Köyceğiz

Köyceğiz

Köyceğiz: Muğla-Fethiye kara yolunun 60’ncı km. de. Anayoldan, 1 km. içeride, göl kenarında.
Köyceğiz’in belli başlı merkezlere uzaklığı şöyle: Dalaman: 30 km., Marmaris: 60 km., Muğla: 60 km., Datça: 133 km., Bodrum: 197 km., İzmir: 280 km.

Köyceğiz

GENEL:

Köyceğiz: genellikle, tatilcilerin , Ege denizi kıyısının bütününde yapacakları bir gezi veya Fethiye’ye giderken yakınından geçtikleri bir belde. Öncelikle deniz kıyısında bulunmadığını söylemem gerek. Büyük bir gölün kıyısında. Köyceğiz gölü. Bu gölün: denizle birleştiği yerde, büyük bir delta var. Ayrıca: yörenin en önemli antik kentlerinden: Kaunas buradadır.

Evet: burası zengin doğal güzellikleri ve narenciye bahçeleriyle, sakin bir turistik belde. Adını ise: biraz öncede sözünü ettiğim, Köyceğiz gölünden almıştır.

İlçenin en büyük gelir kaynağı: tarımdır. Ayrıca: burada, yoğunlukla gezginci arıcılıkta yapılıyor. Köyceğiz Gölünün Akdeniz ile birleştiği Dalyan Boğazında ise: balık üretim çiftlikleri var. Buraya has çok ilginç bir özellik daha var. Köyceğiz; Türkiye’nin Rize’den sonra, en çok yağış alan bölgesi. Buradaki kış yağmurları; 2-3 ay sürüyormuş.

Tüm bunların yanında: ilçe merkezinde, göl kıyısında, bol miktarda; restoran ve kafeterya var. Bu kafeteryalarda: göl manzarası ile çayınızı yudumlamanız mümkün.

Köyceğiz Kaunos

TARİH:

Tarihçi Heredot ve Coğrafyacı Strabon’a göre: MÖ.3000 yıllarında; Karlar ve Leglerin burada yerleşmiş olduklarını öğreniyoruz. Çevrede: bu devirlere ait bulunan şehir kalıntıları, kaleler, su kemerleri ve çok sayıda kaya mezar bulunmaktadır.

Daha önce de sözünü ettiğim gibi: Köyceğiz Gölünün, sahile birleştiği bölgedeki “Kaunos” şehri, antik çağda, Karia bölgesinin önemli limanlarından ve ticaret merkezlerinden biriymiş. Kaunos ören yerinin anlattığım yazıda, şehrin tarihi bölgenin tarihine yön vermektedir.

Menteşeoğulları Beyliği; 1291 yılında, burayı, Bizanslıların elinden almış ve bölgede Türk hakimiyeti başlamış.

NE YENİR:

Köyceğiz’de bulunduğunuz sürede: mevsimine göre: her türlü ot ile hazırlanan mezeler tadılabilir. Ayıca ve mutlaka balık yemelisiniz. Özellikle: kefal çok lezzetli. Yine; hediyelik veya kendiniz için bir şeyler almak isterseniz: Köyceğiz’de bal üretimi yaygın ve güzel. Köyceğiz balı veya arı ürünlerini satın alabileceğiniz yerler var.

Köyceğiz Meslek Yüksekokulu

KÖYCEĞİZ MESLEK YÜKSEK OKULU-KÖYCEĞİZ SAĞLIK HİZMETLERİ MESLEK YÜKSEKOKULU:

2001 yılında kurulan okul, 2011 yılında fiilen eğitim ve öğretime başlamıştır. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesine bağlıdır. Yüksekokul bünyesinde: çeşitli programlar bulunmaktadır.

GEZİLECEK YERLER:

Köyceğiz Gölü

KÖYCEĞİZ GÖLÜ

Dalaman çayının etkisiyle, tektonik bir çukurun içinde alüvyonların etkisiyle oluşturulmuş bir göldür. Çevresi dağlarla çevrilidir. Gölü besleyen kaynaklar oldukça çoktur. Bunlar: Namnam çayı, Kargıcak çayı ve Yuvarlak çaydır. Ayrıca kaynak suları da gölü besler.

Köyceğiz Gölü

Göl, körfez ağzının alüvyonlarla tıkanmasıyla oluşmuştur, ancak gölün fazla suları, 10 km uzunluğunda dar bir kanalla Akdeniz’e boşaltılır. Yani, gölün denizle bağlantısı kesilmemiştir.  Köyceğiz gölünün gideğeni “Dalyan Boğazı” dır. Bu doğal kanal: 1.5 metre derinliktedir ve büklümlere (mendereslere) uzanan bu doğal kanal, gölü Akdeniz’e bağlar.

Köyceğiz gölü

Göl, Türkiye’nin 16’ncı büyük gölüdür. Denizden yüksekliği 8 metredir. Gölün derinliği 20 ile 60 metre arasında değişir. Büyüklüğü ise 52 km karedir. Evet göl kıyısında gölün panoramik manzarasını izleyebileceğiniz mekanlar bulunmaktadır.

Göle büyük yatlar ile sürat teknelerinin girmesi yasaktır. Sadece: gezi tekneleri göle girerler. Öğle saatlerine kadar tamamen durgun olan göl, öğleden sonra esen ve Köyceğiz’e hayat veren meltem ile gölde sörf ve yelken sporu yapılmasına imkan verir. Ayrıca: yine gölde olta ile sazan balığı avcılığı yapılmaktadır.

Köyceğiz merkez koridoru

KÖYCEĞİZ MERKEZ KORDONU

Göl kıyısında 2.2 kilometrelik sahil kordonu bulunur.

Köyceğiz Merkez Koridoru

Bu sahil yolunda yürüyüş yolları ve kafeler bulunmaktadır.

Köyceğiz Hapishane Adası

HAPİSHANE ADASI-AŞIK ADASI

Gölde küçük bir ada bulunmaktadır. Bu adaya “Hapishane Adası” ve “Aşık Adası” denir. Bu ada, önceki dönemlerde askeri amaçlarla kullanılmış, sonrasında ise hapishane olarak kullanılmaya başlanmıştır. Adada: Cenevizlilerden kalma bir kale kalıntısı vardır.

Köyceğiz Hapishane Adası

Aşık adası olmasıyla ilgili yöreden anlatılan bir öykü vardır. Şöyle ki “birbirine aşık olan iki genç, aileleri evlenmelerine izin vermeyince, bu adaya sığınırlar. Ailelerinin baskısından kurtulmuşlardır ancak her ikisini de adada bir yılan sokmuş ve adada ölmüşlerdir.”

Köyceğiz Kulak Kamp ve Mesire Alanı

KULAK KAMP VE MESİRE ALANI

Köyceğiz Belediyesi tarafından Köyceğiz gölünün en batısında kurulmuştur. Kargıcak çayının göl ile birleştiği yerdedir.

Köyceğiz Kulak Kamp ve Mesire Alanı

Burası: piknik yapmak için tanzim edilmiş bir alandır. Alanda: oturma alanları, tuvaletler, kapalı restoran bölümü, köprülü dev süs havuzu ve sığla ağaçları bulunmaktadır. Burada aynı zamanda çadır kurmak mümkündür. Bölgede kamp yapmak ücretsizdir. Ancak eğer mevcut çadırlardan kiralamak isterseniz, günlük ortalama ücret 25 TL dir.

Köyceğiz Tekne Turları

KÖYCEĞİZ TEKNE TURLARI

Dolmuş tekneler: hemen caminin yanındaki iskeleden günün her saati hareket eder. İztuzu plajına ulaşmak için, dolmuş tekneleri kullanabilirsiniz. Dolmuş teknelerin belirlenmiş sefer saatleri yoktur, doldukça hareket ederler. Sazlıklar arasında bulunan kanallardan devam eden yolculuk yaklaşık yarım saat sürer.

Köyceğiz Tekne Turları

Bu yolculuk sırasında: önce kaya mezarlarının önünden geçiliyor. Dalyan binalarının bittiği yerden itibaren Delta bölümü başlar, ana kanalı takip ederek devam eden yolculuk, kanallarda bulunan balıkların denize kaçmasını önleyen kapıya varılır.

Bu kapı tekneler geçerken açılır, geçtikten sonra ise tam bir labirentin içine ulaşılır.

Burada, yani labirentin içinde tekne kaptanları yılların verdiği tecrübeyle yollarını bulurlar.

Köyceğiz Tekne Turları

İztuzu plajına varıldığında, tekneden kumsala ayak bastığınız yer tatlı sudur. Bu bölüm, deniz tarafına nazaran derindir. Hemen karşıda ise bol tuzlu Akdeniz bulunur.

Köyceğiz Tekne Turları

Konu tekne turları ancak İztuzu plajına ulaşmak için bir de karayolu bulunmaktadır. Dalyan minibüs kooperatifi tarafından düzenlenen İztuzu dolmuş seferleriyle de İztuzu plajına ulaşabilirsiniz. Dolmuşlar Dalyan meydanındaki caminin önünden hareket ederler. Öze aracınız ile İztuzu plajına gitmek isterseniz, Dalyan Çarşı meydanından Dalyan tabelalarını takip ederek gidebilirsiniz.

Dalyan, İztuzu plajı arasındaki karayolu uzunluğu 12 km dir. Aslında aradaki mesafe çok yakın olmasına rağmen, sazlıklar nedeniyle yol uzamaktadır.

Köyceğiz Dalyan

DALYAN VE DALYAN KANALI

Dalyan, ismini Dalyan çayı üzerinde kurulan dalyanlardan alır. Köyceğiz gölü, sazlıklarla kaplı doğal bir kanalla Akdeniz’e bağlanır. Bu kanaldan akan nehir: yakınındaki Köyceğiz gölünden doğarak İztuzu denizine akmaktadır.

Köyceğiz Dalyan

Bu tür yani denizle doğal bir kanal vasıtasıyla birleşen göllere “Ayaklı göl” denir. Dünyada bu tür sadece 7 göl bulunmaktadır.

Köyceğiz Dalyan

Dalyan kanallarının derinliği 2 ile 7 metre arasında değişmektedir. Kanal, sazlıklarla çevrili labirent şeklinde bir kıyıdır, tam karşısında kral mezarları bulunmaktadır. Dalyan boğazında tüm heybetiyle ayakta duran kaya mezarları görebilirsiniz.

Köyceğiz Dalyan

Ayrıca, dünyaca ünlü İztuzu plajı da buradadır. Bölgede: mavi yengeç, Nil kaplumbağası ve caretta caretta kaplumbağaları bulunmaktadır. Ayrıca: kanaldaki sazlıklarda yüzlerce tür bitki yetişmektedir. Dalyan çevresinde 180’den fazla kuş türü de bulunmaktadır. Tüm bu nedenlerle, Dalyan 1998 yılında Özel Çevre Koruma Bölgesi olarak seçildi.

Köyceğiz Sülüngür Gölü

SÜLÜNGÜR GÖLÜ

Dalyan boğazının ucunda, Dalyan’a giderken, Sülüngür denen tatlı-tuzlu su karışımı küçük bir lagün gölü daha vardır. Küçük ama doğası güzel bir göldür. “Sülüklü göl” olarak da isimlendirilir.

Köyceğiz Sülüngür Gölü

Özellikle fotoğraf çekmeyi sevenlerin ziyaret etmesini öneririm. Gölü geçip yayla yoluna çıktığınızda çevrenin muhteşem bir manzarasını görebilirsiniz. Ayrıca bu çevreyi ziyaret ederseniz, nar suyu içmenizi de öneririm. Gölün çevresinde tahta banklar var, bunlarda piknik yapmak mümkündür.

Göl, kefal balığının yumurtlama alanıdır. Bu yüzden, göl koruma altındadır.

Son bir not, buradaki gölde yüzmek yasaktır, çünkü gölde yer yer bataklıklar görülmektedir.

Köyceğiz Kaya Mezarları

KAYA MEZARLARI

Kaunos kentinin en önemli özelliği, günümüzde bile ayakta duran kaya mezarlarıdır. Bunlar ülkemizin tanıtım filmlerinde de sık sık görülür ve tanıtım simgesi haline gelmiştir.

Antik dönemdeki inanışlara göre, mezarlar ne kadar yüksekte olursa, tanrıya o kadar yakın olunurdu. Bu yüzden: krallar, başarılı komutanlar ve siyasetçilerin mezarları hep dağ yamaçlarına yapılmıştır.

Persler ve Büyük İskender’in şehri ele geçirmesiyle mezarların yarım kaldığı tahmin edilmektedir. Ancak, yarım kalmış kaya mezarları, bu tür eserlerin yapım aşamasını göstermesi açısından hayli ilginçtir.

Köyceğiz Kaya Mezarları

Balıklar dağının güney yamacına, oldukça yüksek bir duvar gibi yükselen kayalara yapılan tapınak cepheli kaya mezarları, MÖ 4’ncü yüzyıla tarihlenir ve sonraki Roma döneminde de kullanılmıştır. Mezarlar: Çandır Alagöl kıyısında, yer yer denizden 80 derecelik bir açı ile yükselen dağ yamacına oyulmuştur.

Yamaçta 6 tane mezar gurubu bulunmaktadır.

Bazılarının yükseklikleri 9 metreye ulaşır.

Köyceğiz Kaya Mezarları

Yapılış stiline göre: mezarlar bir niş içinde gibi görünür. Ancak bu stil oldukça fazla emek gerektirmiştir ve uygulama sadece Kaunos ve yakın çevresinde görülür.

Mezarların çok azında yazıt bulunur. Bu yazıtlı mezarlardan birindeki yazıtta “iki kelimesi” vardır. Diğer yazıtlı mezardaki yazıt ise “Karya kökenli değildir.”

Bunun sebebinin, Maussolos döneminde, Kaunos şehrinin Helen kültürü etkisine girdiğini ve kaya mezarların daha sonraki dönemlerde Romalılar tarafından da kullanıldığını gösterir.

Köyceğiz Kaya Mezarları

Tapınak cepheli bu kaya mezarlarında: yan duvarların arasındaki İon sütunların taşıdığı üçgen alınlıklı cephenin gerisinde: basamaklarla çıkılan bir ön oda ve yine bir kapıyla açılan mezar odası bulunur. Sütunların üstünde friz ve alınlıklar bulunur.

Mezarlarda alınlıklar genellikle işlemesizdir.

Ancak sadece bir mezarda, alınlıklarda karşılıklı duran iki aslan figürü ve sivri köşelerde bir kuş ve mitolojik yaratık bulunur.

Köyceğiz Kaya Mezarları

Likya tipi mezarların içinde, ölülerin üzerine yatırıldığı kline yani üç tane taş yatak bulunur. Ayrıca, yakılan ölülerden geri kalanların içine konulduğu kapların, dik yerleştirildiği küçük nişler vardır.

Bu nişler: tapınak cephesi biçiminde şekillendirilen birer plaka ile kapatılmıştır.

Evet: Dalyan’ı yüksekten izleyen kaya mezarlarının binlerce yıl önce hangi teknik kullanılarak yapıldığı bilinmemektedir. Hangi aletler kullanılarak o kayalar oyulmuş meçhuldür. Sadece mezar odası oyulmamış, mezar odasının dışında dağ da oyularak, mezar, dağdan bağımsız hale getirilmiştir. Bir kişi, mezarın çevresinde rahatlıkla dolaşabilmektedir. Çünkü amaç mezara tapınak havası vermektir.

Köyceğiz Sultaniye Kaplıcaları

SULTANİYE KAPLICALARI

Köyceğiz-Hamitköy yolu üzerinde, Ekincik mevkiine giderken tabelasını görebilirsiniz. Köyceğiz merkeze 12 km uzaklıktadır. Yalnız buraya araba ile ulaşmak oldukça sıkıntılıdır, bunu unutmamak gerekir. Dalyan tur tekneleriyle buraya ulaşmak mümkündür, yolculuk yaklaşık 20 dakika sürer, ancak bu tekneler günübirlik gezi tekneleridir yani sadece Sultaniye Kaplıcalarına değil, tüm Dalyan bölgesinde gün boyu gezinti yapılan teknelerdir.

Sultaniye Kaplıcaları, Köyceğiz gölünün güney batısında, Ölemez Dağının eteklerindedir.

Kaplıca Köyceğiz Belediyesi tarafından işletilmektedir.

Kaplıcaya giriş ÜCRETLİDİR.

Kaplıcanın: günümüzden 2000 yıl önce MÖ 100’lü yıllarda Kaunoslular tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Kaplıca takip eden dönemlerde de kullanılmıştır ve Roma döneminde buraya büyük bir hastane yapılmıştır. Bu hastanenin kalıntıları günümüzde görülmektedir.  Hatta söylenenlere göre, 400 kişilik bu hastanenin kapısında “Tanrılar adına buraya ölüm giremez” yazısı bulunuyormuş. Bu yüzden kaplıcaların bulunduğu dağa “Ölemez Dağı” ismi verilmiştir.

Kaplıca bölgesinde Bizans döneminde de tesisler yapılmış, ancak bu tesisler zamanla Köyceğiz Gölü suları altında kalmıştır.

Köyceğiz Sultaniye Kaplıcaları
Gelelim Kaplıca sularının özelliklerine:

Kaplıca bölgesine ziyaretçilerin çoğunluğu tekne turları ile geliyorlar. Tekne turlarıyla buraya gelenler sadece 2 saat kalıyorlar. (genellikle 11-13 arasında gelirler.)

Kaplıca bölgesinde duş alma ve soyunma kabinleri bulunuyor. Burayı ziyaret ederseniz, ağır kükürt kokusuna tahammül etmeniz gerekiyor, bunu unutmayınız, hatta çamur banyosundan sonra bu kükürt kokusunun vücudunuza sineceğini ve ancak 2-3 gün sonra ortadan kalktığını da bilmelisiniz.

Kaplıcada iki bölüm bulunuyor.

Birinci bölüm: Termal havuz bölümüdür. Burada iki tane havuz vardır, bu havuzlardan bir tanesi karma ve diğeri ise sadece kadınlara hizmet vermektedir.

39 derece sıcaklıktaki su: kalsiyum klorür, sülfat, kalsiyum, kalsiyum sülfür ve radon içermektedir. Yani radyoaktivitesi oldukça yüksektir. Hatta, yüksek radyoaktivite ölçüsü, dünya da Endonezya’daki kaplıcadan sonra ikinci sırada gelmektedir.

Kaplıca sularının iyi geldiği hastalıklar: romatizma, siyatik, cilt ve kadın hastalıklarıdır.

Burada konaklamak da mümkündür, prefabrik evlerde kiralık odalar vardır. Çünkü, herhangi bir tedavi için 21 günlük kür gerektiği söyleniyor. Ayrıca göl kıyısında güzel bir kafeterya bulunuyor.

Köyceğiz Çamur Banyoları

Gelgirme Kaplıcası-Kükürtlü Çamur Banyoları

Kaplıcadaki ikinci bölümdür.

Ziyaretçiler, kaplıca sularına girerken, ayrıca kükürtlü çamur banyolarını da tercih ederler. Çamur banyosu yapılan yerde, su göl kıyısından sürekli devir daim yapıyor. Bu yüzden diğer çamur banyosu tesislerine göre daha temizdir. Çamur “Güzellik çamuru” olarak adlandırılır.

Köyceğiz Çamur Banyoları

Sürülen çamur geleneksel olarak 45 dakika bekletilmesi gerekiyor. Kuruyan çamur, deriyi geriyor ve gözenekleri temizliyor. Vücuda sürülmesiyle teni yumuşatıp kırışıklıkları giderdiği söyleniyor.

Ancak, bu çamur banyosunun bir turistik animasyona dönüştüğü söyleniyor yani sağlığın ötesinde animasyon yönü öne çıkıyor. Özellikle yabancı turistler, soyunup çamura bulanıyor ve sonra hatıra fotoğrafı çektirmekten çok hoşlanıyorlar.

Evet çamura bulandıktan sonra, Köyceğiz gölüne girerek veya duş alarak çamurlardan temizlenirler ve isteyenler diğer kaplıca havuzuna girebiliyorlar. Bu kaplıca havuzunda da 30 dakika kalmak uygun görülmektedir.

Köyceğiz İztuzu Plajı

İZTUZU PLAJI

Buraya: Dalyan üzerinden karayolu ile ulaşılabilir.

Dalyanağzı Plajına ise Dalyan’dan kalkan teknelerle ulaşılır. Tekneler: Köyceğiz gölü ve sonrasında labirent gibi kıvrılan Dalyan kanalından geçerek İztuzu plajına ulaşırlar. İztuzu ile Dalyan merkez arasındaki uzaklık tekne ile 45 dakika ve araç ile 15 dakikadır.

Antik dönemlerde İztuzu kumsalı yoktur. Günümüzde İztuzu sahilinden 3 km içeride kalan Kaunos antik kentinin limanı, buradaymış. Ancak zaman içinde Kaunos şehrinin limanı, nehrin getirdiği alüvyonlarla kapanır. Çünkü Dalaman çayı: antik dönemde Ortaca ve Dalyan’dan geçiyormuş.

MÖ 200’lü yıllarda Rodos’ta büyük bir deprem olunca, Anadolu’nun güneybatı kesimleri büyük ölçüde harap olur. Bu deprem, Dalaman çayının yatağını da değiştirir. Bunun sonucunda ise İztuzu sahili ortaya çıkar.

Dalaman çayının yatağı değişince, kumların sürüklenmesi tersine döner. Dalgalar kumları kıyıya sürüklemeye başlar. İztuzu önlerindeki kayalıklar, dalgaların hızını kestiği için kumlar günümüzdeki yerde birikmiş ve İztuzu sahili oluşmuştur.

Köyceğiz İztuzu Plajı

Kumsal:

Göl sularının, Akdeniz’e, denize boşaldığı yerdeki sahil yani plaj kısmı: 5.5 km uzunluktadır. Sahilin genişliği ise 50 ile 200 metre arasındadır.

Sahil boyunca hiçbir yapılaşma yoktur. Sadece: ziyaretçilerin ihtiyaçlarını karşılamak için birkaç büfe, duşlar, tuvaletler ve soyunma kabinleri vardır.

Bu uzun kumsalın bir ucunda “İztuzu Plajı” ve diğer ucunda ise “Dalyanağzı günübirlik plaj tesisleri” bulunmaktadır. Kumsalın orta kısmı ise el değmemiş yapısı ile ziyaretçileri beklemektedir.

Kumsalı: küçük bir doğal kanal bölüyor. Bu kanal, göl suyunu denize bağlar.

Dalyan üzerinden gelen günübirlik gezi tekneleriyle doğu tarafında bulunan Dalyanağzı Plajına ulaşılır.

İztuzu Plajına ise karayolu ile ulaşılır.

İztuzu plajı: 2008 yılında Avrupa’nın en iyi açık alanı ve 2011 yılında ise Avrupa’nın en iyi plajı seçilmiştir.

Her iki kısım da farklı özelliklere sahiptir.

Köyceğiz İztuzu Plajı

Deniz

Deniz sığdır, deniz içinde uzun süre yürüseniz de boyunuzu aşmaz. Ancak öğleden sonraları hafif dalga olabilmektedir. Deniz suyunun tuz oranı biraz fazladır ancak yine de yüzerken rahatsızlık vermez.

Köyceğiz İztuzu Plajı

Denizde tuzlu suya girdikten sonra, hemen arkadaki kanaldaki tatlı su da duş yapabilirsiniz. Zaten dalyan kısmı yani suyu tatlı olan bölüm tamamen dalgasızdır, su hep sakindir.

Köyceğiz İztuzu Plajı Caretta Caretta Kaplumbağaları

Caretta Caretta Kaplumbağaları

Bu muhteşem sahil: Caretta Caretta kaplumbağalarının üreme alanıdır. Ancak bu üreme alanı: İztuzu kumsalının karayolu ile gidilen tarafındadır ve günlük turlarla gelen ziyaretçiler, sadece tekne turu yaptıkları için maalesef bu merkezi göremeden Dalyan’dan ayrılırlar.

Kaplumbağaların üreme döneminde, kumsalda gece kalınması yasaktır. Ayrıca kumsalda kumlar şemsiye batırılması, köpek gibi hayvanların getirilmesi ve işaretli yerlere şemsiye batırılması ve çukur kazılması, gürültü yapılması ve ışık yakılması yasaktır. Zaten bu yüzden plaj erken saatlerde kapatılmaktadır.

Kaplumbağaların sahile yumurta bırakmaları nedeniyle, sahilin ismi “Kaplumbağa Sahili” olarak da geçmektedir.

Kaplumbağalar yanında, buranın yine ilginç bir canlısı Mavi yengeçlerdir. Bunlar ismini: ayakları ve kıskaçlarında bulunan mavi renkten alırlar. Asıl vatanları Kuzey Amerika’dır, muhtemelen Ege kıyılarından geçen büyük yük gemileri aracılığı ile buraya geldikleri düşünülmektedir.

Köyceğiz Ekincik koyu

EKİNCİK KOYU VE PLAJI

Köyceğiz merkezden Hamit köy üzerinden buraya ulaşabilirsiniz. Ekincik köyünü geçtikten sonra kumsala ulaşılır. Yol, dağlık ve dolambaçlıdır. Plaj Köyceğiz Belediyesi tarafından işletiliyor. Giriş ücretli değildir.

Kumsal çok güzeldir. İnce çakılımsı taşlarla döşelidir.

Köyceğiz Ekincik koyu

Küçük bir dere, kumsalı ikiye böler. Dereyi geçip plajın ikinci kısmına geçerseniz, yanınızda masa, sandalye ve şemsiye varsa, denize girip sahilde güneşlenebilirsiniz.

Deniz de temizdir. Ancak denizde yer yer derinlikler fazladır ve bu yüzden çocuklu aileler ve yüzme bilmeyenler için tehlikelidir. Deniz sabah güzel, öğleden sonra bozuluyor, dalgalanıyor, bu arada insanlar da yoğun kalabalık olarak denize girince, kumları kaldırıp suyu bulandırıyorlar.

Köyceğiz Ekincik koyu

Plajda şezlong ve şemsiye kiralayabilirsiniz, ayrıca plajda yine kiralık localar bulunuyor.

Kumsalda çeşitli tesisler vardır.

Hatta voleybol sahası da düzenlenmiştir. Soyunma kabinleri ve duş mevcuttur ve bu hizmetler ücretsizdir.

Yolun kıyıya ulaştığı yerde, yatların demirlemesi için uygun iskele ve büfe bulunur. Büyük “T” iskelesi sayesinde rıhtıma çok sayıda tekne yanaşabiliyor. Dünyanın en ünlü yelkencileri ve ülkemize gizli gizli gelen dünya starları buraya uğruyorlar.

Köyceğiz Ekincik koyu

Çünkü Marmaris-Göcek arasındaki günübirlik ve mavi tur teknelerinin uğrak yeridir. Ancak buraya çok sayıda yat ve tekne uğramasının olumsuz bir yanı vardır. Çünkü bu tekneler, özellikle yabancı tekneler, koy içinde sintine yani bütün pisliklerini boşaltmakta ve bu yüzden, deniz zaman zaman sahile kadar ulaşan pisliklerle dolu olmaktadır.

Koyun sağ tarafında kalan dalgakıran sebebiyle, koyun kendi kendine temizlemesi zorlaşıyormuş. Kumsal ve iskele çevresinde çok sayıda lokanta, otel ve pansiyon bulunur. Burada: su sörfü, su kayağı ve diğer deniz sporları yapılabilmektedir.

EKİNCİK KAMPİNG

Ekincik Ova Sokak Sahilindedir. Kamp alanı, Köyceğiz merkeze 35 km uzaklıktadır. Kendi çadırınız veya karavanınızla gelebilirsiniz. Ayrıca kampta bulunan kiralık çadır ve kulübeleri de kullanabilirsiniz.

Köyceğiz Yuvarlak çay vadisi

YUVARLAKÇAY VADİSİ

Köyceğiz merkezinin kuzeydoğusundadır.

Topgözü pınarlarından doğar ve Dalyan ovasının kuzeyindeki suları toplayarak Köyceğiz gölüne dökülür. Yuvarlakçay kaynağı, göle yaklaşık 30 km uzaklıktadır. Bu çayın üzerinde birçok dinlenme tesisi bulunmaktadır. Ama özellikle, Şelalesi ve güzelliğiyle ilgi çeker.

Kayaların arasından çıkıp, gün ışığıyla tanışan kar suları, seyrine doyum olmayan bir şelaleye dönüşür. Su oldukça soğuktur, ayaklarınızı suyun içinde birkaç dakika tutamazsınız.

Buraya yolunuz düşerse, mutlaka “alabalık” yemenizi öneririm. Çünkü çayda birçok alabalık çiftliği bulunmaktadır.

Köyceğiz Palmiye Merkezi

PALMİYE MERKEZİ

Köyceğiz merkeze 2 km uzaklıkta, Ekincik yolu üzerindedir. 1993 yılında Dr Ragıp Esener tarafından kurulmuştur. Kuruluş amacı: palmiye sevgisinin ve türlerinin arttırılmasıdır. Merkezde 140 palmiye türü bulunmaktadır.

Merkezde: Botanik bahçesi, Palmetum yani yaşayan palmiye müzesi, kaktüs ve sukkulent evi, Tropik Sera, Tropik meyveler bölümü ve Su bahçeleri bulunmaktadır. Bu bitkiler arasında 30 çeşit zakkum da bulunmaktadır.

Köyceğiz Kaunos

KAUNOS

Dalyan Beldesindedir. Buraya gitmek için, Dalyan’dan tekneye binmeniz gerekir. İskelede tekneden indikten sonra yaklaşık 10 dakikalık bir yürüyüş gerekir.

Denizden yatla gelenler ise, Delikli Ada çevresine demirleyip tekneyle kanalı izleyerek iskeleye çıkabiliyorlar.

Kaunos antik kenti, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesinde bulunmaktadır. Giriş ücretlidir.

Köyceğiz Kaunos

Kent hakkında genel bilgi:

Karya bölgesindedir.

Ünlü Sinoplu Coğrafyacı yazar Strabon: Kaunos’un tersanesi ve ağzı kapanabilen bir limanı olduğunu yazmıştır.

Kent: Miletos’un oğlu Kaunos tarafından kurulmuştur.

Kaunos’un antik dönem efsanelerinde, ikiz kız kardeşiyle ilişki kurduğu söylenir. Bu konudaki bir başka söylenti ise şöyledir “Efsaneye göre Apollo’nun oğlu Karya Kralı Miletos’un ikiz çocukları vardır. Oğlu olan Kaunos, kız kardeşi Byblis kendisine aşık olunca, onun bu aşkına karşılık vermemiştir.

Bunu öğrenen Kral oğlunu ülkesinden kovar. Sürgüne gönderilen Kaunos, kendisini sevenlerle birlikte Karya bölgesine gelerek bu kenti kurar. Kız kardeş Byblis ise, hayatına son vermek isteyerek, yüksek bir kayanın üzerinden kendisini atar.

Ama Nympheler yani su perileri, Byblis’e acır ve onu bir pınara dönüştürürler.

Roma döneminin en önemli üç şairinden biri kabul edilen Ovidius’un anlattığı bir öykü ise şöyledir “Miletos’un: Kaunos ve Biblis adındaki ikiz çocukları birlikte büyürken, Biblis ikizine karşı duygusal yakınlık duyar ve bunu bir mektupla Kaunos’a bildirir.

Durumu öğrenen ve büyük bir öfke ve tiksintiyle karşılayan Kaunos, ikizini bir daha görmemek için Milet şehrinden kaçıp Karya ile Likya sınırına gelerek Kaunos kentini kurar.”

” O tarihten sonra bu tür acıyla biten aşklara Kaunos aşkı demek adet olmuştur.

Köyceğiz gölünün Akdeniz’le birleştiği yerde bulunan şehir, zamanla Karya’nın önemli bir limanı ve ticaret merkezi olmuştur. Kent: deniz ticareti ve verimli arazileri nedeniyle oldukça zengindi. İncir ve kerestesi ve tuz üretimiyle ünlüydü.

Ancak bunlara karşı: Kaunos şehri tarih boyunca iki sorunla yaşadı, bunlardan birincisi şehri çevreleyen arazideki sazlıklardan kaynaklanan sıtma, diğeri ise Kalbis ırmağının (günümüzdeki Dalyan çayı) kentin limanını balçıkla doldurmasıydı.

İlk kez, MÖ 800’lerde iskan edilmesine rağmen, şehrin ismi ilk olarak MÖ 544 yılında Pers generali Harpagos’a karşı gösterdiği direniş nedeniyle geçer.

Şehir, Perselere karşı oluşturulan Attika-Delos deniz birliğine katılır.

II Peloponnesos Savaşında, her iki taraf da Kaunos’u liman olarak kullanırlar.

Köyceğiz Kaunos Sikkesi

MÖ 337 yılından sonra şehir, Karya Strabı Mausolos’un yönetimine girer. Ardından büyük bayındırlık faaliyetleri başlar ve şehir Yunanlı görünüm kazanır, ilk sikke bu dönemde basılır. Bu sikkeler, Fethiye Müzesinde görülebilir.

MÖ 333 yılında ise Büyük İskender, Persleri yenerek bölgeyi ele geçirince, şehir: Mausolos’un kız kardeşi Prenses Adanın, sonra Antigonos’un ve daha sonra Ptolemaios’un yönetimine geçer.

Rodos Krallığı, Bergama Krallığı ve Roma egemenliğiyle devam eden süreçte bölge limanın dolmaya başlamasıyla önemini yitirir.

Çünkü ilk yapıldığında önemli bir liman kenti olmasına rağmen, alüvyonlarla denizin dolması nedeniyle zamanla şehir liman özelliğini yitirmiştir.

Arkeolojik Araştırmalar

Evet, yıllar sonra Kaunos antik şehri, ören yeri İngiliz Hoskyn tarafından keşfedilmiştir. 1842 yılında bölgeye geldiğinde, bulduğu yazılı bir blok üzerinde “Kaunos halkı ve meclisi” yazısını görünce, buranın Kaunos kenti olduğuna inanmıştır.

Kentteki ilk arkeolojik resmi araştırmalar, 1966 yılında Türk ekibi tarafından başlatılır.

Antik kentin birçok yerinde, Paleolitik dönemden kalma taş çatal, bıçak ve ok uçları bulunmuştur. Bunlar şehrin gücünü ve refahını ortaya koymaktadır. Bu bölgede, özellikle MÖ 5’nci yüzyılın ilk yarısında basılan sikkelerin ön yüzünde “kanatlı bir figür” arkasında ise “piramit biçiminde tek parça büyük taşlar” bulunuyormuş.

Ayrıca üzerinde bulunan “K” ve “B” harfleri ile Kaunos’un ilk ismi “Kbid” in ilk iki harfine referans olması açısından da önemlidir.

Köyceğiz Kaunos Güzeli Heykeli

Kaunos Güzeli Heykeli

2013 yılında yapılan kazılarda bulunan bir heykel ilgi çeker.

Heykel: Kaunos’un baş tanrısı Basileus Kaunios’a adak olarak sunulan mermer eşyaların bırakıldığı kireç çukurunda bulunmuştur.

Kaunos baş tanrısı Basileus Kaunios’a adak olarak sunulduğu düşünülen bu heykelin adı “Kaunos Güzeli” olarak saptanmıştır. Bu genç kız heykelinin MÖ 3’ncü yüzyılda, stil özelliklerine göre Helenistik dönemde yapıldığı anlaşılmıştır.

Heykel dünya mirası olarak listeye dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

23 asırlık genç kız heykelinin, gerekli çalışmaların ardından Fethiye Müzesinde sergileneceği söyleniyor.

Köyceğiz Kaunos Aslanı

Kaunos Aslanı

Kaunos kentinde, 1965 yılındaki bir kaçak kazı sonrasında ele geçirilen bu aslan heykeli: Köyceğiz ilçesinin simgesi olarak kabul edilmiş ve halen ilçe merkezinde şehir meydanında sergilenmektedir.

Günümüzden 2000 yıl önce ise, yine bu aslan heykeli, Kaunosluları temsil ediyordu. Kaunos aslanının sağ pençesinde görülen “ezilmiş öküz başı”: Kaunoslular döneminde “Düşman medeniyetlerini” temsil eder.

Antik Kaunos Tuzlası

Burası, Anadolu coğrafyasında bir ilktir. Antik dönemde göz merhemi yapımında aranan bir katkı maddesi olan Kaunos tuzunun üretildiği tavalar: İztuzu sahilindedir.

Kaunos Tuzlası: Kaunoz tuzunun üretildiği tava ve kanallardan oluşan antik tuzla tesisi: İztuzu sahilinin kuzeyinde doğu-batı yönünde uzanan kumul alan üzerinde kurulmuştur.

Alanın ölçüleri 35 x 50 metredir. Tuzla tesisi: hemen kuzeyindeki kireçtaşından koparılan yumruk büyüklüğündeki irili-ufaklı taş parçalarından yapılmıştır. Bu taşlar birbirine kireç harcı ile bağlanmıştır. Tesiste: 48 tava ve 4 kanal vardır.

Kent Surları

Kentin uzun suru: liman kuzeyinden başlar ve Dalyan köyünün ötesindeki sarp kayalığa kadar uzanır. Kuzey batı bölümündeki sur duvarları. MÖ 323 ile MÖ 30 yılları arasında Helenistik dönemde yapılmıştır. Limana doğru uzanan surlar ise, MÖ 750-475 yılları arasında yapılmıştır.

Kentin Limanı

Akropolün aşağısındaki Sülüklü Göldür. Çünkü antik dönemde, deniz, Kaunos şehrinin Akropolüne kadar geliyordu. Günümüzde Sülüklü gölün olduğu yer, bir zamanlar eski limandı. Kaunos harabelerinin eteğindeki bu gölete tekne giremiyor. Bazı kaynaklara göre, tehlike durumunda, göl bir zincirle kapatılıyormuş.

Deniz Fenerleri

İskele bölgesinde kayalara oyulmuş oyuklar görülür. Bu oyuklar, Kaunos şehrine yük taşımak için antik limana yanaşan gemilere fener görevi yapmak için yakılan büyük ateşlerin yeridir.

Liman Agorası

Sülüklü göl kenarındaki düzlükte, çeşme binası ve stoa arasındadır. Bu alandaki ilk yapılar, MÖ 5’nci yüzyılda yapılmaya başlanmıştır. Ancak buradaki Agora, MÖ 4’ncü yüzyılda yapılmış ve Roma dönemi sonuna kadar kullanılmıştır.

Agora: şehrin sosyal ve ekonomik yaşamının merkezidir. Ama aynı zamanda, şehrin kültürel ve tarihsel belleğini ifade etmektedir.

Köyceğiz Kaunos Akropol

Akropol

Antik kentteki en önemli kalıntıdır.

Köyceğiz Kaunos Akropol

Kent merkezinin kurulu bulunduğu Akropol: 152 metre yükseklikteki bir tepe üstündedir. Güney yamacı tamamen sarp olan akropolün zirvesinde, kulelerle desteklenmiş orta çağdan kalma bir sur duvarı bulunmaktadır.

Surlar

Kentin uzun sur duvarları: Limanın kuzeyinden başlar, Dalyan köyünde ilerler ve sarp kayalığa kadar uzanır. Bu surların kuzey kısmı: Satrap Mousollos döneminde yapılmıştır.

Surların kuzeybatı bölümü ise, Helenistik dönem yapısıdır. Limana doğru olan surlar ise, Arkaik dönemden kalmadır.

Köyceğiz Kaunos Tiyatro

Tiyatro

Akropol tepesinin batı yamacındadır. Şehirde ayakta kalarak günümüze ulaşmış en büyük ve en etkileyici yapıdır. Roma dönemi özellikleri taşımaktadır.

Köyceğiz Kaunos Tiyatro

Helenistik tiyatrolarda görülmeyen, yarım daireden büyük bir yapısı vardır.

Köyceğiz Kaunos Tiyatro

Tiyatroda 33 oturma sırası vardır. Seyirci kapasitesi 5 bin kişidir. Tiyatroda oturan seyirciler, aynı zamanda çevrenin muhteşem manzarasını izleme şansına sahiplerdi. Tiyatronun batı bölümünde, bazilika tipinde bir kiliseye ait kalıntılar bulunur.

Stoa

Eski liman olan Sülüklü gölün kuzey bölümünde yapılan kazılarda: Stoa ortaya çıkarılmıştır. Stoa’nın bulunduğu bölge, MÖ 5’nci yüzyılın başlarından itibaren özellikle dinsel mimari için kullanıma açılmıştır.

Stoa’nın bulunduğu doğal düzlükler, Liman çevresi boyunca dar bir alanda uzanmaktaydı. Stoa’nın çevresinde birçok heykel kaidesi vardır. Ancak bu heykeller bulunamamıştır, muhtemelen arkeolojik araştırma adı altında bölgeye gelen yabancı hırsızlar tarafından çalışmıştır.

Tapınak

Aşağıda, bir daire biçiminde örülmüş ve yivsiz sütunları bulunan yapının tamamlanmamış bir tapınak olduğu tahmin edilmektedir. Yapının arkasında: üç basamakla yükseltilmiş bir podyum görülür. Ancak bu daire biçimindeki yapının ne olduğu bilinmemektedir.

Roma Hamamı

Hamam: Roma imparatorluk döneminin, şehirdeki bir damgası gibidir. Üzerine standart hamam planına göre inşa edildiği yüksek teras, çok uzaklardan bile görülebilmektedir. Hamam: temizlik dışında aynı zamanda sosyal bir kulüp görevi üstlenirdi.

Köyceğiz Kaunos Ölçüm yeri

Ölçüm Platformları

Kaunos şehrinde günümüze kadar korunarak iyi durumda gelmiş rüzgar ölçüm platformları bulunmaktadır. Çünkü: kentin cadde ve sokakları, rüzgar yönüne doğru kurulmuştur. Antik yazarların hepsinin dile getirdiği bu durum, Kaunos şehrindeki şehir plancılığını göstermektedir.

MÖ 5’nci yüzyıla tarihlenen yuvarlak bir yapı vardır. Bu yapının: alt çapı 15.80 metre ve üst çapı ise 13.70 metredir.

Mermerden üç basamaklı olarak yapılan bu platformun blokları birbirine demir kenet ve tübel kullanılarak bağlanmıştır. Bloklar üzerine eşit aralıklarla kazınmış olan haç formu işaretler bulunur.

Böylece dairesel yapı, 16 eşit parçaya bölünmüştür. Doğuyu, batıyı, güneyi ve kuzeyi işaret eden sektörler, kendi içlerinde tekrar eşit dilimlere bölünmüştür. Basamaklar üzerinde çeşitli yazılar bulunur.

Ancak, yapının bir bölümü muhtemelen deprem sonucunda yıkılmıştır. Ardından buradaki basamak blokları, yakındaki bir Bizans binası inşaatında devşirme malzeme olarak kullanılmıştır.

Bu yuvarlak yapının rüzgar ölçüm platformu olduğu tahmin edilmekle birlikte, ölçümlerin nasıl yapıldığı anlaşılamamıştır.

Fethiye Merkez Gezilecek yerler

Bodrum

Kuşadası

Gökova

Gökova


Gökova denilince, aklıma hemen, Haluk Levent’in, “Gökova” şarkısı geliyor. Belki sözlerinin bir kısmını hatırlayanlarınız olabilir. “Cennet vatan Türkiye’nin kıyısında. Rüzgar esmez, yağmur yağmaz, adı Gökova. Gökyüzü paramparça orada.

Ağaçlar sessiz, yeşili öldürdük Gökova’da.” Bir de; Halikarnas Balıkçısı’na atfen anlatılan, bir hikaye var.

O da, Şöyle ki :”Halikarnas balıkçısı, ölür, melekler onu cennete götürürler. Cenneti görünce:” Burası cennet, peki, Gökova neresi?”

Evet, yaklaşım elbette güzel. Yani: Gökova’nın cennet ve hatta cennetten daha güzel bir yer olduğunun tasviri açısından ilginç bir hikaye.


Evet, buyurun; Gökova’yı tanıyalım ve bu güzellikleri yaşamak için, mutlaka oraya gidelim.

Gökova


ULAŞIM:


Bulunduğunuz yerden, bir şekilde Muğla’ya ulaştığınızı düşünüyoruz. Muğla’dan sonraki yolculuğunuz ise şöyle gelişecek. Öncelikle: Yatağan Termik Santralının hemen yanından geçecek ve maalesef büyük bir ikilem de kalacaksınız.

Gökova körfezinin kuzeyindeki linyit yataklarının değerlendirilmesi amacıyla, Milas ilçesi sınırları içinde, Türkevleri Köyü ile Ören Beldesi arasında kurulu. Asıl adı: Kemerköy Termik Santralı.

Yoğun hava ve deniz kirliliğine ve körfez ile çevresindeki doğal dengenin bozulmasına sebep oluyor. Hani; bu santral, bu güzel yöre de doğaya büyük zararlar vermekte. Diğer yandan düşünüyorsunuz, enerji olmadan, elektriksiz hayat mümkün değil ki, bir şekilde enerjinin üretilmesi gerek.

Yine de: eski teknoloji kullanılarak elektrik üretilen bu tesiste, gerekli tedbirlerin alınması ve özellikle bacaların filtrelerinin takılarak, sürekli aktif olarak bulundurulması şart.

Çevre örgütleri; bu tesis ile ilgili protestolarını zaman zaman yoğunlaştırıyorlar.

Muğla’yı geçip; Marmaris’e doğru yol aldığınızda, bir süre sonra, Sakar Geçidi denen yere ulaşacaksınız.

1000 metre yüksekten, kıvrıla kıvrıla inmeye başlayan yol üzerinde, tam burada, eşsiz bir manzara sizi bekliyor.

Sanki: uçaktan bakar gibi, aşağıda Gökova’yı görebileceksiniz. Marmaris’e giden, meşhur okaliptus ağaçlı yol, önünüzde uzanıyor. Aşağıda, uzanan engin bir ova var.

Zengin meyve bahçeleri, verimli topraklar, seralar, okaliptus ağaçlarının gölgelediği Marmaris yolu ve Ege’nin mavi suları.

Yol kenarında, manzara seyretmek için park yerleri var. Aracınızı kenara çekin ve manzarayı mutlaka bir süre izleyin. Hoş, körfez çoğu zaman sisler içinde olabiliyor.

Bu durumda, size manzarayı izleme şansı vermiyor. Ama, bakın. Sis yoksa, bu manzaranın keyfini mutlaka bir süre yaşayın.

Muğla’dan çıktıktan 29 km. sonra, Gökova’ya ulaşacaksınız.

Biraz önce söylediğim, tepeden aşağıya iniyorsunuz. Bu virajlı yol, ovaya inerken, gitmek istediğiniz yer Akyaka ise, Akyaka’ya ayrılıyor. Sağa dönüp, çamlar arasından Akyaka’ya geçebiliyorsunuz. Akyaka’nın özel mimarisi hemen dikkatinizi çekecektir.

Akyaka şehir merkezine girip, orman alanına doğru ilerlerken sola dönerseniz, plaja çıkarsınız.

Gökova-Marmaris arası uzaklık ise: 32 km. dir. Muğla-Marmaris karayolunda ilerlerken, sakın, Akyaka Sapağını kaçırmayın. Kaçırırsanız geri dönmek sorun oluyor.

Evet: Gökova’nın belli başlı yerlere uzaklıkları ise şöyle: Dalaman Havaalanı: 65 km., Bodrum Havaalanı: 115 km., Fethiye: 125 km.

Gökova


GENEL:

Gökova: Gökova (Kemre) körfezinin doğusundadır. Ula ilçesine bağlı bir beldedir. Kuzeyinde: yüksekliği, 1000 metreye ulaşan dağlar dikkati çeker. Bu dağların ormanla kaplı olması, yemyeşil bir görüntü vermesi açısından yörenin güzelliğini etkiliyor.

Bu, rengini gökyüzünden alan ovanın adı: Gökova. Gökova ve onun iskelesi, şirin Akyaka burada. Gerek Gökova’da ve gerekse Akyaka’da konaklayabilirsiniz.

Kıyıya doğru gittikçe daralan Gökova körfezinin uzunluğu: 80 km. civarında.

Kuzeyde Bodrum ve güneyde Datça var. Körfezin: girişinde, kuzey ve güney kısımlarının açıklığı ise: 35 km. Uzaktan bakıldığı zaman, körfez, sütliman görünür. Aslında: açıklarda, sert rüzgarlar eser.

Körfezin doğu kıyılarında, deniz sığ. Derinlik: açıklarda ve batıya gidildikçe artıyor. Kuzey kıyıları ise: dik ve yüksek. Bu kıyıların ardında: Yanan Dağı uzanıyor.

Körfezin en önemli özelliği: güneydoğu kıyısının, Türkiye’nin en girintili-çıkıntılı kıyı kesimi olmasıdır. Bu kesimde; iç içe geçmiş, genellikle daire biçiminde ve yörede “bük” adıyla anılan çok sayıda koy bulunmakta.

Bu koyların başlıcaları: Çökertme, Akbük, Gelibolu, Söğüt Bükü, Ballısu, İngiliz Limanı, Değirmen Bükü, Langoz Limanı ve kıyısında bir de tatlı su kaynağı bulunan Mercincik Limanı. (Bunlar hakkında, aşağıda ayrıntılı bilgi vereceğim)

Ayrıca: körfezin güneydoğu kıyıları önünde, çok sayıda, irili ufaklı ada var.

Bunların başlıcaları: Karacada, İncirliada, Yalı Adası, Şehir adası olarak da bilinen, Sedir Adası’dır. Her bir adanın yüzölçümü: 1 km. kareden az. Körfezin batısında ise: Yunanistan’a ait, İstanköy Adası bulunuyor.

Doğal ve tarihsel değerlere zengin olan körfez, yat turizmi açısından büyük önem taşıyor. Bu koylar ve adacıklar: yatlar ve mavi yolculuğa çıkan teknelerin uğrak yerleri.

Yabancıların; özellikle de, İngiliz’lerin haritalarında, Kos (İstanköy) adıyla anılan körfez, halk arasında da “Kerme Körfezi” diye anılır. Kerme adı; bugünkü Ören Beldesinin, tarihte adı olan “Keramos” dan gelmektedir.

Yunanistan’da, Atina yakınlarında da aynı adı taşıyan antik bir kent var.

Zaten, “Keramos” tarihte, daha çok çanak-çömlek üretimi yapılan merkezlere verilen Yunanca bir ad. Ancak, ne hikmetse, bizim Keramos’ta; çanak-çömleğe ait herhangi bir ize rastlanmamış. Yalnızca, bize isim kalmış. Hatırlayanlar olabilir, çoğu yerde, seramiklere, keramik deniliyor.

Yazları oluşan sıcak hava, denizden esen “meltem” sayesinde, çok az hissedilir. Yani: bu bölgede nem olmaması çok güzel. Terlemiyor ve nispeten yaşamınızı daha rahat sürdürüyorsunuz.

Evet, buranın bir özelliği daha var.

Bu bölge: zemini hareketli bir bölge. Yani: sık sık, muhtelif çaplı yer sarsıntıları yani deprem olmakta. Karşılaşırsanız, unutmayın ki, burada sürekli yer sarsıntısı olabilmekte.

Bodrum’dan Gökova körfezine açılanlar, Tavşan adasından sonra, sırasıyla: Yalıçiftlik, Orak Adaları, Kargı Bükü, Çökertme, Çakal ve Akbük Koylarını geziyorlar.

Gökova Tarihi


TARİH:

Gökova ve Akyaka bölgesinin bilinen tarihi; MÖ.2600 yıllarına dek uzanır. Karia uygarlığının, “İdyma” kenti, Akyaka’nın ilk yerleşim yeri olarak bilinir. Akyaka’nın mahallelerinde görülen kaya mezarları, bu döneme aittir.

Kaya mezarlarının 250-300 metre kadar yukarısında ise, Akropol bulunuyor.

MÖ.3’ncü yüzyılda: İdyma kenti, Rodos adasının karşısına gelen anlamında “Rhodeian” ismini alır.

MÖ.200 yıllarında, Rodos’lu Nicagoras tarafından, kent, Rodos egemenliği altına alınır.

Evet: MS.1’nci yüzyıl sonlarında, İdyma kenti, Roma kenti olur. MS.3’ncü yüzyıl ortalarında: Roma imparatorluğunun zayıflaması sonucu, bölgede düzensizlik baş gösterir ve salgın hastalıklar ve yıkıcı depremler sonucu, İdyma kenti, tarihin karanlıklarına gömülür.

Bölge: 13’ncü yüzyıl sonlarında: Türk egemenliğine girer. Karia; Menteşe Bölgesi adını alır. Önceleri; Menteşe Beyliğine ve daha sonra ise, 1420 yılında, Osmanlı egemenliğine girer.

Osmanlı döneminde: Kanuni Sultan Süleyman, Rodos’un fethi için kara ordusu ile, 1522-1523 yılları arasında, bölgede kalır.

Gökova gezilecek yerler

GEZİLECEK YERLER:

Gökova Sakartepe Seyir Terası

SAKARTEPE SEYİR TERASI

Sakartepe’den Seyir Terasına gitmek için ana caddeden ayrılıp orman içine sapıldığında, yol oldukça bozuktur, özellikle aracınız arazi aracı ise, bu yolu devam etmenizi öneririm. Yolun toplam uzunluğu 3 km dir ve özellikle yolun 2 km kadar bölümü topraktır.

Burası, aslında bir Orman yangını gözetleme yeri olarak yapılmıştır. Ancak sonradan bir kafe açılmış ve seyir terası ilave edilmiştir.

Gökova Sakartepe Seyir Terası

Evet, burası: rakımı 900 metre olan bir tepe ve üzerinde bir kafe bulunmaktadır. Akşam saat: 19.00’a kadar açıktır. Kafe de, yiyecek ve içecekler var ve fiyatlar nispeten uygundur. Ancak kredi kartı kabul edilmiyor, yanınızda nakit bulundurmayı unutmanızı.

Burada bulunan seyir terasından: Muğla Akyaka’dan Marmaris’e kadar kuşbakışı muhteşem bir manzara izlenmektedir.

Evet, bu muhteşem manzarayı izlediğinizde belki de o yol sıkıntısını çektiğinize değeceğine hak vereceksiniz, keşke yolu yapılsa diyeceksiniz.

Gökova Aşıklar Yolu

 AŞIKLAR YOLU

Gökova Merkezdedir. Burası aslında ana yola paralel bir bir köy yoludur. İki yanı yüksek ağaçlarla kaplıdır. Bu ağaçlar 1938 yılında burada bulunan bataklığı kurutmak için dikilen Avustralya’dan getirilen ve çok su çeken 1500 okaliptüs ağacından oluşmaktadır.

O yıllarda yörede oturan halk, sırta nedeniyle zor günler geçirmiştir.

Aşıklar Yolu: Marmaris’ten çıktıktan sonra, Antalya-Muğla kavşağına geldikten sonra, durup arabanızdan inin, anayola paralel sağdaki köy yoludur.

Gökova Aşıklar Yolu

Ağaçlar çok yüksek ve çok geniş gövdelidir. Yani, burası ağaçlardan oluşan bir tünel gibidir.

Burada Okaliptus ağaçlarının üzerine çok sayıda, yüzlerce isim kazınmıştır.

Evet bu yolun bir başka özelliği de, yolun sonunda-başında meşhur tostçuların olmasıdır. Akçapınar tostunu burada tatmalısınız.

 

KARGI KOYU

Gökova şehir merkezine en yakın koylardan birisidir ve merkeze 3 km uzaklıktadır. Burada: antik dönemde Akantos isimli bir şehir kurulmuştur ancak bu şehirden günümüze herhangi bir kalıntı kalmamıştır. Burada oldukça güzel yüzülecek yerler vardır.

Gökova Palamut Bükü


PALAMÜTBÜKÜ

Datça merkezine: 25 km. uzaklıktadır. Koyun açığında: küçük bir ada var. Lokanta ve pansiyonlardan yararlanmak mümkün. Kumsalı: 2 km. uzunluğunda. Kum ve çakıl karışımı. Denizi çok temiz.

Denizde: 25 metre derinlikte, dipte net görüntü mümkün, yani zıpkınla balık avlanabilir. Burada: ayrıca, tekne ve yat barınağı da bulunuyor.

Buradan alışveriş yapmak da mümkün.

Özellikle; almanızı önerebileceğim: bu yörenin leziz yiyeceklerinden: badem, zeytinyağı, bal, kekik ve diğer şifalı olduğu söylenen bitkiler var.

 

DOMUZBÜKÜ

Sessiz, sakin bir ortam arayanlar için ideal bir yer. Televizyon dahil, kimi nimetleri unutmak isteyenler tarafından tercih ediliyor. Karayolu ulaşımı yok.

Bu nedenle: yarımadanın, el değmemiş koylarından biri. Datça’dan, bir saatlik tekne yolculuğu sonucu ulaşılıyor. Konaklamak isteyenler için tek seçenek: bungalov tipi evlerden oluşan bir tesis var.

Çevresi: çam ağaçlarıyla kaplı, geniş plajı olan koy: güney dışındaki tüm rüzgarlara kapalı. Denize girmek ve dinlenmek dışında, küçük çevre turları yapmanız da mümkün.

Elektrik dahil, hiçbir teknoloji yok. Kendisiyle baş başa kalmak isteyenler için, ideal bir ortam sunuyor.

Çevrede, yürüyerek ulaşılabilecek bir mağara ve kaya şekilleri var.

Gökova Çökertme

ÇÖKERTME

Çökertme beldesi: Gökova’nın Bodrum’a doğru uzanır. Gökova merkeze 65 km uzaklıktadır.

Bodrum’dan 1.5 saat uzaklıkta, Mazı’dan sonra ve virajlı bir yol ile buraya ulaşılıyor. Evet uzun bir yol, minik köyler geçiliyor, bol bol zeytin ağacı görülüyor ve sonuçta Çökertme koyuna ulaşılıyor.

Sonuç olarak karadan ulaşımı zordur, o yüzden Çökertme genel olarak denizden teknelerle ziyaret ediliyor.

Gökova Çökertme

Özel koruma bölgesi ilan edildiğinde, burada yapılaşma yoktur, yasaktır.

Çökertme: dağlarla çevrili bir koydur. Muhteşem bir deniz, ufukta tekneler, karada tek sıra az katlı restoran ve pansiyonlar yani Yunan adası havasında bir ortam. Restoran ve pansiyonlar, denize sadece 2-3 adım ötededir.

Pansiyonda yattığınız yerden denizi görebilir, gece dalga sesiyle uyuyabilirsiniz. Yani lüks bir yer olmamasına rağmen, buradaki pansiyonların konumu muhteşem güzeldir.

Çökertme Limanı: Bodrum ve Gökova arasındadır.

Çökertme köyü, oldukça küçük bir köy olduğundan, yörede gezilecek yer yoktur. Ancak yakınlarda bulunan yerlere (Mazı köyü, Fesleğen Bükü, Kargılı Bükü gibi) gidebilirsiniz.

Çökertme Limanında sadece 5-6 tane restoran vardır. Bu restoranların ilginç bir uygulamasına şahit oldum.

Restoranın önünde, sahilde motordaki restoran görevlisi gençler, koya giren tekneleri dürbünle takip ediyorlar ve koya gelen yabancıları kendi lokantalarına davet ediyorlarmış.

Çökertme de bir yürüyüş yolu, çarşı ve müzikli eğlence mekanı bulamazsınız. Burada tatil yapmayı düşünürseniz: sadece bir şeyler yemek, kitap okumak, bir şeyler içmek, denize girmek, biraz uyumak, yemek yemek ve tekrar uyumaktır.

Buna göre, burayı tercih etmeden önce düşünmelisiniz. Buraya gelirseniz, mutlaka deniz ayakkabısı getirin çünkü deniz girişi oldukça taşlıktır.

Plajda, “T” iskelesi vardır.

Aslında: Çökertme de bulunan 4 iskeleden 3 tanesi, önceki yıllarda yıkılmıştır. Bu yüzden, koyda duraklayan tekneler, sahildeki dört güzel klasikleşmiş restorana botla ulaşıyorlar.

Gökova Çökertme

Çökertme Limanı: genellikle Mavi tur teknelerinin başlangıç veya bitiş yeridir. Çünkü buraya karayolu ulaşımı bulunmaktadır.

 Son bir not: “Mandıra Filozofu” filme, Çökertme Limanbükün de çekilmiştir. Buraya yürüyerek veya tekne ile gidebilirsiniz. Ayrıca: burası türküsü olan Çökertme değil, Çökertme türküsünün çıktığı yer Bodrum’dur.

Bodrum’da bir çökertme caddesi vardır. Meşhur çökertme kebabı da burada değil, Bodrum da ünlüdür. Bir de, asıl Çökertme köyü, deniz kenarında değildir, denizden 1 km kadar içeridedir.

Gökova Löngöz Koyu

LÖNGÖZ KOYU

Gökova körfezinin en güzel koylarından birisidir.

Kargılı burnunun batısındaki çam ormanlarıyla kaplı, yüksek tepelerden başlar, daralarak batıya doğru uzanır. Ancak 10 yıl önce çıkan bir yangında bu sık kızıl çam örtüsü oldukça büyük hasar görmüştür ve sonra bölge yeniden ağaçlandırılmıştır.

Ancak bu yeni dikilen fideler henüz küçüktür.

Özellikle yaz aylarında yoğun tercih edilir.

Güney kıyıda, ağaçların altında bir restoran ve küçük tahta iskele vardır.

Koyun kuzey batısında ise, bir restoran daha vardır. Bu restoranların bulunduğu yerlerde küçük yürüyüş yolları bulunur ve bu yürüyüş yollarıyla komşu koylara ulaşılır.

Koy dar ağızlı ve çok derin bir koydur. Koyun sonuna yaklaştıkça deniz sığlaşır ve bulanıklaşır. Çünkü koya bir dere akmaktadır.

 

ORAK ADASI

Gökova merkeze 94 km uzaklıktadır.

Ada, Gökova körfezindedir. Gökova körfezindeki en büyük adalardan bir tanesidir ve adanın ucu, bir orak şeklinde olduğu için ismi “Orak Adası” olmuştur.

Bir başka söylentiye göre ise, ismini: adanın ucunda bulunan orak şeklindeki sığınaktan almıştır.

Ada ıssızdır. Gökova rüzgarını tersten aldığı için, burada deniz sürekli sakin ve dalgasızdır. Denizin turkuaz rengi inanılmaz güzeldir. Suyun berraklığı da mükemmeldir.

Adada bir deniz feneri bulunmaktadır. Ayrıca zeytinlikler vardır. Duyduğuma göre, mavi tur tekneleri adada bulunan fareler yüzenden adaya yaklaşmak istemezlermiş.

 

Dalış Bölgesi

Adanın güney kıyısında bulunan ince burun, su altı sporları için oldukça elverişlidir. Yani, Ege’nin su altı dalışı için en uygun noktalarından biridir.

Burundan iki yöne doğru dalış yapılabilir. Burunda, Gökova yönünde yapılan dalış, heyecan vericidir. Bu yönde 30 metre derinlikte bulunan mağaranın içinde mor süngerler vardır. Burundan itibaren, önce 25 metre ve sonra 65-70 metrelere kadar dalınabilir.

Dibi cam gibi görünen turkuaz sularıyla güzel manzaralar sunar. Kırmızı mercan, denizyıldızı, renkli papağan balığı gibi çeşitli deniz hayvanlarını görebilirsiniz. Dalış yapanlar, kayıtlı bir dalış rehberiyle dalış yapmak zorundadır.

Öğle yemeğinden sonra, çam ve zeytin ağaçları ile kaplı yamaçta yürüyüş yapabilirsiniz.

Peki buraya nasıl ulaşılır, Bodrum’dan kalkan günübirlik teknelerle buraya ulaşmak mümkündür. Ancak deniz yolculuğu yaklaşık 2 saat sürmektedir.

 

ÖREN VE ÖREN MARİNA

Ören eski ismi Keramos, deniz kıyısında çok eski bir Yunan yerleşim alanıdır.

Yemyeşil çam ormanlarıyla çevrili bölge tarihi kalıntılarla doludur. Bu çam ağaçlarının altında büyük kömür yatakları bulunmuş ve Ören yerleşiminin hemen arkasında iki termik santral yapılmıştır.

Yeniköy ve Kemerköy santrallarına kömür çıkarabilmek için, santralların çevresindeki çamlara büyük zarar verildiğini duydum.

Ören: tertemiz ve sakin bir yerleşim yeridir. Çevresi yemyeşildir. Yerel Pazar ve market bulunuyor.

Ören’de: sahil şeridi 8 km uzunluğundadır. Kordon boyu ise 14 km dir.

Ören tamamen Sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır, iki kattan fazla yapılaşmaya izin verilmiyor.

Ören Marinanın konumu oldukça güzeldir. Gerek karayolu ve gerekse uçak la bölgeye ulaşım kolaydır.

Ören Marinaya çevredeki koyların uzaklıkları: Akbük ve Tuzla koyları 1 saat, İngiliz Limanı 1.5 saattir.

Marina içinde, denize girilebilecek oldukça temiz bir deniz vardır.

 

OKLUK KOYU

Sadun Bora, Okluk koyunu, Gökova’nın en iyi koyu olarak tanımlar. Koy “Değirmendere Bükü” olarak da isimlendirilir.

Koyun hemen yanında “İngiliz Koyu” bulunmaktadır.

 

İngiliz Koyu-İngiliz Limanı-Bördübet koyu

2’nci Dünya Savaşında, geceleri Alman gemilerini bombalayıp, sabahın ilk ışıklarıyla koya sığınıp saklanan İngiliz muhriplerinden dolayı, koya bu isim verilmiştir.

İngiliz askerleri, deniz ve ormanın iç içe olması ve değişik kuşların bolluğu nedeniyle adaya “Kuş Yatağı” anlamına gelen “Bird the bed” adını takmışlardır.

Bu isim zamanla değişime uğrayarak “Bördübet” olarak anılmaya başlanmıştır.

Okluk koyunun hemen altında güneyde Cumhurbaşkanlığı konutu ve iskelesi vardır.

Gökova Deniz Kızı Heykeli

Koyda Sadun Bora’nın diktiği “Deniz Kızı Heykeli” görülür. Sonrasında Okluk koyuna varılır. Okluk koyunu: çepeçevre ağaçlardan oluşan orman sarar.

Burada: 2 iskele ve 2 restoran vardır. Bu restoranlarda en meşhur yemek Orfoz Buğulamasıdır.

Karaya çıktığınızda: Sadun Bora’nın 1986 yılında yazarak hazırladığı bir pano görülür.

 

YEDİ ADALAR

Halikarnas Balıkçısı “Burada adalar gökyüzünde asılı gibi durur, burası Gökova’nın, dünyanın merkezidir” demiştir.

Yedi Adalar: Gökova körfezinin güneyinde, Amazon ve Tuzla koyu arasındadır. Burada: irili ufaklı 6 ada bulunmaktadır. Adalar kalın çam ormanlarıyla kaplıdır. En kuzeydeki “Güllü ada” iyi bir dalış yeridir. Su altı özellikleri çok güzeldir.

Burada ilginç bir öyküden söz ediliyor. Şöyle ki “Yılan balıkları, buradan çıkıp Bahama adalarına kadar 3 yıl süren bir yolculuk yaparlar.

Orada yumurtlar ve ölürler. Yumurtadan çıkan yavrular, hiç bilmedikleri koca denizlerden geçerek Gökova’yı bulurlar ve yedi adalara geri dönerler.

Norveç’ten gelen anne-baba yılan balıklarının yavruları, Norveç fiyorduna, Gökova’dan gelen yılan balıklarının yavruları ise 7 adalara dönerler.”

Bu öykü: Halikarnas Balıkçısının “Balık Bankası” isimli hikayesinden alınmıştır.

 

MAZI  KÖYÜ

Gökova sahilindedir. Köy, zeytin ağaçlarıyla sarılıdır ve eski dönemlerde, halk korsanlardan korunmak için buraya sığınırmış.

Köy ve yöresi, oldukça sessiz ve sakindir.

Köy halkının birinci derece geçim kaynağı “halıcılık” tır. Burada uygun fiyatlarla halı satın alabilirsiniz.

Mazı köyüne bağlı “Hurma Sahili” vardır. Burası: zeytin ve çam ağaçlarıyla kaplı ve nemsiz doğası ve havası yanında tertemiz deniziyle ilgi çeker.

Hurma sahilinin muhteşem manzarasını izlemek için “Gözyaşı Kayasına” çıkmalısınız. Gözyaşı kayası: rivayete göre, Malta Şövalyelerinin içini oyarak altın dolu küplerini sakladıkları bir yerdir, bir başka söylentiye göre ise bir sunaktır.

Hurma sahilinin solundaki koylarda: dipten karışan soğuk ve tatlı suların bulunduğu yerler vardır.

Gökova Atahan Turistik Tesisleri

ATAHAN TURİSTİK TESİSİ

Ataköy beldesindedir. Burası tarihi bir handır ve mimarisiyle ilgi toplamaktadır. Çiniler yapıya ayrı bir güzellik katar ve bu yüzden turistlerin uğrak yeri olmuştur.

 

Akyaka gezilecek yerler için.

Sedir Adası/Kleopatra adası tanıtımı için.

Boncuk koyu tanıtımı için.

 

 

Sarıgerme

Sarıgerme

Sarıgerme: Dalaman havaalanına, yalnızca 11 km. ve Dalaman merkeze 12 km uzaklıktadır. Dalaman ve Ortaca arasında kalan bir yerdir.

Fethiye’ye: 58 km., Muğla’ya: 81 km., İzmir’e: 307 km., Ankara’ya: 737 km., Antalya’ya: 260 km., İstanbul’a: 870 km. uzaklıktadır.

Ortaca’dan, düzenli minübüs seferleri bulunmaktadır. Öncelikle: Osmaniye Köyüne ulaşmayı denemelisiniz. Buradan: Sarıgerme Plajına; çekçek ler ile ulaşmak mümkün. Zaten: sezonda, plaj bölümü, araç trafiğine kapatılıyor.

Sarıgerme

GENEL:

Eşsiz güzellikte doğası, kumsalı ve geçmişten günümüze gelen tarihi önemi nedeniyle, turizm açısından önem kazanıyor. Türkiye’nin en meşhur turizm merkezlerine yakın olması büyük avantaj.

Neden Sarıgerme ismi verilmiş?

Dalaman çayının üzerinde taşınan tomruklar, denize kaçmasın diye, çayın deniz bağlantısı kapatılırmış. Bu işleme “Germe” deniliyormuş.

Dalaman çayının kollarından “Sarısu’da, bölgenin deresi. İşte “Sarı” ile “Germe” birleştirilerek, Sarıgerme oluşturulmuş. Esas yerleşim: Osmaniye köyü olarak biliniyor. Köy; sahilden 850 metre içeride.

Deniz sığ. Ege ve Akdeniz’in bu buluşma noktasında: farklı tuz yoğunluğu dikkati çekiyor. Kıyı bandında: bir-iki karış derinlikli suda, kilometrelerce yürüyebilirsiniz.

Bilek ve dizinizi geçmeyen su, tabandaki kumlar, ayaklarınıza doğal masaj yaparken, bacak kaslarınızı kuvvetlendirip, vücuttaki tüm elektrik ve stresi alıp götürüyor.

Sığ deniz; yüzme bilmeyenler ve çocuklar için ideal güzellikte. Aynı zamanda “Mavi Bayrak” sahibi olan denizden çıktıktan sonra; onlarca yıllık çam ağaçlarının gölgesinde dinlenebilirsiniz.

Kumsalı: çok geniştir.

Plajın uzunluğu 7 kilometredir, genişlik ise 100 metre civarındadır.

Sarıgerme’nin en önemli özelliği: çok ince, altın sarısı kumsalında, herhangi bir beton yapı bulunmamasıdır.

Orman bir anda sizi kucaklıyor. Temiz havası, ciğerlerinize dolarken, kendinizi yeniden doğmuş gibi hissedeceksiniz.

Sarıgerme Baba adası

Denizde, biraz açıklarda: Baba adası var. Bu ada: Marmaris-Göcek arasında dolaşan teknelerin ve yatların uğrak yerlerinden biri. Adanın Sarıgerme’ye bakan yüzü, korunaklı ve tekneler bu yüzden bağlanıyorlar.

Adanın arka yüzü ise kayalık ve dalma meraklıları için uygun bir alan. Baba adası: sahilden 1 mil açıkta. Bir tür dalgakıran görevi yapıyor.

Kıyı şeridindeki suyun sirkülasyonunu da sağlıyor. Sahile yan yana gelen dalgalar, yüzenlere yalnızca bir kez temas edip, geçip gidiyor.

Baba adasının bir özelliği de, burada tüplü su altı dalışı yapılabilmesidir.

Tüm bu güzellikleri anlattım. Yalnız bir sorun var. Bu güzel; plajın büyük bölümü: özel oteller tarafından kullanılıyor, yani yalnızca kendi müşterilerinin girebildiği özel alanlar haline getirilmiş.

Sonuçta ise: 1995 yılında, Sarıgermede yaşayan çeşitli insanlar bir araya gelerek SAR-ÇED denilen bir eğitim derneği kurmuşlar. Bu dernek, daha önce çöplük olarak kullanılan alanda; Turizm Bakanlığının pilot proje olarak gösterdiği çalışmalar yaparak; sahili düzenlemişler ve bu sahaya: büfe, duş, tuvalet, şezlong, şemsiye ve kabinler yanında Osmaniye Köyü’ne çekçek bağlantısı gibi hizmetler vermeye başlamışlar.

Bu sayede: lüks otellerin, yerli ve yabancı turistlere verdiği hizmetlerin aynısı, günübirlik kullanılan bu sahilde de verilmeye başlanmış. Bu arada: buraya giriş ücretli. Evet; bu hizmetler ücretli veriliyor. Ama: sonuçta, inanın verdiğiniz ücrete değecek.

Ayrıca: sezon başlayınca, Sar-Çed plajı yakınlarında, otopark yasağı başlıyor. Eğer aracınız ile buraya gidecekseniz; köyün hemen girişindeki otoparka aracınızı park edin. Yoksa geri dönmek zorunda kalırsınız.

Otopark’dan Sarıgerme plajına, çekçek (Traktör römorklarının özel olarak dizayn edilmesiyle hizmet veren, toplu taşıma aracı) ler ile ücretsiz olarak gitmeniz mümkün.

Sarıgerme Sahili

NE YENİR:

Burada; bir tür deniz yosunu olan: “Geren Otu” ve “Silcan Otu” nu mutlaka deneyin. Sarısu’ da avlanan Mavi Yengeçler diğer yiyecek alternatifleri. Ayrıca: yılan balığı ve çiçek balı nı da tatmalısınız.

Sarıgerme Sahili

NELER YAPILABİLİR:

Sarıgerme’nin dünyaca ünlü altın sarısı plajlarında, güzel bir yürüyüş sizi rahatlatacaktır. Sarıgerme Sahilindeki kumlar o kadar ince dir ki, avucunuzda sıktığınızda, su gibi akıp giderler, tutamazsınız. Su çok fazla derin değildir.

Bazı yerlerde: 45-50 metre ilerisinde bile, su yalnızca dizinize gelir. Özellikle: çocuklu aileler için bulunmaz bir güzelliktir bu.

Çocuklarınız: Sar-Çed park alanında: tavşan, tavus kuşu, ördek vb. gibi sevimli hayvanları severken, isterlerse oyun alanında bulunan parkta: salıncak, kaydırak ve bunun gibi birçok etkinlikten yararlanarak zaman geçirebilirler.

Sarıgerme Pisilis antik kenti

PİSİLİS ANTİK KENTİ:

Sarıgermedeki antik yerleşimin adı: “Pisilis”. Yerleşimin bugünkü adı da ilginç. Germa sözcüğü: Farsçada ılıca yani sıcak su anlamına geliyor. Bunu hatırlayınca, ilk çağ kenti Pisilis kalıntılar alanına, yöre halkının, niçin Sarıgerme dediğini anlamak mümkün.

Antik kentte bugün görülebilenler şunlar: duvarlarla çevrili şehir merkezi ve bunun dışında kalan, birkaç büyük yapı ve mezarlık kısmı.

Kayalık bir tepenin üzerinde bulunan şehir merkezinde, dar caddeler ve sokaklar, birbirine yakın, dar ve genellikle iki katlı evler görülüyor. Zemin katlarında ahırlar, üst katlarda oturma odaları bulunuyor.

Bir kısmının dışarıdan merdivenleri bulunuyor. 50-70 cm. kalınlığındaki dış duvarlar: taş, tuğla kırıkları ve horasanlar, damlar tahta kalaslar (kalaslar, hala sıkça görülebilmekte) ve kerestelerden yapılmış.

İçme suyu: dağlardan bir su kemeri ile aktarılmış veya yağmur suları yer altı sarnıçlarında biriktirilmiş. Şehir duvarlarının yüksekliği: yaklaşık 10 metre ve kalınlıkları ise, 3 metre kadar. Şehrin, yaklaşık yarısına yakın bölümü, güneydoğudan gelen göçmen kumullarla örtülmüş.

Şehir duvarlarının dışında; otel bungalovlarının bulunduğu bölümde, bir anıt mezarın heybetli taş kütle temeli (zengin bir Romalının aile mezarlığı olduğu sanılıyor) bulunuyor.

Dikkatinizi çekecek bir özellikten söz edeceğim. Pisilis antik kentinin kalıntılarının bulunduğu alan üzerinde, bugün bir turistik tesis bulunuyor. Bu nedenle, bugüne kadar burada herhangi bir kazı ve arkeolojik inceleme yapılamamış.

Bu yüzden bilgiler sınırlı. Ama: buradaki turistik tesisin açılışında, devrin Cumhurbaşkanı bir söz ediyor ki, bu söz şöyle:” Gavurlardan kalan bu taşları mı koruyacağız, yoksa beş yıldızlı oteller mi yapacağız?”

O devirlerde, kaçak büyük tesisler yapmak moda idi. Ama bunların sonradan devrin Başbakan ya da Cumhurbaşkanlarına açtırılması da, bu modanı bir parçası idi.

Evet, Sarıgerme bu. Gerçekten: burada, sizi muhteşem geniş ve incecik, vücudunuza yapışmayacak ölçüde ince kumlardan oluşan, sarı bir plaj karşılayacak. Ayrıca: sığ ve güzel, tertemiz bir deniz.

Bunun dışında; hayır, başka bir şey yok, sessizlik, huzur, yemyeşil çam ağaçlarının gölgesi var. Denize girebilir, sıcaktan bunalırsanız, çam ağaçlarının gölgesinde, gayet güzel zaman geçirebilirsiniz. İyi tatiller.