Rize Çayeli

Rize Çayeli

“Çayelinden öteye, gidelim yali yali, sırtındaki sepetun ben olayım hamali” sanırım bu türküyü çoğunuz hatırlıyorsunuzdur. Bir caddesi olan, küçük bir yerleşim yeri.

ULAŞIM

İlçe, il merkezi olan Rize’nin, 19 km. batısındadır.

TARİH

İlçenin tarihi geçmişi incelendiğinde, bu bölgede ilk yerleşik toplumun, MÖ.700 yıllarında, Miletoslular olduğu görülmektedir. Daha sonra ise: Roma, Bizans, Pontus egemenlikleri ve 1461 yılında, Fatih Sultan Mehmet tarafından bölgede yaratılan Osmanlı egemenliği görülür.

I. Dünya Savaşı sırasında: Rus işgali var. 1918 tarihinde ise, işgal biter. 1944 yılında, Çaybaşı adı ile, bölge, ilçe olur. Daha sonraki süreçte ise, isim Çayeli olarak değişir ve günümüze kadar ulaşır.

GENEL

İlçe, dar kışı şeridi ve hemen arkasında yükselen, denize paralel sıradağlar ile, tipik bir Doğu Karadeniz kıyı ilçesidir.

Ekonomi: temelde çay üretimine dayanıyor. Çay üretimi olmadan önce ise, mısır üretimi yapılıyormuş. Ancak: nüfusun büyük bölümü: elverişli tek alan olan dar kıyı kesimine yerleştiği için, çay ekimi de bu dar kıyı kesiminde yoğunlaşmıştır. Ülkemizin çay ekim alanlarının üçte ikisi Rize ilinde ve bunun da, % 18’lik bölümü, Çayeli ilçesindedir.

Bir zamanlar, dünyanın en kaliteli çayı bu bölgede elde edilirmiş. Ancak, daha çok çay elde etmek için, suni gübreler kullanılmaya başlanınca, çayın kalitesi de düşmüş.

Burada: çayın üzerine sürekli kar ve yağmur yağması nedeniyle, çayları, haşerelere karşı ilaçlamaya gerek kalmıyormuş, bu durum da çayın kalitesini arttıran en büyük etkenlerden biri.

Sonuçta: ilçede sanayi, ağırlıklı olarak çay sanayine dayandırılmış. Bu kapsamda: Çay-Kur’a ait 5 ve özel sektöre ait ise, 12 çay fabrikası var. Eskiden, çay işlenirken, fabrikaların on kilometre çapına kadar olan alanda, çevreye çay kokusu yayılırmış. Artık, o çay kokusu da yok olmuş.

NE YENİR

Çayeli denilince, elbette hemen akla, yine bu yöreye özgü: hamsi ile yapılmış yiyecekler geliyor. Ancak: buranın bir farklılığı var. Çayı ile ünlü Çayeli’nde, çay markalaşamamış. Ama: Çayelili Hüsrev; kuru fasulye ile markalaşmayı başarmış ve ünü yurt dışına kadar yayılmış.

1958 yılında, sokakta işe başlayan Fahri Hüsrev: bugüne kadar, fasulyenin sırrını kimseyle paylaşmamış. Temizliği ile, titizliği ve lezzetiyle herkesin beğenisini kazanmış.

Biraz önce söylediğim gibi, 1958 yılında, Çayeli’nde sokakta, mangal üzerinde köfte-ekmek yaparak başlayan süreç; günümüzde, Ankara ve İstanbul’da açılan şubeler ile pekiştirilmiş.

Fahri Hüsrev’in fasulyesini zaman içerisinde tatmayan kalmaz. Evet, bugün: Çayeli-Pazar yolu üzerinde, Hüsrev’in yeri var.

Bugün oraya gittiğinizde, duvarlarda, Türkiye’nin birçok tanınmış simasıyla orada çekilmiş fotoğrafları göreceksiniz. Hatta: burayı ziyaret eden ünlülerin imza attıkları, bir şeref defteri bile açılmış. Evet, mevzu ne yenir idi.

Çayeli’nde: sahil boyunca yiyeceğiniz hamsi yemeklerinden ayrı, buraya has, Hüsrev lokantasında kuru fasulye yemenizi şiddetle öneriyorum.

NE SATIN ALINIR

Çayeli’nde: çay fabrikalarından, kendiniz veya yakınlarınız için hediyelik çay alabilirsiniz.

GEZİLECEK YERLER

AĞARAN ŞELALESİ

İlçe merkezinden içeriye, yeşillikler arasında gidilen 12 km. lik bir yol ile buraya ulaşmak mümkün. Yol üzerinde: bir çay toplama merkezi de var. Çuval çuval çaylar, kantar başında görebilirsiniz.

Buradaki yayla evlerinin tümünde, yük teleferiği bulunuyor. Eve gidecek eşyaları, bu halat üzerinde gidebilen tahta sandığa yükleyip, el işareti ile yukarıya çekilmesini sağlıyorlar. Evet, biz ağaran şelalesine gelelim.

İsmini: yüksek, dik ve yalçın bir kayadan köpürerek, köpük köpük akmasından almış. Akan, sanki köpükler. Evet, şelale bir göle dökülüyor. Gölde taştan taşa atlayarak, 50 metre gidebiliyorsunuz ve böylece, şelalenin tam altına erişiyorsunuz.

Şelale, gerçek bir tabiat harikasıdır.

ZELEKİ KALESİ

İlçenin 2 km. doğusundadır. Artvin-Rize kara yolundaki tünelin üstündedir. 12.yüzyılda, Bizans döneminde inşa edildiği düşünülüyor. Günümüzde harap durumdadır.

CAFERPAŞA CAMİSİ

İlçe girişinde, Cafer Paşa Mahallesindedir. Denize hakim bir teras üzerindedir. Eski bir mezarlığın yanındadır.

Rize Fatihi Cafer Paşa tarafından, 1467 yılında yaptırılmıştır. Cami: basit planlı ve çatışı kiremit ile örtülüdür. Girişinde, mermer kitabesi bulunmaktadır.

Kitabesinden öğrenildiğine göre: 1845 ve 1908 yıllarında onarılmıştır. Bu arada: kuzey tarafına da, yeni bölümler eklenmiştir. Günümüzde, bu bölümler: Kur’an kursu olarak kullanılıyor.

İbadet mekanı: yanlardan üçer, mihrap yönünde de ikişer pencere ile aydınlatılmıştır. Yanındaki minaresi taş kaide üzerine, yuvarlak yivli gövdeli ve tek şerefelidir.

ORMANCIK CAMİ

Mahmutlu ve Geyik Mahalleleri arasındadır. Bölgenin geleneksel ahşap yığma duvarlı, kırma çatılı camilerinden birisidir. 1826 yılında yapılmıştır.

Caminin Başköy’den buraya taşındığı bilinmektedir. Küçük boyutlu ve ahşap yığma camiler, seranderler gibi, rahatlıkla taşınabilmektedir.

Caminin bir zemin katı  bulunmaktadır. Burası, eskiden medrese-mektep olarak kullanılmıştır. Tek bir hacimden oluşan medrese taş duvarlıdır ve eski bir ocağa sahiptir. Doğu cephesi yenilenmiş ve geniş pencereler açılmıştır.

Esas cami: giriş bölümü ve harim kısmından meydana gelmektedir. Giriş bölümündeki sedirlerde oturulmaktadır. Bu bölümün üzerindeki mahfil ve saçağı dört ahşap sütun taşımaktadır. Bu mahfile iç mahfilden bir kapı ile girilir.

Caminin ahşap oyma olarak oya gibi süslendiğini görebilirsiniz. Ahşap süslemeler, kapı, minber, mihrap ve mahfil üzerinde yoğunlaşmıştır. Kemerli kapının kanadı ve geniş çerçevesi üzerinde, kıvrım dallı uzayıp giden yapraklı bir ağaç ve dalların ucunda laleler yer almaktadır.

Aynı kıvrım dal kompozisyonu tek bir ağaçtan oyulmuş mihrap nişinin kenarındaki bordür üzerinde de yer alır. Nişin kavsarası ve köşelikleri geometrik olarak çizgi bezemelidir. Mihrabın dış çerçevesi üzerinde, geç devirlerde yapılmış, boyalı bir bordür bulunmaktadır.

Minber de, ahşap oyma bakımından bir sanat eseridir. Doğu yüz, eşkenar dörtgenlere bölünmüş ve iç kısımları geometrik rozetlerle doldurulmuştur. Minberin ahşap parmaklıklı korkuluğu altında yine kıvrım dal motifli bir bordür bulunmaktadır.

Minberin ortasında bir kitabe bulunuyor. Mahfil köşkü ve diğer korkulukları bütünüyle çekme parmaklık ve ajur tekniğiyle işlenmiştir. İç yüzey geniş bir bordür halinde geometrik ve bitkisel bezemelerle süslenmiştir. Bu bordür mahfil hizasında mihrabın üzerinden geçerek camiyi çepeçevre dolaşır. Köşkün ön yüzü, tıpkı bir kilim gibi eşkenar dörtgenlerle doldurulmuştur.

Caminin şimdiki yerine, taşınarak geldiği bilinmektedir. Ancak, kesin yapılış tarihini ortaya koyan bir kitabe yoktur. Mahfil köşkünden aşağı sarkan lambrikenlerin sağdaki üzerinde 1242 tarihi okunmaktadır.

Belki de cami bu tarihte yani 1826 yılında, şimdiki yerine taşınmıştır. Süsleme özelliklerini, bölgedeki diğer camilerle karşılaştırırsam, camiyi biraz daha erken bir tarihe, yani 18’nci yüzyılın sonlarına tarihlemek mümkündür.

KAPTANPAŞA YEŞİLTEPE KÖYÜ KÖPRÜSÜ

Burası iki ayağı da kayaya oturtulmuş, tek gözlü, taş köprüdür. Yapılış tarihi bilinmemektedir. Muhtemelen, 18 veya 19’ncu yüzyıla tarihlenmektedir. Bu köprü ile ilgili bir efsane anlatılmaktadır.

Belki ilginizi çeker. “Köprüyü yaptıran şahsı çekemeyenler, şöyle bir söylenti yayarlar. Köprüden taş alıp dereye atan çocuksuz kadın hamile kalır. Bunu duyan çocuksuz kadınlar, köprünün korkuluğundan kopardıkları taşları dereye atarlar. Bu yüzden zamanla köprünün korkuluğundan eser kalmaz. Böyle olunca da köprünün üstünden kimse geçmez”

Gerçekten de, bugün kullanılmayan köprünün korkuluğu yoktur.

KAPTANPAŞA BUZLUPINAR KÖYÜ KÖPRÜSÜ

Doğu Karadeniz yöresinde örnekleri görülen, ahşap köprülerdendir. Her iki ayak tarafından birbirinin üzerine bindirilerek uzatılan konsollar üzerine tabliye ağaçları yerleştirilmiştir. Köprü gövdesinin yağmurdan etkilenmemesi için de üzerine, yine ahşap semer bir çatı yapılmıştır.

Tarihlendirme için, 19’ncu yüzyıl düşünülmektedir. Benzeri teknikle yapılmış bir köprü: Trabzon-Of ilçesinde, Bölümlü köprüsüdür. Benzer ahşap köprülere Yugoslavya’da da rastlanmaktadır.

KUSPA TURİZM MERKEZİ

İlçe merkezinden, yaklaşık 7 km. uzaklıktadır. Kupsa: deniz manzaralı, oldukça geniş ve düz bir alana sahiptir.

Burası turizm merkezi olarak ilan edildikten sonra, burada  sürekli yeni yatırımlar gündeme gelerek, yapılaşma çalışmaları sürdürülüyor.

MUSA DAĞI VE MELİPOS TEPELERİ

Buralar, ilçe merkezine 6 km. uzaklıktadır. Mesire yeri olarak kullanılmaktadır.

POKUT, SAL, HAZİNDAĞ YAYLALARI

İlçenin güneyinde: Fırtına ve Hala derelerinin oluşturduğu vadiler arasında, bu yaylalar bulunmaktadır. Yaylaların bulunduğu bu mevkiinin yüksekliği: 1750-2000 metrelere kadar ulaşmaktadır.

Bu yaylalar: doğa yürüyüşü yapmak isteyenler için ideal ortam sergilemektedir. Bunun yanında, yaylalarda: zengin biyolojik çeşitlilikler ve emsalsiz bir sivil mimari yapılar bulunmaktadır. Bu üç sıra yaylanın en yakını, ilke merkezine, 15 km. uzaklıkta bulunan, saklı güzellikleriyle, Pokut yaylasıdır.

Rize Ardeşen

Rize Ardeşen

Ardeşen, il merkezi Rize’ye, 48 km. uzaklıktadır. İlçe merkezinden: Rize-Hopa kara yolu geçmektedir. Sarp sınır kapısının açılması nedeniyle: mevcut devlet kara yolu yetersiz.

TARİHİ

Bölgedeki diğer yerleşim yerleri gibi: Ardeşen’de: uzun süre: Roma ve Bizans imparatorluklarının egemenlikleri altında kalmış, daha sonra Trabzon Pontus İmparatorluğu ve 1461 yılında ise, yöredeki diğer yerleşimleri ele geçiren Fatih Sultan Mehmet tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır.

1916 yılında bölgede Rus işgali görülüyor. 1918 yılında ise, işgal biter. 10 Mart tarihi, Kurtuluş Günü olarak kutlanıyor.

Pazar ilçesinin bucak merkezi olan Ardeşen, 1953 yılında, ilçe olmuştur.

İsim öyküsü hakkında anlatılanlar şöyledir: “Yavuz Sultan Selim, Trabzon Sancak Bey’i iken: Osmanlı tahtına sahip çıkmak ister ve Kepa Sancak Beyinin oğlundan yardım ister. Yardım almak üzere, sahil boyunca, bölgeden geçerken, Fırtına Deresinde, ağaç parçaları görür.

Bölge: tamamen boş, bataklık ve çalılıktır. Çevresindekiler: kendisine, bölgede kimsenin yaşamadığını söylerler. Bunun üzerine, Yavuz Sultan Selim: “Bu belde tenha değil, bakın dere yonga taşıyor. Bu yörenin ardı şendir.” Yani: yüksek kesimlerde, yerleşim birimlerinin bulunduğunu ifade eder.

Ardışen kelimesi, günümüze, Ardaşen olarak gelir.

Rize Ardeşen

GENEL

Kıyı uzunluğu: 10 km. dir. Sahilden, 50 km. kadar iç kısımlara uzanır. Bölgede: Doğu Karadeniz Dağlarının uzantıları ve tepeleri var. İklim açısından ise: Türkiye’nin en yağışlı, en nemli ve en az güneş gören ilçelerinden biri olarak öne çıkıyor. Özellikle: kıyı kısımları ılık ve bol yağışlıdır. İç kısımlara gittikçe, iklim sertleşir.

İlçenin büyük bölümü: diğer bitkisel üretime imkan vermediği için, tamamına yakını, çaylıklardan oluşmaktadır. Bunun dışında: ikincil tarımsal faaliyetlerden biri de: arıcılık. Yörede: yılda, yaklaşık: 165 ton bal ve 1500 kg. bal mumu üretilmektedir.

Çay tarımının sağladığı refah artışı ve kültürel değişim yaşansa da; özellikle kırsal kesimlerde, geleneksel ve kültürel unsurlar yaşama imkanı bulmuşlardır. Bu unsurlardan: yerel diller, özellikle yaşlı nüfus arasında kullanılmakta, geleneksel kıyafetler de kırsal alanlarda yaygın olarak gözlenebilmektedir.

İlçede: Çaykura ait 2 ve özel sektöre ait 13 adet çay fabrikası var. Bu fabrikalarda: mevsimlik işçiler çalışmakta, bazı atölye ve fabrikaların paketleme bölümlerinde de yıl boyu işçi çalıştırılmaktadır.

Burada da, yakın yöreler gibi: atmaca tutkusu var. Yöre insanları: mevsimi geldiğinde, doğadan atmaca yakalıyorlar ve sezon boyunca, bu atmacaları eğiterek bıldırcın avlıyorlar ve sezon sonunda yakaladıkları atmacayı yine doğaya bırakıyorlar.

Turizm: Ardeşen, coğrafi yapısının da etkisiyle, uygarlıklara yoğun olarak sahne olmadığından: arkeolojik bakımdan zengin değil. Özellikle: Fırtına Deresi havzası: 1998 yılında, Sit alanı olarak ilan edilmiştir. Bu alanın: bir kısmı arkeolojik, bir kısmı doğal.

Ardeşen ilçesi bölgesinde, dikkatinizi çekecek diğer bir özellik: yaklaşık 50 civarında olan su değirmenleridir. Bunlar dışında: Ardeşen yöresinde, turizm açısından, gezip-görmenizi önerebilecek bir yer yok.

ASİLSAN A.Ş.

1991 yılında, burada uzun yıllar yapılagelen gayri resmi silah üretimini, yasal çerçeveye sokmak üzere kurulmuştur. Kuruluşa:  İl Özel İdaresi ve TESK ortaktır. Fabrikasın yıllık kapasitesi: 1200 adet olup, tamamen bilgisayar programlı, 80 adet çeşitli cins ve özellikte, hassas, talaşlı imalat tezgahı parkı var. İlk üretim: 1993 yılında yapılmış. 2003 yılında üretimine başlanan: Fırtına silahlarından, 200 adet, MKE teslim edilmiş. Bu fabrikanın en büyük üretimi: Atmaca markalı silahlar ve bunların satışları, MKE kurumunda yapılıyor.

NE YENİR

Tüm Karadeniz kıyısı boyunca, yerleşim yerlerinde olduğu gibi, burada da, hamsi kullanılan yemek çeşitleri oldukça yoğun. Hamsi tava, hamsili içli tava, hamsi köftesi, hamsili pilav, hamsili ekmek, hamsi kuşu, balık pilakisi.

Tüm bunlar içinden, ilginizi çekenleri tadabilirsiniz. Hamsi sevmeseniz, mevsimine göre palamut balığı da, burada yemeği yapılan özel bir tat.

NE SATIN ALINIR

Ardeşen’deki çay fabrikalarından: gerek kendiniz ve gerekse yakınlarınız için çay satın alabilirsiniz.

Rize Ardeşen

GEZİLECEK YERLER

IŞIKLI CAMİSİ

İlçe merkezinde, sahil yolu üzerinde bulunan cami, 1887 yılında yapılmıştır. Yapı: muntazam taş duvarlı; 10.60 x 12.25 metre ölçülerinde, dikdörtgen planlıdır. Üzeri: kırma çatı ile örtülmüştür. Mihrap taştan olup, önünde küçük bir kubbe bulunuyor. Taş mihrap: sade silmelerle çevrilmiştir. Üzerinde, ayetler yazılıdır.

Ahşap minber, tavan ve mahfil barok üslupla süslenmiş. Minare: kuzeybatı köşededir ve yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir. Süslemeler bakımından: ahşap minber, tavan ve mahfil önemlidir.

Minberin süslemesi Tunca Camisi minberine benzer. Büyük bir daire içerisinden çıkan C kıvrımları ile barok karakterli diğer motifler, bütün yüzeyi kaplamıştır. Benzer motifler, mahfil korkuluklarında da bulunur. Tavan kenarındaki bordürler üzerinde eşkenar dörtgenler ve şevronlar yer alır.

Kubbe eteğinde stilize kıvrım  dal, ay yıldız ve yıldız motifleri yer alır. Kubbe içindeki panolarda kalem işi bitkisel kompozisyonlar mevcuttur.

Son zamanlarda, kuzey cephesine bir son cemaat mahalli ilave edilmiştir.

SESLİKAYA KÖYÜ CAMİ

Köy merkezindedir. 1801 yılında yapılmıştır. Karadeniz yöresinin, en güzel ağaç işçiliği olan camileri arasındadır. Caminin batı cephesinin güneyinde, pencere üzerindeki kitabesine göre: “ Ali usta ile Mustafa ve Osman ustalar tarafından yapılmıştır. Sene: 1801” yazılıdır. Büyük olasılıkla, burada daha önce bulunan cami yıkılarak, yerine bu cami yapılmıştır.

Mihrap taşları oldukça sadedir. Ağaç minberin yan yüzeyleri ile korkulukları: barok üslupta bezemelerle süslenmiştir. Buna benzer bezeme ahşap mahfilde, sütun başlıkları, korkuluklarda görülmektedir. İbadet mekanı, içten örten kubbenin içerisinde, kalem işleri ile bezenmiştir.

Yapı malzemesi olarak: muntazam yontu taş ve ahşap kullanılmıştır. Dikdörtgen planlı olan caminin yakın yıllarda önüne yeni bir kısım ilave edilmiştir. Kuzeydoğudaki minare de bu sırada yapılmıştır. Harime, kuzey cephedeki kapıdan girilir. Girişin üzerinde mahfil bulunur. Harimin aydınlatılması her cephede altta büyük, üsttü küçük düz lentolu ikişer pencere ile sağlanmıştır.

Caminin taş mihrabı sadedir. Esas önemli olan ahşap süslemeli minber, mahfil ve tavandır. Minberin yan yüzleri ve korkulukları barok karakterli kıvrım  dallar, S kıvrımları ile doldurulmuştur. Aynalıkta kıvrım dallar arasında stilize laleler bulunur. Aynı bitkisel karakterli süslemeleri ahşap mahfili  taşıyan sütun başlarında ve mahfil korkulukları üzerindeki yatay bordürlerde görülür.

Tavan mahfilini taşıyan ayakların, tavana kadar uzatılması ile kare bir şekilde sınırlandırılmıştır. Geniş bir ahşap oymalı eteğe sahiptir. Tavan üzerinde, iki kare şeklin kaydırılarak iç içe yerleştirilmesi ile değişik bir kompozisyon elde edilmiştir. İçteki karenin içerisinde çatı boşluğuna yerleştirilmiş ahşap kubbe bulunmaktadır.

Tavanın eteği, karelerin kenar bordürleri, köşe bentler ve kubbenin iç yüzü, ahşap oyma ve kalem işi süslemelere sahiptir. Motifler yine bitkisel karakterlidir. Kubbenin içinde etek bordürünün üzerinde yan yana dizilmiş stilize hayat ağaçları ve orta kısımda kartuşlar içerisinde “Allah, Muhammed ve dört Halifenin isimleri” yazılıdır.

Ahşap süslemeli giriş kapısının solundaki bir başka kitabede şöyle denilmektedir. “Bu cami, İhya Yaşin Bade Ali Usta ve Refiki Kurtoğlu Osman Usta”. Bu kitabedeki İhya kelimesi, caminin daha önce var olduğunu düşündürmektedir. Muhtemelen, burada var olan küçük boyutlu bir cami yıkılarak, bu ustalar tarafından bugünkü cami inşa edilmiştir.

EKŞİOĞLU CAMİSİ

İlçe merkezinde, Çifte Kavak Mahallesindedir. Onarılıp, yeni ilaveler yapılarak günümüze kadar gelmiştir. İlk cami: Ekşioğlu Hacı Mustafa Efendi tarafından inşa edilmiştir. Bu yapı: 1869 yılında yenilenmiştir. Yenilenen caminin kuzeyine, yakın yıllarda bir kısım ilave edilmiş, kuzeybatıya da minare yapılmıştır.

Caminin eski bölümü: 8.80 x 9.20 m. boyutlarında, dikdörtgen planlıdır. Taş duvarlı ve kırma çatılıdır. Harimin girişi üzerinde, mahfil kısmı bulunmaktadır. Cami, her cephesinde altlı üstlü ikişer pencere ile aydınlatılmıştır. Mihrap ve minberin sade olduğu cami, giriş kapısı kanatlarında bitkisel motifli süslemelere yer verilmiştir.

Caminin minberi üzerinde, onarım kitabesi bulunmaktadır.

KİLİSE

İlçe merkezinde, 1 km. doğuda, Kavaklı mahallesinde bulunmakta olup, yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Deniz seviyesinden 20 metre yüksekte, ağaçlar ve sarmaşıklar arasında, muhtemelen Trabzon İmparatorluğu zamanından kalmadır. Yapılış tarihi hakkında, yine de kesin bir şey söylenememektedir.

Yapı: düzgün taşlardan yapılmıştır. Uzun süredir terk edildiğinden, duvarlarının bir bölümü yıkılmıştır. Üzerini: ahşap bir çatı örter. Üç apsisli olup, orta apsis beşgen planlıdır ve dışarıya çıkıntılıdır. Beşgen merkezli apsisli kiliseler: Trabzon Pontus İmparatorluğunun genel özelliklerini taşımaktadır.

1 metre kalınlığındaki duvarlara ait, bol miktarda iz bulunmaktadır. Ancak, biraz önce de söylediğim gibi, öylesine harap olmuştur ki, kapı ve pencerelerin yeri dahi, net olarak belirlenememektedir.

Rize Çamlıhemşin hakkındaki gezi yazım için  Çamlıhemşin

Rize Pazar

Rize Pazar

İlçe, il merkezi Rize’ye 38 km. uzaklıktadır. Rize-Hopa devlet karayolu üzerinde kurulmuştur. Çayeli-Pazar arasında, iki adet tünel bulunmaktadır. Devlet karayolunun Çayeli yönünde ve Melyat mevkiinde: sık sık heyelan olmaktadır. Bu durum: ulaşımı, trafik güvenliğini tehdit etmektedir.

Rize Pazar

TARİHİ

İlçe, MÖ. 64 yılında, Roma Konsulü Pompeius tarafından “Athena” ismi ile kurulmuş. Athena kelimesi, Latincede: akıl, güzellik ve hikmet anlamında kullanılmaktadır. Neden Athena ismi? Yunanlı tarihçi ve filozof Fılavinus Arrianus (95-175): Pazar ilçesinden şu şekilde söz eder: “Gerçekten Karadeniz’de, bu isme sahip olan bir yer var.

Yunan Tanrıçası Athena’nın tapınağının bulunduğu bu yöre, tapınağın adından dolayı, Athena adını almıştır. Bir de terk edilmiş kale var. Liman, fazla gemi barındırmaz ama onları rüzgardan korur.”

Yerleşim: uzun süre, Roma’ya bağlı olarak kalmıştır. Burası: dağları geçit vermeyen bir özelliğe sahip olduğundan, zamanın istilacılarından kaçan: Grekler, Gürcüler, Mergeller ve Ermeniler için bir sığınak olmuştur.

1054 yılında, Müslümanlık bölgede kabul edilir. 1864 yılında ise, ilçe durumuna getirilmiştir. 1916 yılında Rus işgali görülür. 1918 yılında ise, Rus işgali biter.

1928 yılında, Athena adı “Pazar” olarak değiştirilir. Bu kelime: Pazar yeri anlamında kullanılmıştır.

Rize Pazar

GENEL

Pazar, bölgenin en eski yerleşim yeridir. Kültürel özellikleri itibarı ile, geleneksel Türk örf ve adetlerini taşımaktadır. İlçe dışında yaşayanların, büyük kısmının yörede, geleneksel konutu bulunmaktadır. Geleneksel konutlar: yörenin doğa ve iklim yapısına uygun olarak şekillendirilmiştir. Serender tipik bir yerleşim yeri örneğidir.

İlçenin arazisi engebelidir. Derin vadilerle yarılmıştır. Yılın her mevsiminde: düzenli yağış alır. Yazları serin geçer, kış aylarında yoğun yağışın olması, nem oranını yükseltir.

İlçenin ekonomik durumu ele alındığında, en önemli geçim kaynağının geçmişte mısır ve hayvancılık iken, günümüzde çay tarımı olduğu görülür. Kivi meyvesi üretimi de gittikçe yaygınlaşmaktadır.

Çay ile ilgili olarak: Çaykur Genel Müdürlüğüne ait 3 ve özel sektöre ait 4 çay fabrikası bulunmaktadır. İlçede, çay dışında: deri ve kereste sanayi var. Buna bağlı olarak, mobilyacılık ta gelişmiş durumda. El beceresi ve zevkin kaynaşması ile ortaya çıkan birbirinden güzel mobilyalar,  dayanıklılıkları ile tanınıyor.

Burada, dünyaca ünlü puro tütünü yetiştiriliyor. Normal  tütünden farklı olan ve yaprakları 1 metreye kadar büyüyen puro tütünü: bu ilçede yetişiyor. Bu tütün, buraya has “Pazar Purolarının yapımında da kullanılıyor. Ancak, son yıllardaki “mavi küf” hastalığı nedeniyle, puro tütünü üretimi yok olmuştur.

Rize Pazar

KADINLAR PAZARI

İlçenin doğusunda akan, Atina deresine paralel kurulan meyve-sebze pazarının girişinde bulunuyor. Kadınlar: her Pazartesi-Perşembe günlerinde: kendi elleriyle hazırladıkları: tereyağı, peynir, minci gibi hayvansal gıdaların yanında, bahçelerinde yetiştirdikleri meyve, sebze, tohum, fide gibi ürünleri satışa sunuyorlar.

Bol yağış alan bölgede, her an yağmurla karşılaşma ihtimaline karşılık, Belediye önlem olarak, onlara üstü kapalı bir yer sağlamış. Gün içinde alışverişe gelenleri güler yüzle karşılayan kadınlar, akşam tekrar köylerine dönüyorlar.

Zaten: Sessizdere, Papatya, Elmalık, Kocaköprü, Yemişli, Kesikköprü köylerinden gelen kadınlar: ellerindeki ürünleri satmanın yanında, memleketlerinden uzakta yaşayan gurbetçiler için, bu Pazar yeri, aynı zamanda bir buluşma noktası işlevi de görüyor.

Evet, Pazar ilçesinde, kadınlar, yörede eski ve yaygın bir gelenek olan “Kadınlar Pazarı” geleneğini günümüzde de sürdürüyorlar. Pazarda: tere yağından, mısır ununa, kabaktan kara yemişe, turşudan pekmeze kadar tanıdık tatları bulabilirsiniz. Satılan ürünler her ne kadar mevsime göre değişiklik gösterse  de, özellikle tereyağı ve peynir her mevsim bulunabiliyor.

Sizlerde, Pazar ilçesinde bulunduğunuz sürede, mutlaka kadınlar pazarını ziyaret edin. Hiçbir katkı maddesi kullanılmadan, tamamen doğal yollarla üretilen tatlar görebilirsiniz.

NE YENİR

Yörede: hamsi ve lahananın özel bir yeri var. Çünkü, bütün yemek çeşitleri, bunlar çevresinde yoğunlaşıyor. Burada: mutlaka hamsi ve lahana ile yapılmış yiyecek maddelerinden tadabilirsiniz. Örnek mi?

Ayran doğraması, çılbır, çırıhta, çirmulis, hamsili pilav, hamsili ekmek, hamsi kuşu, hamsi tavalisi, herse, hoşme, kabak filisi, lahana çorbası, mıhlama, pekmezli kabak, lahana sarması.

NE SATIN ALINIR

Bölgede: sepet ve sandalye örücülüğü, günümüzde de sürdürülmektedir. Sepetlerde: el sepeti ve kaşıklık (Gamal) gibi türleri bulunuyor. Meyve sepeti ince, uzun ve koni biçiminde. Gamal ise: daha çok Trabzon’da yaygın olarak kullanılmasına karşın, ilçe insanı tarafından, genellikle kola takılarak taşınıyor. Bunları görüp satın alabilirsiniz.

GEZİLECEK YERLER

Rize Pazar Kız Kalesi

KIZ KALESİ

İlçe merkezinin batısında, küçük bir yarımada üzerindedir. Kayalık bir zemin üzerinde kurulmuş. Böylece, kara ile bağlantısı kesilmiş. Yazlık olarak düşünülmüştür.

Kalenin duvarları: 7 x 7 metre ölçülerinde. Bu duvarlarda, muhteşem bir taş işçiliği görülüyor. Giriş kapısı: batıda. Güney surları yıkık. Sağlam kalan bir duvarda: mazgal pencereleri ve yuvarlak kemerli, üst kat pencereleri var.

Kız kalesinin kesin olarak kim tarafından yapıldığı bilinmiyor. 13. ve 14. yüzyıllarda, yapıldığı sanılıyor. Rodos şövalyelerinden birinin, bir prenses için yazlık olarak buraya yaptırdığı rivayet edilmektedir.

Limanın da gözetleme kulesi olduğu düşünülüyor. Osmanlı döneminde, kale onarılarak kullanılmıştır.

CİHAR KALE

Eski ipek yolu üzerinde, Zil kalenin bir  sonraki ayağıdır. Sahilden 7 km. içeridedir. Yücehisar köyü sınırları içindedir. Hemşin deresinin doğusundadır.

Yapılış tarihi ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmese de, büyük ihtimalle, 13-14.yüzyıllar arasında, Trabzon Pontus İmparatorluğu döneminde yapıldığı düşünülmektedir.

Ana plan olarak yuvarlaktır. Surların taş işçiliği, pek muntazam değildir. Kapısı: kuzey doğudadır. İki kule ile desteklenmiştir. Ortada: yine daire planlı bir kale bulunmaktadır.

Günümüzde, yoğun orman, çalılarla kaplı kaleyi dahi iyi tanımlamak için küçük bir temizlik ve kazı yapmak gerekir. Cihar kale, belki de Pazar, Zil ve Varoş kaleler ile çağdaştır. Sahilden iç bölgeye kadar Hemşin vadisinin kontrol noktalarından birisi olarak kullanılmıştır.

YÜCEHİSAR CAMİSİ

Yücehisar isimli köyün merkezindedir. Bir medrese ile birlikte, 1799 yılında, Ayşe Hanım tarafından yaptırılmıştır. Yapı: kagirdir.

Camiye kuzey taraftaki medreseden iki kapı ile girilir. Harim doğu-batı yönünde uzanır. Giriş bölümü üzerinde mahfil kısmı bulunur. Mihrap, beş silme ile çevrilmiştir. Alınlık kısmı üzerinde mihrap ayeti yazılıdır. Niş içerisinde ise, yağlı boya ile yapılmış, yarı açık bir perde tasvir edilmiştir.

Caminin kuzeybatısındaki ana giriş kapısının kanatları üzerinde geometrik sekizgen geçmelerden oluşan bir süsleme vardır. Minber aynalığı üzerindeki barok karakterli, merkezde büyük bir daireye bağlanan S ve C kıvrımlarına yer verilmiştir.

Mahfil korkuluklarının iç yüzünde geometrik ve bitkisel süslemeli bir bordür dolaşmaktadır. Caminin ahşap süslemeleri Hemşin-Bilenköy camisi ile yakın bir benzerlik göstermektedir. Medresenin zemin katında taş ocaklar bulunmaktadır. Seki ve sıralar bozulmuştur. Üst katta bulunan iki odanın batı tarafında, inşa kitabesi bulunmaktadır.

KALECİK (SİVRİ KALE) KALESİ

İlçenin, 5 km. batısında, Kalecik deresinin denize ulaştığı yerdedir. Oldukça yüksek bir burun üzerinde kurulmuş. Ancak ne zaman ve kim tarafından yaptırıldığı bilinmiyor. Ama, büyük olasılıkla, 13-14.yüzyıllar arasında, Trabzon Pontus İmparatorluğu zamanında yapıldığı tahmin ediliyor.

Kale: kesme taş ve moloz taş kullanılarak yapılmış. Bu yüzden, planı tam olarak çözülememiş. Ama, ortasında yüksek bir kule var ki, bu kule gözetleme amacıyla kullanılmış.

Trabzon-Rize sahil kara yolunun yapımında, bu kalenin de bir kısmı yıkılmış.