Avusturya İnsburg

Avusturya İnsburg

 

Şehir: şehrin içinden geçen “İnn” nehri ve o nehir üzerinde kurulan köprüler yani “bruck” lar ile meşhur olmuştur ve zaten ismini de buradan almaktadır.

Denizden yükseklik: 565 metredir. Şehrin her yanı dağlarla çevrilidir ve bir anlamda, ufuk görülmemektedir bile denilebilir. Bunun doğal sonucu olarak, uzun süreli konaklamalarda insan kendinde boğulma hissi bile hissedebilir.

Şehrin nüfusu: 120 bin civarındadır. Genç nüfusun fazlalığı nedeniyle: yeme-içme, eğlence, alışveriş gibi aktiviteler oldukça fazladır. Şehirdeki üniversite öğrencilerinin sayısının, 30 bin civarında bulunduğu söyleniyor.

1964 ve 1976 yıllarında, Kış Olimpiyat oyunları, 1984-1988 yıllarında Kış Paralimpik Olimpiyat Oyunları ve 2012 yılında, İlk Kış Gençlik Olimpiyatları, bu şehirde yapılmıştır. Şehir, 2008 yılı Avrupa Futbol Şampiyonasına da ev sahipliği yapmıştır.

Yani, şehir kış sporlarıyla bütünleşmiştir. Bu şehre, tam bir kayak şehri denilebilir. Yaz döneminde ise, şehir, Uzakdoğu ve Uzak batıdan gelen, orta yaş üstü turistlerin ziyaretleriyle yoğunlaşmaktadır.

Yani: şehir: kış aylarında kayak ve gece hayatı için dünyanın dört bir yanından genç gezginleri ağırlarken, yaz aylarında ise doğu düşkünleri tarafından tercih edilmektedir.

Bu arada: kayakla atlama dünya şampiyonu Gregor Schlierenzauer: İnsburgludur.

TARİHİ


Şehirdeki ilk yerleşimcilerin, Taş Devrine kadar gittiği söylense de, yazılı belgelere göre: 4. yüzyılda Romalılar, burada, ekonomik açıdan önemli bir ticaret yolunu korumak amacıyla “Oenipons” denilen bir ordu istasyonu kurmuşlardır. Şehrinin isminin anlamı: İnn nehri üzerindeki köprü demektir.


1180 yılında: Andechs Sayar: kasabayı satın alır. 1248 yılında ise, kasaba bu kez: Tirol Sayar’ın eline geçer. 1267 yılından günümüze kadar olan süreçte, şehrin arması olarak “İn köprüsünün kuşbakışı görünümü” kullanılmaktadır.

Evet: şehir, Alpler üzerinde: Brenner Geçidinin ardından: kuzey ve güney arasında önemli bir ulaşım ve haberleşme bağlantısının üzerindedir.

1429 yılında, şehir Tirol bölgesinin başkenti olur. 15. yüzyılda, İmparator Maximilian döneminde: şehir Avrupa siyaset ve kültür merkezi haline gelir.

1564 yılında, Avusturya Arşidükü II. Ferdinand: Tirol üzerine gider ve bölgeyi ele geçirir ve bu durum, 18.yüzyıla kadar devam eder.


1669 yılında, şehirde, ülkenin ilk üniversitesi kurulur. Napolyon savaşları sırasında, şehir, Fransızların müttefiki Bavyeralılara geçer. 1814 yılına kadar, İnsburg şehri: Bavyera’nın bir parçası olur. Takip eden süreçte ise, şehir Viyana Kongresinin ardından, Avusturya’nın bir parçası olur ve bu durum.

1918 yılına kadar devam eder. 1938 yılında şehir Alman-Naziler tarafından işgal edilir ve burada “İnsburg-Reichenau” toplama kampı kurulur.

1943-1845 yılları arasında ise, müttefik güçleri tarafından 22 defa bombalanır ve büyük hasar görür.

ULAŞIM


İnsburg şehrine ulaşımın en kolay yolu: Almanya’nın Münih şehri üzerinden ulaşmaktır. Münih şehri buraya 2.5 saatlik uzaklıktadır. Viyana-İnsburg arasındaki ulaşım için, tren kullanmak isterseniz: 5 saatlik yolculuk için, 50 Euro ücret istenilmektedir.

Ancak, şehirde “Flughafen Innsbruck”olarak isimlendirilen bir de havaalanı bulunmaktadır. Bu alan, Tirol bölgesindeki en büyük havaalanıdır. Havaalanı ile şehir merkezi arasındaki uzaklık 4 km. dir ve otobüsler çalışmaktadır.

ŞEHİR İÇİ ULAŞIM


Şehir içindeki ulaşım: Strassenbah denilen tramvaylarla sağlanmaktadır. Bunlara bir binişlik bilet, 1.60 Euro’dur.

Şehirde: motorlu araç trafiği ise, yok denecek kadar azdır ve bu nedenle, bisiklet en çok kullanılan ulaşım aracıdır.

Motorlu araç sürücüleri, yayalar için son derece saygılıdır. Bisiklet kiralayarak, keyifli manzaralar eşliğinde, nehirlerin üzerindeki köprülerden geçerek, şehrin tarihi sokaklarını keşfedebilirsiniz.

İNSBURG MİSAFİR KARTI


İnsburg ve tatil köylerinde kalırken, bu kartı satın alırsanız: otobüslere ücretsiz binebilirsiniz. Ayrıca: Casino İnsburg’a gidenler ücretsiz hoş geldin içeceği, şehir merkezi ve tatil köylerindeki açık hava konserleri, dağ yürüyüşü programları, çeşitli yüzme havuzları ve tenis kortlarını ücretsiz kullanabilirsiniz.

İnsburg kart: günlük 22 Euro’dan satın alınabilmektedir. Ancak: aile olarak veya birkaç kişi ile şehri ziyaret ederseniz: bu kartı almaktan ziyade, araç kiralamanızı öneririm.

Çünkü: şehirde havaalanında, günlük araç kiraları, yaklaşık 55 Euro’dan başlamaktadır ancak şehir merkezindeki araç kiraları, günlük 30 Euro’ya kadar düşmektedir.

İKLİM


Orta Avrupa’da sahile uzak, İnsburg şehrinde, tipik karasal iklim hüküm sürmektedir ve buna bağlı olarak: kışlar soğuk ve karlı geçer. Kış geceleri, bazen eksi 15 derecelere kadar inen hava sıcaklığı: baharda en fazla 15 dereceye kadar yükselir ve bahar kısa geçer.

Yaz mevsimi ise, oldukça değişkendir ve bazen 17 derece, bazen ise 34 derece sıcaklık görülür.

Sonuç olarak: bu şehri ziyaret edecekler, yaz sezonunda bile, yanlarında kalın bir kısım giysiler bulundurmak zorundadırlar.

Özellikle: akşamları bayağı soğuk geçmektedir. Son bir not: bu şehri ziyaret etmek isterseniz, kışın yani kar varken gitmeniz gerekir. Çünkü: buranın özelliği, dağlarda kar varken ve üniversite açıkken çıkar, çünkü şehir bu mevsimde canlanır ve hareketlenir.

DİL


Şehirde: resmi dil olarak “Almanca” konuşulurken, öte yandan: Türkçe, Hırvatça, Sırpça ve İngilizce de yoğun olarak kullanılmaktadır. İlginç gelebilir, şehirde konuşulan gerçekten resmi dil Almanca, ikinci dil ise Türkçedir. Şehirde Türk nüfusu fazla olduğundan, gezerken rahatlıkla her an bir Türk vatandaşımıza rastlayabilirsiniz. Özellikle, şehirdeki taksicilerin çoğunluğu Türk vatandaşımızdır.

ALIŞVERİŞ


Şehirde, alışveriş yaptığınızda, 75 Euro’nun üzerindeki alışverişlerinizde, vergi iadesi hakkı kazandığınızı unutmayınız.

İnsburg şehrinde alışveriş denilince akla gelen yerler, şunlar olabilir:

Maria-Theresa caddesi


Eski şehir merkezinden, Altın çatı denilen yere giderken geçilen bu cadde: hediyelik eşya satın almak isteyenler için idealdir.

Burada: şehre özgü geleneksel kıyafetler, şekerlemeler, antikalar, mumlar, el yapımı hediyelikler ve kristal eşyalar bulup satın alabilirsiniz.

Rathaus Galerien


Maria Theresia caddesi üzerinde bulunan bu merkez, şehrin en büyük alışveriş merkezlerinden birisidir. Alışveriş merkezi içinde bulunan “Thai Li Ba” denilen restoran, Asya mutfağı sevenlerin uğrak yeridir.

Kaufhaus Tirol Alışveriş Merkezi


Bu alışveriş merkezi, ziyaretçilere keyifli bir atmosfer sunmaktadır. Ayrıca: dünyaca ünlü markaları bulabileceğiniz dükkan ve mağazalardaki alışveriş yanında, içinde bulunan kafelerde, güzel molalar verebilirsiniz.

Dez

Burası, şehir merkezinden biraz uzakta, geniş bir alanda bulunmaktadır. Buraya ulaşmak için, şehir merkezinden otobüse binmeniz gerekir. Burada: yerel markalar yanında, dünyaca ünlü markaların mallarının satışa sunulduğu dükkan ve mağazalar bulunuyor.

Anderas Gösth

Şehir merkezinde, eski şehir bölümünde bulunan bu dükkan, şehri ziyaret edenlerin mutlaka uğradıkları bir yer olarak dikkati çekiyor. Çünkü: burada Avusturya’ya özgü her türlü hediyelik eşyayı bulup satın alabilirsiniz.

Bunlar arasında bulunanlar: ev yapımı likörler, çikolatalar, şaraplar, şekerlemeler ve çeşitli organik ürünlerdir.

NE YENİR-NE İÇİLİR


İnsburg şehrinde, yerel lezzetleri tatmak isterseniz: Goulash çorbası, Pfandl, Tafelspitz ve kırmızı şarap düşünebilirsiniz. Bu şehirde, zaten sıcak şarap içmek bir gelenektir. Tafelspitz: havuç, patates, bonfile et ve çeşitli baharatlardan yapılıyor.

Yanında ise; ızgara patates, ıspanak püresi gibi çeşitli garnitürlerle servis ediliyor. Yine, bu şehirde, Viyana ve Avusturya ülkesinin meşhur lezzeti: Winer Schnitzel deneyebilirsiniz.

Yalnız domuz eti olup olmadığını sormakta yarar var. Son bir öneri: yine buraya özgü “Tiroler Gröstl” deneyebilirsiniz. Tavada servis edilen bu yemek üstüne yumurta kırılıyor ve yanında hardallı mayonezli turp ile servis ediliyor.

Şehirde yemek yemek için iyi bir yer önermek gerekirse, bu “Sitzwohl” olacaktır. Eski bir ilkokul binasında bulunan restoranın girişinde, bar ve kafeterya, ikinci katta ise muhteşem güzel bir restoran bulunmaktadır.

Menüsünde ise, yerel mutfağın özel lezzetleri sunuluyor. Ama burayı ziyaret edenlerin fiyatların yüksek bulunduğunu bilmesi gerekir.


Tatlı denilince, bu konuda ilginç bir olay yaşanmaktadır. Yıllardır İnsburg halkı: şehirdeki hangi pastanenin en iyi olduğu konusunda tartışır dururlar. Ama, çoğunluğu, şehrin en iyi pastanesi olarak, şehir merkezinin güneyindeki “Valier” pastanesi olduğunu söylemektedirler.

Tarihi bölgedeki “Munding” ise, eski bir pastane olarak: 200 yıldır pişirdiği tatlılar ile, özellikle elmalı veya karışık meyveli kekleriyle, bölgenin tüm ilgisini çekmiştir. Bu iki pastaneyi ziyaret ederek, yerel lezzetleri tatmanızı öneririm.

GECE HAYATI-EĞLENCE

Daha önce de belirttiğim gibi, şehir tam bir üniversite öğrenci yoğunluğu barındırdığı için, gece hayatı hareketlidir. Gece kulüplerindeki eğlenceler, genellikle, gece saat: 01.00’de başlamaktadır ki, bu saatten önce giderseniz, genellikle kendi başınıza oturmak zorunda kalırsınız.

Çünkü: gençler gece kulüplerine, saat: 01.00 den sonra gelirler ve eğlence sabaha kadar devam eder. Dans gösterilerini izlemek isterseniz: Theresienbrau denilen yeri öneririm.

Burada: erkek ve kadın dansçıların şovlarını izleyebilirsiniz. Şansınıza güvenip kumar denemek isterseniz, bu kez, Casino İnsburg’u ziyaret etmeniz gerekir.

Özellikle, üniversite gençlerinin gittiği “Weekender” denilen kulüplerde, her akşam farklı bir temayla dans partileri düzenleniyor. Çoğu zaman, DJ veya gençlerden oluşan müzik gurupları sahneye çıkıyorlar.

İnn nehrinin kıyısındaki “Aftershawe” denilen yer de, şehrin en ünlü eğlence mekanlarından birisidir. Burada, biraz önce de sözünü ettiğim gibi, saat: 01.00’den sonra yer bulmak imkansızdır.

Manzara seyrederek bir gece geçirmek isterseniz, bu kere: Lichtblick bölgesindeki “360’ denilen yeri ziyaret edebilirsiniz. Burada: yuvarlak, cam kaplı, modern bir salonda otururken, tüm şehir ayaklarınız altındadır.

KAYAK

Alp dağları ile çevrili şehir: Avrupa’nın en büyük ve en tercih edilen kayak merkezlerinden birisidir. Buzul özelliği nedeniyle, burada yaz-kış kayak yapılabilmektedir.

Şehirde: 9 ayrı kayak pisti bulunmaktadır ve pistlerin toplum uzunluğu: 270 km. yi bulur. Bu kayak pistlerinin isimleri: Rangger Köpfl, Kühtai, Seefeld, Glungezer, Axamer Lizum, Patscherkofel, Schlik, Stubai, Nordkette.


Bunlar: şehir merkezine 15-60 dakika uzaklıktadır. Otellerden kayak merkezlerine ulaşmak için, ücretsiz otobüs seferleri bulunuyor.

Kayak merkezlerinde kaymak için: günlük “pass” lara: 18-35 Euro arasında ücret ödemek gerekiyor. Kayak malzemesi kiralamak isterseniz, bu kere, günlük 17-18 Euro ücret ödemeniz gerekir.

2012 yılında: Dünya 1. Gençlik Kayak Olimpiyatları, bu şehirde yapılmıştır.
Kayak merkezlerine ulaşmak için, şehir merkezinden hareket eden otobüsler kullanılır.

Ekipman kiralamak ve kayak veya snow board dersi almak istiyorsanız: bunun için merkezler ve kayak okulları bulunmaktadır.

Kayak bilmeyenler veya kayak sevmeyenler için, burada “kızak” iyi bir alternatif olmaktadır. Şehir merkezine, yaklaşık 20 km. uzaklıktaki “Stubai” denen yere gittiğinizde: akşamları 11 er kişilik lift gondolları ile yukarı çıkıp: 9 km. uzunluğundaki kızak pistinde, gece ay ışığında kızakla kayabilirsiniz.

Bunun dışında, yine kayak sevmeyenler için: buralarda: kapalı yüzme havuzları, buz pateni yapılabilecek alanlar da bulunuyor.

SWAROWSKİ

Göz alıcı kristal taşlarıyla dünyaca ünlü Swarowski’nin fabrikası: şehir merkezine yalnızca 15 km. uzaklıktadır ve bu yolculuk, otobüs ile yaklaşık yarım saat sürmektedir.

Fabrikayı ziyaret ederseniz: Fabrikayı gezdirmiyorlar ama fabrikanın müzesi ve showroom bölümlerini görebilirsiniz.

Mağaza: 2012 yılında yenilenmiştir. Alt katta: yedi tasarımcı tarafından tasarlanan, kristal kaplı, yüksek topuklu ayakkabıları görebilirsiniz. Üst katlarda: kristal odaklı müzikli ve ışıklı gösteriler ve Mucizeler odası bulunuyor.

Gezi sırasında: bir kristalin içinde olsaydınız, çevreyi nasıl görürdünüz izlenimi yaşanan oda, gerçekten muhteşem keyiflidir.

Christopher Kane’in kristal gerdanlığını takıp, isterseniz benzerini satın alabilirsiniz. Öte yandan, müze: kristallerle bezeli dev heykelleriyle dikkat çekmektedir.
Fabrikada çok sayıda Türk çalıştığı da söyleniyor.

 

GEZİLECEK YERLER

 

ALTE İNNBRÜCKE-OLD İN BRİDGE

Yukarıda sözünü ettiğim gibi, şehir ismini: nehir üzerindeki köprüden almaktadır. İnn nehri üzerinde: ilk ve tarihi ahşap bu köprü, İnsburg Stadtzenmtrums yakınlarındaki kasabaya giden yol üzerindedir. Bu köprünün: 1170 yılında inşa edildiği ve 1187 yılında kayıtlara geçtiği söyleniyor.

Günümüzde ise, burada beton bir köprü bulunur.

 

AMBRAS KALESİ-SCHLOSS AMBRAS

Şehirde, tepeler üzerinde bulunan bu Rönesans kalesi: şehrin en popüler turistik yerlerinden birisi olarak kabul edilir.

Kale: 10.yüzyılda burada bulunan bir kalenin 1133 yılında yıkılarak yok olması üzerine, 16.yüzyılda: Tirol kontu Albert IV zamanında, yıkılan kale kalıntıları üzerine yaptırılmıştır. Günümüzde görülen modern kale ise: Arşidük II Ferdinand zamanında (1529-1595) iki İtalyan mimara yaptırılmıştır. Zaten: 1563-1595 yılları arasında, kendisi de burada ikamet etmiştir.

1589 yılında, Ferdinand: silah koleksiyonu için, kalede ilaveten, Aşağı kalenin batı bölümüne ek bina yaptırmıştır. Buraya: onun silah koleksiyonu, zırh takım elbiseleri, portreler, nadir ve kıymetli eşyaları yerleştirilmiştir.

Ferdinand’ın ölümünün ardından: ilerleyen yıllarda, 1606 yılını takiben: kale artık resmi bir konut olarak kullanılmaz ve yetersiz koruma önlemleri nedeniyle: değerli kitaplar, el yazmaları ve diğer kıymetli eserlerin büyük kısmı kaybolur. Yakındaki saray ise: büyük ölçüde bakıma muhtaç hale düşer.

17.yüzyılda ise

İmparator Leopold I; burada bulunan el yazmaları ve diğer bir kısım değerli objeyi ve varlıkları: Viyana şehrinde bulunan Avusturya Milli Kütüphanesine götürür. Koleksiyonun kalan kısmı ise: 1805 yılındaki Fransız İmparatorluğunun Avusturyalıları yenmesi sonucunda, burayı işgal eden Fransızlar tarafından çalınır.

Ancak: takip eden süreçte, özel hukuk gündeme getirilerek, Ambras koleksiyonu: Fransızlardan alınarak Viyana’ya geri getirilir. Burası sanırım dikkatinizi çekmiştir, kendi çaldıklarını iade etme huyları yok, ama başkalarının kendi ülkelerinden çaldıklarını geri almayı başarıyorlar.


1855 yılında: kalede bulunan yapılar: Vali Arşidük Karl Ludwig tarafından yenilenmiş ve saray ile yazlık ev olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu yenilemede: oldukça önemli değişiklikler yapılmış, saray ve çevresindeki park genişletilmiştir.

Kaleye dışarıdan giriş için: giriş rampası inşa ettirilmiştir. Park ise, bir İngiliz bahçesi gibi tasarlanmıştır. Daha sonra yeniden terk edilen saray: 1880 yılında ise Müzeye dönüştürülmüştür.

1919 yılında, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu dağılınca: şehir gibi, Ambras kalesi de Avusturya’nın malı olmuştur. 1970’li yıllar boyunca sürdürülen kapsamlı restorasyonlar sonucunda: İspanyol Hall, Yukarı Kale Konutları ve İç Avlu restore edilmiştir.

Kalede günümüzde müzede sergilenen koleksiyonlar: Ferdinand II: Habsburg hanedanının en önemli liderlerinden birisidir. O: zamanında Ambras kalesinde muhteşem bir koleksiyon oluşturdu ve kendi zamanında, gelişmiş fikirlere göre “Aşağı Kale” bölümünü inşa ettirdi.

Burada bulunan üç oda ve sanat odası: başından itibaren müze olarak tasarlanmış ve kullanılmıştır.

İspanyol Hall


Burası: 1570-1573 yılları arasında inşa edilmiş ve Rönesans döneminin en önemli bağımsız salonlarından birisi olarak kabul edilmektedir. 43 metre uzunluğundaki bu salonda: Tirol hükümdarları ve bir kısım soylularının 27 adet portresi bulunur.

Günümüzde: burada, önemli klasik müzik konserleri düzenlenmektedir.

Yukarı Kale

Burası: Ambras kalesinin eski bölümüdür ve burada “Habsburg Portrait Gallery” bulunmaktadır. Bu galeride: 15 ile 19.yüzyıl arasındaki döneme ait 300 portre bulunmaktadır. Bunlar arasında: Napolyon Bonaparte’nin portresi de bulunmaktadır. Portreler, tanınmış sanatçılar tarafından boyanmıştır.

Ambrass Gümüş Sikkesi

Ambrass kalesi gümüş sikkesi: dünyaca ünlüdür ve sikke koleksiyonlarında özel yeri vardır. Bu gümüş sikkenin bir yüzünde: Rönesans tarzı bahçeler ve güney kalenin genel bir görünümü bulunmaktadır.

Diğer tarafında ise: üç müzisyen ve 1569 yılında, İspanyol Hall denilen yerin bir resmi bulunmaktadır. Bu tasarım: Arşidük Ferdinand II tarafından, İspanyol Hall’de yapılan özel festivalleri hatırlatmaktadır.

Sanat Odası

Arşidük Ferdinand II tarafından yaptırılan “Curiosities odası” günümüzde de, orijinalliğini korumaktadır ve Münih, Prag ve Stutgart şehirlerindeki benzerleri talan edilmiş ve Dresden ile Kassel şehirlerindekiler değiştirilmiş iken, buradaki Sanat Odası, orijinalliğini korumasıyla önem kazanmaktadır.

Burada: ahşap oymalar, gergedan boynuzundan yapılmış objeler, Hindistan cevizi ve kaya kristallerinden yapılmış kadehler, müzik ve ölçüm aletleri, saatler, cam figürler, fildişi figürler, porselen objeler, Asya ve Avrupa sanat koleksiyonları, ipek resimler, mercan objeler görebilirsiniz.

Armouries

Arşidük Ferdinand II: özellikle burası ile ilgilenmiş ve burada: 15. yüzyıla ait çeşitli zırh ve çok nadir örnekleri ihtiva eden bir koleksiyon bulunmaktadır.

Bu koleksiyon içinde: önemli komutanların zırhları da bulunmaktadır. Arşidükün özel zırhı da burada bulunan koleksiyon içinde görülmektedir.

 

ANNASAULE-ANNA PİLLAR-ANNA DİKİLİTAŞI

Belediye binası önündeki bu anıt: 26 Temmuz 1703 tarihinde, Aziz Anna gününde, Bavyera-İspanya savaşında kazanılan zaferde ölen Tirollüler anısına, 1704-1706 yılları arasında dikilmiştir.

Pembe ve beyaz mermer ve granitten yapılan bu Korint sütunun üzerinde, başında bir hilal bulunan ve kırmızı mermerden yapılan “Meryem” heykeli bulunmaktadır.

Sütunun alt kısmında, yanlarda ise, yine çeşitli heykeller (Aziz Cassianus, Virgilius, George ve Anna heykelleri) bulunuyor.

 

BERGİSEL SKİ JUMP TOWER-SCHANZE-BERGİSEL KULESİ

Burası, şehrin güneyinde, 746 metre rakımlı bir tepe üzerinde: merkeze 6 km. uzaklıkta bulunan kuledir. Kule: 1892 yılında, Bergisel Savaşlarında Komutan olarak görev yapan, Özgürlük Savaşçısı Andreas Hofer: onuruna dikilmiştir.

Kulenin bulunduğu bu bölge: 1852 yılından bu yana, İnsbruck şehrinin kayakla atlama yarışmalarına, ev sahipliği yapmaktadır. 1964 ve 1976 yıllarındaki Kış Olimpiyatları, buradaki küçük bir rampada yapılmıştır.

Burada, 2003 yılında ise, yeni bir rampa yapılmıştır ve kayakla atlama yarışmaları burada yapılmaktadır.

Kuleye ulaşmak için iki yol vardır. Birinci yol: fenikülerle, birkaç dakika içinde rahat bir ulaşım ve ikinci yol ise: 455 adımlık bir merdiveni tırmanmaktır.

Kule üzerinde: 360 derecelik bir panaromik görüntüleme platformu, bir kafe ve restoran bulunmaktadır.

Ünlü mimar Zaha Hadid’in imzasını taşıyan bu kuleye çıkıp: kulenin tepesindeki restoranda mutlaka biraz zaman geçirmeli, bir şeyler yemelisiniz. Hatta, bir kahvaltı yapabilirsiniz.

HOTEL SCHWARZER ADLER

Burası, 500 yıllık tarihi geçmişiyle kalanlara romantik bir atmosfer sunmaktadır. Evet, İnsburg şehrinin bu en romantik oteli 4 yıldızlıdır.

Otel ilk olarak 16.yüzyılda: tüccarlar ve din adamları için yapılmış ve 17. yüzyıla kadar bu işlevini sürdürmüştür. Son yenilemede ise: burada, dünya çapında benzersiz Swarowski kristal banyoları, Vercace tasarımı, romantik şömineler kullanılmıştır. Otelde, balkonlardan çevredeki dağların muhteşem manzarası izlenmektedir.

 

BÜCHSENHAUSEN CASTLE

Burası: Büchsenhausen kalesinin doğu kanadında, şehir merkezine 10 dakika uzaklıkta, Nordkette tepesinin eteğinde, Inn nehrinin yukarısında, 17.yüzyılda inşa edilmiş ve sanat merkezidir.

Bu sanat merkezi: görsel sanatlar ve sanat kavramı alanlarında: üretim, araştırma, değişim yapılan bir lisansüstü merkezidir. Sanat ve kuram için: uluslar arası burs programları çerçevesinde: sanatçılar, teorisyenler, eleştirmenler ve küratörler için sanatsal ve sanat teorik projeleri geliştirme ve üretimi kolaylaştıran platform sağlanır.

Evet, burası ziyaretçiler için bir gezi yeri olmamaktadır ama bu konu ile ilgililer, yani sanat tutkunları, burayı ziyaret edebilirler.

CASİNO İNNSBUCK

Tirol dağlarında, etkileyici mimarisi ve zevkli iç ortamı ile dünyanın en iyi casinolar’ından birisi olarak kabul edilir. 1992 yılında açılan bu casino, şehir merkezinde, Salurner Strabe adresindedir.

Kumarhane bölümünde, 22 oyun masası, 210 slot makinası bulunmaktadır. 2012 yılında Casino, 217 bin kişi tarafından ziyaret edilmiştir.

Zemin kattaki: Jackpot Casino, her gün saat; 11.00 de açılır. Klasik gazino bölümü ise: saat: 15.00-03.00 arasında açıktır. Casino’ya giriş ücretsizdir. Ancak, gazinoya giriş bazı kurallar bulunuyor.

Resepsiyonda yapılan kontrollerde, öncelikle, 18 yaş üstü olmak, erkekler için ceket giymek ve yanınızda, fotoğraflı bir resmi kimlik ( kişisel ehliyet veya pasaport) bulundurmanız gerekiyor.

STADTSAAL-CİTY HALL

Üniversitatsstrasse bölgesindeki burası: birçok konser ve belediye toplantılarına ev sahipliği yapmaktadır. Burada bulunan etkinlik salonu 500 seyirci kapasitelidir.

Yani, burası İnsburg toplumu için, bir kültürel buluşma yeridir. Yapı: 14. yüzyılda, klasik tarzda inşa edilmiştir ve şehrin tarihini ve kültürünü temsil etmektedir.

Yakın geçmişte: burada, ziyaretçilerin yakındaki dağların manzarasının keyfini çıkarmaları için, bazı imar çalışmaları yapılmış, çeşitli galeriler eklenmiş ve modern bir cam çatı yapılmıştır.

Avusturya İnsburg Goldenes Dachl

 

GOLDENES DACHL-ALTIN ÇATI

Herzog Friendrich Strasse adresinde bulunan burası, şehirde, Old Town yani Altstadt bölgesindeki bir yapıdadır ve şehrin sembolü olarak kabul edilir.

Çatının bulunduğu bina: “Goldenes Dachl” olarak bilinir ve 15. yüzyılda, Arşidük Friedrick IV tarafından konut olarak kullanılmak üzere yaptırılmıştır.

Bu binada bulunan, sözünü ettiğim çatı ise: İmparator Maximilian ve eşi Burgundy Maria’nın düğününü anısına, 2738 adet altın kaplamalı, yaldızlı bakır çivi kullanılarak, 1500 yılında tamamlanmıştır.

Güneş vurduğu zaman, çatı parlamaktadır. Öte yandan, çatıda, heykel kabartmaları ve duvar resimleriyle süslenmiştir.

Birinci kattaki korkuluk: 8 heykel ve armalar ve Maximiliam’ın topraklarını temsil eden 6 kare yan panel ile dekore edilmiştir. Üst katta ise: iki şövalye tarafından hanedan bayrakları taşınmaktadır.


İkinci kattaki korkuluk

6 kare ve iyi yan panelden oluşur. Bunların üzerinde: Maximilliam’ın hayatına ait çeşitli görüntüler ve heykel kabartmalar bulunur.

Kabartmalar: Maximilliam’ı göstermektedir.
Sundurmanın içi: fresklerle süslüdür ve bunlarda: o dönemin aristokrat yaşamından sahneler resmedilmiştir.

İmparator ve eşi: turnuvalar ve festivaller gibi, aşağıda gerçekleşen olayları izlemek için, bu çatıyı kullanıyorlarmış.

Son bir not: mevcut yapının üzerindeki orijinallerin birebir benzeri kopyalarıdır. Orijinaller: Tirol Eyalet Müzesinde sergilenmektedirler.

Günümüzde, 2003 yılından bu yana: burada, Alpler üzerinde bulunan 8 ülkenin oluşturduğu Uluslar arası Alp Sözleşmesi Ofisi bulunmaktadır. Yapının müze bölümünde ise:; İnsburg şehir arşivleri bulunmaktadır.

Burayı ziyaret etmek isterseniz: saat: 10.00-18.00 arasında açıktır.

HOFBURG-SHİNİNG İMPERİAL PALACE-İMPARATORLUK SARAYI


Şehir merkezinde, Burggraben adresinde bulunan, burası, Avusturya ülkesinde, en önemli üç kültür binasından birisi olarak kabul edilir. Sarayın önünde, faytonlar bulunmaktadır ve bunlarla kısa gezintiler yapılır.

Orijinal saray; 1460-1465 yılları arasında; Arşidük Sigismund döneminde inşa edilmiştir. Yapılırken: şehrin doğu duvarı boyunca uzanan ortaçağ surları bölümüne dahil edilmiştir.

Takip eden dönemde ise, özellikle: 1499 yılında saray birkaç kez genişletilmiştir. 1754-1756 yılları arasında ise, İmparatoriçe Maria Theresia döneminde, sarayın güney bölümü yapılmıştır.

Şapel ise, 1765 yılında, yine İmparatoriçe Maria Theresa tarafından, ölen kocası İmparator Francis adına, onun odasına yaptırılmıştır.

Maria Theresia denilince: 40 yıl boyunca imparatorluğu yöneten bu tombul imparatoriçe: İnsburg şehrine damgasını vurmuştur ve bu yüzden, şehrin en büyük caddesine, onun ismi verilmiştir.

Buradaki İmparatorluk sarayında: Risensaal isimli salonun tavanında, bu imparatoriçenin ve 16 çocuğunun resimlerini görebilirsiniz.

 

HUNGERBURGBAHN

Burası: şehir merkeziyle Hungerburg denen yeri birbirine bağlayan yolda çalışan bir fenikülerdir ve Aralık 2007 tarihinde hizmete girmiştir. Daha öncede burada 1906 ve 2005 yıllarında yapılan fenikülerler bulunuyormuş.

Çünkü: Hungerburg bölgesi, 19.yüzyıldan itibaren dolmaya başlamış ve şehir merkeziyle arasında bir ulaşım gereksinimi ortaya çıkmıştır.

Bunun üzerine: Sebastian Kandlers ve Josef Riehl tarafından bir ulaşım bağlantısı oluşturmak üzere çalışmalara başlanmış ve sanayici Rafael von Meinong ile birlikte bu feniküleri planlamışlardır.


İlk feniküler: 1906 yılında yapılmış ve 825 metre uzunluğundaki rota için, raylar % 36 ortalama eğimle monte edilmiştir. 1957 yılına gelindiğinde ise: mimar Prachensky tarafından, rota eğim açısını azaltmak için yeni çalışmalar başlatılmıştır.

Bu çalışmalar sonunda, rota 15 metre daha uzun olmuş, 2 yeni feniküler ile taşıma kapasitesi, saatte 1100 kişiye ulaştırılmış, yolculuk 4 dakikaya inmiştir.


1982 yılına gelindiğinde ise, üçüncü feniküler inşa edilmiştir. 1 Aralık 2007 tarihinde ise, yeni Hungerburg hizmete açılmıştır. Yeni feniküler: İnsburg şehrinin kalbinden başlar ve mimar Zaha Hadid tarafından tasarlanan eşsiz 4 istasyona uğrayarak, yolculuğunu tamamlar.

Uzunluk: 1838 metredir. Yolculuk 8 dakika sürmektedir. 288 metreden, 857 metre yüksekliğe çıkmaktadır. Bir seferde, 130 yolcu kapasitelidir.

 

LEOPOLDSBRUNNEN-LEOPOLD ÇEŞMESİ

Bu havuzların yaptırılması için: 1622-1630 yılları arasında, Arşidük Leopold V tarafından mimar Christoph Gummp görevlendirilir.

Amaç: siyasi gücünün simgelenmesidir. 1632 yılında Leopold ölür ve kendisinin ortaya koyduğu düzenleme kavramı kaybolur, çünkü orijinal planlar kaybolur.

Havuzda: kenarlarda, 17 karakter figüre edilmiştir. En ortada ve tepede: Arşidük’ün bronz atlı heykeli görülür. Burada, atın ön ayakları yükselmektedir. Leopold, kendisi sessiz ve onurlu duruştadır.

Giysileri, zamanın modasını yansıtmaktadır. Sağ elinde, bir mareşal batonu bulunmaktadır.

ALTES LANDHAUS-ESKİ FEDERAL EYALET PARLAMENTOSU

Maria Theresien caddesinde, İnner City merkezinde bulunan güzel Barok tarzı bina: şehrin en etkileyici yerlerinden birisi olarak kabul edilir. 1720 yılında inşa edilmiştir.

Yapının içinde: geniş bir meclis salonu, antik tanrı heykelleri, renkli freskler ve birçok döneme ait manzara resimleri ve pek çok heykel bulunmaktadır.

 

STADTTURM-CİTY TOWER-ŞEHİR KULESİ

Herzog-Friedrich Strasse adresinde bulunan kule, 31 metre yüksekliktedir. Kulenin gözlem güvertesi, muhteşem çevre manzarasıyla ilgi çekmektedir.

Bu manzarayı, 360 derecelik bir panoramada seyrederken, muhteşem keyif alacağınız kesindir. Burada bir gelenek var: kuleye çıkarken duvarlara hatıra yazısı yazabilirsiniz, ancak yanınızda kalem bulundurun.

 

ZAFER ARCH-TRİUMPHPFORTE

Burası: II. Leopold ve Maria Ludavica’nın evliliğinin onuruna, 1976 yılında inşa ettirilmiştir. Kapının: bir yanı “sevinci” ve diğer yanı ise “hüznü” temsil etmektedir. Çünkü: düğün kutlamaları sırasında, damadın babası Franz I. hayatını kaybetmiştir.

 

ALPİNE CLUP MUSEUM

Alman ve Avusturya Alp Kulübü tarafından oluşturulan müze: ilk olarak Almanya-Münih şehrinde, 1911 yılında eski bir villada açılmış ve 1944 yılında bombalanınca tahrip olmuştur. Ancak, bombalamadan önce, koleksiyonun büyük bölümü: Avusturya’nın Tirol bölgesine taşınmıştır.

1977 yılında: müze Wilhelm Greil Strabe bölgesinde inşa edilen Alpine Club evinin üçüncü katına taşınmıştır. 1993 yılında ise, sergi zemininde yapısal değişiklikler yapılmış ve 1996 yılında, müze, kendi koleksiyonunu sergilemeye başlamıştır. 2008 yılına gelindiğinde, müze Altstadt bölgesindeki yeni binasına taşınır. 2010 yılında ise “Avrupa Müze Ödülü” ne layık görülür.

 

CEPHANELİK-ZEUGHAUS

Eski bir askeri tesis olan cephanelik, günümüzde müze olarak kullanılmaktadır. Maximilian Ben zamanında, 1500-1505 yılında inşa edilen cephanelik: o dönemde, Sill bölgesindeki şehrin kapılarının önünde yapılmıştır.

Büyük bir avlunun çevresinde: iki katlı, geniş kanatlı yapılardan oluşmaktadır. Savaş için malzemeler, toplar ve küçük silahlar burada saklanırmış. 1503 yılında, burada 150 silah bulunduğu söyleniyor ve cephanelik: 1918 yılına kadar yani Monarşinin sonuna kadar kullanılmıştır.

1964-1970 yılları arasında restore edilen yapı: 1973 yılında, Tirol Devlet Tarih Müzesi olarak ziyarete açılmıştır.

Günümüzde: Tirol Eyalet Müzesinin bir kısmı: cephanelikte bulunmaktadır. Müzede: zaman zaman özel sergiler düzenlenmektedir ve yaz aylarında, iç avluda: açık hava konserleri ve sinema gösterileri sunulmaktadır.

GRASSMAYR BELL DÖKÜM VE MÜZESİ


Burası: İnsburk şehri sınırında, Wipptal vadisindedir. Her gün açık müzede, saat: 09.00-17.00 arasında açıktır. Girişte, yetişkinlerin 6 euro ücret ödemeleri gerekir.

Burası: 400 yıldır çan dökümhanesi olarak kullanılmaktadır. 1599 yılında, Bartlme Grassmayr’da ilk çan dökümü yapılmış ve o zamandan bu yana: uzmanlık bilgisi sır gibi saklanmaktadır.

Günümüzde, yakın çevredeki 100 den fazla eyalette: buradaki çan dökümhanesinde üretilen çanlar kullanılmaktadır. Ve günümüzde, hala çanların, geleneksel el sanatları yöntemlerine göre dökümü yapılmaktadır. Çanlar, üretim dışında, restore de edilmektedirler.


Burada, bugüne kadar dökülen en büyük çan: 10 tondur. “Fridensglocke” yani “Barış çanı” olarak isimlendirilen bu çan: “Alplerdeki huzuru ve barışı” simgelemektedir.
Evet burada bir de müze bulunuyor.

Gerek dökümhaneyi ve gerekse müzeyi ziyaret etmek isterseniz: müzede: dökümhanede üretilen çanların karmaşık ses çeşitlerini ve akustik özelliklerini duyabilirsiniz. Daha büyük çanlar ise, dışarıdadır ve bunlarda 50 kadar kısmi ses üretilmektedir.

Çan Müzesi: Avusturya Federal Bakanlığı tarafından “Avusturya Müzesi Ödülü”ne layık görülmüştür. Müzeyi ziyaret ederseniz: ses odasında, Grassmary çanlarının özelliklerini yaşayabilirsiniz.

 

İNNSBURCK STUBAİTAL İSTASYONU

Burası: 1903 yılında yapılmış ve 1983 yılına kadar: Stubai Valley Railway treninin bir istasyonu olarak kullanılmıştır. Ancak: trenler, Fulpmes şehri üzerine yönlendirilince, bu istasyon, 1983 yılından sonra kullanılmaz olmuştur.

İstasyon kompleksi: arazi üzerinde bir eşya deposu, bir köşk, bir istasyon binası, bekleme salonu ve istasyon şefinin ofisi ve iki yol lokomotifi bulunan hangardan oluşmaktadır.
1983 yılında söylediğim gibi, istasyon kapatılmıştır, bunun üzerine önündeki raylar kaldırılmıştır. Eski istasyon şefi ofisi ve bekleme odasında ise: günümüzdeki müze kurulmuştur.

KAİSERJAGER MÜZESİ

İnsburg şehrinin ünlü Bergisel tepesinde bulunan ve Mart 2011 tarihinde açılan müze: Rennweg yolundadır. Müzenin açık olduğu saatler: 09.00-17.00 arasındadır ve giriş ücreti 7 Euro’dur.
Bu Tirol Panorama müzesinde: 1000 metrekareden daha büyük bir alanda: 13 Ağustos 1809 tarihindeki Bergisel savaşına ait olaylar görülmektedir.

Genel anlamda: 1796-1945 yılları arasındaki savaşlarda ölen Tirol askerlerine adanmıştır. Müzede bulunan sergilerde: Tirolen özgürlük savaşçısı Andreas Hofer, 1816-1918 yılları arasındaki özürlük savaşlarında mücadele edenler hakkındaki tablolar, bayraklar ve geniş bir silah koleksiyonunu içermektedir.

Tablolarda kavisli tuval üzerine boyanan resimler: üç boyutlu gibi görülür. Cyclorama resimleri: I. Dünya savaşı sırasında, Viyana’da bulunurken, 1906 yılında Londra’ya transfer edilmiş ve “Roxal Austian Sergisi”nde sergilenmiştir.

Tirol tarihinin kilometre taşlarından bir yolculuk yapmak ve Tirol kültürünü yaşamak ve Tirol özgürlük savaşları hakkında daha fazla bilgi edinmek için, bu müzeyi ziyaret etmek gerekir.

Ziyaretçiler, yükseltilmiş bir platform alanından, İnsburg şehrinin muhteşem güzel manzarasını izleyebilirler.

 

RİESENRUNDGEMALDE

Saggen bölgesinde, Rennweg adresinde bulunan bu devasa panaromik resim: şehrin bir çok ünlü cazibe merkezinin 20. yüzyıldaki durumunu göstermesi bakımından ilgi çekmektedir. Buraya giriş ücretlidir ve giriş ücreti olarak 2.5 Euro alınır.

Panoramik resim: Münihli sanatçı Michael Zeno Diemer tarafından, üç aylık bir çalışmanın sonucunda hazırlanmıştır.

Resimde: 1809 yılında, Napolyon askeri güçlerinin, Berginsel savaşındaki yenilgisi tasvir edilmektedir. Resimde: özellikle Tirol çiftçilerinin savaş yorgunu yüzlerinin tasvirleri ilgi çekmektedir.

 

TİROL FOLK ART MUSEUM-TİROLER VOLKUNSTMUSEUM

Tiroller: İtalyan-Avusturya karışımı bir kültürü barındırmaktadır. Bu müzede de: geleneksel tekstil ürünleri ve giysiler, ahşap oymacılık eserleri ve hatta bir evin oturma odası sergilenmektedir.

Evet, bu müzeyi gezerken, Tirol kültürünü her yönüyle tanıyabilirsiniz.

 

HOFKİRCHE-İMPARATORLUK KİLİSESİ

Yaklaşık 500 yıl önce: 1553-1563 yılları arasında, Ferdinand Hofkirche: dedesi Kutsal Roma İmparatoru olarak kabul ettikleri Maximillian I: onuruna, mezarı olarak, bu gotik anıtı inşa ettirmiştir. Bu yapı, o dönemde bir jest olarak kabul edilmekte ise de, bugün mevcut yapının mimari güzelliği, ziyaret edenleri hayran bırakmaktadır.

Evet, burası, Avrupa’da bir imparator için yapılan en önemli mezar anıtı olarak bilinir.

Burada: Alman Rönesans heykel sanatının inanılmaz bir koleksiyonu bulunmaktadır. İmparator, dost ve akrabalarının ölümsüzlüğünü betimleyen bu 28 heykel: siyah mermer “Cenotaph” den yapılmıştır.

Yalnızca: sanatçı Alexander Colin tarafından yapılan, mermer-bronz kabartmalı firiz ve beyaz mermer kabartmaların yapımı, yaklaşık 80 yıl sürmüştür.

Taş kabartmalar: Maximillian’ın hayatındaki olumlu olaylardan kesitleri betimlemektedir.
Tirollerin kahramanı Andreas Hofer’in mezarı da burada bulunmaktadır.

DOMKİRCHE ZU ST JAKOB-İNNSBURCK DOME/CATHEDRAL

Wilten bölgesinde bulunan bu heybetli Roma Katolik katedrali: hemen fark edilmektedir. Yapıda, Barok mimari stil kullanılmıştır. Katedralin muhteşem kubbesi: özel ilgi almaktadır. Ancak: II. Dünya Savaşındaki bombalamalardan etkilendiği için, yapı: daha sonra yeniden inşa edilmiş ve özgün karakterinden uzaklaşılmıştır.

 

ALP ZOO-ALPENZOO

Weiherburggasse bölgesindeki hayvanat bahçesi: Alpler üzerinde, 727 metre yüksekliktedir ve Avrupa’nın en yüksek hayvanat bahçesi olarak bilinir. Müthiş manzarası ilgi çekmektedir.

Burada: 150 türden, 2000 hayvan bulunduğu söyleniyor. Burada: geniş bir akvaryum, Avrupa’nın en büyük altın kartal kuşu, ayı, kurt, su samuru, bir oyun parkı gibi yerler bulunmaktadır.

Burayı ziyaret etmek isterseniz, saat: 09.00-17.00 arasında açık bulunduğunu bilmeniz gerekir. Giriş ücretleriyse, yetişkinler için 11 Euro, gençler için 9 Euro, çocuklar için 5.5 Euro’dur.

 

EUROPABRÜCKE-AVRUPA KÖPRÜSÜ

Brenner otoyolunda bulunan bu köprü: Avrupa’nın en yüksek köprüsüdür ve 770 metre yükseklikte bulunmaktadır. (Bu yükseklik, deniz seviyesinden hesaplanan yüksekliktir) Köprünün uzunluğu: 198 metredir ve 1963 yılında tamamlanmıştır. Sill nehri üzerindeki köprü: Batı Avusturya’dan İtalya’ya uzanan ana yol rotası üzerindedir.

Köprü üzerinde, adrenalin sevenler için “Bungee Jumping” yapma şansı bulunuyor. Yaz döneminde, her cumartesi ve Pazar günü: bu heyecanı yaşayabilirsiniz.

 

HOFGARTEN-COURT GARDEN-KRALİYET BAHÇELERİ

Burası: önceleri kraliyet ailesinin taze sebze-meyve ihtiyaçlarını karşılamak üzere yapılmıştır. Günümüzde ise: bir İngiliz bahçesi tarzındadır ve içinde: göller, devasa ağaçlar ve süslü bitkiler bulunmaktadır.

Park alanı içinde, Kunstpavillion denilen yerde ise, yaz döneminde açık hava konserleri verilmektedir.

 

Avusturya Hallstatt

Avusturya Hallstatt

Hallstat: Avusturya’nın bir bölgesi olan Yukarı Avusturya’da Salzkammergut’ta bir köydür.

Hallstat bahar ve yaz aylarında hiç kuşkusuz ziyaretçilerine çok şey sunuyordur. Ama biz özellikle karlar altında, kış manzarasını yaşamak için, Ocak ayını tercih ettik. Şansımız vardı ki, iki günlük gezimizi çok yoğun ve kalın bir kar örtüsü ile pırıl pırıl bir güneş altında tamamladık. Ancak güneşli hava deyince gün boyunca parlayan güneş akla gelmesin. (Ocak ayı için)

Hallstat’ta güneşin öğleden hemen sonra battığını söylemekte fayda var.

Köyün kenarına kurulu göl, çepeçevre öyle yüksek, öyle dik dağlarla çevrili ki, güneş kendisini şöyle bir gösterip öğleden sonra yine dağların arasında kaybolup gidiyor.

Hallstat’a: Viyana’dan trenle geldik. Wien Hauptbahnoff’tan bindiğimiz Salzburg treni, Linz’den geçerek Attnang-Pucheim istasyonuna geldi. Bu ana hatta çalışan trenler railjet olarak isimlendirdikleri hızlı giden trenlerden.

Uzun istasyon aralarında 200 km/saat hız yapabiliyor. Attnang-Puchheim istasyonunda aktarma yaparak Obertraun trenine bindik. Bu, hız yönünden standart bir tren, ancak hızlı trenlerin, sağında ve solunda manzarayı kapatan toprak setler arasında yol alması sebebiyle zayıf bir dış görünüm vermelerine karşın, aktarma noktasından sonra Traunkirchen, Ebensee, Bad Ischl’den geçen ikinci tren yolculuğumuz seyre değer kış manzaraları eşliğinde, Traun nehri kıyılarını izleyerek tamamlandı.

Yaklaşık 3.5 saat sonra ulaştığımız Hallstatt tren istasyonu, aslında tren yolu kenarına kondurulmuş bir barakadan ibaret. Trenden inilen bu noktada istasyon barakasından başka hiçbir şey yok. Burada trendeki tüm çekik gözlü yolcularla birlikte iniliyor.

Hep birlikte az ileride göl kenarındaki iskele olduğu belli olsun diye usulün bir kapı kondurulmuş “iskeleye” doğru beyaz bir patikadan yürünüyor. (çevre yoğun bir kar örtüsüyle kaplı olduğu için zemini göremedik, muhtemelen düzgün döşenmiş temiz bir yürüme yoludur)

Seferleri trenin geliş ve gidiş saatlerine göre ayarlanmış bir tekneye, yine Asyalı gezginler doluşuyor. (bilet kişi başı tek yön 2.5 Euro. Gidiş dönüş veya birden fazla kişi indirimi yok. Bunu 1 kişi 2.5 Euro, 2 kişi 5 Euro, gidiş dönüş 5 Euro şeklinde yazılı levhalarla başarılı bir şekilde anlatmışlar)

Köy hemen gölün karşısında. Buraya Uzakdoğulu turistlerin göstermiş olduğu ilgi gerçekten inanılmaz. Uzaklarda, Avrupa’da tanındığından daha fazla tanınıyor olmalı ki ziyaretçilerin tamamına yakını o bölgelerden.

Köyde sezon Nisan-Kasım ve Kasım-Nisan olarak ikiye ayrılmış. Kış sezonunda tuz madenleri ve feniküler kapalı. Bunun yanı sıra işletmelerin de bir kısmının kışın kapalı olduğu, yine gölde tekne gezintilerinin yapılmadığı anlaşılıyor. Ancak köyün kış manzarası, karlar altındaki görünümü muhteşem. Birisi iskelenin hemen yanındaki Luteryan kilisesi diğeri biraz yukarıda Maria am Berk Katolik Kilisesi olmak üzere merkezde iki kilisesi var.

Katolik kilisesinin bahçesindeki küçük bakımlı mezarlık etkileyici. Bahçeden köyün görünümü de harika. Mimarisi ile ilgi çeken üçüncü kilise Obertraun yönünde köyün çıkışında yer alan Kalvarienberk kilisesidir. Sahilde, evlerin önünde uzanan yola (Seestrasse) paralel, dağa yaslanan evlerin arkasında, biraz yukarıda, sahil yoluna paralel uzanan daracık sokakta yürümek gerçekten insanı bu zamandan koparıp farklı bir boyutu yaşatıyor.

Ara sokakları fazla değil aslında, zira köy öyle dar bir alana kurulmuş ki, kuzey yönünde doğru, kayalıklar izin vermediği için, ancak sahile birer sıra ev yapılabilmiş, alan yokluğundan ev yapacak yer kalmadığı noktada da köy bitmiş. Hala o hali ile durduğu, yüz yıl önceki fotoğraflarına bakılınca anlaşılıyor. Bizim için şaşırtıcı olan, bina ya da yol yapılacak alan kalmayınca sahile toprak dolgu yapılmamış veya beton kazıklar çakılarak sahil yolunun “duble” hale getirilmemiş olmasıdır.

Köyün güneyindeki Lahn iskelesinin hemen arkasındaki otobüs durağından k alkan otobüs ile (tur otobüsleri de burada duruyor) 8 km ilerideki Dachstein tesislerinin teleferik çıkış noktasına ulaşılıyor.  (otobüs 1 kişi tek yön 2.10 Euro). Teleferik için fiyatlar son derece çeşitli, belirli saat dilimi için, belirli saatlerden önce, belirli saatlerden sonra, birkaç kerelik, günlük, 2 günlük, haftalık vs biletler var.

Biz saat limiti olmadan gidiş dönüş yapabileceğimiz bir bilet aldık. Kayak malzemeleri aşağıdaki bu tesisten kiralanıyor. Yukarıda böyle bir imkan yok. Buradan yukarıya önce Eishöhle, devamında kabir değiştirerek Krippenstein istasyonuna çıkılıyor. Buradaki tesiste yuvarlak yapısı sebebiyle geniş bir manzaraya hakim güzel bir kafe restoran da var. (Uludağ’dan ucuz)

Bir sonraki istasyonu teleferik değiştirerek devam etmek de mümkün ama biz yukarıya vardığımızda şiddetini arttıran fırtına sebebiyle bu üçüncü kademe kapatılmıştı. Biraz beklediysek de hava koşullarında bir değişiklik olmadığından, hattın devamında seferler açılmadı. Tesise yaklaşık yarım saat yürüme mesafesinde olduğu söylenen “Five Fingers” isimli bir seyir terası Hallstatt köyünü ve gölünü de içine alan çok geniz bir manzaraya hakimmiş. Fırtına sebebiyle o mesafeyi yürüyemedik.

Ama tesise daha yakın bir noktada Welterbespirale isimli diğer bir seyir terasından aşağıyı seyredebildik. Five Fingers seyir terası, geceleri köyden bakıldığında, gökyüzündeki bir yıldızmış gibi görünecek şekilde ışıklandırılıyor. Mevsim sebebiyle gezdiğimiz süre boyunca sıfır dereceyi göremedik desek yanlış olmaz.

Hep eksi derecelerde dolaştık. Köyde fazla sayıda olmasa da oturup ısınacak, bir şeyler yenilip içilecek yeterli sayıda restoran ve kafe bulunuyor. Nezih atmosferi ile dikkat çeken, çok sayıda tarihi ünlü şahsiyetin kalmış olduğu (İmparator Franz Josef, İmparatoriçe Sisi, yazar Agatha Christie, oyuncu Marlene Dietrich tanınmış ziyaretçiler arasındaymış) Seehotel Grüner Baum’un göle bakan geniş pencereli kafe-restoranı özellikle belirtmeye değer.

Brauhaus isimli restoran da sıcak ortamıyla akşam yemeği için önerilebilir.

Lahn iskelesi karşısında büyük bir marketi de var ama biz hafta sonu gittiğimizden kapalıydı.

İskelenin yanındaki Luteryen kilisesinin karşısında “köyün bakkalı” da diyebileceğimiz küçük market acil ihtiyaçlar için yeterli olabileceği gibi, geceye kadar açık olması ve birkaç masasıyla kafe hizmeti de vermesiyle işlevsel bir mekan olarak anılmayı hak ediyor.

Tekne seferleri genel olarak tren seferlerine ayarlanmış ise de son sefer her durumda 18.15’te. Bu seferlerin bağlantı sağladığı tren de, tarifeye bakılacak olursa son tren seferi.

Gelişimizde olduğu gibi çok sayıda Uzakdoğulu gezginle birlikte, karanlığın içinde birden bire belirip, ıssızlığın ortasında kısa süreliğine duran trene binerken, doğa bilimci ve kaşif Alexander von Humbolt’un Hallstat için söylediği “dünyanın en güzel göl köyü” ( …. The loveliest lake village in the World) sözünü tüm kalbimizle onaylayarak iki günlük gezimizi tamamladık.

Viyana Gezi planı

Viyana Genel

 

Avusturya Salzburg

Avusturya Salzburg

 

Coğrafi konum olarak: Alp dağlarının eteklerinde, Almanya sınırındadır. Aynı zamanda Salzach nehrinin kıyısında kurulu şehir ismini de bu nehirden almıştır.

Zaten: şehrin ilk yerleşimcileri, burada hayatlarını zengin tuz çökeltilerinden kazanmışlardır. Şehrin isminin Almanca anlamı “Tuz kalesi” demektir. Bu şehir: Avusturya ülkesinin genelinde olduğu gibi, klasik müzikle anılır. Ünlü besteci “Mozart” bu şehirde doğmuştur.

Mozart’ın doğumunun 250’nci yılı: 27 Ocak 2006 tarihinde büyük törenlerle kutlanmıştır. Öte yandan, 36 yaşında yani çok genç yaşta ölen bu ünlü bestecinin ölüm nedeni olarak, üstün zekası söyleniyor. Her yıl düzenlenen “Salzburg Festivali” sırasında, klasik müzik konserleri, binlerce kişinin buraya akın etmesine neden olur.

Şehir, Avusturya ülkesinin dördüncü büyük şehridir. Kışın karlarla kaplı şehir: kışların en güzel yaşanabileceği bir yer olarak önem kazanır. Eski şehir ve yeni şehir: birbirinden kesin çizgilerle ayrılmıştır. Salzach nehrini geçer geçmez bunu rahatlıkla hissedersiniz.

Şehrin başlıca gelir kaynağı turizmdir. Turizm özellikle “Mozart” üzerine yoğunlaşmıştır. Mozart ürünleri o kadar yoğundur ki, turistler bu ürünlere milyonlarca Euro öderler. Şehrin turizm özellikleri: her yerinden huzur akan, müzeleri bol, sokaklarında piyano sesleri çınlayan, tepesinde bir kale bulunan, havası tertemiz bir şehir olarak bilinir.

Hatta: bu şehirde evden çok kilise bulunduğu söylenir. Özellikle, şehrin ortasından akıp giden nehir ve kıyısındaki evler, muhteşem güzeldir ve aynı zamanda düzgün şehirleşmenin örneklerini sunarlar.

Nehir kıyısındaki çimenlere uzanarak, kalenin muhteşem görüntüsünün eşliğinde, eski şehri izlerken güneşin batışını da görebilirsiniz. Evet, bu şehirde yaklaşık 160 bin kişi yaşarken, Casino nedeniyle özellikle yerli turistler de yoğun bir hareketlilik sağlar ve şehir nüfusu sürekli olarak bu rakamın üstünde bulunur.

Günümüzde: Salzburg, Avusturya ülkesi içinde, bağımsız bir şekilde yönetilen tek eyalettir. Aynı zamanda: Roma İmparatorluğundan geriye kalan tek bağımsız eyalettir.

TARİH

Şehir: Keltler ve Romalılar döneminde de varlığını sürdürmüştür. Ancak, şehrin önemini kazanması: 8. yüzyıldaki misyonerlik hareketleriyle gerçekleşmiştir. Yaklaşık 700 yılında St. Rupert tarafından kurulan kilise ile şehir, bölgenin en önemli spritüel merkezlerinden biri haline gelmiştir ki, bu özelliğini günümüzde de sürdürmektedir. Şehir, 798 yılında, Kutsal Roma İmparatorluğu içinde, arşidüklük unvanını kazanır.

Şehrin asıl gelişme dönemi ise, 14. yüzyılda başlamıştır. Ana vatanı olan Bavyera’dan ayrılan şehir: 1816 yılında: Avusturya’ya katılmıştır.

12 Mart 1938 tarihinde, şehir Almanlar tarafından işgal edilir. Alman birlikleri şehre girmelerinin hemen ardından: şehirdeki Yahudileri ve diğer azınlıkları toplayarak, ölüm kamplarına sürgün ettiler. II. Dünya savaşı sırasında kurulan “Salzburg-Maxglan” toplama kampı: bu ölüm kamplarından birisi olarak bilinir.

İnsanlar buraya toplanıyor ve yerli sanayide ucuz işgücü olarak, ölene kadar çalıştırılıyorlardı. Savaşın bitimine yakın, müttefik güçler tarafından şehir bombalanır. Özellikle. Salzburg tren istasyonunun çevresinde, yoğun bombardıman sonucu mevcut yapıların büyük bölümü yıkılır, yok olur.

Sonuçta: Müttefik güçleri 5 Mayıs 1945 tarihinde, Salzburg şehrine girerler. Şehrin yakın geçmişinde, yine önemli bir olay vardır. II. Dünya savaşından kalma bir bombanın tespit edilmesi üzerine, bulunduğu yerden çıkarılması çalışmaları sırasında, bomba patlar ve tren istasyonunda büyük hasar meydana gelir, 2 kişi ölür ve çok sayıda insan yaralanır. Hatta: takip eden süreçte, uzun zaman, evlerin çatılarında şarapnel parçaları görülmüştür.

ULAŞIM

Salzburg ile İstanbul arasında doğrudan havayolu ulaşımı bulunmamaktadır. Ancak, bu şehre ulaşmak için: Viyana veya Münih tercih edebilirsiniz ki, her iki şehirden de Salzburg şehrine sürekli tren hareket etmektedir. 2014 yılında İstanbul-Atatürk Havaalanından, Salzburg W.A. Mozart havaalanına uçuşlar olduğunu duydum.

Salzburg-Viyana arasındaki uzaklık, 270 km. dir. Bu yol, trenle 2.5 saat sürmektedir. Güzel manzarayı izleyerek yolculuğunuzu yapabilirsiniz. Yalnız hızlı trenle yapacağınız bu yolculuğun ücretinin yüksek olduğunu söylemem gerekir.

Salzburg-Münih arasındaki uzaklık ise, trenle 1.5 saat sürmektedir. Evet, Salzburg şehrindeki tren istasyonu şehir merkezine yakındır ve buradan 15 dakikalık bir süreçte, şehir merkezine yürüyerek ulaşabilirsiniz. Hatta: şehri günübirlik ziyaret ediyorsanız tren istasyonunda emanet dolaplarını bile kullanabilirsiniz.

SALZBURG KART

Otel resepsiyonlarından satın alabileceğiniz bu kart ile: müzelere ücretsiz giriş, Fortress finikülerine ücretsiz biniş ve toplu taşımadan yararlanma sağlanmaktadır. Evet, bu kart ile, şehir sınırları dahilindeki toplu ulaşım araçlarından ücretsiz yararlanabilirsiniz. Kültürel etkinliklerde, cazip indirimler kazanabilirsiniz. Kullandığınız tüm hizmetler, otomatik olarak kartınızdan düşer.

Mozart platz üzerinde bulunan “Merkezi Turizm Ofisinde” ve tren istasyonunda bulunan Turizm Danışma Bürosundan: şehir haritası ve Salzburg şehrinde birçok müzeye girme ve ücretsiz toplu taşıma sisteminden yararlanma kartını: 22 Euro vererek satın alabilirsiniz.

DİL

Şehirde, garip bir Almanca konuşuluyor. Ama öte yandan, bu Almancanın, asıl Almanca ile ilgisinin olmadığı söyleniyor.

Şehirde; büyük çoğunluk İngilizce bilmektedir ki, hatta: yolda şehir yerlilerine bir şey sormak istediğinizde İngilizce sorarsanız hemen yardımcı olurlar, çünkü İngilizce konuşan turisttir ve şehir için para kaynağıdır.

Ama bozuk bir Almanca ile bir şeyler sorarsanız, asla cevap vermezler ve hatta sizinle dalga geçerler.

İKLİM

Dağlar arasındaki şehir, sürekli yağan yağmurdan etkilenir. Kışları ise, her yer bembeyaz karla kaplanır. Kışın hava sıcaklığının eksi 25 derecelere kadar düştüğü görülmüştür. Hatta: Mayıs ayının sonunda bile, bu şehirde kar yağdığı görülebilir.

Ancak: özellikle bahar ve yaz döneminde, şehrin tadına doyulmaz. Ağaçlarda sincaplar görebilirsiniz. Evet, bu şehirde: tipik bir Orta Avrupa iklimi görülmektedir. Şehri ziyaret edecek en iyi zaman: Temmuz-Ağustos aylarıdır.

Ancak: bu aylarda şehirde büyük kalabalıklar görülür çünkü aynı zamanda “Salzburg Festivali” düzenlenmektedir. Aralık ayındaki “Noel Pazarı” da, şehri ziyaret etmek için iyi bir tarihtir.

NE YENİR-NE İÇİLİR

Şehirde: Avusturya’nın en eski kahvehanelerinden olan “Cafe Tomaselli” de oturup, bir fincan kahve içmenizi öneririm. Burada özellikle “Maelange” yani “süt köpüğü ve buğulanmış kahve karışımı” içmelisiniz.

Salzburg hatırası olarak, kendiniz ve yakınlarınız için “Mozartkugel” denilen bir tür tatlı (badem ezmesi ve çikolatadan yapılır) satın alabilirsiniz. Bunun dışında, bu şehirde, bir sürü çeşit “panc” yani “punsch” lezzetini tatmalısınız.

Ama alışamadım, mutlaka Türk lezzetleri tatmak istiyorum derseniz, istasyonun hemen yanındaki, Türk tavuk ve hindi döner restoranını ziyaret etmenizi öneririm.

Ayrıca; şehrin tepesindeki restoran ve nehir kıyısındaki balıkçıları da önerebilirim.

Evet, barok mimarinin en güzel örnekleri olan hanlarda, kendi leziz biralarını yapan hanlardan birinde, gayet lezzetli yemekler yiyebilirsiniz.

ALIŞVERİŞ

Şehirdeki mağazalar, Cumartesi günleri saat: 10.00-18.00 arasında açıktır. Bazı mağazalar ise, sabah saat: 08.00 de açılmaktadır. Öğlen 1 veya 2 saatlik yemek molası için kapatılırlar. Ancak, hediyelik eşya satılan mağazalar Pazar günleri de açıktır.

Şehirdeki ana mağazalar: Mozart Meydanı, Kaigasse, Alter Markt, Linzer Gasse, Makart, Mirabell ve Getreidegasse bölgelerinde bulunmaktadır. Evet, bu şehirde: “Furst” denilen çikolata dükkanından, “Mozart çikolatası” yani “Mozartkugel” denilen çikolata çeşitlerinden bulup satın alabilirsiniz.

Marka tercihi sorarsanız “Mirabell” marka Mozart çikolatalarını tercih etmenizi öneririm. Ama: kıyafetler pahalıdır. Kıyafet denilince: şehirde geleneksel giyim tarzının en bilinen örnekleri olan “Lederhosen” ve “Trachten” giysileri: satın alınan en başlıca hediyelik eşyalardandır.

Şehirde bulunan alışveriş merkezlerinden bazıları şunlardır

Europark Alışveriş Merkezi

Şehrin kenarında; şehir merkezinden yalnızca 10 dakika uzaklıktaki bu alışveriş merkezi, dünyanın en güzel alışveriş merkezlerinden birisi olarak bilinir. Zaten: “Dünyanın en iyi alışveriş merkezi” ödülünü almıştır.

Yapının mimari sorumlusu: İtalyan yıldız mimar Massimiliano Fuksas’dır. Merkezde: 36 bin metrekarelik alanda; 130 civarında mağaza ve dükkan bulunmaktadır ve bunlarda: kitap, kırtasiye, elektrikli ev aletleri, mobilya, kozmetik, moda, çanta, parfüm, mücevher satılmaktadır.

Öte yandan, alışveriş merkezinde: 250 seyirci kapasiteli bir tiyatro bulunmaktadır. Burada: çeşitli gösteriler, kabare, tiyatro ve eğlenceler yapılmaktadır. Burayı ziyaret etmek isterseniz: Pazartesi-Perşembe günleri arasında, saat: 09.00-19.30 arasında ve Cuma-Cumartesi-Pazar günleri ise, saat: 09.00-18.00 arasında açıktır.

Sca

Alpenstabe bölgesinde bulunan bu alışveriş merkezinde, 20 yılı aşkın süredir alışveriş ve eğlence bir arada yürütülmektedir. Burada bulunan mağazalarda: giyim, spor, telekomünikasyon, elektronik, takı ve kozmetik ürünleri satılmaktadır.

Farmers Market

Salzburg şehrinde, haftalık çiftçi pazarının koşuşturmalarını izlemek isterseniz, burayı ziyaret etmeniz gerekir. Burada, yerel spesiyaller ve ev yapımı ürünler bulup satın almak mümkündür.

Bu pazarlar; Cuma günleri “Kajetanerplatz” ve “Üniversitatsplatz”: Perşembe günleri “Mirabellplatz”, “Schranne” ve “Bio-Bauernmarkt” ve Pazar günleri ise “Grunmarkt” bölgesinde kurulmaktadır. Ayrıca, çeşitli mevsimsel pazarlar da kurulmaktadır. Örneğin: Kasım ayı sonunda açılan Noel Pazarı: Damplatz ve Hellbrunn bölgelerinde açılmaktadır.

Forum 1

Burası, şehirde ana tren istasyonunun hemen yanındadır ve çekici ve modern yapısı ile ilgi çekmektedir. Burada, 15 bin metrekarelik alanda, 50 dükkan ve restoranlar bulunmaktadır. Buralarda: günlük ihtiyaçlar, hediyelik eşyalar ve son trend moda ve mutfak eşyaları satılmaktadır.

Kieselpassage

Burada, 20 mağaza bulunmaktadır. Salzburg ana tren istasyonunun yakınındaki bu alışveriş merkezinde: bir fırın, bir kuaför, bir yeşil bakkal, moda, takı, hediyelik eşya, özel çaylar ve çiçekler ve bir restoran bulunmaktadır.

GECE HAYATI VE EĞLENCE

Şehirde: hemen hemen her gece, piyano resitalleri düzenlenmektedir ve sokaklarda: smokin giymiş erkekler ve gece elbisesi giymiş bayanlar görebilirsiniz.

Gece üniversiteliler Kapuzinerberg Tepesinde bulunan barlarda eğleniyorlar. İyi bir eğlence yaşamak isteyenler için “Disko 7” önerebilirim.

GEZİLECEK YERLER

UNESCO-DÜNYA KÜLTÜR MİRASI SALZBURG

1997 yılında, Salzburg şehrinde bulunan “Eski Şehir” ve “Schönbrun Sarayı”: Dünya Kültür Mirası Listesi’ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

OLD TOWN

Salzburg şehrinin tarihi şehir merkezi yani “Old Town” bölümü: 1997 yılında UNESCO tarafından Dünya Kültür Mirası Listesi’ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır. Salzach nehri: şehrin içinden geçerek, şehri ikiye ayırır. Nehrin sol tarafında: eski Roma yerleşimi olan büyük bölüm bulunur.

Bu iki bölümü: bazıları yalnızca yayalar için kullanılan: Mozort köprüsü, Nonntal köprüsü, Devlet köprüsü, Makart köprüsü ve Mülln köprüsü birbirine bağlar. Tarihi şehrin bulunduğu bölge: kalenin bulunduğu tepe ile nehir arasında sıkışmıştır.

Bu sıkışma nedeniyle, dar olan alanı mümkün olduğunca kullanmak için, paralel caddeleri ve birbirini enine kesen sokakları: binaların altına tüneller yaparak birbirlerine bağlamışlardır.

Zaten bölgenin kayalık olması da, böyle bir tedbir alınmasını zorunlu kılmıştır. Yani burayı gezerken, bir tünele girerseniz, hemen bir üst bölümde olan bir caddeye kısaca ulaşırsınız.

Old City bölümü: nehrin sağ kıyısında, kalenin içinde bulunduğu ve Capuchin dağı ile çevrili bölümdür. Bu eski şehir bölümünde: sıkı koruma yasaları sonucunda, mimari orijinalliğini korumuştur.

Sayısız dar sokaklarda yürüyüş yaparsanız: Ortaçağ, Romanesk, Barok ve Rönesans dönemlerine ait zarif yapıları görebilirsiniz. Bu bölge küçük olduğundan yürüyerek 20 dakikada gezebilirsiniz. Evet: bu bölümde, şehrin en önemli meydanları ve görkemli havuzları bulunur.

Bunların başında “Residence Meydanı” gelmektedir. Ayrıca: yine burada “Old Market” görülür. Daha sonra Üniversite ve Mozart Meydanları bulunur. Mozart meydanında, Turizm ofisi bulunmaktadır.

Son olarak: “Alman” mimarisinin tüm özelliklerini taşıyan, tel çatılı taş evlerin sıra sıra dizildiği, motorlu taşıtların pek uğramadığı, dükkan tabelalarının ortaçağdan pek farklı olmadığı ve sokakların turistler tarafından işgal edildiği, şehrin bu eski bölümünü mutlaka gezmelisiniz.

CASİNO SALZBURG-SCHLOSS KLESSHEİM

Başpiskopos Johann Ernst Thun: 17. yüzyıl sonunda, Salzburg şehri dışında küçük bir gayrimenkul satın alır ve buraya: tamamen İtalyan stili kullanılarak bir yazlık saray inşa ettirir. 1700-1709 yılları arasında yapılan saray: başpiskoposun ölümünden sonra tamamlanmıştır.

Yapının tam olarak tamamlanması ise, 1732 yılına denk gelir. Saray: çok büyük ve ilhan verici bir görünüme sahiptir. Avrupa’daki ilk opera binası, bu yapının içinde kurulmuştur.

Muhteşem Triton havuzu, sundurma, giriş holü ve merdivenler ile giriş: geçmişin barok ihtişamını gözler önüne serer. İç sıvalar: Paolo Allio ve Diego Francesco Carlone eseridir.

1866 yılında, Saray: Avusturya-Macaristan imparatorluğu döneminde, Arşidük Ludwig Viktor tarafından alınır ve kış sarayı olarak kullanılır. Yüksek bir duvarla çevrili sarayda, o dönemde, üç bahçe bulunmaktadır. Bunlar: Meierhof bahçesi, Süs bahçesi ve sülün bahçesidir.

Klessheim Sarayı: yakın geçmişte, 1938 yılında Adolf Hitler tarafından ele geçirilir ve gerek Benito Musolini ve gerekse Miklos Horthy ile yaptığı siyasi resepsiyonlar ve zirve toplantılarında kullanılır.

Bu nedenle, giriş kapılarında, Üçüncü Reich’i temsilen “kumtaşı kartallar” bulunmaktadır. Burası, aynı zamanda askeri sunumlar ve gösteriler için de kullanılmıştır.

1945 yılında ise, saray bölgeyi işgal eden müttefik askerlerin kutlamaları için kullanılmıştır. Evet, gelelim günümüze: 1993 yılından bu yana, sarayın zarif odaları Salzburg Casino tarafından kullanılmaktadır. Ziyaretçiler: burada barok sanatı ve modern kumar keyfini aynı anda yaşamaktadırlar.

Günümüzde burada, Amerikan rulet masaları, Black Jack masaları, poker masaları, rulet ve slot makinaları bulunmaktadır. Casino’nun açık bulunduğu saatler: saat: 12.00-03.00 arasındadır. Bahçede gezinirken, fıskiyelere dikkat etmenizi öneririm, yoksa ıslanırsınız.

SCHLOSS LEOPOLDSKRON

Görkemli dağların muhteşem manzarası ve eşsiz bir göl konumu: Salzburg eski şehirden kısa bir yürüyüşle ulaşabileceğiniz bu mekanı: eşsiz hale getirmektedir. 1736 yılında: Prens başpiskopos Freiherr von Firmian: bu güzel ve eşsiz konumlu yerde: bir aile konutu inşa ettirmeye karar vermiştir.

Ancak: 1744 yılında, konutun tamamlanmasından kısa süre sonra ölür ve vasiyeti gereği: Schloss Leopoldskron şapelinin altına gömülür.

19. yüzyıl boyunca, yanının mülkiyeti, sürekli el değiştirir. Bu esnadaki en ünlü sahibi: Bavyera kralı Louis I. olur. 1918 yılına gelindiğinde ise, burayı satın alan Max Reinhart: restorasyon yaptırarak, buranın sanat ve kültür hayatı için önemli bir uluslar arası mekan haline gelmesini sağlar.

Evet: 1965 yılından bu yana: saray, burada çevrilen bir film (The Sound of Music) vasıtasıyla, dünya üzerinde bir milyardan fazla insan tarafından görülmüştür.

Günümüzde ise, saray: Salzburg şehrindeki bütün turistik turlarda, rehberli turlar aracılığı ile şehri ziyaret eden turistler tarafından uzaktan görüntülenmektedir.

Çünkü: Salzburg Küresel Semineri özel mülkiyetinde olduğundan, sarayın içi ziyarete açık değildir. Sadece: Salzburg Festivalinde: tarihi surlar içindeki eşsiz bir yaşam deneyimi, 12 suit oda ve bitişiğindeki 55 oda görülebilmektedir.

MOZART EVİ-YERİ

Varlıklı Mozart ailesi: 1747-1773 yılları arasındaki 26 yıllık süreçte, bu evde oturmuş ve ünlü besteci 27 Ocak 1756 tarihinde bu evde doğmuştur. Aynı zamanda, müzik eğitimine bu evde başlamış ve ilk bestesini 5 yaşında bu evde yapmıştır. Bina, Mozart ailesinin bir dostu olan tüccar ve oyuncak satıcısı Johann Lorenz Hagenauer’e aittir.

Uluslar arası Mozart Vakfı: 15 Haziran 1880 tarihinde bu evde, bir müze kurmuştur. Takip eden süreçte, bu müze sistematik olarak yenilenmiş ve büyütülmüştür. Bu müze sayesinde, Salzburg şehri, her yıl dünyanın birçok yerinden gelenler tarafından ziyaret edilmektedir. Müzeyi ziyaret ederseniz görebileceklerinin şunlardır: tarihi belgeler, aletler, Mozart ile ilgili hatıraları içeren objelerdir.

Ayrıca: Mozart’ın kardeşi tarafından boyanmış “Piano Mozart” bitmemiş yağlıboya tablosunu, Joseph Lange tarafından yapılan portreleri, 1789 yılına ait, Mozart’ın çocukken kullandığı kemanı, onun konserlerinde kullandığı kemanı ve Mozart ailesine ait mektupları görebilirsiniz.

Müzenin doğduğu yer olan ikinci kat ise: Mozart Tiyatrosuna ayrılmıştır. Burada: Mozart’ın çok sayıda, opera resepsiyonu bulunmaktadır. Müze: 1994 yılında, Viyanalı mimar Prof. Elsa Prochazka tarafından restore edilmiş ve yenilenmiştir.

Evet, bu müzeyi ziyaret etmek isterseniz ki, bence mutlaka ziyaret edin, müze her gün saat: 09.00-18.00 arasında açıktır. Giriş ücreti, yetişkinler için: 10 Euro, 6-14 yaş arası çocuklar için: 3.5 Euro ve gençler için 4 Euro’dur.

MOZART RESİDENCE

Bu yapı: Mozart’ın meşhur olduğu yer olarak biliniyor. Belgelere göre, burasının 1617 yılında yapıldığı biliniyor. 1685 yılına kadar iki binadan oluşan yapıda, 1711 yılından itibaren, aristokrasi için dans dersleri verilmeye başlanır.

O yıllarda, Franz Karl Gottilieb isimli bir dans ustası, burada önemli bir rol oynamış ve genç aristokratlara, dans dersleri vermiş ve aynı zamanda onları, aristokrasi kurallarının egemen olduğu hayata alıştırmıştır.

15 Kasım 1747 tarihinde ise, Franz Gottieb: Mozart’ın annesinin evlilik tanıklarından birisi olarak görülür. 1778 yılında Paris’te annesi ölünce: Mozart, 1784 yılında St Gilgen’e taşındı.

16 Ekim 1944 tarihindeki Alman bombardımanında, bir bomba, evin üçte ikisini yok etti. 1989 yılında Mozart Vakfı burayı satın aldı ve restore ettirdi ve müze haline dönüştürdü.

Sonuç olarak, Mozart Residence: 26 Ocak 1996 tarihinde ziyarete açıldı. Evet: Mozart’ın birçok bestesini bestelediği burayı görmek isterseniz: her gün saat: 09.00-20.00 arasında buraya gitmeniz ve yetişkinler için 10 Euro, çocuklar için 3.5 Euro ve gençler için 4 Euro ödemeniz gerekir.

Mozart’ın doğum yeri ve burayı birlikte gezmek isterseniz, yetişkinler için 17 Euro, kombine bilet satın alabilirsiniz.

SALZBURG KATEDRAL

Burası: şehirde kilise mimarisinin özelliklerini görebileceğiniz bir yer olarak önem kazanmaktadır. Yapı: muhteşem cephesi ve kubbesiyle: kuzey Alpler bölgesinin en etkileyici erken Barok dönemi yapılarından birisidir.

İlk katedral: 767 yılında, Bishop Virgil tarafından, eski Roma Juvavum sitesinde inşa edilmiştir. 774 yılında, katedral: St Virgil ve St Rupert adına kutsanır. 1167 yılında ise, katedral: imparator Friedrick Barbarossa’nın muhalifleri tarafından ateşe verilir.

10 yıl sonra ise, Başpiskopos Conrad III. Zamanında, eskisinden daha büyük ve görkemli ve etkileyici şekilde yeniden yapılır. Ancak, 400 yıl sonra: 1598 yılında, büyük bir yangın, katedralin büyük kesimini yok eder. Başpiskopos Wolf Dietrich: hasarlı katedrali yıktırır ve yeniden inşa ettirmek için çalışmalara başlar.

Ancak: başpiskopos, bu inşaat sırasında, şehir halkına büyük sıkıntılar verir ve katedralin bulunduğu yerdeki mezarlık sökülür, ölülerin kemikleri enkazla birlikte başka yerlere atılır. Ancak: takip eden süreçte, Bavyera ile kavga eden başpiskopos, tutuklanır ve halefi tarafından Hahensalzburg kalesine hapsedilir.

5 yıllık hapis yaşantısının sonucunda ölür ve bunun üzerine, mimar Santino Solari tarafından: Kuzey Alplerin ilk erken dönem Barok kilisesi, buraya inşa edilir. Başpiskopos Markus Sittikus: 1628 yılında, her ne kadar katedrali inşa ettirse de, katedralin kutsanmasını göremez.

Katedralin kutsanması, büyük törenler ve festival olarak kutlanır ve takip eden süreçte, 1944 yılında, yapının kubbesi, bombalama sırasında yıkılır. Ardından, 1959 yılında, yapılan tadilatın ardından, katedral eski ihtişamını kazanmış olarak yeniden açılır.

Evet, bugün burayı ziyaret ederseniz, görebilecekleriniz şunlardır: Mozart’ın vaftiz edildiği vaftiz yeri, enstrüman çalan melekler tarafından çevrelenmiş ve Virgil tarafından taçlandırılmış görkemli org ve katedralin portallarıdır.

Mozart: Salzburg şehri için, çok sayıda kutsal müzik bestelemiştir. Katedralin avlusunda ise: Başpiskopos Guidobald Thun tarafından 1660 yılında yaptırılan kemerleri görebilirsiniz.

Sütunların merkezinde ise, Başpiskopos Sigismund Graf ve Johann Baplist’in heykelleri bulunuyor. Burayı ziyaret etmek isterseniz, giriş ücretsizdir. Pazartesi-Cumartesi günleri arasında: saat: 08.00-17.00 arasında ve Pazar günleri: saat: 13.00-17.00 arasında buraya girebilirsiniz. Buraya gittiğinizde, özellikle “tavana” dikkat etmenizi öneririm.

HELLBRUN PALACE& TRİCK HAVUZLARI

1612 yılında: Prens Başpiskopos Markus Sittikus von Hohennems: sulak Helburn dağının eteklerinde ikametgah olarak kullanılacak bir yer inşa etmekle görevlendirildi.

Prens: İtalyan mimarisine aşırı düşkündü ve İtalyan mimarisinin zarafet ve ferahlığını yansıtan bir yazlık konut yapmak üzere: Katedral mimarı Santino Solari’yi görevlendirdi. Yapı tamamlandığında: suyun: sarayın tasarım merkezi olduğu görüldü.

Helbrunn dağından gelen çok sayıda kaynak; buradaki yaşama hayat verdi. Su: çalılar, ağaçların gölgesi ve beklenmedik yerlerde, gizlendikleri yerlerden fışkırmaktadırlar. Geniş park alanı yani kraliyet bahçeleri: Franz Anton Danreiter tarafından, 1730 yılında dekore edilmiştir.

Park alanındaki efsanevi ve tarihi heykeller: 17. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Park içinde, eski bir taş ocağı alanında yapılan “Steintheater” yani “Taş Tiyatro”: Avrupa’nın en eski açık hava sahnesi olarak bilinir.

Evet, yapı sadece istisnai durumlarda başpiskopos tarafından konut olarak kullanılmıştır. Saray öncelikle lüks kutlamalar ve festivaller, muhteşem etkinlikler ve kültürel olaylar için kullanılmıştır.

Çünkü: muhteşem balo salonu ve büyüleyici bahçeleri ve eşsiz havuzları bulunmaktadır. Günümüzde burayı ziyaret ederseniz: 1615 yılında Başpiskopos Markus Sittikus için yapılan “Monatsschlösschen” denilen yerdeki Salzburg Folklör/Etnografya Müzesini görebilirsiniz.

Burada: mobilyalar, kostümler, tıp nesneleri, bölgenin folklorik özelliklerini taşıyan bir koleksiyon bulunuyor.

400 yıl önce inşa edilmiş saray: bugün: uluslar arası düzeyde toplantılar, seminerler, çekici sosyal etkinlikler için kullanılıyor ve seçkin davetlileri ağırlıyor. Burayı gezmek isterseniz, her gün: saat: 09.00-16.30 saatleri arasında açık olduğunu bilmelisiniz.

Saray gezisi yaklaşık 30 dakika, havuzların gezisi ise 40 dakika sürüyor. Giriş ücreti ise, yetişkinler için 10.50 Euro, çocuklar için 5 Euro, öğrenciler için 7 Euro’dur.

SALZBURG MUSEUM

Mozart meydanında bulunan, muhteşem “New Residence”; 2007 yılından bu yana, “Salzburg Müzesi” olarak görev yapıyor. Müzenin birinci katı: Salzburg şehrinde: yaşam, iş, sanat, mimari, bilim, edebiyat, müzik, fotoğraf ve el sanatları alanlarında çalışan erkek ve kadınlara ayrılmıştır.

İkinci katta bulunan daimi sergide: modern zamanların başından beri, tarih, sanat ve kültür üzerine yoğunlaşmıştır. Özellikle: Romantik döneme ait ressamların büyüleyici resimleri ilgi çekmektedir.

İkinci katta, Ayna Salonunda bulunan: Arkeoloji ve Ortaçağ sanatı koleksiyonunda: Kelt döneminden kalma bir “sürahi” ve diğer bir kısım arkeolojik özellik taşıyan objeler ilgi çekmektedir.

Panorama Pasajında: New Residence kazıları sırasında bulunan, boyalı bir “Roma duvarı” parçası görülür. Panorama Müzesi ile, Salzburg Müzesi arasında: bir yer altı geçidi bulunmaktadır.

Burada, ilave olarak: şehir modelleri ve Roma döneminden günümüze kadar olan süreçte, Salzburg şehrinin gelişimine ait objeler sergilenmektedir.

New Residence’nin iç avlusunda ise: tam boy bir ışıklı tavan ile donatılmış, 500 metrekarelik salonda: Sanat Merkezi bulunur. İki bölüme ayrılan bu sanat merkezinde: özel sergiler düzenlenmektedir.

Evet, bu müzeyi ziyaret etmek isterseniz: Salı-Pazar günleri saat: 09.00-17.00 arasında gitmelisiniz. Giriş ücretleri: yetişkinler için 7 Euro, gençler için 4 Euro ve çocuklar için 3 Euro’dur.

MODERN SANAT MÜZESİ-SALZBURG MÖNCHSBERG-MDM

Müze, iki muhteşem binadan oluşmaktadır. Tarihi şehir merkezindeki: MDM Rupertinum: yeni sanatsal kavramların sergilendiği, Barok bir binadır. Old City bölgesindeki MDM Mönchsberg ise; çağdaş bir ortamda, modern sanatın sergilendiği yer olarak dikkati çeker.

3000 metrekarelik bu iki binada: grafik, fotoğraf sanatı sunumları dahil olmak üzere, 20. ve 21. yüzyıl tematik ve monografik sanat sergileri düzenlenmektedir. MDM Mönchsberg’de tarihi binanın camlı merdivenleri görülebilir.

2004 yılında tamamlanan müze binasında, tüm dış cephe, dikey bağlantılarla ayrılan yerel Untersberg mermeriyle kaplanmıştır.

Binanın cephesinde: Mozart’ın “Don Giovanni” aryalarının ritimleri yazılıdır. Evet, bu ilginç müzeyi ziyaret etmek isterseniz: Salı-Pazar arasında, müzeye girebileceğiniz saatler: 10.00-18.00 arasıdır. Giriş ücretlidir, yetişkinler için 8 Euro, çocuklar için 7 Euro ve aileler için 12 Euro ödemek gerekir.

 

DOĞA TARİHİ VE TEKNOLOJİ MÜZESİ

Bu müzede görülebilenler şunlardır: bir akvaryum, sürüngenlerin bulunduğu bir hayvanat bahçesi, dinozor salonu, kristal dünya, uzay gösterisi, insan vücudu, cinsellik ve üreme, deniz dünyası ve bilim merkezidir.

Akvaryum: Orta Avrupa’nın en iyi akvaryumu olarak kabul edilir. 10 bin litrelik bu büyük akvaryumda: sualtı yaşamının tüm güzelliklerini görmek mümkündür. Bunlar arasında: renkli tropikal balıklar, Akdeniz, Amazon ve yerel suların sakinleri olan deniz canlıları görülebilir. Sürüngenlere ait hayvanat bahçesi bölümünde ise: çoğu yerli olmayan yaklaşık 200 hayvan bulunmaktadır.

Bunlar arasında bulunanlar: kara kaplumbağaları, kertenkeleler, kurbağalar, Mississipi timsahları, yerli yılanlar, tanınmış zehirli yılanlar. Uzay Araştırmaları bölümünde: aya iniş, geleceğin uzay istasyonu, orijinal boyutta bir uzay aracı, roket modelleri görülebilir.

Teknoloji ve doğa bilimleri bölümünde: yaklaşık 80 deney istasyonunda: ziyaretçiler çeşitli deneyler yapabilmenin keyfini yaşıyorlar. Burası, özellikle çocukların ilgisini çekiyor. Müze içindeki diğer ilginç sergiler: Mineraller ve Jeoloji bölümleridir.

Ayrıca: Biyoloji Laboratuvarı, Avrupa memelileri, kuşlar, Buzul çağı hayvanları, Amerika-Afrika-Avustralya ve Asya’nın habitatı ve evcil hayvanlardan oluşan bir sergi bulunmaktadır. Müzede, bir kafe ve restoran da hizmet veriyor.

Bu müzeyi ziyaret etmek isterseniz, açık bulunduğu saatler:: saat: 09.00-17.00 arasıdır. Giriş ücretleri, yetişkinler için 8 Euro, yaşlılar için 7.50 Euro, çocuklar için 5.5 Euro ve öğrenciler için 3.5 Euro’dur. Gökyüzü açık olduğunda, her Perşembe: serbest teleskopik gözlem yapılabilmektedir.

 

RESİDENCE GALERİ SALZBURG

Burada: Salzburg şehrinin resim koleksiyonu sergilenmektedir. Koleksiyon: 16 ile 19. yüzyıl arasındaki dönemi kapsamaktadır.

Bu koleksiyon içinde bulunanlar: 17-19. yüzyıllar arası Hollanda resimleri, 17. yüzyıl İtalyan-Fransız-Avusturyalı ressamların resimleri, 18. yüzyıl Avusturyalı ressamları resimleridir.

Bu müzeyi ziyaret etmek isterseniz: Salı-Pazar arası günlerde, saat: 10.00-17.00 arasında gidebilirsiniz. Giriş ücreti, yetişkinler için 7 Euro, çocuklar için 2 Euro, gençler için 6 Euro’dur.

 

SALZBURG HAYVANAT BAHÇESİ

Burada: yerli ve egzotik hayvanlar, kendi doğal çevreleri içinde koruma altına alınmışlardır. Ana hedef: hayvanlar ve doğal çevresinin güzelliği arasında uyumlu bir denge kurmaktadır.

Bu hayvanlar arasında bulunanlardan bazıları: ayılar, vaşaklar, dağ keçisi, nehir su samuru, gergedan, antilop ve beç tavuğudur.

Toplamda: 14 hektarlık alanda: 140 türden, 1200 hayvan bulunmaktadır. Hayvanat bahçesini ziyaret etmek isterseniz, açık bulunduğu saatler: saat: 09.00-16.00 arasındadır. Giriş ücretleri ise, yetişkinler için 10.10 Euro, çocuklar için 4 Euro, yaşlılar için 9 Euro’dur.

 

ANDRAKİRCHE KİLİSESİ

Mirabellplaz 5 adresindedir. Kilise, aslında başka bir yerde iken, yol yapım çalışmaları nedeniyle hükümet tarafından yıktırılmıştır. Yeni kilise: 1898 yılında, Neo-Gotik tarzda, şehir mimarı Jakob Ceconi tarafından planlanmış ve inşa edilmiştir.

Üç nefli kilisenin içi gotik tarzda modellenmiştir. Binanın kuleleri, 61 metredir. II. Dünya savaşındaki hava akınları sırasında tahrip olan kilise: 1949 yılında yeniden tamamlanmıştır.

Ancak, tüm değişikliklere rağmen, kilisenin çevresiyle uyumu sağlanamamış ve 1969-1970 yıllarında ek uyarlamalar yapılmıştır. Bu uyarlamalarda, kuleler kısaltılmış ve çatı, düz piramit şeklinde olmuştur. Cephe ise, uyum sağlaması için beyaz boyanmıştır.

 

ALTER MARKT

Burası, şehrin tarihi şehir merkezinde, eski bir Pazar yeri olarak bilinir ve buranın ticari bir merkez haline gelmesi, 13. yüzyıla kadar inmektedir. 1873-1927 yılları arasında, Ludwing Victor Meydanı olarak biliniyordu.

Pazar meydanı olarak kullanıldığı yıllarda ise, burada: süt pazarı, ot pazarı, şalgam-lahana pazarı kuruluyordu. Bugün meydanın çevresinde: genellikle ortaçağ döneminden kalma, Burgher evleri bulunmaktadır.

Pazar faaliyeti yanında, burada: aynı zamanda, Pinse dansı festivali düzenleniyormuş. Bu festivalde, Dürnberg madencileri tarafından, kılıç ile St John ateşi huzurunda, çıplak ayaklı danslar yapılıyormuş. 1856 yılında ise, burada: St Rupert Pazarı olarak bilinen sonbahar pazarı kuruluyormuş.

Haftalık Pazar ise, 1857 yılında Üniversite Meydanına taşınmıştır. Meydanın en önemli objesi: 1488 yılı yapımı “St Florian Havuzu” dur. Sekizgen havza: 1685-1687 yılları arasında yapılmıştır.

Köşe sütunları ise, 1583 yılında, Kurt Guppenberger tarafından hazırlanmıştır. Havuzdaki sütunun tepesinde “St Florian vo Lorch” heykeli bulunmaktadır ki, heykel 1734 yılında Josef Anton Pfaffinger tarafından yapılmıştır.

Meydanın çevresindeki evler arasında en ilgi çekeni: sadece 1.42 metre genişliğindeki, sonradan ünlü “Tomaselli” kahvesi olarak kullanılan yerdir. Bu küçük ev: 1830-1860 yılları arasında, dar bir sokağı kapatmak için inşa edilmiştir.

 

DOMPLATZ& MARİENSTATUE

Burası, aynı zamanda “Katedral Meydanı” olarak bilinir. Meydandaki: mermer ve dökme demir karışımı “Meryem Heykeli” ilgi odağıdır. Heykel: Başpiskopos Sigismund Graf tarafından yaptırılmıştır.

Heykel: dört taraftan “Melek-Şeytan-Truth-Bilgelik” figürleriyle çevrilmiştir. Günümüzde, meydan: Festival Sezonunda, oyun performansları için kullanılmaktadır ve yaz sezonunda, buraya sahne ve türbün yerleştirilmektedir. Ayrıca: şehirde, Noel pazarı kutlamaları da burada yapılmaktadır.

GETREİDEGASSE

Burası, şehirde: en ünlü alışveriş şeridi olarak bilinir. Burada: yüksek ve dar evler, cazip dükkanlar, romantik geçitler ve avlular görülür.

Bu evler: yukarı doğru, birinci katta küçülür. Burada özellikle “Mozart’ın doğduğu ev” ilgi çekmektedir. Mozart müzesi: eskiden Mozart ailesi tarafından kullanılmıştır.

Günümüzde, burada geleneksel kostümler, son moda kıyafetler, antikalar, deri ve kağıt ürünleri, parfüm, şarküteri satan dükkanlar bulunuyor.

Dükkanlar ve restoranların “reklam tabelaları” yetenekli işçilerin ürünüdür. Evet, dükkanlar, restoranlar ve kafelerle dolu bir cadde ve burada özellikle soluklanmak için, küçük bir kafede, kahve içmenizi öneriyorum.

 

BOTANİK BAHÇESİ

Helbrunnerstrasse bölgesindedir. Birçok bitki türünün bulunduğu bu şirin bahçesi gezmek isterseniz, her gün saat: 10.00-18.00 arasında burayı ziyaret etmelisiniz. Giriş ücretleri: 2 Euro’dur.

SCHLOSS MİRABELL

Mirabellplatz adresindedir. Mirabel bahçeleri, doğa içinde huzurlu zaman geçirmek için idealdir. İçerideki gül bahçesi özellikle dikkat çekmektedir. Dünyanın en güzel nikah salonlarından bir tanesi de buradadır. Görmenizi öneririm.

HANGAR 7

Salzburg havaalanında: Handar 7 denilen bir mekan bulunuyor. Burası: enerji içeceği “Red Bull” un patronu Dietrich Mateschitz tarafından yaptırılmış bir sergileme alanı olarak dikkati çekiyor.

Çatısı cam kaplı olan bu bölümde: gösteri uçaklarının arasından kıvrılarak ilerleyen cam yolu takip ederseniz: özel yapım arabalar ve motosikletler arasından ilerleyerek, cam tavana asılı ve zemini camdan yapılmış bir bara ulaşabilirsiniz. Bu bar bölümünde: sergiler ve konserler düzenleniyor. Ayrıca: yine burada, bir restoran bulunuyor.

 

HOLENSALZBURG KALESİ

Kale: 1077 yılında, Başpiskopos Gebhard tarafından inşa ettirilmiştir. Bugün için, kale Orta Avrupa’da tamamen korunarak günümüze gelmiş başlıca kalelerden birisidir. Kalenin surlarının genişletilmesi ise, Konrad I döneminde yapılmıştır.

Devam eden süreçte, kalenin içi zengin dekore edilmiştir. Golden Hall ve Altın Oda bölümleri: karmaşık gotik ahşap oymacılığı ve süs resimleriyle süslenmiştir. Kalenin sembolü aslandır.

Evet: kale, uzun geçmişi boyunca düşman askerleri tarafından ele geçirilememiştir ve uzun yıllar boyunca: prensler ve başpiskoposlar tarafından ikametgah olarak kullanılmıştır. Aynı zamanda: askeri kışla ve hapishane olarak da görev yapmıştır.

Prens Başpiskopos Wolf Dietrich: 1617 yılında ölümüne kadar, kalede tutuklu kalmıştır. 5 yıl süren bu tutukluluk dönemi, yeğeni ve halefi Markus Sittikus tarafından yapılmıştır.

Kale müzesinde: Ortaçağ prenslerinin yaşamlarına ait objeler sergilenmektedir. Aslında: kalenin çoğu önemli birçok eşyası Napolyon tarafından gasp edilmiştir. Ama, yine de kalenin görkemli salonları görülmeye değerdir.

Kalenin incisi olarak Saray Müzesi görülür. Ayrıca: tüm yıl boyunca, kalede uluslar arası yaz Akademisi eğitimi verilmektedir. Ortaçağdan kalma odalarda: romantik ve düzenli konserler verilmektedir.

Kalenin avlusundan, Alplerin manzarasını seyretmeye doyamazsınız. Kaleye çıkmak isterseniz: 1892 yılından bu yana kullanılan “Festungsgasse” den kalkan feniküler demiryolunu kullanabilirsiniz.

Yolculuk 4 dakika sürüyor ve 100 metre yüksekliğe çıkılıyor. Kalenin açık bulunduğu saatler: 09.30-17.00 arasındadır. 10 kişilik guruplar için rehberli turlar düzenlenmektedir.

Giriş ücreti, yetişkinler için 11 Euro, 6-14 yaş arası çocuklar için 6.30 Euro, üstü için 10.10 Euro’dur. Bu ücretlere feniküler dahildir, feniküler kullanmadan kaleye girmek isterseniz, bu kez 7.80 Euro ücret ödemeniz gerekir.

Son bir not: kaleyi ziyaret ederseniz, kale içinde bulunan celladın evini mutlaka görmelisiniz. Öte yandan, Salzburglular, celladın evi yakınında bulunmanın uğursuzluk getirdiğine inanıyorlar.

MAKART YAYA KÖPRÜSÜ

Salzach nehri üzerinde bulunan köprü: aşıkların astıkları kilitlerle süslenmiştir. Aşıklar: birbirlerinden ayrılmamak için, buraya kilit asarlar ve anahtarlarını nehre atarlar.

SALZBURG OYUNCAK MÜZESİ

Şehirdeki bu oyuncak müzesi, 1978 yılında kurulmuştur ve Avrupa’nın en büyük oyuncak müzesidir. Müze: Bürgerspitalgasse caddesinde bulunuyor. Keyifli ve eğlenceli bir gün geçirmek istiyorsanız ve zamanınız varsa, mutlaka bu müzeyi ziyaret etmenizi öneririm.

Müzede, 25 yıllık bir gelenek gereği: her Salı ve Çarşamba günlerinde, öğleden sonra “Kukla Tiyatrosu” gösterisi yapılıyor.