Kütahya

Kütahya

Ateşte açan çiçekler kenti. Porselenle yaratılan mucizelerin ve güzelliklerin, en güzel ifadesi. Öğrenci ve asker şehri.

Ben Kütahya’ya, üç-dört kez gittim, bir keresinde iki gece kaldım. Yani: pek fazla büyük olmayan bir Anadolu şehri. Son olarak, 2 Temmuz 2019 tarihinde, bir gün Kütahya’da idim ve özellikle, kale bölgesini gezdim ve gezi ile ilgili en son izlenimlerimi, yazıda sizlerle paylaşıyorum.

Kütahya şirin bir şehir. Tek bir caddesi var ve bu cadde, yaklaşık 5-6 km. kadar uzanıyor, yani şehri bir baştan öbür başa geçiyor ve şehir yerleşimi bu caddenin çevresinde kurulmuş. Caddenin şehir merkezine yakın bölümlerindeki yerleşim pahalı ve değerli.

Caddenin hemen başında ise, şehrin simgesi “Vazo” var. Vazonun bulunduğu bölüm, sürekli hareketli, şehrin merkezi yerinde çarşı var. Ama, bence Kütahya denilince, kaleyi unutmamak gerek, şehri ziyaret edenlere, kaleyi mutlaka ziyaret etmelerini öneririm.

Kütahya

ULAŞIM

Evet, en ilginç olan şu: Eskişehir’e 1 saatlik mesafede ve bir şehirden, diğer şehre dolmuşla gidilen tek yerdir. Şehir, İstanbul’a 360 ve İzmir’e 330 km. uzaklıktadır. Her iki şehre de, otobüsler 5 saate yakın bir sürede gitmektedirler.

Ankara ulaşımı ise, özellikle son yıllardaki yapılanma ile, muhteşem bir rahatlığa dönüşmüştür. Raybüs ile Eskişehir ve oradan da, hızlı tren ile Ankara’ya ulaşımın toplam süresi: 2 saat 50 dakikadır.

Eskişehir-Kütahya kara yolu bir süre Porsuk barajının güzel görüntüsü eşliğinde sürüyor.

 

TARİH

Bu bölgede yaşamış olduğu bilinen en eski halk: Hititlerdir. Ama, bugünde işletilen zengin maden yatakları nedeniyle, tarihin her döneminde bölge, büyük ilgi görmüştür. Şehir, ilk olarak: bugünkü Kütahya kalesi ve çevresinde kurulmuştur. Antik dönemlerdeki yerleşim alanı ise bilinmemektedir.

Evet, Hititlerden sonra bölgede, Frig egemenliği görülür. MÖ.8.yüzyılda, devlet olarak örgütlenen Frigler, barışçı bir toplum olarak genişlemişler, tarım ve hayvancılıkla uğraşmışlar, kaya mezarları, maden işçiliği ve dokumacılıkta ileri giderek, müzik aletleri üretmişlerdir. Antik kaynaklar: ünlü masalcı “Ezop”un doğum yerini, Kütahya olarak gösterirler.

Daha sonra: Romalılar bölgeye gelirler. MS.395 yılında, Roma imparatorluğunun ikiye ayrılmasıyla, Kütahya, Bizanslılarda kalır. Bu dönemde, şehir: hızla gelişir, çevresine yapılan kalelerle korunaklı bir kent haline gelir. Zeus tapınağı, kiliseye çevrilir ve bunun yanında, birçok kilise inşa edilir.

Anadolu Selçuklu Devletini kuran, Kutalmışoğlu Süleymah Şah: 1075 yılında, İznik şehrini aldıktan sonra, Kütahya ve yöresine akınlar düzenler ve 1078 yılında, Kütahya şehrini ele geçirir. Böylece, yörede, Selçuklu egemenliği başlar.

Kütahya şehrinde, Hıdırlık mescidi, Yoncalı halamı ve camisi, Balıklı camii ve medresesi, Selçuklu dönemi eserlerindendir.

1260 yılında, Germiyanoğulları, Kütahya yöresine yerleşirler. Yıldırım Beyazıt, 1389 yılına kadar, Kütahya şehrinde valilik yapmıştır. 1429 yılında, Germiyanoğlu Beyliği, Osmanlılara kalır. Bu dönemde: şehir, Osmanlı mimarisinin güzel örnekleriyle donatılmış, çeşme, köprü, cami, medrese, han ve hamamlarla imar edilmiştir.

Selçuklulardan bu yana devam eden çini sanatı, bu dönemde, en parlak devrini yaşamıştır. Dünya tarihinin devlet gözetiminde yapılan ilk toplu iş sözleşmesi, Fincancılar Esnafı Antlaşması adıyla, 13 Temmuz 1766 tarihinde, Kütahya’da imzalanmıştır.

Evet, 1867 yılında, bir sancak merkezi iken, Kütahya, 8 Ekim 1923 tarihinde vilayet olmuştur.

İSİM

Kütahya’nın antik dönemdeki adı: Kotiaeion. Kütahya Müzesindeki bir sikkede, bu ad: Koti olarak geçmektedir. Aslında  bu isim: Romalıların, MS.38 yılında, Anadolu’ya gönderdikleri bir komutanın ismidir. Bu isim, zamanla değişerek, günümüze “Kütahya” olarak ulaşmıştır.

Kütahya
Kütahya

              

GENEL

Şehir, Ege bölgesinde yer alıyor. Ama: özellikle iklim açısından, pek Ege bölgesinin iklimsel özelliklerini taşıdığı söylenemez. Çok soğuk bir il.

İl’in jeolojik yapısı sonucu: bir kısmı I. Derece ve bir kısmı ise II. Derece deprem fay hatları üzerindedir. Bunların sonucu olarak: yer altı sıcak suları bakımından da, güçlü bir potansiyel ortaya çıkıyor. Gediz depreminden sonra, özellikle: her yerinden sıcak su çıkmaktadır. Yörede: bolca, hamam ve havuz keyfi yapılabilir, özellikle merkeze yakın “Ilıca” bölgesi idealdir.

Yeryüzü şekilleri bakımından: ildeki ortalama yükseklik, 1200 metredir. Bu yükseklik, şehre gelenler açısından, ilk zamanlarda bir kısım rahatsızlıklar verebilmektedir.

Ayrıca: bu yükseklik, buranın iklimini de olumsuz yönde etkiler, ayrıca yörenin hiçbir yerinde hiçbir şey yetişmez, tarım yapılmaz. Yalnızca: madencilik var, özellikle dünyada kullanılan bor madeninin yarısı, bu yöreden çıkarılıyor.

Madencilik bakımından, ülkemizin önemli şehirlerinden biridir. Özellikle, Bor ve Seramik ham maddeler (vollastonit, kaolinit, feldspatlar ) olmak üzere, çeşitli maden yatakları bulunmaktadır. Ayrıca, seramik ham maddelerinin tamamı, Kütahya’da üretilmektedir. Kütahya seramiğinin de ünlü olmasının en büyük nedeni, sanırım bu olsa gerek.

İklim değerlendirildiğinde ise: Ege bölgesinde yer almasına rağmen, denizden uzaklığı ve yükseltiye bağlı olarak, buradaki iklim, Ege bölgesinden farklıdır. İklim ve sıcaklık şartları bakımından, üç bölgenin özellikleri etkindir. Sıcaklık şartları bakımından İç Anadolu, yağış şartları bakımından Marmara bölgesinin tesiri görülür.

Yani: yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve yağışlı geçer. Yağışlar: genellikle karasal iklime bağlı olarak, kış, ilkbahar ve sonbaharda görülür. Yazları ise genellikle kuraktır. En yağışlı ay, Aralık, en kurak ay ise Ağustos ayıdır. Kar kalınlığı, ortalama 12 cm. civarındadır.

Genelde, Mayıs ayının sonlarına kadar, bu kentte kalorifer yanar. Evet, Kütahya denilince akla hemen, kuru soğuk, aşırı soğuk geliyor. Bunu unutmamak gerek. Ege bölgesi dedim de, idari taksimatta her ne kadar Ege bölgesinde görünse de, hava ve yol bakımından, pek bu bölgeye ait olduğunu söylemek mümkün olmuyor.

Ünlü gezgin Evliya Çelebi, Kütahyalıdır. Dedesi Kara Ahmet Beyin türbesi, kent merkezinde bulunmaktadır.

Hani genel özelliklerden bahsediyoruz ya, Kütahya şehrinin suları çok bol. Her taraftan su çıkıyor. Özellikle dağdan gelen bir su var ki, yaz-kış buz gibidir. Bu: “İncik suyu” denilen ve dünyanın en tatlı kaynak suyu, bu şehirde çıkıyor.

Sertlik derecesi sıfırdır. Ama evlerde çeşmelerde akan suların kireci de çok meşhurdur. Suları yoğun kireçlidir.

Bir de: Kütahya denilince, akla hemen “Azot Fabrikası” geliyor. Ama nasıl? Gerek çevreye yaydığı pis koku ve gerekse, yarattığı hava kirliliği ile. Türkiye’nin sayılı hava kirliliği olan şehirlerinin başında geliyor. Ama doğalgazın gelmesiyle, bu ünü biraz azalmaya başlamış şehir. Yine de, fabrika nedeniyle, havanın pis kokusu engellenmemiştir.

Şehrin tek caddesi var. Cumhuriyet caddesi. Ama caddenin girişine, kuşlar cephe kurarlar. Caddenin vazo tarafındaki girişinde bulunan ağaç, yaklaşık 3-4 bin kuş ordusu tarafından işgal edilir. Genç-yaşlı, kadın-erkek demeden tüm buradan geçen insanların üzerine ederler.

Kaldırımlar ve asfalt, bu kimyasal silahın yarattığı tahribat sonucu, kullanılmaz hale gelir. En güzel yanı, bu caddenin tamamen trafiğe kapatılması olmuş. Caddenin ismi ise “Sevgi yolu” olarak değiştirilmiş. Şehirde kaybolma derdi yoktur, bütün yollar vazoya çıkar.

Evet, Kütahyalı kızlar, evlendiklerinde, getirdikleri el emeği-göz nuru çeyizlerini, yabancı erkek görmesin diye saklar ve yıllarca ortaya çıkartmazlarmış. Geleneklerine son derece bağlı olan Kütahya halkı da, kentlerini işte böyle sakınıyorlar yabancı gözlerden.

Kütahya, gezi ve insanı anlama konusunda, kesinlikle ezber bozan bir kent. Sokaklarında dolaşırken yabancı olduğunuz anlaşılsa bile, bu size hissettirilmiyor. Kimse sizinle ilgilenmiyor. Hatta yokmuşsunuz gibi davranılıyor.

İlk konuşan siz olmadığınız sürece, kimse sizinle konuşmuyor. Ancak, selam verip konuşmaya başladığınızda işin rengi değişiyor. Muhabbetin ve çay söylemelerin sonu gelmiyor.

Kütahya

KÜTAHYA HAVA ER EĞİTİM TUGAY KOMUTANLIĞI

Şehirdeki, en büyük askeri kuruluş. Burada: özellikle birçok erkek Türk vatandaşı, askerlik hizmetinin ilk günlerini, yani acemi eğitimini yapmış ve yapmaktadırlar. Bunun dışında: şehirde, askeri gazino ve askeri hastane var. Özellikle, hafta sonları ve tatil günlerinde: gerek askerler ve gerekse asker aileleri, şehirde büyük hareketlilik yaratıyorlar.

ÇİNİCİLİK

Kütahya, çömlekçilikte İznik çiniciliğini sürdürmesiyle ünlüdür. Bu çinilere ait en iyi koleksiyonu: Çinili Köşkte görebilirsiniz. 15. ve 16. yüzyıllarda, İznik’te : çok yüksek kalitede çömlekler üretiliyordu. Daha sonraki dönemlerde ise, İznik ürünlerinde kalite düştü.

Çünkü: kısmen ekonomik nedenler ve kısmen de 20.yüzyılda kalite ve tarz, yeniden yaratılana kadar, bazı eski üretim sırları kaybedildi. Ancak, günümüzde, Kütahya’da, gayet güzel çiniler ve porselenler üretiliyor. Özellikle: Kütahya’da, İznik’ten ayrı olarak, kendine özgü bir tarz yaratılmamış.

Yine de, çini, bu şehirde hayatın tek anlamı ve çini hayatın her yerinde bulunmaktadır. Otogarın adı: Çinigar, doğalgazın adı: Çinigaz, Taksi durağının adı: Çinitaksi, mahallenin adı: Çinikent olarak görebilirsiniz.

Kütahya

KÜTAHYA SERAMİK

1989 yılında kurulmuştur. Tesislerde: 1000’den fazla desen seçeneğiyle, yer ve duvar karoları, sırlı porselen karo, bordür, dekor ve cam mozaik üretimi yapılmaktadır.

KÜTAHYA PORSELEN

Kütahya Porselen Sanayi, 1974 yılında kurulmuş. Kurulduğu yıllarda, çok ortaklı bir şirket iken, 1984 yılında, Güral ailesine geçmiş. Halen, yine de, % 25 hissesi, halka aittir.

Firma: porselen, naturaceram, seramik ve ambalaj sektöründe, üretim yapan toplam 6 fabrikayı, bünyesinde barındırıyor.

Yılda 50 milyon parçalık üretim kapasitesi ve 150’ye yakın desen seçeneği ile, Avrupa’nın en büyük, ilk üç üreticisi arasındadır.

Evet, Kütahya Porselen, yalnızca porselen yemek takımlarıyla değil, porselen obje, sofra tasarım aksesuarları, evinizin dekorasyonunda kullanacağınız el decor ürünleri ve consept ev gereçleri ile birçok alternatif sunuyor.

Kütahya Porselen’in, özellikle Eskişehir karayolu üzerinde, şehir girişine yakın bölümdeki, gerek Müze ve gerekse satış yerini mutlaka gezmenizi öneririm. Burada üst katta, özellikle dünya çapında önem kazanan ve yarışma kazanan seramik eserleri görebilirsiniz. Satış yeri ise, sanırım fiyatlar biraz pahalı geliyor.

DUMLUPINAR ÜNİVERSİTESİ

Fiziki yapı ve büyüklüğü bakımından, ülkemizin önde gelen üniversitelerinden biridir. 1992 yılında kurulmuştur. 4 fakülte ve 2 enstitü ile birlikte kurulmuştur. Daha önce, Anadolu Üniversitesine bağlı olarak hizmet veren, Kütahya İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi ve Kütahya Meslek Yüksek okulu, Üniversitenin çekirdeğini oluşturmuştur.

1999 yılında ise: üniversite bünyesinde Eğitim ve Güzel Sanatlar Fakültesi açılarak, Fen Edebiyat Fakültesi bünyesinde yer alan Beden Eğitimi ve Spor Bölümü, Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu haline getirilmiştir. 2006 yılında ise, Sağlık Bilimleri Enstitüsü kurulmuştur.

Üniversite bünyesinde: 7 adet öğrenci yemekhanesi, 6 adet personel yemekhanesi, 1 misafirhane, 256 oda kapasiteli öğrenci yurdu, 28 personel lojmanı, 3 adet kapalı spor tesisi, 18 adet açık spor tesisi, 2 sinema salonu ve 37 öğrenci kulübü bulunmaktadır.

Öğrenci kampüsleri ise: Merkez ve Germiyan Kampüsü olarak yerleşmiştir. Merkez kampüsü: Tavşanlı yolu 10 km. de ve Germiyan Kampüsü ise, Afyon yolu 5 km. de bulunmaktadır.

NE YENİR

Bölgede: ev makarnası denen erişte, bulgur ve tarhana en çok tüketilen yiyecekler arasındadır. Bağcılığın yaygın olduğu dönemlerde ise: pekmez öne çıkmıştır. Haşhaşlı şibit denilen saç pidesi: yaygın olarak yapılmaktadır. Diğer öne çıkan yiyecek ürünleri: Gökçümen hamursuzu şibit, gözleme, ıspanaklı şibit.

Günlük yiyecekler arasında ise: tarhana ve bulgur. Burada: kızılcık tarhanası da çok meşhur. Bulursanız, mutlaka satın alın. Özellikle: mide rahatsızlıklarına çok iyi geliyor.

Cimcik denilen hamur yemeği: yöreye özgü tatların başında geliyor. Mutlaka deneyin. Son olarak: bir de, etli bükme var.

NE SATIN ALINIR

Elbette, Kütahya denilince akla hemen porselen geliyor. Zaten, şehirde bol miktarda porselen satışı yapılan yer bulacaksınız. İlginize ve beğeninize göre, her türlü porseleni satın alabilirsiniz. Ben özellikle, el yapımı boyanan vazoları önereceğim.

Eskişehir yolunda: porselen satış mağazaları bulunmaktadır. Özellikle: burada bulunan kocaman Kervansarayda, tüm çiniciler toplu olarak bulunurlar ve satış yaparlar. Her ne kadar satın almayı düşünmeseniz bile, buraya mutlaka zaman ayırıp gezmelisiniz.

Hoşunuza gidecek bir şeyler bulmanız kesinlikle mümkün. Sonuç olarak: Kütahya’da iseniz, buraya yolunuz düştü ise: buraya has bir şeyler satın almak isterseniz, porselen olarak Kütahya Seramik ürünlerini, cam ürünler olarak ise Güral Porselen ürünlerini tercih edebilirsiniz.

GEZİLECEK YERLERİ

Kütahya Ulu Cami

ULU CAMİ

Şehrin en büyük camisidir. Gazi Mustafa Kemal mahallesinde bulunmaktadır.

Yıldırım Beyazıt zamanında yapımına başlanmış, 1410 yılında, Şehzade Musa Çelebi zamanında tamamlanmıştır. Ortalama: 45 x 25 metre ölçülerinde olan cami: avlusuzdur.

Caminin: 3 kapısı, 64 penceresi, 2 kubbesi, 6 yarım kubbesi ve 5 bölümlük son cemaat yeri vardır. Minaresi: kuzey bölümdedir. Doğu ve batı yönlerinden girişleri bulunmaktadır.

İbadet mekanı: bezeme, özellikle kalem işi yönünden oldukça zengindir. Ana mekanı: mihrap bölümünden ayıran geniş kemerin içinde, Nur suresinin bir ayeti yazılıdır. Burada: Kütahyalı Hattat Halil Mahir bin Mehmet ismi yazılıdır.

Kanuni Sultan Süleyman’ın, Rodos (1522-1523) seferine katılmadan önce, bir süre Kütahya’da kalmıştır. Bu sırada, caminin yenilenmesi sağlanmış olup, bu onarım büyük olasılıkla, Mimar Sinan tarafından yapılmıştır.

Caminin içinde, mihrabın sağındaki “Kabe” tasvirli çini panoyu, mutlaka görmelisiniz. Cami içindeki tek çini kompozisyondur.

Kütahya Hayme Ana

HAYME ANA

Osmanlı imparatorluğunun kurucularından olan Osman Gazinin ninesi, Ertuğrul Gazinin ise annesidir.   Türbesi: Domaniç ilçesine bağlı Çarşamba köyündedir. Osmanlı obasının: Söğüt ve Domaniç yöresine yerleşmesi sonucu, belli bir süre devlet idaresini eline aldığından ve devletin kuruluşunda önemli rol oynadığından; Hayme Ana, “Devlet Ana” olarak anılmıştır. 1250 yılında, aşiret reisliği, Hayme Ana’ya ait imiş.

Evet: türbenin yerinin nasıl bulunduğuna gelince: II. Abdülhamit döneminde, Çarşambalı bir köylü, evinde sakladığı, dedesinden kalma ve deri üzerine yazılmış bir belgeyi, köye gelen birine okutur.

Belgenin Hayme Ana’ya ait olduğu ortaya çıkar. Görevli: İstanbul’a giderek, durumu Padişah’a iletir. Bunun üzerine, Padişah II. Abdülhamit, Hayme Ananın kabrini buldurarak, üzerine bir türbe ve külliye yaptırır.

Kütahya Vazo

VAZO

Şehrin tam ortasındadır. Zafer Meydanında bulunuyor. Her mekan, bu dev vazoya göre tarif edilir. Kentin simgesi. 1970’li yıllarda monte edilmiş. Cam mozaikten yapılmış. Fıskiyelerinden su veriliyor. 2007 yılında restorasyon yapılmış. Bu çalışmalarda: Kütahya çinileri uzmanı Mehmet Koçer ve Çinikoop Firması yetkilileri görev yapmış.

Kütahya Çinili Cami

ÇİNİLİ CAMİ

1973 yılında yapılmıştır. İki katlıdır. Dışı; tamamen çinilerle kaplıdır. Oldukça küçük olmasına rağmen, şehrin öyle bir yerine inşa edilmiş ki, turkuaz rengi ile görülmemesi imkansız.

Tek kubbeli ve sekizgen biçimli yapısı ile dikkati çekmektedir. Kubbenin içi: hat sanatı örnekleriyle süslenmiştir. Bu caminin, bu yapısı ile: dünyada ve Türkiye’de benzerinin bulunmadığı söyleniyor. Caminin çinilerinin yapımında: meşhur Kütahyalı ressam Ahmet Yakupoğlu görev yapmıştır.

Kütahya Çinili Cami

Çinili caminin hemen yanında, çinili çeşme bulunmaktadır. Dış görüntüsü, minaresi gerçekten mutlaka görülmesi gereken bir güzellikte.

SADIK ATAKAN ÇİNİ EVİ

Yakın zaman önce ölen, Avukat Sadık Atakan tarafından düzenlenen bir ev. Son 200 yıllık dönemde üretilen en güzel çiniler, burada sergileniyor. Değerli çini ustalarının eserlerinden oluşan koleksiyon: gerçekten bu konuda merakı olanlar için, mutlaka görülmesi gereken bir yer.

Müze olarak kullanılan ev: bir salon üzerine, 7 odadan meydana gelmiştir. Sergilenen eserlere, küçük geliyor. Çiniler yanında: iki gramafon ve çok sayıda, Türk sanat müzikisine ait taş plak bulunuyor.

Kütahya Arkeoloji Müzesi

ARKEOLOJİ MÜZESİ

Cumhuriyet caddesinde, Ulu cami yanındadır.

Sahip olduğu değerler açısından, emsalleri arasında önemli bir yere sahiptir. Ulu Cami yanında, Umur bin Savcı Medresesi olarak bilinen yapıda, 1965 yılında hizmete açılmıştır. En son restorasyon çalışmaları sonucu, 5 Mart 1999 tarihinde yeniden hizmete açılmıştır.

Yapı: 1314 yılında, Germiyan Beylerinden, Umur bin Savcı tarafından yaptırılmıştır. Selçuklu sanatının özellikleri görülen yapının, 9 küçük odası bulunmaktadır.

Müzede bulunan vitrinlerde: tarihi süreç içinde, bölgede egemen olan toplumlara ait eserler sergileniyor. Bunların yanında: Frig çocuk oyuncakları, Ana Tanrıça, Kybele, rahipler, Satir ve Hekate heykelleri dikkat çekicidir.

Ayrıca, Helenistik ve Roma dönemlerine tarihlenen: keramikler, kandiller, cam eserler, cerrahi aletler de özellikle görülmelidir.

Aizonai ören yerinde; 1990 yılında bulunan Amazon Lahdi de, müzenin önemli koleksiyonları arasındadır. MS. 160 yılına tarihlenen Yunanlılarla Amazonların savaşını canlandıran bu lahit, döneminin sağlam kalabilmiş tek örnekleri arasındadır.

Höyükte yapılan kurtarma kazısında bulunan küpler, kemik aletler, kiremitler; ağızören kurtarma kazısında müze tarafından çıkarılan Hitit dönemi buluntuları ve Roma devri mezar taşları da müzedeki önemli eserlerdendir.

Pazartesi hariç, müze her gün açıktır.

Kütahya Çini Müzesi

ÇİNİ MÜZESİ

Kütahya’nın merkezinde, Ulu caminin hemen yanındadır. İçindeki yekpare mermer şadırvandan dolayı, halk arasında “Gökşadırvan” olarak anılmaktadır.

Türkiye ve Dünyadaki ilk olma özelliğine sahiptir. 1999 yılında hizmete açılmıştır. Müzenin bulunduğu yapı: Germiyan Beyi II.Yakup külliyesinin imaret bölümüdür. Kubbeli ve şadırvanlı orta mekana, üç yönden, kubbeli eyvan ile iki oda açılmaktadır.

Türbe bölümü: kesme taştan yapılmış olup, burada topraklarını Osmanlı’ya vasiyet eden II. Yakup Bey’in çinili sandukası bulunuyor.

Müze içindeki vitrinlerde: 14.yüzyıldan, günümüze kadar yapılan çinilerin örnekleri sergilenmektedir. Bunlardan bazıları: Fatih’in resmi olan çinili tabak. İş adamı Rıfat Çininin, müzeye bağışladığı değerli eski çinilerin sergilendiği bölüme: Rıfat Çininin babası Mehmet Çininin adı verilmiştir.

Çinicilerin üstadı Hafız Mehmet Emin’in, gümüş mührü, torunları tarafından müzeye bağışlanmıştır. Bu kişinin kendi eseri olan çini sehpa da, müzede sergileniyor.

Müzenin iç kısmında: sağ tarafta bulunan odada, en eski Kütahya çinileriyle, çini yapımında kullanılan madde, boya, fırça ve desen örnekleri yer alıyor. Bu malzemeler: çiniciliğin ne kadar zahmetli bir iş olduğu konusunda ziyaretçilere bilgi veriyor.

Topkapı Sarayından getirilen İznik çinilerinin en nadide duvar karo örnekleri de, müzede sergileniyor. Eski çini ustaları, mercan kırmızısını sır olarak sakladıklarından: bu rengin formüllerini kendilerinden başka hiç kimse bilmemektedir.

Soldaki odada: Kütahya Tanıtım Vakfı tarafından yapılan çini yarışlarında, derece alan tabaklar ile çini pano örnekleri ve 1921 tarihli eski bir çeşme kitabesi sergileniyor.

Bu müzede görebileceğiniz diğer muhteşem bir eser de şu: Tarihte ilk toplu iş sözleşmesi olan ve 1766 yılında, Kütahya’da imzalanan, orijinali halen Ankara’daki Milli Kütüphanede bulunan Fincancılar Antlaşmasının bir örneği, çini müzesinde sergileniyor. Vali Ali Paşa huzurunda yapılan antlaşmada: 24 iş yerinden başka, iş yeri açılamayacağı belirtilerek, fincancı usta, kalfa ve çırakların alacakları ücretler tek tek yazılmıştır.

Bu antlaşmaya uymayanların ölüme bedel kürek cezasına çarptırılacakları da belirtilmiştir. Müzenin bitişiğinde, suları dinmeden akan eski bir sakahane ile hemen yakınında, 2000 yılında, Kütahya Müze Müdürlüğü tarafından yapılan kazılarda ortaya çıkarılan ilk Germiyan eserlerinden biri olan, eski bir hamam kalıntısı da vardır.

Kütahya Kossuth Müzesi

KOSSUTH MÜZESİ

Tarihi değerinin yanı sıra, Etnografya müzesi olarak da nitelendirilebilecek konumdadır. Macar sokakta bulunmaktadır.

18.yüzyılda yapılmış bir Türk evidir. Macar evi olarak da bilinmektedir. Macar özgürlük savaşının liderlerinden olan Lajos Kossuth; 1850-1851 yılları arasında, bu evde misafir edilmiş ve Macaristan Anayasası tasarısını, bu evde hazırlamıştır.

Ayrıca; Türkçe bir gramer kitabı da yazmıştır. Bu şahıs: 1849 yılında, ülkesinin bağımsızlığını ilan eden kişi ve ilk cumhurbaşkanıdır. Avusturya’ya karşı verilen savaşı, Rusya’nın Avusturya’nın yanında savaşa girmesi üzerine kaybetmiş ve Kütahya’ya sürgün edilmiştir.

1851 yılında, bir Amerikan savaş gemisi ile ülkeyi terk edene kadar, bu evde yaşamıştır. Macar özgürlük Savaşının yıl dönümünde, müzede bir tören yapılmaktadır.

2 katlı ve 7 odalı müze ev, bahçe içindedir. Sokağa penceresi yoktur. Selamlık bölümünün bulunduğu birinci katta, yemek odası, yatak odası ve çocuklara ait bir oda ile çalışma odası var. Odaların içinde yerli dolaplar, yüklükler, şömine, oyma şerbetlik, raflar ve sedirler bulunuyor.

Ev, restore edilerek, 1982 yılında, Müze olarak hizmete açılmıştır. Müzede: Lajos Kossuth’nun kişisel eşyaları yanında, yazdığı gramer kitabının fotokopileri, müzik aletleri, tütün kıyacağı, tabaka gibi objeler, 18’nci yüzyıldan kalma bir piyano, porselen yemek takımları ve Budapeşte’nin eski fotoğrafları ile, klasik Türk evine ait Etnografik eserler bulunuyor.

Kütahya Germiyan Sokak

GERMİYAN SOKAK

Şehir merkezindeki, Pirler Mahallesindedir. Burada: 18.yüzyıldan kalan Kütahya Evleri, topluca görülebilir. Burası: Arnavut kaldırımlı yolu, elektrik ve sokak direkleri ile, Kütahya şehrindeki tarihi kent dokusunu gözler önüne seriyor. Bu evler: 2 veya 3 katlı, ahşap evler. Çıkmaları payandalarla desteklenmiş, kapıları çiftli ve kocaman.

Pencereleri kafesli. Giriş katlarına taşlık deniliyor. Evlerin ön kapıları dışında, geniş arka bahçelere açılan, arka kapıları da bulunuyor. Depo, kiler, samanlık hatta ahırlar buradadır. Birinci katta, günlük yaşama ait odalar var. Bunlar: oturma odası, mutfak ve yatak odasıdır.

İkinci katta ise: misafir odaları ve gelin odaları bulunuyor. 19. ve 20.yüzyıl Kütahya evleri, kapalı sofalıdır. Önceki dönemlerin aksine, bu dönem evlerinin dışları, saçakları, pervazları ve payandaları süslenirken, iç mekanlar aksine sade tutulmuştur.

Yine bütün Kütahya evleri payanda destekli çıkartmalara sahiptir. Bu çıkartmalar, yola uyum ve iç mekanı düzeltme amaçlı yapılmıştır.

Bu özellikleri ile, Anadolu mimarisinin en güzel örneklerini ortaya çıkarıyorlar.

Kütahya’daki, bu tarihi evler: Dumlupınar Üniversitesinin katkılarıyla, yok olmaktan kurtarılıyor. Germiyanlı Sokakta bulunan: Sarı Konak, Dumlupınar Üniversitesi Güçlendirme Vakfı tarafından satın alınarak restore edilmeye başlanmış.

Sarı Konak’ın: restorasyon ve restitüsyon projeleri, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Mimarlık bölümü tarafından, hazırlatılmış. 2003 yılında başlanan restorasyon çalışmaları sonucunda: 18.yüzyıl mimarisinin en güzel örneklerinden olan, 3 katlı Sarı Konak, ilk önce tamamlanan evlerden biri.

Otopark, yol ve çevre düzenlemesinin ardından, konak ziyarete açılmış. Germiyan Sokak civarında bulunan ve tarihi mekana uygun olmayan yerlerde de, restorasyon çalışmaları yapılacakmış.

Kütahya Kale
Kütahya Kale
Kütahya Kale

     

KALE

Kale hakkında ayrıntılı bilgi vermeden önce, söylemem gerekenler var. Kütahya’ya yolunuz düşerse, mutlaka kaleye çıkmanızı öneririm. Çünkü: şehir merkezinde, döne döne çıkan yolu bitirdiğinizde, aşağıda muhteşem panoramik bir şehir manzarası ziyaretçileri bekliyor.

Özellikle: güzel bir yaz gününde, buradan güneşin batışını izleyebilirsiniz. Kütahya şehrini, tüm boyutları ile görebilirsiniz. Kale bölgesinde: hatta yol boyunca yer yer durup, aşağıda şehrin güzelliklerini izleyebilirsiniz.

Sonunda ise, kalenin üst kısmında, döner restoranın hemen altındaki otoparka aracınızı bırakın ve buradaki çay bahçesinde, özellikle semaver çayınızı yudumlayın. İnanın bu manzara, bu tat ve bu keyif, başka yerde zor bulunur. Ancak, özellikle akşam saatlerinde, serin havaya karşı tedbirli olmanızda yarar var

Hisar tepesi üzerindedir. Üç bölümden oluşan kalede, 70 tane burç bulunmaktadır. Burçlar, çok sık aralıklarla yerleştirilmiştir. Hatta iç kale tarafında, adeta birbirine yapışık biçimde burçlar görülmektedir.

Tuğla hatlarının tuğla dizileri ve duvardaki sayıları, bir örnek değildir. Bu durum, burçların, değişik dönemlerde, değişik ustalar tarafından yenilenmesinden ileri geliyor olabilir. Çevresi: toplam 3500 metredir.

Kalede: Roma, Bizans, Selçuklu, Germiyan ve Osmanlı izleri görülmektedir. Kalede bilinen son inşaat çalışması: Fatih Sultan Mehmet zamanında yapılmıştır. Kale: çok garip bir şekilde, bir çok yönden “Diyarbakır kalesi” ne benzemektedir.

Kalede: 2 çeşme, 2 mescit ve Cumhuriyet yapısı olan bir döner gazino ve kır kahvesi var. Kale camisinden hisar kahvesine giden dolambaçlı yol üzerinde, iki çeşme kalıntısı görülüyor. Bunlardan birisi, son yıllarda suyu kesilen, güzel bir çeşmedir.

İki parça blok taştan yapılmış, sivri kemerli, devşirme çift sütunlu ve sade nişlidir. Diğer çeşme ise, kaba taştan imal edilmiş bir su yolu ağzıdır.

Kaledeki bir eser de: orta hisar mescidi olarak bilinen “Kale-i Bala” mescididir. 1377-1378 yıllarında, Germiyanoğlu Süleyman Şah tarafından yaptırılmıştır. Kare planlı, düz çatılı, moloz ve kesme taş kullanılarak yapılmıştır.

Gördüğü onarımlar sonucu, orijinal halini kaybetmiştir. Eski yapıdan, bir duvar parçası, kesme taştan yapılmış bir minare kaidesi ile tuğladan yapılmış minare gövdesi (şerefeye kadar) kalmıştır.

Kalenin Osmanlılar tarafından yaptırıldığı bilinen aşağı Hisar (Kale-i Sagir) bölümünde de, yine Osmanlılar tarafından yaptırılan, altıgen planlı küçük bir mescit bulunmaktadır.

Kerpiç sıvalı olmasına rağmen, tamamen tuğladan yapıldığı anlaşılmaktadır. Kütahya’daki tamamen tuğlalı ender yapılardandır. Mescidin altı, tamamen taşlardan yapılmış bir su tesisidir. Tabanı, zamanla değişikliğe uğramıştır.

Aşağı kalenin bu su tesisini, bir kuşatmada susuz kalmamak için kalenin içine almak maksadı ile yapıldığı tahmin edilmektedir. Burada bir de döner gazino bulunuyor.

Kütahya Döner Gazino

DÖNER GAZİNO

1970 yılı Gediz depreminden sonra yapılmış. Hisar tepede bulunuyor. Restoran olarak hizmet vermektedir.

Bu gazino: kendi ekseninde bir turunu 45 dakikada atıyor. 1973 yılında yapılmıştır. Lokanta olarak hizmet vermektedir. Gazinonun altında, yazın açık olan bir kır kahvesi bulunmaktadır.

Evet, Kütahya içinde manzarası en bol mekan burasıdır. Kütahya’nın her yerini buradan izlerken, yemeğinizi yiyebilirsiniz. Mekanın en büyük özelliği: adı gibi dönmesidir.

Siz yemeğinizi bitirene kadar, Kütahya’yı başından sonuna izliyorsunuz, yemekler güzel, servis iyi. Kaliteli bir yer. Fiyatları: manzara ve dönme özelliği nedeniyle biraz yüksek. Tercih sizin, gitmenizi ve bu güzelliği yaşamanızı öneriyorum.

Almanya Dresden Gezilecek Yerler

Dresden gezilecek yerler 1
Almanya Dresden Gezilecek Yerler

Almanya Dresden gezilecek yerler hakkında ayrıntılı bir liste hazırladım ve sizlere dresden şehrinde mutlaka tecrübe etmeniz gereken şeylerden bahsedeceğim.

Almanya, Saksonya Eyaleti merkezidir. Elbe nehri kenarında kurulmuştur. Çok sayıda sanat koleksiyonu barındırır. Augustus the Strong yani Güçlü Augustus, şehrin şu anki halini planlamış. II. Dünya savaşında şehrin dörtte üçü bombalanmış. Şehrin 800 yıllık geçmişi var. Berlin şehrine 2 saatlik uzaklıkta. Şehir geceleri çok sıkıcıdır.

Şehir 2 kısımdan oluşuyor.

1-Altstadt-Eski şehir

2-Neustad-Yeni şehir

Dresden Gezilecek Yerler Altstad Eskişehir

Tam bir turist yaşam parkıdır. Restore edilmiş Barok kiliseler, saraylar, Elbe nehrinin doğallığı, dünyanın en meşhur müzeleri ve doğu tarzı bir mimari var.

20160806_115515
Almanya Dresden Gezilecek Yerler

Zwinger

Dresden gezilecek yerler arasında en ilgimi çekenlerden olan Rokoko tarzındaki bu saray, şehrin en ünlü anıtıdır ve 1707-1728 yılları arasında Kral Augustus döneminde yapılmıştır. Kronentor denen kapıdan girilen devasa avlusu içinde: bahçeler, havuzlar, çeşmeler ve birbirine bağlı 5 köşk vardır. Bu yapılarda, bir müzik kompleksi, porselen koleksiyonu ve müzeler bulunuyor.

Porzelansammlung denin ve porselen koleksiyonunun bulunduğu yerin duvarında: her çeyrek saatte çalan porselen bir mekanizmaya ilginizi çekerim. Bu galerinin en büyük özelliği, dünya çapında kendi türünün en iyi koleksiyonu olmasıdır. Japon, Çin ve Kore porselenlerinin olağanüstü örnekleri burada sergileniyor.

Rüstkammer denen yerde: Semperbau ve Türckische Cammer bölümleri bulunmaktadır. Burada: Ortaçağ ve Rönesans dönemlerine ait zırhlılar ve savaş silahları sergileniyor. Türckishe denen bölümde ise, Osmanlı kültürüne hayran olan Kral Augustus tarafından toplanan ve Türkiye dışındaki en büyük Osmanlı eserleri koleksiyonu olduğu belirtilen bir koleksiyon sergileniyor ki, bu koleksiyonda çadırlar, kaftanlar ve Osmanlı dönemi silahları bulunmaktadır.

Gemaldegalerie Alte Meister denen müze: kompleksin kuzeybatı köşesindedir ve burada kraliyet sanat koleksiyonları sergilenmektedir. Paha biçilmez tablolar bulunmaktadır ve tam girişte, duvarda, II. Dünya savaşından kalma bir Rusça yazı dikkati çeker, bu yazıda “Müze kontrol edildi, mayın yok. Chautin tarafından kontrol edildi” yazılıdır. Buradaki en önemli tablo: Raphael’in “Üzgün duran Sistine Madonnası” dır.

Burası bir zamanlar, Elbe nehri görüntüsüne de sahipmiş. Ancak Opera Binası yapılınca nehir görüntüsü kapanmıştır. Günümüzde, burası tam bir Barok mimari panayırı gibi inşa edilmiş binalar göreceksiniz. Çünkü Almanlar, büyük yapılar yapma arzusundadırlar ve bu arzularını mimariye dönüştürmüşlerdir. Kral Augustus döneminde başlayan yapılaşmadaki gösteriş bir yandan zenginliği simgelerken kral öldüğünde bu alışkanlık terk edilmiştir. Evet, bu yüzden şehirde göreceğiniz yapıların oldukça süslü ve heykellerle bezeli olması sizi şaşırtacaktır.

Buranın kuzeybatı bölümündeki merdivenlerden çıkarak kralın balkonundan yani nehrin hemen kıyısından Elbe nehrini ve manzaranın güzelliğini yaşamalısın.

Residenzchloss-Dresten Kraliyet Sarayı

ime=”2016-08-18T16:50:16+00:00″> arasında tarih bakımından en ilgimi çeken yerlerden olan 1709-1722 yılları arasında yapılan bu saray, Saksonyayı yöneten Wettin ailesinin mensuplarının ikametgahı olarak kullanılmıştır. Sarayın ana girişine: Georgentor’dan geçilerek Georgenbau binasından ulaşılır. Tam teçhizatlı şekilde, silahla donatılmış Sakson Kontu George’un dev heykeli, avluyu süslemektedir. Gelelim sarayın bölümlerine:

Grünes Gewölbe-Green Vault: Bu bölümdeki müzede, Kral Augustus’un sanatı nasıl bir güç simgesi olarak gördüğüne dair örnekler vardır. Müzenin son kısmında: Kral Augustus’un oğlunun kraliyet ganimetlerinin tutulduğu mücevher odası bulunur ve her saat başı 100 kişilik guruplar halinde alınan ziyaretçiler burayı gezerler, yani önceden rezervasyon yaptırmakta yarar vardır.

Kupferstichkabinett ve Münzkabinett: Burası bir tür bozuk para müzesidir ve ilaveten yüzyıllar öncesine ait 500 binden fazla sanat eseri baskı ve çizimler sergilenmektedir.

Türckische Cammer-Türk Odası: Bu müzede, Sakson düklerinin, yüzyıllar boyunca topladıkları, Osmanlı eserlerinin oldukça geniş bir koleksiyonu sergilenmektedir.

Neues Grünes Gewölbe: Buradaki koleksiyonların hepsi: altın, gümüş, fildişi, kehribar gibi değerli metallerden oluşmaktadır. Kraliyet mücevherleri arasında 42 gratlık, dünyanın en büyük elmaslarından biri de bulunmaktadır.

 

Solda Opera Binası

Dresden gezilecek yerler arasında sanat bakımından en ilgimi çeken yerlerden olan Solda Opera Binası, sağda kale-Schloss Dresden ve hemen yanında yeşil kubbe-Grünes Gewolbe görülür. Yeşil kubbeli bina bir tür müzedir ve burada, şehre ait hazineler yani mücevherler sergilenmektedir. Yine burada görülen Opera binası, yapıldıktan sonra 3-4 kez yenilenerek günümüze ulaşmıştır.

20160806_120351
Almanya Dresden Gezilecek Yerler
20160806_120317
Almanya Dresden Gezilecek Yerler

 

 

Fürstenzug-Procession of Princes-Porselen Pano

Evet, Dresten şehrinin turizm açısından en önemli özelliğinin bulunduğu bölge burasıdır. Johanneum duvarının  dış kısmındaki burası, porselenden yapılmış, dünyanın en büyük mozaik resmi bulunmaktadır. 336 feet yani 102 metre uzunluğundaki ve 23 bin parça Meissener çinisi porseleninden oluşan bu mozaik duvar resminde: 1127 ve 1904 yılları arasında, Saksonya kraliyetine ait, 100’den fazla üyenin (krallar, lordlar ve dükler) ve yarısından çoğunun da at üzerindeki tasvirleri, bu devasa mozaikte sıralanmıştır. Mozaikteki parçalar: 1904-1907 yılları arasında, Wilhelm Walther tarafından boyanmıştır. Kişiler, kronolojik sıraya göre sıralanmıştır. İlgi çeken tasvirler arasında: 1694 yılında, Kral Augustus’un atı ile Protestan reformu ve Martin Luther’i temsil eden “gülü” çiğnemesidir. Diğer bir özellik ise, tüm bu mozaik resimlerde, sadece 1 tane kadın bulunuyor ve birçok tur rehberin haberi olmayan bu özelliği tespit etmek ve bu kadını bulmak için, çocuk gurubunun içine bakmanızı öneriyorum. Bu mozaik panonun karşısına geçip baktığınızda: belirtilen dönemlerdeki kıyafetlerin değişimi, yaşam stilleri, ulaşım araçları, silahlardaki değişimleri ve gelişimi görebilirsiniz. Mozaik resmin hemen karşısında, hediyelik eşyaların ve özellikle magnetlerin satıldığı tezgahları görebilirsiniz. Magnetler 2 eurodan satılıyor.

Brühische Terrasse

Burası da Dresten şehrinin turizm anlamında önem kazanan yerlerinden birisidir. Yine tur rehberleri tarafından pek üstüne düşülmese de, burası Avrupa’nın balkonu olarak kabul edilir. Nehirden yaklaşık 15 metre yükseklikteki, bu bölüm 500 metre uzunluğundadır ve şehrin eski bir simgesi olarak önem kazanmaktadır. Merdivenlerden çıkarak balkona ulaştığınızda, gölgelikten yürüyün ve balkonun sonunda, kaleye doğru inen uzun merdivenlerden aşağıya inebilirsiniz. Burada, Elbe nehrine nazır, sol kıyıda Rönesans, Barok ve Klasiszmin etkisinin hissedileceği binaları ve yapıları görebilirsiniz. Elbe nehri üzerindeki köprüler de ilgi çekiyor.

20160806_115353
Almanya Dresden Gezilecek Yerler

Frauen Kirche-Kadınlar Kilisesi

Burası bir kilisedir ve merkezde bulunmaktadır. Günümüzde “barışın simgesi” olarak değerlendirilmektedir. 1726-1743 yılları arasında yapılan kilise, II. Dünya savaşı bitiminde, şehirdeki bombardımanda en çok yara alan kilisedir. Bu muhteşem protestan kilisesi, II. Dünya savaşı ardından tamamen yerle bir olmuştur. Uzun yıllar boyunca, mevcut yıkıntılar el değmeden korunmuş ve anı olarak muhafaza edilmiştir. Daha sonra ise, sağlam olarak muhafaza edilen 3539 taş kullanılarak ve bunlara yeni taşlar eklenerek, kilise orijinal planına sadık kalınarak yeniden inşa edilmiştir. Yapıya baktığınızda eski taşların siyah ve yeni taşların beyaz olması nedeniyle eski ve yeni taşları görmek mümkündür. 1994 yılında onarılmaya başlanan kilise, 180 milyon dolara mal olmuş ve 2005 yılında hizmete açılmıştır. Kilise, kadınlar kilisesi olarak bilinir. Yapım aşamasındaki en büyük özelliği: kilisenin eski taşları, toz haline getirilerek buraya hatıra olarak yapılan saatlerde kullanılmış ve bu saatler satıldığında kilisenin onarımı için gereken paranın büyük çoğunluğu temin edilmiştir. Bu saatlerin yapımında, Türk ustaların çalıştığı söyleniyor.

20160806_121601
Almanya Dresden Gezilecek Yerler

Katholische Hofkirche

Burası, Saksonyanın en büyük Katolik kilisesidir. Aynı zamanda: St Trinitatis katedrali olarak tanınır. Kral Augustus II. 1733-1763 yılları arasında hüküm sürerken: İtalya’dan mimarlar ve ustalar getirtmiş ve burada, ilk Katolik luteren kilisesini inşa ettirmiştir. Yapının içinde: muhteşem hazineler bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi: kraliyet heykeltıraşı Balthasara Permoser tarafından yapılan mermer kürsüdür. Ayrıca, çok büyük ve itina ile restore edilmiş, 250 yıllık kilise piyanosu da ilgi çekmektedir.

Semperoper-Opera Hause

Burası, Almanya’nın en meşhur tiyatrosudur. Ünlü besteci Strauss’un pek çok eseri burada sergilenmiştir. Savaş sırasında yıkılan bina, 1989 yılında orjinaline sadık kalınarak yeniden yapılmış ve hizmete açılmıştır. Operanın hemen önünde “Weber” in heykeli görülüyor.

 

German Hygiene Museum

Dresden gezilecek yerler arasında müzeler bakımından en ilgimi çeken yerlerden olan bu eşsiz ve maalesef çok kötü bir ada sahip olan müze, Sağlık ve Bilim müzesi olarak şehrin en ilginç yerlerinden biridir. Kişiler müzeye girip aktif olarak rol alabilecekleri sergiler var. Bina, Nazi Eugenics programına ev sahipliği yapmış ve bu program için hazırlanmış olan özel sergiye 12 yaşından küçük çocukların girmesi tavsiye edilmiyor.

 

Albertium

Burası bir kraliyet cephaneliğidir ve ismini 1884-1887 yılları arasında kendisi ve ailesinin topladığı ganimetleri saklamak için uygun bir yer haline dönüştüren Kral Albertten alıyor. Bina, dünyanın en muhteşem galerilerinden birine ev sahipliği yapıyor. Muhteşem bir koleksiyona sahiptir.

 

Augustus Brücke-Köprü

Elbe nehri üzerindeki bu köprü: II. Dünya Savaşında, Naziler tarafından müttefiklerin geçmesinin önlenmesi için havaya uçurulmuştur. Günümüzde görülen köprü ise, 17’nci yüzyılda yapılan ancak havaya uçurulan köprünün yeniden yapılmış halidir. Restore edildiğinde: Bulgar komünistlerinden Georgi Dimitrof’un ismi verilen köprü, komünizmin çökmesinin ardından, tekrar Augustus’un ismiyle anılmaya başlanmıştır.

 

Johanneum

Bir zamanlar kraliyet ahırı olarak kullanılan bu yapı: 16’ncı yüzyıl yapımıdır. Günümüzde “Ulaşım Müzesi” olarak kullanılıyor. Müzede: tarihi arabalar ve çok eski araba motorları sergileniyor. Eskiden atların eğitildiği açık arazide ise, 16’ncı yüzyılda aynı zamanda açık hava festivalleri düzenleniyormuş. Avludan yukarı doğru uzanan bir rampa sayesinde, kraliyet ailesinden olanlar atlarından inmeden üst katlara ulaşabiliyorlarmış. O dönemde en popüler spor: at üzerinde mızrak atmakmış. Ancak ondan sonra daha popüler olan bir oyun daha geliştirmişler. “Riggelstechen” denen bu oyun, at üzerinde son hızla giderken, ufak halkaları mızrakların ucu ile yakalamaya çalışılan bir oyunmuş ve çok tehlikeli olduğu söyleniyor. Çoğu zaman felaketle sonuçlanan kazalar meydana geliyormuş.

20160806_115132
Almanya Dresden Gezilecek Yerler

Müzeler

Şehir, bir anlamda Almanya’nın yani Saksonyanın Floransa’sı gibidir. Yani, burada sanat ve tarih içiçe bulunmaktadır. Eski şehir bölümünde birçok müze bulunuyor. Bu müzelerden özellikle bizimle ilgili olan bir tanesi ilgi çekiyor. Bu müze, uzun yıllar koleksiyonculuk yapan Kral Augustus tarafından toplanan Osmanlı eserlerinden oluşmaktadır. Bu müzede: Osmanlı kültürüne ait birçok eser (çadırlar, silahlar, kaftanlar gibi) sergilenmektedir. Müzeye girmediğim için içerisiyle ilgili yorum yapmak istemiyorum, ilgilenenler girebilirler. Söylenenlere göre, müzede 500 yıllık Osmanlı kültürüne ait eserler sergileniyormuş.

 

NE YENİR NE İÇİLİR

Şehirde: sosis yemeniz önerilir. Özellikle: Currywurst veya Bratwurst olarak çeşitlendirilen sosisleri deneyebilirsiniz, mülüm Alman sosisleri meşhurdur. Özellikle, Altstadt kısmında, Post Platz yakınlarında, dünyanın en acı sosislerinin yapıldığı söyleniyor. Eğer acı ile aranız iyi ise, Almanların meşhur sosislerinden tatmak istiyorsanız, burayı ziyaret etmelisiniz. Buradaki acı sosisin adı “Da Bomb Final Answer” olarak geçmektedir.

20160806_140325
Almanya Dresden Gezilecek Yerler

 

ALIŞVERİŞ

Dresten şehri, tam bir alışveriş cenneti gibidir. Eski şehirde: alışveriş caddesinde birçok mağaza ve alışveriş mekanları ve hatta AVM ler bulunmaktadır ki bunların içinde de her türlü arzu ettiğiniz ürünü bulabileceğiniz ve hatta uygun fiyatlı bulabileceğiniz mekanlar vardır. Alışveriş yapmak istiyorsanız, burada her türlü malı bulup rahatlıkla alışveriş yapabilirsiniz. Hatta, birçok mekanda, indirimli alışveriş imkanları bulacaksınız. Yani, Dresten şehri tarihi güzellikleri yanında alışveriş imkanları ile de öne çıkmaktadır. Peki buradan yöresel olarak ne satın alınır derseniz: “Die Berlemacher” denen yöresel peynirlerden satın alabilirsiniz. Bu peynir türü, sert ve top peynir şeklinde üretiliyor, hediyelik olabilir. Dresten şehrinin simgesi “tahta asker” maketleridir. Son bir not: Pazar günleri tüm alışveriş mekanları ve süpermarketlerin kapalı olduğunu unutmadan, şehir ziyaretini yapınız. Pazar günü şehri ziyaret ederseniz sadece müzeleri görebilirsiniz.