Giresun Şebinkarahisar

Giresun Şebinkarahisar

Tarihi kalıntılar açısından, Giresun ilinin en zengin ilçesidir. İlçesi demek biraz yanlış olabilir, bir zamanlar yani Cumhuriyetin ilanı sırasında, burası il imiş.

ULAŞIM

İlçe, il merkezi Giresun’a: 118 km uzaklıktadır. Şebinkarahisar-Sivas arasındaki uzaklık: 198 km. Şebinkarahisar-Erzincan arasındaki uzaklık: 124 km. Şebinkarahisar-Trabzon hava alanı arası uzaklık; 220 km. Şebinkarahisar-İstanbul arası uzaklık; 920 km. Şebinkarahisar-Ankara arası uzaklık: 600 km. Şebinkarahisar-İzmir arası uzaklık: 980 km. Şebinkarahisar-Samsun arası uzaklık: 350 km.

 TARİH

İlçede ilk yerleşimcilerin: Hititler olduğu ve “Azzi Hayaşa Ülkesi” olarak bölgenin adlandırıldığı ve burada Kaşgaların yaşadıkları söylenmektedir. Bölge: uzun süre, Pontusların hakimiyeti altında kalmıştır. (MÖ.298-263) Daha sonraki süreçte, MÖ.65 yıllarında, bölgede Roma egemenliği görülür.

MS. 391 yıllarında ise, Orta Asya’dan Anadolu’ya göçen Peçenek ve Koman Türkleri, bölgede görülmeye başlanır. Ancak, zamanla, bu Türkler, misyonerler tarafından Hıristiyanlaştırılırlar. Gezilecek yerlerde ayrıntılarını belirttiğim: Kayadibi Meryem ana Kilisesi, bu Türkler tarafından inşa edilmiştir.

Şehir: Bizans imparatoru Hustinaiaus zamanında; baştan başa imar edilmiştir ve özellikle kale onarılarak sağlamlaştırılmıştır.

1228 yılında, şehir, Anadolu Selçuklu Devletine bağlanmıştır. Bu devletin zayıflayıp yıkılmasından sonra ise: bölgede: İlhanlılar, Eratnalılar ve Akkoyunlular hakimiyet kurarlar. 1473 yılında ise, Fatih Sultan Mehmet tarafından, tüm bölge ele geçirilir. Bölge: bu dönemde, Karahisar-ı Şarki olarak isimlendirilir.

1915 yılında, bölgedeki Ermeniler ayaklanır ve kaleyi ele geçirirler. 20 süren çatışmalar sonunda; ayaklanma bastırılır. Ancak, bu ayaklanmada, 403 Türk öldürülür, 176 Türk yaralanır. Günümüzde, Ermeni soykırım iddialarının doruk noktasında bulunduğu bu günlerde, bu isyan ve sayılar, sanırım Anadolu topraklarında Ermenilerin mi yok sa Türklerin mi katledildikleri hakkında, küçük bilgiler verebilirler.

Evet: takip eden dönemde, Kurtuluş Savaşında, Şebinkarahisarlılar fedakarlıkla mücadeleye katılırlar. Kurtuluş Savaşının kazanılmasından sonra, Şebinkarahisar il yapılır. 10 yıl süre ile, il durumunu muhafaza eden Şebinkarahisar, 1933 yılında, 1297 sayılı kanun ile, ilçe statüsüne getirilir. Buna inanamıyorum, daha önce, il olup ta, ilçe statüsüne düşürülen bir yer duymamıştım hiç.

GENEL

İlçenin denizden yüksekliği: 1300 metredir. Giresun dağları ile, Çoruh-Kelkit Vadi oluğunda bulunmaktadır. Bu yapısı itibarı ile: Erzincan’dan İzmit’e kadar uzanan bir fay hattı üzerinde yer alır. Bunun sonucunda: burada, sürekli deprem felaketleri yaşanmıştır.

İlçe, Doğu Karadeniz bölgesinde olmasına rağmen, Orta Anadolu iklim özelliklerini taşır. Yazlar: sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve karlı geçer. Ortalama yağış miktarı, kıyı kesimlerde yüksek olmasına rağmen, iç kesimlerde azdır. Kış mevsiminde, yağışlar kar şeklinde düşer ve sık sık don olaylarına rastlanır. Şubat ve Mart ayları, yılın en soğuk aylarıdır.

Son yıllarda: özellikle Ankara, İstanbul ve İzmir şehirlerine nüfus göçü, yoğun bir şekilde devam etmektedir. Yıllarca devam eden nüfus erozyonu sonucunda, üç büyük şehir merkezinde, ilçenin bugünkü nüfusunun birkaç katı Şebinkarahisarlı yaşıyor hale gelmiştir.

İlçe ekonomisi, önemli ölçüde: tarım ve hayvancılığa dayalıdır. İlçede: tarım denince, tahıl ön plana çıkar. Son dönemlerde tütün de ekilmeye başlanmıştır.

ŞEBİN CEVİZİ

Şebin cevizi: Şebinkarahisar’da yetiştirilmektedir. Çok verimlidir ve meyve salkımı: 2-4’lü olur. Oval bir meyve yapısına sahiptir. İnce kabukludur, kabuktan kolayca ayrılır. İçi dolgundur. Eylül ayı sonunda hasat edilir. Zehirlenmelere ve zehre karşı etkilidir. İshal kesicidir. Cildi temizler, siğil giderir, kandaki zararlı kolesterolün birikmesini önler ve yüksek kolesterolü  düşürür. Damar tıkanıklığını ve kanın pıhtılaşmasını önler, kan dolaşımını düzenler, kan pıhtılarını bozar,  damar koruyucudur. Grip ve nezleye iyi gelir. Öksürüğü kesir. Yorgunluk ve bitkinliği giderir.

Evet, bunların dışında cevizin birçok tedavi edici özelliği daha var. Bu özellikleri nedeniyle, Şebinkarahisar cevizi, aranan bir çeşittir. İç ceviz ve kabuklu ceviz olarak satışa sunulmaktadır.

NE YENİR

Şebinkarahisar denilince, buraya has lezzetler şunlardır: celecoş çorbası, göllü gavut, toyga çorbası, keşkek, hoşveren kavurması.

NE SATIN ALINIR

Şebinkarahisar bölgesinde, buraya has cevizden satın almanızı öneririm.

KONAKLAMA

Şebinkarahisar Öğretmenevi                454-7114138

GEZİLECEK YERLER

Giresun Şebinkarahisar

TAŞHANLAR

İlçe merkezinde, kalenin kuzey eteğindedir. Bunlar: yerli-kara taştan yapılmış, iki katlı, kemerli, tipik Osmanlı mimarisindedir. Günümüze kadar ulaşabilen: güney cephesi, yapının zarafetini ortaya çıkarıyor.

Girişin iki yanında: iki katlı kemerli mekanlar ve tam ortada ise bir avlu bulunuyor. Kuzey cephesinde: dışarıya dönük, 5 adet kemerli dükkan kısmı bulunuyor.

Giresun Şebinkarahisar

ATATÜRK EVİ-MÜZESİ

İlçe merkezindedir. 1924 yılında, Atatürk ilçeye gelişinde, bu evde kalmıştır. Ahşap yapı, iki katlı ve sadedir. Yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Tahminen: 19.yüzyıl sonu veya 20.yüzyıl başlarında yapıldığı düşünülmektedir.

Binanın bulunduğu kısım ve bahçesi: yoldan yüksekçe bir platform üzerindedir. Birinci kata giriş, doğudan ve genişçe bir ahşap kapı ile yapılıyor. Buradan, ahşap dönerli bir merdiven ile ikinci kata çıkılıyor. Ancak: ikinci kata çıkış, kuzeyden ayrı bir kapıdan yapılıyor.

Yapı: halen Şebinkarahisar Belediyesine aittir. Atatürk’ün kaldığı sırada kullandığı bazı eşyalar ve yöresel Etnografik bazı eserler, Müze de sergileniyor. Müze içinde, ayrıca 500 kitaplık bir Atatürk kütüphanesi ve resimlerle Atatürk köşesi bulunmaktadır.

Giresun Şebinkarahisar

KALE

İlçenin güneyinde, bir tepe üzerinde kurulmuştur. Şehirden: 160 metre daha yüksektedir. İlk görenler: bu nedenle, kaleyi denizde bir ada veya kaleye benzetirler. Muhtemelen ilk yapılışı: Roma dönemine kadar gitmektedir. MÖ 1’nci yüzyılda: Romalılar tarafından genişletilmiştir. Surlar: 11.yüzyılda, Mengüceklilerin burayı fethi sırasında harap olmuş ve daha sonra yeniden büyük ölçüde onarılmıştır.

Kale planı: bir yamuğu andırır. Surları: sarp kayalara oturtulmuş ve kulelerle desteklenmiştir. Surlarda: değişik dönemlerin duvar yapım teknikleri kullanılmıştır. Bazı kısımlarda: kaya yontularak, sur temeli yerleştirilmiştir.

Kale: iki bölümden oluşmaktadır. İç kale: aşağı kesimden, yaklaşık 40 metre daha yüksektir. Buraya girişte kullanılan kapı: sivri kemerli ve iki kule arasına yerleştirilmiştir. Bu kapının, yani bugün kullanılan kapının, 15 metre kuzeyinde, günümüzde kapalı bulunan başka bir kapı daha bulunmaktadır. Bu kapının: Bizans döneminde, 10.yüzyıl başlarında tamir edildiği anlaşılıyor.

Dış kalenin en önemli bölümü: güneybatı köşede bulunan “Kızlar Kalesi”. Bunun dışında: güney ve doğudaki surlar, oldukça harap durumda günümüze ulaşmış.

Kale içinde: eski yapı izleri ve sarnıç kalıntıları var. Ünlü gezgin Evliya Çelebi: yazılarında, kale içinde: 70 kadar ev, sarnıç ve buğday ambarı ile, Fatih Camisinin bulunduğundan söz eder. Fakat, günümüzde bu caminin yeri belli değil. Ayrıca: kale içinde olduğu söylenen kilisenin yeri de belli değil. Günümüzde: su tüneli tarzında, yalnızca 5 su sarnıcı görülüyor. Bunlardan da: 4 tanesi kapalı, 1 tanesi açıktır. Bu su tünellerine halk: 40 basamak diyor ve bunların benzerleri, Hitit dönemlerinde görülüyor.

İç kale: dikdörtgen bir avlu ve kuzeybatı köşesinde: sekizgen planlı ve 4 katlı büyük bir kuleden oluşuyor. Buranın kapısı da: kulelerle desteklenmiş. Bu kulelerden: büyük kulenin çapı: 12 metre, yüksekliği ise, 27 metre. Duvar kalınlıkları: 1.5 metre. Kulenin üçüncü katında: kule yöneticisine ait mescit var.

Kulenin önünde: büyük bir sarnıç bulunuyor. Kale kapısının üzerindeki kitabe ve Selçuklu çift başlı kartal kabartması: 1896 yılında, Rumlar tarafından yerinden sökülerek yok edilmiş. Bu iç kalenin sur duvarları ve kale duvarları, Osmanlı dönemi ve 17. ile 18. yüzyıl özelliklerini taşıyor.

Giresun Şebinkarahisar

MERYEM ANA MANASTIRI

İlçenin 13 km. doğusundaki Kayadibi Köyünde bulunuyor. Kayalara oyulmuş bir manastır. Yapı: 4 katlı ve 32 odadan oluşmaktadır. Moloz ve kesme taşlar da, kayalardan arta kalan yerlerde kullanılmıştır. Trabzon Pontus İmparatorluğu zamanında yapıldığı düşünülmektedir.

Ancak: kitabesi günümüze ulaşmamıştır. Yalnızca: küçük bir şapel şeklindeki kilisenin duvarlarında: İncil’den alınma sahnelere ait freskler bulunmaktadır. Yapı itibarı ile: Sümela Manastırının yapısından etkilenildiği hemen anlaşılıyor. 1939 yılı depreminden sonra, manastıra iniş-çıkışlar çok zorlaşmıştır. Her yıl: Ağustos ayının 28. günü: Giresun, Ordu, Trabzon ve Gümüşhane illerinden gelen Rumların katılımı ile, dini ayinler yapılmaktadır. (3 gün süresince)

Manastırın yakınında, yaklaşık 150-200 metre kuzeybatıda: küçük bir şapel kalıntısı var. Bu kalıntıyı geçtikten sonra; kartal yuvasını andıran görüntüsüyle insanı büyüleyen manastıra ulaşacaksınız.

Manastırın ilk birimi: bir kısmı doğal kayalıktan yararlanılarak, moloz taş ile yapılmış, yuvarlak planlı su sarnıcıdır. Sarnıçtan sonra, yol, güneye yöneliyor. Burada ise; su mahzeni olarak düşünülmüş, üzeri tonozlarla örtülmüş ve düzgün kesme taştan yapılmış bir yapı var.

Çeşmeden sonra: sola dönerek, doğal kayaya oyulmuş, 26 basamaklı bir merdivenle, manastırın, basık ve yuvarlak kemerli giriş bölümüne ulaşılıyor. Giriş bölümündeki birimler, günümüzde tamamen çökmüş olduğundan, bunların ne oldukları bilinmiyor.

Giriş bölümünden sonra: doğuda bulunan, 1.30 metre genişliğinde, yuvarlak kemerli bir kapı ile manastırın ikinci bölümüne giriliyor. Kapıdan girdikten sonra: 8.86 x 4.20 metre boyutlarında bir mekana ulaşılıyor. Buradan: mutfak, yemek salonu vb. gibi birimlere geçiliyor. Solda ise, 1.26 metre genişliğinde bir kapı var.

Bu kapıdan, aşırı tahribat nedeniyle anlaşılamayan mekanların bulunduğu bölüme geçmek mümkün. Manastırın bu ikinci mekanında: kırmızı ve siyah renkten oluşan, freskolar işlenmiş. Bu resimlerde: Hıristiyanlıktaki üçlü teslis (baba, oğul, kutsal ruh) inancını yansıtırcasına, üç siyah nokta, kırmızı şerit üzerine, düzenli aralıklarla dizilmiştir.

İkinci bölümün orta mekanından ilerleyince, 1.55 metre genişliğinde bir kapı var. Bu kapıdan: kuzeye ve güneye yönelen merdivenlere ulaşılıyor. Bu merdivenleri çıkınca, manastırın üçüncü bölümüne ulaşılmış olunuyor.

Ancak, bu üçüncü bölüm, en fazla tahribata uğramış bölümlerden biri. Buradaki hücreler: yatma, dinlenme veya inzivaya çekilme mekanları olarak kullanılmış, ancak, dört tanesi günümüze ayakta ulaşabilmiş, kalanları yıkık.

Üçüncü bölümün sağında ve solunda bulunan merdivenlerle, manastırın en önemli birimine, yani dördüncü bölümde bulunan kiliseye ulaşılıyor. Kiliseye, bugün tahrip olmuş olan yuvarlak kemerli bir kapıdan giriliyor.

Kilisenin üst örtüsü, tamamen yıkılmış. Kilisenin içinde, önemli noktalarda, ince kırmızı şerit üzerine, siyah üç top motifinin işlendiği fireskolar görülüyor. Bu motif, üçlü teslis inancının bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor.

Kilisenin doğu duvarının 0.65 metre uzağında, 1.80 metre genişliğinde, beşik tonozlu bir dehliz var. Dehlizin içi dolduğu için, nereye kadar uzandığı ve ne amaçla kullanıldığı çözülememiş. Ancak, son derece düzgün taş işçiliğine sahip bir dehliz.

Giresun Şebinkarahisar

FAHRETTİN BEHRAMŞAH CAMİSİ

Avutmuş Mahallesindedir. 12.yüzyılda, Mengücek Hükümdarı Behramşah adına, oğlu Muzafferüddin Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Cami kubbelidir. Ancak: minaresi, onarımlar sırasında orijinal halinden uzaklaşmış ve bozulmuştur. Cami, günümüzde ibadete açıktır, kullanılmaktadır.

Giresun Şebinkarahisar

FATİH CAMİSİ

Fatih Sultan Mehmet, Otlukbeli savaşını kazandıktan sonra, 29 Ağustos 1473 tarihinde Şebinkarahisara gelmiş ve bu gelişinin anısına, bir cami yapılmasını emretmiştir. Bunun üzerine, burada ahşap bir cami yapılmıştır. Ancak: yapılan bu cami, iki kez yangın geçirmiş ve 1886 yılında tamamen yok olmuştur.

Bunun üzerine, 1888 yılında, Resih Paşa zamanında, halktan da yardım sağlanarak, yeni ve günümüzdeki cami yaptırılmıştır. 1939 depreminde, caminin kubbeleri çökmüş, ancak 1950 yılında onarılarak günümüzdeki durumuna getirilmiştir.

Giresun Şebinkarahisar

LİCESE KİLİSESİ

Şaplıca köyü, Licese Mahallesindedir. İlçe merkezine, 11 km. uzaklıktadır. 1874 yılında inşa edilmiştir. Azınlıkların karşılıklı değişiminden sonra: kilise, özel mülkiyete geçmiştir. Ama, zamanla tahrip olmuş ve eski eser olarak tescili ve özel mülkiyetten çıkarılması için, çalışmalar sürdürülmektedir.

Giresun Keşap

Giresun Keşap

Keşap, tarihi ve turistik açıdan yoğun kalıntılar bulunan bir yer değil. Ama, buralardan veya yakınlardan geçerseniz, şahin kayasını görmek için mutlaka zaman ayırın. Tam bir tabiat harikası.

Giresun Keşap

ULAŞIM

Keşap: il merkezi Giresun’a 10 km. uzaklıktadır. Keşap’ın doğusunda Espiye var. Keşap-Espiye arası: 20 km. Ulaşımda herhangi bir problem yok.

Giresun Keşap

TARİH

Keşap ve çevresinde: MÖ. 6’ncı yüzyılda, Pers İmparatorluğunun ve 2.yüzyılda ise Selefki Asya krallığının hakimiyetleri görülür. MÖ. 183-68 yıllarında, Pontus krallığının ve daha sonraki dönemlerde ise, Roma imparatorluğu görülüyor.

MS. 395 yılında, Roma imparatorluğunun bölünmesi sonucu, bölge, Bizans’ın payına düşer. MS. 6’ncı yüzyılda, bu kez, İran’dan gelen Sasanilerin saldırısı var.

Türkler, 11.yüzyıl sonlarında, bölgede görülüyorlar. Ancak haçlı seferleri nedeniyle, geri çekilirler. 1204 yılında, Trabzon Rum imparatorluğu, hakimiyeti ele geçirir. 1397 yılında, Keşap, Oğuzların Çepni boyu etkili olmaya başlar. Bu etki, giderek artar. 1467 yılında, Fatih Sultan Mehmet, Trabzon’u ele geçirmeye giderken, bu bölgeyi de ele geçirir.

1945 yılında, İlçe statüsüne alınarak, Giresun iline bağlanmış. Bölgede yaşayan Rumlar ise, Cumhuriyetin ardından yapılan karşılıklı mübadele sonucunda, bölgeyi terk etmeleridir.

İlçenin adının kökenine gelince: anlamı ve hangi  dilden geldiği tam olarak bilinmiyor. Ancak, Farsça “Keş” ve “ab” kelimelerinden oluştuğu sanılıyor. Romalılar devrinde, “Cassicipi” olarak isimlendirilmiş.

Giresun Keşap

GENEL

Bölgenin arazi yapısı: tamamen engebelidir. Dağlar ve tepeler arasında, derin vadiler bulunur.

Bölgede son yıllarda: önemli sanayi tesisleri yapılmıştır. Bunlar: 3 fındık kırma fabrikası, 1 çay, 1 çorap ve 1 un fabrikası.

Keşap ekonomisinin ve kültürünün ağırlığı: fındıktır. Ayrıca: ekmek fırınlarında çıkarılan, pekmezli susamsız simit dikkati çeker. 1992 yılından bu yana, bölgede kivi üretimi de yapılmaktadır.

Keşap’ta: yazlar sıcak, kışlar ılık geçer. Her mevsimde, bolca yağmur yağar ve yıllık nem oranı yüksek olur. Yağış ve nem: bitkilerin gür olmasından, önemli rol oynar. Yemyeşil ve gür bitki örtüsü içinde, en çok payı, biraz önce de söylediğim gibi: fındık ve çay alır. Kıyının hakim bitki örtüsü olan fındık ağaçları: 700 metre yüksekliğe kadar ulaşır. Bu yükseklikten sonra ise, ormanlık alanlar başlar.

Keşap deniz kıyısında. Beldenin en güzel plajı: Düzköy Belediye Plajı.

NE YENİR

Keşap, bir sahil yerleşimi olduğu için, mutfağında deniz ürünlerinin önemli bir yeri bulunur. Hamsi, mezgit, istavrit, palamut, kefal, izmarit, tirsi, barbun, sargan, kötek ve midye en yaygın türlerdir. Ayrıca, derelerden yakalanan, doğal olarak yetişen alabalık çok değerlidir. Bunun dışında: Karalahana çorbası, mendek çorbası, etli karalahana sarması, karışık dible, hamsi diblesi, galdirik mıhlaması ve mısır yarması ekmeği, buraya has lezzetler olarak ön plana çıkar.

NE SATIN ALINIR

Keşap ilçesinde fındık bol. Kendiniz veya yakınlarınız için fındık satın alabilirsiniz.

GEZİLECEK YERLER

Giresun Keşap Şahin Kayası

ŞAHİN KAYASI

İlçenin, Karabulduk Beldesine bağlı, Armutdüzü köyündedir. Kayalık üzerinde: doğal yollardan oluşmuş bitki ve ağaçlar; doğal yollarla bir Türkiye haritası şekli oluşturmuşlardır. Dik ve sarp olan bu kayalık: Şahin kayası olarak adlandırılır. Şahin kayası olarak adlandırılan bu kayalığın  tam ortasında, ağaç ve bitkilerin yardımıyla oluşmuş bir Türkiye haritası bulunuyor.

Kayalığın tam ortasında: Ankara’nın konumuna denk gelecek yerde, büyük bir mağara var.

Tamamen doğal rastlantılarla oluşmuş ve Türkiye haritasının ölçülerine birebir uyan kayalık bir yer. Kayada, irili ufaklı birçok mağara bulunuyor. Alt kısmında bulunan mağaralardan birinde, 15 metre ilerleyince, içerisinde bir göl ve yer altı deresi bulunuyor.

1.Derece doğal Sit alanı olarak 2006 yılında, koruma altına alınmıştır.

ARMUTDÜZÜ KÖYÜ

İlçe merkezine, 22 km. uzaklıktadır. Karabulduk Bucağına bağlı bir köydür. Keşap deresinin doğusundadır. Burada eskiden Rumlar yaşıyorlarmış. Bu nedenle: köyde, 3 kilise ve 1 manastır bulunuyor. Cumhuriyetten sonra, köy, Türkler tarafından iskan edilmeye başlanmış. Köy: yörede yaşayan Rumların eğitim ve ibadet yeri olarak kullanılıyormuş. Sahan kayası mevkiinde, birçok mağara ve bunların içinde, Rumlardan kalma resimler var. Ayrıca, yine Rumlardan kalma mezarlık ve mezar taşları da bulunuyor.

 

Giresun

giresun.1
Giresun

Dünyanın en güzel fındığı burada yetişiyor.

Karadeniz bölgesinin tek adası, yine burada. Mavi ve yeşilin iç içe buluştuğu bu güzel kentimizi mutlaka görmelisiniz.

Kesinlikle inanamayacaksınız, kiraz, Giresun bölgesinden çıkarak, tüm dünyaya yayılmış.

Ama yine de günümüzde Giresun’da kiraz bulmak biraz güç, çünkü, fındık ağaçları, kiraz ağaçlarının yerini almıştır.

Giresun

ULAŞIM

Giresun’a ulaşmak için, iki yol var. Birinci yol: sahil kesiminden geçen yol. Ancak, artan trafik nedeniyle, bu yol ihtiyaca yeteri kadar cevap vermemektedir. Diğer yol ise: İç Anadolu ile irtibatlı, Giresun-Şebinkarahisar yoludur. İlin, belli başlı merkezlere uzaklıkları şöyledir.

Giresun-Ankara arası uzaklık: 612 km. Giresun-İstanbul arası uzaklık: 931 km. Giresun-İzmir arası uzaklık: 1191 km. Giresun-Rize arası uzaklık: 215 km. Giresun-Trabzon arası uzaklık: 137 km. Giresun-Samsun arası uzaklık: 196 km. Giresun-Ordu arası uzaklık: 44 km. Giresun-Bursa arası uzaklık: 942 km.

Giresun ilinde, hava ve demir yolu ulaşımı bulunmamaktadır. Öte yandan: son yıllarda denize dolgu yapılarak inşa edilmiş “Or-Gir” Hava alanı da yöreye ulaşımda önemli bir etkinlik göstermiştir.

Giresun

TARİH

Giresun yöresinde: Kimmerler, İskitler ve Medler görülür.

Bu yörede, efsanelere konu olan, Amazon denilen kadın savaşçıların: Kimmerlerin kadın gurubu olduğu veya İskitlerden geldikleri de söylenmektedir. Bir kısım tarih yazarına göre: Amazonlar; cesur ve savaşçı kadınlardı ve Terme yakınlarında bağımsız bir devlet kurarak, Farnia’ya (Poti) kadar, Karadeniz sahillerine egemen olmuşlardı.

MÖ 6’ncı yüzyılda, Hititler, Giresun yöresine: “Azzi” ülkesi diyorlardı. Eski Yunan kaynaklarında ise, bu bölgeye: Pontus adı verilmektedir.

Yine aynı tarihi süreç içinde: MÖ 670 yıllarında, yeni koloniler-sömürgeler kurmak için Ege kıyılarından Karadeniz yöresine gelen Miletoslular: Sinop’tan Trabzon şehrine kadar uzanan bölgede, önemli ticaret merkezlerine sahip, 90 kent kurarlar.

Bunlardan biri olan “Kerasus” isimli kentin, bugünkü “Giresun” olduğu düşünülmektedir. Kerasus bir meyve ismidir, sömürgeciler bu meyveyi yani günümüzdeki ismiyle kirazı buradan götürürler ve o meyvenin çıktığı bu yöreye “Kerasus” ismi verilir.

Önemli olan husus: bu tarihlerde henüz İstanbul, Londra ve Paris gibi şehirlerin henüz kurulmamış olmasıdır. Yani, buradaki şehirler o kadar eskidir. Evet, bunlar bölgeyi 200 yıl kadar sömürürler.

Ardından, MÖ.546-332 yılları arasında, Pers imparatorluğu döneminde, Pers İmparatoru Dareios tarafından, bölge ele geçirilir. Büyük İskender, MÖ. 333 yılında Pers imparatorluğunu yıkınca, bölgede, Kapadokya krallığı doğar ve Giresun, Kapadokya Krallığı toprakları içinde kalır.

MÖ.301-66 yılları arasında: Pontoslular döneminde, bölgede, Pontos hakimiyeti görülür. Pontos kralı Farnakes, burayı 3 defa kuşatır ve 3’ncü seferde burayı ele geçirir. Ancak, bu kadar uğraşmasına kızar, şehri yağmalar, yakıp yıkar ve doğal limanın olduğu yerde yeni bir şehir kurar ve ismini, kendi isminden alarak “Fernake” verir.

Devam eden tarihi süreç içinde: kent, en parlak dönemini, Roma Senatosunu güç durumlara düşüren, IV. Mithridates döneminde yaşar. Bu dönem boyunca şehrin ismi “Fernake” olarak bilinir.

Bu dönemde, burada kurulan devletin sınırları, Yunanistan’a kadar genişler. Bunun üzerine, Roma yönetimi tedirgin olur ve General Lucullus yönetiminde, Anadolu’ya, bir ordu gönderilir. Bu ordu, Pontos krallığının topraklarını ele geçirir. (MÖ.76) Şehrin ismi yeniden “Kerasus” olur.

General Lucullus, Roma’ya dönerken: batının henüz tanımadığı, ancak bu yörede çok yaygın olarak kiraz fidanlarından bir bölüm, yanında götürür. Ancak: generalin geri dönmesi; Pontos krallığı tarafından, kaybedilen toprakların yeniden geri alınması sonucunu doğurur. Bunun üzerine: Roma, yeni bir general gönderir. General Ponpeius; Anadolu’yu tamamen Roma’ya bağlar.

395 yılında: Roma imparatorluğunun ikiye bölünmesiyle: Giresun, Bizans imparatorluğunun sınırları içinde kalır. 1204 yılında, İstanbul, Latinler tarafından ele geçirilir. Trabzon’a kaçan Bizans İmparatoru Alesios Kommenos; yeni bir imparatorluk kurar. Giresun’da, bu yeni imparatorluğunun hakimiyeti altına girer.

1398 yılında, Giresun, Osmanlı devleti sınırlarına alınır. Bu dönemdeki ismi: Çepni vilayeti olarak geçer.

1923 yılında, Cumhuriyetin ilanı ile, Giresun il merkezi olur.

Giresun

GENEL

Ordu şehrinden çıktıktan sonra Melet ırmağı, Ordu ve Giresun şehirleri arasındaki sınırı oluşturur. Aslında, Melet ırmağı geçildikten sonra, yörenin iklim, coğrafya, her şeyi değişir.

Türkiye yüz ölçümünün, yaklaşık % 1’ini oluşturuyor. İl merkezinin, denizden yüksekliği: 10 metre. İl merkezi, coğrafi konum olarak: Aksu ve Baltama vadilerinin arasında, denize doğru uzanan bir yarımada üzerinden kurulmuştur.

Bu yarımadanın doğusunda ve 2 km. açığında, Doğu Karadeniz bölgesinin tek adası olan: Giresun Adası bulunuyor. Giresun adası, Karadeniz bölgesinin en büyük adasıdır. Zaten Karadeniz bölgesinde çok fazla ada yoktur. Diğer adalar, buradan daha küçüktür.

Yani, Ordu şehir merkezinden ayrı olarak, Giresun şehir merkezi, dağ ile deniz arasına sıkışıp kalmıştır.

İl’in ormanlık kıyı bölgeleri: bugün çoğunlukla fındık bahçeleri oluşturulmuştur. Böylece: Karadeniz kıyılarının, birinci fındık yükleme limanıdır. Ancak liman özelliği: fındık ve orman ürünleri dışında, özellikle yolcu ulaşımında deniz yolundan çok, kıyı boyunca devam eden kara yolları kullanıldığı için, limanın işlevselliği giderek azalmıştır.

İl topraklarının, üçte biri: orman örtüsü ile kaplıdır. Ormanlar: deniz kıyısından başlayarak; 1900 metreye kadar yükselir.

Karadeniz kıyılarında: ılık ve yağışlı bir iklim var. Yağışlar pek boldur. Kurak mevsime rastlanmaz. Ancak, kıyıda görülen bu iklim şartları: dağlık kesimlerde ve Kelkit Havzasında değişir. Dağların, denize bakan yamaçları daha yağışlıdır. Kışlar daha sert, kar örtüsü daha uzun süre kalıcı ve yazları, daha serindir.

Bölgede yerleşim: dağınık ev sistemindedir. Arazi dağlık olduğu için, vatandaş sahip olduğu birkaç dekarlık düz araziye: mısır tarlası yapmıştır. Üst kısmına ise, ev yapmıştır. Bu şekilde: evler ve mahalleler arasında, uzak mesafeler oluşmuş ve insan ilişkileri zayıflamıştır. Bu durum, özellikle, ilçelerde yaşayan insanların konuştukları  dil lehçeleri arasında farklılıklar oluşmasına sebep olmuştur.

Giresun

Fındık

Giresun fındığı: dünya pazarlarında özellikle aranmakta ve tercih edilmektedir. Çünkü: parlak kabuklu, yağ oranı yüksek, tombul bir fındık türüdür. Kıyıdan başlayarak, 1000 metre yüksekliklere kadar, fındık bahçeleri yayılmış ve üretim yapılmaktadır. Evet, fındığın bu özelliğine istinaden, FİSKOBİRLİK Genel Müdürlüğü, Giresun ilindedir.

Kiraz

Kiraz’ın ana yurdu Giresun’dur. Bu nedenle: ismini de, Yunanca “kiraz” anlamına gelen “Kerasus” veya “Keresea” kelimelerinden almıştır. MÖ.74 yılında, Romalı General Lucullus, Doğu Karadeniz bölgesine yaptığı sefer sırasında gördüğü ve yanında götürdüğü fidanlar sayesinde, kiraz tüm dünyaya yayılmıştır.

Ancak, kiraz, son yıllarda önemini kaybetmiş ve yerini fındığa bırakmıştır.

GİRESUN ÜNİVERSİTESİ

2006 yılında kurulmuştur. Üniversite bünyesindeki fakülteler: Tıp, Eğitim, Fen-Edebiyat İktisadi ve İdari Bilimler, Sağlık Bilimleri, Güzel Sanatlar ve İletişim Fakülteleri bulunmaktadır.

Üniversitenin: sosyal tesislerinin, yerleşkelerinin, yurtlarının durumu hakkında da bilgi vermek isterdim ama, maalesef Giresun Üniversitesinin sitesinde, yani bu konuda bilgi bulunmasının zorunlu olduğu sitede, bu konularda tek bir satır yazı bile yok. Sanırım Üniversite, kendi sitesini öylesine bir anlayışla yapmışlar.

Giresun

AKSU ŞENLİKLERİ

Giresun-Trabzon sahil yolu üzerinde ve kent merkezine, yaklaşık 4 km. uzaklıkta bulunan Aksu Deresi Ağzı: mesire yeri olarak kullanılıyor. İnsanlar: gezmek, eğlenmek ve dinlenmek amacı ile, buraya sık sık gidiyorlar.

Her yıl: 20-23 Mayıs tarihleri arasında ise, yine burada “Aksu Şenlikleri” düzenleniyor. Bu şenliklerde, Mayıs Yedisi geleneği yaşatılmaya çalışılıyor. (Hıdırellez)

Giresun deniz turizmi

DENİZ TURİZMİ

Kentin batısındaki plajlar: doğu kesimindekilere göre, daha sığ ve daha kumluktur. Kent merkezine, yaklaşık 5 km. uzaklıktaki: Arif Kumaş, Giresun, Belediye, Emniyet, Tabya ve Jandarma Plajları: Giresun’un başlıca plajları olarak öne çıkıyor.

Bunun dışında: yaz aylarında, Giresun Adası ile Giresun Limanı arasında, belli zamanlarda, “Mavi Tur” adı altında, tekne gezileri düzenlenmektedir. Giresun’da zamanınız varsa, bu mavi tura mutlaka katılın.

Giresun ne yenir

NE YENİR

Giresun yemeklerinde, ana malzeme olarak: karalahana, ısırgan, pezik, madımak, galdirik, mantar, sakarca, çileklik, mendek, merulcan, marul, maydanoz kullanılır. Bu malzemeler ile yapılan başlıca yemekler ise şunlardır: karalahana çorbası, karalahana sarması, ısırgan yemeği, hamsi böreği, fasulye turşusu.

Evet, Giresun denilince akla hemen, dünyanın en lezzetli fındığı gelir. Burada: buraya has fındığı mutlaka tadın, hatta, kendiniz ve yakınlarınız için, bir miktar satın alarak, yanınızda götürmenizi öneririm. Bunun yanında: Giresun’da mutlaka yine buraya has “pide” tadın. Hamsi böreği ve karalahana yemekleri, tadılması gereken diğer tatlar.

Giresun ne satın alınır

NE SATIN ALINIR

Giresun’da oldukça eski tarihe dayanan bakırcılık, bugünde varlığını sürdürüyor. Bu bir geleneksel el sanatıdır. Dövme bakırcılık yanında, bakır işlemeciliği de yapılıyor. Genellikle: semaver, tepsi, biblo, duvar tabağı, şekerlik ve vazo gibi, anı ve süs eşyaları üretiliyor.

Bunlardan satın alabilirsiniz. Bunların yanında: Giresun’da günümüzde: el halıcılığı ve oya işlemeciliği de, varlığını sürdüren ve turistik özellikleri olan el sanatları arasındadır.

Özellikle: Giresun işi bakır ibrik ve güğümler öne çıkıyor. Konik yapılı ibriklerin gövdesi, dövme bakırdandır. Tutacak ve kopacak bölümleri de pirinçten yapılarak, gövdeye eklenmiştir. Ama, günümüzde bu sanatı yapan usta sayısı çok azalmıştır.

Tabii sonuç olarak, bu el sanatı örneklerini nereden alacağınızı soracaksınız. Bunları: Peştamal ve Kazancılar çarşılarında bulabilirsiniz.

GEZİLECEK YERLER

Giresun kalesi

GİRESUN KALESİ

Alanya ilçesini görenleriniz mutlaka vardır. Orada: tam şehrin ortasında bir kayalık yükselmekte ve bu kayalığın üstünde bir kale bulunmakta. İşte, Giresun kalesi de, buna benzer, yarım adanın en yüksek yerinde, bir taç gibi yerini almış. Tek farkı, Alanya kalesinden daha yüksek olması. Ama, büyük benzerlik var.

Evet, kale; yarımadanın en yüksek yerindedir. Kaleye ulaşmak için: 500 metrelik bir yol geçilmesi gerekiyor. Evet, kale bir hayli eski. MÖ 2’nci yüzyılda, Pontus kralı I. Farnakes tarafından yaptırılmış.

İki bölümden oluşuyor. Tepe üzerinde bulunan iç kalede: saray kalıntısı var. Kaleden: Giresun şehri bir tablo gibi gözüküyor. Deniz bir tarafta, fındık bahçeleri ve küçük ama sevimli Giresun, diğer taraftadır.

Günümüzde: burada, sur ve saray kalıntıları görmek mümkün. Ayrıca: kalenin çeşitli yerlerine oyulmuş: taş mağaralar ve tapınak kalıntıları görebilirsiniz. Büyük kaba taşlarla örülmüş surların bir bölümü: Kültür Bakanlığı tarafından restore edilmiş. Tepenin batısındaki kayalarda: küçük bir at kabartması bulunuyor.

Buranın: Ayios İlyos’un mezarı olduğu düşünülüyor. Daha aşağıdaki bir kayalık bölümde görülen Bizans yazısında ise, burada küçük bir kilisenin bulunduğu yazılı. Kalenin kuzeyinde: çok büyük mağara sığınakları bulunuyor.

Kale içinde bir mezar daha göreceksiniz. Bu mezar: Gazi Osman Ağa (Topal Osman Ağa) nındır. Topal Osman, Balkan savaşına katılmış, bir şarapnel parçasıyla yaralanmış ve topallamaya başlamıştır. Ardından Çanakkale savaşına katılmış ve orada Mustafa Kemal ile tanışmıştır. Tanışmalarıyla birlikte Mustafa Kemal’e büyük bir hayranlıkla bağlanmıştır.

Zaten, Çanakkale savaşından Anadolu’ya kendi yerlerine dönenler, Mustafa Kemal’i ve başarılarını anlatır dururlardı. Topal Osman: Anadolu işgal edilmeye başlanınca, milis güçleriyle birlikte Trabzon’u işgal eden Ruslara karşı savaşan gönüllü 47’nci Alay Komutanıdır. (Gönüllü 42’nci Alay Komutanı Avni Bey, Tirebolu’da yerleşiktir)

Topal Osman’ın gönüllü alayı, Ruslar gittikten sonra, yerel Rum çetecilerle savaşır. Atatürk, 1919 yılında Samsun’a ayak bastığında aslında kendisine verilen görev, bu yerel milis güçlerini dağıtmaktır.

Ancak Havza’da Topal Osman ile görüşür ve Topal Osman, bütün güçleriyle arkasında olduğunu söyler. Zaten özellikle Sakarya Savaşında, en fazla şehit veren illerin başında Giresun ve Ordu gelir. Afyon Karahisar İscehisar’da “Giresunlular Şehitliği” vardır. Topal Osman, Kurtuluş savaşından sonra Cumhurbaşkanı Muhafız Alay Komutanı olur. Giresun Belediye Başkanlığı yapar.

Ancak ismi bir milletvekilinin öldürülmesine karışır, kaçar, yargılanır ve idam cezasına çarptırılır. Ankara’da bir bağ evinde ölü bulunduğu söylenir, bazı kaynaklar ise çarpışmada öldürüldüğünü iddia ederler. Ardından, Ulus heykelinin tam karşısında, TBMM önünde, ibret olsun diye 3 gün darağacında sallandırılır.

Atatürk, o sırada yurt gezisinden döner ve bu duruma çok üzülür, cenazeyi Giresun’a gönderir ve kalede yaptırılan mezara gömülür. Evet, buralara yolunuz düşerse, Gazi Topal Osman Ağa’nın mezarını mutlaka ziyaret edin.

Bunun dışında: kalede: tarihi kalıntılar ve asırlık çınar ağaçları var. Ağaçların altında piknik yapmak için masalar, şömineler bulunuyor. Ayrıca: lokanta, çay bahçeleri ve büfelerde hizmet veriyor. Turistlerin ilk uğrak yerlerinden biri. Kaleden aşağıya baktığınızda: kalenin eteklerinde ve doğusunda Zeytinlik Mahallesi var.

Eski konak ve evlerden oluşan mahalle koruma altına alınmış. Sit alanı. Kaleden güneşin batışını da izlemek, muhteşem bir keyif. Gece ise, ışıklandırılan şehir, kaleden yine bambaşka görünüyor. Hani derler ya, anlatmak tan öte, yaşamak gerekir.

Giresun kufa kuyusu

KUFA KUYUSU

Kalenin eteğinde ve yeni açılan yolun hemen kenarındadır. Kale yolundan çıkarken, sağ tarafta, pek de göze batmayan bir yerde.

Pontus imparatorluğu döneminden kaldığı sanılmaktadır. Kalenin su ihtiyacının karşılanması için kullanılmıştır. Aynı zamanda, bir ziyaretgah olarak da kullanılmıştır. Söylentilere göre: bu kuyunun suyu, testilerle krallara gönderilirmiş ve onların türlü sıkıntılarına çare olurmuş.

Kuyunun ağız kısmı: 2 metre yükseklikte ve 80 cm. genişliktedir. Kesme taşlardan yapılmıştır. Kesme taşlardan sonra, kuyu genişlemekte ve 7-8 metre derinliğe kadar inmektedir.

KALE CAMİSİ

Kale mahallesindedir. Mimari değeri yüksek bir yapıdır. İki yazıtı bulunmaktadır. Giriş kapısı üstündeki, 1830 tarihli yazıtta: buradaki ilk cami yapısının, Dizdarzade Emetullah Hanım tarafından yaptırıldığı yazılıdır. İkinci yazıtta ise, 1912 tarihi görülmekte ve cami yapısının: Sarı Mahmut Zade Mustafa Efendi tarafından yeniden inşa ettirildiği belirtilmektedir.

Yapı: kesme taştan yapılmış, Neo-klasik dönem özellikleri taşımaktadır. Kare kaide üzerine, merkezi bir kubbe ile örtülüdür. Beden duvarlarında: hafif sivri kemerli ikişer pencere, ikinci sırada da üçlü gurup halinde, alçı pencereler ile, ibadet mekanı aydınlatılmıştır.

Giriş kapısı: mermer yuvarlak kemerlidir. Üzerinde: dışa çıkıntılı kitabe yeri var. Kapının her iki yanında, yuvarlak kemerli, demir şebekeli birer pencere bulunuyor.

Caminin yanındaki minaresi: kare kaide üzerine, silmeli, yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir. Yanındaki çeşme de: 1927 yılında buraya yapılmıştır.

Giresun adası-Aretias

GİRESUN ADASI (ARETİAS)

Karadeniz bölgesinde, iskan edilebilir tek adadır. Kıyıdan, 1 mil açıkta bulunmaktadır. Söylentilere göre: Ada, kentin güney doğusunda bulunan ve görüntüsü kartal gagasını andıran, Gedik kayadan kopan bir parçanın denize yerleşmesiyle oluşmuştur.

Adada, tarih ve doğa iç içedir. Kalıntılardan anlaşıldığına göre, bir zamanlar ada surlarla çevriliymiş. Surların yapımındaki inşaat işçiliği: Giresun kalesindeki işçilik ile aynı tekniktedir. Dolayısı ile, adanın surlarının da, Pontus imparatorluğu döneminde yapıldığı sanılmaktadır.

Adada bulunan ve günümüze kadar gelen tarihi kalıntılar şunlardır: 2 büyük şarap fıçısı, 1 mabet harabesi, tapınak yeri, ayakta kalan bir kısım sur ve gözetleme kulesi.

Doğu ucunda bulunan “Hazma  Taşı”: antik çağdan kalma bir dikit olarak göze çarpar. Bu taş: çağlar boyunca, yöre insanları için, mistik bir güç kaynağı olarak kabul edilmiştir.

Ada: mitolojide geçen “Altın Post” peşindeki Argonautların yaşadıkları maceralara da konu olur. Arganautlar: Altın postu ararken, Aretias adasına gelirler. Altın postun, burada saklı olduğuna inanmaktadırlar.

Ancak: adada, onları ejderha yapılı kuşlar karşılar. Kuşlar: tüylerini ok gibi fırlatarak saldırıya geçerler. Arganautların bir kısmı ölür. Sonunda: kuşları öldürürler ve altın postu aramaya koyulurlar. Ancak, bulamazlar ve adayı lanetleyerek, buradan ayrılırlar.

1984 yılında: Kaptan Tim Severin yönetimindeki, 12 kişilik bir araştırma ekibi: bu efsanevi yolculuğu yeniden canlandırmak için, Argo gemisinin aynısını, hiç çivi kullanmadan yaparlar ve yalnızca kürek çekerek, Giresun adasına kadar gelirler. Bu televizyon belgeseli, BBC televizyonu tarafından yayınlanınca, tüm dünya tarafından, Giresun adası tanınmış olur.

Evet, Giresun adası, günümüzde terk edilmiş durumdadır. Ancak: ada üzerinde, Bizanslılara ait bir tapınak ve daha tam olarak keşfedilmemiş bir kısım bina kalıntıları bulunmaktadır. Her MAYIS ayında, kadınlar adaya gelerek, dinsel ayinler düzenlemektedirler.

Son olarak, adada günümüze kadar sürdürülen bir gelenekten söz etmek istiyorum. Bu gelenek: soyun sürdürülmesi geleneği. Soyun sürdürülmesi inancı ile: ada çevresinde dolaşmak bir gelenek olarak, günümüze kadar ulaşmış ve halen sürdürülüyor. Bu tur: Hamza taşının bulunduğu yerden başlıyor ve adanın çevresi dolaşılarak, yine aynı yerde bitiyor.

Turun amacı, biraz önce söylediğim gibi: soyun sürdürülmesi. Bunun yanında: belaların denize atılması ve toprağın bereketlendirilmesi. Her yıl, Mayıs ayının 20 günü yapılan bu festival: günümüzde uluslar arası boyutlara ulaşmış. Festivalin halk oyunları bölümünde: Giresun yöresinin halk oyunlarının, yurt içinde ve yurt dışında tanıtımı amaçlanıyor.

Giresun Gogara kilisesi-Arkeoloji Müzesi

GOGARA KİLİSESİ-ARKEOLOJİ MÜZESİ

Sahilde, Gogara mevkiindedir. Bu kilisenin, 16. yüzyılda yapıldığı tahmin edilmektedir. Ortodoks mezhebinin kilisesidir ve 1923 yılına kadar kilise olarak kullanılmıştır. 1923 ile 1948 yılları arasında boş kalmış, 1948 ile 19678 yılları arasında ise cezaevi olarak kullanılmıştır. 1967-1982 yılları arasında yine boş kalmıştır. 1982 yılında ise restore edilmiş ve 1988 yılından sonra müze olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Yapı: kesme taşlardan yapılmış olup, kubbesi ve tipik kilise mimarisiyle, ilgi çeker. Dıştan dikdörtgen, içten bazilika plan ile kubbeli haç planının birleştiği, karma plan şeklindedir. Kuzeyinde: bodrum üzerinde, üç katlı tarihi bir bina daha vardır. Burası da, papaz evi olarak biliniyor.

1993 yılında, burası da orijinaline uygun olarak restore edilmiş ve müzenin idari binası olarak hizmete açılmıştır. Müze yapısı içinde: Eski Tunç Çağı, Hitit, Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait antik eserler, taş kabartmalar, eski tarihlerde kullanılan silah, giysi ve para örnekleri sergilenmektedir.

Giresun Katolik Kilisesi-Çocuk Kütüphanesi

KATOLİK KİLİSESİ. ÇOCUK KÜTÜPHANESİ

Çınarlar mahallesindedir. Aslen Fransız Katolik kilisesidir ve 1800’lü yılların sonlarında inşa edilmiştir. 1967 yılından sonra ise, çocuk kütüphanesi olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Yapı: dikdörtgen planlı, ana cephesi üçgen alınlıdır. Köşelerde, taştan yivli köşe kolonları bulunmaktadır. Girişin üzeri: dört köşeli sütunla taşınan, yuvarlak kemerli, kırma çatılı bir sundurma ile örtülüdür. İç ve dıştan, çok güzel görünen binada, 2001-2002 yıllara arasında, restorasyon yapılmıştır. Bu restorasyonda ise, gerek bina ve gerekse çevre düzenlemesi yapılmıştır.

Giresun Zeytinlik Mahallesi

ZEYTİNLİK MAHALLESİ

Kalenin güneydoğusundadır. Burası: kentsel Sit alanı ilan edilerek, koruma altına alınmıştır. Kentin geçmiş mimari dokusunu yansıtan bir mahalledir. Bazı evlerin restorasyonu yapılmış ve bir kısmında ise iyileştirme çalışmaları yapılmıştır.

Günümüzde burada: 4 tanesi anıtsal, 43 tanesi sivil mimarlık örneği olarak tescillenmiş, toplam 47 esere ilaveten, 35 adet yeni eser daha tespit edilerek, bunların tescil ve koruma altına alınması sağlanmış. Eski evlere meraklı olan tatilciler tarafından, mahalle gezilebilir, mutlaka büyük keyif alacakları yapılar var.

KAYA KİLİSE

İl merkezinde, Askerlik Şubesinin arkasında, eski Lonca yolu üzerindedir. İsmi tespit edilememiştir. Kitabesi de yok. Hıristiyanlığın ilk yayıldığı yıllardan kalma, bir kaya tapınağı olduğu düşünülmektedir. Burada: gizli ayinler yapılmıştır. Panaia ve Surp Sarkiz adlarıyla da bilinen ve yapıldığında üç katlı olduğu düşünülen tapınak, geçmiş dönemlerde şifahane olarak da kullanılmıştır.

Çünkü: kilisenin yanındaki ve kilise ile bağlantılı yapılar: bir bakıma hastane görevini de üstlenmiş. Bu hastaneye çevre yerleşim yerlerinden, hastalar gelmekte imiş.

Bayağı büyük bir kilise, bu büyüklükte kaya oyularak yapılmış olması, aslında önemini ortaya koyuyor ama yine de, turistik anlamda pek öne çıkarılamamış.

Giresun Kümbet Yaylası

KÜMBET YAYLASI

İl merkezine, yaklaşık 60 km. uzaklıktadır. Giresun’un en popüler yaylalarındandır. Buraya ulaşmak için: Giresun-Dereli-Şebinkarahisar yolu üzerinden gitmek gerekiyor. Dereli den sonra, Güdül-Yüceköy üzerinden gidildiğinde, 60 km. lik asfalt yol ile ulaşılır. Şebinkarahisar yolundan gidilirse, İkisu-Uzundere üzerinden de ulaşmak mümkün.

Yaylada: elektrik, su, telefon, bakkal, kasap, fırın, manav, kır kahvesi ve sağlık ocağı var. Çevrede: gür ormanlar, geniş çayırlar bulunuyor.

Yaylaya: günübirlik gelenler için: restoranlar bulunuyor. Kümbet Yayla Şenlikleri: yayla bölgesinin önemli mesire yeri olan: Aymaç Mevkiinde kutlanıyor. Çünkü, burası: doğal güzellikler bakımından zengin çevre manzarasına hakim bir tepe.

Şenlikler: genellikle Temmuz ayının ikinci yarısında düzenleniyor. Şenliklerde: oyunlar oynanır, yarışmalar düzenlenir ve hayvansal ürünler pazarlanır. Bu şenliklerin en ünlüsü: Temmuz ayının ikinci cumartesi-Pazar günlerine rastlayan Kümbet Yayla Şenlikleridir.