Gaziantep İslahiye

islahiye.genel.1
Gaziantep İslahiye


Nurdağı-Hassa arasındadır. Adana-Gaziantep kara yolu üzerinde, Nurdağı’nın bulunduğu yerde: yaklaşık 15 km. güneye dönerek ilerlemek gerekiyor.
İslahiye-Gaziantep arası uzaklık: 90 km. İslahiye-Kahramanmaraş arası uzaklık: 70 km. İslahiye-Osmaniye arası uzaklık: 70 km., İslahiye-Kilis arası uzaklık: 85 km. İslahiye-Hatay arası uzaklık: 107 km.

islahiye.genel.2
Gaziantep İslahiye

GENEL

İslahiye: Hatay-Kahramanmaraş fay hattı üzerindedir ve birinci derece deprem kuşağı üzerinde bulunmaktadır. İlçenin deniz seviyesinden yüksekliği: 518 metredir.

Yaz sıcaklıklarının arttığı dönemlerde: Nur dağları üzerinde bulunan: Huzur, Karagöz ve Koçağız yaylaları: dinlenme yerleridir. Bu yaylalardan, özellikle: Huzur Yaylası, yaklaşık 1800 metre yüksekliktedir. Çoğu zaman, yazın da yağış alır. Bu nedenle: fındık, ıhlamur gibi nemcil ağaçlar görülür. Önemli bir yayla turizmi potansiyeline sahiptir.

İlçe, yayla turizmi yönünden zengin olup, Turizm Bakanlığınca onanmış olan yaylaların başında: Amanosların uzantısı olan: Huzurlu ve Karagöz yaylaları gelmektedir.

Yine: Amanos Dağları üzerinde, eski Gaziantep-Adana karayolu üzerindeki Alman pınarı, Türkbahçe ve Hanağzı köylerinin batısında; Gözlen Geç Yaylası, Çerçili, Kabaklar Köylerinin batısında ve yine Amanos Dağlarındaki: Meydan Yaylası, Koçağız köyünde bulunan tortusuz ve kaliteli fenk suyunun kaynağı ve çevresi var. Özellikle yaz aylarında yaylalar çevre il ve ilçelerden gelenlerce dolup taşmaktadır.

TARİHİ

İslahiye, tarihin eski devirlerinden bu yana birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Çünkü: Suriye-Anadolu geçiş güzergahı üzerinde bulunmaktadır. Yapılan kazılar sonucu: Hititlere ait Sakça gözü ve Zincirlide bulunan eserler; buranın merkezi şehirlerden olduğunu göstermektedir.

Hititler zamanında: heykel ve abide atölyelerinin kalıntıları, günümüzdeki Yesemek Köyü yakınlarında bulunmaktaydı.

Ayrıca: İlçenin muhtelif yerlerinde;60’dan fazla höyük ile bu höyüklerde Hititlere ait eşya kalıntıları bulunmuştur. Roma imparatorluğu döneminde: İslahiye geçidini elinde tutmak için, Romalıların bu bölgede birçok şehir kurdukları görülür. Bizans dönemi şehirlerinden, Cıncıklı harabelerindeki mozaikler, günümüze kadar gelmiştir.

Bu şehir içinde: demir ve maden curuflarının bulunması, çevrede maden sanayinin de gelişmiş olduğunu gösterir.

İslam orduları: Hatay’ı ele geçirince, İslahiye, uzun süre, Bizans ve İslam orduları arasında sınır bölgesi olarak kalır. Güvenliği sağlamak için birçok kale kurulur. 750 yılından itibaren, bölgede Abbasilerin egemenliği görülür. Avasim adıyla bilinen sınır bölgesi oluşturulur.

Yavuz Sultan Selim, Mısır seferine çıktığı zaman, Mısırlılarla ilk teması, İslahiye yakınlarındaki Güvercin Geçidi ve Şahmaran denilen bölgede olmuştur. Mercidabık Savaşından sonra ise, İslahiye, Osmanlı toprakları içine katılır.

Birinci Dünya Savaşı sonunda, İslahiye, Fransızlar tarafından işgal edilir. Ancak; İslahiyelilerin yaptıkları kurtuluş mücadelesi sonucu, ağır yenilgi alan Fransızlar, 13 Kasım 1920 tarihinde, bölgeyi terk etmek zorunda kalırlar.

GEZİLECEK YERLER

yesemek.1
Gaziantep İslahiye Yesemek

YESEMEK

İslahiye ilçesinin güneydoğusundaki yamacın üzerindedir. Açık hava müzesidir. Bu yamaç: Karatepe Sırtı adı ile tanınır. Kurt Dağının güney uzantısını teşkil eder.

Açık hava müzenin İslahiye ilçesine uzaklığı; 23 km. ve Gaziantep’e uzaklığı ise, 113 km. olup, yolu asfalttır.

Evet: arazi; menekşemsi gri renkte, dolarit diye de tanımlanan bazalt taşlardan oluşmaktadır. Bazalt taşlar: gayet sert ve çok ince gözenekli olup, son derece kalitelidir.

Yesemek: ilk defa, 1890 yılında, Zincirli’de kazı yapan, Felix Von Luschan tarafından bulunur. Buradaki sistemli araştırma ve kazı çalışmaları ise; 1958-1961 yılları arasında yapılır ve 200’e yakın heykel taslağı çıkarılır.

Geçtiğimiz yıllarda yapılan kazı çalışmalarında ise; 300 adet yontu ve heykel taslağına ulaşılmış ve bu alan, gerekli düzenlemeler yapılarak, Açık Hava Müzesi haline getirilmiştir.

Yapılan araştırmalarda: atölyenin, bölgenin Hitit hakimiyetine girdiği, İmparator Suppiluma I. zamanında, yani MÖ.1375-1335 yılları arasında işletmeye açıldığı anlaşılmıştır. Bu dönemde atölyede: bölgenin yerli halkı, Hurlar çalıştırılmıştır. Hitit İmparatorluğu yıkılmaya yüz tutunca: bölgede kurulan krallıklardan biri olan Sam’al krallığı, MÖ.9’ncu yüzyılda, Yesemek’in de içinde bulunduğu bu bölgede egemenlik kurmuştur.

yesemek.2
Gaziantep İslahiye Yesemek

 

Böylece: atölye, yeniden faaliyete geçmiştir. Bu devrede yapılan heykellerde: bölgenin siyasi durumu nedeniyle, Asur, Hitit ve Suriye unsurları görülür. Daha sonra, bu bölgeye gelen Aramiler de heykellerde kendi izlerini bırakırlar. Birçok devletin çeşitli izlerini taşıyan bölge, sanatsal açıdan daha önemli bir konuma gelir.

Sam’al krallığı; MÖ.8 nci yüzyılın sonunda, Asurlular tarafından yıkılınca, bölge Asur egemenliğine girer. Bu dönemden sonra: taş ocağı heykel atölyesi işlerliğini kaybeder ve çalışan halk, buraya terk eder. İşte, o zamandan sonra, 1890 yılına kadar, Yesemek susar ve bekler.

Yaklaşık: 100 bin metre kare alanı kaplayan Yesemek Taş Ocağı ve Heykel Atölyesinin: nasıl işletildiği, bu çalışmalarda hangi teknik ve malzemelerin kullanıldığı, yerinde örnekleri ile adım adım görebilirsiniz. Taş bloklar çıkartılmadan önce, bazalt sivrilerinin yüzeyleri: balyoz, çekiç ve taşçı kalemi ile düzeltilir.

Bu aşamadan sonra; taşın kenarı, daha sonra da orta kısımları düzeltilir. Kesilmek istenen blokun; kenarına oyuklar açılır ve bu oyuklara kuru ağaç sıkıştırılır. Kuru ağaçlar ıslatılınca genişler ve oluşan basınçla çatlaklar meydana gelir. (Ben bu yöntemin, Mısırlılar tarafından da kullanıldığını okumuştum. Mısırlılar; taş ocaklarından, çok büyük kireçtaşı bloklarını, bu yöntemler ile çıkarıyorlarmış.)

yesemek.3
Gaziantep İslahiye Yesemek

 

Evet, devam ediyorum. Bu çatlaklar, balyoz kamalarla genişletiliyor ve kaya ana kütleden ayrılıyormuş. Taş ocağında hazırlanmış bu blok: dağın yanındaki heykel atölyesine getiriliyor ve burada şekiller, şablonlar ile bloklar üzerine çiziliyormuş. İlk aşamada: bu şeklin konturları, kabaca belirlenmekte, daha sonra bazı detaylar işlenerek yer yer perdahlanmaktadır.

Üçüncü aşama olarak: detayların daha özenli işlendiği ve daha ince perdahlanarak düzeltildiği görülür. Eserin en son rötuşlarının ise, kullanıldığı mimari yapı içinde yapıldığı anlaşılmaktadır. Bütün evrelere ait yontu taslaklarını, günümüzde Açık Hava Müzesinde yerinde görebileceksiniz.

Yesemek Açık Hava Müzesinde; 300’ün üzerinde yontu taslağı var. Bunlar: sfenksler, aslanlar, dağ tanrıları, savaş arabaları, karışık yaratıklar ve çeşitli mimari parçalardan oluşan zengin bir koleksiyon.

Sonuç olarak: büyük bir organizasyon ile işletildiği anlaşılan Yesemek Taş Ocağı ve Heykel Atölyesi: taşların ocaktan kesilmesi, yontu taslaklarının hazırlanması ve tamamlanmasına kadar ki evrelerin, teker teker ve örnekleriyle görülebileceği; dünyada eşi benzeri olmayan bir heykel okulu niteliğinde.

O dönemde, bu büyüklükte bir sahayı kaplayan atölyeye ve atölyede meslek icra eden heykeltıraş sayısına; günümüzde meydana gelen teknolojik ve sanatsal gelişmeye rağmen, ulaşmak mümkün olmamıştır. Bu da, o dönemde burada yaşayan insan topluluklarının sanata verdiği önemin büyüklüğünü göstermektedir.

1989-1990-1991 yılları arasında toprak altından çıkarılan heykeller ile, 300’ün üzerinde yontu ve heykel taslağına ulaşılmış olur. Sfenksler, kapı aslanları, oturan aslanlar, kanatlı aslanlar, Amanos Dağlarını temsil eden Dağ Tanrısı kabartmaları, savaş sahnesi kabartmaları ve mimari parçalar, kendi doğal ortamlarında sergilenmektedir.

Sergilenen eserlerin: yüzde yüze yakınını, kapı aslanları oluşturmaktadır. Aslan heykelleri: özellikle sur kapılarına, karşılıklı ikişer tane konuluyordu. Kükreyen ve hırlayan bu aslan betimlerinin, kenti koruyucu ve düşmanlarını korkutucu güçleri olduğuna inanılıyordu. Bu heykellerin; kentlerin hakimlerinin güç sembolleri gibi kullanıldığı da düşünülebilir.

Evet: 2’nci sırada: 29 örnekle Dağ Tanrısı (külahlı ve kolları göğüs üzerine kavuşturulmuş, bir adedi üçlü, diğerleri ikili) figürleri var. Dağ tanrıları: Huri-Mitanni kökenli tanrılar olarak, Hitit Tanrılar ailesindendir. Hitit imparatorluk dönemi dağ tanrılarının; Orta Anadolu’daki kimi dağların adlarını taşıdıkları bilinmektedir.

yesemek.4
Gaziantep İslahiye Yesemek

Yesemek’te: dağ tanrılarının çok sayıda, ortostat üzerinde betimlenmesi, bölge Huri-Mitanni ülkesi içinde olduğu için çok doğaldır. Hitit imparatorluk dönemindeki uygulamalara paralel olarak, buradaki tanrıların da, önemli dağların (örneğin: Amanos dağlarının) tanrıları olarak, bu dağların adlarını taşıdıkları düşünülmektedir. Dağ tanrılarından üç yada dört tanesin de, Güneş Kursu bulunmaktadır.

Yesemek’de bulunan diğer ilginç bazı taslarlar şunlar

Ayı-İnsan karışımı bir yaratık: Bu eserde: kollarını göğüs önünde kavuşturmuş, yüzü cepheden betimlenmiş bir figür; sola doğru yürür durumda gösterilmiş. Dizlere dek inen bir eteklik giymiş olan figürün gövdesi, insan olmakla birlikte, yüksek kabartma yapılmış olan ve kısmen kırılmış olan yüzün, ayı ya da aslan başı olma olasılığı büyüktür.

Sfenks heykelleri: Sfenks, genellikle insan başlı, aslan gövdeli olarak betimlenen, karışık bir yaratıktır. Efsanevi bir hayvan olup: kökeni eski Mısır’a dayanır. Mısır’da, Sfenksin, aslan postuna bürünmüş firavunu betimlediği düşünülmektedir. Erkek başlı, aslan gövdeli Sfenks: zihinsel ve fizyolojik gücün simgesel birleşimidir. Bu yüzyıldan sonra da, özellikle dişi sfenksler yapılmaya başlanmıştır.

Sfenks; Anadolu sanatını da etkilemiştir. Hitit sanatında; Gaziantep’teki Zincirli ve Sakçagözü, Çorum’daki Alacahöyük, Boğazköy’de kent kapılarının her iki yanında Sfenks heykelleri var. Sfenks heykelleri de, kentlerin sur kapılarında, kapı koruyucusu aslanlar gibi kullanılmıştır.

Bir Savaş Arabası Sahnesi: Kabartmalı bir kaide ile bir sütun altlığı ve çeşitli mimari parçalardan oluşan zengin bir koleksiyondur. Savaş sahnesi kabartması: iki yassı parça üzerinde, büyük olasılıkla bir savaş sahnesi işlenmiştir. Aslında, üç ayrı levha üzerinde betimlenmiş olan sahnenin son parçası kayıptır.

Bir atın çektiği, iki tekerlekli bir savaş arabası ile atın altında, yere düşmüş ve olasılıkla ölmüş bir düşman askerini betimlemektedir. Atın önünde, üç adet hayvan figürü de işlenmiştir. Arabalı savaş sahnesinin bulunamayan sol üst parçasında, arabanın üst bölümü ile arabayı kullanan savaşçıların betimi bulunuyor olmalıydı.

zincirli.1
Gaziantep İslahiye Zincirli (Samalı)

ZİNCİRLİ (SAMAL)

İlçenin, 10 km. doğusunda, Fevzipaşa Bucağına bağlı, Zincirli köyündedir. Burada: eski ismi Samal olan bir krallık kenti ve kalesi bulunmaktadır.

Sam’al kenti: Hitit imparatorluğunun, MÖ.12’nci yüzyıl başlarında yıkılmasından sonra kurulan Geç Hitit krallarından birinin merkezi konumunda olmuştur. Ancak: MÖ.920 yılında, Aramiler’in egemenliği altına girmiştir. Daha sonra ise, MÖ.743 yılında, Asurlular görülür.

Zincirli’de yapılan kazılarda: Samal kentinin sarayları, önemli yapıların yer aldığı akropolisi ve dış surları ortaya çıkarılmıştır. Kentin: ilk kez, MÖ.1300 yıllarında surlarla çevrildiği anlaşılmıştır. Kent alanının merkezinde bulunan yükselti üzerinde; iki yeni saray daha yapılmış ve kentin çevresinde yer alan çember biçimindeki sur; MÖ. 7’nci yüzyılda ikinci bir duvarla takviye edilmiştir.

Kazı çalışmalarında: birçok heykelin yanı sıra, özellikle, kabartmalarla süslü, çok sayıda stel ve ortostat bulunmuştur. Bu eserler: M.9-7’nci yüzyıllar arasındaki Geç Hitit sanatının en güzel örneklerini oluşturmaktadır. Bu kabartmalarda: saray ve din çevreleri üzerine, zengin bilgiler veren çeşitli sahneler canlandırılmıştır.

Masa başında oturan bir kadın, tahtında oturan kral Barrakab ile bir yazıcı, bir savaş arabasına binmiş savaşçılar, elinde mızrakla bir kalkan tutan Savaş Tanrısı, savaşçıların ve çalgıcıların yer aldığı bir geçit töreni, bir ziyafet sahnesi, bir atlı, bir boğa, düşsel hayvanlar, karma yaratıklar.

tilmen höyük.1
Gaziantep İslahiye Tilmen Höyük

TİLMEN HÖYÜK

İlçenin, 5 km. doğusundadır. Karasu çayı kıyısındadır. İlçeden, Yesemek’e giden yolun, yaklaşık 10 km. den sonra, sola doğru, 1 km. lik asfalt bir yoldan ulaşılıyor.

İslahiye ve çevresinde, sayıları 50’yi geçen höyüklerin en büyüklerindendir. Yüksekliği: 21 metredir.

Höyükte yapılan arkeolojik kazılar sonucunda: üzerinde kalın bir moloz tabakası altında bulunan anıtsal yapılar ortaya çıkarılmıştır. Bunlar arasındaki büyük bir yapı: saraya benzetilmektedir.

Ayrıca: buranın tarihinin, MÖ.4000 yılında başladığı ve MÖ.3 bin yılının son döneminde, büyük bir şehir olduğu ortaya çıkarılmıştır. Yani: Tilmen; Halep krallığının yasal krallarından birinin beyliği idi. Zamanında: Anadolu bölgesinin, Hattuşaş’dan sonraki en görkemli şehirlerinden birisi olmuştur.

Höyüğün kuzeydoğusunda: 8 metre yüksekliğinde, 17 basamaklı ve rampayla çıkılan yuvarlak kuleler var. Şehir: iç ve dış kalelerden oluşmuş. Yani: iki surla, koruma altına alınmış. Kalenin surları: büyük ve düzgün kesme taşlardan yapılmış. İnanılmaz büyüklükte ve tonlarca ağırlıktaki taşlarla yükselen surlar; kentin görkemini gözler önüne sermeye yetiyor.

Surlar: birbirine yaslanan masif bloklardan yapılmış. Kentin; asıl giriş kapısı doğuda ve iki yanı kapı aslanlarıyla korunmuş. Bu kapının dışında, biri kuzeybatıda, öteki güneybatıda bulunan iki ufak giriş daha var.

tilmen höyük.2
Gaziantep İslahiye Tilmen Höyük

 

Yapılan kazılar sonucunda, höyükte çok sayıda: araç, gereç, çanak, çömlek, takılar, mühürler, ziynet ve süs eşyaları çıkarılmış. Saray duvarı onarılmış. Ziyaretçilerin: en kestirme yollardan, sur içindeki anıtsal merdivene ve tepedeki saraya giden yollara ulaşması sağlanmış. Höyüğün doğu yamacındaki surun, iri taşlarla örülen bir bölümünü kapatan ağaçlar budanmış, sur rahat görülebilecek bir hale getirilmiş.

Sarayın içindeki yıkıntı; tümüyle kaldırılmış, yapı, büyük ölçüde eski haline getirilmiş. Ayrıca, muhtemel kral ailesinin özel konutu olarak hizmet veren büyük yapı, Tapınak ve Saray mutfaklarının yıkılan duvarları, orijinal taşları yükseltilerek onarılmış.

CINCIKLI ESERLERİ

Boğaziçi Beldesinde, Roma imparatorluğu döneminden kalan eserler olup, burada çeşitli boylarda: cam, seramik ve renkli taşlarla işlenmiş figürler bulunmaktadır. Ancak; burası halen Kültür Bakanlığınca, SİT alanı olarak belirlenmediği için, arkeolojik kazılar yapılmamıştır.

Nurdağı tanıtımı.

Hassa tanıtımı.

Gaziantep tanıtımı.

Kahramanmaraş tanıtımı.

İslahiye tanıtımı.

 

Gaziantep Nurdağı

Gaziantep Nurdağı


Gaziantep Nurdağı: Yöre halkı tarafından “Kömürler” olarak bilinen, özellikle E-24 karayolu üzerinde bulunan 120 metre yükseklikteki viyadük ile bilinen, ancak herhangi bir turistik ve tarihi özelliği bulunmayan bir ilçemizdir. Almanların, Ortadoğu petrol yataklarına ulaşmak için yaptıkları tren yolu hattının buradan geçmesiyle, bir zamanlar burada kurulan TCDD gar istasyon şefliğinin çevresindeki yerleşim ile gelişmiş, E-24 karayolu yapıldığında ise, hızla gelişmiştir. Çünkü: otoyol üzerindeki özellikle kamyoncuların uğrak yeri olan tesisler yoğundur.
Sonuç olarak: her ne kadar buranın tarihi ve turistik özellikleri olmasa da, Adana-Osmaniye yöresinden, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesine gidenler, bir şekilde, mutlaka buradan geçmek durumundadırlar.

Gaziantep Nurdağı

ULAŞIM

Nurdağı: E-24 karayolu üzerinde bulunan yolların kavşak noktasındadır. TAĞ Otoyolu olarak bilinen “Tarsus-Adana-Gaziantep” otoyolundaki en büyük viyadük olan “Atatürk Viyadüğü” buradan geçmektedir ki, bu viyadük: ülkemizin en büyük, Avrupa’nın ise, 2’nci büyük viyadüğüdür. Viyadük yüksekliği 120 metredir.
Nurdağı, bağlı bulunduğu Gaziantep il merkezine: 67 km. uzaklıktadır. Nurdağı-İslahiye arasındaki uzaklık: 21 km. Nurdağı-Kahramanmaraş arasındaki uzaklık: 48 km. Nurdağı-Bahçe arasındaki uzaklık: 18 km.

TARİHİ

Hitit imparatorluğuna bazı prensler, Geç Hitit döneminde, bölgede bir takım prenslikler kurmuşlardır. Bunlardan birisi de: Kargamış Hitit krallığıdır. Bu krallığın önemli bir merkezi: günümüzde Nurdağı Fevzipaşa tren istasyonu yakınlarındaki “Zincirli” yani “Sam’al” bölgesindedir. Sam’al krallığının: Asurluların egemenliğini kabul ettiği tarih kesin olarak bilinmemektedir, ancak zamanla Asur egemenliğine geçtikleri kesindir.
İlçe merkezine bağlı Karaburçlu köyü civarında, MÖ. 732-725 yılları arasında yaşamış, Sam’al kralı Barrakip’e ait bir mühür bulunmuştur.
Evet: Geç Hitit dönemine ait medeniyet izleri, yörede: özellikle Zincirli ve Sakçagözü Coba höyüklerinde görülebilmektedir. Bu höyüklerden çıkarılan eserler, günümüzde, Gaziantep Müzesinde sergilenmektedir.
Takip eden tarihi süreçte, yörede birçok ulusun egemenlik sürdürdüğü görülür.
Ama günümüzdeki yerleşim yeri: 1929 yılında, burada TCDD Gar Şefliğinin kurulmasıyla, ilk kez oluşturulmuş ve zamanla, çevreden gelen birkaç aile, bu gar şefliğinin çevresine yerleşerek, burayı köy haline getirmişlerdir. 1972 yılında ise, E-24 kara yolu buradan geçince, bölge hızla yapılaşmaya başlamış ve daha sonra nüfus artışı olmuş ve 1976 yılında, bölgede Belediye oluşturulmuştur.
Ayrıntılı tarih anlatımına girerek, siz okurları bunaltmak istemiyorum. Malum, amacımız yörenin tarihi ve turistik yerlerini tanıtmak.

GENEL

Amanos dağları eteklerinde kurulan İlçe, tarihi ipek yolu üzerindedir. Bu nedenle, Osmanlı döneminde, bölge: Cebeli Bereket yani günümüzdeki Osmaniye iline bağlıdır. Bölgedeki ovalık bölgeler, genellikle: tarım alanı olarak kullanılmaktadır. Dağlık bölgeler ise, maki ve kayalıklarla kaplıdır. Dağlık kesimlerin yamaçlarında ise, su kaynakları bulunur. Güneyde bulunan ormanlık alanlar ise, sık ağaçlıklarla kaplıdır.

İlçe merkezinin denizden yüksekliği: 570 metredir.

NE YENİR. NE İÇİLİR

Buralara yolunuz düşerse: Gavurdağı salatası yemenizi öneririm. Ama, bunu sipariş ederken “Nurdağı Salatası” demeniz de gerekebilir.

GEZİLECEK YERLER

HZ. UKKAŞE TÜRBESİ

İlçe sınırları içindeki türbe: Durmuşlar köyündedir.
Uzaktan yemyeşil bir tepe görülür ki, türbe bu tepe üzerindedir.
Aslında: türbenin eski bir kilise kalıntısı ve bir zamanlar, burada 6 keşişin yaşadığı da söylenmektedir.
Türbe yapısının hemen alt kısmında, içinde bol su bulunan kuyular görülmektedir.
Ökkeş isimli türbede cenazesi bulunan şahsın ismi, zamanla Ukkaşe olarak değiştirilmiş ve günümüze bu şekilde ulaşmıştır. Kendisi, Gaziantep yöresinin Müslümanlar tarafından fethedilmesi sırasında şehit düşmüş ve buraya gömülmüştür. Kendisi hakkında anlatılan bir rivayet var. Peygamberimizin mührünü gören “cennetliktir.” Söylenenlere göre: Peygamberimiz, veda hutbesi sonrasında çevresindekilerle vedalaşırken, Ökkeşiye hazretleri, kendisine hitaben “Ya Resullullah, Uhut savaşında, bana kırbacınla vurmuştun. Hakkımı, ancak kısasla ödeşirim” der. Bunun üzerine, Peygamberimiz: elindeki kırbacı, Ökkeşiye hazretlerine verir ve sırtına vurmasını ister. Bu sırada, Ökkeşiye: “Siz bana sırtım çıplak iken vurmuştunuz” der. Peygamberimiz: sırtını açar ve tam bu sırada, Ökkeşiye hazretleri, Peygamberimizin mührünü görür ve öper. Daha sonra ise: “Kısastaki gayem bu idi. Yoksa sizde bir hakkım varsa helal olsun” der.
Evet, burası hakkında anlatılan rivayet bu.
Günümüzde, türbe: özellikle erkek çocuğu olmayan karı-kocalar tarafından ziyaret edilmekte ve kurbanlar kesilmektedir. Hatta, ziyaret sonrası erkek çocuğu doğanlar, çocuğa “Ökkeş” ismini vermektedirler. Böylece: Kahramanmaraş ve Gaziantep yöresinde, binlerce kişiye “Ökkeş” isminin verilmesinin temelinde, bu inanış bulunmaktadır.

HURŞİT AĞA-ZERDA KONAĞI

İlçe merkezine bağlı, Sakça köyündedir.
Konak yapısı, Türk mimarisi özelliklerini taşımaktadır. Taş su basmanı üzerine, kerpiç ve ahşap kamışlar kullanılarak yapılmıştır. Yapım tarihi olarak, 1901 yılı düşünülmektedir.
Televizyon dizilerinden, Zerda dizisi, bu Hurşit Ağa konağından çekilmiştir. Son bir bilgi notu: konağın 2005 yılı başlarında yandığını ve tamamen yok olduğunu öğrendim, son durumu hakkında bilgi sahibi olanların, yorum bırakmalarını rica ediyorum. Öte yandan, Zerda dizisi çekilirken konağa zarar verildiği ve bu yüzden yandığı da bir söylenti.

Gaziantep tanıtımı.

İslahiye tanıtımı.

Bahçe tanıtımı.

Kahramanmaraş tanıtımı.