Belarus Minsk

Beyaz Rusya Belarus Minsk

Ukrayna’nın kuzeyinde, Litvanya’nın güneyinde: Beyaz Rusya ve Belarus olarak isimlendirilen ülkenin başkenti. Polonya ve Rusya arasında; tam bir geçiş noktası.

Bu konumu ile; stratejik önemi var. Ama, Minsk şehrinde: ne tarih, ne doğallık. Buraya giden ziyaretçilerin büyük çoğunluğunun ana amacı : sessiz ve sakin bir ortam bulmak ve gerçekten bu derece güzel bir ırk olarak yaratılan, Beyaz Rus kadınlarını görmek.

Çünkü: burada sizi bekleyen tarihi kalıntılar yok. Büyük alışveriş merkezleri de yok.

ULAŞIM

İstanbul’dan uçağa bindiğinizde: muhtemelen 2 saatlik bir yolculuktan sonra: Minsk şehrine ulaşıyorsunuz. Ülkeye girebilmek için: 15 günlük turist vizesi almanız yeterliyken 1 Haziran 2014 tarihinden itibaren vize sistemi değiştirildi.  Daha uzun süreli kalmak için, uzun süreli vize almanız gerekiyor ve uzun süreli vize alabilmek için, bu ülkeden gönderilmiş ticari bir davetiyeniz olması gerekiyor.

Uçaktan inmeden önce, pasaport kontrolünden önce: bir form doldurmanız gerekiyor. Bu formda: nereden geldiğiniz, nerede kalacağınız gibi, bir takım basit sorular soruluyor. Form: Rusça ve İngilizce olarak hazırlanmış. Bu formu doldurup, pasaport kontrolünden önce, ilgililere teslim etmeniz gerekiyor.

Bunun dışında: yine pasaport kontrolüne girmeden önce; sizi, sigorta görevlileri karşılıyorlar. Bu görevliler: sigortanızı yapıyorlar. Bu, asgari 15 günlük sigortanın bedeli: 8-10 dolar.

Ülkeye girişiniz için: gerek sigorta, gerek giriş formu ve gerekse vizeniz bulunan pasaport bulundurmanız şart.

Beyaz Rusya Belarus Minsk

İKLİM

Evet, Minsk; karasal iklimin hakim olduğu bir yerde bulunuyor. Bu şehre: kışın ve özellikle, Şubat ayında giderseniz, her yanın donmuş olduğunu göreceksiniz. Şehrin ortasından geçen nehir bile, donuyor. Ama: bu soğuklara rağmen, şehrin insanları, yine de sokaklara çıkıyorlar.

Şehrin orta yerinde bulunan paten alanında, gençler buz pateni yapıyorlar. Özellikle: hafta sonları ve akşamları, buralar dolup taşıyor. Bir yandan içki içiyorlar, bir yandan da buz pateni yapıyorlar. Ama, öylesine çok içiyorlar ki, ortalıkta, bir sürü, sarhoş kız-erkek görmek mümkün.

Sonuç olarak: Minsk şehrine; yaz aylarında, yani kış dışında gitmenizde yarar var.

Bunun dışında, genel iklim özellikleri olarak: Şehir, nemli karasal iklime sahiptir. Hava genellikle nemlidir.

Beyaz Rusya Belarus Minsk

HAVAALANI-ŞEHİR ULAŞIM

Biraz önce anlattığım gibi: gerekli belgeleri hazırladıktan sonra; pasaport kontrolünden geçiyorsunuz. Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki uzaklık: 42 km. Havaalanı terminali; 1982 yılında hizmete açılmış. Terminalden, şehir merkezine ulaşım için: taksiler var. Bu taksiler ile, şehir merkezine: 30-35 dolar arasında bir bedel ile ulaşabilirsiniz.

Beyaz Rusya Belarus Minsk

GENEL

Minsk şehri: 1067 yılında kurulmuş, yani eski bir kent. Başlangıçta: tepeler üzerine kurulmuş. Ancak: 20. yüzyılda, güneydoğudaki düz ovalar üzerine doğru gelişme göstermiş.

Varşova ve Kiev şehirlerinden daha az kalabalık. Moskova şehrinden daha temizdir. Vilnus şehrine uzaklık: 215 km. Varşova 550 km. Riga 470 km. Kiev 580 km. Moskova 700 km.

Şehrin ekonomisi incelendiğinde: buranın, Belarus ülkesinin en büyük sanayi merkezi konumunda. Kentte: 250 civarında fabrika ve sanayi tesisi var. Başlıca sanayi tesisleri: Minsk Traktör Fabrikası, Otomobil Fabrikası, Buzdolabı Fabrikası.

Tarihi süreç içinde, kent açısından öne çıkan olay; II. Dünya Savaşı sırasında yaşanmış. 22 Haziran 1941 tarihinde, Rus Kızıl ordusu, Minsk şehrine giriyor ve şehri, 3 yıl süren Alman işgalinden kurtarıyor. Dolayısı ile; Kızıl ordunun şehre girdiği bu caddeye: Kazananlar (Pabediteli) caddesi ismi verilmiş. Günümüzde ise, bu cadde, şehrin en önemli ve işlek caddelerinden biridir. Şehrin merkezinden; kışın tamamen donan, Svislac nehri geçiyor.

Evet: Minsk şehri

Beyaz Rusya ve diğer adı ile Belarus ülkesinin başkenti. Ama, hassas bir nokta var. Burası: Rusya değil. Yani: Rusya’nın belirgin özelliklerini burada görmek mümkün değil. Buranın coğrafi konumunun en büyük özelliği: Doğu-batı ve Kuzey-güney doğrultusunda, stratejik bir merkez konumunda olması.

Bu yüzden: bu ülke, Rusya için çok önemli. Rusya’nın gözü, hep bu ülkenin üzerinde. Öyle olunca da, birçok Avrupa ülkesinin, hem dikkat ve hem de cazibe merkezi.

Bu ülkede; düzen, insanlarının mutluluğu ve güvenliği üzerine kurulmuş. Buraya: dünyanın en güvenli ülkesi demek mümkün. Güvenlik üst düzeyde. Gecenin bir yarısı, sokaklarda, yalnız başınıza, güvenle dolaşabilirsiniz. Şehirde, asla darp-gasp olaylarına rastlanılmıyor.

Çünkü: şehirde yaşayan insanlar, resmi giysili polisten çok, sivil giysili polis bulunduğunu biliyorlar. Bunun yanında, polise saygı da var. Ama, tüm bunların yanında: sizler, asla herhangi bir suça karışmayın. Çünkü: turist olmanız nedeniyle, bütün suçun size kalabileceğini unutmamalısınız.

Şehir merkezi: gayet modern ve planlı. Özellikle: bu şehirde, trafik konusunda: herhangi bir yoğunluk yok. Yollar: 4-4 şeritli ve gayet geniş. Asla araç korna sesi duyamazsınız. Asla; trafik kazası olmuyor. İçkili olarak, asla araba kullanmıyorlar. Yollarda: trafik hiç aksamadan akıp gidiyor.

Yer altı geçitleri ve çarşılarda

Seyyar satıcı ve dilenci yok. Sokaklarda: başıboş dolaşan hayvan göremezsiniz. Rüşvetle iş yaptırmak, asla mümkün değil.

Binalar ise: otantik görünümlü. Tüm bunların yanında: tertemiz bir şehir. Şehirdeki: caddelerin, yolların, alt geçitlerin temizliğini gördüğünüzde şaşıracaksınız. Bu kadar temiz bir şehri; başka bir yerde görmek, gerçekten zor. Singapur şehrinin çok temiz olduğunu hatırlıyorum.

Ama o şehirde: çok sıkı tedbirler alınmış olduğunu görmüştüm. Örneğin: Singapur şehrinde o temizliği sağlamak uğruna, yere bir sakız atana verilecek cezanın, 500 dolar olduğunu hatırlatmak istiyorum. Burada: böyle cezai bir uygulama yok, yalnızca insanlar bilinçlendirilmiş.

Minsk şehrinin diğer özelliklerinden söz etmek istiyorum. Şehir: fuarlar bakımından oldukça hareketli. Hemen hemen her hafta, burada fuar düzenleniyor. Bunun dışında: şehir, tam bir kültür mabedi gibi. 16 müze, 11 tiyatro, 20 sinema, 139 kütüphane var. Özellikle, hafta sonlarında: parklar, kiliseler, Sinegog’lar dolup taşıyor. Pazar günleri ise, bir bakıyorsunuz; her yer gelin-damat dolu. Çünkü: düğün törenleri, sokaklarda kutlanıyor.

Beyaz Rusya Belarus Minsk

KONAKLAMA

Şehirdeki oteller devlete ait. Gelmeden önce, mutlaka rezervasyon yaptırmak gerekiyor. Dolayısı ile, konaklama için pek fazla çok seçenek yok. Otellerin çoğu:  3 ve 4 yıldızlı.

4 yıldızlı, yalnızca iki otel var. Bunlar: biraz önce söylediğim gibi, Minsk Otel ve Victoria Hotel. 3 Yıldızlı oteller ise: Belarus Otel. Oteller dışında: ülkede yaygın olarak kullanılan, mobilyalı evler de var. Bu evlerde: iki kişi rahatlıkla kalabilir. Şehir merkezindeki bu evlerin kiraları: yaklaşık olarak 60-80 dolar arasındadır.

Beyaz Rusya Belarus Minsk

ŞEHİR İÇİ ULAŞIMI

Şehirde, toplu taşıma çok yaygın. Otobüsler ve metro var. Bunun dışında: taksilerde çok uygun. Çünkü: benzin çok ucuz.

TAKSİ

Taksiler, ucuz. Zaten, gideceğiniz en uzak mesafe, şehrin konumu nedeniyle : 5-8 km. arasındadır. 1 km. için taksiye ödemeniz gereken ücret: 0.5 cent. Geceleri, eğlence yerleri önünde bekleyen taksilere binmek durumunda kalırsanız, binmeden önce mutlaka pazarlık yapın. Gündüzleri: yoldan geçen taksiler sizi asla almaz, boşuna el sallamayın.

Taksiler: telefon ile çağrıldıklarında gelirler. Şehre gittiğinizde, otel resepsiyonundan, taksi çağırma numaralarını öğrenebilirsiniz. Bu numaralara telefon açtığınızda: adresi verirseniz, taksi geliyor. Size gelecek olan taksinin: markası, size ulaşacağı dakika ve rengi: tüm bu bilgileri, telefon açtığınız merkez, size telefonda iletiyor.

Geceleri ise: yoldan geçen bir taksiye, el salladığınızda, taksi durur ve sizi, yine makul bir ücret karşılığında, gitmek istediğiniz yere götürür. Tüm bunların yanında, son olarak bir uyarı: Resmi taksilere binmeye özen gösterin, bunlara vereceğiniz para, en fazla: 3-5 dolar civarında. Bunun yanında: kaçak taksilere sakın binmeyin.

Bunların yanında: taksilere bindiğinizde: klasik bir alışkanlık var. Taksi şoförlerinin büyük çoğunluğu, hemen kadın muhabbeti açıyorlar. Hemen, “diayvuskalar”ı, nasıl bulduğunuzu soruyorlar.

Beyaz Rusya Belarus Minsk

METRO

Şehirde, metro sistemi, 1977 yılında yapılmış. Başlangıçta, 8 olan istasyon sayısı, daha sonra 14 olmuş. 2007 yılı itibarı ile: 25 istasyon ve 33 km. lik hat var. Normal bir günde, metroda, 800 bin yolcu taşınıyormuş. Yoğun saatlerde: 2-2.5 dakikada bir tren çalışıyor.

OTOBÜSLER

Şehir içinde, yeşil otobüsler var. Bunlar: 600 ruble (30 cent) yani çok cüzi bir ücret karşılığı kullanılabiliyor. Ancak: otobüse binerken, ücret ödemeyen insanlardan, bu şehrin nazik insanları ücret istemiyorlar. Yani: bu yeşil otobüsler aslında ücretsiz değil. Lütfen, bunlara bindiğinizde, ücret ödemeyi ihmal etmeyin.

Çünkü: ücretsiz binmeyi kafaya koyarsanız, aniden kontrolör karşınıza çıkabilir. Bu arada; mutlaka dikkatinizi çekecektir, bu otobüs sürücülerinin çoğu bayan. Zaten; Minsk şehrinde, bayanları, her türlü hizmet dalında görmek mümkün.

Beyaz Rusya Belarus Minsk

İNSANLAR

Şehirde yaşayan insanlar: spor ve müziğe, çok önem veriyorlar. Aynı zamanda: eğitimi de büyük önem veriliyor. Zaten: insanların eğitim seviyesi; yüzde yüze çok yakın. Şehirde yaşayan insanlar: kültürlü ve aklı başında.

Bu şehirde: en çok dikkatinizi çekecek husus: 2 milyon nüfusu olan şehirde yaşayanların, üçte ikisinin bayan olması.

Tüm işyerlerinde çalışanların yoğunluğu bayan ve inanın, daima bakımlılar. Her yerde, her çeşit hizmet alanında, bayanlara rastlamak mümkün. Bir ırkın kadınının, bu kadar mı güzel ve çekici olabileceğini, sürekli sorgulayacaksınız. Ama: bu sorgulama sırasında: bazı duyumların etkisinde kalarak, bu ülkede göreceğiniz her bayanı; asla ve asla yanlış algılamamanız gerek. Bu şekilde değişik yaklaşımlar veya değişik teklifler sonucu ; ters durumlar ile karşılaşabilirsiniz.

Peki, şehirde Türk var mı? Evet, şehirde yaşayan pek çok Türk var. Türkler: inşaat ve yiyecek sektörüne girmişler. Bir de, öğrenci olarak buraya gelmiş olanlar var. Özellikle: Minsk State Linguistik Ünivercity.

Burada: Türk öğrenciler, yoğunlukta.

DİL

1980’li yıllara kadar, bu ülkede yaşayan herkes “Rusça” konuşuyormuş. 1990’lı yıllardan sonra ise, dil eğitimi tersine dönmüş. Şehir sakinlerinin çoğu: Rusçayı, sadece günlük yaşantılarında; evlerinde ve işyerlerinde kullanıyorlar. Genç kuşak arasında ise: özellikle İngilizce yaygın.

Bu ülkede yaşayan insanlar, en az 2-3 yabancı dil biliyorlar. İkinci en yaygın konuşulan diller: Almanca, Fransızca, İspanyolca ve İtalyanca. Bu insanlarla anlaşabilmek için, mutlaka iyi bir yabancı diliniz olması gerekiyor.

Beyaz Rusya Belarus Minsk

GECE HAYATI

Minsk’de: 30 civarında gece kulübü var. Bunlar: 23.00-05.00 saatleri arasında açık. Şehirde, her gece: tüm disko ve gece kulüpleri; insanlarla doluyor. Dolayısıyla, özellikle hafta sonlarında gece kulüplerinin kapısında, uzun sıralar oluyor.

Buralara giriş ücreti: 10-15 dolar civarında. Sabah saatlerine kadar, aralıksız eğlence mümkün. Her türlü müziklerin olduğu, her yaşa hitap eden diskolar var. Gece eğlenceleri, gerçekten görülmeye değer.

PRİNCESS OTEL

Kumar oynamak isterseniz, çeşitli seçenekler olmasına rağmen, en güzeli burada.

JURAVİNKA

Şehir merkezinde ve Türkler tarafından işletilen, büyük bir eğlence kompleksidir. İçinde: casino, restoran, gece kulübü, bowling salonu var. Restoran kısmı: gecenin geç saatlerinde, kulüp haline dönüşüyor.

Ayrıca: haftanın bazı günlerinde: geceleri, show programları düzenleniyor. Casino kısmında: kıyafete önem vermek gerekiyor ve ayrıca pasaport bulundurulması şart.

VERSUS

Şehir merkezinde, Minsk Otel içindedir. Lüks bir striptiz kulübüdür. Giriş ücretlidir.

MAXİ SHOW

Şehir merkezinden, taksi ile 5 dakika uzaklıktadır. Giriş ücretlidir. Haftanın her günü açık ve çok hareketli bir yerdir. İçeride: özel showlar sergileniyor. Buraya: saat: 01.00’e kadar, metro ile ulaşabilirsiniz.

MADİSON CLUB

Gece hayatının yoğun olduğu mekanlardan biridir. Burada: güzel müzik ve keyifli bir ortam bulabilirsiniz. Diskosu ve bowling salonu ile hoş bir mekan. Biraz pahalı ama, kentin en iyi mekanlarından biri. Bu arada: buraya girişte, zaman zaman “giyime göre, engelleme” yapabiliyorlar.

WEST WORLD

Hotel Minsk’in hemen yanında. İyi bir mekan, ama çok fazla hayat kadını var. Bir süre sonra: “Do you want sex” lafı, sıkıcı olabiliyor.

REAKTOR

Genç insanlarla bir arada olmak isterseniz, burayı tercih etmelisiniz. Tam bir öğrenci diskosu. Yaş ortalaması, 20-21 olan bir dolu insan. Kendini kasmalar, havalara girmeler yok.

RESTORANLAR-NE YENİR

Bu şehirde: yemekler çok kötü değil. Ama çok miktarda domuz eti kullanıyorlar. Bunun dışında: çorbaları gayet güzel. Kremalı mantar çorbası, özellikle tatmanızı önereceğim bir lezzet. Bu şehirde: yemeklerde bol miktarda et kullanılıyor. Bir de: mantar kullanılıyor.

Bu şehirde: her ülke mutfağını tadabileceğiniz restoranlar bulunuyor. Ama, özellikle hafta sonlarında bu restoranlara gitmeden önce, mutlaka rezervasyon yaptırmak gerekiyor. Restoranlar, bayağı ekonomik. Özellikle: bazı barlardaki özel yapım, taze biraları mutlaka tatmalısınız. Zaten: şehir insanları: bira, votka ve martini içmeyi çok seviyorlar.

Yemekler genellikle lezzetli. Dünya mutfaklarını bulmak mümkün. Geleneksel yemeklerinde: mantar ve patates ağırlıklı olarak kullanılıyor. Ayrıca: her türlü et kullanılmaktadır.

Etler: çok lezzetli. Mantar çorbası, muhteşem bir tat. Mutlaka tadın. Yemeklerde: bazı restoranlarda, canlı müzik sunuluyor. Özellikle: Tarkan şarkılarını duyarsanız, şaşırmayın.

Restoranlar hakkında, birkaç bilgi vermek gerekirse: Astara restoran (Azerbaycan yemekleri sunuluyor), Salon restoran (yemekleri çok lezzetli, özellikle: salatası ve ızgara somon tercih etmelisiniz), Üzüm restoran (park içinde, şık bir restoran. Salata ve et yemekleri muhteşem).

Bunlar dışında

Goodwin, James, Il Patzio (güzel İtalyan yemekleri sunuluyor) , keyifli yemekler yiyebileceğiniz yerlerden birkaçı. Bir de, çok sevilen “0.5” denilen bir restoran var. Burada: canlı müzik eşliğinde, tavuk ve bira önerebilirim.

Restoran: hemen beyaz kilisenin yanında. Bir porsiyon yemek için: 10-15 dolar ödemeniz yeterli. Her ne kadar yurt dışında olsanız da, Türk yemekleri tercih etmek isterseniz, hemen Tren İstasyonu yanında, sahibi Türk olan ve Türk yemekleri yapan, bir lokanta var.

Bunların dışında: tanıdık tatlar isterseniz: Mc Donalts, Valilik caddesi üzerinde bulunuyor.

PARA BİRİMİ

Minsk şehrinde kullanılan para birimi adı: Ruble. 1 Amerikan doları, yaklaşık 2000 Ruble. Buna göre para değerlerini hesaplayabilirsiniz. Yani: 1000 Ruble; 0.5 cent ve bizim paramız ile, 1 TL, 1300 Rubleye karşılık geliyor.

 

ALIŞVERİŞ

Şehirde: 3 alışveriş merkezi var. Bunların isimleri: Gum, Sum, Nimiga. Buralarda: hediyelik eşyalar, elbise, kumaş, defter, halı gibi birçok hediyelik eşya bulup satın alabilirsiniz. Çünkü: biraz önce de söz ettiğim gibi: ülke çok ucuz. Benzin çok ucuz. Türkiye’de göremediğimiz araçları, burada görmek mümkün. Ama: alışverişte, çok öne çıkan ve mutlaka satın alın diyebileceğim bir şey yok.

Beyaz Rusya Belarus Minsk

GEZİ PLANI

Minsk şehrine indiğinizde, ilk dikkatinizi çekecek olan, uçsuz-bucaksız bir düzlük. Geniş bir ova. Kocaman ve geniş yollar. Sosyal altyapı tamam. Sağlık, eğitim, ısınma ve ulaşım mükemmel. Mimari gayet güzel. Bol yeşillik var. Hemen her yerde. Bir de, her mahallede göletler, su kaynakları ve havuzlar oluşturulmuş. Yalnızca: bu şehirde, 50’den fazla: çeşme, havuz, gölet var. Bunların en eskisi ise: 130 yıllık.

Şehir: pırıl-pırıl. Büyük meydanlar, tarihi dokusu özenle korunmuş mimari-şirin evler, şirin parklar. Minsk nehri: kentte, ayrı bir hava veriyor.

KGB binasını geçtikten sonra: Bağımsızlık caddesi var. Caddenin sonunda ise: Bağımsızlık meydanı bulunuyor. Cafe ve restoranlar: genellikle, Bağımsızlık caddesi üzerinde bulunuyor.

Şehrin önemli otellerinden olan: Minsk Otel’de, bu cadde üzerinde. Ayrıca: Mc. Donalts restoranı ve hemen karşısında, Patzio Pizza, Fridays ve Pechki Lovechlei bulunuyor.

Şehirdeki: Yanki Kupalı Parkı: gezinti için güzel bir yer. Burada: yazın, tekneye binmek te mümkün. Parkın yanında: Zafer Anıtı ve Yıldızı bulunuyor. Ayrıca: sönmez bir ateş var.

Botanik Parkı: dünyanın her bölgesinden getirilen bitkilerden oluşturulmuş. Şehirli bayanlar: bu parkta gezmeyi oldukça romantik bulurlar.

Şehrin dışına çıkarken görülen büyük gölde: insanlar, her mevsim balık tutuyorlar.

GEZİLECEK YERLER

Beyaz Rusya Belarus Minsk Aleksandrovsky Meydanı

ALEKSANDROVSKY MEYDANI

Şehrin tam merkezindedir. Burası: zengin bir tarih dokusundan öte, küçük bir halk bahçesi olarak öne çıkıyor. 1972 yılında, vali tarafından yaptırılmış. Bahçenin ortasında: bir çeşme ve bir yüzme havuzu bulunuyor. Çeşmede, bir heykel var. Bu kuğu heykeli: İtalyan Bernini tarafından tasarlanmış ve bir çocuk ile süslenmiş. Çeşme ve heykel; şehrin bir sembolü olarak kullanılıyor.

Meydanın bir köşesinde: Ulusal Tiyatro var. 1888 yılında açılmış.

KİLİSELER

Beyaz Rusya Belarus Minsk Calvary Kilisesi

CALVARY

Eski bir mezarlık yanında yapılmış bir kilisedir. Bu alanda: 17.yüzyıldan kalma bir tapınak bulunduğu tespit edilmiştir. Bugünkü yapı ise, 19. yüzyılın başında yapılmıştır. Kilise çevresinde ortaya çıkan mezarlık: şehir halkı tarafından çok iyi biliniyor. Ancak, 1967 yılından sonra, bu mezarlık kapatılmış. 1990 yılından sonra ise, yeniden açılmış.

Beyaz Rusya Belarus Minsk Kızıl Kilise

KIZIL KİLİSE

Kırmızı tuğlalardan yapıldığı için, bu ismi almıştır. Neo-Gotik tarz bir yapıdır. 1906-1910 yılları arasında inşa edilmiştir. Sovyetler Birliği döneminde, burada sinema varmış. Daha sonra, 1990 yılları başında, sinema, kilise olarak hizmet vermeye başlamış.

Kilisenin: geniş bir salonu, zarif süslemeleri var. Vitray pencereler, Belarus ulusal sanat geleneklerine göre yapılmış. Ana portalı: Vojnilovich ailesinin silahı süslüyor.

Beyaz Rusya Belarus Minsk Kutsal Ruh Kilisesi

KUTSAL RUH KİLİSESİ

Kilise, Zolotaja Gorka (Altın Tepe ) bölgesinde bulunuyor. Kilisenin enteresan bir yapılış öyküsü var. O zamanlar: kentte kolera salgını olur. Polonyalı bir doktor, şehir halkından para toplar ve bu paralar ile, Katolik mezarlık topraklarının üzerine, bu kiliseyi inşa ettirir.

Buraya: Kutsal Ruh ahşap heykeli konulur. Bu heykelin: bulaşıcı hastalıklardan, insan ve hayvanları koruduğuna inanılır. Evet: daha sonraki yıllarda, buranın restorasyonu için, devlet tarafından büyük harcamalar yapılmış.

Beyaz Rusya Belarus Minsk Parlamento Binası

PARLAMENTO BİNASI

Şehrin önemli yapılarından biri de: ana cadde üzerindeki “Parlamento Binası.” Belarus Devleti: geçmişlerine duyduğu saygı nedeniyle. Binanın önündeki, dev “Lenin” heykelini, muhafaza etmiş ve heykel tüm ihtişamı ile, görüntüye farklı bir hava katıyor.

Beyaz Rusya Belarus Minsk Town Hall

TOWN HALL (BELEDİYE BİNASI)

Yapı, 16.yüzyılda: katedral meydanı üzerine yaptırılmış ve 2004 yılında restore edilmiştir. Mahkeme ve Belediye binası olarak kullanıldı. Zemin katta: Minsk Müzesi var.

Müzede: cam bir kubbeli sergi salonu var. Şehrin tarihi ve manzarası, showroom ve anlatım ile sergileniyor. Müzedeki sergiler: tarihi kazılar sırasında toplanan objelerden oluşuyor.

Beyaz Rusya Belarus Minsk Vankocivh Evi

VANKOVİCH EVİ (KLASİK MÜZE)

Yapı: 19.yüzyılın mimari harikalarından biridir. Bu evin: bembeyaz sütunlu, mavi cephesi var. Bu cephe ile binanın uyumu, çok güzel. Sanatçı: Valentij Vankovich’in burada yaşamış olması nedeniyle, bu isim verilmiş.

Mükemmel, romantik portreler çizdi ve galeriye bıraktı. Bunların yalnızca, küçük bir bölümü: Müzede sergileniyor.

Beyaz Rusya Belarus Minsk Pischalovskij Castle-Prison Hotel

PİSCHALOVSKİJ CASTLE – PRİSON HOTEL

Burası, yıllarca, şehir merkezinde bir hapishane olarak kullanılmıştır. Yapı: 1825 yılında, mimar Pischala tarafından, Gotik kale tarzında inşa edilmiştir. Köşelerinde: 4 yuvarlak kuleleri olan, 3 katlı, dikdörtgen bir yapıdır. Her bir kule: bir kademeli korniş üzerinde, dikdörtgen yapıdadır.

Kalenin çevresi: çitle çevrilidir. Ülkenin bir kısım şair ve yazarları: bu cezaevinde hapis yatmışlar. Devrimci Pulihov idam edilmiş. Uzun yıllar: bu kale, erişilemez bir yapı topluluğu olarak kalmış. Günümüzde ise, turistler için, egzotik bir otel konumunda.

Beyaz Rusya Belarus Minsk Bearuz Opera ve Balesi

BELARUS OPERA VE BALESİ

Bunlar: Ulusal Akademik Opera Tiyatrosu ve Ulusal Akademik Bale Tiyatrodur. Tiyatro binasının kuleleri muhteşem ve şehrin çoğu yerinden görülüyor. Tiyatro: Fransız ve Rus klasik bale kurucusu Marius Petipa’nın görüşlerine göre restore edilmiştir.

Burada: daima, ünlü bestecilerin eserleri sergileniyor. Bu eserlerde: zengin süslemeler ve göz alıcı kostümler var.

Beyaz Rusya Belarus Minsk Zafer Meydanı

ZAFER MEYDANI

Burası: II. Dünya savaşı kahramanlarının anısına yapılmıştır. Dikilitaş şeklinde, büyük bir anıt dikilmiş. 40 metre yüksekliğindedir. 1954 yılında açılmıştır. 1941-1945 yılları arasındaki vatanseverlik savaşında, hayatını kaybedenlere atfen dikilmiş bir anıt. Kaidesinde; sonsuz ateş yanıyor.

Beyaz Rusya Belarus Minsk

Burada: bir anıt daha var. Gözyaşı adası anıtı. Afganistan Savaşında ölen, Belarus’lular için dikilen bir anıt. Afganistan savaşında, 771 Belarus’lu asker ölmüş. Anıt: Ağustos 1996 yılında açılmıştır.

Beyaz Rusya Belarus Minsk St Spirit Katedrali

ST. SPİRİT KATEDRALİ

1852 yılında, rahibeler manastırı olarak inşa edilmiştir. 1870 yılında ise, Ortodoks manastırı olarak ibadete açılmıştır.

NEZAVİSİMOSTY AVENUE

Şehirde: kuzeydoğu-güneybatı yönünde uzanan bir caddedir. Cadde üzerinde: mağazalar, restoranlar, müzeler, ticaret merkezleri, milli kütüphane, bankalar ve çeşitli üniversiteler bulunuyor.

Beyaz Rusya Belarus Minsk Milli Kütüphane

MİLLİ KÜTÜPHANE

Muazzam görünüşlü bir milli kütüphanesi vardır ki, insan dışını görünce içinden çıkası gelmez. Minsk Devlet Kütüphanesi: oldukça ihtişamlı bir bina. İçinde: 14 milyon kitap var.

ŞEHİR DIŞI GEZİLECEK YERLER

Beyaz Rusya Belarus Minsk Nazi Kampı Turu

NAZİ KAMPI TURU

Şehir merkezinden, yaklaşık 50 km. uzaklıktadır. Burası: II. Dünya Savaşında, Nazi subaylarının, Beyaz Rusya’da tamamen yaktıkları: 620 köyden biridir. Savaşta hayatını kaybeden askerlerin anısına yapılmış, Büyük Anıt var. Ayrıca: savaşta kullanılan tanklar görülebiliyor.

DUDUKİ KÖYÜ

Şehir merkezine, 50 km. uzaklıktadır. Bu köyde: eski model araba ve motosiklet müzesi, el sanatları ve eski takılar sergisini gezebilirsiniz. Yöresel el yapımı peynir eşliğinde, yöresel şaraplardan tadabilirsiniz.

Bu alan: şehrin güneyinde bulunuyor. Buraya ulaşmak için: eski köyler, bostanlar ve ormanlar arasından, yaklaşık 1 saatlik bir yolculuk yapmak gerekiyor. Köy: yaklaşık 150 yıl önce, derebeylik zamanında, bir aile tarafından yönetiliyormuş.

Burada: votka üretimi yapılıyor. Kuas denilen ve buğdaydan elde edilen özel votkalar: 7 yıl bekletilip, dinlendiriliyor. 48-52 alkol derecesindeki bu votkalar: yine, köyde üretilen ballı-turşulu ekmek ile servis ediliyor.

10 Ekim 1998 tarihinde, burada, 2 katlı el sanatları galerisi yapılmış.

Köydeki geziniz sırasında: köyde üretilen peynir, tereyağı, otlu peynir tatma şansınız oluyor. Ayrıca: ekmek yapımını da izleyebiliyorsunuz. Demir dövülerek nal yapımı, kumaş yapımı izlenebilir, arzu ederseniz, ata binebilirsiniz. Ayrıca: köyün yakınlarında, değirmen var, burası da gezilebiliyor.

STALİN HATTI VE JANOST

Şehir merkezine, 15 km. uzaklıktadır. Burası: Moskova’nın düşmemesi için, Alman ordusuna karşı, Kızıl ordu tarafından yüksek yerlere konumlanmış bir savunma hattıdır. Stalin hattında, II. Dünya savaşında kullanılan, çok çeşitli silahlarla kurulan, savunma hattı gezilebiliyor.

Buradaki açık hava müzesinde : askeri ekipmanlar, tanklar, uçaklar, helikopterler ve toplar sergileniyor. Stalin Hattı: II. Dünya Savaşında, savunma hattı olarak biliniyor. Yemek için: özellikle, havanın sıcak olduğu dönemlerde, Junost Gölü kıyısında, ızgara balık önerebilirim.

Burada; deniz motoru ile, “Junost” eğlence kompleksine gidiliyor.

BELOVEZHSKAYA PUSCHA

Burada, ülkenin en büyük ormanı bulunuyor. Bu doğal dünya: UNESCO tarafından koruma altına alınmıştır. Buranın en büyük özelliği: tamamen doğallık, hayranlık uyandıran bir doğallık.

Bodrum

Bodrum

Bodrum’a üç şekilde ulaşabilirsiniz. İsterseniz, öncelikle uçak ile ulaşımı değerlendirelim. İstanbul-Bodrum arası uçak yolculuğu, yaklaşık 1 saat sürüyor. Ankara-Bodrum arasındaki uçak yolculuğu da, yaklaşık 45 dakika sürüyor.

Bodrum için uçaklar; yeni açılan Milas havaalanına iniyorlar. Havaalanı gayet güzel, ferah ve rahat kullanımlı. Alana girince, hemen bagaj bölümü karşınıza çıkıyor ve sonra alanın dışına çıkıyorsunuz.

Buradan, Bodrum merkeze ulaşım ise, 40 km. Yani: yaklaşık olarak 40 dakika sürüyor, Havaş otobüsleri var ve bunlar havaalanı ile Bodrum Otogarı arasında ulaşım sağlıyorlar.
Bu arada: İzmir-Dalaman havaalanı üzerinden de, Bodrum’a ulaşmak mümkün. Ancak: burası, Bodruma uzak, yaklaşık 4 saatlik bir yolculuk gerekiyor.

Evet: diğer alternatif: karayolu ulaşımıdır. Bodrum’a karayolundan ulaşmak için birçok alternatif mümkün. İstanbul-Yenikapı’dan feribot ile Bandırma’ya gelebilirsiniz. Buradan da: sırasıyla, Balıkesir, Manisa, İzmir, Söke, Milas yolunu takip ederek, Bodrum’a ulaşmanız mümkün. İstanbul-Bodrum arası uzaklık: 700 km. Bu yol: otobüsle, 10 saat civarında sürüyor. İzmir-Bodrum arası otobüs yolculuğu ise: 4 saat sürmekte.

Ankara ve bu yöreden, Bodrum’a gelmek isteyenler için ise: Ankara, Eskişehir, Bursa, Balıkesir, Manisa, İzmir, Söke, Milas karayolunu takip ederek ulaşım mümkün. Ama: esas tercih edilen yol: Ankara, Afyon, Denizli, Aydın, Söke, Milas üzerinden Bodrum’a ulaşabilirsiniz. Bu arada: Denizli’den sonra, Kale ilçesi üzerinden Muğla’ya ve oradan da, Yatağan üzeri, Bodrum’a ulaşmak mümkündür.

Ben bu yolu da denedim, harita da nispeten pek iyi bir yol olarak görülmese de, çok da kötü bir yol değil. Ormanlık alanların içinden, yer yer virajlar halinde süregelen bu yolu, dinç bir zamanınızda kullanarak da Bodrum’a ulaşmanız mümkün. Ankara-Muğla arası: 622 km. Muğla’dan Bodrum’a ulaşım ise: 120 km. civarında. Yani: toplam, Ankara-Bodrum karayolu uzunluğu: 750 km. civarında. Bu yolu, Ankara’dan hareket eden otobüsler: yaklaşık 12 saatte alıyorlar.

Aslında, belki de pek ilginizi çekmeyecek bir ulaşım alternatifi daha var. Şöyle ki: Bodrum kalesi önünden, Datça ve Didim’e feribot seferleri yapılıyor.

Tüm bunların yanında: Bodrum’a ulaştığınızda: diğer yakın turistik yerlere olan uzaklıklar ise şöyle: Efes: 180 km., Pamukkale: 280 km., Dalyan: 174 km., Marmaris: 144 km.

Bodrum

TARİHİ SÜREÇ

Bodrum, inanılmayacak kadar zengin bir tarihi geçmişe sahip. Birçok uygarlık ve tarihi olayların içinde veya yakınında olmuş. Evet: bu bölgede yapısal izler bırakan ilk yerleşim yeri: Aziz Peter (St. Peter) kalesinin bulunduğu, günümüzdeki küçük kayalık ada. Burada ilk yapılan kalenin çevresi, tamamen surlarla çevriliymiş. St. John şövalyeleri: kendi kalelerini inşa etmek için geldiklerinde; MÖ.1100 yıllarında “Dorlar” tarafından yapılmış, daha eski bir kalenin kalıntılarıyla karşılaşmışlar.

Yani: Polonez’in doğu kıyılarından, buraya gelen Dorlar: Bodrum’daki ilk yerleşimi kurmuşlar. Yeni kurdukları şehirlerini: Karyalılar olarak bilinen, bölge yerlilerinin yoğun ve şiddetli saldırılarından korumak için; kale surları yaparlar. Ancak: zamanla, Dorlar ve Karyalılar, dost olurlar ve barış içinde yaşamaya başlarlar.

Karşılıklı ticaret ilişkileri gelişir. Hatta: bir Yunanlı; Salmakis’de bir han açar. (Bu han: günümüzde, Bodrum limanının batısında, şimdiki Bardakçı Koyu’nun suları altında kalmıştır) Antik çağ da açılan bu han hakkında, söylence şöyle: “ Güzellik tanrıçası Afrodit’in delikanlılık çağına gelen oğlu, bir gün, bu handa bulunan çeşmeden akan suyun oluşturduğu gölde yüzer. Gölün perisi Salmakis: ona aşık olur. Tanrılara; tek vücutta yaşamak istediğini söyler ve yalvarır. Dileği kabul edilir. Tanrılar; Afrodit’in oğlunu: yarı erkek, yarı dişiden oluşan, “Hermanfrodit” haline getirirler. “

Evet: tarihi süreç içindeki kısa yolculuğumuza devam edelim. Tarihe meraklı olanlar varsa bilirler, tarihin babası olarak kabul edilen, ünlü yazar “Heredot”, MÖ. 5’nci yüzyılda, Halikarnas’da doğmuştur.

MÖ. 546 yılında, Persler, kıyılardaki Yunan şehirlerini işgal ederler. Halikarnas’da, diğer şehirler gibi işgal edilir. Pers idaresinde, birçok hanedan şehri yönetir. Ancak: bunlardan en önemlisi, yani iz bırakanı: MÖ.480 yılında, yönetime geçen: I. Artemis’tir. Özellikle: Yunanistan’ı istila eden, İon ortak donanmasının başındaki Zerzes’in donanmasındaki tavır ve davranışları, yazar Heredot’u etkileyecek ölçüde büyük olmuştur.

Takip eden tarihi süreçte

MÖ.377 yıllarında: Kral Mozolus: Karya ve Halikarnas valisi olarak, bölgeyi yönetir ve büyük izler bırakır. Kral Mozolus dönemine kadar, Halikarnas, küçük bir şehir niteliğinde iken, daha sonra, bölgenin istihkam ve ticaretinde, büyük atılımlar yapılan bir yer haline gelmiştir.

Bölgenin, başkenti; Milasa (günümüzdeki Milas) buraya taşınır. Şehrin çevresine: büyük ve uzun duvarlar inşa edilir. Bu duvarların, günümüze kadar ulaşan bölümleri, halen Bodrum’da görülebilmektedir.

Mozolus; bölge nüfusunu arttırmak için, diğer 6 şehir yerleşim yerini de, buraya taşıtır. Ayrıca: klasik çağda, Bodrum’dan günümüze ulaşabilen tek yapı olan: “Antik Tiyatro” yine, aynı dönemde yaptırılır.

MÖ. 353 yılında, Kral Mozolus ölür. Yerine: karısı Artemis II. geçer. Bu dönemde, tarihi süreci etkileyen en önemli olay: tarihsel çağların, yedi harikasından biri olarak kabul edilen, Kral Mozolus’un mezarının yaptırılmasıdır. (Günümüzde de kullanılan, “Mozole” sözcüğü, buradan alınmıştır) Bu mezar hakkında: yazının takip eden bölümlerinde daha ayrıntılı bilgi vereceğim.

Evet, devam ediyoruz. MÖ.334 yılında: Büyük İskender, Halikarnas’ı ele geçirir. Ancak, burada büyük direnişle karşılaşır. Halkın bu direnişi, İskender’i kızdırır. Yine de, İskender şehri ele geçirdiğinde, ceza olarak, her şeyin yığınlar halinde yakılmasını emreder. Ancak, yerli halka dokunmaz. Yine de: Halikarnas, bir daha eski gücünü kazanamayacak şekilde, tahrip olur.

MS.400 yıllarında, Roma’nın düşüşü ve Hıristiyanlığın yükselişi:

Burayı bir piskoposluk merkezi haline getirir. 13’ncü yüzyıl sonlarına doğru, Karya olarak bilinen bu bölge, Menteşe Beyliğinin eyaletlerinden biri haline gelir. 1392 yılında ise, Sultan Beyazıt tarafından, Osmanlı egemenliğine sokulur. Bu yıllarda: Aziz John şövalyelerinin bölgedeki kalesi: Simirna (bugünkü, İzmir) da bulunmaktadır.

Bu şövalyeler, bulundukları yerden kovulurlar. Ancak: Halikarnas’da yerleşmelerine izin verilir. Şövalyeler: burada, yeni bir kale inşa ederler. Bu yeni kaleyi inşa ederlerken, yazının başında söylediğim gibi; daha önce yapılmış kalenin üzerine, yeni kaleyi inşa etmeyi tercih ederler. Şövalyeler: yeni inşa ettikleri bu kalede, 100 yıldan fazla kalırlar. 1523 yılında ise, Kanuni Sultan Süleyman tarafından, şövalyeler, Halikarnas dan da kovulurlar.

Yakın tarihi süreçte: Bodrum, 1919 yılında, İtalyan’lar tarafından işgal edilir. Ancak, Kurtuluş Savaşı sonucunda, 1922 yılında, İtalyan’lar, buradan kovulurlar.

GENEL

Bodrum; Türkiye’nin en gözde turistik bölgelerinden birisidir. Bunun en büyük nedeni ise: deniz, güneş ve kumsalın yarattığı ortam ile birlikte; sahip olduğu muhteşem güzellikte ve büyüklükteki mekanlar ile, her türlü eğlencenin mümkün olması ve mevsimsel özellikler.

Yani: burada, yazın en sıcak zamanlarında bile, havanın nemli olmaması nedeniyle, yaşamı sıkıntıya sokacak derecede, aşırı sıcak ve terleme yok. Zaten, insanlar sırf bu nem olmaması nedeniyle burayı tercih ediyorlar.

İklim: Ege ve Akdeniz iklimlerinin sentezini oluşturan bir özelliğe sahiptir. Yarımada olarak: mikro klima alan özelliği gösteriyor. Yaz aylarında; biraz önce de söylediğim gibi hiç nem yok. Bu özelliği: buranın çekiciliğinin en büyük etkenidir. Kış aylarında da, nem oranı düşüktür.

Yaz ayları: sıcak ve kurak, Kış ayları ise: ılık ve yağışlı geçiyor. Buraya gittiğinizde göreceğiniz gibi: büyük bir insan topluluğu, burada uzun süre ve hatta yıl boyunca kalmaya devam ediyorlar. Yani: burası, yalnızca bir yazlık yer olarak kullanılmıyor.

Kışın dahi, burada hayat sürüyor. Çünkü: kışın hava ne çok soğuk, ne de sıcak. Ilıman bir hava hakim. Bu da yaşamı olumlu yönde etkiliyor.

Deniz denince

Evet, Bodrum denizi: soğuk veya belki şöyle demek gerek, tam sıcak değil, biraz serin. Hani: Akdeniz’in o sıcak denizinde bunalanlar için, Bodrum denizinin soğukluğunu görünce, önceleri biraz ürperiyorlarsa da , buranın denizi, soğuk denizi sevenler için ideal bir deniz.

Derinlik mi? Çoğu yerde, birden bire derinleşen bir deniz değil.

Aniden derinleşen yerler de var elbette. Ama, genelde yavaş yavaş derinleşiyor. Dalga var mı? Hayır, buranın denizi dalgalı değil. Çünkü: zaten merkezde, yat limanı aynı zamanda dalgakıran görevi görüyor. Bölgenin koy olması nedeniyle, dalga yok.

Bodrum: pek çok insanda, özel bir yer tutar. Türk sanatçı ve entelektüelleri için popüler bir yer. Burada yaşadığı bilinen ilk yazar olan “Halikarnas Balıkçısı” lakaplı “Cevap Şakir Karaağaçlı”. 1923 yılında, Türkiye Cumhuriyetinin kurulmasından sonra, günün politikasına ters düşen görüşleri nedeniyle, Bodrum’a sürülmüş.

Buradaki yaşam hakkında yazmış olduğu roman ve öyküler ise; kendisi gibi romantik olan insanları buraya çekmiş. Adı, Türkiye dışında pek bilinmese de, Cevat Şakir, en az kral Mozolus kadar, Bodrum’da ünlü.

Bodrum’daki “Divan Palmira Otel”:

Dünyaca ünlü Londra kaynaklı otel kataloğu “Conde Nast Johanness” tarafından: “Avrupa’nın En Çekici Oteli” ödülüne layık görülmüş. 2006 yılı için, 9 ayrı kategoride yapılan değerlendirmede: kendi kategorisindeki 380 otelle yarışan bu otelimizin ödüle layık görülmesi; gerçekten güzel bir olay.

Bodrum denince: hemen merkezde bulunan: ülkemizin en büyük askeri kamplarından birini de görmeden geçmek mümkün değil. Merkeze yakın, Bardakçı Koyu ile merkez arasında: Bodrum Askeri Kampı var.

Bunun dışında, Bodrum’da mutlaka vardır ama ben resmi-özel kurumlara ait kamp göremedim. Evet, askeri kamp, dışarıdan bakıldığında: tek ve iki katlı, beyaz badana boyalı moteller, ağaçların altına, yeşilliklerin arasına yerleştirilmiş.

Uzaktan bakıldığında, göze batacak derecede, büyük ve saçma sapan yapı yok. Bu güzel. Kampın: merkeze yakın olması ve merkeze yürüyerek gidilebilmesi büyük avantaj. Gerek denizden yararlanılması ve gerekse merkeze yürüyüş mesafesi kadar yakın olması: kampın en önemli özellikleri.

Bunun yanında: denize; gerek kumsal ve gerekse beton bölümden merdivenlerle girmek mümkün. Kumsalda bulunan ağaçlar, yarattıkları gölge ile güzelliği pekiştirmiş.

Bunun yanında

Kampın hemen güneyindeki tepe üzerinde: yüzme havuzu bulunması ve bu havuzun tüm Bodrum manzarasına hakim olması, güzelliklere güzellik katıyor. Zaten: kampın her noktasından: Bodrum kalesi ve limana giriş çıkış yapan tekne ve yatları görmek ve izlemek mümkün.

Yalnız: sanırım Bodrum merkezli eğlence mekanların, gecenin ilerleyen saatlerindeki yüksek volümlü müzik sesi; kampta kalan ve sakin bir tatil düşleyenler için, sabaha kadar süren bir gürültü kirliliği işkencesi yaratıyor.

Yani: büyük olasılıkla, sabahın ilk ışıklarına kadar, yüksek volümlü müzik sesi, kamp bölgesindeki insanları etkiliyor olsa gerek. Bu arada: kampta yer bulamayanlar için, kampın hemen karşısındaki bölümlerde çok sayıda pansiyon bulunuyor. Bu pansiyonlarda, yalnızca oda karşılığı anlaşmak ve uygun fiyatlarla kalmak mümkün. Sonrası: kamptan.

Bodrum

ALIŞVERİŞ-BODRUM’DAN NE SATIN ALINIR

İskele Meydanından başlayan Kale Caddesinde: çok sayıda, mücevher, derici ve butik bulunuyor. Bodrum’un en ünlü alışveriş caddelerinden bir diğeri ise, Cumhuriyet caddesidir. Burada da: birçok hediyelik-hatıralık eşya, kuyumcu, deri ve kitapçı dükkanı bulmak mümkün.

Burası, Bodrum’un en kalabalık caddesidir. Akşam saatlerinde, yan yana yürümek bile mümkün olmuyor. Bu caddelerin bitiminde: Barlar Sokağı olarak isimlendirilen bölge başlıyor. (Aşağıda, eğlence mekanlarında, ayrıntılı anlattım.)

Bunun dışında: beyaz badanalı evlerin arasında kalan dar sokaklarda, alışveriş yapmanın da zevkini tatmanız gerek. Türk el emeğinin ürünleri, alışveriş yapmama direncinizi kıracaktır. Tatilciler için, en çekici gelen ürünler, elbette: halılar.

Ancak, çeşitli, deri, bakır ve bronz eşyalar, altın ve gümüş, nakış işleri ve ünlü Türk lületaşı ve damarlı akik taşı, pek çok turistin alışveriş listesindedir. Özellikle: yabancı turistler, bunları tercih ediyorlar. Yerli turistler ise: küçük hediyelik veya hatıra eşyaları tercih ediyorlar.

Bodrum Osmanlı Minyatürleri

Osmanlı Minyatürleri

Öncelikle aklınızda bulundurmanız gereken, size sunulan minyatür ne kadar gerçek ve eski görünürse görünsün, orijinal olmadığıdır. Sultanların emrinde çalışan birkaç ressam tarafından yapılan, bütün orijinal minyatürler müzelerde sergilenmektedir. Ancak, dekoratif amaçlı kullanırsanız, bunlar yine de çok güzel görünüyorlar.

Bu ülkede, güzel sanatlar akademilerinde, eski minyatür resim sanatının tekrar ele alınması ve öğretilmeye başlanması, gerçekten takdir edilecek bir olaydır.

Günümüzde, resimler antik karakterin korunması için, eski kitap sayfalarına yapılmaktadır. Kitapta resmin yapılması gereken sayfa, öncelikle saydam beyazla tamamen boyanır.

Eğer bir resmin gerçek olup olmadığını test etmek isterseniz, minyatürü ışığa tutun. Eski yazının üstüne boyanmış olan siyah yamayı görürsünüz. Yazılı metinleri resimleme geleneği, Türklerin İslamiyet’i kabulünden önceki dönemde, sahip olduğu kültürün bir parçasıdır.

Bodrum Türk Halıları

Türk Halıları

Türkiye’de halı denince akla, düğümlü halılar ve kilim denince ise dokuma halılar gelir. Türkiye’den, evinize götürebileceğiniz en klasik hediye, bir halıdır. Bodrum, Milas, Mumcular İlçelerinin köylerinde: halı ve kilimler, hala geleneksel usulde, elle dokunmaktadır.

İyi bir halı, yüz yıldan fazla bir süre, bozulmadan dayanabilir. Ancak, böyle bir halıya, sanat eseri olarak bakılmalıdır.

Bodrum Bakır Eşyalar

Bakır Eşyalar

Türkiye’de, uzun yıllar önce, sokak köşelerinde, zanaatkarları tarafından üretilen türde, el yapımı bakır eşyalar, hala imal edilmektedir. Bakır eşyaların nasıl yapıldığını İstanbul’daki Kapalı Çarşı’nın ortamında izlemek mümkündür.

Ayrıca, Bodrum yakınlarında, böyle bir bakır köyü var. (Burası, Bakırköy olarak biliniyor) Köyün adı, Kavaklıdere’dir ve Bodrum’un yaklaşık 100 km. doğusunda, Yatağan İlçesinin yakınlarında bulunmaktadır.

Tekstil ve Deri

Deri ve pamuktan yapılan ürünler, geleneksel olarak Türkiye’deki mağazalarda satılıyor. Pamuk, Türkiye’de, hemen her yerde yetiştirilmektedir. Hatta, Türkiye, dünyanın üçüncü en büyük pamuk üreticisi ülkedir.

Bodrum Lületaşı Pipolar

Lületaşı Pipolar

Lületaşını oyarak pipo yapılması, Türkiye’de uzun bir geçmişe sahiptir. Osmanlı dönemlerinde bile, dünyanın her yerinde tanınmakta olan, bu pipolar, aslen Eskişehir İlinde ortaya çıkmıştır.

Bodrum Eğlence Hayatı

BODRUM’DA EĞLENCE HAYATI

Evet, Bodrum: tarihi ve doğal güzellikleri yanında; gece kulüpleri, barları, diskoları, restoranları ve kafeleriyle de, sezon boyunca, Türkiye’nin gözde eğlence yeri olma özelliğini elde etmiş bir yer. Her zevke ve her yaş grubuna göre, eğlence yerleri bulmak mümkün.

Dilerseniz, dünyaca ünlü gece kulüplerinde eğlenebilir ve dilerseniz sahildeki restoran ve kafelerde, daha sakin ve keyifli zaman geçirebilirsiniz.

Sahil boyunca sıralanmış: barlar, restoranlar ve kafeler ile dolu olan, Barlar Sokağında (Dr. Alim Bey Caddesi) keyifli bir yürüyüş yapın.

Arzu ederseniz, hepsi birbirinden alternatifli eğlence mekanlarından birini seçebilirsiniz. Bunları beğenmeseniz; Bodrum’un dünyaca ünlü gece kulüplerinden birine girebilirsiniz.

Bodrum Clup Halikarnas

CLUP HALİKARNAS

Bodrum gece hayatının simgesi olmuş bir yer. Kapasitesi, 5500 kişilik. Dünyanın en büyük, açık hava diskolarından biri. Her yıl: binlerce yerli ve yabancı turist, buradaki şovları ve eğlenceleri izliyor ve katılıyor.

Akşam saat: 22.00 de başlayan eğlence ve şovlar, sabahın ilk ışıklarına kadar sürüyor. Giriş ücretli, aldığınız giriş bileti ile birlikte, ücretsiz herhangi bir yerli içki alabiliyorsunuz.

Bodrum Catamaran Night Club

CATAMARAN NİHGT CLUB

Dünyanın en büyük, yüzen diskosu. Ege’nin büyüleyici güzelliğinde, unutulmaz bir gece geçirmeniz mümkün. Yıllardır, Bodrum’un en gözde eğlence merkezlerinden biri olmuş bir yer. Gecede: 5000 konuk ağırlama kapasitesi var.

Akşam, saat: 22.00 de başlayan eğlence, saat: 01.00 den itibaren, limandan uzaklaşılarak, geride bırakılan Bodrum gece manzarası ile daha muhteşem ve heyecan verici hale sokuluyor.

Zemini tamamen cam olan Katamaran’da, dans ederken, altınızdan gelip geçen balıkları izlemek inanın muhteşem bir keyif.

Bodrum Club Hadigari

CLUB HADİGARİ

Bodrum kalesinin bitişiğinde, deniz kıyısında. Şüphesiz, Bodrum gecelerinin en gözde eğlence yerlerinden biri. Daha çok yerli turistlere hizmet veriyor. Sezon boyunca, caz dinletileri, konserler ve çeşitli aktiviteler var. Yazın sıcaktan bunalanların tercih ettiği bir yer. Hemen deniz kıyısında olması nedeniyle, daha serin bir ortam yaratılmış.

KÜBA BAR

Yarı Türk ve yarı Küba motiflerinin işlendiği bir yer. Sosyetenin rağbet ettiği eğlence merkezlerinden biri olarak, İstanbul gecelerini aratmayacak bir yapısı var. Ağırlıklı olarak, Latin müzikleri çalınıyor. Akşam, saat: 21.00 de başlayan program, sabahın erken saatlerine kadar devam ediyor. Yat Limanı, marinanın hemen karşısında.

GÜMBET BARLARI VE DİSKOLARI

Son yıllarda, giderek popülitesi artan Gümbet, birçok gece kulübü, bar ve diskosuyla, Bodrum gece hayatında önemli bir yer tutmuş durumda. Bodrum-Gümbet arasında, 24 saat çalışan dolmuşlar var.

Ulaşım sorun değil. Değişik bir mekan arayanlar için, Gümbet barları ve diskoları alternatif. Ulaşım problemi olmaması, avantaj.

Bodrum

BODRUM İÇİNDE, DENİZE GİRİLEBİLECEK YERLER

Bodrum Kumbahçe Sahili

KUMBAHÇE SAHİLİ

Kumbahçe Sahili, Bodrum içinden denize girilebilecek bir yer olarak görülüyor. Ancak: sahil içinde demirleyen teknelerin, özellikle hava kararınca denize verdikleri atık suları tam bir rezalet. Özellikle: bu atık sular yüzünden, bir çok sabah, bu sahile denize girmek için gelen insanlar, leş gibi bir görüntü ile karşılaşabiliyor.

Teknelerden denize atılan meyve kabukları, naylon poşetlerdeki tekne çöpleri, bir tuvaleti dahi olmayan bu müthiş halk plajında denize girenlerin, tuvaletlerini denize yaptıklarını ve yanlarında getirdikleri yiyeceklerin çöplerini ise, dönerken taşımamak için kuma gömdükleri, olağan davranış ve görüntüler.

Bana diyeceksiniz ki, madem bu kadar kötü, Bodrum’da, merkezde, nereden denize girilecek. Sonuçta: denize girilecek fazla bir yer yok. Bir de, Paşa Tarlası sahili var. Ama; her iki sahilde de, sahile demirleyen tekneler, hele uzun süre, bazen üç-dört ay burada kalıyorlar ve bu teknelerin sintinelerini yani kirli atıklarını herhangi bir yere atma şansı yok.

Yalnızca: bulundukları yere yani, insanların denize girme şansının kısıtlı olduğu bu sahile bırakıyor oldukları kesin. Ben bunları yazarken, gerek sizleri uyarmak ve kirlilik durumunu kontrol ederek denize girmeniz yönünde uyarmak ve gerekse de, ilgili ve yetkilileri, bu bölgelerin temiz bulundurulması ve aksine hareket edenlerin cezalandırılması yönünden uyarmak için bunları yazdım.

Bodrum Bardakçı Koyu

BARDAKÇI KOYU

Bodrum Limanının hemen dışındadır. Eskiden su satıcılarına “bardakçı” denilirmiş. Bu isim, belki detahihi Salmakis çeşmesinin bardakçısından yani su satıcısından kalmadır. Efsaneyi, daha önce tarihi süreç bölümünde anlatmıştım. Buranın en önemli özelliği: Hermanfroditus’un yani çift cinsiyetli (aynı bedende hem erkek, hem dişi) kişinin, burada yaratılmış olması.

Tanrıça Artemis’in oğlu. Bugün, Bardakçı’da lüks oteller, küçük pansiyonlar ve kumsal boyunca uzanan restoranlar var. Yerel günlük teknelerin uğrak yeri olan Bardakçı’ya, Marina ile Gümbet arasındaki tepeden yürüyerek, birkaç dakikada ulaşmak mümkün. Zeki Müren Müzesi de burada. Askeri Kampın hemen yanında. Arkada kalan tepelerde ise, yel değirmenlerini göreceksiniz, panoramaya değişik bir hava katıyor.

BODRUM MERKEZ İÇİNDE, GEZİ ROTASI

Evet, İskele Meydanı, Bodrum’un en merkezi yeridir. Burası: önemli buluşma yeri ve şehri keşfetmek için önemli bir başlangıç noktasıdır.

Bodrum’da ilk ziyaret etmeniz gereken yer: iskele meydanından 5 dakikalık bir yürüyüşle ulaşabileceğiniz Bodrum Kalesi ve onun dünyaca ünlü, Sualtı Arkeoloji Müzesidir. St. John şövalyeleri tarafından inşa edilen kalenin duvarlarını süsleyen, 250 civarındaki arma ve kitabeler ve çok iyi korunmuş mimarisi nedeniyle, kale, gerçekten ziyaret edilmesi gereken bir yapı.

Ayrıca, kalede, büyük emeklerle oluşturulmuş ve dünyanın en önemli müzeleri arasında sayılan Sualtı Arkeoloji Müzesi de, kesinlikle görülmesi gereken bir yer.

Kaleyi ve Sualtı Arkeoloji Müzesini gezdikten sonra: Bodrum’un ikinci önemli müzesi, şüphesiz, antik çağlarda, dünyanın yedi harikasından biri olma gururunu yaşamış olan, anıtsal kral Mozolos’un Mausoleion’unun (mezarının) kalıntıları. Yat Limanındaki Tepecik Camiinden, yukarı doğru çıkan sokak, sizi, buraya götürecek.

Burayı da gezdikten sonra: kısa bir tırmanıştan sonra, Bodrum’un ünlü antik tiyatrosuna ulaşacaksınız. MÖ. 4’ncü yüzyılda inşa edilen ve günümüzde hemen anayolun yanı başında bulunan, yani ulaşım sorun olmayan tiyatro ve bu noktadan, Bodrum’un muhteşem manzarasından, mutlaka etkileneceksiniz. Gitmeli ve görmelisiniz.

Eğer, antik Halikarnas şehrinin, önemli anıtlarının tümünü görmek isterseniz: Myndos Kapısına da uğrayın. Yakın tarihte restore edilen bu kapı: özellikle, Büyük İskender’in Asya Seferi sırasında, kanlı savaşlarla adından söz ettirmiştir. İşte, şu ana kadar gördükleriniz, antik şehirden günümüze kalan anıtlar.

Şüphesiz, yerli turistler için, mutlaka görmelerini önerebileceğim bir müze daha var. Bu: Türkiye’de, bütün zamanların en çok sevilen ve tanınan Türk Müziği sanatçısı Zeki Müzenin müzeye çevrilen evi.

Ünlü sanatçının, Bodrum’da satın aldığı ve hayatının son dönemlerini geçirdiği bu ev, Kültür Bakanlığının katkıları ile müzeye çevrilmiş. Bu müze evde: Zeki Müren’in şahsi eşyaları, sahnede giydiği kostümler, desenleri, fotoğrafları, hayranlarından gelen mektupları sergileniyor.

Bodrum Antik Tiyatro

ANTİK TİYATRO

Bodrum’un ortasındaki, Göktepe Dağının güney eteklerindeki bu tiyatro: Anadolu’nun en eski tiyatrolarından biridir. Tiyatro her ne kadar; dağın güney eteklerinde kalsa da; zamanınız ve gücünüz varsa; Göktepe Dağına kısa bir tırmanış yapabilirsiniz.

Bu tırmanış sırasında: taştan oyulmuş kaya mezar taşları göreceksiniz. Roma ve Helenistik çağdan kalma, bu oyulmuş mezar taşları, üzerlerinde: bir zamanların ölüm sembollerini taşıyorlar.

Bu sembollerden birisi de: küçük gözyaşı kapları. Bu yüksük büyüklüğündeki kaplar, yas tutanların gözyaşları ile doldurularak, ölü ile birlikte mezara gömülürmüş. Bir kişinin önemi arttıkça, gözyaşı kaplarının sayısı da artmakta imiş.

Biz, yine tiyatroya gelelim. Evet, tiyatro: MÖ.337 yıllarında, ünsü Satrap Kral Mozolus döneminde yaptırılmıştır. At nalı planında. Yamaca dayalı. Toplam seyirci kapasitesi: 13.000 kişi. Her koltuk arasında: 40 cm. lik bir mesafe bırakılmış ve seyircilerin rahat oturmaları sağlanmış.

Tiyatronun ilginç nitelikleri arasında: oyunlardan önce, Tiyatroların koruyucusu olarak kabul edilen Tanrı Diyonyus uğruna; kurbanlar kesilen sunak ve bazı koltukların arasında görülen ve o zamanlarda gölgelik olarak kullanılan objelerin bağlandıkları sanılan deliklerin bulunması.

1960 yıllarında, bir gurup Türk tarafından restore edilerek günümüze kadar ulaştırılmış ve günümüzde ise Bodrum’da ki birçok festivale sahne olmaktadır. Bodrum Müze Müdürlüğü tarafından kamulaştırılan tiyatro: yakın geçmişte, Ericson-Turkcel tarafından restore edilmiş.

Her gün ve günün 24 saati açık olup, ücretsiz gezilebilmektedir. Tiyatroyu gezmeye gelen, yerli ve yabancı turistler; oturup, limana yaklaşan ve limandan çıkan tekneleri izliyorlar, sizlerde gidin bu keyfi yaşayın.

Bodrum Kral Mozolus Mezarı

KRAL MOZOLUS MEZARI

Denizden 50 m. yükseklikte bulunan antik tiyatronun, biraz daha aşağısında.
MÖ.353 yılında dolaylarında, kral Mozolus için, karısı Artemis II. tarafından yaptırılmış.

Mezar: deniz üzerinde, oldukça uzak bir noktadan bakıldığında: 20 katlı bir bina yüksekliğinde görülecek şekilde inşa edilmiş. Bugün; burayı görmeye gittiğinizde, yapıldığı çağlardaki görkemi: yalnızca hayal edebiliyorsunuz.

Çünkü: o görkemli halinden, günümüze pek bir şey kalmamış. Yapıldığı zamandaki özellikleri ise, muhtemelen şöyle imiş: Boyu, eninden uzun ve dört bölümden oluşuyormuş. Sağlam bir taban üzerine yapılmış.

Sıra halinde dizili, 36 kolonluk bir salon ve sonra da 24 basamaklı bir giriş merdiveni. Bu basamakların en üstünde ise; Kral Mozolus’un ve Tanrıça Artemis’in heykelleri bulunan ve dört at tarafından çekilen bir arabanın heykeli de bulunan, büyükçe bir piramit yapı.

Mozole: 1500 yıl boyunca ayakta kalabilmiş ise de; 1308 yılındaki büyük Anadolu depremi sonucu yıkılarak, harabeye dönüşmüş. Daha sonra ise; Aziz John şövalyeleri, buraya geldiklerinde, kendi kalelerini inşa ederken, harabedeki kalıntıları kullanmışlar. Elbette; kalenin duvar taşları olarak.

Bunun yanında: Mozole ilk yapıldığında, duvarların dört bir yanı: zamanın en büyük ustalarının freskleriyle bezenmiş. Zaten, mozolenin bu derece muhteşem bir yapı olmasının en büyük nedeni de; bu duvar freskleriymiş. Bunların bazı parçaları: günümüzde, İngiltere’deki British Museum’da bulunuyor.

19’ncu yüzyılda, bu muhteşem anıtı, Bodrum evlerinin altında bulan, Sir Newton, anıta ait: birçok kabartma, heykel ve mimari parçayı, İngiltere’den gönderilen özel bir gemiye yükleyerek çalıp götürmüş.

Günümüzde

Buraya, yalnızca: bir kısım sütun ayakları ve bloklar görebileceksiniz. Kral Mozolus’un mezar odasının temel kalıntılarını da görmek mümkün. Volkanik kayalar kesilerek temelleri atılan “Mausoleion” un, mimari parçalarının bir kısmı, ama çok küçük bir kısmı. Burada: yerel bir müze de var. Hem antik Halikarnas’ın planını ve hem de anıtın mimari parçalarının resimlerini göstermesi açısından, bu müze önemli.

Bir de, Bodrum Kalesini gezerken, biraz önce de söylediğim gibi, kalenin duvarlarındaki taşlara iyi bakın, bu taşların bir kısmının farklı olduğunu hissedeceksiniz, evet bu farklı taşlar da, mozole’den getirilip, kalenin sur duvarlarının yapımında kullanılmış. Aklınıza şu soru gelebilir. Herhangi bir şey görmeyeceksem, buraya neden gideyim?

Gerçekten, burada sizi bekleyen, büyük antik kalıntılar yok. Yalnızca: gittiğiniz ve gördüğünüz bu alanda, bir zamanlar, gerçekten dünyanın yedi harikasından biri olan, kocaman bir yapının bulunduğunu hayal edin, inanın, tarihe merakınız varsa, bu hayal bile güzel gelecek size.

Bodrum Antik Şehir Duvarları

ANTİK ŞEHİR DUVARLARI

Kral Mozolus döneminde inşa edilmiş ve yaklaşık 8 km. uzunluğunda. Günümüze kadar iyi korunarak gelmiş ve görmek mümkün. Şehrin, bu duvarlar üzerinde bulunan çok önemli iki kapısından biri olan: Milas kapı ise tamamen tahrip olmuş. Ama: Myndos kapısı, bütün ihtişamı ile, günümüze kadar ulaşmış.

Duvarlar; yer yer tahrip olmuş olsa da, bir çok yerde, bütün ihtişamı ile karşınıza çıkıyor. MÖ. 4’ncü yüzyılda inşa edilmiş antik kent duvarlarının aradan geçen 2500 yılın ardından, günümüze kadar ulaşması, gerçekten muhteşem.

Bodrum Myndos Kapısı

MYNDOS KAPISI

Büyük İskender’in seferinde sözü edilen kapı. Bu kapının bulunduğu yerde: çok kanlı çatışmaların geçtiği; antik çağ tarih yazarlarının eserlerinde yazılı.
Evet, bu muhteşem kapı: Turkcel-Erıcson firmalarının katkıları ile restore edilmiş.

Bodrum Kalesi
Bodrum Kalesi
Bodrum Kalesi
Bodrum Kalesi

   

BODRUM KALESİ

Bodrum’un simgesi haline gelmiş bir yapı. Bodrum’da hemen gözünüze çarpacak ve merkezde bulunduğunuz her noktadan görebileceğiniz bir yapı.

Kale: Pazartesi günleri kapalı oluyor. Diğer günler ise: 08.00-12.00 ve 15.00-19.00 saatleri arasında ziyarete açık. Ücret ödeyerek gezilebiliyor. Günümüzde: Sualtı Arkeoloji Müzesi olarak kullanılıyor. Özellikle: burada sergilenen; Doğu Roma Batığı, Cam Batığı, Uluburun Batığı, Karya Prensesi Ada Salonları görülmeye değer.

Bu müze; 1995 yılında, Avrupa’da, “Yılın Müzesi” ödülüne layık görülmüş.

Kalenin ilk yapımı; Halikarnas’ın ilk yerleşimcileri olan: Dorlar. Daha sonra; bölgeye gelen şövalyeler tarafından, eski kalenin kalıntıları üzerine, yeni yani günümüzde görülen kale inşa edilmiş. Kim bu şövalyeler? Aziz John şövalyeleri organizasyonu : 11’nci yüzyılda, basit bir kurum olarak başlamış.

Başlangıçta; Kudüs’te, yalnızca dini amaçları olmasına rağmen, daha sonraki süreçte, büyük bir askeri güç haline gelirler. Kutsal topraklara giden insanlara: yiyecek ve sağlık hizmetleri verip, aynı zamanda güvenliği sağlarlar. Amaçları: haç yapan Hıristiyanlara yardım etmektir.

Kendilerine: İsa’nın askerleri ve kutsal yerlerin koruyucuları adını verirler. Zamanla: savaşlarda başarılar kazanırlar ve üne ve paraya kavuşurlar. Kudüs ve kutsal topraklar, Arapların eline geçince, ilk önce Kıbrıs’a ve daha sonra ise, 1309 yılında, Rodos adasına çekilirler.

Bu süreçte: Ege bölgesinde, birçok yere kaleler inşa ederler. Ama; bunların en önemlisi, İzmir-Kadifekale’de inşa edilir. Ancak: Osmanlı Padişahı, Yıldırım Beyazıt, Moğol İmparatoru Timur’un ordularına yenilip, İzmir’den çekilmek zorunda kalınca, şövalyeler de, İzmir’den çekilirler ve Halikarnas’a gelirler. Buradaki kaleyi inşa ederler. İnşa tarihi olarak: 1406-1523 yılları arasındaki dönem tahmin ediliyor.

Kale: iki liman arasında, kayalık bir alan üzerine kurulmuş. Antik çağda: önce ada olan bu alan, sonraları kente bağlanarak yarımada haline getirilmiş. Kale: kare planlı olarak yapılmış. Ölçüleri: 180 x 185 m. 33.5 dönümlük bir arazi üzerine kurulmuş.

İç kalede, değişik ülke adları verilmiş kuleler var. En yüksek kule: deniz seviyesinden 47.5 m. yükseklikte olan Fransız kulesidir. Diğer kuleler ise: İtalyan kulesi, Alman kulesi, Yılanlı kule ve İngiliz kulesidir.

Kalenin; doğu duvarı dışında kalan bölümleri: çift beden duvarları olarak inşa edilmiş. İç kaleye: 7 kapı geçilerek ulaşılıyor. Kapılar üzerinde: armalar var. Bu armaların sayısı: 249 adet. Armalar: kulelerin savaş stratejilerinin gelişmesiyle, yapılan eklentiler ve onarımların yapılış tarihlerini belirtmesi açısından, önem taşıyor. Armalar üzerinde ise: haçlar, düz ve yatay bantlar, ejder ve aslan figürleri bulunuyor.

Ayrıca: 14 sarnıç var. Kalede, göze çarpan ve görülmesi gereken yerler: kale korugan, çiftli duvarlar arasında su hendeği, asma köprü, kontrol kulesi, Sultan II. Mahmut Tuğrası.

Bodrum Kalesi

KALE GEZİ PLANI

Bodrum kalesi ve müzesi hakkında, en güzel gezi planı şöyle olabilir. Müze ana giriş kapısına gelip, ücret ödedikten sonra, kapıdan giriyorsunuz. Hemen sonra, sol yanda: Amfora parkı var.

Bodrum Kalesi Amforalar

AMFORALAR

Bunlar: antik çağlarda: şarap, tahıl, zeytin, zeytin yağı taşımak için kullanılan ve değişik form ve ebatlarda üretilen amforalar. Aslında: amfora: iki kulplu, “taşınabilir testi” anlamına geliyor. Kulpları ve sivri dipleri nedeniyle, gerek taşımada ve gerekse depolamada kolaylık sağlıyorlar.

Bu nedenle de; antik çağlarda, çok yoğun olarak kullanılmışlar. Depolama sırasında: çalı ve hasır gibi şeylere sarılıyorlar ve halatlarla bağlanarak, geminin gövdesine zarar vermeleri önleniyor.

Evet;: amforaların izolasyonunda, içinde taşındıkları nesneye göre: mum, sakız veya reçine kullanılıyor. Ağızları; pişmiş toprak tıpalarla kapatılıyor. Kulpları üzerine: şarabın imal edildiği şehir veya taşınan kargo için verilen garantiyi gösteren damgalar vuruluyor.

Bunların, su altı arkeoloji müzesine en büyük katkıları ise: arkeologlara yol göstermeleridir. Deniz dibinde yatan ve kumlarla kaplı, binlerce batığın, görünen yüzü amforalar olmuş. Formları, kulplarındaki damgaları ve taşıdıkları kargo ile, arkeologlara, daha kazı yapmadan, çok büyük bilgiler verirler.

Evet, iç kalede gezdiğiniz her yerde: sizi: tavus kuşları, güvercinler, firavun tavukları karşılayacak. Renk renk begonviller, karanfiller, çeşitli kaktüsler, çam gölge ağaçları, Akdeniz iklimine uygun her türlü çiçek ve ağaçları ise, doğal bir görüntü güzelliği oluşturuyor. Sanki: doğal bir parka girdiğinizi düşünüyorsunuz.

Dut ağacının gölgesindeki şapel; gotik tarzda yapılmış. Kalenin en güzel yapısıdır. Bu şapel içinde: Doğu Roma Batığı sergileniyor.

Bodrum Doğu Roma Batığı Salonu

DOĞU ROMA BATIĞI SALONU

Şövalyelerin inşa ettiği İspanyol Şapelinin içinde; bir gemi batığı ve batıktan ele geçirilen eserler sergileniyor.

Turgutreis yakınlarındaki Yassıada’nın yakınlarında, gemi tuzağı olarak isimlendirilen sığlıkta, kayalara çarparak battığı sanılan birçok gemi batığının bulunduğu tespit edilmiş. Yüzyıllar boyunca, adeta bir gemi mezarlığına dönüşmüş olan bu tehlikeli bölgede yapılan araştırmalarda, birçok batığa rastlanılmış.

Özellikle: 4’ncü yüzyıl, 7’nci yüzyıl ve 16’ncı yüzyıl batıklarının bulunduğu bu bölgede: amfora parçaları ve bir Osmanlı gemisinin topları da bulunmakta. Bu batıklara, son olarak, 1993 yılında, bir Lübnan gemisi de eklenmiş.

Evet: Yassıada’nın 75 metre güneyinde, denizin dibinde, bu bölgedeki kayalara çarparak batan bir gemi: günümüzde, burada sergileniyor. Sergilenen gemi batığı: 7’nci yüzyıla ait. Geminin: 1/1 ölçeğindeki ve zamanında gemi yapım tekniğinin uygulanması ile yapılan “kıç tarafı” şapel içinde sergileniyor.

Geminin baş tarafı ise: amforalarla dolu olarak gösterilmiş. Yaklaşık 900-1000 amfora taşıyan, 20 metre uzunluğunda, 5 metre genişliğinde bir gemi. Geminin: MS.626 yılında, Bizans imparatorluğu savaşlarla sarsılırken, adanın bu bölgesinde battığı sanılıyor. Yaklaşık: 60 ton taşıma kapasitesine sahip olduğu sanılıyor.

Gemi batığı: 1961-1964 yılları arasında, arkeolog George Bass ve ekibinin gerçekleştirdiği, 3553 dalışla, bilimsel bir şekilde incelenmiş. Hiçbir obje yerinden oynatılmadan, sert fırçalar ile temizlenmiş ve etiketlenmiş. Eğimli bir yamaçta ve 32 ile 36 metre arasında değişen bir derinlikte, yayılmış halde bulunan batığa ait eserler: 18 yıl süren çalışmalar sonucu temizlenmiş ve çıkarılarak tarihlendirilmiş.

Kazı çalışmaları yapılan alan: 12 x 6 metre büyüklüğünde ve tamamen amforalarla kaplı. Bu eğimli ve kumlu arazinin üst tarafında, geminin çapaları, alt tarafında ise geminin mutfağına ait çatı kiremitleri ve geminin ocağına ait tuğla parçaları bulunmuş. Bu buluntular ve ele geçirilen çanak-çömlek, gemide bir mutfak olduğunu işaret etmekte ve geminin özelliğini daha da üst seviyeye çıkarmakta.

Gemide bulunan diğer eşyalar arasında: balık ağlarını, mutfak çanak-çömlek parçalarını, balık avlamakta kullanılan zıpkını, üzerinde “Georgios” yazılı büyük bir kantar var. Antik çağlardan, günümüze ulaşmış kantarlar arasında, en büyüğü olma onuruna sahip bu kantarın üzerinde, geminin kaptanı veya sahibinin olduğu tahmin edilen kişinin ismi (Georgios) yazılı.

İsmin arkasında ise, birkaç haç şekli var. Kantarın yanında bulunan bir ağırlık seti, geminin marangozuna ve geminin lostromosuna ait ve odun toplamaya ve su için kazmaya yarayan aletler, oldukça ilginç. Bunları görebileceksiniz.

Geminin Karadeniz’den veya Costantinapolis yakınlarındaki bir limandan, son yolculuğuna çıktığı sanılıyor.

Gemide bulunan ve imparator Heraklitus dönemine tarihlenen 15 adet altın ve tunç para, geminin tarihlendirilmesine yardım etmesi açısından, büyük önem taşıyor.

Perslerin ve Arapların, birbiri ardına Bizans’a savaş açtıkları bu sorunlu döneme ait olan paralar, geminin tarihlendirilmesini sağlamış. Diğer buluntular ve özellikle paraların yardımı ile, batığın battığı tarihin: MS.626 yılları olduğu sanılıyor.

Gemide bulunan diğer ilginç buluntular ise şunlar: amforaları eğmeden içinden şarap çekmeye yarayan ve şarap hırsızı diye adlandırılan alet. Geminin kıç tarafındaki mutfak bölümünde ise, çok sayıda pişmiş toprak kaplar, 24 adet kandil ve hatta bakır kaplar bulunmuş ve sergileniyor.

Ayrıca: batıkta ele geçirilen kurşun levhalar ve kurşun eritme potası, yolculuk sırasında bile, balık ağlarına takılan kurşun ağırlıkların üretildiğini göstermesi bakımından ilginç.

Şapelden çıkıyorsunuz, hemen sağında , Türk Hamamı göreceksiniz. Sonra: Şapelin solundaki yoldan, amfora parkının yanından, yukarı doğru yürüyün. Karşınıza gelen yapı: Cam Salonu.

CAM SALONU

Bu Salon: Paşabahçe Şişe Cam Fabrikasının katkıları ile açılmış.

Bu salonda: MÖ.14’ncü yüzyıl ve MS.11’nci yüzyıl arasına tarihlenen, su altı ve toprak altı cam objeler var. Bodrum yarımadası ve çevresindeki antik şehirlerden gelen cam eşyaların yanı sıra, su altı kazılarda ele geçirilmiş objelerde bu salonda sergileniyor. Özellikle, altlarından yapılan ışıklandırmalı sergileme yöntemiyle, muhteşem bir renk cümbüşü sunuyor.

Buradaki en eski parçalar: MÖ.1400 yıllarına tarihlenen cam külçeler (ingotlar) dir. Ayrıca: Kaunos antik kentinden, Stratonikea kentinden ve Serçe Limanı batığından bulunan cam eşyalarda sergileniyor.

Cam salonunda: 1:20 ebatlarında yapılmış olan akvaryum göreceksiniz. Burada, su altı çalışmalarının nasıl gerçekleştirildiği gösteriliyor. Yassıada Doğu Roma batığı kazısı canlandırılmış.

Bodrum Uluburun Batığı
Bodrum Uluburun Batığı
Bodrum Uluburun Batığı

      

ULUBURUN BATIĞI

Kaşın isimli kasabanın , 8.5 km. güneydoğusunda, denizin 45 metre derinliğinde, 1982 yılında bulunmuş. Günümüze kadar: bu derinlikte kazılan, ender batıklardan biridir. Kazı süreci: 11 yaz dönemi devam etmiş. Bu dönem boyunca: 22400 dalış yapılmış. Meyilli bir arazide yatan batığın kalıntıları: 44 metre ile 52 metre arasında değişen derinlikte imiş.

Erken tarihi, ilginç buluntuları ve taşıdığı muhteşem kargosu ile dikkat çekici. Batık: bronz çağına tarihleniyor. MÖ.14 ncü yüzyıl. Kargosu: bakır, kalay ve cam külçelerinden ve çeşitli ülkelerden gelen objelerden oluşmuş.

Ana kargo, yaklaşık 10 ton ağırlığında ve 318 kulplu amfora ve bakır külçelerinden oluşuyor. Bunun dışında, gemide bulunan, yaklaşık 1 ton ağırlığındaki kalay külçeleri, gemideki madenlerin tunç silah yapımında kullanıldığını işaret ediyor.

Ayrıca: 150 cam külçe, Miken ve Kıbrıs orjinli çanak-çömlek, Mısır ve Kenan ülkesine ait mühürler, mücevherler, Afrika’dan fildişi, Hippopotamus dişleri. Bunlar: günümüze kadar, eşine rastlanılmamış bir kargoyu gösteren başlıca buluntular.

Şüphesiz, arkeologları en çok sevindiren buluntu: Mısır Firavunu Akheneton’un karısı Nefertiti’ye ait altın mühür. Bu mühür, adı geçen kraliçenin, günümüze kadar ulaşabilen tek mührü olması nedeniyle ilginç.

Gemide ele geçen, yine çok ilginç buluntulardan biri de: antik çağlarda kullanılan yazı defteri. Balmumu üzerine, sert bir kalemle yazılan yazı defteri: İlyadada zikrediliyor. Geminin: Kenan (Filistin) ülkesinden yola çıkıp, Kıbrıs’tan bakır madeni aldığı ve Uluburun civarında, şiddetli rüzgar nedeniyle, karaya sürüklenip parçalandığı sanılıyor.

Buluntular ve gemide bulunan odun ve ahşapların tarihlendirilmesi sonucu, geminin, MÖ. 14’ncü yüzyılda ve hatta daha da kesin bir tarih olarak, MÖ.1316 yılında battığı sanılıyor. Ancak: geminin milliyetini bulmak konusunda, net bilgiler yok.

Bodrum Gelidonya Batığı

GELİDONYA BATIĞI

Ülkemizde, su altı arkeoloji çalışmaları: Antalya’nın batısında, süngercilerin bronz külçelerle dolu, bir batığı fark etmeleriyle başlar

Birkaç yıl sonra, süngerci Kemal Aras, bu batığı, Amerikalı antropolog, gazeteci ve dalgıç Peter Thockmorton’a gösterir. Bu batığın önemini kavrayan Thockmorton; o zamanlar genç bir arkeolog olan George Bass’ı, burada kazı yapmak için ikna eder.

Yüzyıllar boyunca, adeta deniz dibinde kayalarla kaynaşmış bu bronz külçeler: çok zor şartlarda su yüzüne çıkarılır. Tunç kütleler; kayalarla birlikte, su altında kesilerek su yüzüne çıkarılır ve temizlenir. Gelidonya kazısı: ülkemizde, su altı arkeolojisi çalışmalarının başlangıcı olması nedeniyle önem taşıyor.

TEKTAŞ BURNU BATIĞI

1999 ve 2001 yılları arasında, Çeşme’nin güneyindeki Tektaş Burnunda, klasik döneme tarihlenen bir batık bulunur. Çeşme ve Sığacık arasındaki kıyı şeridinde bulunan bu batık: klasik dönemde batan ve bu döneme ait bilgileri günümüze iletmesi açısından önem taşır.

Bu batıktaki en önemli buluntulardan biri: antik çağ vazolarının üzerinde görülen, ama bu batıkta fiilen ele geçirilen: göz imajıdır.

GÖLCÜK KAYIĞI

2001 yılında, Ödemiş yakınlarındaki Gölcük gölünün su seviyesi, 2 metre azalınca, bu kütük kayık ortaya çıkar ve yapılan çalışmalar sonucu, buraya getirilerek sergilenir.

Evet: kayık: o yıllarda Uğur ve Rose Bengisu tarafından bulunur ve Ödemiş Müze Müdürlüğüne haber verilir. Bu arada: kayığı kendi bahçelerine çeken Bengisu çifti: sürekli ıslak kalabilmesi için, yaş bezlerle ve otlarla kaplayıp korumaya çalışırlar.

Daha sonra. Kültür Bakanlığının kontrolü altında, kayık, Bodrum’a taşınır.

Kayık: kestane ağacının gövdesinin içi oyularak yapılmış. Uzunluğu: 4.40 metre ve genişliği ise 0.75 metre. Yüksekliği: 0.38 metre. Yapımı: MS. 13’ncü yüzyıla tarihleniyor.

Köşeli burnu, basık ve genişleyen arka kısmı dikkate alındığında, balıkçılık ya da nakliye işlerinde kullanıldığı tahmin ediliyor.

Yaklaşık 700 yıl su içinde kalan bu kütük kayık, yine, su içinde sergilenmek zorunda. Suya doymuş ahşap: su içinde korunmadığı takdirde, kısa bir süre sonra parçalanır ve toz olur. Bu nedenle: su dolu bir akvaryum içinde sergileniyor.

Bu akvaryum içinde: 17 tane de balık göreceksiniz. Bunlar, kütük kayığı larvalardan koruyorlar. Aynı salonda: yani burada: Apollo Tapınağı (Didim) ve Kral Mozolus’un saray kalıntılarının da sergilenmesi düşünülüyor.

Bunun yanı sıra, dünyada, yalnızca 3 örneği bulunan, Roma imparatorluğu dönemine ait, bir tunç çapa da, ilerde sergilenecekmiş.

Cam Salonundaki güzelliklerden çıkıyorsunuz. Karşınıza gelecek olan, dikdörtgen görünümlü taş yapı: 11’nci yüzyıl, Serçe Limanı Batığının sergilendiği salon.

Ancak: yapıya girmeden önce, öndeki duvar kalıntılarının, MÖ. 4’ncü yüzyılda yapıldığı sanılan Kral Mozolus’un sarayının temelinin kalıntılarının olduğu sanılmakta. Bu duvar kalıntılarını izlerken, bu özelliğe dikkat edin.

Bodrum Serçe Limanı Batığı Sergi Salonu
Bodrum Serçe Limanı Batığı Sergi Salonu

   

SERÇE LİMANI BATIĞI SERGİ SALONU

Marmaris yakınlarında, Serçe Limanında, 1977 yılında, bir cam batığı bulunur. Gerek taşıdığı kargo ve gerekse geminin gövdesinin korunması açısından, dünyanın en önemli batıklarından birisidir.

Batık: 16 metre uzunluğundadır. Alt tabanı düz olması nedeniyle, sığ sularda seyreden nehir gemilerini andırır. Yaklaşık: 35 metre derinlikte bulunan cam batığı kazısında, arkeologlar, 100 ton kumu temizlemişler ve kazıyı gerçekleştirmişlerdir.

11 nci yüzyıla tarihlenen gemi, cam eşyaların yanı sıra, 2 tona yakın cam külçe ve 1 ton civarındaki kırık cam taşımakta imiş. Arkeologlar, geminin güney Suriye’den yola çıkıp, Karadeniz’e, Kırım’a veya Güney Tuna boylarına doğru gittiğini düşünüyorlar.

Gemide: 110 amfora bulunmuş. Bunların çoğunda: şarap ve gemideki yolcular ve mürettebat için: su ve yiyecek taşındığı sanılıyor. Gemide ele geçen: ıslama paralar ve eşyalar: geminin bir Müslüman gemisi olduğunu gösteriyor.

Öte yandan, gemide bulunan domuz kemikleri ve üzerinde Hıristiyan azizlerinin bulunduğu bazı eşyalar ise, gemide aynı zamanda Hıristiyan yolcuların da bulunduğunu göstermesi açısından ilginç.

Serçe Limanı Batığının sergilendiği salondan çıkıyorsunuz. Sağ tarafa dönün, bir sarnıç göreceksiniz. Bu sarnıç: Kral Mozolus döneminden günümüze kalmış.

Evet; devam ediyorsunuz. Birkaç basamak çıkıyorsunuz, sağ tarafınızda, iki yüksek kule görünüyor. Bunlar: İtalyan ve Fransız kuleleri. Bu kulelerin bulunduğu alana: gotik tarz, kaburgalı bir tonozdan geçeceksiniz.

Burası: Bodrum’u, Ege Denizindeki İstanköy Adasına kadar görebileceğiniz en güzel manzaranın bulunduğu bir köşe. Evet: tonozlu bölümü geçin ve karşınıza, Karyalı Prenses Ana bölümü geliyor.

Bodrum Karyalı Prenses Ada Salonu

KARYALI PRENSES ADA SALONU

Kralın ve eşinin ölümü üzerine, iktidara gelen İdrieus; Prenses Ada’yı, Alinda kentine sürgüne gönderir. Ancak: Büyük İskender’in bölgeye gelişi sırasında, İskender ile Alinda’da görüşen Prenses Ada, İskender’in Halikarnas’ı ele geçirmesi üzerine, yönetime geçer.

Kırk yaşlarında öldüğü sanılan (MÖ.379 yılında doğmuş ve 330 lu yıllarda ölmüş olmalı) Prenses Ada’nın; Karya’da ne kadar süre Satraplık yaptığı bilinmiyor

1990’lı yıllarda, şehrin kuzeyinde, tesadüfen bir mezar bulunuyor. Mezar odasının eşsiz güzelliği ve burada sergilenen mücevherler, bu mezarın önemli birine ait olduğuna işaret ediyor. Yapılan çalışmalar sonucu, özellikle de iskeletin kafatasının, İngiltere’de Manchester Üniversitesinde etlendirilmesi sonucu, tesadüfen bulunan mezarın, Prenses Ada’ya ait olduğu ortaya çıkıyor.

Evet, günümüzde, İtalyan kulesinin hemen altındaki odada, mezar buluntuları sergileniyor. Burada: altın taç ve kıymetli takılar göreceksiniz.. Ama: Bodrum kalesinde, sonsuza kadar, ziyaretçilerini ağırlayacağı kesin. Burayı görmeden sakın kaleden ayrılmayın.

Gerçekten, Prenses Ada’nın tamamen gerçeğe yakın görüntüsünü yansıtan manken ve lahit; görülmesi gereken objeler. Lahit içinde, küçük bir fare iskeleti göreceksiniz, hemen ayak ucunda, dikkatli bakarsanız görmemek mümkün değil. Tabii, bu fare iskeletini görmek değil de, onun lahde nasıl girdiği tam bir muamma.

Prenses Ana, salonundan çıkıyorsunuz. Sola dönün, merdivenleri çıktığınızda, İngiliz kulesinin önüne geleceksiniz. Avlu: bir ortaçağ bahçesi gibi düzenlenmiş. Kendinizi, ortaçağda yaşayan biri gibi hissedeceksiniz. Ortaçağ giysileriyle giydirilmiş mankenler ve ortaçağ müziği, duvarlara işlenmiş yazılar, sizi bir anda o günlere götürecek.

Evet, İngiliz kulesinden çıkın ve sonra batıya doğru ilerleyin.

Karşınıza, küçük bir kule çıkacak. Alman kulesi. Tıpkı İngiliz kulesi gibi, ortaçağ şövalyelerinin yaşamını anımsatacak şekilde düzenlenmiş. Daha sonra göreceğiniz yılanlı kulede ise: doğum, yaşam ve ölüm üçlemesini anlatan bir salonu var.

Alman kulesinin arkasından dönüp, Osmanlı dönemine ait tuvaletlerin bulunduğu bölgeye geçin. Karşınıza: ortaçağ vahşetini, tüm detaylarıyla gösteren zindan (işkence odası) çıkıyor.

Evet, burayı da gördükten sonra, manzarayı içinize çeke çeke, dönüş yoluna geçin. Alman kulesinin hemen yanındaki kafeteryada, küçük bir mola verebilir veya çiçeklerin arasından, Şapelin bulunduğu yere kadar yürür ve sonra arka bahçeye geçebilirsiniz.

Ağaçların üzerinde asılı olan tüm levhalar, sizi mitoloji dünyasına götürür. Kalenin kuzeybatısında, birinci kapının bulunduğu kısımda, festivallerin, konserlerin yapıldığı, bir zamanlar top koruganı olarak kullanılmış, şimdi ise, Bodrumlu sanatseverlere hizmet veren sanat galerisi bulunuyor.

Bodrum Zeki Müren Müzesi

ZEKİ MÜREN MÜZESİ

Son yıllarını geçirdiği Bodrum ve insanı çok seven Zeki Müren: Bardakçı Koyunda bir ev satın alır. Bodrum insanı da, ölümü üzerine, bu koya: Zeki Müren Koyu ismini verir.

Evet, Zeki Müren, ölümünde: evinin hemen üstünde bulunan, Yalıkavak tepelerindeki yel değirmenlerinin yakınında gömülmek istediğini söylermiş. Ama, mezarı, günümüzde burada değil, Bursa’da.

Bu müze: yılda, yaklaşık 40 bin turist tarafından ziyaret ediliyor. Burada: Zeki Müren’in: eşyaları, sahne kostümleri, kendi yaptığı tabloları, ödülleri ve yaşamına ait her şey sergileniyor. Ayrıca: Müze bahçesinde, sanatçının dev bir heykeli de görülüyor.

Yaşı, belli bir ortalamanın üzerinde olanlar: Zeki Müren’in sağlığında, gününüm büyük bölümünü evinde geçirirken bir bölümünü de, Bodrum caddelerindeki kafelerde geçirdiğini bilirler. Yani: Zeki Müren, kafelerde, yanındaki insanlarla konuşurken, bir yanı daima boş bulunurdu.

İnsanlar; bu yana oturup, resim çektirmeyi, Zeki Müren ile birlikte resim çektirmeyi bir alışkanlık haline getirmişlerdi. O büyük sanatçı, sanatının en zirvesinde olduğu o anlarda, bu istekleri asla kırmaz ve insanlara çok mütevazi görünürdü. O yıllarda, Bodrum’a gitmiş olanların, Zeki Müren ile büyük olasılıkla resimleri vardır.

Evet, Bodrum: Türkiye’nin en güzel, en kalabalık ve canlı: tatil ve eğlence bölgelerinin başlıcalarından biri.

Gerçekten: güzel, serin ve dalgasız deniz, güneş, kumsal ve 24 saat eğlence arıyorsanız, cadde ve sokaklarındaki hareketi, canlılığı yaşamak istiyorsanız, barlar sokağında, barlardan sokağa taşan müzik ve eğlencenin tadını çıkarmak istiyorsanız, dünyaca ünlü eğlence mekanlarındaki şovları yaşamak istiyorsanız ve en önemlisi, yazın en sıcak günlerinde bile, terlemeden, nem den boğulmadan bu aktiviteleri yaşamak istiyorsanız, Bodrum’a gidin.

Sakin bir tatil düşlüyorsanız, hayır Bodrum size göre değil. Bodrum’da, 24 saat hareket, canlılık ve eğlence var.

Güzel bir günde:

Bodrum Marina sahilinde  dolaşın, dükkanlara bakın, yeşil alandaki banklara oturup, gelip-geçeni izleyin, sonra: sahildeki caddenin kıyı tarafında kalan kafeteryalara oturun, bir şeyler yiyip-için, bu sırada, büyük bir olasılıkla mutlaka ünlü birileriyle karşılaşacaksınızdır.

Kahve içmek isterseniz “Starbucks” olabilir, ancak: diğer bölümdeki Starbucks tercih etmenizi öneririm, çünkü: tam deniz kıyısında ve deniz seyrederken kahvenizi yudumlayabilirsiniz.

Canınız bir şeyler yemek isterse “Sünger Pizza” uygun bir seçim olacaktır. Muhteşem bir pizza, salata veya deniz mahsullerinden oluşan bir şeyler yiyebilirsiniz. Bu sırada, aynı mekanda, mutlaka ünlü birilerini görebilirsiniz.

Sonra: yürümeye devam edin, sahilin diğer bölümüne geçmeden önce: çarşıya uğrayın. Özellikle: birçok markanın taklit, çanta-ayakkabılarını, fiyatlarının düşüklüğüne hayret ederek izleyin, bir diğer caminin bulunduğu yere vardığınızda: bence “Denizciler Derneği” lokalinde, açık havada, uygun fiyatları dikkate alarak, bir şeyler yiyip-için.

Buradan sahilden yürümeye devam ederseniz, hemen solunuzda bir iki dakika sonra kale girişi var. Hayır: Dernekten çıkıp, iç kesime doğru yürürseniz, bu kez “Barlar Sokağı” denilen yere ulaşacaksınız. Burayı gündüz gezerseniz: nispeten sakin bir ortam göreceksiniz.

Sokağın sağ yanında, deniz kıyısında barlar ve kafeler var. Burada: Starbuck’a uğrayıp, deniz kıyısında kahve içebilirsiniz. Sokağın sol yanında ise dükkanlar var. Yürümeye devam ettiğinizde: birçok oturacak mekan bulabilirsiniz.

İyice ilerlediğinizde ise, sağ yanda kumsal ve denize girenler, sol yanda ise yine restoranlar ve kafeler görülüyor.

İşte:

Bodrum şehir merkezindeki gezimiz böyle olabilir. Tarihi yerleri gezmenin dışında, şehir merkezinde, bu tür bir gezi, terletmeyen yani sıcak olmasına rağmen nemli olmayan bir havada: inanın muhteşem bir keyif.

Ama: gelelim tenkitlere, keşke: sahilde, bu denli bol tekne demirlemiş olmasa.

Sahilde yani kıyıda yürürken: kıyıya yanaşmış teknelerden (Marina haricindeki bölgeden söz ediyorum, çünkü Marina sonuçta teknelerin yanaşması için düzenlenmiş bir yer) denizi, manzarayı görmek mümkün değil.

Bu teknelerin yanaşacağı başkaca yerler olmalı, çünkü gerçekten deniz yöresinde, denizi tekneleri arasından, birkaç santimlik yerlerden görebiliyorsunuz.

Sonuç olarak: Bodrum: gerek ülkemiz sosyetesi tarafından ve gerekse dünya turizm sektöründe bilinen ve tanınan bir yer olarak önem kazanıyor.

Tatil için burayı tercih ederseniz: her düzeyde gelire uygun kalma yeri bulabilir, eğlenmek için yine her düzeyde eğlenmeye uygun yerler bulabilirsiniz.

Çünkü: Bodrum, yılın tümünde burada yaşayan binlerce insanın yılın tümünde hareketlendirdiği, özellikle yaz aylarında ise eğlencenin doruğa çıktığı bir yer olarak önem kazanıyor.

Amerika Las Vegas

Amerika Las Vegas

 

Las Vegas: aslında turistik açıdan incelendiğinde, birçok kültürel aktivitesinin bulunduğu belirtilse ve reklamı yapılsa da, bu şehir, tüm dünya insanlığı tarafından “kumar” yönü ile biliniyor.

Yani: bu şehre giden ziyaretçilerin sanırım büyük bölümü, hatta yüzde 99’luk bölümü, casinolarda kumar oynamak veya bu ortamı yaşamak için gidiyorlardır.

Bu yüzden: Las Vegas şehri yakınlarındaki gezi yerleriyle ilgilenmedim, buraya gidilince, buradaki casino yaşamı, geceleri neon ışıklarının büyüsü, yeterli ilgiyi çekiyor.

Bu yüzden: bu yazımda, sizlere Las Vegas şehrindeki gece hayatı ve yine şehrin en büyük özelliklerinden birisi olan “Eğlence Parkı” ile ilgili görülenleri anlatacağım.

Evet, şehir nüfusu, 800.000 kişidir. Ama, buraya yılda 40 milyon turist gelmektedir. Amerikalılar, buraya genellikle “bekarlığa veda partileri” veya “21.yaş doğum günü” için gidiyorlar.

21 yaş ilginç, çünkü burada 21 yaş altındakilerin pek eğlenme şansı yok.

Şehir: kurak bir bölgede, kuru dağlarla çevrilidir. Ancak, şehir içinde yollarda asla toz göremezsiniz.

Çöl bitki örtüsü hakimdir. Yörenin çöl ortasında olmasının bir sonucu da, burada kaldığınız sürede sürekli susamak olacaktır.

Nem oranı sıfır olduğundan ne kadar sıcak olursa olsun terlemiyorsunuz ama sürekli su içme ihtiyacı duyacaksınız.

Dışarı çıkarken, yanınıza şapka ve su alın. Bu arada, hava ne kadar sıcak olursa olsun, kapalı mekanlara girdiğinizde, muhteşem klimalar, ortamı hareketlendiriyor.

Deniz seviyesinden yükseklik: 620 metredir. Her ne kadar kuraklık olsa da, şehir içinde birçok yeşil alan bulunduğunu göreceksiniz, bunun elbette nedeni, yapılan planlamalardır.

İklim

Şehir Mojave Çölünün hemen dibinde olması nedeniyle, subtropikal çöl iklimi hakimdir. Buna bağlı olarak, bol güneşli ve yıl boyunca 300 güneşli gün görülür. Kışlar kısa sürelidir. Buraya gitmek için en uygun aylar: Mart-Nisan-Ekim aylarıdır.

Şehir günümüzde: uluslar arası kongrelere ve önemli spor olaylarına ev sahipliği yapar. Ama, yazının başında da belirttiğim gibi, şehrin tanınmasının en büyük nedeni “kumar” Hatta: bu şehirdeki muhteşem lüks otellerin oda ücretlerinin ne kadar ucuz olduğunu görünce şaşıracaksınız. Ucuz çünkü, oteller kumar kazançlarıyla destekleniyorlar ve oda fiyatları, yiyecek fiyatları ucuz tutuluyor. Kıbrıs aklıma geldi, otellerin önemli müşterilerini otellerinde ücretsiz ağırlamaları gibi.

Yine de, kalacağınız otel önemli, çünkü şehir merkezine uzak bir otelde kalırsanız, şehrin keyfini çıkaramazsınız. İyi otellerin ortalama oda fiyatları 200-250 dolar arasındadır. Şehir merkezine uzak, butik otellerin oda fiyatları ise, 40-50 dolar arasındadır. Yalnız dediğim gibi, merkeze uzak olmak sıkıntı yaratabilir.

Otel konusunda önerim: Ceasar Palace olacaktır. Burası, bir otelden öte, tam bir kasaba gibi düzenlenmiş yerdir. Burada kalırsanız, gayet güzel zaman geçirebilirsiniz. Hatta: bence kumar oynamayın veya bunun dışındaki zamanınızı, otelleri gezmek için kullanın.

Unutmayın ki, otellerin kumarhanelerinde, küçük meblağlar ile kumar oynarken, rahatlıkla alkol alabiliyorsunuz ve zaman gayet güzel geçiyor. Otel konusunda diğer bir önerim Bally’s olacaktır. Bu otel, Strip denilen bulvarın tam merkezindedir ve şehrin birçok yerine çok yakındır, bu yüzden tercih edilebilir.

Amerika Las Vegas

KUMAR

Bu şehir tam bir kumar merkezidir ki, hatta havaalanında bile küçük slot makineleri görebilirsiniz. Kumara düşkünlüğünüz varsa, bu şehre gitmeyin, çünkü kumar oynamanız için her türlü fırsat yaratılmıştır. Yani, muhteşem kayıplar olabilir.

Ancak: kendinizi, kesinlikle günlük 300-500 dolarlık bir limitle sınırlandırmanızı öneririm, yoksa bu şehirden kolay kolay çıkmak mümkün değildir. Loş ışıklar, hoş hatunlar ve zaman mevhumu bittiğinde, kumardan başınızı alamıyorsunuz.

5 veya 10 centlik makinaların başında, saatler geçirebilirsiniz. Hatta, bu saatlerde, garson kızlara bahşiş vererek, kendinize gayet güzel kokteyller ısmarlayabilirsiniz, ancak söylediğim gibi, bahşiş şart.

Evet, sonuçta burada kazanan pek göremezsiniz. Yani: kumar oynatan kazanır felsefesi hakimdir. Yapılan bir araştırmaya göre, buraya gelenlerin büyük bölümü (% 85) kumar oynuyor ve ortalama 675 dolar kaybediyormuş.

Son bir not: casinolara girmek için, 21 yaş üstünde olmak şart, aksi halde casinolara sokmuyorlar.

Amerika Las Vegas

SİN CİTY

Dünya üzerinde “Sin City” olarak bilinen en popüler şehir, Las Vegas’tır. Peki: Sin City ne demektir? Sin City: hukuki olarak tolore edilmiş kötü alışkanlıklar bulunan şehirdir.

Bu kötü alışkanlıklar: fuhuş, striptiz kulüpleri, seks dükkanları, kumar, alkol ve esrar kullanımı, organize suç ve çete faaliyetleridir. Dünya üzerinde, bir diğer Sin City: Hollanda-Amsterdam’dır. Asya kıtasında ise, Tayland-Pattaya.

Amerika Las Vegas

HAVAALANI

McCarren International Airport

Şehrin en büyük havaalanıdır. 1963 yılında hizmete girmiştir. Havaalanında, 2 ana terminal ve 4 bölüm bulunmaktadır.

Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki ulaşım: Citizen Area Transit (CAT) otobüsleri ile sağlanmaktadır. Havaalanı içinde, birinci katta, çok sayıda araba kiralama şirketleri bulunmaktadır.

Bu şehirde: bence araba kiralamayı düşünün. Çünkü: şehir içinde, toplu ulaşım aracı, metro, tramvay gibi bir toplu ulaşım aracı sistemi bulunmuyor. Hatta: yoğunluktan taksi bile bulmakta zorlanabilirsiniz. Ancak: otellerin kendi aralarında kurdukları, kısa raylı sistemler var.

Oteller arasındaki yolculuk, bu raylı sistemler aracılığı ile sağlanıyor, ama dediğim gibi, şehir içinde bir yerden bir yere ulaşmak için, taksiden başka alternatif yok ki, bazen taksi bile bulmak çok güç. Bu yüzden, araba kiralamanızı öneririm.

Amerika Las Vegas

GECE HAYATI

Las Vegas şehrinde, bilindiği gibi muhteşem hareketli bir gece hayatı yaşanmaktadır. Hatta: kumarhanelerde saat ve pencere bulunmaz. Çünkü: işletmeler, müşterilerinin günün hangi saatinde olduğunu bilmelerini istemezler, canlılık hiç durmaksızın sürer.

Hatta, kumarhanelerde, kumar oynamasanız bile, gösterileri izlerseniz, birinci sınıf eğlence programları mutlaka ilginizi çekecektir.

Evet, şehirdeki son derece renkli ve canlı gece-eğlence hayatı: ağırlıklı olarak “Strip” civarında bulunan barlar, gece kulüpleri ve casinolar’da sürüyor.

O kadar çok eğlence mekanı var ki, seçimi siz yapacaksınız. Ama birkaç öneri isterseniz: Ceasar Palace içindeki pure, encore içindeki xs olabilir. “xs” bayağı büyük bir yer ve aşırı kalabalık olması keyifli olmuyor. Ceasar’ın gece kulübünü öneririm.

Bu arada, gece kulüplerine gitmek isterseniz, önceden gidip, kapıdaki listeye isim yazdırmakta yarar var. Aksi halde, girememe durumu oluyor.

Özellikle: üstünüz başınız, kılık kıyafetiniz ve yanınızda bayan olmasına dikkat ediyorlar. Yanınızda bayan yoksa, büyük olasılıkla giremiyorsunuz. Ama, yine gece kulüpleri yakınlarında, bir arada bulunan bayanlara gidip, derdinizi anlattığınızda, sizinle birlikte içeriye girmeyi kabul edebiliyorlar.

Gece hayatı dedim de: Las Vegas’ta gece hayatı yalnızca kumar değil. Buraya yolunuz düşerse, mutlaka ve mutlaka, şovlardan birini veya birkaçını izleyin. Özellikle “Cirque du Soleil, Madison, Pepe” şovlarından birini izlemenizi öneririm.

Evet, Las Vegas sokaklarında gece olduğunda: Meksikalılar, ellerinde gayet güzel hatun resimleriyle, sizlere o hatunu pazarlamaya çalışıyorlar, ancak bu resimlere sakın aldanmayın.

Ayrıca: yine zencilerin “koko-koko” diyerek dolaştıklarını ve uyuşturucu sattıklarını göreceksiniz. Bunlara da aldırmayın. Hatta: sizi “Striptiz kulüplerine” sokmak için, kolunuzdan tutup çekiştirenler olacak, hayır bunlara da bakmayın.

Siz: yalnızca güzel bir ayakkabı (asla spor ayakkabısı olmamalı) ve güzel bir kıyafet giyinin ve kaliteli yerlerde bulunun ki, bu şehirde yaşayan güzel hatunlara mutlaka sahip olabilirsiniz.

Amerika Las Vegas

STRİP

Burası, şehrin merkezi gibi bilinen, havaalanına 10-15 dakika uzaklıkta, otellerin ve casinolar’ın bulunduğu bir yerdir. Ama, şehrin en hareketli bölgesidir. Bu cadde üzerinde bulunan oteller tarafından: dünyanın birçok önemli anıtı ve bölgesi burada canlandırılmıştır. Örneğin: Paris şehrinin Eiffel kulesi, Venedik kanalları ve hatta gondolları, Mısır piramitleri.

Evet, yaklaşık 7 km. lik bu bulvar: gece boyunca hareketlenir ve bu cadde üzerinde bulunan dünyanın en ünlü otellerinin oda sayısı: 62.000 civarındadır. Yani, dünyada en fazla otel odasının bulunduğu şehirdir. Sahara ve Tropicana Avenue arasında bulunan bu bölgedeki otellerde ünlü komedyenler ve şarkıcılar sahne almaktadırlar.

Amerika Las Vegas

DOWNTOWN-FREMONT EXPERİENCE

Burada, ilk kurulan casino’lar bulunmaktadır. Ama, özellikle geceleri, burada düzenlenen ışık gösterileri görülmeye değerdir. Ayrıca, burada şehrin striptiz kulüpleri bulunuyor.

Burası, şehrin iş bölgesidir. Burada: tarihi binalar, kültür merkezleri, oteller, iş gökdelenleri ve devlet kurumları bulunmaktadır.

Amerika Las Vegas

Fremont Street

Burada, şehrin birçok otel ve casino’su bulunmaktadır. Son derece hareketlidir. 2 milyondan fazla ışık ve ses sistemiyle, burası, dünyanın en büyük ses-video sistemli gece şovlarına sahne olmaktadır.

Art District

Burada, stüdyolar, sanat galerileri ve mağazalar bulunmaktadır. Yani, şehrin sanatsal faaliyetleri burada yürütülmektedir.

Senfoni Park

Burası, ABD ülkesindeki en büyük kentsel dönüşüm projesinin yürütüldüğü bir alandır. Yani, Las Vegas şehri burada yeniden geliştiriliyor.

Smith Center

Senfoni Park içinde, 5 dönümlük alanda kurulmuş bir tiyatro tesisidir. 2012 tarihinde hizmete girmiştir. Burada: Las Vegas Filarmoni orkestrası ve Nevada Bale Tiyatrosu gösteriler sunmaktadır.
Yapının 17 katlı kulesinde, 47 çan bulunur.

Lied Discovery Çocuk Müzesi-LDCM

Eylül 1990 tarihinde halkın ziyaretine açılmıştır. Çocuklara ve ailelere hizmet veren önemli eğitim kurumlarından birisidir. Burada, çocuklar, okul gezisi programların katılıyorlar ve okul müfredatlarını geliştiriyorlarmış.

Amerika Las Vegas

Mob Müzesi

Burası: ilginç bir müzedir. Burada: organize suç ve kolluk kuvvetlerine ait objeler sergilenmektedir. 2012 yılında açılan müzenin ikinci katında, 1950-1951 yılları arasında düzenlenen organize suç duruşması canlandırılıyor. Müzede: ziyaretçiler gerçek bir elektrikli sandalye görebiliyorlar. Birinci katta, hediyelik eşya dükkanı var.

Doğa Tarihi Müzesi

Müze, 16 Temmuz 1991 tarihinde açılmıştır. Müzede sergilenenler: Dinozorlar, deniz yaşamı canlılarıdır. Ayrıca: Luxor Otel ve Casino tarafından bağışlanan, Mısır hazineleri de sergilenmektedir. Müzeye giriş ücretlidir. Yetişkinler 10 dolar, çocuklar 5 dolardır. Müzenin koleksiyonları arasında görebileceğiniz diğer objeler şunlardır: gerçek bir yünlü mamut dişi, bir köpekbalığı çene kemiği ve daha birçok yabani hayvan kopyası.

Las Vegas Premium Outlet

Burası, şehrin en büyük alışveriş merkezlerinden birisidir. Ağustos 2003 tarihinde açılan merkez, 2008 yılında genişletilmiş ve 2011 yılında restore edilmiştir.

Neonopolis

Fremont Street Experience köşesinde bulunmaktadır. Alışveriş merkezi, ismiyle orantılı olarak, 3 km. lik neon ışıklarını içermektedir.

Cowtown Gitarlar

Eğer gitar meraklısı iseniz, buraya yolunuz düştüğünde, bölgenin en ünlü gitar satış yeri olan burayı mutlaka görmenizi öneririm.
Dükkanda: Kuzey Amerika’nın en büyük klasik gitar koleksiyonu bulunmaktadır. Müşterilerinin başında Carlos Santana gelmektedir ki, siz artık gitarların kalitesini düşünün.

ŞEHİRDE GEZİLECEK DİĞER YERLER

Amerika Las Vegas

OTO KOLEKSİYONU

Las Vegas Blvd. Üzerinde, eski İmparatorluk sarayındadır. Giriş ücretlidir, yetişkinler: 8.95 dolar, çocuklar 4 dolardır. Aslında: bu imparatorluk sarayı denilen yer, bir otel haline getirilmiş ve bunun 5. katında: yarış arabaları ve klasik arabalardan oluşan, 300 otomobil sergileniyor.

Sergi sürekli değişmektedir, yani kalıcı bir koleksiyon yok. Görebileceğiniz arabalar arasında: Ferrari, Korvet, İmpala, Volswagen, Betle, askeri araçlar var.
Buraya yolunuz düşerse, hediyelik eşya dükkanı var, orayı atlamayın.

Amerika Las Vegas

ETHEL M. ÇİKOLATA FABRİKASI VE BOTANİK KAKTÜS BAHÇELERİ

Her gün açıktır ve giriş ücretsizdir. Strip’ten 10 km. uzaklıktadır.

Burada, bahçede dolaşırken size sıcak çikolata ikram ediliyor, buna ödediğiniz 4.95 doların tümü, hayır kurumlarına veriliyormuş. Buranın satış yerinden: değişik paketler içinde, birçok çeşit çikolata satın alabiliyorsunuz. Çikolata fabrikası deyip geçmeyin, burası yılda 1 milyon kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Kaktüs bahçesinde, ışık oyunları yapmışlar.

Amerika Las Vegas

MADAME TUSSAUDS MÜZESİ

Las Vegas Bulvarı üzerindedir. Giriş ücretlidir. Yetişkinler 25.95 dolar, çocuklar 15.95 dolardır.
Burada tamamen gerçek bir görünüm sunan balmumu kopyaları ile, en sevdiğiniz süper star ile bir fotoğraf çektirebilirsiniz.

30.000 m karelik müze alanında, her ünlü ile yakın ve kişisel birliktelik mümkün. Hatta, balmumu heykellere dokunabiliyorsunuz. Ama, bazı heykellerin özel durumları var. Örneğin: Jenifer Lopez’in balmumu heykelinin arkasına dokunursanız, yüzü kızarıyor.

Amerika Las Vegas

TİTANİC ARTİFACT SERGİSİ

Giriş ücretlidir. Yetişkinler 28 dolardır.

1997 yılında çevrilen Titanik filminden sanırım buraya bu objeleri aktarmışlar. Ünlü gemiden, yaklaşık 300 obje, burada sergileniyor. Tur sırasında, rehberler, Titanik yolcularının kişisel hikayelerini ziyaretçilere anlatıyorlar. Bazı hikayeler trajik, bazıları ise romantik sonla bitiyor. Burada, yolcuların kişisel eşyaları da görülüyor.

Evet, Amerika’da birçok yerde olduğu gibi, burada da, hediyelik eşya dükkanı var. Bu dükkandan: doldurulmuş hayvanlar, tişortlar, şapkalar, bardaklar, anahtarlıklar satın alabilirsiniz.

Amerika Las Vegas

NEW YORK-NEW YORK ROLLER COASTER

Biniş ücreti, kişi başı 14 dolar, iki kez üst üste binmek isterseniz, ikinci kez 7 dolardır. Tüm gün binmek isterseniz, 25 dolardır. Tropicana Ave kavşağı üzerindedir.

Buna binerseniz, Strip bölgesinin muhteşem manzarasını izleyebilirsiniz. Roller Coaster’in güzergahında: New York limanı ve 150 metrelik özgürlük anıtı modeli, Manhattan bölgesinin popüler binalarından birkaçının modeli bulunuyor.

Daha da ilginci, roller coaster binek arabaları, New York taksileri gibi dizayn edilmiştir. Saatte 67 km. hıza kadar ulaşılıyor. 144 metre yüksekliğe çıkılıyor.

Amerika Las Vegas

BUFFALO BİLL TURBO DROP

Biniş ücretlidir, yetişkin 8 dolar, tam gün 30 dolardır.

Oturduğunuz da bacaklarınız aşağıya sarkıyor. Altınızda hiç bir şey yok, boşluk var. 45 saniyelik bir süre boyunca, 180 metrelik yüksekliğe çıkıyorsunuz. Zirveye çıktığınızda, çevrenin nefes kesen manzarasını izleyebiliyorsunuz.

Ancak, aniden serbest düşüş ile dibe iniyorsunuz. Dibe yakın, hava yastığı üzerinde, birkaç kez aşağı-yukarı sıçranabiliyor.
Evet, yalnızca bir dakika süren bu heyecanı yaşamanızı öneririm.

Amerika Las Vegas

MİRAGE VOLKAN

Her akşam, saat: 18.00 ile 23.00 arasında çalıştırılmaktadır ve giriş ücretsizdir. Mirage otel-casino arazisinde, Flamingo ve Bahar doğa yolu arasında Strip üzerindedir.

1989 yılında açılmış yanardağ, açılışından bu yana popüler bir mekan haline gelmiştir. 1996 yılında: su, ışık ve ses efektleri eklenmiş ve 8 Aralık 2008 tarihinde halkın ziyaretine açılmıştır.

CİRCUS CİRCUS ADVENTUREDOME

Biniş ücretlidir, ücret 5-8 dolardır.

Adventuredome, 23 Ağustos 1993 tarihinde açılmış, bir kapalı tema parkıdır. Park: 200 metre yüksekliğinde ve tamamen cam 8.615 bölge tarafından çevrelenmiştir. Her bölmedeki cam ağırlığı, 300’den fazla kg. ağırlığındadır.

Bu ölçüler dikkate alındığında, burası, Amerika’nın en büyük kapalı tema parkıdır. Park alanı içinde: minyatür golf, çarpışan arabalar, atari salonları, palyaço gösterileri ve diğer eğlence aktiviteleri bulunuyor.

Cam kaplama nedeniyle doğal aydınlatma yapıldığından, ziyaretçiler kendilerini açık havada hissediyorlar.

Amerika Las Vegas

Sling Shot

Bir daire içinde 12 koltuk bulunuyor. Koltuklara oturduğunuzda, ayaklarınız aşağıya sallanıyor. Araç: hiç beklemediğiniz bir anda, büyük bir hızla, 100 metre yüksekliğe çıkıyor. Bu hızlı çıkış, yürekleri ağza getiriyor.

Amerika Las Vegas

Canyon Blaster

Keskin virajlarla dolu bir parkurda, çift döngülü, çift burgulu kapalı lunapark treniyle ilerliyorsunuz. Ancak, saatte 55 km. hıza ulaşıyor. Yolculuğun bir kısmı, karanlık bir ortamda sürdürülüyor. Bu karanlık ortamda, binenleri bekleyenler ise, korkunç ucubeler, evet çığlık çığlığa bir yolculuk isterseniz, işte size bir fırsat.

Amerika Las Vegas

Disk O’Ride

Tüm koltukları dışa dönük bir disk: bir ray sistemi üzerinde hızla ilerliyor. Bu sırada, yüksek enerjili disko müziği ortamı hareketlendiriyor.

Amerika Las Vegas

Runner

Islak ve vahşi bir macera yaşamak isteyenler bunu tercih ediyorlar. 60 metrelik bir açıdan, suların içine dalıyorsunuz ve sırılsıklam oluyorsunuz. Personelden bir ceket isteyebiliyorsunuz. Çünkü, şehirde ıslak ıslak dolaşmak keyifli değildir.

Amerika Miami şehri gezi yazım için Miami

Amerika Los Angeles Disneyland gezi yazım için  Los Angeles Disneyland

 Amerika hakkındaki genel yazım için Genel