Özbekistan Semerkant

Özbekistan Semerkant

Şehir, tarihteki ünlü Türk imparatorlarından biri olan Amir Timur’un imparatorluk başkentidir.

Şehir, Zerafshan nehri vadisindedir. Vadideki bu coğrafi açıdan avantajlı konumu nedeniyle, şehir Orta Asya şehirleri arasında ilk sırada yer almıştır.

Şehir, dünya üzerinde, Babil ve Roma şehri ile aynı yaştadır. Şehirde 500 bin kişi yaşamaktadır. Nüfus ve alan sayısı bakımından Özbekistan ülkesinin ikinci büyük şehridir.

Semerkant şehrinin geçmişi, yaklaşık 2500 yıl geriye kadar gitmektedir. Şehir: Büyük İskender, Arap fatihleri, Cengiz Han ve son olarak Timur Han dönemlerine tanıklık etmiştir. Bu yüzden şehrin kültürel yapısında: Batı ve Doğu kültürleri, İran-Hint, Moğol etkileri görülür.

Özbekistan Semerkant
Özbekistan Semerkant

Semerkant şehri: görkemli ve güzeldir.

Geçmişte şair ve tarihçiler “Doğu İslam dünyasının incisi olarak burayı göstermişlerdir”.

İpek Yolu: tarih boyunca bu efsanevi şehrin büyümesi ve canlanmasını sağlamıştır. İran’a ve batıya giden ve doğuda Çin’e, güneyde Hindistan’a giden ticaret yolları, burada kesişmiştir.

Günümüzde, Semerkant eşsiz antik ruhu ile tam bir hazinedir. Maddi ve manevi değerlerin bolluğu nedeniyle şehir UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Şehir: Buhara şehrine 286 km uzaklıktadır ve bu uzaklık otobüsle yaklaşık 3.5 saat sürmektedir.

Bu şehre yolunuz düşerse, özellikle “Özbek pilavı” yemeyi unutmayın.

Özbekistan Semerkant Tarihi

SEMERKANT TARİHİ

Semerkant dünyanın en eski şehirlerinden birisidir. Avantajlı konumu, oldukça olumlu iklimi ve Zaravshan nehri gibi doğal su kaynaklarının bulunması, vahşi hayvanların yaşadığı dağlara yakınlığı, güçlü duvarlar ve kaleler, görkemli binalar yüzyıllar boyunca şehrin önemini korumasına neden olmuştur.

Antik dönemde: tarihsel olaylar değerlendirilirken en önemli etkinlik: MÖ 329 yılında Büyük İskender’in ordusu ile şehri ele geçirmesidir. Bu dönemde, Semerkant kalabalık nüfusu, gelişmiş el sanatları, ticaret ve kültürü ile büyük bir şehir olarak bilinmektedir. Aynı dönemde, şehirde savunma duvarları 10.5 km’yi bulan kale bulunmaktadır.

Gelelim tarihi geçmişine.

Arkeolojik kazılara göre, bölgedeki ilk yerleşim MÖ.4 ve 6. yüzyıllarda Akhemenidsler dönemindedir. Bu nedenle, şehrin ilk kuruluşunun 2500 yıl öncesine dayandığı düşünülmektedir.
Tarih boyunca, şehir yarı vahşi kabileler, İslam dininin takipçileri fanatik Arap komutanları tarafından yıkıcı işgallere direnmiştir.

Cengiz Han’ın kanlı orduları, ateş ve kılıçları ile şehre saldırmışlardır. Ardından, şehir Timur’un büyük imparatorluğunun başkenti olmuştur.

Timur’un ölümünün ardından onun imparatorluğu çocukları ve torunları arasında paylaşılmıştır. Semerkant ve çevresi, Timur’un torunu Ulugbeg’e devredilmiştir.

Ulugbek

40 yıl boyunca şehre hükmetmiş ve barışsever bir hükümdar olmuştur. Kendisi, ülkelerin geleneklerini ve kültürlerini öğrenmek için diğer ülkelere birçok ziyarette bulunmuştur. Bu yüzden, kendisi aynı zamanda büyük bir bilim adamı, astronom, matematikçi olmuştur. Bu n edenle, kendisi farklı ülkelerden pek çok bilim adamını, buraya getirtmiştir.

14 ve 15. yüzyıllar, şehrin altın dönemidir. Bu dönemlerde şehir inşaatlarda imar edilmiş, taş döşeli, şehrin içinden geçen müstahkem duvarlar, yeni sokaklar, mavi kubbeli yapılar şehrin silüetinde görülmektedirler. Bunların çoğu, günümüzde şehrin ana sembolleri arasında gezilip görülebilmektedir.

Özbekistan Semerkant
Özbekistan Semerkant

TİMUR

Timur: Özbek dilinde “demir” anlamına gelmektedir ve Semerkant şehrinin güneyindeki, Şebr-i Sebz şehri yakınlarında bulunan “Keş” köyünde doğmuştur. Yani soylu bir geçmişi yoktur. Barlas aşiretine bağlı olan Timur: sert kişiliği ve savaşçı kimliğiyle aşiret içinde hızla yükselmiş ve lider olmuştur.

Timur: genç yaşlarda katıldığı bir savaşta, ayağına aldığı bir ok darbesi ile yaralanmış ve ayağı aksak olmuştur. Ardından özellikle düşmanları, kendisini aşağılamak için “Lenk” lakabını takmışlar ve “Timurlenk” olarak isimlendirmişlerdir.

Burada bir önemli not vermek istiyorum.

Özbekistan topraklarına geziye giderseniz, Timur’dan söz ederken sakın Timurlenk ismini kullanmayın, çünkü Timur, Özbekler için önemlidir ve Soylu aileden gelmediği için kendisine “Amir Timur” yani “Komutan Timur” demektedirler.

Semerkant şehri, Timur için bir tutkudur. Tüm şehri görkemli binalarla donatan Timur: bunun sebebi olarak “ordumu görmeyenler, şehirlerimdeki görkemi görsünler ve gücümü hissetsinler” diyerek açıklamıştır. Evet: Timur gerçekten büyük ama acımasız bir komutan olarak tarihe geçmiştir.

Çünkü hayatı boyunca milyonlarca kişinin ölümüne sebep olmuş, ele geçirdiği yerlerdeki insanları kılıçtan geçirtmiş, yakıp yıkmıştır. Hatta: 1402 yılında, Anadolu içinde Ankara şehri yakınlarına kadar gelmiş ve burada Yıldırım Beyazıt ile yaptığı savaşı da kazanarak, savaş meydanında teslim olan ilk ve tek Osmanlı padişahı imajını yaratmıştır.

Timur’un bir başka önemli özelliği: ele geçirdiği yerlerde ne kadar bilim adamı ve sanatçı varsa, bunları kendisiyle birlikte, başkentine yani Semerkant şehrine götürmüş olmasıdır. Zaten seferlerde yapılan talanlarda elde edilen hazineler de Semerkant şehrinin hızla büyümesindeki en büyük etken olmuştur.

Timur: Çin ülkesini fethetmeye giderken, Kazakistan’da ölmüştür. Sağlığında kendisine bir mezar yaptırmak istemeyen Timur, çok sevdiği torunu Muhammed Şah için yaptırdığı “Gur Amir” denilen yere gömülmüştür. Ama gömüldükten sonra da olaylar bitmemiştir.

Timur’un mezarı ve mezarın laneti hakkında anlatılan ve yaşanılanlar: Gur Amir denilen bölümde anlatılmıştır.

Özbekistan Semerkant

SEMERKANT ŞEHRİ TARİHİNDEKİ TRAJEDİLER

MÖ.329 yılında, Makedonyalı İskender tarafından şehir tamamen yıkılmış ve insanlar imha edilmiştir. Şehrin yeniden inşasında: doğu ve Yunan kültürü karışımı kullanılmıştır.

Araplar: Orta Asya’yı ele geçirirken, şehirde ikinci trajedi yaşanır. 8. yüzyıldaki bu trajedi sonucunda Orta Asya’da İslam ana din haline gelmiştir. Ama daha önce farklı dinler bulunmaktadır. Arapların kılıç ve ateşle, Orta Asya insanlarına İslam dinini benimsettikleri söylenmektedir.

Cengiz Han, Orta Asya’yı fetih ederken, şehirde üçüncü trajedi yaşanmıştır. 13.yüzyıldaki bu trajedi sonucunda şehir yıkılmış ve 14. yüzyılda yeniden inşa edilmiştir. Timur, 14. yüzyılda iktidara gelince, şehirdeki imar faaliyetleri hızlanmıştır.

Timur, 14. ve 15. yüzyıllarda şehre birçok farklı bilim adamı getirterek, Orta Asya’da farklı bilimlerin gelişmesine katkı sağlamıştır.

Özbekistan Semerkant

SEMERKANT ŞEHRİNDE TURİZM

Şehir günümüzde eski ve yeni şehir olmak üzere ikiye ayrılmıştır.

Yeni şehir bölümü: endüstriyel ve kültürel merkezleri, yüksek öğrenim kurumlarını ve şehrin idari merkezi olarak kullanılmaktadır.

Eski şehir bölümü: tarihsel anıtlar, mağazalar, atölyeler, eski özel konutlar bulundurur.
Genellikle şehirdeki turistik gezi, şehrin eski kısmında yapılabilir.

Özellikle: Registan Camii ve medresesi, Bibi Khanum camii, Shakhi-Zinde bileşik ve Gur Emir Topluluğu ve Ulugh-Bey Rasathanesi.

Özbekistan Semerkant
Özbekistan Semerkant
Özbekistan Semerkant
Özbekistan Semerkant

ŞEHİR MERKEZİNDE GEZİLECEK YERLER

Özbekistan Semerkant Afrasiab Müzesi
Özbekistan Semerkant Afrasiab Müzesi
Özbekistan Semerkant Afrasiab Müzesi

Afrasiab Müzesi

Tashkentskaya str adresindedir. Pazar günleri hariç hergün açıktır ve saat: 09.00-17.00 arasında ziyarete açıktır.

Semerkant’ın merkezinde bulunan Afrasiab antik kenti, 13. yüzyıl başlarında Moğollar tarafından tahrip edilmiştir.

Müze: bu Afrasiab antik yerleşim yerinin bulunduğu tepelerin yakınında, yuvarlak çarşının kuzey kesiminde bulunmaktadır. Müze binası: 1970 yılında Ermeni mimar Bagdasar Arzuman tarafından tasarlanmıştır.

Müze, şehrin tarihine adanmıştır. Ama müzenin en değerli eserleri, Afrasiab arkeolojik kazılarında bulunan buluntulardır. Bunlar arasında öne çıkanlar: antik kılıç fragmanları, bıçak, ok, sikke, çanak-çömlek ve İkhshidid Hanedanı (7. ve 8. yüzyıllar) ait Semerkant saray freskleridir.

Ayrıca: 7. ve 8. yüzyıllara tarihlenen, av sahneleri ve tatil kutlamaları betimlenen duvar resimleri de büyük ilgi çekmektedir.

Antik kentteki arkeolojik kazılar, 19.yüzyıl sonlarında başlamış ve günümüzde de devam etmektedir.

Özbekistan Semerkant Afrasiab Yerleşim Yeri

Afrasiab Yerleşim Yeri

Semerkant şehrinin girişinde, yüksek tepelerde bulunmaktadır. Antik yerdeki yerleşimin, MÖ.7 ile 2. yüzyıllarda olduğu tespit edilmiştir. Büyük şehrin efsanevi kral Turan tarafından kurulduğu bilinmektedir. Ancak şehir 1220 yılında Moğol askerleri tarafından imha edilmiştir.

Burada yapılan arkeolojik kazılarda: şehir içi ve eteklerinde şehir kalesi bulunduğu saptanmıştır. Şehir içi bölümlerde ise, konut ve el sanatları bölümleri, cami ve şehir hayatı olaylarına adanmış harika freskler bulunmuştur. Semerkant hükümdarı, 7. ve 8. yüzyıllarda buradaki sarayda kalmıştır.

Özbekistan Semerkant Aysel Sanat Galerisi

Aysel Sanat Galerisi

Registan str adresindedir. Açık olduğu saatler, saat: 09.00-17.00 arasındadır.

Aysel Sanat Galerisi ve Sanat Stüdyosu: Semerkant şehrinde en başarılı ve en büyük galerilerden birisidir. 1992 yılından bu yana, Özbekistan Sanat Akademisi ve Semerkandlı sanatçılar burada bir araya gelmektedirler.

Başlangıçta

Burası Özbekistan el sanatlarını teşvik etmek için açılmasına rağmen, günümüzde burada toplanan sanat nesnelerinin kültürel değeri gerçekten büyüktür. Burada, yetenekli çağdaş sanatçıların resim ve heykelleri, Semerkant ustalarının ürünlerinin güzel örnekleri sergilenmektedir.

Ama buranın esas yoğunluğu ipek kumaşlar üzerinedir. Modern teknolojiler ve eski zaman yöntemleri kullanılarak, ulusal kumaşlar farklı yöntemlerle işlenmekte ve giysi koleksiyonları üretilmektedir. Bunların yarattığı moda koleksiyonları Özbekistan ve yurtdışında büyük ilgi çekmektedir.

Evet: Özbekistan halkı ve turistler, burayı ziyaret ederek Semerkandlı tasarımcıların son koleksiyonlarını görebilirler.

Özbekistan Semerkant Bibi Hanım Mescidi
Özbekistan Semerkant Bibi Hanım Mescidi
Özbekistan Semerkant Bibi Hanım Mescidi
Özbekistan Semerkant Bibi Hanım Mescidi, Khanym Camii

Bibi Hanım Mescidi-Bibi-Khanym Camii

Anlatılanlara göre: Bibi Khanym: aslen Çinli bir prenses ve Amir Temur’un karısıdır ve kocası sevgi ifadesi olarak burayı yaptırmıştır.

Temur: Doğu’nun en büyük binasını inşa ettirmeye karar verdiğinde, şehirde yüzlerce mimar, ressam ve inşaatçı toplamıştır. İnşaat 1399 yılında başlamış ve beş yıllık çalışmanın ardından 1404 yılında tamamlanmıştır. (Timur’un Hindistan seferi dönüşünde) Caminin inşaatında: 15 bin işçi, 100 fil ve 300 sanatkar usta çalışmışlardır.

Yapım çalışmalarında filler çalışmış olması nedeniyle, yapının kapısı oldukça büyüktür ve bu büyük kapısı ile ün kazanmıştır.

Günümüzde 30 metre yükseklikte olan cami, yapıldığında aslında 60 metre yüksekliğinde dev bir kubbeye sahipmiş. Ancak, mimari bir hata yüzünden, 17. yüzyılda kubbe çökmüş ve yüzlerce kişi ölmüş.

Günümüzde de bu yıkımın izlerini görmek mümkündür. Öte yandan caminin her yanının çatlaklarla dolu görüntüsü, sanki her an yeniden yıkılacakmış gibi his vermektedir.

Yine de yapının görkemli mavi kubbesi ve büyüklüğü ve güzelliği gerçekten etkileyicidir.

Özellikle 50 metreye kadar yükselen güçlü giriş portalları dikkati çeker.
Caminin kubbesi: cennet kubbe olarak isimlendirilir.
Caminin anıtsal kapısı muhteşem güzelliktedir. Kapı çinilerle ve kufi yazılarla süslenmiştir.

Caminin avlusunda ise, mermer bir rahle ilgi çeker. Bu rahle: Hz Osman tarafından ceylan derisine yazdırılan dünyanın en eski Kuran-ı Kerimlerinden biri için yapılmış rahledir. Timur, bu rahleyi, İran seferi dönüşünde getirmiş ve önemli günlerde bu rahle üzerine konularak Kur-an okunmaktaymış. (Rahle üzerine konulan Kur-an, günümüzde Taşkent Müzesinde sergilenmektedir)

Caminin bahçesinde lüks galeriler görülür. Kemerler, 300 den fazla sütun üzerine yerleşmiştir. Küpürlü duvarlar, yüksek minareler, oyma mermer ile dekore edilmiş cami: geniş portalları ile yüzyıllar boyunca Temur tarafından, sevdiği karısına bir övgü olarak yaptırılmıştır.

Özbekistan Semerkant Gur-Emir Türbesi
Özbekistan Semerkant Gur-Emir Türbesi
Özbekistan Semerkant
Özbekistan Semerkant

 

Gur-Emir Türbesi

Burası, Ortaçağ döneminde doğunun en önemli mimari yapılarından biridir. Semerkant şehrinin en çok gezilen yerlerinin başında gelmektedir.

15.yüzyıl başında, Semerkant şehrinin güneybatısında inşa edilmiştir. Karşılıklı iki simetrik minare ve ortalarında bulunan kubbeden oluşmaktadır. Minareler üzerinde: kufi yazısı ile “Allah” ve “Hu Allah” yazıları bulunmaktadır.

Türbenin girişinde bir taç kapı dikkat çeker. Bu kapı: mavi ve yeşilin birçok tonu ile işlenmiştir ve türbenin en süslü kısmıdır.

Türbe olarak kullanılan yapının ilk yapılış amacı

Muhammed Sultan Medresesi iken: daha sonra Amir Timur’un torunu ve Amir Timur’un kendisi ve soyundan gelenlerin mezarı olmuştur. Ama ilk gömülen: Timur’un çok sevdiği ve genç yaşta ölen torunu Muhammed Şah için türbe olmasıdır.

Ancak, aşağıda belirteceğim gibi, Timur’da buraya gömülmüştür, çünkü sağlığında kendisine bir mezar yeri yaptırmayı istememiştir.

Gur-Emir

Semerkant şehrinde çocuklara asaleti öğretmek için medrese olarak kurulmuştur. Burada merkezi bir salon ve hücreler bulunmaktadır. Mukhammad Sultan’ın emriyle inşa edilmiş ve İslami bir eğitim merkezi haline gelmiştir. Ama 1403 yılında Muhammed’in ani ölümü üzerine, kompleksin bu amacı değiştirilmiştir.

Medresenin köşe odasında, Muhammed’in defnedilmesi için bir mezar yapımına başlanmıştır. Burası: muhteşem bir giriş portalı ile dekore edilmiş, karmaşık avlu, köşelerde bulunan dört minaresi ve tek duvar dekore edilerek hazırlanmıştır. Zaten mozolenin mezar bölümüne girdiğinizde, muhteşem görüntü karşısında şaşıracaksınız.

Anıtın yüksek kubbesinin altında, yan yana bulunan mezar taşları görülüyor. Timur’un mezarı, mezar taşının siyah mermerden yapılmış olması nedeniyle hemen görülüyor. (bu mezar taşı hakkında da aşağıda bir efsaneden söz edeceğim)

Ancak, bu türbe, Timur’un torunu Ulugbek zamanında bitirilememiştir ve inşaat Timur’un bir başka torunu tarafından tamamlanmıştır.

Ulugbek 1405 yılında ölünce, onun mezarı ve onun soyundan gelenlerin mezar yeri olarak Gur-Emir belirlenmiştir. Buradaki mezarda: Amir Temur, Muhammed Sultan, Ulugbek ve Timur’un manevi hocası Mir-Said Baraka ve iki oğlunun mezarı bulunmaktadır.

Günümüzde, Gur-Emir türbesindeki mezar yerleri, mezar taşları ile işaretlenmiştir. Timur’un mezar taşı: yeşim ve tek parça yapılmıştır ve mezar merkezinde yer almaktadır.

Bu mezar taşı ile ilgili çeşitli söylentiler bulunmaktadır. Bu nefrit mezar taşının buraya nasıl geldiği meçhuldür. Ama efsaneye göre: bir nefrit plaka: Çin imparatorunun sarayından Moğollar tarafından alınmıştır.

Bu Çin kökenli levhanın: ilahi gücün kaynağı olduğuna inanılmaktadır ve Moğollar da bu inancı sürdürmüşlerdir.

Bu plakanın

1425 yılında, Ketmen tepe köyü yakınlarındaki bir savaşta, Ulugbek tarafından ele geçirildiği ve buraya yerleştirildiği düşünülüyor.

Amir Timur’un mezar taşları ise, Semerkandlı ustalar tarafından inşa hazırlanmıştır. 1740 yılında: İranlılar Buhara hanlığını ele geçirince, nefritler mezarını kaldırmak istediler. Nodir Shakh isimli İranlı hükümdar, bu taşları, İran’daki kutsal binalardan birine götürmeyi planladı.

Ancak, yine efsaneye göre, Timur’un ruhani lideri Mir Seyyid Bereke: Nodir Shakh isimli hükümdarın rüyasında göründü ve taşı götürmemesini, aksi halde korkunç talihsizlikler yaşayacağını söyledi. Sabah olduğunda, Nefritler taşı getirilmiş olmasına rağmen, eski yerine konulmasını emretti.

Ama Semerkant yolunda bir kaza oldu, nehri geçerken taş düştü ve iki eşitsiz parçaya bölündü. Ardından taşlar yerine geri getirildi ve ustalar iki eski taşı eski yerine koydular. Bu nedenle, günümüzde Amir Temur mezarının üzerinde, nefritler taşı üzerinde çatlaklar görülmektedir.

Evet: mezarlar: bodrumda, türbenin aşağısındadır. Üst kattaki salonda, sadece mezar taşları görülür. Timur’un mezarı 1941 tarihinde bir kez açılmış ve bu olay ile ilgili bir efsane üretilmiştir.

Gelelim bu efsane hakkında anlatılanlara

Tashmuhammed Kari-Niyazov ve Mikhail Gerasimov liderliğindeki Ruslar, buraya sefer düzenlediklerinde, Gür-emir denilen yere gelirler ve Haziran 1941 tarihinde kazılar başlatırlar. Bunun üzerine yerel din adamları ve Müslüman din adamları kazıları durdurmaya çalışırlar, ancak çalışmalar sürdürülür.

Bu kazılar: mezarlardaki kalıntıların Timur ve onun en yakın akrabalarına ait olup olmadığını kanıtlamak amacıyla yapılmıştır. Kazılar başladığında ilk olarak Timur’un oğulları ve ardından Ulugbek oğullarının mezarları açıldı.

Daha sonra Timur’un torunu Ulugbek mezarı keşfedildi ve 19 Haziran tarihinde ise, Timur’un mezarı bulundu. 20 Haziran tarihinde Timur’un mezarı açıldı ve türbe reçine karışımı keskin bir koku ile kaplandı.

Çünkü: Timur: Çin’e giderken Otrar denilen yerde ölmüş ve o nedenle mumyalanmıştı. Çünkü ceset Semerkant şehrine getirilmeliydi. İngiliz ve Fransız bilim adamları da, Mısır firavunlarının mezarları açıldığında, aynı koku ile karşılaşmışlardır.

Bunlar ilk anda anlaşılmamış olsa da daha sonra mumyalamada kullanılan yağların kokusu olduğu anlaşılmıştır. Yani, Timur’un mezarı açıldığında ortama yayılan kokunun da, Timur’un lanetiyle ilgili değil, mumyalama işinde kullanılan yağlarla ilgili olduğu anlaşılmıştır.

Ancak, efsanelere göre

Timur’un laneti yine gündeme oturmuştur. Çünkü 22 Haziran tarihinde, yani mezarın açılmasının hemen ardından, Nazi Almanya’sı, savaş ilan etmeden Sovyet topraklarını işgal etmeye başladılar.

Bu durumu, birçok kişi Timur’un mezarının açılması ile bağdaştırdı. Semerkant insanları paniklediler ve Timur ve onun hanedanının kalıntıları: incelenmek üzere Moskova’ya gönderildi.

Nazi Almanya’sı ile Sovyetler arasındaki şiddetli çatışmalarda en önemli dönüm noktası: Stalingrad savaşında elde edilen zaferdir.

Söylenenlere göre Sovyet lider Stalin:

Bu zaferden bir ay önce, Timur ve onun hanedanının kalıntılarını, Semerkant şehrine geri göndermiş ve türbeye mezar yerlerine gömülmelerini emretmiştir. Evet, bu olayın Stanlingrat cephesinde kazanılan büyük zaferle bağlantı kurulmaktadır.

Bu efsaneden söz ettikten sonra, türbe ile ilgili son birkaç not aktarmak istiyorum.
Evet, türbe ortaçağ mimari işçiliğinin güzel bir örneğidir. Uyum mükemmeldir. Yivli kubbe ve tonoz duvarları tamamen açık ve koyu mavi sırlı tuğlalar, resimli mozaiklerle kaplıdır.

Kubbenin üzerindeki kabartma rozetler bir yıldızlı gökyüzünü tasvir etmektedir. İç oyma ve yarı değerli taşlar, kakma bar, oyma pencereler, mermer ızgaralar ve resimlerle kaplı oniks panelleri ortamı zenginleştirmektedir.

Gur-Emir Türbesi

Delhi ve Kuzey Hindistan bölgelerini yöneten, Timur torunları tarafından özellikle Agra Taj Mahal yapısının yapımında örnek alınmış, Babür mimarisini etkilemiştir.
Türbe ile ilgili son bir not: Timur, bu türbede hocaları, danışmanları, oğulları ve torunları ile birlikte gömülmüştür. Bu önemlidir, çünkü hocalarıyla gömülmesi bilime verdiği değeri ifade etmektedir.

Özbekistan Semerkant Khodja Akhrar Ensemle
Özbekistan Semerkant Khodja Akhrar Ensemle
Özbekistan Semerkant Khodja Akhrar Ensemle

Khodja Akhrar Ensemle

Khodja Akhror: Özbekistan tarihiyle bağlantılıdır. Bu ünlü kişi: bölgedeki siyasi yaşamın gelişimi üzerine etkili olmuş, aynı zamanda Sufi Nakşibendi lideri olarak tanınmıştır. Aynı zamanda, sıradan insanlar yanında birçok hükümdarın ruhani lideri olarak bilinir.

Kendisi, Maveraülnehir bölgesindeki şiddetli vergilerin kaldırılmasını sağlamıştır. Ayrıca: Semerkant, Fergana ve Taşkent önderleri arasında kanlı bir savaşı önlemesi hatırlanır.

Ünlü şair Djami onun hakkında şunları yazmıştır: “O meselenin özünü bilen kişidir. İnsanlar onun kutsallığı, görünüm ve mukavemetine saygı duyarlar.

Birçok çağdaşı onun için yüksek övgüler düzmüşlerdir. Onun sloganı gereği kişilerin onun manevi misyonunu yerine getirmek için siyasi gücünü kullanmamasıdır. “

O, 86 yaşında iken 1490 yılında ölmüş ve Semerkant yakınlarında gömülmüştür. Üzerine beyaz büyük mezar taşı konulan mezar, birçok inananı tarafından ziyaret edilmektedir.

1630 yılında Semerkant hükümdarı Nori Divan Begi

Mezarın bulunduğu yere yakın bölüme cami ve medrese inşa ettirmiştir. Medrese inşaatı 2 yıl boyunca devam etmiştir. Medresenin portalında iki aslan ve iki geyik görüntüsü ilgi çeker.

Ama bir yüz yıl sonra, medrese ağır hasar görmüş ve portal öne doğru eğilmiştir. Ayrıca dekorasyonun büyük kısmı düşmüş ve tüm bina harap hale gelmiştir.

20.yüzyıl başlarında: bu mimari anıt restorasyona tabi tutulmuştur. Bu çalışmalarda dekoratif cephe kurtarılmış, portal yerine tespit edilmiştir. Günümüzde kompleks içinde: mezar yanında, medrese, kış ve yaz camileri, ayvan ve minare bulunmaktadır.

Özbekistan Semerkant Hoca Abdi Darunee Mozolesi

Hoca Abdi Darunee Mozolesi

Anıt: Hoca Abdi Darunee türbesi yakınlarında, 12.yüzyılda ortaya çıkmıştır. Efsaneye göre: Şeyh Abdi-Darunee: 9. yüzyılda Arap Yarımadasından Semerkant şehrine gelmiş ve Kur’an ve şeriat konularında bir uzman olarak, burada yargıç işlevlerini yerine getirmiştir. “Darunee” kelime anlamı olarak “iç” demektir. Onun mezarı, Semerkant şehir surları içinde bulunmaktadır.

Türbe: 12. yüzyılda inşa edilmiş ve 15.yüzyılda yenilenmiştir. Günümüzde bir piramidal kubbe ile küçük kare bir evden oluşmaktadır. Türbenin içi, altın ve seramik ile süslenmiştir. Mozole yakınında, 15. yüzyılda bir ibadet yeri yapılmıştır. Mezardaki antik dönemden kalan çınar ağaçları, büyük su birikintisi (khauz) çevresinde büyümektedirler.

Ulugbek Memorial Müzesi

Tashkentskaya str adresindedir. Pazar günü hariç her gün ziyarete açıktır ve saat: 09.00-17.00 arasında gezilebilir.

Ulugbek: yalnızca Timur’un torunu olarak değil, aynı zamanda Orta Asya’nın en büyük alimlerinden biri olarak halkların hafızasında kalmıştır. Ulugbek’in gerçek ismi Muhammed Taragdır. Amir Timur’un en küçük oğlu Shahrukh’un oğlu olarak 1394 yılında doğmuştur.

Doğumundan itibaren, Timur’un en sevdiği eşi Saray Mülk Hanım tarafından bakım altına alınmıştır. Çünkü, Timur döneminde çocuklara ebeveynlerinin bakımı değil, böyle bir uygulama bakımı vardır. Ulugbek: büyük dedesinin çalışmalarında yer aldı.

Erken yaşlardan itibaren diğer Timur prenslerinden farklı olarak

Bilimler alanında büyük yeteneğinin olduğu ortaya çıktı. Timur ile yaptığı geziler sırasında: bir gün eski bir al-Tusi dönemi gözlemevi kalıntıları bulunan Maragheng şehrine ulaştılar. Ören yerindeki bu gözlemevi, Ulugbek’in Astronomi ile ilgilenmesine neden oldu.

Birkaç yıl sonra dedesi Timur’un ölümünün ardından: babası kararıyla Ulugbek, Maveraülnehir hükümdarı oldu.

Kendisi bu dönemde, Semerkant-Buhara-Gijduvan şehirlerinde medreseler inşa ettirdi. Çünkü sürekli olarak herkesin eğitilmesinden yana oldu ve bilgi almak için insanları teşvik etti. Onun iktidarı sırasında, Orta Asya: Doğu Rönesans’ı yaşandı.

Özbekistan Semerkant Ulugbek Gözlemevi, Rasathanesi

Uluğbek Gözlemevi-Rasathanesi

1428 yılında Uluğbek gözlemevinin yapımı tamamlandı. Gözlemevi şehir merkezine 3 km uzaklıkta bir tepe üzerine kurulmuştur.

Tahminen 2-3 katlıdır ve yükseklik yaklaşık yine tahminen 40 metre civarındadır.
Yapının yuvarlak forumda çapı 46 metredir. Burası: Semerkant şehrinin bilimde ulaştığı en üst noktayı göstermesi açısından önemlidir.

Dönemin ünlü astronomları (Kadı-Zada el Rumi, El-Kaşi gibi) onun gözlemevinde seçkin bilim adamlarıyla birlikte çalıştılar. 1437 yılında Uluğbek: 1018 yıldızlı bir yıldız kataloğu derledi. Bu katalog daha sonra Avrupa dillerine çevrildi ve tüm dünyada temel astronomi rehberi oldu.

Astronomi tarihindeki alimler: Uluğbek, Kopernink, Galileo ve Batlamyus olarak sıralanır. Uluğbek: dünyanın güneş çevresinde döndüğünü bulduğunda: bu durumu batılı Kopernink 60 yıl sonra, Galileo ise 200 yıl sonra bulabilmişlerdir.

Uluğbek’in

Günümüzden yıllarca önce, hiçbir teknolojik alet olmadan bunu birkaç saniyelik yanılma ile tespit etmesi inanılmazdır. Zaten bu yüzden: aya ayak basan ilk astronot: ay üzerinde gördüğü üç tepeden birine “Ulukbey” ismini vermiştir.

Uluğbek ölümünün ardından, gözlemevi yıkılmış ve dini hayranları tarafından yağmalanmıştır. Rasathanenin yok olması şöyledir: Uluğbek’in oğlu, babasının bilimle çok uğraştığını, devletle ilgilenmediğini ve devletin zayıfladığını düşünen oğlu Abdülaziz: tahtı bırakmasını ve hacca gitmesini söyler.

Bunu kabul eden Uluğbek, Semerkant şehir çıkışında oğlu tarafından öldürülür. Uluğbek’in öldüğünü duyan yobazlar: uzun zamandır kin duydukları rasathaneye saldırırlar, yapıyı yıkarlar ve içindeki tüm kitapları yakarlar. Rasathanedeki bir kısım bilim adamı ise, kaçarak canını zor kurtarır.

Bunlar arasında bulunan Ali Kuşçu: önce Tebriz şehrine ve ardından İstanbul’a gelerek Fatih Sultan Mehmet’in himayesine girer ve 1474 yılında İstanbul’da ölür. Ali Kuşçu’nun Semerkant şehrindeki rasathaneden kaçırabildiği kitaplar ise yüzyıllar boyunca astronomi için kaynak kitap olarak kullanılır.

Evet, bu rasathanenin harap temelleri

1930 yılında Rus arkeolog Viatkin tarafından tesadüfen bulunur. Ancak yalnızca yer altı bölümleri belirlenebilmiştir. Yani başkaca bir kalıntı bulunmamaktadır.

Bunlar: yani rasathaneden geriye kalanlar 63 metre uzunluğunda, 2 metre genişliğinde, aşağıya doğru 11 metre inen yarım ay şeklindeki bir çukurluktur. Bulunan belgeler ve bilim adamları tarafından gözlem evinin bir modeli yapılmıştır.

Gününüzde Taşkent şehri sokakları: ilçeleri, metro istasyonları, bu büyük astronomun ismiyle adlandırılır. Semerkant Ulugbek Memorial Museum: gözlemevi kalıntıları yanında kurulmuştur. Müzede: Ulugbek mirası ile ilgili bir koleksiyon sergilenmektedir. Ayrıca, yine koleksiyon içinde, o döneme ait yazılar ve kitaplar bulunur.

Özbekistan Semerkant Şarapçılık Müzesi
Özbekistan Semerkant Şarapçılık Müzesi
Özbekistan Semerkant Şarapçılık Müzesi

Şarapçılık Müzesi

Makhmud Kaşgari Str adresindedir.
Müzenin geçmişi, yaklaşık 150 yıl kadar geride eski Khovrenko dönemine kadar gitmektedir. Orta Asya toprakları Rus imparatorluğu tarafından işgal edilince, bu toprakların tüm zenginlikleri keşfedilmeye başlanmıştır. Semerkant şehrinde şeker içeriği yüksek ünlü üzümler yetiştirilmeye başlanmıştır.

Bunun ardından, Rus şarap üreticisi ve işadamı DM Filatov, Özbekistan ülkesinde ilk şarapçılık faaliyetini başlatmıştır. Çalışma 15 yıl boyunca sürmüştür. Burada üretilen şarap ve konyaklar: Paris ve diğer uluslar arası sergilerde ödüller kazanmışlar ve Semerkant şarapları dünyaca ün kazanmıştır.

Ardından Sovyet iktidarı gündeme gelince: Filatov şarapçılık ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır. Günümüzde: Khovrenko Şaraphanesi tarafından üretilen şarap, konyak ve votkalar: üretimi sürdürülmektedir. Burada ziyaretçiler için turlar düzenleniyor ve bu turlarda şarapları tatma imkanı bulunmaktadır. Ayrıca, yine burada bir şarap müzesi bulunmaktadır.

Özbekistan Semerkant Registan Meydanı
Özbekistan Semerkant Registan Meydanı

Registan Meydanı

Yüzyıllardır Registan Meydanı, Semerkant şehrinin merkezi olmuştur. Kelime anlamı “kumlu yer” demektir. Meydanda ilk medrese inşa edilmeden önce, burada asırlar önce bir nehir vardı. Yıllar sonra 15. yüzyılda meydan düzenlendi ve ilk medrese kuruldu.

Meydanın sol bölümünde eski nehirle ilgili kalıntılar bulunmaktadır. Meydana Timur’dan öte Ulugbek’in damgasını vurduğu hissediliyor.

Meydan şehrin akademik, dini ve idari merkezidir. Meydan: Timur döneminde çarşılarla doluymuş. Timur’un torunu Ulugbek han olunca bu çarşıları yıktırmış ve yerine kendi adını taşıyan, dünyanın en büyük medresesini yaptırmıştır.

Ardından da, aşağıda ayrıntılı olarak belirttiğim gibi, hemen karşısına aynı büyüklükte ve ihtişamda Sher-Dor medresesi yapılmıştır. Böylece 3 medreseden oluşan muhteşem bir bilim meydanı ortaya çıkmıştır.

Bütün büyük şehirlerin merkezleri

Ortaçağ döneminde “Registan” olarak isimlendirilmiştir. Bunlar özellikle: Taşkent, Buhara, Semerkant şehirlerinde öne çıkmaktadırlar. Semerkant, Orta Asya’da kentsel planlamanın seçkin örneklerinden birisidir.

Timur, bir zamanlar Semerkant şehrini merkezi olarak düzenletmiştir. 1409-1499 yılları arasındaki Mirzo Ulugbek zamanında, meydanın bulunduğu biliniyor.

Meydan Sovyet döneminde önemli bir buluşma yeri olarak kullanılmıştır. Kızıl Ordu Semerkant şehrini ele geçirmesi sırasında, bombardımandan Registan meydanı da etkilenmiştir. Ancak, ardından Sovyetler, şehirdeki tarihi binaları restore etmişler ve özellikle Registan Meydanına çok önem vermişlerdir.

Çünkü, bu meydan çeşitli gösterilerde kullanılmıştır. Halk mahkemesi, burada yargılama yapmıştır.

Şehirdeki tüm geçit törenleri, festivaller ve Pazar çarşıları bu meydanda düzenlenmektedir.

Meydanda 3 medrese bulunmaktadır.

Bunlar

1.Ulugbek Medresesi.
2.Sher-Dor Medresesi.
3.Tilla-Kari Medresesi.

Medreseler, Müslümanların yüksek öğretim kurumları olarak önem kazanır ve aileler çocuklarını orada okutmak isterler. Buralardaki eğitim, yerine göre 10, 12 veya 20 yıl sürer. Öğrencilerin seçimindeki en büyük etken disiplindir. Hepsi için ana disiplin “Kur-an” dır.

Özbekistan Semerkant Ulugbek Medresesi

Ulugbek Medresesi

1417-1420 yılları arasında yapılmıştır. Registan meydanını solunda-batı kısmındadır. Burada 110 tane öğrenci yaşayabilecek şekilde 54 hücre ve bir bahçe bulunmaktadır. Doğunun klasik eğitim kurumlarından birisi olarak tanımlanır.

Bu medrese ölçeği, Amir Timur’un yapılarının en büyüğü ile rekabet edebilecek boyutlardadır. Ulugbek, ölümüne kadar burada matematik ve astronomi dersleri vermiştir.

Zaten, medresede astronomik gözlemler yapmak içinde bir platform bulunuyormuş.
Medrese yapısı, Ulugbek’in astronomiye olan tutkusu nedeniyle yıldızlarla bezenmiştir. Kapı üzerindeki on yıldız, uzayı sembolize etmektedir.

Ayrıca geometrik desenlerde kullanılmıştır. Medreseye 15 metre yükseklikteki bir kapıdan giriliyor ve bu kapının bizzat Ulugbek tarafından tasarlandığı söyleniyor. Medresenin içinde Ulugbek’in bir heykeli bulunuyor.

Özbekistan Semerkant Sher-Dor Medresesi
Özbekistan Semerkant Sher-Dor Medresesi

Sher-Dor Medresesi

Burası bir askeri lider ve politikacı olan Semerkant hükümdarı Yalangtush Bahadur’un emriyle 1619-1636 yılları arasında yapılmıştır. Medrese 200 yıl önce inşa edilen Ulugbek Khanaka yıkıntıları üzerine yapılmıştır.

Portal üzerindeki kitabede mimar Abd al-Jabbar ve Muhammed Abbas Kamarkandi ustaların adları yazılıdır. Ayrıca, Kuran’dan alıntılar, bitkisel süslemeler yaygın olarak kullanılmıştır.

Ulugbek medresesinden farklı olarak iki kış öğretim salonu vardır ama ana yapısı Ulugbek medresesinin aynısıdır.

Halk arasında “Aslanlı Medrese” olarak bilinir. Çünkü giriş kapısı üzerinde bir aslan resmi bulunmaktadır.

Medresenin giriş kapısının üstünde: “güneş” ve “aslanların ceylan avı” resmedilmiştir. “Güneş” ise Zerdüştlüğün etkisini göstermektedir. Medrese 32 metre yüksekliğinde minareye sahiptir. Yapının duvarları kufi yazılarıyla süslenmiştir.

2001 yılında medrese UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Özbekistan Semerkant Tilla-Kari Medresesi
Özbekistan Semerkant Tilla-Kari Medresesi

Tilla-Kari Medresesi

1647-1660 yılları arasında yapılmıştır. Registan meydanının kuzey tarafındadır. Bibi Hatun Medresesi kullanılmayacak kadar harap hale gelince, yeni bir camiye ihtiyaç duyulmuş ve hem cami, hem de medrese olarak hizmet vermesi için burası yapılmıştır.

Medresenin inşasına Semerkant hükümdarı Yalangtush Bakhadur emriyle başlanmıştır. Aslında burada daha önce, 200 yıllık bir kervansaray bulunuyormuş.

Biraz önce de sözünü ettiğim gibi, bittikten sonra yani 17.yüzyılda Semerkant şehrinin en büyük camisi olarak kullanılmıştır.

Medrese ve cami inşaat çalışmaları

1646-1660 yılları arasındaki 15 yıllık dönemde yürütülmüştür. Yapıda kabartma süsleme, altın yaprak boyama teknolojileri yaygın olarak kullanılmıştır. Bu nedenle yapıya: “altın kaplama” anlamında “Tel Kari” ismi verilmiştir.

Caminin bahçesi, Cuma namazı için kullanılmıştır. Mihrap yakınlarındaki Minber: kıbleyi belirtmek üzere Mekke yönündedir.

Medresenin kapısı alçak boyutludur çünkü buraya girenlerin kafasını eğmesi yani boyun eğmesi düşünülür. Medresenin küçük ve fazla yüksek olmayan bir minaresi vardır.

Medresenin dekorasyonunun önemli kısmı kaybolmuş ama restorasyon çalışmaları sırasında 20. yüzyılda yeniden tamamlanmıştır.

Orta Asya mimarisinin bu güzel anıtı, 2001 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Özbekistan Semerkant Rukhabad Türbesi

Rukhabad Türbesi

Bu türbe, 1380 yılında Timur tarafından Timur’un çağdaşı değerli İslam alimi ve mutasavvıf Şeyh Burhaneddin Sagaradzhi’nin mezarı üzerine yapılmıştır. Burhaneddin Sagaradzhi: kendi döneminde Doğu Türkistan göçebe kabileleri arasında İslam’ın yaygınlaştırmasıyla tanınır.

Kendisi Çinli bir prensesle evlenmiş ve Çin Yuan hanedanı sarayında büyük etkilerde bulunmuştur. Ölüm tarihi kesin olarak bilinmemektedir, ama Çin’de öldüğü bilinmemektedir.

Ölümünün ardından Sagaradzhi: kendi vasiyeti üzerine oğlu Ebu Said tarafından Semerkant şehrine getirilerek gömülmüştür.

Rukhabad kelime anlamı “yerleşik ruh” demektir. O dönemin mimari özellikleri haricinde, giriş portalı olmadan tek kubbe olarak inşa edilmiştir. Bunun hemen yakınındaki “Gur-Emir” e bakıldığında, çok mütevazi olduğu görülür.

Bir efsaneye göre, kubbede: aziz şeyhte bulunan peygamberimizin yedi adet sakal kılı bulunan bir kutu bulunmaktadır.

Türbenin kuzey, batı ve güney yönünde üç giriş kapısı bulunmaktadır. Türbenin iç dekorasyonu çok mütevazidir. Burada: Sagaradzhi, Prenses eşi ve 9 çocuğunun mezarları bulunmaktadır.

Semerkant Tren İstasyonu

Özbekistan, Rus İmparatorluğu içinde Türkistan eyaletinin bir parçası iken, 19. yüzyıl sonlarında, burada aktif demiryolları inşa edilmiştir. Semerkant o zamanlar, Orta Asya’nın önemli ticaret merkezlerinden birisi olarak, yeni ulaşım sistemine şiddetle ihtiyaç duyulmuş ve Mayıs 1888 tarihinde Amu Derya nehri üzerine bir demiryolu köprüsü inşa edilerek, Semerkant Trans-Hazar demiryolu yapılmıştır.

Semerkant tren istasyonu zamanla yenilenmiş ve günümüzde modern bir kompleks olarak kullanılmaktadır. Birçok yerli ve uluslar arası trenler, buradan geçmektedirler. Özellikle son zamanlarda yüksek hızlı trenler: Taşkent-Semerkant arasında seferler başlatmışlardır.

Özbekistan Semerkant Shakhi-Zinde Kabristanı
Özbekistan Semerkant Shakhi-Zinde Kabristanı
Özbekistan Semerkant Shakhi-Zinde Kabristanı
Özbekistan Semerkant Shakhi-Zinde Kabristanı
Özbekistan Semerkant Shakhi-Zinde Kabristanı

Shakhi-Zinde Kabristanı-Mezarlığı

Bibi Hanım camisinin bulunduğu yerde, Şah-ı Zinde kompleksinin en gizemli ve eşsiz mimari eserlerinden birisidir. Kelime anlamı yaşayan kraldır. Burada mavi renkli pırıl pırıl mezar dizileri bulunmaktadır.

Ortaçağ sokakları boyunca, uyumlu ve canlı kombine türbe çeşitleri sıralanmıştır. Shahi Zinde: 14. yüzyılda birbiri ardına inşa edilen 11 türbeden oluşmaktadır.

Antik mezarlar: 1370-1449 yılları arasında Afrasiab yerleşimi yakınlarında bulunmaktadır. Buraya “Sokak mezarlığı” da denilir.

Shahi-Zinde kabristanı

Kraliyet kişi ve soyluların gömüldüğü bir yer olarak bilinir. Ana türbe, Hz. Muhammed’in kuzeni (yeğeninin oğlu) Kusama İbn Abbas türbesi ile başlar. Kendisi bölgede İslam’ı vaaz edenlerden birisidir.

Söylentiye göre, 7. yüzyılda Arap fatihler ile birlikte bölgeye İslam’ı yaymak için gelmiş ve 640 yılında Semerkant şehrinde vaaz vermiş, 13 yıl burada yaşamış ve daha sonra bir namaz sırasında Zerdüştler tarafından öldürülmüştür.

Öldüğünde cennete yükseldiğine inanılır ve bu yüzden burası kutsal kabul edilir. Ardından şehir valileri, buraya sürekli türbe yapıları yaptırmışlardır. Böylece burası 20. yüzyıl başlarında mimari güzelliklerle dolmuştur. Tüm anıtlar, antik cadde boyunca sıralanır.

Kusama İbn Abbas mezarı: dini ve manevi olarak birçok ziyaretçi çekmektedir. Bir efsaneye göre, mezarın su kaynağı şifalıdır.

Tüm türbeler, karmaşık Shahi Zinde’de: tek bir kompozisyon oluşturmaktadır. Her türbe, kubbeli kare bir bina ve girişinde bir revak bulundurur. Tuğla kullanılan binalar, çini fayans, oyma mozaikler ile mimari açıdan dekore edilmişlerdir.

Shali-Zinde’nin ana girişi inşaat bütünlüğünü tamamlar. Ana girişteki yazıtta şunlar yazılıdır “Bu görkemli yapı, Abdulaziz oğlu Ulugbek tarafından 848 yılında oluşturulmuştur”

Semerkant şehrini ziyaret ederseniz, burayı da mutlaka görmenizi öneririm.

Siyop Bozori-Pazarı

Tarihi İpek yolu üzerinde bulunan şehir, tarihi özellikleri yanında tam bir ticaret şehridir. İpek yolu üzerindeki en büyük pazarlardan biri olan Siyop pazarı: söylenenlere göre 800 yıldır aynı yerde yani Bubi hatun camisi yanında faaliyetini sürdürmektedir.

Ancak, son yıllarda yapılan çalışmalar ile Pazar daha modern bir havaya bürünmüştür. Pazarda; giyimden yiyeceğe aradığınız her türlü malı bulup satın alabilirsiniz. Satılan malların çeşitliliği yanında, insanların renkliliği, içtenliği ve sevimliliği de görülmeye değerdir.

Buraya gitmek isteyenler için son bir not: Registan meydanından buraya yürüyerek geçebilirsiniz.

İpek Halı Fabrikası

İpek: Doğu’daki en değerli kumaşlardandır. İpek giysiler yapma geleneği: ipek halılar, antik çağlarda nesilden nesle geçmiştir.

Her evin birkaç ipek halısı vardır. Çünkü ipek dokuma sanatı, en değerli beceri olarak kabul edilir. Günümüzde: İran, Azerbaycan ve tabii ki Orta Asya okullarında ipek halı dokuma eğitimi verilen yerler bulunur.

Özbekistan’da

Semerkant, Buhara ve Hiva şehirlerinde Özbek kadın ustalar tarafından dokunan el yapımı, muhteşem güzel ipek halılar görebilirsiniz. Çoğunlukla dokuma işinde kızlar çalışırlar. Onlar önce iplikleri boyarlar ardından kuruturlar ve ana çalışmalar başlar.

İpek halı imalatı zaman alıcı bir iştir. Bu halılar 1 ile 6 aylık sürede dokunurlar ve hatta bazen bu dokuma işlemi halının büyüklüğüne göre 1 yıl sürebilir.

Halının desen ve karmaşası da bu süreyi etkiler. Semerkant şehrinde, buraya yolunuz düşerse “Hudzhum” ipek halı fabrikasını da ziyaret etmenizi öneririm. Burada, halı üretimi ve benzersiz halı desenlerini görebilirsiniz.

Çoğunlukla fabrikada genç kızlar çalışır ve onlar canlı ve çeşitli renklerden inanılmaz halılar dokurlar. Fabrika ziyareti sırasında bir halı siparişi verebilirsiniz ve aynı zamanda bir halının dokunmasına katılabilirsiniz.

Özbekistan Semerkant Hz Hyzr Camisi
Özbekistan Semerkant Hz Hyzr Camisi

Hz Hyzr Camisi

Afrasiab kalesinin güneyindedir. Cami boyutları 30 x 16 metredir. Doğal bir yükselti üzerindeki camiye, dik merdivenlerle çıkılır. Camide: kapalı bir gölgelik ayaktadır ve burası zengin süslemeler ile dekore edilmiştir.

Minare ayrı yerdedir. Yivli kubbeye sarmal merdiven ile çıkılır. Caminin cephesi tuğla ile kaplanmıştır.

Özbekistan Semerkant Ebu Mansur El-Maturidiy Mozolesi

Ebu Mansur El-Maturidiy Mozolesi

Ebu Mansur: İslam hukuku-fıkıh alimi, bir bilgin ve filozof olarak Semerkant yakınlarındaki bu küçük kasabada 870 yılında doğmuştur. Kendisi ilk başta köy okuluna ve daha sonra medreseye devam etmiştir.

Daha sonra birçok öğrenci ona gitmiştir. Çünkü, Müslüman dünyasının doğusunda, gerçek bir bilim adamı olarak görülmüştür. Onun takipçileri arasında en ünlü olanı “Ebul Muin Nesefi” dir. İmam El Mansur El Maturidi: 944 yılında ölmüş ve bu türbe inşa edilmiştir. Efsaneye göre, buranın yakınlarında 3000 den fazla ilahiyatçı toprağa verilmiş, ancak Mauseloum 1930 yılında yıkılmıştır.

Özbekistan Semerkant Ali Nesefiye Mousoleum

Ali Nesefiye Mousoleum

Türbe dikdörtgen şekilde tek odacık olarak inşa edilmiştir. Yerel çini kaplamaları ilgi çeker. Aynı çiniler Shahrisabz yakınlarında da görülür. Çünkü bunlar erken Timur dönemindeki türbelerde kullanılmıştır. Yapının diğer bölümlerindeki dekor, turkuaz ve beyaz renk oyma sırlı pişmiş toprak çinilerle yürütülür.

Türbelerin dekorunda, yerel ustalar tarafından yürütülen ve zor geometrik desenlere dayalı ve renkli ölçekli çiniler kullanılır. Hatta, ortaçağ mimarisi uzmanları “Türk Halı Tarzı” dedikleri mimari dekor için burası parlak bir örnektir.

Özbekistan Semerkant İmam Buhari Anıt Kompleksi
Özbekistan Semerkant İmam Buhari Anıt Kompleksi

İmam Buhari Anıt Kompleksi

İmam Buhari, tüm Müslüman dünyasında hadiste en önemli uzmanlardan birisidir ve 21 Temmuz 810 tarihinde Buhara şehrinde doğmuş ve Semerkant’a 25 km uzaklıktaki Hartang köyünde ölmüş ve 870 yılında buraya gömülmüştür.

Bu nedenle, burası dünyadaki Müslümanların en saygın yerlerinden biri haline gelmiştir.

Özbekistan bağımsızlığını kazanırken, İmam Buhari’nin şanlı mirasından yararlanılmıştır. Tüm yaşamını ve gücünü bilgiye adamış bu muhterem kişi, hadiste uzman olarak büyük dikkat ve saygıya layık görülmüştür.

29 Nisan 1997 tarihinde İmam Buhari’nin doğumunun 1225 yılı, çeşitli etkinliklerle kutlanmıştır. 1998 yılı UNESCO tarafından “İmam Buhari” anma yılı ilan edilmiştir.

Özbekistan Semerkant Şehir Yakınlarında gezilecek yerler
Özbekistan Semerkant şehir yakınlarında gezilecek yerler

ŞEHİR YAKINLARINDA GEZİLECEK YERLER

Hazreti Davut Cave-Mağarası

Şehir merkezinin güneybatısında, Aksay köyü topraklarında, yaklaşık 40 km uzaklıkta, Özbekistan ülkesinin en ünlü ve kutsal yerlerinden biri bulunur. Üç dünya dininde kutsal kabul edilen, Hz Davud’un bu mağarada yaşadığına inanılır.

Bir Arap efsanesine göre: vaaz vermek üzere Asya’ya King David gönderilir. O, Müslümanlar tarafından “Hz Davud” olarak bilinir ve bölgede vaazlar vermiştir. Davud, dağlara sığınan ve Allaha dua eden eller ile taşları birbirinden ayırmayı başarmıştır.

Bir başka popüler efsaneye göre: David: Goliath ile savaşmadan önce dinlenmek için gizli bir yer arar. Bu aramalar sırasında, Semerkant yakınlarında bir dağlık alana gelir. Ama İfrits onu bulur ve ardından Goliath gelir.

Ancak David, henüz onunla savaşa hazır değildir. Kendisi, ulaşılmaz uçurumlara dek koşar. Rab onu korur ve David’in eli aniden balmumundan daha yumuşak olur ve bir kayaya delik kazmaya başlar ve kaya derinliklerine ulaşır.

Evet günümüzde

Hz Davut mağarasını ziyaret etmek isterseniz, dağ tepesine kadar yükselen 1303 basamaklı bir merdiveni tırmanmanız gerekir. Buraya ulaşırsanız, antik camide dua edebilirsiniz. Sonra Hz Davud’un mağarasında 500 adımlık aşağı doğru olan inişe girebilirsiniz.

Mağara: 4-15 metre arasındaki yüksekliğe ve 60 metre uzunluğa sahiptir. Onun ucunda, Daud adlı ve ayak izlerini görebileceğiniz bir karanlık tünel bulunmaktadır.

Bu ayak izlerine dokunarak, dilekte bulunabilirsiniz.

Sonuç olarak, burayı ziyaret etmek isteyenlerin yaklaşık 2000 adım tırmanmaları gerekmektedir. Yerliler dağa tırmanmak için eşek ya da at seçeneklerini ücreti karşılığı sunmaktadırlar.

Ayrıca, merdiven boyunca su, şifalı dağ otları, ucuz hediyelik eşyalar ve vahşi hayvan postları satan alışveriş tezgahları bulunmaktadır.

Özbekistan Semerkant İmam-Moturidi Mausoleum

İmam-Moturidi Mausoeum

İmam Moturidi mezarı, Semerkant şehrinin kutsal yerlerinden bir diğeridir. Kendisi: ünlü filozof ve teolog olarak İslam için savaşmıştır. Öldüğünde 944 yılında İslam dünyasının birçok ünlü bilim adamının gömüldüğü bu mezarlığa gömülmüştür.

Bir zamanlar bir askeri kale bulunması nedeniyle, mezarlık “Chokar” yani “kale” ismiyle anılır.

1947 yılında mezarlık yerle-bir edildi. 2000 yılında Kasım ayında restorasyon sonucu türbe yeniden ziyarete açıldı.

Özbekistan Semerkant Ishratkhan Türbesi

Ishratkhan Türbesi

Semerkant şehrinin güneydoğu kesiminde, İslam mimarisinin en gizemli anıtlarından birisidir. Bazıları, buranın aristokrat kökenli bir kadın için mezar yeri olarak yapıldığını ileri sürmektedirler.

Özbekistan Semerkant Saint Daniel Mausoleum Mezarı

Saint Daniel Mausoleum-Mezarı

Burası, dünya üzerinde eşi bulunmayan: Müslüman, Hıristiyan ve Yahudilerin dua etmek için bir araya geldikleri yerdir. Eski Ahit’e göre Daniel Peygamber olarak bilinen kişinin bu türbesi, ayrıca Daniiel veya Doniyar olarak da bilinir.

Semerkant şehrinin kuzeydoğusunda bulunan yerleşim: Afrasiab eteklerindedir. Binanın uzunluğu 18 metredir. Öte yandan mezarla bağlantılı olarak birçok efsane ve hipotez üretilmiştir. Bazı kalıntıların: erken Hıristiyanlar veya Emir Timur tarafından buraya getirildiği iddia edilmektedir.

Mezarın içinde çeşitli farklılıklar vardır. Buna göre, bazı kaynaklarda burada yalnızca Aziz Daniel’in kolunun bulunduğu söylenir. Diğer bazı kaynaklara göre ise, burada azizin mezarından getirilmiş bir avuç toprak bulunduğu söylenir.

Burada mezarın boyutu hakkında da çeşitli söylentiler vardır. Bir yoruma göre, kutsal emanetler yıldan yıla artar. Diğer bir söylentiye göre, mezardaki kalıntıların çalınmasını önlemek için mezar büyük yapılmıştır.

Özbekistan Semerkant Meros Kağıt Fabrikası
Özbekistan Semerkant Meros Kağıt Fabrikası
Özbekistan Semerkant Meros Kağıt Fabrikası
Özbekistan Semerkant Meros Kağıt Fabrikası

Meros Kağıt Fabrikası

Semerkant şehri yakınlarında Konigil denilen köyde, tanınmış usta Muhtarov kardeşler tarafından kurulan “Meros” kağıt fabrikası bulunmaktadır. Onların çabaları sayesinde: yerel fabrika, Semerkant teknolojilerine dayalı eski bir geleneği yeniden canlandırmıştır.

Semerkant kağıt yapma teknolojisinde dut kabuğu hammadde olarak kullanılır. Kabuk dışarıdan temizlenir ve uzun süre bir tavada kaynatılır.

Sonra kıvamdaki hamur, püre yapmak için büyük stupas ile dövülür. Elde edilen hamur, daha sonra su dolu bir küvete konulur ve filtre edilir. Ardından kağıt levhadan çıkarılır ve bir gün boyunca dikey pozisyonda bekletilir.

Sonuçta kurutulmuş bu kağıt oldukça güçlenir. Kağıdın pürüzsüzlüğünü sağlamak için, granit veya kemik boynuz parçası ile parlatılır ve böylece ünlü pürüzsüz Semerkant kağıdı elde edilir.

Karakteristik Semerkant kağıdı: sarı renktedir. Kimyasallarla ağartılmış ve bu nedenle düz beyaz kağıda göre daha uzun ömürlüdür. Hatta 300-400 yıl dayandığı söylenir. Halbuki kaliteli bir beyaz kağıdın ömrü 40-50 yıldır.

Semerkant kağıt fabrikası, yalnızca kartpostallar, not defterleri, elbise, bebek ve çanta yapımında kullanılır. Fabrika mağazasında, tüm bunlara ait hediyelik eşyaları bulup satın alabilirsiniz.

Burayı ziyaret ederseniz, kağıt yapımı faaliyetlerini izleyebilirsiniz. Ücreti karşılığı fabrikada tur düzenlenmektedir.

Özbekistan Buhara

Özbekistan Buhara

Buhara şehrinin birçok yüzü bulunmaktadır ve bu nedenle şehre değişik isimler verilmiştir. Bunlar “Kutsal Buhara”, “Akil Buhara”, “Mübarek Buhara” dır ama en doğru isim “Noble Buhara”dır.

Şehrin ismi: Buhara olmadan önce “Vikhara” dır ve bunun kelime anlamı “Budist Manastırı” dır. “Buhara” isminin kökeni ise “Bukhar” demektir ve bunun kelime anlamı, büyücüler dilinde “bilgi kaynağı” demektir. Bukhar aynı zamanda, putlar için kullanılan bir depo anlamında kullanılır.

Şehri ziyaret ettiğinizde: eski sokakları, mimarisi, uzun boylu minareleri ve asırlık anıtları hemen göze çarpacaktır. Bilim adamları tarafından incelenen bu sayısız ortaçağ eserleri nedeniyle, şehrin üzerinde antik bir atmosfer yükselir.

Arkeologlar tarafından, toprak zemin yaklaşık 20 metre kadar kazılmış ve bu bölümde: çeşitli konutlar, kamu binaları ve sur kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Bu çalışmalar sonucunda şehrin ilk olarak 2500 yıl önce kurulduğu da ortaya çıkmıştır.

Özbekistan Buhara
Özbekistan Buhara
Özbekistan Buhara

 

Antik dönemlerde: Buhara çeşitli dinlerin merkezi olmuştur. Zerdüştler, müşrikler, Hıristiyanlar ve Budistler burada yaşamışlardır. Ancak 19. yüzyılın sonunda, şehir Müslüman dünyasının önemli bir kültürel ve dini merkezi haline gelmiştir.

O dönemden günümüze, birçok cami, mezar ve medrese kalmıştır. Genel olarak 4000 üzerindeki bu anıtlar, Buhara şehrini, Orta Asya’da tam bir açık hava müzesi haline getirmiştir.

Şehir: Orta Asya’daki en romantik geçmişe sahip şehirlerden birisidir. MÖ.500 yılında kurulan şehir, zamanla Büyük İskender tarafından ele geçirilmiş, Cengiz Han burayı ele geçirip yakıp yıktıktan sonra, Timur burayı yeniden imar etmiştir.

Aslında: Cengiz Han ordusu ile birlikte şehri kuşatınca, şehir halkı: hayatlarının bağışlanması ve şehrin yok edilmemesi karşılığında bir anlaşma yaparak, şehri Cengiz Han’a teslim etmiştir. Ancak Cengiz Han: bunu kabul etmesine rağmen, şehri teslim alınca sanatçıları ve genç kızları ve genç erkekleri ayırıp, herkesi öldürtmüş ve şehri ateşe verdirtmiştir.

Özbekistan Buhara
Özbekistan Buhara
Özbekistan Buhara

 

Şehre hayran kalan ünlü gezgin “Marco Polo” nun yazıtları, burayı İpek Yolu’nun entelektüel ve kültürel bir merkezi haline getirmiştir. Öte yandan: buradan dünyanın büyük tarihçileri, bilim adamları, yazarları ve düşünürleri yetişmiştir.

Tasavvuf anlayışı, Anadolu’ya kadar etkili olan Ahmet Yesevi burada yetişen ünlü kişilerin başında gelir. Buharalı mutasavvıflar arasında Bahaeddin Nakşibendi de bulunmaktadır.

19. yüzyılda Rusya ve İngiltere arasındaki “Büyük Oyun” sırasında iki İngiliz subayı olan Stoddart ve Connoly burada bulunan Erk Hisarı’nın önünde infaz edilmiştir.

Şehirdeki en eski anıtların başında: şehrin kapısı vardır. Orta Asya döneminden kalma kalenin bir duvar kalıntısı, savunma sisteminin eşsiz anıtı olarak görülmektedir. Bu duvar kalıntısı, sonsuz savaşlar sırasında, şehrin savunması için amaçlanan zapt edilmez istihkam inşasını göstermektedir.

Şehrin kapısı: duvarın dış tarafından yanmış tuğla ile yapılmıştır. Mevcut duvarın uzunluğu 11 metreye ulaşmaktadır. Bu duvarların ilk olarak Arap Naip Takhirid zamanında yapıldığı bilinmektedir. Şehir gelişip büyüdükçe, ortaçağ döneminde yapılan duvarlar arttırılmıştır.

Sonrasında 12.yüzyıla kadar yıpranan bu duvarlar, Karahanlı hükümdarı Arslan han zamanında (1102-1130) takviye edilmiştir. Takip eden süreçte 1207-1208 yılları arasında restore edilen duvarlar, 1220 yılında Cengiz Han orduları tarafından Moğol istilasında yeniden yıkılmıştır.

1540-1549 yılları arasında Abdal-Aziz Han döneminde duvarlar şehrin banliyöleriyle çevrilmiştir. Günümüzde, şehrin güneybatı kısmında, rekreasyon parkında bu ortaçağ surlarının bir kısmını görmek mümkündür.

Özbekistan Buhara
Özbekistan Buhara

 

Evet: Buhara Orta Asya’nın en kutsal şehirlerinden birisi ve aynı zamanda Orta Asya Türk kültürünün merkezidir. Öte yandan Özbekistan ülkesinin beşinci büyük şehridir.

Tarihi İpek yolu üzerinde özel bir yere gitmek düşünürseniz, burası mutlaka gidilmesi gereken bir yer olarak öne çıkar. Kalan Minar ve mavi kubbelerin arasından, bu şaşırtıcı şehri izlemek gerçekten çok otantiktir.

Şehrin dolambaçlı ve topraklı sokakları hem içme hem temizlik amaçlarıyla kullanılan su kaynaklarının çevresine inşa edilmiştir. Bu havuzlar sağlıksız oldukları için Sovyetler döneminde doldurulmuşlardır.

Dut ağaçlarıyla çevrili, içinde bir hankah ve medreseler olan Leb-i Havuz hala durmaktadır. Yakınlarda, Orta Asya’daki yüksek İslami eğitimin merkezi olan 14.yüzyıldan kalma Kukeldaş Medresesi bulunmaktadır.

Kahverengilerin ve mavilerin şehri olan Buhara, göz alıcı pazarları, muhteşem çini mozaikleriyle insanın bambaşka bir ortamı yaşamasını sağlar. Tarihteki yerinin sağlam olduğunu bilen şehir, çok rahat bir havaya sahiptir.

Buhara şehrinde 269.000 kişi yaşamaktadır. Şehir Özbekistan ülkesindeki 12 şehirden birisidir ve ülkenin güneyindedir.

Şehrin tarihi merkezi, UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Buna göre: İpek Yolu üzerinde bulunan şehir, 2000 yıldan daha eskidir.

Kent dokusu büyük ölçüde sağlam kalmıştır. Orta Asya’da, bir ortaçağ kenti olarak eksiksiz örnektir. Özellikle: 10. yüzyıl Müslüman mimarisinin başyapıtı olan İsmail Samani mezarı ve çok sayıda 17.yüzyıl medresesi ilgi çekmektedir.

Burayı ziyaret etmek için en uygun dönem: Mart-Nisan ve Eylül-Ekim ayları arasındaki dönemdir. Buraya ulaşmak için İstanbul-Taşkent arasında havayolu ve Taşkent-Buhara arasında yerel havayolu kullanmak gerekir.

İstanbul-Taşkent arasındaki uçuş, yaklaşık 4 saat 20 dakika sürmektedir. Buhara şehrine trenle gitmek isterseniz, Semerkant-Buhara arasındaki tren yolculuğu yaklaşık 3 saat sürüyor.

Buhara tren istasyonu, şehir merkezine 12 km uzaklıktadır. Bunun sebebi: o zamandaki Buhara Emirinin politikasıdır. 1889 yılında tren hattı kurulduğunda, medeniyetle arasındaki bağların en aza indirgenmesi amacıyla tren hattı şehre bu kadar uzak kurdurulmuştur. Çünkü o dönemde, şehir bir yandan “Yasak Şehir” yani “en kapalı toplum” olarak bilinmektedir.

Yüzyıllar boyunca şehre hiçbir yabancı girememiştir. Çünkü Buhara Emirlerinin 17.yüzyıldan itibaren dünya ile ilişkilerini kestikleri söyleniyor. Gizlice girmeyi başaranlar ise, çok iyi Türkçe ve Farsça bilip, molla kılığında bölgeyi ziyaret eden seyyahlardır. Bölgeyi ziyaret eden seyyahlardan birçoğunun öldürüldüğü söyleniyor.

İpek Yolu aracılığı ile buradan geçen Müslüman tüccarlar haricinde kimse buraya giremiyormuş. Öte yandan, Buhara Emirliğinin bu kadar dış dünyadan izole olmasının en büyük nedenlerinden birisi de, coğrafi konumdur. Buhara şehrinin kuzey, batı ve güney bölümü bozkırlar ve çöllerle çevrilidir.

Doğuda ise dağlar bulunur. Buraya gelecek ordular, çölü geçme yollarını ve su kaynaklarını bilmedikleri takdirde, buraya ulaşmaları mümkün değildir. Bu nedenle de, ister seyyah, ister gezgin, ister elçi kim olursa olsun, bu bilgileri dışarı çıkarmamaları için öldürülmüşlerdir.

Hatta: şehri bir Rus sefir geldiğinde, onun bu bilgilere sızmasını engellemek için şehrin en uzak yerlerinde konaklattıkları söylenmektedir. Şehrin bu döneme ait anıları arasında idam edilerek öldürülen iki İngiliz dikkat çekmektedir.

İngiltere kraliçesi Victoria’nın temsilcisi olarak buraya gelen Teğmen Stocdart: yanında getirdiği hediyeleri Hindistan valisi adına Emire takdim edince, Emir Nasrullah Han, bunu kendisine hakaret sayar ve kendisini hapsettirir. Daha sonra onu kurtarmak için gelen İngiliz elçi de hapsedilir ve ardından ikisi de idam edilerek öldürülür.

Buhara ismiyle bilinen ünlü İran halı deseninin şehirle bir ilgisi yoktur. Gezginler ilk olarak buradaki Pazar yerinde bu halıları görmüş ve halıların burada yapıldığını düşünmüşler ve bu isim verilmiştir.

 

Şehrin popüler kafe ve restoranları

Buhara şehrinin yerel lezzetleri arasında öne çıkanlar: Buhara pilavı, baracha (soğan ile haşlanmış kuzu eti yemeği), Buhara somsa (etli domates dolması) dır. Bu ana yemekler yanında mayonez ile tatlandırılmış sebze salataları öne çıkar.

Ayrıca: şehirde Avrupa mutfağı yemekleri, diyet salata ve vajeteryan yemekleri ve restoran ve kafelerde İngilizce bilen personel bulmak mümkündür.

Kamp

M.İkbol str adresindedir. Her gün saat 10.00-23.00 arasında açıktır. Kamp isimli restoran: açık bahçe, iki salon, odalar ve çocuk odasından oluşan büyük bir komplekstir. Burada Özbek, Avrupa ve Uygur yemek kültürü tadılabilir. Özellikle: Uygur tarzı kızarmış sığır eti, çeşitli çorbalar ve tatlılar önerilir.

Bela İtalia

B.Nakshbandi str adresindedir. Burası ölçülü İtalyan tasarımı ile dikkati çeker. Şehrin eski ve yeni parçaları arasında yer almaktadır. Burada: Avrupa ve doğu mutfak kültürü tadılabilir. Özellikle: pizza, spagetti, Arap et yemeği ve Gürcü et yemeği önerilir.

Minzifa

Khujarushnoy str adresindedir. Burası Lyabi-Khauz yakınlarında, eski şehrin merkezindedir. İki hol ve bir terastan oluşmaktadır. Burada: Özbek, Avrupa ve vejateryan yemekleri bulunmaktadır. En popüler yemek ise pilavdır.

Rüsten-aka Ulusal Evi

Sarofon str adresindedir. Buhara şehrinin eski kesiminde yer almaktadır.
Burada: Özbek, Avrupa ve Vejeteryan tarzı yemekler sunulmaktadır. Popüler yemekler: dolma, mısır çorbası, elmalı turtadır.

Dolon

Khakhikat str adresindedir. Şehrin eski kısmında yer almaktadır. Burada: Avrupa ve Özbek yemekleri sunulmaktadır. Popüler yemek: shashlik ve shourpadır.

Doston Evi

K.Kalon str adresindedir. Burası ulusal geleneklere göre pişmiş Özbek yemekleri tatmak için şehirdeki en uygun mekandır. Burada Özbek yemek kültürü sunulur. Popüler yemekler: Buhara pilavı, shourpa, köfte çorbası, dolma, haşlanmış sebze salataları, somsa’

Özbekistan Buhara
Özbekistan Buhara

 

ŞEHİR MERKEZİNDE GEZİLECEK YERLER:

Özbekistan Buhara Buhara Kalesi-Arch
Özbekistan Buhara Buhara Kalesi-Arch

 

Buhara Kalesi-Arch

Ark kalesi, Buhara hanları tarafından konut olarak kullanılmıştır. Son kazılara göre: 4. yüzyılda yapıldığı görülür. 20 metre yükseklikte suni bir tepe oluşturulmuştur. Yani duvar yükseklikleri 18 metreye ulaşır.

Üst tabakalar, en son Bokharan Emiri döneminde inşa edilmiştir. Yapının ahşap kısmı ise, 1920 yılındaki genel yangın sırasında yanarak yok olmuştur. Ark içinde: Emirin konaklama odası, polis bölümü, ahırlar, giysi, halı, mutfak eşyaları, hazine, tophane, hapishane, kuyum ve diğer atölyeler ve cami görülebilir.

İlk olarak ise, Ark’ın devasa kapıları ilginizi çekecektir. Kapılar; iki katlı kule ile portal, kemer açıklığı ve üstünde kafesli mimari galeri görülür. Arkada da galeri ile çevrili bir müzik odası bulunur. Yan tarafta, mahkumların atıldığı nemli zindan bulunur.

Buhara Emirinin taht odası, tören ve festivaller için ayrılan oda: güneydeki girişin hemen ardındadır. Burası ahşap sütunlar üzerine tuğla döşeli olarak inşa edilmiştir. Uzun eksen bahçede, Emir tahtı bulunur. Bu mermer taht: mermer sütunlar üzerinde, boyalı, ahşap gölgelik altında, 1669 yılı Nuratian ustaları tarafından yapılmıştır.

Evet burası Buhara’nın en eski anıt gemisidir ve şehrin saldırı ve kuşatmaları sırasında kullanılmıştır. Ancak: tarih boyunca buraya gelen gerek Rus ve gerekse İngiliz elçiler dahi buranın cezalarından etkilenmişlerdir.

Böyle olunca, Rus Kızıl Ordusu şehri ele geçirince Emirin bu sarayını neredeyse tamamen yok olacak şekilde bombalamıştır. Emir bunun üzerine Afganistan’a kaçar ve burada Buhara Halk Cumhuriyeti kurulur ve zamanla Özbekistan ülkesinin bir parçası haline gelir.

 

Djami Camii

Arch içine girişten önce, saray camisini görebilirsiniz. Djami camisi: 18. yüzyılda inşa edilmiştir. Son onarımı ise, 1919-1920 yılları arasında, ünlü Özbek usta Shirin Muradov tarafından yapılmıştır.

Özbekistan Buhara Buhara Tren İstasyonu

Buhara Tren İstasyonu

Trans-Hazar demiryolu Orta Asya’ya inşa edildiğinde, buraya da 19. yüzyılda bu tren istasyonu yapılmıştır. İlk olarak 1888 yılında Kağan köyü yakınlarına yapılan tren istasyonu, ardından şehir genişletilince ve demiryolu standart geniş demiryolu olarak değiştirilince, buraya bu istasyon inşa edilmiştir.

Buhara demiryolları, eski Buhara Emirliği dönemindeki devrim ve Sovyet iktidarının kurulması sırasında önemli rol oynamıştır.

Günümüzde, biraz önce söylediğim gibi Buhara şehrinde iki tren istasyonu vardır. Tüm trenler Kagan istasyonuna ulaşır. Buhara-2 istasyonu yalnızca yük taşımacılığı için kullanılır. Şehre uzaklığı yaklaşık 15 km olduğu için, Buhara-1 tren istasyonu ile şehir arasında taksi kullanmak gerekir.

 

Devlet Mimarlık Sanat Müzesi

Afrosiab str adresindedir. Çarşamba hariç hergün açıktır ve saat: 09.00-16.00 arasında ziyaret edilebilir.
Buhara Devlet Mimarlık Sanat Müzesi: Ark kalesindedir ve 1922 yılında kurulmuştur.

Müzede: Özbek halkının entelektüel mirasına ait 100.000 öğe bulunmaktadır. Bunlar arasında öne çıkanlar: altın nakış, bakır, ganch oyma, mimari dekor, sikkeler, ev eşyaları, grafik eserler, resim, heykel, eski haritalar, kitaplar ve tarihi değeri olan diğer belgelerdir.

Özbekistan Buhara Samanids Mozolesi

Samanids Mozolesi

Maveraünnehir Halifeliği yerel hanedanının yöneticilerinden Sanctuary ailesine aittir ve Orta Asya mimarisinin bir incisi gibidir. Bu anıt, Arap fethinden sonra Orta Asya mimarisinin gelişim döneminin önemli bir başlangıcıdır.

Türbe: Samani hanedanının mimari stilini belirtecek şekilde, yarım kule ile örtülü bir küp bina şeklindedir.

Küp: istikrarı sembolize eder ve kubbe ise dünya için bir simgedir. (gök kubbe benzerliği) Böylece bina evrenin bir sembolüne dönüşür. Güneş ve gezegenlerin sembolleri: figürlü duvar içinde, türbenin girişindeki kemerler üzerinde dairesel diskler şeklindedir.

Evet bu Samani Türbesi: Orta Asya mimarisinin bir başyapıtı olarak kabul edilir. Yapıda, mimari ve sanatsal tasarımlar birlik içindedir.

Özbekistan Buhara Chasma-i Ayup

Chasma-i Ayup

Yüzyıllar öncesinde, Orta Asya’da azizler tarafından ziyaret edilen birçok yer bulunmaktadır. Bunlardan birisi de: Saint Eyüp kaynağı olarak tercüme edilen: Chashma-Ayub denilen burasıdır.

Bir efsaneye göre: bir peygamber bu toprakları ziyaret ettiğinde, çölde su sıkıntısı çeken insanlara yardım etmeye karar verir. Onun sopası ile vurduğu yerden, kristal berraklığında su kaynağı ortaya çıkar. İnsanlar bu suyun şifalı olduğuna inanmaktadırlar.

Zamanla kaynağın üzerine bir türbe inşa edilir. Türbe, dikdörtgen prizma şeklindedir. Farklı bir kubbe ile taçlandırılmıştır. Su kaynağı ve ana bina üzerinde konik bir kap bulunur yani özel çift kubbe görülür.

Bu yapının: 14-19. yüzyıllar arasında yapıldığı düşünülmektedir. Yapı: Khanaka döneminde, burayı ziyaret edenler için yapılmış bir konut ve yemekhane tesisi olarak kullanılmıştır. Aynı alanda “Kosh-Medresesi” de bulunur.

Buradaki ilk medrese: Modar-ı Khon: Abdullakhan II tarafından, annesi için inşa ettirilmiştir. Üzerindeki çini kitabeye göre yapılış tarihi: 1566-1567 yıllarıdır. Bir portaldan girilen binanın giriş kısmında: avlu çevresinde öğrenciler ve eğitmenler için yapılmış toplantı odaları ve bir cami görülmektedir.

Buradaki ikinci medrese ise “Abdallakh Han” medresesidir. 1588-1590 yılları arasında inşa edilmiştir. Orta Asya mimarisinin seçkin eserlerinden birisidir.

Yapıda alışılmış kompozisyonlar dışında çizgiler, simetrik devre düzenleri görülmektedir. Avlunun orta ekseni boyunca iki sıra penceresi olan geniş bir salon bulunur.

Özbekistan Buhara Chor-Minor Medresesi-Dört Minareler
Özbekistan Buhara Chor-Minor Medresesi-Dört Minareler

Chor-Minor Medresesi-Dört Minareler

Tacik diline göre “Chor-Minor” dört minare demektir. Burası, Buhara şehrinin sıra dışı anıtlarından birisidir. Ancak Buhara mimarisinden farklıdır. Hint etkisi ağırlıklıdır.
Açık alanda, sağ tarafta “Lyabi-Khauz” arkasında yer almaktadır.

Chor Minor: 4 minare ile çevrilidir. Kare şeklindeki medrese binasının üstü mavi kubbe ile taçlandırılmıştır, köşelerinde ise birbirinden farklı dekorlardaki dört küçük minare bulunur. Bu dört minaresin her biri farklı şekle sahiptir.

Kulelerin dekor elemanları, dünyanın dört dinin felsefi anlayışını yansıtmaktadır. Çünkü, minareler üzerindeki bazı unsurlarda bulunan haç Hıristiyanlık, balık ve Budist dua görülmektedir.

Medrese binası önünde, küçük bir lavabo ve veranda bulunur.

Evet; medrese zengin Türkmen halife Niyazkul zamanında yapılan ve günümüze iyi korunarak gelmiş bir yapıdır. Medresesinin yapım tarihi olarak 1807 görülmektedir. Günümüzde burada hediyelik eşya satan bir dükkan bulunuyor. Yukarı çıkmak isterseniz ücret ödemek gerekiyor.

Özbekistan Buhara Hoca-Gaukushon Ensemble
Özbekistan Buhara Hoca-Gaukushon Ensemble
Özbekistan Buhara Hoca-Gaukushon Ensemble

 

Hoca-Gaukushon Ensemble

Burası şehrin en büyük komplekslerinden birisidir ve içinde cami, minare ve medrese bulunmaktadır. Geçmişte, burası şehrin en büyük ticaret meydanlarından birisidir. Kelime anlamı boğaların öldürülmesidir.

Çünkü, burada geçmişte bir mezbaha bulunmaktadır.
16.yüzyılda buradaki meydana: büyük bir medrese ve büyük minareli cami inşa edilmiştir. Gerek cami ve gerekse diğer yapıların parası ise, Djuibar Şeyhi Hoca Saad tarafından verilmiştir.

Özbekistan Buhara

Fayzabad Khanqah-Tekke

Ünlü tasavvufçu Malvono Poyand-Mukhammad Fayzobodi tarafından 1598-1599 yılları arasında yaptırılmıştır ve kendisi 1601 yılında ölmüştür. Yapılış amacı, günlük namaz ve Cuma namazı için bir cami olmasıdır. Ayrıca sufi ayinleri ve dervişlerin geçici ikametgahı içinde kullanılması düşünülmüştür.

3 katlı yapıda: saray gibi büyük ve yüksek ışıklı bir salon bulunur. Bütün mimaride: arıtma, zarafet ve asalet hakimdir. Merkezi salonda: kubbe ve kemerli galeriler aracılığı ile iki kanat bulunur. Mekke yönünü gösteren Mihrad Behind, dervişlerin ikametgahı için yapılan khudjras (hücreler) kanatlardadır. İç kubbe: etkileyici kartonpiyerlerle süslüdür.

 

Fayzulla Khodjaev Müzesi

Tukay str adresindedir. Pazar günü hariç her gün açıktır ve saat: 09.00-17.00 arasında gezilebilir.
Fayzulla Khodjaev: 20. yüzyıl başlarında siyasi arenada en çarpıcı kişilerden birisiydi. Kendisi siyasi bir figür, bir sanat hamisi, eşit haklar ve demokrasi için savaşçı liderdi.

Zengin bir tüccar ailesinin oğlu olarak doğdu ve uzun bir süre Rusya’da okudu, çünkü babası ona laik eğitim vermek istiyordu. 1913 yılında Buhara şehrindeki evine geri döndüğünde, Buhara Cadidistlere katıldı. (bu bir partidir) Bunlar: insanların yaşamını iyileştirmeyi amaçlayan anayasa ve reformların benimsenmesi için bir gösteri düzenlediler.

Gösteride genç Bukharans kaçmak zorunda kaldı. Orta Asya: SSCB bünyesine girdiğinde Fayzullah Khodjaev, bölgesel yönetime katıldı ama büyük baskılar altında 1937 yılında idam edilerek öldürüldü.

Ancak, Buhara’da insanlar Fayzulla Khodjaev’i sevmektedirler ve ailesinin evi kendi adına bir müze haline getirildi. Müze ev: Buhara mahallesinde Goziyon denilen yerdedir. Soyluluğun temsilcileri ve zengin tüccarlar bir zamanlar burada yaşamıştır.

Müzenin odaları lüks ve zarif bir ayırt edici özellik göstermektedir. Tüm odalar ustaca ahşap oyma ve ganch ile dekore edilmiştir. Bir zamanlar Khojaev ailesine ait bütün sofra günümüze kadar gelmiştir. Evin altında yer altı tünel ağı bulunmaktadır. Bunlar tehlike durumunda khanın hoşnutsuzluğunu gizlemek için inşa edilmiştir.

Günümüzde müze ziyarete açıktır. Müzede sofra setleri, doğu mobilyaları ve 19.yüzyılda Bukharans yaşamının diğer niteliklerine ait nesneler sergilenmektedir. Ayrıca müze ziyaretçileri, Fayzulla Khodjaev’in biyografisini ve 1938 yılında ölene kadar onun faaliyetlerini öğrenebilirler.

Özbekistan Buhara Poi-Kalyan Esamble
Özbekistan Buhara Poi-Kalyan Esamble

 

Poi-Kalyan Esamble

Bunun kelime anlamı “Büyük kaide” demektir. Esamble 4 anıttan oluşmaktadır. Kalyan camisi, Miri-Arap Medresesinin cepheleri birbirine karşıdır. Aralarında ise Kalyan minaresi bulunur. Miri-Arap medresesinin güneyinde küçük Amir-Allimkhan medresesi vardır.

Özbekistan Buhara Kalyan-Kollon Minaresi
Özbekistan Buhara Kalyan-Kollon Minaresi

 

Kalyan-Kollon Minaresi

İslam’ın başlangıcından itibaren camiler üç tür olarak tasarlanmıştır. Bunlar: kırsal camiler, günlük camiler ve Cuma camileridir. 13. yüzyılda inşa edilen Djuma camisi hakkında ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır. Ancak, tahminlere göre, galerilerle çevrili geniş bir avlusu olduğu düşünülmektedir. Ancak 1127 yılında inşa edilen büyük minare bilinmektedir.

Onun muhteşem ve kusursuz görüntüsü, Buhara şehri manzarasında görenleri hayrete düşürecek düzeydedir. Normalde her caminin kendi minaresi olmasına rağmen, bu ana minare Djuma camisi yakınında yer almaktadır. Çünkü minarenin tepesinden, müezzinin sesi, müminleri namaza çağırmaktadır.

Buhara şehrinin bu en görkemli yapısı, Ortaçağ Buharalı tarihçi yazar Muhammed Narshakki’ye göre 12. yüzyılın ilk dönemlerinde Buhara hükümdarı Arslanhan tarafından yaptırılmıştır. Minare inşa edildiği 12.yüzyılda, Orta Asya’nın en yüksek minaresiymiş. Ancak, sitede bir minare inşa ettirmek için yapılan ilk girişim başarısız olmuş, şehrin altındaki birçok kültürel katmanlara ve yumuşak zemine dikkat edilmemesi nedeniyle, minare cami üzerine çökmüştür.

Yerine daha dayanıklısı 1127-1129 yılları arasında inşa edilmiştir. Bu 45.6 metre yükseklikteki minare: mühendislik ve mimari harikası olarak kusursuz bir örnek kabul edilir. Pişmiş tuğla ve onun üstünde kalın tabandan, daralarak yükselen yekpare dairesel bir kule şeklindedir.

Turkuaz çinili yazıtta “Arslan Han” ismi okunmaktadır. Yukarıya doğru daralan yuvarlak gövde şeklindeki tuğla kule, karakteristik bir minaredir ve alt çapı 9 metre, üst çapı 6 metredir.
Minare, kuşatma ve savaş zamanlarında aynı zamanda bir gözetleme kulesi olarak da kullanılmıştır.

İlk yapıldığında yukarısında kubbeli başka bir bölüm olduğu düşünülmesine rağmen, günümüzde üst bölüm sadece koni şeklinde görülür. Minarenin gövdesi tuğladan yapılmış ve dar süs dizeleriyle çevrilmiştir. Bunlar düz ya da çapraz olarak, bir satranç tahtası gibi düzenlenmiştir.

Korniş üzerinde yazıtlı bir mukarnas gider. Friz, o zamanlar Buhara mimari dekorlarında yaygın olarak kullanılan mavi sır ile kaplıdır. Gövde ortasının çevresinde bir yıkık yazıt görülür. Bu 1920 yılında Mikhail Frunze komutasındaki askerler tarafından Buhara şehrinin alınması sırasındaki bombardımanda oluşmuştur.

1923 yılındaki restorasyon sırasında, burası, geometrik mozaiklerle süslenmiştir. 1976 yılındaki depremden sonra, korniş kısmı çökmüş ve eski fotoğrafları değerlendirilerek, 1980 yılında yeniden inşa edilmiştir.

Son bir not: küçük bir ücret ödeyerek minareye çıkmak mümkündür. Minareye çıkarsanız: bir zamanlar Buhara Emirinin yaşadığı ve Arck olarak adlandırılan kalenin harabe halini net şekilde görebilirsiniz.

Özbekistan Buhara Kalyan Camii
Özbekistan Buhara Kalyan Camii
Özbekistan Buhara Kalyan Camii

 

Kalyan Camii

Arkeolojik araştırmalara göre, burada Arap komutanı Kutebbiye Bin Müslüm tarafından 713 yılında, bir pagan tapınağı yerine şehrin ilk Cuma camisi yapılmıştır.

Cuma camisi yapıldıktan sonra minare yapımına geçilmiş, ancak yukarıda da sözünü ettiğim gibi minare caminin üzerine yıkılmış ve camiyi tahrip etmiştir. Bunun üzerine 1121 yılında Karahanlılar tarafından buraya yeniden bir cami yapılmış, ancak bu da Moğol istilası sırasında tahrip edilmiştir.

Günümüzde görülen cami ise, 15. yüzyılda yapılmıştır. Arkeolojik araştırmalar da günümüzdeki caminin altında iki cami kalıntısını göstermektedir. 20. yüzyıl başlarında Buharalı usta Shirin Muradov, caminin onarım çalışmalarına katılmıştır. Evet, camiye giriş ücretli, ancak Türk ve Müslüman olduğunuzu öğrenince ücret almıyorlar.

Caminin boyutları 80 x 130 metredir. Bunun düzeni, geleneksel uzun boylu ve büyük dikdörtgen avluludur. Günümüzde Buhara şehri manzarasına hakim olan bu yapı, 1514 yılında tamamlanmıştır. Caminin dekorunda öncelikle sırlı çini kullanılmıştır ve bunlar ağırlıklı olarak ana cephe ve mihrap üzerine yoğunlaşmıştır.

Cephede, yapılan arkeolojik araştırmalarda bir önceki cephenin fayans ve mozaiklerle süslendiğini ortaya koymuştur. Cami Semerkant’taki “Bibi Hanım Camisi” ile aynı ölçektedir.
Cami 12.000 kişi kapasitelidir.

Özbekistan Buhara Miri Arap Medresesi
Özbekistan Buhara Miri Arap Medresesi

 

Miri Arap Medresesi

Burası 16. yüzyıldan kalma ve Buhara şehrinin mimari anıtlarından birisidir. Yemen kökenli (atalarının Yemenden geldiği söylenir) Şeyh Abdullah Yamani’ye atfedilir. Kendisi Sheybanıdlerin manevi lideridir. Ubeydullah han (1512-1539) medresenin yapımı için bağışta bulunmuştur.

Dikdörtgen bahçesi 288 kubbe oluşturan galerilerle çevrilidir. Onlar 208 sütun üzerinde yükselir. Avlunun üzerinde mozaik bir tambur üzerinde mavi büyük kubbe yükselir. Kolon minare medresenin güneybatısındadır.

Birkaç kez restore edilmiş yapının mimarisi ve dekoru muhteşemdir. Medresenin hemen yanındaki Amir-Alimkhan medresesi ise 19.yüzyılda inşa edilmiştir.

Yapı 1924 yılına kadar şehir kütüphanesi olarak kullanılmış ve 1945 yılından itibaren dini medrese olarak faaliyetini sürdürmektedir. 1997 yılında Buhara şehrinin 2500 yıl dönümü arifesinde, ana cephe, çatı ve kubbeler tamamen yenilenmiştir.

Özbekistan Buhara Magoki-Attori Camii
Özbekistan Buhara Magoki-Attori Camii

 

Magoki-Attori Camii

Şehir merkezindeki bu cami, kentsel caminin bir örneğidir. Cami; İslamiyet öncesi pagan “Moh” tapınağı yerine inşa edilmiştir. Ancak, arkeolojik kazılarda, tapınağın üzerinde Samaniler döneminde yapılan bir de kubbeli cami kalıntısı ortaya çıkarılmıştır.

Ancak 12.yüzyılda zemin seviyesi yükseltilmiş ve ana cephe çok az hasar ile yeniden tasarlanmıştır. 16.yüzyıla gelindiğinde ise, alttaki kültür tabakaları ve yumuşak zemin nedeniyle cami toprağın derinliklerine batar gibi olmuş ve onun cephesi 1930 yılında yürütülen kazılar sonucunda ortaya çıkarılmıştır.

Caminin dış cephesi asimetriktir. Sağa dikdörtgen şeritler ile saçaklı bir gömme tonoz ve bir portal vardır. Mimari dekor, geometrik şekiller ve oyma terra-cotta taşıyan bitki desenli fayanslar ile kapalı tuğladan oluşturulmuştur.

Evet burası Karahanlılar döneminde yapılmış, Orta Asya mimarisinin mükemmel örneklerinden birisidir.

Özbekistan Buhara Kosh Medresesi
Özbekistan Buhara Kosh Medresesi
Özbekistan Buhara Kosh Medresesi

 

Kosh Medresesi

“Kosh” çifte anlamına gelir. Çünkü burada “Modari-han” ve “Abdullah-han” medreseleri bulunmaktadır, yani iki bina vardır. Binalar, dar sokak tarafında birbirlerine karşı karşıya dururlar. Girişin üzerinde çini resimlerle yapılış tarihi olarak 1517 yazılıdır.

Modari-han medresesi 974 ya da 1566 yılında inşa edilmiştir. Medresenin ana cephesi muhteşemdir. Abdullah-han medresesi ise, 1558 veya 1590 yıllarında inşa edilmiştir.
Her iki medrese de olağanüstü Orta Asya mimari eseridir. Abdullah-han medresesi, gök ışık olarak bilinen ve 12 taraflı ışıklı tanbur kubbe ve bahçe ve geniş salonla ortaya çıkar. Salon iki katmanlıdır.

Özbekistan Buhara Kukeldash Medresesi

Kukeldash Medresesi

Kukeldash medresesi: batı ve kuzeyde Khanaka ve Nodir Divan-Begi ve doğuda: Architectual ensemble Lyabi-Khauz gibi üç büyük anıtsal binalar ile oluşturulmuştur. Güneydeki kare bir meydan bulunur.
Lyabi Khauz topluluğunun şehirde 16. yüzyıldan kalma ilk yapısıdır. Medresenin boyutları 80 x 60 metredir. Şehirdeki en büyük medresedir. Burada 320 den fazla öğrenci yaşamış ve okumuş, 130 öğretim elemanı bulunmuştur. Bu durum Abdullah-han liderliğin altındaki devletin gücünü temsil etmektedir.
İki katlı binanın, girişi yarı saydam, yeşil oniks zarif sütunlarla süslenmiştir. İç dekorasyonda, beyaz kullanılmıştır.

Özbekistan Buhara Lyabi-Khauz Ensemble
Özbekistan Buhara Lyabi-Khauz Ensemble

 

Lyabi-Khauz Ensemble

Lyabi-Khauz kelimesi “rezervuar” anlamına gelir. Bölgede anlatılan bir efsaneye göre: Nadir Divan-Begi: yalnız bir kadının evi olarak inşa edilmiştir. Kadın, güçlü vezire evin altına bir su kanalı inşa ettirmesini söyledi ve bu su kanalları yapıldı.

Nadir Divan-Begi medresesi: 1619-1620 yılları arasında yapılmış, merkezi kubbe salonlu büyük bir binadır. Bina önce bir kervansaray olarak inşa edilmiştir. Daha sonra ise medrese olarak kullanılmıştır.

Khauz kanalları: dikdörtgen şeklinde, batı-doğu yönünde 36 ve 46 metre uzanan kanallardır. Kıyıları sarı kireçtaşı bloklarla yapılmıştır.

Burada: Nasreddin hocanın bir heykeli görülüyor, Özbekler onun Özbek olduğunu iddia ediyorlar. Havuz kıyısında lokantalar bulunuyor. Buralarda masalar yerden 30 cm yükseklikte ve yerdeki minderlere oturuluyor.

Burada Özbek pilavı yemenizi öneririm.

Özbekistan Buhara Nadir Divan-begi Medresesi
Özbekistan Buhara Nadir Divan-begi Medresesi

 

Nadir Divan-begi Medresesi

Burası: Lyabi-hauz mimari kompleksinin bir parçasıdır. Medrese binası kimin tarafından inşa ettirildiği bilinmemesine rağmen, vezir Nadir tarafından isimlendirilmiştir. Vezir Nadir, 1611-1642 yılları arasında, Buhara şehrinde hüküm süren Ashtarkhanid hanedanı hükümdarı İmamkuli-Han; emrinde çalışmış güçlü temsilcilerden biridir.

Bu hükümdarlar ve vezirler, sürekli savaşlarla meşgul olmalarına rağmen aynı zamanda şehir planlamasına da zaman ayırdılar.

Nadir Divan-begi medresesi, Orta Asya’nın tüm Müslüman anıtları içinde en tipik tarzda dekore edilenidir. Dekorasyonda İslamda pek alışık olunmayan şekilde, kuşlar, hayvanlar ve insan imgeleri ve güneş kullanılmıştır. Efsanevi kuşlar ile, mutluluk betimlenmiştir.
İkinci katta: yaşam için odalar bulunur.

Ana girişte, genişletilmiş forum dikkati çeker. Medreseye yakın bir havuz da inşa edilmiştir. Bu yapay rezervuar, daha sonra “Lyabi Hauz” olarak isimlendirilir ve Buhara şehrinin en bilinen yerlerinden biri haline gelir.

Şehir merkezindeki bu dikdörtgen havuz: 46 x 36 metre ebatlarındadır ve asırlık çınar ağaçlarının gölgesindedir. Kıyıları sarımsı kalker masif bloklarla yapılmış ve su basmanları taşlarla dekore edilmiştir.

Eski dönemde, burada Pazar kuruluyormuş. Günümüzde bu havuz kenarında, Buhara yöresel lezzetlerini tadabileceğiniz lokantalar bulunuyor.

Özbekistan Buhara Seyfettin ad-Din Boharzi-Buyan Kuli Han Mozolesi

Seyfettin ad-Din Boharzi-Buyan Kuli Han Mozolesi

Seyfettin ad-Din al-Bokharzi (1190-1261) sufi düzeni tesis eden Nadjmid ad-Din Kubro’nun takipçisidir. Kendisi: ünlü bir şair ve ilahiyatçı olduktan sonra “dünyanın şeyhi” unvanını almıştır. Ölümünden sonra mezarı üzerine, bu Boharzi anıtı dikilmiştir.

Ama burada aynı zamanda derviş ayinleri de düzenlenmiştir. Kendisinin takipçilerinden Buyan Kuli Han: Boharzi mezar yerinde ters gömülmüştür. Daha sonra onun kabri üzerine de türbe inşa edilmiştir.

Türbe: olağanüstü basitlik ve mimari fikir berraklığı, şekillerin ihtişamı ve ölçeğiyle dikkat çekiyor. Türbenin içinde hiç dekorasyon yoktur ve ancak muhteşem süslemeler dikkati çeker. Evet bu mezar yeri, ortaçağ ahşap oyma sanatı açısından tam bir başyapıttır.

Özbekistan Buhara Seramik Müzesi
Özbekistan Buhara Seramik Müzesi

 

Seramik Müzesi

Gijduvan str adresindedir.
Çömlekçilik Orta Asya halklarının temel el sanatlarından birisidir. Özbekistan topraklarında, seramik antik çağlardan beri büyük popülerlik kazanmıştır. Birçok Orta Asya ülkesi içinde beceri ürünü seramik güzel parçalar yaratılmaktadır.

Özellikle Özbekistan ülkesinde ise seramik her bölgenin kültürünü yansıtan, pek çok öykü, resim ve diğer pek çok şey tasvir edilmektedir.

Buhara ve Semerkant gibi şehirlerde seramik ünlüdür. Çünkü büyük ustalar bu şehirlerde yaşamışlardır. En önemli seramikler Gijduvan seramik okulu sanatçılarına aittir. Çünkü Gijduan seramik okulunun derin kökleri vardır.

Beceri nesilden nesile, babadan oğla geçer. Gijduan ustalarının eserleri, çömlekçi atölyelerinde değil, Seramik Gijduan Müzesinde görülebilir. Müze, modern ustaların geniş bir koleksiyonunu sergilemektedir. Onlar zengin renkler ve süslemelerle betimlenmiştir. Gijduan seramik okulu: geometrik desenler ile ayırt edilebilir. Yeşil ve mavi renkler dekorasyonda hakimdir.

 

Registan Meydanı

Ark’ın batı bölümünde, Arap döneminde Registan meydanı inşa edilmiştir. Burada 13.yüzyıldan itibaren çeşitli idari binalar ve saraylar bulunmuştur. 16.yüzyılda ise ticari mekanlar yer almıştır. Bu ticari mekanlarda pamuklu kumaşlar satılmış, ayrıca: et, tahıl, fantezi mal, kağıt, mürekkep, sığır, karpuz, kavun, ahşap mutfak eşyaları ve diğer şeylerin satışı sürdürülmüştür.
Registan meydanında günümüze ulaşan tek anıt 18. yüzyıl yapımı Bolo-Khauz’dur.

 

Bolo-Khauz Kompleksi

Burası: Registan Meydanında tek korunmuş anıttır. Emirin kalesi (Arch) bu anıtın karşısında bulunur. Bu karmaşık kompleks: Cuma camisi ve minaresinden oluşur. Kompleksin en eski kısmı “Bolo-Khauz” olarak isimlendirilen gölettir.

Burası günümüze ulaşmış, Buhara şehrindeki çeşitli göletlerden birisidir. Geçmişte bu rezervuarlar, şehir halkı için su kaynağı olarak kullanılmıştır. Ancak ne yazık ki, aynı zamanda birçok hastalık kaynağı olmuştur. Bu nedenle, göletlerin çoğu kapatılmıştır.

Bolo-Khauz Camii: Emir’in eşi emriyle 1712 yılında inşa edilmiştir. Diğer bir efsaneye göre ise: Emir Shakhmurat (1785-1800) tarafından, eşinin ölümü üzerine sevgi ifadesi olarak inşa edilmiştir.

Yapı: rafine bir sütun üzerinde, ahşap tavan, geleneksel varenda, bol kartonpiyer ile dekore ve çiçek-geometrik süs desenleri ile süslüdür. Kısa minare: Buharalı ünlü usta Shirin Muradov tarafından 1917 yılında inşa edilmiştir.

Özbekistan Buhara Samaniler Türbesi
Özbekistan Buhara Samaniler Türbesi
Özbekistan Buhara Samaniler Türbesi

 

Samaniler Türbesi

Buhara şehrindeki tüm ortaçağ yapıları arasında, Samaniler türbesi özel bir yer işgal etmektedir. Bu dünyaca ünlü mimari yapı: 9. yüzyılın bitiminde inşa edilmiştir. Yapılış amacı ise: İsmail Samani’nin: babasının ölümü ardından bir aile mezarlığı olarak yapılmış olmasıdır.

Daha sonra: İsmail Samani’nin kendisi ve torunu da buraya gömülmüştür. Aslında: İslam geleneklerine göre, Müslümanların mezarları üzerine herhangi bir heykel ve anıt dikmek günah olmasına rağmen, buradaki kakmalı kriptler ilginçtir.

Samaniler türbesi, düz bir tasarım dehası olarak gösterilmektedir. Buradaki kompozisyonda: cephe ve iç bölümler dengeli olarak tasarlanmıştır. Tepede yarı küresel kubbe bulunur. Bütün cepheler aynı ve köşelerde üç çeyrek kubbeli sütunlar bulunur.

Evet: bu bina küçük boyutlarda yeni bir mimari tarzı ortaya çıkarırken, öte yandan İslam mimarisi ile de bağlantı kurmaktadır.

Özbekistan Buhara Sitorai Mokhi-Khosa Sarayı

Sitorai Mokhi-Khosa Sarayı

19.yüzyılda Buhara emiri Nasrullah Han: kendisi için yeni bir konut inşa etmeye karar verdi. Ancak yaz dönemi sıcaklarından kurtulmak için havadar bir yer seçti ve mimarlar eski bir yönteme başvurarak yani giydirilmiş sistemle bu inşaatı yaptılar.

Ancak, Buhara şehrinin banliyölerinde yapılan bu şık saray günümüzde hayatta değildir.

Takip eden süreçte: Buhara emiri Mir Sayyd Muhammed Alim Han: yeni bir saray yapımını başlattı. Hatta efsaneye göre, emir bu yeni sarayı eşi Sıtora için yaptırmıştır. Birkaç yıl süren inşaat çalışmaları sonucunda, görülmemiş güzellikle bir yapı ortaya çıktı.

Rusya’da eğitilmiş olan Buharalı mimarlar, doğu ve batı tarzlarını başarıyla birleştirerek güzel bir yapı ortaya çıkardılar. Bir süre sonra emirin karısı öldü ve onun adı saraya verildi ve bu isim günümüze kadar korundu.

Ancak ne yazık ki, Sitorai Mokhi-Khosa isimli bu sarayda, ilk sarayın kaderini paylaşmış ve imha edilmiştir.

Kaybolmamış Sitorai Mokhi-Khosa Sarayı: Buhara’nın son emiri Mir Sayyd Muhammed Alim Han’ın emriyle 1912-1918 yılları arasında yapılmıştır. İnşaat iki Rus mühendis Margulis ve Kakovitch ile birlikte zamanın en iyi Buhaharı ustaları tarafından yürütülmüştür.

Saray: ana bina ve birkaç resepsiyon salonu ve emir için özel odalardan oluşmaktadır. Ünlü usta Shirin Muradov tarafından dekore edilen “White Hall” özellikle dikkat çekmektedir. Burada duvarlar aynalarla kaplanarak dekore edilmiştir.

Çünkü bu sarayda aynalar fazlaca kullanılmıştır ve orada bir yansıma oluşur. Özellikle Venedik ve Japon aynaları kullanılmıştır. Saray, ayrıca çay salonu, küçük minare ve misafirhane içerir. Sarayın her bölümünün kendi hikayesi ve efsanesi bulunmaktadır.

1927 yılında Buhara Emirliğinin yıkılmasından kısa süre sonra, saray müze haline dönüştürülmüştür ve bugün burası “Sanat ve El Sanatları Müzesi”ni barındırmaktadır.

Müzenin sergilerinde: 19-20.yüzyıllara ait mobilyalar, takılar ve Buharalı ustaların el sanatları, 14-20. yüzyıl Rus ve Japon porselenleri görülmektedir.

Özbekistan Buhara Ulugbek Medresesi

Ulugbek Medresesi

Ulugbek Medresesinin ismi geçen: bir bronz kapı plakası üzerinde bulunan yazıt, 1417 yılında bulunmuştur. Yazıtta: burayı yapan usta olarak “İsmail İbn Tahir İbn Makhmud Ispfargoni ismi geçmektedir. Bu usta: İran’da Timur tarafından yakalanmış ve Semerkant’ta Gur-Emir kompleksini yapmış ustalardan birinin torunudur.

Burası: şehirde Ulugbek tarafından inşa edilmiş ilk medresedir. Bu nispeten küçük olmasına rağmen büyük forumları ile dikkat çeker. Giriş holü, kubbe salonları, cami ve kare bahçe ilgi çekmektedir.

Özbekistan Buhara Abdulaziz-Khan Medresesi

Abdulaziz-Khan Medresesi

1651 yılında, Abdulaziz-han İbn Nadr-Muhammed tarafından yaptırılmıştır. Ön cephesinden bakıldığında ilk anda Ulugbek medresesine benzer. Ama bu medresenin boyutları (50 x 67 metre) ondan daha büyüktür. Özellikle iç dekorasyonu muhteşem güzeldir.

Mimar: peyzajı düzenlerken tuhaf ağaçlar arasında hafif pavyonlar, stilize bulutlar ve su akışını içeren beyaz zemin üzerine mavi çini porselen tarzında duvar resimleri kullanmıştır. Caminin bu güzelliğini sağlayanlar ise, son derece gelişmiş ve farklı sanat okullarının temsilcileridir.

Özbekistan Buhara İsmail Samani Türbesi

İsmail Samani Türbesi

Burası, dünya mimarisinin seçkin örneklerinden birisidir. Yazılı kaynaklara göre: türbe Samani hanedanı (10.yüzyıl) zamanında bir aile mezarlığı olarak 902-907 yılları arasında yaptırılmıştır. Hatta, yapının, babasının mezarı üzerine oğlu İsmail Samani tarafından yaptırıldığı bilinir ve kendisi de daha sonra buraya gömülmüştür. Yapının giriş kapısı, doğu tarafındadır.

Özbekistan Buhara Mirzo Ulugbek Medresesi
Özbekistan Buhara Mirzo Ulugbek Medresesi

 

Mirzo Ulugbek Medresesi

Mirzo Ulugbek emriyle üç medrese inşa ettirildiği bilinmektedir. Gijduvan 1422 yılında tamamlanmış, Semerkand ve Buhara’da ise 1420 yılında tamamlanmıştır. Bunların hepsi bazı benzerlikler gösterir, ancak cephe planı, büyüklük ve tasarım değişmektedir.

Karmaşık cami, yaklaşık 120 yıl Buhara Ubeydullah-Han’ın hükümdarı döneminde (1539-1550) yenilenmiştir. Daha sonra kompleks kapsamlı onarım çalışmalarından geçirilmiş ve Buhara Abdullah-han (1583-1598) döneminde yeniden yapılmıştır.

Burası yapılan üç medreseden en erken döneme ait olanıdır. Mirzo Ulugbek tarafından (1394-1449) yaptırılmıştır. Medresesin 1417 yılında tamamlandığı düşünülmektedir. Ulugbek, tarihçi Abdurazzak Samarkandi’ye göre, Buhara gezisi sırasında, Kasım 1419 yılında burayı ziyaret etmiştir. 1586 yılında medresenin onarıldığı yazılıdır.

Ancak, renk ve kaliteli orijinal dekoru farklılık gösterir ve duvar kaplamalarının çoğunun zamanla yıprandığı ve yok olduğu görülür. 19. yüzyıl sonlarında 20.yüzyıl başlarında, pencere çerçeveleri Usto Ahmed tarafından boyanmış ve hafif onarım yapılmıştır.

1994 yılındaki onarımda ise, ilk galeriler ve ikinci katlar, avlu ve avlunun çevresindeki bölümler restore edilmiş, ana portal önündeki zemin yüzeyi düzenlenmiştir.

Özbekistan Buhara

ŞEHİR YAKINLARINDA GEZİLECEK YERLER

Özbekistan Buhara Chor-Bekir Nekropol-Juibar antik mezarlar
Özbekistan Buhara Chor-Bekir Nekropol-Juibar antik mezarlar
Özbekistan Buhara Chor-Bekir Nekropol-Juibar antik mezarlar

 

Chor-Bekir Nekropol-Juibar antik mezarlar

Buhara şehir merkezine 5 km uzaklıkta, dut ağaçlarının gölgesinde bölgenin en sıra dışı yerlerinden birisidir. Chor Bekir nekropol’e ayrıca “ölüler şehri” de denilmektedir. Burada ilk mezarlar: bin yıl önce ortaya çıkarılmıştır. Ama günümüzde binlerce kişi tarafından ziyaret edilen bu mekandaki binalar: 16. yüzyılda inşa edilmiştir.

Buhara Samani hanedanı döneminde: 10. yüzyılda Peygamber soyundan gelen Djuybar Seyit ve ailesinin burada yaşadığı söyleniyor ve öldüğünde kendisi de bu mezarlığa gömülmüştür. 1560 yılında Shaybanid hanedanı hükümdarı Abdullakhan II: burada bir cami ve medrese yapılmasını emretti.

Aynı yıl bu komplek tamamlandı ve hocası Djuybar Seyit için bir hediye oldu. 1593 yılında Muhammed İslam olarak isimlendirilen Djuybar Seyit’in oğlu Khodja Bekir Sadi öldüğünde: yine burada babasının yanına gömüldü. Takip eden süreçte, yine önemli aile üyeleri, burada toprağa verildi.

Evet: Chor-Bekir Nekropolü içinde yapılan “Khazira” güzel dekore edilmiş tek bir girişten girilen, duvarlarla çevrili avluda bulunan bir mezar yapısıdır. Buraya tuğla duvarları olan uzun bir koridordan ulaşılır.

Kadınlar da dahil tüm hanedan üyeleri, burada toprağa verilmiştir.
Günümüzde Chor-Bekr toprakları: 30 mimari yapıyı barındırmaktadır. Burada başta söğüt ve meyve olmak üzere birçok ağaç dikilmiştir.

Chor-Bekir: gerçekten sıra dışı ve gizemli bir yerdir. Burayı ziyaret ederseniz, insan hayatının faniliği düşüncesi sizde hakim olacak ve ölüler dünyasını hissedeceksiniz.

Özbekistan Buhara Nakşibendi Ensemble-Memorial Kompleksi

Nakşibendi Ensemble-Memorial Kompleksi

Hoca Bakhouddin Nakşibendi anıt kompleksi: Müslümanlar için kutsal kabul edilen yerlerden birisidir. 16.yüzyılın büyük ilahiyatçısı, sufi Nakşibendi tarikatı kurucusu memleketi olan ve şehir merkezine 12 km uzaklıktaki köyü Kasri Orifon’da gömülmüştür. Bu mezar yerinde, öncesinde bir pagan tapınağı olduğu söyleniyor.

Nakşibende: aynı zamanda Amir Temur’un manevi öğretmenidir. Kendisinin 32 kez Mekke’ye hacca gittiği söylenir. İnsanları mütevazi olmaya çağırır ve lüksü kabul etmez. Onun felsefesinin başlıca ilkesine göre “işte eller, Tanrı ile kalp” dir.

Kompleksin ana binasında cami, minare ve küçük medrese bulunur. Batıda ayrı bir avluda, Nakşibendi’nin gömülü olduğu büyük mezarlık vardır. Annesi ve öğretmeni de, çok uzakta olmayan mezarlarda gömülüdürler.

Saint Bakhouddin Nakşibende türbesi: Orta Asya’da bir hac yeri olarak kutsal kabul edilmiştir ve farklı Müslüman ülkelerden gelen inananlar tarafından ziyaret edilir. Komplekste bir de tasavvuf hakkında kitap ve yazılı kaynaklar bulunan müze vardır.

 

Bahouddin Naqshband Memorial Kompleksi

Burası şehir merkezinin kuzeydoğusundaki bir sufi köyünün yakınlarındaki mezar kompleksidir. Yapı 500 yıl boyunca şekillendirilmiştir ama onun erken tarihi, kim tarafından ne zaman yaptırıldığı bilinmemektedir. İlk binalar muhtemelen, buranın yakınlarındaki sufi ölümü üzerine ortaya çıkmaya başlamıştır.

Ardından buraya müritleri, takipçileri ve Nakşibendi tarikatı üyeleri gömülmüştür ve kompleksin en prestijli bölümü “Dakhma-yi Şahan” ortaya çıkmıştır. Shaybanid Abdulaziz-han (1540-1550) emriyle, buraya 16.yüzyılda ilaveler yapılmış, kuzeybatı köşeye khanaka inşa ettirilmiştir.

Karmaşık yapılaşma, sonraki yüzyılda da sürdürülmüştür. Sovyet döneminde, burası hac yeri olarak kullanılmıştır. Şu anda, kompleks aktif olarak hala hac yeri olarak kullanılmaktadır. Büyük restorasyon çalışmaları: 1993-2003-2010 yıllarında sürdürülmüştür.

Evet, burası Nakşibende tarikatı üyeleri tarafından kutsal kabul edilmektedir. Çünkü: Burhaneddin Muhammed Buhari (1318-1389) bir Nakşibendi şeyhi olarak 14. yüzyılda Orta Asya’da tasavvufun en büyük temsilcisi olarak bilinmektedir.

Bahauddin mimari kompleksinin popüler mistik müzesi ziyarete açıktır. Ayrıca, tasavvuf çalışmaları için burada bir merkez bulunur.

Özbekistan Buhara Chashma-İl Eyüp

Chashma-İl Eyüp

Şehir merkezinin kuzeybatı banliyölerindeki Müslüman mezarı/türbesidir. Arkeolojik çalışmalar ve mimari özellikler incelendiğinde, buranın 1383 yılında inşasına başlandığı ve Shaybanid Abdallah-han II döneminde (1583-1598) tamamlandığı anlaşılmaktadır.

16.yüzyılda inşa edilen kırk günlük inziva odası bulunur. Hemen yanındaki kutsal kuyunun tatlı suyu içilir. Yerel efsaneye göre: su içildiğinde deri hastalıklarına iyi gelmektedir. Kompleks zamanla büyük bir mezarlığa dönüşmüştür.

Eyüp hayali mezarı üzerinde bir Kur-an suresi bulunur. Evet burası günümüzde Buhara şehrinin en saygın yerlerinden birisidir. Tüm Orta Asya’dan buraya gelen insanlar: Eyyüpün mezarı çevresinde yuvarlak tavaf yaparlar ve pirinç taneleri, buğday sapları, fesleğen atarlar. Yani, burası ibadet ve ayin yeridir.

Özbekistan Buhara Jeyran Ecocentre
Özbekistan Buhara Jeyran Ecocentre

 

Jeyran Ecocentre

1997 yılında nadir ve nesli tehlike altındaki hayvanların türlerinin korunması ve ıslahı için kurulmuştur. Yetiştirme merkezi: Kızıl kum çölünün güney batısında, Buhara şehir merkezine 42 km uzaklıkta, korunan doğal alan statüsündedir.

Burası, nadir tırnaklı memelilerin en etkili yetiştirme merkezlerinden birisi olarak tanınır. Nesli tükenmekte olan Asya yaban eşeği ve Przewalski atı da buranın koruma altındaki canlıları arasındadır.

Ayrıca yine Özbekistan kökenli yaygın ve nadir hayvan ve bitki türleri de burada bulunur. Burada: 29 tür memeli, 260 tür kuş, 21 tür sürüngen, 15 tür omurgasız hayvan bulunmaktadır.

Evet: buraya düzenlenen gezilere katılırsanız, burada nadir görülen hayvanları görebilir, bazı hayvanları bizzat besleyebilirsiniz. Ama özellikle, çöl yakınındaki bu merkeze, günün sabah saatlerinde gitmenizi öneririm, çünkü aşırı sıcak oluyor.

Özbekistan Buhara Khoja Abdalkhalik Al-Gijduvani Kompleksi

Khoja Abdalkhalik Al-Gijduvani Kompleksi

Buhara şehir merkezinin yaklaşık 50 km kuzeyindedir.
Yapının 1180 veya 1220 yılında ölen, ünlü sufi şeyhi, Orta Asya tasavvuf bağımsız okulun kurucusu Abdalkhalik ibn Al-Gijduvani’nin mezarının üstüne yapıldığı bilinmektedir.

Yazılı geleneğe göre, Abdalkhalik kendi okulunu kurdu ve ardından ünlü mistik Ebu Yakub Yusuf el-Ahmet Yesevi (1048-1140) ile çalıştı ve mistik okul daha sonraki dönemlerde “Khodjagan” denilen ve Nakshband (1318-1389) tarafından bilinen Bahaeddin Muhammed tarafından kabul edildi.

Al-Gijduvoni Müslümanlık şeriat gereksinimleriyle ilgili yaklaşık 60 düzenlemede bulunmuştur.
Bölgedeki Müslümanlar arasında, bu mezar son derece popülerdir.

Özbekistan Buhara Seyyid Amir Kulal Shrine

Seyyid Amir Kulal Shrine

Şehir merkezinin 25 km kuzeyinde Suhar köyündedir. Burası bir sufi okulu olarak kullanılmıştır ve ünlü bilim adamı-mistik Amir Kulal ve halefleri tarafından kullanılmıştır. Amir Kulal Bahaeddin: Nakşbendi olan birçok öğrenci yetiştirmiştir.

Ardından, Sovyet döneminde burası terk edilmiş ve 19. yüzyıl başlarında cami tamamen yıkılmıştır. Ancak, kendisinin bazı takipçilerinin girişimleriyle bağımsızlığın ilk yıllarında yeniden inşa edilmiştir. Ancak kendisinin mezar yeri net olarak tespit edilememiştir.

Ancak 2008 yılında yapılan çalışmalar sonucu mezar yeri tespit edilmiş ve bilginin mezarı üzerine, çift kubbeli türbe inşa edilmiştir. Ana mezar odası kufi yazılarla süslenmiş ve duvarlar yazılarla dekore edilmiştir.

Burada bunun yanında, ziyaretçiler için tesisler, cami, sekizgen bir gölet ve 10.5 metre yüksekliğinde bir minare bulunur. Bahçe cilalı tuğla ve mermer merdiven ile bölünmüştür. Kapıların ahşap yaprakları, Buharalı ustalar tarafından oyulmuştur.

Özbekistan Hiva

Özbekistan Hiva

Hiva, çok eski bir şehirdir. Ama 10. yüzyılda ipek yolu üzerinde önemli bir ticaret noktası olmuştur. Çin’den yola çıkan bütün kervanlar, bir zamanlar burada konaklıyormuş.

16. yüzyılda Harzemşahlar devleti burada Hiva hanlığını kurdular ve Özbek göçebe kabileler buraya yerleştirildiler. Ancak şehir hemen Hiva hanlığının merkezi olmadı. Ancak, 1598 yılında

Hiva devletin ana merkezi oldu. 19.yüzyılda Rusya, Hiva hanlığını ilhak etti. 1919 yılında ise son Han, tavsiye edildi ve şehir Sovyet Harezm cumhuriyetinin başkenti oldu. 1924 yılında ise modern Özbekistan ve Türkmenistan’ın bir parçası haline geldi.

Yazının hemen başında: Hiva ile ilgili anlatılan bir efsaneden söz etmek istiyorum: Söylenenlere göre: şehir soğuk ve lezzetli bir su çevresinde büyümüştür. Buna “Hiva” denilir ve günümüzde, şehrin eski kısmında bu kuyu görülebilmektedir.

Çölde su arayan bitkin yaşlı adam, sopayla yere vurur ve orada bir kuyu bulur. Bunun üzerine sevinçle bağırdı ve sonraki sözleri “Hey Vah” idi. Sonra burada “Vah” şehri inşa edildi.

Özbekistan Hiva
Özbekistan Hiva

 

Evet, Hiva benzersiz bir şehir olarak Dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilir. Çünkü döneminin otantik atmosferine sahiptir. Şehir tam bir açık hava müzesi gibidir. Antik duvarlar, dantelli kaba mozaiklerle süslenmiş, muhteşem minareler, taş döşeli sokaklar burayı 1990 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmasını sağlamıştır.

Özellikle: kapıları ve haremi yıkılmadan günümüze ulaşmış olan “Taş Kavli Sarayı”, 20.yüzyılın başından kalma Avrupa ve yöre mimarisini bünyesinde birleştiren “Dişa Kala”, çok güzel süslemeleri olan “Ragbanlı camii” ve “Pehlivan Mahmut Türbesi”, en büyük eğitim kurumlarından biri olan “Emir Han Medresesi” mutlaka görülmesi gereken yerler olarak öne çıkmaktadır.

Özbekistan Hiva

 

Hiva şehrinin sembolü 44 metre yükseklikteki “İslam Hoca” minaresidir. Bu minarenin, beyaz-turkuaz ve mavi mozaik çini süslemeleri ünlüdür. Cuma camisinde, en eskisi 10. yüzyıldan kalma farklı dönemlere tarihlenen 218 ahşap oymalı sütun ilgi çekmektedir.

Ama muhtemelen şehirdeki en çarpıcı yapı, sırlı turkuaz mavi ve beyaz çini mozaiklerle süslenmiş “Katla Minör” dir.

Özbekistan Hiva

Ebu Reyhan Beruniny, Ogahiy Al Khorezmi gibi dünyaca ünlü bilim adamları, Hiva şehrinde yaşamışlardır. Şehir: İskender, Amir Timur ve diğer imparatorlar tarafından fethedilmiştir. Ayrıca bir zamanlar şehirde Cengiz Han da görülür.

Gücünün zirvesindeki Harzemşah imparatorluğu, Kolhida topraklarına kadar ulaşmıştır. Hiva ve Türkmenistan geçmişleri birbiriyle kesişmektedir. Çünkü onların toprakları, Harzemşahlar imparatorluğunun parçası olmuştur.

Hivalı ressam ve mimarlar: ustalıkları ve estetiğe verdikleri önemle tanınmaktadırlar. Binaların ve depoların ahşap oymalarla süslemelerinin uyumu inanılmazdır. Şehrin tarihi merkezi olan “Itchan-Kale” bölgesi: 10 metre yükseklikte duvarları olan “Erk kale” içe çevrilidir.

Buranın içinde dar sokaklar, kerpiçte düz çatılı evler, camiler saraylar ve Orta Asya’nın başka hiçbir yerinde görülmeyecek sayıda minareler bir arada bulunmaktadır.

Özbekistan Hiva

 

Şehir, Özbekistan ülkesinde, Horezm bölgesindeki “Karakum Çölü” yakınlarındadır. Yukarı da da söz ettiğim gibi tarihi ipek yolu üzerinde önemli bir kavşak noktasıdır. Ama şehrin tarihi geçmişi daha da eskiye gider.

Efsaneye göre: Zerdüştlüğün kurucusu olan Zerdüşt burada doğmuştur. Zerdüştlük, burada MÖ.4. yüzyıldan başlayarak 1300 yıl boyunca varlığını sürdürmüş, Musevilik, Hıristiyanlık ve İslam, hatta belki de Budizm bu dinden etkilenmiştir.

19. yüzyılda ise şehir, esir tüccarları, hırsız ve dolandırıcıların kol gezdiği bir yer haline gelmiştir.

Özbekistan Hiva

Şehrin nüfusu 53.000 kişidir. Bölgesel başkent olan Urgenç, buraya sadece 35 km uzaklıktadır, Türkmenistan sınırı ise 5 km uzaklıktadır. Şehrin denizden yüksekliği 100 metredir. Harzemşah vahasının incisi olarak kabul edilir. Başlangıçta şehre “Vah Selam” denilmiştir.

Burayı ziyaret etmek için en uygun zaman: ilkbahar ve sonbahar mevsimleridir çünkü yazları sıcak, kışları soğuk olur.

Özbekistan Hiva

 

Şehirde alışveriş yapmak isterseniz öncelikle “Hiva Suzani Merkezi” ne gitmenizi öneririm. Ayrıca, “Hiva ipek halı atölyesi” de düşünülebilir. Buranın amacı, doğal boyama sanatını yeniden canlandırmak için, 15. yüzyıl Timur dönemi halı sanatı yeniden yaratılmaya çalışılmaktadır. İpeğin boyanması için sadece doğal boyalar kullanılır ve motiflerde, bitki-mineral ve böcekler kullanılır.

Özbekistan Hiva
Özbekistan Hiva

 

GEZİLECEK YERLER

Hiva, Özbekistan ülkesinin en güzel şehirlerinden birisidir. Özellikle “Ichan-Kala” yani “İç kasaba” denilen yerdeki binalar özellik gösterir. Burada “Sheybanıdler” ve “Kungrat” hanedanları zamanında yapılmış çok sayıda medrese, cami ve hükümdür sarayı bulunmaktadır.

Doğu’da camiler, ilahi hizmetleri ve duaları yönetmek için yapılmışlardır. “Cami” kelimesi Arapça “maszhid” kelimesinden türetilmiştir.

Özbekistan Hiva Itchan-Kala: Açık Hava Müzesi
Özbekistan Hiva Itchan-Kala: Açık Hava Müzesi
Özbekistan Hiva Itchan-Kala: Açık Hava Müzesi
Özbekistan Hiva Itchan-Kala: Açık Hava Müzesi

 

Itchan-Kala: Açık Hava Müzesi

Hiva şehri: diğer doğu illerinde olduğu gibi üç parçaya bölünmüştür. “İtchan-kala” bölümü: “kale” demektir. Günümüzde burası bir açık hava müzesidir.

26 hektarlık bölüm, duvarlarla çevrilidir ve “Devlet Tarih ve Arkeoloji Müzesi” ne dönüştürülmüş ve şehrin egzotik görüntüsü korunmuştur.

Ancak, yine de burada günümüzde de el sanatları ile uğraşan 300 aile yaşamaktadır.

Itchan-kala, İran’a ulaşmak için çölü geçmeden önce kervanların son dinlenme yeriydi. Orta Asya’nın Müslüman mimarisinin tutarlı ve iyi korunmuş örneğidir.

Şehrin çevresindeki kil duvar ilgi çekmektedir. Bu duvarın kalınlığı 6-10 metre arasındadır ve uzunluğu 2 kilometreye kadar uzamaktadır. Duvarın 4 kapısı vardır. Batı yönündeki kapı: Ata Darwaza, Güney yönündeki kapı: Gate Bağcı, Doğu yönündeki kapı: Amu Deryadır.

Itchan-kala denilen bu bölgede yaklaşık 51 antik anıtsal yapı ve 250 konut sitesi bulunur. Bunlar arasında öne çıkan:

1.Djuma camii.
2.Op camii
3.Alla-Kulli Khan medresesi
4.Muhammed Aminkhon medresesi
5.Muhammed Rakhimkhon medresesi
6.Pahlavon Mohmoud Türbesi
7.Seyyid Allavuddin

Özbekistan Hiva Djuma Camii
Özbekistan Hiva Djuma Camii

Djuma Camii

Ichan-kala denilen bölgenin merkezindedir. Daha önceki inşaat kalıntıları üzerine, 18. yüzyılda inşa edilmiştir. Yapı 55 x 46 metre ebatlarındadır. Dört taraftan camiye girmek mümkündür. Şehrin ana caddelerinden birine bakan kuzey cephesinde caminin minaresi bulunur.
Binanın çevresi tuğla duvarlarla çevrilidir.

İç mekan 215 ahşap direk ile desteklenmiş, düz tavanlı salondan oluşmaktadır. Bu tek salonlu cami modeli, dünya üzerinde ender rastlanan bir mimariyi göstermektedir. Tavan: küçük açıklıkları ile ışık ve havalandırma sağlamaktadır.

Pencereler arasındaki boşluklar siyah ve kırmızı renklerde boyanmıştır ve dekorasyonda ağaçlar, çalılar kullanılarak Orta Asya anıtsal ve dekoratif sanatı temsil edilmiştir. Oyma kapılar ve cami sütunları özel ilgi çekmektedir. Çünkü farklı dönemlerde yapılmıştır.

İlk olarak 11. yüzyılda yapılan sütunlar ve 15. yüzyılda yapılan sütunlar üzerindeki geometrik bitki süslemeleri ve Arap yazısının kombinasyonu ilgi çekmektedir. Sütunların çoğunluğu 18. yüzyılda inşa edilmiş ve bazıları daha geç kökenlidir. Bazı sütunlar ve kapı üzerinde yapılış tarihlerini görmek mümkündür.

Salon Harzemşah oyma desenleriyle süslenmiştir, yarı karanlıkta duran sütunlar, yerel ustalar tarafından ortama ayrı bir hava katılmasını sağlamıştır.

Özbekistan Hiva Arap Muhammed Han Medresesi

Arap Muhammed Han Medresesi

Şehirde “Ichan-kala” denilen yerin merkezindedir. Mimari siteler arasında en eski medreselerden birisidir. Şehrin ülkenin başkenti olması onuruna Shaybanid Harzemşah hükümdarı Arap-Muhammadan han tarafından yaptırılmıştır.

Arap Muhammed-han: Harzem tarihinin en iyi bilinen kişisidir. O; 1603-1621 tarihleri arasında devleti yönetirken önemli başarılar elde etmiştir. Bu dönemde Hiva şehri, Harzem devletinin başkenti olmuştur.

Yine aynı dönemde, Hiva: Buhara ve Semerkant ile birlikte Orta Asya’nın en güzel şehirlerinden birisi olmuştur. Tüm bu gelişmelerin üzerine, kendisi 1616 yılında bir medrese inşa edilmesini emreder. Başlangıçta: bu bina, küçük bir medrese oldu, ancak Arap Muhammed, daha sonra medresenin çevresindeki toprakları da satın aldı.

Medrese dikdörtgen şekilli, tek katlı tuğla yapıdır. Giriş portalında geleneksel yazıt bulunur. Küçük minare, binanın köşelerindedir. Öğrencilerin çalışma odaları caminin yanındadır.
Medrese takip eden süreçte, yeniden inşa edilmiş ve birkaç kez yenilenmiştir.

1838 yılında bina çürümeye başlayınca, Harzem hükümdarı Allakulikhan: medresenin yeniden inşa edilmesini emretmiştir. Bu inşaat sırasında, yapıya ikinci bir kademe ilave edilmiş ve binanın portalı kısmen değiştirilmiştir.

Evet günümüzde bu medrese, şehre gelen turistler tarafından yoğun olarak ziyaret edilmektedir.

Özbekistan Hiva Ak-Maszhid

Ak-Maszhid

Burası kendisine özgü bir mimari yapıya sahiptir. Yapı, birkaç aşamada inşa edilmiştir. Yapının inşaatına, ilk olarak 1647 yılında Seybanid hanedanı döneminde Anush han tarafından yaptırılmıştır. Ancak bina Kungrat hanedanı zamanında 1838-1842 yılları arasında tamamlanmıştır.

Caminin ahşap oymaları: Hivalı ustalar Kalandar ve Nur Mukhammad tarafından yapılmıştır ve bu durum caminin kapısı üstündeki kitabede yazılıdır.

Bina üç galeriye bitişik bir kubbeli salon şeklindedir. Aşırı süslülük olmadan dekore edilmiştir. Caminin dekorasyonu, muhtemelen birinci sınıf ahşap oyma ile dekore edilmiş kapı ve pencereleridir. Pencereler ganj ızgaraları ile dekore edilmiştir. Mihrap caminin güney tarafındadır.

Caminin kare temeli, beyaz bir yarım küre kubbe ile örtülüdür. Dua salonu 6.33 x 6.35 metre ebatlarındadır. Duvarlar beyaz renklidir. Salonun üç tarafında ahşap sütunlar görülür. Küçük boyutuna rağmen Ak-Maszhid ortaçağ Hiva şehrinin en güzel anıtlarından birisidir.

Onun basit ama aynı zamanda özenli mimarisi, diğer eserlerden ayrılmasını ve öne çıkmasını sağlamıştır.

Özbekistan Hiva Allakuli Han Medresesi
Özbekistan Hiva Allakuli Han Medresesi

 

Allakuli Han Medresesi

Yapı 19. yüzyılda inşa edilmiştir. Dekorasyon zenginliği, buranın bir anıt olarak kabul edilmesinin en büyük nedenidir. Siyah, beyaz ve mavi renklerin hakim olduğu süsleme önem kazanmaktadır. Medrese, inşaatı başlatan “Allakuli Han”ın ismine atfedilmiştir. Birinci katta Allakuli han tarafından kurulan şehir kütüphanesi bulunur. Kütüphane Hiva medresesindeki bütün öğrenciler için kitap sağlamaktaydı.

Özbekistan Hiva Kalta-minör-Kısa Minare
Özbekistan Hiva Kalta-minör-Kısa Minare

 

Kalta-minör-Kısa Minare

Kalta-Minör: şehrin gerçek bir sembolüdür. Onun büyüklüğü ve eşsiz tasarımı görenleri şaşırtmaktadır. Minarenin temelinde çapı 14.5 metre ve yükseklik 29 metredir.

Aslında ilk düşünüldüğünde minarenin yüksekliğinin 70 metre olması planlanmıştır. Ancak 1855 yılında Muhammed Amin Han öldürülünce minarenin inşaatı yarım kalır.

Mimar: dayanıklılığı arttırmak ve üst yükü azaltmak için geniş taban hazırlamıştır, ancak kule yarım kalmıştır. Günümüzde bu büyük ve sırlı varile benzeyen yapı “kısa minare” yani “Kalta-Minör” olarak anılmaktadır.

Evet minarenin yapımı ile ilgili çeşitli efsaneler bulunur. Bu büyük minarenin yapımı sırasında, insanlar minareye yakın yerde mırıldanmaya ve bir anlamda grev yapmaya başlamışlardır. Bunun üzerine Muhammed Amin-han: grevcilerin lideri Matyakub’u yakalatmış ve öldürülerek kulenin temeline gömülmesini emretmiştir.

Bir başka ilginç efsane: Buhara hükümdarı, böyle büyük bir minare yapıldığını öğrenince, daha yüksek minare inşa etmek üzere minareyi yapan mimarı: kendi hanlığına çekmek istemiştir.

Muhammed Amin Han bunu öğrenince, mimarı öldürtmeye karar verir, ama mimar kuleyi bitmemiş olarak terk eder ve kaçmayı başarır. Bu yüzden minarenin tamamlanmadığı da söylenmektedir. Ancak bilinen tek gerçek; Muhammed Amin Han ölünce, minarenin yapımının durduğudur.

Evet, bir yüzyıldan fazla kalan minare büyüklüğü ile görenleri şaşırtmaktadır. Eşsiz dekorasyonu ilgi çekmektedir. Hala gayet parlak görülmekte ve 1855 yılından kalan canlı fayans ve çinileri ilgi çekmektedir.

Özbekistan Hiva Hiva Kukla Tiyatrosu-Khorezm State figür tiyatrosu
Özbekistan Hiva Hiva Kukla Tiyatrosu-Khorezm State figür tiyatrosu

 

Hiva Kukla Tiyatrosu-Khorezm State figür tiyatrosu

Mustakilik str adresindedir. Gösteriler istek üzerine düzenlenmektedir, yani belli bir kalabalık olunca gösteri düzenleniyor.

Özbekistan kukla tiyatrosu geleneği: Achaemenids saltanatı sırasında MÖ.6 ile 4. yüzyıllar arasından kalmadır. Bu kültür, Timur döneminde 14.yüzyıla kadar devam etmiştir. Özbekistan kukla tiyatroları arasında, Hiva şehrinde bulunan Harzemşah bölgesinin “Devlet Kukla Tiyatrosu” özel bir yere sahiptir.

Burada hala ortaçağ çarşı performansı ruhunu hissetmek mümkündür. Yani: bu kukla tiyatrosu, yalnızca Özbekler üzerinde değil ülkeyi ve şehri ziyaret eden yabancılar arasında da popülerdir ve coşku ile karşılanır.

Hiva kukla tiyatrosu: 2011 yılında Bakü şehrinde “I. Uluslar arası Kukla Tiyatro Festivali” sırasında büyük ödülü kazanmıştır. 2013 yılında ise Frankfurt şehrinde yine büyük başarı elde edilmiştir.

Şehirde 1993 yılında, yerel yönetimin desteğiyle 289 kişilik kukla tiyatrosu Ichan-kala bölgesindeki bir tarihi binada açılmıştır. Onun ilk topluluğu, eski hobi gurup üyeleridir. Günümüzde ise, tiyatroda 20 genç ve yetenekli çocuk çalışmaktadır.

Sanatçı: yalnızca oyunu sahnelemez, aynı zamanda sahneyi hazırlar, bebek ve giysi diker, müzik aletleri, dans etmek ve şarkı söylemek gibi yeteneklere de sahiptir. Tiyatro repertuarı, yaklaşık 60 gösteriden oluşur.

En popüler olanlar “Hiva Lazgi” ve “Khon Kabuli” gösterileridir. Birçok performansta, kahraman olarak “Hoca Nasreddin” öne çıkmaktadır. Performanslar Özbekçe yapılmasına rağmen onların canlı aksiyonları, basit ve komik hikayelerin rahat anlaşılmasını sağlamaktadır.

 

Hoca Berdibai Medresesi

Bu medrese, 1688 yılındaki zengin ve saygın Hiva şehir hayatını yansıtması açısından önem kazanmaktadır. Hiva şehrinin doğu kapısındadır. Medrese bir dikdörtgen avlu şeklindedir.

Avlunun köşelerinde, medresenin öğretmenler ve öğrencilerinin mekanları bulunmaktadır. Geleneklere göre giriş kapıları, ahşap oymalarla süslenmiştir.

Medresenin iç dekorasyonu oldukça mütevazidir. Uzun köşede, öğrenciler için bir çalışma odası bulunur. Sadece pencerelerde boyalı ahşap ızgaralar görülür. Medrese oldukça küçük olduğundan, burada sadece 16 hücre yani öğrenci yaşam odası bulunmaktadır.

1834 yılında Hiva hükümdarı Allakulikhan, buraya büyük bir cami ve medrese yapımı başladır. Şehir duvarlarının bir kısmı yıkılır ve yeni medresenin yapımına başlanır. Böylece medrese iki bölüme ayrılmış olur ve bu bölüme “Hoca Berdibai” medresesi denilir.

 

Tozabog

Burası, şehir merkezinin yaklaşık 2 km güney batısında, Kungrat hanedanının yazlık sarayıdır. Saray 1897 yılında Hiva hanı Muhammed Rahimhan II emriyle yapılmıştır. Kendisi Kungrat hanedanının 11. emiridir.

1845 yılında doğmuş ve 1864 yılında iktidara geldikten sonra, Hiva şehrinde birçok cami, medrese, hamam, evler gibi sivil mimari çalışmaları yaptırmıştır. En ünlü anıtı Muhammed Rahimhan II Medresesidir.

Yazlık saray kompleksi, farklı boyutlarda yapılar saraylar şeklinde 1897 yılında inşaatına başlanmıştır. Her bahçede: oyma ahşap sütunlar ile desteklenen, dışları süslü, iki katlı evler bulunur.

Bu bahçelerde: han ve onun hizmetkarlarının sıcak yaz günlerinde dinlenmeleri için hazırlanan oyma korkuluklar ve bölümler görülür. Saray kompleksi çevresi boyunca: hizmetkarlar için müştemilatlar bulunur.

Saraylar, mimari özellikleriyle ünlüdür. İlk saray merkezinde; havuz dikkat çeker ve buna ek olarak Avrupa tarzında dekore edilmiş bir izleyici salonu bulunur. Bu salonun özelliklerinden birisi de, oryantal mimari için geleneksel olmayan büyük pencerelerdir.

Diğer bölümde ise: hanın kişisel odası ve haremi, yaz ve kış camisi, medrese, ahır ve diğer ev yapıları bulunur. Hepsi yarım Avrupa tarzında inşa edilmiştir. Çünkü Avrupa mimarisi, 19.yüzyıl sonunda Buhara ve Hiva mimarisinde yaygın olarak kullanılmıştır.

Çünkü Hiva ve Buhara hanlıkları bu dönemde Rus imparatorluğu etkisi altındadır.

Evet: saray, her ne kadar Doğunun en iyi mimari geleneklerini korumasına rağmen, binanın kendisi sıcak günlerde gölge ve serinlik sağlaması için güzel ve gölgeli bahçelerle çevrilidir.
Tozabog sarayı, tamamen yanmış tuğla ile inşa edilmiştir.

Duvarlar oyma ganch ile dekore edilmiş ve altınla kaplanmıştır. Salonların ve odaların kapıları, Rusya’ya özel ustalara sipariş edilmiştir.

Evet: Tozabag, Hiva emirlerinin yazlık sarayı olarak 19. yüzyılda kullanılmış, şehrin en iyi anıtlarından birisidir.

Özbekistan Hiva Muhammed Rahimhan II Medresesi
Özbekistan Hiva Muhammed Rahimhan II Medresesi

 

Muhammed Rahimhan II Medresesi

Orta Asya medreselerinin en büyüğüdür. Muhammed Rahim Han: iktidarı sırasında hanedanın en eğitimli temsilcilerinden birisi olarak, bir dizi reforma, önemli politik, ekonomik ve şehirlerde iyileştirilmeler sağlanmasına katkısı olan hükümdardır.

Özellikle eğitimde ama dini değil laik konulardaki eğitimde yeni tür Hiva okullarının açılmasını sağlamıştır.

Okullarda yani medreselerde: yalnızca din ve kur’an değil, aynı zamanda matematik, astronomi ve coğrafya gibi laik konuların eğitime de ağırlık verdirmiştir. Medrese öğrencileri, ilahiyat dışında çeşitli fen bilimleri de okumuşlar ve medrese öğrencileri arasında tartışmalar düzenlenmiştir.

Muhammed Rahim-han medresesinde eğitim süreci diğer İslam üniversitelerindeki geleneksel eğitimden farklıdır. Kendisi iyi eğitimli ve aydın bir hükümdardır ve Feruz takma adıyla şiirler yazmaktadır.

Hatta, bizzat medrese öğrencileri arasındaki tartışmalara katıldığı bilinmektedir.
Medrese inşaatı 1876 yılında tamamlanmış ve sonuçta Orta Asya topraklarının en büyük medresesi ortaya çıkmıştır.

Medrese yüksek giriş portalı ile 2 katlı binadır. Bahçe köşelerinde dört küçük kule bulunur. Ayrıca yaz ve kış camileri, geniş bir kütüphane ile birlikte 76 derslik bulunur.

Özbekistan Hiva Kunya-ark Kalesi
Özbekistan Hiva Kunya-ark Kalesi
Özbekistan Hiva Kunya-ark Kalesi

 

Kunya-ark Kalesi

Tarihi kayıtlara göre, 1686 yılında, Arang han: Ichan-kala bölgesinin batı kapılarında Kunya-Nuh gemisi yani kalesi inşaatına başlamıştır. Burada: Ark han: aile üyeleri ve ileri gelenlerin ikametgahı için bir ev tasarlamıştır.

Burada yapılan çok sayıda yapıdan, günümüze yalnızca 19. yüzyıl ve 20 yüzyıl başlarında yapılan birkaç bina korunarak gelebilmiştir. Onlar resmi resepsiyon salonu, bir cami, bir haremdir. Daha önce ise: bir cephanelik, değirmen, resmi bir bina, depo, mutfak ve bir geçit alanı varmış.

Kalede yapılar birbirine yakın sıkıştırılmış düzendedir. Yüksek iki sütunla eyvan, tamamen çini ile dekore edilmiştir. İran askerlerinin, 18. yüzyıldaki işgali sırasında kalenin birçok yapısı yıkılmış ve kurinishkhana hasar görmüştür. 19. yüzyılın başında Iltuzar-khan yenilenmiştir.

Bir taht salonu, khanın dairesi, hazine ve el yazması deposu yapılmıştır. Tavan ise kırmızı duvar resimleri, fayans plakalar ve mavi-beyaz, soğuk ve gök mavisi desenlerle bezenmiştir.

Hiva ustaları, özgürce süsler düzenlemişlerdir. Taht salonunun içi, oyma sıva ile dekore edilmiştir. Taht ise damgalı gümüşlerle süslenmiş ahşaptan yapılmıştır.

Asimetrik cami, ünlü Hiva ustaları Abdulla Jin ve Ibadulla tarafından yapılmıştır. Tavan, zarif altın desenlerle süslenerek boyanmıştır.

Kalenin kuzey kesiminde, 19. yüzyılın ikinci yarısında Mukhammad Rahim han tarafından yaptırılmış bir harem bulunur. Burada duvarlar basit sıva ile dekore edilmiştir ve parlak renklidir.

Korunarak günümüze gelmiş olan “hamam” 1567 yılında inşa edilmiş ve Anush han için adanmıştır. Bu yeraltı çok odacıklı yapının üst kısmını kubbe kaplamaktadır. Lobi, tek kemerli geçitler ile ana banyo salonuna bağlanmaktadır ve sıcak su havuzu etrafında dinlenme yerleri görülür.

Merkez salonda soğuk su rezervuarı vardır. Sıcak havanın geçtiği yerlerde kanal sistemi ile hamam ısıtılır.

18. yüzyılda Hiva hanlarının yazlık sarayı, Chadra-Hovli denilen şehrin banliyölerinde inşa edilmiştir. Bina 4 bölümden oluşmaktadır. Bunlardan ilk bölümü depodur. Merdivenler ile konutun ikinci katına çıkılır. Kuzey cephesinde dik olarak yerleştirilen üç pencere görülür.

Özbekistan Hiva Makhmud Pehlivan Mausoleum
Özbekistan Hiva Makhmud Pehlivan Mausoleum
Özbekistan Hiva Makhmud Pehlivan Mausoleum

 

Makhmud Pehlivan Mausoleum

Doğu mimarisinin sembolü olarak mavi kubbeler, genellikle Semerkant ve Buhara şehirlerinde görülürken, Hiva şehrinde yalnızca burada mavi kubbe görülür. Makhmud Pahlavan: 14. yüzyılın ünlü şairi ve savaşçısıdır. Burada onun mezarı bulunmaktadır. Onun gücü ve cesareti konusunda birçok söylenti mevcuttur.

Efsanelerden birine göre: Pehlivan Makhmud: Han ile konuşurken, kendisinin ne ödül istediği sorulur. Bunun üzerine, bir inek derisi içine uyabilecek mahkumların serbest bırakılmasını istediğini söyler.

Han, bunu kabul eder, o zaman da Pehlivan: bir inek deresini şeritler halinde ince ince keser ve tüm mahkumları bununla sararak serbest kalmalarını sağlar. Yani, Makhmud birçok kişiyi kölelikten kurtarmıştır.

Evet türbe: karmaşık taş kapılar üzerindeki kitabeye göre, sadece 1701 yılında inşa edilmiştir. Türbenin kubbesi yaldızlı top pırıltılı mavi çinilerle süslenmiştir. Başlangıçta türbe küçük ve mütevazi bir yer olmasına rağmen, zamanla camilerle süslü bir site haline gelmiştir. Türbenin duvarları mavi çinilerle dekore edilmiştir. İnsanlar buraya dua etmek ve kutsal su içmek için gelirler.

Özbekistan Hiva Muhammed Amin-han Medresesi
Özbekistan Hiva Muhammed Amin-han Medresesi

 

Muhammed Amin-han Medresesi

Itchan-kala bölgesinin ana manzaralarından birisidir. İki katlı bina, 72 x 60 metre ebatlarındadır. 260 öğrenci için tasarlanmıştır. 125 hücre yani khudjras bulunur. Her hücre iki odadan oluşmaktadır ve ikinci katta hücrelere bakan cephe, oda ve sundurmadan oluşmaktadır.

Medrese Hiva hükümdarı Muhammed Amin-han emriyle 1851-1854 yılları arasında inşa edilmiştir. Yapının beş kubbesi ve yan kuleleri bulunur. Cephe sırlı tuğla ile zengin süslemelerle dekore edilmiştir.

Ahşap kapıda oyma süslemeler boldur. Kapıdaki Arapça yazıtta “bu muhteşem bina sonsuza kadar burada kalacaktır” yazılıdır.

Medresenin hemen karşısında, yine şehrin sembollerinden olan yarım kalmış Kalta-Minör bulunmaktadır. Bu da Muhammed Amin-han gözetiminde inşa edilmiştir. Onun yüksekliği 29 metre olmasına rağmen, 70 metre olarak planlanmıştır.

Günümüzde medrese, otel, döviz bürosu ve cafe olarak kullanılmaktadır.

Özbekistan Hiva Sayid Allauddin Türbesi

Sayid Allauddin Türbesi

Itchan-kala tarihi kısmındadır. Sayid Allauddin: Doğunun ünlü aziz ve tasavvuf şeyhlerindendir. Türbenin yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir, zaten birçok kez yenilenmiştir. Ancak tarihçilere göre, ilk olarak 14. yüzyılın ikinci yarısında yapıldığı düşünülmektedir.

Sayid Allauddin, 13. yüzyıl sonunda Hiva şehrinde İslam vaazları vermektedir. Kendisi 1303 yılında ölmüş ve elli yıl sonra mezarı üzerine türbe dikilmiştir. O zamandan bu yana, türbe inananlar tarafından ziyaret edilmektedir. Mozolenin mimarı olarak Amir Kulyal ismi geçmektedir.

Türbenin girişi kuzeydedir. Muhtemelen ilk binada bazı süslemeler bulunmaktadır, ama onlar korunamamıştır.

 

Shergazi-Han Medresesi

Bu medrese, Pehlivan Mahmud türbesinin önünde, Itchan-kala merkezindedir. Medrese: 1718 yılında, Horasan ve Meşhed bölgelerine yapılan baskın sırasında, Shergazi han tarafından ele geçirilen köleler tarafından yapılmıştır.

Han: medresenin inşası tamamlanınca kölelere özgürlük sözü vermiştir. Ama o, inşaatın tamamlanmasını geciktirdiği için, 1720 yılında öfkeli mahkumlar tarafından öldürülmüştür. Onun türbesi medresenin ana cephesinin batı köşesindedir.

Bu medrese: ünlü Türkmen şair Makhtumkuli ve Jawaharlal Nehru’nun okuduğu yerdir.