Paris Şehir içi ulaşım

Paris Şehir içi ulaşım

Paris’te şehir içi ulaşımda: en iyi, kestirme ve pratik yol: Metro. Saat: 05.30 ile 00.40 arasında çalışan metro dışında: otobüsler de tercih ediliyor.

Otobüsler

Saat: 06.30 ile 20.30 arasında çalışıyor. Ancak, bazı hatlarda, son servis, saat: 00.30’a kadar sürdürülüyor. Bunun dışındaki gece otobüsleri: belirli bölgelere gidiyor ve saat: 01.30 ile 05.30 arasında hizmet veriyor.

Sen nehri üzerinde: su taşımacılığı da yapılıyor. Batobus, her 20 dakikada, belli duraklardan hareket ediyor. Ama ben bunu kullanmadım.

Şehirde taksi bulmak, özellikle iş çıkışları ve sabah erken saatlerde biraz zor.

TRAFİK

Trafik berbat. Yaya ışıkları kullanışsız. Güneş vurunca görünmüyorlar. Ayrıca, yaya geçitlerinde, garip bir kural işliyor. Hem yayaya hem de sola-sağa dönen araca yeşil yanıyor. Sözüm ona, yayaya öncelik verilecek ama özellikle motorlar üstünüze sürüyorlar.

Trafikteki arabaların üçte birinde mutlaka: vuruk, çarpık, çizik var. Trafiği, her an kaza olacakmış hissi uyandırır insanda.

Paris Şehir içi ulaşım Taksiler

TAKSİLER

Şehirdeki taksilerin üzerinde, ışıklı “Taxi” yazısı bulunmaktadır. Genellikle: sokak köşelerinde, tren istasyonlarında ve resmi binalar dışında ve havaalanlarında bulunurlar. Ödemeler nakittir, kredi kartı kabul etmezler. Normalde: maksimum 3 yolcu alırlar.

Bagaj için sınırlı alanları bulunur. Paris havaalanları ile, şehir merkezinde gitmek istediğiniz yere muhtemelen ödemeniz gereken ücret: 20-45 Euro arasındadır. Taksinin üzerindeki ışıklı işaret açıksa: taksi müsaittir.

Işık kapalı ise, taksi müsait değildir. Sürücü ile herhangi bir pazarlık durumu söz konusu olmuyor, çünkü bütün taksilerde, taksimetre var. Yalnız, sürücülerin kaba ve vurdum duymazlıkları dikkatinizi çekecektir.

Şehirde, bir Cumartesi gecesi, yüz metreye varan taksi kuyrukları oluşuyor. Özellikle, hafta sonlarında ve Cumartesi gecesi, taksi bulamamak, gece gezmesini bir kabusa dönüştürecek kadar büyük bir sorun. Hele bir de yağmur varsa, kesinlikle çalışmıyorlar, kuyruktakiler daha da rezil olmaya devam ediyorlar.

Paris Şehir içi ulaşım Bisiklet

BİSİKLET

Paris’te bisiklete binmek zevkli. Çünkü, üstünüze çıkan arabalar yok. Otobüsler ve bisikletler için tek yol var ve inanır mısınız, otobüsler dahi çıkmıyor üstünüze.

 

METRO

TARİHİ

1845 yılında, Paris şehir yönetimi ve demiryolu şirketleri, şehir içi bir demiryolu ağı kurmayı planlıyorlardı. Bu dönemde, ortaya atılan iki farklı görüş, çeşitli tartışmalara ve bunun sonucunda da gecikmelere neden oldu.

Demiryolu şirketlerinin kabul ettiği görüş, Londra’nın da uygulamasını yaptığı şekilde, var olan şehir hattına, yeni yapılacak yer altı şebekesinin eklenmesiydi. Şehir yönetiminin görüşü ise, tam tersi olarak, var olan hat ile hiçbir bağlantısı olmayan, tamamen yeni ve bağımsız bir şebeke kurmaktı. İki taraf arasında, 1856’dan 1890’a kadar süren bu anlaşmazlık, şebekenin yapımını engelledi.

Bu süre içerisinde, Paris şehrinde hızla artan nüfus ve meydana çıkan trafik problemi, şebekenin inşa edilmemesi durumunda, bu sorunların altından kalkılamayacağı gerçeğini ortaya koydu ve nihayetinde 1886’da yapım çalışmalarına başlandı.

Paris Metrosunun başlangıç hattı, 1900 yılında, Dünya Evrensel Sergisi sırasında törenle açıldı. Sistem, 1.Dünya Savaşının patlak vermesine kadar çok çabuk genişledi ve metro ağının çekirdeği, 1920 de tamamlandı. Şehir merkezi sınırlarından dışarı, komşu banliyölere giden ilk uzantıların yapımı ise, 1930’larda tamamlandı.

Ayrıca hat 11 de bu dönemde tamamlandı. Otomobil çağı (1950-1970 yılları arasında) sırasında duraklamadan sonra ise diğer birçok banliyö ve uzantılarla hatlara dahil edildi.

Teknik kararlar

Orijinal ağın dizaynına, istasyonlar arasındaki mesafelere, az sayıda yolcu profili trenlere ve uzantıları belirleyen limitlere göre alındı. İlave taşıma kapasiteleri ve büyüyen tramvay ağı, 1960’lar dan itibaren oluşturulan Regional Express Network (RER) ağıyla desteklendi.

Bununla beraber 20.yüzyılın sonunda Paris Metrosu, RER ağına ait Hat A’nın yükünü hafifletmek amacıyla tam otomatik olan Hat 14’ün açılışını yaptı. Hat 14, 70 yıl aradan sonra RER değil de Metro tarafından açılan ilk hat oldu. Sürücüsü olmayan bu hattaki trenlerde, intihar girişimlerini engellemek amacıyla, özel pencereler kullanıldı.

Metro ağı, geçmişte ve günümüzde bazı kazalara da sahne olmuştur. 10 Ağustos 1903 de çıkan yangında 84 kişi hayatını kaybederken, alınan önlemlerle uzun süre, bu tür bir facia yaşanmamıştır.

30 Ağustos 2000 de hızdan ve kontrolün kaybolmasından kaynaklanan bir problem nedeniyle, Notre-Dame-de-Lorette İstasyonunda 24 kişi hafif yaralanmıştır.

Son olarak ise, 6 Ağustos 2005 tarihinde, Simplon İstasyonundaki bir trende, kısa devre sonucu meydana gelen yangında, 19 kişi yaralanmıştır.

 

GENEL

Paris şehrinin her yerinde, herhangi bir metro istasyonu, size en fazla, yürüyerek 5 dakika uzaklıktadır. Yani, bu kadar çok metro istasyonu var. Her 100 metrede bir metro istasyonu var. Ama: 8 katlı metro istasyonlarında, özellikle ziyaretçiler açısından çoğu zaman kaybolmak mümkün. Ancak: şehirde yaşayanlar, hayatlarının yarısını, yer altında, metroda geçiriyorlar.

Paris’in sembollerinden olan “Paris Metrosu”; öncelikle şehir merkezinde bulunan yer altı istasyonları ve “Art Nouveau”dan etkilenerek inşa edilmiş olan mimarisiyle dikkati çekiyor. Toplamda: 211 km. olan bu sistem, 16 hatlıdır. Hatlar: 1’den 14’e kadar numaralandırılır.

Bunların dışında bulunan 2 tanesi ise: küçük hatlardır. Daha önce başka hatlara bağlı iken, bugün bağımsız hatta dönüştürülmüşlerdir. Eğer, bu 14 farklı hattan oluşan metro haritasını çözdüğünüzde; (ki bence rahatlıkla çözeceksiniz) metro ulaşımının hem kolay ve hem de zevkli olduğunu göreceksiniz. Ama: öncelikle, bir metro istasyonundan derhal, metro hat haritası edinmelisiniz.

Kesinlikle, şehirdeki tüm ulaşımı metro ile gayet rahatlıkla yapabilirsiniz.

Önemli olan: bir metro haritası edinin, gitmek istediğiniz yeri haritada işaretleyin ve o istasyona giden renkli metroya binin. Ancak, metro trenine binerken, gitmek istediğimiz yöne gittiğine yani o yöndeki en son istasyonun ismine de bakmayı sakın unutmayın, aynı renkli ama terk yöne giden bir trene binerseniz, elbette sıkıntı ortaya çıkacaktır.

Yoksa, ben Paris’te kaldığım sürede, sadece metro ile her yere ulaştım. Bir not daha: Ressamlar Tepesi olarak bilinen yerde, metrodan inip yokuş yukarı tırmanan raylı araca yani fenikülere binmeniz gerekiyor. Burada, aynı bölgeye ait metro biletiniz varsa geçerli yoksa ilave 1 Euro ödemeniz gerekiyor.

 

Günümüzde,

Paris Metrosu, günde ortalama 4.5 milyon yolcuyu taşımaktadır ve 62 si başka hatlara bağlantı sağlayan, 297 adet istasyonla hizmet vermektedir. Avrupa’da görebileceğiniz tek lastik tekerlekli metro ağı buradadır.

Ama: metro istasyonlarına indiğinizde, yine idrar kokusu ile karşılaşma durumu mümkün. Çünkü: evsizler, tuvalet ihtiyaçlarını metro istasyonlarında, buldukları yerde gideriyorlar ve özellikle metro istasyonlarında yoğun koku var.

Her zaman tıkış tıkış ve leş gibi kokuyor. Zaten koltukları da fazla samimi. Dip dibe oturuluyor. Kimse kimsenin gözlerine bakmıyor. Ama, aynadan herkes birbirini kontrol ediyor.

Sabahın köründe, kendinizi metroya atarsanız: vagonda oturanların, somurtkan ve ağırbaşlılıkla, çıt çıkarmadan gazetelerine göz gezdirdiklerini görürsünüz. Derken, ilk durakta kapı açılır ve vagona “Meksikalılar” doluşur. Şarkı ve gitar sesleri ile ortalık şenlenir.

Bu arada, biri, şapkası ile para toplamaya başlar. Bu somurtkan Fransızlar, gizlice çıkardıkları ufak-tefek paraları, o şapkanın içine atarlar. Hatta, toplayanı utandırmamak için, parayı şapkaya atarken, gözlerini başka yöne çevirirler. Yani: nazikçe, “sanata katkı” hadisesine şahit olursanız, şaşırmayın.

Gecenin köründe ise, sakın metroya binmeyin.

Londra şehrine göre, daha geç saatlere kadar devam eden metro seferlerinde, gecenin ileri saatlerinde, güvenlik zafiyeti ortaya çıkıyor.

Bu arada: metro istasyonlarının çoğunluğunda yürüyen merdiven ve asansör yok. Zaten, olanlar da büyük ölçüde çalışmıyor, arızalı veya yalnızca yukarı doğru olanlar çalıştırılıyor. Sanki: aşağı inerken merdivenin önemi yok dercesine.

Ayrıca, istasyonda bulunan birçok trenden, yalnızca biri hareket edeceğinde, onun hangi yöne gittiği konusundaki tereddütlerinizi gidermek çok zor. Özellikle, Fransızlar, İngilizce soracağınız sorulara asla cevap vermiyorlar, bu da tam bir rezalet.

ÇALIŞMA SAATLERİ

Trenler, ağa bağlı her istasyonda, yılın her günü sabah 05.00 ile gece 01.00 arasında hizmet verirler. Aralık 2006 dan itibaren ise, Cumartesi geceleri ve tatil öncesi gecelerde, saat; 02.15 e kadar hizmet vermeye başlamışlardır. 2007 Aralık ayından itibaren, Cuma geceleri de, istasyonların 02.15 e dek açık kalmaktadır.

Paris Şehir içi ulaşım Bilet

BİLET

Standart geçiş için kullanılan, tek bilete “t” (ticket) adı verilir. Bu bilet, tüm Metro’da ve RER’in 1.bölgesinde 2 saat boyunca geçerlidir. Tek parça olarak (1.40 Euro) satın alınabildiği gibi 10’u  bir arada olan şekliyle de (10.90 Euro) alınabilmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken şu: örneğin aldığınız biletin hangi bölgede geçerli olduğu.

Çünkü: Versay Sarayına gitmek istiyorsanız, 1. bölge bileti, oradan dönüşte işinize yaramıyor, çünkü saray farklı bir bölgede olduğu için tekrar bilet almanız isteniyor. Yani, aldığınız bilet, sadece o bölge veya o bölgeler için geçerli, farklı bir bölgeye gittiğinizde biletiniz geçersiz oluyor ve yeni bilet almanızı istiyor.

Limitsiz olarak kullanılan paso çeşitleri de vardır. Haftalık ve aylık olarak bulunabilen pasoya “Carte Orange”, günlük olanına ise “Mobilis” denmektedir. Yıllık olanının (İntegrale) yanı sıra, bir de Paris’e gelen ziyaretçilerin sıklıkla kullandığı 2-3 ya da 5 günlük pasolar mevcuttur ki bunlara da “Paris Visite” denmektedir.

Normal biletlerle ve ya  pasolarla Metro girişlerine giren yolcular, turnikeye girmeden önce biletlerini makineye sokarlar ve geçtikten sonra da makineden çıkan bileti alırlar. Yolculuk boyunca yanlarında taşımaları gereken bu bilet, istenildiğinde görevlilere gösterilmelidir. Navigo Pass kullanımında ise, kartın turnikedeki sensöre yaklaştırılması yeterlidir. Hatta yeterince yaklaşıldığında makinenin okuması için cüzdandan çıkartılmasına bile gerek kalmamaktadır.

Bilet kontrol sistemleri biraz gariptir.

İnsanlar özellikle geceleri kapının altından sürünerek geçip para vermekten gocunurlar. Bir bilet alıp, 3 kişi arka arkaya girip geçersiniz ve artık sizde yakalanmamışsınızdır.

Ancak kontrole denk gelirseniz ve bu Paris’ten ayrıldığınız gün trene yetişme sırasında olursa, bilet başı 40 Euro para verirsiniz ve asla hiçbir bahaneyi kabul etmezler.

Beleşçi olmamak lazım. Bu duruma düşmemek önemli, çünkü böyle durumları, yani biletsiz seyahat etmeyi kamuya karşı yapılmış gibi değerlendiriyorlar ve bir dahaki sefere belki de vize almanıza engel olabilecek bir durum karşınıza çıkabilir.

Metro biletlerini, metro istasyonlarındaki makinalardan veya bilet satan şahıslardan satın alabiliyorsunuz.

Çekya Prag

Çek Cumhuriyeti Prag

Evet: Osmanlı Çek Cumhuriyeti Prag a ulaşamadı. Ama günümüzde: ülkemizden Prag’a binlerce turist gidiyor. Prag’a geziye gidecek ziyaretçiler için: tam anlamıyla, bir bütün olarak, Prag ile ilgili tüm bilgileri tek bir yazı altında bulabileceğiniz yer. Evet; işte, Prag’ın tüm özellikleri, orada ihtiyacının olacak tüm bilgiler.

Çek Cumhuriyeti Prag

Tarihi binalarının muhteşem görüntüsü altında: Arnavut kaldırımlarında yürüyüş yapabileceğiniz: sessiz, sakin ve huzur dolu bir yer. Ayrıca: Prag için söylenecek ilk ve en önemli şey: ucuzluğu. Gerçekten çok ucuzdur.

Çek Cumhuriyeti Prag Ulaşım

ULAŞIM BİLGİLERİ

Türk Hava Yolları ve CSA uçakları ile gidiliyor. İstanbul-Çek Cumhuriyeti Prag uçak yolculuğu, yaklaşık: 2 veya 2.5 saat gibi sürüyor. Prag’daki: Ruzyni İnternational Havaalanı; Avrupa’nın en modern havaalanlarından biri olarak kabul ediliyor.

Havaalanına: araba, taksi, otobüs seferleriyle ulaşmak mümkündür. Prag şehir merkezinden: Kladno ya da Slan’a doğru, havaalanı işaretlerini takip ederek, kolaylıkla havaalanına ulaşılabilir. Terminaller arasında: otobüs, minübüs ve taksiler hizmet veriliyor.

VİZE

Schengen vizesine dahil olmasıyla birlikte, vize konusunda rahatlama oldu. Yalnızca Çek konsolosluğundan değil, Schengen vizesi veren herhangi bir konsolosluktan da vize almanız mümkündür.

Çek Cumhuriyeti Prag Ne Zaman gidilmelidir

EN UYGUN MEVSİM-NE ZAMAN GİTMELİ

Çek Cumhuriyeti Prag; Mayıs, Haziran ve Eylül ayları: hava şartlarının gezmeye elverişli olduğu aylardır. Nisan ve Ekim ayları arasında da, hava soğuk olmasına rağmen, gidilebilir. Kış aylarında kesinlikle gidilmemeli. Yaz dışında gittiğinizde, Prag’da: Rus, Yahudiler ve ülkemizden giden turistleri bolca görebilirsiniz.

Yazın ise, bu kalabalık: İngilizler’ den oluşuyor ve gerçekten bu insanlarla birlikte olmak, pek iç açıcı değildir. Çünkü: aşırı ve özellikle alkol aldıklarındaki davranışları, kesinlikle bizim kültür seviyemize uygun değildir.

Mevsim dedim ya; kış aylarında Prag gerçekten soğuk, hayır, soğuk ta üstünüze kalın bir şeyler giyip, olayı dengeleyebilirsiniz, ancak: kar yağdığında, mevcut o güzel mimari görüntülerin büyük çoğunluğu kar altında kalıyor ve sizler göremiyorsunuz.

Zaten, tur şirketleri bu yüzden, kış turlarının fiyatlarını, muhteşem şekilde aşağıya çekiyorlar. Unutmamak gerek, amaç seyahat etmek değil, gidilen yerdeki güzellikleri keşfetmek. Bu yüzden: kış aylarında Prag’a gitmenizi önermiyorum.

Hoş hangi mevsim giderseniz gidin, bu güzel şehirde, mutlaka kulağınıza Türkçe kelimeler çarpacak kadar çok Türk olduğunu göreceksiniz. Son bir not: Prag şehrine yaz aylarında giderseniz günler uzun olduğu için yani hava geç karardığı için daha çok zamanınız olacaktır. Kışın hava saat 16 gibi karardığından, gün ışığından yararlanma süresi kısalıyor.

Çek Cumhuriyeti Prag

KONAKLAMA-OTELLER

Otellerin odaları iyi değil ve hizmetler de öyle çok güzel değil. Prag’daki butik otellerin durumunu: Aria Hotel’de görebilirsiniz. Henry Kalan tarafından yapılan otel: müzik temalı odalara, bir medya kütüphanesine ve film gösterimi için çeşitli salonlara sahip. Kentin diğer bir tasarım oteli: Josef.

Burası biraz daha steril. Hotel Elite’de: eskinin barok kışlaları atmosferi var. Hizmet anlamında gayet iyidir. Hotel İmperiyal: uygun fiyatlı ve etkileyici bir otel. 19’ncu yüzyıl kafesinin üstündeki orta kalitede odaları var. Hotel Apostolic Residence: eski şehir meydanının göbeğinde bulunuyor. Hotel Redlion: Prag kalesinden birkaç basamak aşağıda ve iyi restore edilmiş, üç aile konağının bir parçası. Otellerdeki kahvaltıda: Kabak çekirdekli ve haşhaşlı ekmekleri var. Bunların tadı harika.

Çek Cumhuriyeti Prag

KONUM-COĞRAFİ BİLGİLER

Prag (Phana): Çek Cumhuriyetinin başkenti ve en büyük şehridir. 7 tepenin üzerine kurulmuş bir şehirdir.

Tam ortadan: Vitala isimli nehir geçiyor. Nehir: 30 km. uzunluğundadır. Çek dilindeki adı, Praha “eşik” anlamına geliyor. Mistik bir şehir. Hakkında: birçok efsane ve masal var. 100 kuleli şehir olarak da anılıyor. Ayrıca: Altın Şehri, Doksanların Sol Bankası, Masal Şehri, Şehirlerin Anası ve Avrupa’nın kalbi gibi isimlerle de anılıyor.

DİL

Resmi dil: Çek dili. Prag halkının hemen hepsi, orta derecede İngilizce ve Almanca bilir. Restoranlarda, tarihi bölgelerde ve alışveriş yaparken, bu dilleri kullanarak anlaşabilirsiniz.

Çek Cumhuriyeti Prag

PARA BİRİMİ

Prag’da geçerli para birimi: belki şaşıracaksınız, ama Euro değildir.

Para birimi: Crown (Koruna)

Bu para biriminin, diğer para birimlerine dönüşümü ile şöyle: 25-30 Kuron, 1 Euro ediyor.

Paralarına önem veriyorlar. Yanınızda, Euro veya dolar bulunduğunda, nasılsa bunları da kullanabilirim diye düşünmeyin, çoğu yerde kabul etmiyorlar. Mutlaka, otel lobisinden, para bozdurun. Sokaklarda da, her yerde döviz bürosu bulmak mümkündür.

Ancak kazık yemek mümkün. Dikkat edin. Biraz önce yazdığım gibi: nerde bozdurursanız bozdurun, sonuçta, 1 Euro için, en fazla 30 kurona kadar çıkıyorlar. Yani: dalgalı kur. Burada en önemli husus, döviz bozdururken komisyon almaları ve bunu çaktırmadan alıyorlar. Yani, önce bozdurmak istediğiniz Euro veriyorsunuz, sonra size uzunca bir kağıt veriyorlar, Çekçe yazılı bu kağıdı imzalamanızı istiyorlar, ardından muhteşem yüksek bir komisyon alarak, Euronuzu bozuyorlar.

İstediğiniz kadar olmaz, vazgeçtim deyin, fayda etmez. Çünkü verdikleri hiç anlamadığınız dilden yazan kağıdı imzalamışsınızdır.

Bu yüzden: Euro bozdurmak istediğinizde, mutlaka, önce kağıda yazın, 100 Euro verdiğimde ne kadar bana vereceksin diye herhangi bir kağıda yazılı teyit alın, sonra paranızı verin ve bozmasını bekleyin, yoksa muhteşem bir komisyon kazığı yemek ve derdini hiç bir kimseye anlatamamak gibi bir durumla baş başa kalırsınız.

Daha önce Fas gezisinde yazdığım gibi: Çek Kuronu, her yerde geçerliliği olan bir para birimi değildir.

Yani: fazla bozdurup ta, yanınızda kalırsa, Türkiye’ye getirdiğiniz yalnızca duvara asıp, hatıra diye saklayabilirsiniz. Yani: Çek cumhuriyeti dışında, bu paranın geçerliliği yok. Paranızı az az bozdurun veya dönmeden önce, Otel Lobisinde (havaalanında değiştirmeyi düşünürseniz yanılırsınız) yine, geri vererek, Euro’ya dönüştürün. Bunu da, yapamazsanız, şöföre bahşiş, aman rehbere vermeyin, çünkü rehberler bozuk para verince bozuluyorlar.

Yazının en başında Prag’ın en önemli özelliğinin ucuzluğu olduğunu söylemiştim. Gerçekten çok ucuz. Çünkü: para birimi Euro değil. Örneğin: İtalya’da, herhangi bir şey alacaksınız, fiyatı Euro olduğu için, hemen onun fiyatını, bizim paramıza çevirirken ortaya pahalı bir fiyat çıkıyor.

Ama: Prag ucuz. Şöyle bir örnek verebilirim. İstanbul’da 20 TL. ye içebileceğiniz bir Mojito, güzel bir mekanda, yaklaşık 100 Çek Kronu, yani 4 Euro kadar.  

Çek Cumhuriyeti Prag

PRAG’DA KENT İÇİ ULAŞIM

Evet, Prag’da oteliniz şehir merkezine uzaksa, dert etmeyin. Çünkü, gayet güzel işleyen bir metro var. Şehrin her yerine, kolaylıkla varabilirsiniz. Hatlar kafanızı karıştırırsa, otobüsler de emrinize amade. Sanırım Prag’da en ucuz şey: ulaşım. Yok pahasına, istediğiniz yere gidebiliyorsunuz. Ancak, asla unutmayın. Prag’ın asıl keyfi, yürüyerek çıkıyor. Otelden şehir merkezine vardıktan sonra, ulaşım araçlarını hiç kullanmayın. Prag gerçekten yürüyerek gezilmesi gereken bir şehir. Her detayı böylece keşfedilebilir.

Çek Cumhuriyeti Prag

Metro

Prag Metro’su: 3 hattan oluşuyor. Her hat: farklı renkte bir harf ile tanınmaktadır. Hat A: Yeşil renklidir. Hat B: Sarı renklidir. Hat C: Kırmızı renklidir. Metro: her gün: saat: 05.00 ile 24.00 arasında işler. Çalışma günlerinde: her iki dakikada bir, diğer zamanlarda ise, dört ile on dakika ara ile seferler düzenleniyor. Yaygın metro ağı, sizi istediğiniz yere ulaştırıyor.

Çek Cumhuriyeti Prag

Nostaljik tramvay

Beyoğlu ve Moda’da kullanılan araçların benzeridir.

Otobüs

Her gün, saat: 04.30 -24.00 arasında çalışıyorlar. Otobüs tarifeleri duraklarda bulunuyor.

Ulaşım fiyatları

Şehir ulaşımının tümü, bilet ile sağlanıyor. Ulaşım araçlarına binmeden önce, biletinizi almanız gerek. Otel, Dopravni Podnik İnfo Merkezleri , Gazete Bayileri, Seyahat Acenteleri ve Mağazalardan, bilet temin edebilirsiniz. Ayrıca: Metro istasyonunda bulunan: slot makinalarından da bilet temin edebilirsiniz.

Taksiler

Sarı renkli taksi aramayın. Genelde: renkli ve damalı bir şeride sahip oluyorlar. Prag’da her şey gibi taksilerde ucuz. Gece geç saatlerde, otelinize dönmek isterseniz, taksilere güvenebilirsiniz. Ancak: güvenilir taksilere güvenin. Prag’ın belki de en büyük sorunu: korsan taksiler. Caddelerde park halinde gördüğünüz taksilerin, çoğu korsan. Yani: taksimetresi olmayan taksiler.

Dünya üzerinde en acımasız taksiler, taksimetresi olmayanlardır. Prag taksileri, kazık atma becerisine en fazla sahip olanlar. Hiçbir güzergahın fiyatı belli değildir. Her şey taksicinin keyfine ve sizin ne kadar kalantor göründüğünüze kalmış. Taksiye binerken, mutlaka pazarlık yapın. Otele vardığınızda, her zaman alışkanlık haline getirmeniz gereken bir şey var:

Otelin adres kartlarından beş-altı tane almakTIR.

Taksiye binmek zorunda kalırsanız, bu otel adres kartını taksiciye gösterin ve mutlaka pazarlık yapın. Aksi halde, mecbur kalmadıkça taksiye binmeyin. Taksiye binmeniz gerektiğinde “AAA” işaretli olan taksileri seçin. Ya da: 257 257 257 numaralı telefonu arayarak, istediğiniz yere, ücretsiz olarak taksi isteyebilirsiniz.

Taksilerle ilgili bir örnek vermek istiyorum. Şehir meydanından kaldığım otele 10 dakikalık bir yolculuk için: ilk gün bir taksiye 400 kron verdim. Ertesi gün “AAA” işaretli bir taksi ile aynı yolu gittim ve yalnızca 130 kron verdim. Aradaki farkı görüyorsunuz.

Sonuç olarak: Prag’da kötü bir anı yaşamanız için tek neden, inanın taksiler ve taksiciler olacaktır. 10 dolarlık bir mesafeye, 10 bin dolar ödemediğiniz takdirde, dayak yiyerek 5 bin dolara razı olmak gibi “istenmeyen” durumlarda kalabilirsiniz. Yani, en iyisi baştan pazarlık yapmaktır.

Çek Cumhuriyeti Prag

PRAG İNSANLARI

Aslında soğuk ve kaba oldukları söylense de, ufak densizlikleri dışında, yardımsever insanlar. Peki Türkler hakkında ne düşünüyorlar? Karl köprüsündeki heykellerden biri, kötülüğü temsil eden yeniçeri heykeliymiş. Çekler: genel olarak sessiz insanlar. Tarih boyunca hep yönetilmiş olduklarından, tepkili insanlar değiller.

Erkekleri:

Bitkin ve yorgun görünümlüler. Biranın sudan ucuz olması, dünyanın en çok bira tüketen toplumu olmaları, onları da tüketmiş. Kadınları ise, bakımlılar. Genelde: çok sessiz insanlar. Ama, tüm bu iyi niyetli sözlerime rağmen, Astronomik saat kulesinin bulunduğu yerde biraz zaman geçirdiğinizde, birçok dilencinin sizden para istediğini görecek, ayrıca yine birçok insanın çöpleri karıştırıp yiyecek bir şeyler aradıklarına tanıklık yapacaksınız.

Prag güzel şehir ama sanırım Praglılar ekonomik sıkıntı içindeler, bu kadar çok dilenci ve çöplük karıştıranlarla karşılaşacağımı hiç sanmıyordum, hem de tam Avrupa’nın ortasındaki bir ülkede.

Sonuç olarak, bu kadar çok dilenen ve çöplük karıştıran görünce, ürktüm, bu insanların fakirliğinin boyutunu bilmediğimden, ne gibi tepkiler verebileceklerini, hani gasp, hırsızlık gibi tepkilerin olabilme olasılığının yüksek olduğunu düşünmemek ve korkmamak elde değil.

Çek Cumhuriyeti Prag

DİNİ YAŞAM

Prag, görkemli katedraller ve kiliselerle dolu. Her yerde, karşınıza, Hıristiyanlık ile ilgili heykeller veya resimler çıkıyor. Ancak, günlük yaşamda, dinin yaşama kimse önem vermiyor. Çünkü: burada, nüfusun % 55’nin ateist olduğu, yapılan araştırmalar sonucu ortaya çıkmış. Sanırım: komünist dönemden kalma bir alışkanlık olsa gerek. Evet, Çek Cumhuriyetinde, Hıristiyanlık için tesis çok, ama cemaat yok.

ÜLKENİN EN BÜYÜK SORUNU

Ülkenin en büyük sorunu: bizim çingene, onların ise Roma insanı olarak tanımladığı azınlıklar. Aşırı sağ; bu insanların üzerine oynuyor ve toplumsal yaşamda, bariz bir ayırımcılık göze çarpıyor. Bir diğer azınlık ise, şaşırtıcı bir şekilde: Vietnamlılar. Ülkede: yaklaşık 45 bin Vietnamlı yaşıyormuş. Şaşırdınız sanırım. Evet, elbette bunun bir sebebi var. Çekoslovakya zamanında, “Komünist dayanışması” olarak Vietnam’dan, eğitim için getirilen yüzlerce öğrenci, daha sonra burada iş bulup kalmış. Onların: ikinci ve üçüncü nesil çocukları, burasını vatan olarak benimsemişler. Yolda yürürken veya alışveriş yaparken, bu çekik gözlü insanlara rastlarsanız, şaşırmayın.

Franz Kafka

FRANZ KAFKA

Çek’ler, bu ünlü yazarı pek sevmezler . Ama yabancılar hayrandır. Kafka; Değişim, Şato gibi kitaplarını Almanca yazdığından mıdır nedir, Çek’ler kendisini sevmiyorlar. Bu nedenle: bir Çek’e, Kafka’dan bahsederseniz, sizi soğuk karşılar.

Çek Cumhuriyeti Prag

TURİST

Her yıl, Prag şehrini, yaklaşık 3 milyon insan ziyaret eder.

Çek Cumhuriyeti Prag

TARİH

Kent, 870 yılında, Prag kalesinin kurulmasından, bugüne kadar geçen tarihi boyunca pek çok olaya şahit olmuş. Örneğin: 1346 yılında, Charles IV. Döneminde, burası Roma imparatorluğunun merkezi olmuş. İki yıl sonra da, dünyanın en eski üniversitelerinden biri olan Prag Üniversitesi, yani Charles Üniversitesi kurulmuş. 1583 yılında, kent bir kez daha Roma’nın merkezi konumuna gelmiş. Fransa’dan Prusya’ya, çok sayıda ülkenin işgaline uğramış. Bu yüzden zaten halk ile dalga geçiyorlar. Her gelen ülke, burayı kolayca işgal etmiş olması nedeniyle.

Evet: 1890 yılındaki büyük sel, güzelim kentte büyük bir yıkım yaratmıştır.

I. Dünya Savaşı sonunda kurulan Çekoslovakya, Prag’ı başkent seçmiş. Bu arada: 1938 yılında Nazilerle yapılan Münih antlaşmasının bir sonucu olarak, Prag’a tek bir bomba atılmıyor. Ancak: 1945 yılındaki “yanlışlıkla” gerçekleşen Amerikan bombardımanını unutulmamış. Alman işgalini, Sovyet ordusu sona erdirince, Çekoslovakya ve dolayısıyla Prag da, 1948 yılından itibaren Doğu Blokuna dahil olmuştur. 1960’lı yılların başlarında: Çekoslovak Sosyalist Cumhuriyeti ekonomisi dar boğaza giriyor.

1968 yılın başlarında ise: ülkede yönetimi elinde bulunduran, Komünist Partinin kontrolü; Alexander Dubcek tarafından ele geçirilir. Aynı yılın Nisan ayında: Dubcek: Sosyalizmden ayrılarak liberalleşme yönündeki ilk adımları atıyor.

Ancak: basının özgürleştirilmesi, tüketim maddelerine önem verilmesi ve hatta demokratik çok partili bir hükümet kurulması gibi, değişik ve önemli olan bu düzenlemeler, Varşova Paktı ülkeleri tarafından hoş karşılanmıyor. Ağustos ayında yapılan karşılıklı müzakerelerden de sonuç alınmayınca, 20-21 Ağustos tarihinde; Varşova Paktı ülkeleri orduları tarafından, Çekoslovakya, işgal edilir.

Çatışmalar sırasında: 72 Çekoslovak öldürülür ve yüzlercesi ise yaralanır.

Ayrıca; 300 bin civarında insan, Çekoslovakya’dan ayrılarak, Batı ülkelerine göç etmek zorunda kalır. 1990’lı yıllarda, görece “yumuşak” bir geçişle, Batı tipi bir demokrasiye dönen Çekoslovakya, Çek Cumhuriyeti ve Slovakya adlı iki ülke haline gelir.

Prag, artık Çek Cumhuriyetinin başkenti ama bir dünya mirası ve kültür başkenti olarak, uluslar arası önemini koruyor. Bu kent için, mütevazi sayılabilecek bir “Praglılar Listesi” de, bu önemi açıkça ortaya koyuyor.

Şöyle ki: Prag’dan yetişen ve tarih sahnesinde yer alan ünlüler şunlar: IV. Charles, Franz Kafka, Wolfgang Amadeus Mozart, Antonin Dvorak, Vaclav Havel, Albert Einstein, Milan Kundera gibi.

TARİHİ MEKANLAR

Prag’ın en büyük özelliği: II. Dünya Savaşında, zarar görmemiş olması. Yani: Hitler, bu şehrin güzelliğine hayran olmuş ve şehri bombalatmamıştır. Bu yüzden: tarihi birçok ev mekan sağlam kalmış. Prag’ın tarihi kent merkezi: 1992 yılından bu yana; Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO)’nun “Dünya Mirası” listesinde bulunuyor.

Ayrıca: 2000 yılında açıklanan, dokuz Avrupa Kültür Şehirlerinden biri olmaya hak kazanmış. Bu arada: “Prag’da gezilecek yerler neresi derseniz?” sitede, ayrı bir başlık altında, gezilecek, gezmeniz, görmeniz gereken, gezmeniz ve görmenizi tavsiye edeceğim, önereceğim yerleri ayrıntılı olarak anlatıyorum. Sitede ulaşabilirsiniz.

Çek Cumhuriyeti Prag

YEME-İÇME KÜLTÜRÜ-NE YİYEBİLİRSİNİZ-NE İÇEBİLİRSİNİZ

Prag tam anlamıyla bir pub ve bira şehridir. Ayrıca: yüzlerce, şarap evi ve restoranda bulunur. Ama: restoranlar, gece saat 22.00 den sonra yemek vermeyi keserler, unutmayın. En ünlü pubların arasında: Pivovar U Fleku isimli yer var. Burası, dünyanın en eski pub’ı olma özelliğine sahiptir.

Kuruluş yılı: 1499. Bu şehirde: buraya has içkiler de var. Denemek isterseniz: Becherovka gibi bir likör, Fernet gibi keskin içkiler, Slivovice gibi erik brendisi veya Pilsner Urpuell gibi biralar, sıcak Prag anılarında, hafızanızı canlı tutacaktır.

Özellikle: yerel içki Becherovka son derece popüler.

Çek mutfağı: et ve şarküteri ağırlıklıdır. Et olarak: domuz eti kullanılıyor. Domuz etini saymazsak: Avrupa’da Türk mutfağına en uygun damak tadı, burada var. Et: ya patates ile ya da üstte ağır bir sosu olan pilav ile servis edilir. Çorbalar için: sarımsak çorbasını deneyebilirsiniz. Ayrıca: bir çeşit mantı olan, dumplingler de, yemekte mutlaka servis edilir. Yemek için de bir de: gulaş denen bir yemek var. Bu: bizim ülkemizdeki tas kebabına benziyor.

Her ne kadar Macar asıllı olsa da, bu yemek Prag’da bayağı güzel yapılıyor. Dana etinden yapıldığı için, lezzeti de iyi. Evet, domuz eti değil, dana etinden yapılıyor. Bunun yanında, asıl geleneksel yemek: “Svickova” dedikleri et yemeği. Soslu dana eti, üzerine biraz krema ile servis edilen bu yemek, gerçekten çok lezzetli. Daha çok, geleneksel olarak düğün yemeği özelliğinde.

Zaten, Çek mutfağının en önemli yönü: Fransız ve Çin mutfağının aksine, ekmeğe, Türk mutfağında olduğu gibi çok önem vermeleri. Tüm yemekler, yanında Knedliky denilen ekmek içi ile geliyor. Yani yemekten sonra tabağı sıyırabiliyorsunuz. Hani: geleneksel özelliğimiz, ekmek olmadan doymak olmaz. Burada: ekmek var.

Daha önceden de belirttiğim gibi: her şeye sarımsak koyuyorlar.

Porsiyonlar inanılmaz büyük. Evet: Prag’da alacağınız her türlü yemeğin porsiyonu çok büyük. Yemeğinizi, ünlü Çek biralarından biriyle içmenizi, özellikle öneriyorum. Garsonlar: bira istenince, 1 Litrelik bira bardaklarını, önünüze koyuveriyorlar. Çünkü: yerel halk, birayı, bu kocaman bardaklarla içmeyi seviyorlar. Siyah birayı mutlaka deneyin, tadın. Size aksini söyleseler de, Prag’da kaliteli şarap yok, şarap içmeyi tercih etmeyin. Neden?

Çünkü: Çek Cumhuriyeti: Moravya ve Bohemya bölgelerinden oluşuyor. Prag: Bohemya’da kalıyor. Morovya: şarapları, Bohemya ise biraları ile ünlüdür.

Yani: Prag’da bira tadın. Çekler, en çok bira tüketen halk. Hatta: Alman ve Belçikalılardan bile daha fazla bira tüketiyorlarmış.

Çek Cumhuriyeti Prag da, 1500 tane birahane bulunduğu söyleniyor.

Ama: size önerim “U Zlateho Tygra” adlı birahane. Saat kulesinin bulunduğu meydanda, kime sorsanız gösterir bu birahaneyi. 1997 yılında ölen, ünlü Çek yazar, Bohumil Hrabal’ın da en sevdiği birahane olan bu birahaneyi, 1994 yılında ülkeye gelen ABD Başkanı Bill Clinton da ziyaret etmiş. Zaten, birahanenin orta duvarında, Hrball, Çek Cumhurbaşkanı Vaclav Havel ve Bill Clinton’ın burada bira içerken çekilmiş fotoğrafları var. Bir bardak bira, yaklaşık 70 Kron, yani 2.5 Euro, 25 TL. civarında.

Çek Cumhuriyeti Prag
Prag’da: su ise tam bir sorun.

Onların su olarak kullandıkları madde, leziz değil. “Voda”, her türlü suyu nitelendiriyor ama buralarda su olarak kullanılan obje: maden suyu ve türevleri. Yani: normal, bizlerin bildiği pet şişe içinde su yok. Maden suyu benzeri bir su kullanıyorlar. Sadece, pembe kapaklı bir şişede satılan su: kuyu yani bizim bildiğimiz ve içtiğimiz sulardan.

Her yerde, “hot dogs” stantları var.

Ancak, domuz eti. Old Town’daki kafeler; genelde kalabalık ancak hoş ve “çok pahalı” olmayan mekanlar. Nerede güzel bir yemek yiyebilirim? Evet; Paris caddesi üzerinde, “Pravda” denilen güzel bir restoran var. Modern dekorasyonu ve gelen insanların şıklığı ile dikkati çekiyor. Buraya gidebilirsiniz.

Diğer bir restoran: “U Kalicha”. Duvarlarında yüzyıl önce bu restoran-birahaneye gelen ünlü yazar ve çizerlerin notları, resimleri, karikatürleri var. Oldukça büyük turist guruplarını içinde barındırıyor. Yemek başladıktan bir süre sonra; masalar arasında, orijinal kostümler içinde, müzisyenler dolaşarak müzik yapıyorlar ve misafirleri eğlendiriyorlar.

Diğer bir mekan “U Maltezskych rytirü”: Rosto ve biftekleriyle ünlü bir mekan. Rezervasyon yaptırmak gerek. Prokopska caddesi üzerinde. Bir başka mekan:” U Prince”: Tam meydanda, saat kulesinin önündeki alanda . Özellikle: akşamları yemek çok keyifli. Meydanda, sağa sola giden insanları izleyebilir, burada somonla yarattığı harika tatları deneyebilirsiniz.

BAHŞİŞ VE NEZAKET KURALLARI

Barlar ve birahanelerde: masalar, genelde yemekten önce, sizin gibi “Je tu Volvo? (ücretsiz mi?)” diye sorması gereken ve birbirlerine “dobrou chufi (afiyet olsun)” diyen, başka müşterilerle paylaşılır. Ancak: şehirdeki şık restoranlarda, mutlaka önceden rezervasyon yaptırmak gerekiyor.

Prag’da akşam yemeklerinde, belli bir kıyafet kuralı yoktur. Servis elemanları size çok kaba gelebilir. Nazik veya anlayışlı değiller. Ama bunun sebebi, sizi veya işlerini sevmemeleri değil. Eski bir komünist ve Doğu Bloku ülke olduğu için, hizmet sektörü, diğer ülkelerde olduğu gibi gelişmemiş.

Hizmet kalitesi yeterli düzeyde değil.

Yani, henüz bu işin sırrını öğrenememişler. Garsonlar, hesabınızı bir kağıt parçasına yazar ve gitme zamanı geldiğinde, bu kağıda bakarak, fatura kesilir. Hesabı, garsona değil, kol bandında katlanır cüzdan bulunan görevliye ödemelisiniz. (“Zaplatim prosim (hesap, lütfen))” Pek çok barda: az bir giriş ücreti alınır.

Ayrıca: süt, ekmek ve akerdeonla çalınan korkunç müzik için: ekstra ücret istenir. Hesabı: en yakın, 10 Krona yuvarlayarak bahşiş alma alışkanlığı vardır. Daha küçük yerlerde: 10-15 Kron bahşiş almak kural haline gelmiştir.

Çek Cumhuriyeti Prag

ALIŞVERİŞ

Çek Cumhuriyeti Prag, çok aşırı ucuz bir şehir değil. Kolilerle hediyelik eşya almayı planlıyorsanız, biraz hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz. Çalışma saatleri içinde, ihtiyacınız olan her şeyi, her zaman bulabilirsiniz. İşin sırrı: ara sokaklardaki tuhaf ama harika mağazaları bulmaktır. Özellikle: kristal ve kukla mağazalarına girebilirsiniz. Ancak: yüksek fiyatlara satılan sıradan cam eşyalar dışında, kristalin kalitesi mükemmel. Prag’ın merkezindeki çoğu mağazada, istemeye istemeye de olsa, satıcılar; İngilizce konuşulur ve kredi kartları da yaygın olarak kullanılır. Ancak: gülümseyen yüzlere rastlamak zor. Satıcılar somurtgandır.

Çek Cumhuriyeti Prag

ALIŞVERİŞ YERLERİ

Çek Cumhuriyeti Prag şehir merkezindeki alışveriş yapılacak yerlerden uzak durmanızda yarar var. Özellikle: Hrcdcany ve Prag Kalesinin çevresindeki bölge için bu durum geçerli. Stare Mesto biraz daha iyi. Özellikle: Nove Mesto’ya doğru ilerledikçe ve arka sokaklara girerseniz, değişik mağazalar görebilirsiniz.

Moda ve pahalı ürünleri bulabileceğiniz Pariska’nın ağaçlı yolunun ve sizi kendine çağıran kafelerinin mutlaka tadını çıkarın. Na pikope’de bir alışveriş merkezi ve pek çok zincir mağazanın şubesini bulabilirsiniz. 

Alışveriş merkezleri, akşamları saat 19.00 a kadar açıktır. Cumartesi günleri ise, tüm mağazalar: saat 13.00 e kadar açık kalıyor. Pazarlıksız alışveriş yapmayın. Bohemya cam ve kristallerinden almadan dönmeyin. Stare Mesto Market isimli, açık pazarda, tahta oyuncaklar, seramikler, porselenler bulabilirsiniz. Buraya da, mutlaka uğramanızı öneriyorum.

Çek Cumhuriyeti Prag

NE SATIN ALINIR

Aslında Çek cumhuriyeti; tarihi “Bohemya kristalleri” nin üretildiği bir ülke. Fakat; Avusturya’nın başkenti Viyana’daki kadar canlı ve ışıltılı satış mağazaları yoktur.

Çek Cumhuriyeti Prag

Onun dışında, Prag’da: “kuklacılık” çok meşhur. “Baba yağa” tarzı tahta kuklalar oldukça ucuz. Ayrıca: ahşap oyuncaklar da çok bulunuyor. Özellikle: çocuklar, el yapımı oyuncakları çok beğeniyorlar. Zaten: Prag’da; yalnızca bunların satıldığı bir Pazar yeri de vardır.

Çek Cumhuriyeti Prag

Ayrıca: burada satılan resim ve gravürler de hoşunuza gidebilecek güzellikte. Becherovka denen bir likör var. Bunu da, hediyelik veya kendiniz için satın alabilirsiniz. Tekstil ve kozmetik ürünleri, Türkiye’ den ucuz. Özellikle, “Andet” durağının orada bir “Carrefour” mağazası var. Oldukça hesaplı, burayı alışveriş için öneriyorum.

LAL TAŞI VE KEHRİBAR

Lal taşı ve kehribar çok ünlü. Prag’da adına yakışır her kuyumcu, bu taşları bulundurur. Turistik eşya mağazalarını dolduran kristaller ve oyuncak bebekler arasında: lal taşı ve kehribar gözünüzden kaçmayacaktır. Lal taşı: ateş kırmızısı rengi ve ışığı yansıtma becerisiyle ünlüdür. Sahip olduğu varsayılan iyileştirme becerileri içinde: üzüntüyü giderme, takana canlılık ve neşe duyguları verme sayılabilir.

Lal taşı takma modasının geçmişi: mücevherler arasında, pek çok lal taşı kaplama örneğin yer aldığı İmparator Rudolf II’ye ve 1800 lü yıllardaki elbiselerini süslemek için lal kullanan Rus Çariçelerine kadar uzanır. Ancak: gerçek lal taşı almak durumunda: üzerinde bulunması gereken işaretleri (G, G1, G2) mutlaka kontrol edin ve üreticisinin belgesini sorun.

Kehribar

Baltıkların en ünlü taşı. Aslında bir mineral değil, tarih öncesinden kalma ağaçların reçinesidir. Kuzeyin altını olarak bilinen kehribarın tarihi, güneşin sembolü olarak bilindiği neolitik döneme kadar uzanır. Mısırlılar: kehribarı, koruyucu olarak mezarlarına koyarken, Romalı kadınlar bu taşı ellerinde tutarak, ebedi gençliğe kavuşmayı dilemişlerdir.

Kehribarın, aynı zamanda bazı iyileştirici özellikleri de vardır. Depresyonu azalttığı, neşe ve iyiliği arttırdığına inanılır. Prag şehrinin her yanında bulunan mağazalarda, çok sayıda sahte kehribar karşınıza çıkacaktır. Bu yüzden: gerçek kehribarın, tuzlu suya konulduğunda; bir kalıp sabun gibi, yüzebildiğini unutmayın. Gerçek kehribar: cam ve plastikten çok daha yumuşak olarak öne çıkıyor.

EĞLENCE

Çek Cumhuriyeti Prag, bütün gece ayakta kalan bir şehir. Kot pantolon ve tişörtle, hem klasik bir birahaneye hem de daha eski kulüplere girebilirsiniz. Mala Strana’da, en eski moda Bohemya publarından biri ve eskiden bir baron evi olan Baracnicka rychta bitişiğindeki oditoryumda, çılgın rock gurupları var.

Sokağın hemen aşağısında, U Maleho Glena’nın üst katında, genç gezginler, içki içerken, Çek ve uluslar arası caz ustaları, mahzende, program yapıyorlar. Prag’da gece hayatının bir bölümü: striptiz kulüplerinde yaşanıyor.

Başta: İngiliz ve Alman turistler olmak üzere, Avrupa’nın her yerinden, özellikle hafta sonları, birçok erkek gurubu, felekten bir gece çalmak için Prag’a geliyorlar. Kadınların çok rahat girebildiği bu kulüpler, Prag kentinin dışında bulunuyor.

Nasıl bulunacağına gelince, onlar sizi buluyor. Kentin meydanında: 24 saat, sizi kulüplere götürmek için sıraya giren insanlar var. Kent meydanı: özellikle gece yarısından sonra; değişik bir havaya bürünüyor. Bir çok limuzin, ücretsiz olarak striptiz kulüplerine dolmuş seferleri yapıyor.

Çek Cumhuriyeti Prag şehri gezilecek yerler tanıtımı içi.

 

 

Yunanistan Atina Genel

Yunanistan Atina Genel

Yunanistan Atina Genel; Atina şehrini gezmeye niyetlendiğinizde, sanırım bu şehrin, tarihi özellikleri ilginizi çekmiş olsa gerek. Evet, bu şehir, tamamen tarihi geçmişiyle ilgi çekiyor.

Atina şehri, bilinen tarihi süreç içinde, MÖ.4 ve 5’nci yüzyıllar arasındaki dönemde, dünyanın en önemli şehirlerinden biri olarak öne çıkıyor.

Çünkü: o dönemde, zaten bölge ve yakın çevresinde, şehir devletlerinden oluşan, toplulukların egemenlikleri söz konusuydu.

İşte, bu dönemde, kayalık  bir tepe üzerinde bulunan Akropolis çevresinde kurulan şehir, tarihçe kısmında ayrıntılı olarak söz ettiğim gibi, bir kısım nedenlerden dolayı, önem kazanıyor.

Tarihçe okumaktan hoşnut olmayan okurlar için, şehrin önemi hakkında kısa birkaç şey söylemek istiyorum.

Özellikle: sanırım batılıların yani Avrupalıların, kendilerine medeniyet geçmişi olarak burayı yani Yunanlıları kabul etmelerinin temelinde yatan en büyük neden: kendi geçmişlerinin bulunmaması, kendi geçmişlerinin sadece birkaç yüz yıllar bir geriden başlaması.

Bugün İngiltere’ye giderseniz, ülkenin müzelerinin çoğunda, 100-150 yıl önce kullanılan “ütü” gibi nesnelerin, ziyaretçiler için sergilendiğini görürsünüz.

Bunun dışında, müzelerde sergilenen çoğu obje: dünyanın diğer bölgelerinden çalınarak getirilen objelerdir.

Yani, kendilerine ait, yüzyıllarla ifade edilebilecek bir geçmişleri yok. Ama, Avrupa kıtasının bir ucunda bulunan Yunanistan ülkesinde: bir zamanlar, yani günümüzden 5000 yıl önce, Miken uygarlığı yaşamış ki, bu insanlar, gerçekten bilim, sanat ve yaşam tarzı olarak ileri düzeye ulaşmışlar.

Bir asker çıkmış, kazanılan bir zaferin haberini vermek üzere, 45 km. koşmuş ve Atina şehrine vardığında, yorgunluktan ölmüş, böylece, günümüzde  de 45 km. koşulan, Maraton yarışmaları başlamış.

Bu insanların spora olan tutkuları, günümüzdeki Olimpiyat oyunlarının ana fikrini oluşturmuş.

Dolayısıyla, Avrupalılar, kendilerine ait bir medeniyet söz konusu olmadığından, Yunan medeniyetini ve geçmişini, benimsemişler.

Demokrasinin doğduğu yer olarak öne çıkan şehir geçmişi incelendiğinde: aslında, her ne kadar burada belli bir demokrasi prensipleri oluşturulmuş olsa da, unutmamak gerekir ki, Atina şehrinde yaşayanların, o dönemde sadece % 20’lik bölümü (kadınlar, köleler hariç) bu demokrasi sisteminin içine dahil oluyorlarmış.

Zaten: şehir bir dönem o kadar zenginleşmiş ki, şehirde yaşayanlar, her türlü işlerin köleler tarafından yapılıyor olması ve herhangi bir sorunları bulunmaması nedeniyle, oturup felsefe ile bilimle uğraşmışlar, bunun sonucunda, şehirde felsefe okulları kurulmuş.

Sanırım fazlaca tarihe girdik.

Yunanistan Atina Genel;

Günümüze gelelim. Günümüze gelmeden önce, yakın geçmişe bakmak lazım, çünkü günümüzü etkileyen bir durum var. 1924 yılında, bizimle yapılan mübadele yani karşılıklı değişim sonucu, nasıl ki Yunan topraklarında yaşayan Türk uyruklular, ülkeden gönderildi ise, Anadolu topraklarında yaşayan Yunan uyruklu Rumlar da, bulundukları yerleri terk etmek zorunda kaldılar.

Mübadeleye 400 bin Türk ve 1.5 milyon Rum dahil olmuş, sadece İstanbul, Bozcaada ve Gökçeada’da yaşayan Rumlar hariç tutulmuştur. Yunanistan’da ise Trakya ve Girit adasında yaşayan Türkler mübadele dışında tutulmuşlardır, Girit adasında günümüzde 5 bin civarında Türk yaşadığı söyleniyor.

Bunun sonucunda, ülkeye gelen 1.5 milyon göçmenin büyük kısmı, Atina şehrinin dış mahallerine yerleşerek, şehrin varoşlarını oluşturdular ve şehrin nüfusu birden bire aşırı arttı. Şehirde, büyük bir betonlaşma başladı. Kalabalık ve işlek sokaklar, ihtiyaçları karşılayamayan park alanları.

Bu nedenle; şehre gittiğinizde, karşınıza, büyük bir trafik karmaşası ve insan kalabalığı çıkacak. Bunları gördüğünüzde, unutmayın ki, Yunanistan 1981 yılında Avrupa Birliğine üye oldu ve birliğin milyonlarca Euro’luk fonları kullanıldı.

Yine de, şehrin en büyük imarının, 2004 yılında düzenlenen Olimpiyat Oyunları öncesinde sağlandığı söyleniyor.

Ancak Olimpiyat oyunları nedeniyle o kadar çok para harcanmış ki, bu yüzden yakın geçmişte Yunanlıların ekonomik krize girdikleri söyleniyor, ama öte yandan, özellikle şehirler arası yolların güzelliğine inanmak mümkün değil. Bu yollar söylenenlere göre Olimpiyatlar için yapılmış.

Evet, Atina, Avrupa Birliği ülkeleri içinde, en kalabalık dördüncü başkent.

Yunanistan Atina Genel;

2008 yılında yapılan bir araştırmada: satın alma yani zenginlik açısından, Atina şehrinin, dünya sıralamasında 32’nci sırada bulunduğu tespit edilmiş. En pahalı şehirler sıralamasında ise,  dünya 25’nciliği, Atina şehrinin.

UNESCO, Dünya Kültür Mirası Listesinde, bu şehirden iki yeri yazmış ve koruma altına almış. Bunlar: Akropolis ve Daphni Manastırı.

Coğrafi konumuna gelince: şehir, Attika havzası olarak isimlendirilen düzlükte kurulmuş. Havzanın dört bir tarafı, dağlarla çevrili. Güney batıda ise, Saron Körfezi bulunuyor. Güneyde,  yaklaşık 8 km. uzaklıktaki Pire bölgesi, şehir merkezine birleşmiş durumda.

Burada: Faliron körfezi var. Yani, şehrin deniz bağlantısı, Pire bölgesinde. Yani, Atina şehri, dünya üzerinde, denize kıyısı olan, ender başkentlerden birisidir.

Yüksekten şehre bakıldığında, şehrin beyaz badanalı evlerinin, deniz ile birleştiğinde, mavi-beyaz, Yunan bayrağını oluşturuyor. En azından, Yunanlılar böyle olduğunu iddia ediyorlar. Yunan bayrağında bulunan haç işareti, Yunanistan ülkesinin laik olmadığını ve din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılmadığının ifadesidir.

Yunan bayrağındaki mavi denizi, beyaz ise dalgalar ve bulutları temsil eder, beyaz enine çizgi sayıları ise: “ya bağımsızlık ya ölüm” sloganındaki cümle sayısını ifade eder.

İKLİM

Yunanistan Atina Genel:

Şehirde, Akdeniz iklimi hüküm sürüyor. Yani, yumuşak bir iklim var. Kış mevsimi: çok az kar yağar ve don olayı çok nadir görülür. Yaz mevsimi: sıcak ve kuru geçer. Ancak, çoğu kez, poyraz rüzgarı eser ve bu yüzden, özellikle geceler serindir.

Yağışların çoğu: Ekim-Nisan döneminde görülür. Yaz mevsiminde, yağış çok nadirdir. Biraz önce söz ettiğim gibi, yaz mevsiminde, genellikle hava sıcaklıkları, 35 derecelerin üzerine çıkar ve kuru hava etkinleştiğinde, birçok Atinalı şehri terk eder.

YUNANİSTAN İÇİN, ÖZEL GÜNLER

1 OCAK

Aziz Basileos günü olarak bilinir.

6 OCAK

Epifanya yortu günü olarak kutlanır. Kıyıdaki limanlardan ve adalardan, denize bir haç atılır ve bölgenin genç erkekleri, suya dalarak, atılan haç ı geri getirmeye çalışırlar, Haç ı geri getiren için, bir sonraki yılın şanslı geçeceğine inanılır.

ŞUBAT

Bu ay içinde, Atina karnavalı düzenlenmektedir. Bu şenliklerde, maskeli şenlik bandosu, şehir sokaklarını, müzik eşliğinde dolaşır.

25 MART

Yunan özgürlük günü olarak kutlanır. Bu günde, Yunan askerleri, askeri geçit töreni düzenlerler.

PASKALYA

Ortodoks Hıristiyanlar için, en önemli tatil günüdür. Bu döneme denk gelen, kutsal “Cuma” gününde, insanlar, ellerinde mumlar varken, yürüyüş alayları halinde, çiçeklerde süslenmiş bir sedyeyi takip ederek yürürler. Daha sonra, kutsal “Cumartesi” gece yarısında ise, kutsal alev, bir inanç mumu yakılması için, ev ev dolaştırılır.

Takip eden “Pazar” günü ise, yeni gelen baharı kutlamak üzere “kuzu eti” kızartması yenilir. Paskalya dönemi, Atina şehrinin ziyaretçileri açısından şu önemi taşıyor: Paskalya zamanı şehre giderseniz, bu 1-2 haftalık dönemde, kentte, pek çok hizmetin, hatta uçak seferlerinin bile kesintiye uğradığını görmek mümkün. Dükkanların pek çoğu kapanıyor.

1 MAYIS

Bu gün, İşçi Bayramı ya da Bahar Bayramı olarak kutlanır.

HAZİRAN-EYLÜL

Bu dönem arasında: Atina Festival kutlamaları yapılır. Bu kutlamalarda: opera, drama, müzik ve dans gösterileri düzenlenir.

24 HAZİRAN

Vaftizci Aziz John doğum günü olarak kutlanır. Bu kutlamalarda, ziyafetler ve şenlikler düzenlenir.

15 AĞUSTOS

Meryem’in, Göğe yükseliş yortusu olarak kutlanır. Bu kutlama gününde, alaylar ve şenlikler düzenlenir.

28 EKİM

Ulusal Ohi yani “Hayır” günüdür. Yunanlıların, 1940 yılında, İtalyan işgaline karşı yaptıkları, mücadeleyi anımsatır.

HAVA ALANI

İstanbul’dan havayolu ile, Atina şehrine gelmek isterseniz, yaklaşık 1.5 saat civarında bir yolculuk yapmanız gerekiyor. Hani, olur da, İstanbul-Atina arasında, karayolu ile yolculuk yapmayı düşünürseniz, bu kez: otobüs ile, yaklaşık 13-14 saat yolculuk yapmak gerekiyor.

Atina şehrinin uluslar arası havaalanı: Eleftherios Venizelos havaalanı, şehir merkezinin 30 km. doğusundadır. 2001 yılında hizmete açılmıştır. Bu uzaklık, yani havaalanı ve şehir merkezi arasındaki uzaklık; aşağıda ayrıntılı olarak söz edeceğim üzere, trafiğe bağlı olarak, yaklaşık 40-75 dakika arasında sürmektedir.

Havaalanında: bagaj taşımak için, el arabası almak isterseniz, ücretli olduğunu unutmayın ve yanınızda bozukluk bulundurun. Bunları, işiniz bittikten sonra, orijinal yerine yerleştirdiğinizde, paranızı geri alabiliyorsunuz.

Havaalanından Şehir Merkezine Ulaşım

Havaalanından, şehir merkezine ulaşım  da, en önemli husus: yanınızda çok bagaj bulunup bulunmadığı. Yanınızda çok bagaj yok ise, bence sakın taksi tercih etmeyin. En kolay ve ucuz ulaşım yolu, metro. Eğer saati uymaz ise, bu kez otobüs deneyebilirsiniz. Ama bagajınız çok ise, metro ve otobüs yolculuğu zor olabilir. Bu durumda, birkaç kişi birleşip taksi tutmak, sanırım en mantıklısı olabilir.

Metro

Havaalanı metro hattı: sizi, şehir merkezindeki: Syntagma ve Monastiraki istasyonlarının bulunduğu yere kadar götürür. Mavi renkli metro hattını kullanmalısınız. Metro biletinizi: otomatik makinelerden satın alabilirsiniz. Aman, biletsiz binmeyin, yakalanmanız durumunda, 120 Euro civarında, ceza ödendiğini duydum. Bence, 3 Euro’luk bilet almayı ihmal etmeyin.

Otobüs

Havaalanından, şehir merkezinin birçok noktasına, otobüs seferleri var. Otobüs ücreti: 3.20 Euro. Ancak, yukarıda da sözünü ettiğim gibi, trafiğe takılma şansınız çok yüksek. Yine de, boş bir trafikte, havaalanı şehir merkezi arasındaki mesafeyi, otobüsler ile, yarım saatte alırken, yoğun trafikte en fazla bir saatte almak mümkün.

Bir  de, metro belli bir saatte seferlerini sonlandırırken, ekspres otobüsler 24 saat çalışıyorlar. Şehir merkezi dedim ama, Pire Limanından Yunan adalarına gidecek olanlar için de, Havaalanı ile Pire Limanı arasında, ekspres otobüsler de var.

Atina şehrinde otobüs denince inanamadığım görüntü, bir zamanlar Ankara şehrinde kullanılan ama günümüzden yıllarca önce kaldırılan troleybüs yani üstteki tellerden elektrik alarak çalışan belediye otobüsleri oldu, caddelerin üstünde teller nedeniyle inanılmaz bir karışıklık var.

Taksi

Atina taksi sürücüleri, ziyaretçileri yanıltmak yönünde üstün yetenekliler. Havaalanından, şehir merkezine yolculuk yaklaşık 30-40 Euro arasında tutuyor, yani bir hayli fazla. Ama, sürücüler, genellikle taksimetre açmaktan yana değiller ve hatta çeşitli uygulamalar ile, şehir merkezinde gitmek istediğiniz bir yere ulaşım sonucunda, muhteşem bir ücret ödemek zorunda kalabilirsiniz. Bir de ,unutmayın, gece yarısından sonra, taksi ücretleri, iki katı oluyor.

Yani, gece tarifesi, zamlı. Atina şehrindeki taksiler sarı renklidir. Ancak Selanik şehrindeki taksiler lacivert renklidir. Taksimetre açmak istemiyorlar dedim ama, ben birkaç kere taksi kullandığımda, sürücü hiç tereddüt etmeden taksimetreyi açtı ve istediğim yere, saçma sapan yollara girmeden en kısa zamanda beni ulaştırdı ve 5.5 Euro taksi ücreti ödedim, yani pek pahalı gibi değil, ama yukarıda belirttiğim gibi özellikle taksi sürücülerinden (adres, kimlik belli olmadığından) para üstü alırken, aman dikkat, sahte para alma riskiniz yüksek, aldığınız paraları kontrol edip alın. Bir de sürücü her kilise gördüğünde istavroz işareti yapar, bu ilginç durum mutlaka dikkatinizi çekecektir.

SINIR GEÇİŞİ-İPSALA SINIR KAPISI

Özellikle son yaşadıklarımızdan sonra sınır kapısından geçiş süresi biraz uzadığını söylemek mümkündür. İpsala sınır kapısına geldiğinizde: kendi aracınız ile geçecekseniz, ehliyetinizin yeni tip ehliyet olması, aracın kendi üzerinize değilse araç sahibinin noter onaylı vekaletinin olması ve yeşil kasko sigortası yani Avrupa’da da geçerli kasko sigortası bulundurmanız gerekiyor.

Eğer tur otobüsü ile geçerseniz: otobüste rehber bütün yolcuların pasaportlarını topluyor ve topluca polise götürüyor, yapılan incelemenin ardından (1.5-2 saat kadar sürüyor) pasaportlar geri geliyor, yurt dışına çıkmasında sakınca olmayanların pasaportları yolculara dağıtılıyor ve kişiler, pasaportları ile pasaport polisinin önünde sıraya giriyor, 15 TL yurt dışı çıkış harç pulu (bu pulu daha önceden satın alın veya hemen pasaport polisinin yanında da pul satış yeri bulunuyor) ile birlikte pasaport kontrolü ve pasaporta çıkış damgası basılıyor.

Ardından: Türk tarafı Duty-Free mağazası var, sadece 1 mağaza bulunuyor. Dikkat, çıkışta bu mağazaya uğramıyorsunuz, yani çıkışta sadece 2 Yunan Duty-Free mağazasına uğranılıyor. Devam ettiğinizde: bir köprüden geçiliyor. Köprünün yarısının korkulukları kırmızı-beyaz boyanmış ve burası Türk tarafı, bitiminde yani köprünün tam ortasında Türk ve Yunan askerleri ve bayrakları görülüyor. (Türk askerine selam vermeyi unutmayın)

Köprünün Yunan tarafının korkulukları ise mavi ve beyaz boyalıdır. Yunan gümrüğüne geliyoruz. Önce pasaportlar rehber tarafından toplanıyor ve topluca Yunan polisine götürülüyor. Polis giriş damgasını bastıktan sonra, Yunan gümrük elemanları, otobüsün bagajını kontrol ediyor ve bagajdan tesadüfi 3-5 bavul indirip içini kontrol ediyorlar.

Burada önemli bir husus var. Yunan gümrüğü, ülkeye sadece 2 paket (2 karton değil) sigara sokulmasına izin veriyor. Sanırım ülkede sigara pahalı olduğu için, yurt dışından sigara sokulmasını istemiyorlar. Üstünüzde 2 paketten fazla sigara bulunursa para cezası olduğu yazılı.

Ancak bizim tur gurubu girerken Yunan gümrük görevlileri otobüsün içine girip kontrol yapmadılar, zaten sigara alanlar, sigaraları diğer yolculara paket paket dağıttılar. Devam edelim: Yunan polisi giriş damgasını bastıktan ve gümrük elamanları kontrol yaptıktan sonra (ayrıntılı kontrol yapılmadı) ülkeye giriliyor.

Dönüşte de aynı formaliteler devam ediyor. Sadece Türk tarafında gümrük görevlisi otobüsün içine giriş dolanıyor, söylenenlere göre, koltukların üzerindeki yerlerde bulunan içki poşetlerini inceliyorlarmış, çünkü Türkiye’ye 1 büyük ve 1 küçük içki haricinde içki sokmak yasak, bu kontrol ediliyormuş ama çanta-bavul gibi yerler kontrol edilmedi. Ancak bu yazdıklarım edilmeyecek anlamına gelmesin, yani 2 şişe haricinde içki alırsanız, kontrol yapılıp yapılmaması şansınıza kalıyor.

GÜVENLİK

Atina şehrine tur ile giderseniz, rehberin size güvenlik konusunda tek söyleyeceği konu “Kırmızı Alarm” cümlesidir. Çünkü, Atina özellikle son yıllarda, göçmenler nedeniyle bayağı kalabalıklaşmış ve özellikle gasp değil ama yankesicilik çok artmıştır.

Öte yandan şehirde birçok yerde olduğu gibi turistler, çevreyi görme, fotoğraf ve video çekme anlamında, dikkatsiz dolaştıklarında çanta ve cüzdanlarına genellikle sahip çıkamıyorlar. Bu yüzden: Atina şehrinde gezerken çantalarınızı çapraz asmanız ve ön tarafınızda bulundurmanızı öneririm.

Özellikle pasaport kayıpları sorun yaratıyor, bence pasaportunuzun fotokopisini yanınızda bulundurun aslını otelde kasaya kilitleyiniz. Şehirde kredi kartı kullanmamanızı öneririm. Gerek kredi kartı hırsızlıklarına karşı ve gerekse birçok satıcının sevmemesi nedeniyle, yanınızda nakit bulundurunuz. Her şehirde olduğu gibi, burada da akşam saatlerinde parklarda, ara sokaklarda ve caddelerde, karanlık bölgelerde bulunmayınız.

Polis derseniz, sık karşınıza çıkmıyor ama ara sıra Yunan polisini görmek mümkün oluyor. Özellikle merkezi meydanlarda görülüyorlar. Ama uyuşturucu içenlere ve satanlara karışmamış olmalarını hala anlayamadım.

İNSANLAR

Atina şehrinde, yaklaşık 4 milyon insan yaşıyor. Yani, ülke nüfusunun yaklaşık, üçte-biri, başkent Atina da yaşıyor. Ancak son yıllarda, artan göçmen sayısı nedeniyle nüfusun bir hayli karıştığı ve sokakların nispeten güvensiz hale geldiği söyleniyor.

Atina şehrinde, günlük hayat, sabah saat: 07.00 gibi başlıyor. Bu saatte, her yer vızır vızır kalabalıklaşıyor ve arabalar, trafik yoğunluğu yaratmaya başlıyorlar. Trafik genellikle yoğun, çünkü, şehirde yaşayan 4 milyon insan sayısı ile, 3 milyona yakın araç sayısı düşünüldüğünde, bu durumu normal kabul etmek gerek.

Yani, şehrin çoğu bölgesinde, inanın yaya yürüyenler, araçlardan daha hızlı yol alabiliyorlar. Ama, buna elbette çare bulmuşlar. Şehirdeki üniversite gençliğinin büyük bölümü, motosiklet sahibi. Yani, trafikte yoğun otomobil yanında, ondan daha fazla motosiklet te göreceksiniz.

İnsanların günlük yaşamlarında, geleneklerinin büyük önemi var. Aile, Yunan toplumunun temelini oluşturuyor. Akrabalık ilişkileri sağlam. Hafta sonlarında: bir tavernada toplanan Atinalı, akrabalar-komşular veya arkadaşlar, gürültülü-tartışmalı bir ortam eşliğinde, yemeklerini yiyorlar.

Ortodoks kilisesi, Atinalıların yaşamlarında önemli bir yer tutuyor. Zaten bu ülke laik değil, yani din ve  devlet işleri birbirinden ayrı değil, iç içedir. Şehirde yaşayan,  her yaştan ve her kesimden Atinalı, düzenli olarak kilise ziyaretinde bulunuyorlar. İnsanlar; iş dönüşü, öğle arası gibi zamanlarda, günlük yaşamlarının bir parçası olarak kiliseye uğruyorlar ve mum yakıyorlar. Hatta çalışırken çalışma ortamlarında birkaç aziz resmi görmek mümkün, hatta kilise yakınından geçerken istavroz işareti yapıyorlar.

Günün geç saatlerinde ise

Omonia ve Patission civarında, saat: 22.00’den sonra, ellerinde şırıngalar ile dolaşan ve bölgeye gelerek talep edenlere, eroin enjekte edenleri görmek mümkün. Aslına bakarsanız, emniyet güçleri bunlardan pek uzakta değil, ama anlaşılmaz bir tutumla karışmıyorlar.

Özellikle: Selanik şehrinde, şehir merkezinde Venizelos meydanının bulunduğu yerdeki parkta, birçok hırpani kılıklı kişinin uyuşturucu sattığını ve kullandığını görebilirsiniz. İşin ilginç yanı, polisin 100-150 metre uzaklıkta bulunması ve bu duruma müdahale etmemesidir. Zaten, Yunanlılar  da ülkelerinde uyuşturucu alışkanlığının yaygınlaştığından şikayetçiler.

Atinalılar ile ilgili, son olarak şunu söylemek istiyorum: elbette, Yunan ulusu içinde ne kadar Türk düşmanı varsa, o kadar da çok Türk dostu var. Ama, elbette bunları ayırt etmek kolay değil. Öyle ki, bazen “Türk” olduğunuzu duyanlar, size bir şeyler ikram etmek, bir-iki kelime konuşmak için çırpınıyorlar.

Hatta, boynunuza sarılmaya kalkanlar bile oluyor. Ama, yine de, genellikle yaşlı kesim de, hala bir Türk düşmanlığı var, “Türk” olduğunuzu duyduklarında, yanınızdan kin ve nefret dolu bakışlar atarak uzaklaşan, Atinalılar da görebilirsiniz. Ama, ben şöyle bir yorum yapabilirim, şehirde yaşayanların, büyük çoğunluğu, yani % 90’lık bölümü, Türklere karşı sevgi dolu. Ben şehirde kaldığım sürede veya Yunanistan’da kaldığım sürede insanlardan Türk  düşmanlığı görmedim.

Ancak, birkaç yerde Türk düşmanlığını tetikleyecek ve özellikle dini yerlerde Türk düşmanlığını körükleyecek resimler ve objeler gördüm, özellikle Kavala şehrinde, şehrin tam merkezinde, büyük bir tabela üzerinde, herkesin görebileceği büyüklükte Türk Düşmanlığı pekiştiriliyor. Bir de, Selanik şehrinde Atatürk evi ve

Türk Konsolosluğunun duvarlarını ve hemen yakınlarda bekleyen askerleri görünce, bu kadar korumanın elbette korkuya dayalı olduğunu tahmin etmek zor değil, zaten daha önce Yunanlı fanatiklerin defalarca buralara saldırdıkları biliniyor. Halbuki: benim evim, Ankara’da Yunan konsolosluğunun yakınında ve her gün önünden geçiyorum, Yunan konsolosluğunun önünde, bugüne kadar yıllardır bir arada 3-5 kişi görmedim, yani saldırı ihtimali hiç olmadı.

Yunanistan Atina Genel

DİL

Atina şehrinde, Yunan dilinin genel özelliği itibarıyla, normal Latin harflerinin kullanılmadığını ve değişik bir harf sisteminin kullanıldığını göreceksiniz. Elbette, bu bir kısım sıkıntı yaratır. Ama unutmamak gerekir ki, şehir tabelalarının çoğu, bu yerel dille yazılırken, aynı zamanda İngiliz diliyle de yazılıyor.

İnsanların çoğu İngilizce biliyor. Gideceğiniz herhangi bir yeri bulmakta, pek zorluk çekmiyorsunuz. Ama, çoğu dediğime bakmayın, bazen de çevrenizde İngilizce bilmeyen insanlar yoğunlaşıyor ve bu  durumda, Avrupa Birliğine girmiş bir ülkede yaşayan insanların İngilizce bilmemelerini, hayretle karşılıyorsunuz. Ancak, polislerin hepsinin İngilizce bilmesi, güzel. Hatta, turizme o kadar alışmışlar ki, birçoğu Türkçe kelimeleri de biliyor.

ŞEHİR İÇİ ULAŞIM

Yunanistan Atina Genel: Atina’da, ulaşım sistemini öğrenmek gayet kolay. Metro sistemi ve aktarmalar, gayet basit.

Şehirde: toplu ulaşım araçlarını yani metro ve otobüsleri kullanmak için almanız gereken bilet: 1 Euro. Bu bilet ile, bir kişi, bir kez araca binip, yaklaşık 90  dakika boyunca sınırsız transfer yapabilirsiniz. Bunun yanında: 24 saat tüm toplu ulaşım araçlarında kullanabileceğiniz bilet ise, 3 Euro.

Bir hafta boyunca, toplu ulaşım araçlarında kullanabileceğiniz bilet, 10 Euro. Havaalanı ile şehir merkezi arasında çalışan ekspres otobüslerin ulaşım bileti: 3.20 Euro.

Bu biletleri: bilet gişelerinden, gazete bayilerinden veya metro istasyonlarındaki otomatik makinelerden satın alabilirsiniz.

Şehirde, özellikle toplu ulaşım araçlarında, yani metro ve otobüslerde, muhteşem hırsızlıklar oluyor, yankesicilere dikkat etmenizi öneririm.

Yunanistan Atina Genel

METRO

Atina şehir metrosu: 2000 yılında hizmete girmiştir.

Şehir içi ulaşımın en kolay, en rahat ve en ucuz yolu: metrodur. Çoğu yere, metro ile ulaşmak mümkün.

Metro istasyonuna girince, biletinizi okutmanız (insanların bir çoğu bilet okutmuyorlar, çünkü girişte kontrol yok ama metro içinde kontrol yapılıyor) ve içerideki kontrollerde görevliye göstermek zorundasınız. Aksi halde: ağır bir para cezası (bilet bedelinin 30 katı kadar) ödeniyor.

Metroda: yiyecek ve içecek tüketmek yasak. Şehir metrosu, kalabalık kent sokaklarından uzak kalmanın ve rahat yolculuk yapmanın en büyük aracıdır. Ancak, metro: saat: 01.00-05.00 saatleri arasında çalışmıyor.

47 km. uzunluğundaki metroda; 3 hat bulunmakta olup, bunlar; çeşitli renklerle (mavi-yeşil-kırmızı) belirlenmiş ve bunların ulaşım yerleri hakkında, kısacık bilgi vermek gerekirse:

1.Hat: Pire ve Kifissia bölgesi arasında çalışır.

2.Hat: Sepolia ve Daphni arasında çalışır.

3.Hat: Doukissis ve Plakentias arasında çalışır.

Elbette, bu bölgeler, başlangıç ve bitiş olarak öne çıkıyor, ara duraklar hakkında, bir metro haritası edinmeniz şart.

OTOBÜS

Atina şehrinde, metro hatlarının gitmediği yerleri birbirine bağlayan otobüs hatları var. Bu hatlarda çalışan otobüsler: saat: 05.00 der servise başlar ve 23.30 gibi servis biter.

Yukarıda da sözünü ettiğim gibi, Atina Ulaştırma Bürosu tarafından bastırılan, metro ve merkezi otobüs seferlerinin hatlarını gösteren bir haritayı mutlaka edinin. Bu harita ücretsiz ve Turizm Danışma Bürolarında bulabilirsiniz.

TAKSİLER

Yunanistan Atina Genel: Şehirde çok sayıda taksi var. Aynı bizde olduğu gibi, renkleri: sarı. Yanlarında ve tepelerinde “TAXI” logosu bulunuyor. Taksiye bindiğinizde, sürücünün taksimetreyi açması zorunlu. Ancak, gece yarısından sonra, saat: 05.00’e kadar zamlı tarife uygulanıyor. Şehirde, el-kol kaldırarak, herhangi boş bir taksiyi durdurabiliyorsunuz.

Ancak, taksi sürücüleri, kısa mesafeler için yolcu almaktan pek hoşnut olmuyorlar. Hatta ve hatta, bir kısım sürücü, taksimetreyi açmayarak, turistleri kazıklamayı tercih ediyorlar. Taksi sürücüsü hakkında herhangi bir şikayetiniz olduğunda (örneğin taksimetre açmadığında) plakasını alın ve telefonla; “171” numaralı turist polisine bildirin.