Sivas Altınyayla Kuşaklı Sarissa antik kenti

Sivas Altınyayla Kuşaklı Sarissa antik kenti

Tarihin derinliklerinde, Hititlerin önemli şehirlerinden birinin kalıntılarını görmek isterseniz, işte Sarissa. Tarihin en büyük dördüncü imparatorluğunu kuran Hitit ulusunun, en büyük dini merkezlerinden biri.

Sivas Altınyayla Kuşaklı Sarissa antik kenti

KUŞAKLI (SARİSSA) ANTİK KENTİ KALINTILARI

Altınyayla İlçesi, Başören köyünde, Ak kuzulu mezrasında bulunmaktadır. Burası: Sivas il merkezine, yaklaşık 60 km. uzaklıktadır. Sivas-Şarkışla yolu üzerinden gidebilirsiniz.

Yapılan arkeolojik kazılar sırasında, ele geçen amorf vaziyetteki bir seramik parçası üzerindeki hiyeroglif yazının okunması ile, kentin adının “Sarissa” olduğu öğrenilmiştir.

Bu isim: kazılar sırasında şehirde ele geçen tabletlerde de; sekiz yerde geçmekte ve kentin Hitit dönemindeki adını doğrulamaktadır. Yöre halkının, buraya kuşaklı demesinin sebebi ise, burada bulunan surlardır.

Sivas Altınyayla Kuşaklı Sarissa antik kenti

Höyük: geniş ve büyük, dairesel şekilli bir doğal tepe üzerine kurulmuş, çevresi surlarla çevrilmiş bir Hitit şehridir. Ama; dünya tarihinde, dördüncü büyük imparatorluğu kuran Hititlerin önemli şehirlerinden biridir.

Dünyanın devletler arasında ilk antlaşması olan ve Mısırlılarla Hititler arasında yapılan Kadeş Savaşı (MÖ.1285) sonunda yapılan antlaşmada: Sarissa’nın Fırtına Tanrısının şahitliğinden söz edilir.

MÖ. 1500 ve 1400’lü yıllarda, önemli bir yerleşim merkezi olan ve Hitit krallarının: Başkent Boğazköy’den gelerek, yazlık çalışmalarını yürüttükleri “Sarissa Yerleşimi”: Anadolu’da tablet buluntusu veren, beşinci merkezdir.

Ele geçen 52 tabletin bir kısmı sağlam durumdadır. Bir bölümü ise kırılmış ve parça halindedir. Tabletler üzerindeki metinlerin çözümlemelerine göre: 3 tanesinin bayramla ilgili, 12 tanesinin kült envanteri ile ilgili ve diğerlerinin ise fal metinleri oldukları saptanmıştır.

Bayram şenliklerinin anlatıldığı bir metinde: “Kupit dağında şenlikler yapıldığı anlatılmakta”, bu da o dönem coğrafyası hakkında bilgi vermesi açısından önem taşımaktadır.

Sarissa şehri

1650 metre yüksekliktedir. 1950 adımlık sur kalıntısı ile, önemli bir yerleşim yeridir. Şehre giriş: sur üzerinde bulunan 4 kapıdan sağlanır.

1992 yılından bu yana, Almanya’nın Marburg Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Andreas Müler Karpa Başkanlığında; Sivas Müzesi Müdürlüğü adına kazı çalışmaları sürdürülmektedir.

Bu kazılarda

Günümüze kadar bilinen en büyük Hitit Tapınaklarından biri, kralın sarayı ve şehrin güney-kuzeybatı sur kapıları ortaya çıkarılmıştır. Bu tapınak: Hitit başkenti Hattuşaş’taki tapınakla benzer olup, Boğazköy dışında Hitit imparatorluk çağına ait Anadolu’daki tek (MÖ.1460-1190) tapınaktır.

Şehir kalıntılarında, C yapısının büyük ölçüde dörtgen bir plana sahip olduğu ve sadece çok az sayıda odanın cephede çıkıntı oluşturduğu görülür. 76 x 73 metre ölçülerindeki bu yapı, halen bilinen en büyük Hitit Tapınağıdır.

Bu ölçüleriyle, Kuşaklı C yapısı: başkent Hattuşa’daki 1 Numaralı Tapınak yada Büyük Tapınak olarak adlandırılan ve muhtemelen Fırtına Tanrısı ile Arinna’nın Güneş Tanrıçasına adanmış olması nedeniyle: Hitit ülkesinin en önemli kutsal alanı kabul edilen yapıyı bile geride bırakır.

Sivas Altınyayla Kuşaklı Sarissa antik kenti
Sivas Altınyayla Kuşaklı Sarissa antik kenti

Ayrıca: bu kazılarda: o dönemde kutsal sayılan, yan yana durmuş, iki boğa figüründen oluşan “İkiz Boğa-Ryhton” heykeli de bulunmuştur. Ele geçirilen kalıntılar ise: Sivas Müzesinde bulunmaktadır.

Bunun bir örneği ise, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergileniyor. Bunun dışında: kazılarda, bir mektup ve çeşitli tabletler bulunmuş.

Kuşaklı höyüğünün güneyinde: Hitit barajı ve açık hava tapınağı var. Mezra yaklaşık 1.5 km. uzaklıktadır. Kuşaklı höyüğünün içme suyunun karşılandığı ve dinsel ayinlerin yapıldığı bir alandır.

Güney kısmı: kayalık ve dik yamaçlardan oluşan bir düzlükte, taşlarla set yapılarak, gölet oluşturulmuştur.

Göletin batı tarafı: Hitit yazılı metinlerinde geçen Huwaşi Taşının bulunduğu tapınma alanının mimari öğeleri, kuzeyde suyun tahliye edildiği taştan örülen kanallar, doğu ve batı yönde, bazı mimari kalıntı izleri görülür.

Kuşaklı bölgesi; Hitit Kralının, başkent Boğazköy’den gelerek, burada bazı dini törenlere katıldığı; Hitit yazılı metinlerinden anlaşılmaktadır. Ele geçen tabletlerdeki bir metinde şöyle denilmektedir.”

Kral, ilk baharda bayram yapmak için, Sarissaya gittiği zaman, Kral şehre yaklaştığında, Şerha yukarı gitmez, Bilakis yukarı yola gider, Yukarıya Fırtına Tanrısı Huwaşi taşına.”

Bu metin: açık hava kutsal alanının, Hititler için ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır.

Tüm bunların yanında: Sarissa’da ortaya çıkan yazılı belgelerde: Sarissa Hitit Bey’inin: her ay, tapınağa “bira” armağan ettiği yazılıdır.

Ön Asya’nın en büyük bira imalathanesinin burada bulunması, Sarissa’da bira üretilmesinin ve tüketilmesinin yoğun olduğunu da kanıtlamaktadır.

Sarissa: Hitit devletinin yıkılışı ile bağlantılı olarak, büyük bir yangınla yok olmuştur. Yapılan arkeolojik kazılarda: burada Hitit yerleşiminin ardından yalnızca Frig döneminde bir iskan daha olduğu ve daha sonra yerleşimin tamamen terk edildiği ortaya çıkmıştır.

Sivas Altınyayla hakkındaki gezi yazım için Altınyayla

Kastamonu Devrekani

Kastamonu Devrekani

Muhteşem güzel bir yer, tam bir doğal cennet ama öte yandan tarih meraklıları için, Kınık bölgesindeki antik şehir kalıntıları ilgi çekiyor. Öyle ki, burada, 100 yıldır kazılan, Hitit başkenti Hattuşaş’da bulunandan daha fazla madeni kap bulunmuştur.

Bence, buralardan geçerseniz, Devrekani için mutlaka zaman ayırın ve tarih meraklıları, mutlaka gidin “Kınık” antik kenti kalıntılarını görün. Çünkü, bir zamanlar burada büyük bir yerleşim yeri bulunduğu kesin, hatta yerin üstü yanında, yer altında da büyük bir şehir kurulmuş, ama henüz bu kalıntılar tam olarak kazılmamış, ileri tarihlerde tam olarak kazıldığında nelerin ortaya çıkacağı meçhul ama büyük bir kültürün kalıntılarının bulunacağı kesin.

Kastamonu Devrekani

ULAŞIM

Devrekani ile bağlı bulunduğu il merkezi Kastamonu arasında, 1200 metre yükseklikte “Oyrak geçidi” bulunmaktadır. Ayrıca, 1985 metre yükseklikteki “Yaralıgöz” geçidi de bulunuyor.

Devrekani il merkezi Kastamonu şehrine, 30 km. uzaklıktadır. Devrekani, Seydiler ilçesine, 12 km. uzaklıktadır. Devrekani-Küre arasındaki uzaklık: 42 km. Devrekani-İnebolu arasındaki uzaklık: 73 km. Devrekani-Bozkurt arasındaki uzaklık: 66 km. Devrekani-Çatalzeytin arasındaki uzaklık: 71 km. Devrekani-Taşköprü arasındaki uzaklık: 71 km.

Kastamonu Devrekani

TARİHİ

Devrekani isminin kaynağı hakkında söylenenler şöyledir: “ İsfendiyar oğulları zamanında, burada, geçici konaklama için bir “Han” yapılmış ve burası “Devlethanı” olarak isimlendirilmiştir. Devlethanı kelimesi, zamanla “Devrekani” olarak günümüze ulaşmıştır.

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk: şapka devrimi sırasında, 1925 yılında bölgeye geldiğinde, bu ilçede de 28 Ağustos tarihinde misafir olmuş ve bu günün anısına, her yıl, 28 Ağustos tarihi, “Kültür ve Sanat Haftası” olarak şenliklerle kutlanmaktadır.

İlçe: 1944 yılında, ilçe statüsüne kavuşmuştur.

Kastamonu Devrekani

GENEL

Batı Karadeniz bölgesindedir. Denizden yükseklik 1050 metredir. İlçe merkezinin bulunduğu bölüm kayalık olması nedeniyle, deprem riski yok denilecek kadar azdır.

Devrekani çayı, yörenin en önemli akarsuyudur. İlçenin kuzeyinde, İsfendiyar yani Küre dağları bulunmaktadır. Buralardaki yükseltiler, yer yer: 1250 metrenin üstüne çıkmaktadır. Yani, coğrafi yönden dağlık ve ormanlık bir yapı hakimdir.

Yöre insanının ekonomik etkinliklerinin başında, hayvancılık gelmektedir. Tarımsal faaliyetlerin temelinde ise, şeker pancarı, patates ve yem bitkileri gelmektedir.

Bölgede: kıyıdan itibaren İsfendiyar dağlarının yükselmesi nedeniyle, karasal iklim görülür ve buna bağlı olarak: yazları sıcak, kışları ise soğuk ve yağışlı geçer. Özellikle, gece ile gündüz arasındaki sıcaklık farkı çok yüksektir.

Son bir konu, yörede kurulan ve çevrenin yoğun talebi bulunan “Pazar” dır. Pazar günleri kurulan bu Pazar, çevre il ve ilçelerden gelenler tarafından çok tercih edilir ve ilçenin hareketlenmesine sebep olur. Ayrıca: Fatih Sultan Mehmet’in annesinin gelin olduğu Çayırcık Mahallesinde, her yıl “Fetih Şöleni” düzenlenmektedir.

KONAKLAMA

Devrekani Öğretmenevi Kurtşeyh Mahallesi.     Reşadiye Cad.     366-6382411

NE SATIN ALINIR

Yörede, buraya has “Devrekani bezi” dokunmaktadır. Bunu beğenirseniz, satın alabilirsiniz. Özellikle, masa örtüsü olarak kullanılıyor.

NE YENİR-NE İÇİLİR

Buralara yolunuz düşer ve yerel lezzetlerden tatmak isterseniz, önerim: etli ekmek, banduma ve cırık olabilir. Etli ekmek: dana kıyması, kuru soğan, nane, maydanoz, kara biber, kimyon ve diğer baharatlar, un ve sıvı yağ kullanılarak yapılan bir tür pide denilebilir.

Banduma ise: haşlanmış hindi suyu, yufka ekmeği, ceviz içi, tereyağı ve hindi eti kullanılarak yapılır.Cırık yani sıkma ise, bir tür hamur işi tatlıdır.

GEZİLECEK YERLER

MERKEZ İSMAİL BEY CAMİSİ

İlçe merkezinde, İsmailbey mahallesindedir. 1231 yılında, İsmail bey isimli bir şahıs tarafından yaptırıldığı tahmin edilmektedir, çünkü kitabesi yoktur. Minaresi, tuğladandır. Cami, günümüzde ibadete açıktır.

ÇAYIRCIK CAMİSİ

İlçe merkezinin 1 km. batısındaki, Çayırcak mahallesindedir. Kitabesine göre: 1455 yılında, Candaroğullarından İsmail bey tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde ibadete açıktır.

FATMA HATUN TÜRBESİ

Devrekani yöresinde, Candaroğullarına ait bir mermer lahit mezar bulunmaktadır. Merkeze bağlı Sazyaka köyündeki bu lahidin boyu: 1.40 metre, yüksekliği: 0.60 metredir. Baş kısmında bir yazıt bulunmakta olup, bu yazıtta: Teoman Ece kızı Fatma Hatun’un 1448 yılında öldüğü ve burada yattığı yazılıdır.

Kastamonu Devrekani

ASLAN HEYKELİ

Çayırcık mahallesinde, Roma dönemine aittir. Ancak, daha önceki dönemlere de ait olabileceği değerlendirilmektedir. Aslan: kralın asilliğini göstermektedir. Dolayısı ile, Çayırcık mevkiinde bulunan bu aslan heykeli, eski dönemlerde buranın önemli bir yerleşim alanı olduğunu kanıtlamaktadır.

BEYLER BARAJI-FOSİL 

Burası, ülkemizde dinozor fosilinin ilk defa bulunduğu yer olarak önem kazanmaktadır. Evet, 1999 yılı Ağustos ayında, Beyler Barajı çevresinde, günümüzden 65-70 milyon yıl öncesine ait ve denizlerin dinazoru olarak bilinen bir fosil kalıntısı bulunmuştur.

Bu fosil, Türkiye ve Batı Asya bölgesinde bulunan ilk fosil keşfidir. Aynı tür fosil kalıntıları daha önceki yıllarda: Amerika, Hollanda, Belçika, Polonya ve Bulgaristan yörelerinde bulunmuştur.

Fosil kalıntısı, yaklaşık 17.5 metre uzunluğundadır. Kafa bölgesinin uzunluğu ise, yaklaşık 1.5 metredir. Alt çene uzunluğu: 70 cm. dir ve çenede, 10-12 cm. uzunluğunda kesici ve parçalayıcı dişler bulunmaktadır.

BELOVACIK KÖYÜ

İlçe merkezine 17 km. uzaklıktadır.
Burada, bir gölet var ve gölette: Renkli akvaryum balıkları bulunuyor ve yetiştiriliyor. Bu renkli balıklar, bir süre önce bu sulama göletine bırakılmışlar ve zamanla çoğalmışlardır.
Gerçekten ilginç, bu gölette bulunan renkli balıklar, çevreden gelenler tarafından ziyaret ediliyor.

KURTŞEYH TÜRBESİ

İlçe merkezinde, Kurtbey mahallesinde, Tekke sokaktadır. Yapının, kitabesinde, 1028 yılında yapıldığı yazılıdır.

ALAMAN DAĞI

İlçe merkezine 7 km. uzaklıkta, Bozkocatepe-Kurukavak köyleri sınırları içindedir. Burası, güzel bir mesire yeri olarak günübirlik ziyaretçiler tarafından yoğun olarak tercih edilmektedir. Ancak, gerekli piknik ve konaklama alt yapısı bulunmamaktadır.

Kastamonu Devrekani
Kastamonu Devrekani
Kastamonu Devrekani
Kastamonu Devrekani
Kastamonu Devrekani

            

ANTİK HİTİT ŞEHRİ

Kınık köyündedir.
Burada, 1994 yılında başlayan arkeolojik kazılarda, birçok antik dönem eseri gün ışığına çıkarılmıştır. Hatta, yapılan araştırmalarda, burada bir yer altı ve bir de yer üstü şehri bulunmuştur. Aslında, burası tesadüfen bulunmuştur. Şöyle ki: burada yapılacak bir baraj için yapılan hafriyat çalışmaları sırasında, bir dozer operatörü tarafından, bir grup Hitit madeni kabı bulunur.

Dozer operatörü: bu eserleri uzun süre kendisiyle birlikte bulundurmuş ve daha sonra Kastamonu Arkeoloji Müzesine teslim etmiştir.

Aynı yıl, Prof. Aykut Çınaroğlu, Kastamonu Müzesinde bu eserleri görür ve yazdığı makale ile, bu eserler hakkında, bütün dünyaya bildirimde bulunur.

Hitit başkenti olan Boğazköy-Hattuşa bölgesinde bile, bu kadar çok sayıda madeni kap bulunmaması ilgi çekmiştir.

Dolayısı ile, bu kadar çok madeni kabın bulunduğu buranın derhal arkeolojik araştırmaya alınması düşünülmüştür. Böylece 1994 yılında resmi arkeolojik kazı çalışmalarına başlanmıştır.

Araştırmalarda: bölgede, günümüzden 4500 yıl öncesinde yerleşim bulunduğu öğrenilmiştir. Bu yerleşim ana kaya üzerine kurulmuş ve burada, taş duvarlarla çevrili, birçok odası bulunan küçük mekanlar oluşturulduğu görülmüştür. Ayrıca, yine çok sayıda fırın kalıntısına rastlanır.

Burada yaşayan halk, yakın çevreden ve büyük olasılıkla “Küre” bakır yataklarından elde ettikleri hammaddeleri bu metal eritme fırınlarda eriterek kullanmışlardır. Ayrıca, yine ortaya çıkan besi hayvanı kemik kalıntıları ve orak gibi kalıntılardan, burada tarım ve hayvancılık yapıldığı anlaşılmıştır.

Tüm bunların yanında, dokumacılık da önem kazanmıştır. Çok sayıda dokuma tezgahı ağırlıkları, ip eğirmede kullanılan edevat bulunmuştur. Yani, yöredeki dokumacılığın günümüzden 4500 yıl öncesine kadar uzandığı anlaşılmaktadır.

Ayrıca, yine aynı yerde, bir anıtsal binanın temellerine ulaşılmıştır ki, bu yapının Hitit Beylerini saraylarına benzerliği dikkat çekicidir. Bu yapının: doğu yönündeki dış duvarı, 3 metre yüksekliğindedir.

Uzunluk 65 metre, kalınlık ise, 2.5 metredir. Yapının, günümüze kadar olan süreçte, yalnızca 6 odası gün yüzüne çıkarılmıştır. Yapının tamamı kazılıp ortaya çıkarıldığında, esas işlevinin anlaşılacağı değerlendirilmektedir.

Yazının başında belirttiğim gibi, burada, Hitit dönemine ait çok sayıda madeni kap bulunması ilgi çekmektedir. Çünkü, günümüze kadar, Hitit dönemi bakır kaplarının büyük bölümü, illegal yollardan bulunmuş ve yine birçoğu yurt dışına kaçırılmıştır.

Bu madeni kaplar: değerli metallerden yapılıyordu ve Hitit dini metinlerinde söz edildiği gibi, yalnızca kutsal mekanlara ve de kralların gömüldüğü taş evlere konuluyordu.

Evet, bölgedeki kazılarda bulunan diğer kalıntılar şunlardır: boğa başlı kutsal içki kapları, üzerinde hiyeroglif yazılar bulunan bantlı çanak, boğa başları ile süslü kap ayaklığı, çok sayıda maşrapa.

Özellikle birçok kalıntıda boğa başı bulunması, Hitit baş tanrısı Fırtına Tanrısı Teşupun hayvanının “boğa” olması ile özdeştirilir. Buna bağlı olarak, dini törenlerde, Fırtına Tanrısına, boğa başlı kaplarla sunular sunulurdu. Çanak ise, yine üzerindeki yazı ve resimler nedeniyle, Hitit döneminden günümüze kalan, tek eserdir.

Bu çanak üzerindeki yazıda “Taprammi” ismi geçer ve bu şahıs: Boğazköy-Hattuşaş belgelerine göre, MÖ. 13’ncü yüzyılda, Hitit kralı IV. Tuthalia zamanında yaşamış bir önemli saray görevlisidir.

Çanak üzerindeki yazıt, Kastamonu yöresinde bulunan en eski yazıt özelliği taşımaktadır. Çanak üzerindeki resimlerde ise, av sahneleri resmedilmiştir. Sonuç olarak, bu çanağın: saray görevlisi Taprammi tarafından, Fırtına Tanrısı Teşup’a sunulan bir adak kabı olarak değerlendirilmektedir.

Araştırmalarda, Hitit dönemi devamında, bölgede Frig egemenliğinin kurulduğu anlaşılmıştır. Frig dönemine ait, özellikle 3 bin yıllık dokuma tezgahı malzemeleri, bir mühür ve dini semboller halindeki idoller bulunmuştur.

KAYA MEZARLARI

Mezarlar: Abana-Bozkurt kara yolunda, yoldan 1 km. içeride, İnceğiz köyündedir. Mezarlar: 40 metre boyunda ve 8 metre yüksekliğindeki bir kayaya oyularak yapılmıştır. Mezarlar: birisi altta, ikisi üstte olmak üzere, üç oda şeklindedir.
Alt oda: zemin düz, üstü kubbemsidir.

Boyu: 2.70 metre, eni: 2.50 metre, yüksekliği: 2 metredir. Sağ ve arka duvarda, birer tane ölü sediri bulunmaktadır.

Üst oda: Burada, iki oda var. Odalardan birisinde, bir ölü sediri ve bunun üstünde bir alınlık görülüyor. Diğer odada ise, ölü çukuru bulunuyor. Mezarların tümü, define avcıları tarafından büyük hasara uğratılmış olduklarından, yapılış tarihleri ve yaptıranlar hakkında bilgi sahibi olunamamıştır.

Ancak, Roma veya Bizans dönemi yapıları olduğu sanılmaktadır.

Çorum Ortaköy

Çorum Ortaköy

Burası tam bir açık hava müzesi ve özellikle bir dönem 2500 yıllık Hitit imparatorluğuna başkentlik yapmış olan Şapinuva kalıntılarını mutlaka görmeniz gerek. Yaklaşık 10 yıllık bir geçmişi olan kazı çalışmaları sonucunda, ortaya çıkarılanlar ilginç.

Ama esas ilginç olanı, bir zamanlar yaklaşık 50 bine yakın insanın yaşadığı bu toprakları, tarih sevenler, mutlaka görmeliler. Unutmayın, bu insanlar yani Hititler, günümüzden binlerce yıl önce burada büyük bir medeniyet kurmuşlar. Şunu düşünmek gerek, bugünden 2500 yıl sonra, sanırım o zamanın insanı da, bugün bizim yaşadıklarımızı büyük bir merak ve ilgiyle inceleyecek.

Çorum Ortaköy

ULAŞIM

Ortaköy, il merkezi olan Çorum’a 53 km. uzaklıktadır. Ortaköy-Amasya arasındaki uzaklık: 77 km. Ortaköy-Alaca arasındaki uzaklık; 45 km. Ortaköy-Yozgat arasındaki uzaklık: 42 km.

TARİHİ

Orta Asya’dan gelen Türkler: bölgede 3 yerleşim yeri kurmuşlardır. Bunlar: Asraköy, Pınarköy ve ilçe merkezidir. İlçe merkezi, diğer iki yerleşimin tam ortasında kaldığı için, Ortaköy adını almıştır.

Ancak, elbette yörenin tarihi geçmişi incelendiğinde, ilk yerleşimcilerin, çok daha önceleri burada bulunduklarına ait kanıtlar ortaya çıkmaktadır. İlçe merkezine, 3 km. uzaklıkta, Hitit imparatorluğunun en önemli kentlerinden biri olan Şapinuva kalıntılarına ulaşılmıştır.

Şapinuva kenti

Çekerek nehri çevresinde bulunan, Göynücek ovası ve Alaca ovası arasındaki geçit üzerinde bulunması nedeniyle, konum olarak önem kazanmaktadır. Bunun sonucunda: burada, dönemin önemli bir askeri ve dini merkezi kurulmuştur. Buralarda yapılan kazılarda: sayıları yaklaşık 4000’e ulaşan çivi yazılı tablet bulunmuştur. Bu tabletler: dini, idari ve askeri yazışmalar olup, MÖ.14’ncü yüzyıla aittir. Bu tabletlerden anlaşıldığına göre: Taşmişarri yani III. Tuthaliya ve kraliyet ailesi, bu şehirde yaşamıştır.

Çorum Ortaköy

GENEL

İlçe, Anadolu’nun, Kafkaslar yönünden bir giriş yolu olan Kelkit vadisinin sonunda bulunmaktadır. Yani, bulunduğu konum itibarıyla stratejik önem kazanmaktadır. Zaten, tarihi geçmişi incelendiğinde de, bu konumu nedeniyle sürekli yerleşim bulunduğu görülüyor.

Yörede: Karadeniz iklimi ve karasal iklim hakimdir. Buna bağlı olarak: yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise soğuk ve kar yağışlı geçer. Daha  doğrusu, hani derler ya, bir anda, birkaç mevsim diye, işte Ortaköy’de böyle, kısa aralıklarda, birbirinden farklı mevsimler görülmektedir.

Bölgenin coğrafi yapısına bakıldığında: genellikle engebeli ve dağlık bir yapı görülmektedir. İlçe merkezinin: kuzey, güney ve batı bölümleri dağlarla çevrilidir. İlçe merkezinin rakımı ise: 800 metredir.

İlçe ekonomisi: tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Halkın: % 80’lik bölümü, tarım ve hayvancılık ile meşgul olmaktadır. Bağcılık ta önemli bir uğraşıdır. Bölgede: “Bal” ismi verilen, sofralık ve pekmezlik olarak kullanılan üzüm üretimi yaygındır. İlçede, modern sanayi tesisi bulunmamaktadır.

KONAKLAMA

Öğretmenevi     6 yataklıdır.     Belediye İş hanı. 3.Kat.    364-4914159

NE YENİR-NE İÇİLİR

Buralara yolunuz düşerse, tatmanızı önereceğim mahalli lezzetlerin başında: mıhlama gelir. Bunun dışında: keşkek, erişte pilavı ve yaprak sarmasını da düşünebilirsiniz. Tatlı olarak ise, pekmez tatlısı deneyebilirsiniz.

NE SATIN ALINIR

Ortaköy yöresinde, pekmez çok meşhur, bulabilirseniz mutlaka pekmez satın almalısınız.

GEZİLECEK YERLER

Çorum Ortaköy Şapinuva

ŞAPİNUVA

Hitit imparatorluk döneminde, önemli kentlerden biridir. Çünkü: coğrafi konumu nedeniyle, stratejik bir noktada bulunmaktaydı. Bunun sonucunda: şehir askeri ve dini bir merkez haline gelmiştir. Ordu komutanlığı ve sürekli olarak bir kısım asker, bu şehirde hazır bulunmuştur. Bunun kanıtı olarak, bir çivi yazılı tablette, kral II. Murşili tarafından şöyle denilmektedir “ Şapinuva’daki birlikleri teftiş ettim ve orduma öncülük ettim”

Burada yapılan kazılarda: yaklaşık 4000 civarında çivi yazılı tablet bulunmuştur. Bu tabletler incelendiğinde ise, bunların: askeri, dini ve fal metinleri olduğu ve Hattice, Hurice, Akatca yazılı oldukları anlaşılmıştır.

Bu tabletlerden öğrenildiğine göre: Hitit kralı III. Tuthaliya döneminde, kraliyet ailesi ve kraliçe Taduhepa bu şehirde yaşamıştır. Çünkü: burada bulunan yazışmaların büyük kısmı: kral ve kraliçeye gönderilen mektuplardan oluşmaktadır. Kraliçe Taduhepa: kral III. Tuthaliya öldükten sonra, kral I. Supiluliuma ile birlikte bir süre ülkeyi yönetmiştir.

Çorum Ortaköy Şapinuva

Hatta: Tokat Masat Höyükte bulunan bir çivi yazılı tablette, şunlar yazılıdır ve bu yazılı olanlar, Şapinuva şehrinin önemini ortaya koymaktadır.” Bu tablet size ulaşınca, 1701 askeri, acele olarak sevk ediniz ve onları iki gün içinde, Şapinuva şehrine, Majestelerinin huzuruna getiriniz.”

Günümüzde burada görebilecekleriniz şunlar: A binası olarak isimlendirilen anıtsal idari bir bina ve B binası olarak isimlendirilen, ticari bir yapı. Bu yapılarda: Hitit mimarisinin inceliklerini görebilirsiniz.

Çorum Ortaköy Şapinuva

A Binası: Duvarların gerek iç ve gerekse dış yüzeyleri, düzgün kesme taşlarla işlenmiştir. Bu büyük taşların araları ise, düzensiz küçük taşlarla doldurulmuştur. Bu yapıların temel duvarlarının yüksekliği ise, 2 metreye ulaşmaktadır. 25 metre eninde ve doğu-batı yönünde 100 metre uzunluğundaki bu yapının temelleri, hiç bozulmadan ve dağılmadan günümüze kadar ulaşmıştır.

Bu bina: yalnız burası için değil, Anadolu ölçeğinde, anıt bir bina olarak öne çıkmaktadır. Kendine özgü, simetrik bir planı vardır. Bodrum katı dışında, 2 katı daha bulunduğu sanılıyor. Yapının çevresi, koruma duvarı ile çevrilidir ve bu duvar üzerinde kuleler bulunmaktadır.

Görebileceğiniz odalar: yapının bodrum katına aittir. Üst katlara ait kerpiç duvarlar ise, binanın muhtemelen yanması sonucu çökmüştür. Yukarıda sözünü ettiğim çivi yazılı tabletlerin büyük bölümü, yapının bu yıkık olan üst katlarında bulunmuştur. Bu çivi yazılı tabletler dışında, yörede, çok miktarda, pişmiş topraktan çanak-çömlek, bazalt, obsidiyen gibi çeşitli taşlardan yapılmış objeler, mühürler, çeşitli madenlerden yapılmış süs eşyaları, sikkeler, cam kaplar bulunmuştur.

B Binası: 1995 yılından sonra ortaya çıkarılmıştır. A binasının yaklaşık 150 metre yakınındadır. Temellerinde düzgün taş bloklar var. Bu temel duvarlarının üzerinde, 1 metre genişliğinde kerpiç duvarlar bulunuyormuş. Zemin kat temizlenerek açığa çıkarılmış ve bunun üstünde ise yoğun kereste kullanılarak yapılan katların, yanarak çöktüğü ve yok olduğu sanılıyor. Ancak, temellerin üzerinde, 1.5 metre yüksekliğinde kerpiç duvarlar görülmektedir.

Bu bina daha çok: tek katlı, kare planlı ve iç bölme duvarları fazla olmayan, depo görünümünde bir yapıdır. Burada depo bölümü olarak tanımlanan ve içinde küplerin bulunduğu bir bölüm görülüyor. Yiyecek ve içecek konulduğu sanılan bu küplerin toplam sayısının 30 civarında bulunduğu tahmin ediliyor. Ayrıca: kumaş ve maden koymakta kullanılan yerler de görülmektedir.

Bu binada, bunun dışında özellik gösteren diğer bir yer de, kapı girişidir. Burada: çakıl döşenmiş bir giriş holü var. Buraya açılan bir başka çift kapıdan: yük arabaları içeri girmekte ve bu döşemenin üstüne alınmaktadır. Bu giriş bölümünün hemen yanındaki bir odada: duvardaki bir raftan döküldüğü düşünülen ve yanmış tabletler bulunmuştur.

C ve D Binaları: A ve B binalarının bulunduğu teraslanmış bölüm, muhteşem büyüklüğü ile dikkat çekiyor. Bu büyüklükteki alan üzerinde başka binaların da bulunacağı değerlendirilerek yapılan kazılarda, C ve D binalarına ait kalıntılara da ulaşılmıştır. Ancak, dini amaçla inşa edildiği düşünülen bu binalar, aşırı şekilde tahrip edilmiştir. Özellikle: C binasında bazı buluntular görülüyor.

Binanın giriş kapısında, toplu olarak baltalar ve mızrak uçları bulunmuştur. Bu mızrak uçlarının birinin üzerinde “Büyük kral” yazısı görülmektedir. Ayrıca: avluda iki sunak ve buradan binanın içine doğru uzanan bir kanal görülüyor. Bunlar değerlendirildiğinde, buranın bir tören salonu ve bu salonda bulunan sunak olduğu yani buranın dini bir binaya ait olduğu sanılmaktadır.

D Binası: burada dini bir yapı olmalıdır. Tanrı Teşup’a aittir. Hemen girişte bulunan firizde: Tanrı  Teşup: silahlarını kuşanmış ve sol eliyle, bir mızrağa dayanmış olarak, yapıya gelenleri karşılamaktadır. Giriş holünde, bir arınma havuzu bulunmaktadır.

Evet, her iki yapı ve yerleşim yerinde: çok miktarda: iyi hamurlu ve dikkatle pişirilmiş, günlük kap-kacak bulunmuştur. Ayrıca: bir kısım metal malzeme de ortaya çıkarılmıştır. Bunlar: ok uçları, bronz balta ve  kamalardır. Hatta: topluca bulunan mızrak uçlarından birinin üzerinde “Büyük kral” yazmaktadır.

Bütün bu buluntular: merkezi Ağılönü mevki olmak üzere, yaklaşık 9 km. karelik bir alanda, büyük bir Hitit yerleşimi bulunduğunu işaret etmektedir. Bu büyük kentin o dönemdeki nüfusunun ise, 30-50 bin kişi arasında bulunduğu tahmin ediliyor. Ayrıca: iki Fırtına Tanrısı adına yapılmış iki ayrı tapınak, kraliçe sarayı, ordu komutanlığı ve belediye teşkilatı gibi kurumların bulunduğu sanılıyor.

Zaten, Hititler, bu bölgeye geldiklerinde: platoyu çevreleyen tepeler üzerine yayılmışlar ve bu bölgedeki araziye teraslayarak, büyük bir şehir kurmuşlardır. Ancak: bu büyük şehrin kıt su kaynakları ile nasıl su ihtiyacının giderildiği ve tarım faaliyetlerinin nasıl yürütüldüğü meçhuldür.

Çorum Ortaköy İncesu Kanyonu

İNCESU KANYONU

İlçe merkezine bağlı, İncesu köyündedir. Yöre halkı tarafından: “Uzungeçit” olarak isimlendirilmektedir.

Kanyonun tek bir girişi ve tek bir çıkışı var. Kanyonun genişliği: 40-60 metre arasında değişmektedir. Uzunluğu ise: 12 km. dir. Her iki yamaçta ise, sarp kayalıklar var. Ayrıca, yer yer ormanlık alanlara rastlamak ta mümkündür. Kanyonun ortasından: Çekerek ırmağı geçmektedir. Bu ırmak üzerinde rafting ve bölgede trekking yapılabilmektedir.

Kanyonun her iki yanındaki kayalar üzerinde: duvar kalıntıları, merdivenlerle çıkılan su sarnıçları, ahşap hatıl  oyukları görülüyor. Buna istinaden, antik  dönemlerde, burada, ahşaptan inşa edilmiş, çok sayıda yapının varlığından söz etmek mümkündür. İncesu kanyonu: tüm bu tarihi ve doğal güzellik ve özelliklerinin yanında, doğal yaşam alanı olarak da, birçok hayvan ve bitki türünü barındırmaktadır. Ayrıca: ırmak ta, balık türleri de bulunuyor yani olta balıkçılığı yapmak mümkün. Hatta, ırmakta su samuru bile bulunduğu söyleniyor.

AŞDAĞUL MAĞARASI

İlçe merkezine bağlı, Aşdağul kasabasının, 5 km. kuzeyinde, İninbaşı Tepesindedir. Uzunluğu: 80 metredir. Derinlik ise: 13 metredir. Mağaranın bulunduğu yerin rakımı: 800 metredir.

Bu bölgede Çekerek nehri tarafından parçalanan, kanyon görünümlü vadiler var. Mağara, 2005 yılında bulunmuş ve MTA tarafından haritalandırılmıştır. Mağarada, büyük bir yarasa sürüsü bulunuyor.

Çorum Ortaköy Kybele Kaya Kabartması

KYBELE KAYA KABARTMASI

İlçe merkezinin 3 km. uzağındaki, İncesu köyünde, köye yaklaşık 1 km. uzaklıktadır.

Çekerek nehri kıyısındaki kayalara oyulmuştur. Nehir yatağından 1.5 metre yüksekliktedir. Buradaki tanrıça: önünden akan Çekerek nehrine ve hemen karşısında yükselen kayalar üzerindeki kaleye bakmaktadır. Bir  taht üzerinde oturduğu düşünülen tanrıça, sol elinde bir aslan yavrusu tutmaktadır.

Evet: Anadolu’da, MÖ.9000’lerden itibaren: bereket, verimlilik, doğurganlık gibi anlamlar ifade eden Kybele ana tanrıça, burada da kayalara oyularak figüre edilmiştir. Ancak, birçok yerdeki benzerlerinden büyüktür ve bu büyüklükte bir Kybele kabartması başka bir yerde bulunmamıştır.

AKROPOL

Hemen, Kybele kabartmasının tam karşısında, Çekerek nehri kıyısındadır. Ancak, günümüzde pek bir kalıntı kalmamış olup, sadece taşlar görülmektedir.

Çorum Ortaköy Kaya Mağarası

KAYA MAĞARASI

Yine, İnceku köyünün 3 km. uzağındadır. Akrapol’un yanında bulunan Kybela kabartmasının tam karşısındadır. Mağaranın uzunluğu, yaklaşık 300 metredir. Mağaraya inmek için, yaklaşık 470 basamak merdiven inmek gerekiyor. Uzunluğu 300 metre dedim ama, 300 metre sonunda, mağaranın kapandığı görülüyor, yani sonunun nereye gittiği meçhuldür.

Çorum Ortaköy Kaya Mağarası

Amasya tanıtımı.

Yozgat tanıtımı.

Alaca tanıtımı.

Çorum tanıtımı.