Yunanistan Alexandrapolis-Dedeağaç

Yunanistan Alexandrapolis-Dedeağaç

Yunanistan Alexandrapolis-Dedeağaç; Burada: herhangi bir antik kalıntı veya tarihi eser yok. Bu şehirde daha çok: masmavi ve tertemiz bir deniz, uzun kumsallar var.

Ayrıca: şehir, özellikle akşam saatlerinde hareketli ve canlı. İnsanlar: eğlenmeyi seviyorlar.

Burayı ziyaret etmeyi düşünürseniz: denize girmek, balık restoranlarında muhteşem deniz ürünlerini tatmak ve tavernalarda, akşam saatlerinde sabaha kadar süren eğlencelere katılmak, başlıca yapabilecekleriniz bunlar.

Fazla zamanınız varsa, Semadirek adasına da geçebilirsiniz. Orada: tarihi kalıntılar, tarih meraklıları için ilginç gelebilir.

Evet: İpsala sınır kapısından çıktıktan sonra: gerek E-90 karayolu ve gerekse sahilden ilerleyen karayolu takip edildiğinde, Yunanistan’ın Trakya bölgesinde bulunan: Aleksandropolis şehri ile karşılaşıyoruz.

Yani: 32 km.lik uzaklık, yaklaşık 30 dakikada alınabiliyor. İstanbul’dan yola çıkıldığında ise, yaklaşık 4-5 saat sonra, Dedeağaç şehrine ulaşmanız mümkün. İstanbul’dan buraya ulaşmak için toplu ulaşım araçlarına ödemeniz gereken ücret: 40 Euro civarındadır.

Ulaşım için bir diğer alternatif ise: havaalanı. Şehirde: batı bölümünde, küçük bir havaalanı bulunuyor. Dedeağaç ile Selanik şehri arasındaki uzaklık: 346 km. dir.

Atina şehrine olan uzaklığı ise: 750  km. dir. Şehirde, bir de havaalanı bulunuyor. Havaalanı, şehir merkezine: 6 km. uzaklıktadır.

Buranın bir diğer ismi ise: Dedeağaç.

Söylenenlere göre: 15’nci yüzyılda, burada, Türk yönetimi etkin iken, bir tekke kurulmuştur. Bu tekkeye bağlı topluluğun dedesinin altında oturduğu ağaç, kutsal sayılarak kasabaya Türkler tarafından “Dedeağaç” ismi verilmiştir.

Aleksandrapolis ismi ise;

Yunanistan Alexandrapolis-Dedeağaç; Hani tarihteki Makedonyalı Büyük İskender’den gelmez. İsim: 19’ncu yüzyılda yaşamış bir Yunan kralından geliyor.

Şehir: 1913 yılında, Bükreş antlaşması ile verildiği Bulgaristan tarafından, Neuly antlaşması sonucu Yunanistan’a ilave edilince, dönemin Yunan kralının ismine izafeten bu isim verilmiştir.

Şehir: Ege denizi kıyısında, bir liman kentidir. Evros yani Meriç nehri bölgesinin en büyük şehridir. Meriç nehrinin yaklaşık 14.5 km. batısındadır. Ülkemiz ile olan sınırı:40 km. dir.

Kentte: büyük Türk nüfusu yaşamaktadır. Ayrıca: şehirde bulunan “Sağlık Bilimleri Fakültesi” nedeniyle, önemli bir öğrenci nüfusu barınıyor.

Bir de liman şehri olması nedeniyle, özellikle yaz aylarında, yoğun turist bulunuyor. Şehrin her yanında Osmanlı izleri, tarih, balık, zeytinyağı görülebiliyor.

Günümüzde: şehir nüfusu yaklaşık 115 bin kişi civarındadır ve bu nüfusun, 20 bin kişilik bölümü Türklerden oluşmaktadır. Yani, şehirde karşılaştığınız orta yaş üzerinde bir yerli ile Türkçe konuşmaya kalkarsanız, büyük olasılıkla konuşabilirsiniz.

Nüfus içinde büyük çoğunluğu oluşturan diğer gurup, Üniversite öğrencileridir. Şehirde: Trakya Demokritos Üniversitesinin: Tıp Fakültesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik Anabilim Dalı, Temel Seviye Eğitim Bölümü, Eğitim Bilimleri Bölümü bulunmaktadır.

Ayrıca: Bölgesel Üniversite Hastanesinde, çok özel tıbbı operasyonlar yapılabilmektedir.

Gündüzleri: cadde, sokak ve kafeleri dolduran gençler, şehri canlandırıyorlar. Kafelerin sokağa bakan bölümlerinde, teraslar oluşturulmuş ve teraslarda oturup şehrin hareketli sokaklarına bakarak, muhteşem güzel zaman geçirebilirsiniz.

Öğleden sonraları oturduğunuz kafelerde, akşam olunca yer bulamazsınız, çünkü daha önce de söylediğim gibi, akşam saatlerinde bütün şehirliler, sokaklara çıkıyorlar.

TARİHİ GEÇMİŞİ

Yunanistan Alexandrapolis-Dedeağaç; Bölgenin tarihi geçmişi, MÖ.7’nci yüzyıla kadar uzanmaktadır. Buralarda görülen ilk yerleşimciler olan Tıraklar: bölgeye geldiklerinde, şehrin hemen karşısındaki “Somathraki” yani “Semadirek” adasına yerleşirler.

Daha sonra ise, yeniden anakaraya çıkıyorlar ve burada, yerleşim yerleri kuruyorlar. Özellikle: anakarada kurdukları bu kentleri, yeni yollar yaparak birbirlerine bağlıyorlar, tapınaklar yapıyorlar, deniz ve kara ticaretini geliştiriyorlar.

Takip eden dönemde, yani 1’nci yüzyılda ise: bölgede Romalılar görülüyor ve 4’ncü yüzyıla kadar, bölgede egemenlik kuruyorlar. 4’ncü yüzyıldan sonra ise, Bizans dönemi başlıyor. Bu dönemde: eski bir pagan tapınağı üzerine, Kosmosotiras kilisesi inşa ediliyor.

Sonraları:

Osmanlılar bölgede görülmeye başlıyorlar. 1821 tarihine gelindiğinde ise, Yunanlılar bağımsızlıklarını kazanıyorlar. 1869 yılında, Maurice de Hirsch isimli bir şahıs: Rumeli Demiryolları Şirketinin sahibi olarak bu bölgeye geldiğinde: Selanik-İstanbul demiryolu hattının yapımını ve işletme hakkını satın alır.

Ayrıca: şirket, Enez bölgesinde bir liman yapacaktır. Ancak, Meriç nehrinin aşırı alüvyon taşıması nedeniyle, limanın, Enez yöresine değil, buraya yapılmasına karar verilir.

Bunun üzerine, burada, sahil şeridindeki 10  km. lik kesime: liman işletmesi için gerekli antrepolar ve çalışanlar için evler yapılır. 1877-1878 Osmanlı Rus savaşı sonucunda ise,
Ruslar burayı işgal ederler ve şehri, yeniden imar ederler.

Ancak, şehir yine şirket şehri olmaya devam eder. Sonuç olarak: 1871 yılına kadar bir balıkçı köyü olarak gelen şehir, bu tarihten sonra, elverişli coğrafi konumu nedeniyle, gelişmiş, büyümüş ve şehir halini almıştır.

Özellikle: Selanik-İstanbul demiryolunun yapılması ve şehrin bu demiryolu üzerinde olması, gelişimini hızlandırmış ve
etkilemiştir.

ŞEHİR İÇİ ULAŞIMI

Yunanistan Alexandrapolis-Dedeağaç; Şehirde: genellikle ulaşım taksiler ile sağlanıyor. Çünkü: taksilerin ücretleri uygun. Özellikle: İstanbul ile karşılaştırırsanız, uygun olduğunu görüyorsunuz.

Ayrıca: ülke genel şartları gereğince, beş yaşın üstünde taksi yok. Zaten marka olarak da, bayağı kaliteli taksiler var.

KONAKLAMA

Yunanistan Alexandrapolis-Dedeağaç; Şehirde, çok sayıda otel ve pansiyon bulunuyor. Hatta: tüm bölgenin en büyük konaklama tesisleri buradadır. Oteller aynı zamanda, toplantı salonlarıyla, kongre turizmi için de elverişli yapıdadırlar.

Otel fiyatları, internetten verilen fiyatlar ile büyük farklılıklar gösteriyor. Bu nedenle: otellerden fiyat alırken dikkat etmenizi öneririm.

Genellikle, fiyatlar: iki kişilik oda için: 50-150 Euro arasında değişiyor. Türkiye’den giden birçok ziyaretçinin genel olarak tercih ettiği otellerin başında: Thraki Otel var. Şehir merkezinden, yaklaşık 10  km. uzaklıktaki otel, eski ama bakımlı, odaları temiz. Ayrıca: güzel bir sahili de var.

Şehrin en lüks oteli ise: deniz kıyısındaki Grand Hoteldir. Otelin kapalı yüzme havuzu bulunuyor ve her yere, yürüyerek ulaşım mümkündür.

NE YENİR

Yunanistan Alexandrapolis-Dedeağaç; Şehirde, kıyı şeridinde, birçok balık lokantası var. Bu lokantalarda; deniz ürünleri ve mezelerin tadına bakabilir ve barbayani isimli yöresel içkiden içebilirsiniz. Bu içki, rakıya benziyor.

Fiyatlar, genel olarak uygun. Özellikle: İstanbul balık lokantalarının fiyatları yanında çok uygun. Bu uygunluk: özellikle yöre valiliğinin sıkı denetimleriyle sağlanıyormuş.

Bir balık restoranı önermem gerekirse: “Taverna Nea Hili” olabilir. Bu restoran, zeytinliklerin arasında kalıyor ve özellikle mezeleriyle ünlüdür. Zaten kapısında, çok sayıda, İstanbul plakalı otomobil görebilirsiniz.

Şehirde diğer bir mekan: Ouzeri denilen ve Yunan rakısı Uzonun isminden gelen isimle anılan barlar yani bir tür meyhanelerdir. Bunlar, özellikle mezeleriyle öne çıkıyor.

Bunun dışında: bu şehirde, özellikle, denize bakan kafeteryalarda oturup, kahve için ve güneşin batışını izleyin. Güneş battıktan sonra ise şehirde muhteşem bir hareketlilik başladığını göreceksiniz.

Yunanlılar, genellikle akşam yemeklerini geç saatlerde yemeyi tercih ediyorlar. Daha sonra ise, geç saatlere ve hatta sabaha kadar sokaklarda oluyorlar.

Bu arada: büyük peynir üreticilerinden “Evropharma” nın merkezi, buradadır.

DENİZ

Şehrin kıyı şeridinde, deniz çok temiz. Çünkü: denizdeki kimyasal kirliliği önleyici tedbirler alınmış. Hatta: sahillerinin Mavi Bayrakları bulunuyor.

ŞEHİRDEKİ GEZİ

Yunanistan Alexandrapolis-Dedeağaç; Şehirde, en işlek cadde olarak: Dimokratias caddesi görülüyor. Leoforos Dimokratias caddesi: zaten şehrin hemen merkezinde, limana paralel uzanıyor. Şehri boylu boyunca geçiyor.

Cadde üzerinde, birçok kafeterya ve alışveriş merkezleri, dükkanlar bulunuyor. Ancak: özellikle sizlere hatırlatmam gereken husus: şehirde, tam bir “siesta” uygulaması olması.

Yani: saat: 13.00-17.00 arasında, tüm dükkan sahipleri siesta yani uyku molası veriyorlar ve dükkanlarını kapatıyorlar. Özellikle: hafta sonlarında, dükkanlar mutlaka kapalıdır.

Hatta: benzin istasyonları bile kapalı. Yani: özel aracınız ile gitmeye niyetlenirseniz, bu durumu mutlaka dikkate almalısınız. Öte yandan: bir gerçek daha var, İpsala sınır kapısından çıkıştı, birçok özel araç, yakıt deposu boş olarak çıkış yapıyor.

Çünkü: Yunanistan yani bu bölgedeki yakıt fiyatları, ülkemizdeki fiyatların çok altındadır. Bu nedenle: bir çok gezgin, özel araçları ile yola çıkarken, yakıtı Yunanistan topraklarından almayı düşünüyorlar.

Evet: şehrin tüm caddeleri ve sokakları, tertemiz ve pırıl pırıldır. Çarşıları canlı ve hareketlidir. Gece hayatı, nispeten daha renkli. Akşam saatleri geldiğinde: sahildeki yol, araç trafiğine kapatılıyor.

Sonra da: tüm kafeler, barlar, tavernalar ve balık lokantaları, gerek şehir yerlileri ve gerekse yabancı turistler tarafından dolduruluyor.

Şehir yerlileri eğlenceyi o kadar çok seviyorlar ki, her gün saat 22.00’den sonra, bütün kafeteryalar ve eğlence merkezleri, çılgınca eğlenenler ile doluyor.

Yani, her fırsatta dışarıdalar. Gündüz siesta adı altında uyku ve gece geç saatlere kadar eğlence.

DEDEAĞAÇ CAMİSİ

Şehir merkezinde, Leoforos Dimokratias caddesindedir. Dedeağaç tren istasyonunun hemen ilerisindeki bir sokakta, şehrin tek camisidir.

Bazı yerlerde, ismi “Selahattin Camisi” olarak da geçmektedir. Şehir merkezinde, günümüze kadar ayakta kalabilen tek camidir. Caminin tarihçesinde hazin bir öykü var.

Şöyle ki: 1912 Balkan Savaşında, cami ve içindeki Müslüman halk: Bulgarlar tarafından, yakılmıştır. 1921 yılına gelindiğinde ise, cami, Yunanlılar tarafından onarılmıştır.

Ancak: caminin ilk olarak kim tarafından ve hangi tarihte yapıldığı belli değildir. Son olarak: cami, 13 Mart 1993 tarihinde çıkan bir yangın sonucu tamamen yanarak yok olmuştur. Yangın olayının faili meçhuldür.

Yunan hükümeti, yangın olayından sonra camiyi yeniden onarılmış ve günümüzde halen ibadete açıktır. Ancak, çevresindeki büyük apartmanlar, caminin görüntüsünü etkiliyor.

Adeta, uzaktan görünmesi engellenmiş gibi bir hava var. Hatta: minarenin tepesindeki hilal sökülmüş ve bahçesinde, azınlık okulunun bulunması nedeniyle, Yunan bayrağı dalgalanıyor.

Azınlık okulu  dedim de, burası bir Türk azınlık okulu. Ancak, bu Türk okulunun pek fazla öğrencisi var denilemez.

Yunanistan Alexandrapolis-Dedeağaç

DENİZ FENERİ

Şehrin sembolüdür. 1880 yılından kalmadır. Sultan II. Abdülhamit tarafından yaptırılmıştır. Hemen deniz kıyısında, sahil kesiminde yükseliyor ve şehrin en hareketli bölgeleri, fenerin bulunduğu mahaldedir.

MAKRİ KÖYÜ

Şehrin, 11  km. batısında, deniz kıyısındadır. Aynı zamanda: E-90 karayolunun da hemen yanındadır. Burası: şirin bir yerleşim yeri.

Özellikle: balık restoranları çok ünlü ve mutlaka uğramanızı ve deniz ürünlerini tatmanızı öneriyorum.

Fiyatlar ise, çok uygun. Hatta, bazı restoranlarda, yoğun Türk ziyaretçiler nedeniyle, Türkçe menü bile bulmanız mümkün. Menülerde: midyeler, boy boy karidesler, kızarmış balıklar bulabilirsiniz.

Öne çıkan bir husus olarak: tüm yemeklerde, beyaz peynir ilave edilmesidir. Özellikle: salataya, mutlaka beyaz peynir ilave ediliyor.

LOUTROS KÖYÜ

Burası, şehir merkezine 13 km. uzaklıktadır ve kaplıcaları ile ünlüdür. Şehrin doğusunda, yani Türkiye tarafında, Meriç nehrinin hemen yanında kalıyor.

Yunanistan Alexandrapolis-Dedeağaç

SOUFLİ-SOFULU KÖYÜ

Şehir merkezine, 1 saat (65 km.) uzaklıktadır. Ama, sınırı geçtiğimizde ilk karşımıza gelen yerdir.

Burası: ipeği ve ipekböceği ile tanınmaktadır. Buranın pazarında-çarşısında ipek ve el dokusu kumaşlar bulup satın alabilirsiniz.

İpek bu bölgede, 1911 yılında o kadar önem kazanmıştır ki, yörenin nüfusu, 13 bin civarına ulaşmıştır.

Ancak, bu tarihten sonra, Batı Trakya’nın bölünmesi ve ipek böceği için gereken dut ağaçlarının sınırın öte yanında kalması nedeniyle, burada, ipek böcekçiliği gerilemiştir.

Böylece, şehrin nüfusu da gittikçe azalmıştır. Ayrıca, sentetik ipeğin bulunması da, bu olumsuzluğu etkilemiştir. Yine de, günümüzde burada ipek ve ipekböceği yetiştiriciliği sürdürülmektedir.

Yunanistan Alexandrapolis-Dedeağaç

Hatta, burada bir de “İpek Müzesi” bulunuyor. Müze: şehir merkezinde, eski bir Türk konağı görüntüsü veriyor. 1990 yılında açılmıştır. K. Kourtidis isimli doktor ve politikacı birinin konağında kurulmuştur. Konak: 1883 yılında yapılmıştır.

Zemin kat ve birinci kat müze, ikinci kat ise konut olarak kullanılmaktadır. 4 tematik bölüm vardır. Buralarda: metinler, fotoğraflar, tasarımlar ve haritalar görülüyor. Buralarda; ipek böceği kültürü hakkında geleneksel nesneler içeren toplam 46 parça obje var.

Yunanistan Alexandrapolis-Dedeağaç

SAMOTHRAKİ ADASI-SEMADİREK ADASI

Adaya, deniz yolu ile ulaşılabilen tek noktadır. Ada ile şehir arasındaki ulaşım, yaklaşık 1-2 saat sürmektedir. Kavala ile ada arasındaki deniz ulaşımı ise, 5-6 saat sürüyor. Adanın boyutu: 178 km. karedir. Uzunluğu ise, 17 km. dir.

Ekonomik etkinlikler: balıkçılık ve turizm üzerine kuruludur. Ayrıca: granit ve bazalt gibi yeraltı kaynakları da bulunmaktadır. Adanın Fengari dağı: 1611 metre yüksekliktedir.

Ada, özellikle yaz aylarında mutlaka gezilmesi gereken bir yerdir. Kumu: sarı ve tertemiz deniziyle, doğanın güzellikleri birleşmektedir. Adada, nehir ve şelaleler arasında yürüyüş yapabilir, kuş seslerini dinleyebilirsiniz.

Ayrıca: adada, çok sayıda antik kalıntılar da görülebilir. Özellikle: antik dönemlerde dini törenlerin yapıldığı bir site olan “Sanctuary” önem kazanmaktadır. Çünkü: bu dini yer, dönemin birçok ünlüsü tarafından ziyaret edilmiştir. Antik kent kalıntılarının bulunduğu yer ise: “Pelasgians” olarak bilinir. Burada: Kayralılar ve Traklar egemenlik kurmuşlardır.

Yunanistan Alexandrapolis-Dedeağaç

Hatta:

Günümüzde, Paris-Louvre Müzesinde sergilenen “Kanatlı Zafer Tanrıçası Nike” heykeli, 1863 yılında buradan bulunarak kaçırılmıştır. 1863 yılında, Fransız arkeologlar tarafından bulunan ve MÖ.190 yılından kalan anıt: başsız olarak, adanın dini sitesi olan Sanctuary bölgesinde bulunmuştur.

MÖ. 508 yıllarında, Persler de, adada hakimiyeti ele geçirirler. Daha sonra ise, ada, Helen hakimiyetine girer. Ada tarihindeki diğer önemli bir husus: İsa’nın havarisi Pavlus’un, Filistin dışında ikinci misyonerlik yolculuğuna yani Makedonya’ya giderken, Semadirek adasında bir gece geçirmiş olmasıdır ki, bu durum İncil de yazılıdır.

Adaya giderseniz: ilk olarak, limanın kenarında uzanan, dar ve uzun bir ana caddenin bulunduğu, Kamariotissa denilen köyü göreceksiniz. Burada: hediyelik eşya satış dükkanları ve plajlar var. Ayrıca: yine burada araba ve motosiklet kiralayabilirsiniz.

Burada: özellikle yaz aylarında, yoğun turist akımı oluyor. Buranın hemen arkasında: konaklama tesisleri var. Yaklaşık 14 km. lik bir yol sonunda ise, Therma şehri var.

Burada da: oteller, kiralık daireler, dükkanlar ve restoranlar bulunuyor. Ayrıca, yemyeşil bitki örtüsü, oldukça güzel bir görünüm ortaya koyuyor. Therma, aynı zamanda adanın kaplıcalar sitesidir.

Adanın başkenti: Hora şehridir. Burası: ada sakinlerinin korsanlardan gizlenmek için daha yukarılara ve iç kesimlere, dağın doğal amfi tiyatro gibi olduğu yere kurulmuştur. Yamaç boyunca, dar sokaklar, küçük ama şirin kasabaya ayrı bir güzellik vermektedir.

Burada, popüler restoranlar, batı tarzı kafeteryalar ve denizin muhteşem güzel manzarasını izlemek mümkündür. Aynı zamanda, adanın küçük hastanesi de bu şehirdedir. Bir de folklor müzesi, bir kale kalıntısı da görülüyor.

Adanın diğer öne çıkan özelliklerinden birisi de, plajlarıdır. Kamariotissanın güney kıyısında, yaklaşık 16 km. uzaklıkta: mükemmel bir kaya blok üzerinde yükselen tepelerin hemen önündedir.

Plaj: gayet sessiz, güneş şemsiyeleri ve sahilde bir bar, mükemmel bir balık restoranı, duşlar ve şezlonglar bulunuyor. Plajın uzunluğu: 800 metredir.

Yunanistan Samothraki adası-Semadirek adası ile ilgili ayrıntılı tanıtım ve gezi yazısı için.

Yunanistan Atina Alışveriş

Yunanistan Atina Alışveriş

2017.07.28.c.Atina.Şehir içi.10
Yunanistan Atina Alışveriş

2017.07.28.c.Atina.Şehir içi.9
Yunanistan Atina Alışveriş

2017.07.28.c.Atina.Şehir içi.14
Yunanistan Atina Alışveriş

Atina şehrinde alışveriş konusuna başlamadan önce sizin de gezerken dikkatinizi çekeceği gibi, sanırım en son ekonomik krizleri nedeniyle birçok dükkan ve mağazanın kapalı bulunduğunu göreceksiniz. Özellikle, ara sokaklarda kapalı mekanlar yoğunluktadır.

Evet, şimdi şehirdeki alış-veriş konusuna başlayalım.

Atina şehri: alışveriş imkanlarından önce, tarihi özellikleri ve güzellikleriyle öne çıkıyor. Yani, bu şehirde ucuz alışveriş yapmanız mümkün değil. Ayrıca: alışverişte, öne çıkan, buraya özgü mutlaka almanızı önereceğim ürünler de yok.

Sadece: geziniz esnasında, ileride hatırlamak amacı ile, hediyelik ufak-tefek objeler ve özellikle magnetler (birçok yerde tanesi 3 Euro ve 4 tanesi 10 Euro’dan satılıyor, daha ucuz bulmak mümkün değil) satın alabilirsiniz. Bunların başında ise: burada görülen antik değerlerin, küçük birer kopyası, heykelcikler, üzerine firizlerdeki resimlerin işlendiği tabaklar, kupalar vs. olabilir.

Bu alışverişlerinizde, yine çok hassas bir konu olarak, şunu hemen hatırlatmam gerek.

Bu şehirde yapacağınız harcamalarda, sakın kredi kartınıza güvenmeyin. Çünkü: birçok yerde, kredi kartı geçmiyor, nakit “Euro” tercih ediyorlar. Hatta: KFC, Mc Donalds gibi uluslar arası ün kazanmış fast-food restoranlarında bile kredi kartının geçmediğini görmek, tam bir sürpriz oldu. Bunun yanında, marketlerin çoğunda da, pos cihazları yok, yani kredi kartı geçmiyor, yanınızda nakit bulundurun.

Kredi kartı kullanmamak, kredi kartı yolsuzluklarına karşı da sizi koruyacaktır, bence nakit bulundurun. Nakit derken, hemen arada bir konudan söz etmek istiyorum. Benim bulunduğum turdan bir kişi: taksiye bindiğinde, taksi şoförünün kendisine verdiği para üstünde bulunan 5 Euro’nun sonradan sahte olduğunu anladığını anlattı, baktık, gerçekten 5 Euro, renkli fotokopi çekilmiş, bu yüzden, özellikle taksilerde veya alışveriş yaptığınız yerde verilen para üstünü iyi kontrol edin ve sahte para almamaya dikkat edin.

Alışveriş yerlerinin çoğu, genellikle Pazar günleri haricinde, saat: 09.00-20.30 arasında açık kalıyorlar. Ancak, şehir merkezi dışında bulunan süpermarketler, saat: 18.00’de kapanıyorlar. Bu arada siestadan söz etmemek olmaz.

Pazartesi ve Çarşamba günleri siesta günleridir ve bu günlerde dükkan ve mağazaların çoğu, saat 14.00 de kapanır ve bir daha açılmazlar. Aslında bu siesta her gün uygulanıyormuş ama ekonomik krizden sonra haftada iki gün uygulamaya başlamışlar. Yani: saat 14.00 den sonra şehirde çok az yerin ve özellikle hediyelik eşya satan yerlerin ve restoranların açık olduğunu göreceksiniz.

Şehir merkezinde, cadde ve sokaklarda, bolca büfeler var. Bu büfelerde satılan, bir kısım gıda maddesi ve içeceklerin fiyatları, ülkemizdeki fiyatların iki misli. Ama, yine de, birçok Avrupa başkentine göre, bu fiyatlar, biraz daha uygun denilebilir. (örnek: bir küçük şişe su 0.5 Euro)

Yunanistan’da alışveriş denilince, ilk akla gelenlerden veya buraları bilenlerin söylediklerine göre: en uygun alışveriş mekanı “Jambo” denen büyük alışveriş yerleri, yani bir tür AVM’lerdir. Özellikle ülkemizde Trakya bölgesinde ve İstanbul’da yaşayanların birçoğu, hafta sonlarında günübirlik Yunanistan’a geçerek hemen Dedeağaç bölgesinde bulunan veya daha içlerdeki Jambo mağazalarında alışveriş yapıyorlarmış.

Bu Jambo mağazaları çok büyük, içeride saatlerce kalmak mümkün, binlerce ürün var ve fiyatları uygun, ancak Pazar günleri kapalı olduğunu unutmayın.

NE SATIN ALINIR

SERAMİK

Atina şehrinde, Keramikos denilen bölgede, daha önce de sözünü ettiğim gibi, dünyanın ilk seramik ustaları yetişmiş. Antik parçaların, elde yapılmış ve boyanmış güzel kopyalarını bulup satın alabilirsiniz. Bunlar arasında: geleneksel biçime sahip vazolar, kaseler, testiler olabilir.

Tüm bunların yanında, modern seramik sanatı eserleri de bulmak mümkündür. Ben gezerken öyle her yerde yoğun satılan seramik eserler görmedim ama seramik eser almak isteyenler varsa, bunların satıldığı yerleri şehirde sorarak bulabilirler.

HEYKELLER

Atina şehrinde, antik Yunan dönemini çağrıştıran, bolca irili-ufaklı heykelcikler bulup satın alabilirsiniz. Özellikle: Zeus, Poseidon, Athena gibi tanrı ve tanrıçaların kopya heykelcikleri çok tutuluyor.

Bunların yanında: firizlerin resmedildiği süslü tabaklar, duvar maskeleri, Miken başlıkları olabilir. Bunun yanında, Atina şehrinde gezdiğiniz veya gezeceğiniz müzelerin hepsinde, müzede bulunan eserlerin birçoğunun kopyaları satılıyor, bunları da tercih edebilirsiniz.

DERİ EŞYALAR

Yörede işlenen derilerden imal edilmiş: ayakkabı, çanta ve giyim eşyaları bulmak mümkün. Ancak, bunların kalitesi, Fransız ve İtalyan üretimi kadar üst düzey değil. Bir de, caddelere yayılan bir çarşaf üzerinde, çanta satan Nijeryalılar göreceksiniz.

Bu Nijeryalılar pek yaygın değil, yani görmedim diyebilirim, ama Nijeryalıların kollara takılan bileklik, süs bilekliklerden sattıklarını gördüm, hemen kolunuza yapışıyorlar, kolunuzu uzattınız mı birkaç tane renkli örme bileklik takıyorlar ve ücreti istiyorlar.

Yunanistan Atina Alışveriş

YİYECEK-İÇECEKLER

Yunan kırsal kesiminde üretilen: bal, zeytin, zeytinyağı, badem ve fındık gibi yiyecekleri satın alabilirsiniz. Bunların elbette, en güzel ve lezzetlileri ülkemizde de var. Satın alırken bunu unutmamak gerek. Ama, ülkemizde bulamayacağınız, örneğin “Yunan rakısı Ouzo” olabilir.

Burada yine bir ayrıntı var, Yunanlılar Uzoya rakı demiyorlar, esas Yunan rakısının Girit adasında üretildiği söyleniyor. Girit adasında üretilen rakının has rakı olduğu ve Uzoya rakı denilmesinin, gerçek rakıya hakaret olduğunu söylüyorlar.

Ayrıca: yine, buraya özgü “Yunan konyağı Metaxa” düşünülebilir. Ama, Ouzo, kişisel olarak benim hoşuma gitmedi, yani tadına bakmadan alırsanız, beğenmeyebilirsiniz. Tercih sizin.

Tüm bunların yanında, Atina sokaklarında, birçok yerde “Lovers” denilen oyun kartları satılıyor. Ancak, bu oyun kartları, cinsel içerikli resimler taşımasıyla öne çıkıyor, yani bu oyun kartları, porno görüntüler taşıyor.

Hatta ve hatta, değişik ilişki türlerine ait resimlerle karşılaşmak ta mümkün, bunu bilerek satın almanızı öneririm. Bunun dışında: içki denilince, Atina şehrinde özellikle sakız likörü almanızı öneririm. Ama, Sakız adası yapımı sakız likörü almalısınız.

Son bir not: Atina şehrinde güzel peynirler satıldığını duydum, peynir pazarı varmış ama gidip görmedim, siz Atina şehrini ziyaret ettiğinizde, mutlaka peynir pazarını sorun ve görün.

Yunanistan Atina Alışveriş Mekanları

ALIŞVERİŞ MEKANLARI

PATİSSİON STREET

Bu cadde üzerinde, Afrikalı göçmenlerin ve özellikle Nijeryalıların: yerlere attıkları bir çarşaf üzerinde sattıkları: çanta, gözlük, saat gibi objeleri bulabilirsiniz. Bunlar, elbette orijinal değil ve orijinal benzeri. Pazarlık yapmadan sakın satın almayın, hatta, söyledikleri fiyatın yarısını teklif edin.

ERMOU-EOLOU-STADİOU CADDELERİ

Bu mekanlarda: giyim eşyaları ve ayakkabı gibi ürünlerin satıldığı yerler var. Ama, genellikle büyük markalar ve Avrupalı markaların ürünlerinin satıldığı, yüksek fiyatlı mağazalar var.

PLAKA BÖLGESİ

Bu mahallede gezin ama sakın alışveriş yapmayın. Çünkü, fiyatlar muhteşem pahalı. Mahallenin dar sokaklarında, turistik eşya satılan minik dükkanlar var. Bu dükkanlarda, hediyelik eşyalar satılıyor. Ayrıca: tişört ve el yapımı sanat eserlerinin satıldığı dükkanlar, sanat galerileri var. Bizim tabirimizle, sokaklarda satış yapan işportacılar da yoğun.

SYNTAGMA MEYDANI

Bu meydanda: mont, eldiven, kürk, kaban, deri ceket, bronz ve seramik eşyalar ve objelerin satıldığı, birçok dükkan var.

Ermou

Bu mağazada: giyim eşyaları, hediyelik objeler satılıyor.

KOLONAKİ BÖLGESİ

Burada: butikler ve Avrupa’nın çeşitli markalarının ve tasarım ürünlerinin satışlarının yapıldığı yerler var. Atinalıların gözde alışveriş merkezleri burada bulunuyor. Ancak, fiyatlar çok yüksek. Eğer para harcamak istemezseniz, sokak ve cadde aralarında dolaşabilir, kafelerde oturup, alışveriş için koşuşturanları seyredebilirsiniz.

Tsakalof Street

Bu cadde, dünyanın en pahalı alışveriş caddelerinden biri olarak önem kazanıyor. Aynı zamanda, şehrin en ünlü alışveriş mekanıdır. Buyurun, gezin.

Kolonaki

Burada, ünlü markaların (Bulgari, Gucci gibi) tasarım ürünlerini bulabilirsiniz.

MONASTİRAKİ BÖLGESİ 

Şehrin, en eski Pazar alanıdır. Pazar günleri kurulan bit pazarında: hatıra eşyaları, çini objeler gibi şeyler bulabilirsiniz. Metro istasyonunun hemen yanında: bit pazarı var. Bu pazarda: antika eşyalar ve özellikle ucuz hediyelikler bulabilirsiniz. Şehirde, bir Pazar gününüzün bir kısmını buraya ayırabilirsiniz.

Yunanistan gezi Planı

Yunanistan gezi Planı

Yunanistan gezi Planı; Otobüsle, Yunanistan gezisi hakkında gezdiklerin, gördüklerim ve yaşadıklarım aşağıdadır. Umarım: otobüs veya kendi aracı ile Yunanistan’a gezi yapmak isteyenler için yardımcı olur.

Yunanistan ülkesine otobüs turu ile gitmek isteyenler: turu satın alırken mutlaka: otobüsün kaç model olduğunu, otobüste mini televizyon ve priz bulunup bulunmadığını, tuvalet bulunup bulunmadığını sormalarını öneririm.

Çünkü: yapacağımız uzun yolculuklar süresince, rahatsız bir otobüs inanın canınızdan bezdirecek ve tatilinizi rezil edebilecektir. Her ne kadar otobüste çift şoför bulunması zorunlu olmasına ve çift şoför bulunmasına rağmen, otobüste ikram var diye yazılıyorsa, bu da sorunlu oluyor. Çünkü: otobüsler iki şoför dışında muavin almıyorlar ve bu yüzden, genellikle bavulların bagajdan indirilip çıkarılması ve çay-kahve gibi ikramlarda sorun çıkıyor.

Ayrıca: otobüsten yer satın alırken aslında “müracaat sırasına göre, koltuk tercihi yapılmasının” uygun olduğunu düşünüyorum. Aksi halde: otobüste, her seferinde tam bir yer kapmaca rezilliği oynanıyor.

Son bir not: tur satın alırken: özellikle Meteora ve Atina Akropol’de: yerel rehberler tutulup tutulmadığını öğrenin, yerel rehber (150 Euro) tutulmaz ise, kendi rehberiniz Meteora veya Akropol’de size rehberlik yapamıyor çünkü yasak ve siz: kalıntılar arasında sadece baka baka dolaşmak zorunda kalıyorsunuz.

Sınır geçişi

1-Yunanistan’a araçla (kendi aracı veya tur otobüsleriyle) çıkacak olanlar için, en önemli husus sınır geçişidir. Çünkü: sınır geçişleri bir hayli yoğun oluyor ve dolayısı ile uzunca bir süre beklemek gerekiyor.

Türkiye sınırından geçerken, önce pasaportlar ve güvenlik taraması ve ardından, gümrük kontrol yetkililerinin kontrolleri yapılıyor. Otobüs ile geçerken: otobüsten inerek pasaportlara çıkış damgası vurduruluyor. Daha sonra, gümrük elemanları, otobüslerin bagajlarında tesadüfi olarak birkaç bavul seçiyorlar ve bu bavulların sahipleri araçtan iniyor, bavullar açılıyor ve kontrol ediliyor.

Türkiye gümrük tarafından geçtikten sonra, hemen solda Türk Free Shop mağazası bulunuyor. Tek bir mağaza, ama aranan birçok şeyi bulmak mümkündür ve yolcular genellikle sigara almayı tercih ediyorlar.

Ardından: nehir üzerindeki ilginç köprü geçiliyor. Bu köprünün yarısı yani bizim tarafın korkuluk demirleri kırmızı-beyaz ve Yunan tarafı ise mavi-beyaz boyanmıştır. Tam orta noktada, Türk ve Yunan bayrakları ve askerleri görülüyor.

Yunanistan tarafında ise: girişte pek sorun yok. Sadece ve özellikle, sigara konusunda çok hassas oldukları gerek yazılı ve gerekse rehberler tarafından sözlü olarak uyarılar yapılıyor.

Yunanistan’a yanınızda sadece 2 paket sigara geçirme hakkınız var. Burada hassas olan, 2 paket yani 2 karton değil, eğer herhangi bir arama yapılır ve yanınızda 2 paketten fazla sigara bulunursa: para cezası ödemek zorunda kalıyorsunuz.

Ben geçerken arama yapılmadı ama elbette, arama yapılmaması, siz geçerken de arama yapılmayacağı anlamına gelmiyor, sonuçta arama konusu, görevli memurların tercihlerine göre değişebiliyor.

Bu konuda önlem almak isteyenler, aldıkları karton sigaraları, ikişer paket olarak, sigara almayanların çantalarına dağıtıyorlar. Bunun dışında, Yunanistan tarafında, polis giriş damgasını pasaportların rehber veya şoför tarafından toplanmasıyla, topluca basıyor ve ardından Yunan gümrük kontrolü ve ülkeye girişi sağlanıyor.

2-Yunanistan dönüşüne gelince: Yunan polisi, yine pasaportlara topluca çıkış damgası basıyor ve ardından gümrük ve ardından 2 tane Yunan Free Shop mağazası bulunuyor.

Dikkat çıkışta, Türk Free Shop mağazasına girilmiyor. Free Shop mağazasında alışverişin ardından, Türk gümrük görevlilerine geliniyor. Gümrük görevlisi: otobüse binerek kontrol yapıyor.

Çünkü: mevzuat gereği, 1 adet yüksek alkollü ve 1 adet düşük alkollü içecek alınması uygun kabul ediliyor. Gümrük görevlileri, özellikle otobüs içinde, görünür yerlerdeki Free Shop mağazası poşetlerini inceliyorlar. Aslında, bu inceleme, gümrük görevlisinin tercihine kalmış, yani ne inceleniyor ne de incelenmiyor demek mümkündür.

Ardından: Türk emniyet birimleri, pasaportları yine topluca alıyor ve topluca giriş damgası basılıyor ve ülkemize “Hoş geldiniz” levhası karşımızda, ülkemize giriyoruz.

3-Sınır geçişi hakkında dikkat edilmesi gereken husus: yukarıda sözünü ettiğim işlemler, sınır kapıları kalabalık olmadığında, yaklaşık 2 saat kadar sürüyor. Eğer sınır kapıları kalabalık yani yoğun ise, bu süre 3-4 saate kadar uzanıyor. Bu yüzden: önerim, eğer kendi aracınız ile gidecekseniz: sınır kapılarında geç saatlerde bulunmanızdır.

Özellikle: Yunanistan tarafına geçerken Cuma akşam saatleri ve Cumartesi ve Pazar günü erken saatleri tercih etmeyin. Türkiye tarafına geçerken ise: Pazar öğleden sonra ve akşam saatlerini tercih etmeyin, çünkü büyük bir yoğunlukla karşılaşır ve sınır kapısında uzun saatler beklemek zorunda kalabilirsiniz.

Kendi aracı ile Yunanistan’a gitmek isteyenler

Araç kendi üstünüze kayıtlı değil ise: araç sahibinin vekaleti yanınızda bulunmalıdır. Ayrıca: araç için “Yeşil Sigorta” yaptırmanız ve poliçeyi girişte ibraz etmeniz gerekiyor. Bunun dışında, herhangi bir formalite bulunmuyor. Yunanistan ülkesinde benzinin litresi 1 Euro civarındadır.

Yollar

1-Yunanistan ülkesinde şehirlerarası yollar gerçekten muhteşemdir. Olimpiyatlar öncesinde büyük paralar harcanarak ülkenin bütün yolları yenilenmiş ve muhteşem güzel otoyollar yapılmıştır.

Otoyollar genellikle (taksiler için 2 Euro civarında) pahalı değildir ve önemli husus: tüm otoyollarda bizimki gibi HGS-OGS gibi durumlar yok, görevli memurlar var ve ücret ödeyerek otoyolları kullanabiliyorsunuz ve bu durum özellikle yabancılar için çok iyi, çünkü paranızı verip geçiyorsunuz.

2-Otoyollar gerçekten çok güzel, dikkat çeken husus: otoyollar üzerinde hiç görüntü kirliliği olmamasıdır. Gerek yolların kenarında herhangi bir reklam tabelası bulunmaması ve gerekse yolların kenarındaki yerleşim yerleri, hiç görüntü kirliliği yaratmıyor.

3-Kendi aracı ile gidecekler için: yol tabelaları gayet uygun ve anlaşılırdır. Tabelalarda: gerek Yunanca ve gerekse İngilizce şehir isimleri yazılıdır. Ancak dikkatimi çeken: sürekli yakın yerlerin isimleri ve uzaklıkları yazılı, uzak yerler pek yazılmıyor, yani gideceğiniz istikametteki en yakın iki yerin ismi ve uzaklığı yazılıyor.

4-Yol üzerinde uygun konaklama yerleri bulunuyor. Ancak bu konaklama yerlerinde yemek yemeği düşünürseniz, yemeklerin üstünde birçok yerde fiyatları yazılı değildir, dolayısı ile kasaya gittiğinizde ne ödeyeceğinizi bilmiyorsunuz ve yüksek bir bedelle karşılaşma olasılığı fazladır, yani bence sıraya girdiğinizde her yemeğin önüne gelince almadan önce fiyatın sorun.

Hırsızlık

Yunanistan gezisine turla katılırsanız, rehber büyük olasılıkla hırsızlık konusunda kırmızı alarm şeklinde bir uyarıda bulunacaktır. Ben Yunanistan’da kaldığım sürede herhangi bir hırsızlık olayı  duymadım. Ama elbette hırsızlık, bütün turistik ülke ve şehirlerde olduğu gibi burada da olabilecek bir konudur.

Yani: Yunanistan ülkesinde de, özellikle turistik yerlerde, insanlar çevrenin fotoğrafını deliler gibi fazlaca çekebilmek uğruna, çanta ve cüzdanlarını pek umursamıyorlar ve doğal sonuç olarak hırsızlık la karşılaşma olasılığı fazla oluyor. Yani, hırsızlık sadece Yunanistan’a has bir özellik değil, hırsızlık bütün gidilen yerlerde olabilir.

Çünkü turistler genellikle çevrenin güzellik ve özelliklerine dalıp çanta ve cüzdanlarını unutuyorlar. Sizler de: “kırmızı alarm” sözüne gerek kalmadan, bence her gittiğiniz yerde, çanta ve cüzdanlarınıza sahip olun ve özellikle: akşam saatlerinde tenha ve güvenli olmayan yerlere, sokaklara girmeyin.

Uyuşturucu

Yunanistan’da özellikle halka açık parklarda, alenen uyuşturucu satışı yapıldığını görebilirsiniz. Gerçekten bu işin çok aleni yapılması ilgimi çekti. Bizim açımızdan, yani gezginler açısından bunun önemi: parklarda, üstü başı perişan, değişik insan tiplerinden uzak durmakta yarar var.

Biraz önce söylediğim gibi: güvenli olduğuna inanmadığınız, garip tiplerin bulunduğu yerlere, sokaklara girmeyin.

Dil

Yunanlıların birçoğu İngilizce biliyor ve anlıyor. Hatta, bir kısım satıcılar Türkçe de biliyor ve anlaşmak sorun olmuyor.

Yunanlılar

Ülkeye giderken, doğal olarak yılların verdiği tarihi bilinç nedeniyle, bir çekingenlik olmaması mümkün değildir. Ancak, Yunanlılar kendi halinde insanlar, ben kaldığım süre içinde Türk düşmanı Yunanlı görmedim, duymadım.

Taksiler

Selanik şehrindeki taksiler “lacivert” ve Atina şehrindeki taksiler ise “Sarı” renklidir. Taksilerin üzerinde, ışıklı dolu-boş yazıları bulunuyor. Taksilerde taksimetre var ve taksiye bindiğinizde taksimetreyi hemen açıyorlar. Taksi sürücüleri genellikle sorun çıkarmıyor.

Sadece: aynı turda bulunan bir kişiye, taksi sürücüsünün sahte 5 Euro (bayağı gerçekçi bir fotokopi) verdiğini öğrendim.

Hatta, bu konu yani sahte para verme bayağı yoğun yaşanıyormuş diye de duydum ve siz okurlarımı bu konuda uyarma gereğini hissettim, lütfen özellikle taksi sürücülerinden aldığınız para üstünün sahte olup olmadığını kontrol edin, aksi halde: sahte para almakla kalmaz, o sahte parayı bilmeden bir yere verdiğinizde daha sıkıntılı durumlarla karşılaşabilirsiniz.

Yemekler

Yunanistan ülkesinde yemeklerin porsiyonları çok büyük geliyor, bilginiz olsun, çoğu zaman bu porsiyonlar bir kişi için fazla oluyor, yani iki kişi bir restorana gittiğinizde, açlık durumunuza göre 1 porsiyon yemek ısmarlamayı düşünebilirsiniz.

Tuvalet

Genellikle umumi yani genel tuvaletler ücretsizdir ve pek kirli olmadığını gördüm. Ücretsiz olmaları da ilginç, çünkü bizim ülkeye girdiğiniz andan itibaren, tüm durak yerlerindeki tuvaletlerin önlerinde hemen para isteyen birini görüyorsunuz.

Umumi tuvalet bulamadığınızda ise, çekinmeden restoran ve kafelerin tuvaletlerini kullanmayı düşünün, genelde sorun çıkmıyor. Zincir hamburger mağazalarının tuvaletleri ise şifrelidir, şifreyi bilmiyorsanız, kapıda bekleyin çıkan olursa kapı kapanmadan, girmeyi deneyin.

Siesta

Yunanistan ülkesinde insanların siesta yani öğleden sonra uykusu alışkanlıkları bulunuyor. Özellikle Atina şehrinde birçok dükkanın zaten ekonomik kriz nedeniyle kapalı olduğunu göreceksiniz. Bunun dışında: özellikle öğleden sonra 14.00’de kapanan dükkanlar (Sadece Salı-Çarşamba günleri), Pazar günleri hiç açılmayan dükkanlar görebilirsiniz.

Alışveriş

Alışveriş için büyük marketler bulunuyor. Unutmayın, bu marketlerin gıda bölümleri genellikle alt katlarında açılmıştır. Buradan: her türlü gıdayı, meyveyi bulmak mümkündür. Hatta kızarmış tavuk ve balık da bulabilirsiniz, meyvenin her türlüsü, uygun fiyatla bulunuyor.

Küçük bir su: genellikle 0.5 Euro’ya satılıyor.

Alışverişte pek pazarlık kabul etmiyorlar. Ürünlerin birçoğunun üstünde fiyat etiketi bulunuyor. Vergi iadesi almak isteyenler için, sıkılmadan belge dolduruyorlar. Ben kredi kartı kullanmadım, genellikle peşin ödemeler yaptım ama kredi kartında da sorun çıktığını duymadım, yani ödemelerinizi peşin veya kredi kartı ile yapabilirsiniz.

Alışveriş için tercih edebileceğiniz yerlerin başında “Jumbo” marketler geliyor. Çok büyükler ve fiyatlar nispeten ucuzdur. Ayrıca: “Attica Mall” iyi bir alışveriş yeri tercihi olabilir.

İçki ve parfüm alışverişi yapmak isteyenlerin: Free Shop mağazasını düşünmektense, şehir içindeki marketleri tercih etmelerini düşünün.

Taverna

Turlarda genellikle Selanik ve Atina şehirlerinde, geceleri taverna ekstraları düzenleniyor. Tavernalar düşündüğünüz gibi: tabak kırmak, peçete atma gibi olayları çoktan kapatmışlar, birkaç çeşit meze, Yunan müzikleri ve sonuçta 45 Euro gibi inanılmaz fiyatları kabul edenler, gidebilirler. Ama unutmayın ki, bu fiyatlar fahiştir.

Yunanistan gezi Planı

Yunanistan gezi Planı

Selanik

İstanbul’dan yola çıktığınızda: ilk durak Selanik ise uzunca bir yolculuk sizi bekliyor.

Selanik şehrinde: bence ilk durak, sabahın erken saatlerinde nispeten boş yani ferah olan kaleye çıkmaktır. Çünkü, kalabalık olduğunda sıkıntı oluyor.

Kalenin hemen önünde, araç park edilir ve özellikle hemen park yerinin önündeki teras alanından, şehrin ve denizin muhteşem manzarası izlenebilir. Burada: ücretsiz tuvalet ve birkaç hediyelik eşya satış yeri ve kafe bulunuyor. Buradan, şehri ve denizi mutlaka izlemelisiniz.

Ardından: saat 10.00’da açılan, Türkiye Büyükelçiliğinin hemen avlusundaki “Atatürk’ün doğduğu ev” görülmelidir. Büyük önder, ülkemizin kurtarıcısı ve Cumhuriyetin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğu evi görünce, ilk aklıma gelen: Büyükelçiliğin duvarlarının çok yüksek olması ve büyük koruma önlemlerinin alınması, ön ve arkada dolaşan Yunanlı polis ve askerlerdi.

Tabii ki akla gelen şu: bu kadar büyük koruma önlemleri alındığına göre, demek ki tehlike büyük, saldırılar olmuş ki, bu kadar büyük önlemler alınmış, sokaktaki Yunanlıları gördükçe, tanıdıkça, onların bu kadar büyük kin, nefret ve ardından saldırı yapabileceklerini pek aklım almıyor, ama sonuçta, gerçekten bayağı yoğun önlemler alındığını göreceksiniz.

Daha sonra: şehir merkezine geçilir, şehrin en ünlü kilisesi görülür ve ardından yine şehrin simgesi olan “Beyaz kule” gezilir.

Eğer şehirde zamanınız varsa: Beyaz kulenin hemen arkasından, tekne turlarına katılabilirsiniz. Yarım saatlik tekne turuna binerken ücret almıyorlar, tekne içinde bir şey içtiğinizde onun ücreti alınıyor. (alkollü veya alkolsüz içecekler genellikle en ucuz 5 Euro civarındadır) Bu tekne gezisini mutlaka yapmanızı öneririm, hatta ayrıntıya girelim, teknenin sol yanına oturmalısınız.

Kordon boyunda, denizin hemen yanında yürüyüş yapabilir (bir not: bu kordon boyunda, yaya yürüyüş yolunun yarısı bisiklet yolu olarak ayrılmış ve özellikle akşam üstü ve akşam saatlerinde yayalar, kendilerine ayrılan yürüyüş yoluna sığmıyorlar, bisiklet yolu biraz plansız gibi diye düşünüyorum) veya yine yürüyüş yolunun kıyısındaki kafelerde oturup bir şeyler içip zaman geçirebilirsiniz.

Dikkatimi çeken husus: deniz kıyısında hiç balık tutan olmamasıydı, bir de deniz kıyısındaki deniz kirliliği fazlaydı, mutlaka dikkatinizi çekecektir.

Şehirde gezilecek bir diğer yer: şehir merkezinde, Venizelos heykelinin bulunduğu alanın hemen önündeki caddeyi aşağıya yani denize doğru gezmektir. Bu caddenin sağ yanında, büyükçe bir Pazar var, buraya antika pazarı da diyorlar ama ne ararsanız bulunuyor, özellikle düşük fiyatlı tekstil ürünleri ve yine bir bölümde gıda maddeleri satılıyor.

Etlerin açıkta satılmasına şaşırdım. Tekstil ürünleri çok ucuz, ne ararsanız var. Buranın dış yanındaki caddede güzel bir restoran keşfettim, özellikle kebapları çok lezzetli, uğramanızı öneririm. Yine caddenin, deniz doğru giderken, denizdeki kordon boyu caddesine paralel bölümünde ise, tanınmış markaların satıldığı yani lüks mağazaların bulunduğu cadde var, fiyatlar aşırı yüksek değil ama aradığınız her şeyi, her markayı bulabiliyorsunuz.

Zaten, Selanik şehrindeki zamanınızın büyük bölümü, Venizelos heykelinin hemen önündeki alanda, denizle arada kalan cadde ve sokaklarda geçiyor.

İşte, Selanik gezi rotası bu şekilde olabilir. Selanik şehri ve gezilecek yerlerle ilgili ayrıntılı bilgiyi: yine bu sitede “Selanik” başlığı altında ayrıntılı olarak bulabilirsiniz.

Yunanistan gezi Planı

Meteora

Önce, şunu bilmek gerekir, tur gurupları burayı görmek için katılımcılardan 35 euro ücret istemektedirler ve hatta 250 Euro verilerek katılınan tur programlarında Meteora gezisinin zorunlu olduğu yazılıdır. Ancak, unutmayın Meteora’ya giriş sadece 3 Euro’dur.

Yani 35 Euro ücret alıp, ana yoldan sapılarak gidilen yani pek te uzak olmayan Meteora denen yere gitmek için 35 Euro almak ne mantıktır ben anlamadım. Alınan 35 Euro’luk ücretin 3 Euro’su giriş ücreti ve kalan 32 Euro’su eğer yolculuk için ise, bunun mantıklı izahı mümkün değil.

Yani: tura ilk katıldığınızda, elbette bu durumu süslemek için, özellikle rehberiniz tarafından, Meteora’nın çok muhteşem olduğu, yeryüzünde tek olduğu gibi cümleler sıkça edilecektir. Tamam kabul, gerçekten Meteora ilginç bir yer, ülkemizdeki Sümela Manastırı gibi ilginç bir yer, dünyada benzerinin nadir bulunabileceği bir tabiat harikası, ancak bu fiyat gerçekten aşırı, bunu sorgulamak gerekir.

Meteora denen yere ana yoldan sapılıp, birçok viraj geçilerek ulaşılıyor, yani yol tam bir felaket, inişli-yokuşlu ve virajlı bir yoldur. Oraya vardığınızda: otobüsler yoğunluk yani kalabalık nedeniyle belli bir yerde park ediyor ve başlıyorsunuz yürümeye, asfalt yolda uzunca bir süre yürüyorsunuz, bir de güneş ve sıcak varsa, hani derler ya “vay halinize”

Sonrasında, bir süre merdivenlerle aşağıya iniş ve ardından, uzunca bir süre merdivenlerle yukarı çıkış, merdivenlerin birçok bölümünde iki kişi yan yana zor geçiyor. Ama parayı ödemişsiniz, uzaktan gerçekten ilginç görünen bu yapının, manastırın içine girmeyi istiyorsunuz. Ben yine de: yaşlılar ve yürüme problemi olanlar için kesinlikle burayı önermiyorum.

Neyse devam edelim.

Uzunca bir uğraştan sonra kapıya varıyorsunuz. 3 Euro giriş ücreti ödeniyor ve yaklaşık 10-12 metrelik bir karanlık ve dar tünelden geçip manastır bölgesine ulaşıyorsunuz. Elbette, çevrede muhteşem bir manzara görülüyor.

Ayrıntılı yazıyı, yine bu sitede “Meteora” başlığı altında görebilirsiniz. Özetle: ücretinin fazla olması, yorucu ve zahmetli olması mutlaka dikkate alınmalıdır. Yoksa, elbette doğa olarak güzel ve değişik bir yer, ortam enteresan.

Özellikle, biz Türkler olarak, içeri girdiğiniz de, müzenin hemen önünde, duvardaki resimlere iyi bakın: hani bizim ülkemizde “Türk-Yunan düşmanlığı bitsin” gibisinden uygulamalar yapılıyor ve gerçekten Yunan düşmanlığı bitti gibi görünüyorsa da, Meteora’da bulunan ve “Meteora” yazısında belirttiğim bazı resimler, gerçekten Yunanlı dostlarımıza yakışmıyor, bu Türk düşmanlığı resimleri umarım bir gün kaldırılır.

Unutmadan: dönüş yolunda da yine dik ve uzun merdivenler, hatta yolun bir hayli aşağısında park etmiş otobüs için almanız gereken uzun yol ve sonucunda yorgunluğu unutmamak gerekir.

Yunanistan gezi Planı

Yunanistan gezi Planı

Atina

Atina’da şehir içi ulaşımı: burada troleybüs denen ve elektrikle işleyen toplu taşım otobüslerini görünce şaşıracaksınız. Çocukluğumda, yıllar önce, Ankara’da çalışan ve uzun süre önce kullanımdan kalkan bu tür araçlar gerçekten şehirde tam bir nostalji yaratıyor, tabii öte yandan bunların elektrik kabloları, caddelerin üstünde yoğun bir kirlilik oluşturuyor.

Atina’da gezi olarak: Yunanistan’da ilk akla gelen “Akropol” olacaktır. Ancak, Akropol’e kesinlikle sabah saatlerinde, sabahın erken saatlerinde gitmek şarttır, çünkü yukarı doğru tırmanıldığından ve açık alan olduğundan ve yerler mermer olduğundan ve güneşi yansıttığından, muhteşem bir sıcaklıkla karşılaşmak ve öte yandan aşırı kalabalık turist guruplarıyla karşılaşmak söz konusu oluyor. Bu yüzden, sabahın erken saatlerinde gitmelisiniz.

Ayrıntılı bilgiyi yine bu sitede “Yunanistan-Atina-Akropol” başlığı altında anlatıyorum. Burada, size kısa bilgiler vereceğim. Akropol: hemen önünde büyükçe bir otopark bulunuyor.

Otoparkın hemen yanında ise, kafeler vardır. Yani, Akropol’e çıkmak istemeyenler, bu kafelerde oturabiliyorlar. (ancak dikkat kafelerde fiyatlar yüksek ve oturduğumuzda bir şey içmeden durmak mümkün olmuyor, garson tepenizde dikiliyor)

Akropol’e çıkmak istediğinizde: önce bir bilet alma kuyruğuna giriyorsunuz (Bilet 20 Euro) ve ardından biletinizde birlikte başka bir kuyruk ve bileti gösterip içeriye giriyorsunuz. Başlıyorsunuz merdivenlerden yukarı doğru tırmanmaya, ancak fazla basamak yok, tahminim ce 60-70 basamak kadar merdiven tırmanılıyor, yani çok çok yorucu değil.

Ama, yukarıda belirttiğim gibi, güneş, sıcaklık ve kalabalık olmadan, sabahın erken saatleri olmak şartı ile. Ardından, yani merdivenler bittiğinde, tepeye ulaşıyorsunuz, çevrenizde muhteşem bir Atina şehir manzarası, uzaklarda deniz manzarası ve karşınızda, yıkıntılar.

Bizim gibi, ülkesinde birçok antik eser bulunanlar için (özellikle Efes, hatta Kütahya Aizonai şehrindeki Apollo Tapınağı gibi) burası pek ilginç gelmiyor.

Çünkü: Akropol’deki yapılar sitedeki ayrıntılı yazımda anlattığım üzere, bir zamanlar yıkılmış ve bu yapıları tek tek yeniden toparlamaya çalışıyorlar ki, duyduğuma göre bu toparlama 20-30 yıl sürecekmiş, yani görüntüde öyle çok muhteşem tarihi yapılar görmeyi hayal etmeyin.

Yunanlılar, burayı iyi satıyorlar, gerçekten muhteşem bir kalabalık, ama bence çok da muhteşem tarihi kalıntılar görmek mümkün olmuyor. Ama, işte Yunanistan, Atina denilince akla gelen ilk yer Akropol.

Akropol’ün bir diğer özelliği de: yanınızdaki rehberler, burada guruba bilgi veremiyor. Yani, burada, girişte 150 Euro ödeyerek yerel rehber kiralamanız gerekiyor. Bu yerel rehber kiralanmadığında, sizin rehberiniz de burayı anlatmadığında, içeride sadece taşları izlemek, şehrin ve denizin büyüleyici manzarasını görmekle kalıyorsunuz.

Turla gidiyorsanız, mutlaka gerek Meteora ve gerekse Akropol’de yerel rehber kiralanmasını isteyiniz. Aksi halde, yerel rehber kiralamış, Türk guruplarının arasına karışıp, rehberin anlattıklarını uzaktan da olsa duymaya çalışınız.

Akropol’den sonra: Atina şehir merkezi gezilmelidir. Plaka denen mahalle (Akropol tepesinin hemen yamaçlarında kurulu, dar sokakları ve tavernaları olan mahalle) gezilir. Devamında: Monastiraki semti, en ünlü cadde Ermou ve ardından Parlamento meydanı ve ardından Kolonaki semti gezilmelidir.

Parlamento meydanında, saat başlarında, askerlerin nöbet değişim töreni izlenmelidir. Meydanın önündeki park dinlenmek için uygundur. Ermou caddesinde, her türlü markanın satıldığı mağazalar görülebilir. Monastiraki semtinde ise, ara sokaklara dalın, alışveriş mekanları ve yemek yerleri göreceksiniz.

Eğer “Pire” ye gitmek isterseniz: Monastiraki denen yerden, tramvaya binebilirsiniz. Gayet rahat bir yolculuktan sonra Pire’ye ulaşır, Pire’de denize girebilir ve yemek yiyebilirsiniz.

Yunanistan gezi Planı

Yunanistan gezi Planı

Kavala

Kavala denince ilk akla gelen “Kavala kurabiyesi” olacaktır. Aman dikkat, Kavala kurabiyesi almak için sizi götürecekleri, şehir dışındaki yerleri kullanmayın, fiyatlar yüksek, kalite düşük, bunlar anlaşmalı yerler. Şehir içinde, çok güzel Kavala kurabiyesi satılan yerler (örnek: Marmela) vardır ve fiyatları daha uygundur, bence Kavala kurabiyesi almak için şehir içindeki yerleri deneyin.

İkinci konu: Kavala şehrinde yemek isterseniz, hemen meydandaki restoranları tercih edebilirsiniz, ama bence rehberin önerdiği yerleri değil, halkın veya turistlerin en yoğun olarak oturduğu ve yemek yediği yerleri tercih edin.

Son bir not: hesabı öderken, fişi iyi inceleyin diyeceğim ama Yunanca yazıyor, bir şey anlayamazsınız, menüyü görüp siparişi verirken, ödeyeceğiniz hesabı da belirleyin, çünkü hesapta yemedikleriniz de siz farkına varmadan ekleniyor.

Yoksa, yemek ücretleri aşırı yüksek değil, sadece yemediklerinizi ödemeyin. Ne yenir: bence kalamar ızgara, midyeli pilav, kabak kızartması, salata düşünebilirsiniz.

Gelelim, şehirle ilgili bilgi vermeye: Kesinlikle, Selanik ve Atina şehirlerinden sonra, buranın bir güzelliği, esprisi yok diye düşünürken, karşınıza muhteşem güzel ve denizle iç içe gezmiş bir şehir çıkıyor. Kavala, deniz kıyısında, denizle iç içe yerleşmiş, gerçekten güzel bir şehirdir.

Mutlaka uğramanızı öneririm. Ancak, şehrin en belirgin yerinde bulunan bir tabelada Kıbrıs haritası var, üst kısmı yani KKTC olduğu yer kırmızı-kan rengi boyanmış ve “Dont Remember” yani “Unutma” yazısı yine dostluğa hiç sığmıyor, umarım Yunanlılar, bir süre sonra bu tabelayı da dostluk adına kaldırırlar. Çünkü sokaktaki insan, böyle şeylerin peşinde değil, umurunda değil, onların her hangi bir düşmanlığını görmek mümkün değil.

Burada: önce şehrin en tepe noktası olan Kavalalı Mehmet Ali Paşa evi ve anıtının bulunduğu yere çıkmalısınız. Burada, Kavala kalesi de bulunuyor ve 2 Euro ücret ödeyerek giriliyor ama bence kale gereksiz, zamanınız varsa çıkın derim.

Mehmet Ali Paşa heykelinin bulunduğu yeri gezin, arkadan denizi seyredin, kiliseyi gezin ve aşağıya yürüyerek inin, inişte günümüzde Otel olarak kullanılan Osmanlı yapısı İmaret binasını dıştan görebilirsiniz.

Hediyelik eşya satıcıları bulunuyor. Aşağıya indiniz, kıyı boyunda yürüyün, alışveriş yapmak isteseniz, kıyıya paralel caddeye girin, ama elbette bir Pazar günü buraya giderseniz her yerin kapalı olduğunu göreceksiniz.

Yani, burası pek alışveriş imkanları olan yer değil, genel olarak deniz kıyısında yürüyüp, kafelerde bir şeyler içebilirsiniz. Özellikle akşam saatleri de hareketli, ancak otelde yatarken, saat 03 ve hatta 04’e kadar, açık alanda yapılan ve çevreye yayılan müzik sesi uyumayı engelliyor, bunu göze almak gerekiyor.

Evet, Kavala hakkındaki ayrıntılı gezi yazılı, “Kavala” başlığı altında, yine bu sitede bulup okuyabilirsiniz.

Sonuç

Yunanistan gezi Planı; Temmuz 2023 tarihinde bulunduğum Yunanistan, mutlaka gezilip görülmesi gereken bir yer. Unutmamak gerekir ki, benim yaşadıklarım ve yazdıklarım; mutlaka herkes için yaşanacak standartlar değildir.

Sizler, Yunanistan’da gezip gördüğünüz yerler hakkında, benim yazdıklarımdan farklı şeyler gördüğümüzde, yorum olarak bunları mutlaka yazınız, bu satırları okuyan ve bizden sonra oralara gidecek olanlar yorumlardan yararlansınlar.

Ayrıntılı bilgiyi: yine bu sitede ilgili yazılar başlığı altında bulabilirsiniz. Burada: sizlere önemli ipuçları, açıklayıcı kısa hususlardan söz etmek istedim. Hepinize iyi geziler, iyi tatiller diliyorum.