İzmir Dikili

İzmir Dikili

Gerek denizi, gerek mavi bayraklı plajları, gerek yeşil doğası ve gerekse jeotermal kaynakları, kaplıcaları ve gerekse tarihi değerleriyle öne çıkan, İzmir’e yakın bir gizli cennet. Özellikle: İzmirliler için, buradaki plajları mutlaka öneririm.

İzmir Dikili

ULAŞIM

Dikili-İzmir arası uzaklık: 118 km. Dikili-İstanbul arası uzaklık: 605 km. Dikili-Ankara arası uzaklık: 580 km. Dikili-Ayvacık arasındaki uzaklık: 42 km. Dikili-Altınova arasındaki uzaklık: 25 km. Dikili-Bergama arasındaki uzaklık: 24 km. Dikili-Kınık arasındaki uzaklık: 42 km. Dikili-Midilli arasındaki uzaklık ise: 18 mil.

TARİHİ

Tarihte, bu bölge: Mysia adı ile bilinmektedir. Bölgede: ilk yerleşimcilerin, Luwiler ile Helenlerin Leleg ve Peselag adını verdikleri kavimlerdir. Daha sonraki dönemde ise: Lidyalılar, Persler, Frigyalılar, Romalılar ve Bergamalılar, bölgede egemenlik kurmuşlardır.

Antik çağlarda ise, Dikili çevresinde, farklı uygarlıklara ait birçok kent kurulmuştur. Bu kentlerin en gelişmişi: bir dönem, Aristoteles’in de yaşadığı “Atameus” şehridir.

Ortaçağda ise: bölgede, Bizanslılar, Cenovalılar, Selçuklular ve Osmanlılar görülür. 1850 yılından sonra ise, Kabakum ve Adalardan gelen Yunan halkı da, Dikili’ye yerleşmiş ve 1925 yılındaki mübadeleye kadar, bölgede yaşamışlardır.

Evet, Dikili’nin tarihini değerlendirirken, daha yakın dönemlere geldiğimizde, günümüzde: Beylik Zeytinliği olarak isimlendirilen bölgede, Bergama valisi Karaosmanoğlu, bir çiftlik kurduğu ve çevresine de zeytin ağaçları diktiği görülür.

Bu zeytin ağaçlarının dikildiği yere “Dikmelik” ismi verilir. Günümüzdeki, Dikili sözcüğünün buradan türediğine inanılmaktadır. Ancak, bu sözü edilen yer, günümüzdeki Dikili yerleşim yerinden uzakta bulunuyor. Yine de, Dikili sözcüğünün, zeytinlerin dikili olduğu veya dikili çiftlik denmesinden geldiği kesindir.

Yukarıda sözünü ettiğim gibi: 1839 yılında, buraları iyi bilen ve ticaretle uğraşan, Sakız adalı bir Rum olan Aleko Pandazoplu, Dikili’de kurulu Karaosmanoğulları çiftliğini satın alır. Sakız, Midilli ve Limni adalarından getirdiği Rumları, bu çiftlik çevresine yerleştirir ve işlerinde çalıştırmaya başlar. Böylece: yöredeki Rum nüfusu yükselir.

Bölge: 1923 yılında, Belediyelik olmuştur. 1928 yılında ise, Bergama’dan ayrılarak, İzmir ilinin bir ilçesi olmuştur.

GENEL

Konum olarak: Ege denizi kıyısında ve Midilli Adasının karşısındadır. Yüz ölçümü: 541 km. karedir. Rakımı: 2 metre. Yörede: tipik Akdeniz-Ege iklimi hüküm sürer. Ege bölgesine özgü imbat rüzgarı: Dikili’de genellikle hissedilir.

Deniz kıyısında, 40 km. lik sahil şeridi vardır. Halkın, % 85’i tarımla uğraşır. Denize kıyısı olan köylerde ise, balıkçılık öne çıkmaktadır.

Dikili Limanı: 2000 yılında bitirilmiştir. 135 metre boyunda ve 8.5 metre genişliğindedir. Yükleme-boşaltma ve yolcu gemilerine hizmet verilmektedir.

Biraz sonra ayrıntılı olarak söz edeceğim gibi, bölgede jeotermal kaynakların bulunması ve bunlarla ısıtılabilme imkanı, Dikili’de, seracılığın ileri düzeyde gelişmesine neden olmuş. Avrupa’nın üçüncü ve Türkiye’nin en büyük seraları, Dikili’dedir.

Jeotermal kaynaklardan elde edilen termal su; sulama ve ısıtmada kullanılıyor. Buralarda üretilen tonlarca California Wonder çeşidi biber, domates ve salatalık ise, dünyaya dağıtılıyor.

Gün batımında, sahildeki çay bahçelerinden birinde, çayınızı yudumlarken, bir yandan da güneşin batışını izleyebilir ve gerçekten denizin tam üzerinde batan güneşin bu batış şölenine hayran kalabilirsiniz. Çünkü; güneş, Dikili’de bir başka batar.

İzmir Dikili Karatepe-Merdivenli Kilimleri

KARATEPE-MERDİVENLİ KİLİMLERİ

Bu kilimler; İlçe merkezine 14 km. uzaklıktaki, Merdivenli köyünde geçmiş dönemlerde uzun süre üretilmiş. Kök boya kullanılarak yapılan bu kilimleri, günümüzde dokuyan kalmamış.

Ama, sanırım geleneksel kültür mirası olarak günümüze kadar ulaşan bu kültürün, devamının sağlanması gerek. Yani; kamu yetkililerince, alınacak önlemler ile, Merdivenli kilimlerinin tanıtımı ve kilimlerin dokunmasının sağlanması için elverişli şartların yaratılmasının gerekliliğine inanıyorum.

İzmir Dikili Nebiler Ilıcası

DİKİLİ KAPLICALARI

NEBİLER ILICASI

Dikiliden, Ayvalık yönünde 12 km. gittikten sonra, sağa dönülerek, 4 km. daha gitmek gerekiyor. Ilıca, çınar ağaçlarının gölgesinde, kubbeli hamamı ve dinlenme kabinleriyle, oldukça sakin bir yer olarak öne çıkıyor. Hamam bölümünde, sıcaklık: 57 derece, açık kaynakta ise: 53 derecedir.

Suyunda: hidroasenat bulunan ılıca, ağrı dindirici, kısmi felç, böbrek taşı, kum, romatizma, kadın hastalıkları, cilt hastalıkları ve damar tıkanıklıklarında, tedavi edici özelliği bulunmaktadır.

DOĞAL KOCA OBA ILICASI

Dikiliden çıkılıp, Bergama istikametinde, ana yola girilir girilmez, sola dönülerek, buraya ulaşmak mümkün. Ilıcanın su sıcaklığı: 45-50 derece civarındadır.

BADEMLİ DENİZ ILICASI

Bademli’den, Denizköy’e giderken, 3 km ilerledikten sonra, asfalt yoldan sağa dönüp, toprak yoldan denize inilir. Yaş-kış, burada hem denize, hem de ılıcaya girmek mümkün. Bademli ılıcasının kaynak sıcaklığı: 65 derece. Hidroasenat ve arsenik bulunan su: ağrı, sızı, romatizma, böbrek taşı ve cilt hastalıklarına iyi geliyor.

İzmir Dikili Çamurlu Ilıcası

ÇAMURLU ILICASI

İlçe merkezinden, Bergama yönünde, 4 km. ilerledikten sonra dönülen, toprak yoldan 2 km. daha ilerleyerek varılıyor. Çamurlu suyu ile ünlenmiştir. Jeotermal kaynakların, 3000 yıldır ürettiği çamur ile yapılan kür: termal tedavileri destekler.

Bunun yanında: çamur, içerdiği bitki hormonları sayesinde, kırışıklıkların giderilmesi ve selülit tedavisinde önerilmektedir. Suyun sıcaklığı: 47 derece. Kaynaktan çıkış sıcaklığı ise; 72 derece. İçinde: erimiş silisyum ve çeşitli mineraller bulunuyor. Ağrı, sızı, romatizma ve cilt hastalıklarının tedavisinde kullanılıyor.

DİKİLİ PLAJLARI

Dikili’nin 40 km. lik kumsalı ve mavi bayraklı plajları var. Mavi bayrak: Türkiye Çevre Eğitim Vakfının belirlediği standartları taşıyan, nitelikli plajlara verilen uluslar arası bir çevre ödülü. Temiz, bakımlı, donanımlı, güvenli ve dolayısıyla uygar, sürdürülebilir bir çevrenin sembolü. Sadece, plajlar için, 27 ana maddeden oluşan bir kriterler listesi var. Her yıl, bu kriterlere sahip olanlar belirleniyor ve “Mavi Bayrak” veriliyor.

DİKİLİ BELEDİYE HALK PLAJI

20 km. lik sahil şeridi var. Genişliği yer yer 100 metre. Kumu: çok ince, denizi: tertemiz. Plajın her noktasında: yiyecek-içecek olanaklarını bulmak mümkün. Otel ve pansiyonlar ise, plaja oldukça yakın. Türkiye’de, güneşin plaja en uzun baktığı yer olarak tanınıyor.

KAYRA PLAJI

350 metrelik sahil hattı var. Ancak, bu sahil hattında, ince kum değil, çakıl taşları var. Bu çakıl taşlarının sıkıntısı, denize girene kadar sizi etkiliyor, ancak denize girdikten sonra: muhteşem temiz ve dibi tamamen kum olan deniz, bu sıkıntıyı unutturuyor.

Zeytin ağaçlarıyla çevrilmiş Kayra koyunda, dalış yapmak ta mümkün. Birçok sportif aktiviteler yapılabiliyor. 2010 yılında, burası da, Mavi Bayrak almaya hak kazanmış olmasıyla öne çıkıyor.

KALEM ADASI PLAJI

2010 yılında, Mavi Bayraklı, en iyi “10” plaj arasında seçilmiş olması ile öne çıkıyor. Kalem adası bölümünde, ayrıntılı olarak konudan söz edeceğim.

DİKİLİ JEOTERMAL

İlçede, jeotermal alanı olarak bilinen “Kaynarca Mevkiinde”: sıcak su debisi bulunmaktadır. Bu bölgede açılan jeotermal kuyulardan elde edilen enerjiyle: kaplıca turizmi, sağlık turizmi, seracılık, bağcılık, kurutma, soğutma ve ısıtma yapılıyor.

Ayrıca, yeni teknolojilerle, elektrik enerjisi de elde ediliyor. Özellikle, bu enerji, seracılığın bölgede gelişimine neden olmuş. Bunun dışında, jeotermal enerjinin, bölgede, ısıtmada kullanılması düşünülmektedir.

DİKİLİ HALICILIK

Dikili’nin diğer bir önemli gelir kaynağı: halıcılıktır. Burada, dünyaca ünlü “Yağcı Bedir Halıları” dokunmaktadır. Bu halılar: çeşitli renk ve özelliklerinin yanında, öyküleriyle de ilgi çeker.

Özellikle: ”Kız Bergama” denilen halıları dokuyan Yağcı Bedir Aşiretinin bir öyküsü, bir halının içine sığdırılmıştır. Öyküye göre: “Yağcı Bedir Aşireti: Bergama Küçükkaya’da konakladığı dönemde, aşiretin oğlu ile obanın güzel kızı, birbirlerine aşık olurlar. Aşiretin Beyi, kızı babasından ister. Fakat, kızın babası inat eder ve kızı vermez.

Bu durum, onur konusu yapılınca, kanlı bir kavgaya dönüşür. İki tarafın gençleri savaşır ve Beyin oğlu, bu kavgada ölür. Aşiret, ikiye ayrılır. Oğlan tarafı, göç ederek, Sındırgı yöresinde, yeni üç köy oluşturarak, oraya yerleşir. Yağcı Bedir Aşiretinin kız tarafı: günümüzde sekiz köy olan Bergama-Dikili arasına yerleşir.

Kız ise, üzüntüyle eve kapanır ve halı dokur. Dokuduğu halıya, şekillerle ve renklerle, tüm duygularını yansıtır. Örneğin: kırmızı: ayrılığı, siyah: üzüntüyü, beyaz: umudu, mavi: tükenmeyen umudu, dört nokta: aşkı engelleyen aile bireylerini, Süleyman yıldızı: Beyin oğlunu, burgular: gönül kilitlenmesini çapalar: engelleme araçlarını kırmızıdan-pembeye geçiş: evlenme isteğini dile getirir. Bu desen ve renklerde dokunan halılara: “Kız Bergama” halısı deniliyor.

Halılarda: kök boya kullanılıyor. Böylece: renginin atması engelleniyor ve daima parlak kalması sağlanıyor. Ayrıca, halıların ev tezgahlarında yapılmış olması da, ayrı bir özellik taşımaktadır.

GRANİT TAŞI

Dünyanın en büyük ve kaliteli granit kaynakları, Dikili’dedir. Ayrıca; Dikili sahillerinde göreceğiniz gibi, dünyaca ünlü 8 heykeltıraşın, 8 eseri Dikili sahillerini süslemektedir.

Dikili ilçesinde, beş tane, granit işletmesi var. Özellikle: Kozak bölgesinde çıkarılan granit taşları, renk ve çeşitleriyle, iç ve dış piyasalarda aranılan taş özelliğini korumaktadır. ABD, İsrail ve çeşitli Avrupa ülkelerine, Dikili Limanından granit taşları ihraç edilmektedir.

Blok taş olarak çıkarılan granitten: önem sırasına göre: anıt, abide ve mezar taşları yapımında, binalarda temel blokları sütun ve basamak taşı olarak, yollarda kaldırım ve döşeme taşı olarak kullanılmaktadır. Granit kırıkları ise, suni mermer yapımında kullanılıyor. Avrupa’nın büyük kentlerinin yolları: granit taşlı olup, estetik ve sanatsal değer taşıyan bir çok heykel de, granit taşından yapılmaktadır.

NE YENİR.NE İÇİLİR

Dikili yöresinde: zengin deniz ürünleri ve Anadolu yemek kültürünün geleneksel kebap çeşitlerini bulabilirsiniz. Bunun yanında: zeytin, Dikili’nin sembol ürünüdür. Zeytinyağından üretilen lezzetler, yörede o kadar muhteşem tatlar yaratıyor ki, bunları mutlaka tatmalısınız. Özellikle: zeytinyağlı yiyecekleri mutlaka tadın.

NE SATIN ALINIR

Dikili’den zeytin ürünleri ve zeytinyağı satın alabilirsiniz.

GEZİLECEK YERLER

İzmir Dikili Atatürk Botanik Bahçesi

ATATÜRK BOTANİK BAHÇESİ

Doğa aşığı, merhum Macit Ersoy tarafından; Dikili Belediyesinin gösterdiği, 30 hektarlık alanda oluşturulmuştur. Ersoy, gezdiği tüm ülkelerden getirdiği bitki tohumlarını yetiştirerek, Türkiye’nin halka açık ilk botanik bahçesini oluşturmuştur.

Evet, burası, ülkemizin en yetkin ve uluslar arası nitelikteki tek botanik bahçesidir. Arbeterum’da, yüzlerce ağaç ve çalı türü yetiştirilmektedir. Ayrıca, kurutulmuş bitki türlerinin örneklerinin korunduğu ve üzerinde bilimsel araştırmalar yapılan bir Herbaryum Merkezi de bulunuyor.

Burada, yaklaşık 3000 civarında bitki çeşidi var. Tropik bölgelerden, Alp dağlarına kadar, çok geniş bir bölgeye ait pek çok bitki türü bulunuyor. Evet, bu kadar zengin çeşit barındırılması sonucu, burası, dünya literatürüne girmiş. Bitkilerle “ATA” kelimesi, ay-yıldız şekli verilmek suretiyle çevre düzenlemesi yapılan bahçe, Dikili’nin her tarafından görülebilmektedir.

İzmir Dikili Aterneus

ATERNEUS

Antik bir kent. Kuruluşunun, MÖ.2000 yıllarına kadar gittiği düşünülüyor. Buranın en büyük özelliği ise: bu büyük ve zengin kentin, bulunduğu yıllarda, Bergama krallığından daha büyük olması. Kent ismini: dönemin kahramanlarından biri olan “Atarneus”tan almıştır.

Burada: Persler ve Yunanlılar arasında yapılan büyük bir savaş, aynı Truva savaşı gibi, 8 yıl sürmüş. Persler, 8 yıl süresince, kenti kuşatmışlar. MÖ. 341 yılında, Persler şehri ele geçirir ve kral Hermias öldürülür.

Günümüzde, burada yapılan arkeolojik çalışmalarda: çanak, çömlek, kap-kacak parçaları bulunmuş. Bu objeler: bölgesel olarak değerlendirildiğinde ise, o dönemde, bunların dünyanın en lüks ve pahalı ürünleri olduğunu ortaya koyuyormuş. Bunun dışında: antik şehirde bir kalıntı kalmamış.

Ancak: şehrin ismini aldığı kahraman olan, Atarneus adına yapılan büyük bir tapınak ve Hermias’ın sarayının bulunduğu yerlerin izleri var. Bunun dışında, başkaca kalıntı bulunmamasının en büyük nedeni olarak: kalıntıların toprağın çok altında kaldığı söylentileri var. Bunların zarar görmeden ortaya çıkarılmasının zaman alacağı söyleniyor.

Çünkü: Bergama krallığından daha büyük ve lüks bir kent; hiçbir kalıntı bulunmaması mümkün değil. Zaten, burada Bergama’daki amfi tiyatrodan daha büyük bir amfi tiyatro bulunduğu tespit edilmiş. Ancak, söylediğim gibi, toprak altında.

Evet, şehrin hikayesini anlatmaya devam edelim. Hermias: Persliler tarafından, çarmıha gerilerek vahşice öldürülür. Aristo, bunu duyunca, dostunun anısına bir kaside yazar ve çok sevdiği kral Hermias’ı ilahileştirir.

Çünkü: kral Hermidas, Aristonun hem Akademiden öğrencisi, hem de karısının abisidir. Evet, Aristo, uzun süre bu şehirde yaşamış ve kendisiyle birlikte yaşayan filozoflarla, şehrin kültürel hayatını etkilemiştir. Devam ediyorum. Aristonun, Hermias’ı tanrılaştırmasından sonra, Aristo hakkında, dine saygısızlık nedeniyle, dava açılması gündeme gelir.

Daha eskilere dönelim. Söylentilere göre: Aristo: Aterneus şehrinin eteklerinde ve sunak taşının bulunduğu alanda, kral Hermias ve Büyük İskender’e dersler verirmiş. Çünkü: burada, altı  düz olan bir taş alan ve çevresinde oturma yerleri, günümüzde bile görünebiliyor. Bu bölgede, daha önce sözünü ettiğim gibi, Bergama’da bulunan amfi tiyatrodan daha büyük bir amfi tiyatro bulunduğu düşünülüyor.

Evet, takip eden tarihi süreçte: kral Hermias ölünce, şehirde yaşayanlar, kıyıdaki küçük bir limandan: zeytinyağı ve şarap ticareti yapmışlardır. MÖ.2.yüzyıldan sonra ise, şehir hızla fakirleşmiş ve eski gücünü kaybetmiş. MÖ.1.yüzyılda ise, tamamen terk edilmiş.

Bundan sonra ise: bölge hızla bataklık haline gelmiş, sivrisinekler ve buna bağlı olarak bulaşıcı hastalıklar artmıştır. Bu dönemden sonra ise, bölgede, Bergama krallığı ivme kazanmış ve uzun süre varlığını sürdürmüştür. Sanırım şehrin önem kaybetmesinin en büyük nedeni, ünlü kral Herminas’ın öldürülmesidir.

Kralsız kalan halk bu toprakları terk etmiş, topraklar bereketini kaybedip bataklık haline gelmiş ve sonuçta bu muhteşem ve lüks şehir, tarih sahnesinden silinmiş.

İzmir Dikili Kanai

KANAİ

Burası bir antik kent. Bademli köyü yakınlarında, Kanai isimli yarımadadadır. Burada: Lelegler ve Klikyalılar yaşamış ve büyük bir kent kurmuşlar. O dönemde, dünyanın en büyük deniz savaşı: bu bölgede, yani Klik koyunda yapılmış. Killik koyu: akvaryum gibi temiz ve güzel bir denize sahip. Hemen karşıda: Midilli adası ve arkada ise, antik Kane dağı (Karadağ) bulunuyor.

Kanai kelimesinin anlamı: “kutsal ananın yurdu”. Tarihi kayıtlarda, şehrin adı şu şekilde geçiyor: Roma donanması, 191-190 yıllarının kış dönemini, Seleukos’lar devletine karşı yürütülen savaş sırasında, Bergama krallığının ülkesi kapsamındaki bu kentte yani Kilik kumsalında konaklamış.

Ünlü coğrafyacı yazar Strabon, Kanai şehri hakkında şöyle yazar: “Kanai, Kynos’tan gelen Lokrislere ait, küçük bir kasabadır.”

Evet, kıyı kentlerinin başında gelen olağan kader, Kanai kentinin de başına gelir ve tarihi süreç içinde, zamanla, kentten geriye hiçbir şey kalmaz. Sadece: burunda görülen duvar kalıntıları, dikdörtgen prizması taşlar. Ancak, burada kapsamlı bir arkeolojik kazı çalışması yapılmamıştır.

HATİPLER KALESİ

Katıralan köyünün yakınlarındadır. Helenistik dönemden kalma, düzenli konmuş kesme taşlardan yapılmıştır. Örme duvarları hayranlık uyandıracak güzelliktedir. Bölgede: MÖ.2000’li yıllardan kaldığı düşünülen: çanak-çömlek parçaları bulunmuştur.

Evet, kale, muhteşem güzel bir manzaraya sahip ve dağın eteklerinde bulunan yerleşim kalıntıları çok düzenli. Antik dönemde, bu kalıntıları görülen kentin çok güzel bir yere kurulduğu anlaşılıyor. Ancak, bu kent hiçbir resmi kayıt ve kaynakta geçmiyor.

İzmir Dikili Kalem Adası

KALEM ADASI

Deniz ortasındadır. Eski bir Rum köyü olan, Bademli köyünün açıklarındadır. Sahile 400 metre uzaklıkta. Bitki örtüsü, doğası ve tarihi dokusuyla öne çıkmaktadır. Ancak: ada, özel mülkiyette. Zaten ada üzerinde, adanın sahibi olan işadamına ait, özel bir resort bulunuyor.

Zengin su altı dünyası ve türkuaz renkli deniziyle, ziyaretçilerine bambaşka bir dünya sunuyor. Adada: bir özel işletme tarafından; hizmet sunuluyor. Mavi bayraklı denizi, güneş ve kum ile, yemyeşil doğanın verdiği huzur, lezzetli yemekler, lüks odalar, masaj, jakuzu gibi konforları bulunca, şaşırmamak elde değil. Bu otelden rezervasyon yaptırdığınızda: kara yolu ile giderseniz, Bademli köyünden tekne ile, özel olarak adaya ulaştırılıyorsunuz.

Bunların yanında: adanın bulunduğu bölgenin, tarihsel önemi de var. Şöyle ki: MÖ.406 yılında, Atina ile Sparta arasında yapılan ve 270 geminin katıldığı, dönemin en büyük  deniz savaşı, bu bölgede yapılmış.

İzmir Dikili Nebiler Şelalesi

NEBİLER ŞELALESİ

İlçe merkezinden, çok kısa bir yolculukla ulaşılıyor. Burası tam bir doğa hazinesi. Burada: şelale, yaşlı ağaçlar ve bir mağara bulunuyor. Görülmeye değer doğal güzelliklerin başında geliyor.

KEMENTE YAYLASI

Nebiler’den yola çıkarak, Çukuralan köyü aşılır ve sonra eşsiz doğal güzellikteki Kemente yaylasına varılır. Tracking ve jeep safari için elverişli alanlar var. Antik Karina şehrine, taş sütunların arasından geçerek ulaşabilirsiniz.

İzmir Dikili Karagöl

KARAGÖL

Merdivenli köyünden başlayıp, Şehitler Mezarlığıyla devam eden yol üzerinden, Karadağ’ın yemyeşil tepeleri arasında bulunmaktadır. Volkanik bir göldür. Ekolojik turizm tutkunları için muhteşem güzellikler sunar.

İzmir Dikili Çandarlı

ÇANDARLI

İzmir il merkezine, 84 km. uzaklıktadır. İzmir-Bergama yol çatısından 11 m, Çandarlı-Dikili arası: 19 km. Çandarlı-Bergama arası: 34  km. uzaklıktadır.

Bir yarımada şeklinde, üç yandan denizlerle çevrilidir. Körfezin genişliği 20 km. ve uzunluğu ise 25 km. Çandarlı koyunun genişliği 800 metre ve derinliği 20 metre.

Burada, yaklaşık 5000 yerleşik nüfus yaşıyor. Yazın elbette, yazlıkçıların gelmesiyle, bu nüfus hızla artıyor ve yaklaşık 80 bine çıkıyor.

Çandarlı ismi: Sultan II. Murat’ın ünlü sadrazamı, Çandarlı Halil Paşa, devlet geleneği görmüş olan soylu bir aileden geliyordu. 24 yıllık sadrazamlık görevi süresince, denizciliğe, donanmaya ve dolayısıyla kıyı yerleşim yerlerine ilgi göstermiştir.

Çandarlı Halil Paşa, Cenevizlilerden kalma, köhne kaleyi yeni baştan ele alıp inşa ettirir. Böylece: 5 burçlu ve 16 metre yüksekliğindeki surlarla çevrili bu kaleye, Türkler yerleşirler. Bunun üzerine: buraya yerleşenler, Pitane adını bırakırlar ve yöreye “Çandarlı” ismini verirler. Yani: Çandarlı adının anlamı, Halil Paşa’nın sanı denilebilir.

Öte yandan, tabii akla gelen ilk şey, Çandarlı ailesinin buralı olması. Hayır. Çandarlı Paşa ailesi, aslında, Ankara’nın Nallıhan ilçesine bağlı Cendere köyündendir.

Çandarlı’nın daha önceki dönemlerdeki ismi ise: Elaitikos Kolpos.

Çandarlı hakkında burayı ifade edecek bir kelime söylemek gerekirse “rüzgar” denilebilir. İmbat, yaz günleri için ferahlık vericidir. Gündüz-gece arasında yön değiştiren meltem rüzgarları, iyot dolu deniz esintileri saçar. Standartlara göre az rutubetli bir havası var.

Ama, yazın bile, bazen çok sert esen bu rüzgar, ziyaretçilerin keyfini kaçırmaya yetiyor. Zaten bu yüzden Çandarlı’nın arka bölümünde bulunan tepelere, rüzgar enerjisi elde etmek için tirübinler yerleştirilmiş. Rüzgar her ne kadar olumsuz düşünülse de, olumlu yanı, Çandarlılıların, sıcak yaz günlerinde, asla bunalmamaları.

Doğal klima serinliğine alışmışlar. Körfezin batısı: açık deniz olduğun için rüzgarlı havalarda güvenli değil. Deniz trafiği, büyük dalgalar nedeniyle engelleniyor.

İzmir Dikili Çandarlı

Çandarlı denilince, belki çoğu kimsenin dikkatini çekmeyecek bir şey daha var: beş musluk çeşmesi. Bu çeşmenin suyu kaliteli ve aynı zamanda şifalı. Böbreklerde ve idrar yollarındaki taşları düşürüyormuş.

Yani: bu yönde sıkıntısı olanlar, Çandarlı yöresinde, beş musluk çeşmesinin suyunu mutlaka içmeliler. Zaten, insanlar çeşmenin önünde kuyruk oluşturuyorlar, yanlarındaki çeşit çeşit su kabını dolduruyorlar.

Peki, Çandarlı’nın yerel lezzetleri nedir? Çandarlı mutfağında, tüm Ege bölgesinde olduğu gibi, zeytinyağlılar öne çıkıyor. Sarmasından, dolmasına, tüm zeytinyağlılar burada ayrı bir lezzet sunuyor. Kızartılmış patlıcan ve biberi, tavada yağda hazırlanmış domates sosunun ilave edilmesiyle servis ediliyor.

Tüm deniz ürünleri, balık lezzetlerinin yanında ise, buraya has Çandarlı Kebabını mutlaka tatmalısınız. Tırnaklı pide üzerine:  et, mantar, mısır ile hazırlanıyor. Üzerine ise, tavada kızartılmış tereyağı dökülüyor.

İzmir Dikili Çandarlı Kalesi

ÇANDARLI KALESİ

Osmanlı döneminde, Sultan II. Mahmut’un ünlü sadrazamı Çandarlı Halil Paşa tarafından yaptırılmıştır. Kalede kullanılan taşların çoğu, antik dönemlerin taşlarıdır ve MÖ.2.yüzyıldan kalmadır. Çandarlı Halil Paşa: kaleyi yaptırırken: bu taşları, Foça’dan kölelere taşıtarak getirtmiştir. Söylenenlere göre: en çok taş taşıyan köle “azat” edilecek denilerek, işin çabuk yapılması sağlanmıştır.

Aslını isterseniz, kalenin ilk olarak:  13-14.yüzyıl dönemlerinde, Cenevizliler tarafından yapılmış. Osmanlıların yaptığı, mevcut kalenin yenilenmesi. Çandarlı kalesi: bugün beş kulesi, mazgalları, kapısı ve duvarları ile tüm görkemiyle ziyaretçilerini karşılıyor. 1955 yılında ise, aslına sadık kalınarak, restore edilmiş. Kalede: sık sık konserler düzenlenir.

Ama, bunların dışında kapalı. Burayı ziyaret etmek isteyenler, sadece kalenin çevresinde dolaşarak yetiniyorlar. Yıllardır da açılmamış. Nedeni mi? Ben öğrenemedin, bilen varsa, söylesin. Kalenin içine girilmesi, gezilmesi neden engelleniyor, gerçekten buna mantıklı bir sözle cevap vermek isteyen olduğunda, lütfen yorum bıraksın. Yoksa, yetkililer, bu kaleyi ziyarete açsınlar.

KIZ KULESİ (CORCİ-CORCİO ADASI)

Denizköy denilen yerde. Adanın tepesindedir. Kapısı yok. Söylentilere göre: bir dehlizle denize bağlanıyormuş. Bazılarına göre ise: bir gözetleme kulesidir. Nemrut körfezinin ucundaki, antik Kyme kentine: ışık veya dumanla haber vermek için yapılmış.

Kimine göre ise: Cenevizliler, haberleşmek ve belli zamanlarda sığınmak için, burayı kullanmışlar. Kulenin, hemen yanında Denizköy var.

İzmir Dikili Çandarlı Plajı

ÇANDARLI PLAJI

22 km. lik sahil şeridi var. Ancak, bu plajın en büyük özelliği: rüzgar karadan esiyor ve deniz bu yüzden durgun. Ama: deniz suyu genelde soğuktur. Ege denizinin bu bölgesinde genelde olduğu gibi, deniz çivi gibi soğuk. Bu denize girmek için alışkın olmak şart.

Bu plajın diğer bir özelliği de: Çandarlı’da, plaja en uzak mesafedeki evin, uzaklığının 400 metreyi geçmiyor olması, yani plajın evlere yakın olması büyük avantaj.

İzmir Dikili Pıtane

PITANE

Bu isim: Yunan kökenli olmaması ile öne çıkıyor. Anadolu kökenlidir. Böyle olunca da, bölgenin: Helenistik dönem olan, MÖ.6-5.yüzyıllardan daha gerilere gidilmekte, MÖ.2000 başlarına tarihlenmektedir.

Pitane sözcüğünün kelime anlamına gelince “kadın kenti, ana kenti, kraliçe kenti, Amazon kenti” anlamları ortaya çıkmaktadır. Amazonlar: ok atmalarını engellediği için, sağ memelerini dağlayarak ya da keserek yok eden, kadın savaşçılar.

Pitane adlı ana kraliçenin; Çandarlı’yı, Kyme’yi ve Priene şehirlerini kurduğu, ama yalnızca, Çandarlı’ya adını verdiği düşünülüyor.

Kentin ne zaman kurulduğu, yine de tam olarak bilinmiyor. Ancak, biraz önce de sözünü ettiğim gibi, Helenistik dönem öncesi olduğu kesin.

Tarihi süreç içinde, kentin ismi ilk kez: MÖ. 88 yılında, Romalılarla savaşarak, Batı Anadolu’yu ele geçiren, Pontus kralı VI. Mithridates zamanında duyulur.

Mithridates: Sulla’nın komutasındaki Roma ordusuna yenilerek, Pergamon bölgesini boşaltır ve Pitane şehrine sığınır. Orası da kuşatılınca, deniz yoluyla kaçmayı başarır. Daha sonra, şehir hakkında herhangi bir bilgi bulunmuyor. Günümüzde, şehirle ilgili mimari bir kalıntı da yok. MÖ.6’ncı yüzyıla tarihlenen bir erkek heykeli, günümüzde Bergama Müzesinde sergileniyor.

Ayvacık tanıtımı.

Bergama tanıtımı.

Kınık tanıtımı.

Ayvalık tanıtımı.

 

İzmir Seferihisar

İzmir Seferihisar

Seferihisar denilince, Türkiye’nin ilk “Yavaş Şehri” imajı yaratılmış. Sessizliği ve yavaşlığı, sanırım emekli aileleri tarafından çok tercih edilmesiyle bağlantılı. Burada yaşayanlar yörelerinin hep böyle yavaş kalmasından, kimsenin bu hızlandırmamasından yanalar.

Bunun yanında, müstakil yazlık evleriyle ünlüdür. Son olarak, yaz olduğunda, burada “yangın” haberleri hiç eksik olmaz.

İzmir Seferihisar

ULAŞIM

İlçenin, il merkezi İzmir’e uzaklığı: 45 km. dir. İzmir Adnan Menderes havaalanına ise, 40 km uzaklıkta bulunmaktadır. Diğer belli başlı merkezlere uzaklıklar ise şöyledir: Seferihisar-Urla arası uzaklık; 30 km. Seferihisar-Çeşme arası uzaklık: 85 km. Seferihisar-Ürkmez arası uzaklık; 23 km. Seferihisar-Gümüldür arası uzaklık: 28 km. Seferihisar-Özdere arası uzaklık: 38 km. Seferihisar-Selçuk arası uzaklık: 60 km. Seferihisar-Kuşadası arası uzaklık: 70 km.

İzmir Seferihisar

TARİHİ

Tarihi süreç incelendiğinde, bölgedeki ilk yerleşimin “Teos” denilen yerde, MÖ.2000 yıllarında kurulduğu görülür. Burada: Karyalılar bir şehir kurmuşlar. Yani: 4000 yıldır, bölgede yerleşim söz konusudur.

Peki, bu şehir, yani “Teos” nasıl kurulmuş?

Çeşitli söylentiler var. Şöyle ki: Roma-Kartaca savaşları sırasında, Roma’ya yenilen Kartacalı Anibal, Suriyelilere sığınmak üzere, MÖ.150-146 yılları gibi, Anadolu’ya geçer. Bu sırada, Roma donanması, şehir yokken, şehrin ön bölümlerindeki denizde Kartaca donanması ile savaşırken, Romalı general Tysaferin, konaklama yeri olarak “Teos” şehrini kurdurur ve buraya  “Tysaferinopolis” ismini verir.

Evet, şehir kurulduktan sonra, Selçuklular zamanına kadar, şehir ismi olarak “Tysaferin” veya “Tysaferinopolis” olarak kullanılmıştır. Anadolu’nun Türkler tarafından ele geçirilmesinden sonra ise, şehrin ismi “Tysaferinhisar” olarak kullanılmaya başlanmıştır. Daha sonra ise, günümüze “Seferihisar” olarak gelmiştir.

1084 yılında: Selçuklu Emir Çakabey tarafından, bölge ele geçirilir. 1320 yılında ise, Aydınoğulları, bölgede görülür. 1394 yılında ise Osmanlılar. 1402 yılında, Moğol işgali ve ardından, 1425 yılında, yeniden Aydınoğulları. Daha sonra yeniden Osmanlılar.

19’ncu yüzyıl başlarında, şehrin nüfusu, 20 bin kişiyi aşkındır. Ancak, veba hastalığı sonucu, nüfusun büyük kısmı yok olur. 1884 yılında Belediye olarak tescil edilmiştir. Uzun yıllar, yörede: Türk ve Rum nüfus birlikte yaşamıştır. Ancak, 1919 yılında başlayan Yunan işgali, diğer tüm yörelerde olduğu gibi, buradaki bu barış ortamını da ortadan kaldırmış ve Türk nüfus, büyük baskılar altında yaşamak zorunda bırakılmıştır.

1922 yılında Yunan işgali bitirilmiş ve ardından yapılan mübadele sonucu, yöredeki nüfus oranları değişmiştir. Burada, dikkati çeken bir şey var. Seferihisar’ın Yunan işgalinden kurtuluşunda, 11 Eylül 1922 tarihinde, Türk kuvvetleri, Çolak İbrahim Bey komutasında Seferihisar’a girerler.

Dolayısı ile: Çolak İbrahim Bey’in ismi: eski Rum mahallesine verilmiştir. Ayrıca, bu mahalledeki parkta ve Şehitler Çeşmesi karşısında, Çolak İbrahim Bey’in büstlerini görebilirsiniz.

Seferihisar tarihinde, yakın geçmişteki önemli bir olay da şudur: Kore Savaşına katılan, Türk Silahlı Kuvvetleri unsurları, on yıl süresince (1951-1960), savaşa gitmeden önceki hazırlık eğitimlerini burada yapmışlardır. Zaten günümüzde de, Türk Silahlı Kuvvetlerinin deniz-kara-hava bağlantılı tatbikatları, Seferihisar’da yapılıyor.

İzmir Seferihisar

GENEL

Günümüzde, İzmir iline bağlı, 30 ilçeden biridir. Evliya Çelebinin Seyahatname adlı eserindeki yazıları incelendiğinde: yörenin temel geçim kaynaklarının; uzun yıllar öncesinden günümüze “zeytin” ve “üzüm” olduğu anlaşılmaktadır.

İlçe merkezi: batı ve güneyinde Ege denizi tarafından çevrilmiş olmasına rağmen, denizden 5 km. içeride bulunmaktadır. Merkezin, deniz seviyesinden yüksekliği ise, 18 metredir.

İlçenin kıyıları, genelde girintili-çıkıntılıdır. Ancak, Sığacık bölgesinin kıyıları düzdür, çünkü bu bölgedeki akarsular getirdikleri alüvyonlar ile, kıyıyı düz hale getirmişlerdir.

Yörenin iklim durumu değerlendirildiğinde, en büyük etkinin deniz tarafından sağlandığı görülür. Denize yakın yerlerde, denizin ılıman etkisiyle, kışın pek sıcaklık düşüşü görülmez. Yani, yüksek yaz sıcaklıkları varken, kışlar ılık geçer. Nem oranı da, genelde yüksektir.

İlçenin ekonomik öncelikleri: tarım ve onun içindeki zeytincilik, narenciye ve enginar yetiştiriciliği ve süs bitkileri ağırlıklı seracılık var. Nüfusun % 80’i tarımla uğraşmaktadır. Öte yandan, balıkçılık ve turizm de etkinliğini sürdürmektedir. Mandalina’dan söz etmemek olmaz, bu yörede satsumalar meşhur.

Seferihisar denilince, bu yörenin çok iyi rüzgar aldığını söylemeden olmaz. Öyle ki, yıllık rüzgar ortalamalarının yüksek olması, burayı rüzgar enerjisi santraları yapılması için ideal bölge haline getirmiş. Hatta, Sığacık mevki, en uygun yer olarak öne çıkıyormuş.

Dalış meraklıları burayı genelde tercih ediyorlar. Çünkü: kıyıdan girerek dalış yapılabiliyor. Zıpkın avı meraklıları için çok uygun. Ahtapot yönünden zengin. Dalış için çok uygun bölgeler var. Denizi: aşırı soğuk ama çok güzel. Ağustos sıcağında bile denize girdiğinizde, alışkın değilseniz, titrersiniz.

Seferihisar’a “orkinos balık çiftliği” kurulması planlanıyormuş. Büyük olasılıkla, böyle bir yapılanma olursa, her ne kadar soğuk olsa da, bu güzel deniz kesinlikle kirlenecektir.

Son olarak: bu güzel, ama tam olarak diğerleri gibi, reklamlar sonucu, öne çıkarılamamış ilçemizde: “Babam ve Oğlum” filminin çekildiğini, “Kavak Yelleri” isimli televizyon dizisinin birkaç bölümünün burada çekildiğini söylemeden geçmek istemiyorum.

CİTTASLOW

En başta da söz ettiğim gibi: Seferihisar, ilk Türk ve Müslüman “Cittaslow” seçilerek, dünyanın sayılı kentleri arasına adını yazdırmış. Tüm dünyada, 129 Cittaslow şehri var. Cittaslow şehirlerinde: doğal yaşam öne çıkıyor ve her yıl 8 Aralık tarihinde, “Toprak Ana” günü kutlanıyor.

Seferihisar da: her yıl 8 Aralık tarihinde kutlanan, Cittraslow gününde: buraya has, yerli üretim zeytinyağı, üzüm, pekmez, tarhana, meyve-sebzeler öne çıkarılıyor. Yemekler, organik mahsullerle yapılıyor. Yöresel yemekler yapılarak, konukların tatmasına sunuluyor. İtalya merkezli bu statüye girebilmek için: doğasının bozulmaması ilk şart. Sonra: dev marketlerde insanlar bir ekmek almak için sıralara girmemeliler.

Kent yaşayanlarının, hayatlarını koşuşturarak geçirmemeleri gerekiyor. Bunun dışında: yediğiniz-içtiğiniz her şeyin yörede ve doğal ortamla sağlanıyor olması, pizza ve hamburgerle değil, doğru-düzgün yemeklerle insanların besleniyor olması gerekiyor.

Arabayla değil, bisikletle ulaşım sağlanmalı. Çevre kirliliği olmamalı. Çevrede, insanları, gerek göz ve gerekse kulak olarak rahatsız edecek herhangi bir yapılaşma bulunmamalı. Bu bir çok kriterin, Seferihisar tarafından gerçekleştirilmiş olması ve bu statüyü kazanmış olması, gerçekten muhteşem bir olgu.

NE YENİR.NE İÇİLİR

Biraz önce sözünü ettiğim gibi, burası bir Cittaslow şehri. Yani, burada doğal ürünleri, doğal ürünlerle üretilmiş yiyecek maddelerini bulmanız mümkün.

NE SATIN ALINIR

Buradan: doğal ortamlarda üretilmiş: bal ve zeytinyağı satın alabilirsiniz.

GEZİLECEK YERLER

İzmir Seferihisar Turabiye Camisi

TURABİYE CAMİSİ

1197 yılında, Selçuklular tarafından yaptırılmıştır. 1783 yılında ise, Osmanlılar tarafından bakım yapıldığı görülmektedir.

İzmir Seferihisar Teos

TEOS ANTİK KENTİ

İlçenin 5 km. uzağında, Sığacık köyünün 1 km. güneyindedir. Sanatçılar kenti olarak biliniyor. Sanatçılar, burada özel haklara sahip olarak yaşıyorlarmış. Ünlü Filozof Tares: Teos şehrinin, İyonya’nın başkenti olmasını öneriyor. Kent, İyonya ayaklanmasına, 17 gemiyle katılıyor.

Öncelikle isim anlamı ilginç, şöyle ki: Teos isminin anlamı: “Tanrı”

Gerçekten iddialı bir isim konulmuş şehre. Bölgedeki en eski yerleşim yerlerinden. Buradaki ilk yerleşimin, MÖ.1080 yıllarına kadar gittiği düşünülüyor. Bölgedeki 12 İyon kentinden biri.

Kenti kuranların ise; Akalardan kaçan Giritliler. Kaçan ilk kafile, Atamas başkanlığında, Teos şehrinin bulunduğu yere çıkar ve çok iyi karşılanırlar. Bunun üzerine, ikinci büyük kafile ve devamında birçok insan, buraya göç eder. Bunun sonucunda, kentin yerlileri azınlıkta kalır ve Teos bir Karya şehri olmaktan çıkarak, İyon şehri haline gelir.

Şehir, tarihi süreç içindeki en parlak  dönemini: MÖ.900 yıllarında bulur. Bu dönemde: Millet, Piriyene, Efes, Sisam gibi şehirlerle birleşilerek, İyon Federasyonu kurulur. Bu federasyon: birçok konuda, dünyaca ün kazanır. Özellikle: deniz ve kara ticareti ve bankacılık.

MÖ.2’nci yüzyıl civarında: Romalılar ve Suriyeliler arasındaki, Teos limanı açıklarındaki deniz savaşında, Teoslular, Romalılara büyük yardımlarda bulunurlar. Bunun üzerine, Romalılar tarafından, Anadolu ele geçirildiğinde, Teos, bir süre Bergama Krallığının egemenliği altında bırakılır. Tüm bunların yanında, Teos şehri, Hıristiyanlığı ilk kabul eden bölge şehirlerinin başında gelmektedir.

İzmir Seferihisar Teos

MÖ.17 yılından sonra ise, bölgede, büyük depremler söz konusu olur. Bu büyük depremler, diğer antik kentlerde olduğu gibi, Teos kentini de, harabe haline getirir. Şehirler yıkılır, şehir halkları deprem bölgelerini terk etmek zorunda kalır.

MÖ.2.yüzyıla ait, Teos şehrinden çıkarılan antik kalıntı, İzmir Arkeoloji Müzesinde görülebiliyor. Özellikle: Roma ve Bizans dönemlerine ait, çok önemli seramik parçalar, kabartmalar ve heykeller var.

Antik şehir kalıntılarında ne görülebilir? En başta söylediğim gibi, pek düzenli bir yerleşim yok. Kuzeybatı bölümünde, Helenistik döneme ait surlar, tiyatro, akropolis ve gymnasium kalıntıları var.

Bu bölümde bulunan yazıtlarda: Gymnasium denilen yerde 3 sınıf bulunduğu, bunlardan öğretmenler eşliğinde, ikisinde spor ve birinde müzik eğitimi verildiği anlaşılıyor. İonyalı aktörler birliği: ilk kez, MÖ.3.yüzyılda Teos şehrinde kurulmuş ve oyuncular, çeşitli yerlerde temsiller vermişler. Yani, en başta söylediğim gibi, burası tam bir sanatçılar kenti.

Ayrıca, bir tapınak kalıntısından söz etmiştim. Yapılan araştırmalara göre, bu tapınak: dünyanın en büyük “Dionysos” tapınağı. Dönemin en ünlü mimarı Hermogenes tarafından yapılmış olması, en büyük özelliği.

İzmir Seferihisar Lebedos

LEBEDOS ANTİK KENTİ

Gümüldür-Ürkmez arasında, Kısık denilen bir alçak ve kayalık yarımada üzerinde; 175 metre uzunluğunda kurulmuştur. 12 İyon kentinden biri olarak, MÖ.7.yüzyılda kurulmuştur. Kurucuları: Kral Kodros ve oğullarından Andropompos.

Buranın en büyük özelliği: Efes antik kentinden bazı insanların buraya zorla göç ettirilmesidir. Ancak, bu nedenle, şehir hiçbir zaman öne çıkamamıştır.

Burası: 201 uzunluğundaki bir kara parçası ile, ana karaya bağlanmıştır. 61 metrelik bir yükseklikte: akropol var. Kentin coğrafi konumu, iyi bir limanı bulunmayışı, çevresinde Kolophon ve Tlos gibi gelişmiş şehirlerin bulunması, buranın gelişimini engellemiştir.

Bu yüzden: deniz ticaretinden pay alamamış, diğer İyon kentlerinin yaptığı gibi, dış bölgelerde koloni kuramamış, sanatçı ve bilim adamı yetiştirememiştir. Horatius’un: “Terk edilmiş kent” olarak tanımladığı Lebedos, klasik dönemde,kendi adına sikke basamayan tek İyon kenti olmuştur.

MÖ.2’nci yüzyılda: Teos, Ephesos ve Myonnesos şehirlerinden kovulanların, buraya yerleşmesi sonucu, kentin sosyal hayatında biraz hareketlilik olmuştur. Günümüzde, buraya ait hiç bir şey kalmamış. Yalnızca, Helenistik duvarlar, gymnasium ve bir tapınağa ait olduğu düşünülen teras ve konut kalıntıları.

KARAKÖSE HARABELERİ

Doğanbey köyü, Gerenalanı mevkiindedir. Lebedos antik kentine, 4 km. uzaklıktadır. Burada: tapınak ve hamam kalıntıları bulunuyor. Buraya, halk tarafından: Karakisse ismi de verilmiş.

İzmir Seferihisar Myonnesos Adası

MYONNESOS ADASI

Burası, günümüzde: Doğanbey adası olarak bilinen yerin, antik çağdaki adı. Günümüzde, buraya “sıçan adası” da diyenler var. Adanın karaya yakın bölümünde, dimdik bir kaya görünümü var. Sanki, Cebelitarık’ın bir benzeri denilebilir.

Adanın üzeri ise, geniş. Adanın üzerinde bulunan Çıfıt Kaleyi, karaya bağlayan, denizdeki dolgu geçit ise: zamanla ve bakımsızlık nedeniyle, dağılmış ve deniz suyunun altında kalmış. Bu geçidin yapıldı taşlar, dikkat ederseniz, tarihi dönem içindeki taş işçiliğinin güzel örneklerini oluşturuyorlar.

Ancak, yine de, (25-30 cm.) dizlerinize kadar suyun içinde yürümeyi tercih ederseniz, Sığacık kıyısından, yürüyerek adaya ulaşmanız mümkün. Bunu tercih etmeyenler, adaya çıkmak için, deniz motorlarını tercih etmek zorundadırlar.

MÖ.190 yıllarında, III. Antiocus, kıyıları korumaya çalışırken, Teos şehrine yönelmiş olan, birçok Roma gemisi görür. Önce, bunların Roma gemisi olduğunu tahmin eder. Ancak, daha sonra, bunların korsan gemileri olduğu anlaşılır. Korsanlar: Roma donanmasından kaçarak, Myonnesos’a sığınırlar.

Evet, Roma döneminde, Myonnesos, korsan yuvasına dönüşmüş. Denizlerle çevrili kayalıklar, korsanların amaçlarına uygun olduğu için, tercih edilir olmuş. Gemilerini anakaradan ve gözlerden uzaklarda, burada demirliyorlar ve tüccar gemileri geçtiğinde, aniden saldırıyorlarmış.

Adanın, Türk tarihinde de bir süre rol oynadığı düşünülüyor. Şöyle ki, tepenin doruğunda, kırmızı sıvalı üç sarnıç bulunuyor, ancak bunların yapılış dönemleri tarihlenemiyor. Ancak, geç dönemlerin eserleri oldukları tahmin ediliyor.

Adada: çeşitli dönemlerden kalma, pek çok dağınık duvar ve yapı kalıntısı var. Bu duvarlar: 2.5-3 metre yüksekliğinde ve 5-6 metre uzunluğundadır. Çok büyük boyutlu taşlarla inşa edilen bu duvar, MÖ.500 yıllarına tarihleniyor. Adanın üst kısımlarındaki kalıntılar ise, biraz önce sözünü ettiğim gibi, Türk dönemlerinden kalma yapılara ait.

İzmir Seferihisar Sığacık

SIĞACIK VE SIĞACIK KALESİ

Sığacık, günümüzde, Seferihisar’ın bir mahallesi durumundadır. İlçe merkezinin 5 km. batısındadır. İzmir il merkezine ise, 50 km. uzaklıktadır. Teos antik kentinin kuzey limanını oluşturan koydadır. Otel ve pansiyonlar gibi konaklama tesisleri: Sığacık kalesine yakın konumlanmış.

Plajlar ise 1 km. ileride. Plajlar bölgesine, minibüs ve Belediye otobüsleri çalışıyor. Sığacık limanından denize girilmiyor. Liman bölgesinden: günübirlik motor turlarıyla: Papaz boğazı, Taş ada, Azmak, Aktaşlı ve Çamağız bölgelerini keşfedebilirsiniz.

Bunun yanında: Sığacık mevkiinde, 45 yatlık, yat limanı var. Üzüm, özellikle mandalina ve zeytin gibi ürünlerin en lezzetlilerini burada tadabilirsiniz. Ayrıca, elbette taze balık ve deniz ürünleri.

İzmir Seferihisar Sığacık

Sığacık kalesi ise: Kanuni Sultan Süleyman’ın Rodos seferi sırasında, 1521-1522 yılları arasında, Teos şehrinin Ören yeri taşocağı kullanılarak, Palak Mustafa Paşa tarafından yaptırılmıştır. İç kalenin, denize bakan kısmında: 2 burç ve 2 kapı var. Dış kalede ise, Kuşadası, Ayasuluk ve Seferihisar adlı 3 kapı var.

Kale 2 katlı olmasına rağmen, günümüze tek katı kalmıştır, surlara ise, kulenin gizli merdivenlerinden tırmanılıyor. Surların yapılmasında, antik Telos kentinin taşlarından yararlanılmıştır. Bu nedenlerle, duvarlarda, Teos şehrinden gelme kitabelere rastlanıyor.

Kale içinde, evler bitişik düzende olup, bazıları, tek bazıları ise iki katlıdır. Evlerin çoğu kerpiçtendir ve büyük bölümünde iç avlu var. İki katlı evlere, cumbalar ve tahta panjurlar eklenmiş, içerdeki merdivenler ve kapılar ahşaptan yapılmıştır.

Kale: yapıldığı dönemde, kıyı yerleşmesini savunmaktan öte, bir deniz üssü olarak hizmet vermiştir. Daha sonraki dönemlerde ise, gümrük kontrol merkezi olarak kullanılmıştır.

İzmir Seferihisar Sığacık

Dünyaca ünlü: Akkum ve Ekmekçi plajları, Sığacık mahallindedir.

Küçük ve Büyük Akkum olarak bilinen, iki plaja ayrılan burada, “Rüzgar sörfü” yapılabiliyor. Söylenenlere göre, Çeşme-Alaçatı’ya, rakip olabilecek bir konumu varmış. Sörf meraklıları için duyurulur.

Akkum bölgesinde, güzel konaklama tesisleri de bulunuyor.

İzmir Seferihisar Sığacık

Ekmekçi Plajı ise, daha farklı: burada özellikle deniz dibinden tatlı su kaynaklarının çıkması nedeniyle, burası diğer koylara nazaran daha soğuk. Ayrıca, mucize şekilde, poyraz rüzgarı almıyor.

Koyun yamaçlarında, çam ormanlarıyla kaplı kamping ve piknik alanlarından da yararlanmak mümkün.

HEREKE/DÜZCE

İlçenin 6 km. kuzeyindedir. Bu Düzce isimli köyün, eski adı Hereke’dir. Halk arasında: bu ismin, Herakles’ten geldiği ve köyün, “Heraklia” isimli bir kentin üzerinde kurulduğu anlaşılmaktadır. Ancak, bu tür bir kentin varlığı, bilimsel kayıtlarda yoktur. Bu antik kentte görülebilecek tek şey: yalnızca bu yörede kullanılan, bol miktardaki taş.

Bunların en ilginci ise: Osmanlı döneminden kalma hamamın, batı duvarında bulunan: tanrı Herakles sunağıdır. Yörede bulunan frizler: İzmir Arkeoloji Müzesinde sergileniyor. Bunun dışında, köyde: 15.yüzyılda yapıldığı tahmin edilen Kasım Çelebi Medresesi ve Camidir.

Urla tanıtımı.

Çeşme tanıtımı.

Gümüldür tanıtımı.

Özdere tanıtımı.

Selçuk tanıtımı.

 

İzmir Torbalı

İzmir Torbalı

Ege bölgesinin büyük sanayi tesislerinin kurulu bulunduğu bir yöre. Tarih severler için ise, ünlü “Metropolis” şehri kalıntıları, muhteşem ilgi çekiyor ve yöreden geçenlerin, burayı mutlaka ziyaret etmelerini öneriyorum.

İzmir Torbalı

ULAŞIM

Torbalı, bağlı bulunduğu İzmir il merkezine, 45 km. uzaklıktadır. Adnan Menderes Hava alanı ise, ilçeye 30 km. uzaklıktadır. Torbalı-Menderes arasındaki uzaklık: 25 km. Torbalı-Selçuk arasındaki uzaklık: 34 km. Torbalı-Ödemiş arasındaki uzaklık: 73 km. Torbalı-Söke arasındaki uzaklık: 73 km. Torbalı-Aydın arasındaki uzaklık; 71 km.

TARİHİ

Tarihi süreç içinde: Ephesos, Smyra, Nation ve Nif şehirlerinin arasında Metropolis şehri olarak, burada, MÖ.3000 yıllarında, ilk yerleşimin kurulduğu bilinmektedir.

Özellikle, MÖ.7’nci yüzyılda, Lydia döneminde, şehir, en parlak dönemini yaşamıştır. Daha sonraki dönemlerde ise, burada: Frigya, Pers, Roma, Bizans dönemleri yaşanır. 1071 Malazgirt Savaşından sonra ise, Selçuklular ve takiben Aydınoğulları ve son olarak Osmanlılar görülür.

1425 yılında, Osmanlılar yörede egemenliği ele geçirirler. I. Dünya Savaşından sonra, yörede, 1919 yılında, Yunan işgali görülür. 1922 yılına gelindiğinde ise, 40 ay süren işgal vahşeti sona erdirilir. 1926 yılında İlçe statüsü kazanan Torbalı, 1927 yılına gelindiğinde Belediye olur.

İzmir Torbalı

GENEL

İlçe merkezinin denizden yüksekliği: 35 metredir. Bölgenin en yüksek yeri ise, 781 metre yükseklikteki Keçikalesi dağıdır.

Son yıllarda, İzmir yöresinde, en fazla göç alan merkezlerin başındadır. Bunun doğal sonucu olarak, göçle gelen vatandaşlar, geldikleri yerin kültürünü de beraberlerinde getirmektedirler.

Yörede: Akdeniz iklimi egemendir ve buna bağlı olarak, yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise ılık ve yağışlı geçmektedir.

Ekonomik etkinlikler: bölgenin toprak yapısı  tarım için çok elverişlidir ve bunun sonucu olarak: tütün ve pamuk başta olmak üzere, yoğun tarım yapılmaktadır. Ayrıca, yer yer zeytinlikler bulunmaktadır. Bunun dışında, Torbalı, son yıllarda İzmir yöresinin en büyük sanayi merkezlerinden biri haline gelmiştir.

1 otomobil fabrikası, 2 sigara fabrikası ve başka bir kısım sanayi tesisleri, yöredeki ekonomik etkinlikleri güçlendirmektedir. Çünkü, ilçe insanının büyük kısmı, bu fabrikalarda çalışmaktadır.

KONAKLAMA

Öğretmenevi                   Ertuğrul Mah. Zübeyde Hanım Parkı  232-8555550

GEZİLECEK YERLER

İzmir Torbalı Abdülhamit Evi ve Hipodrom

ABDÜLHAMİT EVİ VE HİPODROM

İlçe merkezinde, Yeniköy mahallesinde; Askerlik Şubesinin hemen yanındadır. 2’nci Abdülhamit tarafından, 1879 yılında medrese olarak yaptırılmıştır. Arazileri ise, Abdülhamit tarafından, Baltacı Dimyos isimli bir Rum’dan satın alınmıştır. Köşk arazisi üzerindeki mantar meşe ağaçları: İspanyol kralı 2’nci Alfonso tarafından, Sultan 2’nci Abdülhamit’e hediye olarak dikilmiştir.

1950-1968 yılları arasında ise, kazı evi olarak kullanılmıştır. 1968 yılında, Yeniköy mahallesi İlköğretim okulu olarak kullanılan 119 yıllık yapı, günümüzde, “kahvehane” olarak kullanılıyor.

Bu yarış sahası: 1894 yılında, Tepeköy mevkiinde, Adnan Menderes’in eşi Berrin hanımın dayısı Evliyazade Refik Bey tarafından kurulmuştur. Hatta: bu nedenle, adı geçen kişi, 2. Abdülhamit tarafından bir nişan ile ödüllendirilmiştir.

Günümüzde, burası 1.derece sit alanı ilan edilerek koruma altına alınmıştır. Ancak, geçmiş dönemde büyük bir yangın geçiren yapıdan günümüze: yalnızca taşıyıcı duvarları gelebilmiştir.

Bunun dışındaki iç  taşıyıcı sistemi, kapı ve pencereleri tamamen yok olmuştur. Bu yangın öncesinde, burada: Bölge Veteriner Müdürlüğüne ait bir “hara” varmış.

İzmir Torbalı Metropolis

METROPOLİS ANTİK KENTİ

İlçe merkezine 11 km. uzaklıkta: Özbek ve Yeniköy arasındaki bir tepe üzerindedir.

Buradaki arkeolojik kazılar, Amerikan kökenli bir sigara fabrikasının sponsorluğunda sürdürülüyor.

Şehir, özellikle antik dönemde yöredeki İonia şehirleri içinde önemli bir yere sahiptir. Kelime anlamı: Ana Tanrıça. Çünkü: “Meter Gallesia” isimli ana tanrıçanın tapınağı bulunan kutsal mağara: şehrin yaklaşık 5 km. kuzeyinde, günümüzdeki “uyuzdere” mevkiindedir.

Bu mağara içinde yapılan arkeolojik kazılarda: çok miktarda: çanak-çömlek parçası, pişmiş toprak ana tanrıça heykelcikleri, aşık kemikleri, kandiller bulunmuştur. Bunlar değerlendirildiğinde, buranın dini bir merkez olması yanında, yanı zamanda falcılık ve bilicilik merkezi olarak kullanıldığı düşünülmektedir.

Özellikle: verimli topraklar üzerinde kurulu bu şehirde, o dönemde, şarap üretiminin yoğun olduğu bilinmektedir. Ayrıca: Smyra (İzmir) ve Ephesos arasındaki antik yol üzerinde bulunması nedeniyle, bölgedeki ticaret üzerinde de etkili olmuştur.

Hatta: yazılı kaynaklardan öğrenildiğine göre, burada, Hegesias isimli bir bankerin yaşadığı belirlenmiştir. Şehirde yaşayan zenginler: şehirlerinin güzelleşmesi için her türlü fedakarlığı yapmışlar, stao, gymnasium ve tiyatro ile birlikte, birçok anıtsal yapı inşa edilmiştir.

Roma ve Bizans dönemlerinde de, şehir, önemini sürdürür. MÖ.133 yılında, Roma hakimiyeti, yörede etkindir. Eski yapılan yeniden düzenlenmiş, bazı kamu binaları yapılmıştır. Bizans döneminde ise, burası, bir piskoposluk merkezi haline gelmiştir.

Arkeolojik çalışmalarda bu  döneme ait, kent kalıntılarının doğu kesiminde, bir kilise kalıntısına rastlanır. Bu dönemde, ayrıca, kente bir kale yapılır. Bu kale ve sur duvarları, yöredeki mimari kalıntıları yok edecek şekilde, devşirme malzeme kullanılarak yapılmıştır.

Ancak, Türklerin Anadolu’ya yerleşmelerinden sonra: 14.yüzyıl başlarında, Kızılhisar adıyla burada yerleşim görülüyor. 19.yüzyıla gelindiğinde ise, İzmir-Aydın demir yolunun yapılmasıyla, ilçe terk edilerek bugünkü yerine taşınmıştır.

Metropolis antik şehrinde yapılan kazılarda, bölgedeki ilk yerleşimcilerin izlerine de rastlanmıştır. Bunlar: MÖ.2000 yılında, yani Tunç Çağında buraya yerleşmişlerdir. Bunlara ait: çanak-çömlek parçaları, mühürler, taş baltalar ele geçirilmiştir. Ancak, yapılan kazılarda, yukarıda da söylediğim gibi, şehrin en parlak dönemini Helenistik dönemde yaşadığı anlaşılmıştır.

Çünkü, bu döneme ait pişmiş toprak heykelcikler ve mimari yapı kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Bu heykel ve stellerdeki işçilik ve kalite, şehirde son derece yüksek bir düzeye ulaşıldığını yansıtır.

Burayı ziyaret ettiğinde görebilecekleriniz:

İzmir Torbalı Metropolis Tiyatro

Tiyatro

Kentin güneydoğusunda bir yamaçtadır. Anadolu bölgesinde, taştan yapılmış tiyatroların ilk örneklerinden biridir. Yapılış tarihi olarak, MÖ.2. yüzyıl düşünülmektedir.

Seyirci kapasitesi: 4000 kişidir. Tiyatronun alt bölümü, heyelan nedeniyle, toprak altında kalmış ve bunun sonucunda iyi korunarak günümüze ulaşmıştır. Sahne binasının zemini, beyaz ve mavi mermerlerle kaplanmıştır. Bizans döneminde ise,  tiyatro yapısı üzerine, çiftlikler yapılmıştır.

İzmir Torbalı Metropolis Teras Evler

Teras Evler

Tiyatronun hemen yanında, teraslar halinde inşa edilmiş evler görülmektedir. Bunlar, Roma dönemine aittir. Evlerin duvarlarında süsleme amacıyla freskler kullanılmıştır. Ayrıca, büyük bir salonda, renkli taşlarla yapılmış taban mozaikleri bulunmaktadır.

Bu mozaik pano üzerinde işlenen konu: tiyatro tanrısı Dıonysos ve karısı Ariadne ve ayrıca çeşitli mitolojik kahramanlar görülüyor. Bu nedenle, bu salonun, tiyatro gösterilerinin yapıldığı yere ait bir resepsiyon salonu olduğu düşünülüyor.

İzmir Torbalı Metropolis Akropol

Akropol

Şehrin akropol bölümünün sur duvarları üzerindeki ana giriş kapısı: Torbalı ovasına bakan bölümdedir. Burada: MÖ.1’nci yüzyılda, kentin  koruyucu tanrısı “Ares” e ithafen yapılan bir tapınak bulunmaktadır.

Tapınak kalıntısına ait buluntular: üzerinde rahiplerin isimleri yazılı sütun parçaları, domuz avı sahnesini betimleyen taş kirişler ve bazı mimari parçalar var.

İzmir Torbalı Metropolis Stoa

Stoa

Stoa yapıları: dinsel törenler, felsefi ve siyasi  toplantılar, kültürel ve ticari etkinlikler sırasında, yağmur ve güneşten korunmak için yapılmış yapılardır. Şehir stoası; MÖ.2’nci yüzyılda inşa edilmiş, uzunluğu: 65 metre ve genişliği: 11 metredir. Konum olarak: aşağı kent ve ovayı yüksekten görmek mümkündür.

Dışta bulunan sütunların üzerindeki yazılardan anlaşıldığına göre: bu yapı, şehir halkının yardımlarıyla yapılmıştır. Bu yardımlar: bulunan bir sütun üzerindeki yazıdan açıkça anlaşılmaktadır.

Bu durum: tarih sahnesinde, ilk sponsorluk olarak da değerlendirilmektedir. Yine burada bulunan bir yazıtta: Yunan ve Roma takvimleri, karşılıklı olarak işlenmiştir. Bu takvimlerin: Stoa duvarında bulunduğu sanılıyor.

İzmir Torbalı Metropolis Gymnasium ve Hamam

Gymnasium ve Hamam

Burası: halk arasında “Han Yıkığı” olarak bilinmektedir. Hamam yapısı: MS.2’nci yüzyılda yapılmıştır. Klasik Roma hamamı mimarisini yansıtmaktadır. Merkez salonun yanlarında: özel tasarlanmış basamaklı havuzlar bulunmuştur. Burada ilgi çekici olan: döşeme altında, bir metre yüksekliğindeki ısıtma sistemi (hemen zemin altındaki bu boşluk görülebiliyor) ve duvarların içine yerleştirilmiş içleri boş tuğla koridorlardır.

Gymnasium ise, hamam yapısına bitişik olarak görülüyor. Burada bulunan bir yazıtta: MÖ.2.yüzyılda, Gymnasium yöneticisi olarak “Alexandra Mirton” isimli bir kadının isminin geçmesi, ilgi çekicidir. Hamam kalıntısında yapılan arkeolojik kazılarda,  çok sayıda, gümüş sikke bulunmuştur.

Latrina

Hamam yapısının güneydoğu köşesindedir. Burası: bir umumi tuvalet. Boyutları: 6 x 11 metredir. Bu boyutları ile, aynı anda 25 kişi tarafından kullanılabilmektedir. Bir üst bölümdeki küçük odanın: kadınlar tuvaleti olduğu düşünülüyor. Bu bölgede, yapılan arkeolojik kazılarda: Asklepios yani Sağlık Tanrısı heykeli bulunmuştur.

İzmir Torbalı Metropolis Bouleuterion

Bouleuterion

Burası, şehrin meclis binasıdır. Şehirle ilgili önemli kararlar, burada yapılan toplantılarda alınırmış. Burada: dairesel oturma sıralarının ortasında, yarım daire alanda, arkeolojik çalışmalarda, sunaklar bulunmuştur.

Bu oturma sıralarının arasında ise: kenarı aslan ayaklı, üç merdiven var. Üst kısımlara çıkmak isteyen meclis üyeleri, bu merdivenleri kullanarak çıkıyorlarmış. Üst platformdaki nişler içinde ise: asker ve yönetici heykelleri bulunurmuş. 400 kişi kapasitelidir.

Ticarethane

Hamam yapısının, alt terasındadır. Burada: ortada, sütunlarla çevrili bir avlu ve çevresinde odalar var. Avlunun ortasında ise, yağmur sularının biriktirildiği bir havuz ve yanında mozaik döşeli koridor görülüyor. Mozaik döşemenin her iki ucunda: iyi şanslar anlamına gelen dilekler, Yunanca ve Latince olarak yazılıdır.

Bazı odaların duvarlarında ise, duvar freskleri ve ağırlık ölçü taşları bulunmuştur. Bu ölçü taşları nedeniyle, yapının bir ticarethane olduğu düşünülmektedir. Bu “iyi şanslar” (BONA FORTUNA) cümlesinden hareketle, buranın bir kumarhane olarak da kullanıldığı düşünülüyor.

İzmir Torbalı Metropolis Kale

Kale

Günümüzde, antik şehir kalıntılarından en iyi korunarak gelenler: Tiyatro ve kaledir. Kale: Helenistik dönemde yapılmış ve Bizans dönemlerinde, Arap akınları nedeniyle güçlendirilmiştir. Kale; kesme ve moloz taştan yapılmıştır. Duvarlar içinde ise, devşirme taş ve heykel parçaları görülmektedir. Halen burada arkeolojik kazı çalışmaları sürdürülmektedir. Bu çalışmalarda: çok sayıda: sikke, küpe, seramik, bronz kalıntı, cam ve toprak eserler bulunmuştur.

Menderes tanıtımı.

Selçuk tanıtımı.

Ödemiş tanıtımı.

Söke tanıtımı.