Efes Artemis Tapınağı

Efes Artemis Tapınağı

Dünyanın 7 harikasından biri olan “Ephesos Artemis Tapınağı”: ülkemiz sınırları içinde, Selçuk ilçesinde-Efes Müzesinin hemen arkasında, Selçuk’tan Kuşadası’na ilerlerken: sağ yanda, uzaktan görülmektedir. Ancak: elbette yalnızca temel kalıntıları yani yeri görülebilmektedir.

Evet: bu tapınak: tarihi süreç içinde: 5 kez yapılmış ve 5 kez yanmış veya yıkılmıştır. En son olarak ise, günümüze yalnızca söylediğim gibi, kurulduğu yer kalmıştır.

Aradan yüzyıllar geçtikten sonra: yöredeki demiryolu çalışmalarında görevli ve arkeolojiye meraklı İngiliz Mühendis John Turtle Wood tarafından: 1896 yılında, Artemis Tapınağının yeri: Küçük Menderes ırmağının ağzı yakınlarındaki sulak bir ovada bulunur.

Tapınak: biraz önce sözünü ettiğim gibi: tarih sahnesinde 5 kez yapılmış ve her seferinde yıkılmış, yok edilmiş ve yeniden yapılmıştır. Ancak: en son yapıldığında: yapı o kadar muhteşemdir ki; zamanının tüm sanat ve kültürü bir araya getirilmiş ve “Dünyanın 7 harikasın dan biri ortaya çıkmıştır.

Yani: tapınağın bir dünya harikası olarak nitelendirilmesinin nedeni: mimari yapısı ve süslemede kullanılan sanat eserleridir.

Bu yüzden: okuru fazla tarihi bilgilere girerek bunaltmadan: önce Tanrıça Artemis hakkında biraz bilgi ve ardından, Artemis Tapınağının mimari özellikleri hakkında bilgi vererek, ülkemiz topraklarındaki bu dünya harikasını size tanıtmak istiyorum.

Artemis:

Dünyanın 7 harikası Artemis Tapınağı; Aslen Yunan mitolojisinde bir tanrıça olarak bilinmektedir. Tanrıların babası olarak nitelendirilen Zeus’un kızı, Apollon’un kız kardeşidir. Avcıdır ve aynı zamanda yer altı tanrıçasıdır. Romalılar kendisine “Diana” derlerdi.

Ancak: Efes yöresinde bilinen Artemis: mitolojideki bu Artemis ile aynı değildir. Efes Artemis’i daha farklıdır ve Efes şehri ile birlikte anılır ve bilinir. Çünkü: o, Efes şehrinin her şeyidir.

Efes şehrinin: dinsel ve politik yaşamında önemli rol oynamıştır. Kendisine ne zaman gereksinim duyulsa, rolünü oynardı. Zaten: erken dönemden itibaren, kutsal yerleri ziyaret eden dindarları ve gezginleri kendisine çekmiştir.

Efes Artemis’i “insanlara bir an kendisini gösteren tanrıça” olarak biliniyordu. Kutsal bir pencerede belirebilir ya da tören alayında atlı bir arabayla taşınabilirdi. Tanrıçanın görünme töreni, eski bir Doğu geleneğiydi. Artemis Tapınağının alınlık duvarında, tanrıçanın aşağıdakilere görünebileceği büyük bir pencere vardı. Bu görünme penceresi türü Frigya kültürünün tapınaklarında düzenlenen dini törenlerden gelen bir uygulamaydı.

C. Vibius Salutaris isimli bir bağışçı:

Dünyanın 7 harikası Artemis Tapınağı: Artemis’in doğum günü onuruna yapılan şenlik için; bir tören alayını donatmıştır.

Bu alayda, sanki bütün Efes halkı bulunmuştur. Bunlar arasında: yöneticiler, müzisyenler, rahipler, rahibeler, dansçılar, gençler, kurban gereçlerini taşıyanlar, kurbanlık hayvanları sürenler, atlılar ve en önemlisi tanrıça heykellerini taşıyanlar bulunmaktadırlar.

Alayın amacı: tanrıçanın heykelini tapınaktan çıkarıp tiyatrodaki gösterilere götürmek, dönüşte de kutsal alandaki kurban töreninin izlenmesini sağlamaktır.

Gelelim Artemis Tapınağına; Tapınak: dönemin en önemli, güçlü ve zengin şehirlerinden Efes antik kentinin, yalnızca 200 metre yakınındadır. Şehir ile tapınak arasındaki kutsal yol: antik dönem yazarlarının tanımlamalarına göre, 190 metredir. Bu yol “kutsal yol” olarak bilinir.

Tapınak: 6000 metre karelik bir alana yapılmıştır ve çevresinde: 400 metre genişliğinde bir koruma alanı bulunmaktadır.

Tapınak gelirleri: ziyarete gelenler ve kutsal limanı kullanan gemilerden elde edilmektedir. Ayrıca: tapınağın açık avlusunda: iş gören tüccarlar da, tapınağa belli bir pay ödemektedirler.

Bunlar: tanrıçanın kült heykellerini ve tapınağın gümüşten yapılmış minyatür kopyalarını satarak para kazanıyorlardı. Ayrıca: yine tapınak avlusunda; kehanet bilimcileri falcılar, büyücüler, kurban eti satan rahip ve rahibeler de bulunuyordu.

Dönemin insanları: tapınakla olan ilişkilerini çok dikkat ediyorlardı.

Son Lidya kralı Kroisos: Artemis Tapınağına bağışta bulunur. Ardından, Pers kralı Kyros ile MÖ.546 yılında yaptığı savaşta yenilir ve Pers kralı tarafından büyük bir odun yığını üzerine, ateşe atılacak iken, bir kadın kahin belirir ve kendisini ölümden kurtarır.

Evet: şimdi tapınağın yapım aşamaları hakkında bilgi vermek istiyorum. Daha önce söylediğim gibi, tapınak antik dönemde, 5 kez yapılmış ve her seferinde yakılmış-yıkılmış ve yok edilmiştir. Ancak: yine her seferinde, bir öncekinin mimarisi esas alınarak, yeniden yapılmıştır.

Kazılardan elde edilen bilgilere göre, ilk tapınağın MÖ.600 yıllarında kurulduğu tahmin edilmektedir. Son tapınaktan önce ise: tapınak tarihini son derece etkileyen bir olay yaşanır.

O dönemde: Efes şehrinde yaşayan “Herostratos” isimli bir şahıs, sırf ünlü olmak adına, çevresindekilerin de yaptığı tahrikler sonucu: MÖ. 21 Temmuz 356 tarihinde; “Artemis Tapınağı” nı yakar. Bunun üzerine: gerçekten tarih sahnesinde “ünlü” olur ve ismi: şan ve şöhret tutkunu, kötü şöhretli kişilere verilen bir deyim olur.

Bu yangın olayının kahramanı “Herostratos” ile ilgili diğer bir söylenti ise: aslında Kayralılarla yaşanan şiddetli bir çatışmaya romantik bir kılıf uydurmaktır. Karyalılar, bu çatışmada, tapınağı kolayca yakmış olabilirlerdi.

Çünkü, antik çağlardaki çatışmaların çoğunda, düşmanın en önemli yapısını yok etmek hedeflenirdi. Ancak, bu teori eksiktir, çünkü bölgedeki kazılarda Karya istilasına ait herhangi bir buluntu bulunmamıştır.

Bu yangın olayının diğer bir yönü:

Dünyanın 7 harikası Artemis Tapınağı: Tanrıçanın kendi tapınağını yanmaktan koruyamamış olmasıdır. Ancak: yine antik dönem yazarlarının yazdıklarına göre: Tanrıça Artemis, o gece, Efes şehrinde değil, Makedonya’nın Pella şehrindedir ve Büyük İskender’in doğumuna yardımcı olmaktadır.

Çünkü: yıldızlar, o gün doğacak kişinin: büyüdüğü zaman büyük bir kral-imparator olacağını, o çağ dünyasının her yönüne akınlar yapacağını ve ülkeleri ele geçireceğini ve yeni bir çağ yaratacağını söylemişlerdir. Evet: antik dönem yazarlarından Plutarkhos’a göre: Artemis, o gece başka bir işle meşguldür ve tapınağının yanmasına engel olamamıştır.

Her ne kadar tapınak yanmış olsa da, Efesliler, Artemis olmadan yaşayamazlardı. Bu yüzden: şehir yöneticileri ve halk birleşerek, yeni bir tapınak yapmaya karar verirler.

MÖ.2’nci yüzyıl başlarında: bir yandan mimarlar, öte yandan yüzlerce-binlerce esir: yeni tapınağın baş mimarı Giritli “Kheirokrates” idaresinde durmadan çalışarak, 6000 metrekarelik alanda, yeni bir tapınak yapımına girişirler.

Zorlu ve yorucu çalışmalar yıllarca sürer. Bu çalışmalar sırasında: Tanrıça, yine zaman zaman devreye girerek tapınağının yapılmasına yardımcı olmaktadır. Öyle bir an gelir ki; tapınağın alınlığına bir taş yerleştirmek gerekmektedir.

Ancak: bu büyük ve ağır taş; bir türlü buraya yerleştirilemez. Bunun üzerine, mimar, uykusuz ve sıkıntılı günler-geceler geçirir. Bir gece uykusunda: Artemis kendisine “artık düşünme, o taşı kendi ellerimle yerleştireceğim” der ve mimar, ertesi gün sabahı uyanıp tapınağa gittiğinde, bu devasa taşın, alınlıktaki yerine yerleştirildiğini görür.

Tapınak hakkındaki bilgiler: yalnızca antik dönem yazarlarının yazıları ve yine o döneme ait “sikkeler” üzerindeki resimlerden elde edilmektedir.

Çünkü: yazının sonunda söz edeceğim gibi, tapınak Ostragotların bölgeye saldırıları sonucu yıkılmış ve günümüze ulaşamamıştır.

Tapınak hakkındaki antik dönem yazarlarının yazılarında elde edilen bilgiler şunlardır

Roma döneminin ünlü yazarı Plinius: bu muhteşem tapınak hakkında şunları yazar “Efes’teki Artemis Tapınağı, gerçekten hayranlık uyandıran görkemli bir yapıttı. Bütün Asya’nın gayretiyle 220 yılda inşa edilmiş, yer sarsıntılarından zarar görmesin diye, bataklık bir yere yapılmıştır. Bataklığın üzerine, kömür ve yün döşenerek, tapınak bunların üzerine oturtulmuştur.

Yapının uzunluğu: 130 metre, genişliği ise 68 metredir. Yapıda: çeşitli krallar tarafından hediye edilen 126 sütun bulunmaktadır. Bunların her birinin boyu 19 metre ve 36 tanesi ise kabartmalarla bezenmiştir. Kabartma bu sütunlardan bir tanesini, dönemin ünlü heykeltıraşı “Skopas” yapmıştır.

Efes Artemis Tapınağı

Tapınak hakkında, döneme ait “sikkeler” den elde edilen bilgiler ise şunlardır

Dünyanın 7 harikası Artemis Tapınağı: Büyük tapınak: MS ilk 300 yıl sırasında: Efes şehrinde sağlam ve ayakta durur olarak sikkeler üzerinde görüntülenmiştir. Bu kanıtlar: mimarlık tarihçileri tarafından değerlendirilmiştir. Tapınağın planının çıkarılması için, yalnızca bir sikke kullanılmıştır.

Bu sikkede: tapınak cephesinde bulunan 4 sütun: kilise benzeri bir yapıyı temsil etmektedir. Ancak, yine de, sikkeyi yapan sanatçı tarafından: anıtın bir sikke üzerine sığdırılması için yapılan küçültme çalışmalarında, önemli değişiklikler yapıldığına da inanılmaktadır. Yani, sikkeler üzerindeki görüntülere güvenilmemektedir.

Ancak: temel kalıntısı denilen tabakada bulunmuş sikkeler, nispeten gerçek görüntüyü yakalamışlardır. Bu sikkeler: tapınağın başka bir probleminde önemli rol oynarken, buluntu alanındaki en eski yapının tarihlendirilmesini sağlamaktadırlar.

Kroisos yani yapının temelinde: çoğu birikinti tabakası içinde, bilinen en eski sikkelerden 87 tanesi bulunmuştur. Birikinti tabakası MÖ.625-575 yılları arasına tarihlenmektedir. Yani, buluntu alanında, Kroisos Tapınağından çok önce yapılmış, başka bir tapınak bulunma olasılığı yoktur.

Mimariyi gösteren sikkelerde: tapınak cephesindeki sütunların altları, kabartmalı kasnaklar tarafından süslenmektedir. Sütunlardan 36 tanesi, kabartmalarla bezelidir. Bu sütunlar, bir Yunan tapınağı için alışılmış değildirler. Sütunların altlarına süslü kaideler yerleştirme geleneği: daha önce Hititlerde görülmüş olup, bu bölgede de yalnızca Efes şehrinde Arkadiane caddesinde görülmüştür.

Sikkeler üzerinde resmedilen tapınak resimlerinde: podyum basamaklarının kenara doğru çıkık olduğu görülür. Çünkü: dört kenarın hepsinde sütunlar bulunmaktadır. Hatta, kenarlarda iki sütun sırası görülür. Evet, tapınak alanındaki sütun ormanının, Mısır büyük tapınaklarından esinlenildiğinden kuşku yoktur. Çünkü: mimar Khersiphron, Girit’ten gelmiştir.

Kazılarda bulunan “İon sütun başlıkları” sikkelerdeki modellerde de görülmektedir. Yine sikkeler üzerinde görülen süslü kabartmalar, sunak avlusuna ait olabilir.

Sikkeler,

Tapınağın çatıyla kapatılmış olduğunu ve süslü bir alınlığının bulunduğunu göstermektedir. Çatısız tapınaklarda, ön ve arkada, onar sütun bulunmaktadır. Hatta, ana cephede 8 ve arkada 9 sütun bulunduğu söylenir. Ancak, bazı bilim adamları, bu tapınağın yağmura açık olduğunu öne sürmüşlerdir.

Cella bölgesinde de suyu dışarı akıtacak bir kanal bulunmuştur. Ancak, yine kazı bölgesinde kil kiremit ve çörtenler bulunmuş olup, bunlar tapınağın çatılı olduğuna işaret etmektedirler.

Çatı: hafif meyilli, alınlıklarla biten ve yalnızca yapıyı saran sütun sıralarını örten kesik bir çatıdır. Yani, ortası gök yüzüne açık bir çatıdır. Hatta, ahşap bir çatı fikri de ortaya atılmıştır. Bazı bilim adamları, ahşap çatının, asılı bulunan kumaşlarla süslendiğini de söylemektedirler.

Sikkeler üzerindeki resimlerde doğrulanan diğer bir gerçek: tapınaktaki açmalar ya da pencere boşluklarının bulunduğu yönündedir. Efes sikkelerinde betimlenen pencereler, “Magnesia” sikkelerinde görülenlere benzemektedirler.

Efes sikke serilerinde: alınlığın orta penceresinde, kendisini gösteren bir kadın figürü bulunmaktadır. Sikkelerden bir tanesinde, figür: Efes Artemis’ini, diğerinde ise daha çok bir rahibeye benzemektedir. Sunak avlusuyla, karşı karşıya olan tapınak penceresinin, ayinle ilgili kullanımı açıktır.

Sunak avlusu: sanki sunağın tapınakla pek ilgisi yokmuş gibi, alışılmamış yükseklikteki sütunlara ve örneklere uymayan bir girişe sahiptir. Kutsal görünme penceresi, bir törene hizmet vermiş olmalıdır.

Yüksek sunak: avlunun çoğu yerinden, tapınak cephesinin görünmesini engelliyordu. Alınlık penceresi geleneği : Hıristiyanlık dönemi boyunca sürdürülerek günümüze kadar ulaşmıştır.

Alınlığın dört kadın heykeliyle süslü olduğuna ilişkin tek özgün kanıt: sikkeler üzerinde bulunmuştur. Bu heykellerin pencereleri çerçeveleme tarzı, eski Anadolu’nun kayaya oyulmuş bazı güzel anıtlarında görülen Doğu geleneğidir. Figürlerin sayıca dört ve kadın olmaları, rastlantı değildir.

Çünkü: Amazonları temsil ediyorlardı. Sayılarının dört olması ise: aşağıda anlatacağım bir heykeltıraş yarışması sonucunda seçilen en iyi dört heykelin buraya konulmuş olmalarından kaynaklanmaktadır.

Efes Artemis Tapınağı

Evet: sonuç olarak,

Tapınak: kocaman bir avlu içinde, çok uzaklardan görülecek şekilde tasarlanmış, pırıl pırıl parlayarak gökyüzüne yükselen görkemli bir mermer anıttır.

Dünya üzerinde tamamen mermerden inşa edilmiş ilk tapınak: 130 x 68 metre boyutlarındadır. Tapınağın yüksekliği ise 25 metredir. Tapınak için ayrılan alan toplamı: 6000 metrekaredir.

Tapınağın yüksek terasına: tüm yapıyı çepeçevre saran mermer basamaklarla çıkılıyordu. Bu yüksek podyum bölümü: 78.5 metre genişliğinde ve 141 metre uzunluğundaydı.

Tapınak alanında: yapının yaklaşık 400 metre uzağında bir duvar bulunmaktadır ve duvarla tapınak arasında kalan bölüm özel bir korunma-sığınma alanı olarak ayrılmıştır. Bu korunma-sığınma alanı: bu alana sığınan insanların, herhangi bir müdahale, yakalama, öldürülme gibi durumlardan korunmalarını sağlamaktadır.

Tarihin birçok döneminde: birçok ünlü ve ünsüz kişi, buraya sığınarak ölümden kurtulmayı denemişlerdir. Ancak: bu kutsal alan, zaman içinde, bazı gaddar tiranlar tarafından tanınmamıştır. 6’ncı yüzyılda: Pythagoras isimli bir hükümdar; elde edemediği ve kendisinden kaçarak buraya saklanan bir kadını, uzun yıllar tapınağa hapsettirmiştir.

Kadın umutsuzlukla kendisini asarak intihar eder. Pers kralı Kserkses: Yunanlılarla yapılan savaşta, yenildikten sonra, çocuklarını tapınağa göndermiştir. Bu çocuklara, tapınakta, Yunan tarihinin en renkli kadınlarından olan “Artemisia” bakmıştır. Mısırlı Ptolemaios Euergetes, üvey kardeşi Ptolemaios Physcon ve eşi Eirene: MÖ.259 yılında, tapınağa sığınmış olmalarına rağmen, orada öldürülmüşlerdir.

Marcus Antonius: Kleopatranın kız kardeşi Arsinoe’yi tapınaktan çıkartması için başrahibi zorlamıştır. Daha sonra bir şekilde bu kızı öldürten Antonius; böylece Mısır tahtının Kleopatra’da kalmasını sağlamıştır.

Tapınak içinde: 127 tane İon sütunu bulunmaktadır. Yani, bir anlamda yapıya sütun ormanı denilebilir. Bu sütunların: 36 tanesi ön cephede bulunmaktadır ve bunlar kabartmalarla bezenmiştir. Sütunların yüksekliği 20 metredir. Yivleri spiral kıvrımlı olarak oyulmuş ve gayet zariftirler. Kaideleri ise, kabartmalar taşıyan mermer bilezik şeklindeki bezemelerle süslenmiş ve üstteki yatay mermer kirişi taşıyorlardı.

Onun muhteşem cephe güzelliğini görmek için, gerilere doğru gidip, sunak avlusundan uzaklaşmak gerekirdi. Yoksa, çok yüksekte bulunan, süslü alınlık görülemezdi. Ortadaki sütunların arasından, diğer Artemis tapınaklarında olduğu gibi, Batı’ya bakan kapıdan tapınağa giren ziyaretçiler: tapınağın cephesinin kabartma sütunlu manzarasından daha muhteşem bir görüntü ile karşılaşırdı.

Burada: kabartma, dikdörtgen kaideler üzerine yerleştirilmiş bir “sütun ormanı” ile karşılaşılırdı. Bunları: tapınağın arka bölümünde bulunan, başka bir “sütun ormanı” dengeliyordu.

Tapınak içinde: arka cephede: 9 sütun bulunur. Cella yani tanrıçanın en kutsal bölümü: iki sütun sırasıyla diğer bölümlerden ayrılmıştır. Muazzam yapının tam ortasında bulunmaktadır. Bu kutsal odadaki “Artemis Heykelleri” hakkında kesin bir kanıt bulunmasa da, bunların devasa büyüklükte oldukları ve normal bir insan boyutundan oldukça büyük oldukları kesindir.

Sunak avlusu da sütun ve heykellerle süslenmiştir. Sunak avlusunun içindeki “kurban sunağı” asimetrik olarak yerleştirilmiştir. Sunak: göklere açılan bir kutsal alan olarak bilinir. Bu durum: özellikle “Doğu” dinsel kültüründe yaygındır. Sunak alanlarında tanrının veya tanrıçanın heykeli bulunmazdı, çünkü bu alan “tanrı-tanrıçanın” evi olarak kabul edilirdi.

Tapınak alanındaki heykeller, ünlü heykeltıraş “Praksiteles” tarafından yapılmıştır.

Tapınak inşaatı bitirildiğinde ise: Efesliler; tıpkı Yunanlıların şiir, oyun, atletizm ve müzik alanında yaptıkları gibi, şehirlerinde bir “heykel yarışması” düzenlerler.

Dönemin en ünlü heykeltıraşlarının katıldığı bu yarışma sonrasında, yapılan heykellerden en beğenilen: Pheidias, Polyleitos, Kresillas ve Phradmon tarafından yapılan 4 heykel, tapınağın alınlığına yerleştirilir. Bu tunç-bronz heykeller: kadın figürlüdür ve Amazonları temsil etmektedirler.

Bu heykeller yanında: elbette tapınak kutsal alanında, Tanrıça Artemis’in özel heykelleri de bulunmaktadır. Kazı alanında yapılan çalışmalarda: MÖ.600 yıllarına rastlayan ilk tapınak dönemlerinde, Artemis heykellerinin: ilkel görünümlü, katı biçimli, altın, tahta, fildişi veya kil heykelcikler şeklinde olduğu anlaşılmıştır.

Yani: ilk dönem heykelleri: genellikle “Doğu” ya özgü, Lidya, Pers, Frigya, Asur, Hitit ve Mısır özelliklerini taşımaktadırlar. Bu ilk döneme ait heykellerin “rahibe” heykelleri olduğunu söyleyenler bile bulunmaktadır.

Takip eden dönemde, bir ara tapınakta bulunan Artemis kült heykelinin “asma ağacı” n dan yapıldığı ve heykel çürümesin diye, her yıl yağlandığı yazılır. Çünkü: yapılan kazı çalışmalarında, yörede altın-gümüş gibi değerli maddelerden yapılmış Artemis heykeli bulunmamıştır.

Tapınakta bulunan Artemis heykellerinin diğer en büyük özelliği: halk ve ziyaretçiler üzerinde yarattıkları büyük etkidir. Heykellerin gözleri: değerli taşlarla süslenmiştir ve bu taşlar, ışığı muazzam şekilde yansıtmaktadırlar. Tapınak rahipleri: ziyaretçileri, heykellere bakarken dikkatli olmaları, gözlerine bakmamaları konusunda uyarırlar.

MÖ.2’nci yüzyıla gelindiğinde ise: bu kez Artemis kült heykellerinin “memeli” olduğu görülür. Çok memeli bu heykel türü: bir ana tanrıçayı yansıtmaktadır. Göğüsleri bir kadının doğurganlığının simgesidir.

Kaskatı duran heykelin alt bölümü: Mısır mumyalarının tabutlarına benzer. Geyik, boğa, aslan, grifon, sfenks, siren ve arılardan oluşan bezemeleri: Doğu’ya özgü yaratıklardır. Ancak, yine de heykelin bu özellikleri hakkında, günümüzde çelişkiler mevcuttur. Memelerinin aslında: hurma, meşe palamudu, devekuşu yumurtası, boa testisleri, muska torbaları veya başka süsler olup olmadığı tartışılmaktadır.

Ancak, bu süsler neyi ifade ederse etkin: Artemis heykeli, MÖ.3’ncü yüzyıldan, MS.3’ncü yüzyıla kadar geçen 600 yıllık süreçte: yani tapınak yıkılana kadar bölgedeki kutsallığını sürdürmüştür.

Evet: uzun uğraşlar sonucu tapınak bitirildiğinde: yöre Hıristiyanlığın yayılmasında görevli din adamları tarafından ziyaret edilir. Bu ziyaretlerle ilgili anılar: bölgedeki kazılarda bulunan bir yazıttan öğrenilmiştir.

MS.1’nci yüzyılda:

Aziz Paulus: Korinthos şehrinden, dönemin zengin ve gösterişli Efes şehrine gelir. Efesli kuyumcu Demetrios’un sürüklediği, şehirlilerden oluşan kalabalık ile, Paulus’un şehrin tiyatrosunda karşılaşmaları sırasında: Paulus, gümüş Artemis idolleri aleyhinde konuşunca, kalabalık “Efeslilerin Diana’sı yücedir” diye bağırırlar.

Daha sonra Efes şehrini ziyaret eden Aziz Yuhanna: şehirde dolaşırken “dudakları yaldızlanıp, yüzüne peçe örtülmüş “boyalı Artemis heykelleri” gördüğünden söz eder. Ayrıca: Tanrıça şenliklerinde, tiyatro bölümündeki kurban dumanının yoğunluğunun güneşi perdelediğini belirtir. Boru çalan rahipleriyle, tapınağa doğru giden tören alayını da izlemiştir.

13’ncü yüzyıla ait bir Fransız el yazmasında: Aziz Yuhanna’nın: Artemis heykelini yakışı gösterilmektedir.

MS.2’nci yüzyıla gelindiğinde ise: bu kez Efes şehrinin ve tapınağın en ünlü ziyaretçisi “Büyük İskender” gelir. İskender: Anadolu’daki Perslileri yenip, tüm şehirleri ele geçirdikten sonra bölgeye geldiğinde henüz 22 yaşındadır.

İskender: gerek doğumuna yardımcı olması nedeniyle ve gerekse Efeslilerin inançlarına duyduğu saygı nedeniyle: tapınak onuruna büyük törenler düzenler ve kurbanlar kestirir. Panayır dağı çevresindeki kutsal yolda, Artemis heykellerini elleri üzerinde taşırlar. Dağın çevresinde dolaştıktan sonra, tapınak alanına girerler.

İskender: tapınak için maddi bağışta bulunmak istediğini ancak, bunun karşılığında isminin, tapınak duvarlarına kazınmasını ister. Bunun üzerine: tapınak duvarlarında böyle bir isim kazıma istemeyen Efesliler: ilginç bir çözüm bulurlar ve İskender’e “ Nasıl olurda bir tanrı, başka bir tanrıya tapınak yaptırabilir” diyerek, İskender’i bir yandan “tanrı” katında onurlandırarak öte yandan isminin tapınak duvarlarına yazılmasını engellerler.

Bunun üzerine: İskender, Efeslilerin Perslere daha önce ödedikleri vergiyi kaldırdığını, bu vergiyi tapınağın masrafları için kullanılmasını söyler.

Büyük İskender: bölgede bulunduğu dönemde: tapınakla ilgili olarak tutarsız uygulamaları ile tarihe geçer. Bir keresinde: tapınak sığınma alanına giren bir köle için baş rahibe rica da bulunarak tapınak kurallarına uyarken: başka bir keresinde yine tapınağın sığınma alanına giren iki köleyi, sığınma alanından zorla çıkarttırır ve taşlatarak öldürterek tapınak kurallarını ihlal eder.

MS. 263 yılına gelindiğinde: Ostragotlar bölgeye saldırırlar ve şehirlerde olduğu gibi, Artemis Tapınağını da yakıp-yıkıp yok ederler.

MS.3’ncü yüzyıl sonlarında:

Efesliler, yeni bir tapınak inşa etmek üzere girişimlerde bulunurlar. Ancak: öncekilerden daha basit olarak yapılan tapınak, bu kez MS. 401 yılında: İncil yazarı Aziz Yuhanna tarafından yıktırılır. Efesliler Hıristiyanlığı kabul ettiklerinde: Artemis Tapınağı kalıntıları, bölgedeki başka yapıların inşaatlarında kullanılır.

Yine de: Efeslilerden birçoğu: bu kutsal alandan geriye kalan taşlara ve Artemis idollerine tapınmaya devam ederler. Hatta: halen Selçuk-Artemis Müzesinde bulunan muhteşem 3 Artemis Heykelinin: Efes antik kentinde yapılan kazılarda: bir evin bodrum katında öylece toprağa gömüldükleri anlaşılmıştır.

Yani: Efesliler, Hıristiyanlığın bölgede yayılması üzerine, Artemis Heykellerini, kırıp atmamışlar, toprağa gömerek saklamışlardır.

MS.17’nci yüzyıla gelindiğinde ise: Efes: ıssız, yoksul ve bakımsız bir köydür. Ama insanlık Artemis Tapınağını unutmamıştır. İtalya-Napoli şehrinde, antik döneme ait “çok memeli bir Artemis heykeli” günümüze kadar ulaşmıştır.

Hatta: Napoli’de bulunan bu heykel, 16’ncı yüzyılda, Vatikan’da: ünlü sanatçı Rafaele ve 18’nci yüzyılda yine ünlü sanatçı Tiepolo’ya; resimlerinde modellik etmiştir.

Efes Artemis’i ve Artemis Tapınağı resimleri, kazılarda o döneme ait sikkeler çıktıkça: bunların üzerindeki resimler baz alınarak, canlandırmalar yapılmış ve yayınlanmıştır. Ünlü çağdaş ressam “Salvador Dali”, bir resminde, Artemis Tapınağının bu canlandırılmış figürünü model olarak kullanmıştır. Hatta: Tanrıça Artemis’in dans eden bedenlerini de tapınak ile birlikte resmine eklemiştir.

1780 yılında ise: Edward Gibbon isimli yazar: Artemis Tapınağının yıkılışını, hüzünlü bir ifadeyle anlatmaktadır. Görmediği bu anıt hakkında şunları yazar “Sanat ve zenginlik, o kutsal ve muhteşem yapıyı dikmek üzere el birliği etmişti.

Birbirini izleyen: Pers, Makedonya ve Roma imparatorlukları, yapının kutsallığı önünde saygıyla eğildiler, ihtişamına ihtişam kattılar…”

Günümüzde: Selçuk ilçesinde bulunan Artemis Müzesinde: halen muhteşem güzel bir “Artemis” heykeli bulunmaktadır. Efes antik kentinde yapılan kazılarda ortaya çıkarılan bu memeli Artemis heykeli: güzelliğiyle izleyenleri büyülemektedir.

Kazılarda bulunan diğer çeşitli kalıntıların ise, Londra-British Museum’da özel bir salonda bulunduğu söylenmektedir ki, ben görmediğim için burada ne gibi kalıntılar olduğu hakkında bir şey söylemek istemiyorum.

İşte: muhteşem mimarisi nedeniyle, Dünyanın 7 harikasından biri olarak kabul edilen Artemis Tapınağının benzersiz hikayesi böyledir.

İzmir Selçuk Artemis Tapınağı

Dünyanın 7 Harikası Mısır Keops Piramidi

Dünyanın 7 Harikası, Olympia Zeus Heykeli

Fransa Colmar

Fransa Colmar

Bir zamanlar: bereketli üzüm bağları bulunan ve şarap yapımının üst düzeye çıktığı Colmar: Romalıların da dikkatini çeker. Romalılar: meyve yemezlerdi, çünkü meyve sağlıksız olarak algılanırdı.

Daha sonraları meyve tüketimi başladı ve özellikle üzüm ve üzümden yapılan şarap önem kazandı, ardından Colmar ve benzeri, bereketli topraklar ve üzüm bağları ve şarapçılık ilgi çekti.

Takip eden süreçte: Colmar sürekli el değiştirdi, I. Dünya savaşı olsun, II. Dünya savaşı olsun Almanlar ve Fransızlar arasında gitti geldi. Ancak: günümüzde, nüfus ağırlıklı olarak Almanlardan oluşur.

1931 yılında Georges Duhmal: Colmar’ı “Dünyanın en güzel kenti” olarak sınıflandırmıştır.

Nüfusu 67 bin kişi olan bu küçük kasaba, zamanın yıkımlarından korunmuş ve dikkatli şekilde yapılan restorasyon sonucu tüm güzellikleri ortaya çıkarılmış tarihi merkeziyle ilgi çekiyor.

Burada sokaklarda gezerken, kendinizi sanki bir Ortaçağ kasabasında gibi hissedeceksiniz. 1000 yıllık Avrupa tarihi ve Alsas yani bölgenin yaşam tarzı: gözlerinizin önüne seriliyor.

Eğer: Ortaçağ ve takip eden Rönesans dönemine ait mimari yapılara yani evlere meraklı iseniz: sadece 1.5 ve en fazla 2 saat kadar zaman ayırıp Colmar’a girebilir ve bu güzellikleri görebilirsiniz.

Ancak: burada bu tarihi evlerden başka görebileceğiniz bir şey yok ve ayrıca yürüyerek gezmeyi yani bir süre yürümeyi de göze almanız gerekiyor, aksi halde Colmar size göre değildir. Son bir not: bahar ve yaz döneminde veya bir etkinlik olduğunda da buraya girmeyin, aşırı kalabalık sizi pişman edebilir.

2018.01.27-1.Colmar.3.Genel.37a
Fransa Colmar
2018.01.27-1.Colmar.3.Genel.40b
Fransa Colmar
2018.01.27-1.Colmar.3.Genel.40a
Fransa Colmar

 

TURİZM

Colmar: güzel bir yer, çok yoğun turist alır, insanlar bölgeye geldi mi mutlaka Colmar’a uğrarlar. Noel pazarlarında, dükkanlar ve şehir çok güzel süslenir.

Ancak öyle bir insan yani ziyaretçi yığını vardır ki: insanlar nerede giderse oraya gitmek zorunda kalırsınız, durup resim çekmek mümkün olmaz, bu yüzden, bahar ve yaz dönemlerinde ve Noel pazarı döneminde, buradaki kalabalığı görünce, hemen ayrılmayı da düşünen çoktur.

Bu yüzden, Colmar ziyaretinizi, kış döneminde yapmanız önerilir. Kış döneminde yöre sessiz ve sakindir, az kişinin olması çok daha güzeldir, resim ve görüntü almak daha kolaydır.

Evet, Colmar oldukça küçük, kasabanın tarihi bölgesini yani merkezini yürüyerek gezebiliyorsunuz. Zaten: sokaklardaki mimari güzellikleri görmek için yürümek gerekiyor. Ama özellikle yağışlı havalarda yürürken, sokaklarda dikkatli olun, parke taş döşeli sokaklar çok kayıyor ve az da olsa düşme yaşanabiliyor.

Bir de fotoğraf çekmenin telaşı eklenince, gezginler maalesef pek önüne bakmadan yürüyor ve düşmeler yaşanabiliyor.

Gezi yazılarına başlamadan önce son bir not: bir kısım arkadaşlar, buradaki evleri ülkemizdeki Safranbolu ve benzeri yerlerdeki evlere benzetiyorlar, ama elbette ülkemde bu tür gayet güzel ve şık evler var ama Colmar’ daki bu evler gerçekten çok ilginç, en basit fark, bu evlerin geçmişinin yüzlerce (en eski 700 yıllık) geriye gitmesi ve hala ayakta kalabilmiş olmasıdır.

2018.01.27-1.Colmar.3.Genel.44a
Fransa Colmar

ULAŞIM

Colmar: Basel ve Strazburg şehirleri arasında kalır. Colmar-Cenevre arası: 315 km ve yol 3 saat 22 dakika sürer.

2018.01.27-1.Colmar.3.Genel.36a
Fransa Colmar
2018.01.27-1.Colmar.3.Genel.37a
Fransa Colmar
2018.01.27-1.Colmar.3.Genel.38a
Fransa Colmar

 

AYDINLATMA

Fiber optik kablo kullanılarak 1100 bilgisayar destekli ışık kaynağı, kasabanın her yerine dağılmış durumdadır.

Yoğunluk ve renk bakımından farklılık gösteren ışık gösterisi, yıl boyunca Cuma ve Cumartesi akşamlara yapılır. Ayrıca: Colmar’daki yaşamı işaretleyen büyük olaylar sırasında, Uluslar arası festival, Bölgesel Alsace Şarap Fuarı ve Noel döneminde de ışıklandırma yapılıyor.

2018.01.27-1.Colmar.3.Genel.28a
Fransa Colmar

 

ALIŞVERİŞ

Colmar’a gitmeden önce internet sitelerinde yaptığım incelemede: buradan kıyafet ve ayakkabı satın alınabileceği ve başkaca birkaç şey yazılıydı.

Ancak, Colmar’a gittiğimde buranın alışverişle alakası olmadığını gördüm. Yani: size burada diğer bazılarının yazdığı gibi “şunu alın, bunu alın” şeklinde yorumlar yapmak istemiyorum, çünkü: Colmar’da zaten hayat o kadar yavaş ve sessiz ki, alışveriş yapabileceğiz büyük mağazalar veya benzeri yerler yok.

Zaten öyle göze batan veya ucuz herhangi bir ürün (ayakkabı, çanta, kıyafet gibi) görmedim. Colmar’dan alışveriş yapmak istiyorsanız, tek alabileceğiniz, ilginiz varsa “şarap” tır. Çünkü: yazının başlarında da belirttiğim gibi, burası Alsace bölgesinin yani Avrupa’nın şarap bölgesinin başkentidir.

Ancak: satılan şarapların pahalı olduğunu da unutmamak gerekir. İyi bir şarap için en az 15-20 Euro gözden çıkarmak gerek, yine de tercih sizin, Colmar tarihi merkezinde şarap satın alabileceğiniz bir-iki dükkan zaten yolunuz üstünde, karşınıza çıkacaktır. Yoksa: kıyafet, ayakkabı, Alsas seramiği, inanın tarihi merkezde gezerken bunların satıldığı yerleri görmedim.

 

NE YENİR

Yine Colmar’a gitmeden önce bazı internet sitelerinde yaptığım araştırmada: Colmar’da hamur işlerinin önem kazandığı, Amerikan pastasına benzer bir tür kek (üstünde toz şeker ve kuru üzümler bulunur) ve benzeri ürünlerin tadılması, yenilmesi yazılıdır.

Ancak: ben Colmar’da gezerken yine buradaki sakin ve sessiz hayat nedeniyle, açık restoran veya fast food yeri gibi yemek yerleri göremedim, en azından tarihi merkezde yoktu.

Sonuçta Colmar çok zaman geçirilen bir yer değil, insanlar buraya gelip geçerken uğruyorlar ve dolayısıyla yemek veya bir şeyler tatmaktan öte, burayı gezmeyi, tarihi güzellikleri, evleri, konutları görmeyi tercih ediyorlar. Bu yüzden: burada ne yenir türünden yorumlar yapamıyorum.

235015235_4_480x280
Fransa Colmar
235012527_11_480x280
Fransa Colmar

 

COLMAR VE ŞARAP-WİNE COUNTRY

Colmar, Alsace şarap yolu üstünde bulunması nedeniyle şarabın başkenti olarak kabul ediliyor. Ovalar, dağlar ve dağların eteklerinde yetiştirilen üzümlerden 37 farklı çeşit şarap yapıldığı söyleniyor.

Burada: birçok şarap çeşidinden birkaç tanesinden söz etmek istiyorum. “Router des Vines” markalı şarabın “Muscat” cinsi oldukça tatlı ve “Gewerztraminer” cinsi ise tatlıdır.

“Eau de Vie” markalı şarabın: alkol oranı yüksektir ve votka benzeri, bir meyveden üretilir. “Eau de Vie de Mirable” markalı şarap: erikten üretilir ve Colmar şarapları arasında, en meşhur ve tercih edileni budur.

Fiyatlar: kaliteye göre değişiyor ama en ucuz Colmar şaraplarının fiyatının 10 Euro’dan başladığını bilmelisiniz ki, yüksek fiyat veremiyorum, sınır yok.

2018.01.27-1.Colmar.3.Genel.13a
Fransa Colmar

 

MİNİ TREN YOLCULUĞU

30 dakikalık mini tren yolculuğu, kasabayı görmenin harika yollarından birisidir. Özellikle yürümekten hoşlanmayan ve yürüyemeyen yaşlı misafirler için bu tren yolculuğu, çok idealdir. Yeşim mini trenle kasabayı gezerek tarihi merkezin ne kadar geniş olduğunu ve tarihi yapıların ne kadar güzel olduğunu görebilirsiniz.

2018.01.27-1.Colmar.3.Genel.36a
Fransa Colmar

 

GEZİLECEK YERLER

Dominik Kilisesi

Giriş ücretlidir, giriş ücreti 1.5 Eurodur. Kilise yapısı: esas olarak 14’ncü yüzyılın ilk yarısına dayanmakla birlikte, ilk olarak 1283 yılında yapılmaya başlanmıştır. Dominikanlıların 1330 yılında şehir dışına kovulmalarından sonra da, kilise varlığını sürdürmüştür.

1458 yılında: yapının bir kısmı ve çatı: bir yangında büyük hasar gördü. Ancak ardından yeniden onarıldı.

1720 yılında: Barok tarzda yeniden inşa edildi. Yapı: 19’ncu yüzyılda, genellikle dini olmayan amaçlar için kullanıldı ve 1898 yılında yeniden ibadete açıldı. Kilise: 1980 ve 1990’lı yılların başlarında restore edildi.

Günümüzde, 1973 yılından bu yana: kilisede “Martin Schongauer Stüdyosu” bulunuyor. Burada: Rose Bush isimli sanatçının 1475 yılı yapımı “Madonna” isimli yapısını mutlaka görmenizi öneririm. Bu eser, 1973 yılında Saint Martin Üniversitesi kilisesinde ortaya çıkmıştır.

colmar.saint martin kilisesi.1
Fransa Colmar St Martin Kilisesi

Saint Martin Kilisesi

Burası Colmar sakinlerinin kendi katedralidir. Ancak şehirde piskoposluk olmadığından, kilise doğrudan Vatikan’a bağlıdır. Yapı: tamamen pembe taştan: 1235-1365 yılları arasında yapılmıştır. Alsace bölgesi Gotik mimarisinin önemli bir örneğidir.

1572 yılında kuzey kulesinde yangın çıkmış, çerçeve ve tüm çatı tahrip olmuştur. Üç yıl sonra ise, kiliseye karakteristik silüetini veren orijinal fener lambası (kubbenin üstünde, bir fener şeklinde olan bölüm) eklenmiştir.

1982 yılında kilisede yapılan restorasyonda 1000 yılından kalma bir kilisenin temelleriyle 11 ve 12’nci yüzyıldan kalma izler bulunmuştur. (Not: bu kilise yapısı, 2018 yılının sonuna kadar, restore edildiğinden kapalıdır. )

2018.01.27-1.Colmar.6.Bartholdi evi.1a
Fransa Colmar Bartholdi Evi-Müzesi

Bartholdi Müzesi

Colmar sokaklarında gezerken, burayı görebilirsiniz. Auguste Bartholdi (1834-1904) Colmar şehrinin merkezindeki bu evde doğmuştur ve bu ev: daha sonra sanatçıya adanmış bir müzeye dönüştürülmüştür.

Yapıda: üç kata yapılmış odalarda, çeşitli şehirlerdeki anıt modelleri sergileniyor. Bartholdi’nin başyapıtlarının orijinal modelleri (New York şehrindeki özgürlük heykeli ve Belfort Aslanı gibi) için özel yer ayrılmıştır.

Ayrıca: mobilyaları ve sanatçının kişisel hatıra eşyaları ile birlikte yaşam alanını görebilirsiniz.

colmar.kaufhaus.1
Fransa Colmar Kaufhaus Gümrük Evi

Koisfhus-Gümrük evi

Burası eski gümrük evidir. Bulunduğu yer, ortaçağ döneminde, ana yollardan ikisi olan Grand Rue ve Rue des Marchands’ın birleşim yeridir. Mevcut bina: 1433-1480 yılları arasında yapılmıştır.

16’ncı yüzyılda, iki bitişik bina eklenmiştir. Bir dönem binanın yıkılması düşünülmüş, ancak sonradan vazgeçilmiş ve 1895-1898 yılları arasında restorasyon yapılmış, görülen sırlı fayanslar o dönem döşenmiştir.

Koifhus: eskiden halka açık bir yapı olarak kullanılmıştır. Zemin kat: depo ve ithal-ihraç malları için gümrüklendirme yeri olarak kullanılmıştır. Ayrıca, yine zemin kat: 1534 yılında Alsace Federasyonu olan “Decapole” milletvekillerinin toplanma yeridir. 1840 yılında, burada bir tiyatro faaliyet gösterir.

1870-1930 yılları arasında ise: Sanayi ve Ticaret odası olarak kullanılmış, 19’ncu yüzyıl sonlarında ise burada bir okul faaliyet göstermiştir. Günümüzde ise, burada: halka açık etkinlikler düzenleniyor.

Buranın bahçesinde: Alsatian şarabının farklı türlerinin tadına bakabileceğiz ve tarte flambe yiyebileceğiniz bir yer var. (Bir not: turda bizimle birlikte olan rehber arkadaşa, Colmar gezisinde burayı sorduğumda bilmediğini söyledi, özellikle resimlerini koyuyorum, umarım bir sonraki turda ziyaretçilere burayı gösterir.)

colmar.başkanlık evi.1
Fransa Colmar Başkanlık Evi

 

 

Maison des Tetes-House of Heads-Başkanlar evi-Kafalar evi

Burası: 1609 yılında eski protestan papazı ve Saint John Knight evini yapan mimar Albert Schmitt tarafından: Anton Burger için yapılmıştır. Colmar’ın en eski ve ahşap evlerinden bir tanesidir. Alman Rönesansından kalma güzel bir binadır.

İsmini: cephesini süsleyen 106 kafa veya tuhaf maskeye borçludur. Bunlar: üç katlı zengin cepheyi süslemektedir. 1898 yılında binaya taşınan “Borsa” için: Bartholdi tarafından 1902 yılında, binanın çardağı bir bakır heykelle süslenmiştir. 2012 yılında restore edilen bina, günümüzde bir restoran olarak kullanılmaktadır.

 

Hansi Village Museum

Maison des Tetes önündedir. Hansi olarak adlandırılan sanatçı Jean-Jacques Waltz burada yaşamıştır. Müzenin birinci katında: Hansi’nin büyüleyici dünyası görülebilir. Günümüzde: Sanatçının eserleri, Alsas kültür mirasının bir parçası olarak burada yani yaşadığı romantik ve büyüleyici yerde sergileniyor.

Ziyaretiniz sırasında, Hansi’nin çok yönlü yaşamına ve etkinliklerine tanık olacaksınız. Çocukluğundan başlayan sürece ait: elle boyanmış sofra takımları ve giysileri ve sanatsal gelişimi görülebiliyor. Daha sonra: hediyelik eşyaların satıldığı Hansi Butik görülebilir.

 

2018.01.27-1.Colmar.4.En eski ev.1a
Fransa Colmar Maison Pfister Evi
2018.01.27-1.Colmar.4.En eski ev.4a
Fransa Colmar Maison Pfister Evi

 

Maison Pfister evi

Burası: 1537 yılında “Val de Liepvre” deki para ticaretinden zengin olan, şapkalı lakaplı “Ludwig Scherer” için yapılmıştır. Ortaçağ özelliklerine rağmen, Colmar’daki mimari Rönesansın ilk örneğidir. İki katlı yapının, ahşap galerisi, sekizgen taret ve kutsal ve seküler sahneleri temsil eden duvar resimleri ilgi çeker. Zaten bu yüzden: Colmar’ın eski dönemlerinin sembollerinden birisidir. Yapının ismi: burada yaşayan aileye aittir. Pfister ailesi: 1841-1892 yılları arasında burada yaşamıştır.

colmar.unterlinden müzesi.1
Fransa Colmar Unterlinden Müzesi

Unterlinden Müzesi

Bu ilginç müze, bir ortaçağ manastırındadır ve bölgenin popüler müzelerindendir. Müzede sergilenen eserler: tarih öncesi çağlardan, 20’nci yüzyıl sanatına kadar, yaklaşık 7000 yıllık bir tarihi dönemi kapsar. Giriş ücretlidir.

13’ncü yüzyılda, Linden ağacından yapılan bu mekan, zamanla Alsace bölgesinin en büyük manastırlarından birisi haline gelmiştir. 19’ncu yüzyılda ise müzeye dönüştürülmüştür. Mimarları Herzog ve De Meuron’dur.

Günümüzde, bu ortaçağ manastırı müzede: mobilyalar, zırhlar, örme halılar, gümüş eşyalar, heykeller ve tablolardan oluşan zengin bir koleksiyon sergileniyor. Eserleri sergilenen Ortaçağ ve Rönesans dönemi sanatçılardan bazıları: Martin Schongauer, Hans Holbein, Lucas Cranach.

Özellikle: Alsaslı Rönesans dönemi ressamı Matthias Gruenewald’ın (1512-1516) “İssenheim Altarpiece” sunak parçası ünlüdür ve mutlaka görülmelidir. Bu parça: 1475 yılı yapımı olan Dominikliler kilisesi için yapılmış, sonradan buraya getirilmiştir.

Bu eser incelendiğinde ressamın ne kadar modern ve yaratıcı olduğu anlaşılır. 1906 yılında açılan müzenin yeni bölümlerindeki koleksiyonda ayrıca: Monet, Dubeffet, Holbein, Renoir ve Picasso gibi 20’nci yüzyıl ressamlarının tabloları bulunur. Müzede, günümüzde çok ilginç bazı turistik sergiler ve müzik etkinlikleri de düzenleniyor.

 

2018.01.27-1.Colmar.10.Tarihi çarşı.2.İçi.2b
Fransa Colmar Tarihi Çarşı
2018.01.27-1.Colmar.10.Tarihi çarşı.2.İçi.2c
Fransa Colmar Tarihi Çarşı

 

Covered Market-Parmanent Terroir Market

Küçük Venedik bölgesinde Des Ecoles caddesindedir. Küçük Venedik bölgesine giderken bunun hemen yanından geçeceksiniz, kanal kıyısında tarihi bir yapıdır. İstanbul’daki Mısır çarşısına benziyor.

Yapı: 1865 yılında tasarlanmış ve metal çerçeveli tuğlalardan yapılmıştır. Zaman içinde çeşitli işlevler için kullanılmıştır. Burada: Eylül 2010 tarihinden bu yana: meyve, sebze, baharat, et ürünleri, peynir ve Alsace şarapları satılıyor.

2018.01.27-1.Colmar.3.Genel.50a
Fransa Colmar Petite Venise

 

Petite Venise-La Venise

Colmar’ın en turistik bölgesi burasıdır. Venedik şehrini andırır kanallar nedeniyle, bu isim verilmiştir. Bölge: Koifhus’un arkasından başlar, balıkçılık semtine ve Turenne ve Saint Pierre köprüsüne kadar gider. Başlangıçta kırsal şarap üreticileri, bahçıvanlar ve tekne adamlarının yaşadığı Krutenau; 1674 yılında Turenne caddesi çevresine kadar uzanmaktadır. Burada: Ren nehrinin alt kolu olan “Lauch” nehri boyunca yerleşik renkli ve orijinal ortaçağ evleri görülür.

Arnavut kaldırımlı ve kıvrık sokaklarda yürüyebilirsiniz. Bahar ve yaz döneminde, kanallarda 30 dakikalık tekne gezileri yapabilirsiniz. Tabii kış döneminde böyle bir durum yoktur.

2018.01.27-1.Colmar.3.Genel.42a
Fransa Colmar Balık Avcısı Bölümü

Balık avcısı bölümü

Colmar’ın profesyonel balıkçılarının ve teknecilerinin yaşadığı yerdir. Yakalanan balıklar, buradaki balık havuzlarında saklanır ve satılırdı. 1706 yılında, büyük bir yangın, buradaki 40’dan fazla evi yok etti. 1978-1981 yılları arasında burada önemli yenileme çalışmaları yapılarak, yarı ahşap evler restore edildi.

 

Bartholdi Kolleji

Küçük Venedik yakınındaki bu bölüm: 1698 yılı yapımıdır. İçeride Auguste Bartholdi’nin, orijinal bir heykeli bulunur.

2018.01.27-1.Colmar.15.Özgürlük heykeli.1a
Fransa Colmar Özgürlük Anıtı
2018.01.27-1.Colmar.15.Özgürlük heykeli.3c
Fransa Colmar
2018.01.27-1.Colmar.15.Özgürlük heykeli.3k
Fransa Colmar Özgürlük Anıtı

 

Özgürlük Anıtı

Şehir merkezine, yaklaşık 15 dakika uzaklıktadır. Zaten: buraya gelirken büyük olasılıkla, bu anıtın bulunduğu yoldan geçeceksiniz.

Anıt: bir yolun merkezindeki bölümde bulunuyor ve uzaklardan görülebiliyor.

Bu heykel: Amerika New York şehrinde bulunan anıtın, 12 metre yüksekliğinde, orijinal bir kopyasıdır. Heykelin New York şehrinde bulunan orijinali, 1886 yılında Bartholdi tarafından yapılmıştır.

Colmar’da doğan ve özgürlük heykelini yapan heykeltıraş Auguste Bartholdi’nin ölüm yıldönümünün 100’ncü yılı anısına buraya dikilmiştir.

Colmar sokaklarında bazı yerlerde: özgürlük heykelinin yerini belirten ve üzerinde özgürlük heykeli resimleri olan metal plakalar bulunuyor.

Tabii burada ayrıntıya girmek istemiyorum, birkaç kelime anıtın geçmişi hakkında bilgi vermek gerekirse: bu anıtın: Osmanlı idaresindeki Süveyş kanalının açılması anısına, Padişah Abdülaziz tarafından yaptırıldığı, yani parasının Osmanlı tarafından verildiği, ancak daha sonra İslam inancına aykırı olduğunun düşünülmesi nedeniyle teslim alınmadığı ve Fransa hükümeti tarafından Amerika’ya hediye edildiği ve parçalanarak Amerika’ya götürüldüğü bilinmektedir. (Saçma sapan bir aşk hikayesinden de söz edilir, ama daha ayrıntıya girmenin anlamı yok.)