Eskişehir Sivrihisar Pessinus

Eskişehir Sivrihisar Pessinus: 17 Mayıs 2019 tarihinde, Pessius denilen ve bir zamanların ihtişamlı şehrinin kalıntılarını görmeye gittim.

Yorumlarımı ve buranın son durumunu, yazının sonunda yazdım. Lütfen yazıyı baştan sona okuyun ve en son bölümdeki en yeni eklentilerimi görün.

ULAŞIM

Sivrihisar; Ankara’ya 153 km. ve Eskişehir’e ise 97 km. uzaklıktadır. Ankara-Eskişehir-Afyonkarahisar kara yolunun tam kesişim noktasında, 16 km. içeride.  Buraya yaklaştığınızda; çok uzaklardan, ufuktaki güneş dağının silüetini görmeniz mümkün.

GENEL

Eskişehir Sivrihisar Pessinus; İlçe; Güneş dağına ait bir tepenin eteklerinde kurulmuş. Ünlü kral yolunun üzerinde bulunması nedeniyle, antik dönemde, önemli bir ticaret merkezi olmuş. Ama; o zamanlar yerleşim yeri, burada değil, daha güneyde, şehrinde imiş.

PESSİNUS ŞEHRİ

Eskişehir Sivrihisar Pessinus: Bu antik kent kalıntıları; halen yerleşim yeri olan İlçenin 16 km. güneyinde. Ankara-Eskişehir kara yolundan ayrıldıktan sonra, tabelalar yardımı ile buraya ulaşmak mümkün. Yani: tanıtıcı tabelalar yeterli sayıda. Yani, ulaşımda sorun yok, zaten yol da kötü değil. Ana yoldan saptıktan sonra, yaklaşık 13 km. gittikten sonra ki, yol pek kötü değil, en azından asfalt, Pessinus şehrinin bulunduğu yere ulaşıyorsunuz.

Bir vadi üzerinde. Bugün, bu antik kalıntıların hemen yanında ve hatta büyük bölümünün üstünde, bir köy görülüyor. Ballıhisar köyü. Ama, en ilginç olanı: ben buraya gittiğimde, saat 12 idi ve tamamen ıssız bir köy ile karşılaştım. Saatlerce, köy sokaklarında hiçbir canlı varlık göremedim. İnanın, köy yerinde genellikle bulunan köpekler bile yoktu. Niye bunları yazıyorum, çünkü, herhangi bir şey soracak, bir bardak su isteyecek bir canlı görememek garip. Yani, bir anlamda, köy terkedilmiş gibi.

Öte yandan, neden buranın Sit alanı ilan edilmediğini anlamak mümkün değil. Veya Sit alanı ilan edildi ise, bu köyün burana ne işi var. Köyün birçok evinin yapı veya bahçe duvarlarında, antik döneme ait taşlar kullanılmış. Bunları rahatlıkla görebiliyor ve turizm adına üzülüyorsunuz.

Neden bu bir zamanların muhteşem şehrinin kalıntıları üzerine, böyle bir köy yerleşimine izin verilir. Veya bırakın izin vermeyi, niye sonradan buranın kamulaştırması yapılmaz, kamulaştırın, köyü taşıyın birkaç kilometre uzağa ne fark edecek, inanın hiç bir şey fark etmez. Çünkü, bu köyün burada olmasının hiçbir anlamı yok, çevrede birçok köy var, hepsi bir antik şehir üzerine kurulmamış ki, burası niye.

Köyün içinde gezerken, orta bölümde bir küçük bölüm var. Burada: antik döneme ait taşları rahatlıkla görebiliyorsunuz, çok az kısmı toprağın üstünde ve büyük kısmı ve hatta belirsiz kısmı toprağın hemen altında. Bu tür büyük taş blokları birçok yerde görülüyor. Ama en ilgimi çeken ne oldu biliyor musunuz?

Eskişehir Sivrihisar Pessinus: Köyün hemen ortasında, birkaç tabela var. Bu tabelalarda: Kazı evi olarak belirtilen bölüm. Kazı evine doğru gidiyorum. Kapısında kötü bir tabela ve “Melbourne Üniversitesi Kazı Ekibi” yazısı görülüyor. İnanılır gibi değil, taaaa Avustralya denilen ülkeden gelip, Pessinus antik kentimizi kazıyorlar, yok mu ülkemde arkeolog desem, kesin denilecek ki, bu tür sponsorlu kazılar her yerde var.

Evet, bu kazı evini görünce bir şeyler, bir bilgi alabileceğim kişiler bulurum ümidi ile yaklaşıyorum, ama ne mümkün. Bahçesinde birçok tarihi kalıntı bulunan bu kazı evinde, hiç kimsecikler yok, yalnızca bir levha, bahçeye girmek yasaktır. Çünkü, bahçede birçok kalıntı bulunuyor.

Ama insan yok, bilgi alabilecek ne bir kazı ekibinden insan ne de köyden bir insan yok. Çok ilginç. İnsan olmadığı gibi, bölgeyi tanıtıcı, ziyaretçinin gezmesini sağlayabilecek bir tabela, yol gösterici veya tanıtıcı bir tabela da yok. Sanki: buraya kimsenin gelmesi istenmiyor.

Çünkü giderseniz, inanın gezebilmeniz, ortaya çıkarılmış kalıntıları görebilmeniz mümkün değil. Kazı alanı diye bir kötü tabelayı rastlantı sonucu görüyorum ve oraya yöneliyorum ve biraz sonra, özel aracım ile giremeyeceğim darlıkta bir yerle karşılaşıyor ve geri dönmek zorunda kalıyorum.

Neyse; sonuç olarak, ben size, buranın tarihi süreçteki öneminden söz etmek istiyorum ki, gerçekten bir zamanlar, burada muhteşem ihtişamlı bir şehir bulunuyormuş.

Antik kentin kuruluşu, Frig kralı Midas zamanına kadar gidiyor. Ancak; burada görülen ana tanrıça Kybele kültürünün, Anadolu’da çok daha eskilere gittiği, yani Hititlilere kadar gittiği bilinen bir gerçek. Bu nedenle; Frigyalılardan önceki dönemlerde, Hititliler döneminde de, burada bir yerleşim olduğu tahmin ediliyor. Evet, kent uzun süre, Bergama krallarının egemenliği altında kalır. MÖ.25 yılında ise, kentte Roma egemenliği görülür.

Eskişehir Sivrihisar Pessinus: Antik kral yolu burada geçer. Bunun sonucu olarak, özellikle ticarette büyük gelişmeler yaşanır. Özellikle, son dönemde, yani Romalılar döneminde, kentte çok büyük gelişmeler yaşanır. Bunun sonucu olarak, kent, kendi adına para bile bastırır. Birçok mimari yapı yapılır.

Şehrin içinden geçen su kanalı mermerler ile onartılır. İki yanı heykellerle süslenir. Hatta; şehrin iç kısmındaki kanal, tamamen mermer döşenerek, içine, merdivenle inilen bir havuz havasına bürünür. Günümüzde bu kanalın izlerini görebiliyorsunuz. Kanalı oluşturan kenar bölümlerdeki taşların veya mermerlerin küçük kısmı toprak üstünde görülebiliyor, kim bilir toprak altında neler var.

Takip eden, Bizans döneminde ise; eski yapılar sökülür, basit iskan malzemesi olarak kullanılır. Muhteşem sanat eserleri kırılarak, temellere, yapı malzemesi sağlanır.

Evet, tarihi süreç içinde; bu yaşananlar, elbette her antik kentte yaşanabilecek ve olabilecek hususlar. Ama; antik dönemlerde, buraya has bir özellik çok daha ön plana çıkıyor. Burada; Kybele ve Attis adına dini ayinler düzenleniyor ve bu özellik ön plana çıkarak, buraya birçok insan akıyor. İsterseniz, Kybele ve Attis hakkında, bunların ortaya çıkışı ve özellikleri hakkında, biraz bilgi vereyim.

Kybele; ana tanrıçadır. Anadolu’da yaşamış birçok toplum, onu değişik isimler altında, ana tanrıça olarak kabul etmişler ve tapınmışlar. Kybele ismi, Fransızcadan gelmekte olup, Türkçe ismi; Sibel olarak geçer. Anadolu’da ele geçen heykellerinin bir kısmının başında; kuleye benzer, yüksek bir taç vardır.

Bu taç; onun, kentlerin ve tarımsal ürünlerin tek egemeni olduğunu gösterir. Aynı zamanda, genç kızların da koruyucusudur. Yontularında hep, dolgun bir kadın gibi yapılır, çünkü her an doğurmaya hazır olarak düşünülmektedir.

Eskişehir Sivrihisar Pessinus; onun adına tapınaklar yaparlar ve törenler, ayinler düzenlerler.

Evet; kentin, antik dönemdeki yaşamı ile ilgili bilgileri aktarmaya devam ediyorum. Kent; Bergama krallığı döneminde, rahipler tarafından yönetilir. Gerek Frigler ve gerekse onlardan sonra gelen Galatların bölgeye egemen oldukları dönemlerde bile, burası yine rahipler tarafından yönetilen, sanki bugünün Vatikan’ı gibi, dinsel bir devlet statüsündedir. Yani, yönetim olarak bağımsız bir kent, rahipler devleti. Daha doğrusu, rahip kenti.

Burada, önemli bir geliri bulunan ve ana tanrıça Kybele adına yapılmış büyük bir tapınak bulunmaktadır. Mimari stil olarak, MS.1 nci yüzyıla tarihleniyor. Bu tapınağın: dar kenarında 6 ve uzun kenarında 11 sütun bulunur. Yani: tapınağın çevresi, sütunlarla çevrilidir.

Tapınağın hemen yanında ise, antik yunan tiyatrosunda seyircilerin oturdukları kısım gibi bir yapı, burada da var. Bu nedenle, buranın tapınak-tiyatro olduğu varsayılmış. Tiyatrodan günümüze hiçbir şey kalmamış olması da yorumları etkiliyor. Yalnızca, yaslandığı yamaç üzerinde bir kısım kalıntı kalmış. Bütün parçaları sökülerek, yeni yapılan inşaatlar için, malzeme olarak kullanılmış.

Amasyalı coğrafyacı Strabon, burası hakkında şunları söyler: ” kent, dünyanın o kısmındaki en büyük ticaret merkezi. Büyük saygı gören tanrılar anasına dikilmiş tapınak burada. Ona; “Agdistis” diyorlar. Eski devirde, rahipler aynı zamanda hükümdardı ve rahiplerin sağladığı nimetleri, onlar biçiyorlardı.

Eskişehir Sivrihisar Pessinus: Fakat, şimdi, ticaret merkezi hala ayakta olduğu halde, rahiplerin yetkileri çok azalmış. Kutsal bölge, kutsal yere yakışacak şekilde; bir tapınak ve beyaz mermerlerden yapılmış çatısı sütunlarla taşınan, önü açık sundurma eklenmiş. Romalılar, Kybele’nin kehaneti doğrultusunda, oradaki tanrıçanın yontusunu almak üzere girişimde bulunarak, tapınağı ünlü kılmışlar.”

Bu tapınakta, birçok rahip yanında, iki rahip yönetici olarak ön plana çıkıyor. Biri; tanrıçanın sevgilisi Attis adını taşıyor. Diğeri ise, yabancı olması gerekiyor. (yani Galatlı) Her iki rahibin ortak noktası ise, Attis anısına, hadım olmaları.

Her yıl; 22 Mart tarihinde, bu rahiplerin önderliğinde, antik kentte 3 gün 3 gece süren ayin ve şenlikler düzenleniyor. Bu ayinin temel felsefesi ise şöyle:
Ana tanrıça, kent yakınlarında koyunlarını otlatmakta olan, Attis adında, çok güzel bir delikanlıya aşık olur. Kybele; kendi tapınağının bakımını, bu Frig’yalı gence emanet eder.

Ama, bir koşulu vardır. Attis, tanrıçaya, bakir kalma sözü verir ve bu sözünden asla dönmeyecektir. Derken, zamanla, Attis, tanrıçaya verdiği sözü unutur ve bir ölümlüye aşık olur. Düğün zamanı gelir, tören sırasında, konuklar arasına tanrıça Kybele de katılır.

Ama, Attis tanrıçayı görür ve verdiği sözü hatırlar, derin bir vicdan azabı duyar ve bu bunalım sonucu erkeklik organını keser ve ölür. Ama; tanrıça, Attis’in sevgilisine acır ve onu bir çam ağacına dönüştürür. Bu arada; ana tanrıça Kybele, Attis’i hep yaşatmak adına, çam ağacını hep canlı tutmaktadır.

Yani; biliyorsunuz ki, çam ağacı, hiçbir mevsimde yapraklarını dökmez, hep yeşil kalır. Evet; antik dönemde, her yıl, 22 Mart tarihinde, Attis’in dirilişi, yaşatılması şenlikleri düzenlenir.

Bu ayinde; tanrıça, gökten düştüğüne inanılan, şekilsiz, kaya bir taşla temsil edilir. Ortada bir çam ağacı, çevresinde rahip adayları toplanır. Töreni yöneten rahip ve tapınağın diğer rahipleri; Frigyalı çalgıcılar tarafından çalınan coşturucu müzikle dans etmeye başlar.

Bunlar; saçları dağınık, kadın gibi giyinmiş ve kadın davranışları içinde, yas işareti olarak göğüslerine vuran, çam kozalaklarıyla ( çam kozalakları Attis’i simgelemektedir) kan çıkıncaya kadar vücutlarını yaralarlar.

Baş rahip ise; kolunu ve omuzunu bıçakla keser, süslü kırbacı ile vücudunu yırtar, kan damlalarını çam ağacının üzerine serper.

Gerek bu müzik ve gerekse kontsantrasyon ile kendinden geçen rahipler, izleyici rahip adayları üzerinde, büyük etki kurarlar. Dans ederken, toprak anadan güç almak adına, ara sıra da elleriyle yere dokunurlar. Çalgıcılar iyice coşar, rahipler ile halk iyice kendini yaralar, hırpalar.

Derken, kendilerinden geçen izleyicilerden bir kısmı; bazen ortaya çıkar ve daha önce hazırlanarak yerlere bırakılmış taş bıçakları kaparlar ve kendilerini hadım ederler. Böylece: ana tanrıça ile birleştiklerini değerlendirler.

Daha sonra ise, özgürlüğün simgesi olan, Frigya başlığı giymeye hak kazanırlar. Bunlara; “gall” ismi verilir.

Efsanenin bu bölümü elbette hoş değil. Ama, ismi üstünde efsane. Evet, devam ediyoruz. Kesilen parçalar, bezlere sarılıp, büyük bir saygıyla, tanrıçaya ayrılan yer altı hücresine, toprak tabana gömülür. Bunun, toprağın verimini arttıracağına inanılır.

Cinsel organları kesilen kişiler ise, rahip olurlar. Evet: insanların kendilerine veya çevrelerine zarar vermeleri asla hoş ve onaylanacak bir davranış değil. Ama; ben burada ayrıntılı ve kişisel yoruma girmek istemiyorum. Bu anlatılanlar; ne kadar saçma gelse de, bir zamanlar yaşanmış olaylar.

Evet: 25 Mart tarihinde, Attis, mezarda geçirdiği son geceden sonra, birdenbire, büyük rahibin ışıkları yaktırmasıyla dirilir. Bu sırada; çocuklar ve beyaz giysi giymiş genç kızlar, dans ederler, sevinç son haddine varır.

Artık, yas giysileri giyilmez. Herkes, kendine, aklına estiği gibi bir kişilik yaratır. Hatta, kendisine, hayvan maskesi takanlar ve buna göre davrananlar olur ve bunlar, kalabalık içinde kaynaşırlar. Yılda bir kez de olsa, insanlar tarafından, en kötü kompleksleri ortaya dökülür.

Evet; ana tanrıça Kybele’nin manevi gücü, zamanla Romalıların dikkatini çeker. Hatta, ona sahiplenmek isterler. Gerçekten, tapınaktaki tanrıçayı simgeleyen taş; Romalıların Kartacalılar karşısında yenilgiye uğraması sonucu; Sibil Kehanet Kitabında yazılı olduğu üzere” İtalya, bir istilaya uğradığında, düşmanı yenmek için İda anasını, Pessinos’tan Roma’ya getirmek gerekir ” şeklindeki bir kehanet nedeniyle; MÖ.205 yılında; Roma Senatosunun devreye girmesiyle, Bergama kralı I. Attolos’un yardımıyla, yerinden alınarak, Roma’ya taşınmıştır.

Ama nasıl taşınma? Gemi Roma’ya varırken, Tiber nehri üzerinde, karaya oturur. Bütün uğraşlara rağmen kurtarılamaz. O sırada, tanrıçadan bir ses yükselir. Ancak, ” kirletilmemiş eller sokabilecektir kendisini kente ”

Bunu duyan; Cladia Quinto adındaki bir genç kız, belindeki kemeri çözer ve gemiye bağlar, çeke çeke gemiyi Roma’ya getirir. Bu kız, iftiraya uğramış bir vesta rahibesidir. Koca gemiyi tek başına çekerek de suçsuzluğunu kanıtlamış olur. Evet: ana tanrıça, sonunda Roma’ya ulaşır.

Palatinus tepesine yerleştirilir. 12 yıl sonra ise, burada, kendisi için bir tapınak yaptırılır. Ayrıca; Roma’da her yıl bir Frigyalı kadın ve erkek rahip, tanrıçayı kentte gezdirerek, bağış toplarlar. Sonraki fasıla bilinmiyor. Ama, bilinen şu ki, Romalılar Kartacalıları yenerler ve tarih sahnesinden silerler.

Artık, bu sonuçta tanrıçanın etkisi varmı yokmu bilinmez? Bu arada; ana tanrıça kültü Roma’ya taşınınca, Pessios kutsal alanına yapılan ziyaretler bir süre devam eder. Ancak; zamanla kentin önemi yok olmaya başlar. MS.800 yıllarına rastlayan bu devirden sonra, bölgede, Justiniapolis (Sivrihisar) öne çıkar ve bölgede üstünlüğü ele geçirir.

Evet, buranın değişik bir hikayesi var. Antik dönemde, çok önemli bir dini merkezmiş. Günümüzde ise, Ballıhisar köyünün hayvanlarının otladığı ve gezindiği bir mesire yeri. Tezek kokusu yoğun. Yazının başında belirttiğim gibi: tek bir canlı göremiyorsunuz. Ballıhisar köylüleri neden burada otururlar, ikamet ederler pek anlamlı değil, yani, buranın kamulaştırılıp, köyün birkaç kilometre öteye taşınması çok zor olmasa gerek.

Ama ülkemde tarihi yerlere taş gözüyle bakıldıkça, sanırım bura ne kadar önemli olursa olsun, önemi anlaşılamaz. Hani bir zamanlar, tarihi kalıntıları Avrupa aristokratlarına hediye eden Padişahlar olması gayet normaldi, günümüzde ise, bu durum “ilgisizlik” ile kendisini gösteriyor.

Sonuç olarak: size anlatmak istediğim hikayeleri okuduğunuzda, inanıyorum ki, bir zamanların uzun süre yerleşim görmüş bu muhteşem şehrinin kalıntılarını görmek isteyeceksiniz. Özellikle, Ankara’nın hemen yakınında bulunması ve ulaşım sorunu bulunmaması büyük kolaylık.

Ancak: buraya giderseniz, yukarıda sözünü ettiğim eserlerin, kalıntıların hiçbirini göremeden geri döneceksiniz. Çünkü: ne bir bilen, ne bir tabela, ne bir açıklayıcı düzen kurulmamış. Özellikle: Frigler döneminde, büyük bir dini merkez olarak kabul edilip, insanlar tarafından ziyaret edilen bu şehir kalıntıları: maalesef hakkettiği önemi ve değeri bulamamış.

Bence: şu an için buraya gitmeyin, görebileceğiniz hiçbir şey yok. Sadece sinir bozukluğu ile geri dönersiniz. Aynen benim yaşadığım gibi.

Sivrihisar tanıtımı.

Eskişehir tanıtımı.

Polatlı tanıtımı.

Eskişehir Seyitgazi

Eskişehir Seyitgazi

Seyitgazi ilçesi; Eskişehir’den yaklaşık 46 km. uzaklıkta. Eskişehir-Afyonkarahisar karayolu üzerinde. Düzgün ve işlek ve rahat bir yol. Sonra: Seyitgazi’ye varıyorsunuz. Yol üzerinde, yer yer küçük derelerin geçtiği bölgeler var, buralarda küçük molalar vermek mümkün. Evet; Seyitgazi’ye vardığınızda, hemen karşıda bir tepe göreceksiniz. İlçe, bu tepenin alt bölümüne kurulmuş. Önce, bu tepenin bulunduğu yere yani külliyeye gidin.

Seyitgazi ilçe merkezine girdiğinizde, sorduğunuzda, burayı gösteriyorlar. Normal yerleşimden daha yüksekte, bir tepe üzerinde kurulmuş. Tepeye vardığınızda, otopark var. Aracınızı burada rahatlıkla bırakıp, yemyeşil ağaçlar altındaki külliyenin merdivenlerinden yukarı çıkın. Türbenin bulunduğu yere vardığınızda, üstü açık bir avlu bölümü var.

Burada: birkaç dini eser satıcısı var. Ama: en dikkat etmeniz gereken: saat: 18.00’de buranın kapalı kaldığı. Yani: saat 18.00’den sonra buraya ulaşırsanız, bütün kapıların kapalı olduğunu göreceksiniz. Aralık 2018 tarihinde burayı ziyaret ettim, ziyaret notlarım aşağıdadır.

Eskişehir Seyitgazi Seyit Battal Gazi Türbe ve Külliyesi
Eskişehir Seyitgazi Seyit Battal Gazi Türbe ve Külliyesi
Eskişehir Seyitgazi Seyit Battal Gazi Türbe ve Külliyesi
Eskişehir Seyitgazi Seyit Battal Gazi Türbe ve Külliyesi

SEYİT BATTAL GAZİ TÜRBE VE KÜLLİYESİ

İlçe merkezinde, Selçuklular zamanında, Ümmühan hatun tarafından, 1207-1208 yılları arasında yapılmış. Cami, türbe, medrese gibi yapılar var. Selçuklu ve Osmanlı eseri, birçok yapı, bir arada bulunuyor.

Eskişehir Seyitgazi Seyit Battal Gazi Türbe ve Külliyesi
Eskişehir Seyitgazi Seyit Battal Gazi Türbe ve Külliyesi
Eskişehir Seyitgazi Seyit Battal Gazi Türbe ve Külliyesi

Türbeye giderken hemen sağda ve solda mezarlar var, sonra bir avluya çıkılıyor, solda türbe ve hemen yanında cami, sağda ise, bir zamanlar burada yaşayanlar için sosyal alanlar (mutfak gibi) var.

Eskişehir Seyitgazi Seyit Battal Gazi Türbe ve Külliyesi

Avluda özellikle çeşmenin bulunduğu yeri görmelisiniz, ben daha çok bir Roma veya Bizans dönemi lahdine benzettim. Türbenin hemen ilerisinde, merdivenlerle çıktığınızda sol yanda burayı yaptıran Ümmühan Sultan’ın türbesi var, türbe dediğime bakmayın bunlar içinde mezar olan gayet büyük yapılar, mezar yanında, bu yapıların içinde birçok çilehane denen odacıklar da var.

Eskişehir Seyitgazi Seyit Battal Gazi Türbe ve Külliyesi
Eskişehir Seyitgazi Seyit Battal Gazi Türbe ve Külliyesi
Eskişehir Seyitgazi Seyit Battal Gazi Türbe ve Külliyesi

Seyit Battal Gazi; Türk-İslam tarihi içinde, kahramanlıkları ile destanlaşmış bir kişi. Malatya’da doğmuş ve ömrünün son zamanlarını, Seyitgazi İlçesinde geçirmiş ve burada ölmüş. Türbesi: Selçuklu dönemi inşaatı olmasına rağmen, yapılan restorasyon sonucu, Osmanlı dönemi özelliklerini taşıyor. Ahşap kapı kanatları yerlerinden alınmış ve Ankara Etnografya Müzesinde sergileniyormuş.

Eskişehir Seyitgazi Seyit Battal Gazi Türbe ve Külliyesi
Eskişehir Seyitgazi Seyit Battal Gazi Türbe ve Külliyesi
Eskişehir Seyitgazi Seyit Battal Gazi Türbe ve Külliyesi

Türbenin içinde; Battal Gazinin sandukası ve ayak ucunda ise, aşık olduğunda kaçırdığı, İstanbul Tekfurunun kızı, karısı Elanora’nın sandukası var. Yanlız, sanırım burada sizin de dikkatinizi çekecek bir özellik var. Battal Gazi’nin sandukasının boyutu, yaklaşık 3 m. civarında, aşırı büyük mü yapılmış?

Bu sorunun cevabı yok, muhtemelen kendisinin bu kadar uzun boylu olması değil, mezarının yerinin net bulunmaması nedeniyle, bu kadar büyük bir ahşap sanduka yapıldığı düşünülüyor. Sanduka muhteşem işlemeleriyle dikkat çekiyor.

Kesinlikle: türbenin bulunduğu külliyeye uğramanızı öneririm, her ne kadar eski yapı olsa da, günümüze kadar sağlam olarak ayakta kalabilmiş bir yapı. Tertemiz ve düzenli olmasıyla ilgi çekiyor.

Evet; Seyitgazi İlçesinde, bundan başka birçok Selçuklu ve Osmanlı dönemi yapısı (hamam, çeşme, kervansaray gibi) var. Ama; bunların çoğu tahrip olmuş ve yapıldıkları dönemin özelliklerini taşımaktan uzak. Bence zaman ayırmayın ve yola devam edin.

Seyitgazi İlçesinden, Afyonkarahisar karayolundan devam ettiğinizde, Kırka nahiyesini geçtiğinizde, sizi muhteşem bir antik dönem anıtı bekliyor. Yaklaşık; 27 km. sonra, Kırka nahiyesini geçtikten sonra, tabela göreceksiniz ve sola dönün, çok kısa süre sonra Yazılıkaya köyüne varacaksınız. Buranın, Eskişehir’e toplam uzaklığı. 80 km. civarında.

YAZILIKAYA ANTİK ŞEHRİ

Seyitgazi ilçesine çok yakın, Frig uygarlığının en önemli şehirlerinden olan Midas kenti, Yazılıkaya veya Midas anıtı hakkındaki ayrıntılı gezi yazısı yine bu sitede, Yazılıkaya ismi altında bulabilirsiniz.

Yazılıkaya tanıtımı ve ayrıntılı gezi yazım için. 

Evet; Seyitgazi denilince, akla gelen ilk örnekler bunlar. Yani. İlçe içindeki; Battal Gazi Külliyesi ve Yazılıkaya anıtını gezmenizi öneriyorum. Bunun yanında, eğer zamanınız varsa: bir iki yer daha gezebilirsiniz. Onlarla ilgili de kısa bilgiler vermek istiyorum. Tercih sizin.

BAHŞEYİŞ ANITI

Kırka Bucağı, Gökçebahçe köyünün hemen yanında. Kurtkoca deresinin ağzında bulunuyor. Üç boyutlu bir anıt. Frig kaya anıtlarının genel özelliklerini taşıyor. Kapı nişinin ortasında bulunan oyuk, arkada üçgen alınlığın üstünden aşağı inen oyuk ile birleşiyor. Burası: sıvı sunak yeri. Frigler, bu anıtı yaparken, ana tanrıça Kybele’nin kendilerine bahşettiği nimetleri, yine ona sunarak, şükran duygularını dile getirmişler.

KIZLAR MANASTIRI

Çukurca Köyünün 500 m. batısında. Dor mimari sitilinde yapılmış ve ince detaylar, kayaya işlenmiş. Cephesinde, iki sütun var. Volkanik tüf kayaları oyularak yapılmış. Yekpare bir şekilde işlenmiş. İki mezar odası var. Helenistik çağa tarihleniyor. 1991 yılında restore edilmiş.

ASLANLI MABET

Kümbet köyünde. Frizde, ortada bir vazo var ve iki yanında ise, karşılıklı birer aslan figürü. Bu nedenle, bu ismi almış. Mezar odasında:” SOLON” kelimesi okunuyor. Bu nedenle, solon mezarı da deniliyor. Dış cephe ve iç mezar odası tahrip olmuş. Helenistik çağa ait. Girişi de tahrip olmuş.

Afyonkarahisar tanıtımı.

Eskişehir tanıtımı.

Eskişehir

Eskişehir

Sık sık gittiğim bu güzel şehir hakkındaki, ayrıntılı gezi yazısı aşağıdadır. Gerek turlarla ve gerekse kendi başınıza gittiğinizde, umarım size yardımcı olur.

Eskişehir tam Anadolu’nun ortasında bir kentimiz. Bu nedenle; çoğu şehre yakın. Ankara’ya; 233 km., Bursa’ya: 149 km. ve İstanbul’a ise; 330 km. Ayrıca; özellikle, Ankara ile arasında olan yol; otoban olmasa da, gayet güzel. İki gidiş, iki geliş olmak üzere, dört şerit. Yani: Ankara’dan özel aracınız ile yola çıktığınızda, muhtemelen 2 saat 15 dakika sonra Eskişehir’de olabilirsiniz. Ankara ile Sivrihisar arasındaki yol her ne kadar biraz yoğun olsa da, Sivrihisar ile Eskişehir arasındaki bölüm, nispeten boş. Otobüsler ise; 3 saatte varıyor.

Derken; günümüz modern dünyasının ulaşım sektöründeki en büyük rahatlığı, tren, evet hem de hızlı tren, Ankara-Eskişehir arasında, yaklaşık bir süredir seferlerini sürdürmekte. Özellikle; bu büyük konforun ve hızın fiyatının, çok düşük seviyede tutulması, 300 yolcu kapasiteli hızlı trenin, günde yaptığı birçok seferin büyük bölümünün dolu olmasını sağladı. Yani, mutlaka biletinizi birkaç gün önceden almanız şart.  Özellikle hafta sonlarında Eskişehir gezisi düşünüyorsanız, hızlı tren biletinizi en az bir hafta önceden almalısınız.

Sonuçta: Ankara-Eskişehir arasındaki yol, hızlı tren sayesinde, problem olmaktan çıktı. İnanılır gibi değil, ama lüks bir trenle, 1.5 saatte, Ankara-Eskişehir arasındaki yolculuğun tamamlanması, muhteşem bir keyif. Özellikle, hızlı trenin yolculuk sırasında, saatte: 255 km. hıza ulaştığını ekranda görüyorsunuz.

Eskişehir

TARİHİ SÜREÇ

Eskişehir denince, antik dönemlerde, şehir burada kurulu değil. Şu anda bulunulan yerin, 3 km. kuzeydoğusunda, Porsuk çayının kuzeyinde, bugünkü adıyla Şarhöyük denilen yerde, antik Dorylaion şehrinin bulunduğu saptanmış. Burası. 17 m. yüksekliğinde ve 450 m. çapında, orta Anadolu’nun en büyük höyüklerinden.

Evet; antik dönemdeki Eskişehir, işte burada imiş. Şehrin tarihi süreçteki adı: yunanca da: Rorylaion, latince de: Dorylaeum ve arap kaynaklarında ise; Darauliye, Adruliya, Drusilya olarak geçmekte. Özellikle: antik dönemde, Frigyalılar zamanında, önemli yolların kavşak noktası olması nedeniyle, şehirde, ticaret çok gelişmiş ve buna bağlı olarak da tabii zenginlik olmuş.

Bu şehir; Bizansın, Selçuklulara karşı korunmasında, uzun yıllar, önemli rol üstlenmiş. Ancak; 1176 yılında, Selçuklu Sultanı II. Kılıçarslan, Bizanslıları yenerek, şehri ele geçirmiş. Bundan sonra ise, şehir, uzun yıllar yıkık ve terk edilmiş olarak kalmış. Zamanla; harabelerin güneyine, bugünkü alana, yeni bir yerleşim yeri, yani bugünkü Eskişehir kurulmuş.

Şarhöyük bölgesinde, günümüzde resmi arkeolojik kazı çalışmaları sürdürülüyor. Buranın ilk yerleşimcilerinin Hititler olduğu saptanmış.

GENEL

Şehir; çok güzel ve hareketli. Özellikle; Anadolu Üniversitesi ve Osman Gazi Üniversitelerinin bu şehirde kurulu olması, şehre ayrı bir hava katmış. Ayrıca; bu üniversitelerde okuyan, yaklaşık 80 bin öğrenci, şehrin gerek kültür ve gerekse ekonomik yapısını olumlu yönde etkilemekte.

Bunun dışında; Eskişehir denince, akla gelenler, şunlar olabilir: şehrin hemen merkezinden geçen ve şehre bambaşka bir hava veren porsuk çayı, paraşüt-planör kısacası sivil havacılık, nugat helvası, lüle taşı ve çiğ börek diğer adıyla tatar böreği.

Eskişehir

GEZİ PLANI

Eskişehir’e çeşitli şekillerde gitmek mümkün. Özel aracınız ile giderseniz; özel aracınızı mutlaka şehir merkezine uzak bir noktada, bir otoparka veya alışveriş merkezlerinin otoparklarında bırakın.

Çünkü; şehir merkezinde, tramvay hatlarının bulunması nedeniyle, trafik çoğu yerde olumsuz etkilenmiş. Sonuçta; tramvay ile toplu taşımacılık gayet rahat ve hızlı, ama bu tramvay hatlarının döşenmesi nedeniyle, araç trafiği olumsuz etkilenmiş.

Bunun yanında; şehir merkezinde, özel aracınızı park edebileceğiniz bir yer bulmanız kesinlikle mümkün değil. Bu nedenle; özel aracınızı uygun bir otoparka bırakmanız, taksi ile, şehir merkezine inmeniz ve bolca yürümenizi tavsiye ediyorum.

Eğer, trenle giderseniz ki, en kolay yolu bu, inanın rahat edersiniz. Şöyle ki; Ankara’dan gidecekler için, Ankara’nın yeni açılan hızlı tren garının kapalı otoparkını kullanabilirsiniz. Ancak, bu kapalı otopark aşırı pahalı, yani bir iki günlük Eskişehir gezinizin dönüşünde, hızlı tren bilet ücretinden daha fazla otopark ücreti ödemeniz gerekebilir, bu yüzden dikkatli olmalısınız.

Öbür alternatif, otobüs veya dolmuşla yeni tren garına ulaşmaktır ki, Kızılay’da Sıhhiye köprüsü üstüne çıktığınızda, yeni tren garı yaklaşık 1 km uzaklıkta, gerek yürüyerek ve gerekse dolmuş veya otobüslerle kolayca ulaşabilirsiniz.

Sonuçta: herhangi bir şekilde Eskişehir’e gittiğinizde; hızlı trenden indiğinizde, sorarak ve yürüyerek şehir merkezine ulaşabilirsiniz.

Sadece: Odunpazarı ve park alanlarını gezmek isterseniz, araç gerekir ki, taksi tutabilirsiniz.

Eskişehir  rahat bir yer. Günün her saatinde: cadde ve sokaklarda, kalabalığa karışıp yürüyebilirsiniz. Asayiş açısından güvenli bir şehir, banklarda oturabilirsiniz, Porsuk ırmağı kıyısındaki kafelerde oturup bir şeyler içebilirsiniz. Hatta ve hatta “Barlar Sokağı” denen, gençlerin, öğrencilerin gittiği yerdeki mekanlara da gidebilirsiniz.

Eskişehir

Şehirde havuzlar var, havuzların yanında yine heykeller. Ama, bunlar asla rahatsız edici boyutta değil. Şirin ve planlı bir kent. Eski binalar yıkılmamış, restore edilerek modern binalara dönüştürülmüş. Örneğin: şehir içindeki eski buğday silosu, yıkılmadan restore edilerek, modern bir otele dönüştürülmüş.

Bunun yanında; uzun kule gibi bacalar göreceksiniz. Çok modern bir alışveriş merkezi önünde, uzun bir baca. Kiremit örgülü bu baca, bir zamanlar burada bulunan “Kiremit Fabrikası” bacası imiş.

Bir zamanlar burada bulunan kiremit fabrikaları yıkılmış, yerine çok modern alışveriş merkezi yapılmış ama bacası yıkılmamış, eski ve yeninin harmanlandığı güzel bir görüntü yaratılmış. (Espark denen alışveriş merkezi ve önündeki büyük baca)

Eskişehir

 

Eskişehir Porsuk Nehri

Şehir içinde, bol bol yürüyün dedim. Ama; bu şehirde, 16 km. lik güzel bir tramvay hattı var. Bu tramvaylar ile, şehrin birçok bölgesine, çok rahat yolculuklar yapabilirsiniz.

Evet; merkezde, gezebileceğiniz, şehrin özellikle gezilmesi gereken, başlıca mekanları ayrı ayrı anlatmak istiyorum. Siz; tercihleriniz yönünde, bunları gezebilirsiniz. Önce merkezden başlayalım. Sonra; şehrin nispeten merkeze fazla uzak olmasa da, yürüyerek değil de, taksi ile ulaşabileceğiniz mekanlarını anlatmak istiyorum. Önce merkez;

Eskişehir Porsuk Nehri

 

Eskişehir Porsuk Nehri

 

Eskişehir Porsuk Nehri

 

Eskişehir Porsuk Nehri

PORSUK ÇAYI

Murat dağından ve Kütahya’dan gelen iki ayrı kol, şehir girişinde birleşiyor. Bu birleştikleri yer; regülatör ismiyle biliniyor. Porsuk çayı suları; burada, şehir içinde ilerleyeceği kanallara ayrılıyor. Regülatör denen yer; yeşillik bir yer. İki tane güzel restoran var. Özellikle; bahar ve yazın, muhteşem güzel, yeşil ağaçların altında harika bir ortam.

Regülatörde kanallara ayrılan su; şehir içindeki kanallardan geçiyor ve sonra yine, birleşerek Sakarya Nehrinin bir kolunu oluşturuyor. Yalnız; yeni yapılan düzenleme ile; şehir girişinde, suyun çamur ve tortusu, yani kirliliğini önleyecek tedbir alınmış. Bu çok güzel, çünkü bunun sonucunda; şehir merkezindeki kanallardan geçen su temiz ve gerek görüntüsü güzel ve gerekse pis koku yapmıyor.

Ayrıca: kanallar üzerinde; Hollanda tipi üstü kapalı gezinti amaçlı teknelerle ve Venedik tipi gondollarla gezi yapmak mümkün. Fiyatları da gayet uygun. Gezinti tekneleriyle, porsuk çayı üzerindeki, yaklaşık 15 dakikalık bir gezi yapabilirsiniz. Bu teknelere binip geziye katılırsanız, birkaç değişik ve güzel dakika geçirebilirsiniz.

Gondollar ise, iki, üç veya dört kişilik, yani size özel. Bunların fiyatı da, kısa bir gezinti için yaklaşık 10 ile 20 TL. arasında değişiyor. Bunlara binmek için, hemen şehrin merkezinde, porsuk çayı kıyısındaki iskeleleri kullanabilirsiniz. Bence mutlaka deneyin.

Görünce şaşıracaksınız, bunlar gece gündüz faaliyetteki tekneler ve gondollar. Özellikle: gondollar, gerçek bir gondol, bu arada tek eksikleri var, gondol kullananların gündelik bir kıyafet giyiyor olmaları, işin esprisinin tam olmasını engellemiş, keşke daha orijinal bir kıyafetleri olsa.

Evet: mutlaka gondol gezisi yapın veya tekne ile gezinti yapın. Bunun yanında; belirli zamanlarda, kanallar üzerinde, renk renk kanolar ile, yarışlar yapılıyor.

Eskişehir Porsuk Nehri

 

Eskişehir Porsuk Nehri

     

Evet, Porsuk çayı kent merkezinde 13 km. boyunca ilerliyor ve tüm bu güzellikleri yanında; çevresinde barındırdığı kafeler, kıraathaneler, pastaneler, yürüyüş yolları, restoranlar ile ayrı bir güzellik yaratıyor. İnsanlar ve özellikle üniversite gençliği; hava güzel olduğunda, mutlaka bu çayın çevresindeki mekanlarda. Çayın çevresinde: birçok kafeterya, kahvehane var.

Buralarda: oturabilirsiniz. Ayrıca: porsuk çayının çevresindeki kalabalığa karışarak yürüyün, kafelerde veya çayın kıyısındaki banklarda oturun, gelip geçenleri izleyin, çay-kahve için, büyük keyif alacağınız kesin. Çayın üzerinde; 24 tane köprü var. Bir vesile ile, bu çayın ve köprülerin eski durumunun resimlerini gördüm, şu anki durumları gerçekten harika, bu güzelliği yaratanlara teşekkürler.

Eskişehir Espark

 

Eskişehir Espark

 

Eskişehir Espark

ESPARK

Evet, porsuk çayının kıyısında gezindikten sonra; Espark’a girebilirsiniz. 2007 yılının sonlarında açılmış, 24 bin metre karelik arazisi ile, büyük bir alışveriş merkezi. Eskişehir’in en büyüğü. Yalnızca alışveriş değil, aynı zamanda: sinema salonları, food-court alanları var.

Ayrıca; çok profesyonelce işletildiği hemen göze çarpıyor. Çünkü; burayı işleten şirket, aynı zamanda Ankara’da Ankamall ve Antalya’da Migros AVM gibi yerleri de işleten bir şirket. Zemin altı da dahil, toplam 5 kat var. İki büyük asansör ve yürüyen merdivenler. En üst katında; biraz öncede söylediğim gibi, sinema salonları ve yemek yerleri var. Yemek yerleri ferah ve çeşitli yemeklerin sunulduğu değişik alternatifleri barındırıyor.

Sinema salonları; modern, koltuklar rahat, sinema meraklıları için şartlar çok uygun. Yemek mekanları: geniş ve ferah, çeşit bol. Gerek fasd-food ve gerekse ev yemekleri bulmak mümkün. Otopark sıkıntısı yok. En üstte; 3 katlı otopark var. Yani: 1100 araç kapasiteli. Toplam; 140 mağaza bulunmakta, arzunuza göre alışveriş de yapabilirsiniz.

Birçok marka ürünü bulmak mümkün. Özellikle: yemek katı altındaki büyük bir elektronik mağazasının bulunması, burayı hareketlendiriyor. Üniversite gençliği, hep burada. Mutlaka görün, güzel bir alışveriş merkezi.

Eskişehir Kanatlı Alışveriş Merkezi

 

Eskişehir Kanatlı Alışveriş Merkezi

KANATLI ALIŞVERİŞ MERKEZİ

Yine, merkezde bulunan bir alışveriş merkezi. 4 katlı. Ama; alışveriş merkezi derken, görünce şaşırdığım bir alışveriş merkezi. Çünkü: büyük yapısı ile orantılı olarak, alışveriş mağazaları yok.

Yani; büyük bir yapı ama mağaza sayısı çok az. En üstteki 10 sinema salonu var; Eskişehir’in en iyileri imiş. Birde giriş katındaki kafeler güzel. Burada oturup, çok hareketli olan hemen öndeki meydanı, caddeleri, gelip geçenleri seyrederek, yorgunluk atabilirsiniz. Mekanın önünde, güzel bir süs havuzu var.

Eskişehir 222

222

Burası; eski bir kereste fabrikası. 1949-1985 yılları arasında, kereste fabrikası olarak kullanılmış. Bir süre atıl olarak bekleyen bu yapılar; 2001 yılında bir özel şirket tarafından alınmış ve 11 aylık bir süreç sonunda restore edilerek, 31 Aralık 2002 tarihinde hizmete sokulmuş.

Ama, yapılan restorasyonda, ana mimariye asla dokunulmamış. Fabrikada zamanında aktif olarak kullanılan; marina rayları, şerit makineleri ve diğer makineler, tesiste, bugün dekoratif amaçlı olarak kullanılmış. Restorasyon sırasında, İzmir-Aliağa’dan alınan bir gemiden sökülen malzemeler, yine dekoratif amaçlı olarak kullanılmış.

Ana girişteki kapı; Erzurum Aslanlı Kışladan getirilmiş. Bu kapı; mekana ismini vermiş ve kapıdan geçmenin şans getirdiği rivayet ediliyor. Mekanda kullanılan tüm objelerin; ikinci hayatlarını yaşadıkları düşünülüyor. Bu yüzden, buraya 222 ismi verilmiş. Yani; ikinci hayatlar.

Evet; burası Eskişehir yanında, diğer birçok kentte de bilinen büyük bir eğlence mekanı. Buranın; kapı önünde, 06, 34 gibi plakalı ve çok lüks otomobiller görmek mümkün. Mekanlar tek kat. Bütün mekanların bulunduğu alana; tek bir kapıdan giriyorsunuz. Bu kapıda; güvenlik elemanlarının bulunması, metal dedektörden geçilmesi, çok iyi düşünülmüş bir uygulama.

Yani; buraya silahla girmek mümkün değil. Çünkü; içeride içkili ve çok lüks mekanlar var. Ayrıca; açık ve kapalı, genelde canlı müziğin ağırlıkta olduğu eğlence yerleri bulunuyor. Bunların yanında, çok büyük (sanırım 1000 kişi) kapasiteli bir disko da var. Özellikle; akşam saatlerinde yani hava kararmaya başlayınca hareketleniyor. Genellikle; kızlı-erkekli üniversite öğrencileri.

Veya yalnız kızlar veya yalnız erkekler, yani bir buluşma veya tanışma mekanı da denebilir. Sonuçta; yine de nezih bir yer. Birkaç kez bulundum, genelde insanlar seviyeli.

Evet; merkezde bunlar gezildikten sonra; buraya biraz mesafeli bir bölgeye gidelim isterseniz. Bu gideceğiniz yer; Eskişehir ilinin ilk kurulduğu yerler. Burada; özellikle evler çok ilginç.

 

 

Eskişehir Odunpazarı

 

Eskişehir Odunpazarı

ODUNPAZARI

Eskişehir’in ilk yerleşim yeri burası. Osmanlı döneminden kalma tarihi evler var.

Bir rivayete göre: buralara gelip, Eskişehir’e yerleşmeyi düşünen Tatarlar; Odunpazarı ve şimdiki Porsuk çayının bulunduğu bölgelere, birer koyun ciğeri asarlar. Hangi bölgedeki daha çok dayanırsa, oraya yerleşmeyi düşünürler.

Derken, Odunpazarına asılan ciğerin, diğerine nazaran daha geç bozulduğunu görürler ve Odunpazarı bölgesine yerleşirler. Peki isim neden Odunpazarı? Bir zamanlar, köylüler dağlardan kestikleri odunları satmak için “Yediler Parkı” meydanına getirirlermiş ve bu yüzden, buraya “Odunpazarı” ismi verilmiş.

Odunpazarı’nda bulunan evler, tipik Osmanlı ve Türkmen evleridir. Geleneksel Osmanlı mimarisinin yoğun olduğu bu evler, genel olarak iki katlıdır. Alt katta hol, mutfak ve depo vardır. Üst katta ise odalar bulunur. Zaman içinde büyük hasar gören bu evler, Belediye tarafından onarılarak turizme kazandırılmıştır.

Odunpazarı semtinde; 27 evin çatı ve dış cephesi restorasyonları bitirilmiş. Proje: 100 evin restorasyonunu kapsamakta. Ayrıca; bu semt, tarihi ve kentsel sit alanı olarak tescil edilerek koruma altına alınmış. Diğer bu tür yerlerden (örnek Safranbolu evleri) farklı olarak, bu evlerde, günümüzde hala yerleşim ve yaşam sürmekte, bazı evler ise kafe, müze, restoran ve butik otel olarak hizmet vermektedir.

Eskişehir Odunpazarı

YENİ NESİL ODUNPAZARI EVLERİ

Ankara yoluna çıkan cadde üzerinde, caddenin hemen kıyısında, mutlaka dikkatinizi çekecektir,  tam merkezde. Rengarenk, güzel bir görünüm oluşturmuş. Belediye tarafından, aslına uygun olarak restore edilen bu evler, hemen yolun kıyısında bulunmaları nedeniyle, ulaşım rahatlığı da sağlıyor.

Bunlardan bir tanesinin içinde ise, 2007 yılından bu yana, çağdaş cam sanatları müzesi bulunmakta. Bu müze, Türkiye’de bir ilk. Yerli ve yabancı 50 ye yakın cam sanatçısının eserleri sergileniyor.

Aşağıda Odunpazarı’nı gezerken, sokak aralarında karşılaşacağınız bazı mekanlar ve konutlar hakkında bilgi verilmiştir.

Yeşil Efendi Konağı

Yapı 1890 yılında Odunpazarı’nın sayılı zenginlerinden ve Cumhuriyetin ilk milletvekillerinden Yeşil Efendi lakaplı Halil İbrahim Efendi tarafından yaptırılmıştır.

Bu konağın en büyük özelliği: Kurtuluş Savaşında Atatürk’ün Eskişehir’i ziyaretinde, kendisinin burada ağırlanmış olmasıdır. Burada, günümüzde “Atatürk Galerisi” bulunuyor.

Eskişehir Odunpazarı Kurtuluş Müzesi-Mestanoğlu Halil Konağı

Kurtuluş Müzesi-Mestanoğlu Halil Konağı

Yine Odunpazarı’nda bulunan bu konut: Kurtuluş Müzesi olarak ziyarete açılmıştır. Müzede: Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş tarihi hakkında bilgiler veriliyor.

Hafız Efendi Konağı

Odunpazarı’ndaki bu konut: 1717 yılında Hafız Ahmet Efendi tarafından yaptırılmıştır. Kendisi aynı zamanda bir lületaşı ustası idi. İşlemiş olduğu lületaşından bir asa, Atatürk’e hediye edilmiştir. Bu asa günümüzde, Anıtkabir’de sergileniyor. Aynı Asanın bir eşi de, İran Şahı Rıza Pehlevi’ye hediye edilmiştir.

Yağcızade Konağı

1754 yılında zengin bir yağ tüccarı tarafından yaptırılmıştır. Rivayete göre; yağ tüccarı çok sevdiği eşini amansız bir hastalık sonucu kaybedince, kızının da aynı hastalığa yakalanma ihtimali olduğunu düşünür ve dışarıya çıkmasını yasaklar. Ama, kızının sıkılmaması için de konağa cihannüma denilen bir seyir köşkü yaptırır.

Tayfun Talipoğlu Daktilo Galerisi

Türkiye’nin ilk daktilo galerisidir. Gazeteci Tayfun Talipoğlu’nun daktilo koleksiyonudur. Burada eski Başbakan Bülent Ecevit’in de daktilosu sergileniyor.

Kırk Ambar Çarşısı

İçinde küçük hediyelik eşyaların satıldığı ve atölyelerin bulunduğu bir mekandır. En önemli özelliği: kadın girişimciler  tarafından işletiliyor olmasıdır.

Eskişehir Odunpazarı Çağdaş Cam Sanatları Müzesi

 

Eskişehir Odunpazarı Çağdaş Cam Sanatları Müzesi

 

Eskişehir Odunpazarı Çağdaş Cam Sanatları Müzesi

    

Çağdaş Cam Sanatları Müzesi

Tarihi Odunpazarı evlerinin içinde bulunan bu müzede: yerli ve yabancı sanatçıların kendi atölyelerinde yapıp müzeye bağışladıkları cam eserler görülüyor. 1 Aralık 2007 tarihinde ziyarete açılan müzede, yerli ve yabancı birçok sanatçının eseri sergileniyor.

Eskişehir Odunpazarı Balmumu Heykel Müzesi

 

Eskişehir Odunpazarı Balmumu Heykel Müzesi

Balmumu Heykel Müzesi

Odunpazarı, Çağdaş Cam Sanatları Müzesinin altındaki bu müze, 19 Mayıs 2013 tarihinde açılmıştır. Müzeye giriş ücretlidir, 14 TL. ancak elde edilen bütün gelir: engelli ve kız çocuklarının eğitimi için harcanıyormuş. Müzenin resmi ismi Yılmaz Büyükerşen Balmumu Heykeller Müzesidir.

Müzede: başta Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün gerek askeri ve gerekse sivil kıyafetli çok sayıda balmumu heykeli bulunuyor.

Ayrıca: Atatürk’ün aile fertlerinin, çeşitli Osmanlı Padişahlarının, Kurtuluş Savaşı Komutanlarının, yerli ve yabancı devlet adamlarının da balmumu heykelleri görülebiliyor. Müzede toplam heykel sayısı 160 tanedir.

Bu heykellerin Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen tarafından yapıldığı söyleniyor. Bence, Eskişehir gezinizde, burayı mutlaka ziyaret edin. Benzeri Londra’da var, Madam Tousso Müzesi, giriş ücreti 60 sterlin idi, yani böyle bir müzeyi ziyarete açabilmek gerçekten büyük bir kültür hizmetidir.

Kurşunlu Camisi ve Külliyesi

Külliye: cami, aşevi, şadırvan, kervansaray ve Sıbyan mektebinden oluşuyor. Cami kubbesi kurşunla kaplı olduğu için bu isimle anılır. Kanuni Sultan Süleyman’ın vezirlerinden Çoban Mustafa Paşa tarafından 1525 yılında yaptırılmıştır. Mimarı: Mimar Sinan’dan önce mimarbaşı olan Acem Ali’dir.

Gerçek ismi: Alaeddin Ali Bey olan Acem Ali (Acem Alisi veya Esir Ali diye de bilinir) klasik Osmanlı mimarlığında adı bilinen ilk Osmanlı mimar başıdır. Yani, külliye, Osmanlı mimarisi klasik döneminin önemli eserlerinden biridir.

Kurşunlu Camisi

Kubbesi kurşunla kaplıdır. Kubbe içi kalem işleriyle süslüdür. Külliyede kitabeye sahip tek yapıdır.

Kervansaray

Günümüzde nikah salonu olarak kullanılıyor. Ayrıca: sıcak cam üfleme atölyesi ve cam sanatları merkezi bulunuyor. Bu kısım, uluslararası cam festivali ve birçok etkinliğe ev sahipliği yapıyor.

Lületaşı Müzesi

Külliyenin “Hanihaki (Medrese)” olarak adlandırılan bölümündedir. Lületaşı dünya üzerinde, sadece Eskişehir’de çıkar. Bu yüzden, Eskişehir’in simgesi haline gelmiştir. Eskişehir taşı olarak da tanınır. Burada 2008 yılından beri çalışan 60 kadar sanatçının 400 civarında lületaşı ürünü sergileniyor.

El Sanatları Merkezi

Külliyenin el sanatları merkezinde, birçok sanatçının yaptığı eserleri görebilirsiniz. Özellikle: tezhip ve ebru sanatı ürünleri bulunuyor.

Eskişehir Odunpazarı Ahşap Eserler Galerisi

Ahşap Eserler Galerisi

Külliyede Kervansaray içindedir. Galeride: Uluslararası sanatçıların Odunpazarı tarihi bölgesindeki festivallerde ürettikleri eserler sergileniyor.

Eskişehir Odunpazarı Atlıhan El Sanatları Çarşısı

 

Eskişehir Odunpazarı Atlıhan El Sanatları Çarşısı

Atlıhan El Sanatları Çarşısı

Kurşunlu camisi ve külliyesine yakındır. 1850’li yıllarda, bölgenin ileri gelenlerinden Takattin Bey tarafından yaptırılmıştır. Yapılış amacı: çevre il ve ilçelerden bölgeye gelen insan ve hayvanların konaklaması içindir.

Uzun yıllar, burada bulunan çay ocağında, bölge insanının toplanıp bir araya gelerek sosyal, siyasi ve ekonomik sohbetler yapmışlardır. Lületaşı ürünleri satın almak isterseniz, burayı ziyaret etmelisiniz.

Arasta Çarşısı

Burası el sanatları çarşısıdır. İçinde: cam, çini ve seramik eserler sergileniyor. 2 katlı bina, modern mimarisiyle dikkat çekiyor.

Eskişehir Odunpazarı Gözyaşı Çeşmesi

 

Gözyaşı Çeşmesi

Odunpazarı sokaklarında gezerken mutlaka göreceksiniz, muhteşem güzellikte bir çeşme var. Bu çeşme: Gözyaşı çeşmesi olarak biliniyor. Bunun hikayesi çok ilginç o yüzden sizlerle paylaşmak istiyorum. Kırım Hanı, Giray Han: haremine yeni getirilen Polonya asıllı Dilara’ya (asıl ismi Maria) aşık olur.

Ama, Han seferde iken, Dilara hastalanır, günden güne eriyip biter ve sonunda vefat eder. Giray Han, seferden dönünce, biricik aşkının ölümünü öğrenir ve çok üzülür. Dilara’ya olan aşkını ölümsüzleştirmek için “Dünya durdukça bu çeşme de benim gibi ağlasın” diyerek bu çeşmeyi yaptırır.

Çeşme ilk yapıldığında, Dilara Bikeç’in türbesinin yanındadır. Ama, 2’nci Katerina, Kırım’ı 1783 yılında işgal edince, çeşme türbeden kaldırılır ve Han Saray içindeki avluya getirilince çeşmenin akustiği bozulur.

Dilimize Farsçadan geçme “Çeşme” kelimesi “göz” demektir. Kırım Hanı: yaptırdığı bu eserle, gözünden bile kıskandığı, güzelliğinden gözünü ayıramadığı Dilara’nın göze geldiğini, durduk yere hastalanıp öldüğünü bu yolla anlatmak istemiştir.

Gözyaşı çeşmesinin üst kısmından, gözyaşları akarak ilk kurnayı kederle doldurur. Buradan taşan damlalar, çift küçük kurnaya akmaya başlar. Yani “zaman acıları hafifletir”. Ama çift kurnalar dolunca taşar ve bu kez tekrar ortadaki büyük kurnayı doldurmaya başlar. Yani, hatıralar zihinde canlanmakta ve acılar tekrar başlamaktadır.

Buradan taşan su, en alttaki delikten çıkar ve zemindeki “çark-ı felek” (spiral) üzerinden geçerek yer altında kaybolur. Yani: “Hayat böyle devam eder gider”. Akustiği öyle güzel ayarlanmıştır ki: su damlalarının akışı, sırasında ağlama ve hıçkırık sesleri oluşur.

Sonuç, evet bu çeşmenin orijinali halen Kırım Bahçesaray’dadır. Ama: Kırım’a gidip bu şaheseri göremeyenler üzülmemeli, Çünkü Eskişehir Kırım Tatar Kültür Evi bahçesinde bulunan çeşme aynı çeşmenin birebir kopyasıdır. Suyun huzur veren sesini burada da dinleyebilirsiniz.

Eskişehir Odunpazarı Modern Müze

 

 

Odunpazarı Modern Müze

Yeni açıldı. Hemen Balmumu heykel müzesinin yanındadır. Binası: Osmanlı ve geleneksel Japon mimarisi ve Odunpazarı sivil mimarisi öğelerinden esinlenilerek tasarlanmıştır. Giriş ücreti, tam bilet 20 TL ve öğrenci bileti 15 TL. dir.

Müzenin kurucusu: Polimeks Holding Yönetim Kurulu Başkanı mimar ve müteahit Erol Tabanca’dır. Müzeyi tasarlayan ise, ünlü Japon mimarlık ofisi Kengo Kuma’dır. Bu mimarlık ofisi, dünyanın pek çok yerinde, fark yaratan projeler geliştirmiştir.

En önemli özellikleri: mümkün olduğunca az beton kullanılması ve ahşap, taş, kağıt gibi doğal malzemelere ağırlık vermeleridir. Tokyo 2020 Yaz Olimpiyat Oyunları için tasarlanan stadyumu da yapmışlardır.

Müzede: farklı büyüklükteki sergi salonlarının yanı sıra: kafe, satış mağazası ve atölye alanları bulunuyor. Sergi salonlarında özellikle Japon sanatçıların bambudan yaptıkları eserler muhteşem güzel, mutlaka ziyaret etmenizi öneririm.

Eskişehir Şelale Park

 

ŞELALE PARK

Odunpazarının hemen arkasından buraya gidilmektedir. Tabelaları takip ederek gidebilirsiniz. Eskişehir’i yüksek bir yerden, panoramik olarak izlemek için burayı mutlaka ziyaret etmelisiniz. Araç park yeri sıkıntısı yok. Park alanı içinde: 1400 metre karelik bir şelale var ve park ismini bu şelaleden alıyor. (Ben defalarca gittim, bu şelaleyi bir kere akarken, açık görmedim.)

Park alanında, bu yapay şelale yanında: yel değirmeni, Don Kişot ve Sanço Panço heykelleri, çocuk oyun gurupları, yürüme yolları, seyir terası, kafe ve restoranlar bulunuyor.

Eskişehir Eti Arkeoloji Müzesi

ETİ ARKEOLOJİ MÜZESİ

Evet, şehirde müze olmaz mı, var elbette. İlk kurulan müze çevreden toplanan eserlerin, 1944 yılında, Alaattin Camiinde depolanması ile kurulmuş. 1974 yılında ise, Atatürk Bulvarı üzerindeki şimdiki binaya taşınmış. Ancak; aynı yerde, günümüzde, daha modern ve güzel olduğunu düşündüğüm bir müze binası inşaatı sürmekte. Yani; müzeye gitmeyin.

Eskişehir Uğur Mumcu Parkı

UĞUR MUMCU PARKI

Park, şehir merkezinde, Büyükdere Mahallesinde cadde üstündedir. Yani, ulaşım kolaydır.

23 Ocak 2016 tarihinde açılışı yapılan parkta: Türkiye’nin aydınlık gazetecilerinden biri olan Uğur Mumcu’nun, 24 Ocak 1993 tarihinde evinin önünde bombalı saldırı sonucu suikaste uğradığı 06 YR 245 plakalı aracı, ibret anıtı olarak sergileniyor. Parkta bulunan Uğur Mumcu anıtı: 16 farklı şehirden gelen mermerlerden hazırlanmış ve gazete küpürlerinden oluşmaktadır.

Parkta: ziyaretçilerin kitap okuma alışkanlığını yaygınlaştırmak adına: Uğur Mumcu kitapları yanı sıra çocuk ve gençlik kitaplarının da bulunduğu bir açık hava kütüphanesi bulunuyor. Ayrıca, yine parkta 1 adet amfi tiyatro alanı ve meraklıları için model uçak pisti vardır.

Öğrendiğime göre: Sayın Büyükşehir Belediye Başkanı, Uğur Mumcu’nun katil veya katilleri yakalanana kadar, bu aracın burada sergileneceğini söylemiş. Bence zaman ayırın burayı ziyaret edin, ilginç bir yer.

Eskişehir Sazova Parkı

 

SAZOVA PARKI

Şehir merkezinin dışında, buraya yürüyerek ulaşmak mümkün değil, bir araçla (Sazova Minübüsleri) gitmelisiniz. Burası: şehrin en büyük park alanıdır. Yaklaşık 400 bin metre karelik alana kurulmuştur. Ortada bir suni gölet bulunuyor. Gölette renkli süs balıkları bulunuyor ve gölet üzerindeki tahta iskelede bunları görebilirsiniz.

Gölet kıyısında ise, Korsan gemisi var ve bunun içini ücretsiz gezmek mümkündür. Gemi, Amerika kıtasının keşfedilmesinde kullanılan “Santa Maria” kalyonuna benzemektedir. Burada ayrıca: muhteşem güzel kuleleriyle bir “Masal Şatosu” bulunuyor. Park alanı içinde, ayrıca çeşitli masal kahramanlarının heykelleri, oyun gurupları ve çocuk bahçeleri ile spor alanları bulunuyor.

Ayrıca, Türkiye’nin en büyük uzay evinin de içinde bulunduğu “Bilim Merkezi” dikkat çekiyor. 2010 yılında Japon yılı etkinliklerinde düzenlenen “Japon Bahçesi” de gezilebilir. Tabii park alanın içinde çok sayıda restoran ve kafeterya bulunuyor ve bunların ücretleri aşırı yüksek değil, yani bence burayı da mutlaka ziyaret etmelisiniz.

Eskişehir Kentpark

KENTPARK

Kent park da şehir merkezinin dışındadır. Burada, Büyükşehir Belediyesi tarafından yaptırılan yapay bir plaj alanı ilgi çekiyor. Plaj alanı, park içinde, Porsuk çayına bakan kısımda yapılmıştır. Uzunluğu 350 metredir ve plaj kenarında kumluk alanda şezlong ve şemsiyeler bulunmaktadır. 

Bu kumluk alan için, 400 ton beyaz deniz kumu buraya taşınmıştır. Plaj alanının bulunduğu yerin su kapasitesi ise, 15 bin metre küptür. Su bulunan bölümün altı da mermer kaplıdır. Yaz dönemi boyunca, sıcak havalarda, burası gerek yerel halk ve gerekse dışarıdan gelenler tarafından plaj alanı olarak kullanılıyor ve insanlar denize girmenin ve güneşlenmenin tadını çıkarıyorlar.

Plaj alanının hemen yanında ise 50 metrelik olimpik yüzme havuzu bulunuyor. Yaklaşık 300 bin metre karelik alana yapılan park da ayrıca oyun alanları, kafeler, restoranlar, yürüyüş yolları bulunuyor.

ESKİŞEHİR’DE NE YENİR-NE İÇİLİR

Eskişehir denilince akla hemen elbette çiğ börek gelmekte. Bunun asıl adı: Tatar böreği. Malum, Eskişehir’de ilk yerleşim Odunpazarı bölgesine olmuş, daha sonra yamaçtan aşağıda şehir kurulmaya devam etmiş ve bu bölgeye ise yoğun olarak göçmen tatarlar yerleşmiş.

Çiğ börek de, böyle bir kültürün eseri. Muhteşem bir tat. Mutlaka deneyin. Nerde? Şehir merkezinde, çiğ böreğin çok güzel yapıldığı yerler var, sorarsanız mutlaka göstereceklerdir. (Tedaş arkasındaki bölümde bulabilirsiniz) Bunun yanında, Eskişehir’de, boza içmenizi öneririm. Yine merkezde, muhteşem lezzetli boza yapan bir yer var.

   

ESKİŞEHİR’DEN NE SATIN ALINIR

Mutlaka duymuşsunuzdur, Eskişehir denilince akla, lületaşı gelir. Türkiye’de birkaç farklı bölgede çıkarılmasına rağmen, en kaliteli lületaşı burada. Çünkü: Eskişehir’den geçen fay hattı, lületaşı ocaklarının bulunduğu bölgeyi kapsıyormuş. Faylar; lületaşı oluşumu için olumlu etki yaratıyor. Yer altı sularının içinde bulunan magnezyum eriyiğinin su yataklarının tabanına çökmesi sonucu, lületaşı yataklarının oluştuğu söyleniyor.

Eskişehir’de yeterli jeolojik şartların bir arada bulunması, lületaşının kalitesini arttırmış. Toprağın içinden; damar şeklinde olmayıp, yumrular halinde 250 gr. ile 5-7 kiloluk parçalar halinde çıkarılan lületaşı hammaddesi; bazen 30 bazen ise 100 metre derinlikteki ocaklardan çıkarılıyormuş. Lületaşı ocaklardan çıkarıldıktan sonra ise, sanatçıların hünerli ellerinde, yeniden hayat buluyor.

Evet; şehirde, lületaşından yapılma, özellikle pipo satan yerler var. Fiyatlarını ve tiplerini beğenirseniz, elbette alabilirsiniz. Gerçekten, görüntüleri çok güzel. Eskişehir’de lüle taşından yapılmış yapıtları alabileceğiniz başlıca yer: Esnaf Çarşısı. Merkeze yakın, sorduğunuzda gösterirler, 4 katlı bu çarşıda bol ve uygun fiyatlı, lüle taşı mamulü objeler bulmanız mümkün. Almak istiyorsanız, bu çarşıyı bulun. Evet amaç alışveriş veya gezmek, şehir merkezi yakınlarındaki “Hamamönü” semtine de mutlaka gidin, burada kalabalık içinde gezinin, dükkanlara bakın, uygun fiyatlı ürünler bulup satın alabilirsiniz.

Evet; Eskişehir, bir günlük Eskişehir gezimiz bu kadar. Elbette; şehir çok daha büyük. Çevresindeki parkları ve kaplıcaları var. Ama; bir günlük gezi planımıza yalnızca bunları sığdırmak mümkün olabilir. Bu güzel ve modern şehri; gezip gördüğünüzde, gerçekten seveceksiniz. Son olarak: Neo alışveriş merkezi. Büyük şehirlerdeki AVM benzerlerinden.

Şehir merkezine biraz uzak olsa da, güzel bir alışveriş merkezi, alışveriş düşünürseniz burayı da ziyaret edebilirsiniz. Buranın hemen yanında, Eskişehir’in en modern ve lüks oteli bulunuyor. Buranın yüzme havuzu, belli bir ücret karşılığı halka açık. Evet; Eskişehir işte böyle.

Merkeze inin ve porsuk çevresindeki kafelerin bulunduğu alanda yürüyün, yürüyün, sokaklarda, ara sokaklarda kaybolun. Öğrencilerin sosyal hayatına büyük artılar kattığı bu şehirde, mutlaka güzel zaman geçireceksiniz, zaten yürüdüğünüzde, sizinle birlikte yürümekte olan, büyük insan topluluklarını göreceksiniz. Hoş zaman geçireceksiniz.

Polatlı tanıtımı.

Sivrihisar tanıtımı.

İnönü tanıtımı.

Bozöyük tanıtımı.