Adana Feke

Adana Feke


Adana’nın en eski ilçelerinden biridir. Gerek tarih ve gerekse tabiat ve doğa severler için uygun yerler bulunur, buranın toprakları Karadeniz bölgesine benzer, her yan yemyeşildir.

ULAŞIM

Feke, Adana il merkezine 122 km. uzaklıktadır. Feke-Kayseri arası 230 km ve Feke-Kozan arası ise 48 km uzaklıktadır.

Adana Feke

GENEL

Feke, yurdumuzun güneyinde İç Toroslara doğru uzantısı olan bir bölgede kurulmuştur. İlçe engebeli bir arazidedir. Sarp dağlar çoğunluktadır, geniş bir ormanlık alan vardır. İlçe merkezinin denizden yüksekliği 620 metredir.

Karasal iklim görülür, kışlar yağışlı, yazları yarı kurak ve serin geçer. Akşamları serindir, bu yüzden Adanalılar sıcak yaz günlerinde burayı tercih ederler.

Feke, Adana’nın en eski ve turizme açık ilçelerinden birisidir. Seyhan nehrini oluşturan kolları tarafından yarılmış derin vadilere sahiptir.

Adana Feke


Rafting için ülkemizin en elverişli ırmaklarından olan, Göksu, bu ilçededir. Rafting sporuna gönül verenler, burada, bu sporu yapabiliyorlar.

NE YENİR

Feke’de başlıca yöresel lezzetler, şunlardır: Kabak Yaprağı ve Çiçek Dolması, Toparlan (Ekşili Köfte) çorbası, Dövmeli Kızılkabak Yemeği, Menengiç (Çıtımık) çorbası sayılabilir.
Bunun dışında: yörede, çok sayıda alabalık tesisi bulunmakta. Severseniz, alabalık yemek de mümkündür.

Adana Feke

TARİHÇE

Feke, ilk çağlardan günümüze kadar, birçok kavim ve devletlere yerleşim alanı olmuştur. İlçenin, tarihi süreçte: MÖ.16’ncı yüzyılda, Hititlerin hakim olduğu bir federasyon bölgesinde kurulduğu rivayet edilmektedir.

Feke: MÖ.6’ncı yüzyılda Perslere, MÖ.333 yılında ise Persleri yenen Büyük İskender’in eline geçmiştir. İskender’den sonra, MÖ.1’nci yüzyıl sonlarına doğru, Roma imparatorluğuna ve daha sonra ise Bizanslıların ellerine geçmiştir. 1097 yılında, Ruben’in oğlu Konstantin I, Feke kale şehrini Bizanslılardan alır ve Ermeni krallığının başkenti yapar. Ardından Toros I, 1111 yılında kaleyi geliştirerek saray, 1173 yılında Sis şehrine taşınacak olan piskoposluk merkezini ve yeni binaları inşa eder. I. Toros’un Kapadokya bölgesinden elde ettiği ganimetleri, Feke’de sakladığı bilinmektedir.

1375 yılında, Mısır Memluklarının işgali ile, Ermeni hakimiyetine son verilir. 1517 yılında ise, Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sırasında Osmanlı devleti tarafından fethedilir. Sonraki yıllarda, Yüreğil, Türkmen Beylerinden Ramazanoğlu ailesinin idaresine girer.

I. Dünya Savaşı sırasında, Fransızların Maraş-Antep ve Adana’yı işgalini fırsat bilen, Haçin ve Feke Ermenileri, buralarda bulunan Türklere, Fransızların tahrikiyle, akla hayale gelmedik işkenceler yaparlar. Ermenilerin bu hareketlerini önlemek için Kaymakam Şeref Bey, şehir halkını silahlandırarak bunlarla mücadele başlatır. 1920 yılının Mart ayında, Arap Ali komutasındaki kuvvetler tarafından Feke kurtarılır.

Adana Feke Karacaoğlan Kültür ve Sanat Şenliği

Fekeliler, her yıl 22 Mart tarihini kurtuluş günü olarak kutlar. İlçe merkezi Eski Feke’den 1943 yılında bugünkü yerine nakledilir. Feke, Ermeniler tarafından Vahga, Bizanslılar tarafından Baka, Araplar tarafından ise Bahgai olarak isimlendirilir. Feke Belediyesi 1895 yılında kurulmuştur. İlçede 28.03.1980 tarihinde büyük bir sel felaketi yaşanır.

Adana Feke Karacaoğlan Kültür ve Sanat Şenliği

KARACAOĞLAN KÜLTÜR VE SANAT ŞENLİĞİ

Karacaoğlan, Feke ilçesine bağlı Gökçeli’de 1606 yılında doğmuştur. Asıl adı Hasan’dır. Çok esmer olduğu için ona Karacaoğlan denmiştir. Feke çayının tek geçit verdiği Kanlıgeçit’ten geçerek Feke’yi terk eder ve Kozan’a gider. Orada Sis valisi tarafından beğenilen, düğünlerin ve şenliklerin söz ve saz ustası kabul edilen ozan, valinin eşinin tehdidi sonucu oradan Maraş’a gider, bir zaman sonra memleketine dönerek yavuklusu Zeynep ile evlenir. Kozanoğlu Beyinin konağında türkü söylemiştir. Eşiyle ve Kozanoğlu Beyi ile yaşananlar yüzünden, bir daha dönmemek üzere Feke’den ayrılır. Ancak şiirlerinde doğduğu yerlerden, özlemlerinden sıkça söz etmiştir.

Her yıl 15 Ekim tarihinde Feke’de uluslararası düzeyde Karacaoğlan Kültür ve Sanat Haftası kutlamaları yapılır. İlk Karacaoğlan festivali, 1974 yılında yapılmıştır. 1990 yılında ise uluslararası düzeyde festival yapılır. Bu festivaller Kültür Bakanlığı kanalı ile düzenlenir. İlçe merkezinde bulunan Karacaoğlan heykeli de Kültür Bakanlığı tarafından 5 Kasım 1993 tarihinde dikilmiştir. İlçede birçok tesise Karacaoğlan ismi verilmiştir. Sosyal ve kültürel etkinlikler ve yarışmalar, Karacaoğlan adı ile düzenlenir. Karacaoğlan festivali, ilçede İndere Yaylasında yapılmaktadır.

GEZİLECEK YERLER

İlçe sınırları içinde, 6 kale ve 15 kilise kalıntısı vardır.

Adana Feke Kalesi

FEKE KALESİ

İlçe merkezine 6 km uzaklıkta Eski Feke bölgesindedir.

Buradan geçen kervan yolunu kontrol etmek için, 12’nci yüzyılda 315 metre yüksekliğe yapılmıştır. Ermeni kaleleri genelde yükseklere yapılmıştır. Bunun sebebi: düşmanın kuşatma sırasında lağım atmasını önlemek ve savunmayı kolaylaştırmaktır. Kayadan oluşturulmuş duvarlar, uçurumlar ve dağ sırtları savunma aracı olarak kullanılmıştır. Bu yüzden hendeğe ihtiyaç duyulmamıştır.

Feke kalesi, Kilikya Ermeni krallığının ilk kalelerinden biridir. Hatta Ermeni krallığının kurulduğu yer ve Ermenilerin en erken tarihli askeri yapısı olarak kabul edilir. Kalede kim tarafından ve ne zaman yapıldığına dair bir yazıt yoktur, ayrıca Ermeni kaynaklarında da bir tarih ve kimin yaptırdığı hakkında kayıt yoktur. Ancak yapılan incelemeler sonucuna göre, kalenin dört dönemde yapıldığı düşünülür.

Adana Feke Kalesi
Adana Feke Kalesi

  
Binli yıllarda ise, Kilikya Ermenistan’ın da yer almış ve son 150 yıla kadar yerleşim görmüştür. Kale, 1270 metre yükseklikteki bir tepe üzerindedir. Diğer Ermeni kalelerinden farklı olarak, iki mimari uygulamasıyla dikkat çeker.

Birincisi: giriş kapısından hemen sonra başlayan ve yılan gibi kıvrılan kalenin içine ulaşan tonoz örtülü, merdivenli tüneldir.

İkincisi ise: Ermeni kalelerinin hepsinde bulunan şapelin Feke kalesinde bulunmamasıdır.

Feke kalesinin tarihindeki en önemli olay, 1138 yılında Bizanslılar tarafından kuşatılmasıdır. Feke kalesi, ovadaki kaleler gibi çabuk teslim olmamış, üç hafta süren kuşatma sonuç vermemiştir. Bunun üzerine, iki tarafın en iyi iki savaşçısının galibinin sonucu belirlemesine karar verilmiştir. Kale, bu iki savaşçının mücadelesinde Bizanslının üstün gelmesi sonucu, Bizanslılara teslim edilmiştir. Bir-iki yıl sonra, Danişmend Beyi Muhammed bin Gazi, kaleyi Bizanslılardan almıştır.

1145 yılında ise, Levon oğlu II. Toros, kaleyi Danişmentlilerden geri almıştır. II. Toros, Feke’yi atalarının yaptığı gibi aşağı Kilikyanın fethinde merkez üs olarak kullanmıştır. 1275 yılında Sis (Kozan) Patriği, Memlük saldırılarından korunmak için Feke’ye sığınır. Ermeniler 1920’lere kadar bu bölgede yaşamlarını sürdürmüştür. Evet kalenin tarihi geçmişi hakkında bilgi verdikten sonra, şimdi mimari özelliklerine bakalım.

Adana Feke Kalesi

  

Mimari özellikleri

2 katlı kale mimari olarak inanılmaz teknik özellikler kullanılmıştır. 8 burcu ve 1 gözetleme kulesi vardır. Günümüzde bu burçların yarıdan fazlası toprağa gömülü durumdadır. Feke kalesi, tepede kuzey-güney doğrultusunda yılan gibi kıvrılan beden duvarlarıyla kendini gösterir. Ulaşılması güç olan kalenin beden duvarları, genellikle istinat duvarına benzer. Doğu beden duvarının altındaki uçurumun derinliği 18-60 metre arasındadır. Güneye doğru gittikçe uçurumun derinliği azalır. Güneybatı bölümde girişin bulunduğu bölüme ulaşılır. Kalenin girişine ulaşmak için yapılmış merdivenin, kalenin dışındaki bölümü, kuzey-güney doğrultusundadır. Merdiven beden duvarı ile korunur durumdadır. Sonrasında sert bir dönüş yaparak giriş bölümüne yönelir. En yaygın düzenlemelerden birisi, doğru yolu bulmak için 90 derecelik dönüşler gerektiren dönemeçli olanıdır. Bu tür girişler: Anavarza, Yılanlı, Tamrun, gibi kalelerde de görülür. Buradaki kalede ise, dönemeçli düzenlemenin ucuna, yılankavi, tonozlu merdiven eklenerek girişler daha da karmaşık hale getirilmiştir. Evet, giriş bölümü içinde de devam eden merdiven, daha sonra iyi korunmuş tonozlu bir tünel içinde kıvrılarak, yukarıya kalenin içine ulaşır.

Giriş kulesinden sonra, kalenin en önemli savunma bölümü olan batı beden duvarına ulaşılır. Tepenin kuzey ucunda, büyük boyutlu ve yuvarlak planlı burç, kalenin en etkili ve güçlü savunma elemanıdır. Kalenin uçurumların, kayaların üstüne inşa edilmiş olan doğu beden duvarının çok küçük bir bölümü, parçalar halinde günümüze gelmiştir. Güney uçtaki burç ve onun devamı olan yaklaşık 27 metrelik bölüm görülür. Diğer bölüm ise, güneyde kayaya oyularak yapılmış giriş bölümü merdivenlerinin bittiği yerdedir. Kalenin duvarları moloz taş olup, dıştan ve içten kesme taşlarla kaplanmıştır. Taş işçiliği muazzam güzeldir. Kalenin güney kısmının bir bölümü yıkılmış, batı kısmında ise yuvarlak kulelerden bir tanesi, yıldırım düşmesi sonucu tahrip olmuştur. Günümüzde kale burçlarının bir kısmı toprağa gömülü durumdadır.

Adana Feke Kalesi

 

Kalenin içi

Kalenin giriş kısmı güneybatıdan olup, yuvarlak kemerli kapıdandır. Giriş kısmının büyük bölümü tahrip olmuş, diğer kale duvarları yer yer sağlam ve ayakta kalabilmiştir. Kalenin orta kısmı geniş, kuzey ve güney kısımları ise dardır. Kalenin iç kısmında tahrip olmuş bina komplekslerinin duvarları bulunmaktadır. Kalenin içinde en önemli eleman olan büyük boyutlu bir sarnıç bulunur. Sarnıç derinliği 8 metredir. Kısmen kayaya oyulmuş sarnıç, itinalı bir işçilikle yapılmıştır. Tepesindeki tonozun üstünde 7 tane havalandırma deliği vardır. Ayrıca çeşitli işlevler için planlanmış mekanlar bulunur. Ancak, diğer Ermeni kalelerinden ayrı olarak burada şapel yoktur. Bu durum, kaleye 1 km uzaklıktaki sağlam Bizans kilisesinin kullanılmış olduğunu akla getirir.

Evet, kalenin gerek insan ve gerekse tabiat olayları ile daha fazla tahrip olmaması için onarılarak koruma altına alınmasında yarar vardır. Siz bu yöreye yolunuz düşerse, mutlaka gidip Feke kalesini gezin görün, özellikle giriş kısmındaki merdivenleri özellikle inceleyin, sarnıcı görün, ilginç bir kale, gezilmeye görülmeye değerdir.

Adana Feke Kara Kilise-Manastır-Surp Nişan Ermeni Kilisesi
Adana Feke Kara Kilise-Manastır-Surp Nişan Ermeni Kilisesi

 

KARA KİLİSE-MANASTIR-SURP NİŞAN ERMENİ KİLİSESİ

Feke-Saimbeyli karayolunun solunda, eski Feke yerleşim alanı içinde, Feke kalesinin güneyinde, Feke kalesine çıkan yol üstündedir.

Manastırın hemen kuzeyinde tarım yapılıyor. Köy yerleşimiyle iç içe olması nedeniyle taşları kullanılmış, kaçak kazılarla yapı tahrip edilmiştir. Manastırın Geç Roma veya Erken Bizans döneminde (5 veya 6’ncı yüzyıllarda) inşa edildiği düşünülüyor. Ancak bazı kaynaklarda, 11 ve 12’nci yüzyıllara ait Ermeni kaynaklarında, burada Feke kalesinin hemen yakınında Kastalawn veya Vakha isimli bir manastır olduğu ve Kilikya Ermeni Krallığının önemli bir dini merkezi Anazarbos (Anavarza) Piskoposunun bu manastırda ikamet ettiği belirtilmektedir.

Adana Feke Kara Kilise-Manastır-Surp Nişan Ermeni Kilisesi

 

Yapıldığı dönemde 14 kilisenin buraya bağlı olduğu söyleniyor. Evet, manastırın dış duvarlarından kuzey yönündeki ayaktadır. Ayrıca manastır müştemilatı olduğu ve kapı üstünde kitabesi bulunan kapalı ve yer altında mekanları bulunmaktadır. Manastırın kilisesinin apsisi yıkılmış, ancak sağ ve sol duvarlar ayakta durmaktadır. Yapı kesme taştan, bindirme tekniğiyle yapılmıştır. Ancak geç devirde onarılarak kullanıldığını belgeleyen moloz ve yer yer poligonal örgüler vardır. Kilisenin içinde manastır dış duvarında insan eliyle yapılmış büyük tahribat vardır.

Adana Feke Uğurlubağ (Hefkereyebakan) Kalesi

UĞURLUBAĞ (HEFKEREYEBAKAN) KALESİ

İlçe merkezinin güneydoğusunda bulunan Uğurlubağ köyündedir. Uğurlubağ köyü, kalenin batısında yer alır. Ortaçağ döneminden kalmadır. Çevredeki yolların kontrolü için yapılmıştır. Yani jeopolitik açıdan oldukça önemli bir konumdadır. 1012 metre rakımlı tepede, yoldan yüksekte, sarp ve dik uçurumlarla çevrili bir kaledir. Kuzeyinde ve doğusunda yüksek uçurumlar bulunur. Taş işçiliği Kozan kalesindeki işçiliğe benzer. Horasan harçlı, kesme ve moloz taş örgülü savunma duvarlarına sahip küçük hacimli bir kaledir. Girişi güney yönündedir.  Batı yönünde, üzeri kemerli 6 adet, bir üst kademede ise 3 adet mazgal açıklığı bulunur. Kalenin uçuruma bakan doğu kısmında, duvar izi kalıntıları yer alır. Kuzey-güney uzunluğu 25 metre, doğu batı uzunluğu 27 metredir. İç mekandaki kod farkından dolayı plan veren bir yapı kalıntısı izine rastlanmamıştır.

Adana Feke Maran Kalesi

 

MARAN KALESİ

Feke-Mansurluköyü karayolunun 21’nci kilometresindedir. İlçe merkezine 16 km uzaklıktadır. Kalede herhangi bir kitabe olmadığından, ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı bilinmemektedir.

Ulaşılması hayli zor, Maran yaylasında 1410 rakımlı bir tepenin üzerine inşa edilmiştir. Bulunduğu tepenin şekline uydurularak, kuzey-güney doğrultusunda uzunlamasına bir plan gösterir. Kalenin dört bir tarafı çam ormanlarıyla kaplı ve vadilerle çevrilidir. Kale; Feke’den gelip İnderesi ve Yahyalı üzerinden Kayseri’ye ulaşan eski kervan yolunu kontrol ediyordu. Ayrıca: Feke kalesiyle arasında bulunan 22 kilometrelik mesafenin büyük bölümünü koruyordu. Kalenin erişilmesi güç doğu tarafında: sadece ulaşılmaya müsait kısımlar ve kayalıkların araları sur duvarı ile örtülmüştür. Saldırıya açık batı tarafı ise, tamamıyla sur duvarıyla örtülmüş, kulelerle çevrilmiştir. Dar olan kuzey ve güney tarafları ise, sadece savunma ve gözetleme amaçlı kulelerle tahkim edilmiştir. Kalenin uzunluğu 205 metre, genişliği ise en geniş yerde 48 metredir. En dar noktada ise 8 metredir. Batı sur duvarlarının yüksekliği 5 ile 7 metredir. İç tarafta ise en yüksek noktada sur duvarı yüksekliği 3 metredir. Girişi güneybatı yönündedir. Kesme ve moloz taş örgüsüne sahip olan kale yapısında Horasan harcı kullanılmıştır. Kalede kullanılan taşlar tamamen bulunduğu kalker tepeden sağlanmıştır.

Kalenin içindeki bütün mekanlar, 48 metre genişlikte olan güney kısımda yoğunlaşmıştır. Burada askeri amaçlı mekanlar bulunur. Ayrıca su sarnıcı ve şapel vardır. Su sarnıcı, giriş kapısının bitişiğinde, kule burcu şeklinde dışarıya çıkıntılı olarak doğal kayalara oyularak inşa edilmiştir. Sarnıcın üstü sivri bir tonozla örtülüdür. Tonoz örtünün bacasının da bulunduğu batı uç tarafı, kısmen yıkılmıştır. 6 metre derinliğindeki sarnıcın uzunluğu 14.30 metredir. Kalın ve özel bir sıva ile kaplanan iç taraf, inşa edildiği kayalığın şeklini aldığından simetrik değildir. Şapel kalıntısı, doğu batı yönündedir. Su sarnıcının güneydoğusunda birbiriyle bağlantılı iki odadan oluşan, üzerleri tonoz örtülü mekanlar bulunur. Günümüzde büyük oranda yıkılmış olan şapelden, geriye yüksekliği 1.40 metreyi geçmeyen duvarlar ve apsis kısmı kalmıştır. Kale içinde, bağımsız bir mekan olarak inşa edilen şapel, 8 x 4.5 metre ölçülerinde ve doğu-batı doğrultusunda inşa edilmiştir. Şapelin sadece giriş kapıları ve nişlerinde düzgün kesme taş kullanılmışken, diğer yerlerinde kaba yontma taş kullanılmıştır. Şapelde 1.10 metre kalınlığındaki duvar, harçla yoğrulmuş moloz taş dolguludur. Kalan izlerden şapelin iki kapısı olduğu anlaşılır. Batı ve güneyde yer alan kapılardan, güney kapısı tamamıyla tahrip olmuşken, batı kapısı kısmen ayaktadır. Kalan izler, batı kapısının düzgün kesme taşlardan ve 1.30 metre genişlikte inşa edildiği anlaşılmaktadır. Kapının günümüzdeki yüksekliği ise 0.90 metre olarak ölçülür. Şapelin iç tarafında yer alan birkaç nişten, sadece kuzey duvarındaki niş sağlam olarak günümüze gelmiştir. Yuvarlak kemerli niş, düzgün kesme taşlardan yapılmıştır. Kalan izler, şapelin apsisinde bir mazgal penceresinin bulunduğunu kanıtlar. Şapelin apsis kısmının kuzey ve güneyinden başlayan duvarlar, her iki tarafta da kayalıklarda son bulur.

Kalenin dış duvarları üzerinde 9 adet irili ufaklı burç vardır. Batı yönünde, kalenin oturduğu tepe boyunca devam eden güçlü duvarlar, doğu yönündeki kayalıktan yararlanarak sadece birkaç noktada kullanılmıştır. İç mekanlar oldukça iyi korunmuş, ancak define kazıları sonucu bazı yerler tahrip olmuştur. Kalenin doğusunda bulunan uzun vadide, moloz yığınları ve temel izlerine bakılarak sivil bir yerleşim bulunduğu tahmin edilmektedir.

Adana Feke Kaleyüzü Gözetleme Kulesi

 

KALEYÜZÜ GÖZETLEME KULESİ

Feke ilçe merkezinin batısında, Feke-Mansurlu karayolu üzerindedir.

Ortaçağ kalesidir. Duvarları, Horasan harçlı moloztaş örgülü, kaba yontulu kesme taş kaplamalıdır. Tamamen ayakta kalmış olan asıl burç, tepenin güney yönündedir. Yuvarlak planlı ve kubbe örtülüdür. Bu mekanın girişi, yine güney yönünden, dışarıdan dikdörtgen, içten kemerli bir kapıdır. Burcun güneybatısından bağlayan dış sur izleri, batı yönünden güneye kadar inerek doğu yönündeki doğal kayalığa kadar ilerler. Surların bittiği bu noktada, dörtgen planlı bir yapı izi vardır.

Güney yönündeki burçtan kuzeye doğru yaklaştıkça 3.40 metre eninde bir moloz taş örgü duvarla, 6.5 metre çapında önemli bir bölümü yıkılmış, sadece temel seviyesinde görülebilen ve arazinin kuzey, doğu ve batısına hakim bir yapı kalıntısı daha vardır. Gözetleme kulesi olarak adlandırılan bu yapıda, yoğun ortaçağ seramik buluntusu bulunmuştur.

Adana Feke Sülemişli Şapeli

   

SÜLEMİŞLİ ŞAPELİ

İlçe merkezine bağlı Sülemişli mevkiindedir.

Meskun mahalden çıkıp, ormanlık alan ile birleştiği yerde, yerleşim yerine hakim bir konumdadır. Yolun yaklaşık 20 metre güneyinde, bir adet betonarme su deposu, su deposunun da 15 metre güneyinde, yola 35 metre mesafede, bir yapı kalıntısı görülür. Bu yapı kalıntısı: yaklaşık 10 metre boyunda, 6 metre eninde bir alana oturan, üst örtüsü yıkılmış, tek mekanlı, dikdörtgen bir yapı kalıntısıdır. Doğu batı uzantılı yapı, dıştan dikdörtgen bir yapıya sahiptir. İçeriden bakıldığında, doğu duvarının içten yarım dairesel bir yapıda olduğu görülür. Bu haliyle bir şapel kalıntısı olduğu anlaşılmıştır. Küçük ölçekli kilise (İslam mimarisindeki karşılığı mescit) olarak tanımlanabilen şapellerde nef-narteks-transept gibi kilise mimarisinin ayırtedici özellikleri bulunmaz.

Moloz taş malzeme ile kireç harç kullanılarak inşa edildiği anlaşılan şapelin giriş kapısının, güney duvarında yer aldığı ve kemerli bir formda olduğu anlaşılmıştır. Yapı kalıntısının batı duvarı, tamamen yıkılmış olup, diğer duvarları kısmen ayaktadır. Ancak ne zaman ve kimler tarafından yapıldığı belli değildir.

Adana Feke Süphandede Köyü Türbesi

SÜPHANDEDE KÖYÜ TÜRBESİ

İlçe merkezine yaklaşık 25 km uzaklıktaki Süphandede köyünde Feke çayı kenarındadır.

12-14’ncü yüzyıl erken dönem yapısıdır. Bu döneme ait Anadolu mimarisiyle oldukça benzerlik taşır. Türbenin giriş bölümü, basık sivri kemerli bir açıklıktan oluşur. Enine dikdörtgen planlı yapı, kubbe tonozla örtülüdür. Yapı içinde, kapağı bulunmayan bir taş sanduka bulunur. Üst örtü biçimi, Kozan kalesi kulelerinde görülen kubbe tonozlarla oldukça benzer özellikler taşır. Basık sivri kemerli bölümünde kireç taşından kaba yontu, düzgün kesme taş, cephelerde granit doğal taşlar kullanılmıştır. Kubbe oldukça tahrip olmuş duvarlarla çevrilidir. Dikdörtgene yakın plan yapısı sergileyen duvarlar yer yer 2 metreye yakın yükseklik sergilemektedir. Türbenin ön kapısı açık olup bu kısmın güneyinde de bir mezar yer alır. Ayrıca ön kısmında bir de kuyu bulunmaktadır. Hayatı hakkında fazla bir bilgiye sahip olunmayan Süphan Dede’nin yaşadığı dönem hakkında da bilgi yoktur. Sadece başı; kesilen yerden yuvarlanarak bugün türbenin bulunduğu yere geldiği rivayet edilmektedir. Türbenin önünde bulunan kuyudaki suyun tuzlu buharının akıl hastalığına iyi geldiği rivayet edilir. Halk; Süphan Dede’ye akıl ve ruh hastalıklarından medet ummak amacıyla gelmektedir. Türbenin yanından çıkan suyun buharından teneffüs eden akıl hastalarının şifa bulacağına inanılır. Süphandede olarak bilinen yerin, eskiden kervanların geçiş yaptığı bir bölge olduğu, Süphan Dede adındaki şahsında bir kervanının olduğu, yine başında bulunduğu kervanla bölgeden geçerken kervanını eşkıyaların çevirdiğini, eşkıyalara direnen Süphan Dede’nin başının onlardan birinin kılıç darbesiyle kesildiği, kesilen başın “Süphanallah Süphanallah” diyerek mezarın olduğu yere kadar yuvarlanarak geldiği ve kesik başın durduğu yere bir türbe yapıldığı rivayet edilmektedir.

Adana Feke Güzpınarı-Kisenit Kalesi

GÜZPINARI-KİSENİT KALESİ

İlçe merkezinin Güzpınarı mahallesindedir.

Kale, köy mezarlığının da yer aldığı doğal tepelik bir alan üzerindedir. Bu tepelik, ayrıca iki tane çayın birleşiminden önceki kayalık yapının üzerinde oturmaktadır. Her tarafı yüksek dağlarla çevrili bölgede, oldukça alçak bir kotta yer alan kalenin yapılış amacının akarsular boyunca yer aldığı anlaşılan güzergahı kontrol etmek içindir. Kareye yakın bir formda inşa edilmiş olan kalenin her köşesinde dairesel burçların varlığı görülür. Kalenin duvar uzunlukları sırasıyla 10-14.5-9,5-12.5 metredir. Yapının dört köşesinde dairesel burçlar vardır. Güney cephesinde ise kaleye girişi sağlayan kapıya ait olabilecek bir örgü izi görülür. Ayrıca güneydoğu burcuna bitişik dış yüzeyde, yine bir dönem eski olan ikinci bir yarım dairesel mekan görülür. Yapının inşa malzemesi olarak yer yer kesme ve moloz taş kullanılmıştır. Kesme taş duvarın içerisinde moloz taş dolgu yapıldığı ve bağlayıcı malzeme olarak da kireç bazlı bir harç kullanıldığı görülmüştür. Duvar kalınlığı ortalama 140 cm dir. Kalenin güney cephesini oluşturan duvar, diğer duvarlara göre daha iyi korunmuştur. Kalenin içerisinde çevredeki bahçelerin su ihtiyacının karşılanmasında kullanıldığı anlaşılan 4 metre çapında bir havuz bulunmaktadır. Kalenin içerisinde ve yakın çevresinde yapılan yüzey gözlemlerinde çok miktarda pişmiş toprak seramik parçası bulunmuştur. Bunların tamamı sırsız parçalardır. Seramik parçalarının çoğu büyük pithos ağız ve gövde kısımlarına ait olabilecek türdendir. Alanda sadece bir parça sırlı seramik görülmüştür. Sık dokulu ve açık nerkli hamur üzerine yeşil sır çekilmiş bir parça, herhangi bir bezeme öğesine sahip değildir.

Güzpınarı camisinin duvarında kaleden söküldüğü anlaşılan taşların bulunması ve caminin 16’ncı yüzyıla tarihlenmesi, caminin inşası sırasında kalenin işlevsiz kaldığı ve yıkılmaya yüz tuttuğunu gösterir. Bu durumla beraber alanda bulunan seramik parçaları göz önüne alındığında kalenin 11’nci yüzyıl ile en geç 14’ncü yüzyıl arasına tarihlenmesi mümkündür.

Adana Feke Göksu Irmağı

GÖKSU IRMAĞI

Seyhan Nehrinin en gür kollarından biridir. Kaynağını: Tufanbeyli dolaylarında, Tahtalı dağlarından alır. Sarız Çayı ile birleşerek, Saimbeyli sınırından Feke ilçesi sınırlarına giren Seyhan Nehrinin kolu olan Göksu ırmağı, Feke’de uzun seyreden akarsudur.
Her mevsim, bol sulu olan debisi fazladır. İlçeyi, dar ve derin vadilerle geçerek, Karsantı (Aladağ) ilçesi yakınlarında, Zamantı Suyu ile birleşerek, Seyhan Nehrini oluşturur. Irmak üzerinde, rafting sporu yapılabilmektedir.

Adana şehri tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

 

Yunanistan Kalambaka Meteora

Geziyorum.Kalambaka resimleri.Genel
Yunanistan Kalambaka Meteora

Meteora, Kalambaka şehrinde bulunmaktadır. Şehir Atina şehrine 357 km uzaklıktadır. Tren veya otobüs bağlantısı vardır. Teselya ovasında, Pindos dağlarının hemen yamaçlarında kurulmuştur.

Atina şehrinden buraya ulaşmak isterseniz, uzunca bir karayolu yolculuğunu göze almanız gerekiyor ki, bir de yolculuk yapılan karayolu gayet çok virajlı ve inişli-çıkışlıdır.

Karayolu’nda ilerlerken yol kenarında, küçük küçük kilise-manastır maketleri göreceksiniz. Bu maketler: yolun o kısmında kazaya uğrayıp yakınlarını kaybedenler tarafından yerleştirilmektedir.

Bu maketlerin bulunduğu yerlerde, yolun tehlikeli olduğunu da işaret etmesi açısından önem kazanmaktadır.

Bir diğer başlangıçta sizlere sunmak istediğim husus: tur gurupları Meteora ekstra gezisi için ziyaretçilerden 35 Euro ücret alıyorlar.

Bu ücretin sadece 3 Euro’luk kısmı, Meteora manastırlarına giriş için kullanılıyor, yani kalan 32 Euro, tur tertip heyeti ve rehberlere veriliyor.

Karşılığında belki otobüs yani ulaşım ücreti denebilir ancak gittiğinizde göreceğiniz gibi, öyle ana yollardan ayrılıp saatlerce ayrı olarak gidilen yollar yok, zaten tur gurupları Meteora ekstra gezisini, şehirler arasında giderken yani örneğin: Selanik-Atina arası veya Atina-Kavala arasında giderken yapıyorlar, yani ana yollarından pek fazla uzaklaşma veya ayrılma söz konusu  değil.

Sanırım kar marjının bu kadar yüksek olmasını kişilerin vicdanına bırakmak lazım. Ben bunları yazınca, okurlar elbette kendi başımıza gidelim, nasıl gidebiliriz şeklinde düşüneceklerdir. Ben tur gurubu ile gittiğim için, Atina veya Selanik şehirlerinden buraya nasıl ulaşabileceğiniz hakkında yorum yapmak istemiyorum, ama gerçek şu ki, mutlaka yolu olsa gerek yani Atina ve Selanik şehirlerinden mutlaka buraya bir şekilde ulaşım vardır ki, daha ucuz olduğu kesin.

Kalambaka şehri

Meteora bölgesine turdan ekstra gezi olarak satın alırsanız, Kalambaka şehrine girmeden doğrudan Meteora bölgesine çıkacaksınız. Ancak ben yine de Kalambaka şehri hakkında sizlere kısa bilgi vermek istiyorum.

Kalambaka şehri, günümüzde turist ve hacı gurupları için birçok otel, konuk evleri taverna ve restoranlarla doludur. 12 bin nüfuslu şehirde: hediyelik eşya dükkanlarından el boyalı geleneksel dini simgeler, işlemeli kumaşlar ve deri sandaletler satılmaktadır.

Büyük olasılıkla, manastır gezisi sonunda, buradan ayrılmadan önce yemek molası olarak Kalambaka şehrinin dışındaki bir yol kenarı istasyonda mola verilecektir. Burada unutmayın ki: seçmeli yemek reyonunda yemek seçerken, yemeklerin üzerinde mutlaka fiyat etiketi olmasını kontrol edin, yoksa elinizde tepsiyle kasaya geldiğinizde, yüksekçe bir meblağ ödeme yaparak sürprizle karşılaşabilirsiniz ki, yemeklerin kötü olduğunu da belirtmek isterim.

Yunanistan Kalambaka Meteora

Meteora

Meteora’ya ulaşmak için, yollar gayet güzel ve asfalt, ancak biraz önce de söylediğim gibi viraj-iniş-çıkış gayet bol, yani zor bir yol. Bu yolun bitiminde yani Meteora bölgesine geldiğinizde ki, Kalambaka şehrine uğranılmıyor, araçlar belli bir yerde durmak zorunda kalıyor, çünkü aşırı kalabalık, tam bir araç kalabalığının içine giriliyor.

Özellikle tur otobüsleri, bu kalabalık içinde ilerleyemiyor ve belli bir yerde ziyaretçileri bırakıyor ve sizler, o noktadan itibaren (şansınız varsa 200-300 metre kala, yoksa şansınıza kalmış, 500-600 metre de olabiliyor) yokuş yukarı yürümek zorunda kalıyorsunuz ki, hava da sıcaksa bu yürüyüş gayet sıkıntılı oluyor.

Yani, manastırlara tırmanmadan önce bir yer yokuş yukarı yürüyüş sıkıntısı yaşamak gerekiyor. Ancak, bu arada şunu  söylemek istiyorum, manastırların bulunduğu kayalık tepeliklerin üstündeki görüntüsü gerçekten ilginç, yani bu manastırları uzaktan gördüğünüzde içine girip gezmenin verdiği heyecanla yürüyüş devam ediyor.

Yunanistan Kalambaka Meteora

Önemi

Burası Yunanistan ülkesinin gizli mücevherlerinden birisidir. Daha doğrusu Yunanlılar, burayı dünya çapında tanınır hale getirmek için her türlü reklamı kullanmaktadırlar.

Yunanistan’ın “taş ormanları” ve sarp kum taşları üzerinde yükselen, tünemiş manastırlar, her yıl binlerce ziyaretçi çeken, manevi vahalardır. Burayı gördüğünüzde, bu doğal ortamda, o manastır yapılarının nasıl yapıldığını hayretler içinde izleyeceksiniz.

2017.07.27.a.Meteora.19b
Yunanistan Kalambaka Meteora

Burada biraz manastırlardan söz etmek istiyorum. Ardından yine yürüyüşe devam edeceğiz. 

Meteora kelimesinin anlamı “havada asılı” demektir. Zaten milyonlarca yıl önce, buranın bir iç deniz olduğu ve doğa hareketleri sonucu deniz dibinin yer yüzüne çıktığı ve kayaların şekillendiği ve şimdiki halini aldığı söyleniyor.

Bu bölge, tarihi süreçte ilk olarak Ortodoks rahipler için dua yeri olarak 11’nci yüzyıldan itibaren kullanılmaya başlanmıştır. 300 metre yükseklikteki kayaların tepesindeki mağaralarda yaşayan keşişler; zamanla tepelerin üstündeki düzlüklere manastırlar inşa etmeye başlamışlardır. Bu manastırların inşaatına 1356 yılında başlandığı söyleniyor.

Bölgede 24 tane manastır yapılmasına rağmen, bunlardan sadece 6 tanesi günümüze ulaşmıştır. Bunun sonucu olarak bölgede çok sayıda yıkık ve terk edilmiş manastır bulunmaktadır.

İlginç olan inşa edilen manastırların kaya bloğunun üstündeki düzlüklerle, birebir aynı olması yani kayanın dibinde bir karış bile boşluk bırakılmadan inşa edilmeleridir. Daha da ilginç olanı: bu yapıları inşa etmek için gereken malzemeleri, ipten yapılmış file asansörlerle tepelere çıkarmış olmalarıdır.

Gelelim manastırların gezilmesiyle ilgili bilmeniz gereken kurallara

1-Kesinlikle uzun ve yorucu tırmanışlara hazırlıklı olun. Bu manastırların 6 tanesini de gezmek mümkün olmuyor, bence en popüler olan iki tanesini gezin demek istiyorum ama tur gurubu ile giderseniz, zaman darlığı nedeniyle sadece bir tanesini gezmeniz mümkün oluyor. Belli bir yaş üstünde olan kişilerin, bu yorucu tırmanışlara kalkışmamasını öneririm.

2-Meteora bölgesini 3-4 saatte gezmek mümkün değildir. Gezi için yapılan parkurun toplam uzunluğu 15 km civarındadır, hava şartları, iniş ve çıkışları da düşünürseniz gerçekten yorulmaya hazırlıklı olmak gerekir.

Ancak genellikle tur guruplarında olduğu gibi, sadece tek bir manastır gezilecek ise, 3-4 saatlik süre yetmektedir.

Çünkü manastırın içinde saatlerce gezilecek bir ortam bulunmuyor ve zamanınızın büyük bölümü yol yani manastıra gitmek ve dönmek için geçiyor. Yunanistan gezinizde, bir şehirden başka şehre geçerken burayı ziyaret etmeyi düşünürseniz, bilmelisiniz ki, o gününüz tamamen bitecektir.

3-Plastik tabanla ayakkabı (bayanlar için topuklu ayakkabı asla), su, güneş kremi, soğuk ve yağışlı havalar için rüzgarlık, ceket, şemsiye bulundurun.

4-Manastırların hangisinin açık olduğunu ve açılış ve kapanış saatlerini önceden mutlaka kontrol edin. Çünkü manastırlardan dönem dönem farklı olanlar ziyarete açıktır ve hepsi bir arada olmadığından gideceğimiz manastıra göre yolunuzu belirleyin. (tur gurupları için rehber bunu belirlediğinden seçenek olmuyor)

5-Giysileriniz mutlaka muhafazakar olmalıdır. Kısa kollu veya şort ve kısa etekli olmayın, hatta pantolonlu bile olmanız durumunda: manastır kapısında ücretsiz verilen şallara sarılmak zorunda kalıyorsunuz. Yani: yanınızda bulunmadığında manastır kapısında şal veriyorlar.

6-Manastır ziyaretine gitmek isteyenler için: gerek yaz aylarında havanın sıcak olması ve gerekse ziyaretçi yoğunluğu nedeniyle: sabahın erken saatlerinde gitmelerini öneririm. Yoksa: özellikle manastır çıkış ve iniş merdivenlerinde büyük sıkıntı yaşanıyor ve zaten çok büyük olmayan manastır içinde kalabalıktan sıkıntı yaşanıyor.

7-Manastıra giriş ücreti 3 Euro’dur. Manastır girişinde 5-6 metrelik bir tünel bulunuyor, bu konuda fobisi olanların manastır ziyaretinden vazgeçmelerini öneririm.

8-Otobüslerden veya araçlardan indikten sonra, tepeye doğru yürüyoruz ve tepede: manastırların giriş bölümünde, bir süre aşağıya doğru merdivenlerle iniyoruz, sonra manastırın bulunduğu kaya bloğuna geçiriyor ve burada tekrar merdivenlerden yukarı doğru tırmanışa geçiliyor.

9-Bu manastırlarda uzun süre ulaşım için iplerle yapılan asansörler kullanılmıştır. Günümüzde ise, bu ip asansörlerin yerini çelik halat kullanılan asansörler almıştır.

10-Geldik en son ve en önemli maddeye: sayın okurlar, burayı bir tur ekstrası olarak ziyaret ederseniz, rehberiniz “benim burada içeride rehberlik yapma yetkim yok” diyerek sizleri manastıra yollayacak ve sizler de manastır hakkında herhangi bir açıklayıcı bilgi olmadan, yanınızda rehber olmadan manastır içinde boş gözlerle çevreyi izleyerek gezinizi yapacaksınız.

Halbuki: rehberinizin yetkim yok diye geri çekilmesi bir anlamda doğru ancak tur rehberinizin, manastır içinde yardımcı olması için yerel rehber tutması gerekiyor. Burada yerel rehberler var ve (tahminen 150 Euro civarında)  ücret karşılığında (Türkçe rehberlik yapanlar da var) guruplara rehberlik yapıyorlar. Eğer bu da olmazsa, bu satırları hatırlayın ve manastır geziniz güzel geçsin.

Mantar müzesi-Natural History Museum Meteora

Müzede: memeliler, kuşlar ve mantarlar bölümü bulunuyor. Meteora çevresindeki iklim, mantar büyümesi için idealdir. Bu müzede: yenilebilir ve yenilemez ya da zehirli olup olmadığına göre kategorize edilen yerel mantarlar hakkında birçok bilgi bulunmaktadır.

Kilo başına binlerce dolar maliyetli beyaz ve siyah yer mantarlarının örnekleri görülüyor. Ayrıca yine müzenin satış bölümünde: mantarlı zeytin, mantar yağı, mantar sütlü çikolata, makarna bulup satın alabilirsiniz.

Yani hediyelik eşya satın almak için ilginç bir yerdir.

1-GRAND METEORON-KASTRAKİ MANASTIRI

Turlarla buraya gittiğinizde büyük olasılıkla bu manastırı ziyaret edeceksiniz. Bu manastır: 1988 yılında UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesi” ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

Zeminden 300 metre yükseklikte, deniz seviyesinden ise 615 metre yükseklikte, havada asılı gibi duran bu manastıra, başlangıçta sadece merdiven ve vinçle ulaşılıyormuş. Günümüzde ise modern yollar ve merdivenler yapılmış ve ziyaretçilerin daha kolay ulaşmaları sağlanmıştır.

Ama burada hala eski alışkanlık ürünü veya malzeme taşımak için kullanılan, manastır ile ana kara parçası arasında bir asansör misali ulaşım aracı duruyor, ben orada iken, bu araç manastırdan ana kara parçasına hareket etti, ana kara parçasında içinden bir insan çıktı, demek ki bunu günümüzde de ulaşım için kullanıyorlar.

Manastır, 1356 yılında, Athanasios tarafından Meteorite’de kurulmuş ve onun öğrencisi ve halefi Iosaph tarafından 14’ncü yüzyılın ikinci yarısında Kral Simeon döneminde büyütülmüştür. Manastırda: Athanasios ve Iosaph’ın mezarları, fresklerle bezenmiş bir kilisede durmaktadır.

2017.07.27.a.Meteora.27b
Yunanistan Kalambaka Meteora Grand Meteoron-Kastraki Manastırı

2017.07.27.a.Meteora.15f
Yunanistan Kalambaka Meteora Grand Meteoron-Kastraki Manastırı

Yukarıda belirttiğim gibi: otobüs veya araçlardan indikten sonra, tepe noktasında, merdivenlerle aşağıya iniliyor, karşıya kaya bloğuna geçiliyor ve sonra merdivenlerle yukarı manastırın girişine tırmanılıyor ve giriş bileti aldıktan sonra manastıra giriliyor.

Manastırın içindeki gölgeli avlu dinlenmek için idealdir. Dinlendikten sonra, aşağıda belirttiğim yerleri gezmenizi öneririm. Herhangi bir gezi planı veya rotası veya işareti yok, ama siz sağdan takip ederek manastırı geziniz.

2017.07.27.a.Meteora.50.Müze.6
Yunanistan Kalambaka Meteora Museum of Hıstory and Folklore

Müze-Museum of Hıstory And Folklore

Manastırda bir müze bulunuyor. Bu müzede fotoğraf ve video çekimi yasaktır. Müze pek zengin içerikli değil ama ücretsiz olduğu için girip gezmek ilginizi çekecek objeleri görmek gerekir. Özellikle: Türk  düşmanlığının sergilendiği büyük resimler mutlaka ilginizi çekecektir.

Özellikle dini yapılarda, dini yerlerde bu şekildeki düşmanlık körükleyen veya aşılayan resimlerin olması  düşündürücüdür. Müzede: çeşitli yöresel giysiler, ahşap oyma haç, nadir ricons, önemli dini el yazmaları, din adamlarının giysileri, silahlar ve resimler sergileniyor.

Hemen giriş kapısındaki görevli kesinlikle fotoğraf çekilmesini engelliyor, zaten bir taraftan müze, kameralar ile denetleniyor, bu yüzden fotoğraf çekimi yapmamanızı öneririm. Müzede: ilgimi çeken obje: girişte hemen solda bulunan bir resim, bu resimde Fener Rum Patriğinin Osmanlı döneminde asılması betimlenmiştir.

Elbette bu asılma olayının temeli bilindiğinde yani Patriğin alenen Türk düşmanlığı yaptığı ve düşmanlık konusunda Rus İmparatoru ile işbirliği yaptığı ve bu durumun bizzat Rus imparatoruna yazdığı bir mektupla kanıtlandığı ve bunun üzerine idama mahkum edildiği bilindiğinde, sanırım bu resimle yaratılmak istenilen Türk düşmanlığı onların yaratmayı arzuladığı şekilde olmayacaktır.

Çünkü olayın gerçek iç yüzünü bilmeyenler, sadece bu resmi gördüklerinde, Osmanlının sanki masum bir din adamını asarak öldürdüğünü yani cinayet işlediğini düşünüyorlar. Halbuki: Türk-Yunan çatışmalarında Yunan din adamları ve dini kurumları daima ön planda olmuşlardır.

Bu müzenin kapısının hemen dışında ise, yine duvarlarda iki bölüm halinde resimler sergileniyor. Aşağıda yazdıklarımı okursanız, bu resimleri gördüğünüzde ifade ettiklerini daha iyi anlayabilirsiniz.

Birinci bölümde: I. Dünya savaşı resimleri var. Bu resimlerde: yine Türk düşmanlığı ve Türklerin Yunanlılar karşısındaki ezilmişliği açık ve aleni şekilde vurgulanmıştır.

Bir duvar resminde: bir Türk subayının Yunanlı subaya kılıcını teslim edişi, beyaz elbiseler içinde Yunanistan’ı temsil eden bir genç kızın, subaylar tarafından himaye edilmesi, yerdeki Türk bayrağının, kılıç ve kesik kafaların gösterilişi, büyük bir taş blokla temsil edilen Türklerin, Yunanistan ile aralarındaki zincirlerin kırılışı tasvir ediliyor.

Yani: Türk esaretinden kurtulan Yunan halkı resmedilmiştir. Yine buradaki bazı fotoğraflarda: Yunanistan’ın bağımsızlığı kazanma sürecinde, önemli ve omuzlarında silahları ile militan din adamlarının resimleri görülmektedir.

Yunanistan Kalambaka Museum of Hıstory and Folklore Meteora

İkinci bölümde ise, bu kere, II. Dünya savaşında Yunanistan’ı işgal eden Nazi Almanya’sını aşağılayıcı resimler görülüyor.

2017.07.27.a.Meteora.45
Yunanistan Kalambaka Meteora Museum of Hıstory and Folklore

Yukarıdaki resim, manastırın duvarında bulunmaktadır. Bu resim: Yunanistan ülkesinde diğer birçok yerde görülen çift başlı kartal figürü, Roma-Bizans kültüründen gelmektedir.

Figürde bir kartalın başı, Roma şehrine, diğer kartalın başı ise İstanbul’a bakmaktadır ve Bizans simgesi bu figür, Bizans’ın ardından Fener Rum Patrikhanesi tarafından kullanılmış ve kullanılmaktadır.

2017.07.27.a.Meteora.19b
Yunanistan Kalambaka Meteora

Yunanistan Kalambaka Meteora

Manastırın diğer bölümlerine gelince
Platys Lithos

Buranın kurucusu olan Aziz Athanasios Meteorites’in kayaya oyulmuş, orijinal inziva manastırı: girişte, merdivenin solunda görülür.

Başkalaşım kilisesi

1388 yılında Aziz Iosaph tarafından inşa edilmiştir. 1544-1545 yıllarında bir nef ve narteks ilave edilmiştir. Özellikle bir Giriş okulu anonim sanatçısı tarafından 1552 yılında boyanan freskler iyi korunmuştur. Fresklerde: İsa’nın hayatı, Meryem, çeşitli askeri azizler, manastırın kurucuları sahneleri tasvir edilmiştir. Nef bölümünde dikkat çeken tasvirler vardır.

Beş sütunlu ve baş melekler Mikail ve Cebrail ile Meryem portreleriyle dekore edilmiş bir apsis ile desteklenen tonozlu bir çatısı vardır.

Kilisenin kuzey tarafındaki yemekhane 1557 yılı yapımıdır. Bitişik mutfak, duman ile kararmış ekmek fırını ve özgün ocakla dikkat çeker. Şarap mahzeninde: ahşap şarap varilleri ve diğer tarım malzemeleri vardır.

2017.07.27.a.Meteora.44a
Yunanistan Kalambaka Meteora Başkalaşım Kilisesi

Sacristy

Birçok ziyaretçi için kilise dışında; en ilgi çeken bölüm: önceki sakinlerin kafatası ve kemiklerinin, düzgün raflarda dizildiği “Sacristy” kısmıdır. Bir kapıda, küçük bir pencereden burası görülebiliyor.

Sanırım: burada görevli kişiler öldüklerinde, bir süre toprağa gömülü kalıyorlar ve belli bir süre geçince kemikleri topraktan çıkarılıp burada depolanıyor ve yeni ölenler aynı yere gömülüyorlar, yani bir anlamda mezar yerinden tasarruf yapılıyor.

Sonuç

Evet, manastırı gezdikten sonra (herhangi bir rota, plan veya işaret olmadığından belki bazı yerleri atlayacaksınız, görmeyeceksiniz) son durak bahçe olabilir. Bahçenin bulunduğu yerde, muhteşem güzel çiçeklerin arasında bir süre oturup dinlenin ve çevrenin manzarasını izleyin, çünkü yine uzunca bir yol, merdiven inişleri ve çıkışları sizi bekliyor.

Hatta: eğer kalabalık guruplar geliyorsa merdivenin bazı yerlerinde aynı anda iki kişinin geçmesi bile sorun yaratabiliyor. Bahçede bir süre dinlenin ve bahçede bulunan ağaca her kez gibi siz de bir şeyler bağlayın, dilek tutun diyerek bu manastırı tanıtım yazımı bitiriyorum.

Geziyorum.Kalambaka resimleri.Agia Triada.3
Yunanistan Kalambaka Meteora Holy Trinity Manastırı-Agia Triada-James Bond Manastırı

2-HOLY TRİNİTY MANASTIRI-AGİA TRİADA-JAMES BOND MANASTIRI

Şimdi bölgedeki bir başka manastırdan söz etmek istiyorum. Genellikle yukarıda anlattığım manastır geziliyor ama yine de bir ihtimal, orası kapalı olursa, şimdi anlatacağım Holy Trinity Manastırı gezdiriliyor.

Burası, ulaşımın en zor olduğu manastırdır. Manastır, Osmanlıdan kaçan rahipler tarafından 1458-1476 yılları arasında kurulmuştur. 20’nci yüzyıla kadar, rahipler ve hacılar, sadece ip merdiven ve sepetler aracılığı ile buraya ulaşıyordu. Burada anlatılan bir hikayeyi belirtmek istiyorum.

Zamanın birinde, buradaki manastırların birine bir keşiş gelmiş, yukarı nasıl çıkacağım diye sormuş. Manastır görevlisi, bu ip asansörle çıkacaksın demiş. Keşiş peki siz bu ip asansörlerin iplerini ne zaman değiştiriyorsunuz. Manastır görevlisinin cevabı “kopunca değiştiriyoruz”

1925 yılında, kayaya oyma merdiven yapılır. Buraya ulaşmak için 140 basamaklı merdiveni tırmanmak gerekiyor. Manastırın bütün hazineleri: II. Dünya savaşında Almanlar tarafından yağmalanmıştır. 1476 yılı yapımı küçük kilise, tuğla ve kiremit bir cepheye sahiptir ve 1684 yılı yapımı büyük bir narteks yanındadır. Bu iki yapı, evrelerini yansıtan iki kubbeye sahiptir.

Kilise 17 ve 18’nci yüzyıllarda yapılmış fresklerle süslüdür. Ayrıca: 1539 yılında Venedik’te basılmış, gümüş kapaklı Gospel kitabı, kilisenin günümüze kadar gelebilen taşınabilir nadir hazinelerinden biridir. 1682 yılı yapımı, kaya içine oyulmuş, erken inziva yeri olarak kullanılan Chapel Baptist, yüzyıllar boyunca rahipler tarafından kopyalanan 120 dini el yazmasına ev sahipliği yapmaktadır.

1981 yılında James Bond “Your Eyes Only” isimli filmi, bu manastırda çekilmiştir. Filmde James Bond, halat merdivenle manastıra tırmanmaktadır ve bu yüzden manastırın adı “James Bond” manastırı olarak anılmaktadır.

Geziyorum.Kalambaka resimleri.Varlam manastırı.1
Yunanistan Kalambaka Meteora Varlaam Manastırı

Yunanistan Kalambaka Meteora Varlaam Manastırı

Geziyorum.Kalambaka resimleri.Varlam manastırı.4
Yunanistan Kalambaka Meteora Varlaam Manastırı

3-VARLAAM MANASTIRI

373 metrelik bir uçurumda bulunan manastıra çıkmak için 195 basamaklı bir merdiven çıkmak gerekiyor. Anayoldan dar bir köprü ile ulaşılıyor. Kartal figürlü bir kapıdan girilerek manastıra ulaşılıyor.

Bir keşiş, bu köprüde bazen oturur ve ziyaretçilerle sohbet eder. Hoş bir bahçe vardır. Burası: Meteoron’dan sonraki ikinci büyük manastırdır.

1350 yılında Varlaam adında bir münzevi keşiş, bu büyük kayaya tırmanır ve üst kısmında yerleşir. Kendisi burada bir kilise, bir hücre ve bir su tankı inşa eder. Ancak kimse kendisini takip etmez ve ölümünden sonra, site terk edilir. Binalar 1517 yılına kadar 200 yıl boyunca harabe haline gelir. 1541-1542 yıllarında, manastırın restorasyonu yapılır.

İpler, kasnaklar ve sepet kullanılarak, kayanın üstüne tüm yapı malzemesi taşınır ve bu faaliyet 22 yıl sürer. Malzeme taşındıktan sonra ise, restorasyon işlemi 20 günde tamamlanır. Manastır 16’ncı yüzyıl boyunca kullanılır ama 17’nci yüzyıl başlarında rahipler azalmaya başlar. Günümüzde burada sadece 7 rahip bulunduğu söyleniyor.

Manastırın içinde: freskler, 16’ncı yüzyıldan kalma bir kilise, eski yemekhane ve müze ziyaret edilmektedir. Ayrıca keşişlerin malzemeleri taşımak için kullandıkları eski halat sepet ki 1536 yılı yapımıdır görülebilir. Yemekhane, dini eserler müzesi haline getirilmiştir. Müzede: oyma ahşap haç, simgeler ve başkaca eserler görülür.

Ayrıca rahipler tarafından kopyalanan 300 dini el yazması kitap bulunur. Manastırın mutfağı, sekizgen kubbesi, tonozlu yapısı ve bacası ile dikkat çeker. Yağmur suyunun biriktiği, 12 ton su taşıyabilen orijinal su varili, bir depoda sergilenmektedir. Hatıra eşyaların satıldığı bir dükkan da bulunuyor. Çünkü burası dış dünyaya açılmış bir manastırdır ve ikonlar, tahtadan eşyalar ve benzeri birçok hediyelik ve hatıra eşya satılmaktadır.

Geziyorum.Kalambaka resimleri.Agios Stefanos.2
Yunanistan Kalambaka Meteora Agios Stefanos

Geziyorum.Kalambaka resimleri.Agios Stefanos
Yunanistan Kalambaka Meteora Agios Stefanos

Geziyorum.Kalambaka resimleri.Ayios Nicolas
Yunanistan Kalambaka Meteora Agios Stefanos

4-AGİOS STEFANOS

Meteora bölgesindeki, erişimin en rahat olduğu manastırdır ve herhangi bir tırmanmaya gerek kalmaz. Bir köprü vasıtasıyla ulaşılıyor. Diğer manastırlara göre daha az gösterişlidir. 18’nci yüzyılda 1798 yılında inşa edilen burası çevredeki tek kadın manastırıdır. Moni Aghiosu Stefanunun, Sırp hükümdarı Epirus Nicephorus II’nin oğlu olduğu düşünülmektedir.

Manastır, Aziz Antoninus Cantacuzenos tarafından kurulmuştur. Manastır 20’nci yüzyılda çok zarar görmüştür. II. Dünya savaşı sırasında Almanlar tarafından bombalanmış ve sonraki iç savaş sırasında talan edilmiştir.

İç savaş sırasında, manastırdaki fresklerin çoğu, Komünist isyancılar tarafından tahrip edilmiştir. Ardından, Aziz Stephen bir rahibe manastırı olmuştur ve 1961 yılında terk edilmiş, günümüzde manastırda Abbest Agathi Antoniou liderliğinde 28 rahibe yaşamaktadır.

Balkonundan, çevrenin muhteşem manzarası izlenir. Manastırda rahibeler, freskler ve altın detaylarla süslenmiş güzel bir şapel görülmektedir. Özellikle yemekhanesinde 15’nci yüzyıldan kalma freskler ilgi çekmektedir. Müzede ise, rahibeler tarafından yapılan el yapımı nakış ve diğer ıvır zıvır satılmaktadır.

Geziyorum.Kalambaka resimleri.Roussenau.1
Yunanistan Kalambaka Meteora Roussanou Manastırı

Geziyorum.Kalambaka resimleri.Roussenau
Yunanistan Kalambaka Meteora Roussanou Manastırı

5-ROUSSANOU MANASTIRI

Aziz Barbara adına adanmış bu manastır, bir kaya zirvesinin üstünde durmaktadır. Manastıra 1930 yılında yapılan bir ahşap köprüyle ulaşılmaktadır. Manastır Maximos ve Yanya Iosaph tarafından 1545 civarında kurulmuştur.

Manastırın adının anlamı bilinmemektedir. Manastır tüm kaya yüzeyini kaplar ve 3 seviyeden oluşmaktadır. Zemin katta kilise ve hücreler, iki üst katlarda misafir yerleri, resepsiyon salonları, sergi salonları ve yine hücre evleri vardır.

Kilisedeki freskler, ilgi çekmektedir. Manastır: II. Dünya savaşında Almanlar tarafından talan edilmiştir. 1940 yılından önce, 200 yıl boyunca bakıma muhtaç halde kalmıştır.

Daha sonra bölgesel arkeolojik hizmet birimi tarafından onarılmış ve 1988 yılından bu yana, 13 rahibelik küçük bir topluluk tarafından işgal edilmiştir. Güzel küçük bahçesinde, burada yaşayan rahibeler görülebilir.

Rahibeler, ziyaretçilere dostça yaklaşma eğilimindedir, avluda dinlenen ziyaretçilere şeker ikram ederler ve böylece kutuya küçük bir bağış koymanızı beklerler.

Yunanistan Kalambaka Meteora Agios Nikolaos Anapfsas Manastırı-St Nicholas

6-AGİOS NİKOLAOS ANAPFSAS MANASTIRI-ST NİCHOLAS

Buraya 1 km uzaklıktaki Kastraki köyüne yakın bu manastır, Aziz Nicholas adına, dik bir tepeye yapılmıştır. Mevcut manastır: Aziz Dionysius, Larisa Metropoliti ve Nikanoras tarafından 1510 yılında kurulmuştur. Manastır 1900’lü yıllarda terk edilmiş ve arkeolojik bölge hizmetleri tarafından 1960 yılında restore edilene kadar bakıma muhtaç harap halde kalmıştır.

1997 yılında Kalambaka rahipleri, her yaz turistlere manastırı açmaya başlamışlardır. Burada günümüzde bir  keşiş ve başrahip yaşamaktadır.

Manastır binaları, üç katlı yükselen, yukarı yerine dışa uzatılır şekilde yapılmıştır. Kubbesi yüzünden, üstüne inşa zemin pencere vardır ve kaya üzerinde sığdırmak için, düzensiz kat planı vardır.

Geniş bir narteks batı tarafında uzanır. Yapının içi, Giritli sanatçı Theophanes tarafından, 1527 yılında boyanmış fresklerle süslüdür.

Özellikle bu fresklerin görülmesi önerilir. Üçüncü kat: eski yemekhanedir ve fresklerle süslenmiştir, son zamanlarda resepsiyon salonu (kemiklerin depolanması için) kullanılan bir şapel içermektedir.

Makedonya Manastır

Makedonya Manastır

Şehrin diğer isimleri: Bitola, Monastiri. Osmanlı döneminde, şehrin çevresinde “manastır” kalıntıları bulunduğu için, şehre “Manastır” ismi verilmiştir. Ülkenin 2’nci büyük şehridir. 

Makedonya Manastır

ULAŞIM

Şehir: Balkanlar ve Orta Avrupa arasındaki bir geçiş noktasındadır ve bu konumu nedeniyle önem kazanmaktadır.
Şehir: Başkent Üsküp şehrine 75 km. ve ülkenin turistik Ohri şehirlerine: 180 km. uzaklıktadır. Yunanistan sınırından ise, 15 km. uzaklıktadır.

TARİH

1382 yılında, Sultan I. Murat döneminde, Kara Timurtaş Bey tarafından fetih edilerek Türk topraklarına katılmıştır.

Manastır şehri: 1912 yılına kadar, Osmanlının 3’ncü Ordusunun üslendiği bir yer. Aynı zamanda, tüm Rumeli, bu şehirden yönetiliyormuş. Şehirde: o dönemde, 30-35 civarında yabancı elçilik bulunuyormuş.

Ama, aynı yıl, Balkan savaşı ve sonunda, şehir Osmanlının elinden çıkıyor. Aynı dönemde, şehirde: 900 dükkan, 70 mescit ve cami bulunduğu, 3000’e yakın konutta yaşayan binlerce insan olduğu resmi kayıtlarda yazılıdır. Osmanlı İmparatorluğunun beş asırlık hakimiyetinden geriye kalan en büyük miras: Osmanlı İslam mimarisi eserleridir. 

Atatürk’ün okuduğu, Manastır Askeri İdadisi de; aynı dönemde açıldı ve 1895 yılında, Atatürk, burada eğitim gördü.

Makedonya Manastır

GENEL

Denizden yüksekliği: çok fazla ve şehrin çevresi tamamen dağlarla çevrilidir. Zaten, şehir de, Baba dağı eteklerinde denizden 570 metre yüksekte kurulmuştur. Şehrin kıyısından, Dragor nehri geçiyor. Şehrin güneyinde ise, ülkenin tarım deposu, Pelegonia vadisi var.

Makedonya ülkesinin, güneybatısındaki, ikinci büyük şehri olarak öne çıkıyor. Yunanistan sınırına, yalnızca 15 km. uzaklıktadır. Ülkenin: ticari yönden en hareketli şehridir. Yani, ülkedeki şirketlerin büyük kısmı, buradadır. Özellikle: gıda üretimi ileri düzeydedir.

Makedonya Manastır

Atatürk’ün okuduğu: Askeri İdari yani Askeri Lise, bu şehirdedir. Ayrıca: Osmanlı dönemindeki tüm devrimci hareketlerin çıkış noktası ve liderliği, buradan yürütülmüştür. 33 yıl süresince Osmanlı devletini yöneten, Sultan II. Abdülhamit’e karşı yönetilen muhalefet hareketleri, burada şekillendirilmiştir. 1908 yılındaki II. Meşrutiyet hareketinin temelleri burada atılmıştır.

Makedonya Manastır

Ayrıca: Osmanlı döneminde, kameraman olarak çalışan “Aromanian Manakis” kardeşler, Manastırlıdır. Bunun sonucunda: 1903 yılında, Sultan V. Mehmet Reşat, burayı ziyaret ettiğinde, yine aynı kişiler tarafından, kısa bir sinema filmi çekilmiştir.

Son bir not: birçok ülkenin büyükelçilikleri bu şehirde bulunuyor. Bizim elçiliğimiz de buradadır.

Makedonya Manastır

PARA BİRİMİ

Şehirde, Makedonya Dinarı (den) kullanılmaktadır.

Makedonya Manastır

RESMİ TATİL GÜNLERİ

1 Ocak: Yeni yıl
7 Ocak: Noel
5 Nisan: Paskalya
1 Mayıs: İşçi Bayramı
2 Ağustos: Cumhuriyet Bayramı
8 Eylül: Bağımsızlık günü.
11 Ekim: Ulusal Devrim yıldönümü
23 Ekim: Makedon devrimci mücadele günü.
8 Aralık: St. Kliment günü.

Makedonya Manastır

 

MANAKİ KARDEŞLER

Şehrin en dikkat çeken bir özelliği; Sinematografi dünyasından gelir. 20’nci yüzyıl başlarında, Balkanlar’da film yapımının öncüleri olan Manaki Kardeşler Milton ve Yanaki burada yaşamıştır. 

Kendileri: 1903 yılında şehirde bir fotoğraf stüdyosu açarlar. 1905 yılında ilk film kamerasını Osmanlı imparatorluğuna getirirler. İlk filmleri olan kısa bir Etnografik belgesel çekilir ve daha sonra film Yeni Manaki Sinemasında gösterilmeye başlanır. Sinema, 1939 yılında bir yangın sonucu yanarak yok olur, yakın zaman önce ise restore edilmeye başlanmıştır. 

 

ULUSLARARASI GÖRÜNTÜ YÖNETMENLERİ FESTİVALİ

Şehirde, her yıl Eylül ayında bir festival düzenlenir ve festivalde, bağımsız yabancı filmler gösterilir. Böylece Manaki Kardeşler onurlandırılır. Festival ilk olarak 1979 yılında düzenlenir. Görüntü yönetmenleri: altın, gümüş ve bronz ödüller için yarışırlar. 

 

GEZİLECEK YERLER

Makedonya Manastır

MARSAL TİTO-SHİROK SOKAK

Magnolia meydanı ile şehir parkı arasında uzanan bir yaya caddesidir. Kelimenin anlamı “Geniş Sokak” tır. Uzunluğu yaklaşık 700-800 metredir.  Sokağın bir ucu: Manastır Askeri İdadisine, diğer ucu ise İshak Efendi camisine çıkar.

Şehirde, ilk konsolosluk, 1851 yılında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu tarafından burada yani Şirok Sokakta kurulmuştur. Ardından burada birçok konsolosluk kurulmuş ve Manastır, bir konsolosluklar şehri olarak anılmıştır.

Makedonya Manastır

Yine, şehirde ilk ışıklandırma, 1924 yılında burada olmuştur.

Şehirde bağımsızlığın ardından, ilk olarak Fransız ve Türkiye konsoloslukları açılmıştır. Günümüzde bir zamanlar şehirdeki en güzel evler olan 12 konsolosluk evi, Shirok sokak tepesinde, yarım daire şeklinde dururlar.

Bunların hepsi romantik Avrupa mimarisinin en güzel örnekleridir. Özellikle en belirgin olanı Rus konsolosluk binasıdır. Küçük balkonları ve kemerli pencereleri olan dar bir yapıdır.

Makedonya Manastır

Evet, günümüzde şehrin en büyük sokağı, trafiğe kapalıdır.

Sağlı-sollu kafeler, mağazalar, market, büfe, bar, elçilikler, cumbalı evler, döviz büroları, bankalar ve küçük oteller vardır.

Sokağın sonunda ise, Atatürk’ün okulu bulunmaktadır.

Özellikle akşam saatlerinde aşırı kalabalık olur. Makedonya’nın en güzel kızlarının, en güzel kıyafetleriyle sokakta bir aşağı, bir yukarı yürüyüş yaptıkları söylenmektedir.

 

TİTO HEYKELİ

Yugoslavya devletini kuran ve uzun süre yöneten Titonun heykeli, kurduğu ülke toprakları içinde, yalnızca burada görülüyor. Kendisi, çok yakın zamanda ölmesine rağmen, insanlar hemen unutmuşlar.

Hatta, Yugoslavya ülkesi, bugün birçok farklı ülkeden oluşmasına rağmen, birçok yerden bırakın heykelini, ismini dahi göremeyeceksiniz.

Titonun heykeli, burada görülüyor. Hemen Askeri İdadinin biraz ilerisindeki meydandadır. Hatta: heykelin bulunduğu caddenin ismi “Tito caddesi” olarak düzenlenmesine rağmen, Manastır insanı, bu ismi kabul etmiyor ve burayı “Şirok” caddesi deniliyor.

Makedonya Manastır

PHİLİP II OF MACEDONİA STATUE

Shirok sokağın en sonunda Manoyla Meydanındadır. Manolya meydanı şehrin gururu ve neşesidir. Meydanda: atının tepesinde Makedonyalı II Philip’in bir heykeli bulunmaktadır.

 

 

Makedonya Manastır
Makedonya Manastır
Makedonya Manastır
Makedonya Manastır

 

MANASTIR BİTOLA MÜZESİ

Shirok caddesinin sonunda, şehir parkının kenarında, yumuşak sarı renkli bir binada bulunmaktadır. Giriş ücretlidir, giriş ücreti 120 dinardır. 

Yapı, 1983 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ü onurlandırmak için Müzeye dönüştürülmüştür. 

Müze: Eski Kışla binası içindedir. Bina, 1848 yılında “İdadiye Okul Binası” olarak inşa edilmiştir. 1900 yılında ise Osmanlı Askeri Akademisine dönüştürülmüştür. Bina, dikdörtgen şeklindedir, pek fazal büyük değildir, iki katlı ve ortasında avlu bulunur. 

Müze binasına girildiğinde, kapının üzerinde Arapça metinle yazılmış, renkli bir levha vardır. Bahçede: gül bahçeleri ve bir tank olmak üzere bazı askeri objeler bulunur. 

Makedonya Manastır

Müze 2 bölümden oluşur. 

Makedonya Manastır

1’nci Bölüm:

Müzede bulunan kalıcı sergide zengin arkeolojik ve etnografik objeler sergileniyor. Müzede, standart bir cam dolapta, çoğu MS 1’nci yüzyıldan 6’nci yüzyıla kadar olan tarihi sürece ait ve Heraclea kazılarında bulunan objeler sergileniyor. Bu bölümde, 20’nci yüzyıl başından kalma Bitola Şehir Evi görülmeye değerdir. 

Makedonya Manastır

2’ci Bölüm:

Yukarıda da söz ettiğim gibi, Atatürk buradaki Askeri Liseden mezundur. Kendisi, 1899 yılında buradan mezun olmuştur. Günümüzde “Atatürk’ü Anma Odasında” birçok resim, belge ve fotoğraf sergileniyor. Bunlar arasında, Manastırlı bir kızdan gelen hasret dolu aşk mektubu ilgi çekmektedir. Ayrıca: kitaplar, makaleler ve bir piyano bulunuyor. 

Hatta: bu bölümde, Atatürk’ün hayatını anlatan, Türkçe, cd izleme şansınız bile oluyor. Bu gösteriyi izlerken, sahip olduğumuz değerlerin iyice farkına varmak mümkün. Bu arada, bina girişinde asılı bir tabela gurumuzu okşuyor “Çağdaş Türkiye’nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk, 1898 yılında, Askeri İdadiyi bu binada bitirdi”

Müzenin bir başka bölümünde: Bitola şehri Yahudi tarihine ait objeler sergileniyor. Holokost döneminde, topluluk Naziler tarafından tamamen ortadan kaldırılmıştır. Bu bölümde, bunların çoğunun isimleri listelenmektedir.  

 

Makedonya Manastır

CHURCUH OF ST DEMETRİOS-AZİZ DEMETRİOS KİLİSESİ

Giriş ücretlidir, giriş ücreti 50 dinardır. Ayrıca, giriş için kıyafet zorunluluğu vardır, şort ve kolsuz giysilerle girilmez. 

Evet: Şehirde, ilginç bir kilise var. Niye ilginç, çünkü 1830 yılında bu kiliseyi yaptıran, bir Osmanlı paşası. Reşit isimli bir Osmanlı Paşası, bir gece rüyasında “Aya Dimitri” kilisesi başrahibini görür. Rahip ona der ki “benim adıma bir kilise yaptırırsan, görevinde başarıya ulaşacaksın”

Makedonya Manastır

Bunun üzerine: Reşit Paşa, bir kilise yaptırmak ister ama o dönemde malum kilise yaptırmak yasaktır. Paşa: herhangi bir izin almadan kilisenin inşaatına başlatır. Yapının dışı, normal bir bina iken, içi tamamen bir kilise görünümündedir. Ancak, ender güzellikte eserlerle süslenmiş ve bolca dekora edilmiştir.

Avizeler, oyma bir piskopos tahtı, oyulmuş ikonalar görülüyor. Öte yandan: Osmanlı döneminde kilise yapılarının büyük olması istenmediğinden, yapının büyük bölümü toprak içine inşa edilmiştir. Çanların bulunduğu bölüm, daha sonra 1936 yılında eklenmiştir. 

Makedonya Manastır

Günümüzde, bu yapı da ziyaret edilebiliyor. Ancak, açık olduğu anı yakalamanız önemli. Bir de, bu şehirde gezerken, Yunanlı olmadığınızı şehirlilere anımsatmanız gerekiyor, çünkü: Yunanlı ve Bulgarlarla araları çok kötüdür. Kiliseye girerseniz, soldaki yan geçitte kapıyı çevreleyen harika bir tablo bulunmaktadır. 

Makedonya Manastır
Makedonya Manastır
Makedonya Manastır

 

THE BİTOLA CLOCK TOWER-SAAT KULESİ

Şehirde, Osmanlı döneminden günümüze ulaşan başlıca eserlerden biridir. Şehrin  tam merkezindedir. Şehrin sembolü ve aynı zamanda buluşma yeridir. Saat kulesinin bulunduğu park alanında, Noel öncesinde şehir halkı toplanır ve çimenler boyunca mumlar yakılır. 

Net olarak ne zaman yapıldığı bilinmiyor. Muhtemelen 16’ncı yüzyılda yapılmıştır. Çünkü: 16’ncı yüzyıl yazılı kaynaklarında, saat kulesinden söz edilmektedir. Kulenin yanında bulunan Yeni Cami ile birlikte yapıldığı tahmin edilmektedir. 

Kulenin duvarlarının yapımında, yörenin çevre köylerinden getirilen 60.000 yumurta akının duvarları güçlendirmek için harç malzemesi olarak kullanıldığı söylenmektedir. Kulede bulunan orijinal saat, II Dünya savaşı sırasında Naziler tarafından değiştirilmiştir. 

Makedonya Manastır

Kule: dikdörtgen bir kaide üzerinde yükselir. 3 katlıdır ve girişi kuzeydendir. Yüksekliği: 33 metredir. Üst kısmında, demir çitli, dikdörtgen bir teras bulunuyor. Her yanda ise: saatleri aydınlatmak için lambalar bulunuyor.

Kulenin kuzey tarafında: saat kulesi içine giriş kısmında, büyük mermer bloklar bulunuyor. Yaklaşık 100 basamak merdiven ile, 30 metre yüksekliğindeki kuleye çıkılabiliyor. 32 metre yükseklikte ise, saatler var.

Kulenin terası: tepeye yakın bir yerdedir. Demir çitle çevrilidir. Çitin iki yanında ise, saati aydınlatan lambalar bulunur. Terasa çıkabilmek için, kulenin içinde spiral taş basamaklı merdiveni tırmanmak gerekir. Terastan, şehrin panoramik manzarası izlenir. 

Günümüzdeki saatlerin aksamları: 1927 yılında, Alman Şirketi “Konfage” tarafından yerleştirilmiştir. Saat ve saat mekanizmasına, saat başlarında çanlar çalacak şekilde, yeni bir düzen kurulmuştur. Bu çanlar: 15 tanedir.

1830 yılına gelindiğinde, saat kulesinin bulunduğu yapı “St. Dimitrija Kilisesi” olarak kullanılmaya başlanır.

1962 yılında ise, saat mekanizmaları yenilenir. Ama, özellikle 1970 yılında yapılan yenileme sırasında, çok değişik bir özellik önem kazanır. Çünkü: saat kulesi, bir tür mekanizma üzerine inşa edilir. Bu düzenin bulunduğu, dünyada 180 kuleden biri olarak, her 6 saatte bir ( saat: 06 ve 18’de) , müzik bestelerinden biri çalmaya başlar.

Makedonya Manastır

HAYDAR KADI MOSQUE-AJDAR-KADI CAMİİ

1560 yılında: yörenin Türk yargıcı yani kadısı tarafından yaptırılmıştır. Şehrin, en öne çıkan İslam mimari eserlerindendir. Yapının projesinin, 1562 yılında bizzat Mimar Sinan tarafından çizildiği söyleniyor. Ancak, yapı takip eden tarihi süreçte terk edilmiş ve kendi kaderine terk edilmesi nedeniyle, büyük hasar görmüştür. Son yıllarda restore edilen cami, orijinal görünümüne kavuşmuştur. Günümüzde namaz vakitlerinde açıktır. 

Makedonya Manastır

JENİ CAMİİ-YENİ CAMİİ

Şehrin merkezindedir. Yapılan arkeolojik kazılarda: caminin, eski bir kilise yapısı üstüne kurulduğu anlaşılmıştır. 1558-1559 yılları arasında yapıldığı biliniyor. Görünüş olarak, şehrin ve bölgenin en etkileyici binalarından birisidir. Minaresinin yüksekliği: 40 metredir. Yani saat kulesinden bile yüksektir. 

Tek kubbelidir. Özellikle: masif ahşap kapıları en önemli ve görülmesi gereken yerleridir.
Günümüzde: yapı, cami olarak kullanılmayıp, odalarında sergiler düzenlenmektedir.

Makedonya Manastır

İSHAK ÇELEBİ CAMİİ

İshak Çelebi tarafından 1506 yılında yatırılmıştır. Şehrin en iyi korunmuş eski camilerindendir. Caminin minaresi, 50 metre yüksekliktedir ve çevresindeki saat kulesi ve Bedesten yapısı arasından gökyüzüne sıyrılarak bölgeye hakim konumdadır. En büyük özelliği: her bölümüne yansıyan renk ve şekil oyunlarıdır.

Bunlar caminin renkli camlarıyla sağlanır. Günümüzde, yapının geniş bahçesinde çeşitli mezarlar, lahitler ve mezar taşları görülmekte ve ilgi çekmektedir. Caminin disk şeklinde altı kaplama levhası, Sultan V Reşat tarafından hediye edilmiştir. 

Makedonya Manastır

STARA CARSIJA-MANASTIR BEDESTENİ-ESKİ ÇARŞI

Osmanlı döneminden kalma yapı, şehrin en etkileyici yapılarından birisidir. 15’nci yüzyılda Kara Davut Paşa tarafından yaptırılmıştır. Daha sonra soyulup yakılmasına rağmen, sağlam kalarak günümüze ulaşmıştır. Çünkü 15-19’ncu yüzyıllar arasında yeniden inşa edilmiştir. Çok sayıda kubbesi vardır. İçi sokakları ağaç dallarına benzer. 

Makedonya Manastır

Bedestende: 86 dükkan bulunmaktadır. Yapıya: 4 büyük demir kapıdan girilmektedir. Buradaki dükkanlarda, günümüzde: tekstil ve gıda ürünleri satılmaktadır. Ancak çarşının en büyük özelliği, büyük bir kumaş ticaretinin olmasıdır. Bir zamanlar, buradaki küçük odaların bazılarında, Rumeli Vilayetlerinden gelen hazineler saklanıyormuş. 

Günümüzde burayı ziyaret ettiğinizde, özellikle küçük dükkanlarda böreklerden tatmanızı öneririm. Ayrıca: yöreye ait hediyelik eşyalar satın alabilirsiniz. En meşhur hediyelik eşyalar: el dokuması yün battaniyeler ve kilimlerdir.  

DEBOJ-TÜRK HAMAMI

Ne zaman yapıldığı net olarak bilinmemektedir. Ancak, zaman içinde kaderine terk e dilen bina, büyük hasar görmüştür. Yakın zamanda yapılan restorasyon ile, cephesi, orijinal görünümüne kavuşmuştur. Yapı: iki kubbelidir.

Makedonya Manastır

HERACLEA LYNCESTİS-ARKEOLOJİK SİT ALANI

Şehirden biraz uzaklaşmak ve arkeolojik sit alanı gezmek isterseniz, buraya gitmelisiniz. Şehir merkezinin 2 km güneyindedir. Balkanlar bölgesinde bulunan en iyi arkeolojik alanları arasındadır. Giriş ücretlidir, ücret 120 dinardır. 

Şehir: MÖ.4’ncü yüzyılda, Büyük İskender’in babası Makedonyalı Philip II tarafından kurulmuştur. Kurulduğu dönemde, önemli ticaret yollarının üzerinde bulunması nedeniyle, şehir kısa zamanda önem kazanmıştır.

Makedonya Manastır

Takip eden dönemde ise, Helen mimarisini takiben Roma mimarisi görülüyor. Ortaçağ başlarına kadar şehirde yerleşim görülür. Erken Hıristiyanlık döneminde ise Piskoposluk merkezi olur. 

Makedonya Manastır

Antik şehirde, günümüzde Roma hamamı, tiyatro, kent çeşmesi, piskoposluk rezidansı ve çok sayıda heykel ve başkaca antik döneme ait kalıntılar görülebilir. Duvarlar, sütunlar ve inanılmaz derecede iyi korunmuş zemin mozaikleri  oldukça güzeldir. Bu mozaikler, renk çeşitliliği açısından Pompei’de bulunanlardan sonra ikinci sıradadır.

Makedonya Manastır

Sanatçılar görüntülerini hayata geçirmek için en az 27 ton taş kullanmışlardır. Mozaiklerin çoğu döşendikleri gün kadar canlı ve güzeldir. 

Makedonya Manastır

Roma tiyatrosu 3000 seyirci kapasitelidir. Tiyatroda, ziyaretçilere Cavea’nın son sıralarına kadar çıkma izni verilmektedir. Buradan çevrenin oldukça güzel bir manzarasını izleyebilirsiniz. 

Makedonya Manastır

PELİSTERSKİ OCİ-PELİSTER MİLLİ PARKI

Araba ile, şehre sadece 10 dakika uzaklıktadır.

Burada el değmemiş buzul gölleri bulunmaktadır. 125 kilometre karelik büyüklüktedir.

Makedonya Manastır

Park alanında nadir bulunan Molika çamı ve Pelagonia alabalığı bulunur. Molika ağacı: 40 metreye kadar büyüyebilir ve 200 yıldan fazla yaşar.

Makedonya Manastır

Ayrıca: kurtlar, ayılar ve geyikler de vardır.

Makedonya Manastır

Park alanında, eski bir profesyonel futbolcu olan Pece Cvetkovski’ye ait kırsal konukevi olan “Villa Dihovu” vardır. Lonely Planet tarafından “Avrupa’nın Gizli Yerlerinden” biri olarak seçilen Villa Dihovu: 1920’lerin geleneksel Makedon konukevi stilindedir.

Buranın en büyük özelliği: misafirlerin yemek ve uyumak için ödedikleri kadarını seçmeleridir. Burada fiyatı sabit olan tek şey “alkol” dür.

Park alanında: yürüyüş, dağ bisikleti ve diğer aktiviteler yapılabilir. Mevsimine göre yüzme ve kayak da mümkündür.