Denizli Buldan

Denizli Buldan

Denizli Buldan, küçük bir yerleşim yeri. Merkez, zaten tamamen tekstil ürünlerinin satıldığı alışveriş dükkanlarıyla dolu. Sokaklarda: dükkanlar tarafından gerek kapı önüne ve gerekse dükkanın her tarafına yerleştirilmiş tekstil ürünleriyle, kendinizi tam bir kıyafet panayırında buluyorsunuz. Ancak, Buldan denildiğinde, elbette ilk akla gelen “Buldan Bezi” ve bu kumaştan üretilen kıyafetler. Bunun dışında, Buldan bölgesine gittiğimde: buradaki tekstil tezgahlarının bulunduğu yerleri de gezme şansım oldu.

Ayrıca: Buldan ilçesinin en yüksek bölümünde bulunan, yolu her ne kadar biraz zahmetli de olsa ( kısa yazdığıma bakmayın, buraya ulaşmak için uzun bir zaman harcamanız gerekiyor) güzel bir yer, sıcak bir yaz günü, bu yaylada, yani Süleymanlı Yaylasında, güzel bir piknik yapabilir veya şartlarınız müsait ise, restoranda, güzel bir balık yiyebilirsiniz. Ama, biraz önce söylediğim gibi, Buldan=giysi. Buyurun, yüzlerce giysi dükkanı arasında dolaşmaya.

ULAŞIM

Buldan ilçesi, biraz içeride kalıyor. Yani: Denizli-Aydın-İzmir kara yolunda ilerlerken, hemen yol kıyısında  değil. Sarayköy ilçesinde, ana kara yolundan ayrılarak 17 km. kadar gitmeniz gerekiyor. Sanırım, Buldan ilçesinin en büyük sıkıntısı bu.

Yani, ana kara yolu üzerinde bulunsa idi, sanırım mevcut potansiyel, çok daha büyük olurdu. Denizli-Manisa kara yolu ise, buradan geçiyor.

Ama, yine de Buldan bezinin özelliğini ve güzelliğini bilenler, özellikle bayanlar, buraya mutlaka gidiyorlar. Bence de, 17 km. pek fazla bir uzun yol değil, buralardan geçerseniz, mutlaka zaman ayırın ve buraya uğrayın. Gerek bayanlar ve gerekse erkekler ve hatta çocuklar için, mutlaka hoşunuza gidecek giysi türleri bulacağınıza inanıyorum.

Buldan ilçesinin, Denizli il merkezine uzaklığı: 42 km.

TARİH

Buldan yöresinin tarihi geçmişi incelendiğinde: Göçebe Türk aşiretlerinin, Menderes nehrini geçerek, günümüzdeki Buldan yöresine gelip yerleştikleri ve hayvancılıkla uğraşmaya başladıkları görülür. Bunlar: Bizans hakimiyeti altında, Çağış mevkiine yerleşirler. 1215 yılında yapılan bu yerleşmeler, Buldan bölgesindeki yerleşimin çekirdeğini teşkil etmektedir.

Gelen bu göçebe boyları: hayvancılık ve ziraatla uğraşırlar. Pamuk ve yünden, kirman ile eğittikleri ipliklerle kaba-saba, fakat sağlam giyim eşyaları dokumaya başlarlar. Bu dokumalar, kısa zamanda, tüm çevrede büyük ün kazanır. Osmanlı Padişahı Osman Gazi: burada dokunan kırmızı şallardan elbise yaptırıp giymiştir.

1340 yılında, Buldan ve çevresinde, Germiyanoğulları egemenliği görülür. 1428 yılında ise, Osmanlı devleti, bölgede egemenliği ele alır.

1354 yılında, büyük bir deprem meydana gelir. Şehir, bu depremde, fazlasıyla zarar görür. Türkler ve Hıristiyanlar, o ana kadar birlikte yaşarken, depremden sonra, bir kısım Hıristiyan halk, başka yerlere göç ederler, daha sonra zaten bugünkü Yenice kasabası kurulur.

Çam ağaçlarıyla bezeli bir dağın eteklerinde kurulan Buldan, 1847 yılında, Aydın iline bağlı bir ilçe olarak görülür. 1883 yılında ise, Denizli’ye bağlanır.

Buldan isminin ortaya çıkışı: Buldan isminin kökeni Türkçe “Buladan” sözcüğünden gelmedir. Anlamı ise: çınar ağacıdır. Buldan ilçesindeki, çınar-kestane ağaçlarının bolluğu ve tarihi belgelerde ve yazışmalarda “boladan, buladan” şeklinde bir ismin yer alması ve bu ismin, değişerek günümüze “Buldan” olarak geldiği düşünülmektedir.

GENEL

İlçe, dağ yamacında kurulmuştur. En yüksek noktası: 1151 metre yükseklikteki, Geleyli Tepesidir. İlçedeki ormanlar, iki büyük yangınla yok olmuştur.

Denizli ilinin, en gelişmiş ilçelerindendir. İklim bakımından değerlendirildiğinde: yazları sıcak ve kurak, kışların ılık ve yağmurlu geçtiği görülür. Hiç kar yağmaz, don olaylarına rastlanmaz. İlçenin üç tarafı dağlarla kaplı olduğundan, sert rüzgarlara rastlanmıyor.

İlçe halkının ana geçim kaynağı: dokumacılıktır. Yörede ağırlıklı olarak: Buldan bezi, havlu, bornoz, ham bez (Amerikan), Halep işi masa örtüsü, yatak örtüsü, perdeye dönüştürülebilen bezler ve ipek işlemeler üretilmektedir.

Her yıl, Haziran ayının ilk haftasında, 3 gün süreli “Dokuma Kültür ve El Sanatları Festivali” düzenleniyor. Zamanınız uygunsa, mutlaka buna katılmalısınız.

BULDAN MADEN SUYU

İlçe merkezine 2 km. uzaklıkta, 2 ayrı çeşmeden akmaktadır. Soğuk ve sıcak olarak ,dakikada 25 litre su çıkıyor. Suyun sıcaklık derecesi: 19 derecedir. Deniz seviyesinden 600 metre yükseklikteki bir rakımdan çıkan su: sindirim sistemi ve karaciğer işlevleri üzerinde, olumlu etkileriyle gündeme geliyor.

DOKUMACILIK-TEKSTİL

Buldan ve yöresinde: dokumacılık özellikle bugünkü Buldan’a çok yakın uzaklıkta bulunan “Tripolis” kentinde yaşayan halkın başlıca geçim kaynağıydı. Bu nedenle, Türklerin, dokumacılığı, Bizanslılardan öğrendiği rivayet edilmektedir. Ben buna  pek inanmıyorum, çünkü göçmen olarak gelen kültür, geldikleri yerde yoğunlukla kullandıkları dokumacılığı birlikte getirmiş olsalar gerek, belki kullandıkları yöntemlerde bir kısım değişikliklere gitmiş olabilirler.

Her şey bir yana: Osmanlı devletinin kuruluşundan sonra, sarayın dokuma ihtiyacının bir kısmı, Buldan’dan sağlanmıştır. Bugün Topkapı Sarayı/Müzesinde görüldüğü üzere: Ertuğrul Gazi’nin içliği, Barbaros Hayrettin’in şalı, Genç Osman’ın gömleği: Buldan bezinden dokunmuştur.

1779 yılına kadar, Buldan’da, dokumacılık: ilkel tezgahlarda yapılıyordu. Bu tarihten sonra: Buldan bezi gibi dokumalar yapılmaya başlanır. 1900’lü yılların başlarından itibaren, yeni dokuma tezgahları yöreye getirilerek, bu tezgahlarda: pamuklu, ipekli kumaşlar dokunmuştur. 1951 yılından sonra ise, motorlu tezgahlar kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde: ipekli türdeki ince kumaşlar, peştamal, üstlük örtü türü dokumalar; halen el tezgahlarında, diğer türler ise, motorlu tezgahlarda dokunmaktadır.

Dokuma boyacılığında ham madde olarak: ayva çekirdeği, nar kabuğu, ceviz yaprağı ve meşe palamudu kullanılıyor. Peştemaller: ipekli ve pamuklu olarak dokunuyorlar. Bu peştemaller: önceleri, kadınlar tarafından, sokağa çıkarken, elbiselerinin üzerine, bele bağlanarak kullanılırmış. Günümüzde ise, sehpa ve masa örtüsü olarak kullanılıyor. Çarşaflar: tek ve çift kişilik olarak, yatak ve yorgan için ayrı ebatlarda, ipekli ve pamuklu olarak dokunuyor. Daha önceleri, çarşaf olarak kullanılan, ipekten dokunan “Hoşgör”, günümüzde, bez türü olarak kullanılıyor.

1893 yılında: eni 30-60 cm. arasında değişen Buldan Bükülü bezi, özellikle iç çamaşırı üretiminde kullanılırmış. 1930 yıllarında, Gramofon adını alan bu bez, düz renkli ve çizgili-kareli olarak dokunmaya başlamış. Hatta, dönemin İzmir Valisi tarafından, bütün okullarda, bu tür bezden yapılan formalar, okul forması olarak kullanılmış. 1970’li yıllarda ise, bu bezler, özellikle: Almanya, Fransa ve Belçika gibi Avrupa ülkelerine ihraç edilmiş.

Günümüzde, Buldan Bezleri: evlerimizin her köşesinde olduğu üzere, gömlek, bluz, etek, pantolon, şort gibi kıyafetlerin yapımında da kullanılıyor. Buldan bezinde: geometrik bitkisel desenler kullanılır. Lale, karanfil gibi çiçek dalları, özellikle 16.yüzyılda yoğun olarak kullanılmıştır. Renklerde ise: kırmızı, sarı ve beyaz hakimdir. Kırmızı renkli bezler, bayrak yapımında, diğer renkler ise  sarık ve iç çamaşırı yapımında kullanılırlar.

Denizli Buldan Bezi

BULDAN BEZİNİN DOKUNMASI-ÖZELLİKLERİ

Pamuk ipliğinin dokunması için, öncelikle “hamının alınması” denilen bir işlemden geçirilmesi gerekir. Daha sonra, sıra boyama işlemi var. Buldan bezinin sırrı da aslında, bu boyama işlemindedir. Yukarıda sözünü ettiğim gibi: ceviz yaprağı, meyan kökü, mazı, defne, palamut, soğan kabuğu, kestane ve çehriden yapılan doğal boyalar: “yeminli boya” olarak adlandırılır. Çünkü: yörede, her ustanın boya yapma tekniği kendine özgüdür ve sır gibi saklanır. Buldan Bezinin başlıca özelliği: yani tek olmasının nedeni: biraz da bundandır. Yani: boyama işi, her usta tarafından ayrı teknikle yapılır ve bu tekniği asla başkasına söylemezler, yeminlidirler.

Boyandıktan sonra kurutulan iplikler: yine geleneksel yöntemlerle, el çıkrıklarında bobinlere sarılırlar. Son aşamada, el tezgahlarında, hünerli ellerde: peştamal, çarşaf, havlu, Buldan bükülüsü, el bezi ve mendile dönüştürülüyor. Neden hala el tezgahlarında üretiliyor? Çünkü: ilmek ilmek dokunan Buldan bezleri, fabrikalarda üretilenlerden daha sağlam ve uzun ömürlü oluyor.

NE YENİR.NE İÇİLİR

Buldan ilçesinin en meşhur lezzeti: Balcan-Soğandır. Çiğ patlıcan, yeşil biber, soğan, domates, peynir ve nar ekşisiyle yapılıyor ve yufka içine konularak, dürüm yapılarak yeniliyor.

NE SATIN ALINIR

Söylemeye gerek var mı, Buldan’da satın alabileceğiniz o kadar çok çeşitli: tekstil ürünü var ki, burayı gezip te bir şeyler satın almamak çok zor.

GEZİLECEK YERLER

Denizli Buldan Süleyman Yaylası ve Yayla Gölü

SÜLEYMANLI YAYLASI VE YAYLA GÖLÜ 

İlçe merkezine, 8 km. uzaklıktadır. Güzel bir yolu var. Geniş düzlük bir alan. Bu alanın içinde ise, büyük bir göl var. Gölün içi ise, tamamen sazlıklarla kaplı. Rakım: 1150 metre. Gölün çevresinde ise, karaçam ormanı var. Göl, göçmen kuşlarının uğrak yeri. Burada: beyaz ve kara leylek türlerini görebiliyorsunuz.

Göl kenarında: bir otel var. Otelde, 6 oda ve 18 yatak kapasitesi bulunuyor. Ayrıca, bir lokanta var. Burada: konaklamak ve restoranlarda göl manzarası eşliğinde yemek yemek mümkün.

Yayla bölgesinde : 2 çeşme ve 10 piknik ocağı bulunuyor. Hafta sonlarında, 500 civarında ziyaretçi bölgeye geliyor.

Kamp kurmak için gayet uygun bir alan.

Ben gittiğimde buraya çıktık. Yol her ne kadar dönerek, yokuş yukarı çıkmak suretiyle biraz zaman alsa da, yukarı çıkıldığında, yani yaylaya varıldığında, buradaki restoranlardan birinde, güzel bir balık yemeği yediğimizi hatırlıyorum. Ancak, pek kalabalık değildi, yani nispeten sakin ve boş bir yer olarak hatırlıyorum.

Denizli Buldan Tripolis antik Kenti

TRİPOLİS ANTİK KENTİ

İlçenin, Yenice kasabasıyla, Menderes nehri arasındaki bir yamaç üzerinde kuruludur. İlçe merkezine 16 km. uzaklıktadır. Kent: kurulduğu dönemde komşusu olan kentlerden, Laodikeiya: 30 km. ve Hierapolis’e: 20 km. uzaklıktadır.

Kentin kuruluş tarihi ve kuranlar hakkında, bilgi yok. Ancak, Lidya şehirlerinden biri olduğu ve kuruluştaki isminin:  Apollonia olduğu sanılmaktadır. Sikkelerini bu adla basmıştır. Bazı bilim adamları da, buna dayanarak, kentin “Attaloslar” tarafından kurulduğunu söylemektedirler.

Bunların yanında, kentin adının: kentin kurucusu olarak kabul edilen Pergamon kralı I. Attalos’un karısının ismi onuruna verildiği de düşünülmektedir. Roma İmparatoru Augustus döneminde: kentin adı “Tripolis” olarak anılmaya başlanır ve sikkelerde bu isim kullanılır.

Kuruluşundan sonraki dönemlerde, Roma ve Bizans egemenlikleri ve mimari yapılaşması görülüyor. En önemli dönemlerini: Romalılar zamanında yaşamıştır. Kentin esas kuruluş amacı: askeridir. Çünkü: doğudan gelebilecek olan saldırılara karşı askeri üs olarak kurulmuştur.

Denizli Buldan Tripolis Antik Kenti

Kent: MÖ.2’nci yüzyıl sonlarında, birçok deprem ve savaşlara sahne olmuş ve bunların sonunda tahrip edilerek, yok olmuştur. Roma döneminde yaşanan gelişim, Bizans döneminde, yerini gerilemeye bırakmıştır. En son olarak, 1354 yılında büyük bir deprem olmuş ve halkı, çevre yerleşim yerlerine göç etmiştir.

Denizli Buldan Tripolis Antik Kenti

Günümüzde, burada görebileceğiniz kalıntılar şunlar:

Tiyatro:

Roma mimari tarzıyla yapılmıştır. Üç bölümden oluşmaktadır. Cavea: oturma kademeleri, büyük mermer taşlardan, orkestra bölümüne doğru yapılmıştır. Kapasitesinin, yaklaşık 8 bin kişi olduğu düşünülmektedir. Sahne ve sahne binası: harap durumdadır. Sahne binasına ait, istinat duvarlarının çok az bir kısmı yüzeyde görülüyor.

Hamam:

Tiyatronun 200 metre batısındaki bir düzlük üzerinde bulunuyor. Sur duvarının dışındadır. Tipik, Roma hamamı özelliklerindedir.

Kale ve Surlar:

Kent, Bizans döneminde surlarla çevrilmiştir. Bu surlar, yer yer burçlarla, gözetleme kuleleri ve kalın duvarlarla desteklenmiştir. Surlar: Tiyatroya bitişik olarak devam eder, kentin kuzeyinde, en yüksek tepede, kule ile birleşir. Kule: hem savunmaya ve hem de gözetlemeye yönelik olarak yapılmıştır.

Nekropol:

Kentin doğu ve güney yamaçlarında nekropol alanları ayrılmıştır. Dik ve meyilli tepelerin, sarp kayalıklar bölgesinde: kayaya oyulmuş, kaya mezarları var. Ayrıca, lahit mezarlar da görülüyor.

YENİCE KAPLICALARI

İlçe merkezine, 16 km. uzaklıkta, Yenice kasabasındadır. Denizli-İzmir kara yolundan ayrılarak, stabilize bir yol ile, buraya ulaşılır. Yol, Tripolis harabelerinin yanından geçmektedir. Suyun sıcaklığı: 44 derecedir. Suyun birleşiminde ise: hidrokarbonat, sülfat, sodyum, kalsiyum iyonları bulunuyor.

Kaplıca sularının iyi geldiği düşünülen hastalıklar şunlar: romatizma, kalp-damar sertlikleri, deri hastalıkları.

Denizli Buldan Kestane Deresi

KESTANE DERESİ

İlçe merkezine, 1 km. uzaklıkta, batıda, yeşillikler arasında bir piknik yeri. 1967 yılında burası yapılandırılmış, bu çalışmalarda: bir çay bahçesi ve restoran açılmış ve bu tesisler, yerli ve yabancı turistlere hizmet veriyor.

Denizli tanıtımı.

Pamukkale tanıtımı.

Denizli Çivril

Denizli Çivril

Çivril ilçesine ilk gittiğimde: çok modern ve lüks bir ilçe merkezi gördüm. İlçe merkezinde, çok güzel mağaza ve ticarethaneler var. Özellikle: kuyumcu dükkanlarının bolluğu dikkatimi çekti. Yeşil Çivril markası ile ünlenen, yeşil pakette satılan, sakız markasının sahiplerinin buralı olduklarını duyunca ve yörelerine her türlü yatırımı yaptıklarını öğrenince, bunun yani ilçe merkezinin bu kadar güzel olmasının sebebini anladım.

Özellikle: Çivril Askerlik Şubesinin güzel binasının cephe duvarında, bu bina “……….. tarafından yaptırılmış” yazısını gördüğümde (gayet büyük ve görülmemesi imkansız bir yazı) merakım daha da arttı. Yine de, bu güzel yatırımlara ekonomik olanak sağlayan bu insanlara teşekkür etmemek elde değil, ama yaptıklarımızın reklamı şart mı?

Çivril merkezinde, bu güzel mağaza ve dükkanların bulunduğu cadde ve sokaklarda gezdim, güzel bir yerde, güzel bir yemek yedim. Daha sonra ise, istikamet Işıklı. Işıklı merkeze yakın. Burada; büyük bir havuz oluşturulmuş, bu havuzun çevresinde, restoranlar ve çay bahçeleri var. Bu restoranlardan birinde, balık yediğimizi hatırlıyorum. Sazan balığı.  Zaten Işıklı gölünden, yıllık 10 bin top, sazan balığı üretimi yapılıyor.

Evet, güzel bir yer. Buralardan geçerseniz, mutlaka zaman ayırın. Özellikle, Işıklı gölü kıyısına mutlaka zaman ayırın.

Denizli Çivril

ULAŞIM

Çivril; Denizli-Uşak arasındaki kara yolu üzerinde bulunuyor. Diğer bağlantısı ise: Dinar ilçesine uzanıyor. Çivril, il merkezi olan Denizli’ye: 95 km. uzaklıktadır. Çivril-Uşak arası uzaklık: 59 km. Çivril-Dinar arası uzaklık: 40 km. Çivril-Denizli Çardak hava alanı arası uzaklık: 85 km.

Bunun yanında: Çivril-Aydın arası uzaklık: 265 km. Çivril-Ankara arası uzaklık: 420 km. Çivril-İstanbul arası uzaklık: 550 km.

Denizli Çivril

TARİH

Anadolu toprakları içinde, ilk yerleşim yerlerinden biri olarak  kabul edilen “Beycesultan”, bu bölgede bulunmaktadır. MÖ.4000-3500 yılları arasından bu yana, buralarda yerleşim bulunduğu bilinmektedir. Ancak, yörenin asıl önem kazanması: Büyük İskender’in Anadolu’ya geçişiyle başlar. Bu dönemde: Selevkos krallığı, Menderes vadisi boyunca, bir dizi kale ve kent kurmuşlardır. Yöre, Bergama krallığı döneminde, daha da önem kazanır.

Daha sonraki dönemlerde, Çivril adına, ilk kez “Myrkiokephalon” savaşını anlatan Bizans belgelerinde rastlanıyor. Bu belgelerde, Çivril adından, Rumca “Tribritzi” ve “Cyybrilcimani” olarak geçmektedir. Çivril: Luwi dilinde “Bol su-Gür su” anlamında kullanılmaktadır. Bu da, ilçenin doğu yanındaki “Küfü Çayı Vadisi”ni ifade etmektedir.

Myriokephalon Savaşı: 26 Ağustos 1071 tarihinde, Türkler Malazgirt zaferini kazandıktan sonra, Anadolu içlerine akınlar yapmaya başlarlar. II.Kılıçarslan (1155-1192) tahta çıktığı zaman, Bizans imparatoru olan Manuel, bu durumdan rahatsızlık duyar. Türkler, daha fazla kuvvetlenmeden, Siblia kalelerini inşa ettirir.

Zamanla, savaş kaçınılmaz hale gelir. Bu amaçla: 1176 yılında, Ulubat gölü yakınlarındaki karargahından hareket eden Bizanslılar, Siblia kalesine gelirler. Sultan II.Kılıçarslan, buraya elçiler göndererek, barış teklifinde bulunur. Ancak, İmparator Manuel, bunları kabul etmeyerek, Işıklı (Myriokephalon) kalesine gelir.

Daha sonra: İmparator Manuel, hiçbir güvenlik tedbiri almaksızın, dar-uzun ve kıvrımlı bir boğaz olan “Tzibritzi” vadisine gelir. Bu vadi: Kafi Çayı vadisidir. Boğazın iki yakasını tutan Sultan ve askerleri, öncü birlikler geçtikten sonra: Bizans ordusuna saldırırlar. Yakın mesafeden yapılan ok atışları çok etkili olur, ölen hayvan ve askerler, vadiyi geçide kapatırlar.

Daha sonra yamaçtan inen Türkler, düşman ordusunun kalan birliklerini yok ederler. Ancak, yine de, Sultan II. Kılıçarslan, ertesi günü sabahı, yeniden barış elçilerini gönderir. Bizans imparatoru, zaten zor durumdadır, Dorilaion ve Siblia kalelerinin yıkılması şartını kabul ederek, barış antlaşmasını imzalar.

Böylece: Malazgirt Savaşıyla Anadolu’ya giren Türkler, Myriokephalon zaferiyle, Anadolu’nun tapusunu almış olurlar. Anadolu’nun Türkleşmesinde büyük önemi olan bu savaş, Çivril ilçesi toprakları üzerinde olmuştur.

Devam eden tarihi süreçte: Ocak 1921 tarihinde, bölge, Yunanlılar tarafından işgal edilir. Ancak, bu işgal, yalnızca 9 gün sürer. Ancak, Nisan 1921 tarihinde, Çivril, yine Yunanlılar tarafından işgal edilir. 30 Ağustos 1922 tarihinde ise, Yunan işgali sona erer. Bu tarih, Kurtuluş Günü olarak her yıl coşkuyla kutlanmaktadır.

GENEL

İlçenin deniz seviyesinden yüksekliği: 900 metredir.

İklim değerlendirildiğinde: bölgede, karasal iklim görüldüğü anlaşılıyor. Buna göre: yazlar sıcak ve kurak, kışlar soğuk ve yağışlı geçer. İlçede, Poyraz rüzgarı yoğun olarak eser. Yaz aylarında bile, kış havası yaratan bu rüzgar, zaman zaman oluşan kirli havanın da dağılmasına yardımcı olmaktadır.

İlçenin en önemli akarsuyu ilçe merkezinin 10 km. doğusundaki Işıklı kasabasından çıkan “Büyük Menderes” nehridir. Bu nehir: Dinar ve Akdağ yörelerinden çıkan, pek çok kaynağın suları ile birleşerek, 72 kilometrelik alana sahip, Işıklı Gölünü meydana getirir. Bu göle: Küfi çayı da katılır.

İlçe ekonomisi: her türlü tarım ürünü yetiştiriciliği ve hayvancılığa dayalıdır. Özellikle: başta elma olmak üzere, meyve, şekerpancarı, ayçiçeği, tahılgiller, sebze ve su ürünleri, halkın en önemli gelir kaynağını oluşturmaktadır. İlçede en çok üretilen meyve: elmadır. Üretim rakamları, ülkemiz genel üretiminin % 5’ini karşılamaktadır.

Denizli Çivril

NE YENİR.NE İÇİLİR

Çivril yöresinde: Çivril usulü yapılan “Keşkek” yiyebilirsiniz.

GEZİLECEK YERLER

Denizli Çivril Eumania antik kenti

EUMANİA ANTİK KENTİ

Çivril-Dinar kara yolu üzerinde, Işıklı kasabasının bulunduğu yerdedir. Bergama kralı II. Eumenes adına kurulmuştur. Işıklı kasabasının güneydoğusundaki su kaynağının yakınlarında, antik döneme ait kalıntılar görülüyor.

Denizli Çivril Eumania antik kenti

Günümüzde: Sarıbaba Tepesi olarak isimlendirilen bölgenin üzerindeki  düzlük, özellikle Bizans döneminde kale olarak kullanılmıştır. Bu tepenin yamaçları ise, antik Eumania kentinin nekropolü olarak kullanılmıştır.

Antik  dönemde, burası, önemli bir tıp merkezi konumundaymış. Kent yakınlarında bulunan Attanassos Hieronu çevresinde kurulmuş önemli bir tıp okulundan söz ediliyor. Burada, hastalar telkin ve terapi yoluyla tedavi ediliyormuş.

Denizli Çivril Işıklı kasabası Işıklı gölü

IŞIKLI KASABASI VE IŞIKLI GÖLÜ

Işıklı kasabası, Çivril-Dinar kara yolunun 10.km.de, “Eumenia” antik kentinin kalıntıları üzerinde kurulmuştur. Deniz seviyesinden yüksekliği: 814 metredir.

Denizden yüksekliği: 814 metredir. En derin yeri: 8 metredir. Işıklı suyu ve Küfi çayı ile beslenir. Sularının kontrol altına alınması için, Işıklı Barajı yapılmıştır. Suları tatlıdır ve içinde balık yaşamaktadır. Sularıyla Büyük Menderes nehrini besler.

Göl, su kuşları için önemli bir yaşam ortamı oluşturmaktadır. Bölgede bir kısım kuş, kuluçkaya yatmaktadır.

Akgöz deresinin çıktığı yörede: güzel tesisler var. Burada: dereden yakalanan balık ve ıstakoz, hemen kaynak başındaki lokantalarda pişirilip servis ediliyor. Göl kenarında: kafe ve lokanta türü tesisler bulunuyor. Ana kaynaklardan biri üzerinde: Işıklı Belediyesine ait, kaliteli tesisler var. Bu tesisleri mutlaka ziyaret edin. Zaten yörenin insanları burayı etkin olarak kullanıyorlar. Siz de, mutlaka burayı ziyaret etmelisiniz.

Denizli Çivril Homa Gümüşsu şelalesi

HOMA (GÜMÜŞSU) ŞELALESİ

Çivril-Dinar kara yolu üzerinde bulunuyor. İlçe merkezine 30 km. uzaklıktadır. Buradaki suyun kalitesi nedeniyle, buraya “Gümüşsu” ismi verilmiştir. Burada: 30 metre yükseklikten dökülen şelale var. Suyu çok soğuk ve tatlıdır.

Bu bölgede, aynı zamanda: II. Haçlı seferinin savaş alanı olan “Miryakefalon” alanı bulunmaktadır. Burası: Gümüşsu kasabasına 10 km. uzaklıktadır.

AKDAĞ MİLLİ PARKI

İlçenin güneydoğusundadır. Burada: mağaralar ve mevcut kanyon, tam bir tabiat harikası olarak ziyaretçilerin karşısına çıkıyor. Burası: 2000 yılında, “Tabiat Parkı” olarak tescil edilmiştir.

Akdağ Milli Parkında: kocayayla, Kurtini mağarası, Tokalı kanyonu ve yabani Yılkı Atları, geyikleri, yaban domuzları, kurtları ve diğer canlı türleri bulunuyor.

Denizli Serinhisar gezi yazısı için Serinhisar

Denizli Tavas

Denizli Tavas

İsmi “Davaz” olarak da telaffuz edilen, insanlarının ticari becerilerinin ve meşhur tahinli-ballı pidesinin ön plana çıktığı, tarihi kalıntıların yoğun olarak bulunduğu bir yöremiz. Denizli-Muğla yolundan giderken, Acıpayam yolundan, güneye döndüğünüzde, o eşsiz manzara ile karşılaşırsınız.

Denizli Tavas

ULAŞIM

İlçenin, il merkezine uzaklığı: 43 km. dir. Tavas-Kale arası uzaklık: 29 km. dir. Tavas-Karacasu arası uzaklık: 48 km. Tavas-Milas arası uzaklık: 170 km.

Denizli Tavas

TARİH

Antik dönemlerde, bölgenin ismi: Karia. İlçenin bulunduğu yerde: ilk yerleşimin 6000 yıl öncesine kadar uzandığı tahmin edilmektedir. Bu sürede: yörede, sayısız ırk ve millet uygarlıklarını sürdürmüştür.

Bu uygarlıkların günümüze kalan izleriyse: Heraklios, Didimen, Apollonia, Sebastapolis, Barza gibi şehirlerdir. Ancak: bölgede, Selçuklular ve Osmanlı döneminden kalma, çok sayıda eser görülmez.

Tavas yöresinde: Türkler, ilk kez, Isparta ve Denizli yöresinden gelerek buraya yerleşen Kayı Türkleri olarak görülüyorlar.

14.yüzyılın başlarında, bölgede, Tavas Beyliği kurulur, merkezi de, bugünkü Horasan köyü ve sonrasında ise Hırka köyüdür.

1424 yılında, II. Murat tarafından, bölge Osmanlı devletine bağlanır. Ancak: 1702-1703 tarihleri arasında, büyük depremler olur ve birçok insan ölür. O zamanki, kale civarında bulunan şehir, oturulamayacak hale gelir. Bundan sonra ise, şehir daha yukarıya, şimdiki merkeze doğru çekilir.

Tavas: 1883 yılında, Denizli sancağına bağlı bir ilçe olur. 1890 yılında ise, belediye kurulur.

Milli Mücadele sırasında: bölgenin büyük bölümü Yunan işgaline uğramasına rağmen, Yunanlılar Tavas’a girememişlerdir. Dolayısıyla, Tavaslılar, Aydın ve Nazilli yörelerinde, işgalci Yunanlılara karşı aktif olarak çatışmalara katılmışlardır.

Denizli Tavas

GENEL

İlçe, denizden 950 metre yüksekliktedir. Türkiye’nin en “Zeybek” ilçesi olarak tanımlanır.

İklim değerlendirildiğinde ise: yörede, üç iklim türünün etkisini sürdürdüğü görülür. Zaman zaman, yazları kurak ve sıcak, kışları soğuk ve fırtınalı geçer. Bazen ise, Akdeniz ikliminin tesirinde kalarak: yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve ılıktır. Yağışlar, daha çok ilkbahar aylarında görülür.

İlçe merkezinin en önemli ürünü: kavundur. Seki köyü yöresinde ise, nar ve zeytin yetiştirilir. Sığır besiciliği de, oldukça ileridir. Yörenin en ünlü ve yanık kokulu olarak belirtilen “kese yoğurdu” gerçekten çok tanınır ve çok lezzetlidir.

Denizli ilinin ve hatta belki de ülkemizin: nüfusa göre, camisi en fazla bulunan ilçelerinin başında gelir. Bir ev, bir cami, bir ev gibi bir sıralama gidiyor. Sanırım İlçenin zenginleri, iki-üç kişi bir araya gelip, cami yaptırmışlar. Yani: 10 bin nüfuslu bir ilçede, 30 civarında cami bulunuyor.

Ekonominin bir diğer girdisi ise: dokumacılıktır. Kızılcabölük, Vakıf, Karahisar ve Horasanlı yörelerinde: çarşaf, havlu, gömleklik, perdelik ve mendil gibi ihracata yönelik  dokuma faaliyetleri çok üst seviyelerde yapılmaktadır.

Bu yörede, Tavas ve Kale ilçeleri arasında, 1926 yılında, 6.3 büyüklüğünde bir deprem olmuştur.

ÖZAY GÖNLÜM

Özay Gönlüm, hepinizin bildiği gibi, Halk Müziği branşında, kendine özgü yorumu ile, bir zamanların öne çıkan bir halk sanatçısı. 1940 yılında, Kızılcabölük kasabasında doğmuş. 16 yaşında, Ankara Radyosunda “Yurttan Sesler” programına misafir sanatçı olarak katılmıştır.

Denizli yöresinden ve Ege bölgesinin birçok diğer yörelerinden derlediği türküleriyle, kaynak kişilik yapmıştır. Bunların önemli bir kısmı, TRT repertuarına girmiştir.

2000 yılında vefat etmiştir. Ankara’da yaşadığımız dönemde, Özay Gönlüm, hemen yaşadığımız yerin çok yakınında oturuyordu. Ve bu muhteşem güzel insan-sanatçı ile, küçük yaşımda, birkaç kez tanışma şansına sahip olmuştum. Elbette, o yıllarda, bu tür bir sanatçıyı tanıyor olmak, gerçekten mutluluktu.

NE YENİR.NE İÇİLİR

Tavas yöresinin, özellikle “göveci” ve “tahinli pidesi” meşhurdur. Tavaslılar tarafından, bu tahinli pideye “içli-dışlı” denir. Tahin ile hamurun buluşması ve pişirilmesiyle ortaya çıkan tahinli pide: gerçekten muhteşem bir lezzet. Ama dikkat; biraz ağır geliyor, yani bolca sipariş etmeyin.

Tavas ilçesi içine girmeden, bu pideden tatmak isterseniz: Denizli-Muğla kara yolu üzerinde, Tavas ilçesine girmeden, solda harika pide yapılan bir yer var, buraya uğrayabilirsiniz.

Bunun yanında; yine, bu yöreye özgü, Tavas baklavasını da mutlaka deneyin. 40 kat yufkanın her katına dökülen cevizlerin, şerbetle buluşması sonucu, muhteşem bir tat ortaya çıkıyor.

Yemek dışında: buraya has, yanık kokulu “kese yoğurdu” nu mutlaka ve mutlaka tadın.

NE SATIN ALINIR

Özellikle bu ilçede yapılan tel kırma-gümüş işi oldukça rağbet görmektedir. Yapılan işlemelerin çeşitleri şunlar: makaslı, sepeleme, muskalı, yıldızlı, yapraklı, tırtıl sarmalı gibi motifleri var. İlçede: iğne işleri, iğne oyaları da çok yaygın ve meşhurdur. Buradan: yiyecek maddesi düşünürseniz, mutlaka “leblebi” satın almalısınız. Gerek kendiniz ve gerekse yakınlarınız için iyi bir hediyelik olabilir.

GEZİLECEK YERLER

Denizli Tavas Kızılcabölük Kasabası

KIZILCABÖLÜK KASABASI

Kasaba: Denizli il merkezine 50 km. uzaklıktadır.

Evet, bu kasaba, özellikle bayanlar tarafından yoğun olarak ziyaret ediliyor. Çünkü: burada, muhteşem el işi dokumalar var. Gerek kıyafet ve gerekse ev tekstili konusunda, muhteşem el işlemeli ürünlerin satıldığı, üç-dört mağaza var. Ama bu mağazalar sürekli kalabalık, özellikle çevreden toplu halde gelen bayanlar, yoğun alışveriş yapıyorlar. Dokumaların büyük çoğunluğunu: yatak çarşafları ve alacalar oluşturuyor.

Bu arada, buraya gelirseniz, hemen meydandaki restoranlarda, kebap yemeği unutmayın. Bir yoğurt yapıyorlar ki, yanık yoğurt tadındaki bu yoğurdun tadını ve benzerini, inanın başka yerde bulamasınız. Mutlaka deneyin.

Ben bu arada, kasaba hakkında kısa bilgi vermek istiyorum. Kasaba, 1912 yılında: Orta Asya’dan göç edip gelen Avşarlar tarafından kurulmuş, yaklaşık 5000 yerleşik nüfus var. Kasabanın merkezinde, Kavak Camisi var. Kasaba, bu caminin çevresinde yerleşmiş. Kasabada: 250 civarında el dokuma tezgahı bulunmaktadır.

Buraya mutlaka gitmenizi öneriyorum. Kasabanın hemen merkezinde, dokuma satış mağazalarından alışveriş yapın ve daha sonra yine hemen meydanda bulunan lokantalarda: muhteşem bir tandır ve devamında, kese yoğurdu ve baklava. Ben bunları bizzat yaşadım ve sizlere öneriyorum.

Denizli Tavas Heraklia Salbace

HERAKLİA SALBACE ANTİK KENTİ

İlçenin, Vakıf köyündedir. Ancak, maalesef, antik kentin kalıntıları üzerinde, bugün Vakıfköy isimli bir köy yerleşimi kuruludur. İlçe merkezine, 9 km. uzaklıktadır.

Antik kentin yönetim alanı: Aphrodisias kentine komşu olarak, Küçük Timelos nehri tarafından sınırlandırılmıştır. Sonuç olarak: kentin tanrısı: nehir tanrısı “Timelos” tur. Bu tanrı: kentin, Roma imparatorluğu zamanında basılan sikkelerinin üzerinde resmedilmiştir. Bu sikkeler üzerinde, kentin adı: “Herakleoton” olarak geçmektedir. Bu isimden anlaşılacağı üzere: kent, yarı tanrı kahraman “Herakles” adına kurulmuştur.

Evet, kentin ne zaman kurulduğu belli değil. Ama ele geçirilen en eski tarihli sikke: MÖ.1.yüzyıla ait. Bu da, kentin Helenistik dönemde kurulduğunu kanıtlıyor. Herakleia sikkeleri üzerinde: sakallı Herakles, Serapis, arka yüzlerde: ayakta Herakles, tanrıça ya da Amazon, çift yüzlü balta taşır şekilde, iki erkek geyik arasında ya da tapınak içinde Efes Artemisi, önünde yılan ile tahtında oturan Asklepios betimlenmiş.

Bizans döneminde: antik kent, surlarla çevrilir. 12.yüzyıldan sonra ise, kent, Türkler tarafından ele geçirilir.

Bu kentin, bölge açısından şöyle bir önemi var. Herakleia Salbace, tıp biliminde çok ileri gitmiştir. Özellikle: aynı aileden olan doktorlar, Roma İmparatorları Trajanus, Marcus Aurelius ve Lucus Verus’un baş hekimliklerini yapmıştır.

Yazıtlardan anlaşıldığına göre: İmparator Trajanus’un doktoru ve danışmanı: Titus Statius Kriton’dur. Kent: her ne kadar Herakles adına kurulmuş olsa da, kentin baş tanrısı “Asklepios ve karısı Hygeia” dır.

Bu da, kentin, tıp alanında ne kadar ileriye gittiğinin kanıtıdır. Ayrıca, kentte, antik dönemde bir tıp okulu bulunduğu ve buradan birçok meşhur hekimin yetiştiği tahmin ediliyor.

Denizli Tavas Heraklia Salbace

Günümüzde, Vakıf köyü yerleşimi nedeniyle, antik kentten günümüze kalan pek fazla kalıntı görmek mümkün değil. Buna rağmen: sur duvarları, stadyum ve bir kısım bina kalıntısı var. Köy içinde: sağa-sola dağılmış vaziyette, mimari parçalar, bloklar, taş ve sütun parçalarına rastlanıyor.

Kentte ele geçirilen “Sağlık tanrıçası Hygeia heykeli” ve “Zeus Ktesios Patrios heykeli” Pamukkale arkeoloji müzesinde sergileniyor.

Stadyum: Antik kenti çevreleyen sur ile Vakıf köyü arasında görülüyor. Yamaçlarda bazı basamakları, günümüze kadar ulaşmış. Batı kısmındaki basamaklar ise, tamamen tahrip olmuş.

Herakleia Hieronu: Antik kentin, yaklaşık 4 km.  doğusunda, Tavas-Kızılcabölük kasabasının 1 km. kuzeydoğusunda, Kocapınar mevkiindedir. Yörenin ileri gelen bir yöneticisine ait bir anıt mezardır. Burada, mezar sahibi, kendini tanrılarla birlikte göstererek, tanrılara yakınlığını anlatmaya çalışmıştır.

Dikdörtgen şeklindedir. Dört tarafını, plakalardan oluşan kabartmalar çevirir. Kabartmalarda: Artemis, Apollon, Pan, Dionysos ve Herakles ile ilgili mitolojik sahneler betimlenmiştir. Üçgen alınlıkta: 12 burcu temsil eden simgeler var.

Bunların: Aphrodisias şehrinde yaşayan ustalar tarafından yapıldığı düşünülüyor. Hieron’un bulunduğu höyüğün eteklerinde bulunan, Neolotik döneme ait el aletleri, Pamukkale Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.

Denizli Tavas Sebastapolis

SEBASTAPOLİS ANTİK KENTİ

İlçenin 19 km. güneyinde bulunan, Kızılca kasabasının 2 km. doğusundadır. Antik kentte, yüzeye yakın, yapı kalıntıları görülememektedir. Ancak, yapılan bazı kazı bölümlerinde, kalıntılar ortaya çıkmıştır. Antik şehrin büyük bölümü, erozyon nedeniyle toprak altındadır. Ancak, tarım arazisi olarak kullanılan yerlerde, günümüzde bir kısım eserler ortaya çıkabilmektedir.

Kalıntıların Roma ve Bizans dönemlerine ait olduğu sanılıyor. Antik şehir hakkında, günümüzdeki yerleşim: Höyük Tepesi, stadyum ve Nekropol bölgeleridir.

Höyük Tepesi: Höyük: 150 metre çapında ve 7 metre yüksekliğindedir. Kentin akropol bölümü buradadır. Höyük üzerinde, bir anıtsal yapının izleri var. Temel izlerinden ve çevredeki frizler ve mimari parçalardan: burada, antik şehrin tapınağının bulunduğu düşünülüyor.

Stadion: Bunun ölçüleri: yaklaşık 60×150  metredir. Tamamen tahrip olmuştur. Yalnızca, bazı basamakları günümüze ulaşmıştır. Erozyon nedeniyle, taban kısmı toprakla dolmuş, güney kısmı kapalı, kuzey kısmı ise açıktır.

Nekropolis: Kentin doğu bölümündedir. Akropolis’in 1.5 km. doğusundadır. Lahit mezarlar, günümüzde toprağın üzerindedir. Lahitler, Roma dönemine tarihlenmektedir.

Denizli Tavas Apollonia Salbace

APOLLONİA SALBACE (MEDET HÖYÜĞÜ) ANTİK KENTİ

İlçenin 7 km. batısında, düz bir ova üzerinde bulunan Medet Köyü yerleşim alanındadır. Kuruluşuna ve kurucusuna ait herhangi bir bilgi yok. Ancak, bu bölgedeki yani höyük içindeki ilk yerleşimin, Tunç çağına kadar gittiği düşünülüyor. Kent, Apollonia adını ise, Helenistik dönemde almış ve Roma döneminde ise, en görkemli dönemini yaşamıştır.

Denizli Tavas  Apollonia Salbace

Roma imparatoru Hadrianus döneminde yaptırıldığı düşünülen Apollon tapınağının temelleri ve yazıtları günümüze kadar ulaşmıştır. Kent: MÖ.1.yüzyılda, kendi adına sikke bastırmış ve basılan sikkeler üzerinde, tanrısal motifler betimlenmiştir.

DİDİMEN

Kızılcabölük kasabası sınırları içindedir. Antik şehirden, günümüze, tapınak yeri ve bazı kısımlar kalmıştır. Şehrin büyük bölümü yıkık haldedir.

BARZA

İlçeye bağlı, Yorga köyü sınırları içindedir. Roma devrine aittir. Yıkık durumdadır. 1945-1950 yılları arasında, bu bölgede incelemelerde bulunan bir kısım Alman arkeolog: köyde bulunan kabristan ve cami avlusundaki antik şehir kalıntılarını incelemiş ve buranın büyük bir yerleşimin merkezi olduğunu belirtmişlerdir.

Kale tanıtımı.

Karacasu tanıtımı.

Milas tanıtımı,

Denizli tanıtılı.