Zonguldak Karadeniz Ereğli

Zonguldak Karadeniz Ereğli

Muhteşem güzel bir yer, belki de söylendiği gibi, “Küçük İstanbul” da deniliyor. Başka bir ifadeyle “Çelik ve Çilek” diyarıdır. Bu çelik diyarında muhteşem bir hava kirliliği olduğu söyleniyor. Yani, güzel sahil kıyısında yaşayan insanlar, hava kirliliğinden şikayetçiler.

Bu arada: ülkemizde, üç “Ereğli” bulunduğunu da belirtmekte yarar var. Umarım, aradığınızda, Karadeniz Ereğli karşınıza çıktığında, Konya veya Marmara Ereğli bölgelerini düşünmemiş olursunuz.

Zonguldak Karadeniz Ereğli

ULAŞIM

Akçakoca-Zonguldak il merkezi arasında olup, Akçakoca’ya 32 km. ve İl merkezi olan Zonguldak’a: 50 km. uzaklıktadır. Akçakoca-Ereğli arasındaki yol gayet güzel, rahat bir yolculuk yapılıyor.

Ulaşım iki yoldan geliş ve gidiş ayrı olarak yapılıyor. Özellikle gidiş yolu üzerinde birçok tünel bulunuyor, bu tünellere girerken hız limitlerini aşmayın, çünkü tünel girişlerinde radar kamerası bulunuyor.

Ereğli’nin hemen girişince “Gülüç Belediyesi” vardır. Burası deniz kıyısında değil, içeride kalıyor, yani kıyıdan uzaktır. Ancak, buraya girerken ilk dikkati çeken “K.ATATÜRK İMZASI” dır. Bunu buraya koyan yetkililere teşekkürler.

Yine, şehre girişte hemen solda büyük bir otel vardır. Ereğli’nin girişi sahilden uzak, normal bir şehir gibi, girişten bir süre sonra, sahil bölümüne ulaşılıyor.

Aslında zaten şehir, sahile doğru değil, karaya doğru Zonguldak yönünde ilerlemiş, sahil küçük bir şerit olarak kalmıştır. Hatta, Ereğli Otobüs Terminali bile, şehir merkezine bayağı uzaktır.

Bunun dışında, Karadeniz Ereğli’nin , diğer belli başlı merkezlere olan uzaklığı: Ankara: 300 km. İzmir: 667 km. İstanbul: 280 kilometredir.

Zonguldak Karadeniz Ereğli

TARİH

Antik dönemde, ilçe: Megaralı ve Boiotialı kolonilerce kurulmuştur. Kurulan bu yerleşim yeri, takip eden dönemde, Herakleia Pontica olarak isimlendirilmiştir. Yani, ismini, Yunan mitolojisinin ünlü kahramanı Herkül (Herakles) den almıştır.

Takip eden tarihi süreçte: bölgede egemenlik kuran medeniyetler şunlar: Frig, Kimmer, Asur, Med, Mekadon, Roma, Bizans, Ceneviz, Selçuklu ve 1320 tarihinde Osmanlılar.

Zonguldak Karadeniz Ereğli

GENEL

Doğal bir liman konumundadır. Kale tepesi, 150 metre yükseklik ile, ilçenin en yüksek noktasıdır. Hemen altından başlayan ve kıyıya doğru genişleyen alandaki tepe eteklerinde, ilçe merkezi kurulmuştur.

Ülkemizin ikinci büyük “Demir-Çelik Fabrikası” 1960 yılında, burada kurulmuş ve bölgenin ticari hayatında önemli bir gelişme göstermesine neden olmuştur. Zaten ilçeye girişte, sol da deniz kıyısında hemen Demir Çelik Fabrikası tesisleri ve gemi yapım atölyelerini göreceksiniz.

İlçenin en eski mahalleleri, Orhanlar ve Süleymanlar Mahalleleridir. Bu mahalleler, Osmanlı döneminde kurulmuş ve isimlendirilmiştir. Ancak, Kale tepe eteklerindeki bu mahalleler, Ereğli Demir-Çelik Fabrikalarının kurulmasıyla, dış göç almış ve nüfus patlaması yaşanmıştır.

Yalnızca, Erdemir Fabrikalarında, 10 000 civarında işçi çalışmaktadır.

Tüm bunların yanında: Karadeniz Ereğli bölgesinde: Türkiye’nin en büyük yükleme ve boşaltma imkanları bulunan büyük bir liman ve balıkçı barınakları ve uluslar arası nitelikteki tersaneler bulunmaktadır. Bu tersanelerde, balıkçı  tekneleri üretiliyor.

Zonguldak Karadeniz Ereğli Fetih Çınarları

FETİH ÇINARLARI

Karadeniz Ereğli ilçesinde, 8 tane çınar ağacı var. Bunlar: Fatih Sultan Mehmet’in fermanıyla, İstanbul’un fethinin ardından dikilmiştir. Günümüzde, bunlar, Anıtlar Yüksek Kurulu kararıyla, koruma altına alınmıştır.

Yaşlarının, muhtemelen 550 civarında olduğu düşünülüyor. Ancak, koruma altındaki çınarlar, çeşitli nedenlerle hastalanıyor.

1960’lı yıllardan önce, Karadeniz Ereğli yöresinde: yöneticiler, sanatçılar ve halk, Çınaraltı dedikleri çınarların altında sık sık toplanırlarmış. Ancak, daha sonra biten bu sosyal etkileşim, 1994 yılından sonra yapılan çevre düzenlemeleriyle, yeniden sağlanmaya çalışılmıştır.

Günümüzde, Karadeniz Ereğli halkı ve ziyaretçiler, bu çınarların bulunduğu bölgelerdeki sosyal ve dinlenme alanlarından yararlanmaktadırlar.

Sizler de, Ereğli’de bulunduğunuzda, bu çınarları gördüğünüzde, ifade ettikleri anlamı ve özellikle yaşlarını düşünerek, bu ağaçların önemini hissedebilirsiniz.

UZUN MEHMET

Bahriye Nezareti: askerlere, kömür parçalarını gösterir ve gittikleri memleketlerinde, bu siyah taşları aramalarını söyler.

1829 yılında, Ereğli’nin Kestaneci Mahallesinde yaşayan Uzun Mehmet; Ereğli’nin Köseağzı bölgesinde, bunları bulur ve böylece, Türkiye sanayinin ve bugün Zonguldak halkının başlıca geçim kaynağını oluşturan Taşkömürü ortaya çıkar. Uzun Mehmet; 5000 kuruş para ödülü ve 600 kuruş maaşla ödüllendirilir.

İlk fiili kömür üretimi: 1848 yılında, Hazine-i Hassa tarafından, havzanın Galata sarraflarına kiralanmasıyla gerçekleşir. Bu idare altında, yaklaşık 40-50 in ton kömür üretimi gerçekleştirilir. 1854 yılında, Kırım savaşı başlayınca, kömür üretimi yetkisi İngilizlere geçer.

1864 yılında ise, bir maden nazırlığı kurulur. Bu dönemde: havzada büyük gelişmeler olur, tren hatları döşenir. Üretimde büyük artışlar olur ve 1907 yılında, yıllık 735 bin tonluk üretim sağlanır. I. Dünya savaşı sırasında üretim durur. Savaş sonunda ise, bu kez, üretim Fransızların kontrolünde yapılmaya başlanır.

Ancak, maden kömürünü ilk bulan olan Uzun Mehmet, aynı zamanda, bu siyah taşın ilk şehidi de olur. Her yıl, 8 Kasım tarihinde, Kestaneci Mahallesinde, Uzun Mehmet’i anma töreni düzenleniyor.

Zonguldak Karadeniz Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları

 

EREĞLİ DEMİR VE ÇELİK FABRİKALARI (ERDEMİR)

28 Şubat 1960 tarihinde, yassı demir-çelik ihtiyacını karşılamak üzere kurulmuştur. Tesis, 1965 yılında fiilen işletmeye alınmıştır. Sürekli gelişen Erdemir, 1990 yılından sonra kapasitesini arttırmıştır. 2002 yılında ise, Özelleştirme faaliyetlerine başlanmıştır.

Ancak: Çelbor tarafından üretilen: dikişsiz borular, buhar kazanları, petrokimya tesisleri, silah sanayi, hidrolik sistemler gibi endüstriyel alanlarda kullanılmakta olup, stratejik öneme sahiptir. Bu yüzden: özelleştirme faaliyetlerinde, yerli firmalar değerlendirilmiş ve OYAK tarafından özelleştirilmiştir.

Evet, Türk Sanayinin gururu olan Erdemir, 9 şirketi ve 15 bin çalışanı ile, yörede bir güç haline gelmiştir.

Zonguldak Karadeniz Ereğli Karadeniz Bölge Komutanlığı

KARADENİZ BÖLGE KOMUTANLIĞI

Karadeniz Ereğli ilçesinde, Deniz Kuvvetleri Komutanlığına bağlı, Karadeniz Bölge Komutanlığı bulunmaktadır.

Özellikle: ERDEMİR’den, Karadeniz Bölge Komutanlığı tesislerine kadar uzanan sahil yolunda, muhteşem güzel çiçekler arasında, mutlaka bir gezinti, yürüyüş yapabilirsiniz.

Asker veya asker emeklisi kişiler, çeşitli kayıt formalitelerinden sonra, buraya girebiliyorlar. İçeride bir sosyal tesis var, küçük bir motel (2 katlı ve az sayıda odası bulunan) ve deniz kıyısında, pek fazla yemek çeşitliliği olmasa da bir restoran var.

Peki plaj yani denize girmek mümkün mü? derseniz. Duyduğuma göre, Askeri bölgenin plaj bölümünde bakım ve yenileme çalışmaları varmış ve 2018 yılı boyunca plaj hizmete açılmayacakmış.

ELPEK BEZİ

Elpek bezi: keten liflerinden üretilmektedir. Antik çağlarda: burada üretilen yelken bezi ve dokumalar, günümüzde Elpek bezi olarak üretime devam etmektedir. K.Ereğli; Karadeniz kıyısında ve çevresi dağlarla çevrili olduğundan, yıllık nem oranı çok yüksektir.

Bu yüzden, burada yaşayan insanlar vücutlarının nemden etkilenmemesi için, ketenden üretilen elpek bezine aşırı ilgi gösterirler ve yüzyıllardır, bunu giyim malzemesi olarak kullanmışlardır. İlçe merkezine bağlı, Kandilli Beldesinde, elpek bezi dokuma tezgahları var.

Siz: burayı ziyaret ettiğinizde, sahil bandı üzerinde bulunan “Elpek Evi” denilen yerde sergilenen, elpek bezinden yapılmış dokuma örneklerinden satın alabilirsiniz.

Zonguldak Karadeniz Ereğli Osmanlı Çileği

OSMANLI ÇİLEĞİ

Çileğin ekimine, ilk olarak, 1920’li yıllarda, K.Ereğli’de başlanmıştır. İstanbul bölgesinden getirilen çilek, bölgede bulunan yerli çilekle etkileşim sürecine girmiş ve ortaya: Osmanlı çileği denilen, nazik ve aromalı bir çilek türü çıkmıştır.

1960’lı yıllarda, Osmanlı çileğinin üretimi, burada iyice yoğunlaşır ve ünü, ülke geneline yayılır.

Özellikle, Osmanlı çileğinden yapılan likör, Avrupa’da aşırı ilgi çeker. 1960’lı yıllardan sonra, çilek üretiminde gerileme başlar.

1994 yılında, Belediye tarafından, çilek üretimi desteklenir ve günümüzde, çilek üretimi, bölgede yine yoğun olarak sürdürülmeye başlanır. Osmanlı çileği: Haziran ayı başında ilk meyvelerini vermeye başlar ve Haziran ayı sonunda ise, tamamen biter.

Hassas yapısı nedeniyle sabah saatlerinde toplanır ve 1-2 saat içinde hemen satışa çıkarılır. Toplanan çileğin, açık havadaki dayanma ömrü, yaklaşık 15-20 saattir.

Bu yüzden hemen tüketilmesi uygun olur. Sizler  de, bu  tarihlerde K. Ereğli’de bulunursanız, bu çileğin mutlaka tatmalısınız. Olur da çilek sezonu dışında buraya giderseniz, hemen deniz kıyısında, sahilde bu çileğin reçellerinin satıldığı bir yer bulunuyor.

Uzun bir geçmişi olduğu mekandaki resimlerden anlaşılan bu yerde: çilek, siyah erik ve vişne reçelleri ve ayrıca kabak tatlısı satılıyor, fiyatları uyarsa satın alabilirsiniz, ben almadım, yüksekti.

NE YENİR

Burada: Ereğli pidesi, Ereğli keşi veya pide makarnası yemelisiniz. Ayrıca, ülkemizde sadece burada yetişen bir meyve var: Osmanlı çileği.

Ama, bu pembe renkli, orta boy, oval görünümlü, nefis kokulu çilek: Haziran ayının ilk yarısında çıkıyor ve daha sonra bulmak mümkün olmuyor. Ama reçeli satılıyor. Ama, Karadeniz Ereğli pidesini mutlaka tatmalısınız.

Yörenin en meşhur lezzetidir. Özellikle: fantastik pideler var. Şöyle ki, alışkın olduğunuz pidelerin yanında, örneğin, yumurtalı pide yemelisiniz. Yumurtalı-kıymalı pideler: kapalı kıymalı pide, fırından çıkarılıyor, üzerine tereyağı sürülüyor ve içine çiğ yumurta dökülüyor.

Ancak, tekrar fırına verilmeden, servis yapılıyor. Öte yandan, burası deniz kıyısı bir yer, elbette balık yiyebilirsiniz. Ancak elbette balık av sezonu dışında yani yaz aylarında buraya giderseniz, taze balık, uygun fiyatlı balık yemeniz mümkün değildir. Kıyıdaki yürüyüş yolunda güzel ve uygun fiyatlı restoranlar var.

NE SATIN ALINIR

Keten ve pamuk ipliğiyle dokunan ve Elpek adıyla anılan yerel dokuma ürünleri çok meşhur. Bu dokuma ürünüyle üretilen ürünlerden satın alabilirsiniz. Ben satın almadım, daha doğrusu bunu satan bir yere rastlamadım.

Zonguldak Karadeniz Ereğli
Zonguldak Karadeniz Ereğli
Zonguldak Karadeniz Ereğli

 

GEZİLECEK YERLERİ

Ereğli, çok büyük bir yer, turistik amaçla buraya gelenler, şehrin sadece deniz kıyısındaki bölümünde, yani küçük bir bölümünde geziniyorlar.

Esas şehir, deniz kıyısından daha içerilerde, Zonguldak yolu üzerinde yerleşmiş, ama tabii bu bölümde birçok ev, alışveriş yeri ve muhteşem bir yoğunluk ve kalabalık var, şehrin deniz kıyısındaki bölümü ise çok nezih ve gezilecek yerler deniz kıyısındaki bölümde.

Zaten turla buraya gelenler de deniz kıyısındaki bölümde gezdiriliyor. Siz özel aracınız ile buraya gelirseniz, deniz kıyısındaki yolun her iki yanına aracınızı park edebilirsiniz, park yeri bulamazsanız, yol boyunca ilerlemek gerekebilir.

Ana cadde: çınarlar ve geminin bulunduğu yerden başlıyor, buradan doğuya doğru yürüyerek ilerleyebilirsiniz.

Zonguldak Karadeniz Ereğli
Zonguldak Karadeniz Ereğli
Zonguldak Karadeniz Ereğli

Hemen sol da yani deniz kıyısında oturma yerleri, banklar, çay bahçeleri ve parklar bulunuyor, arada cadde ve onun sağında ise, yine alışveriş mekanları ve bazı resmi ve özel binalar bulunuyor.

Müze ziyaret etmek isterseniz, yol üzerinde yürürken sağ yanda tabelasını göreceksiniz, uzak değil, bence mutlaka gidin, güzel bir müze, ama Cehennem ağzı mağaralarını görmek isterseniz, bu caddenin sonuna kadar yürümeniz gerekiyor, bu arada şehrin önemli çınarları da, hemen ilk yürüyüş noktanızda görülüyor.

Gündüz yanında, gece de şehir oldukça güzel ışıklandırılıyor, sahil boyunda gezmenizi öneririm.

Gezmenin yanında, eğer Ereğli’de denize girmek isterseniz, yörenin en güzel plajları: Ereğli-Alaplı arasındaki yol boyundadır.

Zonguldak Karadeniz Ereğli Müzesi

KARADENİZ EREĞLİ MÜZESİ

Bozhane Yalı caddesi üzerindedir. Merkeze yakındır, yürüme mesafesindedir. Burada, yaklaşık 3000’i aşkın arkeolojik eser sergilenmektedir. Halil Paşa Konağı olarak bilinen yerdedir. Yapı: 3 katlı ve kagirdir.

1870 yıllarında, 2.Abdülhamit döneminde, Halil Paşa tarafından yaptırılmıştır. Burada, bu yapı yapılmadan önce, eski bir kilise olduğu söyleniyor.

Konağın cephe süslemelerinde: Roma döneminden kalma, antik yapılardan toplanan malzemeler kullanılmıştır. Konak: 1998 yılından sonra: müze olarak hizmete açılmıştır.

Müzede, sergilenen eserler şöyle:

Birinci katta: amforalar ve birçok sikkeden oluşan koleksiyonlar sergileniyor.

İkinci katta: Bölgede daha önce kullanılan çeşitli kadın-erkek giysi örnekleri (ama bu giysiler, yöreye özgü bir dokuma türü olan “elpek” kumaşından yapılmıştır), mendil, bohça, silahlar, mühürler, tespih, saat, mutfak eşyaları gibi objeler.

Üçüncü katta: Osmanlı döneminde kullanılan ev tarzında döşenmiştir. Oturma odası, misafir odası, günlük oda ve yatak odası örnekleri var.

Bahçede: yine antik dönemlere ait sütun başlıkları, gövde ve kaideleri, lahitler ve özellikle görmenizi önereceğim, pandomim sanatçısı  Krispos’a ait anıt mezar bulunuyor.

Bu şahıs, Mısırlıdır ve yörede gösteriler yapmıştır. Anıt mezar, kaidesiyle birlikte 2.10 metre yüksekliktedir. Önünde, 19 satırdan oluşan ve kazılarak yazılmış, bir şiir bulunmaktadır.

GAZİ ALEMDAR GEMİSİ MÜZESİ

Yürüyüş yolunun hemen başında, şehirde ilk karşınıza çıkacak ilginç gemi, hemen göreceksiniz. 1’nci Dünya Savaşından sonra, Mondros Mütarekesini takiben; işgal altındaki İstanbul’da, bir kısım vatansever bir gemi kaçırırlar ve Ereğli’ye getirirler.

Bunun üzerine, Fransızlar da, Ereğli’ye gelirler ve yöreyi işgal etme girişiminde bulunurlar. Ancak, Ereğli halkı buna izin vermez, denizde yapılan mücadeleler sonucu, 18 Haziran 1921 tarihinde, bir kısım Fransız askeri ve komutanı esir alınır.

Bunun üzerine, Fransızlar, Türklerle anlaşma yapmak zorunda kalırlar.

Zonguldak Karadeniz Ereğli Herakles-Herkül Anıtı
Zonguldak Karadeniz Ereğli Herakles-Herkül Anıtı

 

HERAKLES (HERKÜL) SARAYI

Ankara mahallesindedir. Yani: yukarıda sözünü ettiğim ana merkez, sahile paralel yürüyüş yolu üzerindedir. Yapının, günümüze, sadece iki cephesindeki duvar kalıntıları ulaşmıştır.

Bu kalıntılar: iri kesme taş bloklardan yapılmıştır ve yapımındaki özenli işçilik, göze çarpmaktadır. Bunun dışında, şehir merkezinde bir de Herakles anıtı vardır.

Yunan mitolojisinin en çarpıcı öykülerinden olan Herkül (Herakles) Cehennem kapısını bekleyen, üç başlı canavar köpek Kerberos’u yakalaması öyküsüdür. Heracles, ölüler ülkesine indiği zaman, karşısına çıkan Kerberos, ölüler ülkesinin bekçisidir. Yaşayanların içeri girmesini engeller, ölü ruhların da çıkmasına izin vermez.

Herkül: Kerberos’u yeryüzüne çıkardığında salyasının toprağa düştüğü yerlerde zehirli bir bitki olan Akonit (haşhaş) yetişmeye başlar.

Bu arada: Olimpos tanrıları Athena ve Hermelas, Hades’ten çaldıkları görünmezlik maskını, Herakles’e vererek ölüler ülkesine görünmeden girmesini sağlamışlardır.

Acheron vadisinde yapılan kaçak kazılarda, insan yüzüne oturan mermer bir mask bulunduğu anlatılır. Bu maskın, 1980’li yıllara kadar Ereğli’de yaşlı bir kişinin evinde bulunduğu söyleniyor.

Yine, efsaneye göre: Argonautlar seferine katılan yarı tanrı Heracles, Acheron’a geldiğinde, Thesus’u kurturmak için ölüler ülkesine girer ve arkadaşını kurtararak Kerberosu da yeryüzüne çıkarır.

Evet, Herkül ile ilgili bu uzun hikaye, anıtı gördüğünüz zaman bilgi sahibi olmanız içindir.

Zonguldak Karadeniz Ereğli Deniz Şehitleri Anıtı

EREĞLİ DENİZ ŞEHİTLERİ ANITI

7 Kasım 1914 tarihinde Sarıkamış’ta şehit olan deniz şehitleri anısına dikilmiştir. Sarıkamış’ta şehit olan 90 bin askere kışlık giyecek, erzak ve mühimmat götürürken, 7 Kasım 1914 tarihinde Ereğli açıklarında Rus donanması tarafından batırılan “Bezm-i Alem”, “Bah-i Ahmet” ve “Mithat Paşa” gemilerinde şehit olanlar için yapılmıştır.

Anıtın üzerinde: 3 gemide 221 mürettebat ve Kafkas cephesinde şehit olan Ereğlili 65 askerin isimleri yazılıdır. Anıt: 7 Kasım 2007 tarihinde açılmıştır.

Zonguldak Karadeniz Ereğli Kalesi

KARADENİZ EREĞLİ KALESİ

Kaletepe Mahallesinde bulunan bir tepe üzerindedir. Deniz seviyesinden: 150  metre yüksekliktedir. Üzerinde büyük bir bayrak görülüyor.

Tepe üzerinde yapılan arkeolojik araştırmalar sonucunda: burada, antik dönemlerde kurulan “Herakleia Pontike” şehrine ait çeşitli kalıntılar bulunmuştur. Yani, bir şehir akropolü var.

Tepe üzerinde bulunan kale ise: muhtemelen 13.yüzyılda, Bizans döneminde yapılmıştır. Yapımında: tuğla, harç dolgu, moloz taş ve gri tüf taşı kullanılmıştır. Düzensiz bir plandadır. İç avlu: duvarlarla çevrilidir. Bu duvarlar: kulelerle takviye edilmiştir.

Avlunun solunda, bir kule kalıntısı görebilirsiniz. Sağ tarafta ise, başka bir kule kalıntısı var. Dış avluda ise: mühimmat depoları görebilirsiniz. Her iki avludan yani iç avludan dış avluya geçiş, kemerli bir kapıdan yapılıyor. İç avluda, derinliği 5 metre civarında olan, büyük bir su sarnıcı görülüyor.

Kalenin üst katında: birkaç oda kalıntısı var. Yapıldıkları dönemde, üstlerinin tonozla örtülü olduğu sanılıyor. Bu odalara, avlu yönünden merdivenle çıkılıyor.

Evet, gerek kale ve gerekse çevre duvarları, oldukça harap vaziyette günümüze ulaşmıştır. Kale kapısındaki ve iç avludaki derin çatlakların, önceki dönemlerde olan depremlerde oluştuğu sanılıyor.

SUR DUVARLARI

Bizans döneminden kalmadır. Şehrin ilk olarak 1550 yılları civarında kurulduğu düşünülürse, surların da bu dönemden kaldığı ortaya çıkıyor.

Bunların yapımında: gri, sert ve renkli kireçtaşından, iri ve kalın blok taşlar kullanılmıştır. Ancak, bunların birbirine bağlantısındaki mükemmellik, dikkat çekiyor. Çünkü, bunlar yan yana ve harçsız olarak yerleştirilmiştir.

Kıyı kesimindeki sur duvarlarında ise, Roma döneminde yapılmış olması nedeniyle, daha çok büyük boyutlu, yani 1 x 1 metre boyutlarındaki kare taşları kullanılmıştır.

Bizanslılar tarafından yapılan bu sur duvarları, takip eden dönemde, Cenevizliler tarafından onarılarak kullanılmıştır. Günümüze kadar ayakta kalan Roma surlarına ait bir kule var. Bu kule, 10 metre genişliğinde. Kulenin 8 metrelik bir kısmı, günümüze kadar ayakta kalmıştır.

SU TESİSİ VE SU KEMERLERİ

Antik çağda, yerleşim yerinin su ihtiyacını karşılamak için, Kandilli yakınlarından (Ballı köyü) başlayarak, 16 km. boyunca devam eden su kemerleri üzerinden akan su: kent surları yakınındaki bir havuzda toplanır.

Bu havuzdan çıkan birkaç kanallar, su kent alanı merkezine aktarılır. Kentin su ihtiyacı, bu sistem dışında, çeşitli kuyulardan da karşılanmaktadır. Bu kuyulardan birkaç tanesi, günümüze kadar ulaşmıştır, gezerken görebilirsiniz.

ÇEŞTEPE DENİZ FENERİ KULESİ

İlçe merkezinin kuzeyindedir. Deniz seviyesinden, yaklaşık 200 metre yüksekliktedir. Kulenin, Bizans döneminde (MÖ.300 ile MS.20 yılları arasında) yapıldığı sanılıyor. Burada, antik dönemde kurulan kente ait sikkelerde, bu deniz fenerinin resmi görülmektedir. Bu resimlerde: kulenin 4 yada 5 katlı olduğu ve üzerinde fener ateşinin yandığı görülüyor.

Dolayısıyla, fenerin önemi ortaya çıkmaktadır. Liman ve şehrin koruyucusu olarak yapıldığı sanılıyor.

Kulenin üst bölümü yıkık olup, günümüze yalnızca 10 metrelik gövde bölümü ulaşmıştır. Gövde içinde: 28 basamaklı bir merdiven var. Bu merdivenle, kulenin üst bölümüne çıkılıyor, ancak biraz önce söylediğim gibi, üst bölüm yıkık. Büyük olasılıkla, bir deprem sonucu kule yıkılmış ve daha Geç Bizans döneminde yeniden yapılmıştır.

Bu arada: birçok tarihi eser gibi, bu kulenin taşlarından büyük bölümü, çevredeki evlerde, yapı malzemesi olarak kullanılmıştır. Günümüze kadar gelebilen kule: kesme taş, moloz taş ve tuğla kullanılarak yapılmış, 3 x 3 metre boyutlarında, kare bir temel üzerinde, 8 metre yüksekliğindedir.

Fener ateşinin yandığı bölüm yıkılmıştır. Kuleye dar bir kapıdan giriliyor ve biraz önce söylediğim gibi, 28 basamaklı bir merdivenle, fener ateşinin yandığı sanılan odaya çıkılmaktadır.

BİZANS SU SARNICI

İlçe merkezinde, Akarca mahallesindedir. Bizans döneminden kalmadır. Ancak, sarnıç tamamen toprak altındadır. Yani, pek bir şey görülmüyor. Toprakla doldurulmuş.

AYASOFYA KİLİSESİ (ORTA CAMİİ) 

Surlar içinde, Akarca Mahallesi, Orta cami caddesindedir.

Kilise yapısının ne zaman yapıldığı net olarak belli değil. Ancak, Bizans döneminde, muhtemelen 5-6.yüzyıllarda yapıldığı sanılıyor. Ereğli’nin fethi sırasında, Orhan Gazi anısına, kilise yapısı, Osmanlılar tarafından camiye dönüştürülmüştür. Üst örtüsü, bütünüyle  değiştirilmiş ve eğik kiremitli bir çatı ile, üzeri örtülmüştür.

1903 ve 1954 yıllarında onarım gören yapının duvarları sıvanmış ve boyanmıştır. 1990 yılında yapılan son onarım da ise, yapı, orijinal halinden tamamen uzaklaşmıştır.

BİZANS KİLİSESİ

İlçe merkezinde, Akarca mahallesindedir. Günümüzde, burada bir cami görülüyor. Çünkü: kilisenin bulunduğu yere, 1942 yılında cami yapılmış. Daha önceki kilisenin ise, Bizans döneminde yapıldığı sanılıyor. Günümüzdeki caminin bodrumunda: bu kiliseye ait döşeme mozaiği ve duvarın bir bölümünde, fresk kalıntısı görülüyor.

CEHENNEM AĞZI MAĞARALARI

Bu 3 mağara: ilçe merkezinde, İnönü mahallesindedir. İlçe merkezinde mağaralara ulaşmak gayet kolay. Görmenizi öneririm.

Antik döneme konu olan efsanelerde, Herakles (Herkül)’e: kral Eurystheus tarafından 12 görev verilir. Bu görevlerden, en sonuncusu ve en zor olanı: Cehennem köpeği “kerberus” un öldürülmesidir. Ancak, daha önce, bu görevi hiçbir ölümlü yerine getirememiştir.

Herakles, altın postu aramak için yola çıkan Argo gemicileriyle birlikte, bu bölgeye gelir. Cehennemağzı Mağaralarına girerek, Ölüler ülkesine ulaşır ve “Kerberus”u öldürür.

Zonguldak Karadeniz Ereğli

Bunun dışında: ilk çağın en önemli 2 kehanet merkezlerinden biri, bu mağaralardadır. (Bilgi açısından, o dönemin en önemli diğer bir kehanet merkezi ise, Yunanistan-Delphoi kentindedir)

Bu mağaralar hakkında, sizlere biraz daha ayrıntılı bilgi vermek açısından:

Birinci Mağara: İki bölümlüdür. Birinci bölüm: zemin döşemesinde, güzel bir mozaik var. Bu mozaikte: bitki ve geometrik motifler görülüyor. İkinci bölüm: önünde basamaklar bulunuyor. Buranın, çok eski dönemlere ait bir Hıristiyan kilisesi olduğu düşünülüyor.

Büyük olasılıkla, Hıristiyanlığın ilk yayıldığı yıllarda, gizli ibadet yeri olarak kullanılmış olsa gerek. Mağaranın önünde, dışa doğru açılan iki sütün var, bu sütunlu görüntü, mağaranın girişine anıtsal bir görünüm veriyor. Ayrıca, mağara içinde, erken Hıristiyanlık döneminin izlerini taşıyan motifler, süs olarak kullanılmış.

İkinci Mağara: Yaklaşık 10 metre yükseklikteki bir yamaç üzerinde bulunuyor. Buraya: Koca Yusuf Mağarası ismi verilmiş. Yamaca tırmanarak, kapısından giriliyor ve sonra, dar girişten sonra, dikey bir merdiven ile, mağaraya iniliyor.

Mağara içinde ise, yaklaşık 2 km. ye yakın bir bölüm, devam ediyor. Ancak, önceki dönemlerde, tavandan düşen bir kaya, bu yolun büyük kısmına ulaşımı kesmiş, halen yaklaşık 400 metrelik bölümü gezilebiliyor.

Ancak, bu mağaranın en önemli özelliği, doğal olmayıp, insan elinden çıkmış olması. Çünkü, keski izleri var.

Üçüncü Mağara: Üç mağara içinde, en büyük olanıdır. Zemin kısmı, suyla kaplıdır. Buranın da, insan eliyle yapıldığı ve diğer iki mağara için, su sarnıcı görevi üstlendiği sanılıyor.

KANDİLLİ SAHİLİ

Yöre halkı, buraya çok rağbet ediyor. Güzel bir rekreasyon alanı. Buralarda ilk yerleşim oluşturulduğunda sahile inmek için ilkel bir teleferik sistemi olan “varagel” kullanılıyormuş. Özellikle: Aşağı Kandilli; kömür işletmeleri kurumunun, en ilginç kömür çıkarma ünitelerine sahip merkeziydi.

Burada: payton, vinç, dağı delen tünel, sahile kondurulmuş iskeleler, kale ve sahilin kıyısından başlayan tüneller, hala işleyen aspiratör ve onun çevresindeki lojmanlar. Buranın yerlilerinin söylediklerine göre: bu haliyle, burası gayet güzel bir “Madenci Müzesi” olabilirdi ve halen de olabilir.

Evet, burada sahil bandında: dostluk ve barış köprüsü ve müze olarak kullanılan Alemdar gemisi var. Buranın en gözde yerleşimi ise: Armutçuk bölgesidir.

1990 yılları başına kadar, sahil bandı üzerinde, Erdemir-Kandilli arasında kömür sevkiyatı yapılıyormuş. Taş kömürü: vagonlarla taşınarak, Erdemir’e, bu vagonlar aracılığıyla ulaştırılıyormuş. Ancak, Erdemir’de daha ucuz kömüre dönülmesiyle, bu hat iptal edilmiş.

RADAR TEPESİ

Kent içinde, Radar Tepesi olarak bilinen, güzel bir rekreasyon alanıdır. Üstünde: Elektronik Radar Mevzi Komutanlığına ait bir radar bulunuyor.

Burada piknik yapılıyor. Tepeden aşağıya doğru yürürseniz, orman içinde, küçük şelaleler görebilirsiniz.

GÖZTEPE

Kent merkezindeki bu tepe, mutlaka dikkatinizi çekecektir. Göztepe: Karadeniz’deki gemicilere daima ışık tutmuş, deniz fenerlerinin ilk piri olmuş bir yer. Zaten ismini de: gözetleme tepesi kelimesinden almıştır.

Günümüzde, burada: metalden yapılmış bir “Atatürk portresi” bulunuyor. Bu portre: gece ışıklandırılıyor ve tüm Ereğli’den görülüyor. Ayrıca, portrenin hemen yanında, büyük bir “Türk bayrağı” bulunuyor.

BELEDİYE VE ERDEMİR PLAJLARI

Karadeniz Ereğli-Alaplı yolu üzerinde, 13.km.de bulunmaktadır. Belediye plaj sahasında: duş, tuvaletler, soyunma kabinleri, büfe, çay bahçesi ve lokanta bulunmaktadır. Erdemir plajı ise, yine aynı yerdedir. Burada da, yeterli tesisler yapılmış.

KARADENİZ EREĞLİ ASKERİ PLAJI

İlçe merkezindedir. Burada: duş, tuvaletler, soyunma kabinleri, büfe ve çay bahçesi bulunmaktadır.

Ancak, buraya elbette yalnızca askeri personel ve yakınları girebiliyorlar.

GÖLEVİÇ MAĞARALARI

İlçe merkezine bağlı, Süleymanbeyler köyü sınırlarındadır. Bu mağaralarda: antik dönemlerden kalma, duvar resimleri bulunmakta olup, bu resimler ilgi çekmektedir. Mağaraların hemen yanında bulunan “Göleviç Şelalesi” ise, doğal bir güzellik olarak öne çıkmaktadır.

Zonguldak Karadeniz Ereğli

KIZILCAPINAR BARAJ GÖLÜ 

İlçe merkezine, 21 km. uzaklıktadır. Aydınlar çayı üzerinde kurulmuştur. Ereğli Demir Çelik Fabrikasının kullanma suyunu karşılamaktadır.

Yerel halk tarafından, günübirlik piknik alanı olarak kullanılmaktadır. Burada: daha önce kurulu olan “Ova köy” ünün, suyun altında bulunan bina kalıntılarını görebilirsiniz.

Manisa Soma

Manisa Soma

Soma denilince, dağların arasında küçük bir ilçe ve linyit kömürü ve Termik Santral akla geliyor. Bir de yöreye özgü bir deyim var, benim hoşuma gitti “Yüz karası değil, kömür karası, böyle kazanılır ekmek parası” Bir de, Soma denilince, özellikle hafta sonlarında yani Cumartesi-Pazar günlerinde, ilçe merkezinde bolca görebileceğiniz, komando askerleri. Giriş için son bir not, Soma yöresine yolunuz düşerse, Darkale köyünü görmeyi sakın ihmal etmeyin.

Manisa Soma

ULAŞIM

Akhisar-Bergama karayolu, ilçe merkezinden geçmektedir. Soma-Manisa arasındaki uzaklık: 87 km. Soma-Bergama arasındaki uzaklık: 42 km. Soma-İzmir arasındaki uzaklık: 144 km. Soma-Balıkesir arasındaki uzaklık: 94 km. Soma-Akhisar arasındaki uzaklık: 42 km.

TARİHİ

Yöredeki ilk yerleşimcilerin: daha önce: Güllüce mevkiinde bulunan “Sumak” adlı bir yerleşim yerinde yaşayan halk, büyük bir deprem sonucu yaşadıkları yeri terk ederek, bu bölgeye gelirler ve buraya “Soma” ismini vermişlerdir. Soma isminin kelime anlamı ise “ilk damıtılan rakı” olarak geçmektedir. Ancak, Soma isminin temelinde: “ekşi tadı ile, salatalarda kullanılan somak yani sumak” bulunduğu da bir gerçektir ve ismin en büyük kaynağının bu olduğu düşünülmektedir.
Çünkü: meyvesi mercimeğe benzeyen sumak ağacı, bu yörede bolca yetiştirilir.

Evet, bölgede, tarihi süreç içinde, birçok uygarlık egemenlik kurmuşlardır. 1336 yılında Sancak Beyliği olarak gündeme gelen ilçe, Ankara savaşından sonra, Saruhan Beyliğinin egemenliğine girer.
1919 yılındaki Yunan işgali, 1922 tarihinde sona erdirilir.

Manisa Soma

GENEL

İlçe, Ege bölgesinin kuzeyindedir. Denizden yükseklik: 175 metredir. Yerleşim: Yunt dağının uzantılarının eteklerinde kurulmuştur. Ancak, coğrafi yönden en büyük özellik: Savaştepe fay hattı üzerinde yani ülkemizin en aktif fay hattı üzerinde bulunmasıdır. Deniz kıyısına olan bağlantısı, 40 km. uzaklıktaki Dikili üzerindendir.

Bölge arazisinin büyük bölümü, dağlıktır. Özellikle, güney bölüm: tepeler ve yüksek dağlarla çevrilidir. Yine, doğu bölümünde de yüksek dağlar görülür. Batı bölümde ise “Bakırçay” görülür. Burada, Ege bölgesinin sayılı ovalarından olan “Bakırçay ovası” bulunmaktadır. Batı yönünde, 15 km. kadar uzanan ovada, her çeşit tarım ürünü yetiştirilmektedir.

Yörede, yarı nemli Akdeniz iklimi egemendir. Kışları yağışlı, .yazları ise kurak geçer. Kış döneminde, yoğun kar yağışları görülür ve don olaylarına rastlanır.

Yörenin ekonomik etkinliklerinin başında ise, Türkiye Kömür İşletmeleri tesisleri gelmektedir. Bölgede yoğun “linyit kömürü” yatakları bulunmaktadır ve ülkemizde kullanılan kömürün yaklaşık % 22’lik bölümü buradan temin edilmektedir.

Soma Termik Santralı ise: Batı ve Kuzey Batı Anadolu bölgelerimizin elektrik ihtiyacını karşılamaktadır. Çift jeneratörlüdür. İlk bölümü 1957 tarihinde, ikinci bölümü ise 1958 tarihinde kurulmuştur. 1985 yılından sonra, 4 jeneratör daha devreye girmiştir. Ayrıca, bölgenin sosyal ve ekonomik kalkınmasında önem kazanmaktadır.

KARAELMAS KÜLTÜR VE SANAT FESTİVALİ

Her yıl, Haziran ayının ilk haftasında, Belediye Başkanlığı tarafından; 4 yıldan bu yana düzenlenmektedir. Festivalde: Soma sevgisi ve kömürün önemi vurgulanmaktadır.

CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ SOMA MESLEK YÜKSEKOKULU

İlçe merkezinde, 2 yıllık eğitim vermek üzere, 1994 yılında kurulmuştur. Elektrik ve Maden programları yürütülmektedir. Daha sonra Makine programı da açılmıştır.
Günümüzde, halen 1150 civarında öğrenci eğitim görmektedir.

NE YENİR-NE İÇİLİR

Buraya yolunuz düşer ve yerel lezzetlerden tatmak isterseniz “tahin helvası ve cevizli lokum” denemenizi öneririm.

NE SATIN ALINIR

Darkale köyünden, yöre kadınları tarafından işlenen “iğne oyaları” satın alabilirsiniz.

KONAKLAMA

Soma Öğretmenevi Kültür Park içi. 236-6133165

GEZİLECEK YERLER

Manisa Soma Emin Hıdır Bey Camisi

EMİN HIDIR BEY CAMİSİ

İlçe merkezinde, Cuma mahallesinde, yörenin en eski ve en büyük camisidir.
Yapı: 16 x 18 metre boyutlarındadır. Yapılış tarihi bilinmemesine rağmen, Selçuklu Beylerinden Emin Hıdır Bey tarafından yaptırıldığı bilinmektedir. 1786 yılında ise Süleyman Bey tarafından onarılmıştır.

Manisa Soma Damgacı Camii

DAMGACI CAMİİ

İlçe merkezinde, Karamanlı mahallesindedir.
Caminin 19’ncu yüzyılda yapıldığı düşünülmektedir. Caminin adının kaynağı ise “Bergama yöresinden Soma yöresine, ölçü-tartı aletlerini damgalamaya gelen bir kişinin öncülüğünde yapılması” nedeniyle verildiği düşünülmektedir.

Manisa Soma Darkale Tarhala Köyü
Manisa Soma Darkale Tarhala Köyü
Manisa Soma Darkale Tarhala Köyü

 

DARKALE-TARHALA KÖYÜ

İlçe merkezinin 3 km. güneyindedir.
Günümüzdeki Soma ilçesinin ilk yerleşim yeridir. 1980’li yıllara kadar gayet kalabalık olan bu yerleşim, daha sonra hemen yanı başındaki Soma’nın büyüyüp gelişmesi üzerine, Soma ilçe merkezine göç vermeye başlamıştır. Bunun sonucunda, Darkale evleri ve mimari yapıları terk edilmişliğin sonucunda, harabe haline gelmiş, birçoğu yıkılmış, birçoğu ise yıkılmaya yüz tutmuş, zamana karşı koymaya çalışmaktadır.

Yörenin isminin kelime anlamı ise “Trakhys” yani “taşlık, kayalık” demektir. Yani, taşlık ve kayalık bir yerdeki şehir anlamına gelmektedir. Şehrin, kuruluşu, MÖ.2’nci yüzyıl başlarına kadar gitmektedir ve şehrin ilk görüntülerine yörede bulunan sikkelerde ulaşılır. Aynı dönemde, yörede Bergama krallığının egemenliği görülür. Hatta, tarih araştırmacılarına göre, Bergama krallığının önemli şehirlerinden sayılan “Germe” buralarda bir yerlerde kurulmuştur.

Tarhala ismi

Selçuklular döneminde “Darkale” olarak değiştirilmiştir. Günümüzde, burada: set üzerine yapılmış, manzaralı evler, dar sokaklar, camiler, bedesten ve hamam görülmeye değerdir. Bu yapıların çoğu, hala, Osmanlı izleri taşımaktadırlar. Safranbolu, Kula ve Beypazarı evlerini görenler, bunlarla benzerlik kuracaklardır.

Soma yöresine yolunuz düşerse, mutlaka, bu tarihi köyü görmelisiniz. Hatta: Eylül ve Ekim aylarında buraya yolunuz düşerse, değişik bir manzarayla karşılaşabilirsiniz. Köyün içindeki sokaklarda ve çevredeki birçok yerde, nar ağaçlarında toplanan ekşi narların önce taneleri çıkarılır, sonra suyu sıkılarak kaynatılır ve “Nar ekşisi” yapılır, bu döneme rastlarsanız, satın almayı unutmamalısınız.

Çünkü, muhteşem bir lezzet ortaya çıkıyor. Bir zamanlar, burada dondurma yapımı da önem kazanıyormuş. Buzdolabı gibi teknolojik imkanların olmadığı dönemlerde, Darkaleli dondurmacıların yaptığı dondurma, gerek burada ve gerekse çevre yörelerde çok tercih edilirmiş. Darkaleli dondurmacılar, orman içinde yaptıkları taş çukurlar içinde, karları sıkıştırıp buz haline getirirler ve Temmuz-Ağustos aylarına kadar muhafaza ederlermiş. Daha sonra bu buzları ve yörenin lezzetli sütünü ve doğal orkiden elde edilen salep kullanarak, muhteşem lezzetli dondurmalar yaparlarmış.

DARKALE-LİNYİT OCAKLARI

Yöre, çevrede, kömür rezervleriyle de önem kazanmaktadır. İlk olarak, 1900’lü yılların başında, Osman Ağa isimli bir şahıs tarafından kömür bulunur ve maden ocağı açılarak işletilmeye başlanır. Ancak, hemen akabinde, I. Dünya savaşı ve köyün bütün erkekleri, Çanakkale cephesine giderler. Bunun üzerine, Darkaleli kadınlar, yer altındaki maden ocağını işletmeye başlarlar ve bu çabalar, Darkaleli kadınları, Dünya Madencilik tarihine yazdırır.

DARKALE-MİNARELİ CAMİ

Darkale köyündeki minareli tek camidir. Bu minare: 19’ncu yüzyıl yapısıdır ve camiden ayrı, özgün bir yapıdır. Özellikle minarenin yapımında, antik malzeme kullanılması ilgi çekmektedir.

DARKALE-CAMİ

Darkale köyü yolu üzerinde, 19’ncu yüzyılda yapıldığı düşünülmektedir. Caminin minaresi yoktur. Şadırvan bölümü: 15’nci yüzyıla ait bir hamamdan sökülerek buraya getirilmiştir. Bunun hemen altından, dere geçmektedir. Yapının çeşmeleri ilgi çekmektedir.

Manisa Soma Darkale Hamamı

DARKALE-HAMAMI

Darkale köyünde: köyün girişindedir. Hamam yapısının, değişik tip kurnaları ilgi çekmektedir. Ayrıca: yine büyük bir göbek taşı ve iki büyük halvet bölümü bulunmaktadır. Hamam yakın zamana kadar kullanılıyor olmasına rağmen, günümüzde kaderine terk edilmiştir.

SEVİŞLER BARAJI

Soma-Savaştepe kara yolu üzerindedir.
Soma Termik Santralının su ihtiyacının karşılanması ve Bakırçay ırmağının taşkınlarının önlenmesi için yapılmıştır.
Baraj toprak dolgusu yüksekliği: 60 metredir. 1981 yılında yapılan baraj gölü kıyısında: piknik alanları bulunmaktadır ve olta balıkçılığı yapılabilmektedir.

MENTEŞE KAPLICALARI

İlçe merkezine bağlı, 30 km uzaklıktaki, Menteşe köyündedir.
Termal suların sıcaklığı: 85 derecedir. Kaplıca sularının iyi geldiği söylenen hastalıklar: siyatik, romatizma, kadın hastalıkları.