Çanakkale

çanakkale
Çanakkale

Muhteşem güzel bir şehir. En son olarak: Eylül 2019 tarihinde gittim ve 3 gün kaldım. Gerçekten güzel bir yer. Özellikle: gece, tüm şehir halkını sahil boyundaki kordon bölgesinde: gerek yürüyüş yaparken ve gerekse kafeteryalarda otururken görüyorsunuz ve şehir dışından özellikle Ankara gibi bir merkez metropolden gelen biri olarak kıskanmamak elde değil. 

Yani, insan Çanakkale şehrine yerleşmek ve burada yaşamak istiyor. Öte yandan, şehrin en büyük özelliği: merkezinin bu güzelliği yanında, çevresindeki, yakın çevresindeki denize girme yerlerinin güzelliği. Özellikle: Çanakkale-Truva arasındaki yolda, deniz kıyısında bulunan bölüm muhteşem, bunun yanında Gelibolu bölgesinde de denize girme olanakları çok fazla.

Evet, giriş kısmı için son bir not. Çanakkale’de bulunduğum kısa sürede, özellikle kordon bölgesinde, Truva antik kentinin tanıtılması için yapılan etkinlikleri ve açılan stantları gördüm. Büyük, tahta Truva atı ilginçti. Şehir dışından gelenler, bunun önünde  fotoğraf çektiriyorlardı, turizm açısından olumlu bir gelişme.

Gelelim, şehrin tanıtımına. Şehrin tek sıkıntısı: sürekli esen bir yel, yani bir rüzgar var ve benim gibi, bu şehre gelen yabancılar için ilk anlarda bu rüzgara alışmak sanırım biraz sorun. Ama: şehirde gezerken, hemen ileride, boğazın öbür yakasında, yeşillikler arasında yazılı “DUR YOLCU” ibaresi ve devamı, gerçekten insanın duygularını etkiliyor.

Çanakkale’de: iskelenin bulunduğu bölgede, deniz kıyısındaki kordonda yürüyün, boğazdan geçen gemileri izleyin, müzeyi gezin, şehir dışına çıkmak isterseniz: elbette öncelikle “Gelibolu ve Çanakkale savaşlarının geçtiği Milli Park”, Truva, Asos, Behramkale, inanın Çanakkale: gerek tabiat yani doğal güzellikleri ve gerekse tarihi geçmişiyle, muhteşem güzel bir yer.

ULAŞIM

Çanakkale: herhangi bir ulaşım sorunu yaşanmayan merkezlerimizdendir. Özellikle: Avrupa’dan kara yolu ile gelen ve Ege bölgesi ve Akdeniz’e inen yolcular: Çanakkale yöresinden geçerler. Ama sanırım: İstanbul-İzmir otobanı yapılmasıyla; yörede ulaşım değerleri biraz farklılaşacak.

Evet, Çanakkale ilinin belli başlı yerlere olan uzaklığına gelince: Çanakkale-Ankara arası uzaklık: 659 km. Çanakkale-İstanbul arası uzaklık: 310 km. Çanakkale-İzmir arası uzaklık: 331 km. Çanakkale-Bursa arası uzaklık: 303 km. Çanakkale-Balıkesir arası uzaklık: 210 km. Çanakkale-Tekirdağ arası: 171 km. Çanakkale-Edirne arası uzaklık: 217 km.

Otobüs Terminali: şehir merkezindedir.

Çanakkale-Gökçeada arasında: feribot seferleri var. Çanakkale’den Bozcaada’ya gidebilmek için ise: Ezine-Geyikli bölgesine gitmeniz ve oradan feribota binmeniz gerekiyor. Bu arada: Çanakkale il merkezi ve Gelibolu arasında: sürekli ulaşımın sağlandığı feribot seferleri bulunmaktadır.

TARİH

Bu bölgedeki ilk yerleşimlerin geçmişi: MÖ 4000 yılına kadar uzanmaktadır. Antik dönemde, yerleşim birimleri genellikle Hellespontos yani Çanakkale Boğazı kıyılarında, Troas bölgesinde ve sonrasında ise Dardanos adını alacak şehrin bulunduğu bölgede kurulmuştur.

Hellespontos isim kaynağı: Hele isimli kahraman, altın postlu koça binip, Kolkhis ülkesine gitmek için boğazdan geçerken; koçtan denize düşer ve bu yüzden, denize “Helle Denizi” ismi verilir. Denizin kıyısındaki yerleşim yerine ise: Hellespontos ismi verilir.

Şehir: Avrupa ve Asya’yı birbirine bağlayan önemli bir geçit olduğu için, yıllar boyunca gelişmiş ve bir ticaret merkezi olmayı sürdürmüştür.

Özellikle: Çanakkale’nin 30 km güneyindeki Truva Antik Kenti, Homeros’un İlyada destanında anlattığı kadarıyla görkemli, zengin ve o günün Yunan dünyası için merkezi bir yerdi.

Heinrich Schlieman tarafından ortaya çıkarılan ve Truva atıyla ünlenen bu şehir, bin yıllarca insanların hayalini süslemiştir.

Ama aslında günümüzdeki Çanakkale, antik dönemde Çanakkale’nin 11 km güneybatısında Troas bölgesinin Dardanos şehrine denk gelmektedir. Bir Aiolia şehri olan Darnados, adını Yunan mitolojisinin baş tanrısı Zeus’un Elektra’dan doğma oğlu Dardanos’tan alır. Bazı İtalyanlar ise, onun bir Etrüsk prensesinin oğlu olduğuna inanırlar. Söylentilere göre, Dardanos, bu bölgede içinde Dardanos ve Truva’nın bulunduğu birçok şehir kurmuştur.

MÖ 12’nci yüzyılda Balkanlardan göç eden kavimlerden olan Frigler, bu bölgeyi istila ettiler. Yunanlılar MÖ.11 ve 8’nci yüzyıllar arasında yani koloni kurma dönemlerinde, bu bölgede çeşitli koloniler kurdular.

Daha sonra efsaneye göre: taktığı yüzükle istediği zaman görünmez olabilen ve böylelikle Lidya’nın kralı olan Gyges: MÖ 680 yıllarında bölgeyi egemenliği altına aldı.

Dardanos MÖ 546 yılında ise Pers egemenliğine girdi ve Yunanlılar ile Persler arasında geçen iki büyük savaşta, Perslerin Yunan anakarasına geçmek için kullandıkları önemli bir üs oldu.

MÖ. 394 yılında Büyük İskender’in yönetimine giren bölge, daha sonra birçok kez el değiştirdi.

MÖ. 191 yılında bu bölgeye yerleşmeye başlayan Romalılar, MS.1’nci yüzyılın başlarında bölgeyi tamamen egemenlikleri altına aldılar.

İstanbul’un kurulmasından sonra, önemi kat kat artan bu bölge, uzun bir süre Doğu Roma yani Bizans imparatorluğunun egemenliğinde kaldı. 668-672 yılları arasındaki yani Emeviler döneminde Arap donanmaları, Çanakkale boğazından geçerek İstanbul’u kuşattılar. Daha sonra Venedik, Pisa ve Cenova Prenslikleri, bu bölgeyi kontrolleri altına almak için birbirleriyle mücadele ettiler.

13’ncü yüzyılın ortalarında yine Doğu Roma İmparatorluğunun egemenliğine giren bölge, 14’ncü yüzyıl başlarında Karesioğulları Beyliği tarafından kontrol edildi.

1345 yılında Çanakkale’nin Anadolu yakasında kalan bölüm, Sultan Orhan Gazi tarafından Osmanlı topraklarına katıldı.

1462 yılında, Osmanlı egemenliği döneminde Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılan Çimenlik kalesinin çevresinde, ilk yerleşim başlar. Günümüzde, Askeri Deniz Müzesiyle birlikte görülen kalenin çevresinde, Cami-i kebir mahallesi kurulur. Aynı dönemde, kalenin yapımında çalışanlar ise, Çay mahallesini kurarlar. Cami-i kebir mahallesinin kuzeyinde ise, Rumlar tarafından, Rum mahallesi oluşturulur.

20.yüzyılın başında başlayan savaş ortamı: yörede, bir göç dalgası yaratır. Müslümanlar dışındaki halk, yöreyi terk eder. Balkanlar ve Ege bölgelerinden gelen Türkler ise, yöreye yerleşirler.

GENEL

Çanakkale: Gelibolu yarımadası ile, Anadolu’nun uzantısı olan Biga yarımadası üzerinde toprakları bulunan bir ilimizdir. Ege ve Marmara bölgelerinde, toplam 671 km. kıyı şeridi bulunmaktadır.

Yörenin iklim şartları değerlendirildiğinde: Akdeniz ve Karadeniz iklimlerinin etkisinde, bir geçiş ikliminin egemen olduğu görülür. Buna göre: yağışlar genel olarak: bahar ve kış aylarında görülür.

İl topraklarının: yüzde 53 ormanlar, yüzde 33 tarım arazileri, yüzde 2 çayırlar ve meralar kaplamaktadır. Tarım arazilerinin ise: yüzde 9 zeytinlik, yüzde 80 tarla arazisidir. Yetiştirilen tarım ürünlerinin en önemlileriyse: hububat.

ÇANAKKALE BOĞAZI HAKKINDAKİ BİR EFSANE

Antik dönemde: boğazın Avrupa yakasında: Sestos şehrinde, büyük bir Afrodit Tapınağı varmış. Tapınakta ise; Hero isimli, çok güzel bir rahibe.

Sestos şehrinde: baharda düzenlenen şenlikte, Afrodit Tapınağına getirdiği hediyeleri sunan: Abydos şehrinden Leandros; rahibe Hero’yu görür ve aşık olur.

Gerek rahibe Hero ve gerekse Leandros; her ikisi de, boğazın karşılıklı iki kıyısında yaşamaktadırlar. Ancak: sık sık bir araya gelmenin yolunu bulmuşlardır. Rahibe Hero: birçok gece, bulunduğu kıyıda ateş yakar ve Leandros, bu ateşe doğru yüzerek boğazı geçer ve büyük aşkına ulaşır.

Ancak: geçen süreç içinde: kış gelip te rüzgarlar her yönden esmeye başlayınca: Leandros bahara kadar gelmeyeceği yönünde Hero ya verdiği sözü unutur ve sevgilisine doğru kulaç atmaya başlar. Ancak, fırtına ve dalgalar, Hero’nun yaktığı ateşi söndürür ve Leandros, gücü tükenince, ölür. Hero’da, bunu öğrendiğinde, hemen oracıkta intihar ederek, ölümü seçer. “

DARDANOS

Antik Yunan Mitolojisinde: Dardanos: Zeus ve Elektra’nın oğludur.

Arkadia kralıdır. Arkaida’dan Anadolu kıyılarına göç eden kral Dardanos: burada, adını taşıyan bir şehir kurar. Bu şehir günümüzde: Truva-Çanakkale arasında bir höyük olarak görülebilmektedir. Evet, kral Dardanos, şehir kurduğu bu bölgeye: Dardania adını verir. Kral Dardanos’un İtalyan kökenli olduğu söyleniyor.

Truva savaşlarında: bunlar, Truvalılara yardım ederler.

Dardanos ismi: Homeros’un İlyada destanında geçer. Bu nedenle, bölgedeki yerleşimin: MÖ.3000’lere kadar uzandığı düşünülmektedir. Bu durumda: Dardanos yerleşiminin, Truva’dan daha eski olduğu sonucuna varılıyor.

Yazılı kaynaklarda belirtildiğine göre: MÖ.85 yılında, Pontos kralı Mithridate Eupator ile Romalı komutan Sulla: bu şehirde, Dardanos barışını imzalamışlardır.

ÇANAKKALE 18 MART ÜNİVERSİTESİ

Üniversite: 1992 yılında kurulmuştur. Bünyesinde, günümüzde: 9 fakülte, 11 meslek yüksek okulu, 2 yüksek okul, 2 enstitü olmak üzere: 24 eğitim birimi bulunmaktadır.

Üniversite birimlerinin yerleşimi:

1.Anafartalar Kampüsü: Burada: Eğitim fakültesi var.

2.Terzioğlu Kampüsü: Burada: Rektörlük, Genel Sekreterlik: İlahiyat, Güzel Sanatlar, Fen-Edebiyat, Mühendislik-Mimarlık, Su ürünleri ve Ziraat fakülteleri bulunuyor.

3.Dardanos Kampüsü: Burada, çeşitli fakültelerin uygulama alanları bulunuyor.

4.Üvecik Kampüsü: Yine, burada da, Ziraat fakültesi uygulama alanları var.

NE YENİR

Çanakkale yöresinde, yerel lezzetleri tatmak isterseniz: size önerebileceğim yemeklerin başında: Tumbi, Çırpma ve Melki Yemeği. Tabii deniz ürünü yemek isterseniz: sardalya yani boklu kebap. Sardalya balığı: özellikle Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında yağlanıyor. Bu aylarda, sardalya nın ızgarasının tadı doyumsuz olur. Size önerim: asma yaprağında “sardalya” yemelisiniz.

Son olarak: yöreyi ziyaret edenler için önereceğim yöresel lezzet: peynir helvası. Taze peynir ve şeker ile yapılıyor. Özellikle: fırınlanmış peynir helvası denemelisiniz. Helva üzerinde, dondurma da ayrı bir lezzet.

NE SATIN ALINIR

Çanakkale ismi ile özdeşmiş, bir obje: Çanakkale Seramikleri. Çanakkale’ye adını veren: seramikler, çömlekler, testi ve sürahiler, şehir merkezindeki turistik dükkanlarda satılıyor, buralardan zevkinize göre çeşitli seramik hediyelik eşyalar satın alabilirsiniz. Özellikle: minyatür Truva atı ilgi çekici.

GEZİLECEK YERLER

Şehir merkezinde: arabalı vapur iskelesinin her iki yanında: lokantalar, barlar, kafeler ve yürüyüş yapanların bir süre oturarak dinlenebilecekleri bankların bulunduğu kordon bölgesi var.

Bu kordon bölgesi ve iskele civarı; genellikle gece-gündüz, şehrin en hareketli yeridir. Kordon bölgesindeki lokantaların büyük bölümü: muhteşem lezzetli deniz ürünleri sunmaktadırlar. Bu lokantalarda: her mevsim taze balık bulabilirsiniz.

SAAT KULESİ

İl merkezinde, iskelenin hemen karşısındadır.

Saat kulesi: 1897 yılında: Sultan II. Abdülhamit döneminde, İtalyan tüccar ve konsolos Emili Vitali tarafından yaptırılmıştır. (10.000 altın verdiği söyleniyor) 5 kattan oluşan kulenin kenarının uzunluğu: 4.5 metredir. Yapımında: pembe granit taşı kullanılmıştır.

Kulenin dört cephesinde de: saat bulunmaktadır. Kare planlı yapı, yukarıya doğru incelerek yükseliyor. En üstte ise: çokgen gövdeli, çan asılan bir çan köşkü var. Kulenin kapısı: güney cephede.

Kulenin hemen altında, kuzeydeki çeşme: 1889 yılında, yörede yaşayan Yahudi Halyo tarafından yaptırılmıştır. Çeşmenin mermer kurnası ve ayna taşı var. Saat kulesi, Çanakkale’de yaşayanların, bir buluşma noktası.

ESKİ ÇANAKKALE, AYNALI ÇARŞI

Saat kulesinin bulunduğu bölgenin hemen arkasındaki sokaklar: şehrin eski mahallelerine çıkmaktadır. Bu daracık sokakların çevresindeki eski konutlar ve dükkanlar, günümüzde kafe olarak kullanıma açılmış. Ayrıca, küçük hanlar da bulunuyor.

Evet, bir türküde söz edilen meşhur “Aynalı Çarşı” da buradaymış. Aynalı Çarşı: bu bölgede, 1889 yılında, Sultan Abdülhamit döneminde, saat kulesinin altındaki çeşmeyi yaptıran, Yahudi Halyo tarafından yaptırılmış. Bu yüzden: Halyo çarşısı olarak da biliniyor. Girişin her iki tarafındaki aynalardan ötürü “Aynalı Çarşı” olarak da biliniyor.

İstanbul’da bulunan, ünlü Mısır Çarşısının küçük bir benzeriymiş. Ancak: Çanakkale Savaşları sırasında; İngiliz zırhlısı Queen Elizabeth tarafından, top ateşi açılarak yıkılmış. Çarşı yapısı, bundan sonra, bir süre yıkık olarak kalmış. Daha sonra ise, eski haline pek benzemeyen şekilde yeniden yapılmış. Günümüzde, burada 14 dükkan var. Çarşıya aynalı çarşı isminin verilmesinin nedeni: askerlerin çarşıya çıktıklarında, buradan cep aynası satın almaları.

“Çanakkale içinde aynalı çarşı, Ana ben gidiyorum düşmana karşı” İşte, büyük bir savaşı özetleyen türküden bir dize.

NUSRET MAYIN GEMİSİ

Bu bir maket ve 1982 yılında yapılmıştır. Ancak, gerçek geminin, bire-bir kopyasıdır. Yani, aynı ölçülerde. Geminin boyutları: boyu 42 metre ve genişliği 7.5 metredir. Çimenlik kalesi sahil şeridinde bulunuyor. Geminin arka tarafındaki raylar üzerinde: 1915 yılında kullanılan mayınlar var.

Geminin iç kısmında ise: Çanakkale Zaferiyle ilgili eski gazete yazıları, gemiye ait seyir cihazları, mayın gurup komutanı Nazmi Akpınar için yapılmış şeref köşesi ve gemi komutanı Hakkı yüzbaşının üniforması bulunuyor. Alt güvertede: 1914-1915 yılları arasında meydana gelen Çanakkale savaşları, kronolojik sıraya göre anlatılıyor.

ÇİMENLİK KALESİ-KALE-İ SULTANİYE (SULTAN KALE)

Şehre adını veren önemli ve görkemli bir anıttır. 15’nci yüzyıl ortalarında, Fatih Sultan Mehmet tarafından boğazın kontrolü için yaptırılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman döneminde ise onarılmıştır. Dış surlar ve iç kale olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır.

110×155 metre ölçülerindeki dış surlar, dikdörtgen planlıdır. Duvarlarının kalınlığı 6-7 metre arasında değişir. İnsan boyunda ve 2 metre kalınlığında mazgalları vardır.

Kuzey duvarının ortasında bulunan 14 metre yüksekliğinde ve 15.5 metre çapındaki kule en önemlisidir. 29 x 44 metre boyutlarındaki iç kale, 22 metre yüksekliğindedir. Burası 3 kat ve üst sofa bölümlerinden oluşur.

Günümüze kadar iyi korunmuş olarak gelen bu yapı, Boğaz Komutanlığının sorumluluğundadır.

ÇANAKKALE DENİZ MÜZESİ

Çimenlik kalesinde bulunmaktadır.

Çanakkale Deniz Boğaz Komutanlığı tarafından işletilmektedir ve halka açıktır. Müze: 1982 yılında kurulmuş olup, müzenin bahçesindeki park alanında: Çimenlik kalesi unsurlar ve Nusret Mayın gemisi bulunuyor. Bahçede ayrıca: çeşitli top, tüfek, taşıma arabaları, torpido ve mayınlar görülebilir.

Müzenin içinde ise: çeşitli maket, resim ve fotoğraf galerileri var.  Ayrıca: Çanakkale savaşlarında kullanılan silah ve askeri objeler sergileniyor. Galerinin ikinci katında: asker ressamlardan Mehmet Ali Laga’ya ait, 97 kara kalem ve sulu boya tablo sergileniyor. Bu müzede görebileceğiniz ilginç obje: Almanların, Sultan Abdülaziz’e hediye ettikleri, sultanın tuğrasının işlendiği top kaması.

FATİH CAMİİ

Çarşının güney ucunda ve kalenin doğusundadır. 1452 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmıştır. Sultan Abdülaziz döneminde yenilenerek minareden sonra iki katlı bir bölüm eklenmiştir.

KALE MESCİDİ

Çanakkale Hisarının girişindedir. Mihrabı ve iki duvarı sağlam durumdadır. Minarenin alt bölümü kesme taş, gövde ve şerefe ise tuğladır. Basık kemerli kapı, esmer ve beyaz taştan yapılmıştır.

YALI HANI

Yapılış tarihi hakkında net bilgiler yok. Ancak: bu han, uzun süre yöreye gelenler tarafından konaklama amacıyla kullanılmış. Hanın tarih içindeki en büyük rolü ise, Truva hazinelerini çalarak, yurt dışına kaçıran, Alman Schiller’in; hazineleri çalıp, yurt dışına kaçırırken, buradan geçtiği konusunda, anılarında söz etmesidir.

Yani: bu han hakkında, 1880 ve 1910 yıllarında yazılı belgelerde kayıt var. Net olarak: büyük olasılıkla, 1889 yılında: bir Rum aile tarafından yaptırıldığı sanılıyor.

Bu yıllarda: buharlı gemilerin, deniz ulaşımına sürat kattığı bu yıllarda, Çanakkale’den gelip geçenlerin konaklama ihtiyaçları buradan karşılanmış. Dünyanın dört bir yanından İstanbul’a gelen veya İstanbul’dan ayrılan her deniz taşıtı: Çanakkale’de mutlaka konaklar, mevsimine göre bazen birkaç gün, bazen haftalarca kentte misafir kalırlardı. Dolayısıyla, bu yolcuların bir kısmı: Yalı Han’da konaklamışlardı.

Han: 1940 yılında yanmış ve daha sonra, büyük bölümü betonarme olarak yeniden inşa edilmiştir. 1975 yılına kadar, yine konaklama işlevini sürdüren han; günümüzde başka işlevler yürütüyor. Üst katlardaki 22 oda kullanılmıyor. Zemin kattaki 12 odadan, 7 tanesi, çeşitli el sanatları üretimi için kullanılıyor. Avlusunda ise, çay bahçesi var.

ÇANAKKALE ARKEOLOJİ MÜZESİ

Bu konudaki ayrıntılı ve muhteşem bir yazı: yine bu sitede “Çanakkale Arkeoloji Müzesi” adı altında bulunuyor. Oradan, müzeyi inceleyebilirsiniz.

HASAN MEVSUF ŞEHİTLİĞİ

Bunlar: Çanakkale Savaşlarında büyük cesaret gösteren ve şehit olan iki subaydır. Şehitlik: şehir merkezine 12 km. uzaklıktadır. 1990 yılında, şehitliğin, çevre düzenlemesi ve restorasyonu yapılmıştır.

KEPEZ VE KEPEZALTI

Şehrin, İzmir çıkışı: Kepez mevkii olarak isimlendiriliyor. Burası: Çanakkale boğazının en iyi göründüğü yerlerden biri. Bu bölgede: Çanakkale il merkezinde yaşayanların, villaları ve tatil siteleri dolu. Ayrıca: buradaki bir kısım lokantada, güzel deniz ürünleri yiyebilirsiniz.

DARDANOS TÜMÜLÜSÜ

Çanakkale-İzmir karayolu üzerinde, Üniversiteye ait alanın yanındadır. Şehir merkezine 11 km. uzaklıkta, Kalabaklı çayı kıyısında, Maltepe’de bulunmaktadır.

Yığma toprak bir tepedir. Dünyada bilinen en eski Tümülüs (mezar) olarak öne çıkıyor. Tarihi: Truva’dan daha eskilere dayanıyor. 1959 yılında yapılan bir Çimento fabrikasının harfiyatı sırasında: tesadüfen ortaya çıkarılmıştır. 1959 yılında Rüstem Duyuran tarafından yürütülen çalışmalar sonucunda ortaya çıkarılan bir aile mezarlığı, bölgenin tarihine ışık tutması açısından önemlidir.

Bir koridor, ön oda ve ana mezar odasından oluşan mezarda birçok iskelet, altın takılar,  tunç ve pişmiş topraktan yapılmış gereçlerle, kandiller, gözyaşı şişeleri ve müzik aletleri bulunmuştur. Mezarda, Arkaik, Klasik, Helenistik ve Roma dönemlerinden kalma yazıtlar vardır.

Evet, burası: Çanakkale’nin en eski yerleşiminin izlerini barındırıyor. Çanakkale’ye atfen sözü edilen “Dardanos” antik şehri, burada kurulmuş. Tümülüs yapısı: üç bölümden oluşuyor. Bunlar: koridor, ön oda ve asıl mezar odası. Tümülüste: bir lahit, mezar odasında kum taşından yapılmış 3 yatak, 25 iskelet ve ölü hediyeleri olarak ise: altın takılar, bronz ve pişmiş topraktan objeler, kandiller, gözyaşı şişeleri, müzik araçları, sedef ve cam eşyalar bulunmuştur.

Tümülüsün bulunduğu alanda yapılan kazılarda ise: Afrodit heykeli bulunmuştur. Bu heykel: dünya arkeoloji literatürünü: Dardanos Afroditi olarak girmiştir. Heykel: MÖ.4.yüzyılın ünlü heykeltıraşlarından Praksiteles’e ait “Knidos Afrodit”i’nin küçük bir kopyası olması nedeniyle, ayrı bir önem kazanmaktadır.

Tümülüste çıkarılanlar: Çanakkale Arkeolojik Müzesinde sergileniyor. Tümülüs bölgesi, başta da belirttiğim gibi: Onsekiz Mart Üniversitesi alanında kalıyor, buraya giderseniz, görebileceğiniz pek fazla bir şey yok. Müzeyi gezerken, buranın çıktılarını göreceksiniz.

NARA KALESİ

İl merkezine, 5 km. uzaklıktadır. Eski: Abydos şehrinin eteğinde kurulmuştur.

Bu kale: İngiliz donanmasının boğazdan geçerek İstanbul’u tehdit etmesi üzerine, 1807 yılında, Sultan III. Selim tarafından yaptırılmıştır. Kale yapısı: cephane deposu, dış duvar ve gözetleme kulesinden oluşmaktadır. İç kale bölgesinde ise: 9 metre yarıçapında, dairesel bir bina bulunmaktadır.

Kalenin duvarları ise: 9.5 metre yüksekliğinde, 2 metre kalınlığında ve 26 basamak merdivenle çıkılan, 20 mazgal denize hakim olacak şekilde yapılmıştır. Kale duvarlarının kalın ve havalandırma sisteminin orijinal olması: buranın sığınak olarak da kullanıldığını göstermektedir.

Nara kalesi: askeri güvenlik bölgesi içinde kalıyor. Bu yüzden ziyaret mümkün değil. Günümüzde, burada Çanakkale Boğaz Komutanlığına bağlı, Deniz Birlikleri Komutanlığı var.

GÜZELYALI SAHİLİ

İl merkezine, 12 km. uzaklıktadır. İzmir yolu üzerindedir. Kent merkezinden, buraya: özellikle yaz döneminde, yoğun olarak toplu ulaşım araçları bulunur. Kışın yörede yaşayan toplam nüfus 500 kişi iken, yazın bu rakam 5000’lere kadar çıkıyor. Burasının antik dönemden kalan bir ünü daha var. Çanakkale-Güzelyalı arasındaki bölüm: antik tarihte “Zeus’un yeryüzündeki bahçesi” olarak biliniyor.

Burada: uzun kumsal, plaj ve çeşitli tesisler var. Özellikle; yaz sıcaklarında, burada sürekli esen rüzgar, insanların sıcaktan etkilenmesini önlüyor. Bu sürekli esen rüzgar, aynı zamanda, sörf yapmak için de ideal bir ortam yaratıyor.

Zaten: bu bölgede: kamu kurumlarının birkaç sosyal tesisi de var.  Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesinin kampüslerinden biri bulunuyor. Ayrıca: Jandarma ve Deniz Kuvvetleri Komutanlığına ait, Sosyal Tesisler yani kamp tesisleri, denize girilebilen yerler var. Muhteşem güzel yerler. Yeşillikler arasında, merdivenlerle aşağı iniliyor ve yeşillikler denizle birleşiyor. Buradan özellikle, güneşin batışı apayrı bir güzellik yaratıyor.

TROYA-TRUVA

Çanakkale şehir merkezine 14 km. uzaklıktaki, Troya antik kenti konusundaki ayrıntılı yazımı: yine bu sitede “Troya” ismi altında bulabilirsiniz.

Truva tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazıma ulaşmak için. 

BALABAN ÇEŞMESİ

Çanakkale-Çan karayolunun 38’nci km.de bulunmaktadır.

Çanakkale yöresinin en iyi piknik alanlarının başında gelmektedir. Atatürk, 1934 yılında, burada, İran Şahı Pehlevi ile birlikte, mola vererek, kahve içmiştir. Bu yüzden, hemen yakındaki çeşmeye: Gazi çeşmesi deniliyor. Çeşmenin hemen yanında ise, o günlerden bugüne kalan bir kestane ağacı bulunuyor.

Buraya yolunuz düşerse: oğlak ve kuzu çevirmesi yemelisiniz. Çünkü: bunlar, bu yörenin en önemli lezzetlerindendir.

Çanakkale Tevfikiye Köyü
Çanakkale Tevfikiye Köyü

 

TEVFİKİYE KÖYÜ

Çanakkale şehir merkezine bağlı Tevfikiye köyü, son yıllarda turizm yönünden öne çıkıyor. Burası, Truva dönemini yaşatan arkeo-köye dönüştürüldü. Truva antik kentine yapılan ziyaretler sırasında burada mola veriliyor. Organik meyve-sebze, hediyelik eşyaların alışverişi yapılabiliyor. Truva tarihinden izler görülebiliyor.

 

Gelibolu tanıtımı ve gezilecek yerler.

Balıkesir tanıtımı ve gezilecek yerler.

Altınoluk tanıtımı.

 

Çanakkale Gezi Planı

Çanakkale Gezi Planı

Çanakkale’nin başlıca şehirlerimize uzaklıkları şöyle: Ankara’ya 653 km., İstanbul’a 320 km. ve İzmir’e ise: 325 km.

GEZİ PLANI

Çanakkale için bir gezi planı düşünüyorsanız, bence: bu plan içinde: Gelibolu, Truva, Asos, Behramkale mutlaka olmalı. Ayrıca. şehir içindeki arkeoloji müzesini de görmelisiniz diyorum. Bunun dışında: mutlaka bu güzel ilimizde gezilecek yerler vardır. Ama; benim daha önce görüp, tavsiye edebileceğim yerler bunlar. Tercih sizin.

Evet: herhangi bir şekilde Çanakkale’ye ulaştığınızda, mutlaka bir tam gününüzü, Gelibolu yarımadasına, Tarihi Milli Parka ayırmalısınız.

İkinci bir gününüzde ise; sabah yarım günü, Truva antik kenti kalıntılarında, ikinci günün öğleden sonraki bölümünü ise; Behramkale ve Asos kalıntılarında değerlendirebilirsiniz.

Bu arada; Çanakkale içindeki arkeoloji müzesine, 2 veya 3 saat ayırmayı sakın ama sakın unutmayın.

Konaklama için; genelde, Asos tarafındaki oteller tercih edilebilir. Veya, Çanakkale içindeki otellerde olabilir. Gelibolu yarımadasında kalabileceğiniz bir konaklama tesisi yok. Belki, Gelibolu içindeki bir otelde kalabilirsiniz.

Evet; Çanakkale gezisi için tavsiye edebileceğim bir plan.

Otobüs ile gurup halinde gidecekseniz, gece yolculuk ve sabah doğruca Gelibolu Tarihi Milli Parkına inin, akşama kadar orada gezin ve sonra, akşam Asos tarafından bir otele geçin. Park alanında şehitlikler bölgesi ve Çanakkale savaşında kullanılan diğer yerleri görebilirsiniz. Buralar ile ilgili ayrıntılı gezi yazılarının bağlantıları şunlardır.

Çanakkale şehitliklerin tanıtımı ve gezilmesiyle ilgili yazım için.

Çanakkale savaşının geçtiği yerlerle (tabyalar, kaleler vb.) ilgili yazım için. 

Evet devam edelim.

Geceleme Asos tarafındaki bir otelde yapılabilir. Ertesi gün; sabah Asos ve Behramkale gezilir ve sonra, Truva antik kenti görülür, sonra Çanakkale arkeoloji müzesi ve Çanakkale şehir içi görülür ve yine geri dönüş yoluna çıkılabilir.

Asos-Behramkale tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için. 

Truva tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için. 

Bunun dışında; zamanınız varsa, Gelibolu’nun içinde dolaşın, bu güzel ilçemizi keşfedin.

Gelibolu tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için. 

Çanakkale’de: Ezine istikametinde şehir çıkışında; orman içinde çok güzel dinlenme yerleri var, hatta restoranlar mevcut, buralarda yemek ve özellikle balık yiyebilirsiniz.

Çanakkale şehir merkezi tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

Yine bu yol üzerinde, orman içinde bulunan, Çanakkale savaşı hatırası topları görebilirsiniz. Güneye indiğinizde, Küçükkuyu, Altınoluk, Edremit ve Kuzeye çıktığınızda ise, Lapseki’de muhteşem güzellikler sizi bekliyor olacak. Biga tarafına giderseniz, deniz kıyısındaki Karabiga’ya uğramadan sakın geçmeyin.

Karabiga’da; deniz kıyısındaki restoranlarda mutlaka balık yemeli ve kıyıda, iskelede gezmelisiniz. Yolunuz Gönen’e kadar uzarsa, kesinlikle termal kaplıcalara girin. Buradan geçerseniz, meşhur gönen pirincinden almayı unutmayın.

Güzel ülkem, gezmek için o kadar çok güzellik var ki, yeter ki zamanınız ve imkanınız olsun.
İyi yolculuklar.

Çanakkale Arkeoloji Müzesi

Çanakkale Arkeoloji Müzesi: Çanakkale’de burası için mutlaka zaman ayırın. Güzel bir müze. Atatürk caddesi üzerinde, 1984 yılında yapılarak hizmete açılmış. Çanakkale’de nereyi gezelim, nereyi görelim. Burayı mutlaka görün.

Müze binasında: prehistorik çağlardan, günümüze kadar gelen süreçte yaşamış olan toplumların kültür ve sanat eserleri sergileniyor. Toplam 5 salon var. Bu salonlarda, nelerin olduğunu, kısa kısa anlatacağım.

Bu arada: müzenin en önemli eserleri: boyalı lahitlerden, Polyksena Lahti ve yine boyalı, Pers dönemine ait bir lahit. Polyksena Lahdi; çepeçevre üzerine işlenen kabartmalarda tasvir edilen hikayesi ile ilginç. Boyalı pers lahdi ise; Anadolu’da başkaca bir örneğinin bulunuyor olmaması yönünden ilginç. Özellikle: bu iki eseri mutlaka görün.

Evet; müzeye girdiğinizde, 5 salon var demiştim. Bunlarda sergilenen eserler, kısaca:

1.SALON

Çanakkale bölgesinde bulunan, antik yerleşim yerlerini gösteren pano var. Ayrıca: Truva antik kentinin yerleşim katlarını gösterir ışıklı pano. Çanakkale seramikleri de, burada sergileniyor. Osmanlı devletinin en önemli seramik üretim merkezi olan Çanakkale, ismini de, burada üretilen ve dışarıya satılan çanak ve çömleklerden almış.

2.SALON

Çanakkale Müzesinin en eski koleksiyonlarının ve Truva eserlerinin sergilendiği salon. Genellikle, madeni eserler var. Truva kazısı; 1870′ lerde başlamış ve zaman zaman kesintiye uğrasa da, uzun yıllar devam etmiş. Salonda: Truva’nın yerleşim katlarına ait çeşitli buluntular, vitrinlerde sergilenmekte. Bunlar: dönemin günlük hayatı ve dinsel yaşam hakkında, bilgi vermekte.

3.SALON

Bu salondaki vitrinlerde, Çan ve Yenice Tümülüslerinde bulunan Helenistik döneme ait kalıntılar sergilenmekte. Ayrıca: Bozcaada Nekropol kazılarında bulunan eserlerde, burada.

4.SALON

Bu salondaki vitrinlerde: Dardanos tümülüsünde bulunan eserler sergileniyor. Tepenin, 1959 yılında kazılmasıyla, mezara girilmiş. Bu salonun en güzel eseri: dönemin Knidos Aphrodite heykelinin, bir taş kopyası olan, pişmiş toprak Aphrodite heykeli. Orijinaline çok benzeyen bir kopya olması nedeniyle, önemli.

5.SALON

Asos ve Gülpınar kazılarından gelen eserler, seçkin sikke örnekleri ve cam eserler sergileniyor.

POLYKSENA LAHİTİ

Çanakkale Arkeoloji Müzesi:

Evet, gerçekten lahdin yanına gittiğinizde, donup kalacaksınız. Çünkü, karşınızda, yaklaşık 2000 yıllık ama bugün yapılmış gibi bir lahit durduğunu göreceksiniz. Tertemiz, herhangi bir hasarı olmayan lahit.

Lahit; Biga ilçesi, Gümüşçay yöresinde; 1994 yılında bulunmuş. Bulunduğu yerin adı: “Kızöldü” tümülüsü.

Aynı zamanda, “kızöldü” adlı bir köy. Kaçak kazı yapılan tümülüsün içinde bulunmuş. Kaçakçılar hapse atılmış. Lahit; yüzyılın buluntusu olarak, müzeye getirilmiş. Müze binası tabanı ağırlığını taşıyamayınca, lahit, geçici olarak konulduğu saç barakada koruma altına alınmış. Gerçekten; bunu yapanlar, taşa hayat veren ustalar.

Evet, bu isim; “kızöldü” önemli, çünkü, bu ismin; 2000 yıl önceki bir efsaneye dayandığı sanılıyor. Bu efsanede; bir kızın ölümü anlatılmakta. Truvalı güzel Poleksena’nın kurban edilişi.

Efsane şöyle:” Truva kuşatması üzerinden on yıl geçmiştir. Truva merkezine yakın bir şehirde; Akkalı komutan, bir gün gezerken, çeşme başında su dolduran Polyksena’yı görür ve aşık olur.

Kızı ailesinden ister. Genç ve güzel Polyksena; ” ülkemi işgal eden bir insanla evlenmem “diye reddeder.

Polyksena’yı elde edemeyen komutan kederinden ölür. Komutanın iki oğlundan, büyük olanı, rüyasında sürekli olarak babasını görür. Babası ıstırap çekmektedir. Oğlu, bu rüyaların etkisinde kalır.

Babasının ölümü ile suçladığı Polyksena’yı, babasının mezarı başında kurban ederek, babasının ruhunu rahatlatacağını düşünür.

Polyksena, kentin en güzeli ve asil bir ailenin kızıdır. Genç komutan, kızı getirmeleri için, askerlerini gönderir. Polyksena, çaresizdir. Askerlere direnemeyeceğini bilmektedir, onlarla konuşarak, ölmekten korkmadığını, ancak, ölüme kendine yaraşır bir şekilde gitmek istediğini söyler.

Polyksena’yı dört kız kardeşi süsler, yeni elbiseler giydirir, başına çiçekten taç takarak hazırlarlar. Onu almaya gelen askerleri de dansöz ve çalgıcılar eşliğinde yapılan bir törenle güle oynaya karşılarlar.

Kızöldü lahdinin ön yüzünde; bunlar resmedilmiş.

Sağ yan yüzünde ise: Polyksena’nın annesi ile vedalaşması betimlenmiş. Çok üzgün yüz ifadelere sahip ana-kızın bir ölü yatağı üzerinde vedası, görenleri gerçekten etkiliyor.

Lahdin arka yüzünde, Polyksena’nın dört kız kardeşinin çırpınışları görülmekte. Biri saçlarını yolmakta, diğeri hıçkırarak ağlamakta, bir diğeri dizlerini dövmekte, sonuncusu ise tanrı Hermes’e yalvarmaktadır.

Alçak kabartma olarak tasvir edilen mitolojinin devamında, dört asker, Polyksena’yı kucaklarında tutarken betimlenmiş. Ellerini ve ayaklarını çapraz olarak sıkıca tuttukları Polyksena’nın başı arkaya kaykılmış, gözleri kapalı.

Babasının mezarı başında yer alan genç komutan ise, saçlarından kavradığı Polyksena’yı boğazına hançer batırarak öldürmektedir.

Lahdin; son yüzünde ise, bir ağacın altında oturan anne, tanrıların teselli etmesine rağmen, kızının kurban edilişini ağlayarak izlemektedir.

Kızöldü lahdi, içinden çıkan iskelete göre, iri yarı bir erkeğe ait. Yaşlı asil; lahdi, mermer ustalarına sipariş etmiş. Ancak, lahit bitirilmeden ölmüş olmalı ki, çatısı bitirilememiş lahde konularak gömülmüş.

Lahdin üzerinde, 7 metre yüksekliğinde toprak bir tepecik oluşturularak, antik dönemin mezar hırsızlarından korunmuş. 2000 yıldır hırsızlardan korunan mezar, günümüz mezar soyguncuları tarafından bulunmuş, ancak kaçak kazı yapanlar, lahdin içindeki ölü hediyelerini çalamadan yakalanmışlar.

Bulunduğu köyün, “kızöldü” adında olması ve lahdin üzerindeki mitolojide öldürülen bir kızın hikayesinin anlatılması; 2000 yıl önce yaşanan olayın, köyün adında devam ettiğini ve Anadolu insanının geçmişine ne denli bağlı olduğunu göstermektedir.

Evet; bu lahit, Anadolu’da, bugüne kadar bulunan figürsel anlatımlı lahitlerin en erken örneği. Üzerine, toprak yığılmadan önce, lahit çatı kiremitleriyle kaplanmış. Geç arkaik üslupla yapılmış olan lahit, MÖ. 6’ncı yüzyılın, son 20 yılı içindeki bir dönemde yapılmış.

Evet; Çanakkale arkeoloji müzesi, yalnızca Polyksena lahdini görmek için bile, gidilmesi gereken bir yer. Gidin, bu güzellikleri mutlaka görün.

Çanakkale tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

Gelibolu tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.

Truva tanıtımı ve gezilecek yerlerle ilgili yazım için.