunur. Bu meydandan aşağıya doğru yürüdüğünüzde ise “Porta Marina” yani “Liman” karşınıza çıkar.
Evet, bu kasabaya yolunuz düşer de giderseniz, özellikle gitmenizi önereceğim bir cadde daha var. “Via Vittorio Emanuele” caddesi: cadde, önce liman boyunca sıralanan eski evlerin arkasından ilerler. Sonra ikiye ayrılır. Bir tarafı sahile, diğer tarafı karaya, yukarıya doğru gider ve Garibaldi meydanına ulaşır. Bu cadde üzerinde, merdivenle inilen, Ortaçağda yapılmış ve halen kullanılır durumdaki “Çamaşırhane” yi mutlaka görün.

Sicilya Genel

Sicilya Genel

Sicilya denilince: çoğu insanın aklına küçük bir ada ve Mafya gelmektedir. Ama, inanın bu ada: tarihi ve turistik birçok özellik taşıyor. Öncelikle: adanın antik dönem ve Ortaçağdan kalma, muhteşem bir tarihi-kültürel yapısı var. Yani, bu adada: antik dönem Grek ve Roma dönemine ait muhteşem kalıntıları görebilirsiniz. Öte yandan: ada, Etna yanardağı ile, ziyaretçilerine başka hiçbir yerde yaşanamayacak bir heyecan yaşatıyor. Son olarak: özellikle adalar olmak üzere, adanın güney kıyılarında muhteşem koylar, plajlar ve deniz varlığını unutmamak gerekir. Bence, zaman ayırın ve Sicilya’ya gidin, inanın güzel  zaman geçireceksiniz.

Ben: Sicilya hakkındaki gezi notlarımı: beş bölüm halinde topladım ve sizlere aktarıyorum. Bunların başında: Palermo şehri geliyor. Palermo şehrini anlattığım bölümün ardından, adayı dört bölüme ayırdım ve bu bölümlerde, tarihi ve turistik özellikleri olan şehir ve kasabaları, yazılarımda sizlere anlatıyorum. Sizler: Sicilya adasını ziyaret edeceğiniz zaman, bu notların okuyup, ilginizi çeken yerleri, bir harita üzerinde işaretleyebilir ve daha sonra, oralara gitmek için, adadaki zamanınıza göre bir gezi planı-rotası yapabilirsiniz.

Evet, Sicilya Akdeniz’in en büyük adasıdır. İtalya ana karası ile arasında, Messina boğazı bulunmaktadır.

Sicilya: 25.808 km. karelik yüzölçümü ile, Akdeniz’in en büyük adasıdır. Nüfusu, yaklaşık 5 milyon civarındadır ki, bu nüfus yoğunluğu ile Akdeniz’in en kalabalık adasıdır. Aynı zamanda, İtalya’nın en büyük bölgesidir.

Ada: genellikle dağlıktır, yani burada ova ve plato gibi düzlükler çok azdır.

Adanın doğusundaki Etna yanardağı, 3323 metre yüksekliktedir ve Avrupa’nın en yüksek aktif yanardağıdır.

Adanın çevresinde: “Aeolian, Ustica, Egadi, Pantelleria, Pelagie adaları bulunur. Pelagie adalarının en büyüğü olarak bilinen “Lampedusa” aynı zamanda Avrupa kıtasının en güney ucunu oluşturur. Bu ada: Kuzey Afrika’da Tunus ülkesine 112 km ve Sicilya adasına ise 200 km. uzaklıktadır.

Adanın çevresini saran Akdeniz: bölgelere göre değişik isimlerle bilinir. Bazı yerlerde “Tiren denizi” dediğimde şaşırmamak adına bunları açıklamakta yarar var. Adanın Messina boğazı tarafına “İon denizi” deniliyor. Palermo tarafında “Tiren denizi”, Agrigento tarafına “Sicilya denizi” deniliyor. Ama, bunların hepsi temelde “Akdeniz” dir.

Sicilya Genel

TARİHİ

Sicilya, Akdeniz’in ortasındaki kritik konumu nedeniyle, uzun bir tarihi geçmişe sahiptir ve bu tarihi geçmiş sürecinde, farklı tarihlerde farklı devletler tarafından istila edilmiştir. Bu yüzden, ada, farklı kültürlerin izlerini taşır. Adanın ilk yerleşimcileri ise: Akdeniz’in diğer yerlerinden geldiği düşünülen “Sicani Uygarlığı” dır. Daha sonra, MÖ.8’nci yüzyılda: Fenikeliler, Kartacalılar ve Grekler tarafından ele geçirilmiş ve MÖ.244 yılında, Sicilya adasının tümü Roma egemenliğine girmiştir. Daha sonra takip eden 600 yıl boyunca, adada, Romalılar hüküm sürerler.
Evet, Roma imparatorluğunun çöküşünden sonra: adada, Bizans egemenliği görülür ve Bizanslıların zayıflamasının ardından, bu kez, Araplar Sicilya’yı ele geçirirler. MS. 966 yılında, tüm ada, Arap egemenliğine girer ve Palermo şehri, dünyanın önemli şehirlerinden biri haline gelir.
Takip eden süreçte, bu kez Normanlar adayı istila ederek ele geçirirler. 19’ncu yüzyılın sonlarında, adada, güçlü bir monarşi yönetimi görülür. Daha sonra ise “Norman Hauteville” hanedanı ortadan kalkar ve yerine “Hobenstaufen” hanedanı yönetimi ele geçirir. Ancak, hanedan ile Papalık arasındaki anlaşmazlık nedeniyle, 1281 yılında, bu kez Fransızlar adayı ele geçirirler. Ancak, gerek Fransız yönetimi ve gerekse ağır vergiler nedeniyle, ada halkı, 1282 yılında isyan ederler. Bu durumdan yararlanan “Aragon kralı” bu kez adayı ele geçirir ve1409 yılına kadar, Aragon hanedanı adayı yönetir. 1479 yılına gelindiğinde, bu kez İspanyollar adayı işgal ederler.
1860 yılına gelindiğinde ise, ada: “Garibaldi” tarafından işgal edilir ve “İtalya Birliği” ne katılır. Ancak, Sicilyalılar, buna tepki gösterirler. 1866 yılında, adada, İtalya’ya karşı çıkan ayaklanma, zorlukla bastırılır. Bu tür ayaklanmaların devam etmesi üzerine, bölgeye ağır ekonomik ve siyasi baskılar uygulanır. Sonucunda ise, adadan dışarıya büyük göç yaşanır.
1894 yılında merkezi hükümetin baskıları şiddetlenince, bu kez, radikal yönetime tepki olarak, adada organize suç örgütleri yani “Mafya” gelişir. 1943 yılında, II. Dünya savaşında, müttefik güçler, adaya çıkarma yaparlar ve bu hareket, yerel Mafya örgütü tarafından da desteklenir.
1948 yılına gelindiğinde: İtalya Anayasası ile, adaya, kısmı özerklik tanınır. Yani, ada, bölgesel bir parlamento tarafından yönetilmektedir. İdari yapı bakımından: 9 şehre bölünmüştür.

Bunlar

1. Palermo
2. Messina
3. Catania
4. Syracuse
5. Ragusa
6. Agrigento
7. Caltanissetta
8. Enna
9. Trapani

Sicilya, tarih boyunca çok sayıda doğal afet ile karşılaşmıştır. Messina bölgesinde 1693 ve1908 yıllarında iki büyük deprem olmuştur. 1669 yılında ise Etna yanardağı patlamış ve Catania bölgesi büyük zarar görmüştür. Etna yanardağı, takip eden yıllarda: 1923-1971-2001-2003 yıllarında tekrar faaliyete geçerek patlamıştır.

Sicilya Genel
Sicilya Genel

TURİZM

Ada: dil, doğa, kültür ve mimari stiller bakımından birbirine yakın olsa da, 4 bölgeye ayrılarak incelenmektedir.
Bunlar:

1. Kuzeybatı

Burada: arkeolojik açıdan önemli şehir ve kasabalar bulunur.
a. Palermo
b. Segesta
c. Solunto
d. Mozai
e. Erice ( bu ortaçağ kasabası, özellikle görülmeye değerdir.)
f. Marsala (burası şaraplarıyla ünlüdür)
g. Trapani
h. Ustica
i. Egadi adaları

2. Kuzeydoğu

a. Etna dağı
b. Aeolian adaları
c. Messina
d. Catania (mutlaka görülmelidir)
e. Taormina (mutlaka görülmelidir)

3. Güneybatı

a. Agrigento: Burada, Yunan dönemine ait muhteşem tapınaklar bulunan “Tapınaklar vadisi” bulunmaktadır.
b. Sciaccio
c. Piazza Armerina (burada Roma dönemine ait muhteşem bir villa bulunmaktadır.)
d. Caltanissetta
e. Enna
f. Pantelleria
g. Pelagie adaları

4. Güneydoğu

a. Ragusa
b. Noto
c. Syracuse

Sicilya denilince ilk akla gelen, adanın iç kısmında bulunan “Etna Yanardağı” dır. 3325 metre yükseklikteki Etna yanardağı: adanın doğu kısmında, Messina ve Catania şehirlerine yakın, Avrupa kıtasının aktif ve en yüksek yanardağıdır. Yükseklik denilince, bu dağın yüksekliğinin sürekli değiştiğini söylemek gerek. Çünkü: 1866 yılındaki son püskürmeden önceki yüksekliği, günümüzden 22 metre daha fazla imiş. Dağın taban çevresi: 140 km. varır.

Sicilya denilince elbette önce “Etna” yanardağı geliyor, ama hemen ardından “Mafya” akla geliyor. İlk mafya ailesi, Sicilya adasında kurulmuş ve Mafya ismi, Sicilya kökenlidir. Mafyanın adada en meşhur olduğu yer ise “Corleona” kasabasıdır.

Evet, Sicilya adasına gidecekseniz, Paskalya haftasını tercih etmemenizi öneririm. Hani, Paskalya döneminde, malum buralara ülkemizden ucuz turlar düzenleniyor ama unutmamak gerekir ki, bu dini hafta boyunca Sicilya’da hayat duruyor. Zaten, bölgenin bir diğer özelliği de, her gün saat: 13.00-16.00 arasında “siesta” geleneğinin bulunmasıdır, yani bu saatler arasında uyuyorlar, her yer kapalı, hayat duruyor.

Küçük şirin adaları bulunuyor. Bunlar

a. Eolie-Lipari
b. Ustica
c. Egadi
d. Pantelleria
e. Pelagie

Sicilya Genel

ULAŞIM

Adadaki havaalanları, yalnızca “Palermo” ve “Catania” şehirlerinde bulunur. Yaz aylarında: Palermo ve Genova ile Livorno ve Napoli arasında ise, feribot seferleri bulunmaktadır. Messina-Napoli arasında, feribot seferleri, adaya ulaşımın en etkin yoludur. Bunun dışında, adalıların birçoğu özellikle meskun mahallerde skoter kullanıyorlar ki, bazı yerlerde ulaşım için eşek kullanıldığını da görmek mümkündür.

Sicilya Genel

İKLİM

Sicilya adasında Akdeniz iklimi görülür. Buna bağlı olarak, en sıcak dönem Temmuz-Ağustos aylarıdır. Kasım-Aralık-Ocak ve Şubat aylarında ise, Avrupa’nın diğer bölgelerine nazaran daha ılıman yani yağmurlu bir iklim görülür. Dolayısı ile, burayı ziyaret etmek isterseniz, bence Temmuz-Ağustos ayları dışında gidin ve rahatlıkla gezebilirsiniz. Hatta: en güzel zaman derseniz, Eylül-Ekim aylarını önerebilirim. Ancak: elbette adanın gideceğiniz bölgesine göre, iklimde az da olsa farklılıklar görülebilecektir. Örneğin: adanın iç kesimlerinde deniz seviyesinden yüksek yerlerde, kıyılardaki gibi ılıman Akdeniz iklimi beklemek olmaz, buralar aşırı soğuk olmasa da, yağmurlara karşı tedbirli olmak gerekir.

DİL

Dil denilince, Sicilya’da İtalyanca konuşuluyor ama lehçeleri bir gariptir. Yani, İtalyanca bilenler bile bu lehçeyi konuşmakta zorluk çekerler. Bunun dışında, Sicilyalıların büyük çoğunluğunun tek kelime İngilizce bilmediklerini de söylemeliyim. Ama ada insanı gerçekten çok yardımseverdir ve beden dilini kullanarak, kolaylıkla anlaşabilirsiniz.
Evet, gerçekten Sicilyalılar, hani Mafya filmlerinde görüldüğü gibi asık suratlı insanlar değiller, gayet cana yakın ve yardımseverler.

Sicilya Genel

GÜVENLİK VE İNSANLAR

Sicilya, her ne kadar Mafya’nın ana yurdu denilse de, ada, İtalya’nın diğer birçok şehrine nazaran daha güvenlidir. Ancak, yine de tedbirli olmakta yarar vardır.
Sicilya insanı: İtalya’nın diğer birçok bölgesinden farklı olarak daha cana yakın ve yardımseverdir.

Sicilya denilince, haritalara baktığınızda görünce belki dikkatinizi çekecektir: İtalya ülkesi, çizme gibi Akdeniz’e uzanır ve bu çizme gibi görüntü, hemen önündeki bir olguyu, yani Sicilya adasını “tekmelemek” ister gibi durur. İlginç olsa da, hadi bir bakın haritaya, bu söylediğime inanacaksınız.

Takım elbiseli, bıyıklı, esmer tenli, delikanlı erkeklerin şehri. Bunları görünce, hani bir de Mafya olayını bilince, ister istemez insanın içine bir ürperti geliyor ama gerçekte turist olarak bu adayı ziyaret ettiğinizde böyle bir korkuya kapılmanıza gerek yok. Çünkü: Sicilya insanı, samimi, cana yakın ve sevecendir. Bir anlamda, bu insanları ülkemizdeki Anadolu insanına benzetmek te mümkündür. Çok farklılar ve insani yönleri ağır basıyor. Ama, bu insanlar asla İtalyan’ım demezler ve “Sicilyalıyım” demeyi tercih ederler. Öte yandan, özellikle Kuzey İtalya’da yaşayanlar da Sicilyalıları, İtalyan olarak kabul etmezler.

Sicilya Genel

YEME-İÇME

Evet, Sicilya adası tamamen turistik özellikler taşıyor ve yeme-içme çok pahalıdır. Yani, bir dilim pizzaya Roma şehrinde 7.5 Euro ödeyince şaşırmıştım ama burada, küçük bir pizza için 17 Euro ödemek gerekiyor. Bir kola içmeye kalkarsanız, Roma şehrinde, 2.5 Euro olan kola, burada 10 Euro kadar ücretle sunuluyor. Dikkat etmelisiniz, bir yere gittiğinizde menüye bakmadan bir şeyler yiyip içmemenizi öneririm.
Bunun dışında: adada, muhteşem bir deniz ürünleri yemek kültürü var. Deniz yosunu, deniz kestanesi ve daha birçok deniz ürünü ve mahsulünü yiyecek hale getirip yiyorlar ve turistlere de ikram ediyorlar. Bunun dışında ise: ada halkı domuz ve at eti tüketiyor. Ama, at eti, restoranlarda değil, yalnızca evlerde tüketiliyor.
Adada yerel lezzetlerden tatmak isterseniz “caponata” denilen bir tür patlıcanlı yemek düşünebilirsiniz. Ayrıca: “rocotto” peynirleri çok lezzetlidir. Bu peynirden bir tür tatlı da yapıyorlar ki, mutlaka deneyin derim.
İçecek olarak ise: bu adada her türlü meyvenin likörü yapılıyor, tercihinize göre bunları da deneyebilirsiniz.

Evet, tarihi geçmişinde, adanın, farklı kültürlerin etkisinde kalması: mutfağının da gelişmesine neden olmuştur. Yani, Sicilya mutfağı çok zengin ve lezzetlidir. Hatta: bize uygun olarak “ekmek” buranın vazgeçilmez gıdasıdır. Birbirinden farklı ve lezzette, çok çeşitli ekmekler bulabilirsiniz. Yine, makarna birçok çeşitte ve lezzette yapılır. Hatta, makarna düşünürseniz, deniz ürünleri ile zenginleştirilmiş makarna denemelisiniz. (mürekkep balığı ile yapılan “pasta al nero di sepia” deneyin)
Arap mutfağından gelen “pirinç” de burada etkindir. Pirinç, çeşitli yiyeceklerde sıkça kullanılır. Et olarak ise: oğlak ve kuzu eti kullanılır. Balık bol ve ucuzdur. Özellikle “Sardalya” balığı, buranın en tercih edilen deniz ürünüdür.

Sicilya Genel

İÇKİ

Adada, şarap kaliteli ve ucuzdur. Her restoran, cafe ve barda, kaliteli ev şarapları bulmak mümkündür. Ayrıca: yine adaya özgü likörler lezzetlidir. Özellikle: bademli, limonlu ve farklı meyvelerin özü ile yapılan likörleri mutlaka tatmalısınız. Bunların arasında, mutlaka deneyin diyeceğim, limon aromalı “lemonçello” likörüdür. Hatta: bunu hediyelik olarak satın alabilirsiniz. Ama, Sicilya adasına gelip te Marsala şarabı almasanız, sanırım büyük eksiklik olur. Marsala şarabı dünyaca meşhur olması ile önem kazanıyor.

Sicilya Genel

ALIŞVERİŞ

Adada, adaya özgü bir şeyler satın almak isterseniz, özellikle “Palermo” şehrinde birçok alternatif bulabilirsiniz. Sicilya’da, buraya has bir hediyelik eşya var ve bunun adı “trinacrea” dır. Bu: 3 bacaklı ve Medusa’ya benzerdir. Bunun dışında: canlı renklerle süslenmiş seramik süs eşyaları, lav taşından yapılmış eşyalar, adanın simgesi olan ve sarı-kırmızı renklerin kullanıldığı at arabaları ve el arabaları minyatürleri olabilir. Ayrıca: tahtadan yapılmış kuklalar da ilginizi çekebilir. Sicilya adasının birçok yerinde, seramik eşyalar da önem kazanıyor ve hediyelik olarak tercih ediliyorlar. Son bir not, adadan iyi bir hediyelik eşya olarak Marsala şarabı veya limon likörü satın alabilirsiniz.

İtalya Como gölü

2018.02.01-2-Como gölü.7.Genel.9c
İtalya Como gölü

Gölün ismi İtalyanca da “Lago di Como” yani “Como gölü” olarak geçer. İtalya nın kuzeyinde Lombardiya bölgesinde bulunan bir buzul gölüdür. Büyüklüğü 146 km karedir. Maksimum uzunluk 46 km. maksimim genişlik 4.5 km ve ortalama derinlik 154 metredir. Ancak bazı yerlerde derinlik 425 metre olmaktadır. Bu derinlik ile Avrupa’nın en derin göllerinden birisidir. İtalya’nın en büyük 3’ncü gölüdür. Denizden yüksekliği 198 metredir.

Como gölü: Roma döneminde itibaren günümüze kadar olan süreçte, aristokratlar ve zenginlerin popüler bir tatil merkezi olmuştur. Buna bağlı olarak göl kıyısında çok sayıda villa ve saray yapısı bulunur.

Göl kıyısında: Bellagio, Menaggio ve Lierna isimli küçük kasabalar vardır ve bunlar arasındaki ulaşım: teknelerle yapılmaktadır. Lake Como feribot servisi, ilk olarak 1826 yılında başlamıştır. 1952 yılından beri bu hizmet Gestione Comminissariale isimli bir hükümet kuruluşu tarafından yürütülmektedir.

ULAŞIM

Como gölü: Milano şehrine trenle yarım saat ve İtalya’nın İsviçre sınırından sadece birkaç kilometre uzaklıktadır. Yani ulaşım bağlantıları mükemmeldir. Milano Como arasında işletilen Ferrovie dello Stato isimli trenler, Como San Giovanni istasyonunda dururlar. Tren istasyonu kasabanın biraz dışındadır, yani yanınızda ağır bagaj varsa, merkeze ulaşmak için bir araç bulmanız gerekir. Como rıhtım yakınında ise, bir otogar bulunuyor. Ancak özellikle yaz aylarında, hafta sonlarında Milano şehrinden Como ya muhteşem bir akın olduğunu unutmayın, yani ulaşım süreleri uzamaktadır.

İKLİM

Como gölünü ziyaret etmek için en uygun zaman: Mayıs-Eylül ayları arasıdır ve en sıcak aylar Temmuz-Ağustos aylarıdır. Temmuz-Ağustos aylarında ortalama sıcaklık 22 derece civarındadır. Ancak sıcaklık 35 dereceye kadar yükselebilir. Burada yılda 200 gün güneş görülür. Kar genellikle nadiren ve yüksek rakımlarda görülür. Kalabalıktan hoşlanmıyorsanız, Haziran-Ağustos ayları arasında buraya gelmeyin.

NE SATIN ALINIR

Como, ipek ticaretinde önemli bir şehirdi ve gölün çevresinde hala yüksek kaliteli Como ipekleri satılan dükkanlar görülür. Buralardan ipek eşyalar, eşarplar ve kravatlar satın alabilirsiniz. İpekli ürünlerin sergilendiği “Museo della Seta” kasaba merkezinin hemen dışındadır.

2018.02.01-2-Como gölü.4.Katedral.3a
İtalya Como gölü

TURİZM

Harika manzara, tarihi kiliseler ve feribot ile yolculuk ve diğer bazı su etkinlikleri yapılıyor. Gölün en büyük özelliği: kıyısında ünlü Hollwood Starı George Clooney’in evinin bulunmasıdır. Ayrıca: Madonna ve Richard Branson gibi ünlülerin de burada evleri bulunuyor.

2018.02.01-2-Como gölü.7.Genel.12c
İtalya Como gölü
2018.02.01-2-Como gölü.7.Genel.10a
İtalya Como gölü

 

 

COMO KASABASI

Hareketli ve keyifli bir kasabasıdır. Como gölünün doğu güney ucunda, doğal bir konuma sahiptir. Kasabanın uzun bir geçmişi, canlı caddeleri ve yoğun bir rıhtım alanı vardır. Kasaba: iki tanınmış Romalı yazar ile (Pliny Elder ve Pliny Youngnal) burada doğmuştur ve katedrallerde heykelleri bulunmaktadır. 20’nci yüzyılın ünlü İtalyan mimarı Giuseppe Terragni de buralıdır. Como çevresinde, Terragini tarafından tasarlanan çeşitli yapılar görülebilir. Piazza Cavour: hediyelik eşya dükkanları ve kaldırım kafeleriyle doludur. Bunlar rıhtıma bakar ve feribot iskelesini görür.

2018.02.01-2-Como gölü.4.Katedral.6a
İtalya Como gölü

 

 

Katedral

Como gölünü ziyaret ederseniz, doğal güzellikler yanında, bence bu tarihi güzelliğin bulunduğu katedrali de ziyaret edin. Çünkü burası İtalya’nın en etkileyici katedrallerinden birisidir.

Giriş ücretsizdir, sadece içeri girerseniz, kilisenin rahibi kiliseye yardım adı altında “1 er Euro” para topluyor. Yani bu para giriş ücreti değil, kiliseye yardım adı altında bir anlamda isteğe bağlı olarak toplanıyor. Özellikle katedralin içindeki duvar halılarının muhteşem güzelliklerini görmek için içeriye girin. (Aslında karanlıkta bunların güzellikleri pek anlaşılmıyor ama gördüğüm kadarı ile bu halılar ince ve uzun yıllara dayalı işçilik ürünü)

Burayı ziyaret ederseniz ki bence içeriye mutlaka girin: kıyafet zorunluluğunu unutmayın özellikle erkekler başlarında şapka, bere gibi bir şey varsa, girerken mutlaka çıkarsınlar.

Bu etkileyici kilise: 1396-1740 yılları arasında yani 350 yıl boyunca inşa edilmiş, yüksek sekizgen kubbe ile taçlandırılmıştır. 1730 yılında: Romanesk çan kulesi, çukurlarla süslü gotik cephe, sivri kemerler ve bitişik çizgili logyalar, Rönesans tarak nişleri ve geç barok kubbe Filippo Juvarra tarafından eklendi. Mermer kaplı yapı: Rönesans ve gotik mimari özellikler gösterir. Cephe 15’nci yüzyıldan kalmadır. Kubbe Filippo Juvarra tarafından 18’nci yüzyılda tasarlanmıştır. Yukarı da da söz ettiğim gibi, bu katedralde, diğer birçok benzerinde olmayan bir özellik var: duvar halıları.

Füniküler

Como’nun tepesindeki muhteşem manzarayı izlemek isterseniz, tepenin üst kısmına çıkın. 1894 tarihinde açılan feniküler demiryolu hattı, Como dan Brunate ye kadar olan tepeyi geçer. Her iki yönden 15 dakikada bir hareket eden araçlar, tam ortada karşılaşırlar. Brunate denen yerdeki manzara çok güzeldir. İki durak arası 7 dakikadır. Gidiş dönüş bileti: 5.30 Euro’dur. Brunate: Deniz seviyesinden 720 metre yüksekliktedir. Burada: barok “Chiesa di San Andrea”, soluk pembe dış cephesiyle ve çan kulesiyle önem kazanır. 1927 yılında inşa edilen ilk feniküler durağı yine buranın ilgi çeken yeridir.

genel.0
İtalya Como gölü Villa Olmo

Villa Olmo

Göle bakan Neoklasik yapı kremalı cephesiyle Como sahillerindeki en görkemli binadır. Fazla abartılı olmayan yapı, 1728 yılında Odescalchi ailesinden Pope Innocent XI tarafından yaptırılmıştır. Özellikle yapının iç mekanı hayranlık uyandırır. Günümüzde çeşitli sergi ve etkinlikler için kullanılmaktadır. Villa bahçeleri halka açıktır.

villa del balbianello.2
İtalya Como gölü Villa del Balbianello-Lenno

Villa del Balbianello-Lenno

Bu yapı, gölün batı kıyısındadır. Lenno’nun ana meydanından, göl kıyısına doğru yaklaşık 1 km. lik bir yürüyüşle ulaşılır. Villa Kardinal Angelo Durini tarafından 1787 yılında yaptırılmıştır. II. Dünya Savaşından sonra, bir süre müttefik komutanlar tarafından kullanılmıştır. Bahçe Monzino tarafından Rönesans ihtişamıyla restore edilmiştir. Bölgenin büyüleyici manzarasına sahiptir. Tekne ya da kısa yürüyüşle ulaşılabilir. Buranın en önemli özelliği: 2006 yılı yapımı “Casino Royale” filmi ve “Yıldız Savaşları Episodu II” filminin bazı sahneleri burada çekildi.

Çünkü Como gölünün her yerinde, en dramatik yerlerden birisidir ve mimari ve göl manzaralarının çarpıcı bir güzelliği ve birlikteliğini sunar. Bu nedenle bakımlı bahçeleri birçok hayran ziyaretçiyi buraya çeker. Villanın içindeki  rehberli turlara katılırsanız: villanın son oturanı Guido Monzino nun 1974 yılında satın aldığı nefis koleksiyonu görebilirsiniz. Bu koleksiyon villanın içindeki odalardadır ve 18’nci yüzyıl İngiliz ve Fransız mobilyaları ile döşenmiştir. Ayrıca Çin, Afrika ve Kolomb öncesi sanat koleksiyonları vardır. Villa rehberli turlarla gezilebilir.

valla carlotto.1
İtalya Como gölü Villa Carlotta-Tremezzo

Villa Carlotta-Tremezzo

Tremezzo’daki feribot iniş limanından, kısa bir yürüyüşle ulaşılır. Prusya prensesi Carlotta: 1847 tarihinde annesinden düğün hediyesi olarak bu villayı aldı. Üst katta dönem mobilyalarına sahip odalar, kraliyet yaşam tarzına inanılmaz bir bakış görülür. Günümüzde villada bulunan botanik bahçeleri arasında dolaşıp, prensesin eski evini ziyaret edebilirsiniz. Bahçeler ziyarete açıktır. Giriş ücreti 9 Euro’dur. Burada Antonio Canova’nın heykelleri görülür. Avrupa’nın en iyi ormangülleri, açelyaları ve kameriyeleri buradadır. Burası müze olarak işlev görüyor.

george clooney villası.1
İtalya Como gölü Villa Oleandra-Villa Margherita

Villa Oleandra-Villa Margherita

Bu yan yana iki villanın sahibi George Clooney’dir. 2002 yılında bu evi, 7.5 milyon Euro ya satın aldığı söyleniyor. Ancak Clooney: bölge halkı ve magazincilerden şikayetçi olunca, mahkeme kararıyla bulunduğu villalara 100 metreden fazla yaklaşmak yasaklanmıştır. Bu durum, tur tekneleri içinde geçerlidir, eskiden gölde tur yapan tekneler, Clooney’in villasına yaklaşır ve burayı gezginlere yakından gösterirdi, ancak günümüzde bu yasaklanmıştır. Bu yasağa uymayanlara 600 dolar para cezası verileceği de bildirilmiştir.

Villa  Belmonte

Benito Mussolini ve Calaretta Petacci: 1945 yılında Como gölünün yanında ele geçirildiler. Yakalanmadan önce: XXIV Maggio’daki Villa Belmonte’nin kapısında partizanlar tarafından vurulup öldürülmeden önce, Mezzegra da bir villada kaldılar. Günümüzde: bu villanın dışında hatıra haçı görülüyor. Hatta villanın içinde, Mussolini’nin kaldığı odanın bıraktığı şekilde korunduğu söyleniyor.

Sonuç

Ben Como gölüne turla ve kış döneminde gittim. (Şubat 2018) Hava soğuk değildi, zaten buranın en ilgi çeken yanı ikliminin güzel olması. Kış dönemi olması nedeniyle göl ve çevresi çok sakindi ve hatta Como sokaklarında yani birkaç kişi bile görmek pek mümkün değildi. Bu sakinlik yanında: gerek göl ve gerekse çevresi kış nedeniyle karanlık, pusluydu ve buranın çok övülen yeşillik ve gölün maviliğinden bir şey hissedemedim. Burası yazın ziyaret edilmeli, ancak yazın da buranın aşırı kalabalık olduğu unutulmamalı. Sonuç olarak: Como gölünde kaldığım 3-4 saatlik sürede belki garip gelebilir ama beğenmedim. Belki kış olmasından belki de buraya ayrılan zamanın kısa olmasından, çevreye gidememekten, sonuç olarak buraya yazın gidin ve kesinlikle uzun zaman ayırın, yoksa turların ekstraları ile buraya sakın gitmeyin, hiç bir şey anlamazsınız.