İspanya Toledo

İspanya Toledo

Toledo, tarihi ve turistik anlamda, İspanyanın en önemli şehirlerinin başında gelmektedir.

Dünyanın en büyük ortaçağ şehirlerinden olduğu için, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Don Kişot’un yaratıcısı ünlü yazar Servantes: Toledo şehrinde doğmuştur.

Aynı zamanda, şehir, üç büyük dinin bir arada ve barışçıl bir şekilde yaşadığı bir yer. Büyük İspanyol krallığına uzun süre başkentlik yapmıştır. Ortaçağdaki hali, günümüzde olduğu gibi duruyor.

El Greco gibi muhteşem bir sanatçı, Saraydan davet alınca buraya geliyor ve beğenerek, ömrünün kalan kısmını, yani son 37 yılını burada geçiriyor.

Araplar, buraya gelirken, yanlarından birçok şey getirmişlerdir. Bunlar arasında: sulama sistemi, dut, narenciye, Şam fıstığı sayılabilir.

Aynı zamanda, burada, o dönemlerde, yani 13’ncü yüzyılda, bir tercüme okulu kurulmuştur. Bu okulda: İslam bilginlerinin eserleri tercüme edilmiştir. Çünkü: aynı dönemde, Avrupa karanlık çağda yaşamakta olmasına rağmen, Endülüs’te muhteşem bir medeniyet egemendir.

Burada: yani Toledo’daki eğitim kurumlarında öğrenci olabilmek için, Avrupa’nın birçok  bölgesinden öğrenciler akın etmektedirler. Okulda: Arapça, İbranice, İspanyolca ve Latince çeviriler yapılıyormuş.

GENEL ÖZELLİKLERİ

Toledo şehri, coğrafi olarak bir tepe üzerinde kurulmuştur. Bu tepenin çevresinde, at nalı şeklinde kıvrım yaparak dolaşan, Tako nehri akıyor.

Tako nehri: İber yarımadasının en büyük nehridir. İspanya içinden doğar, aşağı yukarı, dörtte üçü İspanya topraklarında akar. Sonra,45 km. lik İspanya-Portekiz sınırını oluşturur ve Portekiz içinde  devam ederek,  Lizbon şehrinin hemen ağzında büyük bir denize dönüşür ve şehri ikiye ayırdıktan sonra, Atlas Okyanusu’na dökülür. Günümüzde, şehir her ne kadar koruma altında olsa da, 28 bin kişinin yaşadığı bir yer.

İspanya Toledo

ULAŞIM

İspanya Toledo; Madrid-Toledo arası uzaklık:70 km. dir. Madrid şehrinin güneyindedir. Yol: otobandır. Otobüsler ile, şehre 1 saatte ulaşılmaktadır.

Eğer, Toledo’ya: tur organizasyonları dışında ( ki ben size öneririm, çünkü tur organizasyonları, tam bir koşuşturmaca ile geçiyor, verilen zamanlar çok kısıtlı, kendiniz trenle giderseniz, gerek maddi açıdan daha az ödemek durumunda kalıyorsunuz ve gerekse Toledo şehrinde daha çok zaman geçirebiliyorsunuz. Trenle gitmenin tek dezavantajı, rehber bulunmaması, hayır, buyurun size rehber, çıkarın bu yazının bir çıktısını, alın yanınıza, Toledo’da muhteşem ve detaylı bir gezi sizi bekliyor) gitmek isterseniz, tren önerebilirim. Tren: Atocha tren istasyonundan hareket ediyor.

Tren ile Toledo’ya gidip dönüş, 16 Euro. Toledo’daki tüm müzelere giriş ücreti ise, kişi başına: 8 Euro. Yani: güzel bir Toledo gezisi, bir kişi için: 24 Euro olabiliyor. Tur organizasyonları ise, 50 Euro. Rehberiniz: işte bu notlar. Tercih sizin. Toledo’ya trenle giderseniz: Tren istasyonunun, bir zamanlar kral Alfonso’nun burayı ziyareti için yapılmış güzel bir bina olduğunu görebilirsiniz. 1920’li yıllarda ise, Toledo şehrinde yaşayan bir kısım akşamcı sanatçı (Salvador Dali, Luis Bunuel gibi) burada toplanırlarmış.

Son bir not: tur organizasyonu ile yapılan gezilerde, şehirdeki birçok yeri göremiyorsunuz. Yalnızca: katedral ve Santo Tome Kilisesi. Ama, elbette şehir bunlardan ibaret değil. Ancak, sizi gezdirmek için tutulan otobüsün zamanı elbette çok değerli, tam bir koşuşturmaca.

İspanya Toledo Çelik

TOLEDO ÇELİK

İspanya Toledo, metal işleme endüstrisinin çok yoğun yapıldığı bir yer olarak öne çıkıyor. Roma döneminden bu yana, kılıç yapım endüstrisi, bir sektör haline gelmiştir ve özellikle: Vizigotlar ve Araplar döneminde, en yüksek noktasına ulaşmıştır.

Tarihi süreçte, Toledo şehri, başkentliği Madrid’e kaptırınca, bayağı fakirleşiyor ve bunun üzerine: Kral III. Carlos tarafından, 18’nci yüzyılda, burada büyük bir kılıç atölyesi kuruluyor.

Toledo şehrinde, çelik çok önemlidir. Bu çelik ürünlerinin günümüzdeki en büyük müşterisi: Amerikan Sinema Endüstrisi: Holywood. Bunlar: tarihi filmlerdeki bütün kılıç ve tarihi kıyafetleri burada yaptırıyorlar.

Tarihi süreç içinde ise: Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman gibi padişahların, kılıçlarının Toledo’da yaptırıldığı söylenir. Özellikle: şehri çevreleyen ırmağın suyunun, çeliğin kaliteli olmasında büyük etken olduğu söyleniyor.

Şehirdeki en büyük hediyelik eşya endüstrisi de, zaten çeşitli boyutlardaki çelik objeler üzerine yoğunlaşmıştır. Yani, burada gezerken, damaskino dedikleri, kılıç yapımında ve metal işlemede kullanılan zanaat türü çok önem kazanıyor.

Ama, damaskino’ya, aynı zamanda “Şam işi” diyenler de var. Yani: damaskinolar çok meşhur. Günümüzde: damaskino işi, kolyeler, küpeler, bilezikler yapılıyor ve ziyaretçilerin beğenisine sunuluyor. Aslında: bunları daha önce söz ettiğim gibi, tur organizasyonunun sonunda topluca götürdükleri kılıç atölyesinde görmek mümkün ama, siz yine de,  Toledo’nun ara sokaklarında bunlara merakınız varsa, inceleyin, bence daha ucuza alma şansınız olabilir.

Özellikle: damaskino işi, küçük ve değişik boyutlarda hediyelik eşya bulup satın alabilirsiniz, özellikle küçük kılıçlar ilginizi çekebilir.

İspanya Toledo Ne Satın Alınır
İspanya Toledo Ne Satın Alınır

NE SATIN ALINIR

İspanya Toledo; yazı da belirttiğim gibi: çelik ve çelik ürünleriyle ünlü bir yer. Elbette: ziyaretçiler için, çelik olduğu söylenen, minik ürünler revaçta, özellikle minik kılıçlar var. Bunun yanında, buzdolabı süsleri olabiliyor.

Tur organizasyonu ile giderseniz: şehir içinde alışveriş yapmamanız ve gezi sonunda, bir çelik imalathanesine götürüleceğiniz söyleniyor. Bu çelik imalathanesi: ilginç bir yer. İçeride, reyonlar var. Reyonlarda: söylenenlere göre, ustaların ve öğrencilerin yaptıkları eserler, ayrı reyonlarda sergileniyor.

Elbette, ustaların yaptığı söylenen eserler, daha pahalı. Bilmiyorum ama ben burada, satın alacak bir şeyler bulamadım veya şöyle söylemekte yarar var, sunulan objeler çok pahalı. Her ne kadar, organizasyon sorumluları, belli yüzdelerle indirim yapılacağını söylemelerine rağmen, klasik organizasyon  durumu, yani turu getir, indirim yapalım, ama önce bindirim, sonra indirim misali.

Bence: alışveriş yapmayı düşünenler, Toledo şehir içindeki ara sokaklardaki küçük dükkanları tercih etmelidirler, onlar da beğendiğiniz  bir obje konusunda, indirime hazırlar.

Evet,  Toledo şehrinden: küçük metal hediyelik eşyalar satın alabilirsiniz. Ayrıca: badem ezmesi de olabilir.

İspanya Toledo Tarihi Süreç

TARİHİ SÜREÇ

Fenikeliler: doğu Akdeniz kıyılarında günümüzdeki Lübnan ülkesi sınırları içinde kalan topraklarda yaşamaktadırlar ve denizcilikle geçinmektedirler. Buna bağlı olarak, zamanlarının büyük bölümünü, kendi topraklarından uzak, denizlerde ticaret yapmak üzere koloniler kurmakla geçirmektedirler.

Bu dönemde: İsrailoğulları, Fenikelilerin komşusudurlar. Fenikeliler, İsrailoğullarına, şöyle derler: “Biz topraklarımızda yokken, sizler, bizim topraklarımıza, mal-mülkümüze göz dikmeyin, saldırmayın ki, biz de sizi, gittiğimiz yerlere götürelim, zenginlikleri paylaşalım”.

İsrailoğulları bunu kabul eder ve muhteşem denizci bir ırk olan Fenikeliler, gittikleri bütün yerlere, yanlarında İsrailoğullarının temsilcilerini de götürürler. Yani, İspanya topraklarına ilk ayak basanlar: Fenikelilerdir. Bunların denizcilik renkleri: kırmızı-beyazdır ve İspanya topraklarının bazı yerlerinde, bu kırmızı-beyaz simgesel olarak görülmektedir. Avrupa’nın en eski kurulmuş olan şehri de: Cadiz şehridir.

Cadiz şehri,

MÖ.1100 yıllarında, Fenikeliler tarafından  kurulmuştur. 1800’lü yıllarda, Cadiz bölgesinde, ünlü şair ve büyük araştırmacı Domingo tarafından yapılan araştırmalarda: Roma dönemine ait olduğu sanılan, bir takım çanak-çömlek bulunmuştur.

Bu çanak-çömlek üzerinde: sanki yılan gibi kıvrılan kadınlar görülmektedir. Bunlar, sanki doğu sarayından gelmiş gibi kıvrıla kıvrıla raks etmektedirler. Altında ise, Cadizli kadınlar yazmaktadır. İşte: İspanyanın milli dansı olan “Flemenko” nun kökeninin buraya dayandığı tahmin edilmektedir. Yani, çok eski dönemlere  dayanmaktadır. Bu çanak-çömlek üzerinde resmedilen ve Cadizli kadınlar olarak isimlendirilen kadınlar: aslında, Roma öncesinden, Cadiz şehrini kuran, Fenikeliler döneminden kalmadırlar.

Ancak,

Fenikeliler, gittikleri yerlerde: denizden elde ettikleri ürünler bitince, başka yerlere göçmektedirler. İsrailoğulları ise, denizci bir ırk olmadıklarından, beğendikleri yerde konaklamakta, hatta yeni yerleşim yerleri kurmakta ve uzun yıllar oralarda yaşamaktadırlar.

İşte, Toledo da, İsrailoğulları yani Yahudiler tarafından kurulmuş bir yerleşim yeridir. Kelime anlamı: “Toletum” yani ibranice “jenerasyon” demektir. Yahudiler, şehri hala Toletum olarak söylerler.

Daha sonra: İspanya tarihine baktığımızda: bu kez, karşımıza Romalılar çıkıyor. MÖ.2’nci yüzyılda, İspanya, Roma imparatorluğu topraklarına katılır. Romalılar, Akdeniz’de büyük bir süper güç olduklarında, karşılarındaki en büyük rakip ise: Fenikelilerin devamı olan Kartacalılardır. Bunun sonucu olarak: MÖ.2’nci yüzyılın sonlarında, Romalılar ile Kartacalılar arasında, Pön savaşları olur. Bu savaşlar sonucunda: Romalılar, Kartacalıları yenilgiye uğratır ve böylelikle, MÖ.2’nci yüzyılda, İspanya toprakları, Romalılar tarafından ele geçirilir.

İspanya Toledo

Romalılar:

Her ne kadar, İspanya topraklarını ele geçirseler de, bu topraklar üzerinde, yoğun bir kültürel iz bırakmazlar. Halbuki: özellikle Anadolu toprakları üzerinde, büyük bir Bergama krallığı ve İyon medeniyetlerinin kültürel mirasına konmalarına ve bunları küçük ayrıntılarla pekiştirmelerine rağmen, burada böyle bir miras söz konusu değildir. Bunun sonucunda, günümüzde de, İspanya toprakları üzerinde, yoğun bir Roma kültür ve medeniyet izleri görülmez. Bu arada, Romalılar, Toledo şehrine de önem vermezler.

Toledo şehrinin önemi

Roma imparatorluğunun yıkılması ve Vizigotların burayı ele geçirmeleriyle artar. Romalıların çökmesine yakın dönemlerde, kuzeyden gelen Germenik kavimler, Roma imparatorluğunun etkisi altındaki ülkeleri ve bu arada İspanyayı yağmalamaya başlarlar. 400’lü yılların başında, önce Gotlar, daha sonra ise Ostragotlar bölgeye gelirler. 562 yılına gelindiğinde ise, bu kez Vizigotlar bölgeyi ele geçirirler. Toledo şehrini başkent ilan ederler.

Toledo şehrine, korunma amaçlı, sur sistemi yaparlar. Aslında, günümüzde,  şehirde iki sur sistemi bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi, Vizigotlar döneminde yapılan daha küçük  sur sistemi ve ikincisi ise, Araplar  döneminde yapılan ve şehir büyüdüğü için daha büyük sur sistemidir.

Vizigotlar döneminde,

Bunlar Hıristiyan olduklarından, ilk dini yapılar yani kiliseler yapılmaya başlanır. Yani: daha sonra, Araplar döneminde yapılan  tüm cami yapılarının altında, Vizigotlar döneminde yapılan bu kiliseler bulunmaktadır. Burada hassas bir nokta var. Bizler, Müslüman olarak burayı ziyaret ettiğimizde, elbette, kiliseleri ve dini yapıları görünce, bunların daha önce cami olduğunu bilmenin verdiği, siniri yaşıyoruz. Ancak, unutmamak gerekir ki, Müslümanlar burayı ele geçirdiklerinde, yaptıkları bütün camilerin altında veya camiye çevirdikleri  tüm yapıların eski Vizigotlar döneminden kalma kilise olduğunu unutmamak gerek.

Evet, Vizigotlar her ne kadar Hıristiyan da olsalar, o dönemde, Hıristiyanlar arasında, birçok mezhep bulunuyor. Vizigotlar da, Aryanizm denen bir mezhebe üyeler. Ancak: doğu ve batı Hıristiyanları arasındaki bitmek bilmeyen çekişmeler: Toledo da toplanan ilk konsül toplantısı ile giderilmeye çalışılıyor. 589 yılında: İspanya toprakları üzerinde toplanan ilk konsül sonucunda ( tarihte ilk konsül toplantısı, İznik şehrimizde yapılmıştır) Toledo başpiskoposu Rekavido, halkın önünde, Katolik mezhebini seçiyor. Elbette, Vizigot kralı da, Katolikliği kabul etmiştir. Böylece, bu tarihten sonra, İspanyada Katoliklik başı çekmiştir.

681 yılına gelindiğinde ise, İspanya topraklarında yeni bir konsül toplanır ve Toledo’daki kilisenin, yani bugünkü katedralin, İspanyol şehirlerindeki dini yapıların en kutsalı olduğu kabul edilir. Bu çok önemli. Çünkü: Toledo’nun dini önemi: Vizigotlar döneminden, yani yüzyıllar öncesinden gelmektedir.

Evet, tarihi süreç incelendiğinde, Toledo’nun, Araplar tarafından ele geçirilmesiyle ilgili anlatılan ilginç bir hikaye görülüyor. Bu: Filorinda isimli bir kızın hikayesidir. 711 yılı, Vizigotlar dönemidir. Aynı yıl: İspanya’nın kuzey Afrika’dan devşirdiği iki şehir var. Bunlar: Seuta ve Medinya şehirleridir.

Seuta şehri: tam Cebelitarık boğazına hakim, kilit bir noktadadır. Şehrin valisi, o zamanlar ki soyluluk geleneğine göre, başkent Toledo’da ki Vizigot sarayına, saray gelenek ve göreneklerini öğrensin diye kızı Filorinda’yı gönderir.

Filorinda:

Sapsarı saçları, güzel mi güzel bir kız. Bir gün: Toledo şehrini çevreleyen Tako ırmağında yıkanırken, Vizigot kralı onu görür ve kendisine sahip olamayarak, kıza oracıkta sahip olur. Durum, hemen Seuta valisi babaya iletilir. Baba çıldırır, kızını oraya nedime olarak gönderdiğini ve intikam alacağını söyler.

Bu sırada, Seuta şehrinin kapılarına, başka bir güç dayanmıştır. Bunlar: günümüzdeki Suriye-Şam evlerinden çıkmış, Emeviler’dir. Seuta valisi, intikam duygusu ile, şehrin kapılarını, Emeviler’e açar ve böylece, yanında ordusu ile birlikte İspanya  topraklarına çıkan ve geriye dönüşü engellemek için geldikleri gemileri yakan Tarım Bin Ziyad: bütün İspanyol topraklarını, İslam medeniyetine katar.

Emeviler: 732 yılına gelindiğinde; Pirene dağlarını aşıp, Fransa’daki Polte şehrine kadar ilerlerler. Ancak, burada durdurulurlar ve daha sonraki süreçte kuzeyden-güneye doğru gerilemeye başlarlar. Yani: bir anlamda: gerek Müslümanlar ve gerekse Hıristiyanlar açısından, 732 yılı büyük önem taşımaktadır. Çünkü: durdurulduktan sonra, İspanyanın kuzey, doğu ve batı kesimlerinde alınan topraklar, Hıristiyanlara geri verilmeye başlanıyor. Hıristiyanlar, bu olaya, yani Müslümanlardan toprakların geri alınmasına: Rekondista diyorlar. Bunun  kelime anlamı: Fetih.

Bu fetih hareketi: 700’lü yıllarda başlıyor ve tamamlandığı tarih ise: 2 Ocak 1492. Yani: bu  tarihte, bütün İspanya toprakları, tekrar Hıristiyanlaştırılmıştır. Zaten: Hıristiyanlar, bunu çağ atlatan bir tarih olarak kabul ederler. Ortaçağın bitişi: bizim tarihimizde “İstanbul’un fethi” olarak bilinirken, Hıristiyan tarihinde “bu fetih olayı” olarak bilinir. Yani: İstanbul’un fethini, bizden başka, çağ atlatan bir olay olarak tanıyan ülke yok. Hiristiyanlar, bu tarihi çok önem vermektedirler. Çünkü: bu tarihte Hıristiyanlaşmanın tamamlanması, yani fethin tamamlanması ile, Amerika’nın keşfi gerçekleşmiştir. Fetih tarihi uzasa idi, Amerika’nın keşfi de uzayacaktı.

Evet

2 Ocak 1492 tarihi, İspanya toprakları üzerindeki son Müslüman kalesi şehir olan Granada şehrinin düştüğü tarihtir. Böylece, İspanya toprakları üzerindeki 800 yıllık İslam medeniyeti bitmiştir.

Bu tarihin bir diğer önemli yanı: aynı dönemde Hıristiyanlık dini uygulamaları içinde, engizisyonun öne çıktığı dönem olmasıdır. Halk içinde dini açıklama törenleri, ilk olarak, 1481 yılında, Sevilla şehrinde başlamıştır. Onun öncesinde ise, özellikle fetih dönemi tamamlanana kadar: genel anlamda, Hiristiyanlar-müslümanlar ve Yahudiler, birçok yerde ve özellikle  Toledo şehrinde barış içinde yaşamaktadırlar. Özellikle, Toledo şehrinde, çok sayıda Yahudi bulunmaktadır. Çünkü, yazının başında belirttiğim gibi, Toledo şehri Yahudiler tarafından kurulmuştur. Ama, 1492 yılına gelindiğinde, yani fetih  tamamlandığında, Toledo başta olmak üzere, İspanya ülkesinde, bir tek Yahudi kalmaz ve hepsi ülke dışına sürgün edilirler. Hatta, bunların büyük kısmı, Osmanlı topraklarına yani Anadolu’ya gelerek, Osmanlı içinde: gerek tabiplik ve gerekse ticaret gibi alanlarda üstün başarı göstermişlerdir.

1085 yılına gelindiğinde, Toledo şehri: Kral VI. Alfonso ( günümüzde Toledo şehrinin hemen girişinde, büyük bir heykeli görülüyor) tarafından, ele geçirilir. Bu dönemde, şehir Hıristiyanlaşır. İslam yöneticileri, şehrin anahtarını teslim ederken, şehirdeki  dini yapılara dokunulmayacağı konusunda anlaşılır ve gerçekten dini yapılara dokunulmaz. Hıristiyanlar kiliselere, Yahudiler Sinegoglara gitmeye devam ederler.

İspanya Toledo

Toledo’nun tarihinde,

İspanya Toledo; Madrid şehrinin büyük önemi bulunmaktadır. Bu yüzden: burada, biraz Madrid şehrinden söz etmek gerekmektedir.

Maiyrit şehrinin kelime anlamı, Arapçada “pınarlar mekanı” dır. Şehir: Araplar tarafından kurulmuştur. Kurulmasındaki en büyük etken ise: Toledo şehrini, kuzeyden gelebilecek saldırılara karşı korumaktır. Yani: ilk defans noktasıdır. Çünkü: Müslümanlar İber yarımadasını ele geçirdiklerinde, yalnızca kuzeydeki birkaç şehri hükümranlıkları altına alamamışlardır.

Ancak: gel zaman, git zaman, bu görev tersine dönmüştür ve bu kez, Hıristiyanların Toledo şehrine  yürümelerinde ve Toledo’yu ele geçirmelerinde, Madrid  şehri, bir ön şehir işlevini sürdürmeye başlamıştır. Yani, Toledo şehrini ele geçirmede kullanılmıştır.

İspanya Toledo

1561 yılına gelindiğinde, dönemin, dünya üzerindeki en büyük imparatorlarından olan I. Carlos ( germenler, V. Carl ve Osmanlılar Şarlken demektedirler) un oğlu, II. Felibe döneminde: başkent Granada, bir Arap şehri olması nedeniyle değiştirilmiş ve Madrid, yeni başkent olarak seçilmiştir.

İspanya Toledo

GEZİ PLANI-ROTASI

İspanya Toledo; şehrine, tur organizasyonu ile giderseniz: herhangi bir tercih şansınız yok. Organizasyonun götürdükleri ve gösterdikleri ile yetinmek zorundasınız. Yani: yaklaşık 4-5 saat süren bir koşuşturmaca, keyif almak pek mümkün değil.

Ama kendi imkanlarınız ile giderseniz (tren öneririm) gerek maddi olarak ve gerekse Toledo da geçireceğiniz zaman açısından, çok daha keyif alacağınız kesin. Kendi başınıza gittiğinizde, tek eksik,  Toledo hakkında sizlere bilgi verebilecek bir rehberin yanınızda olmaması. Ama: işte bu  yazı, sizler için, bu eksikliği doldurmak için, inanın bu  yazıyı okuduktan sonra, hiçbir şeye ihtiyacınız kalmayacak ve Toledo şehrini, muhteşem ve eksiksiz olarak gezebileceksiniz.

Evet: gezi rotamıza gelince: Toledo şehrine girip, otobüsten indiğinizde veya trenden indikten sonra, Arap dönemi surlarındaki kapıdan girince: yürüyen merdiven ile, Alkazar’ın bulunduğu Sokodaver meydanına doğru ilerleyin. Evet, yürüyen merdiven dedim, Toledo’lular, turistler için gerçekten muhteşem bir güzellik yapmışlar ve surların bir bölümüne yürüyen merdiven yerleştirerek, ziyaretçilerin daha gezinin başlangıcında yorulmasını engellemişler.

Daha önce de söz ettiğim gibi,

Şehirde iki sıra sur var. Bunlar yani ilk gördüğünüz dış surlar, Araplar döneminde yapılmış surlardır. Bunlara dış surlar diyoruz. Bunların içinde, biraz daha şehir merkezine yakın surlar var, onlar da Vizigotlar döneminden kalma surlardır. Daha sonraki dönemlerde, Hıristiyanlar, Araplar döneminden kalma surlar üzerine: melek ve aziz heykelleri koyarak, bunları yer yer Hıristiyanlaştırmaya çalışmışlardır. Vizigot surlarının üzerinde ise: bir kapı üzerinde, bir üçgen görülüyor. Bu üçgen üzerinde, bir ay ve bir güneş tasvir edilmiştir. Yani, bu kapıya güneş kapısı deniliyor.

Bu surlar içinde bir takım kapılar var, bu kapılardan girilerek surların içine giriliyor. Biraz önce girdiğiniz kapı, bunlardan biridir.

Yürüyen merdivenli kapıdan girdiğimizde, hemen yan tarafta bir kilise yapısı görülüyor. Ancak, özellikle sağ yandaki kapısına bakmalısınız. İslami stilde yapılmış, arkada apsis bölümünde, sanki Romaneks tarz görülüyor, yani Romaneks ve İslami stil bir arada kullanılmış.

Evet, Sokodaver meydanına geliyoruz. Arkazar’ın hemen karşısındadır. Sokodaver kelimesinin anlamı “dar yol” dur.

Ama aynı zamanda, dar yolda kurulan pazar anlamına geliyor. Soko: pazar ve dover: büyükbaş hayvan anlamına geliyor. Sonuç olarak, burada eskiden büyükbaş hayvan pazarı kuruluyormuş.

Aslında, şehirde daha da dar yollar var. Hatta: yalnızca bir insanın geçebileceği darlıkta yollar olduğunu duydum.

Sağ tarafta Alkazar ve orada da uzun kuleleri olan katedral görülüyor. Önce Sododaver meydanı, sonra katedral ve sonra Santomedo kilisesi. Meydanın en büyük özelliği: gayet sakin olması ve çevresinde, birkaç dükkan, restoran ve kafeterya bulunması. Tuvalet ihtiyacı için, şehirde genel tuvalet yok. Ancak, buradaki kafelere girip, küçük bir şeyler içerek, tuvalet ihtiyacınızı karşılayabileceğiniz söylenmesine rağmen, benim önerim, dünyaca meşhur bir hamburger firmasının tesisine girin ve herhangi bir sıkıntıya düşmeden, temiz tuvaleti kullanın. Meydanda, bunu bulabilirsiniz.

İspanya Toledo

Meydanın bir diğer özelliği:

Bir zamanlar, yerel hükümete karşı yapılacak protestoların burada yapılıyor olmasıymış. Bu meydana açılan sokaklardan birinde, ünlü biri yetişmiştir. Bu kişi: bir bisikletçi. İspanyolların, 1959 yılında yapılan ulusal bisiklet yarışını ilk kazanan kişi, bu sokakta yaşayan birisidir. Bu kişi, aynı zamanda, Toledo şehrinin sütçüsüdür, bisikletiyle süt dağıtırken, Toledo şehrinin inişli-çıkışlı sokaklarında tam bir bisiklet cambazı oluyor ve bisiklet konusunda İspanyanın en büyük ödülünü, tam 5 kez kazanıyor, aynı zamanda “dağlar kralı” lakabını da kazanıyor.

Meydandan sonra: şehrin en geniş sokağından ilerleyerek katedrale doğru gidiyoruz. Bu geniş sokak: her iki tarafından alışveriş mekanları bulunan bir yer.

Katedralde gezdikten sonra, yürüyerek şehrin sokaklarını keşfedebilirsiniz. Ben her zaman olduğu gibi, şehirde gezmeniz ve görmenizi önereceğim yerleri, ayrıntıları ile aşağıda anlatacağım. Sizler, müstakil olarak gittiğinizde, bir şehir haritası edinin ve haritada, aşağıda yazdıklarımdan ilginizi çeken yerleri işaret ederek, tek tek gezin. Tur organizasyonu ile gittiğinizde, maalesef böyle bir şansınız yok.

Son olarak: San Martin köprüsü üzerinden geçmeyi ve gezdiğiniz, gördüğünüz yerleri mutlaka ve mutlaka fotoğraflamayı unutmayın.

ALCAZAR

Şehirde, çok güzel bir alcazar var.

Alcazar bölümünde bugün görülen yapı: İmparator Şarlken döneminde inşa edilmiştir. Toledo şehrinin en yüksek yerindedir. Burası, daha sonra askeri bir akademiye çevrilmiştir. Hatta: 1936-1939 yılları arasındaki, İspanyol iç savaşı sırasında: ( bu savaş bir ideoloji savaşı olduğu için, İspanyadaki bütün her hane halkında bir kişi bu savaşta ölmüştür) Alkazar, o zamanki milliyetçilerin kalesiymiş. 1936 yılında, burada, Cumhuriyetçiler  tarafından, milliyetçiler sıkıştırılır.

Hatta: cumhuriyetçiler, kale kumandanının oğlunu esir alırlar. Kale kumandanına: “kaleyi hemen teslim et, yoksa oğlunu öldüreceğiz” derler. Bunun üzerine, kale kumandanı, oğluna hitaben “oğlum,  ruhunu tanrıya öv ve aslanlar gibi, kral İsa için şehit ol” diye seslenir. Sonra: çocuk öldürülür.

Tarihi süreç içinde ,yakın zamanda Topçu Okulu olarak kullanılmış ve günümüzde ise, Silah Müzesi olarak ziyarete açıktır. Sağ tarafta, dört kulesi olan bir şato görüntüsü veriyor. Arapça da, Alcazar kelimesi anlamı: “Alkasır”dan gelmektedir. Buradaki bir takım kelimeler Arapça kökenlidir. 4000 kadar kelime, günümüz İspanyolcasına, Arapçadan girmiştir. Bunlardan biri de, kasır kelimesidir. Kale anlamına gelir.

Buradaki ilk yapılaşma:

3’ncü yüzyılda, buraya bir Vizigot sarayı yapılarak başlamıştır. Takip eden dönemde ise, 11’nci yüzyılda, Müslüman mağribi döneminde, El Cid tarafından, bir Müslüman yapısı yapılmıştır. Daha sonra ise, Kastilya döneminde, bu kez Kral V. Carlos tarafından, burada, kraliyet sarayı yapıldığı görülüyor.

Ancak: Alcazar yapısı, tarihi süreç içinde, birçok kez yangınlar geçirir ve tahrip olur. Yukarıda söz ettiğim gibi, günümüzde “Silah Müzesi” ve “Kütüphane” olarak kullanılıyor. Ancak, İspanyanın en büyük kütüphanesidir.

İspanya Toledo Katedral

KATEDRAL

ÖNEMİ

Diğer Katolik şehirlerinde olduğu gibi, bir yerin şehir olabilmesi için, katedrali bulunması gerekmektedir ki, Toledo şehrinin bu katedrali, İspanya’daki diğer bütün katedrallerden daha üstündür. Kiliseler: Papa tarafından vaftiz edildikten sonra katedral olarak adlandırılırlar. İspanya’nın Kardinali, başkent Madrid şehrinde değil, burada yaşamaktadır. Toledo katedrali, hiyerarşik olarak, ülkedeki diğer  bütün dini yapılardan üstündür.

Bir diğer öne çıkan özellik: Avrupa’da bulunan gotik mevcut yapılar içinde, büyüklük bakımından ilk sıradadır.

İspanya Toledo Katedral

DIŞ BÖLÜMÜ

Katedralin ana cephesi: düzensiz bir meydana bakıyor. Ama, bu ana cephenin görüntüsü muhteşem.

Meydanda, katedralin hemen yanındaki bina: Kardinalin sarayı, yani burada başpiskopos yaşıyor. Katedral ile saray arasında ise, bir köprü bulunuyor.

Meydanın diğer yapısı ise; 16’ncı yüzyılda, büyük sanatçı El Grekonun oğlu Horse Manuel tarafından yapılmış, Belediye Binasıdır. Buradaki kule, özellikle görülmeye değerdir.

Bu arada: meydanda, bol miktarda satıcı var. Özellikle: gerek Madrid ve gerekse Toledo şehrini ve katedrali anlatan ve “Türkçe” yazılı broşürlerin satışını yapan satıcılar ilgi çekiyor. Bu broşürlerin Türkçe basılı olması ilginç ama aynı zamanda güzel bir görüntü.

Katedrale gelince: sol tarafa baktığınızda: asimetrik bir kule görülüyor. Bu kule: gotik dönem özelliklerini yansıtmaktadır. Kulenin yüksekliği: 90 metredir ve şehrin hemen hemen her yerinden görülmektedir. Kulenin içinde: 1753 yılında dökülen ve 17 ton ağırlığında olduğu söylenen, büyük bir çan var. Bu çan “Çapmana Gorda” ismiyle biliniyor. Yapının güneyinde başka bir kule var. Ancak, bu kulenin yapımı, yarım bırakılmıştır.

İspanya Toledo Katedral
Yapının ön cephesinde:

3 kapı görülüyor. Bunlardan: ortada bulunan kapı: bağışlanma kapısıdır. Bu kapıdan giren ve bağışlanmayı dileyen insanlar: doğruca, günah çıkarma kabinlerine yönelirler. Diğer kapılardan: sol taraftaki kapı: kıyamet kapısı olarak bilinir. Sağ taraftaki kapı ise: İsa’nın son yargısı kapısı olarak bilinir. Çünkü: İsa göğe yükselirken, çarmıha geriliyor, 3 gün canlı kaldıktan sonra göğe yükseliyor.

40 gün sonra tekrar geri geliyor, son yargısını veriyor ve bu son yargıda, iyiler cennete, kötüler cehenneme gidiyorlar ve böylelikle; aynı zamanda, İsa gelmeden önce, Arafta kalmış olan iyi ruhlar da kurtarılmış oluyorlar. İşte: bu kapının üzerinde, bu olay betimleniyor.

Orta kapının, yani bağışlanma kapısının üzerinde: Meryem görülüyor. Meryem: 7’nci yüzyılda, Vizigotlar döneminde, Toledo’nun  başpiskoposu olan İldefonso’ya: tören giysisi veriyor. Bu sahne, birçok yerde görülüyor, Meryem ananın göklerden inip, Aziz İldefonso’ya tören kıyafeti vermesi, katedral içinde de tasvir edilmiştir.

İspanya Toledo  Katedral

İÇ BÖLÜMÜ GENEL BİLGİLER

Katedrale giriş ücretli. Kapıdan bilet almak gerekiyor. Daha da önemlisi: katedral içinde, asla fotoğraf ve video çekimi yapmamanızı öneririm. Çünkü, gördüklerinde, çocuk gibi azarlıyorlar. Lütfen buna dikkat edelim. İçeriye adım attıktan sonra, gerek fotoğraf makinaları ve gerekse video kameraları ve cep telefonları ile çekim yapmaya uğraşmayalım.

Önce, kısa bilgi. Katedral kelimesi anlamı: “Katedra” kelimesinden geliyor. “Başpiskoposun mekanı, oturduğu yer “ olarak anlamlandırılmaktadır. Katolik inanca göre, her şehrin, bir katedrali vardır. Ancak, bu yapı, diğer bütün dini yapılardan üstündür.

Yapının tarihi süreç içindeki yerine gelince: Vizigotlar, kan dökülmeden şehri ele geçirirler. Ancak, bu sırada şehirde yaşayan Müslümanlar, şart olarak, şehirdeki dini yapıların yıkılmamasını isterler. Burayı ele geçiren Kral 6. Alfonso, bunu kabul eder ve dini yapılara dokunulmaz.

Bir gün: Kral, şehir dışına gittiğinde, kraliçe ve başpiskopos; aynı yerde bulunan caminin içine girerler ve bir Altar koyarlar ve minaresine de çan takarlar.

Kral şehre döndüğünde, bunu görünce çok sinirlenir ve başta kraliçe olmak üzere, bunu yapanları yani başpiskoposun katledilmesini emreder.

Bu sırada: şehirdeki Müslümanların lideri, Ebu Velit: “yapmayın, bıraktık kilise olarak kullanılsın” deyince, büyük bir katliam önlenir. Kilise içine: bir “ulema taşı” konur ve o taş, buranın aynı zamanda bir Müslüman mekanı olduğunu ifade eder.

1223 yılına gelindiğinde ise,

Günümüzdeki yapının temeli atılır. Yani: o zamana kadarki yapı, cami haliyle kilise olarak kullanılmıştır.

Günümüzde görülen yapının, yani katedralin yapımına: 1223 yılında başlanır ve 1496 yılında tamamlanır. Dolayısı ile, baktığımız zaman, çok uzun bir süreç. Daha sonraki tarihlerde ise eklemeler yapılır. Ne zaman? İspanyollar ne zaman ki, Meksika, Peru, Maya, Aztek, İnka medeniyetlerine ulaşıyorlar, 1500’lü yılların ilk yarısında. Oralardan gelen altın ve gümüş miktarı, o zamana kadar Avrupa’da bulunmuş olan altın ve gümüş miktarının yüz mislidir. Bunlar yani zenginlikler ülkeye geldikçe, katedral yapısına da eklemeler yapılıyor. Çünkü: bütün zenginlikler kiliseler, dini yapılar için harcanıyor. Bu nedenle, buradaki sanat eserleri, inanılmaz değerlidir.

Evet, 16’ncı yüzyılda, çok önemli siparişler verilmiş ve bu siparişlerin parası, yeni keşfedilen kıtalardan gelen zenginliklerle ödenmiştir.

Yapıda: en son olarak: apsisin arkasında görülen transperan isimli bölüm, barok üslupla eklenmiştir. Ancak: kökeni Fransa’ya  dayanan gotik süslemelerde görülür. Bunlar, daha çok: bir sürü sivrileri ve oymaları olan süslemelerdir. Daha sonra ise, Rönesans’ın gelmesiyle, özellikle El Greko’nun oğlu tarafından yapılan Rönesans eklemeleri görülür. En son ise, biraz önce söylediğim gibi: apsisi arka bölümünde görülen aydınlık açıklık, barok üslupla yapılmıştır. Yani, yapı kendi içinde daha çok gotik üslupla yapılmış olmasına rağmen, eklemeler gotik üslupla yapılmıştır.

Gotik üslupla yapılan kiliselerin ana yapısına baktığımız zaman: bunların transepti olan kiliseler olduğu görülür. Yani: Latin haçı şeklindedir. Latin haçı şekline baktığımız zaman ise, bir kolun uzun, diğer kolun kısa olduğu görülür. Kısa olan kola: transept denir. Transepti yani kısa kolu olmayan kiliselere ise: bazilika  denir. Yani: bazilika ile kilise arasındaki fark budur. Yani, bazilikalar, daha dikdörtgen planlı kiliselerdir.

Buraya baktığımızda:

Arka tarafta bulunan “koro” bölümü: Latin haçı şeklindeki yapının tam ortasında bulunmaktadır. Koro mahallinin hemen arkasında, ana şapel, yani büyük şapel görülüyor. Şapeller: büyük dua odalarıdır. İki yanda, onlarca şapel bulunmaktadır. Bunlar: ortaçağ döneminde, özel olarak insanların gelip dua ettikleri ve kilisenin güzelleştirilmesi ve zenginleşmesi için bağış yaptıkları bölümlerdir. Daha sonraki tarihlerde ise, küçük dua odaları olarak adlandırılmışlardır.

Dolayısı ile, buradaki bütün bölümler, “Nef” olarak isimlendirilirler. Katedralde, ana Nef çok yüksektir. Taşıyıcı kolonlar var, bu kolonların sayısı 88. Bu  taşıyıcı kolonlar arasında tonozlar var. Bütün bu çapraz tonozlar ve taşıyıcı kolonlar: gotik mimarinin özellikleridir. İki yana doğru baktığınızda, ana Nefi destekleyen, daha kısa yan Nefler görülüyor.

Sonuç olarak: yapının120 metre gibi bir inanılmaz uzunluğu var.

KATEDRAL İÇİ BÖLÜMLERİN GEZİLMESİ

ŞAPEL

Katolik inancına göre, her yerleşim yerinin bir koruyucu azizi vardır.  Toledo şehrinin koruyucu azizi, İldefonsodur. İnanışa göre: Meryem ana, gökten iner, elinde çok süslü bir tören giysisi bulunmaktadır ve bu çok süslü tören giysisini, İldefonsoya giydirir.

Meryem ananın gökten yere indiğinde, ayak bastığına inanılan taş burada bulunuyor. Hıristiyan inancına göre, bu taşa el sürmek kutsal bir olay. Önemli olan niyet, siz de el sürebilirsiniz.

HAZİNE BÖLÜMÜ

Katolik inancına göre, Kortis Krispi ayinlerinde kullanılan bir kupa var. Kortis Krispi ayini nedir? İsa, son akşam yemeğinde, havarilerini çevresinde toplar ve ekmek uzatır ve şöyle der “yiyin, bu benim bedenim” ve şarap uzatır şöyle der “için, bu benim kanım”

Bütün İncillerde, bu olay tasvir edilmiştir. Daha sonra, İsa’nın göğe yükselişi, ay takvimine göre hesaplanır ve 21 Mart tarihinden itibaren, dolunayın ilk görüldüğü Perşembe başlar ve üç gün devam eder, bundan 50 günlük süre sonra: Mayıs sonu ve Haziran ayı başlarında ise “Kortis Krispi” ayini kutlanır.

Kırmızı halılar döşenir, yukarılara brandalar serilir, palmiye dalları ile her taraf süslenerek, geçiş törenleri yapılır ve bu ayin, en güzel şekilde, burada yani Toledo şehrinde kutlanır.

İşte, bu tören geçişlerinde: Hazine bölümünde görülen, yaklaşık200 kg. lık kupa: büyük bir platform üzerine konur ve insanlar, bu platformun altına çökerek, omuzları üstünde bunu taşırlar.

Bu muhteşem kupa: Hazine bölümünün en değerli eseridir. Kardinal Kisneron tarafından yaptırılmıştır. Bu kardinal: tarihi süreçte yeri olan biridir. O dönemde, Şarlken olarak bilinen krala mektup yazarak “gel İspanyanın varisi kalmadı, tahta çık” diyen önemli bir kişiliktir.

5000 parçalık değerli taşlardan oluşmaktadır. Yani, gümüş ve altının haddi hesabı yok. Bu değerli taşların, birbirine bağlanması için, 12.500 çivi kullanılmıştır. Kupanın orta yerinde: İsa’nın bedenini simgeleyen Kominyon ekmeğinin: törenlerde konulduğu bir cam bölüm var.

Kupanın altı da, muhteşem işçilik gösterir.

Altının bu süslemelerini görebilmeniz için, alt tarafa bir ayna yerleştirilmiştir. Buradan, kupanın altındaki barok tarzı yapılmış oturtmalık görülüyor.

Hazine bölümüne girdiğinizde, sağ tarafta: Fransa kralı 10.Lui’nin (aziz mertebesine ulaşmıştır) göndermiş olduğu, el yazması incil’ler görülüyor. Diğer yanda: aşağıda bir kılıç var. Kılıç: General Franko tarafından, o dönemdeki kardinale hediye olarak gönderilmiştir.

Bir de, İtalyan diktatör Mussolini tarafından, general Frankoya hediye edilen bir haç var. Sol tarafta bulunan bu haç, dönemin büyük Rönesans ustası Anjelico tarafından yapılmıştır. Tahta üzerine yağlı boya olarak dizayn edilen haçın üzerinde: bir yanda, İsa canlı olarak betimlenmiş, diğer yanda ise, ruhunu teslim etmiş ve göğe yükselmiş olarak betimlenmiştir. Haçın, süslemeli olan arka bölümünü görmek için, burada yine ayna kullanılmıştır.

KORO BÖLÜMÜ

Ana şapelin hemen altında, katedral yapısının tam ortasındadır. Koro başkanı, koroyu buradan yönetmektedir. Hemen önünde, ilahi kitabını koyduğu bölüm var. Bunun altında “kartal” görülüyor. Kartal, Aziz Yuhanna’nın kartalıdır. Aziz Yuhanna denince, kendisinin, ülkemizde, Selçuk ilçesi girişindeki Aya Sulluk Tepesinde gömülü olduğunu belirtmek isterim.

Burada bulunan demir parmaklıkların bile, sanatsal önemi var. Korodakiler, ayakta iken, bu demir parmaklıklara dayanırlar. Ama oturma yerlerinde ise, asıl önemli olan sırtlıklar ortaya çıkar. Ceviz ağacından yapılmış bu ahşap sırtlıklara baktığınızda: burada işlenen tasvirlerin, Granada şehrinin alınışını yani fethini betimlediği görülür. Özellikle, en sonunda, Granada kalesinin anahtarları, Katolik krallara teslim ediliyor ve böylelikle Hıristiyan Rekondistası ( yani İspanyanın tamamen Hıristiyanlaşması, Müslümanlardan arındırılması) tamamlanmış sayılıyor.

Korodakilerin oturma yerleri ise yine ahşaptan yapılmış ve oturulmadığında, alt bölümleri izleyenlere bakıyor. Bu alt bölümlerde de: eski ahitte önemli olan yani Hıristiyanlık için önemli olan bir takım sahneler ve tasvirler işlenmiştir.

Yine bu bölümde, yukarı kata  baktığınızda ise, akik taşından yapılmış kolonlar görülüyor. Bu akik taşından kolonlar, 52  tanedir. Bunların, eski camide kullanılmış akik taşı kolonlar olduğu söyleniyor. Zaten, ortaçağda, bu tür devşirme malzemeler, yeni yapılan yapılarda sıkça kullanılmıştır.

Yukarıda, ayrıca kaymak taşından yapılmış süslemeler var. Bunun aşağısında ise, eski ahitten peygamber ve önemli dini kişilerin tasvirleri işlenmiş, görülüyor. Tasvirler, en sağda , koro mahallinin sağ tarafından, Meryem ana ve çocuk İsa tasvirleri ile son buluyor. Bu tasvirlerin başlangıcı ise, Adem-Havva’ya kadar uzanıyor.

ANA ŞAPEL BÖLÜMÜ

Yan şapeller, ufak dua odaları olarak bilinir. Ana şapel ise, kardinalin duayı yönettiği yerdir.

Burada: bir tane Altar var. Yani, bizdeki mihraba denk geliyor. Önceleri: kardinal, Altarın önüne geçer, yüzü tanrıya, sırtı insanlara dönük olarak vaaz verirmiş. Daha sonraki dönemlerde ise, yüzü insanlara dönek olarak vaaz vermeye başlamışlar. Dolayısı ile, burada vaaz kürsüsü bulunuyor. Ama ilk dönem kiliselerinde, bu vaaz kürsüsü, apsisin daha da içinde bulunuyormuş.

Arka bölümde: fon dekor oluşturması için, bir Kekablo bulunuyor. Bu bölüm: 16’ncı yüzyılda yapılmıştır. Daha önce sözünü ettiğim gibi, ülke dışından gelen zenginlikler hep buraya ve dini yapılara akmış ve yeni eklentiler yapılmış. Yeni yerler keşfedildikçe, oralardan gelen bir takım zenginlikler bu tür yapılarda vücut bulmuş. Dolayısı ile, buradaki Altar arkalığına ve biraz önce gezdiğiniz koro mahalline baktığınızda, bunların ceviz ağacından yapıldığı yani ahşap muhteşem sanat eserleri olduğu görülür.

Bu bölümdeki süslemelerde, varak boyalar kullanılmıştır. Tabii, yine İncil’den sahneler betimlenmiştir. Bu sahnelerin hepsini anlatmaktan öte, birkaç tanesi hakkında bilgi vermek istiyorum. Çünkü, hepsini anlatmak, sayfalar alabilir.

Örneğin:

En üst sahneye bakın. Burada: İsa’nın çarmıha gerilişi gösteriliyor. Ama, bu çarmıha gerilişte, İsa’nın bir yanında Meryem öte yanında ise Vaftizci Yahya var. Biraz daha yanlarda ise, iki kişi daha görülüyor. Çünkü: İsa, 2 adi suçlu ile birlikte çarmıha gerilmiştir. Hatta, 4 kişilerdir. Dönemin Romalı valisine  derler ki “bir tanesini affet, hatta özellikle İsa’yı affet, çünkü bu adam vaaz veriyor, insanlara kötü bir şey yapmamış”

Ancak: İsa, o dönemlerde, bütün Yahudilere “Şeriat değişti, Yahudi şeriatı artık aynı şeriat değil, on emre uyulmuyor, hani çalmayacaktın, hani öldürmeyecektin, hani komşun aç iken sen tok yatmayacaktın” demektedir. Tabii bu durum, bir takım insanların çıkarlarına ters düşmekte ve İsa sevilmeyen bir konuma getirilmektedir. Özellikle “İsa’yı affetmeyeceksin” şeklinde, dönemin Roma valisi Pontus Platus’a büyük baskılar olur.

Bunun sonucunda, vali, 4 kişi arasından, azılı bir katili affeder ve İsa, yanındaki iki adi suçlu ile birlikte, çarmıha gerilir. Hatta, çok ilginç bir hikaye de söz konusudur. Diğer adi suçlulardan biri der ki “hani sen mucizeler yaratıyordun, hani tanrının oğluydun, hadi kurtarsana bizi” Tam o sırada bir karga gelir ve bunu söyleyen suçlunun gözünü oyar.

Evet, yukarıdaki ilk sahnede, çarmıha geriliş betimlenmiştir. Burada, İsa’nın bedeni griye çalmış bir renktedir.

Hemen onun altında “doğum sahnesi” görülmektedir.

Burada, Meryem ve melekler var. Meryem ve meleklerin aşağı tarafından doğum görülüyor. Doğumda da, arkada hayvan figürleri görülüyor. Yanda ise, Yusuf görülüyor. Yusuf; Meryem’in nişanlısıdır. Cebrail, Meryem’e görünür ve “temiz bir şekilde hamile kalacaksın” diye müjde verilir. Ama, Meryem’in hamileliği ortaya çıkınca, Yusuf buna kızar. Bunun üzerine: Cebrail, Yusuf’a da görünür ve “Ey Yusuf, yavuklun, temiz bir şekilde tanrının oğluna hamile kalmıştır, bırak ondan şüphe etmeyi” der. Bunun üzerine, Yusuf: gerek Meryem’in ve gerekse İsa’nın hamisi olmuştur.

Dolayısı ile, eserde, Yusuf ve Meryem görülüyor, yerde yatan ise, bebek İsa.

Hayvan betimlemelerine gelince, onunda şöyle bir hikayesi var. Bu doğum olayı: bugün Filistin topraklarında bulunan “Beytüllahim” denilen yerde olmuştur. Bu yörede: insanlar, yeraltında ve yarı mağara evlerde yaşamaktadırlar. Doğum olayı sırasında ise, Meryem, Augustus döneminde yapılan ilk nüfus sayımına gitmektedirler, yani seferidirler. Bu bölgeden yani Beytüllahim’den geçerken, misafir olurlar ve kendilerine konaklamaları için, diğer tüm misafirlere olduğu gibi, ahır verilir. Dolayısı ile, doğum sırasında arkada hayvanlar görülüyor. Bir takım inciller’de, bu hayvanların “hohlayarak” İsayı ısıttıkları söylenir.

Yine, sol tarafta: İsa’nın, Goldoda tepesine doğru, haçını sırtında taşıması betimlenmiştir. O zamanlar, Roma adına kutsal toprakları, bir vali yönetiyordu. Resimde: bir direğe bağlanmış ve kırbaçlanan İsa, betimleniyor.

Doğum sahnesinin hemen sol tarafından, sünnet sahnesi görülüyor. Bu da ilginçtir. Çoğu zaman unutulur. İsa, Yahudi doğmuştur ve Yahudilerde, doğumun 8’nci gününde, sünnet olunmaktadır.

Doğum sahnesinin diğer yanında: “masumların katli” sahnesi görülüyor. İncillerde yazdığına göre: İsa’nın doğumundan hemen sonra, doğudan, 3 müneccim kral, yöreye gelir. Bu krallar, aslında kahindirler ve o dönemdeki bölge yöneticisi Herot ( Romalı valinin bir alt konumdadır) ile konuşurlar. Derler ki “biz Yahudilerin yeni doğmuş kralının yıldızını gördük ve ona tapınmaya geldik, yerini bize söyler misiniz?”

Herot, bunun üzerine: “kral benim, kim bu yeni doğmuş kral, hemen 2 yaşın altındaki bütün çocukları öldürün” emrini verir.

Dolayısı ile, ellerinde kılıçları olan kişiler yani askerler, bu betimlemede, çocukları katletmektedirler.

GİYSİ BÖLÜMÜ

Kardinaller, ayine başlamadan önce, tören giysilerini burada giymektedirler. Ancak, burası da katedralin en değerli odalarından biridir. Çünkü: burada, inanılmaz güzel tablolar bulunmaktadır.

Aynı zamanda, odanın tavan freski de muhteşem güzelliğiyle  dikkat çekmektedir. Freskin yapılış tarihi olarak 17’nci yüzyıl söyleniyor. Luka Jordana isimli sanatçının yaptığı freskte: barok resim stili kullanılmıştır. Sanatçı: İspanyol ve Napolilidir. Freskin en büyük özelliği: ortasına baktığınızda, İbranice “Allah” yazılı olmasıdır. Buradan, tanrısal bir ışık süzülüyor, o ışık doğruca Meryem anayı aydınlatıyor.

Burada, yine daha önce benzerleri görülen bir sahne betimlenmiştir. Meryem ana ve elinde tören kıyafeti, Aziz İldefonso’ya, tören kıyafetini veriyor.

Diğer tarafta ise, Toledo manzarası ve bir köprü görülüyor. Bu köprü: günümüzde de görülen, San Martin köprüsüdür.

Odanın iki yanında ise: yukarıda sözünü ettiğim, değerli tablolar bulunuyor. Bunlar, daha çok ünlü sanatçı El Greko tarafından yapılmıştır. Hemen karşıda görülen tablo ise: İsa’nın soyulması tablosudur. Burada, İsa’nın üzerinde, kan kırmızısı bir tunik var. Çarmıha gerilmeden önce, Romalı askerler tarafından, bu  tunik çıkarılıyor ve çıplak olarak çarmıha geriliyor. Yani: çarmıha gerilmeden hemen önceki hali görülüyor. Fakat: ilginç olan şu: resimdeki konstras çok önemli. Çevresindeki insanlar, inanılmaz haşin ve vahşi bir şekilde tasvir edilirken, İsa’nın yüzünde inanılmaz asil bir ifade resmedilmiştir. Diğer ilginç bir nokta: İsa’nın eli ve parmaklarının durumudur. İsa, elini tunik dışına çıkarmış ve El Greko’nun bütün eserlerinde görülen bir işaret yapmaktadır. Bunun anlamı net olarak bilinmiyor olsa da, o zamanlarda, gerçek Hıristiyanların, birbirlerine kendilerini tanıtmak için kullandıkları bir el işareti olduğu sanılıyor.

Burada, bir de yine ünlü ressam Goya’nın bir tasviri görülüyor.

Goya: genellikle saray ressamı olarak çalışmış, portre yapmış olup, yaptığı başlıca dini içerikli resim budur.

Bir de, hemen karşıda Carravaggio’nun bir resmi var. İtalyan barok döneminin en iyi ressamlarındandır. Dünyada ışık ve gölge kontrasını en iyi veren, en realist ressamlardan biridir.

Burada, son olarak, bir takım kardinallerin kıyafetleri ve sancaklar sergileniyor. Bu sancaklar arasında, Müslüman sancakları da var. Üzerinde hilal bulunan bu sancaklar, yapılan savaşlar sonucunda ele geçirilerek, buraya konulmuşlar.

TOPLANTI ODASI

Katedral içinde, gezilecek son yer burasıdır. Burada: kardinaller ve rahipler, din adamları toplantı yapıyorlar. Bu odanın özelliği: gelmiş-geçmiş tüm kardinallerin, burada resimlerinin sergileniyor olmasıdır. Vizigot kardinallerinden başlanarak, yani 690 yılından günümüze kadar olan bütün kardinal resimleri var. En son olarak, 2009 yılında ölmüş olan kardinalin resmi görülüyor.

Bu resimlerin üstünde ise, sağ ve solda, Meryem’in hayatıyla ilgili tasvirler var. Bunlar arasında: Meryem’e müjdeden tutun da, daha sonra oğlunun yani İsa’nın çarmıha gerilişi tasvirleri görülüyor.

İGLESİA  DE SANTO TOME KİLİSESİ

Kiliseyi: Toledo şehrinde yaşayan: gerek dindarlığı ve gerekse fakirlerin, işçilerin ve çalışanların koruyucusu olan “Kont Orgaz”: 12’nci yüzyılda yaptırmıştır. Hatta: Kont, öldükten sonra, bütün servetini hayır kurumlarına bağışlamıştır.

Kilisenin süslemeleri: yine burada yerleşik “El Greko” isimli sanatçı tarafından yapılmıştır. El Greko: aslında “Girit” doğumla, yani “Yunan” kökenlidir. Fakat: 1541-1614 yılları arasında yaşayan bu sanatçı doğduğunda, Girit; Venedik Cumhuriyetinin toprağıydı. El Greko: Girit’ten çıkıyor ve şansını Venedik’de  deniyor. Ünlü ressam Tiziano’nun atölyesinde çalışıyor. Daha sonra ise; İspanya’ya geliyor ve Toledo şehrini gördükten sonra, çok beğeniyor, ömrünün son 37 yılını burada geçiriyor. Zaten, asıl adı farklı olmasına rağmen, El Greko ismi, kendisine İspanyollar tarafından verilen bir isimdir.

Kilisenin rahibi: El Greko’dan: 1312 yılında ölmüş olan Orgaz Kontunun cenaze töreninin resmedilmesini ister. Efsaneye göre: kont, tabuta konulduğunda, iki tane aziz görülür. Bu azizler: kontun naşını, kendi elleriyle mezara yerleştirirler. Tablo da, bu efsanenin resmedilmesi istenir.

Bunun üzerine: El Greko tarafından, günümüzde, hemen Orgaz Kontunun mezarının kenarında bulunan, bu muhteşem yağlıboya tablo yapılır. Eserin adı: “Kont Orgaz’ın Gömülmesi”

Bu eser: El Grekonun, artık stilinin tamamen oturmuş olduğu bir dönem eseridir.

Resme baktığınızda: Orgaz Kontunun üzerinde bir zırh var, bu zırh ve iki taraftaki azizlerin tören giysileri, inanılmaz bir kontras içindedir.

Resmin diğer bir özelliği: inanılmaz net biçimde, ikiye ayrılmış olmasıdır. Aşağı bölüme bakıldığında; soylular var. Soyluların hepsi siyah giyinmiş, bunların yüzleri, kompozisyonu, net biçimde iki bölüme ayırıyor.

Aşağıda: yaşayan insanların dünyası betimlenmiştir. Yukarı bölümde ise: ruhani ve cennetvari bir dünya betimlenmiştir. Yukarıda, ayrıca mistik bir doğum sahnesi var. Bu doğum sahnesi, bulutlar şeklindedir. Tam ortada bir melek var, bu melek elinde bir bebek tutuyor. Bu bebek: Orgaz kontunun yeniden dünyaya geliş halinin betimlenmesidir. Bunun üstündeki kompozisyonda ise: bir üçlü betimleme var. Burada: İsa, Meryem ve vaftizci Yahya görülüyor. Bu üçlü betimleme: batı kiliselerinde görülmez, daha çok doğu kiliselerinde görülür, yani Bizans sanatını yansıdır. Çünkü, resmi yapan sanatçı El Greko’nun, Giritli yani Bizans sanatının etkisinde olduğunu düşünmek gerek.

Bu tasvirde: İsa ortada görülür, bir yanında Meryem, diğer yanında ise Vaftizci Yahya görülüyor. İyi insanların ruhlarının cennete ulaşması için, şefaat dilemektedir.

Resmin aşağı bölümüne baktığınızda: görülen asillerin, tamamen İspanyanın Katolik, yani dine dayalı, kasıp kavuran tutuculuğu çok net biçimde hissedilmektedir.

Resmin bir diğer özelliği: yüzlerin, ellerin ve vücutların uzayarak tasvir edilmesidir. Çünkü: eserin yapıldığı, 1586 yıllarında, bu akım ressamlar tarafından yoğun olarak kullanılmıştır.

Resimde: bize doğru bakan tek bir kişi görülüyor.

Evet, bu sanatçı El Greko’nun kendisidir. Ayrıca, sol tarafta görülen çocuk: El Greko’nun çocuğunun resmidir. Çocuğun elinde bir mendil var, mendilin üzerinde: sanatçının imzası bulunuyor ve ayrıca: 1578 yazılıdır. Aslında resim: 1586 yılında yapılmış olmasına rağmen, sanatçı buraya, çocuğunun doğum yılı olan 1578 yazmıştır. Yani, resim yapıldığında, çocuk 8 yaşında görülmektedir.

Evet, yukarıda söylediğim gibi: resmin hemen altında, Kont Orgaz’ın mezarı var. Buraya mutlaka girmeli ve bu muhteşem resmi: görmelisiniz ve hatta: birkaç dakika zaman ayırarak, bu muhteşem eseri, ayrıntılı olarak izlemelisiniz.

SİNEGOGLAR

İspanyada yalnızca 3 Sinegog bulunuyor. Bunlardan, 2 tanesi, Toledo şehrindedir. Şehrin güneybatı yamacındaki bu 2 Sinegog: 14’ncü yüzyılda inşa edilmiştir. İsimleri: Sinigoga El Transito ve Sinegoga De Santa MariaLa Blanca.

Her iki yapı da, mimari stil açısından, güçlü magribi özellikler göstermektedir.

Sinagoga De Santa Maria La Blanca

1203 yılında inşa edilmiştir. Mimaride, İslam etkisi görülüyor. Yapı, 15’nci  yüzyılda, kiliseye dönüştürülmüş ve daha sonraki yıllarda ise, marangoz atölyesi, mağaza, kışla ve dönemin fahişelerinin sığınma evi olarak kullanılmıştır.

Sinagoga El Transito

Toledo şehrinin büyük çoğunluğu Yahudi iken: 1357 yılında inşa edilmiştir. Burada, özellikle İspanyol Yahudi sanatı, doruk noktalarına ulaşmaktadır. İbranice sıva yazıtları muhteşem. Çan kulesi: 1492 yılında, Yahudiler, İspanyadan sürülünce, Hıristiyanlar tarafından, yapıya eklenmiştir.

Yapı, dıştan bakıldığında, çok sade bir görünüm sunmaktadır. Sokağa bakan, yalnızca 7 penceresi var. Napolyon’a karşı yapılan savaşlarda, burası askeri kışla olarak da kullanılmıştır. 1977 yılında ise, ulusal bir anıt ilan edilerek, koruma altına alınmıştır.

MEZQUİTA DEL CRİSTO DE LA LUZ CAMİSİ

Puerta dela Bisagrakapısının üstündedir. İsminin kelime anlamı: “Işık ve Mesih Camisi”dir.

Burası: 10’ncu yüzyılda, cami olarak yapılmış, ancak daha sonradan kiliseye çevrilmiştir. Bu nedenle, cami yapısının hemen üstünde, haç görülüyor.

Günümüze ulaşan en eski ve tek camidir. Yani, İspanyadaki en eski Magribi eserlerinden biridir. Caminin boyutları: 8.60×7.74 metredir. Sütunlar ve at nalı kemerli, dokuz küçük bölgesi bulunmaktadır. Halen, müze olarak ziyarete açık tutulmaktadır.

Burayı ziyaret ederseniz, görebilecekleriniz: yapının cephesinde, Arapça yazılı bir kitabe var. Bu kitabede: yapının: “999 yılında, Musa Ali tarafından inşa edildiği” yazılıdır. Şehirdeki en önemli, Müslüman dönemi yapısıdır.

JUAN DE LOS REVES SAN

İspanya Toledo; Burası: kral Ferdinant ve kraliçe İsabella tarafından, bir zafer anısına, mimar Gues Juan’a yaptırılmıştır.

Aziz John adına adanmıştır. Yapının inşaatına 1476 yılında başlanılmış ve 1504 yılında, görkemli dehlizleriyle birlikte tamamlanmıştır.

1835 yılında, Napolyon işgali sırasında  zarar gören yapı, daha sonra restore edilerek, günümüze ulaşmıştır.

ROMAN SAN KİLİSESİ-MUSEO DE SANTA CRUZ

İspanya Toledo; Burası, günümüzde müze olarak kullanılan bir kilisedir. Büyüleyici yapı: 13’ncü yüzyılda yapılmıştır. Kilisenin çan kuleleri: camilerde olduğu gibi, yanının dışında durmaktadır.

Toledo şehrinin bu en ilginç kilisesinin içinde, Magribi ve Hıristiyan unsurların mimari özellikleri olan at nalı kemerler ve Rönesans üslubu kubbe görülmektedir.

Bütün iç duvarlarda ise, çeşitli ressamlar tarafından yapılan başpiskopos portreleri ve kıyamet günü tasvir edilmiş Romaneks resimler görülmektedir.

Evet, burası, günümüzde müze olarak ziyarete açıktır. Müzede sergilenen eserleri yapan sanatçılar : El Greko, Ribera, Goya. Bunun dışında çeşitli heykeller, el yazmaları, altın ve gümüş objeler de sergileniyor.

İspanya Madrid Yakın çevre gezileri

İspanya Madrid Yakın çevre gezileri

EL ESCORİAL

Bu şehir; Madrid şehir merkezine, yaklaşık 45-50 dakika uzaklıktadır. Yani, karayolu uzaklığı: 49 km. Ancak tren ile gitmeyi düşünürseniz, 1 saatte ulaşabilirsiniz.

Burası eski bir kraliyet yerleşim yeri ama tarihi özellikleriyle öne çıkıyor. Sierra de Guadarrama dağının yamacında kurulmuş. Deniz seviyesinden 1000 metre yükseklikte. 1558 yılında, St. Quentin’de, Fransızlara karşı kazanılan zaferin anısına; 1563-1585 yılları arasında kurulmuş. Tasarımcısı, mimar Juan Bautista.

Buraya giderseniz, neler görebilirsiniz? Öncelikle; aynı zamanda bir manastır olan, saray yapısı var. Manastırın ismi: San Lorenzo.

Bu saray ve manastır yapısı: dörtgen şeklinde, granitten yapılmış, 16 avlusu, 85 merdiveni, 1250 kapısı ve 2500 civarında penceresi var. Sanatsal açıdan çok güzel. Özellikle: Toledolu Juan Batista Monegro tarafından tasarlanan manastırda: Yahudada söz edilen 6 kral (Josaphat, Hezequah, Davit, Süleyman, Josiah, Manasşe) ın heykelleri var.

İspanya Madrid Yakın çevre gezileri

Bu yapılar, aynı zamanda, kraliyet ailesinin anıt mezarları. Koyu bir dindar olan, kral II. Felibe: fırsat bulup inzivaya çekildiğinde, çevresinde, saray adamlarından çok, keşişlerin bulunmasını istermiş. Bu yüzden, El Escorial bölgesi, bir kraliyet mekanı olması yanında, bir manastır olarak da düzenlenmiş.

Yapıda

Bir de, muhteşem kütüphane bulunuyor. Kütüphanede, 50 bin cilt el yazması eser bulunduğu söyleniyor.

Bu rakam: Vatikan’dan sonra, dünya üzerinde en geniş ve değerli ikinci koleksiyon. Papa Gregory, bir zamanlar, buradan el yazması kitap çalanların aforoz edilmesini emretmiş. Böylece, muhteşem bir koleksiyon ortaya çıkmış.

Burayı ziyaret ederseniz: ayrıca, kraliyet dairelerini gezebilirsiniz. Kral Felibe’nin çalışma odası ve yatak odası görülebiliyor. Ayrıca: kraliyet “Panteon” u da ilgi çekiyor.

Burada, İspanya’nın 23 kral ve kraliçesinin mezarları var. Ancak, sadece, oğulları tahta çıkan kraliçeler, buraya gömülmüş. Aynı zamanda, buradan nefret eden ve buraya gömülmeyi istemeyen krallar da olmuş. Bunlar: kral V. Felibe ve VI. Fernando.

LA SANTA CRUZ VALLE DE LOS CAİDOS

Burası: El Escorial kraliyet konutunun hemen yakınında, Sierra Dağı sırtının üst kısımlarında; La Nava denilen bölgededir.

Burada: İspanyol siyasi hayatında önemli bir yeri olan General Franconu mezarı var. Ayrıca: büyük granit bir haç şeklinde anıt görülüyor. Anıtın yüksekliği: 150 metre. Çapraz parçasının uzunluğu ise, 46 metre. Yani, devasa boyutta. Bu haçın yan kenarlarının yapımı sırasında, 4000 kişinin öldüğü ve hemen oracıkta gömüldüğü söyleniyor.

General Franco, iç savaşta ölenlerin anısına, bu haç anıtı yaptırmış. Kendi mezarının bulunduğu mezar taşının çevresinde, çoğunluğu milliyetçi olduğu sanılan 40 bine yakın askerin gömülü bulunduğu söyleniyor. İspanyollar, bu mezara aşırı ilgi göstermiyorlar.

Yani, sık ziyaret edilen bir yer değil. İspanyollarla konuşulduğunda “İşte, Franco da orada gömülü” diyerek, geçiştiriyorlar. Sadece, yaşlı İspanyollar, yani eski Frankocular biraz ilgililer.

SEGOVİA

Şehir, Madrid merkezin 90 km. kuzeybatısındadır. Burada: büyük boyutlu tarihi binalar var. Bu yapılar: bir zamanlar İspanyasının büyüklüğünü kanıtlayan eserler. Yalnız burada belirtmek istediğim bir  şey var. İnanmalısınız ki, burada göreceğiniz Roma eserlerinin hepsi, hiçbir ihtişamı olmayan eserler ama Avrupalıların yoğun ilgisini çekiyor.

Çünkü: İspanyollar, bu eserleri, öyle bir tanıtıyorlar ki, sanırsınız “Avrupa’da başka Roma eseri yok, bunlar muhteşeme Roma eserleri”, ama öte yandan, bizim ülkemizde, öyle Roma eserleri var ki, inanın, bunlar bizdeki eserlerin yanında, gecekondu kalır.

Ama, işte bizde o kadar çok eser var ki, sanırım bu nedenle, gerekli önemi ve tanıtımı sağlayamıyoruz. Bu arada: bu şehre giderseniz, burada mutlaka kuzu tandır yemelisiniz. Çünkü, burası yüzyıllardır av bölgesi olduğundan, kuzu tandır muhteşem yapılıyor ve yanında salata ile servis ediliyor. Giderseniz, mutlaka tadın.

Şehirde görülebilen yapılar hakkındaki bilgiler şöyle:

Roma Su Kemerleri

Bunlar, şehrin tam ortasından geçiyor. Yaklaşık 2000 yıllık bir su kemeri. En büyük özelliği: hiç çimento kullanılmadan, binlerce granit taş blok kullanılarak, muhteşem kemerler bir araya getirilmiş, yani tam bir mühendislik harikası.

Su kemerlerinin uzunluğu; yaklaşık 1 km. civarında, yükseklik ise, 45 metre. Bir dağ kaynağından elde edilen su, surlarla kapalı bu şehre, bu su kemerleriyle ulaştırılmış. Günümüzde, bu su kemerlerinin üzerine, modern bir su borusu hattı döşenerek, su getirilmeye devam ediliyor.

Alcazar

Muhteşem bir kraliyet kale yapısı. Bir dağ sırtına kurulmuş. Buraya çıkarsanız, aşağıda muhteşem bir plato ve iki ırmak görebiliyorsunuz. Buraya, Romalılar döneminde bir gözcü kulesi kurulur. Daha sonra ise, bu kale yapısı oluşturulur.

Söylenenlere göre: bu kalenin görüntüsü, ünlü “Disneyland” için ilham kaynağı olmuş. Kale hakkındaki diğer ayrıntılar şöyle: Kastilya kraliçesi Prenses İsabel, 1474 yılında, burada taç giymiştir. 1570 yılında, kral Felibe, burada evlenmiştir. 1862 yılında ise, yapı, büyük bir yangın geçirir.

Katedral

Şehrin hemen hemen her noktasından görülebiliyor. Yapım yılı: 1525. Büyük İspanyol gotik katedral yapılarının sonuncusu olarak önem kazanıyor. Yapının büyük kulesine, 1614 yılında yıldırım düşer ve kulenin üst kısmı yıkılır. Bu nedenle, günümüzdeki kulenin yüksekliği, ilk yapıldığından daha kısa imiş.

Plaza Mayor

Şehrin ana meydanıdır. Buradaki kafelerde, mutlaka mola vermelisiniz. Meydanda, 17.yüzyıl yapısı Belediye Binası ve birkaç bina daha göze batıyor.

İspanya Madrid Yakın çevre gezileri

ARANJUEZ

Madrid şehir merkezinin güneyinde, yaklaşık 40 dakika uzaklıktadır.

Tajo ırmağının yanında kurulu şehirde, kraliyet sarayı öne çıkıyor. Bu saray yapısı: 16’ncı yüzyılda yapılmış. Ancak, 1741 yılındaki büyük yangında tahrip olunca, yeniden inşa edilmiş. Kral IV. Carlos ve eşi, bu yeni saray yapısını, tamamen kendi zevklerine göre döşemişler.

İspanya Madrid Yakın çevre gezileri

Büyük saray yanında, Casita del Labrador denilen küçük saray yapısında: Çin imparatorunun, kraliçe İsabel için hediye ettiği: 19.yüzyılda: Çin’deki hayatı, gelenekleri, ticareti, tapınakları, flora ve faunayı betimleyen 203 parçalı suluboya resim koleksiyonu var. Ayrıca: porselenler ve zengin saat koleksiyonu bulunuyor.

Evet, Aranjuez şehri

Yalnız saray ile değil, park ve bahçeleriyle de dikkat çekmektedir. Nehir boyunca uzanan ve 18. yüzyılda yapılmış “Prens Bahçesi” görülmeye değerdir.

Bir de “Botanik Bahçesi” var ve burada, bir zamanlar Amerika’dan getirilen ender bitki türleri ve Amerikan ağaçlarının örneklerini görmek mümkün.

Ayrıca: birçok şelale, büyük çeşme ve havuzlu bahçeler var. Tajo nehri kıyısındaki restoranlarda, küçük bir mola vermeyi unutmamalısınız.