Konya Ereğli

Konya Ereğli


Gerçekten büyük bir yerleşim yeri, öyle büyük ki, Türkiye’deki çoğu ilden daha büyük bir ilçe. Şehir merkezi, bina dolu. Bir de, Ereğli denilince karıştırmamak gerek. Ülkemizde, üç tane Ereğli var.

Konya Ereğli

ULAŞIM

Ereğli-Konya arası uzaklık: 180 km. Ereğli-Karapınar arası uzaklık: 47 km. Ereğli-Karaman arası uzaklık: 121 km. Ereğli-Ulukışla arası uzaklık: 25 km. Bölge ve çevresi düzlük olduğu için, bu ulaşım yolları rahat yollar.

Konya Ereğli

TARİHİ

Bizans imparatoru Herakliyüs’ün adı, Yunan mitolojisinde yarı tanrılaşmış bir kahraman olan Herakles’ten gelmektedir. Herakliyüs kelimesi, zaman içinde Türkçe’nin ses yapısına uygun olarak: Ereğli şeklini almıştır.

Evliya Çelebi, Seyahatnamesinde: Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad’ın, bir sefer dönüşü, Ereğli’den geçerken, Peygamber Pınarı denilen ( günümüzde: Akhüyük köyünde bulunmaktadır) çamurun, yaralı askerlerin yaralarına şifa olduğundan, buraya ERKİLİ (Ereğli) dediğini ve yörenin ismini buradan aldığını yazar.

Evet: Ereğli: tarih boyunca: Hitit, Asur, Kimmer, Frig, Lidya, Pers, İskender, Roma ve Bizans idaresinde kalmıştır. Anadolu Selçukluları zamanında, Türk idaresine girer. 1250-1256 yılları arasında, Karamanoğlu Beyliğine başkentlik yapar. Fatih Sultan Mehmet döneminde, Osmanlı topraklarına katılır. 20’nci yüzyılda, Bağdat demir yolunun buradan geçmesi, Ereğli’nin önemini daha da arttırır.

Konya Ereğli

GENEL

KONUMU

Ereğli: deniz seviyesinden 1054 metre yüksektedir. İlçe halkı, geçimini tarım ve hayvancılıktan sağlar. İlçenin en önemli akarsuyu olan İvriz Çayı üzerinde kurulu, İvriz Barajı, Ereğli’de hem takım alanlarının sulanmasında ve hem de içme suyu olarak kullanılır.

Ereğli’de, Selçuk Üniversitesine bağlı Ereğli Meslek Yüksekokulu, 1987 yılından beri eğitim faaliyetlerini sürdürmektedir.

KİRAZ

Ereğli’de, beyaz kiraz üretimi, dünya çapındadır.

İKLİM

Ereğli’de karasal iklim şartları hakimdir. Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve sert geçer.

NE YENİR

Ereğli’de Konya yöresine has, etli ekmek yemenizi önereceğim. Lokantalara girdiğinizde, sakın etli pide demeyin, kızıyorlar, etli ekmek deneniz gerekiyor.

ŞALGAM

Ereğli, şalgamın hammaddesi olan siyah havucun, dünyada en çok ve en kaliteli yetiştirildiği yerdir.

TAŞ EVLER

I. Dünya Savaşı sırasında, Almanlar tarafından yapılmış dubleks lojmanlardır.

GÖÇ

Türkiye’nin en güzel parklarına sahip ilçe, son yıllarda Adana ve civar şehirlerden, fazlasıyla göç almıştır.

GEZİLECEK YERLER

Konya Ereğli Ulu Cami

 

ULU CAMİ

Cami Kebir mahallesinde bulunuyor. Karamanoğlu İbrahim Bey’in oğlu Mehmet Bey tarafından, 1426 yılında yaptırılmıştır. Payeler üzerinde, düz toprak damla örtülü, dikdörtgen bir yapıdır. Ulu cami minaresi: hem de gözetleme kulesi olarak, Anadolu Selçuklu Sultanı I. Mesut döneminde, 1116 yılında yaptırılmıştır. Sekiz köşeli tabanı, hafif sivri kemerle çevrilmiş olup, minarenin yüksekliği 40 metredir.

Ulu caminin kuzeydoğu köşesinde bulunan minare, kırmızıya yakın renkte, kesme taştan yapılmıştır. Kaide ile küp arasına, sülüs yazı ile Ayetel Kürsi yazılmıştır.

Şerefe altındaki geniş kuşakta ise, mavi zemin üzerine siyah renkte kufi bir yazının izleri görülür. Külahın altında, pencereyi andıran açıklıklardaki çiniler ise, yer yer dökülmüştür. Şerefe altı, 1994 yılında çökmüş ve Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmış sa da, bu onarım minarenin orijinal görünümünü bozmuştur.

Ulu caminin ibadet mekanı, dikdörtgen planlıdır. Kuzeydoğu yönünde uzanmaktadır. İçinde 32 sütun tavanı desteklemekte olup, bu sütunlar üç dizi halindedir. Kemerlerle birbirine bağlı olan bu sütunlar, sekizi yığma, diğerleri de devşirme malzemeden meydana gelmiştir. Sütun başlıklarından bazıları, Roma ve Bizans dönemine aittirler.

Dikdörtgen planlı caminin duvarları moloz taştan örülmüştür. Üst örtüsü düz bir çatı ile kapatılmıştır. Cami çeşitli dönemlerde onarım geçirmiştir. Bunu belirten bir kitabe, giriş kısmında olup, bunlardan birine göre: Abdülcabbarzade Cemaleddin Paşa tarafından, 1819 yılında, Ereğli eşrafından Emin Bey tarafından da 1889 yılında onarılmıştır. Son olarak, 1940 yılında yapılan onarım, caminin mimari ve sanat tarihi yönünden bazı özelliklerini yitirmesine neden olmuştur.

Konya Ereğli Rüstem Paşa Kervansarayı

RÜSTEM PAŞA KERVANSARAYI

Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Damat Rüstem Paşa tarafından Mimar Sinan’a yaptırılmıştır. Tarihi belli olmamakla beraber, 1552 yılında, Akhüyük’te Şehzade Mustafa’nın boğdurulmasından sonra, Ereğlilere bir cemile olmak üzere yaptırıldığı söylenir.

Kervansaray oldukça büyük ve değerli bir tarihi eserdir. Boyu 54 metre, eni 29 metredir. Biri ortada, diğeri de yanlarda olmak üzere, beş bölümden meydana gelmektedir.

ROMA HAMAMI KALINTILARI

Hamamın düzgün kesme taş ve arası hatılla örülü duvarı var. Ama yalnızca beşte biri ortaya çıkarılmıştır. Diğer kısım: Kervansaraya doğru ilerlemektedir. Yan tarafında su koymak için, pitosla bir mekan tespit edilmiştir.

Selçuklu döneminde mezarlık olarak kullanılmıştır. Müze Müdürlüğü tarafından yapılan kazı çalışmasında, bol miktarda Frig, Roma, Bizans ve Selçuklu dönemi seramiğine rastlanmıştır.

BÜYÜK GÖZTEPE TÜMÜLÜSÜ

Roma dönemine aittir. Şehir merkezi ve Hacımemiş Köyü hudutları üzerinde bulunmuştur. 1974 yılında yapılan kazı sonucunda bulunan dönemin kralına ait mezar ve buluntuları müzede sergileniyor.

Konya Ereğli Arkeoloji Müzesi

ARKEOLOJİ MÜZESİ

1968 yılında ziyarete açılan müze binası, 2005 yılında yenilenmiştir. Binada: 2 teşhir salonu bulunmaktadır. Müzede: 8367 eser sergilenmektedir. Yıllık ortalama ziyaretçi sayısı: 11 bin civarındadır. Müze: geniş bir açık teşhire sahip olmasına karşılık, bir salonda kapalı teşhir yapılmaktadır.

Müze: MÖ. 7000 yılından başlayarak, neolitik dönemden itibaren, kesintisiz tüm medeniyetlerin sentezi durumundadır. Herakleia antik kenti ve çevrede bulunan kültür varlıkları, Ereğli Müzesinde sergileniyor.

Neolotik döneme ait: Can Hasan’dan çıkan el baltaları, duvar freskleri, el değirmenleri, kazıcı aletler ve pişmiş toprak kaplar, Kalkolitik döneme ait polikrom pişmiş toprak kaplar, ağırsaklar, eski tunç çağına ait hayvan ve insan figürleri, ok uçları, damga mühürleri, el baltaları, Asur ticaret koloni çağına ait: bulleli testiler, idoller, Hitit çağına ait: pişmiş toprak meyvelikler, pişmiş toprak tuzluklar, silindir ve damga mühürler, karabeuslar, hiyeroglif ve çivi yazılı heykel kaideleri, Frig çağına ait: fibulalar, gaga ağızlı testiler, phileler, Helenistik döneme ait lekythoslar, Herakleia definesi diye adlandırılan: gümüş Athena sikkeleri, altın varaklar, Roma dönemine ait: mimari parçalar, mezar stelleri, insan ve hayvan figürleri, Bizans dönemine ait: mimari parçalar, altın kristogramlar, Selçuklu ve Karamanoğlu dönemlerine ait: sırlı kaseler, alçı süslemeler, Osmanlı dönemine ait: çavdar sapından yapılmış çeyiz sandığı, el yazması altın tespihli Kur-an ı Kerimler, silahlar, el dokuması halı ve kilimler sergileniyor.

Ayrıca, geç Hitit dönemine ait: İvriz Kaya Anıtı, Göztepe Tümülüs’ünde bulunan Helenistik döneme ait altın kaplamalı ahşap lahit parçaları ve altın Efes sikkesi, Müzede sergilenen: dünyanın en nadide eserlerindendir.

Konya Ereğli İvriz Kaya Anıtı

İVRİZ KAYA ANITI

Bu anıt ile ilgili ayrıntılı bilgiyi, yine bu sitede, ayrı bir sayfada bulabilirsiniz.

İvriz kaya anıtı hakkındaki ayrıntılı yazıma ulaşmak için. 

İSMİL KAPLICA VE TERMAL TESİSLERİ

Ereğli-Karapınar kara yolu üzerinde, 50’nci km. de, İsmil Kasabasının yanındadır. Tesis, dizaynı ile: tatil ve dinlenme merkezi durumundadır. Ayrıca: sağlık istasyonlarındaki kaplıca kür merkezlerinde: açık ve kapalı termal havuzlar ile, şifa dağıtmaktadır.

Belirli noktalarında, kuş barınakları oluşturulmuştur. Tesislerde: termal basınçlı sular, çamur terapi masajı, su oyunlarının yapılabileceği termal havuzlar, yürüyüş parkurları, güneşlenme, eğlence mekanları, marketi, otoparkı, botanik bahçesi, teniz ve golf sahaları, seracılık ve tıbbı bitki üretim merkezlerini içeriyor.

Konya Ereğli

SONUÇ

Konya Ereğli, gerçekten ülkemizdeki çoğu şehirden daha büyük ve gelişmiş potansiyeliyle dikkati çeken bir yerleşim birimi. Buraya gittiğimde, en çok dikkatimi çeken güller idi. Tüm şehir parkları, evlerin bahçeleri, hepsinde güller vardı. Bir de, İvriz kaya anıtı.

Özellikle, İvriz Kaya anıtını mutlaka görün, anıtın çevresindeki restoranlarda mutlaka balık yemelisiniz. Başka derseniz, hayır, hepsi bu kadar. Ereğli ve Ereğlililer, kendilerini Konya ve Konyalılardan soyutlamışlar. İvriz kaya anıtı dışında turistik anlamı olan bir yer değil. Ama, İvriz kaya anıtını mutlaka görmelisiniz.

Karapınar tanıtımı.

Karaman tanıtımı.

Ulukışla tanıtımı.

İzmir Kemalpaşa

İzmir ilinin en soğuk ilçesidir. Kemalpaşa denilince benim aklıma “Nazarköy” ve burada üretilen cam süs eşyaları ve nazar boncukları geliyor ki, buralara yolunuz düşerse, mutlaka Nazarköy’e uğramanızı öneririm. Bunun dışında, Kemalpaşa’nın kirazı meşhur ve hatta, Belediyenin ambleminde “kiraz” resmi var. İzmir’e yakın olması nedeniyle, günümüzde burada 400 civarında fabrika bulunuyor.
Son bir not: Kemalpaşa yöresine, tarih boyunca, Nif yani “Gelin” ismi verilmiştir ve buradaki “Kız Kulesi” veya “Kız Sarayı” nı mutlaka gezmelisiniz.

İzmir Kemalpaşa

ULAŞIM

Kemalpaşa ilçesi, bağlı bulunduğu İzmir iline 29 km. uzaklıktadır. İzmir-Ankara kara yolunun ise, 8 km. güneyinde kalmaktadır.

İzmir Kemalpaşa

TARİH

Bölge: antik dönemlerde, Smryna ve İlydia yani Sardes şehirleri arasında bir geçiş noktası olduğundan, birçok medeniyet tarafından yerleşim yeri olarak kullanılmıştır. Ancak, özellikle Bizans ve Osmanlı dönemlerinde bölgede önemli imar faaliyetleri yapılmıştır. Türkler bölgede ilk kez, Hacı Emet Bey zamanında görülmüşlerdir. I. Murat zamanında ise, Osmanlılar egemen olmuşlardır.

İlçe merkezindeki Çarşı Camisinin hemen girişindeki taşın üzerinde, 1890 yılı sabahında bölgenin büyük bir yangın geçirdiği yazılıdır. Evet, Kemalpaşa ilçesi, uzun yıllar “Nif” ismiyle anılmıştır. Nif yöresi: 1901 yılında kaza olmuştur. 1922 yılında Yunanlılar tarafından işgal edilen ilçe toprakları; 4 ay sonra, yine çatışmalar sonucu kurtarılmıştır. 8 Eylül 1922 günü, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, buraya gelmiş ve bir gece konaklamıştır. Buna istinaden, bölgenin “Nif” olan ismi “Kemalpaşa” olarak değiştirilmiştir.

İzmir Kemalpaşa

GENEL

Bağlı bulunduğu İzmir ilinin doğusundadır. Yüz ölçümü: 655 km. karedir. Yöredeki en yüksek rakımlı yükselti ise, 1510 metre yükseklik ile, Nif dağlarıdır. Yerleşim yeri ise, Nif dağları ile Manisa dağları arasındaki verimli ovada kurulmuştur.

Yörenin ekonomisi: tarım ve hayvancılık ağırlıklıdır. Yörede yaşayan insanların % 60’lık bölümü tarım ve hayvancılık ile uğraşmaktadır. Kalanlar ise, sanayi tesislerinde çalışmaktadırlar.
Bölgede, Akdeniz iklimi hakimdir ve buna bağlı olarak yazlar sıcak ve kurak, kışlar ise ılık ve yağışlı geçmektedir.

İzmir Kemalpaşa

NAZARKÖY BONCUK ŞENLİĞİ

İlçe merkezine bağlı Nazarköy beldesinde yapılan bu festivalde: katılımcılara keşkek, pilav üstü döner ikram ediliyor. Evet, 1940 yılından bu yana, bu köyde nazar boncuğu üretimi yapılıyor. Boncuklar: özellikle takı tasarım kurslarında büyük ilgi görüyor. Festival bünyesinde, katılımcılara: yakın yörelere geziler de düzenleniyor ve bu gezilerde; Kız kalesi ve Kımız çiftliği geziliyor.

Bunun dışında: Torbalı yolu üzerindeki Hitit kabartması ve Nif dağında bulunan kilise de geziliyor. Festival sonunda ise: en iyi boncuk ocağı, en iyi boncuk ustası, en başarılı takı tasarımcısı ödülleri veriliyor. Ayrıca, yerel sanatçılar tarafından konserler veriliyor.

ALTIN KİRAZ KÜLTÜR VE SANAT FESTİVALİ

Yöredeki bu festival şenlikleri, 1936 yılından bu yana yapılmaktadır ve geleneksel hale getirilmiştir. Festivalde: en iyi kiraz yetiştiricileri ödüllendirilmektedir. Ayrıca: her yıl Mayıs ayında düzenlenen bu festivalde: konserler ve çeşitli kültür ve sanat etkinlikleri düzenlenmektedir. Bence, buraya gitmeyi düşünürseniz, mutlaka Mayıs ayında, festivalin olduğu zamanı düşünmelisiniz.

NE YENİR-NE İÇİLİR

Kemalpaşa denilince, akla ilk gelen kirazdır.

NE SATIN ALINIR

Kemalpaşa yöresine yolunuz düşerse, mutlaka Nazarköy’e uğrayın, burada yüzlerce cam eşya ve nazar boncuğu arasından mutlaka ilginizi çekenler olacaktır. Dereköy bölgesini yolunuz düşerse, bal satın almalısınız.

İzmir Kemalpaşa

GEZİLECEK YERLER

İzmir Kemalpaşa

ÜMRAN BARADAN GÜZEL SANATLAR MÜZESİ

İlçe merkezinde, Çiniliköy mahallesinde bulunan müze, Ümran Baradan tarafından, 2009 yılında, Kemalpaşa Belediyesine devredilmiştir. Müzede: sanatçı Ümran Baradan tarafından yapılan: tablo ve seramikler ile, çeşitli sanatçıların ödül almış eserleri sergilenmektedir.

Ayrıca, yine dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen, çeşitli sanatçılara ait bir kısım eser sergileniyor. Kendisi halen hayatta olmayan bu başarılı Türk kadınının eserlerini ve bizlere bıraktığı müzeyi, mutlaka ziyaret etmenizi öneririm.

İzmir Kemalpaşa

NYMPHAEİON-LASKARİS SARAYI-KIZ KULESİ

İlçe merkezinde, hemen ilçenin girişindedir ve ilçenin sembolü olmuştur.
Yapı: Bizans döneminde, II. Tehedodoros Laskaris (muhtemelen: 1206-1222 yılları arasında) tarafından yaptırılmıştır. Büyük olasılıkla: yüksek duvarları ile kuleyi andıran bu yapı: bir kalenin üzerinde bulunduğu tepenin eteğinde, surların dışında inşa edilmiştir.

Biri bodrum olmak üzere 4 katlıdır. Bodrum katın ışıklandırılması ve havalandırılması için, dört yönde açılmış mazgal pencereleri kullanılmıştır. Bu mazgal pencerelerinin yükseklikleri 1.2 metre, dışa bakan genişlikleri ise, 0.17 metredir. Bodrum katı: ortada bir sıra destek ile ayrılmış ve üzeri tonoz veya kubbe ile örtülü, küçük birimlerden oluşmuştur.

Diğer katlar: beyaz ve kırmızı tuğlalardan yapılmıştır. İstanbul dışında inşa edilmiş bir İmparator Sarayı olması nedeniyle çok önemlidir. Zaten, planı da, İstanbul’daki İmparator sarayına benzemektedir. Yazlık bir Bizans sarayı olarak nitelendirilmektedir.

Duvarlarda: büyük kesme taş blokları kullanılmış olup, alt kesimde bunların boyutları: 1.13 – 1.30 x 0.55 metre ebatlarındadır. Bu blokların, muhtemelen çevredeki antik dönem kalelerinden ve özellikle, kentin üzerindeki kaleden getirilmiş olmalıdır. Yani: devşirme taşlar, rastgele dizilmiştir.

Boyutları: 11.50 x 25.50 metredir. Kuzey-güney doğrultusunda uzunlamasına dikdörtgen şeklindedir. Zemin katı: büyük kesme ve devşirme taşlardan oluşturulmuştur. Bu taş bloklar arasında harç kullanılmıştır.

Tuğla ise, özellikle pencere kenarları ve kapı girişlerinde sıkça kullanılmıştır. Üstteki üç katın ağırlığını tutan ve adeta bir kaide işlevi gören alt kesimde, duvar kalındığı 2 metre yapılmıştır.

Buradaki pencereler dar ve uzundur, çünkü korunma amaçlanmıştır. Zemin katın doğu cephesinde, büyük kesme taşlardan yapılmış, 2.50 metre genişliğinde, tam ortada, ama günümüzde harap olmuş olan giriş kapısı bulunmaktadır.
Üst kattaki pencereler ise: günümüzde birer oyuk halini almıştır.

Günümüzde, bu zemin kat, diğer üç katın molozları ile dolmuştur. Birinci ve ikinci katın cepheleri, sağlam kalarak günümüze ulaşmış ve üst kat ile çatıdan ise, hiçbir iz kalmamıştır. Duvarlarda görülen kirişler: bu katların tabanlarının ahşap olduğunu göstermektedir. Üst katlar: dört sıra tuğla, bir sıra taş dizilerek, üst üste konulmak suretiyle oluşturulmuştur. Yapı: Bizanslılar ardından, Selçuklular ve Osmanlılar döneminde de kullanılmıştır.

Yapının yapılışı hakkında anlatılanlara göre: “İonya prensesi ile Sart kralı evlilik hazırlıkları yapmaktadırlar. Ancak, Prenses evlenmek üzere kralın yanına giderken, bugünkü Kemalpaşa yani o dönemin Nif şehrinde konaklar ve bu sırada: kralın öldüğü haberini alır. Bunun üzerine, çok üzülen prenses: buraya bir saray yapılmasını emreder ve ömrünün kalan kısmını, buraya yapılan sarayda geçirir”

Ama, öte yandan, burası hakkındaki en büyük gerçek şudur: 1204 yılında, İstanbul, Latinler tarafından işgal edilince, başkentten kaçan Bizanslı asil aileleri, Anadolu ve Yunanistan’a geçerek, burada küçük prenslikler kurarlar.

Bunlardan: I. Theodoros Laskaris tarafından kurulan “Laskarisler Devleti” kendine merkez olarak Nikaia (İznik) şehrini seçer. Bu dönemde: İzmir yakınlarındaki, Nymphaion (Kemalpaşa) şehri de, hem bir sayfiye yeri, hem de sanki ikinci bir başkent olarak kullanıldı.

NİF DAĞI

Doğal zenginlik olarak göze çarpmaktadır. Bu dağ: antik dönemlerde, Olimpos adını alan, 19 dağdan birisidir. Nif dağında: son yıllarda yürütülen arkeolojik kazı çalışmalarında: önemli buluntulara ulaşılmıştır. Doğu bölgesinde, birçok mezar odası bulunmuştur. Ayrıca: Bizans döneminde, Laskarisler zamanından kalma, mermer taşlı ve tuğla harçlı bir saray kalıntısı da görülebilmektedir.

Dağın batısında ise, Kaynaklar beldesine bağlı bölgede, kale mevkiinde, bir kaya kütlesi üzerinde bir kalenin kalıntıları vardır. Ancak, kaçak kazılar ve define arayıcıları, bölgenin birçok yerini talan etmişlerdir. Evet, buraya yolunuz düşerse: zaman uygunsa çilek ve kiraz yemelisiniz. Ayrıca, bu bölgedeki alabalık çiftliklerinde, güzel bir alabalık yiyebilirsiniz.

KARABEL

Kemalpaşa-Torbalı kara yolu üzerinde, ilçe merkezine 10 km. uzaklıktadır. Burası, 20 hektarlık bir çam ormanı içinde, günübirlik mesire yeri olarak kullanılmaktadır. Buraya yolunuz düşerse, Karabel geçidi olarak isimlendirilen yerdeki, Hitit Savaşçı Kaya Kabartmasını görmeyi sakın ihmal etmeyin.

HİTİT KARABEL ANITI

Kemalpaşa-Torbalı kara yolu üzerinde, 8’nci kilometrede, Gediz havzasına geçit veren, küçük bir boğazın üzerindedir. MÖ.13’ncü yüzyıldan kaldığı düşünülmektedir.

Bu anıtın, büyük ihtimalle: Hitit krallığına bağlı, varlıklı bir krallığın kralının, bölgedeki egemenlik ve gücünün ifadesi olarak yapılmıştır. Aynı zamanda. Orta Anadolu Hitit sanatı ve geleneklerinin izlerini taşıması nedeniyle ve Anadolu’nun en batısındaki kaya anıtı olması nedeniyle, önem kazanmaktadır. Yani, Ege bölgesinde, Hititlerden kalma tek kalıntıdır.

Kaya yüzeyi, derine inilerek düzleştirilmiş ve 2.31 metre boyutunda bir erkek betimlenmiştir. Ölmüş bir kral veya prens olduğu düşünülen bu figür: yüksek kabartma olarak gösterilmiştir.

Sağa doğru yönelen kralın başında: konik külah vardır. Kısa giysisi, dizleri açıkta gösterir. Ayakkabıları ise, sivri uçlarıyla, tam bir Hitit kıyafetini andırmaktadır.
Kral figürü: ileri doğru uzanmış sol elinde, uzun bir mızrak tutuyor. Sağ omzuna, yay geçirilmiştir. Kabartma üzerinde, hiyeroglif ile yazılmış bir yazıt bulunsa da, silinmiş olduğundan net olarak okunup anlamı çözülememiştir.

ULUCAK HÖYÜK

İzmir-Ankara kara yolu üzerindedir. İlçe merkezine 7 km. uzaklıktadır. Arazideki boyutları: 120 x 140 metredir.

Höyük: Gediz ırmağının bir kolu olan Nif çayı yakınında, verimli bir ovadadır. Denizden yükseklik: 220 metredir.

Yapılan çalışmalarda höyükte: Geç Neolitik dönemden, Geç Roma-Erken Bizans dönemlerine kadar yerleşim bulunduğu anlaşılmıştır. Bu dönemlere ait 40 konut kazılmış, iskan tabakalarının analizlerinde MÖ.6500 yılları tarihlenmiştir. Höyük çevresinde yapılan arkeolojik çalışmalarda, yerleşimin, toprak seviyesinin altından devam ederek, yaklaşık 3 hektarlık bir alana yapıldığı öğrenilmiştir.

HALİL AĞA CAMİSİ

İlçe merkezine bağlı, Yukarıkızılca köyündeki cami, yöre halkının katkıları ile, 1311 yılında, Hacı Halil Ağa tarafından yaptırılmıştır. Ancak, özellikle 20’nci yüzyılda yapılan onarımlar ile, yapı orijinalliğinden uzaklaşmıştır. Yapı: taş, moloz taş ve tuğladan yapılmıştır. Yüksek bir bodrum zemin üzerindedir. Caminin hemen yanında, taş kaide üzerinde, yuvarlak gövdeli, tek şerefeli minaresi bulunmaktadır.

YENMİŞ HÖYÜK

Kemalpaşa ovasındadır ve Ankara-İzmir kara yolunun kıyısındadır. Höyüğün: batı kesiminde bağlar, doğu kesiminde ise mıcır tesisi ve üzerinde bir fabrika bulunmaktadır ve bu nedenle, höyük yerleşiminin büyük bölümü yok olmuştur.
Hatta, büyük bölümü de, mevcut kara yolunun altında kalmıştır. Görünen höyük kısmı yüksekliği: yalnızca 2 metredir.

Höyük üzerindeki zemin araştırmalarında: tunç çağı, Helenistik dönem, Roma ve Bizans dönemlerine ait keramik parçaları, çakmak taşı ve çeşitli alet ve kemik parçaları bulunmuştur,
Yani, burada görebileceğiniz herhangi bir kalıntı yok. Yalnızca, ülkemizdeki tarihi eser ve kalıntıları bakış açısını ifade etmek için bu bilgileri size verdim. Yani, höyük üzerinde, günümüzde kara yolu ve kocaman bir fabrika binası var.

NEMRUT HÖYÜK

Kemalpaşa ovası üzerinde, herhangi bir arkeolojik araştırma yapılmamış höyüktür. İzmir-Ankara kara yolu üzerindedir. Kara yolunun yaklaşık 100 metre güneyinde bulunan höyük, ova seviyesinden 3-6 metre yüksektedir. Höyüğün bulunduğu bölge, yöre köylüleri tarafından “Kemeraltı” olarak isimlendirilmektedir.

Günümüzde, höyük civarı, yoğun olarak tarımsal faaliyetlere sahne olmaktadır. Bu nedenle, höyük büyük tahribata uğramış ve orijinal yüksekliğini kaybetmiştir. Yüzey buluntularında ise, özellikle, neolitik dönemde, höyükte büyük bir yerleşim bulunduğuna dair çeşitli kanıtlar görülmektedir.

KIMIZ ÇİFTLİĞİ-KAZAK VADİSİ

İlçe merkezine 4 km uzaklıktaki, Nif dağının eteğinde, turizm amaçlı olarak kurulmuştur. Burada: otağ kültürü tanıtılmaktadır. Bu tanıtım için: Kazak Otağı, Orta Asya Türk Mutfağı örnekleri sergilenmektedir. Burayı ziyaret ederseniz: kımız içebilirsiniz ve Orta Asya Türk yemeklerinin örneklerinden tadabilirsiniz. Ayrıca, ata binerek gezinti yapmak ta mümkündür.
Burası, özellikle yabancı turistlerin büyük ilgisini çekiyor ki, sizler de giderseniz, hoş zaman geçirebilirsiniz.

 

YEDİGÖZ KÖPRÜSÜ

İlçe merkezine 15 km. uzaklıktaki Çambel köyündeki Yedigöz köprüsü, 16’ncı yüzyıl başlarında inşa edilmiştir. Nif çayı üzerindedir. Kervanların geçmesi için yapıldığı düşünülmektedir. Bu Roma dönemi yapısından günümüze, yalnızca 4 göz ulaşmıştır.

EMET BEY CAMİSİ

İlçe merkezindeki bu cami; Saruhan Beyliği döneminde, 14’ncü yüzyılda, Emet Bey tarafından yaptırılmıştır. Ancak, 1884 yılında çıkan büyük yangında yanan cami, 1885 yılında yeniden yapılmıştır. Günümüzdeki cami yapısı: kesme ve moloz taş ile tuğladan yapılmıştır. Tavan kısmı: antik başlıklı sütunlarla desteklenmektedir. Çatı: kiremit örtülüdür.

YEŞİLKÖY-ANTİK MERMER MOZAİKLERİ

İlçe merkezine bağlı, 15 km. uzaklıktaki Yeşilköy denilen, dört tarafı ormanlarla çevrili, dağın eteğinde kurulmuş bu köyde: köy yerlileri: kiraz, bağ ve bahçecilik yaparak ekonomik etkinliklerini sürdürmektedirler. Ancak:; 2005 yılında, Kemalpaşa Kaymakamlığı tarafından yaratılan “Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı” ve Dokuz Eylül Üniversitesi tarafından desteklenen “Antik Mermer Mozaiği” çalışmaları başlatılmıştır.

Bu çalışmalar sırasında, iki parti halinde, katılımcılara kurs verilmiş ve tüm köylülerin büyük ilgi duyarak katıldıkları çalışmalar sonucunda: ülkemizin birçok yöresindeki antik ve önem kazanan mozaiklerin benzerleri, burada yeniden yaratılmıştır. Hatta: Tunus ülkesinin başkenti Tunus şehrinin mozaiklerinin, buradan karşılandığı söyleniyor.

NAZARKÖY-BONCUK OCAKLARI

İlçe merkezine bağlı ve 6 km. uzaklıktaki Nazarköy denilen yerde, boncuk ocakları önem kazanmaktadır. Burada; Nif dağının eteklerindeki 5 atölyede: göz boncukları üretiliyor. Köyde: 1950 yılından bu yana: cam süs eşyaları ve nazar boncuğu üretimi sürdürülüyor. Muhteşem doğal güzellikleri ve cam süs eşyaları, nazar boncukları olan bu köy için mutlaka zaman ayırın ve uğrayın.

İzmir şehir içi günlü gezi planı hakkındaki yazım için.