Antakya Reyhanlı

Antakya Reyhanlı

Antik dönemlerden kalan höyük kalıntılarıyla öne çıkan bir yöre. Bunun dışında, Cilvegözü sınır kapısının girişinin buradan olması da, buraya ayrı bir özellik katıyor.

Antakya Reyhanlı

ULAŞIM:

Avrupa’nın, Ortadoğu kapısı olan “Cilvegözü” sınır kapısı, ilçe sınırları içindedir. E-5 karayolu, buradan geçer. Avrupa’dan gelerek, Ortadoğu ve Afrika’ya gidecek kara nakil araçları, Reyhanlı Cilvegözü sınır kapısından geçiyor.

Reyhanlı-Hatay havaalanı arasındaki uzaklık: 57 km. Reyhanlı-Cilvegözü sınır kapısı arasındaki uzaklık: 8 km. Reyhanlı-Suriye-Halep şehri arasındaki uzaklık: 55 km. Reyhanlı-İstanbul arasındaki uzaklık: 1200 km.

Antakya Reyhanlı

TARİHİ:

Reyhanlı, ismini: yöreye yerleşen bir Türkmen aşiretinden almıştır. İlçe sınırları içerisindeki “Tel Cudeyde” höyüğünde, MÖ.6100 yıllarına kadar inen buluntulara rastlanmıştır. Yine aynı yörede bulunan “Tel Aççana” höyüğünde ise, MÖ.3300 yıllarına kadar iner yerleşim bulunduğu anlaşılmıştır. Yöre: Hitit yönetiminde uzun yıllar kalmıştır.

Antakya Reyhanlı

Burası, önceki tarihlerde “İrtah” adı ile anılan bir yerleşim yeridir. 16.yüzyıldan itibaren, göçebe olarak gelen Türkler, buraya yerleşmişlerdir. Daha sonra Reyhanlı ismini alan kasaba, 1918 yılında Fransızlar tarafından işgal edilmiş, 1938 yılında ise işgalden kurtarılmıştır. İlçe, Anavatana katıldığı, 1939 yılında, ilçe statüsü kazanmıştır.

Antakya Reyhanlı

GENEL:

Suriye ile ülkemiz arasındaki “Cilvegözü” sınır kapısı, bu yörededir. Bu sınır kapısı: Türkiye’nin ikinci büyük sınır kapısıdır.

Antakya Reyhanlı

Bölgede Akdeniz iklimi hakimdir. Devlet Planlama  Teşkilatı tarafından yapılan araştırmaya göre: Türkiye’nin en zengin ilçesidir.

Antakya Reyhanlı

İlçe ekonomisi genellikle tarıma dayalıdır. Amik gölünün, 1972 yılında kurutulmasından sonra: bölgede, pamuk ve buğday üretimi artmıştır. Ürün çeşitleri bakımından: pamuk ve hububat önemli paya sahiptir. Ayrıca: büyük baş hayvancılık yapılmaktadır. Sanayi tesisleri olarak ise: çırçır ve prese fabrikaları, iplik ve un fabrikaları bulunmaktadır.

Hatay Devlet Başkanı Tayfur Sökmen, Reyhanlılıdır. Hatay Millet Meclisi, 23 Haziran 1939 tarihinde, Türkiye’ye katılma kararı alır.

Antakya Reyhanlı Tuzda Tavuk

NE YENİR-NE İÇİLİR:

Reyhanlı yöresinde en öne çıkan yerel lezzet: tuzda tavuktur. Tüm tavuk, sert tuz ile kaplanıyor ve fırına atılıyor. Uzun süre fırında kalıyor ve çıktığında ise, tuz nedeniyle sertleşen tavuk, sert bir cisimle kırılıyor.

Çünkü, tuz bütün yağı çekip bir  de üstünde kuruyunca, iyice sertleşiyor. Tuzun altından çıkan tavuk ise, oldukça lezzetli. Etleri lime-lime geliyor. Yanında salata veya ayran düşünebilirsiniz.

Antakya Reyhanlı

GEZİLECEK YERLER:

Antakya Reyhanlı Mustafa Şevki Paşa Külliyesi Camii

MUSTAFA ŞEVKİ PAŞA KÜLLİYESİ:

Reyhanlı çarşı merkezindedir.

Külliye: cami ve medreseden oluşur.

Reyhanlı merkezinde önemli bir cami olarak kabul edilmektedir. Paşa, bu camiyi, başka bir caminin yerine yaptırmıştır.

Yapılış tarihi, 1912 yılıdır. Enine dikdörtgen planlıdır. Taç kapı: sivri kemerlidir.

Caminin kuzeydoğusunda bulunan minaresi, iki şerefelidir.

Kuzey, doğu ve batısında, avluya girişi sağlayan birer kapısı vardır.

Doğu ve kuzey kapıları üzerinde, kitabe bulunur.

Camiyi yaptıran Mustafa Şevki Paşa’nın mezarı Kırıkhan ilçe merkezindeki Beyazıd-ı Bestami Külliyesindedir.

Antakya Reyhanlı Yenişehir Camii

YENİŞEHİR CAMİİ:

İlçe merkezinde, Reyhanlı Devlet Hastanesinin yakınlarındadır.

Külliye: cami ve medreseden oluşur. Caminin batısında: eski bir değirmen bulunur. Cami ve medrese, 2008 yılında restore edilmiştir. Caminin giriş kapısı üzerindeki kitabede, Hicri 1317 yılı yazılıdır. Cami: dikdörtgen planlıdır.

Kırma çatısı kiremitle örtülüdür. Giriş kapısının üstünde, mahfil kısım bulunur. Minber taştan yapılmıştır. Caminin minaresi, kalın gövdeli ve tek şerefelidir. Medrese, caminin kuzeyindedir. İki tane girişi bulunur.

Antakya Reyhanlı Cemil Meriç Kültür Evi

CEMİL MERİÇ KÜLTÜR EVİ:

Ünlü yazar ve şair Cemil Meriç, 1916 yılında Reyhanlı’da doğmuştur. Yazarın doğduğu ev, günümüzde müze yapılmıştır.

Aslına uygun olarak düzenlenen evin bir katı: tamamen onun ve ailesinin kronolojik hayat hikayesi ve eserlerinin bulunduğu bir yer olarak tasarlanmıştır.

Müzede: sohbet ve okuma odaları, ziyaretçiler için buluşma, dinlenme ve okuma olanağı sunulmaktadır. Ayrıca: ışık, ses ve görsel efektlerle zaman içinde bir yolculuğa çıkılmaktadır.

Cemil Meriç, 1987 yılında 71 yaşında hayatını kaybetmiştir. Mezarı İstanbul’dadır.

Antakya Reyhanlı Sultan Gelin Evi

SULTAN GELİN EVİ:

1973 yılında, Yönetmen Halit Refiğ tarafından burada bir film çekiliyor. Baş rolde: Türkan Şoray. Sultan Gelin filminin çekildiği ev, Reyhanlı ilçe merkezinde halen ayakta kalmış.

2 katlı toprak ev, film için mekan olarak seçilmiş. Ancak, filmin çekildiği dönemde, gayet büyük ve güzel bir yapı olan ev; günümüzde, kullanılmayacak hale gelmiş.

Zamanla: odalar yıkılarak, yerine binalar yapılmış. Günümüzde, bu binaların kuşattığı alanın tam ortasında kalmış durumda.

TEL AVARE KÖYÜ:

İlçenin batısında, Kızılark çayının hemen kuzeyindedir. Höyük üzerinde, Büyük Avare köyü bulunmaktadır. Buraya yerleşenlerin, su ihtiyaçlarını: Kızılark çayından karşıladıkları düşünülmektedir.

1936 yılında, R.J.Braidwood tarafından bulunmuştur. Höyük yüzeyinde: Kalkolik çağ ile Ortaçağ buluntuları toplanmıştır.

ÇATALHÖYÜK:

İlçenin 4 km. kuzeybatısında, Reyhanlı-Kırıkhan karayolunun doğusundadır. Karayolu, höyüğün hemen yanından geçmektedir.

Bu nedenle, höyüğe ulaşım kolaydır. Höyük: ova tabanından, yaklaşık 25 metre yükseklikte ve oval biçimlidir. Boyutları ise: 430 x 265 metredir. Yüzeyden bol miktarda, çanak-çömlek parçaları toplanmıştır.

Hititler, Amik ovasında bir devlet kurdular ve başkent olarak “Çatalhöyük” kullanıldı. Bu devlete: Hatina adını verdiler. O  dönemde, Çatalhöyük adı “Kanula” idi. MÖ.717 yılında, Amik ovasındaki bu Hitit varlığı, Asur kralı Sargon tarafından sona erdirildi. MÖ.8.yüzyıldan sonra, Çatalhöyük bölgesinde de, Asur mühürleri görülüyor.

Antakya Reyhanlı Kızlar Sarayı

KIZLAR SARAYI-KASR-EL BENET:

Reyhanlı-Halep karayolu üzerinde Cilvegözü’nde Tampon bölgede bir dağın yamacındadır.

Kuzey Suriye’nin en önemli dini merkezidir. Hıristiyanlığın ilk yıllarında rahibeler burada eğitilmiş ve bunun için buraya “Rahibeler Manastırı” da denilmektedir.

MS 5’nci yüzyılda, Bizans döneminde yapılan bu saray, Hıristiyanlığın ilk yallarında bölgeyi kontrol altında tutan bir merkezdir.

Saray girişine, iki taraflı kesme iri blok taşlardan oluşan geçitten girilir.

Giriş kısmı yıkılmıştır.

Antakya Reyhanlı Kızlar Sarayı

Kule:

Orta kısmında yüksek kare planlı bir kule vardır. Kule: kırmızı sarı kesme taşlardan yapılmıştır. Kare planlıdır. Kulenin kuzey tarafında: çeşitli odalara ait kalıntılar bulunmaktadır. Bu odalar, muhtemelen Saray muhafızlarına aittir.

Kulenin doğu tarafı:

Günümüzde oldukça harap durumda olan nişler içinde, 8 mezar odası ve bir su deposu görülür. Bu bölümün üstündeki taşlarda bulunan delikler, ahşap çatılı olduğunu kanıtlamaktadır.

Kulenin güney tarafı:

Bizans dönemine ait bir kilise kalıntıları bulunur. Kilise: 20 x 34 metre boyutlarındadır ve define avcıları tarafından tahrip edilmiştir.

Mezarlık:

Kapısı üzerinde: Latin Haçı ve rozet motifi bulunmaktadır. Buna dayanarak, sarayın bir süre Haçlılar tarafından kullanıldığı anlaşılmıştır. Ayrıca, kilisenin güney cephesi alçak kabartma halinde, Suriye süsleme sanatının etkisinde olarak, akanthos yaprakları ve bitkisel bezemelerle süslenmiştir.

Son bir not, Kızlar Sarayı günümüzde tampon bölgede kalmaktadır ve durmak ve gezmek yasaktır. Zaten saraya ait yapılar, sınır hattındaki beton duvarların arkasında kalmıştır.

Antakya Reyhanlı Yenişehir Gölü

YENİŞEHİR GÖLÜ:

Antakya-Cilvegözü yolu üzerinde, Suriye sınırında, Antakya merkeze 40 km uzaklıktadır. Suriye sınır hattının hemen yanı başındadır. Sınır duvarları, gölden rahatlıkla görülür.

Yapay bir göldür. Sonradan suların biriktirilmesiyle oluşmuştur. Gölün oluşumuyla ilgili ilginç bir hikaye vardır.

Antakya Reyhanlı Yenişehir Gölü Köprüsü

Buna göre: “Bir derviş bölgeye gelir, ekmek pişiren kadınlardan ekmek ister, kadınlar ekmek vermez, işimiz bitince gel derler. Bu duruma üzülen derviş iç geçirmiş ve ekmeğin yapıldığı kuyudan birdenbire su fışkırmaya başlamış, daha sonra bütün köy sular altında kalmıştır.”

Evet günümüzde gölün çevresi yeşillikler ve ağaçlıklarla kaplıdır, yanında bir cami vardır. Cami, 1317 yılında yapılmıştır. Tek katlı cami, kesme taştan yapılmıştır.

Burası günümüzde piknik yeri olarak düzenlenmiştir. Gölün içinde yapay adacıklar oluşturulmuştur. Ayrıca yapay şelaleler bulunur.

Antakya Reyhanlı Yenişehir Gölü
Sayfiye yerinde: köprü, sandallar, çevresindeki okaliptüs, çınar ve selvi ağaçları bulunmaktadır.

Ağaçlar altında insanlar piknik yaparlar. Çocuklar gölde yüzerler. Bir zamanlar berraklığından dip taşları görülen göl, son dönemlerde biraz bulanıklaşmıştır.

Antakya Reyhanlı Yenişehir Gölü

Göl üzerinde bulunan asma köprü, Boğaziçi köprüsünü andırır.

Gölün çevresinde, 60 yıla yakın bir süredir faaliyette bulunan lokantalar ve çay bahçeleri vardır. Ayrıca gölün alt kenarında tarihi değirmen ve hala kullanılan su kanalları görülür. Göl üzerindeki kurulu asma köprü de ilgi çeker.

Göl kıyısında bulunan pompalar, 24 saat boyunca çalışır ve Reyhanlı ilçesinin içme suyu ihtiyacını gölden karşılar.

Son bir not, buraya yolunuz düşerse, mutlaka “Tuzda Tavuk” yemeği unutmayınız. Muhteşem lezzeti ve gölün güzel manzarasına mutlaka zaman ayırın. Tuzda tavuk, burada 44 yıl önce kurulan bir dinlenme tesisinde yapılmaktadır.

Antakya Reyhanlı İmma Kalesi

İmma Kalesi

Gölün yakınlarında ise, bir zamanlar bir Roma yerleşimi olduğu tahmin ediliyor.

Avlulu kale: kesme taştan yapılmıştır. İnşaatın bir kısmında ise devşirme malzeme kullanılmıştır. Ancak İmma isimli bu kale, 12’nci yüzyılda savaşlar ve depremler sonucu zarar gördüğü ve son olarak 1171 yılında ise yine bir deprem sonucu tamamen yok olduğu bilinmektedir. Günümüzde piknik yeri olarak kullanılmaktadır.

 

TELL ATÇANA ÖREN YERİ-HİTİT SARAYI HARABELERİ-ATÇANA:

Antakya-Reyhanlı karayolunun 22’nci kilometresindedir.

Höyüğün boyutları 750 x 600 metre genişlikte bir alana yayılmıştır. Höyüğün büyük kısmında, Brıtish Museum tarafından, 1936-1938 yılları arasında kazı yapılmıştır.

Höyükteki araştırmalar:

İlk yerleşim: MÖ 3400 yılında başlamıştır. Takip eden dönemlerde ise: Mısırlılar, Mitanlar, Mezopotamya devletleri ve geç Hititler gibi kabileler tarafından kullanılmıştır.

Bu kazılarda höyükte 17 kültür katı tespit edilmiştir. Höyükte 4 ve 7’nci katlarda, büyük Saraylar vardır.

7’nci katta:

Saraylardan en eski olan: Babil kralı Hammurabi tarafından yaptırılmıştır.

4’nci katta:

Bu kattaki saray: Hitit Prensi Half-Lim tarafından yaptırılmıştır. Bu saray, MÖ 18’nci yüzyıla aittir. Bu saraya komşu, MÖ 15’nci yüzyıldan kalma başka bir saray, Kral Nigme-Pa’ya aittir.

Atçana höyüğünün tepesi:

Alalah antik kentinin kalıntısıdır. Alalah şehrinin kalıntıları geniş bir tepeye yayılmıştır.

Alalah şehri: MÖ 3 binlerin sonlarında, Orta Tunç Çağı başlarında “Amoritler” tarafından kurulmuştur. Yamhad (günümüzdeki Halep şehri) Krallığının bir parçasıdır.

İlk Saray: MÖ 2000 yılında inşa edilmiştir.

Şehrin ismi: MÖ 18’nci yüzyıla ait Mari tabletlerinde “Alakthum” ismiyle anılır.

Mari’nin MÖ 1765 yılında düşmesinden sonra: Alalakh şehri; yeniden Yamhad egemenliğine girer.

Halep Kralı I Abba-El: Şehri kardeşi Yarım-Lim’e verdi. Yarım-Lim’in soyundan gelenler tarafından oluşan haneden, 16’nci yüzyıla kadar başta kaldılar.

Yine Mari şehrinde bulunan tabletlere göre: Alalakh şehri, Hitit Kralı I Hattuşili tarafından yok edildi.

Yaklaşık 100 yıl sonra, Alalakh şehriyle ilgili yeni kayıtlar görülür. Bu dönemde; Yamhad kralı İdrimi: MÖ 15’nci yüzyılda doğmuştur. Doğduğu şehrinden kaçar ve Alalakh şehrine gider, şehrin kontrolünü ele geçirir.

MÖ 14’ncü yüzyılda: Hitit Kralı Suppiluliuma: Mitanni Kralı’nı yenerek Alalakh ve Kuzey Suriye’yi Hitit İmparatorluğuna katar.

MÖ 12’nci yüzyılda ise, Alalakh şehri: muhtemelen denizden gelen insanlar tarafından tahrip edildi.

Sonuç:

Burada bulunan objelerin çoğu Hatay Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.

TELL TAYİNAT-TAYİNAT HÖYÜĞÜ:

Höyük: günümüzde ilçe merkezinin 17 km batısında ve Asi nehrinin 1.5 km doğusundaki bir tepededir.

Tepe yamaçlar dahil, 700 x 500 metre boyutlarında ve 15 metre yüksekliktedir.

Arkeolojik kazı çalışmalarından önce: “Tayinat Köyü” höyüğün üstünde kuruluydu.

Burası: ticaret yollarının kesişme noktasıdır.

Şehir: MÖ 9 ve 8’nci yüzyıllarda: bir Hitit Krallığı olan Patina Krallığının başkenti “Kinalua” şehridir.

Başkent olan şehir, MÖ 738 yılında: Asur Kralı III Tiglat-Pileser tarafından işgal edilir ve Asur başkentinden yönetilmeye başlanır.

Kazı-Araştırmalar:

Aşağı Şehir:

Şehrin, daha yüksek bir kotunda bulunan “Aşağı Şehirde” bir kale vardır ve kaleye anıtsal bir kapıdan girilir.

1935-1938 yılları arasında yapılan kazı çalışmalarında, burada: Eski Ahit’te “Kral Süleyman Tapınağı” nın tasvirlerini anımsatan bir tapınak kalıntıları bulunmuştur.

Burada: birkaç büyük “Bit-Hilani” tarzı Saray gün ışığına çıkarılmıştır.

2012 yılında, Kanada-Toronto Üniversitesinden bir araştırmacı gurup: höyükte bir insan figürünün başını ve gövdesini belinin hemen altına kadar açtıklarını açıkladılar. Bu figürün kalıntılarının yüksekliği yaklaşık 1.5 metredir.

Toplam yüksekliği ise, 3.5-4 metredir. Figür: siyah-beyaz taştan yapılmış ve sakallıdır. Saçları, sıralar halinde düzenlenmiş, ayrıca bukleler dizisi halinde şekillendirilmiştir.

Figürün: kolları dirsekten öne doğru uzanır, her bir kolda aslan başlı iki kol bileziği vardır. Figürün: sol elinde bir buğday mili ve sağ elinde bir mızrak vardır.

Figürün göğsü: orak şeklinde bir göğüs kafesiyle süslenmiştir. Figürün arka tarafında ise, Luvi Hiyeroglifiyle yazılmış, uzun, kabartma bir yazıt vardır.

Yazıt: Kral Şuppiluliuma’nın başarılarını belgeler.

Muhtemelen MÖ 858 yılında ölen aynı kraldır.

Kendisi: Suriye-Hitit koalisyonunu bir parçası olarak, Asur kralı Şahmaneser III’ün bölgeyi istilasına karşı savaşmıştır.

Yukarı Şehir:

2017 yılı yaz döneminde, Yukarı Kale’ye giden anıtsal bir kapı kompleksi içinde, görkemli bir kadın heykeli bulundu. Bu heykel, muhtemelen Anadolu tanrılarının ilahi anası sayılan “Kubala” heykeli olduğu düşünülür.

Veya antik Tayinat hanedanı kurucusu Taita’nın karısı veya annesi Kupapiyas olabilir. Ancak, heykelin Kral Şuppiluliuma’nın karısı olduğu da düşünülür.

Arkeolog Timothy Harrison: erken Demir Çağ topluluklarında: kadınlar siyasi ve dini yaşamda önemli rol oynamışlardır.

Buluntular, Hatay Arkeoloji Müzesinde sergilenmektedir.

Antakya Reyhanlı Beş Kardeşler Mağarası

BEŞ KARDEŞLER MAĞARASI:

Ceylanlı köyündedir.

Tipik kaya mezarları görünümündedir. 3 katlıdır. Kayaların üzerindeki üç gözde, pencere delikleri görülür.

Halk arasında Sütlü mağara olarak da isimlendirilir. Buraya bir bey, eşi ve çocuklarının gömülü olduğu tahmin edilmektedir.

Hatay şehir merkezi gezi ve tanıtım yazısı.

Altınözü gezi ve tanıtım yazısı için.

Kumlu gezi ve tanıtım yazısı için. 

 

 

Konya Çumra

Konya Çumra


Çatal Höyük’deki tarih ve medeniyet yanında, tüm Batılıların sahiplendiği Yunan tarih ve medeniyeti, bebek kalır. Buyurun, tek cümle ile buranın özelliği bu.

ULAŞIM

Çumra-Konya arası uzaklık: 44 km. Konya-Karaman demir yolu üzerindedir.

Konya Çumra

TARİHİ

İlçenin tarihi çok eskilere gitmez. 1894 yılında yapımına başlanan ve 1913 yılında bitirilen İstanbul-Bağdat demir yolu yapımı sırasında, Çumra’nın bulunduğu yere, bir istasyon yapılır ve bu istasyon binası, Çumra’ya yapılan ilk bina olarak öne çıkar.

1936 ve 1950 yıllarında, Balkanlardan Anadolu’ya gelen göçmen aileleri, Çumra’ya yerleştirilmişlerdir. Takip eden yıllarda da Hadim, Bozkır, Ermenek gibi İlçeler ve yakın köy ve kasabalardan gelen göçlerle, İlçe gittikçe büyümüş ve bu günkü halini almıştır. Yörede Selçuklu egemenliği bilinmesine rağmen, her hangi bir esere rastlanılmamıştır.

Konya Çumra

GENEL

İlçe ismini, bir rivayete göre: çamurdan almıştır. Diğer bir rivayete göre ise, “cümleniz beraber olun” deyişindeki “cümle” kelimesinden almaktadır. İlçenin denizden yüksekliği 1013 metredir. Ova üzerinde kuruludur. Ova daha çok: çoraklık ve sıcağa dayanıklı bitkilerle kaplıdır.

Yaygın bir yerleşime sahiptir. Yalnızca, çarşı merkezinin bir bölümünde dikey yapılaşma vardır. Onun dışında, çoğunlukla eski ve iki katlı binalar mevcuttur. Mahalleler ise, genelde tek ve iki katlı bahçeli evlerden oluşur. Konya İl Merkezine yakın olması nedeniyle, ilçe merkezindeki işletmeler, il merkezindeki işletmelerle rekabet edememektedirler.

Maddi imkanları yerinde olan aileler, Konya’ ya göç etmektedirler. Bu nedenle, ilçede yatırımlar da olmamaktadır.

Bunun sonucunda, ilçede sosyal yaşam olumsuz yönde etkilenmekte, halk gündüzleri ve boş zamanlarında kahvehanelerde bulunmakta, karanlıktan sonra ise sokaklar tamamen boşalmaktadır.

Konya Çumra

İlçe halkının büyük kısmı: tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır. Yaz aylarında: 4000 civarında tarım işçisi, başka il ve ilçelerde, Çumra’ya gelirler.

Çumra’nın ilkleri

Cumhuriyet tarihinin ilk mahalle düzenlemesi yapıldı. Osmanlı döneminde, ilk tapu kadastro işlemleri burada yapılmış. Çumra sulama birliği, Türkiye’nin en büyük sulama birliği.

Kuru fasulye

İlçe, ülkemizin önemli bir kuru fasulye üretim bölgesidir. Ülkemizin kuru fasulye üretiminin: yüzde 10-15 kadarı, yalnızca Çumra tarafından karşılanmaktadır. Bunun yanında: Çumra’nın kavunu da öne çıkmaktadır. Ancak: bu yöreden geçerseniz, mutlaka kuru fasulye almayı ihmal etmeyin. Çumra’dan kuru fasulye alınır.

Meslek Yüksek Okulu

Selçuk Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu, 1992 yılından bu yana Çumra’da bulunuyor.

GEZİLECEK YERLER

Konya Çumra Sırçalı Mesire Yeri

SIRÇALI MESİRE YERİ

Merkeze yakın. Araçlar için geniş bir park yeri ayrılmış. Güzel bir şelale, gezinti yolları ve piknik alanları ve çocuklar için oyun parkları var. Burada: lokantalar da var. Bu lokantalarda: ızgara çeşitleri (pirzola, kuşbaşı) ve canlı alabalık bulabilirsiniz.

Konya Çumra Apa Barajı

APA BARAJI

İlçenin 35 km. güneyinde, Çarşamba Çayı üzerinde ve Apa kasabasındadır. Apa ismi, çok eski bir isim. 3000 yıl önce, Tunç-bronz çağında Anadolu topraklarında yaşamış olan Luvi’lerin dilinde, “Apa” sözcüğü, “su” anlamına geliyor.

1957-1962 yılları arasında, sulama ve taşkınlardan koruma amacıyla inşa edilmiştir. Baraj gölü kıyısında: DSİ ve Selçuk Üniversitesi tesisleri ve piknik alanları bulunuyor. Gölde sazan ve tatlı su levreği balıkları tutulabiliyor. Olta balıkçılığına meraklı iseniz, şartlar uygun.

Konya Çumra Çatal Höyük
Konya Çumra Çatal Höyük
Konya Çumra Çatal Höyük
Konya Çumra Çatal Höyük

         

ÇATAL HÖYÜK

10 bin nüfusa sahip ilk yerleşim yeri. Dünyada insanlar, ilk kez burada ticaret yaptılar. Hayvanlar ilk kez burada evcilleştirildiler. İlk kez, toprak kapları ve bakırı kullandılar. İnsanlar ilk mühürlü mülkiyet kavramını yaşadılar. Takı, ziynet eşyası ilk kez Çatal Höyük’te yapıldı.

İlk antik bank kuruldu. Resim ve heykel sanatı, ilk olarak yapılmaya başlandı. Sanat ve dokumacılık yapıldı. Tarım teknikleri ilk kez kullanıldı. İlk fırın yapılarak kullanıldı.

2012 yılına gelindiğinde: UNESCO Dünya Kültür Mirası sözleşmesinin imzalanmasının 40’ncı yıl dönümünde: 121 üye ülkeden uzmanın katılımı ile Rusya-St. Petersburg şehrinde yapılan toplantıda: ülkemizden 11’nci eser olarak “Çatal höyük” Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilmiştir.

Bu konuda emeği geçenleri, ülkem adına kutluyorum ve başarılı çalışmalarının artarak sürmesini gönülden diliyorum. Çünkü: Unesco Dünya Kültür Mirası Listesinde, halen 936 eser mevcut iken, ülkemizden bu listede yalnızca 11 eser bulunması, bence büyük bir eksiklik ve yılların ihmalidir.

Evet: Çatal höyük, neden Dünya Kültür Mirası Listesine dahil edilmiştir?

Çünkü: Çatal höyük, Dünya Kültür Mirası Sözleşmesinin temel şartlarını karşılamakta, otantikliğini korumakta ve evrensel seçkin değerlere sahiptir. Karara esas olan raporda: tarihi MÖ 7400 yıllarına kadar uzanan, Konya sınırları içindeki Çatal Höyük’ün: insanlığın bir aşamasının eşsiz tanıklığını teşkil ettiği, döneme has bir yerleşim tarzıyla, toplum anlayışı ve eşitlik ideallerine dayanan bir kentsel plana sahip olduğu vurgulanmıştır.

Ayrıntıya girmeden önce: Çatal höyük hakkında, sizlere ön bilgi vermek istiyorum. Burası: günümüzden binlerce yıl önce: günümüzdeki bozkır görüntüsünden çok farklı olarak: yeşillik, sulak, bitki ve hayvan dünyası açısından zengin ve tüm bu özellikleri nedeniyle yaşam için çok elverişli bir bölge olarak önem kazanıyor.

Neolitik dönemde, insanlığın, avcı toplayıcı toplumdan, yerleşik düzene geçiş evresini yaşadıkları yerdir. Buna benzer yani eşdeğer yerler, özellikle Güneydoğu Anadolu bölgemizde bulunmasına rağmen, buranın, Orta Anadolu bölgesinde bulunması ilgi çekicidir.

Ayrıca: Çatal höyük bölgesinin bağlayıcı bir halka olduğu düşünülmektedir. Çünkü: 12 bin yıl önce, Güneydoğu Anadolu bölgesinde başlayan yerleşik düzen, 7 bin yıl önce, buraya ve daha sonra Göller bölgesine ve Ege kıyılarına kadar uzanmıştır.

Çünkü: Ege kıyılarındaki medeniyetler, 3-4 bin yıllıktır. Çünkü: burada, komşu yerleşimlerden farklı olarak, üstün bir sanat anlayışı göze çarpmaktadır. Tüm bunların sonucu olarak: Çatal höyük: o dönemde yaşayan insanların günlük hayatları ve kullandıkları eşyalar hakkında, günümüze ayrıntılı bilgiler yansıtmaktadır.

Özellikle: o dönemde, insanlar: Kybele ana tanrıça ve benzeri kadın figürlerine tapmaktadırlar. Kybele: ilginç görüntüsü ile önem kazanmakta olup, halen Anadolu Medeniyetleri Müzesinde, burada bulunan, muhteşem güzel bir Kybele heykeli sergilenmektedir.

Evet, Çatal höyük: Konya ilinin Çumra ilçesinin, 10 km. doğusunda bulunuyor. Farklı yükseklikte, 2 tepe üzerinde. Bu iki yükselti nedeniyle, çatal sıfatını almıştır.

Günümüze kadar olan süreçte: 9000 yıllık insanlık tarihi kalıntıları: esrarengiz duvar resimleri, sanatsal silahlar, hayret verici şekiller. Hayvanların evcilleştirilmesinin, ziynet eşyası, takı, resim ve heykel sanatı ile dokumacılık ilk kez burada yapılmıştır.

Toprak kaplar ve bakır, ilk kez burada kullanılmıştır. Neolitik devre ait ilerlemiş bir medeniyetin burada başlayıp, dünyada yayıldığı tahmin ediliyor.

Ülkemizdeki en zengin arkeolojik alanlardan biri olan Çatal höyük bölgesindeki ilk kazı çalışmaları: 1958 yılında, J. Melleart tarafından yapılmış ve bölge keşfedilmiştir. Yüksek tepenin batı yamaçlarında yapılan çalışmalar sonucu: 13 yapı katı ortaya çıkarılmıştır.

En erken yerleşim: MÖ. 5500 yıllarına tarihlenir. Bu kazı çalışmalarında ortaya çıkan eserler: dünya sanatı, Anadolu tarihi açısından öyle muhteşemdi ki, herkesi çok heyecanlandırdı.

İlk yerleşme: ilk ev mimarisi ve ilk kutsal yapılara ait özgün buluntular ile, insanlık tarihine ışık tutan bir merkezdir. Son derece gelişmiş bir sosyal yapıya sahip Çatal Höyük’te, kadının toplum içindeki önemli yeri ise, başka bir ilgi odağı olmuştur.

Bölgedeki yapılarda kullanılan malzeme: kerpiç, ağaç ve kamıştır. İlk yapıların, MÖ 6700 yıllarında yapıldığı tahmin edilmektedir. 1050 yıllık zaman dilimi içinde, şehrin yıkıldıkça birbiri üzerine inşa edilen 9 kattan oluştuğu, bu yerleşim birimlerinin ilk dönemlerinde 1000’den fazla konut ve 5-6 bin kişiyi bulan nüfusu ile, Yakın Doğu’nun bilinen en büyük köy ya da kasabalarından biri olduğu  düşünülmektedir.

Çok büyük bir yerleşim yeri olan Çatal höyükte yaşayan Çatal Höyük’lüler, çok özel insanlardı. Zengin bir sanat dünyası vardı. Duvar resimleri, özellikle ilgi çekiyordu. Bazı evlerde: onlarca kat duvar resmi ve inanılmaz sayıda figürün (tanrı ve özellikle tanrıça figürleri) bulunuyordu ve bir anda, Çatal höyük çok meşhur oldu.

Ancak, bu zor ören yerinin: 1960’lı yılların teknolojisiyle kazılmasında zorlanılıyordu ve tüm tabakaları korumak çok zordu.

Geçmişte: ülkemize gelen özellikle yabancı ziyaretçilere: Türkiye’nin en önemli ören yerlerinden biri olarak Çatal höyük gösterilmesine rağmen, insanların burayı ziyaret etmesi önerilmezdi.

Çünkü: Anadolu Medeniyetleri Müzesinde buradan çıkarılan muhteşem koleksiyonlar sergilenmesine rağmen, burada, yani Çatal höyük yöresinde, insanların görebileceği herhangi bir etkinlik veya kalıntı bulunmuyordu. Ancak: 1960’lı yıllardan, 1990’lı yıllara kadar unutulan Çatal höyük, 1993 yılından itibaren yeniden kazılmaya başlandı.

Bu kazılarda: yine birçok buluntu ortaya çıkarıldı. Önce büyük bir çadır ve altındaki küçük çadır ile korunan bu buluntular: sergilenmeye ve korunmaya alındılar. Alanda, birçok güzel ve başarılı çalışmalar yapıldı ve hala devam eden çalışmalar sonucunda, yeni birçok buluntuların ortaya çıkarılacağı düşünülüyor.

Yani: artık bölgeye gidildiğinde, binlerce yıl öncesine ait buluntuları görebilirsiniz ve kesinlikle, bunlar ilginizi çekecektir.

Yine, konutların tümüyle tek katlı olarak, kerpiçten inşa edildiği, bitişik düzende, birbirlerine yapışık olduğu, sokak ya da geçidin olmadığı, bu yapılarda girişlerin çatıdaki delikten, aşağıya merdiven sarkıtılarak sağlandığı düşünülmektedir. (Bu ev tipi örneği: günümüzde, Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde, hemen girişte sağ bölümde görülebilir.

Ancak: şu anda, müzede yeniden düzenleme çalışmaları sürdürüldüğünden, bu görüntü yok, sanırım yeni düzenleme sonucunda, bu görüntüyü yeniden ziyaretçilere sunarlar.)

Çatal höyük bölgesinde ortaya çıkarılan en önemli buluntulardan biri de: MÖ 6000 yılına tarihlenen dokuma parçasıdır. Dokumada kullanılan malzemenin: yün olması, hayvancılığın yan ürünlerinden olan yünün, dokuma amacıyla kullanılması da Çatal Höyük’teki ekonomik yapının gelişmişlik düzeyi açısından önemli bir göstergedir.

Evet, sonuç olarak: Çatal höyük yöresinde bulunan eserlerin büyük bölümü: Konya Arkeoloji Müzesi ve Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergileniyor.

Çatal höyük dünya kültür mirası listesine dahil edildi, peki, şimdi ne olacak?

İşte bu sorunun yanıtı: Unesco’nun dünya üzerinde birçok miras alanı bulunuyor. Öncelikle: Çatal Höyük’ün korunmasına yönelik bir takım projelerin geliştirilmesi ve bir yönetim planının oluşturulması sağlanacaktır.

Yani, buranın korunması için ciddi çalışmalar yapılacaktır. Yönetim planı, bu korunma çalışmalarını içerecek şekilde tanzim edilecektir.

Korunma yanında: bölgenin dünya üzerinde tanıtılmasına ve insanların burayı yoğun ziyaret etmesi yönünde çalışmalar yapılacaktır. Ancak: elbette bu ziyaretlerin belli ölçülerde ve yöreye zarar vermeden yürütülmesinin şart olduğu da kesindir.

Yani, ziyaretçi akınının dengelenmesi şarttır. Çünkü: Unesco raporunda da, turizmin bölgeyi olumsuz etkileyeceği özellikle belirtilmektedir.

Sizler; tarihi binlerce yıl öncelerine kadar giden ve muhteşem bir uygarlık kurulmuş olan, insanlık tarihinin bu ilk yerleşim yerlerinden biri olan bölgeyi: mutlaka ziyaret edin. Hatta: burası ile birlikte, Ankara-Anadolu Medeniyetleri Müzesini de görün, çünkü buradan çıkarılan muhteşem eserlerden oluşan büyük bir koleksiyon, günümüzde bu müzede sergileniyor.

Bu koleksiyonun en önemli eseri ise: o dönemde, kadına verilen önemi ifade eden ve müzenin en prestijli eserlerinden olan “Ana tanrıça Kybele” heykelidir. Bu heykel: günümüzden 9000 yıl önce yapılmış ve binlerce yıl, insanlar tarafından tapınılmıştır. Çatal Höyük’te, kadınlara ayrı bir önem ve değer verilmiş ve bu önem, UNESCO raporunda da özellikle şehirdeki adil yönetim olarak ifade edilmiştir.

Evet, tarih severler, Çatal höyük ve Anadolu Medeniyetleri Müzesindeki Çatal höyük koleksiyonu için mutlaka zaman ayırın.

Karaman tanıtımı.