Makedonya Üsküp

Makedonya Üsküp

Makedonya Cumhuriyetinin başkenti ve en büyük şehridir. Yunanistan üzerinden Ege denizine dökülen Vardar nehrinin üst kısmındadır. Belgrad ve Atina şehirleri arasında, kuzey-güney Balkan rotasında bulunur.

Ülkenin politik, kültürel ve akademik merkezidir. Yunan ve Roma döneminde “Scupi” adıyla biliniyordu. Rahibe Terasa’nın doğduğu yer olarak, şehir, bütün dünyada tanınmıştır.

Şehir Vardar nehrinin iki kıyısında kurulmuştur ve arada “Taş köprü” vardır. Nehrin sağ yanında kalan bölüm “Eski şehir” ve sol yanında kalan bölüm ise “Yeni şehir” dir.

Şehirde en çok görünenler:

Ana caddeleri ve meydanları süsleyen heykellerdir. Şehir, kendine ait bir Zafer Takına sahiptir. Ana meydandaki savaşçı heykelleri (Aslında Büyük İskender ve ailesinin heykelleri ama Makedonlar ve Yunanlılar, İskender’i sahiplenmek istediklerinden bu konuda Makedonlar açıkça İskender ismini kullanmıyorlar, Büyük Savaşçı diyorlar.) ilgi çekiyor.

Üsküp şehrinin ismi son zamanlarda ülkemizde de sık sık gündeme geliyor. Çünkü ekonomik sıkıntı nedeniyle, Makedonya devleti, özellikle Üsküp şehrinde bulunan Osmanlı mirasına, camilere, hanlara ve diğer eserlere sahip çıkmıyor. Bunların onarımı ve restorasyonu Türkiye Devleti (TİKA) tarafından yaptırılıyor.

Üsküp şehrinin bizi ilgilendiren bir diğer özelliği:

Ünlü şair Yahya Kemal Bayatlı’nın Üsküplü olmasıdır. Hatta: Üsküp şehri için “Fatih devrinin manevi mezarlığı” da denir. Çünkü: Üsküp şehrinin her köşesinde bir evliya mezarı varmış. Osmanlı döneminde, Arnavut kökenli, dünyaca tanınan Rahibe Terasa da, bu şehirde bir süre yaşamıştır.

Son bir not: Üsküp denince bir türkü akla geliyor “Vardar Ovası” Bu türkü, Üsküp şehri için söylenmiştir. Ayrıca, burada çok sayıda Türk yaşamasına rağmen, televizyonlarda Türk kanalı görünmez. Ancak, televizyonlarda, mevcut Makedon kanallarında, inanın çok sayıda Türk dizisi izlemek mümkündür.

Ayrıca: halen Bursa ve Üsküp kardeş şehirlerdir. Camilerin restorasyonu için Bursa Büyükşehir Belediyesi de katkı sağlıyormuş.

Giriş için yine önemli bir not: şehirde gezinirken, bir anda çevrenizi dilenen Roman çocukları doldurabilir, bu arada kesinlikle ceplerinize ve çantalarınıza sahip çıkınız.

Makedonya Üsküp

ULAŞIM

Üsküp şehrinin çevresindeki bazı şehirlere uzaklığı: Selanik 233 km, Belgrad 433 km, Priştina 87 km, Tiran 291 km ve Sofya 245 km. dir. Şehrin çevresinde otoyol ağı yoğundur ve ulaşım problemi yaşanmaz. Eğer Üsküp şehrine Selanik üzerinden karayolu ile giderseniz, Selanik-Makedonya arasındaki otoyol güzel, 2 şerit gidiş, 2 şerit geliş, rahat bir yoldur.

Girişte Makedon gümrüğünde en az 2 saat beklemeyi göze alın, ayrıca yine burada çok ucuz Makedon Duty-free mağazası var, içki ve parfümler ucuz, buraya mutlaka uğrayın. Üsküp hava alanı (İsmi: Büyük İskender hava alanıdır.) 1928 yılında inşa edilmiştir.

Günümüzde, şehrin 23 km doğusundadır. Hava alanının 2014 yılı yolcu kapasitesi 1 milyon kişiye ulaşmıştır. Birçok Avrupa şehrine uçuş bağlantısı vardır. Hava alanı ile şehir merkezi arasında, günde birkaç otobüs seferi vardır. Bir bilet: 2.25 Euro’dur. Taksiler 24 saat çalışır, şehir merkezi için muhtemelen 16-20 Euro ücret isterler.

Makedonya Üsküp

TARİH

Şehir Yunan ve Roma döneminde “Scupi” ismiyle biliniyordu. Şehir, MÖ 2’nci yüzyılda, Dardanya’nın başkenti oldu. MS 1’nci yüzyılda bölgeye Romalılar egemen oldular ve burayı bir askeri kamp alanına çevirdiler.

MS 395 yılında, şehir Bizans egemenliğine geçti. 518 yılında şiddetli bir deprem şehri tahrip etti. Ardından Justinien tarafından yeniden inşa edildi. 830’larda şehir Bulgar imparatorluğunun bir parçası oldu.

1282 yılında, şehir Sırp imparatorluğunun bir parçası oldu. 1392 yılında Osmanlılar şehri ele geçirdi ve şehrin ismi “Üsküp” oldu. 17’nci yüzyılda, Üsküp şehrinde yaşayanların sayısı 30 ile 60 bin kişi arasındaydı.

Şehirde 10 binden fazla ev vardı. Belgrad ve Saraybosna ile birlikte bölgenin en büyük şehirlerinden biriydi. Çarşılar, kervansaraylar, camiler ve hamamlar yapıldı. 1689 yılında, Avusturyalılar kolera salgınıyla zayıf düşmüş şehri ele geçirdiler ve şehri ateşe verdiler. Ancak ardından geri çekildiler. Üsküp harabeye dönmüştü. Resmi binaların çoğu yeniden yapıldı ve restore edildi.

Ancak

yine veba ve kolera salgını yaşandı ve şehirliler başka yerlere göç ettiler. 1850 yılından sonra şehir gerilemeye başladı. Kırsal göç nedeniyle, şehirde Hıristiyan nüfus arttı. 1903 yılında bölgede Arnavut isyanları başladı ve 11 Ağustos tarihinde Üsküp şehrini ele geçirdiler.

1’nci Balkan Savaşında, 1912 yılında yani 500 yıldan fazla Türk hakimiyetinin ardından, Sırbistan krallığı tarafından ilhak edildi. Türkler şehirden göç ederek ayrıldılar. 1’nci Dünya savaşı sırasında, 1915 yılında şehri Bulgar krallığı aldı.

II. Dünya savaşından sonra ise, yeni kurulan Yugoslav krallığının bir parçası oldu. II. Dünya savaşından sonra hızla gelişen şehir, 1963 yılındaki depremde büyük hasar gördü. Nüfusun yüzde 70 kadarı evlerini kaybetti, birçok eğitim tesisi, fabrika ve tarihi bina tahrip oldu. Hızla yeniden yapılanma başladı, ancak insanlar aşina olmadıkları evlere ve binalara taşındılar.

1980’lere gelindiğinde fonların bitmesiyle birlikte yeniden yapılanma da bitti. Üsküp şehir manzarası, büyük ölçüde değişti ve şehir Modernist mimarinin örnekleriyle doldu. 1991 yılına gelindiğinde ise, bağımsız Makedonya’nın başkenti oldu. “Üsküp 2014 Projesi” ile yeniden yapılanma hazırlıkları yapıldı. Proje ile ilgili ayrıntılı bilgi aşağıda verilecektir.

Makedonya Üsküp

PARA BİRİMİ

Üsküp şehrinde Makedon Dinarı kullanılıyor. 1 Euro: 6.15 Dinar yapıyor. Yani paralarının değeri düşük, zaten ekonomik sıkıntıları vardır. Ama birçok yerde, Euro kabul ediliyor. Siz yine de yerel para kullanmak isterseniz, birçok döviz bürosu var, her seferinde 10 Euro gibi küçük para bozdurun. Aksi halde, tur sonunda cebinizde bir sürü bozuk para ile dönersiniz.

Makedonya Üsküp
Makedonya Üsküp

NE YENİR-NE İÇİLİR

Taş köprüden geçerek, eski şehir bölümüne geçen ve sağ tarafınızda “Turistik” denen bir restoran görülüyor. Burada, mutlaka büyük boy köfte yemelisiniz. Bu şehrin “iri köfteleri” meşhurdur. Bu köftelere “kebap” ismi veriliyor. Ayrıca, şehir merkezindeki “Destan” isimli restoranda da bu kebapların tadına bakabilirsiniz.

Tüm balkanlarda “kebabi” denildiği zaman, yedikleri bizim İnegöl köfteye benzerdir. Yani köfte isterken kebabi istiyorum diyeceksiniz. Bir porsiyonda 10 tane köfte olur, köftenin yanında yeşil ve müthiş acı bir biber ve kıyılmış kuru soğan getirirler.

Yanında güveçte kuru fasulye yenir. Buranın en tipik yemekleri bunlardır. Bu çarşının arkalarında çeşitli restoranlar vardır. Ancak, en bilineni “Destan” köftedir. Burada 1 porsiyon köfte: 7 Euro’dur. Tatlı denince, çarşıdaki Abdi Ağa tatlıcısına uğrayın ve burada boza ve limonata için.

NE SATIN ALINIR

Şehirde alışveriş yapmak isterseniz, tanıdık bir marka veya tabela görürsünüz. Ülkemizde tanınan “Migros” şehirde, büyük bir alışveriş yeri açmıştır. Mutlaka almanızı önereceğim özel bir obje yoktur.

Makedonya Üsküp

ŞEHRİN HAYATINDA ÖNEMLİ HUSUSLAR:

Dışarıdan Üsküp şehrine girerken: Tito döneminde yapılan çok lüks olmayan, birbirine çok benzeyen sosyal konutları göreceksiniz. Bunlar halen kullanılıyor, yani kentsel dönüşüm fikri yoktur. Şehri gezmeye başlamadan önce, şehri tanımak açısından bazı özel hususlardan söz etmek istiyorum. Bunları bilirseniz, şehri daha bilinçli gezersiniz.

Etnik yapı:

Şehirde 500 binden fazla nüfus barınır. Bunların büyük bölümü: Makedon ve Arnavut, kalanlar ise Romanlar, Sırplar ve Türklerdir. 2000 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre: şehirde yaşayanların % 1.7 kadar bölümü Türk’tür. Şehirde yaşayan Türklerin nüfusu 10 bin civarındadır. Etnik Arnavut ve Makedon nüfus fazladır.

Türklerin yaşadığı eski şehir bölümü: tam bir Osmanlı şehri gibidir. Burada yaşayan soydaşlarımız: genellikle sıcakkanlı ve geleneklerine bağlı insanlardır. Her ne kadar dindar olsalar da, asla tutucu değillerdir. İnsan ilişkilerinde çok rahatlar, bölgedeki kahvehaneler, sabahlara kadar tıklım tıklım doludur.

Şehrin yeni şehir olarak bilinen diğer kesiminde ise,

Komünist yönetim tarafından gerçekleştirilen planlı yapılaşma ve modern görünüm egemendir. Ancak bu kesimde, yani genellikle Makedonların oturduğu kesimde, karşı bölümdeki yani Müslüman bölümdeki camilere nispet yaparcasına, Hıristiyanlık alametleri yerleştirilmiştir. Özellikle, şehrin eteklerinde kurulduğu dağın tepesine, kocaman bir “Haç” dikmişlerdir.

Yine, aynı yerde, tepesinde ışıklı kocaman haçlar bulunan bir kilise yapılmıştır. Türk tarafındaki camilerin bakım ve restorasyonu ise, TİKA tarafından karşılanıyor. Çünkü, Makedon devleti, bu tarafı, yani Türk tarafını görmezden geliyor. Ancak bu ikilik, aynı zamanda, karşı tarafa bir yabancılık ve sanırım nefret olarak da yansıyor.

Makedon-Yunan uyuşmazlığı:

Makedonların bayraklarında “Makedon güneşi” simgesi vardır. Yunanlılar buna şiddetle karşı çıkıyorlar. Çünkü: bu bayrağın, Büyük İskender tarafından kullanıldığını söylüyorlar. Diğer bir konu: Makedonlar aslen Slav ırkı kökenlidirler.

Hatta: Kril alfabesini bulan ve Balkanlarda Slavlar arasında Hıristiyanlığın, Ortodoksluğun yayılmasında en büyük etkileri olan Aziz Kril ve Aziz Ptoli de Makedondur.

Dolayısıyla bunların Slav olmaları, burada doğmuş olmaları, Makedonların Büyük İskender ile bağlarını boşa çıkarıyor. İskender ile bağları olsa, Slavları Hıristiyanlaştıran, Ortodokslaştıran azizlere sahip çıkıyorlar, öte yandan Büyük İskender’e de sahip çıkmalarına Yunanlılar karşı çıkıyorlar.

Vardar nehri:

Makedonya Cumhuriyetinin ve Yunanistan’ın en büyük nehridir. 388 km uzunluktadır. Bunun 301 km Makedon topraklarında, 87 km ise Yunanistan topraklarındadır. Kaynağından çıktıktan 25 km sonra Üsküp şehrine ulaşır. Burada en büyüğü 130 km olan Treska ırmağı da karışarak büyür. Maksimum derinliği 4 metredir.

Nehir, Yunanistan’ın kuzeyinde Selanik şehrinin batısından Ege denizine dökülüyor. Nehrin havzası, yani hani bizde türküleri olan “Vardar Ovası”, Makedonya Cumhuriyeti topraklarının üçte ikisini kaplar.

Makedonya Üsküp

Şehir merkezinde, Vardar nehri üzerinde 2 tane büyük boyutlu ahşap tekneler göreceksiniz. Bunlar Temmuz 2014 yılında yapılmış ve nehir yatağına dikilmiştir. Barok tarzındaki tekneler turistik hizmet (restoran) veriyorlar.

Ancak, elbette büyük bir alt yapı ve eğitim eksiği olan ülkede, bu tür yatırımlar için harcanan paralar, halk arasında büyük infiale sebep oluyor, zaten: özellikle yaz döneminde suyu iyice azalan nehirde, saçma sapan ve oldukça büyük gemiler, hoş olmamış, görünce hak vereceksiniz.

Deprem:

1963 yılında, büyük bir deprem (20 saniye sürer, 6.1 şiddetinde), şehri şafaktan hemen önce vurdu ve şehirdeki binaların % 80’i yıkıldı. Ardından, Hiroshima şehri için de plan yapan Japon mimar Kenzo Tange tarafından yapılan projeye göre şehir yenilendi.

Yapılan binaların büyük çoğunluğu tipik olarak beton ve Komünizm tarzı binalardı. Ancak tartışmalı “Üsküp 2014 Projesi” sayesinde, bu binalar kademeli olarak değiştiriliyor. Neoklasik tarzda, yeni anıtlar ve özellikle inşa ediliyor.

Üsküp 2014 Projesi:

1963 yılındaki büyük deprem, şehirde mevcut binaların yaklaşık % 80’lik kısmını yok etti. Ardından yapılan yeniden yapılanma faaliyetlerinde, çoğunlukla düz modernist binalar inşa edildi. Ancak, şehre daha anıtsal ve görsel açıdan hoş bir imaj verilmesi isteniyordu.

Bunu sağlamak için, 2010 yılında, “Üsküp 2014 Projesi” ilan edildi. Buna göre: ağırlıklı olarak müzeler ve hükümet binalarının belli kurallara göre inşası, mevcutların cephelerinin değiştirilmesi ve Makedonya tarihindeki bazı figürlerin heykellerinin şehrin merkezi yerlerine yerleştirilmesidir.

Projenin bir parçası olarak, yaklaşık 20 bina ve 40’dan fazla anıt yapılması planlanmıştır. Ancak, bu proje, halkın içindeki çeşitli guruplar tarafından eleştirildi, çünkü maliyetinin çok yüksek olması planlanmıştı. Yüksek işsizlik ve yoksulluk olan ülkede, kaynak israfı olarak görüldü. Anıtların, hükümetin ödediğinden çok daha ucuza mal olabileceği ileri sürüldü.

Öte yandan:

Makedonlar, bu anıtlar için harcanan paranın, eğitim ve hastaneler için harcanmasını istiyorlar. Ancak, hükümet, bu heykel ve anıtların, turizm gelirlerini arttırdığını ileri sürüyor.

Şubat 2018 tarihinde, ülkenin yetkilileri ve kurumları, projenin durdurulması ve tartışmalı anıt ve heykellerin kaldırılması kararını aldı. Makedon hükümeti, anıtların Yunan-Makedon dostluğunu onurlandıran yazıtlarla yeniden adlandırılacağını duyurdu.

Sonuçta, yapılar 2014 yılına yetiştirilemedi, ancak şöyle bir kural getirildi: “eğer yeni bir yapı yapılacak ise Barok tarzı yapılacaktır” Mesela: Merit otel inşa edilmek istendi, hükümet, oteli yapabilirsiniz, ama barok tarzı yapacaksınız, dış kaplaması barok tarzı olacak, giydirme yapılacak diye karar aldı. Özellikle Makedon meydanında görülen çoğu yapılar (sağda arkeoloji müzesi, yanında bakanlıklar) yeni yapılan yapılardır ve çoğu 2014 yılına kadar tamamlandı.

Makedonya Üsküp

Eğer şehri ziyarete Balkan turu ile gittiyseniz, zaten pek fazla zamanınız olmayacak. Tur görevlisi, sizi: Makedon kapı, Rahibe Teresa anıt evi, Makedon meydanı, İskender ve Philip heykeli ve Türk çarşısında kısa bir gezi yaptırıyor, ardından otele yerleştikten sonra kendiniz gezebiliyorsunuz.

Özellikle: Makedon meydanında akşam saatlerinde heykeller ve havuzlarda muhteşem ışık ve su gösterisi var, ayrıca yine yerel sanatçılar (kuklacılar gibi) gösteri düzenliyorlar, hoş bir ortam, özellikle akşam saatlerinde Makedon meydanı ve Taş köprünün bulunduğu yerde gezinmenizi öneririm. Yoksa şehir çok büyük, tur ile gidenlerin şehri tamamen gezmesi mümkün değil, ancak buraya yalnız gidenler için, aşağıda ayrıntılı olarak gezilecek yerlerle ilgili bilgiler vereceğim.

Makedonya Üsküp

GEZİLECEK YERLER

Eğer şehri ziyarete Balkan turu ile gittiyseniz, zaten pek fazla zamanınız olmayacak. Tur görevlisi, sizi: Makedon kapı, Rahibe Teresa anıt evi, Makedon meydanı, İskender ve Philip heykeli ve Türk çarşısında kısa bir gezi yaptırıyor, ardından otele yerleştikten sonra kendiniz gezebiliyorsunuz.

Özellikle: Makedon meydanında akşam saatlerinde heykeller ve havuzlarda muhteşem ışık ve su gösterisi var, ayrıca yine yerel sanatçılar (kuklacılar gibi) gösteri düzenliyorlar, hoş bir ortam, özellikle akşam saatlerinde Makedon meydanı ve Taş köprünün bulunduğu yerde gezinmenizi öneririm. Yoksa şehir çok büyük, tur ile gidenlerin şehri tamamen gezmesi mümkün değil, ancak buraya yalnız gidenler için, aşağıda ayrıntılı olarak gezilecek yerlerle ilgili bilgiler vereceğim.

Makedonya Üsküp
Makedonya Üsküp
Makedonya Üsküp
Makedonya Üsküp

 

TAŞ KÖPRÜ:

Vardar nehri üzerinde, Makedonya meydanı ve eski çarşıyı birbirine bağlar. Yani köprünün bir yanı Avrupa, diğer yanı Türkiye gibidir. Türkiye tarafında: kahvehaneler, camiler ve Türkçe konuşan insanlar görürsünüz. Diğer tarafta ise: geniş caddeler, sokaklar ve güzel barlar görülür. Evet, günümüzde görülen taş köprü: 1451-1469 yılları arasında, şehri ziyaret eden Fatih Sultan Mehmet tarafından, burada daha önce bulunan Roma dönemi köprüsünün temelleri üstüne inşa edilmiştir.

1’nci Jüstinyen,

MS 6’ncı yüzyılda buraya bir köprü yaptırmıştır. Bu yüzden, bu köprüye batılılar “Jüstinyen köprüsü” derler. 1555 yılındaki depremde ağır hasar görmüş, sürekli yenilemelerle günümüze kadar ulaşmıştır. Özellikle 1944 yılında, Nazi işgali sırasında, Naziler köprünün üzerine patlayıcılar yerleştirmişler, ancak Üsküplülerden gelen yoğun baskı üzerine köprüyü havaya uçurmaktan son anda vazgeçmişlerdir.

Vardar nehri üzerindeki bu köprünün toplam uzunluğu 214 metredir. Genişlik 6 metredir. Köprü, 12 tane yarım daire kemer üzerine kurulmuştur. Köprünün ayaklarının ortasındaki hol boşluklarında, köprünün yapıldığı dönemde, köprüyü koruyan askerler nöbet tutuyorlarmış. Mihrap ise günümüze ulaşmamış kaybolmuştur.

Makedonya Üsküp

Makedonlar, mihrabın bulunduğu yerin hemen karşısına: Karpos isimli kişiye ait bir taş yerleştirmiş ve üstüne bir tabela asmıştır. Karposh, 1689 yılında Osmanlıya karşı isyan hareketini başlatmış, yakalanınca burada infaz edilmiştir. Evet, son olarak köprü 1994-2008 yılları arasında büyük bir restorasyondan geçirildi.

Köprünün en büyük özelliği, taş yapısı sayesinde şehirdeki depremlere rağmen ayakta kalarak günümüze kadar ulaşmasıdır. Köprü: şehrin sembolü olarak kabul edilir. Ayrıca: şehrin bayrağının içindeki şehrin armasının ana objesidir.

Makedonya Üsküp

SANAT KÖPRÜSÜ:

Üsküp 2014 Projesinin bir parçası olarak, Vardar nehri üzerindeki bu köprünün toplam uzunluğu 83 metre ve genişliği 12 metredir. Bir yaya köprüsü olarak düzenlenmiştir. Köprü üstünde, ünlü Makedon sanatçı ve müzisyenlerin heykelleri bulunuyor. Köprüde: toplam 29 heykel bulunuyor. Bu heykelleri tek tek anlatmak bir anlam ifade etmeyecek, bizlere çok yabancı isimlere ait heykeller var, ama bunların hepsi müzisyen ve sanatçıdır.

Makedonya Üsküp

GÖZ KÖPRÜSÜ:

Üsküp 2014 Projesinin bir parçası olarak, Vardar nehri üzerinde kurulu bu köprünün yapımına 2011 yılında başlandı. Yaya köprüsü 28 heykel vardır.

Makedonya Üsküp
Makedonya Üsküp

 

PORTA MAKEDONYA-ZAFER TAKI:

Üsküp 2014 Projesinin ana simgelerinden biridir. Makedon meydanının yakınlarında, 11 Ekim caddesindedir. Anıt, Makedon bağımsızlığı için yapılan uzun mücadeleyi anmak amaçlıdır. Yükseklik 21 metredir.

Dışında, Makedon Cumhuriyetinin bağımsızlığını tasvir eden 32 kabartma vardır. Anıtın içinde ise, hediyelik eşya dükkanı ve galerinin bulunduğu iki kat ve çatı gözlem güvertesi vardır. Anıt, resmi olarak 2012 yılında açılmıştır. Bunu görünce aklınıza şu soru takılabilir. Model nereden alınmış, evet bu anıtın modeli, Paris Şanzelize’deki Zafer Takından alınmıştır, aynısıdır.

Makedonya Üsküp

TAŞ KÖPRÜNÜN SOL YANI-MAKEDON MEYDANI:

Şehir merkezindeki bu meydan, muhteşem anıtlar bulunduruyor. Bunlardan en önemlisi, Büyük İskender anıtıdır. Meydan, tarihi taş köprü ile eski çarşıya bağlanıyor. Başka bir cadde ile (Makedonya caddesi) de eski tren istasyonuna bağlanıyor. Bu cadde: İstanbul Beyoğlu İstiklal caddesine benzer. Makedon meydanında çok sayıda heykel göreceksiniz. Bunların ölüm tarihine baktığınızda: 1908-1910-1912 yılları görülür. Yani: 1’nci Balkan Savaşıdır. Yani Makedonlar için, Makedon kahramanları, Osmanlıya karşı isyan eden kişilerin heykelleridir.

Makedonya Üsküp
Makedonya Üsküp

 

İskender anıtı:

Üsküp 2014 Projesinin ana sembolüdür. Makedon meydanının ortasındadır. Resmi olarak adlandırılmasa da (Bu konuda yani Büyük İskender konusunda Yunanistan ile sorun yaşadıkları için) Büyük İskender’in tasvir edildiği düşünülüyor.) Büyük İskender: MÖ 356 yılında yaşamış ve o dönemin keşfedilmiş dünyasının üçte birini fetih etmiştir.

Evet, heykel atı üstünde İskender’in görüntüsünü yansıtmaktadır. Çevresinde ise, 8 asker ve 8 aslan heykeli görülür. Özellikle askerlerin ellerindeki mızrakların uzunluğuna dikkat ediniz. İskender, ordusunda askerlerin kullanmaya başladığı bu uzun mızraklar ile, birçok savaşı kazanmıştır. Aslan: her ülkede gücün sembolüdür.

Heykel: Valettine Stevanovska tarafından, Floransa’da bronzdan döküm olarak yapıldı. Maliyetinin 12 milyon dolar olduğu söyleniyor. Makedonya Cumhuriyetinin bağımsızlığının 20’nci yılı anısına, 8 Eylül 2011 tarihinde dikildi. Heykel: 10 metre yüksekliğinde, silindirik bir sütun üzerine yerleştirilmiştir, boyu 14.5 metredir. Yani toplam yükseklik 24.5 metredir. Sütun, bir havuz içinde yerleştirilmiştir.

Kolonun dibinde, her biri 3 metre uzunluğunda 8 bronz asker heykeli görülüyor. Ayrıca: her biri havuzun bir parçası olarak yerleştirilen ve ağızlarından su fışkıran bronz aslan heykelleri bulunuyor. Bunların her birinin uzunluğu 2.5 metredir. Burada: İskender’in heykelde görülen atından söz etmek istiyorum. İsmi “Bukefalos” dur. İskender, bu atının ismine doğuda şehir kurmuştur. İskender 7 yaşında iken babasına siyah bir at hediye edilir.

At o kadar güçlüdür ki, bütün ipleri koparır, hayvanı sakinleştiremezler. İskender, hayvanın “kendi gölgesinden korktuğunu” hisseder ve der ki “bunun başını güneşe doğru tutarsak, gölgesi arkasına düşer ve böylece atı sakinleştiririz.” Bütün batı dünyasında, insanın kendi egosundan vazgeçip kendi gölgesi üzerinden atlamak manasına gelen “Gölgesi üstünden atlayabildi” özdeyişi, Büyük İskender’in çocuk yaştaki bu inanılmaz zekasından gelir.

Bu at, kendisine Asya seferinde katılır, ölümüne kadar çok uzun süre yaşar. Yaklaşık 12-13 sene yaşar ve son nefesine kadar İskender’in yanında kalır, yani tarih sahnesinde en az İskender kadar tanınır, bilinir. Havuzda, akşamları müzik ve ışıklı gösteri düzenleniyor.

Makedonya Üsküp
Makedonya Üsküp

 

Justinian anıtı:

1’nci Jüstinyen Doğu Roma yani Bizans imparatorluğunun kurucusu olarak bilinir. MS 6’ncı yüzyılda Üsküp şehrinin hemen dışında, Tauresium şehrinde doğmuştur. İtalya Floransa’da yapılan bu anıt 16 Haziran 2011 tarihinde açıldı. Taş köprünün hemen kuzeyindedir. Bir kaide üzerinde, tahta oturmuş olarak betimlenmiştir. Bronz rölyefler hariç, beyaz mermerden yapılmıştır. Kaide 3.5 metre uzunluğunda, tahta oturmuş Justinyen ise 5 metre yüksekliktedir.

Makedonya Üsküp

Rahibe Teresa Anıtı:

Üsküplü Rahibe Teresa için yapılan anıttır. Anıt, Vardar iskelesi yakınlarında, Makedonya meydanının kuzeyindedir. Yaklaşık 30 metre yüksekliktedir. Yapılan planlamaya göre: atı üstündeki Büyük İskender anıtından daha yüksek olması planlanmıştı. Anıtın finansmanı, Hindistan’dan yapılan bir bağışla karşılandı.

Makedonya Üsküp
Makedonya Üsküp

 

Pavilion:

Makedon meydanın kuzey tarafındadır. İnşaatına 2011 yılında başlanmıştır. Anıt (köşk) romantik bir çiftin heykelini kaplayan, birkaç sütun tarafından desteklenen bir kubbeden oluşur. Aslında Osmanlı döneminde, şehirde burada bir “Burmalı cami” isimli bir cami varmış. 2014 yılı projesi hazırlanırken, buraya bir kilise yapılmak istenir, ancak şehir halkının Müslüman çoğunluğu, eskiden orada bir cami vardı, kilise yapılmasını istemiyoruz diye itiraz edince, ortayı bulmak için, hükümet buraya romantik bir çift heykeliyle süslenen pavilion yaptırır.

Makedonya Üsküp

Tsar Samuil anıtı:

Makedon meydanındaki bu anıt, İlk Bulgar İmparatoruna aittir. 2011 yılında açılmıştır, Makedonya caddesinin, Makedonya meydanıyla buluştuğu Pelister binasının önündedir. Beyaz mermerden yapılmıştır. 5 metre yükseklikte, taht üzerinde oturan Tsar Samuil tasviri, 3.5 metrelik kaide üzerindedir. Kaidenin kenarındaki kabartmalar bronzdur. Anıtta: Tsar Samuil, elinde bir asa tutar. Anıt Floransa’da yapılmıştır.

Makedonya Üsküp

Metodija Andonov-Cento anıtı:

Makedon meydanındadır. Makedon kurtuluş savaşına katılmış bir milliyetçidir. Tito’nun yeni Yugoslav politikasına katılmamış, Makedonya’nın bağımsızlığını savunmuş, bu nedenle hapse atılmış ve 1957 yılında hapiste iken işkence sonucu ölmüş bir kişidir.

Dimitri Cupovkski anıtı:

Makedon ders kitabı yazarı ve sözlük bilimcidir. 1913-1914 yılları arasında: Yunanlılar, Bulgarlar ve Sırplardan farklı bir Makedon halkının varlığını desteklemesiyle tanındı. Bağımsız bir Makedon halkının varlığını destekledi. Kendisi: tarihteki en önde gelen etnik Makedonyalılardan birisi ve etnik Makedon uyanışının en önemli aktörlerinden biri olarak kabul edilir.

Makedonya Üsküp

Dame Gruev anıtı:

1871-1906 yılları arasında, Makedonya ve Trakya’nın Osmanlı bölgelerinde, isyancı bir Makedon lider olarak tanınır.

Makedonya Üsküp

Selanikliler anıtı:

1900-1903 yılları arasında, Osmanlı imparatorluğunda aktif olan anarşist bir guruptu. Gurup üyeleri ağırlıklı olarak Makedonyalı idi. Selanik’in Bulgar Erkek Lisesinden mezun gençlerdi. Selanik’te bir terör kampanyası başlattılar.

Gotse Delçev anıtı:

20’nci yüzyılın başında, Makedonya ve Trakya’da yaşamış bir Bulgar devrimci figürüydü. Balkanlarda Osmanlı topraklarında faaliyet gösteren bir milis örgütü olan İç Makedonya Devrim örgütünün önde gelen lideriydi.

Dimitar Popgeorgiev anıtı:

Makedonya’dan bir Bulgar devrimciydi. İç Makedon-Adrianonple Devrimci Örgütüne destek verdi.

Georgi Pulevski anıtı:

Makedon dili ve kültürüyle ilgili konularda kendini yetiştiren bir yazar oldu. Bulgarlardan ayrı bir Makedon milleti ve Makedon dili taraftarıydı. Anıt Vardar nehrinin doğu kıyısında, Taşköprü’nün hemen kuzeyinde, Makedon Mücadele Müzesi önündedir.

Aziz Kiril ve Aziz Methodios anıtı:

Anıt Vardar nehrinin doğu kıyısında, taş köprünün sonundadır. Bunlar Bizans Hıristiyan ilahiyatçıları ve Hıristiyan misyoneri olan iki kardeşti. Çalışmalarıyla: Slavların kültürel gelişimini etkilediler. Hıristiyanlık yani Ortodoksluğu yaymak için tüm hayatları boyunca uğraştılar.

Makedonya Üsküp

TAŞ KÖPRÜNÜN SAĞ YANI-ŞEHRİN ESKİ ÇARŞI BÖLÜMÜ:

Vardar nehrinin doğu kıyısında, Taş köprünün hemen başlangıcındadır. Taş köprünün bu yanına geçince, önce bir kısım heykel görülüyor.

Makedonya Üsküp
Makedonya Üsküp

 

İskender Ailesi heykeli:

Taş köprüyü geçince hemen sağ bölümde karşımıza çıkar. En altta 4 tane heykel gurubu vardır. Bunlardan ikincisi, İskender’in gençlik halidir. Sol tarafta İskender’in annesi Olimpia otururken (hamile) görülür. Sağda babası Philip, altta ise her ülkede gücün sembolü aslanlar.

Makedonya Üsküp
Makedonya Üsküp

 

Philip II Savaşçı anıtı:

Uzaktan görünen bu heykel, Taş köprünün karşı kıyısında, Eski çarşıya ana giriş kapısı olarak açılan Karpos İsyan Meydanındadır. Üsküp 2014 Projesinin bir parçası olarak yapılmıştır. İskender’in babası Philip II’nin heykelidir. Kendisinin bir gözü kördür, bir savaşta kaybettiği söylenir, 46 yaşında suikast sonucu ölmüştür. Heykelde, kendisi oğlu Büyük İskender’i selamlarken tasvir edilmiştir. İtalya Vicenza şehrinde yapılan heykel 15 metre yüksekliğinde ve 13 metre uzunluğundaki bir kaide üzerine yerleştirilmiştir.

Makedonya Üsküp
Makedonya Üsküp
Makedonya Üsküp

 

Çarşıya devam ediyoruz.

12’nci yüzyılda kurulan bu çarşı, kurulduğu yıllarda, Balkanların en eski ve en büyük pazarlarından biri olarak bilinir. Üsküp şehrinde, Osmanlı yönetimi sırasında, çarşı, hızla gelişmiş ve şehrin ana ticaret merkezi olmuştur. Mevcut çarşının mimari karakterinin oluşmasında, en büyük etkiyi Vali İshak bey ve oğlu İsa bey yapmıştır.

1445-1469 yılları arasında inşa edilen binalar, şehrin ekonomik gelişimi için büyük önem taşır. Çarşıda, Osmanlı dönemine ait yaklaşık 30 cami ve sayısız kervansaray bulunmaktaydı. Üsküp önemli bir ticari merkez olduğu için, şehirde 3 tane han bulunuyormuş.

Makedonya’da “Han” derken “H” harfini söylemezler ve “an” diye telaffuz ederler. Ancak 1555 ve 1963 yılındaki depremlerde ağır hasar görmüş ve ayrıca I ve II Dünya savaşları da çarşıyı olumsuz etkilemiştir. Devamında çarşıda yeniden yapılanma çalışmaları görülür. Evet, eski çarşı bölümü, ticaretle birlikte şehrin kültürel yapısını da barındırır.

Hatta, Osmanlı mimarisi yanında Bizans mimarisi de görülebilir. Günümüzde burada: hala aktif camiler, türbeler, iki kilise ve bir saat kulesi bulunmaktadır. Ayrıca: Makedonya Müzesi ve Modern Sanatlar Müzesi de buradadır. 2008 yılında, Makedonya Parlamentosu, eski çarşıyı, kültürel miras olarak kabul ederek koruma altına aldı. 2010 yılında ise, bölgedeki çeşitli yapıların restorasyonu için proje başlatıldı.

Makedonya Üsküp
Sultan Murad Camii:

Eskiden “Hünkar camisi” olarak biliniyormuş. Şehirde Eski Çarşı bölgesinin ortasında, bir tepe üzerindedir. Bu tepede: 1392 yılında şehir Paşa Yiğit Bey tarafından, Vuk Brankoviç’ten alındığında Saint George Manastırı bulunuyormuş. Kosova savaşında, Sultan I. Murat, Sırp kral Lazar’ın damadı Milos tarafından şehit edilince, iç organları şehit edildiği yere gömülür.

Naaşı ise, tahnit edildikten sonra, gömülmek üzere Bursa şehrine doğru yola çıkarıldığında, ilk gece, bu caminin bulunduğu yerde konaklanılmıştır. Cami: 1436 yılında tamamlanan cami, İshak bey tarafından yaptırılmıştır.

Caminin mimarı Debar’dah Hüseyin’dir. Sultan Murad tarafından bağışlanan parayla yapılmıştır. Ancak 1537 de çıkan yangın sonucu tahrip olmuş ve 1539 yılında yeniden yapılmıştır. İkinci olarak, bütün şehri ateşe veren Avusturyalılar tarafından yakılmıştır. 23 yıl sonra Sultan III. Ahmet tarafından verilen parayla yeniden yapılmıştır.

Son olarak ise, 1912 yılında, Sultan Mehmet V. Tarafından onarılmıştır. Cami: Üsküp şehrinin en büyük camisidir. Hatta Balkanlardaki Osmanlı yapılarının en önemlilerinden birisidir. Bazilika mimari formuna sahiptir. 4 kenarı çatı ile kaplıdır. Yani, Osmanlının erken dönem Konstantinopolis mimari tarzına benzer.

Evliya Çelebi,

şehri ziyaret ettiğimde: caminin güney kısmında (bugün sadece kalan kısımları görülüyor) bulunan medreseden söz eder. Medrese: 1537-1538 yıllarındaki yangında zarar görür, 1555 yılındaki depremde ve 1689 yılındaki yangında yanarak tamamen yok olur. Medresenin daha sonra yeniden inşa edildiği tahmin ediliyor. Çünkü: Üsküplü Yahya Kemal Bayatlı, caminin avlusundaki bu medresede okumuş ve medreseden bahsetmiştir. Hatta, 1932 yılına kadar burada eğitim verildiğinden söz ediliyor.

Yine bir söylentiye göre, Fatih Sultan Mehmet, bu caminin avlusunda bulunan bir konakta, bir kış mevsimi geçirmiş ve İstanbul’un fetih planlarını burada yapmıştır. Hatta, ünlü Macar topçusu Urban ile bu konakta görüşmüştür. Caminin bahçesinde, sadece 2 türbe korunarak günümüze gelebilmiştir. Bunlardan Dağıstanlı Ali Paşa türbesinde, Ali Paşa’nın karısı ve kızının mezar yeri olan iki taş lahit görülür. Caminin güney tarafında Beyhan Sultan Türbesi bulunuyor. İç kısımda ise yazıtı olmayan 5 mezar vardır. Bu türbe, Makedonya’da mevcut bu tür yapıların en büyüğüdür.

Makedonya Üsküp
Saat kulesi:

Caminin hemen yanındaki saat kulesinin yapılış tarihi kesin olarak bilinmiyor. Ancak 1566-1577 yılları arasında yapıldığı düşünülüyor. Bölgedeki, ilk ve tek saat kulesidir. Kule, 3 bölümden oluşur. Üst tarafında demir tırabzanlar görülür.

En üst bölüm ise, kubbe ile biter. Alt bölümü, taş ve kare şeklinde yapılmıştır. Orta bölüm: sekizgendir. Yarısı taştan, yarısı tuğladan yapılmıştır. Eskiden, tepede, 4 saat varmış. Bunların çukur şeklindeki oyukları görülüyor. Günün belli zamanlarında da saat, çan ya da zil sesine benzer sesler çıkarıyormuş.

Söylenenlere göre, Macaristan’dan getirilen, buradaki saatler, 1963 yılındaki depremde zarar görmüş ve tamir edilmek üzere yerlerinden sökülmüş, ancak bir daha yerlerine konulmamıştır. Hatta, nerede olduklarına ilişkin herhangi bir bilgi ve kayıt bulunmamaktadır.

Ancak bazı kaynaklara göre bu saatlerin günümüzde İsviçre’de bir saat müzesinde bulunduğu tahmin ediliyor. Saat kulesi, günümüzdeki görünümüne 20’nci yüzyıl başlarında, Kosova valisi Hafız Ahmet Paşa döneminde almıştır. 1963 yılındaki depremden sonra ise restore edilmiştir. Son olarak saat kulesinin yapılış amacı: çarşıda bulunan Müslümanların namaz saatlerini bilmeleri ve çarşı içinde, hiçbir kimsenin diğerinden fazla çalışmak veya kazanmak için şansının bulunmamasını sağlamakmış.

Makedonya Üsküp
Makedonya Üsküp

 

İshak bey camii-Süslü camii:

Eski çarşının kuzeyindedir. Aynı zamanda Alaca camii olarak da bilinir. Duvarlarında bulunan çiçek motifleri, yazıtları ve renkli fayansları nedeniyle “Süslü cami” olarak da bilinir. İshak bey tarafından 1438 yılında yapılmıştır. İshak bey: Sultan II. Murat zamanında yaşamış ve Osmanlı adına bu şehirde Valilik yapmıştır. Cami, imaret tipi camidir. Yani, burada dini hizmet verilmemiştir. Caminin yanında, İshak Bey tarafından yaptırılan medrese, dönemin öne çıkan medreselerinden biridir. Bu medresede, ünlü Osmanlı bilim adamları ders vermiştir. Cami içinde imaret mutfağı bulunuyor. 1963 depreminden sonra, caminin çevresindeki evler ve binalar yaptırılmıştır. Caminin minaresi 30 metre yüksekliktedir, bahçesinde bir şadırvan vardır.

Makedonya Üsküp
Kapan han:

Eski çarşı bölümünde bulunan 3 kervansaraydan biridir. Kapan kelimesi Arapçadır “Büyük terazi, kantar” anlamındadır. Yani, bu han ismini: dışarıdan gelen malların, burada bulunan büyük kantarda tartılması nedeniyle almıştır. Kantar, genellikle hanın bahçesinde dururmuş. Burada ölçülen, tartılan mallar, daha sonra hanın deposunda muhafaza edilirmiş. 15’nci yüzyılda inşa edilmiştir. Zemin kat, misafirlerin atları için üst kat ise misafirlerin kullanımı için düzenlenmiştir. Bakımsız olmasına rağmen, günümüzde burada birkaç restoran vardır. Özellikle “Popov” isimli restoran ilginizi çekebilir.

Makedonya Üsküp
Bedesten:

Burası, eski çarşı içinde kapalı bir pazardır. 15’nci yüzyılda, Gazi İshak bey tarafından yaptırılmıştır. Ancak 1689 yılındaki yangında yıkılır ve daha sonra yeniden inşa edilir. Bedesten, 1899 yılındaki tadilattan sonra günümüzdeki görüntüsüne kavuşmuştur.

Makedonya Üsküp
Çifte hamam:

Eski çarşı merkezindedir. 1531 yılında Vali İsa bey tarafından yaptırılmıştır. Bina iki bölüme ayrılır. Bir bölüm erkek ve diğer bölüm kadınlar içindir. Her iki bölümün de genel düzeni birbirine benzer. Burası, 1915 yılına kadar hamam olarak kullanılmıştır. 1963 yılındaki depremde hasar görmesi üzerine onarılır ve Çağdaş Sanat Galerisi olarak kullanılmaya başlanır.

Makedonya Üsküp
Mustafa Paşa camisi:

Eski çarşıda, kale hisarı yakınlarındadır. Bulunduğu yer yüksek olduğundan, şehrin birçok yerinden görünür. Üsküp şehri fetih edildikten 100 yıl sonra yani 1492 yılında, eski bir Hıristiyan bölgesinde Yavuz Sultan Selim’in vezirlerinden Mustafa Paşa tarafından yapılmıştır. 1963 yılındaki depremde zarar gören caminin, 2007 yılında restorasyonu yapılmıştır. Bu restorasyonda, minare taşları tek tek sökülmüş, onarım işlemi gerçekleşmiştir. Ardından, taşlar orijinaline uygun şekilde yerlerine yerleştirilmiştir.

Makedonya ülkesinin en zarif İslam yapılarından birisi olarak kabul edilir. Komplekste: cami, Mustafa Paşa’nın türbesi, kızlarından birinin lahdi, bir çeşme ve diğer bazı bina kalıntıları vardır. Ayrıca: caminin içinde, camide çalışanların ikametgahı olarak yapılmış tek katlı konutlar bulunur. Cami: kare şeklindedir. En büyük kubbesinin çapı 16 metredir. 3 küçük kubbeyle örtülü dört mermer sütun üzerine yerleştirilmiştir. İç dekorasyon, güzel yazılı işlemeler içerir. Minaresi 42 metre yüksekliktedir. Kireç taşından yapılmıştır. Caminin bahçesinde 1933 yılında yapılmış bir şadırvan görülür. Şadırvanın suyu, söylenenlere göre, Karadağ bölgesinden geliyormuş.

Türbe: Mustafa Paşa’nın türbesi: sekiz yüzlü tamburun üzerine, bir kubbe ile örtülmüş, altıgen mermerdendir. Dört kızından biri olan Umi, dört kenarı Farsça yazıtlar içeren bir süslü lahitte gömülüdür. Cami avlusu güllerle doludur. Sadece cami ve türbe korunarak günümüze gelmiştir. İmaret ve medrese kalıntıları yoktur.

Daut Paşa Hamamı:

Doğu Rumeli Büyük veziri Davut Paşa tarafından 1489-1497 yılları arasında yaptırılmıştır. Yapı, 13 kubbeyle örtülü, 15 odadan oluşur. En büyük iki kubbe, genel bölümü ve diğer kubbeler ise bireysel banyo odalarını kaplar. Hamam, 1948 yılından beri Ulusal Sanat Galerisi olarak kullanılmaktadır.

Yahya Paşa Camisi:

Günümüzde halen ayaktadır. 1504 yılında yaptırılmıştır. I. Dünya savaşı sırasında, cami, Alman silah ve mühimmat üretim tesisi olarak kullanılmıştır. Caminin minaresi 50 metre yüksekliktedir. Caminin avlusunda, birkaç mezar görülür.

Makedonya Üsküp
Makedonya Üsküp

 

Kurşunlu Han:

Aynı zamanda “Müezzin Hoca Hanı” olarak da biliniyor. 16’ncı yüzyılın ortalarında inşa ettirilmiştir. Eski çarşı bölgesindeki 3 kervansaraydan en büyük olanıdır. Sultan II. Selim’in emrindeki bir bilim adamının oğlu olan Musein Odza tarafından yaptırılmıştır. Hanın çatısı bir zamanlar kurşunla kaplıymış. Bu yüzden, ismi kurşunlu han olmuş.

Ancak bu kurşun tabaka, I. Dünya savaşı sırasında kaldırılmıştır. Handa piramit şeklinde birkaç kubbe vardır. Buraya: 17’nci yüzyılda bir cami ve 15’nci yüzyılda bir hamam eklenmiş ancak her ikisi de 1963 depreminde yıkılmıştır. Yapı, günümüzde “Pyetar Bogdani Arnavut Enstitüsü” olarak kullanılıyor, aynı zamanda Makedonya Müzesinin heykel koleksiyonunu barındırmaktadır. Pyetar Bogdani: ilginç bir kişiliktir, kendisi 1686 yılında Kosova bölgesinde, Osmanlılara karşı savaşmak üzere 6000 asker toplamasıyla tanınıyor. Yani, bir isyancı.

Makedonya Üsküp
Sulu han:

Eski çarşıda bir handır. Şehrin kurucusu İsa-Beg Isakoviç tarafından 15’nci yüzyılda inşa edilmiştir. Hanın yakınlarındaki bir nehir nedeniyle, Sulu han ismini aldığı düşünülüyor. Osmanlı döneminde: kervanlarıyla hareket eden tüccarlar için yapılmıştır. Üst katta 54 oda vardır. Yapı: 1963 Üsküp depreminde ağır hasar görür ve 1972 yılında yeniden inşa edilir. Günümüzde: Üsküp Sanat Fakültesi ve Üsküp Eski Çarşı Müzesine ev sahipliği yapmaktadır. Hanın üstünde: “Atatürkçüler Derneği” de bulunuyor.

Makedonya Üsküp
Kutsal Kurtuluş Kilisesi-İsa’nın Yükselişi kilisesi:

1543 yılında, Osmanlı döneminde onaylanan ilk Hıristiyan projesidir. Ancak daha önce de burada bir kilise bulunduğu biliniyor, bu kilise eski kilisenin temelleri üzerine inşa edilmiştir. Osmanlı döneminde, Hıristiyan yapılarının İslam yapılarından daha yüksek olması istenmediğinden, kilise yere yarı gömülü inşa edilmiştir. Bu yüzden, şehrin siluetine camiler hakimdir. Kilise, günümüzdeki görünümünü 19’ncu yüzyılda almıştır. Kilisenin ikonları ahşaptan oyulmuştur. Devrimci daha doğrusu isyancı Goce Delveç, kilisenin avlusunda beyaz bir lahit içinde gömülüdür.

ŞEHİRDE GEZİLECEK DİĞER YERLER:

Makedonya Üsküp

FEODAL KULESİ:

Şehrin yeni bölümündedir. Osmanlı döneminde, gözetleme kulesi olarak kullanılmıştır. Kare şeklinde, büyük blok taşlardan ve tuğlalardan yapılmıştır. Kuzey ve doğu yönlerinde, farklı boyutlarda balkon ve pencereleri vardır. Kule, içten 3 katlıdır. Katlara merdivenle çıkılır. Birinci kat merdivenleri, günümüze kadar korunmuştur. 20’nci yüzyılın başında, kule bir Roma Katolik Kilisesine dönüştürülmüştür. Rahibe Terasa’nın bu kilisede vaftiz edildiği sanılıyor. Günümüzde ise, kule askeri bir tesis olarak kullanılıyor. Yanında ise Rahibe Teresa evi ve heykeli bulunuyor.

Makedonya Üsküp
Makedonya Üsküp
Makedonya Üsküp

     

Makedonya Üsküp
Makedonya Üsküp
Makedonya Üsküp

 

RAHİBE TERESA EVİ:

Ristik Sarayı ve Makedonya Meydanının hemen doğusunda Makedonya caddesindedir. Biraz Rahibe Teresa’dan söz etmek istiyorum. Kendisi (mezarı: Hindistan Kalküta şehrindedir), burada doğmuş, 1910-1928 yılları arasında, burada yaşamıştır.

Yani 18 yaşına kadar burada yaşamış, daha sonra İrlanda ve Hindistan yolculuklarına çıkmıştır. Katolik dünyasında çok tanınan bir kişidir. Hayatını yoksullara adamış ve binlerce hastayı, yüzlerce çocuğu iyileştirmiştir. Bununla Nobel Barış Ödülünü kazanmıştır. Aslen Arnavuttur.

Arnavut olmasına rağmen Makedonların ona sahip çıkmasına Arnavutlar kızıyorlar. Makedonlar ise, “kendisi Üsküp doğumlu olduğu için bizim için kıymetli” diyorlar. Ev: bir zamanlar Rahibe Teresa’nın 27 Ağustos 1910 tarihinde vaftiz edildiği ve Katolik kilisesinin bulunduğu yer üzerine inşa edilmiştir. Mimar Vangel Bozinovski tarafından yapılan proje, Makedonya hükümeti tarafından finanse edildi ve 2009 yılında açılmıştır.

Müze evin içinde, kalıntıların bir kısmı korunmaktadır. Bu kalıntılar, Roma Katolik kilisesinin desteğiyle buraya nakledilmiştir. Ev: Katolik kilisesi tarafından vaftiz edilmiştir. Günümüzde kültürel sergilere ev sahipliği yapılıyor. Evin önünde: Rahibe Teresa, taşa oturan ve elinde bir güvercin tutan 10 yaşındaki çocuk ile görülüyor.

Makedonya Üsküp

ÜSKÜP ŞEHİR MÜZESİ:

1948 yılında kurulmuştur. 1970 yılında, kültürel bir anıt olarak korunan eski bir tren istasyonunun bir parçası haline getirildi. En önemli özelliği, kısmen yıkılmış olan dış cephesidir. Cephede bulunan saat: 27 Temmuz 1963 tarihinde şehri etkileyen depremin saati olan 05.17’de durdurulmuştur. Bu depremde, şehirde 1066 kişi ölmüş, şehrin büyük kısmı yıkılmıştır. Müze, MÖ 3000 yılı civarında ilk kaydedilen yerleşimden günümüze kadar olan döneme ait nesneleri, dört bölümde sergiliyor. Bölümler: Arkeoloji, Etnografya, Tarih ve Sanat Tarihidir.

Makedonya Üsküp

MAKEDONYA MÜZESİ:

Giriş ücretsizdir. 1924 yılında kurulan müze, Eski çarşı bölgesinde Üsküp kalesinin yanındadır. Ülkenin en eski müzelerinden birisidir. Müze, 3 müze katılarak oluşturulmuştur. Birleşen bu üç müze: Arkeoloji, Tarih ve Etnografla müzeleridir.

Makedonya Üsküp
Makedonya Üsküp

 

Makedonya Üsküp

MİLENYUM HAÇI VE TELEFERİK:

Üsküp şehrinde, 1066 metre yükseklikteki Vodno dağının tepesinde bulunan 66 metrelik bir haçtır. Ortodoks Hıristiyanlar, yüksek yerlere haç dikmeyi çok seviyorlar. Bu haç olayı, Mostar şehrin de de görülüyor. Buradaki haçın, Kosova bölgesinden dahi görülebildiği söyleniyor. Haç: bölgedeki Hıristiyan varlığının 2000’nci yılı kutlamaları için dikilmiştir.

Haç inşaatına 2002 yılında başlanmıştır. Makedon Ortodoks kilisesi, Makedon hükümeti ve Makedonyalıların bağışlarıyla yapılmıştır. Vodno dağının en yüksek noktasındadır. Orada daha önce küçük bir haç bulunuyormuş ve bu yüzden bu alan “Haçın yeri” olarak isimlendiriliyor. 2008 yılında içine asansör kuruldu. 2009 yılında haçın yakınlarında, bir restoran ve hediyelik eşya satış yeri kuruldu.

2011 yılında ise “Millenium Cross Teleferiği” açıldı. Teleferik 3.5 km uzunluğundadır. Geceleri, haç ışıklandırılıyor. Son bir not: uzaktan belki fark edemeyeceksiniz, ancak bu haçın hemen yanına, İslami temsilen bir minare yapımı sürüyor, yani eşitliğin ifadesi için haç ve minare yan yana olacakmış.

İran Şiraz Persepolis

iran.persepolis.34
İran Şiraz Persepolis

Yeri

Muhteşem kalıntılar, Şiraz şehrinin 70 km güneydoğusundadır. Tahran şehrinin ise 850 km. güneyinde, Merhamet dağındadır.

Önemi

Yunanlılar buraya Perslerin şehri anlamına gelen “Persepolis” adını vermişlerdir. Çünkü, antik şehri gezerken, şunu unutmamak gerekir, dünyanın bu en büyük ve ilk imparatorluğunu kuran İranlılar, buradan çıkıp Anadolu’yu ele geçirdikten sonra Yunanistan’a Atina şehrine kadar gitmişler, Atina şehrini yakıp yıkmışlardır.

MÖ 6’ncı yüzyıl sonlarında kurulmuş ve Pers İmparatorluğuna başkentlik yapmıştır. Yani antik dünyanın en büyük gücü olan Pers imparatorluğunun tören başkentidir.

Susa, Ecbatana ve Babylon, Ahemenis isimli krallar, buradan büyük bir imparatorluğu yönettiler. 125.000 metre karelik alanı kapsayan şehir kalıntılarında: çarpıcı yazıtlar, eşsiz mimari ve Lübnan sedir ve Hint tik ağacından yapılmış ahşap sütunlar dikkati çeker.

Pers imparatorluğunun başkenti Persepolis; 2005 yılında BBC tarafından dünyanın 80 hazinesinden biri olarak seçilmiştir. 1979 yılında ise UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

iran.persepolis.33
İran Şiraz Persepolis

Kuruluşu ve Takip eden süreç

MÖ.515 yılından itibaren Darius I döneminde yapımına başlanan şehir, yaklaşık 150 yılda halefleri tarafından tamamlanmış ve önceleri, bir şehir olmaktan öte, bir  tören yeri olarak kullanılmıştır.

Her yıl 21 Mart tarihinde, Darius tarafından kurulan farklı satraplık yani valiliklerin temsilcileri, İran yeni yılını (Nevruz) kutlamak için, en iyi hediyelerle birlikte, Persepolis şehrine gelirlermiş.

Persepolis oymalarında: Bactrians, Babilliler, Fenikeliler, Etiyopyalılar, Hintliler ve Arabların altın ve fildişi gibi değerli hediyeleri görülmektedir.

Soylular tarafından yönetilen heyetler: muhteşem tören kompleksine Milletler kapısı ve ardındaki 14 metre yükseklikteki, çift dönüşlü merdivenle çıkarlardı. Bu merdiven, iki dev taş boğa tarafından korunurdu. Ardından dört sütunlu büyük bir salona ulaşılırdı.

Kapının batı ve doğu girişlerinin yanında, iki çift, insan başlı kanatlı aslan heykeli bulunur ve bunlar üç dilde Xerxes ismiyle anılırdı.

Büyük salona giren heyetler, krala hürmetlerini sunmak için beklerken, siyah mermer banklara otururlardı. Askeri yetkililer, hediye taşıyanları, Apadana Sarayına doğru yönlendirirdi.

iran.persepolis.11
İran Şiraz Persepolis Saray Kompleksi
iran.persepolis.3
İran Şiraz Persepolis Saray Kompleksi

Saray Kompleksi

Bu bölümde, saray kompleksinin mimarisi ve onun bina ve süsleme kabartmaları ilgi çekmektedir.

Sarayın giriş kapısında, çivi yazısı ile “Ahura Mazda her şeyi yarattı. Kserkses’i de her şeyi yönetmesi ve halkı mutlu etmesi için kral yaptı” yazılıdır.

Güney yüze oyulmuş bir yazıt: Darius’un, Büyük Persepolis kurucusu olduğunu kanıtlamaktadır. Saray inşaatı, MÖ.518 yılında başlamıştır. Yapı: boşlukların molozlarla doldurulması ile sağlanan geniş bir platform üzerine, kayalık dağın kesilmesiyle yapılmıştır.

Persepoliste bulunan Eski Farsça ve Elam yazılı tabletlere göre: Darius’un saraylarının bu etkileyici kompleks yapısı, planlıdır. Sadece hükümetin yaşadığı bir yer olmaktan öte, öncelikli olarak bir gösteri yeri ve resepsiyonlar ve festivaller için muhteşem bir merkez olarak Achaemenian kralları ve imparatorları tarafından kullanılmıştır.

Darius, yeterince uzun yaşamamış, planların sadece küçük bir bölümünü görebilmiştir. Bir temel kitabeye göre, onun parlak ve görkemli fikirleri oğlu ve halefi Serhas tarafından takip edilmiştir. Bu kitabeye göre “Babam Darius tahttan gittiğinde Ahuramazda lütufla ben kral oldum. Ben kral olduktan sonra ….. yaptım ve diğer işler ekledi. “

Yani sonuç olarak Persepolis çoğunlukla Xerxes eseridir.

iran.persepolis.5
İran Şiraz Persepolis Apadana
İran.persepolis.2
İran Şiraz Persepolis Apadana

Apadana

Darius tarafından başlatılmış ve Xerxes tarafından tamamlanmıştır. En büyük ve en görkemli yapı, krallar tarafından ağırlıklı olarak büyük resepsiyonlarda kullanılmıştır. Darius, heyetleri burada karşılardı.

Günümüzde, onun 20 metre yükseklikteki 72 sütunundan 13 tanesi, kuzey ve doğu bölgesinde iki anıtsal merdiveni görülmektedir. Sarayın dört köşesinde dışa bakacak şekilde dört kule vardı. 2000 yıl önce yapılan devasa sütunlar hala dimdik ayaktadır.

Sarayın cephesi, kabartma bezeliydi ve ölümsüzler olarak bilinen kralın elit muhafızlarının görüntüleriyle süslüydü.

Asker ve korumalar, atlar, kraliyet ileri gelenleri, Ahameniş ve Medler ile Yılbaşı festivallerini ve Ahameniş imparatorluğuna gelen uluslararası temsilci alaylarını gösteren kabartmalarla bezenmiştir. Bunlar kendi sadakat göstergesi olarak krallara haraç olarak hediyeler taşır.

Bu hediyeler, delegelerin kendi ülkelerinden gümüş ve altın damarlı vazolar, silah, dokuma kumaşları, takı ve hayvanlardır. Sahnelerin genel düzeni, tekrarlayan görüntüler şeklindedir. Giysiler, başlıklar, saç stilleri ve her heyetin kendi ayırt edici karakterlerini vermekte, sakal tasarımlarında belirgin farklılıklar görülmektedir.

Apadana sarayındaki kabul salonu, çok renkli halılarla kaplıydı ve duvarlar güzel çiniler ve süslemelerle dekore edilmişti.

iran.persepolis.7
İran Şiraz Persepolis Taht Salonu

Taht Salonu

Apadana’dan sonra, Persepolis bölümünün ikinci büyük binasıdır.

Bina Xerxes tarafından başlatılmış ve MÖ 5’nci yüzyıl başlarında oğlu Artahşasta I tarafından tamamlanmıştır.

Aynı zamanda “Yüz kolon Salonu” olarak adlandırılır. Kolonlar çift başlı, siyah mermerden yapılmış boğa heykelleriyle süslüdür.

Onun taht ve kralın görüntülerini taşıyan 8 taş kapısı vardır.

Güney ve kuzeyde taht sahneleri kabartmaları ve doğu-batı bölümünde canavarlar ile mücadele eden krallar resmedildiği sahnelerle dekore edilmiştir.

Buna ek olarak yapının kuzey revak bölümü iki taş boğa ile çevrilidir.

4600 metre karelik alana yapılan taht salonu, karmaşık ve ağırbaşlı yüzlerce askeri yetkiliyi ağırlamıştır. Öte yandan, taht salonu her şeyden önce bir depo olarak yani hazinenin korunması için görev yaptı.

Zaten, ülkede bulunan diğer buluntularda da, genellikle taht salonuna bitişik odalar ve galeriler, kraliyet hazinelerinin korunduğu ve sergilendiği yerler olarak öne çıktı.

 

Hazine

Taht Salonuna bitişik bir silah deposu olarak ve özellikle Achaemenian krallarının bir kraliyet deposu olarak görev yapan bölümdür. Burada saklanan muazzam servet, uluslar arası ganimet ve yılbaşı ve bayram nedeniyle gelen yıllık haraçlardan oluşmaktadır.

Taht salonu bitmeden, en geniş oda hazine için kullanılmıştır. İki büyük taş kabartma, burayı hazine olarak tasdik etmektedir.

Bunlar tahtına oturmuş Darius I tasviri, kralın arkasında devlet yetkilileri, Veliaht Prens Xerxes durur vaziyette, önde saygılarını sunmak için bekleyen kişiler.

iran.persepolis.1
İran Şiraz Persepolis Darius’un Sarayı

Darius’un Sarayı

12 sütün, 3 küçük merdiven ve merkez salonun çatı desteği. Bu merdivenler üzerinde, kaplı yemekler, hayvan ve yiyecek taşıyan adamlar, görevliler kralın masasına hizmet ederken betimlenmiştir.

Doğu ve batı bölümde, resmi elbiseli kralı ve görevlileri gösteren kabartmalar vardır. Kuzey ve güney kapı üzerinde, canavarlar ile mücadele eden kral betimleniyor.

Saray, güneş ışınları pencerelerden parıldadığında görüntüleri yansıtan parlak taşlarla kaplıydı. 2250 metre karelik alana yayılan saray, İskender tarafından yakılmış ve bu nedenle çoğu hasara uğrayan ilk saraydır.

Sarayın güney tarafından, kraliyet bayanlarının ikamet ettiği Kraliçe Sarayı vardır. Onu batı kanadı, 1930’larda ortaya çıkarılmış ve şimdi Persepolis Müzesi olarak kullanılmaktadır.

 

Xesxes Sarayı

Neredeyse iki katlı, Darius’un kadar büyük, doğu ve batısında iki büyük kapı olan yapıdır. Taş kapı kasaları ve pencerelerde çok benzer dekoratif özellikler görülür.

Canavarlar ile kralın mücadelesini gösteren motifler yerine burada farklı motifler kullanılmıştır. Bu saraydaki tüm kabartmalar, Darius sarayına nazaran daha az korunarak günümüze ulaşmıştır.

Konsey Salonu

Kraliyet konutuna erişim güzel bir merdiven vasıtası ile olur.

iran.persepolis.9
İran Şiraz Persepolis Xerxes Kapısı
iran.persepolis.tüm milletler kapısı.1
İran Şiraz Persepolis Xerxes Kapısı
iran.persepolis.tüm milletler kapısı.2
İran Şiraz Persepolis Xerxes Kapısı

Xerxes Kapısı-Milletler Kapısı

İranlılar buraya “Taht-ı Cemşid” diyorlar. Perslerde aslan güç, kartal özgürlük, boğa dostluk ve insan aklı simgelermiş.

Baharda, Persepolis’te yaşayanların tümü, bu tören yerine geliyorlar ve çevresinde çadırlar kurarak, Saray tarafından kabullenmelerini bekliyorlarmış.

Komşu devletler de elçi gönderirler ve elçiler burada dostluğu  temsil eden boğalarla karşılanırmış. Uğurlanırken ise, aklı simgeleyen insan başlı boğa ile uğurlanırlarmış.

Apadana kuzeyindeki geniş merdivenden inildiğinde, bu etkileyici kapı görülür. Tüm ziyaretçiler, terasa, bu yolla, bu girişi geçerek gelmek zorundadır. Burası çatısı çan biçimli örtülmüş, dört taş sütunla desteklenen bir geniş oda şeklindedir. Bu odanın iç duvarlarına paralel kapı kesintisi vardır.

Kalın kerpiçten yapılmış yapının dış duvarları, sayısız nişler ile dekore edilmiştir. Üç duvarın her biri, doğu, batı ve güneyde, çok büyük bir taş kapı vardır. Batı girişi devasa bir çift boğa ile korunur. İki boğa, doğu kapısında durur.

Güney kapısında, Xerxes’i anlatan bir yazıt vardır. Tüm kapıların iç köşeleri üzerinde bulunan döndürme cihazları, muhtemelen ahşap ve süslü metal levhalar ile kaplı, iki yapraklı kapılar bulunduğunu işaret ediyor.

Xerxes Harem

Bayanların yaşadığı harem, L şeklinde inşa edilmiştir. Ana kanat güney-kuzey yönünde, batı kanadı ana kanadın güney kısmında ve batıya doğru genişletilmiştir. Ana kanat, kuzeydeki geniş bir avluya bakan revakla büyük bir merkez olarak yerleştirilmiş sütunlu salondur.

Salonun kabartmalarla süslü dört kapısı vardır. Güney kapı üzerinde, Xerxes salona girerken tasvir edilmiştir. O, iki görevli tarafından takip edilir. Biri bir fırça taşıyor, diğeri kralın başının üzerinde bir şemsiye tutuyor.

Doğu kapısı üzerinde, canavarla mücadele eden Xerxes gösteren bir kabartma vardır. Batı kapısı üzerindeki kabartmada, bir aslanla mücadele eden kral görülür. Etkileyici orta kısmın, muhtemelen kraliçe ve beraberindekiler için ayrıldığı düşünülmektedir.

Sütunlu salonun güney ve ana kanat bölümü, iki sıra halinde düzenlenmiş altı daire içerir. Her dairede geniş sütunlu bir oda ve bir ya da bazen iki küçük oda vardır. Batı kanadı, benzer şekilde 16 ek daire içerir.

Harem ana kanadının kuzey kısmında, Meclis salonuna erişimi sağlayan iki merdiven görülür. Harem ana kanat kazıları, Herzfeld tarafından yapılmış ve restorasyon sağlanmıştır. Binanın büyük kısmı, keşif personeli için yaşam alanları olarak hizmet vermiş, ayrıca temizlik, etiketleme ve nesnelerin geri dönüşüm çalışmaları burada yapılmıştır. Son olarak Harem ön restorasyonu ve Persepoliste bulunan nesnelerin sergilenmesi için burası müze haline dönüştürülmüştür.

 

Persepoliste çeşitli yapılar

Güneydoğu köşesine yakın, dağın eteğinde, mütevazi boyutta olan ve garnizon üyelerine belki de esnafa ait olan binalar vardır. Hemen doğusunda bir kerpiç kule, Kuh-i Rahmat dibinde terasın doğu kenarı boyunca uzanan 10 metre kalınlığında duvar ile bağlantılı kuleler görülür.

Kuleli savunma duvarı, yamaç yukarı ve Kuh-i Rahmat sırtlarına doğru uzanır.

Bölgenin güneybatı köşesi, Xerxes sarayının batısı, bir zamanlar Artahşasta’nın I’nci saray sitesi olabilir.

 

Hazine ve diğer keşifler içeriği

Persepolisin güneş altında zengin bir şehir olduğu, onun evlerinin altın ve gümüş zenginliklerle dolu olduğu, Yunan tarihçesi Diodorus tarafından yazılmıştır. Ne yazık ki İskender ve ordusu tarafından şehir yağmalanmış ve yakılmıştır.

Bugüne kadar bulunan sayısız hazine, kraliyet deposundan gelir. Ek nesneler ise, diğer binalardan az sayıda bulunmuştur. Bu buluntuların çoğu : Yunanistan, Mısır ve Hindistan ya da imparatorluğun komşusu diğer ülkelerden gelen haraçlar ve yabancı uluslarla yapılan savaşlardan elde edilen ganimet parçalarıdır. Bazı yerel nesneler, açıkça yabancı kültürel etkileri gösterir.

iran.persepolis.hazine.kil tablet.1
İran Şiraz Persepolis Çivi Yazılı Tabletler

Çivi yazılı tabletler

Yangın ve yağmadan kurtularak günümüze ulaşan nesneler arasında, Persepolisli işçiler hakkında değerli bilgiler sağlayan kil tabletler vardır.

Elam çivi yazısı ve yazılı kil tabletlerin yüzlercesi, bozulmadan hazine enkazı altında ortaya çıkarılmıştır. Bu tabletler, binayı tahrip eden büyük yangın sırasında sıcaktan pişmiş olarak bulunmuştur.

Bu tabletlerden, Mısırdan gelen taş kabartma ve yazıt işçilerini, Karya’dan gelen kuyumcuları ve süs yapımcılarını ve yetenekli işçilerin Persepoliste varlığı öğrenilmektedir. Yine bu tabletlere göre: Persepolisli işçilerin köle olmadığı ve emekleri için para ödendiği yazılıdır.

Bu işçiler arasında bulunan kadınların bazıları kadın denetçi olarak görev yapmış, erkek işçilerin iki katı kadar ödeme almışlar ve özel doğum avantajlarından yararlanmışlardır. Şehrin; 12.000 maaşlı işçi çalışarak 150 yılda tamamlandığı, her ayrıntının düşünüldüğü görülmektedir.

Bazı tabletlerde, Darius veya Xerxes’in saltanatının yıl ve ayları belirtilerek yapılanlar anlatılmıştır. Bazı tabletlerde satış kayıtları, vergi ya da hazineden ödünç ödenen para miktarları yazılıdır.

 

Mühürler

Mühürler, genellikle zamanın Akamanış hükümdarının adını taşımaktadır. Genellikle taştan, silindirik mühürlerde dövüş ya da av sahneleri, hayvanlar arasındaki ritüeller ve kavgalar tasvir edilmiştir. Darius ve Xerxes kraliyet mühürleri, hep vahşi hayvanlar ya da canavarlar, aynı zamanda kraliyet kabartması tasvir ve sahneleri ile yapılan mücadelede muzaffer bir kral tasvir edilir.

iran.persepolis.40
İran Şiraz Persepolis

Çeşitli buluntular

Enkaz altında, yazıtlar, gemilerin parçaları, ritüel nesneler, ağırlıklar ve araçlar bulunmuştur. Son olarak Hazine ve garnizon kesiminde, dövüş donanımlarının yüzlerce örneği, ok uçları, kın ve dizgin süsleri bulunmuştur.

İskender’in adamları çok kapsamlı bir yağma yaptıklarından, takı, çeşitli altın ve gümüş sikkeler ve bazı gümüş düğmelerden sadece birkaç parça bulunmuştur.

Değerli metal kaplar ele geçmemiştir. Ancak birkaç kaymaktaşı kase ve şişe bulunmuş olup, bunların Darius ve Xerxes dönemlerinde Mısır’dan Persepolis’e gönderilen haraç oldukları kanıtlanmıştır. Mısır, döneminde buraya birçok değerli parça ithal edilmiştir.

iran.persepolis.6
İran Şiraz Persepolis Kraliyet Mezarları ve Diğer Anıtlar

Kraliyet Mezarları ve diğer anıtlar

Persepolis’in kuzeybatı bölümünde yaklaşık 4.8 km uzaklıkta, Darius ve ardıllarının anıtsal mezarları, dağın yamacına yapılmış, uçurumlara oyulmuş olarak görülür.

Bu siteye “Nakş-i Rüstem”  denir. Burası bir kutsal alan olmuştur. İlk olarak Darius için büyük bir mezar yeri seçilmiştir. Halefleri, mezarın düzenini kopya etmişlerdir. Mezarın dramatik cephesi, bir haç gibi inşa edilmiştir.

Bir giriş, kaya derinliğine, mezar odasının içine yol açar. Bu cephe üzerindeki panelde bulunan bir sunak önünde, üç basamaklı kaide üzerinde duran kral resmedilmiştir. Onu yukarıda Ahuramazda, Zerdüşt dininin tanrısı kanatlı disk görülür.

Bu sahne, imparatorluğun 28 ulusu temsil eden taht taşıyıcıları tarafından desteklenir. Panallerde kralın silah taşıyıcıları ve İran muhafızları vardır.

Sadece Darius’un mezarında yazıtlar bulunmaktadır. Nakş-ı Rüstemdeki  diğer üç mezarın onun halefleri olan Xerxes, Artaxerxes I ve Darius II’ye atfedilmektedir. Tamamlanmamış bir mezar, belki de son Ahameniş kralı Darius III için yapılmıştır. Nakş-i Rüstemin yaklaşık 2 km güneyde, babası Cyrus’un heybetli mezarı modeli bitmemiş olarak görülür.

 

Makedonların Saldırısı ve şehrin yok olması

Persepolis, güneşin altında zengin bir şehir olarak bilinmektedir. Ancak şehrin güvenliği ve ihtişamı, sadece 200 yıl sürdü. Görkemi kısa ömürlü oldu, saraylar yağmalandı.

MÖ.330 yılında İskender tarafından şehrin büyük bölümü harap edilmiş ve 200 yıllık güzellik ve ihtişamın bütün izleri silinmiş ve yağmalanmıştır. Makedonlar tüm erkekleri öldürmüş ve çok sayıda mobilya ve her türlü değerli nesne dolu evleri yağmalamıştır.

Kadınları ise köle olarak esir almışlar, onları uzaklara götürmüşlerdir. Efsanelere göre: İskender, burada 2.5 ton gümüş bulmuştur.

Plutarkhos’a göre: MÖ.330-331 yıllarında Büyük İskender tarafından yakıldı ve şehrin hazineleri 20.000 katır ve 5000 deve üzerinde götürüldü.

Persepolis kalıntıları, MS.1620 yılına kadar, gömülü kaldı.

İlk arkeolojik araştırmalar, 1931-1934 yılları arasında Chicago Üniversitesinden Prof. Ernst Herzfeld tarafından yapıldı. Kendisi, o tarihte, Şura salonunun küçük merdivenlerini ortaya çıkardı.

Kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemektedir.

Alman Filozof Friedrich Hegel, “kalkınma ilkesi Pers tarihi ile başlar, bu nedenle tarihin başlangıcını oluşturur” demiştir.

1971 yılında Şah Rıza Pehlevi, büyük harcamalar yaparak burada bir şölen düzenlemiştir.

Pers imparatorluğunun 2500 kuruluş yılı onuruna davetler verilmiştir. Humeyni döneminde ise, Şiraz valisi, şehri saldırılardan korumak için büyük çaba harcamıştır.