İsviçre Bern

İsviçre Bern

 

Yaşam kıstasları değerlendirildiğine, dünya üzerinde en iyi yaşanabilecek 10 şehir arasındadır.

Şehir; bölge kantonunun başkentidir ve aynı zamanda İsviçre ülkesinde, 4’ncü büyük şehir ve aynı zamanda fakto başkenttir. Çünkü İsviçre ülkesinde genel anlamda bir başkent yoktur.

Parlamento ve merkez bankası buradadır. Şehirde ayrıca pek çok diplomatik temsilcilik ve uluslar arası organizasyon bulunmasına rağmen sakinliğini korumaktadır.

Avrupa’nın en küçük başkenti olarak bilinir. Aynı zamanda: dünyanın en pahalı şehirlerinden birisidir.

Bern şehrinde, İsviçre’nin diğer şehirlerinde olduğu gibi: hayat slow yani yavaş gider, hiç aceleleri yoktur, çok rahattırlar, panik yok, stres yok, gayet sakin bir yaşam, sokaklar genellikle boştur, sadece ana caddeler kalabalıktır.

Şehir: çoğunlukla Almanca konuşan Protestanlardan oluşmaktadır. 2014 yılı nüfus sayımına göre: şehir nüfusu 129.964 kişidir.

Tarihi şehrin özellikleri, başarıyla korunmuştur.

Şehir: çeşmeleri, yapılarının kumtaşı cepheleri, dar sokakları ve tarihi kuleleriyle, Ortaçağ havasını yansıtır.

Aare nehri, şehri “U” şeklinde kuşatmıştır. Yani: şehir, Aare nehrinin kıvrımlı dönen bir yarımadası üzerinde oturur. Deniz seviyesinden yüksekliği 540 metredir. Şehir Alp dağlarının ağ geçidi üzerindedir.

Şehirde konuşulan ana dil, yerel bir İsviçre-Almanca lehçesi olan “Bernese-German” dır. Ancak çoğu Bernli, Almanca konuşur, bir kısmı ise Fransızca konuşur ve maalesef büyük çoğunluğu İngilizce bilmez. Yani, şehirde Almanca ve Fransızca bilmeyenlerin, yerel halkla anlaşma şansı zayıftır.

İsviçre Bern Ulaşım

ULAŞIM

Strazburg-Bern arasındaki uzaklık 234 km olup yolculuk süresi 2 saat 28 dakikadır. Zürih-Bern arasındaki uzaklık, trenle 1 saat ve araba ile 1 saat 35 dakikadır. Bern-Colmar arasındaki uzaklık: 171 km ve yolculuk 1 saat 54 dakika sürmektedir. Bern-Basel arasındaki uzaklık, trenle 55 dakikalık yolculukla alınır.

İsviçre Bern Şehrin ismi ve simgesi

ŞEHRİN İSMİ VE SİMGESİ

Şehrin isimleri: Almanca “Beer”, Fransızca “Berne”, İtalyanca “Berna” dır.

Bern şehrinin simgesi “ayı” dır. “Ayı” ülkemizde bir hakaret kelimesidir, ama bir İsviçreli bir Almana “sen ayısın” derse, Alman ona sarılır öper, çünkü ayı onların kültürüne göre gücün simgesidir. Mertsin, dürüstsün demektir.

Gelelim şehrin isminin kökenine ve ayı ile bağlantıya: şehrin kurucusu Dük Bercholt: şehri burada kurmaya karar verdiğinde, bölgede avladığı ilk hayvanın ismini şehre vereceğini söyler ve ilk avladığı hayvan bir ayıdır. Böylece şehrin ismi “Baer” yani Almanca “ayı” olur.

Bu yüzden: şehirdeki hediyelik eşyaların çoğunda “ayı” figürü kullanılır. Her yerde ayı heykeli görülür. Ayrıca: birçok binanın çeşitli yerlerinde de şehri simgeleyen ayı figürleri bulunur. Şehirde “Altın Ayı” film festivali düzenlenir. (Bu arada bir not: “ayı” Almanya-Berlin şehrinin de simgesidir.)

Şehrin ismiyle ilgili bir başka söylenti de şöyledir: “Bern” kelimesi Keltçede “toprak-arazi-yarık” anlamına gelir. “Yarık” neden, çünkü şehrin ortasından Aare nehri geçtiği için, nehrin şehri “yardığı ” düşünülür. Ancak: bu tez kabul edildiğinde şehrin simgesinin neden “ayı” olduğu izah edilemiyor.

Ancak: Almanca ayı manasında “beer” kelimesinde, şehrin ismindeki “n” harfi yoktur, okunuşu “beer” dir ve o yüzden, şehrin isminin “ayı” kelimesinden geldiği de tamamen kabul edilmemekte, şehrin isminin daha büyük oranda “Keltçe” den geldiğine inanılmaktadır.

PARA

Bern şehrinde: diğer İsviçre şehirleri gibi Euro değil “İsviçre Frangı” kullanılır. İsviçre Frangı, aslında Euro’ya nazaran % 10 daha düşük olmasına rağmen, şehirdeki alışveriş sırasında eğer Euro verirseniz frank üzerinden değerlendirilen fiyatı “bire-bir” sayarlar ve ona göre sizden Euro alırlar ve hatta Euro verirseniz, üstünü Frang olarak verirler.

Bunu önlemek yani zarar etmek istemiyorsanız, İsviçre şehirlerindeki alışverişlerde “kredi kartı” kullanınız.

Bir not daha: bozuk Euro para asla kabul etmezler.

Ama siz Euro Eurot para verirseniz, üstünü Frang olarak bozuk verebilirler.

İsviçre Bern Aane Nehri

AARE NEHRİ

Nehir 288 km uzunluğu ile İsviçre’nin en uzun nehridir. İsviçre’nin başkenti Bern de Aare nehri özel bir anlam taşır. Bernlilerin “kendi nehirleri için özel bir sevgileri” vardır. Ve ünlü Aare Loop şehir çevresinde aktığı için ona hassasiyetle muamele ederler.

Özellikle Ortaçağ döneminde, Bern şehri yarım adanın alt kısmında yayılmışken, Aare nehri, şehrin üç tarafında yabancı ordulardan korunmayı sağladı.

19’ncu yüzyılda ilk yüksek köprüler inşa edilinceye kadar, şehirde birden fazla yol yoktu.

TARİH

Aare nehrinin kıvrımındaki kayalık bölge: gerek tepelerle çevrili olması ve gerekse nehirle çevrili olması nedeniyle, savunma anlamında büyük kolaylık yaratmaktadır. Buna bağlı olarak: antik dönemde burada “Nydegg” isimli bir kalenin varlığından söz edilmektedir.

Evet, Berthold tarafından şehrin kurulduğu o dönemde: Aare nehri, özellikle tuz ticareti için çok önemli bir ulaşım yeridir. Dönemin en önemli elementi tuz dur ve bütün Avrupa’ya tuz ticareti Aare nehri üzerinden yapılmaktadır. (Neden tuz: çünkü tuz gıdaların tuzlanarak saklanmasında çok yoğun kullanılıyor.)

Zahringenli Dük Bertchtol von Zahringen: 1191 yılında burada bir şehir kurmaya karar verir. Şehrin kurulduğu yer: Almanca konuşan Alemanni ve Fransızca konuşan Burgundyler arasında sınır olur yani askeri bir üs bölgesidir.

Ancak 1218 yılında: Dük Berthold varis bırakmadan ölüp Zahringen hanedanı yok olunca: Bern özgür bir şehir haline geldi. Ardından: Roma imparatoru Frederich II tarafından ilhak edilir ve imparatorluğa bağlı özgür bir şehir oldu. Ardından, şehri yöneten piskoposlar çevredeki toprakları satın alarak güçlerini geliştirdiler.

1353 yılında bağımsız bir devlet olarak gücünü genişleten şehir, İsviçre Konfederasyonuna girdi.

1405 yılında: ağırlıklı olarak ahşaptan yapılmış şehir, büyük bir yangın sonucu harap oldu.

Ardından, şehir kumtaşından yeniden kuruldu. Bu sırada: çevredeki metropollerin büyük kısmı modernize edildi ve günümüzde Old Bern olarak bilinen bu bölüm, o dönemden bugüne kadar bozulmamış olarak muhafaza edildi.

Şehir, 18’nci yüzyılda 52 bölgeyi yöneten patriklerin idaresindeydi. Ancak 1798 yılında Fransız devriminin ardından, Fransızlar buradaki patrik idaresini yıktılar ve şehri ele geçirdiler.

1815 yılında: şehir yeniden kısmen canlandı ve 1831 yılında şehirdeki Fransız idaresi bitti.

1848 yılında, şehir İsviçre Konfederasyonunun bir parçası ve idari merkezi oldu.

UNESCO

Şehir merkezi, Avrupa’nın en iyi korunmuş Ortaçağ yerleşimlerinden birisidir ve bu yüzden, 1983 yılında UNESCO tarafından “Dünya Kültür Mirası Listesi” ne dahil edilerek koruma altına alınmıştır.

İsviçre Bern Turizm

TURİZM

Bear Park üstünde yükselen Gül Bahçesi ve 101 metre yükseklikteki katedral kulesi platformu, Aare nehrinin aktığı eski kasabanın güzel manzarasını sunar. Burçlar nehre doğru dik açılır.

Eski şehrin: butikler, barlar ve bazıları kemerli ve küçük sokaklarında yürüyüş yapabilirsiniz. Ortaçağ dönemi kuklaların çeşitli hareketler sergiledikleri “Zytglogge saat kulesi” mutlaka görülmelidir. Ayrıca: Gotik katedral, Münster ve Belediye binası da görülebilir.

Şehirde, İsviçre hükümetinin koltuğu, Parlamento binaları (Bundeshaus), tren istasyonuna çok yakındır ve şehrin üstünde yükselir. Old Bern bölgesindeki Avrupa’nın en uzun ve korunaklı alışveriş caddesini unutmayın. Tabii: “Barengraben” yani ayıların yaşadıkları park alanı da görülmelidir.

Şehir çok iyi bir toplu taşıma sistemine sahip olsa da, şehir merkezi yürüyerek gezilebilir.

İsviçre Bern Karnavalı

BERN KARNAVALI

Karnavalın kökeni: 1513 yılına kadar gitmektedir. 1523-1525 yılları arasındaki köyle savaşı sonrasında, Papalık tarafından karnavallar ve dini temalar yasaklanmıştır. Protestanlar için: ifade özgürlüğü, reformasyon dönemine kadar geri verilmez.

Ancak, 1982 yılında, yeniden karnaval düzenlenmeye başlar. Ülkede, en büyük 3’ncü karnaval, Bern şehrinde düzenlenir. Günümüzde, şehirdeki karnaval her yıl “Şubat” ayında, iki gün yapılır.

BERN ÜNİVERSİTESİ

“Langgasse” bölgesinde, üniversite binaları vardır. Üniversiteye bağlı, Bilimler Uygulamalı Üniversite ve çeşitli meslek okulları bulunur.

NE YENİR

“Röstis” bir tür patatesli kektir. “Sauerkraut”: lahana ile yapılmış ve haşlanmış ama soyulmamış patateslerle servis edilir.

ÇİKOLATA

Bern: diğer İsviçre şehirleri gibi tam bir çikolata cennetidir. Şehir nefis çikolatalarıyla tanınır. Burada özellikle butik çikolatacılar öne çıkmaktadır. Buralarda çikolata: tablet tablet ama kocaman tabletler şeklinde satılır. Bu ev yapımı çikolatalar, tabletler kırılıp, tartılarak satılır. (ortalama 100 gram 8-9 Euro civarındadır.)

Bu tablet çikolataların: fındıklısı, fıstıklısı var, hatta acılısı bile var. Bitter çikolata sevenler varsa, en son olarak “Lint” marka, son çıkardığı bitter çikolatalarda kakao oranını % 99’a kadar çıkardı, yani çikolata yok, doğrudan kakao yiyorsunuz. Ağızınıza aldığınızda gerçekten bitter tadı hissediliyor. Evet, çikolatalar ne kadar güzel olsa da fiyatlar uçuktur.

İlk olarak Thedor Tobler tarafından üretilen dünyaca ünlü “Toblerone” çikolataları burada imal edilmektedir.

ALIŞVERİŞ

Bern şehrinde mutlaka dikkatinizi çekecektir: ülkemizdeki ünlü mağaza zincirlerinden birisi (Migros) tarafından açılan süpermarketler ve hatta banka göreceksiniz. Pazar günleri, şehirde hiçbir açık yer bulunmaz. Şehirdeki bir diğer süpermarket ismi “Coop” denen marketler zinciridir.

Ancak, İsviçre ülkesinin diğer şehirlerinde olduğu gibi, Bern şehrinde de alışveriş yapmak çok zordur, çünkü gerçekten her şey çok pahalıdır. Örnek: ülkemizde 0.50 TL satılan küçük bir şişe su, bu şehirde 4.5 Euro satılmaktadır. Vasat ve klasik bir hamburger menüsü 17-18 Euro civarındadır. Birçok ülkede, magnetler 1-2 Euro’dan satılırken, burada bir magnet 8-10 Euro civarındadır.

Hani derler ya: İsviçre: çikolata, saat ve çakı diyarıdır diye, bunlar  doğru ancak bunları satın almak mümkün değil, fiyatlar çok yüksektir. Bern şehrini ziyaret ederseniz, bence sadece gezin, alışveriş yapmayı düşünmeyin, zorunlu ihtiyaçlarınızı Migros veya Coop denen süpermarketlerden karşılayın.

İsviçre Bern Spitalgasse-Lauben-Arkaden

Spitalgasse-Lauben-Arkaden

Burası: şehrin şık ve eski bina cephelerinin görüldüğü, pek çok mağaza bulunan canlı alışveriş caddesidir. Bernliler, hava nasıl olursa olsun, saatlerce sürecek rahat alışveriş gezilerini severler.

Yaklaşık 6 km uzunluktaki caddenin üstü kemerlerle kapatılmıştır. Böylece: Avrupa’nın en uzun ve kapalı alışveriş caddesi kabul edilir. Burada: uluslar arası markalardan yerel butiklere ve uzman dükkanlara rastlamak mümkündür.

Caddenin sonunda: “Kafigturm” kulesi denen bir yer vardır, burası bir zamanlar gözetleme kulesi ve hapishane olarak kullanılmıştır. Caddenin devamı niteliğindeki “Marktgasse” denen yerden yöreye özgü peynir satın alabilirsiniz.

Rathausgasse

Bu caddeye paralel sokaklarda, el sanatları ve lüks eşyaların satıldığı şirin dükkanlar vardır.

Kramgasse

Burası popüler bir alışveriş merkezidir. Bu bölgenin uzun ve hafif eğimli sokaklarında, barok cepheli yapılar vardır. Sokağın uzunluğu toplam 330 metredir.

Matte

Burada: butikler, el sanatı ürünlerinin satıldığı tezgahlar ve sanat stüdyoları vardır.

 

GEZİLECEK YERLER

Şehir merkezinde katedrale kadar yürüyün, sonra büyük bir saat, astronomi saati göreceksiniz. Sonra caddede yürümeye devam edebilirsiniz.

İsviçre Bern Old Bern

ESKİ BERN (OLD BERN)

Bu bölge, yukarıda söz ettiğim gibi, UNESCO tarafından koruma altına alınmıştır. Nehrin sağ kıyısında, birkaç köprüyle şehrin yeni kısımlarına bağlanır.

Eski Bern: Ortaçağ görünümündeki diğer İsviçre şehirlerine nazaran daha iyi korunmuştur. 2.3 kilometre karelik kapalı park, kuleler ve 16’ncı yüzyıl çeşmeleriyle karakterize edilmiştir.

Burada: 1421-1598 yılları arasında yapılan Gotik katedral, 1406-1416 yılları arasında yapılan Belediye Sarayı (Rathaus) ve 1494 yılı yapımı Nydegg kilisesi vardır. 1851-1902 yılları arasında yapılan Federal Saray (Bundeshaus): İsviçre Parlamentosunun yanı sıra, Federal Hükümetin idari ve icrai dairelerine ev sahipliği yapar.

Saat kulesi ve bir zamanlar şehri koruyan eski surlardan kalan iki kule “Cage” kulesidir. (Kafigturn) Şehrin en meşhur ayı çukuru ve parkı da buradadır.

İsviçre Bern Markgasse

Markgasse

Burası: Ortaçağ dönemindeki şehir merkezidir. 13’ncü yüzyılda inşa edilmiştir. Burada: iki çeşme vardır. İlk çeşme “Anna Seiler” e adanmıştır. Kendisi: salgın hastalıklara yakalananlara yakalananların tedavi edildiği “Island Hospital” ın kurucusudur.

Heykelde: Anna, küçük bir tabak içine su döken, mavi elbiseli bir kadın tarafından temsil ediliyor. Diğer çeşme: üzerinde bir bayraktar heykeli olan “Schützenbrunnen” isimli heykeldir.

İsviçre Bern Katedral Münster
İsviçre Bern Katedral Münster

Katedral-Münster Katedrali

İsviçre ülkesinin en görkemli katedralidir. Buranın yapımı 200 yıldan fazla sürmüştür. İnşaata 1421 yılında başlanmış ve ancak nef bölümünün tamamlanması 150 yıl sürmüştür. 1893 yılında, yapıya eklenen kulenin yüksekliği 100 metredir. İsviçre ülkesinin en yüksek kulesidir. Kulede bulunan büyük çan ise, 1611 yılında buraya konulmuş olup ağırlığı 10 ton kadardır.

Kulenin 2’nci katından şehrin güzel manzarasını izlemek mümkündür. Ancak asansör yok, 254 taş basamak merdiven çıkılması gerekiyor. Bu merdivenler dar ve spiraldir, çıkmaya niyetlenenler zor bir çıkışı göze almalıdır.

Yapının ana girişinin üstündeki alınlıkta: cennet ve cehennemi anlatan figürler bulunuyor. Bunlar arasında özellikle “Son Yargı” isimli eseri mutlaka görün. Erhart Küng tarafından yapılan bu eser: her sosyal sınıftan, toplam 234 lanetli ve kutsanmış ruhu temsil ediyor ve 1490-1495 yılları arasında yapılmıştır.

Koro bölümünde: 15’nci yüzyıldan kalma vitray pencereler bulunuyor. Sunağın üzerinde, kıyameti temsil eden 200’den fazla figür görülüyor.

İsviçre Bern Katedral Münster
Katedralin hemen önünde bir heykel dikkati çekiyor.

Bu heykeldeki kişinin elinde iki yazılı taş kitabe bulunmaktadır. Bunlar: Musa tarafından indirilen Yahudiliğin On emridir. Bu heykelin: hemen katedralin çıkış kapısı önüne dikilmesinin sebebi: katedralden çıkan Katoliklere “On emri” hatırlatmaktır. (Bernliler Protestandır.) Heykeldeki adam figürünün kulaklarının neden öyle işaretlendiği bilinmiyor.

İsviçre Bern Katedral Münster arkası aare nehri

Katedralin hemen arka bahçesinden, Aare nehrinin muhteşem manzaraları gözleniyor, buraya mutlaka uğrayın ve fotoğraf çekin.

Belediye Sarayı-Rathaus

Bern kantonu parlamentosu, burada toplanır. Bina: 1406-1415 yılları arasında yapılmıştır. 1’nci katta: merdivenler üzerinde bir çift oda vardır. Zemin ve kirişler, eski tahıl ambarı olarak hizmet görülen yıllarda, dört yuvarlak sütunla desteklenen bir salon vardır. Belediye Binasının hemen karşısında bir çeşme vardır.

İsviçre Bern Venner Brunnen-Bayraktar

Venner Brunnen-Bayraktar

Tipik ve rengarenk üniforması içinde: Bernli bir bayraktar heykelidir. Çeşme: 1542 yılında yapılmıştır.

İsviçre Bern Nydegg Kilisesi

Nydegg Kilisesi-Fransız kilisesi

1269 yılında kurulan Dominik manastırının bir parçası olarak 1270-1285 yılları arasında inşa edilen bu kilise, Bern şehrindeki en eski kilisedir. Kiliseye 1302 yılında ahşap koro tezgahları eklenmiştir.

15’nci yüzyıl başlarında, Papa Martin V: şehre bir piskopos ataması ve katedral inşa edilmesi için ev sahipliği yaptı. 1623 yılında, kilise, Fransızca konuşan Protestanların, şehirdeki ibadet yeri olarak kullanıldı.

1685-1851 yılları arasında ise: Fransa’dan kaçan Huguenotlar (Fransız Calvinistleri) tarafından hem ibadet ve hem de konaklama için kullanıldı.

Kilisenin iç kısmı: Katoliklikle eski bağların işaretlerini gösterir. Ancak daha sonra burayı alan Bernli Protestanlar: duvar resimlerini bıraktılar. Binanın olağanüstü tasarımı, transeptsiz merkezi bir nef, neften ve şapelin üstünde tek bir çatı ve cemaatleri rahibelerden ayıran kalıcı bir bölüm bulunur.

Günümüzde ise, kilise, bir Protestan kilisesi olarak ve Fransızca konuşanlar tarafından kullanılmaktadır. Güney koridorlarının batı cephesi ve cephesi: 1753-1754 yılından kalmadır. Tam bir restorasyon 1912 yılında yapılmıştır. Dış kısım ise, 1966-68 yılları arasında restore edilmiştir.

Federal Saray-Ulusal Parlamento Binası

Bern: 1848 yılında İsviçre’nin başkenti ilan edildikten sonra, Parlamento için yeni bir yer inşa edilmesi düşünüldü; 1852 yılında batı kanadı ve 1884 yılında doğu kanadı yapıldı. Kubbe ve altın çizgili, heybetli orta bölüm: 1902 yılında tamamlandı ve kullanıma açıldı.

Kubbe bakır kaplandı ve bittikten hemen sonra: zamanla kırmızımsı bir renk aldı. Zamanla, eski bakırın tipik olarak turkuaz rengi gelişti. Parlamento binasındaki süslemeler: ülkenin dört bir yanından gelen 38 sanatçılar tarafından yapıldı.

Binada: 3 komplek vardır.

Federal Meclis Bölümü: Burada merkez kubbeli salon ve iki katlı meclis binası vardır.

Federal Mahkeme Bölümü: Burası 2004 yılında açılmıştır.

Parlamento önündeki meydan (Parliament Square): 31 Temmuz 2004 tarihinde yani İsviçre Ulusal Güvenlik gününde açıldı. Binanın hemen önündeki havuzda 26 fiskiye var, bunlar İsviçre’deki kanton sayısını temsil ediyor. Meydanda eskiden olduğu gibi araç park yerleri bulunmuyor. Geleneksel haftalık Pazar burada düzenleniyor.

Her Cumartesi ve Salı sabahları: kasaplar ve peynir üreticileri, tütsülenmiş et, peynir ve hamur işleri satmak için burada toplanırlar. Parlamento binasının çevresindeki alanlar: hem yerli hem de ziyaretçiler için düzenli bir buluşma yeri olarak kullanılır. Ayrıca yaz aylarında burada su eğlenceleri düzenlenir.

İsviçre Bern Barengraben
İsviçre Bern Barengraben Ayı Parkı

Barengraben-Ayı Parkı-Bear Park

Şehirdeki ayıların ilk kayıtları: 1441 yılından gelir. Barengraben ayı parkı: Bern eski şehir altındadır. Ekim 2009 tarihinden sonra, eski moda ayı çukurunun (Bears Pit) yerine, yeni bir Barenpark almıştır.

Ayı çukuru: 1857 yılından beri, Nydeggbrücke köprüsündeki Barengraben bölgesindedir. Hatta, tarihi geçmiş incelendiğinde, ayıların 1513 yılından beri burada canlı sergilendikleri bilinmektedir. Burası: yıl boyu açıktır ve giriş ücretsizdir.

Aare nehri boyunca, Nydeggbrücke köprüsündeki ayı çukurunun bitişiğindedir. Park alanında üç kahverengi ayı vardır. Özellikle Aralık 2009 tarihinde doğan ikiz ayılar ilgi çeker. Bu hayvanlar: 2009 yılından beri, Aare nehri kıyısındaki yeni park alanında yaşıyorlar.

Ayı parkında: Fin, Björk ve kızı Ursina isimli ayılar barınıyorlar. Parkta, ayıların tırmanabileceği, nehirde yüzebilecekleri, oyun oynayabileceği ve aynı zamanda geri çekilip rahatlayabileceği 6000 metre karelik alanlar bulunuyor.

Hatta eski ayı çukuru ile birlikte, toplam alan 6500 metre kare oluyor. Ayılar: eski çukurlarının aksine, şimdi bütün gece dışarıda kalabiliyorlar.

Mağaralar ve diğer saklanma yerlerindeki kızıl ötesi kameralar, ayıların ziyaretçiler tarafından nerede olduklarını sürekli izleme ve gözleme şansı veriyor. Ancak ziyaretçilerin ayılara yiyecek atmalarına izin verilmiyor.

Ayı sadece Bear Park da bulunmaz.

Şehir genelinde, bu hayvanların sayısız simgesi görülür: çeşmelerdeki figürlerde, saat kulesinde (Zytglogge), cephe dekorasyonlarında, hazlenur zencefilli kurabiye ve choclate’den yapılmış ayılar görmek mümkündür.

1923 yılında Muirhead tarafından yazılan bir notta: “Ayı ve Bern kelimesinin gerçek bağlantısı ne olursa olsun, en eski bilinen şehir mühründe (1224) bir ayı figürü vardır ve yaşayan ayılar 1513 yılından beri Bern’de şehrin harcamalarında görülürler. Ancak özellikle belirtmekte yarar var: Hayvanları koruma (RSPCA) üyeleri, bu ayı çukurundan oldukça rahatsızdırlar.

Zytglogge-Saat Kulesi-Astronomik saat
Zytglogge-Saat Kulesi-Astronomik saat

 

Zytglogge-Saat Kulesi-Astronomik saat

 

Zytglogge-Saat Kulesi-Astronomik saat

Karnhaus Platz meydanındadır. Bern şehrinin sembolüdür. Saat kulesi: saati gösterirken, aynı zamanda ayları, günleri, burçları ve ayın hallerini de gösterir.

Gelelim tarihi sürece:

Şehrin en sıra dışı anıtı olan saat kulesinin bulunduğu yer: 1218-1220 yılları arasında, ilk batı kent kapısı olarak yapılmış kulededir. 54.5 metre yüksekliktedir. Kulenin dış görünümü: geç Barok unsurlarının hakimiyeti altındadır.

Burası: 1256 yılında ise hapishane olarak kullanılmıştır. Bu kuleye: 1405 yılında, günümüze kadar kullanılan saat mekanizması yerleştirildi. Bu ortak mekanizma yardımıyla: saatin içinde bulunan çanlar, iki kule saati, mekanik figürler ve astronomik saat yürütülüyor.

Kulenin üst kısmında saat kadranı ve alt kısmında ise astronomi kadranı vardır. Büyük kadran: 1930’larda Viktor Surbek tarafından üretilen bir fresk tarafından çevrelenmiştir. 1530 yılında: süslü astronomik objeler eklendi. Saat kadranı: üzerinde Roma tanrıları Venüs, Mark ve Jüpiter resimleri görülür.

Astronomi kadranının yanında ise, zaman tanrısı “Kronos” heykeli vardır. Kulenin üstündeki dört büyük resim ise: Bern şehrinin kuruluşu ve tarihini anlatır. Saati duyurmak için, bronz dökme çana elle vuruluyordu. 1770-1771 yılları arasında, kulenin dış görüntüsü, barok bezemeler yapılarak bugünkü görünümüne kavuşmuştur. Saat: uzun yıllar, şehrin ana saati olarak hizmet etti; günün saatini göstermesi yanında, ayın, Zodyak ve evresinin işaretlerini de gösteriyor. Böylece standartları belirledi.

Gösteri

Ben ziyaret ettiğimde, kulede gösteri yoktu, ama siz ziyaret ettiğinizde görecek olursanız, gösteri hakkında bilgi vermek istiyorum. Saat başlarında gösteri sunuluyor. Gösteri özellikle çocukların ilgisini çekiyor. Gösteriyi izlemek için: saat başına 5 dakika kala, burada olmalısınız.

Gösteri: soytarının başının üstünde bulunan iki çanın çalmasıyla başlar. Ardından: ayılar ve yaşlı-sakallı bir kral harekete geçiyor ve içeriye giriyor. Horoz öter ve kanatlarını çırpar. Zaman baba, kum saatini döndürür ve zaman böylece akıp gider. Kulenin içindeki gösteri dışarıdan izlenebilirken, saatin içine de rehberli turlar düzenleniyor. Son bir not: Einstain, ünlü izafiyet teorisini, bu kuleye bakarak geliştirmiştir.

Zahringer Brunnen Çeşmesi

Kramgasse bölgesinde, Hans Gieng tarafından 1535 yılında yapılan bu çeşme: şehrin kurucusuna adanmıştır. Çeşmenin üstündeki heykelde: şehrin kurucusu Dük zırh kuşanmış bir ayı olarak tasvir edilmiş, ayaklarının dibinde yavru bir ayı ve kalkanında “aslan” resmi görülür.

Kindlifresser Brunnen Bölgesi

Child-Eater Fountain heykeli
Child-Eater Fountain heykeli

Child-Eater Fountain heykeli

Heykelin bulunduğu çeşme, şehirdeki 11 çeşmeden birisidir. Çeşme, söylentilere göre, şehirdeki Yahudi cemaatini uyarmak için yaptırılmıştır. Yaklaşık 500 yıllık bu heykelde: bir bebeği yiyen bir adam tasvir ediliyor. Adamın çantasında 5 çocuk daha görülmektedir.

Kimse, bunun sebebini bilmemektedir. Muhtemelen; ortaçağda çocukları korkutmak için kullanılan ortak bir sahne tasvir edilmektedir. Ancak heykelle ilgili çeşitli teoriler bulunmaktadır.

Heykelin, Bern Yahudi topluluğuna bir tür uyarı olduğudur düşünülmektedir. Çünkü: heykelde çocuğu yiyen adam: Yahudilerin o dönemde giymek zorunda kaldıkları sarı-sivri Judenhut’a çarpıcı şekilde benzeyen bir şapka takmasıdır. Ayrıca: Yahudilerin ritüellerinde çocuk kanı kullandıkları efsanelere konu olmuştur.

Bir diğer teori: korkunç Ogre’nin (yani adamın) Yunan Titan’ı olan Kronosu tasvir etmesidir. Kronos: Yunan mitolojisindeki en rahatsız edici masallardan birisidir. Buna göre: Kronos, tahtını devralmaması için, bir gün 7 çocuğundan 5 tanesini yer ama 6’ncı çocuk olan Zeus kaçar ve sonunda kardeşlerini kurtarır. (Heykelde 5 çocuğun yenilmesi tasvir edilmektedir.)

Son teori:

Adam, Bern’in kurucusu Duke Berchtold’un ağabeyidir. Görünüşe göre, küçük kardeşinin yıllarca gölgesinde kalmasının kıskançlığıyla çılgına döndüğünden sonunda kasabanın çocuklarını topladığı ve yediği şeklindedir. Ancak bu hikaye, kasabanın tarih kitaplarında kayıtlı değildir.

Son bir teori: çocukların ayı çukurlarından uzak durmaları için bir uyarıdır. Heykelin tabanını çevreleyen ayılar bu teoriyi destekler. Ancak ayı çukurları, heykelin yapımından yaklaşık 300 yıl sonra açılmıştır.

1546 yılında Hans Gieng tarafından: yine burada bulunan 100 yıllık bir çeşmeyi değiştirmek için  yapılan çeşme ve heykel, bir sanat eseri değildir. Ancak şehrin en eski çeşmelerinden biridir. 500 yıldır Bernli çocukları korkutmuş olan heykel, orada durmaya devam etmektedir.

Zahringer Brunnen heykeli

Zahringer Brunnen heykeli

Zahringen çeşmesi: tam zırhlı, ayı heykeliyle bulunan kişi, Bern şehrinin kurucusu Berchtold von Zahringer’dir ve elinde altın aslan tutar.

ALBERT EİNSTAİN EVİ

ALBERT EİNSTAİN EVİ

Kendisi: 1902-1909 yılları arasında; UNESCO Dünya Kültür Mirası olarak koruma altına alınan Kramgasse bölgesindeki bu evde yaşamıştır. Kendisi 1902 yılında Bern şehrine geldi.

Eşi Mileva 1903 yılında buraya geldi ve ilk çocukları Hans Albert burada doğdu. 1905 yılında: Bern şehrinde İsviçre Federal Patent Enstitüsünde çalışırken: ışık, uzay ve zamana ilişkin kuramlarla ilgilendi. Relativite-Görecelilik (yani e=mc kare) kuramını burada geliştirdi ve geliştirdiği yıl olan 1905 yılı “Annus Mirabilis” (Mucize yılı) olarak anılır.

Fizik dehasının 20’nci yüzyılın başında Bern de kalışının kanıtı ve günümüzde bu yapı müze olarak düzenlenmiştir. Burayı ziyaret ederseniz: büyük fizikçinin yaşadığı yerleri görebilirsiniz. Ünlü fizikçinin burada yaşadığı dönem: olağanüstü yıl yani bilimsel keşiflerinin en yaratıcı dönemiydi.

Müzede: Einstein’in yazı masası, hayatı, eserleri ve konuşmalarını içeren sayısız fotoğraf ve orijinal belgeler bulunuyor. 2’nci katta: ünlü bilgin ve ailesinin yaşam koşulları, o zamanki mobilyalarla gösterilmiştir. 3’ncü katta: bilginin biyografisi, hayatı ve çalışmaları anlatılıyor.

bern.botanik bahçesi.1
BOTANİK BAHÇESİ-ALPİNUM

BOTANİK BAHÇESİ-ALPİNUM

Şehrin tam merkezindedir. Açık havada ve 7 serada 6000 bitki türü yetişmektedir. Burada: Asya ve Kuzey Amerika’daki bitkiler kadar, yüksek dağlarda yetişen bitkiler de vardır. Botanik bahçesindeki Palmiye Evi: genellikle nemli tropikal bölgelerde yetişen bitkiler görülür.

Fern House denen yerde: tropik dağ ormanlarından gelen bitkiler bulunur. Bahçedeki diğer bölüm ise: yarı çöllerin sıcak ve kuru ikliminde yetişen bitkiler bulunmaktadır. Burayı ziyaret ederseniz: İsviçre bitki örtüsü hakkında fikir sahibi olabilirsiniz.

UNTERTORBRÜCKE KÖPRÜSÜ

Şehrin en eski köprüsüdür. 1461-1489 yılları arasında yapılmıştır. İlk yapıldığında: meşe ve ahşap kısımların yoğun olduğu köprü, 1460’lı yıllarda tamamen taş olarak yeniden yapılmıştır. 1818 yılında köprünün üst yapısında değişiklik yapılmıştır. 1979-1981 yılları arasında köprüde restorasyon yapılmıştır.

ŞEHİRDEKİ MÜZELER

Kunst Museum-Güzel Sanatlar Müzesi

Kunst Museum-Güzel Sanatlar Müzesi

Aare nehri kıyısında, eski şehrin kuzeyindedir. İsviçre ülkesinin en eski müzesidir. 1809 yılında Bern Devlet Sanat Koleksiyonu kurulduktan sonra, neoklasik tarzda inşa edilen müze binası, 1879 yılında hizmete açılmıştır. Müzede: Ortaçağ Bern tabloları vardır. Ayrıca: Monet, Cezanne, Renoir, Vann Gogh ve Hodler gibi sanatçıların eserleri sergileniyor.

Ayrıca, yine bu müzede: Zentrum Paul Klee isimli sanatçının, yaklaşık 4000 eseri bulunuyor. Galeriler şeklinde düzenlenen müze, gerçekten ilginçtir. Sürekli büyüyen ve gelişen koleksiyonda: 3000’in üzerinde resim ve heykelin yanı sıra 48.000 çizim, baskı, fotoğraf, video ve film bulunur.

Schweizerrisches Alpines Museum-İsviçre Alpleri Müzesi

Burası, dağ tutkunları için muhteşem bir müzedir. Çeşitli haritalar, antika kayak ve tırmanış ekipmanları sergileniyor. Evet, bu müze, tamamen İsviçre dağlarının çeşitliği konusunda düzenlenmiştir.

Museum Für Kommonikation-İletişim Müzesi

İlk santrallerden, modern yazıcılara kadar uzanan dönemde, posta hizmetleri, telgraf ve telefonun tarihi anlatılıyor. Girişte ise: İsviçre ve diğer birçok ülkeye ait “pullar” sergileniyor. Benim özellikle pul merakım olduğundan, buradaki muhteşem nadir pulları büyük bir beğeniyle seyrettim, pul meraklılarına duyurulur.

Bernisches Historisches Museum-Bern Tarih Müzesi

Burada: el yapımı aletler, silahlar, biblolar ve mücevherler sergileniyor. En değerli parçalar ise: 1476 yılında yapılan Grandson Savaşında, Burgonya dükünden ele geçirilen ganimetlerdir. Bunların arasında: savaş gereçleri, süslemeli el yazmaları ve değerli goblenler bulunuyor.

 

Çekya Prag gezilecek yerler

Çek Cumhuriyeti Prag gezilecek yerler

STARE MESTO MAHALLESİ


Çek Cumhuriyeti Prag gezilecek yerlerde: Prag’ın en etkileyici mahallesi. Buraya: Karl Köprü tarafından ulaşabilirsiniz. Bu yol; Kraliyet yolu, yani: Kralovska Cesta.

Bohemya kralları: taç giyme töreninde bu yolu kullanıyorlarmış. Yol: Prag kalesi ile, kentin kapıları arasında uzanıyor.

Bu bölge: trafiğe kapalı. Nove Mesto mahallesine göre, daha güvenli. Kararmış gotik tarzda kiliseler, barlar ve evlerin arasında dolaşırken, boynunuzu ileri uzatmaktan çekinmeyin. Burada herhangi bir tehlike ile karşılaşma olasılığı yüksek değil. Burada, dikkat etmeniz gereken tek şey; gece kulübüne gitmek üzere dışarı çıkan, genç ve güzel Çek kızlarıdır.

Bunlar: statü göstergesi ürünlerini alıp, başkalarına gösteriş yapmaya çok düşkünlerdir. 

Bu komik görünümlü guruplarla karşılaşırsanız, sakın şaşırmayın. Özellikle: Perlova caddesinde, gecenin ilerleyen saatlerinde, şehrin öteki yüzü burada ortaya çıkıyor. Biraz önce de söylediğim gibi: süslü, abartılı kıyafetleriyle, ünlü Çek güzelleri, adeta bir törende gibi, caddede yerlerini alıyorlar.

Çek Cumhuriyeti Prag gezilecek yerler

Çek Cumhuriyeti Prag gezilecek yerler: Evet, bu mahalle, aynı zamanda: başlıca turist otobanıdır. Bu nedenle: bu bölgede gezerken, yankesicilere özellikle dikkat edin. Bölgenin merkezi: Eski Fiehir Meydanı. Sarı, krem rengi ve nane yeşili binalarıyla, buraya bir düğün pastası görüntüsü yansıtılmıştır.

Seyyar satıcılar ve genelde pek de yetenekli olmayan sokak sanatçılarıyla dolu bir alan. Meydanın; olağanüstü Astromik saati (Orloj): buraya yapılacak her türlü ziyareti değerli kılıyor.

 

Çek Cumhuriyeti Prag Kent Meydanı

KENT MEYDANI (FİEHİR MEYDANI) :

Çek Cumhuriyeti Prag gezilecek yerler, Evet, bu meydanda, eskiden idam cezalarının infazları yapılıyormuş. Çok büyük bir meydan değil. Bu meydan ve çevresinde: pek çok sokak var.

Yani: meydan, çok sayıda gotik yapı ile çevrili. Bu güzelliklerin tadına varmaya çalışırken, inanın yorulacaksınız. Evet, kentin ana meydanındayız.

Şehirdeki gezinizde, burayı merkez edinin, zaten şehrin birçok ünlü mekanı, bu meydanın çevresindedir ve bunların başında Astronomik Saat kulesi geliyor. Şehirde yapılan yürüyüşlerde, buluşma yeri bu meydan kabul ediliyor.

Meydanın ortasında, çeşitli gösteri sanatçıları, gösterilerini sergiliyor ve gerek onları seyreden ve gerekse diğer bütün turistler, bu meydanı sürekli kalabalık yapıyor.

Meydanın merkezinde, banklar var, bunlara oturarak dinlenmek mümkün ama kesinlikle bir şey dikkatinizi çekecektir.

Oturduğunuzda her 5 dakikada bir dilenci gelip, sizden para dilenecek ve hemen bankların yanındaki çöp kutuları, sürekli olarak bazı kişilerce karıştırılacak, yiyecek ve sigara aranacaktır ve siz, bu manzarayı görünce kesinlikle çok şaşıracaksınız. Çünkü sonuçta, bu bulunduğunuz yer, Avrupa’nın tam merkezinde ve dilenci ve çöp karıştıranlar o kadar çok ki gerçekten şaşıracaksınız.

Evet, meydan çok hareketli, biraz önce de söylediğim gibi, şehirdeki yürüyüşlerde, bütün cadde ve sokaklar bu meydana bağlanıyor, yani şehrin en hareketli ve canlı mekanları, alışveriş mekanları, bu meydanın hemen yakınlarındadır.

Meydanda: çok sayıda yiyecek mekanı da var. Şehrin en turistik restoranları, yerel yemek yerleri, pizzacılar bu meydanın hemen yakınında, özellikle turla bu şehre gidenlere rehberlerin önerdiği restoranlar, pizzacılar hemen meydanın yakın sokaklarındadır, buralar tercih edilir mi?

Sonuçta bir şeyler yemek gerekiyor ve bir yerleri seçmeniz gerekecek ve seçilebilir, ama fiyatlar yüksek, yani 2 kişinin rutin bir pizza yemeği, yaklaşık 50 Euro civarında olabiliyor.

Meydanda at arabası ile dolaşmak ta mümkündür. At arabası kiralayabilirsiniz. Ayrıca yine meydanda: ayaküstü bir şeyler yenip atıştırılacak örneğin sosisçi, dondurma, patates kızartması satan yerler de var.

Zaten Astronomik Saat kulesi her saat başı gösteri düzenlediğinden, özellikle saat başlarında meydanda adım atacak yer olmuyor, elbette yankesicilere özellikle dikkat, çünkü insanlar başka şeylere dalınca, cüzdanlarını unutuyorlar. Bu arada, meydanın ortasında bir heykel var. Bu heykel Juan Huss’a aittir.

Kendisi, Protestanların lideri olarak, Katoliklere karşı savaşmış ve yakalanınca, bu meydanda yakılarak idam edilmiştir. Kilisenin hemen önünde, yerde numara plakaları var, bu plakalar meydanda idam edilen Protestanları gösteriyor. Ayrıca heykelin hemen solundaki büyük malikane, çok zengin Kinkskilerin malikanesi olarak bilinmektedir.

Çek Cumhuriyeti Prag
Çek Cumhuriyeti Prag
Çek Cumhuriyeti Prag

 

LADY TYN (MERYEM ANA) KATEDRALİ

14’ncü yüzyılın sonlarında inşa edilmiş. Gotik yapıda bir kilise. Tüm ihtişamı ile kendini gösteriyor. Sanatçı Kafka’yı derinden etkilemiş bir kilise. Katedral oldukça güzel, içeri girip gezebilirsiniz.

Günümüzde, 80 metre yüksekliğindeki; korkunç ve kararmış iki kulesi göze çarpıyor. Bu kuleler: dişi ve erkek varlıkları temsilen, simetrik yapılmamışlar, biri diğerinden biraz daha dar olarak inşa edilmiş. Dişi olan kulenin dar olduğu söyleniyor. Günümüzde, bu kulelerde, geceleri hoş bir şekilde ışık gösterileri düzenleniyor.

 

Çek Cumhuriyeti Prag Astronomik Saat Kulesi
Çek Cumhuriyeti Prag Astronomik Saat Kulesi

 

20160805_185005
Çek Cumhuriyeti Prag Astronomik Saat Kulesi
Çek Cumhuriyeti Prag Astronomik Saat Kulesi

 

ASTRONOMİK SAAT KULESİ

Çek Cumhuriyeti Prag gezilecek yerler; içinde en ilgi çeken yerdir. Meydanın hemen girişindedir. Dünyanın en eski, üçüncü astronomik saatidir.

Burada en önemli husus özellikle her saat başı, yapılan gösteriyi izlemek için yüzlerce hatta binlerce kişinin muhteşem bir kalabalık oluşturması, hani derler ya adım atacak yer kalmıyor.

Ama elbette Prag denilince, ilk akla gelen bu Astronomik Saat kulesi ve bunun yıllardır yaptığı gösteridir.

Saatin bulunduğu kulenin yüksekliği: 70 metredir. Bu kuleye çıkmak mümkündür. Ücret ödeyerek kuleye çıktığınızda, şehrin muhteşem güzel manzarasını izleyebilirsiniz, bence mutlaka çıkın, hatta bir de gece çıkın ve ışıklandırmayı izleyin. Yanılmıyorsam 3 Euro olsa gerek.

Evet, Prag’ın en ilgi çeken yapılarından biriDİR.

Astronomik bir saat. 1410 yılında yapılmıştır.

Saatin, usta Hanuş tarafından yapıldığı ve aynısını başka bir yerde tekrar yapmaması için, kral tarafından gözlerinin kör edildiği ve bunun intikamını almak isteyen ustanın, kulenin tepesine çıkarak, kendisini saatin mekanizmasına atarak intihar ettiği ve bu yüzden saatin bozulduğu anlatılmaktadır.

606 yıllık saatin ilginç özellikleri vardır. Tam olarak, ne amaçla yapıldığı bilinmiyor. Saatin: güneşe, aya, gezegenlere ve burçlara göre ayarlanmış 4 bölümü vardır.

Bu yüzden zaten Astronomik Saat olarak isimlendiriliyor.

Ünlü gökbilimci Kopernik’in memleketinde, Illuminati ile ilgili çok şey olması bence doğal. (köprüde de astronomiyle ilgili özellikleri hatırlayınız) Daha sonraları, farklı zamanlarda, saate dokunulmadan, saatin bulunduğu kuleye, çeşitli heykel, mask ve resimler ilave edilmiştir.

Bu güzel kule, II. Dünya Savaşı sırasında, Nazilerin top atışı ile yıkılmış ve savaş bitiminde, orijinal haline geri dönüştürülmüştür.

Evet, kulenin en büyük özelliği, her saat başı olan gösteridir. Bu gösteride: ilk olarak, alttaki ve saatin solundaki iskelet, sağ eliyle bir ipi çeker, sol elinde ise ters çevirdiği bir kum saati vardır ve “hayatı” simgeler ve zamanın hızla akıp gittiği ve hayatın sona doğru yaklaştığını ifade eder.

Ardından, kulenin üstündeki 2 kapak açılır, iki küçük pencere ortaya çıkar ve 12 havari, başlarını göstererek bu pencerelerden geçerler.

Gösteri:

kulenin dışında, üstte bulunan altın yaldızlı bir horozun, uzun uzun ötmesiyle son buluyor. Hoş çıkan ses pek ötmeye benzemiyor ama öyle söyleniyor. Saatte kulede iki yanında 4 heykel bulunuyor ve bunlar “insani” 4 zaafı simgeliyorlar.

Solda, elinde ayna tutan adam “kibir”, sepet taşıyan adan (Yahudi olduğu söyleniyor) “hırs” ve sağdaki 2 heykelden, elinde fener tutan iskelet “ölümü” ve yanındaki heykelde ise başında sarık, sol elinde ud/mandolin benzeri bir çalgı ile bir Türk betimleniyor.

Türk heykelciği, saat çalarken başını “hayır” anlamında iki yana sallıyor.

Bunun temsil ettiği kavram olarak: farklı açıklamalar olduğu söyleniyor. Ancak, ikisinin anlamı da “olumsuzluk” yüklüdür. Kimilerine göre “inadı” temsil ediyor, (çünkü başını iki yana sallamaktadır) kimilerine göre ise “zevk ve sefayı” temsil ediyor. (çünkü elinde çalgı tutuyor.)

Bunların üzerindeki betimlemeleri görmek için, turistler burayı tamamen dolduruyorlar ve ince ayrıntıları uzaktan görmek pek mümkün olmuyor. Ama gösteriyi izlemeden önce, yukarıda yazdıklarımı okursanız, ayrıntıları kaçırmazsınız. Yoksa, hem uzak ve hem de kalabalık nedeniyle ince ayrıntıları seçmek pek mümkün olmuyor.

 

KAFKA CAFE:

Çek Cumhuriyeti Prag gezilecek yerler; Şehrin sayısız kafelerinden biri olmasına rağmen, en çok rağbet edilenlerinin başında gelmektedir. Çünkü ünlü yazar Franz Kafka’nın babası tarafından geçmişte burası işyeri olarak kullanılmıştır. Günümüzde ise, neredeyse küçük bir müze gibidir.

Çek Cumhuriyeti Prag Parizka Caddesi

PARİZKA CADDESİ:

Masallardan çıkmış gibi bir yer. İki tarafı da kuleli binalarla bezenmiş bir bulvar düşünün. Tüm meşhur moda firmalarının dükkanları burada ve camekanları, muhteşem süslemelerle ziyaretçilerini bekliyor. Eva Herzigova, Karolina Kurkova gibi ünlülerin fotoğrafları, camekanları süslüyor.

Çek Cumhuriyeti Prag

MALA STRANA MAHALLESİ


Çek Cumhuriyeti Prag gezilecek yerler; Prag kalesinin kurulması üzerine, kalenin ihtiyaçlarını karşılamak için, tüccarların ağırlıklı olarak yerleştiği: Mala Strana mahallesi kurulmuştur. Kral IV Karl, zamanında sınırları genişletilen Mala Strana, Kalenin savunmasında oynadığı önemli rol gereği, surlarla çevrilmiştir.

Kral’ın daveti üzerine, bölgeye ağırlıklı olarak Alman tüccarlar ve zanaatkarlar yerleşmiştir. Burada kurulan ilk mahalle: büyük bir yangında ciddi hasar gördükten sonra, yeniden yapılandırılmıştır.

Özellikle, 17’nci yüzyılda yapılmış çok sayıda Rönesans ve barok tarzı kiliseler ve malikaneler var. Bu yapıların çoğu, günümüze dek korunmuş. 10 ve 11’nci yüzyılda, Prag’ın en önemli şehri olan Mala Strana, daha sonra Stare Mesto’nun gölgesinde kalmıştır.

Çek Cumhuriyeti Prag
Kalenin eteklerine kurulan Mala Strana, Vitava Nehrinin batı kıyılarına kadar uzanır.

Karl Köprüsü ile, Stare Mesto Mahallesine bağlanır. Genelde şehri gezmeye gelenler, öncelikle Stare Mesto’yu gezerler. Karl Köprüsünden geçip, Mala Strana’yı gezer ve buradan da, Nerudova Caddesini kullanarak Prag Kalesine tırmanırlar. Önceleri: Pazar yeri olan Mala Strana Meydanı, bölgenin kalbinin attığı yerdir.

Barok yapıların süslediği meydanda gotik iç mekanlarıyla ufak hediyelik eşya ve el sanatları dükkanları, Çek biralarını tadabileceğiniz publar, caz barlar ve kafeler bulunuyor. Bölgeyi dolaşabileceğiniz tramvayın ilk durağı da meydandadır. 

Evet: Mala Strana (küçük mahalle): dolambaçlı sokakları ve sıra sütunları ile, Prag kalesinin önünde uzanıyor. Bu sokaklar: otantik, yıkık-dökük duvarları ve küçük pub’ların kış geceleri sıcak şarap sundukları, karanlık köşeleriyle, kendi bütünlüğüne sahiptir. 

Semtin kalbinde,

Barok saraylar ve Rönesans evleriyle çevrili canlı bir meydan var. Meydanın ismi: Malostranske mamesti. Burada: saklı gotik iç mekanlar ve mahzenler görülüyor. Kırsal bir havaya sahip el sanatları dükkanları, caz barları ve çayhaneler var. 

En ortada ise: devasa kubbesi ve çan kulesiyle, geç barok dönemine ait, anıtsal: St. Nicholas kilisesi var.

Çek Cumhuriyeti Prag

SAİNT NİCHOLAS KİLİSESİ (Chram sv. Mikulase) 

Meydanın ve Mala Strana’nın en belirgin yapısıdır. Aynı zamanda Prag’ın en önemli barok eseridir. Yapımına: 18’nci yüzyılın ilk yıllarında başlanan kilise, 1756 yılında tamamlanmıştır.

Kilisenin mimarları: Kinsky Sarayının da tasarımını yapmış olan Krystof Dientzenhofer ve kilisenin Prag manzarasının önemli bir öğesi olan kubbesini tamamlayan oğlu Kilian Ignac Dientzenhofer’dir. 

Yeşil renkli kubbesi ve yine yeşil olan 80 metre yüksekliğindeki çan kulesiyle, Aziz Nikolaus Kilisesi, günümüzde müzik etkinliklerine de ev sahipliği yapmaktadır.
Saint Hicholas (Noel Baba) yolcuların, kadınların ve çocukların koruyucusu idi.

Bugün de, Çek Cumhuriyetindeki büyük bir azizdir.

Noel Baba, her yıl 6 Aralık tarihinde, kızağını çekerek, caddelerde dolaşır ve çocuklara geçen yıldan memnun kalıp kalmadıklarını sorar. Bugün, aynı zamanda, Hollowen ve Christmas’ın birleşimidir. Mozart’ın Prag’da kaldığı sürede, orgunda bazı eserler çaldığı bu kilise, Mala Strana’nın görülmesi gereken yerleri arasındadır.

Çek Cumhuriyeti Prag Nerudova Sokağı

NERUDOVA SOKAĞI (NERUDOVA ULİCE):

Çek Cumhuriyeti Prag gezilecek yerler; Mala Strana Meydanının batısında kalan ve Prag Kalesine doğru yükselen bu yol, adını kendi de bu sokaktaki evlerde yaşamış olan Şair Jan Neruda’dan almıştır.

Bu sokağın en önemli özelliği: her evin dışında, farklı şekillerde tasarlanmış olan ev plakalarının olmasıdır. Evler, bu plakalar sayesinde birbirinden ayırt edilir ve evin kime ait olduğu anlaşılırmış. Bunun sebebi ise, bu evlerin Prag’daki hane numaralama sisteminden önce yapılmış olmasıdır.

Çek Cumhuriyeti Prag
Üç Kemancı (No.12) adresindeki ev, burada yaşayan ve keman üreterek hayatlarını kazanan, üç kemancının evidir.

Kırmızı Kaplan (No.41) adresindeki ev, Çek ressam Petr Brandl’in evidir. Altın Aslan (No.32)’da; Ulusal Müze’ye ait tarihi eczaneler sergisi gezilebilir.

Ayrıca, günümüzde İtalyan Büyükelçiliği olan ve girişinde dev kartallar olan Thun-Hohenstein Sarayı’nı (No.20) ve Yeşil Istakoz’u (No.43) ve Altın Nal (No.34) görmenizi öneririm.

Çek Cumhuriyeti Prag
Çek Cumhuriyeti Prag

 

Çek Cumhuriyeti Prag Karl (VI Charles) Köprüsü

KARL (VI. CHARLES) KÖPRÜSÜ (KARLUV MOST) 

Çek Cumhuriyeti Prag gezilecek yerler; Köprünün inşaatına: Çek mimarisinin ustalarından, Otto tarafından başlanmış, ancak, Kral Charles IV’ün baş mimarı olan Peter Parler tarafından, 1357 yılında bitirilmiştir.

O dönemde, süsleme olarak yalnızca birkaç haç kullanılmıştır. 

Çekler, bu köprüye: Karluv Most diyorlar.

Şehrin kalbi. Astronomide, dönemin en ileri milletlerinden biri tarafından yapıldığı için olsa gerek; köprünün en büyük özelliği, yapımında astronomiden yararlanılması. 1 3 5 7 9 7 5 3 1 düzeni göz önüne alınmış ve köprünün inşaatı için, ilk taş; 1357 yılında, 9’ncu ayın, 7’nci günü, saat: 05.31’de konulmuş.

Ne kadar doğrudur bilmiyorum, böyle olduğunu söylüyorlar. Köprünün ilk yapımında taşları birleştirmek için, yumurta akı kullanılmış.

Duyduğuma göre, krallık köylerden yumurta akı istemiş, bir köy halkı durumu yanlış anlamış ve istenen yumurtaları pişirerek göndermişler. Köprünün uzunluğu 515 metre, yüksekliği 10 metredir. Köprünün “Kampa adasına” inen merdivenleri ayrı güzelliktedir.

Çek Cumhuriyeti Prag Karl (VI Charles) Köprüsü
Çek Cumhuriyeti Prag Karl (VI Charles) Köprüsü
Çek Cumhuriyeti Prag Karl (VI Charles) Köprüsü
Çek Cumhuriyeti Prag Karl (VI Charles) Köprüsü

 

Çek Cumhuriyeti Prag Karl (VI Charles) Köprüsü
Çek Cumhuriyeti Prag Karl (VI Charles) Köprüsü
Çek Cumhuriyeti Prag Karl (VI Charles) Köprüsü
Çek Cumhuriyeti Prag Karl (VI Charles) Köprüsü

 

Üzerinde bulunan 30 heykel ise;

Katoliklerin baskısıyla, daha sonraki yıllarda; 1683 ile 1928 yılları arasında, yine astronomi göz önüne alınarak, çeşitli aralıklarla yerleştirilmiş. Günümüzde, bu heykellerin çoğu kopyadır. 

Çünkü: şehrin, geçen yıllarda yaşadığı kötü hava koşulları, heykellere büyük zararlar vermiş. Şu anda: 75 heykel bulunuyor. 

Bu heykellerden özellikle 2 tanesi önem kazanıyor. 

Heykellerden 8 numaralı olanı John Nepomuk isimli bir  rahibe aittir.

Bu kişi, yaşadığı dönemde rahip olarak görev yaparken, bir gün güzeller güzeli kraliçe, günah çıkarmak için rahibin yanına gelir. Bunu duyan kral Wenceslas, kraliçenin aşk konusunda rahibe itiraflarda bulunduğunu düşünerek rahibi yanına çağırttırır ve kraliçenin konuşmalarını kendisine aktarmasını ister.

Rahip, tanrı huzurunda verdiği sözü bozamayacağını ve bu konuda tek bir kelime bile etmeyeceğini söyler. Bunun üzerine sinirlenen kral, rahibi köprüden nehre attırır ve rahip ölür. Ancak  söylentilere göre, rahibin cesedi nehirde suya batmaz ve bir hale gökyüzüne yükselir.

İşte rahibin tam nehre atıldığı yerde, bu heykel bulunuyor.

Evet, burada bir dilek tutup, haç ya da haleye dokunursanız “dileğinizin” gerçekleşeceği söyleniyor. Öte yandan, tunç heykel, bu dilek tutma niyetini ellerle oluşan sürtünme nedeniyle parlamış, gıcır gıcır olmuş durumdadır.

Bu rahibin bir heykeli de, kale bölgesindeki katedralin bahçesinde görülecektir. Diğer göze batan heykel gurubu ise, biz Türklerle bağlantı kurulan bir heykel gurubudur. Burada bir küme insan temsil ediliyor.

En altta: zindan içinde kurtarılmayı bekleyen insanlar görülüyor. Zindanın yanında, ayakta, sarığı, kalın ve sarkık bıyığı, belinde palası, sırtında kamçısı, göbekli cepkeni, uzun kaftanı ile bir “yeniçeri” görülüyor. İnsanların öbür yanında, bir köpek var.

Yeniçerinin üstünde, başında haç bulunan bir geyik ve en tepede “kurtarıcı aziz şövalye” heykeli bulunuyor. Heykelin yapım yılı 1854 yılıdır. Osmanlı artık “hasta adamdır”, Aziz Şövalye ise kılıcı ile, yeniçerinin tepesindedir. Burada betimlemek istedikleri konu: eğer Osmanlı gelirse, sizleri böyle köle yapar.

Halbuki Osmanlı Prag şehrine hiç gelmedi ama demek ki ünü bu kadar yayılmıştır.

Çek Cumhuriyeti Prag gezilecek yerler; Prag şehrinde her gün yüzlerce insanın geçtiği bir köprüye böyle bir heykel yapılması, her gün buradan geçen insanlar için bir uyarı gibi olmuş, sonuçta: bizim için, Türkler için, elbette kara propaganda, duyduğuma göre bir aralar, Dışişleri Bakanlığı bu heykelin kaldırılması için bazı girişimlerde bulunmuş ama aldıran olmamış.

Katolik kilisesi, insanları korkutarak yönlendirdiği için, Türk korkusunu insanların içine, her daim geçip durdukları bir köprüde böyle bir heykel yaparak iyice işlemeyi, Türk düşmanlığını pekiştirmeyi düşünmüş olsa gerek. Bize nasıl baktıklarını, bizi nasıl görmek istediklerini düşünüyorsanız, bu heykelin karşısına geçin ve bir süre izleyin.


Köprü çıkışında: güzel bir kule var.

Üzerine çıkmak için, merdivenleri dön dön bitmiyor, ama üzerinden harika fotoğraflar çekmeniz mümkün. Kulenin üstünde, sağda işkence aletleri müzesi bulunuyor. Özellikle: ilkbahar ve yaz aylarında, turistlerin ve yöre halkının en çok gittiği yerlerden biri, bu köprü. Muhteşem bir manzara izleyebilirsiniz.

Köprü üstünde yürüyüş yapabilirsiniz. Güneşli günlerde, köprü üstünde, hediyelik eşya satanlar, kukla oynatanlar, müzisyenler ve ressamları görmek mümkün. Bir yanda köprünün bir yerlerinde çalmakta olan keman sesini duyarken, diğer yanda da, polka müziğini işitebilirsiniz.

Ayrıca: burada ilginç gösteriler de görebilirsiniz. Örneğin: bir adamın, iki düzine bardakla çaldığı, klasik müzik konseri dinlemeniz mümkün. Köprü, akşamları aydınlatılıyor. Aydınlatılmış hali ile daha bir başka güzel. Fırsat bulursanız, köprüyü akşam saatlerinde de gezin, görün.

Karl Köprüsünü geçtikten sonra: Stare Mesto mahallesine ulaşacaksınız

 

Çek Cumhuriyeti Prag

PRAG (Hradchany) KALESİ

Hradcany Tepesinde bulunuyor. Kalenin de içinde bulunduğu bu mekanlar topluluğu: kraliyet mekanı olarak isimlendiriliyor. Kale: bir bakıma kraliyet sarayı statüsünde. Kaleye girmeden önce: Hradcany Meydanını geziyoruz.

Çek Cumhuriyeti Prag

HRADCANY MEYDANI (Hradancy Namesti) 

Çek Cumhuriyeti Prag gezilecek yerler; Kale inşa edildikten sonra, kralın hizmetinde çalışan insanların yaşamaları için, kalenin yanına yeni bir yerleşim yeri kurulması gerekmiş ve bugün Hradcany Bölgesi olarak bilinen yerleşim, Prag kalesinin ana giriş kapısının hemen karşısındaki açıklık alana kurulmuş.

Schwarzenberk Sarayı:

Prag Rönesans saray mimarisinin en güzel örneklerinden biridir. Sarayın tavan süslemeleriyle, yine sarayın içinde bulunan “Askeri Tarih Müzesi” görülebilir. Saray: 2007 yılında oldukça kapsamlı bir restorasyona sokulmuştur.

Toscana Sarayı:

Meydanın batısındadır. Erken barok mimarisi binalarındandır. 1689-1691 yılları arasında, J. B. Mathey tarafından tasarlanmıştır. Çatı katında bulunan dinsel heykeller: J. Barokof’a aittir.

Martinic Sarayı:

16’ncı yüzyıldan kalma olan bu saray, bugünkü halini 1620 yılında almıştır. Jaroslov Borita of Martinice, Rönesans dekorasyonu kullanarak sarayı yeniden dekore ettirmiş ve Martinic amblemini, girişe koydurmuştur.

Saray, şu anda Prag şehri Mimarlar Odası Başkanına ev sahipliği yapmasının yanı sıra, konserlere, sergilere ve edebi çevrelerin toplantılarına da ev sahipliği yapıyor.

Meydanda görebileceğiniz en süslemeli yapı: Başpiskoposluk Sarayı’dır. Saray, yılda yalnızca bir gün, Paskalya’dan önceki Perşembe günü, ziyarete açıktır. Sarayın hemen yanında: Avrupa Sanatları Ulusal Galerisi (Narodni Galerie) bulunuyor.

Bu arada: meydanın tam ortasında, Meryem Ana ve Bohemya’nın 8 azizinin heykeli bulunuyor.

Evet: Hradcany Meydanı’ndan kale içine girmeden önce, bu büyüleyici şehri, yukarıdan görmek isterseniz, kale kapısının güneyinde, bir süre durup dinlenebilir ve fotoğraf çekebilirsiniz.

Çek Cumhuriyeti Prag

Evet, kalede gezmeye başlıyoruz.

Kale, Guinnes Rekorlar kitabına göre: dünyanın en büyük antik kalesi olarak tescillenmiş. 870 yılında inşa edilmiş. Sürekli olarak üzerine yapılan eklemelerle kale geliştirilmiştir.

Bir kaleden daha fazlasını içinde barındıran yapı 14’ncü yüzyıla kadar, bir saraya, kiliselere ve manastırlara ev sahipliği yapmış ve 1541 yılında bir yangında büyük hasar görmesi üzerine, büyük bir yenilemeden geçmiştir.

Rönesans tarzı mimariyle yenilenen kale, 14’ncü yüzyılda, Avusturya-Macaristan İmparatorluğunun kalbinin attığı yer haline gelmiştir. 17’nci yüzyıla kadar, sürekli olarak yenilenen kale, her dönemin mimari akımlarının izlerini taşıyor.

17’nci yüzyılda, İmparatorluğun başkent değiştirmesi üzerine, kale önemini yitirmiştir. 1920’lerde, Çekoslovakya’nın bağımsızlığını kazanmasıyla, kale ve içerisindeki yapılar, genel bir onarımdan geçirilmiş ve Çek Cumhurbaşkanlığı’nın ofisi olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Günümüzde de, hala kalenin bir bölümü, Çek Cumhurbaşkanının ofisi olarak kullanılmaktadır ve diplomatik bir önem taşımaktadır.

Çek Cumhuriyeti Prag

Evet: kale gezimize devam edelim. Kalenin, kentin tepesinde yükselen silüeti, zaten sizi kendisine çekecektir. Kaleden aşağıya doğru baktığınızda, Prag’a niye 100 kuleli kent denildiğini anlayacaksınız.

Kale: pek çok parçaya sahip. Ama, kalenin en hoş özelliği: Prag ile ilgili panoramik manzaralara sahip olan birçok teraslara sahip olmasıdır. Gerçekten, güzel enstantaneler yakalanabilir. Ancak, havanın buna imkan vermesi, sis-pus olmaması gerek.

Bir saray, baş döndüren ve sakin bir katedral, iki müze, bir manastır ve çeşitli, etkileyici galeriler ve konser salonları var.

Deli İmparator Rudolp II (1583-1612): bu tarihi idare merkezinde, geç Rönesans döneminde, sanatçı ve simyacıları kente toplamaya başlamış. Simyacılar özellikle, kale yakınlarındaki Golden Lane Sokağında toplanmışlar.

Evet: kalenin giriş kapısında: küçük çizgili kulübelerde, 2 askerle birlikte, düello yapan, iki dev titan heykeli var. Titan: Yunan mitolojisine göre, efsanevi altın Çağ’da dünyayı yönetmiş olan güçlü tanrı ırkıdır.

Çek Cumhuriyetinde, günümüzde: zorunlu askerlik hizmeti olan bir ordu yok. Ordu profesyonel. Cumhurbaşkanı rezidansı önünde nöbet bekleyen askerlerin üzerindeki üniformalar: “Amadeus” filminin Oscar ödüllü tasarımcısı tarafından hazırlanmış. Zaten, o film, Prag’da çekilmiş.

Kale: üç avludan oluşuyor. Bu avlulardan, atlarla sarayın üst katlarına çıkılıyormuş. İlk; iki avludan geçerek yürümeye devam ettiğinizde: St. Wencesia’sın mezarının üzerine yapıldığı, St.Vitus Katedralinin sivri tepelerine ulaşacaksınız. Kalenin tam zıt kısmı, buraya çıkıyor.

AZİZ.VİTUS KATEDRALİ (KATEDRALA SVATEHO VİTA) :

Katedral oldukça ürkütücü bir yapıda. Prag piskoposluğunun, başpiskoposluğa yükselmesi üzerine, Kral IV Karl, katedralin yapımını başlatmıştır. 1344 yılında yapımına başlanan katedralin tamamlanması, yaklaşık 600 yıl sürmüştür.

Kral, IV Karl, katedralin, Fransız gotik yapılarına benzemesini istediği için, Fransız bir mimarı Prag’a davet etmiştir, fakat katedral tamamlanamadan Fransız mimar, hayatını kaybeder. Bunun üzerine, Alman bir mimar ve oğulları, katedralin yapımını devralırlar.

Prag’ın geçirdiği sıkıntılı yıllar ve şehirde devam eden diğer çalışmalar, katedralin yapımında aksaklıklara neden olmuş ve katedral, ancak 1929 yılında tamamlanabilmiştir.

Katedralin uzunluğu: 120 metre ve genişliği 60 metredir. 

Katedralin bugünkü giriş kapısı: batı kapısıdır.

Ama, 19’ncu yüzyıla kadar giriş için güney kapısı kullanılıyormuş. Altın taç kapı diye bilinen, güney kapısı, Venedikli sanatçılar tarafından yapılan “Son Yargı” mozaiği ile süslenmiş.

Cam ve doğal taş parçacıkları ve altın yaprakları kullanılarak yapılan mozaik, katedralde görülmesi gereken yerler arasında. Katedralin duvarları boyunca uzanan şapeller, yapının görkemine dikkat çekmektedir. Bu şapeller arasında en önemlisi: Aziz Vaclav Şapelidir.

Prensin lahdi için gotik tarzda, bir odada tasarlanmıştır. Duvarlarda, Kral Vaclav’ın hayatının resmedildiği freskler, pahalı taşlar ve altın yapraklar dikkat çekmektedir. Şapelin arkasında bir oda da, Kraliyet mücevherlerine ayrılmıştır.

Çek kraliyet tacının da içinde bulunduğu mücevherler, yalnızca önemli resmi günlerde ortaya çıkarılıyor. Ayrıca: katedralin en alt katında: Çek tarihinin en önemli kral ve prenslerinin lahitleri ( 4.Karl, 2.Rudolf gibi) de bulunuyor.

Çek Cumhuriyeti Prag
Prag’da:

Karl ve Maria Teresa isimleri, medeniyeti getiren kutsal kişiler olarak anılıyor. Her yanı: altın varaklarla bezeli. Buranın vitrayları öne çıkıyor, çok güzel. Bu katedrali; Prag kartpostallarında görebilirsiniz. Katedralin içine girmek mümkün.

Katedralde, günümüzde hala ayinler düzenleniyor. Bu ayinler sırasında, katedrale ziyaretçi sokmuyorlar. Bu arada: hani Kral Karl’dan söz etmişken, hakkında biraz bilgi vermek istiyorum. Kral Karl, Fransa’da okumuş. Hakkında, birçok spekülasyon var.

Zaten; St. Vitus katedrali de: Fransa-Strasbourg’daki katedral örnek alınarak yapılmış. Yani: büyük bir Fransız etkileşimi söz konusu. Pek çok Çek kralı; bu katedralin altındaki yer altı mezarlarında yatıyormuş.

Çek Cumhuriyeti Prag
Evet; üçüncü avluya geliyoruz.

Avlunun: güney ucunda: Eski Kraliyet Sarayı bulunuyor. Bohemya prenslerine ev sahipliği yapan saray, 9’ncu yüzyılda inşa edilmiştir. Fakat, ilk yapımı üzerine pek çok değişiklik de geçirmiştir. Günümüzde, sarayda görülebilecek en eski kalıntılar:

Romanesk döneme aittir. Romanesk mimarinin yanı sıra Gotik ve Rönesans mimarisinin de etkisinin görülebileceği gibi, Eski Kraliyet Sarayı’na yapılan en önemli ekleme: Ladislav Salonudur.

1502 yılında tamamlanan salon, yapıldığı dönemde sütunlarla desteklenmeyen ve sivil amaçlara hizmet etmek için yapılmış en büyük salondu. Günümüzde de, bu salonun kaburgalı tavan örtüsü ve geniş açıklığı, Gotik dönemin en güzel örneklerinden biridir.

16’ncı yüzyıldan itibaren, salon: taç giyme törenlerine, şövalye turnuvalarına, eğlencelere ve değerli eşyaların satıldığı pazarlara ev sahipliği yapmıştır. At sırtındaki şövalyeler, salona hafif eğimli merdivenlerden girerlerdi. Bu merdivenler, günümüzde turistler tarafından sarayı gezmek amacıyla kullanılıyor.


Salon:

Günümüzde, Çek Cumhurbaşkanlığı yemini, devlet törenleri ve sergiler gibi etkinliklerde kullanılmaktadır. Salonun güneyindeki gözlem galerisinden, muhteşem Prag manzarasını izleyebilirsiniz.

Aynı avlunun, doğu ucunda: Aziz George Bazilikası var. Eski kraliyet sarayını geçip, doğuya doğru ilerlediğinizde, Aziz George Meydanı’na ulaşacaksınız. Meydandaki yapılar, alçı süslemeler ve aşı boyasıyla renklendirilmiş dış cepheleriyle dikkati çekiyor. Meydanda: eski bir kilise de var.

Çek Cumhuriyeti Prag

AZİZ.GEORGE BAZİLİKASI (BAZİLİKA SVATEHO JİRİ) 

Sarayın ilk kilisesi yani Bohemya’nın en eski bazilikaymış. 9’ncu yüzyılda inşa edilmiş. Bazilika: yangınlar ve yıkımlar sonucu pek çok değişikliklere maruz kalmış. Ancak, yapılan restorasyon sonucu pırıl pırıl olmuş, yepyeni görünüyor.

Bugünkü kırmızı, krem renkli dış cephesi, erken dönem barok mimarisinin eseridir. 1000 yılı aşkın bir geçmişi olan bazilika, günümüzde Ulusal Galeri’nin bir parçası ve Bohemya’nın Gotik ve Barok dönemlerine ait sanat eserleri de burada sergileniyor. Ayrıca, bazilikada, zaman zaman klasik müzik konserleri de düzenleniyor.

Yapının geniş, yüksek ve boş sayılabilecek iç alanının mükemmel akustiği, keyifle klasik müzik dinlemek için oldukça elverişli. Burası: Prag’daki en üst düzey papazın rezidansı olarak kullanılıyormuş. Sokakta, ayrıca: yalnızca sahibelerin kaldığı bir kilise-manastır tarzı yapı daha var. Yol üzerinde: Eiffel kulesinin, birkaç boy ufağı bir yapı ile karşılaşacaksınız.

Çek Cumhuriyeti Prag Petrin Kulesi
Çek Cumhuriyeti Prag Petrin Kulesi

 

PETRİN KULESİ

Bu kule: orijinalinden, üç yıl sonra yapılmış. Zaten, dikkat ederseniz, kulede, Prag’daki Fransız izlerinin farkına varacaksınız. Kule; şehri kuşbakışı görebileceğiniz şekilde, bir tepenin üzerine kurulmuş. Bu noktaya: teleferikle çıkmak mümkün. Ancak: büyük bir park içinden, yürüyerek de çıkılabiliyor. Teleferik başında, genelde uzun kuyruklar oluşuyor.

Bu nedenle: kendinize güveniyorsanız, park içinden yürüyerek tırmanın. Yemyeşil ağaçlar ve çimlerle kaplı, kocaman bir park içinde, elma ağaçlarından elma kopararak çıkabilirsiniz. Manzara muhteşem, hava harika. Petrin kulesi: Paris’te bulunan Eifell kulesinin, dörtte biri oranında ve onun benzeri olarak yapılmış.

Yaklaşık: 60 metre yüksekliğinde. Kuleye çıkmak için: 299 basamak merdiven çıkmanız gerekiyor. Ancak: tepeye çıktıktan sonra, tüm Prag ayaklar altında, bol bol fotoğraf çekebilirsiniz. Muhteşem bir manzara var.

Evet, burayı da gördükten sonra, buradan: Jirksa’ya doğru ilerleyin. İşaretler, sizi Prag’ın en ilginç sokaklarından birine götürecek.

Çek Cumhuriyeti Prag Golden Lane-Altın Sokak

GOLDEN LANE (ALTIN YOL SOKAĞI)

Altın yol sokağı. Sokak: kalenin kuzey duvarına bitişik, sıralı renkli kulübeler göreceksiniz. Tıpkı, bir peri köyü gibi. Bu minyatür binalar, fakir, kale hizmetlileri ve askerler tarafından, 16’ncı yüzyılda yapılmış.

Burası ilk yapıldığında, kaleyi korumakla görevli atıcıların yerleşmesi için yapılmış, ancak atıcıların sayısı fazla, alan küçük olunca, ortaya bu küçücük kulübeler çıkmış. Zamanla, bu evlerde yaşayan atıcıların yerlerini: zanaatkarlar, simyacılar ve sanatkarlar almış ve sokak, 20’nci yüzyıla kadar, yoksullara sığınak yapmıştır.

Sokağın adı: Rudolf II yönetimi zamanında, burada yaşayan ve metalleri altına dönüştürmeye çalışan simyacıların hikayelerine dayanmaktadır. Bu iki-üç katlı 1-2 metrekare genişliğindeki evleri dolaşırken, kendinizi, Gulliver cüceler ülkesinde gibi hissedeceksiniz.

Çek Cumhuriyeti Prag Kafka Evi

KAFKA EVİ

Franz Kafka’da, bir süre, 22 numaralı evde yaşamış. Fotoğrafları ve kişisel eşyalarının sergilendiği Kafka’nın mavi evi: restore edilmiş. Nobel ödüllü şair Jaroslav Seifert’de birçok eserinde buradan ilham almıştır. Günümüzde, bu evler hediyelik eşya dükkanlarına dönmüş. Bu binaları görmek ve ufak yolda yürümek için ücret ödemeniz isteniyor, bence değmez.

Tercih sizin. Altın yoldan doğu kapısına ilerlediğinizde, yol üzerinde görülebilecek yerler arasında: Narodni Müzesine ev sahipliği yapan Lobkowitz Sarayı ve Siyah Kule (Cerna vez) var. Yol, bu son kulenin altındaki Eski Kale Basamaklarında sonlanıyor. Bir pitoresk merdivenler, sizi Mala Strana bölgesine, eski şehir merkezinin batısına çıkarıyor.

Çek Cumhuriyeti Prag Toy Museum Hracek

TOY MUSEUM HRACEK (OYUNCAK MÜZESİ)


Prag kalesinden, şehre inilen yolda, çok güzel bir müze. Giriş ücretli. Müze girişinde “Star Wars” filminde kullanılan tiplerin oyuncakları var. Müze çok zengin ve göz alıcı. Eski daracık ahşap merdivenlerden tırmanarak üst kata çıkın.

Çek Cumhuriyeti Prag
Çek Cumhuriyeti Prag

Birçok oyuncak göreceksiniz. Müzenin en ilginç kısmı: Barbie koleksiyonu. İlk Barbie’den günümüze yüzlerce bebek yan yana, camekanların arkasında, rengareng dizilmiş. Bu bebeklere bakında, on yıllar boyu, modanın nasıl değiştiğini anlamak mümkün. Çıkışta, müze mağazasından, alışveriş yapabilirsiniz.
  

JEWİSH QUARTER (YAHUDİ MAHALLESİ)

Evet, Yahudi mahallesinde ilk dikkati çeken: Naziler bölgeye gelmeden önce doğal nedenlerden ölmüş olan Praglı sanatçı Franz Kafka’nın: anısına dikilen bir heykel var. Franz Kafka, burada yaşamış. Aslında: Alman Yahudi’sidir. Heykel: İspanyol Sinegogu’nun önünde bulunuyor. Burada: Stranova Sinegogu var. Parizska ve Cervena caddelerinin kesiştiği noktada bulunuyor.

Tuğla yapılı erken gotik mimari özelliklerini taşıyan eski bir yapıdır.

Güzel görünümlü bir Sinegog.

Mahalleyi: ikiye ayırıyor. Bahçesinde: “Bilek” tarafından yapılmış bir “Musa” heykeli var. Bu Sinegog: 700 yıl boyunca, Prag’ın Yahudi topluluğunun ruhani merkezi olmuş. Ayrıca: Yahudi Belediye Sarayı var, günümüze sağlam olarak ulaşmış. Zidovska Radnice olarak isimlendirilen bu yerde: karekteristik kulübesi ve bunun üzerinde bulunan İbranice dilindeki saat, dikkat çekiyor.

16’ncı yüzyıl sonlarında yapılmış olan bina, daha sonraları Yahudi bölgesi Belediye Başkanı olan Mordechai Maisel’in topladığı yardımlar ile, 1763 yılında tamir ettirilmiş ve bugünkü rococo sitilini elde etmiş. Buradaki saat kulesinin ibreleri, saat yönünün tersine hareket ediyor. Eski Yahudi Mezarlığı. Sizi çok etkileyecek bir yer.

Dünyadaki en eski Yahudi mezarlığı. 15’nci yüzyıldan kalma. 1787 yılına kadar kullanılmış. En eski mezar: 1439 tarihli, Avigdor Kara, en yenisi ise 1787 tarihli Mozes Bacek’e aittir. Mezarlıktaki, en ünlü mezar ise: Rabi Low ya da gerçek adıyla, Jehuda ben Becalel’e aittir. 1975 yılında, çok sıkı bir çalışma ile, tüm mezar taşları restore edilmiştir. Yahudiler, getto dışına gömülemediklerinden: 100 bine yakın ceset, buraya gömülmüştür.

Mezarlıktan: Pinkas Sinegogu’na geçiliyor. Burada, iç mekan duvarında: Bohemya ve Morovya’da soykırımda öldürülen 80 bin Yahudi’nin ismi yazılı. Ayrıca: bu sinegog’da bir sergi daha var. Girişin hemen yanında, neo-romanespue tarzında, 1906 yılında inşa edilen salonda, soykırım sırasında, Terezin Toplama Kampında tutulmuş Yahudi çocuklarının yaptıkları resimleri içeriyor. Yalnız: bu sergileri görmek ücretli, unutmayın.

Çek Cumhuriyeti Prag Mihulka Barut Kulesi

MİHULKA BARUT KULESİ (PRAŞNA VEZ MİHULKA) 


Hradcany bölgesindedir. Bu kule, 15’nci yüzyıl sonlarında, kalenin kuzey surlarının bir parçası olarak yapılmış ve daha sonra barut deposu olarak kullanılmıştır. 20 metre yüksekliğindeki kulede, simya çalışmaları için de bir oda yapılmıştır.

Kule: 1982 yılında bu yana simya, ortaçağ sanatı, astronomi ve savaş tarihi gibi sergilere ev sahipliği yapmaktadır. Barut kulesinin yakınında, 1781 yılına kadar hapishane olarak kullanılan ve adını buradan kalan bir mahkumdan alan: Dalibor Kulesi (Daliborka) görülebilir.

Çek Cumhuriyeti Prag
Çek Cumhuriyeti Prag Wellenstein Sarayı

 

WALLENSTEİN SARAYI (Valdstejnsky Palac)

Çek Cumhuriyeti Prag

30 yıl savaşlarının en önemli generallerinden Wellenstein için yaptırılmıştır. Prag’daki barok tarzdaki ilk saraydır. Bahçeleri de, kendisi kadar etkileyici olan saray, günümüzde konserlere ve resmi kutlamalara ev sahipliği yapıyor. Ayrıca, Çek Cumhuriyetinin Senatosu da buradadır. Saraya giriş ücretli. Ancak: bahçeleri gezmek ücretsiz. Bahçelerde bulunan çeşmeler ve heykelleri görebilirsiniz.

SHRAHOV MANASTIRI


Tam tepede yer alıyor. Zengin bir kitaplık ile güzel bir barok tarzı kiliseyi, bu kompleksin içinde görebilirsiniz. Yüksek tavanlarındaki resimler, tavana kadar raflarda yer alan yüzlerce yıllık el yazması kitaplar ile tek kelimeyle muhteşem bir kütüphanedir. Bahçesinden ise, Prag’a tepeden bakarak, en güzel resim ve görüntüleri alabilirsiniz.

Çek Cumhuriyeti Prag Loreta Kilisesi

LORETA KİLİSESİ


Dış görünüşü ile dikkati çeken bu sarı-beyaz renkli, barok tarzı kilise, gezilmeye değer. Kapısından girdiğinizde, avlunun ortasında küçük bir şapel olan Santa Casa var. Bu şapelin içinde ise: kucağında zenci bebek İsa’yı taşıyan, zenci bir Meryem heykeli var. Bu şapelin: melekler tarafından, İtalya-Nazareth’ten; Loreta’ya yani buraya taşındığı varsayılıyor.

Ayrıca: Kalvanistler tarafından çıkarılan bir yangından etkilenmemiş olması gibi, mucizelerden söz ediliyor. Bu küçük binanın taş işlemeleri çok güzel. Bu şapeli çevreleyen Palas’ın ikinci katında; pek çok diğer mücevher ile birlikte, 6000 civarında elmas ile süslenmiş ve ortasında kocaman bir elmas bulunduğu söylenen, Monstrance mücevherinin sergilendiği bir müze var.

Ayrıca: Çek Cumhuriyeti hazineleri, burada sergileniyor. Saat başında; kilisenin orijinal çanının müziğini dinlemeyi unutmayın.

 

NOVE MESTO


750 metre uzunluğunda ve 60 metre genişliğinde bir meydan. Daha çok, Paris bulvarlarını hatırlatıyor. Meydan: 19 ve 20’nci yüzyıllarda, pek çok olaya tanıklık yapmış. 1848, 1918, 1948 ve son olarak Kadife Devrimin gerçekleştirildiği 1989 yılında, binlerce insan, bu meydanda toplanmış. Meydan: günümüzde: mağazalar zincirleri ve sosis büfeleriyle, fahişeler ve uyuşturucu satıcıları ile anılıyor.

Kültürel ve sosyal yaşamın merkezi. Ayrıca: pek çok otel, mağaza, restoranlar ve kafeler buraya ayrı bir canlılık kazandırıyor. Araç trafiğine kapalı. Yalnızca: özel izin belgesi olan araçlara giriş izni veriliyor. Sağlı-sollu çiçek tarhları çevresinde oturma gurupları bulunuyor.

1348 yılında, yeni şehir kurulduğunda, bu meydanda, ilk dönemlerde “at pazarı” kuruluyormuş. Burada: heybetli ama tatsız, Ulusal Müze (Narodni Museum) var. Ayrıca: 1680 yılında, St. Wenceslas’ın at üstündeki heykeli meydana dikilmiş ve daha sonrasında da meydana ismi verilmiş.

Çek Cumhuriyeti Prag Ulusal Müze

ULUSAL MÜZE (NARODNİ MUSEUM)

Wenceslas Meydanının bulunduğu yokuşun en tepesinde bulunuyor. İhtişamlı bir müzedir.

J. Shultz tarafından tasarlanmış. 1885-1890 yılları arasında inşa edilmiş. Binanın ana cephesi: 100 metre genişliğinde. Binanın dekorasyonu, merdivenleri, galerileri ve tabii ki en önemli yeri olan kubbesi; birçok değerli sanatçının imzasını taşıyor.

Giriş katında: genelde, sergiler bulunuyor. Geçmişten günümüze, dünya tarihini gözler önüne seren sergi, dünyanın tüm bölgelerinden toplanmış, mineraller ile ilgili bir sergi. Tarih öncesi Çek Cumhuriyetinin gelişimi ile ilgili bir sergidir.

İkinci katta ise: paleontolojik sergilerin yanı sıra, bir balina iskeletinin de bulunduğu sergi bulunuyor. Pek mükemmel bir müze değil, ücretli, girip girmemek sizin tercihinize kalmış. Evet: burada ilginç bir özellik daha var. 16 Ocak 1969 yılında, Jan Palach, 21 yaşında bir üniversite öğrencisi. Prag Üniversitesi’nde ekonomi okuyor. Rus tanklarının Prag’a girişini protesto etmek için, kendini yakıyor.

Yer: Prag’ın ünlü Welceslas (Vaclevske) Bulvarı. Ulusal Müzenin önü. Onu, 3 hafta sonra, bir adaşı daha izliyor. 19 yaşındaki üniversite öğrencisi Jan Zaljic, aynı yerde, aynı amaçla kendini yakıyor. Bulvar, Sovyetlere direnişin sembolü oluyor. Rus askerleri, bu meydanda 3 kişiden fazla gencin, bir arada bulunmasını yasaklıyor.

Günümüzde: Vaclevske Bulvarı:

Prag’ın en modern caddesi. Köprülerin altından çok sular geçti. Jan’ların düştüğü yerde: siyah bir plaket duruyor. Plakete, her gün yüzlerce insan çiçek bırakıyor. Devir değişti. Düşünceler, kavramlar değişti. Plakette: Jan Palach – Jan Zaljic’in portreleri, ölüm tarihleri yazılı ve mermere yalnızca şu kazınmıştır.

Çek Cumhuriyeti Prag Televizyon Kulesi

”Komünizmin kurbanları anısına.” Biraz önce söylediğim gibi: burası enteresan bir yer. Şehrin para çılgını insanlarının ve mağazalarının bulunduğu bir mahal. Burada; bulunduğunuzda, her bakımdan dikkatli olmanızda yarar var. Gerek yankesiciler ve gerekse buraya bulunan diğer insanlar, güvenlik açısından turistler için problem yaratıyorlar. Yankesicilik yanında, kavga çıkartma olasılığı da fazlaca.

TELEVİZNİVYSİLAC PRAHA (TELEVİZYON KULESİ)


100 metre uzunluğundaki kule, Prag’ın her yerinden görülüyor. 1970 yılında inşa edilen ve modern mimarinin örneği olan bina, Komünist rejim sırasında, batıdan gelen Tv sinyallerini bozmak amacıyla yapılmış. Kulede, bir de restoran bulunuyor.

JOHN LENNON DUVARI


Beatles’in efsanevi üyesi John Lennon, 1980 yılında vurulduğunda, gençler, bu duvarı renkli ve sanatsal boyamalarla ve şiirlerle anıtlaştırmışlar. John Lennon, bir barış sembolü ve sisteme karşı savaşan bir kişiydi. Polis, bu projeyi durdurmak istedi, ancak sonuçta barış ve sevgi kazanmış.

 

PANSKY DUM


Ev, 1750 yılında: Kont Kinsky emriyle yaptırılmış. Kont, aktör Klaus Kinsky’nin atalarından biri. 2’nci katta bulunan sergi alanında: uluslar arası sanatın örneklerini gezerken, alt katta: jaz ve klasik müzik dinleyip, şarap içebileceğiniz bir mekan var.

Çek Cumhuriyeti Prag Opera-Stone Bell Sarayı

OPERA-STONE BELL SARAYI


Çek Cumhuriyeti Prag gezilecek yerler; Stone Bell Sarayında verilen konserlerde, ünlü arya ve düetleri dinleyebilirsiniz. Opera resitallerinin yanı sıra, dünyaca tanınmış misafir sanatçıları eşsiz yorumları ile burada dinlemek mümkün. Bir kadeh şampanya bilet fiyatına dahildir. Mozart, operaların operası olarak bilinen “Don Giovanni” yi, Prag için bestelemiştir.

Çek Cumhuriyeti Prag

THE ESTATES THEATRE. TYLOVO DİVADLO


1781 yılında, Frantisek Antonin Nostic’in emriyle yapılmış. Wolfang Amadeus Mozart’ın operalarını performe ettiği tiyatro binalarından bir tek bu ayakta kalmış. Mozart; Prag’ı sevmişti.

Ünlü besteci: Figorunun Düğünü adlı eserini, bu şehirde yazmış ve bunun üzerine tiyatro yönetmeni opera yazmasına izin vermişti.

Sonuç olarak da ortaya: Don Giovanni çıkmışTIR.

Yani, bir anlamda, Prag için yaratılmış. Tiyatro binası: 1984 yılında, yönetmen Milos Forman tarafından: Amadeus filminin çekimleri sınasında Don Giovanni sahnesi için de kullanılmıştır. Ve film için ayrılan bütçenin bir kısmı da tiyatronun onarımı için harcanmış. Uzun yıllar kapalı kalan tiyatro binası, onarıldıktan sonra halka açılmış. 

Aynı zamanda, Don Giovanni operasının, Dünya premiyerini, 1787 yılında, Estates Tiyatrosunda, Mozart, bizzat kendisi yönetmiş. Tiyatro: bu harika operayı, o dönemin otantik kostümleri ve atmosferini yaratarak izleyicilere yaşatıyor. İtalyanca olarak seslendirilen bu eser, yaklaşık 2 saat sürüyor. Meraklıları için muhteşem bir imkan.

Çek Cumhuriyeti Prag Zizkov Anıtı

ZİZKOV ANITI


Buradaki at heykeli, dünya üzerindeki en büyük at heykeli olma özelliğini taşıyor. Heykelin bulunduğu bölge, genellikle Zizkov adıyla anılsa da, gerçek adı: Vitkov’dur. General Jan Zizkas, bu bölgede, sayıca çok az olmalarına rağmen, imparatoru bozguna uğratmayı başarmıştır. Bu olay, 9 metre yüksekliğindeki heykelin erozyona uğramasına neden olmuş. Prag civarındaki en iyi manzaranın bu bölgede olduğu söylenebilir.

Çek Cumhuriyeti Prag

THE OLD/NEW SYNAGOGUE İN THE OLD TOWN (Eski kentteki Eski-Yeni Sinegog)

Tarihi 13’ncü yüzyıl ortalarına dayanan sinagog bu yönüyle Avrupa’daki en eski sinagog olma özelliğini taşıyor. Kapıları: Prag’daki en eski kapılardır. Bir söyleyişe göre binanın yapıldığı taşlardan biriyle gelen bir melek o binayı sonsuza dek koruyacaktır. Gotik sanatın ilk örneklerinden olan sinagog, 19’ncu yüzyılda onarım görmüş ve dini hizmetlerde kullanılmış. Burayı gezerken kadın ve erkek ayrımına dikkat edin. (Dini hizmetler sırasında kadınlar için ayrılan yerlerle erkekler için ayrılan yerler birbirinden farklıdır.) Sinagog halen kullanımda.

 

Çek Cumhuriyeti Prag Vitava Nehri
Çek Cumhuriyeti Prag Vitava Nehri

 

VİTAVA NEHRİ TEKNE GEZİSİ 

 Çek Cumhuriyeti Prag gezilecek yerler;  nehri: Prag’ı güzelleştiren bir nehir. Hatta: Vitavin (Moldavit) adı verilen, doğal yeşil camın, bu nehirden çıkarıldığını, bir meteor yağmuru sonrası, nehirde doğal yeşil camlar oluştuğu söyleniyor.

Bu taş kıvrımları, yaprak şeklinde olabiliyor ve kolye-yüzük olarak bayanlar tarafından, oldukça itibar görüyor. Evet, Vilata nehri turunu, 10-15 Euro karşılığında kendiniz yapabilirsiniz.

Çek Cumhuriyeti Prag şehri hakkında genel bilgiler için.

Çek Cumhuriyeti Prag şehri gezi planı için.