Ankara Bağlum

Ankara Bağlum

Bağlum, Ankara’nın kuzeyine düşen tepeler ardında, sulak, yeşillik bir eski Oğuz köyü idi.

Evliyalar semti olarak nitelendirilen Bağlum, 1530 yılında Anadolu vilayetinin Ankara kazasına bağlı bir köy olup Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğünün yayınladığı defterde, katip hatası olarak “Yavlum” diye kaydedilmiştir. Ancak daha sonraki yıllarda “Bağlum” olarak değiştirilmiştir.

1175 metre rakımlı Bağlum, 1530 yılında 37 hane olup 19 hanesi Tımar’a (Osmanlı devleti zamanında ordunun büyük kısmını oluşturan sipahilere gelir olarak ayrılan arazilere “Tımar” denir. Yüksek dereceli görevli memura ayrılan araziye Zeamet, Padişahlara gelir olarak ayrılan arazilere de Has denirdi) ayrılmıştır. Bu 19 hanenin yıllık geliri 1369 akçe olarak kaydedilmiştir.

Bu kayıttan anlaşılacağı üzere, Bağlum, 1530 yılında 37 hane olarak kaydedilmiş olup çevresinde Ovacık 21 hane, Pursaklar 13 hane ve Kösrelik 17 haneden müteşekkil olduğu, ayrıca Bağlum’un hane sayısı olarak da bu 4 köy içindeki en büyüğü olduğunu söylemek mümkündür. Bağlum Beldesi, 1968 yılına kadar köy statüsünde muhtarlıkla idare edilmiştir. 1968 yılından sonra ise müstakil belde belediyesi olarak hizmet vermiş ve 2009 mahalli idare seçimlerinden sonra Keçiören Belediyesine bağlanmıştır.

Gelelim günümüze

Bağlum adının kökeni meçhuldür. TDK Büyük Türkçe Sözlük’te “Bavlum” sözcüğü için bir tanım yoktur. Bağlum sözcüğü için ise “Ankara ili, Bağlum bucağına bağlı bir yerleşim birimi” tanımı verilmektedir.

Günümüzde Bağlum, gecekondulaşmayı takiben büyük apartmanlarla betonlaşan bir yer olarak dikkat çekiyor. Soğuğu ile ünlüdür, özellikle yazın Ankara’nın hiçbir yerinde bulunamayacak kadar güzel bir havası vardır. Rakımı yüksektir.

Bağlum’un günümüzdeki diğer özelliklerinden birisi de buranın manevi bir merkez olarak görülmesidir.

Horasan erenlerinden: Yakub Evliya ve Yusuf ve Sadık Evliyaların mezarları buradadır.

Abdülhakim Arvasi Hazretleri

1943 yılında, İstanbul’da değişik camilerde vaazlar verirken tutuklanan ve İzmir’e götürülen Arvasi; yakınlarının İstanbul’a iadesi için yaptıkları müracaatlar sonucunda, İstanbul değil Ankara’ya nakledilir. Ancak kendisi Ankara’yı sevmez, vefatının ardından, yakınları İstanbul’a defin etmek için izin isterler ancak izin çıkmaz ve şehir mezarlığına değil, Bağlum’a defin edilir.

 

Ankara Abidinpaşa

Ankara Abidinpaşa

Ankara’nın belli başlı semtlerinin geçmişten gelen, günümüzde pek bilinmeyen hikayelerini anlatmaya devam ediyoruz.

Ankara Hukuk Fakültesi ile Siyasal Bilgiler Fakültesinin arka taraflarını oluşturan yüksek yerlerin adı “Topraklık” idi.

İkinci kez, Ankara Valiliğine atanan Abidin Paşa: bu tepeye bir köşk yaptırdığında, Topraklığın bu bölümüne de “Abidinpaşa” adı verilmiş, Ankara’nın tanınmış işadamlarından ve bir dönem Kızılay 2’nci Başkanlığı yapmış olan Ahmet Hızat, Kemal Bağlum’a şu açıklamayı yapmıştır:

“Abidin Paşa’nın köşkünü, havadar olduğu nedeniyle Topraklık Mevkiine yaptırdığı, rivayetten ileri gitmez. Abidin Paşa’nın böyle uzak bir yerde kendisine köşk yaptırmasının gerçek sebebi, askerlerle iç içe bulunmak istememesinden kaynaklanırdı. Bunu eski ve yaşlı Ankaralıların hepsi bilir, ben de bunu babamdan duydum.”

Ahmet Hızal’ın belirttiği bu rivayet şudur: “Abidin Paşa kendisine bir köşk yaptırmaya karar verir. Rivayet ola ki, Ankara’nın dört tarafına yüksek yerlere ciğer astırmış, yıllardır kendi adıyla anılan tepelerdeki ciğerler en geç kokmuş ve bu tepelere 3 katlı köşkünü yaptırmıştır. Kanımızca bu tepelerin Elmadağ’a açık oluşu, havasının temiz ve serin tutmuştur.”

Abidin Paşa: Arnavutluk hanedanından Ahmet Dino’nun oğludur. Ressam Abidin Dino: Paşa’nın torunudur. Paşa hakkında en bilindik hikaye “konağın yerini seçmesiyle ilgili ciğer efsanesidir. Ancak Paşa’nın pek bilinmeyen en büyük özelliği Mevleviliği, çok dilliliğidir.

Mevlana’nın Mesnevi’sini çevirmeye kalkışmış, hatta ilk cildi şerhli olarak yayınlamıştır. Türkçe ve Arnavutçanın yanında, Arapça, Farsça, Fransızca bilirmiş ve Rumca şiirler yazarmış. Ankara’daki dokuz yıllık görev süresi sırasında, Elmadağ’dan su getirtmiş, en önemli icraatı budur. Taht-el Kale’de yani günümüzdeki “Hal’in” orada bu su, fiskiyelerle havalara fışkırtılırmış”

Evet, 2024 yılı başlarında aldığım bir habere göre, Ankara Çankaya Belediyesi bu tarihi köşkte bir müze açmış, ama yine duyduğuma göre giriş ücretleri oldukça yüksekmiş. Bir ara burayı ziyaret edip gezi yorumlarımı burada sizlerle paylaşacağım.

 Ankara Haymana hakkındaki gezi yazım için  Haymana

 

 

 

Ankara Türkiye Barolar Birliği Hukuk Müzesi

Ankara Türkiye Barolar Birliği Hukuk Müzesi


Türkiye Barolar Birliği Binası

Müze, Balgat’ta Barolar birliği binasındadır. Hafta sonu ve resmi tatil günlerinde kapalıdır, diğer günlerde saat: 09.00-18.00 arasında ziyaret edilebilir, giriş ücretsizdir.

Türkiye’nin ilk ve tek hukuk müzesi, 3 Nisan 2012 tarihinde Avukatlar haftasında ziyarete açılmıştır.

Müzede: Kültür Bakanlığı bilgilerine göre 421 civarı eser, 365 metre karelik alanda sergilenmektedir. Ancak her geçen gün, Türkiye’nin dört bir tarafından avukatlardan gelen eserler ile koleksiyon genişlemektedir.

Müze koleksiyonunda: düşünce ve uygarlık tarihinin gelişimine paralel olarak hukukun geçirdiği tarihsel dönüşümü görsel olarak yansıtan eserler bulunmaktadır.

Çeşitli dönemlere ait hukukçu giysileri, ferman, berat, hüccet, pul, avukat yazışmaları, ruhsatnameler, hukuk fakültesi öğrencisi karnesi, açılış davetiyesi, kartvizit ve benzeri hukuksal belgeler, Osmanlıca hukuk kitapları, yazı takımları, avukat taşı, teksir makinesi, daktilo, telefon, fotoğraflar, fotokartlar ve heykeller, mitolojiden başlayarak günümüze kadar hukuk dünyasında görsel bir yolculuk sunmaktadır. Ayrıca: Faruk Erem, Atila Sav, Özdemir Özok gibi ünlü avukatların kişisel eşyaları da sergilenmektedir.

Müzede: 12 Mart darbesi sonrasında asılan Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının avukatı Halit Çelenk’in: Yargıtay’a infazların ertelenmesi konusunda hazırlamış olduğu dilekçe de vardır.

Halit Çelenk
Ayrıca: Avukat Halit Çelenk’in, duruşmada giydiği cübbesi ve küçük bir büstü de Hukuk Müzesinde sergilenmektedir.

Asur çivi yazılı evlilik belgesi

Müzede: Asurlulardan kalma tarihin ilk evlilik sözleşmesi de sergileniyor. MÖ 600’lü yıllara ait sözleşmede, tablet metinde “erkeğin başka bir kadınla evlenirse, ne ceza alacağı” yazılıdır. “İdi-adad, Anana ile evlendi. Memlekette ikinci bir eş ile evlenmeyecek. Eğer evlenirse ve onu boşarsa 5 mina gümüş takacak.”

Müzenin en değerli objelerinden birisi de, dünyada yapılan ilk daktilodur.

 Müzede yer alan en eski tarihli eser, 1691 yılına ait tereke konulu el yazması hüccettir. (hüccet: Şeriat mahkemeleri kadı tarafından düzenlenen resmi belgedir.)

Ayrıca, II. Mahmut tuğra beratı, Mürur Tezkiresi, Atatürk ve arkadaşlarının tutuklanması ile ilgili sokak afişi, hat sanatı kullanılarak yapılan Kurtuluş Savaşı afişi müzede teşhir edilen, görülmesi gereken eserlerden birkaçını oluşturmaktadır.

 

Ankara Ulucanlar Cezaevi hakkındaki yazım için Ulucanlar Cezaevi